diff --git "a/train.json" "b/train.json" new file mode 100644--- /dev/null +++ "b/train.json" @@ -0,0 +1,34729 @@ +[ + { + "id": 2127203.0, + "title": "Benden Selam Söylen Vefasız Yare", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Benden selam söylen vefasız yare\nGurbet benim olsun sıla kendine\nÇekilmedik derdimizi bölüşek\nBaşlı ben alayım sıla kendine\n\nDökek derdimizi ölçek bölüşek\nNe el bize ne biz ele karışak\nFelek bize gül demez ki gülüşek\nCefa benim olsun çile kendine\n\nÇektiğim cefalar yar senden geldi\nBana bu sitemler kar senden geldi\nBaşımdaki duman kar senden geldi\nBen kara bağlayım ala kendine\n\nEvvelden hastadır yaralı gönlüm\nSevdayı mahbuba ereli gönlüm\nAşkın gömleğine gireli gönlüm\nHicranı Veysel'den n'ola kendine" + }, + { + "id": 1465904.0, + "title": "Can Sıkıntısı", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 7.0, + "poem": "Sanki bin yaşındayım, o kadar hatıram var. \nGözleri bilançolar, manzumeler, ilamlar, \nRomanslar, sevgi talan mektuplar, makbuzlara \nSarılı gür saçlara dolu bir büyük masa, \nSaklamaz daha çok sır üzüntülü kafamdan, \nBu bir ehram, bir mahzen, öylesine kocaman, \nFakirler çukurundan daha çok ölüleri, \n-Ben ayın tiksindiği bi rmezarlığım şimdi; - \nOrda azaplar gibi sürünür uzun kurtlar, \nEn can alıcı ölülerime boyuna saldırırlar \nSolmuş güllerle dolu eski bir odayım ben, \nİçindeki eşyanın yıllar geçmiş üstünden, \nOrda üzgün pasteller, uçuk renkli Boucher'ler, \nDağılan bir kokuyu içlerine çekerler \n\nBıkkınlığın yemişi, dinmez can sıkıntısı, \nÖlümsüzlüğün sonsuz ölçüsünü aldı mı? \nKarlı yılların ağır yumakları altında, \nTopal günleri geçmez hiçbir şey uzunlukta. \n-Artık ey canlı madde! belirsiz bir dehşetin \nSardığı bir kayadan başka bir şey değilsin. \nBir sisli kum çölünün dibinde uyuklarsın, \nBir sfenks ki meçhulu aldırışsız dünyanın; \nHar'tada unutulmuş ama hırçın sesiyle \nYalnız şarkılar söyler, batıp giden güneşe." + }, + { + "id": 59250.0, + "title": "Denizin Türküsü", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 7.0, + "poem": "İlkçağ esintisi denizden, \ndeniz yeli geceleyin: \nkimseye değil bu gelişin; \nuyanık bekleyen\nanlamak zorundadır\nsana dayanacak: \nilkçağ esintisi denizden\nen eski kaya için, ancak\nonun için esen, \nsaf uzayı parçalayarak\ntaa uzaklardan gelen...\n\nNasıl duyar, filizlenen\nbir incir ağacı seni\nyücelerde ay ışırken." + }, + { + "id": 4463.0, + "title": "Sen Orada Ben Burada", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben orada öldüm en çok orada bilmezsin\nOrada zaman buruşmuş bir eski resimdi\nOrada sen yoktun, gözlerin belli belirsiz\nKoptum oradan, bir kırık heykelim şimdi\n\nBir kolum derin denizlerde tek başına\nAyaklarım çöllerde kum tepelerinde gömülü\nAlıp götürür saçlarımı bir soguk rüzgar\nBen orada öldüm, en çok orada bir başka türlü\n\nHiç bende degilsin, burada yoksun ki\nOrada var mısın, ya da ben yok muyum\nTek degiliz seninle, bütün olmadık hiç\nŞimdi nerdeyiz nasılız bilmiyorum\n\nOrada akşamlar daha çok serin\nBen bu kadar degilim, bu kadar yıkık\nSarhoşum, kederliyim, yoksulum, sensizim\nOrası sisler içinde orası karanlık.\n\nBensiz oldugun yerde degil mi en güzelsin\nBensiz oldugun yerde şöyle şarkılarını aşkını\nBir mermeri al, yont, şekil ver ona benden\nBir günah işlercesine sessiz ve dalgın\n\nEn iyisi sen burada kal, hep burada\nEllerinle kal, dudaklarınla, gözlerinle\nTut ki bütün renkler senin mavi kırmızı\nBurada her şey sen nasıl istersen öyle\n\nBir büyük ayna duvarlar çok büyük\nOrayı düşünme hiç burada soyun\nUtandır duvarları pencereleri, kapıları\nİki yalnızız şimdi anlıyor musun\n\nVar sandıgın sen sen degilsin bir başkası\nBenim anlasana benim o yok dedigin\nSabahları bir serin havayım içine dolan\nBenim akşamları pencerende bekledigin\n\nHiç bir şey bilmiyorum, sen anlıyorsun\nSenin bilmediklerini anladıgım gibi\nGüzel, parmaklarının degdigi bir şey\nSensizlikler içinde seninle olmak iyi\n\nOrada bulutlar yagıyor paramparça\nOrada aglayan daglardır göge en yakın\nOrada sen yoksun, orada bir şey yok\nOrada kan ve ölüm, orada yangın" + }, + { + "id": 201.0, + "title": "Uçun Kuşlar", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "insandır suda akan yaprakta yeşil gülde kırmızı \nzorlu bir dal gibi eğleniriz de fırtınalarla \nince bir sızı birdenbire kırar kollarımızı \nve bir akşam kuşlar gibi elimizden uçup giden mutluluk \nbir sabah ebemkuşaklarının altından dörtnala gelir \nyaşayalım çocuklar \nher şey bizimdir \nbir giysi örtüsünde buldum ben bu yedi satırı \nbozkırda yüzükoyun bir hitit kasabası \nyedi satır yedi bülbül yavrusu \nvurmuşlar anasını da kalmış yavrusu \nbir sürgün şair yazmış vaktin birinde \nbir genç kız işlemiş onu örtüye \nyedi renk ipek iplik, yedi bülbül yavrusu \nak örtüde yedi satır, gökkuşağı iğrisi \nbu yalnızlık bu sürgün, insan olmak acısı \naldım yedi yavrucuğu koydum buraya \nyaşıyor mu bilmiyorum o sürgün şair \nyaşıyorsa bilsin diye o sürgün şair \nbir gün çıkıp gelsin diye o sürgün şair \n‘uçun kuşlar’ \n‘uçun kuşlar’ \nkoydum adını \n\nbir giysi örtüsünde yedi bülbül yavrusu \nyedi satır, yedi renk, gökkuşağı iğrisi" + }, + { + "id": 59656.0, + "title": "Ölü", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir sonsuz rüyaya açılmış gözler\nYummayın, yummayın kirpiklerini! \nKim ondan daha çok hayatı özler.\nÇağırıyor çağırıyor sevdiklerini.\n\nGelmiyor, gelmiyor o yüzler niçin? \nKaybolmuş koynunda onlar da hiçin\nBilmiyor boyunun ölçüsü için\nBaşının ucuna geldiklerini.\n\nBilmem ki adını onun kim saklar? \nŞimdiden unutmuş onu kucaklar.\nBesbelli üşütür soğuk topraklar\nSoymayın, soymayın giydiklerini." + }, + { + "id": 20519.0, + "title": "Git", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Demek şimdi gidiyorsun; \nYazdığımız son şiir öyle yarım kalacak! \nDemek şimdi gidiyorsun; Kuşlarımız acıkacak, saksılarımız artık sulanmayacak! \nDemek öykümüzü bir ruj lekesi gibi yapıştırıp\naynanın sahtekâr yüzüne\n-Oy benim yaralım-\nDemek şimdi gidiyorsun; \nBeni böyle toz gibi dağıtıp merdivenlern dibine! \n\nHer şey tamam diyorsun, git...\nBeni viran bir şehir gibi terket...\nHaydi git! \nDışarısı ispiyon...Dışarısı ihanet...\nSeni bir gören olmasın, dikkat et! ..\n\nDostlukmuş...ölüme yürümekmiş...\nÜstüne titremekmiş...vefaymış! ..\nAşk dediğin, zavallı bir kapıyı duvara çarpıp\nÇıkıncaya kadarmış! ..\nBana komaz deyip\nSancını bir kilo rakıya gömsen de gece yarıları, \n-Oy benim yaralım-\nAsıl sancı, uyandığında\nBütün odaları boş görünce koyarmış! .\n\nGitmek istiyorsun, git...\nBir savaşçı asla vedalaşmaz! \nDurma git! \nDışarısı dinamit...dışarısı enkaz! \nŞunu cbine koy, ne olur ne olmaz..\n\nEylül mağdurlarıydık, kimsemiz yoktu, \nYaralarımız aman vermiyordu canımıza..\nKimseye kıymamıştık oysa, masumduk..\nRahatsız ediyordu bizi bu yalancı tarih! \nYırtılan bir pankart gibi\nŞehirlerin ortasına çığ düşürdüyse öfkemiz; \n-Oy benim yaralım-\nEn az bir karıncanın yüreği kadar\nNamuslu ve çalışkandı ellerimiz! \n\nArtık bitti diyorsun, git..\nKırılsın kapı-çerçeve, kırılsın bu cam..\nSorma git! \nDışarısı panik..dışarısı izdiham! \nBiliyorum, seni vuracaklar bu akşam...\n\nNe çok fire verdik üstüste..\nNe çok arkadaş yitirdik bu tozlu yolculukta..\nKimliği tespit edilmemiş, \nNe çok ceset vurdu zeytin güzeli akşamlarımıza! \nBüyük ütopyalar ve büyük dağlar gibi\nİçerden çürümüşüz meğerse...\n-Oy benim yaralım-\nHer gelen ölüm yazmış, \nHer giden ayrılık işlemiş bu talihsiz gergefimize...\n\nKendini arıyorsun, git..\nAptal bir hayat kur, içinde beni barındırmayan\nKalma git..\nDışarısı barut..dışarısı gardiyan! \nYine bir tek ben olurum sana parçalanan..\n\nDemek şimdi gidiyorsun; \nSonunda bizi de çökertiyor bu kancık zelzele! \nDemek şimdi gidiyorsun; \nYıkılan bir duvar gibi; ömrüme devrile devrile..\nDemek mecburi istikametlerin, \nAyrılığı gösteren o adaletsiz kavşağında\n-Oy benim yaralım-maralım\nDemek şimdi gidiyorsun, \nVe bana bir tek secenek kalıyor: güle güle! \n\nBeni öldürüyorsun, git..\nKalmasın sende kahrım, kalmasın derdim\nBakma git\nKafamı yumruklayıp ardınsıra ağlarsam namerdim..." + }, + { + "id": 2148.0, + "title": "Barbaros Meydanı", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 6.0, + "poem": "Biliyorum ayıp ve mânasız\nAma peşlerinden gidiyorum\nGezmeye çıktıkları vakit\nAna kız.\n\nUtanır da belki\nAnasının sırtındaki\nYeldirmeden,\nKız bir adım önde gider\nSezdirmeden.\n\nBeşiktas'ta Barbaros Meydanı\nSağı anıt, solu türbe\nOrtası kare şeklinde,\nParkıdır yoksulların\nBilhassa yaz ayları.\n\nFidanların, mezarların önünde\nYontulu taşlar çepçevre,\nYer yer banklar konulmuş,\nMeydana dolmuş millet\nSıra sıra oturmuş.\nAh genç kız kalbi,\nSıralara bakar elbet.\n\nMeydanın ilerisi deniz kıyısı\nKaraya çekilmiş kayıklar\nİskele gazinosu yanda\nSulara dökülmüş ışıklar\nÜsküdar şu karşısı.\n\nO nemli topraklara\nAna çöker yorgun argın,\nKalmış gözü arkada\nKendi ayakta kızın." + }, + { + "id": 2254031.0, + "title": "Har İçinde Biten Gonca Güle Minnet Eylemem", + "poet": "Seyyid Nesimi", + "rating": 10.0, + "poem": "Har içinde biten gonca güle minnet eylemem\nArabi farisi bilmem, dile minnet eylemem\nSırat-i müstakim üzre gözetirim rahimi\niblisin talim ettiği yola minnet eylemem\n\nBir acaip derde düştüm herkes gider karına\nBugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına\nZerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına\nRızkımı veren hüda'dır, kula minnet eylemem\n\nOy Nesimi, can Nesimi ol gani mihman iken\nYarın şefaatlarım ahmed-i muhtar iken\nCümlenin rızkını veren ol gani settar iken\nYeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem" + }, + { + "id": 2126830.0, + "title": "Yıldızlı Gece", + "poet": "Anne Sexton", + "rating": 8.0, + "poem": "Şehir yerinde değil,\nsıcak gökyüzünde boğulan bir kadın gibi\nyükselip kayan karaşın bir ağaç dışında\nŞehir sessiz, kaynıyor gece onbir yıldızla\nAh! yıldızlı yıldızlı gece! \nBen böyle ölmek istiyorum\n\nHareket halinde. Her biri canlı\nAy bile esniyor turuncu rengiyle\nsürmek için çocukları, bir tanrı gibi, gözünden\nYaşlı ve esrarlı bir yılan yıldızları yutuyor\nAh! yıldızlı yıldızlı gece! \nBen böyle ölmek istiyorum:\n\nAtılıp kollarına gecenin canavarının\nO büyük ejderha tarafından yutularak\nHayatımdan kopmak istiyorum, izsiz işaretsiz\nNe bir dans\nNe bir ağlama." + }, + { + "id": 119680.0, + "title": "Acemi Dudaklı Yar", + "poet": "Nizar Kabbani", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey acemi dudaklı yar... Bahaneler bulma bana\nKurtarıcın ve müjdecinim ben senin\nAşkı öğretmek için geldim sana\nÖğren onu...\nHala kabile kanunları hakim vucuduna\nKendin hükmetmeye çalış bedenine\n\nKulak ver bana...\nVaktim çok dar\nHer mevsimde bir kez biter başak\nAklını başına al\nAsık suratla karşılanmaz ilk bahar yağmurları\nSen de diğer kadınlar gibi ol\nSadece bağırmak için mi verildi sana bu dudaklar\n\nİşte talimatlarım... Önünde hepsi de...\nCennetimi de orada görüceksin\nCehennemimi de\nHala anlamadıysan şimdiye kadar\nSor ne olur, anlamaya çalış\nSana dayatmak istemiyorum kendi konumumu\nKonuş... Eğer konuşmak hoşuna gidiyorsa\nKokla beni\nBu seni rahatlatacaksa...\n\nZorla sevgiyle işim olmaz benim\nŞiddet - kadınım -\nBeni bunalıma sokuyor\nKötü bir adam olacağımdan korkuyorum\nSeni aşka bir koyunu çeker gibi çekeceksem eğer\nAnlamaya çalış...\n\nSakin ol...\nNiyetim bu güzel geceyi mateme çevirmek değil\nHiç bir zaman bir kabile reisi olmadım\nSeni kanla ve tırnakla sevecek olan\nFakat ben daima gökyüzünün haritasını\nDeğiştirmeye çalışan adamım\nŞiiriyle...\nVe aşkıyla...\nYıldızların konumunu değiştirmeye çalışan adamım..." + }, + { + "id": 14950.0, + "title": "Korkuyorum", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 9.0, + "poem": "Yağmuru seviyorum diyorsun, \nyağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun... \nGüneşi seviyorum diyorsun, \ngüneş açınca gölgeye kaçıyorsun... \nRüzgarı seviyorum diyorsun, \nrüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun... \nİşte,bunun için korkuyorum; \nBeni de sevdiğini söylüyorsun..." + }, + { + "id": 1337895.0, + "title": "Gülşen (Philine)", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 7.0, + "poem": "Tasayla türkü söylemeyin\nGecenin inzivasından; \nYo, o, hoş sevdadır deyin,\nSıcacık sohbet için bir gam.\n\nKadının kocaya verilmesi gibi\nEn güzel yarısına vardığında,\nGece ömrün yarısıdır harbi,\nVe en güzel yarısıdır aslında.\n\nSevinebilir misiniz o günden ötürü,\nSadece neşenizi kesen? \nOyalanmak için iyi gelir götürü,\nBaşka şeye yaramaz aslen.\n\nAncak geceleyin kimi anlarda\nTatlı fenerin ışığı akarsa,\nVe ağızdan yakın ağıza \nŞaka ve aşk boşalırsa.\n\nEğer taze ve oynak oğlan,\nHam ve ivedi tersine eğlerse,\nÇoğu kez ufacık armağan\nOlan basit oyunlarla eğlenirse; \n\nEğer Bülbül sevdalılara\nMüşfik havalar öterse,\nOnlar esir ve gamlılara\nYalnız Ah, Vah gibi gelirse.\n\nKalbin onca yağmasıyla beraber\nSiz dinlemezseniz o çanı kebir,\nKi o oniki tamdır vurmasıyla her\nDefasında huzur ve güven verir.\n\nDolayısıyla şu uzun günün ramağında\nUnutma ve Hatırla, sevgili Yüreğim:\nHer bir günün derdi vardır sonunda,\nVe asıl gecede gelir keyfim benim." + }, + { + "id": 21982.0, + "title": "Kendim İçin Yaşamıyorum", + "poet": "Yılmaz Güney", + "rating": 8.0, + "poem": "Her şeye rağmen düşmana inat yaşayacağız. Yarın bizim çünkü... Biz öleceğiz ama çocuklarımız bırakacağımız mirasi taşıyacaklar yüreklerinde... Ve onların yürekleri bizim altında ezildiğimiz korkuları taşımayacak........" + }, + { + "id": 1277858.0, + "title": "Nâm U Nişane Kalmadı Fasl-ı Bahardan", + "poet": "Baki", + "rating": 7.0, + "poem": "Nâm u nişane kalmadı fasl-ı bahardan \nDüşdü çemende berg-i dıraht itibârdan\n\nEşcâr-ı bâğ hırka-i tecrîde girdiler \nBâd-ı hazân çemende el aldı çenârdan\n\nHer yanadan ayağına altun akup gelir \nEşcâr-ı bâğ himmet umar cûy - bârdan\n\nSahn-ı çemende durma salınsın sebâyile \nÂzâdedir nihâi bugün berg ü bârdan\n\nBâkî çemende haylî perîşân imiş varak \nBenzer ki bir şikâyeti var rûzgârdan\n\nVezni: Mef'ûlü Fâilâtü Mefâîlü Fâilün" + }, + { + "id": 1396.0, + "title": "Bir Veda Havası", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Vakit tamam! .. seni terk ediyorum.\nO bütün alışkanlıklardan\nVe bütün sıradanlıklardan öteye,\nYorumsuz bir hayatı seçiyorum.