tr
stringlengths 3
588
| en
stringlengths 3
558
|
---|---|
Geç kaldığım için üzgünüm. | I'm sorry I'm late. |
Geç kaldığım için üzgünüm. | Sorry to be late. |
Geç kaldığım için üzgünüm. | Sorry I'm late. |
Geç kaldığım için üzgünüm. | Sorry for being late. |
Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri. | Frankly speaking, he is untrustworthy. |
Japonya'da doğmuş olmayı tercih ederdim. | I would rather have been born in Japan. |
Kızı onunla her yere gitmeye hevesli. | His daughter is eager to go with him anywhere. |
Biraz sakinleşmelisin. | You should relax a bit. |
Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı. | If it hadn't been for you, he would still be alive. |
Bana gülümsedi. | She smiled at me. |
Çok daha iyi hissediyorum. | I feel much better. |
Türkiye'den döndükten sonra Türkçem zayıfladı. | After I returned from Turkey, my Turkish deteriorated. |
Politik dünyada pek çok düşmanı var. | He has many enemies in the political world. |
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi. | She promised to meet him at the coffee shop. |
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi. | He promised to meet her at the coffee shop. |
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi. | She promised to meet her at the coffee shop. |
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi. | He promised to meet him at the coffee shop. |
Büyük bedenimiz var, ama o renk mevcut değil. | We have the extra-large size, but not in that color. |
Onu Jim diye çağırırlar. | They call him Jim. |
Bence yarın yağmur yağmayacak. | I think it won't rain tomorrow. |
Beş köfte istiyorum. | I want five köftes. |
Beş köfte istiyorum. | I want five meatballs. |
O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz. | He is such a bad person that everybody dislikes him. |
Bir gün için bu kadarı yeterli. | Enough for one day. |
Artık çocuk değilim. | I am no longer a child. |
Alkolsüz içecekleriniz var mı ? | Do you have alcohol-free drinks? |
Kameram Nikon'dur. | My camera is a Nikon. |
Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir. | It isn't a surprise that English is the world's most spoken language. |
Doktor olacak. | She will become a doctor. |
Yumi öğretmen olacak. | Yumi will become a teacher. |
Bu tırtıl harika bir kelebek olacak. | This caterpillar will become a beautiful butterfly. |
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek. | This caterpillar will turn into a beautiful butterfly. |
Bugün hava kötü. | The weather is bad today. |
Odada 2 tane pencere var. | The room has two windows. |
Onu tanıdıkça daha çok seversin. | The more you know about him, the more you like him. |
Çok lezzetli. | It tastes great. |
Bu kıyafetim çok demode. | These clothes of mine are out of style. |
Sonsuza dek burada kalamam. | I can't stay here forever. |
Nasılsın? | How is it going? |
Nasılsın? | How are you doing? |
Nasılsın? | How have you been? |
Nasılsın? | How's it going? |
Nasılsın? | How are you? |
Nasılsın? | How are things? |
Nasılsın? | What's your situation? |
Nasılsın? | How are you going? |
Nasılsın? | How're you doing? |
Sevebilirim. | I can love. |
Seni nasıl da özledim! | How I've missed you! |
Az daha treni kaçırıyordum. | I almost missed the train. |
Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü? | I'd like to stay one more night. Is that possible? |
Sıkıldım. | I'm bored. |
Sıkıldım. | I get bored. |
Evliyim ve iki çocuğum var. | I am married and have two children. |
İyi hissetmiyorum. | I don't feel well. |
İyi hissetmiyorum. | I'm not feeling well. |
Çok teşekkür ederim! | Thank you very much! |
Çok teşekkür ederim! | Thank you ever so much. |
Çok teşekkür ederim! | Thank you very much. |
Çok teşekkür ederiz! | We thank you very much! |
Çok teşekkürler! | Thank you very much! |
Çok teşekkürler! | Thanks a lot! |
Onu Kaliforniya'ya gönderiyorum. | I'm sending her to California. |
Seni seviyorum. | I love you. |
Seni seviyorum. | I do love you. |
Seni seviyorum. | I love you! |
İnternette Tatar dilinde çok az site vardır. | There are few sites in the Tatar language on the Internet. |
Hiç kimse bilmiyor. | Anybody knows it. |
Bir şey değil. | Don't mention it. |
Bir şey değil. | You're welcome. |
Doktor olarak iyi değil. | He is no good as a doctor. |
İngilizce konuşabiliyor musun? | Can you speak English? |
Demiryolu istasyonu nerede? | Where is the railroad station? |
Tanıştığımıza memnun oldum. | It's nice to meet you. |
Tanıştığımıza memnun oldum. | Pleased to meet you. |
Tanıştığımıza memnun oldum. | Nice to meet you. |
Bana yardım edebilir misin? | Can you help me? |
Bana yardım edebilir misin? | Can you give me a hand? |
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on. | One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten. |
Susadım. | I'm thirsty. |
Susadım. | I am thirsty. |
İyi akşamlar. Nasılsın? | Good evening, how are you? |
Her parlayan şey altın değildir. | All that glitters is not gold. |
Bir kılıcım yok. | I don't have a sword. |
Okulun nerede? | Where is your school? |
Okulun nerede? | Where's your school? |
Son olarak o Amerika'ya gitti. | Lastly, she went to America. |
Dün sıcaktı. | It was hot yesterday. |
Dün sıcaktı. | Yesterday was hot. |
Saatlerdir bekliyorum. | I've been waiting for hours. |
Adam gibi davran. | You must act like a man. |
Faturayı ödemediği için suyu kestiler. | They shut his water off because he didn't pay the bill. |
Güller açıyor. | The roses are in bloom. |
Her kimin ihtiyacı olursa ona yardım et. | Give help to anyone who needs it. |
Evim otobüs durağına yakın. | My house is close to a bus stop. |
Zaman birimleri nelerdir? | What are the units of time? |
Buraya dün akşam altıda geldik. | We arrived here at six yesterday evening. |
Ay bulutların üzerinde kaldı. | The moon rose above the clouds. |
Seni çok seviyorum. | I like you very much. |
Seni çok seviyorum. | I love you very much. |