\nDoyamadım inan,\nKanamadım sevgiye...\n\nKorkulu geceleri sayar gibi,\nDeprem gecesinde bir yıldız,\nBirdenbire kayar gibi; \nEllerim kurtulacak ellerinden,\nBir kuru dal, ağacından\nÇatırdayıp kopar gibi...\n\nAşksa bitti...\nGülse, hiç dermedik.\nBul kendini kuytularda, hadi dal! \nSeninle bir bütün olabilirdik...\nHoşça kal gözümün nuru,\nHoşça kal...\n\nVakit tamam! .. seni terk ediyorum.\nBu, kırık ve incecik\nBir veda havasıdır.\nTutuşan ellerimden\nParmak uçlarına değen sıcaklık,\nİncinen bir hayatın yarasıdır...\n\nKalacak tüm izlerin hayatımda.\nGözümden bir damla yaş,\nSızlayıp resmine aktığında; \nBir yer bulabilsem keşke\nBir yer, seni hatırlatmayan; \nKan tarlası gelincik şafağında...\n\nÖlümse, korktun.\nSavaşsa, hep kaçtın...\nVur kendini kuşkularda, hadi al! \nSen bir suydun oysa,\nSen bir ilaçtın...\nHoşça kal canımın içi,\nHoşça kal..." + }, + { + "id": 67402.0, + "title": "Eğer", + "poet": "Rudyard Kipling", + "rating": 9.0, + "poem": "Eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü\nve bunun sebebini senden bildikleri zaman\nsen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen; \n\nEğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir\nve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen; \n\nEğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan\nveya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen, \nya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan, \nbütün bunlarla beraber ne çok iyi ne de çok akıllı görünmezsen; \n\nEğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan, \n\nEğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen, \n\nEğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır\nve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen; \n\nEğer ağzından çıkan bir gerçeğin bazı alçaklar tarafından\nahmaklara tuzak kurmak için eğilip bükülmesine katlanabilirsen, \nya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür\nve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen; \n\nEğer bütün kazancını bir yığın yapabilir\nve yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen; \nve kaybedip yeniden başlayabilir\nve kaybın hakkında bir kerecik olsun bir şey söylemezsen; \n\nEğer kalp, sinir ve kasların eskidikten çok sonra bile\nişine yaramaya zorlayabilirsen\nve kendinde 'dayan' diyen bir iradeden\nbaşka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen; \n\nEğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen, \nya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen; \n\nEğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitmezse; \n\nEğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen; \n\nEğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı, \naltmış saniyede koşarak doldurabilirsen; \n\nYeryüzü ve üstündekiler senindir\n\nVe dahası\n\nsen bir İNSAN olursun oğlum..." + }, + { + "id": 37689.0, + "title": "Barış", + "poet": "Yannis Ritsos", + "rating": 8.0, + "poem": "Çocuğun gördüğü düştür barış.\nAnanın gördüğü düştür barış.\nAğaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.\n\nAkşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba\nelinde yemiş dolu bir sepet; \nve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak bir testi gibi\nter damlalarıyla alnında...\nbarış budur işte.\n\nEvrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman, \nağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara, \nyangının eritip tükettiği yüreklerde\nilk tomurcukları belirdiği zaman umudun, \nölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık, \nboşa akmadığını bilerek kanlarının, \nbarış budur işte.\n\nBarış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda\nyüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi\nve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece.\nBarış, açılan bir pencerden, ne zaman olursa olsun\ngökyüzünün dolmasıdır içeriye.\n\nBir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır.\nBaşaklar uzanıp, 'ışık! ışık! ' diye fısıldarken birbirlerine! \nIşık taşarken ufkun yalağından.\nBarış budur işte.\nKitaplık yapıldığı zaman hapishaneler\ngeceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü\nve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından\ncumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi gibi; \nbarış budur işte.\n\nGeçen her gün yitirilmiş bir gün değil de\nbir kök olduğu zaman\ngecede sevincin yapraklarını canlandırmaya.\nGeçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman\ndürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardısıra.\nVe sonunda hissettiğimiz zaman yeniden\nzamanın tüm köşe bucağındaki acıları kovmak için\nışıktan çizmelerini çektiğini güneşin.\nBarış budur işte.\n\nBarış ışın demetleridir yaz tarlalarında, \niyilik alfabesidir o, dizelerinde şafağın.\nHerkesin 'kardeşim' demesidir birbirine, 'yarın yeni bir dünya kuracağız' demesidir; \nve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle.\nBarış budur işte.\n\nÖlüm çok az yer tuttuğu gün yüreklerde, \nmutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların, \nşair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine\nbüyük karanfilini alacakaranlığın...\nbarış budur işte.\n\nBarış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların\nsıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın.\nBarış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir.\n\nVe toprakta derin izler açan sabanların\ntek bir sözcüktür yazdıkları: \nBarış.\nVe bir tren ilerler geleceğe doğru\nkayarak benim dizelerimin rayları üzerinden\nbuğdayla ve güllerle yüklü bir tren.\nBu tren barıştır işte.\n\nKardeşler, barış içinde ancak\nderin derin soluk alır evren.\nTüm evren, \ntaşıyarak tüm düşlerini.\nKardeşler, uzatın ellerinizi.\nBarış budur işte." + }, + { + "id": 2118066.0, + "title": "Güzelim", + "poet": "Recaizade Mahmud Ekrem", + "rating": 9.0, + "poem": "Nedir bu cevr ü tegafül zaman zaman güzelim? \nKaçıncıdır bu eziyetli imtihan güzelim? \nTükendi sabr u tahammül.. üzüldü can güzelim.\nBu naz ise yetişir artık el-aman güzelim! \n\nHayat bende mücerred seninle kaimdir..\nNeşat ü lezzet ü şevkim seninle daimdir..\nSen olmasan nazarımda güneş de muzlimdir..\nSözün hakikati işte budur inan güzelim.\n\nGamınla mün'adim oldu tasarrufum özüme.\nSeni tefekkür ile uyku girmiyor gözüme.\nİnanmak istemiyorsan eğer benim sözüme,\nBuna şehadet eder gökte ahteran güzelim! \n\nBu infiale beca na-beca nihayet ver...\nYine şikayete..şükre.. niyaze ruhsat ver! \nİade eyleyeyim ne'şemi cesaret ver..\nNazardan eyleme didarını nihan güzelim...\n\nKusurum anlamadım çünkü etmedim mesul..\nOlurdu mazeretim belki de karin-i kabul.\nSenin sükutuna karşı benim melul melul..\nYetişmiyor mu sana ettiğim figan güzelim? \n\nNe hal ise ben afv et de şermsar eyle..\nKüçük düşürmek ile bari ahz-ı sar eyle,\nDahil-i merhametim, vechin aşikar eyle..\nBu şivedir sana şayan ol heman güzelim! .." + }, + { + "id": 55674.0, + "title": "Sevdiğim Kadın Adları Gibi 17/ Duygu", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 6.0, + "poem": "seni kimse anlamıyor Duygu\nyıkandığın su, yürüdüğün yol, omuzunda gezinen melek\nşemsiyende sayı saymayı öğrenen yağmur\nsarmaşık gibi yüzüne sarılan ayna\n\nseni kimse anlamıyor Duygu\nbinicisiz atlar, yeleli gece, elini altına soktuğun yastık\nhep başkalarının sevdiği şarkıları çalan radyolar\nkırmızı şarap gibi alnında gezinen ateş\n\nseni kimse anlamıyor Duygu\ndenizdeki şişe, şişedeki mektup, mektuptaki söz\ntuttuğun günlüğe düşen gölge\nkuruttuğun çiçeklerden uçup giden koku\n\nseni kimse anlamıyor Duygu\nkırılan bardak, taşan süt, eteğine sıçrayan çamur\nyorgunlukta başını dayadığın omuz\nrüzgarın getirip pencerenin önüne bıraktığı kuştüyü\n\nseni kimse anlamıyor Duygu\nyıldırım aşkları, boşanma davaları, evine dönen yolcu\naşkını Portofino mu Mortofino mu, neyse işte öyle\nbir yerlerde bulduğunu şarkısında anlatan adam\nve mırıldanan\nyalnızca mırıldanan kalabalıklar kentin iç organlarında\n\nseni kimse anlamıyor Duygu\nyaşını başını aldığı halde neden teyze olmadığını kimsenin\nbilmediği Güzin Abla\nbilginin kurutulacak bir çamaşır olduğunu sanan okul\nbir terliksi hayvan olduğunu\nve tek hücreli canlılar gibi bölünerek çoğaldığını düşünen devlet\n\nseni kimse anlamıyor Duygu\nayın arkada kalan karanlık yüzü\naşkın sana bakan yaralı yüzü\nve kayarlarken dilek tuttuğun yıldızlar\n\n“Birisi çıkıp\nyalnızca\nbeni ben\nolduğum için\nsevsin\nTanrım! \nAma\ngeç olmadan, \nolur mu? ”" + }, + { + "id": 3926.0, + "title": "Perişan Halim Oldun (Murabba)", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 8.0, + "poem": "Perişan halin oldum sormadın hal-i perişanım\nGamından derde düştüm kılmadın tedbir-i dermanım\nNe dersin rüzgarım böyle mi geçsin güzel hanım\nGözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım\n\nEsir-i dam-ı aşkın olalı senden vefa görmem\nSeni her kanda görsem ehl-i derde aşina görmem\nVefa vü aşinalık resmini senden reva görmem\nGözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım\n\nDeğer her dem vefasız çerh yayından bana bin ok\nKime şerh eyleyem kim mihnet ü enduh u derdim çok\nSana kaldı mürüvvet senden özge hiç kimsem yok\nGözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım\n\nGözümden dembedem bağrım ezip yaşım gibi gitme\nSeni terk eylemezem çün ben beni sen dahi terk eyleme\nİgen hem zalim olma ben gibi mazlumu incitme\nGözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım\n\nKatı gönlün neden bu zulm ile bidade ragıbtır\nGüzeller sen tegi olmaz cefa senden vaciptir\nSenin tek nazenine nazenin işler münasiptir\nGözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım\n\nNazar kılmazsan ehl-i derd gözden akıdan seyle\nYamanlıktır işin uşşak ile yahşı mıdır böyle\nGel Allah'ı seversen bendene cevr eyleme lutf eyle\nGözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım\n\nFuzuli şive-i ihsanın ister bir gedayındır\nDirildikçe seg-i kuyun ölende hak-i payındır\nGerek öldür gerek ko hükm hükmün ray rayındır\nGözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım" + }, + { + "id": 1843.0, + "title": "Hatıralarımı Yazma", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Yine bir duman çöktü sokağa, kent tutuştu \nBütün sığınaklarda seni arıyorum, nerdesin\nAklıma dökülen hatıralar hattında bir yangın \nBir çarpraz ateş başlıyor, newroz diyor birileri\nDün bir demirciydim oysa ben, ufku eritirdim\nBugünse ateş altındayım, \nHatıralarımı yazma\nBir rüya görüyorsun, terlemişsin sırılsıklam\nVurulup düştüğüme inanmak istemiyorsun\nBir kente girişin provası oluyor oysa ölümüm\nYeis yok, bir misillemedir bütün hatıralarım\nYalnız yıkık bir duvar var karşıda, \nVe bir kadının cesedi üstünde \nUçuşup duruyor takvim yaprakları\nSeni bekliyorum orda, meydan saatinin altında\nBir James Dean filmine gideceğiz gelirsen\nCehennem hızıyla çarparken mutsuzluğun çelik zırhına\nSoluk soluğa yaşanacak tüm imkansızlıklar\nBoyle olmalıydı ve oldu işte diyecek oğlum\nBabamsa bir ağıta benzeyecek, küllerimi avuçlarken\nBütüm köprüleri dinamitledim ve geldim işte\nBir kente girmemiz nasıl gerekiyorsa öyle\nApansız çıkmalısın karşıma\nKi unutulmuş bir haykırış olmalı dünyaya\nSeninle her karşılaşmamız\nMağlubuz, \nDurmadan kazanan bu hayat \nBasit bir üçkağıtçı sadece, bir sahtekar\nBeşbenzemezle rest çekiyorum\nAma o biliyor bunu ve çekiliyor oyundan\nYokum diyor\nDün bir demirciydim oysa ben, ufku eritirdim\nBugünse ateş altındayım, hatıralarımı yazma\nHatıralarımı yazma, \nTarih sanıyor birileri" + }, + { + "id": 285430.0, + "title": "79 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu gece bir litrelik kadehle içeceğim.\nİki kadeh şarapla, zengini geçeceğim.\nÖnce, üç kez boşayıp, aklımı ve dinimi; \nSonra, üzüm' kızını eş diye seçeceğim! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 59830.0, + "title": "Çok Üşümek", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir Kalır uzun resimlerde anısı sakallarımızın\nurban içinde Üşüyüp Üşüyüp kaldığımızın\n\nBir Kalır yanık yağlar kokusu şehirlerde\nUzun nehirlere binip uzaklaşmadıkça\n\nBir Kalır yabancı yataklarda o oteller\nMeydanlar heykeller sizin olmadığınız o her yer\n\nO çok yalınç gerçekli gelip gitmeler\n\nBir Kalır uzun duvarlar ve onların dipleri\nBir Kalır Yılgın Adamların hep 'Evet' dedikleri\n\nÇok üşürdük hep üşürdük üşümekti bütün yaşadığımız\nÜşürdü ellerimiz aşkımız sonsuz uzun sakallarımız\n\nTükenir dağınık diriliği kaşıntımızın birgün\nBir Kalır uzun kitaplarda anısı çok Üşüdüğümüzün" + }, + { + "id": 60799.0, + "title": "Onun Çölünde", + "poet": "Bejan Matur", + "rating": 7.0, + "poem": "Onun çölüne gittim.\nKonuğum, \nDuvardaki kan pıhtısında.\nOnun bulduğu damar beni çağırdı.\nVe ruhum eski bir kanla yıkandı.\n\nOnun çölüne düştüm, oturdum cadırında.\nEski bir kavmin buluşması ve töreni.\nBir yaban kuş gibi tüneyip kıyıya\nDedi ki bana “ ölümsün sen “\nMutlak\nMutlak olan.\n\nOnun çölünde gece kımıldar.\nYılan ve akrep karanlığıyla.\nHayat bir zehre gizlenir\nÇoğalır sabırla.\n\n\nO bıraktı beni.\nÇöldeki kızıl sularda\nBalıklara bakacak\nNefesimi tutarak\nUyuyacağım.\n\n\nOnun çölünde her gece\nFısıldadım kumlara.\nSordum nasıl yaptıklarını çölü, \nBoğmadan koyun koyuna.\n\n\nOnun çölünde ölüyüm ben.\nGelin ve kaldırın beni.\nGittiği yolda bulutlara değen bir gölge bırakılmış sanki.\n\n\nBir sesle uyandıracak beni\nKahra kan olan bir aldanışla yakaracak\n\n\nTanrıya söylendim.\nNasıl da zalim gövdede varlığı onun.\nGüzellik acıya kavuştuğunda yorulur ve\nHep yaslı kalacak gözün ışığıyla bakar; \nHer yüz bir işarettir tanrıdan.\nBunu yaşlı bir adam söylediginde\nGözleri yoktu.\nAnnem öyle inanmış olmalı ki ona, \nYüzümü kederli çizdi.\nVe uzayıp tanrıya\n“işte” dedi\n“ benim annem yeniden doğdu\nannem varlığıma döndü”\n\nGece paslı bir kafesle durdu önümde\nDua için zaman istedim tanrıdan.\nOnun varlığına adanacak hiçlik\nDüş için, \nO büyüde kalbime saplanan acıyla\nBağırdım; \nBaşka adamlar, başka dillerde dua etsinler. Bizim için.\nÖlümü tanıdığımız ve sessiz olduğumuz için\nKutsasınlar.\n\nÖlü bir yaprağın sürüklenişi gibi rüzgarda \nGövdem yitirdi yerini.\nAğır bir uykuyla gizlendi tohuma varlık.\nAğır bir istekle.\nKızıl kan pıhtısı. Tül sabah. Ört üstümü.\nKoyu gücünü yüzünün nasıl cizdiyse tanrı\nVe ne gizlediyse kıvrımına gülüsünün.\nGördüm ben.\n\nTüllere sarılmış çölde ölümümü bekliyorum. Sakinim.\nYok bir gece bu.\nSabah uyanacak aşkı konuşacağız.\nNe çok sürdü diyecek bana.\nNe uzun sürdü hayat.\n\nO uzun günün sabahında \nSesini duydum gün ve gecenin çakışmasının.\nBir tül işleniyormuş gibi aralarında\nKavuştular usulca.\n\nUyu ağır uykunu\nTaşların altında ve su isteğinle kal.\nGeniş bir avluda gece kapanan kapıların ağırlığı.\nSürecek olan dilsizlik.\nRüzger tırmalıyor kapını\nAşk uzakta.\n\nNe tuhaf inanmaman.\nSırtıma dokundun ve orada ayla ışıyan çizgilerin\nBir acıdan artan masumiyet olduguna şaşırdın.\nGideceğini söyledin\nİnanmadım sana.\nOysa ben daha doğmadan biliyordum.\nAcılı bir ruhta oyalanan bir gövde bu.\nSaf ve çocukça bir düşün yatağında.\n\nKan ve sussusla dinlenen ten kabullenir.\nBeyaz tül yatağında başucuma\nCamdan bir göz bırakıp gittin.\n\nOna fısıldanan sözlerin\nAşk olan varlığı\nO gidince karardı.\nYüzeyinde göğün\nBeyaz ve kıpırtısızım.\n\nAcıdan bir okla çıktım \nBekleyiş yatağından.\nİçimde siyah bir taş.\nAtları gördüm.\nKapı önlerinde oturan insanı, sözü.\nÇok yaşanmış bir çığlıkla hayat.\n\nBir sırrın bana verilmediği yerden\nSordum ona\nBana ne söyleyeceksin? \nÇölün söylemediği ne? \n\nRuhumu oarada tutan ağırlıkla\nGeceye ilendi tenim.\nVe çağırmadı çölü varlığım\nOndan sonra.\n\nAynaya dönüyorum\nDeğişmiş gözlerim.\nÇölde kumlara bakan kadın\nKedere bakan\nArtık benim.\n\nGördüm çizgilerini avuçlarının\nÇöl her şeyi söyledi bana.\n\nAnladım nerede bitti aşk\nKan pıhtılı odanda uyanan gövdem\nNeden sığmadı varlığa.\n\nSeni yaprakların gölgeli yalnızlığına bırakıyorum.\nGün doğumunda uyanan nefese ve sana dönen gözlerin\nYakaran çizgisine.\nÇölden aldığını çöle ver\nHayattan aldığını hayata.\nArtık beklemiyorum\nKal orada.\nGeride, tepelerin art arda dizilmekle\nVar ettikleri dünya bir hiçlik ahti gibi.\nBir hiç ve gölge.\nGece ay\nGece tül ve yokluk.\nYok gece.\n\nÇölden aldığını çöle ver\nHayattan aldığını hayata." + }, + { + "id": 23320.0, + "title": "Bir Düşün İçinde Düş", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 9.0, + "poem": "Alnına konsun bu öpüş\nVe,şimdi senden ayrılırken,\nİtiraf edeyim ki\nGünlerimi bir düş\nSayarken yanılmıyorsun; \nAma, umut gitmişse uzaklara\nBir gece ya da bir gün\nBir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın\nFark eder mi bu yüzden? \nBütün gördüğümüz ve göründüğümüz\nYalnızca bir düşün içinde bir düş.\nKırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının\nHaykırışları içinde duruyorum:\nVe altın kum taneleri tutuyorum avucumda\nNe kadar az! Ama nasıl da\nSüzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlere\nBen ağlarken, ben ağlarken! \nAh Tanrım! Daha sıkı\nTutamaz mıyım onları? \nAh Tanrım! Tekini bile kurtaramaz mıyım acımasız dalgadan? \nBir düşün içinde bir düş mü\nBütün gördüğümüz ve göründüğümüz?" + }, + { + "id": 466669.0, + "title": "İstanbul'un O Yerleri", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşkın şeref diyârını gördümdü bir zaman.\n\nYıldızlarıyle başka bir âlemdi her gece.\n\nKıpkırmızıydı şanlı ufuklarda her şafak.\n\nCânanla çıktığım tepeler..başta çamlıca..\n\nHâlâ muhayyilemde parıldar, resim gibi,\n\nYârin dudaklarında bitip başlayan visâl.\n\nCânanla gezdiğim kıyılar, sürdüğüm hayat\n\nÖz mavilikle çerçevelenmiş o levhada,\n\nÖmrün murâdımızca geçen mutlu günleri.\n\nYaş bastı. Görmedim nice yıldır o yerleri.\n\nGörsem de görmesem de bu indimde bir benim; \n\nMâdem ki şimdi her biri kalbimdedir benim." + }, + { + "id": 1844817.0, + "title": "Ukde", + "poet": "Mihail Yuryeviç Lermontov", + "rating": 7.0, + "poem": "Yalnızım gecenin ıssızlığında, \nTaşlı bir yol ışıldar durur siste \nÇevre suskun, kulak vermiş Tanrı’ya, \nYıldızlar konuşur birbirleriyle. \n\nG��kyüzünde görkemli bir şölen var! \nToprak, mavi bir ışıkta dinlenir.. \nKimi bekliyorum, aradığım ne? \nYüreğimi böyle daraltan nedir \n\nBeklediğim hiçbir şey yok yaşamdan, \nGeçmişten de pişmanlık duymuyorum; \nÖzgürlük ve huzurdur aradığım! \nUnutmak ve uyumak istiyorum! \n\nAma benim uyumak istediğim \nO soğuk uykusu değil ölümün... \nYaşam da uykuya dalsın içimde, \nUsul usul inip kalkarken göğsüm; \n\nGündüz gece, tatlı ezgileriyle \nBir ses türküsünü söylesin aşkın \nYeşil dallarıyla ulu bir meşe \nEğilsin üstüme ve hışırdasın" + }, + { + "id": 35073.0, + "title": "Serçe Gibi", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 8.0, + "poem": "Can vermek için can almalısın, \nMilyarlarca kanın döküldüğü denizin üzerine\nüzüntülerimiz boş ve dümdüz düşerken\nDalgaların içeri doğru kırıldığı sığ\nsahilleri geçiyorum\nburalarda beyaz bacaklı, beyaz göbekli\nçürümekte olan yaratıklar var\nbunlar uzun uzun etraflarındaki ölü\nmanzaralara karşı isyan etmekteler\nSevgili çocuğum, sana, sadece serçenin sana\nyapmış olduğu bir devirde yaşlıyım; genç olmanın moda\nolduğu bir devirde yaşlıyım; gülmenin moda olduğu\nbir devirde ağlıyorum.\nseni sevmenin daha az bir cesaret istediği \nbir devirde senden nefret ediyorum." + }, + { + "id": 14552.0, + "title": "Nerdesin", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 8.0, + "poem": "Geceleyin bir ses böler uykumu,\nİçim ürpermeyle dolar: - Nerdesin? \nArıyorum yıllar var ki, ben onu,\nAşıkıyım beni çağıran bu sesin.\n\nGün olur sürüyüp beni derbeder,\nBu ses rüzgarlara karışır gider.\nGün olur peşimden yürür beraber,\nAnsızın haykırır bana: -Nerdesin? \n\nBütün sevgileri atıp içimden,\nVarlığımı yalnız ona verdim ben.\nElverir ki bir gün bana derinden,\nTa derinden bir gün bana ''Gel'' desin." + }, + { + "id": 60218.0, + "title": "İkinci Dünya Harbinden Portreler 4", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 5.0, + "poem": "Silahın düştü elinden\nbundan sonra bir hayal parçasısın.\n\nDostların seni garipseyerek anacak,\nvakitsiz ölümüne üzülen bu küçük şiirde de\nbenim gönlüme göre olacaksın.\n\nHalbuki biraz evvel kar yağıyordu,\nsen ağır yaralı; \narkandan düşmandan kurtarılmış toprak,\nsuları buz tutmuş Vistül,\nağır ağır yürüyordun.\nUfukta belki,\nkarla örtülü kuleleri ve damlarıyla\nbiraz sonra şehirler gözükecekti.\n\nAyak izleri örtülürken arkadaşlarının,\nsen çam ormanlarını ve sakin gölleri\nson adımında birden bire geçerek\ndenize vardın.\n\nOndan sonra bir hayal parçasısın." + }, + { + "id": 96697.0, + "title": "Hüzünlü Madrigal 2", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 5.0, + "poem": "Kökünden kopmuş o eski aşklarla \nDopdolu yüreğin yine bir fırın \nGibi alev saçar, bilirim, harla, \nVe senin göğsünün altında hala \nAz çok övüncü var kargışlıların; \n\nYine de, sevgilim, gördüğün her düş \nDaha Cehennem'i yansıtmadıkça, \nVe aklı demire, baruta düşmüş, \nYalnız kılıçlar, zehirler üşüşmüş \nBitmez bir kabus içinde açıkça, \n\nHer yerde felaket görüp yeniden, \nSüzerek herkesi korku içinde, \nSaat çaldı mı sıçrayıp yeniden, \nSarıp sıktığını duymadıkça sen \nÖnüne geçilmez İğrenti'nin de, \n\nDiyemezsin ki, tutsak kraliçe, \nBeni korkuyla sevebilen ancak, \nAğır dehşetiyle sürerken gece \nÇığlıklar içinde ruhun, delice, \nBana: 'Ey kralım, sana dengim, bak! '" + }, + { + "id": 52454.0, + "title": "Kasaba", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "astarı erken sarkmış\nkirasız kaygısız\nbelki kefilsiz bile\net kokusunda bir vitrin özlemiyle büyütülmüş\nbir kasabada\nölmeliydim aslında\non yıl geriden gelen afişli\nseks kokulu yazlık sinemaların birinde\nuyuyakalmalıydım\n\nsizi tanımadan hatta\ngazete bile okumadan\nkonformist kahvaltılarda\no kasabada\no kendi delikli uykusundan bile habersiz\nkarabasanda ölmeliydim\n\nadınız geçmiyor farkındasınız değilmi\ntek bir şarkıda bile\nnasıl kasabaların tek bir caddesi vardır mühim\ngerisi ara sokak yalnızlıkları\nkediler bile ıslık çalmadan geçer kaldırımları\nbir otobüs geçer\n'soğuk ve şehirler arası'\nbir uykuda içindekiler...\n\nne kasaba karşılar otobüsü\nne muavin irkilir\nkimse inmeyecektir çünkü\nkimse binmeyecektir...\nherşey bizzat hayata benzer: \notobüsün kasabadan geçişi, \nbizim dünyadan geçişimiz...\n\nhiç meşhur olmayan şairler kalır\nbazı kasabaların otel odalarında\nbeyaz kağıt ister vakitsiz\nresepsiyon uykuluğundan\n\nkasaba il olmak ister\nherşey bizzat hayata benzer\notobüs geçer kasabanın gecesinden\nara sokakta ıslıksız kediler\nbazısı yeni hayat'a yazılır olanların\nbazısı yazılamaz\nolmayan bir beyaz kağıda\n\nıssızlığın da bir müziği vardır elbet\nkonuşulamayan notaları vardır\nen dandik kasabaların bile\nkurulu düzenleri vardır sabahın sekizine\nherşey bizzat hayata benzer\nıssız kasaba eskizlerinde...\n\nkasaba il olmak ister\nher şair intihar etmek ister bizzat\nkafiyeli cinaslı bir son peşindedir\nyoksa neden gecenin üçünde\nneden kediler bile mırıldanmazken en tutan şarkıları\nneden boktan bir kasabanın orta yerinde\nışıksız bir vitrin seyri\n\nherşey hayata benzer bizzat\niki sevdalı arasında...\nbiri doğumdur hesapsız\nöteki ölüm şairce\nbazı kasabaların\notel odalarında..." + }, + { + "id": 67437.0, + "title": "Haydi Uyan", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Er meydanlarından çekilir oldum\nÇorak iklimlere ekilir oldum\nEğilmek bilmezdim bükülür oldum\nSürer mi bu gaflet daha kaç sene\nUyanıp kendine dönmeyi dene\n\nAcımda ne varsa kurudan, yaştan\nAl Dede Korkut'tan Hacı Bektaş'tan\nMalazgirt, Tuna, doğ yeni baştan\nDilerim Allah'tan bu devran döne\nUyan durma uyan, uyumak nene\n\nBoşaldın boşaldın dolabilmedin\nGidişin o gidiş gelebilmedin\nDöktüğün kanları alabilmedin\nŞah damarlarına yapışan kene\nSömürür mü seni daha kaç sene\n\nSeni aldatmasın batı denilen\nOnun mayasıdır katı denilen\nOnun iç yüzüdür kötü denilen\nBudur öz suyunu sömüren kene\nSen uyan, onu da uyandır gene\n\nSen Oğuz Ata'nın has milletisen\nSen Son Peygamberin has ümmetisen\nO seni boğmadan boğ ümmetisen\nUyan durma uyan, uyumak nene\nKalk, doğrul yerinden, yürü geç öne\n\nMedet ummaya gör kızıl surattan\nSeni mahrum koyar aşktan, murattan\nÇağla Sakarya'dan kükre Fırat'tan\nKara kızıl, sarı sür, topla yine\nBunlardır özünü sömüren kene\n\nDüşün, kaç parçaya bölmüşler seni\nSonsuz bir sahraya salmışlar seni\nKanadını kırıp yolmuşlar seni\nKalk, doğrul yerinden, yürü geç öne\nUyanıp da kendine gelmeyi dene\n\nDestanlar yazılır şanına layık\nYine de erişmez ününe layık\nOlusan soyuna, dinine layık\nGeçer bu gafletin, sürmez çok sene\nUyan durma uyan, uyumak nene" + }, + { + "id": 6096.0, + "title": "Sevdalar Böyle Başlar", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Önce dünyama sesin girdi özlemli, kısık\nBir mutluluk muştusu gibi ta uzaklardan\nÇok sonrası öptüğüm o gül dudaklarından\nÖnce sesindi çağıran beni gür ve aydınlık\n\nÖnce küçük ellerin kondu avuçlarıma\nYolunu sasırmış bir kus gibi, ürkek\nAlıştım herseline, her yerine giderek\nSaplandın iğnelerce parmak uçlarıma\n\nÖnce bir aksamdı gelen seninle dopdolu\nİnanılmaz, doyulmaz, anlatılmaz, kanılmaz\nBir aksamdı sevgiden, apaydınlık, bembeyaz\nBir aksamdı, alev istekli, duygulu\n\nHer şey gerçekti, öylesine güzel, yalansız\nAğladım sensiz geçen ve geçecek günlere\nSende ölümsüzlüğün çağrısını duydum önce\nSonra tutuşup, yandım ben, sevdalandım apansız." + }, + { + "id": 19617.0, + "title": "Yolluk", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "bavuluma dağınıklığımı koydum\niç çamaşırı kazak filan\nkağıt kalem almıyorum \notellerde var\nantetli kimsesizliğimle kalıyorum geceleri\nkirpiklerimin yardımıyla kapıyorum perdeleri\nhem tek başına\nhem kimse görmesin derdindeyim çıplak tenimi\n\nay çıkıyor boğazımdan\nkanamalı bir sözcük gibi\nay çıkıyor ışığımdan\nihanete uğramış hainler gibi\nöfkeli bir meddah çekilmez oluyor\nsahnede güzel bir şarkıdan çıkıp\nkirletiyor evcimen kadınları\n\nbavuluma yıllanmış acılar koyuyorum\noralarda lazım oluyor\npis bir sevişmenin ardından\natıştırıyorum biraz\non yıl öncesinden sakladığım\nbilek burkuntusunu\nbağlarım eziliyor\nyeni evlere eski aşklar taşıyorum\ngözyaşlarını biriktiriyorum eski sevgililerin\nnefret asıyorum yatak odamın duvarına\nkanvas üzerine yağlı boya elliye yetmemiş\nbir kadının ellerinde diyorum\nellerinde gömülüyüm\nher hafta düzenli olarak törpüleniyor mezartaşlarım\n\nbir kadının diyorum\nbir bavulun diyorum\niçine sakladım sancılarımı\nbir bavul cinayetidir umduğum diyorum\nbütün üçüncü sayfalarda var." + }, + { + "id": 82919.0, + "title": "Özlem", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 8.0, + "poem": "Kime dokunsam sensin\nKimi çağırsa dudaklarım...\nBaşımın tacı, canım efendim.\nGörünmez çığlıklarımı gören\nEğilmez başımı öpensin.\nSen bir deniz derinliğisin\nUslanmak bilmez kederler ülkesi...\nCoşup yağan fırtına sessizliğim\nKül kedisi yorgunluğunda kalbim\nMasalcı ninesini arıyor" + }, + { + "id": 59713.0, + "title": "Hadi Bulun En Zayıf Yerimi", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "İnsan kendisini merak etmeli; \nhem de ölümüne merak etmeli.\nGün bitti işte...\nKim farkında bunun senden\n başka...\nHerkes bu yenilgiyi nasıl da\n rahat kabulleniyor...\n\nVaatlerini tutmadı gün.\nKimse kendisini merak etmedi.\nSabırsızlığın bundan; \n bundan çocuksu hasretin...\nKabullenince herkes yaşamını\nsen ortaya kendini koydun...\nve bütün suçlarını üzerine\n aldın sonra\n\nBundan işte\nbu çocuksu hasretin\nVe ölümcül bir rulet oynadın\n insanlarla\nhadi dedin, hadi bulun\n en zayıf yerimi...\n\nVe diktin gözlerini gözlerine\n kastın bedenini\n yükselttin omuzlarını\nÖylece kaldın...\nBaktılar sana... Baktılar...\nAma yüreğini bir türlü\n göremediler." + }, + { + "id": 13348.0, + "title": "Kayıt", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Korku salardı inceliğin acıman tevazuun\nDünya ve insan çıkmazlarına yumuşak bakışın\n\nNur sarnıçları ballar koydun çöllere ruh eşiklerine\nSenden kaynıyordu yine sana kapılıyor ırmakların\n\nYamalı ve tertemiz elbiselerim olunca \nHer gece mutlak uyanıp adını anınca\n\nBir gün elbette sofraya birlikte çökeriz\nSen dağ gibi kurul ben zerre bir yer tutayım\n\nSura vardıkça gövdelendim soyundum aşk duasına\nAtılıyorum sırlarına açılıyor hücrelerim\n\nMenzili çoktan geçtim ün saldı kayboluşum \nKendi kuytumda çalkıyor şerbetini ağzım" + }, + { + "id": 61519.0, + "title": "Şu Giden Atlıya Türkü", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben demedim mi\nHazırlandılar\nOnların yüz bin kolları var\nKırbaçları sert, yamçıları sağlam, atları kavi\nYeğin git kese sür atınla birleş\nBen demedim mi\n\nBen demedim mi\nTekin değil koyaklar, dağ yamaçları\nYağmur yağar ki sis basar ki kurt iner ki\nAy bulanığında gümüş rengi çakallar\nBen demedim mi\nYalnız gitme demedim mi\n\nÇiğdeme sor, çeşmeye sor\nTek açan menevşeye sor\nAyrılık getirir ayrılıklar\nBirleş demedim mi\nBen demedim mi" + }, + { + "id": 2132689.0, + "title": "Adagio", + "poet": "A. Kadir Bilgin", + "rating": 6.0, + "poem": "Yaşamın vişne rengi dudakları vardır sevgilim\nöpüşün kadar sıcak ve tatlı\nözgürlük türküleri de söylenir bu dudaklarla\nsevda türküleri de\nvişne rengi dudakları vardır sevdanın\ngülümser dudakların gibi titrek ve dokunaklı\nokyanus olur sarar dünyayı\nölümün vişne rengi dudakları kimi kez\ndudaklarınca içten ve inançlı\nölüm asude bahar ülkesi değildir o zaman\n\nölüm:\nyiğit ve sevecen bir yaşamın \nmutlu günlere sunulmasıdır\ncanlı bir gül gibi somut\nayrılık yoktur artık zaman içinden\nyaşamın ve sevdanın, ölümün kimi kez de\nöpüşün kadar sıcak ve tatlı\nvişne rengi dudakları vardır sevgilim..." + }, + { + "id": 1951525.0, + "title": "Güz Kuşları Uçmadan", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 7.0, + "poem": "şimdi gidip yağmurları bulayım\nıslanayım güz kuşları uçmadan\nben bu şehirlerde duramam artık\nusandım yabancı yaşamalardan\n\nherkes kendine gitti, çürüdü hüzün bile\naşk belki de hiç yoktu, bir düştü anımsanan\nyarım kaldı şiirlerim evrak masalarında\nyoruldu sesim dönüp kendini aramaktan\n\nkimseye bir şey olmaz, bırakın beni\nsaatler yine çalar kırılır uykuların elması\nyine kusar minibüsler şarkılarını\nsekiz vapuru bensiz de ayrılır sabahlardan\n\nyapmayın, çocukları salmayın eteğime\nbezginim çalan zillerden, telefonlardan\nben bu masaları koyar giderim işte\n\"iyi günler\"iniz bile hüzünlenmez ardımdan\n\ngitmeliyim o yağmurlar dinmeden\nçekip gitmeden rüzgâr o düş sağanaklarından\nbırakın yüreğimi aşklar böyle yaşanmaz\nyaşanmaz keder bile sırılsıklam olmadan" + }, + { + "id": 104609.0, + "title": "Sabahtan Çıktım Da Seyran Yerine", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Sabahtan çıktım da seyran yerine\nAy yıldız karşımda salınıp durur\nKadir Mevlam ben günahkar kulunum\nDefterim elinde dürülüp durur\n\nOn iki yıldızın ucu terazi\nKarıştı ülkere, gitti birazı\nO mahşer yerinde aralar bizi\nHak mizan terazi kurulup durur\n\niki derler bu dünyanın kapısın\nYerden göğe inmiş anın yapısı\nKorkulu yollarda sırat köprüsü\nUmmanın üstünde salınıp durur\n\nKarac'oğlan der ki, nedip nederler\nHak olan işleri beyan ederler\nZemanede doğru eğri söylerler\nAy, gün, yıldız gibi durulup durur" + }, + { + "id": 25497.0, + "title": "Son İstek", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 7.0, + "poem": "Bitki olacaksam \nÇayır çimen olayım \nAman baldıran değil \n\nYol altında kalacaksam \nGelin arabaları geçsin üstümden \nÇelik paletler değil \n\nÜstümde çocuklar koşuşsun \nNe kaçan ne kovalayan \nAskerler değil \n\nKerpiç yapacaksanız beni \nOkullarda kullanın \nCezaevlerinde değil \n\nSoluğum tükenmez de kalırsa \nIslık öttürsünler \nAman ha düdük değil \n\nKalem yapın beni kalem\nŞiirler yazan sevi üstüne \nÖlüm kararı değil \n\nÖlünce yaşamalıyım defne yapraklarında \nSakın ola ki \nSilahlarla değil" + }, + { + "id": 77945.0, + "title": "Karıma Altıncı Evlilik Yıldönümü Armağanı", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 8.0, + "poem": "silahımsın\nbaşım havalarda gezerim\n en yıkık günlerimde bile\n\natımsın\nölümü çiğnetmedin düşmana\n karanlıkta kurşun yağarken üstüme\n\nkarımsın\ndölümü paylaşan tarlamsın benim\nkollarımda uyuttuğum geceler seni\ngöğsüne sığındığım geceler senin\nöfkemi bir tabanca gibi denediğim geceler sende\nkulaç atmışcasına Kızılırmak'ta\n yorulup düştüğüm geceler senden\nve ilk görüyormuş gibi baktığım gözlerine\n kızıltılı sonbaharlar \n alabulut yazlar\n tren tren yolculuklar\n\nseni ben \nekmek paramız olmadığı günlerde de gördüm, yiğittin.\nseni ben\n korkunun kara tırnaklı elleri\n bileklerime bir hayalet gibi sarıldığı\n günlerde de gördüm, yiğittin.\nseni ben \n zorlayıp o peygamber köşkünün kapılarını\n hücreme temiz çamaşır ve sigara ve selam\n yolladığın günlerde de gördüm, yiğittin\nbir çift ateş karanfil\n bir dost kitap\n ve bir bardak su gibi beklediğin günler de \n oldu\nhasta yatağımın başucunda, yiğittin.\n\nsoframızda kuşsütü balık yumurtası yoksa da\n işçi ellerinin tadı\n aydın gözlerinin balı var\nne zaman kekik koksa\n gül koksa çamaşırlarım\n elma erik ceviz zeytin portakal \n anam koksa çamaşırlarım\n ucuz çamaşırlarım\n ucuz sabunlarda ellerini anımsarım\n\nellerin \ncanım karım ellerin\nyaban güllerine mısırlara pırnallara değen\n ellerin\nellerin\ncanım karım ellerin\niki taştan bir undan eden ellerin \nve göller bölgesinin gül bahçelerinden\n gül toplar gibi haziranda (şafakta)\nçetin kitaplardan bal toplayan ellerin\n\ncanına okumuşlar ekmeğimizin\nzincire yatırmışlar delikanlı günlerimizi\nkan etmişler ellerimizi düşlerimizi\n canım gülüm\n kan\n\ngayri bize ölüm yok\n\nkavgayı\nşiiri\nve seni çok seviyorum." + }, + { + "id": 47238.0, + "title": "Asıl Adalet", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 8.0, + "poem": "İnsanlarda tek sıcak kanun,\nüzümden şarap yapmaları,\nkömürden ateş yapmaları,\nöpücüklerden insan yapmalarıdır.\n\nİnsanlarda tek zorlu kanun,\nsavaşlara, yoksulluğa karşı\nkendilerini ayakta tutmaları,\nölüme karşı yaşamalarıdır.\n\nİnsanlarda tek güzel kanun,\nsuyu ışık yapmaları,\ndüşü gerçek yapmaları,\ndüşmanı kardeş yapmalarıdır.\n\nHep var olan kanunlardır bunlar,\nbir çocukcağzın tâ yüreğinden başlar,\nyayılır, genişler, uzar gider\ntâ akla kadar.\n\nÇeviren: A. Kadir" + }, + { + "id": 89715.0, + "title": "Kitaplar Yakılıyor", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 7.0, + "poem": "Buyurunca Hitler Hazretleri\nZararlı fikirlerle dolu kitapların yakılmasını\nHalkın önünde, alanlarda, \nÖküzler odun yığınlarına araba araba kitap taşıdı.\nGözden düşmüş şairlerden biri, \nHem de en iyilerinden biri, \nŞöyle bir göz gezdirdi yakılacak listesine, \nGitti aklı başından: \nUnutulmuştu kendi adı.\nHemen seğirtti çalışma odasına, \nSanki öfkesinden kanatlanmıştı.\nO saat bir mektup karaladı zorbalara: \n'Benimkileri de yakın! ' dedi. 'Benimkileri de! \nYapamazsınız bana bu kötülüğü, \nKenarda bırakamazsınız beni! \nBen de hep gerçeği söylemedim mi kitaplarımda? \nNeden davranırsınız bana yalancıymışım gibi? \nYakın benimkileride! '" + }, + { + "id": 2258822.0, + "title": "Aşk Ve Acı Bana", + "poet": "Cemil Meriç", + "rating": 9.0, + "poem": "Hasretin acı veriyor bana \nBu aşk acısı galiba\nAşkı yokluğunda buluyorum \nSana kavuşmaktan korkuyorum\n\nYanımda olsan sanki bu aşk bitecek\nTeninin serinliği ateşimi söndürecek\nO ateş ki hayat veriyor bana \nHayat, yani aşk…\n\nBen aşk denizinde boğulmalı\nAşk ateşinde yanmalıyım\nAcı bu aşkı olgunlaştıracak\nAyrılık meyvesini verecek\n\nAyrılığın acı meyvesini\nBen o meyveyi yiyecek\nTekrar acı çekeceğim\nAşkın sefasını süreceğim\n\nBen senin o masum bakışlarına\nBir gülü andıran al yanaklarına vurulmadım sevgili\nBen senin yokluğuna vuruldum\nBen aşka vuruldum sevgili aşka vuruldum" + }, + { + "id": 256052.0, + "title": "Nefes", + "poet": "Kaygusuz Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Beğlerimiz, elvan gülün üstine\nAğlar gelür şahum Abdal Musa'ya\nUrum abdalları postun eğnine\nBağlar gelür şahum Abdal Musa'ya\n\nUrum abdalları gelir dost deyü\nEğnimüzde aba, hırka, post deyü\nHastaları gelür, derman isteyü\nSağlar gelür şahum Abdal Musa'ya\n\nMeydanında dara durmuş gerçekler\nÇalınur koç kurbanlara bıçaklar\nDöğülür kudümler altun sancaklar\nTuğlar gelür şahum Abdal Musa'ya\n\nBenim bir isteğüm vardır Kerim'den\nMünkir bilmez, evliyanın sırrından\nKaygusuz'um ayru düşdüm pirimden\nAğlar gelür şahum Abdal Musa'ya" + }, + { + "id": 3342.0, + "title": "Geçen Zaman", + "poet": "Ziya Osman Saba", + "rating": 7.0, + "poem": "Hiç olmazsa unutmamak isterdim.\nEski geceler, sevdiklerimle dolu odalar...\nYalnız bırakmayın beni hatıralar.\nAz yanımda kal çocukluğum,\nTemiz yürekli uysal çocukluğum...\nAh, ümit dolu gençliğim,\nİlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim...\n-Doğdugum ev. Rahatlıyacak içim duysam\nBir tek kapının sesini.\nArıyorum aklımda bir ninni bestesini...\nBöyle uzaklasmayın benden, yasâdığım günler.\nGüneş, getir bir bayram sabahını.\nAçılın açılın tekrar\nÇocuk dizlerimdeki yaralar,\nHepiniz benimsiniz:\nMektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar...\nYalnız hatırlamak hatirlamak istiyorum\nNerde kaldı sevgilim, seni ilk öptüğüm gün,\nRengine doymadığım o sema,\nAhengine kanmadığım ırmak.\nBırakıp herşeyi nereye gidiyorum?\nNeler geçmişti aklımdan,\nNedendi ağladığım, nedendi güldüğüm?\nAh nasıldı yaşamak?" + }, + { + "id": 8325.0, + "title": "Söylesem Söyleyebilsem Ah Derdimi", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 9.0, + "poem": "söylesem ah söyleyebilsem derdimi\nmehtap bir gecede açabilsem sana kalbimi\ngöreceksin seninle dolu\ndesem, diyebilsem ki seviyorum seni\nçılgınca aşığım sana \nama demem, diyemem\nçünkü aramızda dağlar, denizler\nve benim o kahrolası gururum var\nbu böyle sürüp gidecek\nsen, seni sevdiğimi bilmeyecek, öğrenmeyeceksin\nben her gece yıldızlara seni sevdiğimi söyleyeceğim\nsana asla...\nçünkü aramızda dağlar denizler\nve benim o kahrolası gururum var" + }, + { + "id": 235036.0, + "title": "Sezilmemiş Aşka Gazel", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 7.0, + "poem": "Karnındaki karanlık manolyanın\n Kimseler anlamadı kokusunu,\n Acıttığını kimseler bilemedi\n Dişlerinle sıktığın aşk kuşunu\n\n Binlerce Acem tayı uykuya yattı\n Alnının ay vurmuş alanında,\n O senin kar düşmanı göğsünü\n Kucaklarken dört gece kollarımla.\n\n Bakışın tohumların solgun dalıydı\n Alçılar, yaseminler arasından.\n Aradım vermek için yüreğimde\n O fildişi mektupları her zaman diyen.\n\n Her zaman: acımın bahçesi benim\n Gövden her zaman, her zaman şaşırtıcı\n Damarlarının kanıyla dolu ağzım,\n Ağzın ölümüm için söndürdü ışığını. \n \n(İspanyolca'dan Çeviren: Ülkü Tamer)" + }, + { + "id": 596606.0, + "title": "Gece Görüşmesi", + "poet": "Füruğ Ferruhzad", + "rating": 7.0, + "poem": "Ve o sasirtici yüz \nKonustu benimle pencerenin öbür yanindan ve dedi ki:\n«Hak, açip gözünü gorenindir \nBen ürkütücuyüm yitme yitme duygusu gibi \nAma gene de tanrim, \nNasil korkulur benden? \nSisli çatilari üstünde gökyüzünün \nHfif ve basibos dolasan \nBir uçurtmadan baska \nHiç bir sey olmayan benden? \nAskimi, istegimi, nefret ve acilarimi \nGece ayriliginda mezarlarin \nKemirmistir adi ölüm olan bir fare...' \nVe o sasirtici yüz \nInce, uzun ve çok zayif \nAkan çizgileri esen rüzgarla \nHer an silinen ya da degisen \nVe yumusak ve uzun saçlari \nKapilarak gecenin görünmez dalgalarina \nSerilen karanligin ovalarina \nDeniz dibi bitkileri gibi \nAkti pencerenin öbür yaninda \nVe bagirdi: \n“Inanin ne olur bana! \nDiri degilim ben! “ \nSaydam çizgilerin ardinda hala \nGörüyordum karanligin koyulasmasini ve gümüs çam \nkozalaklarini \nAma o \nSalmiyordu her seyin üstünde ve sonsuz yüregi \nUlasiyordu doruklara \nSanki yesil duygusuydu agaçlarin \nVe sonsuza dek sürüyordu gözleri \n“Haklisiniz \nHiç aynaya bakmadim ben \nÖlümümden sonra \nÖylesine ölüyüm ki artik hiç bir sey \nKanitlayamaz\nBenim ölümümü\nAh! \nDuydun mu kuytu köselerinde bahçenin \nGeceye siginip ayisigina kosan \nAgustos böceginin sesini? \nBelki de tüm yildizlar \nYitik bir gökyüzüne göçüp gitmisler \nVe kent, nasil issizdi kent \nBütün bir yol boyu \nKimseyle karsilasmadim \nRengi uçuk heykeller \nTütün ve toz kokan \nBir kaç çöpçü \nVe yorgun, uykulu bekçilerden baska kimseyle \nYazik \nÖlmüsüm ben \nVe sanki ayni bosuna gecenin devamidir \nGece...” \nSustu \nVe aglama duygusu ve aci ve kederle doldurdu \nGözlerinin uçsuz bucaksiz alanini \n“Hiç düsündünüz mü \nYasamin kederli maskesinin golgesi altinda \nYüzlerini gizleyen \nSizler \nBu üzücü gerçegi? \nBugün yasayanlarin \nBir baska dirinin posasindan baska, bir sey olmadigini? \nSanki ilk gülüsünde \nYaslanip gitmistir bir çocuk \nVe nasil güvenebilir simdi bu yürek \n-Bu asil sözleri degistirilmis, \n-Bu bozulmus mezar yaziti \n-Bu tasa kesmis sayginligina\nKendisinin? \nBelki de var olma aliskanligi \nVe yatistiricilar\nÇoktan tüketmistir insanin\nSaf ve yalin iskeletini\nBelkide issiz bir adaya\nAlip götürmüslerdir \nRuhlarimizi \nBelki de düste görmüsümdür ben agustos böceginin sesini \nBelki de rüzgarli süvarilerdir \nBu tahtadan mizraklara yaslanmis \nBekleyip duran sabirli yayalar \nVe o yüce düsünceli bilgeler olmali \nBu zayif, beli bükülmüs afyon düskünleri \nDogru olmali dogru olmali kimse \nBeklemiyor artik bir baslangici \nVe yüregi askla dolu genç kizlar \nUzun igneleriyle nakislarinin \nDelmisler çabuk kanan gozlerini \nSimdi duyulan sabah uykularinin derinliklerinde \nYankimasidir Karga seslerinin \nVe kendilerine geliyor aynalar \nTek tek ve yapayalniz biçimler \nTeslim oluyorlar simdi \nUyanisin dalgin saatlerine \nVe gizli saldirisina karanlik karabasanlarin \nYazik\nTüm anilarimla biriikte ben \nKanli masallar söyleyen, kan'dan \nHiç böylesine küçülmüç yasamayan gururdan \nFirsatimin sonunda bekliyorum \nVe kulak veriyorum: Hiç ses yok \nVe çok derinden bakiyorum: Kipirdamiyor bir yaprak bile \nVe temizligin \nTa kendisi olan adim \nTozuna bile dokunamiyor simdi \nMezarlarin...” \nTitredi \nVe birden döküldü iki yana \nVe uzun iç çekisler gibi uzandi bana \nYariklardan çikarak \nYalvaran elleri \n“Çok soguk \nÇizgileriim kesiyor rüzgar \nDüsünüyorum bir tek insan var mi simdi \nYikilmis yüzüyle\nTanismaktan \nKorkmayan? \nZamani degil mi artik \nAçilsin bu pencere, açik açik açik \nYagsin gökyüzü oradan \nKendi kimliginin ölüm namazini \nKilsin insan inleyerek? ” \nBelki de bir kus sesiydi o yankilanan \nYa da rüzgar, agaç dallari arasindan \nYa da ben bir üzüntü ve utanç dalgasi gibi \nÇikmazlarindan yüregimin\nYükselen ben \nGördüm birden o iki el \niki aci sitem \nBenim ellerime dogru uzanan \nYalanci tan isiginin aydinliginda \nYokoldu. \nVe bagirdi bir ses \nSoguk ufuklardan: \n“Hosça kal! ”" + }, + { + "id": 56868.0, + "title": "Zehir Zakkum Zamanlar", + "poet": "Nilay Özer", + "rating": 6.0, + "poem": "ömrüme zarar veren erkekler sevdim\ncam kırıklarıyla sundular bana tenlerini\nseviştikçe çoğalan ellerine inandım\nuzun...çok uzun ayrılıklardan sonra\nsabırsız bir çarmıh gibi açılan kollarına\nçarmıh sarmaşığıydım usul usul dolandım\nbana nazlı ölümler\nkorsan ürpertiler bana\nbana aklı çelinmiş geceler kaldı\n\nömrüme zarar veren şiirler sevdim\naşka ait bir damar kesilmiş gibi\nkızıl atlar boşandı içimin aynasından\nkanadım sözlerde gözlerde pıhtılandım\ninfilaktı ihtilaldi laneti üstümeydi\nsözlerin yalanından yılanından gözlerin\nbana düş bana gizem\nbana zehir zakkum zamanlar kaldı\n\nömrüme zarar veren şehirler sevdim\nyıkılmayı sevdim hep o enkaz halimi\nbir depremi tek başıma karşılayabilmek için\nboşaltılmış şehirleri bekledim\nharçsız kuleler örüp kaldırım taşlarından\ngençliğimi felaket müjdesinde denedim\nbana çığ bana boran\nve umarsız aysarı\nah! bunca zararına sevmenin\nneresinden dönsem geçmiş zamandı" + }, + { + "id": 1482361.0, + "title": "Damla Damla", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 8.0, + "poem": "Damla damla yar göründü\nGözden öze aktı gitti\nBir göründü, pir göründü\nCanevimi yaktı gitti\n\nBoşluğumu fırsat bildi\nNamımı defterden sildi\nHasreti aslan kesildi\nPençesini taktı gitti\n\nBen sevdaya kanmaz idim\nYar ismini anmaz idim\nBileğime yanmaz idim\nYüreğimi büktü gitti\n\nAnlamadım yar neyledi\nGaiblerden ne söyledi\nGönlümü çarmıh eyledi\nNazarını çaktı gitti" + }, + { + "id": 2228606.0, + "title": "İlk Söz", + "poet": "Adonis", + "rating": 9.0, + "poem": "bir zamanlar olduğum çocuk, uğradı\nbana\nyabancı bir yüzle.\nbir şey demedi. yürüdük\nsessizce birbirimize baktık. adımlarımız\nyabancı akan bir nehir.\nbir araya getirdi bizi, rüzgarda uçuşan bu kağıtlar adına, kökler\nayrıldık\nbir orman yeryüzünün yazdığı ve mevsimlerin suladığı.\ney bir zamanlar olduğum çocuk, yaklaş\nbizi birleştiren ne, şimdi, ve ne diyeceğiz birbirimize?" + }, + { + "id": 96021.0, + "title": "Van Gölü", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Selahattin Arıkan'a\n\nNerde istersen orda kal... yerleş; \nYolcu, rü'yaya benziyor burası...\nİşte bak: Bir küçük denizdir göl; \nBir küçük kıt'a Ahtamar adası!" + }, + { + "id": 96013.0, + "title": "Fırat", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Şu mavi dağların uzaklarında\nBir akar suyun adıdır 'Fırat'\nVe sevdiğim çocuğun dudaklarında\nSevdiğim bir türkünün adı...\nTürkünün tadına karışır\nSöyliyen dudakların tadı.\n\nEy beyaz çocuk, sarışın çocuk, \nDilinde her şey güzelleşen\nCana yakın çocuk...\nKızım, kardeşim...\n\nGünler, geceler ötesi, \nGelirse beklediğim\nMasal gecesi; \nŞu fani dünyada her murad olsun\nVe senden doğacak kızımın\nAdı 'Fırat' olsun!" + }, + { + "id": 170050.0, + "title": "İki Kişiye Bir Dünya (Senfonik Şiir)", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "Birinci Bölüm:\nKader Kapıyı Çalıyor\n(Andante) \n\nGelme diyorsun\nBu gel demektir\nBirazdan güneş doğacak\nDolu dizgin atlılar geçecek yüreğimden\nSeni düşüneceğim\nGümüş mahmuzların parlaklığında\nYağmur nal izlerini örtmeden\nSana geleceğim\nBekle beni\nHindistan ‘da Banaras şehrinde seni aradım\nGanj ‘ın sularında lanetlenmiş insanlar yıkanıyordu\nGanj ‘ın suları pisti bulanıktı\nİçtim\n\nBir kadın tanıdım Haydarabat ‘da\nCüzamlıydı güzeldi üstelik\nSana benziyordu\nEtli dudakları vardı\nBrahman mabetlerinde seviştik üç gün üç gece\nTaşların üstünde yattık\nBir hayvan tarafımız vardı alımlı\nBir Tanrı tarafımız vardı iğrenç\nBir insan tarafımız olacaktı\nAradık üç gün üç gece\nBulamadık\nBir Tanrı tarafımız vardı korkunç\nSevemedik\n\nSonra Nijerya ‘da Mozambik ‘te Altınsahillerinde\nKulaklarımda ulu ormanların uğultusu\nVahşetin musikisini dinledim yeşil yeşil\nZifir gibi bir yalnızlıktı içimde yokluğun\nİri bir memeydin kalçaydın avuçlarımda\nBelki bir tutam tuzdun kirli\nSeni düşündükçe susuyordum\nNehirler göller kandırmıyordu beni\nO kadınlara gidiyordum\nO bakır tenli kadınlara\nO kadınlarla da yattım\nAdam boyu yaprakların üzerinde\nBoyanıp boyanıp yeryüzüne çıkıyorduk derinlerden\nYorgundum\nKuşkuluydum\nİliklerime kadar bendim\nBir yeşildim\nBir beyazdım\nKaranlıktım\nİnsan eti yiyenler anladı beni\n\nKanarya adalarında\nBir kamış kulübede iki ayna buldum\nBirinde ellerim vardı kemik kemik\nParmaklarım beni çağırıyordu sana\nBirinde gözlerim vardı\nAğlıyordum\nÇiğnenmiş otlara döndüm\nAğlamaklı denizlere\nKöpek balıklarının azı dişleri avutmaz beni\n\nBir gemiydim \nBattım\nSanta – İsabelle adasının önünde\nŞimdi 3200 metre derindeyim\nSana ahtapot gözleri topluyorum\nSana mürekkep balıklarının gözyaşlarını getireceğim\nBırak beni\nYosunlarla bir çeşmeden su içiyorum\nO derinliklerde bir mağarada buldum kendimi\nÖnce garipsedim çıplaklığımı\nUtandım\nSonraları alıştım güzelliğime\nBir elim sendin\nBir elim ben\nAyaklarımı göremezdin\nÖyle uzaktaydı\nSağ kolumu Mekke ‘de kestiler şafak vakti\nUtanmaz yalnızlığımla kaldım çaresiz\n\nBitmez\nHaçlı seferleri boyunca anlatsam maceramı\nYakına gel\nDört yanımız iri ıstakozlarla dolu\nYalnız değiliz\nTuk ki bu tuzlu balıklarda benim yüreklerim çarpıyor\nTut ki gözümün yarısı elmada yarısı kapanık\nTut ki ben beyaz peynirim ben zeytinim\nAl\nEkmeğine katık et beni\n\nDufy ‘nin bir sokağı vardı bilir misin\nİlkin seni o mor sokakta gördüm\nTemmuzun ondördüydü\nBütün itliği üzerindeydi güneşin\nBir yeşil elbisen vardı\nBir siyah ayakkabın vardı\nBir gözlerin vardı\nBir dudakların vardı\nAma ben yoktum o sokakta\nTahiti adalarında\nGaugin ‘le seni düşünüyordum\nAbsent kadehlerinde ellerini içiyordum yudum yudum\nDufy ‘nin sokağı aklıma nereden geldi\n\nBir çift zar aldım\nAttım gökyüzüne\nAdis-Ababa şehrine düştü\nAdis-Ababa şehrinde kadınlar\nHepyek bakıyordu yüzüme\nYüzümde cinayetler işleniyordu her gece\nKadmiyum kırmızısından kanlar akıyordu nehir nehir\nSen baksan görürdün\nHer gözüme bir düşeş oturmuştu\nSen görsen anlardın\nTitanyum beyazı yalnızlığımı\nBudapeşte köprüsünün üzerinde\nBir çingene falıma baktı\nDedi üç günde öleceksin\nBen üçbin yıldır seni arıyorum\nKapılara sığmıyor umutsuzluğum\nLağım kokuları gibi çirkef gibi kederliyim\nİçimden dünyayı ipe çekmek geliyor\nCümle yıldızlar şahidim olsun\nYapmazsam adam değilim\n\nŞanghay ‘da orospular benimle yatmadı\nÇirkinsin dediler\nPissin dediler\nYıkandım arındım\nAfyon yüklü mavnalar geçiyordu Çin denizinden\nBirisi geçmişime küfretti\nTuttum öldürdüm\nGeçmişim seninle güzeldi temizdi aktı\nKirlettim\nAffet beni\n\nHamamatsu ‘da bir geyşa kızı yüzüme tükürdü\nPyong-Yang ‘da kurşuna dizdiler beni\nTiz bir boru sesi üç defa ti çekti\nTrampetler başımda zonkluyordu\nKederliydim\nÇaresizdim\nCanım Tchaikovski ‘yi dinlemek istiyordu\nAh o keman konçertoları öldürdü beni\n\nDinsizdim İstanbul ‘da minareler üstüme yıkıldı\nYoksuldum Kudüs ‘te kiliseler kabul etmedi beni\nGelme diyorsun\nBu gel demektir\nBirazdan akşam olacak\nRachmaninof ‘la bir meyhanede içmeliyim bu gece\nSonra sana gelmeliyim\nRachmaninof nereye giderse gitsin\n\nŞimdi bir derin mavide akşam oluyor\nGök mavi deniz mavi\nMor dağlar yeşil ağaçlar mavi\nBozuk düzen mavi gecelerden sesleniyorum sana\nNe opera aryaları\nNe beşinci senfonisi Beethoven ‘in\nBir yalnızlık marşıdır çalınıyor uzakta\nGün ışığı arkamızda kaldı bak\nTanyerinde unuttuk gözlerimizi\nGel artık\nHayata yeniden baçlayalım\nGel artık\nBu mavilerde kimseler görmez bizi\n\nSolfej anahtarlarını kaldıralım\nDo ‘ların mi ‘lerin önünden\nBırakalım bu dünyayı alabildiğine dönsün\nÖlmekse daha kolay ne var\nYaşamaksa sensiz mümkün değil\nİskender adam edemedi bu dünyayı\nBiz mi edeceğiz\nEflatun çözemedi yaşamanın sırrını\nBiz mi çözeceğiz\nBütün yataklar bir kişilik\nGit diyorsun\nNereye gideyim\nBirazdan gece olacak\nAğır kılıçlar parçalayacak yüreğimi\nPis bir koku gibi çökecek üstüme yalnızlığım\nSeni düşüneceğim stepler ortasında yorgun kimsesiz\nDolu dizgin atlılar geçmeyecek yüreğimden\nBir gözümde gümüş mahmuzların pırıltısı hazin\nBir gözümde bozulmuş nal izleri\nDurup durup ağlayacağım\n\nSen bu ayrılıklar için mi yaratıldın söyle\nBu zehir zemberek kederler için mi\nBak bütün orkestralar sustu\nBütün ışıkları söndü dünyanın\nKorkma\nHaydi uzat ellerini\nGeçmiş yılları yeniden yaşayalım bir bir\nBak dinle\nBir seslenen var uzaklardan\nBak dinle\nKader kapıyı çalıyor\nGelme diyorsun\nGelme diyorsun\nBu gel demektir.\n\nİkinci Bölüm\t:\nSeninle Kardeş Değiliz\n(Allegro) \n\nTanrının bıraktığı yerden biz başlıyalım\nÜç milyar insanın yarısını sen öldür yarısını ben\nÜç kişi kalsak yetişir yeryüzünde\nYaklaş bana\nSeninle kardeş değiliz\n\nHüzünle karışık sevinçlerden kurtul artık\nArzuların o belli belirsiz sıcaklığını sev\nBiliyorsun\nÖnce Tanrı insanı yarattı\nSonra insan sevgiyi\nNe yapsak boş\nNe kadar çabalasak faydasız\nGeriye dönemeyiz\nOlanlar oldu iş işten geçti\nÇamurumuza sevgi katılmış bir kere\n\nKim bu şarkıları söyleyen\nKarcığar faslından düm tek üzere\nAklım bir yere erişti durdu\nSusun\nŞimdi üçgenlerle oynuyorum\nKaldırın bu daireleri\nBir model kız geldi soyundu karşımda\nSaçlarından üç fırça yaptım\nÜç tüp boyan vardı\nVerenoz yeşili zümrüt yeşili krom yeşili\nHepsini kattım birbirine\nSenin yeşilini buldum\nSenin yeşilinde orkestralar Debussy ‘den çalıyordu\nSenin yeşilinde unuttum siyahlığımı\n\nBu deli eden uğultu nerden geliyor\nKim kırdı bu aynaları\nToplayın yüzümüzü görelim\nÇirkin değiliz artık\nBir kapı açılda önümüzde ölümsüzlüğe\nGüzeliz\nSabahlar bizimle dolu\nIşık diyordun al işte\nKör kıyılara kadar ışıdı yeryüzü\nRenk diyordun işte bak\nBuram buram mavi\nÇarşılar dolusu kırmızı\nSüt beyazından geceler\nSarı güneşler ortasında turuncu bir gün\nYitirilmiş saadetlerin bahçesinde mor çiçekler\n\nKardeş değiliz diyorum inanmıyorsun\nYalan bunca faziletler yalan\nBizi bu ciğeri beş para etmez insanlar mahvediyor\nAldırma diyorum sana\nDünya ikimiz için yaratıldı\nÜç milyar insan iş olsun diye geldi yeryüzüne\n\nVerdiğin her kederin yüreğimde yeri var\nHangi kitabı açtıysam seni okudum yıllardır\nHangi aynaya baktıysam seni gördüm\nGel desen gelemem\nGit desen gidemem\nÖl desen kanım akmaz\nAnladım artık seni sevmek yüce bir şey\nAnladım seni sevmek Tanrı ‘ya yaklaşmak gibi\n\nİnsanlar içinde bir sana inandım\nBir seni sevdim kendimden başka\nUykularımın bölündüğü saatlerde\nSendin düşündüğüm soluk soluk\nSivri bıçaklar gibiydin karanlığımda\nGözümü yumsam seni görüyordum\nOynak türkülere benzeyen yürüyüşünle\nSen çıkıyordun karşıma\nKaranlığımda\nİki yıldızdı ellerin görülmedik\nKaranlığımda\nBir orman yangınıydı dudakların\n\nİstesen hayat verirdim bu karanlıklara\nİstersen gökyüzünü bir mendil gibi yırtardım\nDenizlerden göllerden nehirlerden\nSana görmediğin renkler yaratırdım\nZamanın ötesinde\nYeni bir dünya kurardım sana\nİnsansız Tanrısız kedersiz\nSeverdin\nDağ rüzgarlarının serinliğince\nYaşardın\nBu sefil dünyamızdan uzak\n\nBir yanıp bir sönen ışıklar gibiyim\nYumruk kadar yüreğimde sen varsın\nKutsal kederler içinde seninleyim artık\nSarı badanalı evlerde başbaşayız\nBütün duvarlara gölgen kazınmış\nKokun sinmiş bütün perdelere\nKapılarda parmakların beyaz beyaz\nSokaklarda ayaklarının izi\nBen bu sokaklarda ölsem\nKaldırımlar çekmez ağırlığımı\nSöylesem aşkımı asırlar boyunca\nBu iki yüzlü insanlar anlamaz beni\n\nDesem ki yeryüzüne beş peygamber geldi\nBeşincisi sensin\nDesem ki iki kişi kaldık dünyada\nİkincisi sensin\nDesem ki biri var yeri göğü var eden\nO da sen olurdun\nSana tapmak için\nKilden bir heykel yapardım güzelliğince\nBilsem ki sen Tanrı ‘dan iyisin\nBilsem ki Tanrı senden güzel değil\n\nSenin o kocaman kocaman gözlerin yok mu\nNasıl duruyor boşluğunda arzuların anlamıyorum\nNasıl nasıl bakıyor bana\nBöyle merhametten uzak\nGit diyorsun\nNereye gideyim\nÜmitlerim ne olacak\nBunca şiirleri kim söyleyecek sana\nKim anlatacak dünyaya sığmayan güzelliğini\n\nGitmek mümkün olsa da gitsem uzaklara\nSevmesem seni bir daha\nParamparça etsem yüreğimi cam gibi\nSonra yaksam\nSavursam küllerini karlı dağlardan açık denizlerden\nYine seni severdim toz toz\nYine sana tapardım küllerimin ağırlığınca\n\nBu oksijen gazı olmasa da olurdu\nAma Beethoven gelmeseydi dünyaya\nSeni bu kadar sevemezdim\nİkimizin ortasında o duruyor\nSağımızda birinci keman\nSolumuzda ikinci keman\nKarşımızda üçüncü keman\nSonra orglar flütler kontrbaslar\nSustur şu orkestrayı Beethoven\nŞimdi dokuzuncu senfoninin sırası mı\n\nBunca yalnızlıklar bunca yokluklar benim işim değil\nBu çirkinliği ben yaratmadım\nNe de bu kahpe güzellikleri\nBende sevmediğin ne varsa senden türedi\nŞu karanlık bakışlar\nŞu ellerimin pisliği\nŞu dudaklarımdan çıkan iğrenç sözler\nBesbelli senin eserin\nNe buldumsa sende buldum kötülükten yana\nNe öğrendimse senden öğrendim\nSeni sevdikten sonra başladım yaşamağa\n\nSeni Tanrı yarattıysa beni kim yarattı\nBu azabı kim verdi bana\nÇıngıraklı yılanların zehirini içtim\nBalinaların kusmuklarını\nKükürt kokulu imkansızlıklar içindeyim\nOysa güzeldim tarihin ilk çağlarında\nGörsen şaşardın\nÖyle aydınlıktım\nÖyle iyiydim\nKobalt mavileriyle doluydu yüreğim\nKurşun beyazlarıyla\nSeverdin beni\nMidye kabuklarının yeşilliğince\n\nSonunda dediğim çıktı işte\nSamanyolundan bir yıldız düştü dünyaya\nSinekler gibi eziliverdi insanlar\nHer şey bir anda olup bitti\nYapayalnız kaldık\nNe radyo aktivite ne mantar şeklinde bulutlar\nNe yaşamak sevinci ne ölüm korkusu\nSonunda üç kişi kaldık dünyada\nSen\nBen\nBir de Jiro ‘nun Manon Lesko ‘su\n\nYine bana bakarken yüzün kızarıyor\nToplum kurallarından kurtulamadın daha\nBütün çayırlar bomboş\nGörmüyor musun\nAl başını dağlara çık\nAvaz avaz şarkı söyle sokaklarda\nBir kibrit çak\nBütün evler yansın\nYüzbin yılın öcünü al bu şerefsiz dünyadan\nSonra kaldır kendini denize at\nBiraz serinle\nSevebildiğim kadar insanım ben\nOn gram arsenik yeter canıma\nBeni düşünme\n\nUzun mistral rüzgarlarının üzerine\nNimbüs bulutları geliyor kaç\nUykumuz bölündü çırıl çıplağız\nKum fırtınaları başladı\nÇin seddinin ötesinde\nGölgemizi bir Asya şehrinde unuttuk\nTaklamakan çöllerinde kaldı rüyalarımız\nHaydi git\nYok olduk iki olduğumuz yerde\nHaydi git\nBir kalırsak yine var olacağız.\n\nÜçüncü Bölüm\t:\nKaranlıkta\n(Presto) \n\nBeşyüz borazan birden çalıyor\nBin davul birden vuruyor başımda\nGök gürültüleri\nÇekiç sesleri makine sesleri\nDağlardan kopan kocaman çığlar\nTaşlar\nKayalar\nEy üstüme üstüme gelen deniz\nEy cam kırıklarından kader\nYeter artık\nNerdeyse çıldıracağım\nBir yeşil ötesine geldim durdum işte\nMerdivenin son basamağındayım\nBir adım daha atsam\nKimseler tutamaz beni\nBir adım daha atsam karanlıktayım\n\nKaç kere söyledik\nŞu potpuriyi çalmayın diye\nAnlamıyor musunuz\nFa diyez bemol çaresizlikler içindeyi\nBir duvar yıkılıyor altında kalıyoruz\nBir adam ölüyor bizi gömüyorlar\nSusturun şu kemanları\nBiraz da ilahlar ağlasın yokluğumuza\nKirli gözyaşları kırık iskemleler\nBaşı bozuk Çigan havaları\nYeminler notalar akortsuz teller\nVe sakat çocukları Nagazaki ‘nin\nBiz bunun için mi geldik yeryüzüne\nDevirin şu putları\nMukaddes kitaplar bize göre değil artık\n\nSinemaskop rezaletler içindeyiz\nCafé Chantant ‘larda dua ediyoruz\nMabetlerde çiftleşiyoruz artık\nMesuduz\nDokunmayın keyfimize\nSaint Pierre ‘in doksandokuzuncu göbekten torunu\nStrip tease yapıyor\nFoli Bergere revüsünde her gece\nGelsin arkasından şampanya şişeleri\nKauçuk göğüslü kızlarda bir naz bir çalım\nOn derste aşk\nOn derste güzellik\nOn derste cinsiyet\nVe tam onbin yıldır arayıp bulamadığımız fazilet\nSonra mezarlıklar dolusu günah\nGenelevler dolusu namus\nVelhasıl ailece rock ‘n roll dansı öğrendik\nTepinip duruyoruz\n\nPirinç tanelerine çizdiğimiz kral resimleri bizi kurtarmadı\nNe de Babil ‘in asma bahçeleri\nHakkını veremedik alın terimizin suçluyuz\nHar vurup harman savurduk ömrümüzü\nAkıllı bir maymun olmaktan öteye gidemedik\nŞimdi bu kördöğüşünde yenildikse suç bizim\nGeç anladık zavallılığımızı\nHer şeyi bu sağır göklerden bekledik yıllardır\nBizi kimseler inandıramadı ölüme\nBize kimseler öğretmedi insanlığımızı\n\nKim kurdu bu düzeni nerdeyiz\nBu tekerlekler nasıl dönüyor boşlukta\nBu umutlar bu dualar bu kahrolası hayaller\nNasıl bunca yıldır barındırdı bizi\nBu katı yürekli topraklar\nBu gülünç mezartaşları\nÖlümler ölümler ölümler\nÖlümlerden beter yalnızlığımız\nBu macera ne zaman bitecek söyleyin\nSöyleyin ne zaman aydınlanacak\nBu karanlık alın yazımız\n\nHarun-er Reşidin gazabına uğradık cümlemiz\nBaşparmaklarımızın birinci boğumundan vurdular bizi\nBir düşüş düştük Eiffel kulesinden\nSersefil oldu ölümüz caddelerde\nNice evlerin nice apartmanların bütün ağırlığı üzerimize kurşun gibi çöktü\nSokak köpekleri işedi kanlı gömleğimize\nYedi yıldız senesi bağırdık ağladık\nKimseler duymadı sesimizi Lili Marlen\nBeşyüz sene sonra anlaşıldı yokluğumuz\nİşte biz böyle yitirdik inancımızı Tanrıya\nKeyfimize dokunmayın\nAdamakıllı sarhoşuz\n\nYa bir gül koparın bahçenizden\nKoklayalım\nYa bir yudum su doldurun taslarımıza\nİçelim\nYa da bir dilim ekmek verin\nŞükredelim yaşadığımız\nKaranlıklar içinde\nÇamurlar içindeyiz\nTutun kaldırın bizi\nO yalancı sevginiz sizin olsun\nBiz yaşamak için geldik yeryüzüne\nAlın başınıza çalın merhametinizi\n\nKörsünüz ya da sağırsınız\nBeyaz çorap giydi diye\nKu Klux Klan derneğinin adamları\nBir zenciyi linç ettiler\nGörmediniz\nİbni Mansurun beşinci karısını toprağa gömdüler beline kadar\nSabahtan akşama dek yedibin kişi taşladı\nYedibin kişi tükürdü yüzüne görmediniz\nŞu gökkubbenin altında\nBoşa gitti nice bonjour ‘larımız\nSonra üç kere good night dedik\nDuyan olmadı\n\nYa savaş meydanlarında yitirip bulamadığımız gerçek\nEngizisyon işkenceleri yirminci yüzyılın\nFırınlar\nGaz odaları\nKitle halinde ölümler\nKara sineklerin konduğu çürümüş et yığınları\nYaylım ateşlerile delik deşik olmuş insanlığımız\nO azgın atların çiğnediği kollar bacaklar\nO kan çanağı gözler\nO süngü uçlarında yükselen kesik başlarımız\n\nBizi alçaltan bu kanlı zafer taçları işte\nÖptüğümüz o pis eller\nO maymun maskara soytarılar\nKüçük orospular\nKirli zevklerimiz\nYatağımıza giren frengili kadınlar\nAldığını geri vermez bir karanlık dört yanımızda\nHangi perdeyi aralasak gece\nHangi taşı kaldırsak çaresizlik\nÖlüm isli bir fener ışığı bu karanlıklarda\nÖlüm yorgun askerlerin tek umudu sıcak\nBiz bu ölümlerle yakınız ölümsüzlüğe\nBu karanlıklarla uzak\n\nSiz dilediğiniz şarkıyı söyleyin yine\nYine karamelalarla kandırın küçük kızları\nIrzına geçin torunlarınızın\nO sapık arzularınız yükseltecek sizi\nO karanlık odaların başıboş rahatlığı\nVarın dilediğiniz gibi yaşayın artık\nBir gün bütün günahlarınız bağışlanacak Tanrı katında\nNe cehennem ateşleri ne o köprüler kıldan ince\nSizin için değil\nSiz öyle Tanrıların böyle kullarısınız işte\n\nŞimdi de oturmuş tuz biber ekiyorsunuz yaramıza\nKiliselerde camilerde öğütler veriyorsunuz Tanrı adına\nSonra her gece bir cinayet işliyorsunuz\nTemiz çarşaflarda pis kanınız\nUykularımızda gölgeniz korkunç belalı\nSizi sayıyla mı verdiler bize\nDefolun karşımızdan\nBize kendi derdimiz yeter\nKanınızı bulaştırmayın ellerimize\n\nYüzsüzlüğün bu kadarına pes doğrusu\nHaydi biraz eğin başınızı\nBizden af dileyin\nKederimizi anlayın artık\nSaygı gösterin sevgimize\nBelki sizi affedebiliriz\nNe de olsa insanız biz de\nBir zayıf tarafımız vardır\n\nNasıl aldandık bunca zamandır\nNasıl inandık güzelliğine hayatın\nBize ne doğan güneşten\nBüyüyen buğdaydan akan sudan bize ne\nAlabildiğine kederliyiz yorgunuz\nBize dostluğu öğrettiniz\nBize sevmesini öğrettiniz böyle delicesine\nSevdikse günahlarımız Tanrı ‘nın boynuna\nSevilmedikse insanlar utansın kederimizden\nNe aradık ne bulduk dünyanızda söyleyin\nBir sevgiyi bile çok gördünüz bize\nÖpüştük uykularımızda ayıpladınız\nKara kara yengeçleri saldınız üstümüze\nŞimdi de bir yaşamaktır tutturmuşsunuz\nRahat bırakın bizi\nGöğüyle deniziyle\nTaşıyla toprağıyla\nO yoktan var ettiğiniz Tanrı ‘sıyla\nDünyanız sizin olsun.\n\nBoğaz tokluğuna yaşamalar bizi kurtarmaz artık\nBiz oldum olası kör doğmuşuz\nBrakisefal kafalarımız bir işe yaramıyor\nHele şu bizimsiz ayaklarımızın haline bakın\nAptallığımız yüzümüzden belli\nAynaya bakıp gülüyoruz\nOysa bütün çirkinliğimiz aşikar ayna gibi\nSöyleyin bir Shakespeare mi akıllıydı içimizde\nTo be or not to be\n\nTo be or not to be bir şey değil yine\nSen olmasan benim varlığımdan ne çıkar\nAma sen yoksun işte\nBense bütün insanlar gibi ha varım ha yoğum\nYine sana çıkıyor bütün yollar\nYine bütün iki kere ikiler dört ediyor\nDönüp dolaşıp aynı yere geliyorum.\n\nDördüncü Bölüm\t:\nSana Bir Tanrı Getirdim\n(Adagio) \n\nHani o iki kişilik dünyalar bizimdi\nHani sen iyiydin\nHalden anlardın\nHani sen git demeyecektin bana\nVe ben her şeye rağman gelecektim\nİçimde bir umut\nEllerimde olgun meyvalar\nDünya nimetleri\nGözlerimde yanıp yanıp sönen bir pırıltı\nAma ne sen gel dedin\nNe de ben gelebildim her şeye rağmen\nAşkımız ayrılıklarla başladı\n\nDeli dolu akan nehirlerden tas tas sular içtik\nÖyle ateşlerle doluydu yüreklerimiz öyle tutkundu\nKarlı dağların serinliğinde uyurduk geceleri\nDeniz fenerlerinin ışığında yıkanırdık\nKöpükten bir çalkantıydı içimizde zaman\nNe yana baksak denizdi maviydi ışıktı\nSonra bir çaresizlikti zifir\nAkıntıya kapılmış gemiler gibiydik\n\nBir org çalınır gibi yanıbaşımızda\nÖyle kendinden geçmiş öyle başıboş\nÖyle derin duygular içindeydik anlatılmaz\nSarhoş rüzgarlara bıraktık kendimizi\nAldığını geri vermez dalgalara\nGörmediğimiz ülkeler gördük gün doğusunda\nTatmadığımız yemişlerden tattık günahkar olduk\nAlevden bir tasta eridi günler\nBir cehennem ateşiydi aşk içimizde\nHiç sönmiyecekmiş gibi yanıyorduk\n\nTutsaklığımız nasıl başladı bilinmez\nPaslı demir kapılar kapandı üstümüze\nTaş duvarlarda kayboldu boğuk seslerimiz\nÇaresizliğimizi bize aynalar söyledi inanmadık\nKuşatıldık ansızın kederle ayrılıkla\nAman vermez karanlıklar sardı dört yanımızı\nYalnızlık bir ağrı gibi çöktü başımıza\nUyuduk bir daha uyanamadık\n\nŞimdi bir kutup var sana çeker beni\nBir kutup var senden öteye\nBen onun için böyle ortalıkta kaldım\nDağ yollarında caddelerde sokaklarda\nOnun için bulup bulup yitirdim seni\nHangi kapıyı çaldıysam sen açtın bana\nHangi gözümü yumduysam seni gördüm\nZamandın zamandan öte bir şeydin\nYıllarca bir meşale gibi yandın uzaklarda\n\nBu manyetik alanda boğulmam senin yüzünden\nBu zincirleri sen vurdun ellerime\nSen getirdin bunca karanlıkları\nAl şunu mumu yak\nKorkuyorum\nBir taş aldım attım denize\nGünahlarımdan kurtuldum\nAlfabenin yirmisekizinci harfindeyim\nÖteye gidemem\nİtme beni\n\nBenim de bir insan tarafım vardı\nBakma böyle kötü olduğuma\nBenim de dileklerim vardı\nBenim de bir beklediğim vardı yaşamaktan\nYeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi\nHer gün bir kadın ağlar benim yüzümde\nBüyük dertler içinde benim ellerim\nAnlamıyor musun\nSen sevildiğin için güzelsin bu kadar\nBen sevilmediğimden böyle çirkinim\n\nBütün kötü yerlerde ben kokarım\nBiliyorum\nBir hayvan leşiyim öleli kırk gün olmuş\nFabrika bacalarında bir kara dumanım\nZehirim akrep kuyruklarında\nKötüyüm sevemediğin kadar\nÖyle fenayım\nKapanmamış bıçak yaralarında\nBu pis çöp tenekelerinde unut beni\nUnut artık\nBayat bir ekmek gibi\nÇürümüş bir elma gibi\n\nSarın badanalı evlerde kazanlar kaynar\nSarı badanalı evlerde günah işlenir her gece\nSarı badanalı evlerde ölüler yıkanır\nSarı badanalı evleri sev biraz\nBu evlerde zaman benim akşamlarımdır yitirilmiş\nBu kazanlarda benim gözbebeklerimdir kaynayan\nBu sarılarda benim yüreğim bir ölür bir dirilir\nAnladım\nBu dünyada benden başka kimse yok beni anlayan\n\nTosca ‘dan bşir arya hatırlıyorum şimdi\nSus biraz\nEnsemde bir akrep yürüyor\nBırak yürüsün\nSabaha asacaklar beni\nDokunma\nYedi canım vardı ikisi gitsin\nBunca ölümler az gelir bana\n\nKalbimi yardım\nBir damla kan aktı\nKutuplara kar yağıyordu\nÜşüdüm\nFailatun vezniyle seni çağırıyorum\nBana inbiklenmiş yeşilliğini getir\nDur gitme\nBeş kuruşum vardı kaybettim\nDur gitme\nIsırgan otlarından kurtar beni\n\nDeniz analarının gözlerini çaldım\nSana bakmak için\nGüneşi üçe böldüm\nAl biri senin olsun\nYüzümde beş bıçak yarası var\nBir de sen vur\nBarut kokusunu severim\nBir portakalı dilim dilim soy\nAcıktım\nTut ki ben yoğum artık yeryüzünde\nTut ki bir marul yaprağıydım\nÖldüm\n\nAl şu serçe parmağım sende kalsın\nBen kötüyüm\nAllahsızım\nKorkunç çirkinim\nBen seksensekizinci tul dairesiyim\nSağ gözümün üç kirpiğini kestim\nAl\nBen lanetlendim\n\nChopin ‘in cenaze marşı çalınıyor\nÖlüler ayağa kalktı\nGörüyor musun\nŞu soldan ikinci benim\nSenin yüzünden öldüm\nŞimdi seni getiriyorlar karanlığıma\nAğlıyorum\nBiraz sev beni\nYaklaş biraz\nGül biraz\nSeni affediyorum\n\nKuşkonmaz dallarına astım kendimi\nSedir ağaçlarına gül yapraklarına\nBaşımı taşlara vurdum\nGözbebeklerimde büyük camlar parçalandı\nTanrısal duygular içindeydim\nBütün Tanrısızlığımdan uzakta\nBir kemiklerinin sertliğini aldım\nBir teninin aklığını\nSonra sıcaklığını dudaklarının\nGel bak\nSANA BİR TANRI GETİRDİM\nGel bak\nBİR TANRI YARATTIM SENDEN\n\nAnkara / Nisan – Eylül 1957\n(Bilgi Kitabevi – 1958 İkinci Baskı) \n\n(İsmet BARLIOĞLU tarafından Word ortamına aktarılmıştır.)" + }, + { + "id": 48796.0, + "title": "Yeşil Yaprak", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 9.0, + "poem": "Yeşil yaprak döndüğünde gazele \nYazın ardı güz görünür sevdiğim \nAyrılırken kaşım çatmam güzele \nBelki acı söz görünür sevdiğim \n\nBilir misin sevda neden turnanın \nDiyarından kaçıp giden turnanın \nYükseklerden uçup giden turnanın \nSinesinde köz görünür sevdiğim \n\nNazar eyler enginlerden yüceler \nGarip gönlüm simdi neyi heceler \nÇoban yıldızına hasret geceler \nBu sevdalar az görünür sevdiğim \n\nDağı yaran göğü ağlatan vardır \nOn sekiz bin rengin cümlesi yardır \nVarlığın yokluktur yokluğun sırdır \nHer zerresi toz görünür sevdiğim \n\nSefai'yem gecelere hilal et \nİster cemal eyle ister celal et \nBir lokma ekmeğin yedim helal et \nÖlüm bize tez görünür sevdiğim! \n\nAşık Sefai" + }, + { + "id": 42892.0, + "title": "Karartma", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 7.0, + "poem": "Kapılar tutulmuş neylersin\nNeylersin içerde kalmışız\nYollar kesilmiş\nŞehir yenilmiş neylersin\nAçlıktır başlamış\nElde silah kalmamış neylersin\nNeylersin karanlık da bastırmış\nSevişmezsin de neylersin" + }, + { + "id": 8384.0, + "title": "Kaç", + "poet": "Sefil Selimi", + "rating": 5.0, + "poem": "Gösteriş yapan, \nİnsanlardan kaç.\nMaddeye tapan, \nŞeytanlardan kaç.\n\t\nPis maval okur, \nEylemez şükür, \nTaşımaz fikir, \nMaymunlardan kaç.\n\nOlur çok yaman, \nDikkat et aman, \nMenfaat uman, \nMeydanlardan kaç.\n\nÇevirdim tarih, \nOldum müsterih, \nNe Ay ne Merih, \nİsyanlardan kaç.\n\nBirkaç cümle laf, \nDuyan çekmez of, \nCahil olur kof, \nNadanlardan kaç.\n\nAl sermaye et, \nGönlü eyler fet(h) , \nSELİMÎ’ye yet, \nOdunlardan kaç." + }, + { + "id": 31668.0, + "title": "Giderim", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "İçimde bir acı fırtına kopar\nBulutlarda şimşek çakar giderim\nBitmeyen arzular yolumu kapar\nÇılgın bir sel gibi yıkar giderim\n\nAnlarım eşitten farkını farkın\nYıllar süren ömrü biter merakın\nKeder uzak olur; mutluluk yakın\nYorgun kafesimden çıkar giderim\n\nO an, zaman durur, mekan silinir\nSonsuzluğa doğru nefes alınır\nRuhum bir damla su, göğe salınır\nSüzüle süzüle akar giderim\n\nÇile denizinin görünür dibi\nAlır beni yüreğimin sahibi\nGeceyi süsleyen yıldızlar gibi\nBen de, bir meş'ale yakar giderim\n\nBirgün utku için, hicran yerine\nDalmak için hülya bahçelerine\nDostların ıslanmış çehrelerine\nSon defa, hasretle bakar giderim" + }, + { + "id": 48141.0, + "title": "Kuş Mitingi", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Sonbahardan sonra ağaçlar\nHep duman açar Ankara'da\nSaksılarda yeşil bir yalnızlık\nUzayıp gider ev tutsaklığında\nKış boyu rüzgarsız ve çiçeksiz\nNe gün kalır güneşin yüreğinde\nNe şafak ne sabah\nKar altında dilsiz ve sessiz\nBir tohum gibi bekler baharı\nTaş üstünde topraksız çaresiz\n\nSonbahardan sonra Ankara'ya dair\nHep aynı sözler söylenir\nAma yağmur\nYine utanır yağarken\nKar yine yağmadan kirlenir\n \nSonbaharda sonra Ankara^Òda\nYalnızca kuşların isyanı vardır\nBakarsınız bir akşamüstü\nBütün ağaçlar kuş açmıştır\nVe gökyüzü meydanında\nKuş dilinde bir miting başlamıştır\n\nBir çığlıktır artık yaşanan\nSözcükler yetmez anlatmaya\nNotalar fırçalar susar\nÇünkü mitingden sonra kuşlar\nKırıp kanatlarını\nAnkara^Òya ölüm bırakırlar" + }, + { + "id": 64150.0, + "title": "Sokağa Çıkma Yasağı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "öyle büyük hicran ki\ncam çerçeve bırakmıyor\nkırdı kapıları döküldü sokağa\nhavada yangın kokusu\nitfaiye sirenleri\nuzaktan uzağa\n\nöyle büyük hicran ki\ntelefonlar devamlı meşgul çalıyor\ntrafik durdu\nçarşılar darmadağın\nçığlıklar geçiyor karanlıktan\ncamlarda sinsi bir titreme\nboğuk bir uğultu\nyeraltından\nborular patlamış sular\nvahim bir tenhalığa akıyor\n\nöyle büyük ki hicran\nzincirleme\nelektrik kontakları\nşerareler dökülüyor sokak lambalarından\nceryanlar kesildi\ngözden kayboldu şehir\nsanki siyah bir denize batıyor\nayak sesleri boş meydanlardan\nhoyrat kanatları\nyukarda bir helikopterin\no ihanet sessizliğini\npar\n par\n parçalıyor" + }, + { + "id": 292656.0, + "title": "Bilmece", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Gece \nTehlikeli bir bilmece \n\nLoş ışıklar altında \nSürüyor amansız poker \nSigara dumanından görülmüyor yüzler \nKıpırtısız, uykusuz ve kanlı gözler \n\nEller tetikte \nRestleşilmiş\nÖlümüne \nVe elim berbat yine \n\nGece \nHer yeri\nMermi dolu \nBir Rus ruleti \n\nBitecek birazdan \nAteş ile barutun \nBüyük aşki \nBitecek düello \n\nGece \nTehlikeli bir bilmece." + }, + { + "id": 39664.0, + "title": "Kaldırım Çocuğu Yüreğim", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Kaldırım ��ocuğu yüreğim\nNereye baksa yok olacak\nNereye dokunsa taş kesecekmiş \nGibi\nAğlamak istiyor gözlerim \nVe ağlatmak ölesiye...\nKaçmak istiyorum\nKaçmak \nNereye gidecegini bilmeden\nKaçıp gitmek\nTerketmek istiyorum bu şehri\nVe\nTerkedince ölmek" + }, + { + "id": 64948.0, + "title": "Alacakaranlıkta", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Akşam karanlıklarla sarmaş dolaş\nSen de sarılmışsın yalnızlığına, \nTaksiler kurşun gibi gelir geçer\nTroleybüsler salına salına.\n\nTek tük kadınlar aydınlatır caddeyi. \nGenç kızlar beyaz neonlar gibi.\nOrtancalar gül rengi ışık saçar, \nOn beşine varmamışlar masmavi.\n\nSen de yalnızlık saçarsın.\nİçmeye korkarsın, efkâr basar.\nAğlayamazsın elâlem var.\nŞapkanı bile çıkaramazsın \nSaçlarını uçurur rüzgâr...\n\nGittim deniz kıyısına oturdum.\nAkşam karanlıklarda sarmaş dolaş, \nBen de denize akıyordum \nIrmaklar gibi yavaş, yavaş..." + }, + { + "id": 83079.0, + "title": "Hayat Efsanedir", + "poet": "Asım Bezirci", + "rating": 7.0, + "poem": "Saçların aklarla dolduğu zaman\nGeriye hasretle bir bakar mısın? \nYıllar mazimizi yolduğu zaman\nGöğsüne menekşe, gül takar mısın? \n\nPembe kıyılardan geçse bir sandal,\nİşitsem sesini şen fıskiyenin; \nZikrimde canlanır eski bir masal:\nGözümde gözlerin, elimde elin...\n\nZaman kalbimizde can vermiş gibi,\nEn güzel renklerle süslenir mekân...\nSuda aksimizle, havuzun dibi\n“Hayat efsanedir” diyordu her an! \n\n13 Mayıs 1944, Erzurum" + }, + { + "id": 2044615.0, + "title": "Akbaba", + "poet": "Füruğ Ferruhzad", + "rating": 9.0, + "poem": "tepemde bir akbaba\nhırsla ölmemi bekliyor\nben ise düşünüyorum\nnasıl bir tuzak kurayım ki\nbana yaklaşsın da\nonu vurayım\nsoluk almak için\noturmaya kalksam\nişte yıkıldı diye\nsaldırıyor yüzüme\nonu vurmak için\nanlayınca fırsat beklediğimi\nhızla dönüyor gökyüzüne\nkuşaktan kuşağa\nonca insanlar öldü\nyem olarak, şu ihtiyar akbabaya\ndeneyimlerim sesleniyor ki\nbitimindeyiz zamanın\nyaklaşan bir sonu var\nya senin, ya ihtiyar akbabanın\nbu cadı, bu kocamış\nleş yiyenin yazgısı, sana bağlı\nbaşaramazsan eğer\nsıran geldi demektir\ntepemde bir akbaba\nhırsla bekliyor ölmemi\nvay eğer\nfırsatı ben kaçırırsam\ndökülüyor suskunluğuna akşamın\nezanın ayak sesleri\nkent akşamının hayalinde yanıyor\naltın ormanları düşlerin\nve odamın suskunluğunda\ncuma akşamıyla uğraşıyor\nezanın ayak sesleri\nbenim elimde kitap\ncuma akşamı sessiz\nkopuk kopuk geliyor kulağıma,\nezan\nkime söylüyor\nne diyor\nkent\nuğraşıyor Cuma akşamıyla\nve o garip ses\nyalın bir köylü gibi\nyitiyor kentin çağıltısında\nben yine\nkitap okuyorum" + }, + { + "id": 1488627.0, + "title": "Divan-kebir'den Seçme Rubailer 4", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 7.0, + "poem": "Senin canında bir can vardır. Sen o canı ara! \nSenin teninin dağında çok kıymetli bir inci bulunmaktadır.\nSen o incinin madenini ara! \nEy Hak yolunda yürüyüp giden sufi! \nEğer arayabiliyorsan, onu sen kendinde ara, \nKendinden dışarda arama!" + }, + { + "id": 21248.0, + "title": "Sevgi Gülümser", + "poet": "Jacques Prevert", + "rating": 7.0, + "poem": "Küçük arslan yemek yerken\nDişi arslan gençleşir\nAteş kendi payını isterken\nToprak kıpkırmızı kesilir\nÖlüm sevgiden söz ederken\nYaşam ürperir\nYaşam ölümden söz ederken\nSevgi gülümser\n\n(Fransızca,Sabahattin Eyuboğlu)" + }, + { + "id": 66268.0, + "title": "Dilenmek", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "çoğumuz gibi, o farklı işlere\ngirip çıktım ki, midem deşilmiş ve bağırsaklarım\nrüzgara fırlatılmış gibi hissediyorum kendimi.\niyi insanlar da tanıdım bu işlerde\nöbür tür de.\nama birlikte çalıştığım insanları\ndüşününce-\naradan on yıl geçmesine rağmen-\nilk aklıma gelen \nKarl\noluyor.\n\nKarl'ı hatırlıyorum: yaptığımız iş\nbelden ve boyundan askılı\nönlük giymeyi gerektiriyordu.\n\nben Karl'ın çömeziydim.\n'kolay bir işimiz var', demişti\nbana.\n\nher sabah yöneticilerden biri geldiğinde\nKarl hafifçe öne eğilip gülümser, başını hafifçe sallayarak\nonu selamlardı: 'günaydın Doktor Stein', \n'günaydın Bay Day' ya da\nBay Night, kadın bekarsa 'günaydın, Lilly' ya da\nBetty ya da Fran.\n\nben tek kelime\netmezdim.\n\nKarl bundan rahatsızlık duyuyordu, \nbir gün beni kenara çekti: 'bana bak, \nböyle bir işi başka nerede bulacaksın? \niki saatlik öğle paydosumuz var.'\n\n'bulamam herhalde...'\n\n'kesinlikle, senin benim gibiler için\nbundan iyisi can sağlığı..'\n\nbir şey demedim.\n\n'tamam, önceleri zor gelir insana köpeklenmek\nbenim için de kolay olmadı\nama bir süre sonra\nönemli olmadığını keşfettim\nkabuğum çıktı.\nartık kabuğum var, \nanladın mı? '\n\nbaktım ona, gerçekten vardı kabuğu, yüzünde de bir tür\nbulanıklık vardı gözleri anlamsız\nbakıyordu, boş ve\nkayıtsız; yıllanmış, \nyıpranmış bir deniz kabuğuna\nbakıyordum.\n\nbirkaç hafta geçti\nhiçbir şey değişmedi: Karl hiç sektirmeden\nherkesi saygı ile selamlıyor, \ngülümsüyor, rolünü mükemmel\noynuyordu.\n\nölümlü olduğumuz aklına\nhiç gelmiyordu\nherhalde\nya da\ndaha büyük tanrıların bizi\nizliyor \nolabileceği.\n\nben işimi\nyaptım.\n\nsonra, bir gün, Karl beni\nkenara çekti yine.\n\n'bak, Doktor Morely benimle\nsenin hakkında konuştu.'\n\n'evet? '\n\n'senin neyin olduğunu\nsordu bana? '\n\n'sen ne dedin? '\n\n'genç olduğunu söyledim.'\n\n'teşekkür ederim.'\n\nmaaşımı alır almaz \nistifa ettim\n\nama\nyine benzer işler buldum\nyeni Karl'larla karşılaştım\nve sonunda hepsini bağışladım\nama kendimi asla: \n\nölümlü olmak bazen\ninsanı\ntuhaf\nneredeyse\nçalıştırılamaz ve\nson derece\niğrenç\nkılar-\nhür teşebbüsün\nkölesi\ndeğil." + }, + { + "id": 3374.0, + "title": "Geçmiş Yaz", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 7.0, + "poem": "Rü'ya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle\nHer anını, her rengini, her si'rini hazdan.\nHala doludur bahçeler en tatlı sesinle! \nBir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan\n\nKörfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin: \nGeçmiş gecelerden biri durmakta derinde; \nMehtap... iri güller... ve senin en güzel aksin...\nVelhasıl o rü'ya duruyor yerli yerinde!" + }, + { + "id": 14208.0, + "title": "Şehrin Üstünden Geçen Bulutlar", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 7.0, + "poem": "Bakıp imreniyorum akınına\nŞehrin üstünden geçen bulutların,\nBelki gidiyorlar yakınına\nRüyamızı kuşatan hudutların.\n\nEvler, ağaçlar, sular, ben ve bu an\nSanki bulutlarla bir, akıyoruz; \nOnların hevesine uyaraktan\nCenup ufuklarına bakıyoruz.\n\nBiz de hafif olsaydık bir rüzgardan,\nYer alsaydık şu bulut kervanında,\nGüzel’e ve Yeni’ye doğru koşan\nBu sonrasız gidişin bir yanında; \n\nDağlara, denizlere, ovalara\nUzansaydık yağarak iplik iplik\nTohumları susamış tarlalara\nBahar, gölge ve yağmur götürseydik.\n\nBakıp imreniyorum akınına\nŞehrin üstünden uçan bulutların.\nGidiyor, gidiyorlar yakınına\nRüyamızı kuşatan hudutların." + }, + { + "id": 2127189.0, + "title": "Aşık Veysel'in Son Şiiri", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Selam saygı hepinize\nGelmez yola gidiyorum\nNe karaya ne denize\nGelmez yola gidiyorum\n\nNe şehire ne de köye\nNe yıldıza ne de aya\nUçsuz bucaksız deryaya\nGelmez yola gidiyorum\n\nGemi bekliyor limanda\nTayfaları hazır onda\nGözüm kalmadı cihanda\nGelmez yola gidiyorum\n\nEşim dostum yavrularım\nİşte benim sonbaharım\nVeysel karanlık yollarım\nGelmez yola gidiyorum" + }, + { + "id": 72511.0, + "title": "Vur", + "poet": "Mehmet Emin Yurdakul", + "rating": 9.0, + "poem": "Ey Türk vur, vatanın bakirlerine\nGünahkar gömleği biçenleri vur\nKemikten taslarla şarap yerine \nŞehitler kanını içenleri vur\n\nVur güzel aşıklar cenazesinden\nKırmızı meşaleler yakanları vur\nŞehvetin raksına yetim sesinden \nBesteler şarkılar yapanları vur\n\nVur o katlin kızıl sapanlarıyla \nDünyaya ölümler ekenleri vur\nVur zulmün o kanlı urganlarıyla \nBir kavmi iplere çekenleri vur\n\nVur aşkın ve hakkın zaferi için\nVur dünya bak senden bunu istiyor\nVur yerde bak tarih senin seyircin\nVur gökten bak Allah sana vur diyor\n\nVur çelik kolların kopana kadar\nOlanca aşkınla şiddetinle vur\nSon düşman son kızıl ölene kadar\nOlanca aşkınla kuvvetinle vur" + }, + { + "id": 104373.0, + "title": "Ala Gözlü Nazlı Dilber II", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ala gözlü nazlı dilber\nHalimden haberin var mı\nSeni eller alıyorlar\nZulmünden haberin var mı\n\nGüzeller yola düzüldü\nAşkının bağrı ezildi\nYürü kemerin çözüldü\nBelinden haberin var mı\n\nAtlılar yurdu aşıyor\nBadeler doldu taşıyor\nYavru, turuncun düşüyor\nKoynundan haberin var mı\n\nKarac(a) oglan budur halim\nNeylemeli dünya malın\nBinboğa'dir benim ilim\nİlimden haberin var mı" + }, + { + "id": 13393.0, + "title": "Olvido", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 8.0, + "poem": "Hoyrattır bu akşamüstüler daima.\nGün saltanatıyla gitti mi bir defa\nYalnızlığımızla doldurup her yeri\nBir renk çığlığı içinde bahçemizden,\nBir el çıkarmaya başlar bohçamızdan\nLavanta çiçeği kokan kederleri; \nHoyrattır bu akşamüstüler daima.\n\nDalga dalga hücum edip pişmanlıklar\nUnutuşun o tunç kapısını zorlar\nVe ruh, atılan oklarla delik deşik; \nİşte, doğduğun eski evdesin birden\nYolunu gözlüyor lamba ve merdiven,\nSusmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik\nVe cümle yitikler, mağlûplar, mahzunlar...\n\nSöylenmemiş aşkın güzelliğiyledir\nKağıtlarda yarım bırakılmış şiir; \nİnsan, yağmur kokan bir sabaha karşı\nHatırlar bir gün bir camı açtığını,\nDuran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu,\nÇöküp peynir ekmek yediği bir taşı...\nBütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.\n\nAşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla\nHalay çeken kızlar misali kolkola.\nYa sizler! ey geçmiş zaman etekleri,\nİhtiyaç ağaçlı, kuytu bahçelerden\nAyışığı gibi sürüklenip giden; \nGeceye bırakıp yorgun erkekleri\nSalınan etekler fısıltıyla, nazla.\n\nEbedi âşığın dönüşünü bekler\nYalan yeminlerin tanığı çiçekler\nArtık olmayacak baharlar içinde.\nEy, ömrün en güzel türküsü aldanış! \nAldan, geçmiş olsa bile ümitsiz kış; \nHer garipsi ayak izi kar içinde\nDönmeyen âşığın serptiği çiçekler.\n\nYa sen! ey sen! Esen dallar arasından\nBir parıltı gibi görünüp kaybolan\nNe istersin benden akşam saatinde? \nBir gülüşü olsun görülmemiş kadın,\nNasıl ölümsüzsün aynasında aşkın; \nHatıraların bu uyanma vaktinde\nSensin hep, sen, esen dallar arasından.\n\nEy unutuş! kapat artık pencereni,\nÇoktan derinliğine çekmiş deniz beni; \nÇıkmaz artık sular altından o dünya.\nBir duman yükselir gibidir kederden\nMacerası çoktan bitmiş o şeylerden.\nAmansız gecenle yayıl dört yanıma\nEy unutuş! kurtar bu gamlardan beni." + }, + { + "id": 44071.0, + "title": "Ay Dede", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 7.0, + "poem": "Takdirin, tasvîbin bollaşır oldu, \nHüsufe uğrama, aman Ay Dede! \nNimetler, hizmetler kapalı geçsin, \nŞüpheye düşmesin zaman, Ay Dede! \n\nSaptın mı acaba tuttuğun yoldan, \nDualar almışsın yetimden, duldan, \nİşaret feneri görünmez oldu, \nŞu dümen kırışın yaman, Ay Dede! \n\nYetişir gurbetten aldığın öğüt, \nKim sola yanaştıysa kalmıştır züğürt; \nSen suya yular tak, altından yürüt; \nSesini çıkarmaz saman, Ay Dede! \n 1948" + }, + { + "id": 32302.0, + "title": "Dîvân-ı İlâhîyât 72", + "poet": "Aziz Mahmud Hüdayi", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşka düşürdün kendüzün\nN'eyleyeyin gönül seni \nBir oldu gecen gündüzün\nÂh n'ideyin gönül seni\n\n Düşeli aşkına yârin\n Yerde gökte yok karârın\n Gitti elden ihtiyârın\n N'eyleyelin gönül seni\n\n Hakk ile her kim bileşdi\n Vâdî-i hayrete düşdü\n Aşk deryâsı başdan aşdı\n Âh n'ideyin gönül seni\n\n Âşık olaldan dîdâra\n Derd ile kaldın âvâre\n Döymez oldun intizâre\n N'eyleyeyin gönül seni\n\n Aşk ile hoş oldu başın\n Ma'şûk ile doldu işin\n Kalmadı gayrı teşvîşin\n Âh n'ideyin gönül seni\n\n Her gün Hakk'tan ihsân ola\n Her müşkil iş âsân ola\n Her derdine dermân ola\n N'eyleyeyin gönül seni\n\n Ma'şûktan ericek kemend\n Uşşâkı eyler kayd ü bend\n N'itsin Hüdâyî derd-mend\n Âh n'ideyin gönül seni" + }, + { + "id": 66332.0, + "title": "Denize Serenad", + "poet": "Rüştü Onur", + "rating": 8.0, + "poem": "neyim varsa\nsana bırakmalıyım deniz\nsende geçmeli mevsimlerim\nsende çiçek açmalı ağaçlarım\n\nsende yaşamalıyım deniz\nasi ve hür\nsende ölmeliyim\nbulutlara bakarak" + }, + { + "id": 66165.0, + "title": "Dalga", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Bulutu kestiler bulut üç parça\nKanım yere aktı bulut üç parça\nİki gemiciyken Van Gogh'dan aşırılmış\nBir kadının yüzü ha ha ha.\nBir kadının yüzü avucum kadar\nİki gözümle gördüm vallahi billahi\nYıldızlar vardı kafayı çekmiştim\nBu kimin meyhanesi ha ha ha\nBu Ali'nin meyhanesi bu da masa\nBu iki kimse için gezdirmiyorum\nBir kere asılmıştım çocukluğumda\nDirekler gemideydi ha ha ha\nİki gemiciyken Van Gogh'dan aşırılmış\nBir kadının yüzü kaçıyordu yetişemedim\nBen ömrümde aşk nedir bilmedim\nSüheyla'yı saymazsak ha ha ha" + }, + { + "id": 4846.0, + "title": "Öndeyiş", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 7.0, + "poem": "Bedenim üşür, yüreğim sızlar.\nAh kavaklar, kavaklar\n\nBeni hoyrat bir makasla\nEski bir fotoğraftan oydular.\n\nOrda kaldı yanağımın yarısı, \nKendini boşlukla tamamlar.\n\nOmuzumda bir kesik el, \nKi hâlâ durmadan kanar.\n\nAh kavaklar, kavaklar\nAcı düştü peşime ardımdan ıslık çalar." + }, + { + "id": 11378.0, + "title": "Ağladım", + "poet": "Aşık Hüdai", + "rating": 7.0, + "poem": "Güzelim bir derde düştüm\nDile yaslandım ağladım\nDalgalandım boydan aştım\nSele yaslandım ağladım\n\nNeler geldi bu başıma\nKöprü kurdum göz yaşıma\nDağlar dikildi karşıma\nYola yaslandım ağladım\n\nÖmrümün son devresinde\nKaldım derdin deryasında\nSazımın her perdesinde\nTele yaslandım ağladım\n\nDöndüm yıllara karıştım\nYandım küllere karıştım\nTozdum çöllere karıştım\nYele yaslandım ağladım\n\nHüdai'yim bahtım kara\nGünüm ermedi bahara\nDikeni bağrımda yara\nGüle yaslandım ağladım" + }, + { + "id": 3304.0, + "title": "Dayak", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "İster misin ellerimizi birlestirelim,\nSen iki vur, ben iki daha,\nÇalmis mi,\nEmmis mi alin terini ulusunun,\nSen dört vur, ben dört daha.\n\nGemi seçmeye mi gitmis 20 kisi, çay bulmaya mi yollanmis\n30 kisi,\nDisbakan olmus da yüzde mi almis.\n- Saçi bitmedik çocuklarim aç iken kerpiç köylerde,\nBebek kizlarim gecelerce akligini satarken-\nSen yedi vur, ben yedi daha.\n\nHa, ister misin ellerimizi birlestirelim,\nDegeri 8 iken, 208'e mi vermis bir tabak fasulyayi,\nDilekçeni görür görmez deve boynunu sallamis, 500 mü\nkoparmis senden,\nSaylav seçilmis de gelecegine yatirim mi yapmis,\ndevrimi çigneyerek,\nSen dokuz vur, ben dokuz daha." + }, + { + "id": 2093548.0, + "title": "30 Ağustoslara...", + "poet": "Sadettin Kaplan", + "rating": 9.0, + "poem": "Toprakta kan olursa, \n Uğrunda can olursa,\n Canlar kurban olmaz mı? \n Adı “Vatan” olursa…\n\t \nCan atar kan çiçeğim tutuşan karanfile,\nTarihe gelincikler yeşerttim kanım ile…\n\nAtımın nallarının izi vardır her haç’ta,\nHâlâ türküm söylenir Kosova’da, Mohaç’ta…\n\nMalazgirt’ten doğan gün balkıdı Çaldıran’a; \nAnd içip Al Sancağa, bal dedik baldırana…\n\nKoca tarih, bu sırrı gömme daha derine; \nGün mü güldü Prut’ta bir ırkın kaderine? ..\n\nAtımın ayağına kapandı karlı dağlar,\nNal seslerimiz ile başlayıp bitti çağlar…\n\nÜzengimi öpenler bugün düşmansa bana? \nBiline ki, doğarken can adarız vatana! ..\n\n Sus sözümün üstüne, \n Bas közümün üstüne,\n Ha bastın toprağıma; \n Ha gözümün üstüne! ..\n\t \nTarih kalemle değil, kan ve canla yazılır,\nGönüllere sığmayan bir imanla yazılır…\n\nŞahidimdir melekler; ölümüm başka benim; \nBir can adağım vardır o sonsuz aşka benim…\n\nEbed burcunda doğan günde ezel gibiyim; \nBir damladan ummana varacak sel gibiyim…\n\nBağrımda bayraklaşır toz-tomurcuk bir yara; \nDalgalandıkça günler Otuz Ağustoslara…\n\nBirden kabarır öfkem son şehidin sesinde,\nTa Arş’a kanatlanır atların yelesinde:\n\nAtlarım, Bora mıydı, Tayfun muydu adınız? \nŞimşekler! ... Kılıcımı nereye sakladınız?" + }, + { + "id": 6976.0, + "title": "Yalnızlığım", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 8.0, + "poem": "Ilık bir su gibidir içimde yalnızlığım,\nYalnızlığım, ruhumda uzak bir ses gibidir.\nHer sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir,\nVe her sabah ürperir içimde yalnızlığım\n\nGüneşim aydan sarı, yarınım dünden zorsa,\nSarsın artık ömrümü tunç kandillerin isi\nÜşüyen ellerimden tutmalıydı birisi,\nEğer benim gözlerim onları görmüyorsa.\n\nBir camın arkasında açılıyor güllerim,\nHavuzum pırıl pırıl... yıkar bakışlarımı.\nİşler temiz ziyalar suya nakışlarımı; \nRuhumun dünyasından eser tahayyüllerim\n\nRüya rüzgarlarında bir yaprak yalnızlığım\nDüşüncem bir neydir ki ürperir perde perde\nBelki bu mısralarım esecek gönüllerde\nFakat herkese uzak kalacak, yalnızlığım." + }, + { + "id": 16150.0, + "title": "Sanılar", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 7.0, + "poem": "Şimdi belki benim gibi ölesiye yalnızsındır\nUçan kuşları gözlemektesinidir tek başına\nÇamların yeşiline dalmış gitmiştir gözlerin\nRadyo dinliyorsundur ya da susarak\nBir kitabı okumaya çalışıyorsundur kim bilir\n\nSonsuz güzellikte bir aşk düşünüyor olabilirsin\nBelki de anılarını deşiyorsun bir olmazı\nBir açmazı derinden derine kurcalar gibi\nBir kahve içmeyi bir elma yemeyi kurarak\nSaatine bakıyor olabilirsin uykulu gözlerle\nÇocukların oyununa dalmış gitmiş olabilirsin\n\nMahpus gibi tutsak gibi belki köle gibi\nYarını olmamak gibi bir duygu içindesindir\nBelki de kendini bağışlamıyorsundur\nBenim hiç bilmediğim bir şeylerden ötürü\nKırık tirenler gibi öylece kalakalmışsındır\nKalkıp gidip çekirdek almayı düşünüyorsundur\nYa da uyumak istiyorsundur her şeyi unutmak için\nBelki sen de benim gibi ölesiye yalnızsındır" + }, + { + "id": 116919.0, + "title": "Sevda Çekmek Şanlarıdır", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 10.0, + "poem": "Sevda çekmek şanlarıdır\nGizlice erkanlarıdır\nHak yoluna canlarıdır\nKurbanı bektaşilerin\n\nOnlar Horasan'ı gezer\nDemkeş olur bade süzer\nSeyyah olup daim gezer\nSultanı Bektaşilerin\n\nSırlarına güç erilir\nRemizleri geç bilinir\nÜstat olan pir seçilir\nHünkarı Bektaşilerin\n\nArifler arifi gelir\nArife tarif vız gelir\nUzak yakın hep bir gelir\nHassına Bektaşilerin\n\nPir Sultan'ım bu ne demek\nYerde insan gökte melek\nHiç cahile çekme emek\nDevranı Bektaşilerin" + }, + { + "id": 47247.0, + "title": "Çay Kökünden Yapılmış Bir Çin Aslanı Üzerine", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 6.0, + "poem": "kötüleri korkutur pençen\niyileri sevindirir inceliğin, \nbenzer şeyler \nduymak isterdim\ndizelerim için.\n\n (kerem çalışkan)" + }, + { + "id": 23856.0, + "title": "Sen Yanma Diye", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben çürümüş bir asayım\nZindanlara yol eyledi dert beni\nÇarmıha gerilmiş bir İsa'yım\nÇivilere zapteyledi dert beni\n\nPir sultanıda gördüm\nDarağaca vur eyledi aşk beni\nHacı Bektaş'ı kırda gördüm\nBir ceylana pir eyledi aşk beni\n\nHer yangına, her ataşa\nKoz eyledi dert beni\nBu dağlara, bu yollara\nToz eyledi aşk beni\n\nBen yanarım aşk için\nBen yanarım gül için\nBu ateş sönmesin diye\nBen yanarım kim için\nBen yanarım sen için\nBari sen yanma diye\n\nBen yıkılmış bir ozanım\nYangınlara kül eyledi dert beni\nKerbela çölünde, bir Hüseyi'nim\nDamla suya kul eyledi dert beni\n\nBen Yunus'u nurda gördüm\nDergahına gül eyledi aşk beni\nO mecnu'nu firarda gördüm\nBir Leyla'ya deleyledi aşk beni" + }, + { + "id": 1303949.0, + "title": "Yalnızlık / Behçet Necatigil Çevirisi", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 8.0, + "poem": "Yalnızlık bir yağmura benzer, \nYükselir akşamlara denizlerden \nUzak, ıssız ovalardan eser, \nAğar gider göklere, her zaman göklerdedir \nVe kentin üstüne göklerden düşer. \n\nErselik saatlerde yağar yere \nYüzlerini sabaha döndürünce sokaklar, \nUmduğunu bulamamış, üzgün yaslı \nAyrılınca birbirinden gövdeler; \nVe insanlar karşılıklı nefretler içinde \nYatarken aynı yatakta yan yana: \n\nAkar, akar yalnızlık ırmaklarca. \n\nTürkçesi: Behçet Necatigil" + }, + { + "id": 50526.0, + "title": "Rubailer 11", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Geç gençliğimin en güzel günleri\nUnutmak için içerim şarabı\nAcı mı gider hoşuma öylesi\nBu acılıktır ömrümün tadı" + }, + { + "id": 38346.0, + "title": "Kar", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 7.0, + "poem": "Kar yağdı durmadan üç gün üç gece, \nTıkandı geçitler yollar kapandı.\nYalnızlığın buzdan çetelesinde\nKimseler umursamadı karı.\nYüzlerinde iğreti bir kibirle\nHep düşürmekten korktukları, \nDalıp gittiler günlük işlerine.\n\nDiz boyu birikmiş kar içinde\nYürürdük uzatarak açtığımız kanalı, \nİki kar güvesi gibi sokaklarda seninle\nAnardık bütün yitik aşkları\nBu karlı kış gününde.\nGüngörmüş dağlara karşı\nSımsıcak öpüşürdük sarılıp birbirimize.\n\n-Sevgilim, yanımda olsaydın keşke! \n\nŞölensiz, sevinçsiz yaşıyoruz şimdilerde, \nBir iğdiş ve buruşuk zamanı.\nKimsenin türküsü yok dilinde\nKarşılayacak yağan karı\nCoşkulu ve sarhoş sesiyle.\nBıçak açmıyor ağızları; \nAcı, yalnız acı var yüreklerde.\n\nKar yağdı durmadan üç gün üç gece, \nYaslandı duvarlara, kapıları zorladı, \nPencerelerden baktı ev içlerine.\nKar hiç böyle kimsesiz kalmadı\nKendi özgül tarihinde.\nÇıngırakların, kızakların karı\nYağdı herşeyin üstüne sessiz bir öfkeyle.\n\nBirikti bir çamaşır ipine bile.\nSaçaklardan sarktı, \nAttı kendini gürültüyle yere, \nKimse sahip çıkmadı; \nYığıldı kaldı duvar diplerine.\nYalnız kuş ayakalrı\nBastılar incelikle göğsüne.\n\n-Sevgilim, yanımda olsaydın keşke! \n\nKar var yaşadığımız günlerde.\nUmutsuzluk çevremizi kuşattı, \nKıtlık kıran gündemde.\nYine de ele güne karşı, \nÖzenle saklıyorum yüreğimde\nSana duyduğum aşkı, \nDört yanım kar içinde." + }, + { + "id": 50748.0, + "title": "1919", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben dünyaya bir idare lambası altında geldim\nYeryüzü Birinci Dünya Harbi'ni yaşıyordu\nBaşımın üstünde mendil boyunda bulutlar vardı\n\nYunan Harbi'nde yanan şehirlerimizi bir dağdan seyrettim\nO çadır çadır insanları askerleri esirleri\nArkalarında bir gömlekle kaçan halkımızı\nİlk topu ilk tayyareyi gördüm\nAnam kardeşim ve ben ayaktaydık\nKapanık dükkânlarıyla çarşılarımıza yağmur yağıyordu\n\nHer sınıf insanıyla şehrim dağlara taşınmıştı\n\nO yangından nehirlerimiz dağlarımız ve çeşmelerimiz kurtuldular\n\nYanmış ve yak��lmış şehrimize bir akşamüzeri askerlerimiz girdi\nKursaklarında bir parça ekmekle insanlar ayaktaydı\nO gün dünyayı ve insanları tanıdım\nO gün ayağımın dibindeki şehirden ağlamayı öğrendim" + }, + { + "id": 104558.0, + "title": "Yiğidin Eyisini Nerden Bileyim", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Yiğidin eyisini nerden bileyim\nYüzü güleç, kendi yaman olmalı\nKasavet serine çöktüğü zaman\nGönlünün gamını alan olmalı\n\nBenim sözüm yiğit olan yiğide\nYiğit olan muntazırdır öğüde\nBen yiğit isterim fırka dağıda\nYiğidin başında duman olmalı\n\nYiğit olan yiğit kurt gibi bakar\nDüşmanı görünce ayağa kalkar\nKapar mızrağını meydana çıkar\nYiğidin ardında duran olmalı\n\nSafi güzel olan, sol bazı kötü\nYiğidin densizi ey olmaz zatı\nGayet durgun ister silahı, atı\nYiğit el çekmeyip viran olmalı\n\nKARAC'OGLAN derki, çile çekilmez\nHozan tarlalara sünbül ekilmez\nSak yabancı ile başa çıkılmaz\nİçinden sıdk ile yanan olmalı" + }, + { + "id": 53960.0, + "title": "İhtiyar Maria", + "poet": "Ernesto Che Guevara", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir ayağın çukurda, ihtiyar Maria, \ngeldim seninle gerçekleri konuşmaya: \nBir tesbihin dizili acıları oldu hayatın\nne seven bir erkeğin oldu, ne sağlık, ne mal mülk, \nancak açlık vardı paylaşılan.\nGeldim seninle umudundan konuşmaya, \nkızının nasıl olduğunu bilmeden\nkuzuladığı o üç ayrı umuttan da.\nSarı sabunla perdahlanmış ellerinin arasına al\nbir çocuğunkini andıran bu erkek elini, \nsertleşmiş nasırlarını ve kıvrılmış saf parmaklarını\ndoktor ellerimin yumuşak utancında ov.\nDinle, emekçi büyükanne, \ninan gelen insana, \ngöremeyecek olsan da geleceğe inan.\nTüm bir hayat boyunca umudunu boşa çıkaran\nacımasız Tanrıya da dua etme.\nYağlıkara okşayışlarının büyümesini görmek için\nölümden acımasını isteme; \ngökler yeşil ve karanlık hüküm sürüyor sende, \nher şeyden öte kızıl bir intikama sahip olacaksın, \nşafağı yaşayacaklar torunlarının hepsi, \nhuzur içinde öl yaşlı mücadeleci.\nBir ayağın çukurda ihtiyar Maria, \no gideceğin günlerden biri\notuz kefen tasarımı\nbakışlarıyla selamlayacaklar seni.\nBir ayağın çukurda, ihtiyar Maria, \nsuskun kalacak odanın duvarları\nbirleşince ölüm astımla\nve sevdaların boğazına dizilince.\nBronzdan dökülmüş üç okşama\n(geceni hafifleten tek ışık)\naçlıkla kuşanmış üç torun\nher zaman bir gülümseme buldukları\nyaşlı kıvrık parmaklarını özleyecekler.\nHepsi bu olacak, ihtiyar Maria.\nBir tesbihin dizili acıları oldu hayatın\nne seven bir erkeğin oldu, ne sağlık, ne mal mülk, \nancak açlık vardı paylaşılan, \ngeçti keder içinde hayatın, ihtiyar Maria.\nBulandırdığında gözbebeklerinin acısını\nsonsuz dinlenmenin buyruğu, \nömür boyu angaryadaki ellerin\nson şefkatli okşayışı içine çektiğinde\nonları düşüneceksin... ve ağlayacaksın, \nzavallı ihtiyar Maria.\nHayır, hayır yapma\nbir hayat boyu umudunu boşa çıkaran\numursamaz Tanrı'ya kendini teslim etme, \nölümden aman dileme, \nkorkunç bir açlıkla kuşanmıştı hayatın, \nsonunda kuşandı astımla.\nFakat bildirmek istiyorum ki sana\numutların kısık ve yiğit sesiyle\nintikamların en kızılı ve yiğit olanıyla, \nideallerimin en doğru boyutuyla\nyemin etmek istiyorum.\nSarı sabunla perdahlanmış ellerinin arasına al\nbir çocuğunkini andıran bu erkek elini, \nsertleşmiş nasırlarını ve kıvrılmış saf parmaklarını\ndoktor ellerimin yumuşak utancında ov.\nHuzur içinde yat, ihtiyar Maria, \nhuzur içinde yat, ihtiyar mücadeleci, \nşafağı yaşayacaklar torunlarının hepsi.\nYEMİN EDİYORUM Kİ..." + }, + { + "id": 91745.0, + "title": "Kardeşim", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Kardeşim sen düşünceden ibaretsin, \nGeriye kalan et ve kemiksin, \nGül düşünür gülüstan olursun, \nDiken düşünür dikenlik olursun," + }, + { + "id": 20766.0, + "title": "Eski Bir Gün İçin Şiirler", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 8.0, + "poem": "Ve sevinç güzel bir denizle başladı\nve güneş ipi kalınlaştırıyordu\nsonra ansızın uzayıverdi ip\nbir ucu orda kaldı\nbir ucu bende\nve iki uç arasında sıkışan\nkarışık bir sevgiyi acabayla büyüten \nbir güzelliğin negatifini büyüten\nince bir yüreğe dayanamadı\nip\nkoptu\nsevinç\ngüzel bir denizle kaldı\nve güneş bir bulutla rahibeleşiyordu\n\nsevgilim\nbugün \nhelva yedim şarap içtim göğe uzandım\navuçlarımda hüzünlü bir aşk\nince kemikli bir eli okşuyorum\ngöğü okşuyorum\nyabani bir diken batıyor avuçlarıma\nbir çakıyla parmağımı kesiyorum yanlışlıkla\n\nsanki bilerek yanlışlıkla kesiyorum\nsanki aşkı kesiyorum\naşk parmağımda yanlış bir u��urum\n\ndokunurken bırakır ürkek bir martı gibi \nçünkü deniz orda\n-ben alışkın değilim bir eli martılamaya\nçünkü deniz orda\nçünkü deniz orda\n-heyecan verir bana aşk\nçekilir kuytusuna \nuzar gider gecede \nbırakarak cinsel tortusunu \nsevgi\ndenizin başlangıcı\n\nseni koruyacam\ntamamlıyacam\nseni kazanmalıyım\nistediğim kadar beslerim seni\nbüyütürüm içimde seni\nçok çok çok \nbir şey ver bana\nseni seviyorum\n\n (Eylül 1970)" + }, + { + "id": 24057.0, + "title": "Sanma Şahım", + "poet": "Yavuz Sultan Selim", + "rating": 9.0, + "poem": "Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkane / yâr olur\nHerkesi sen / dostun mu sandın / belki ol / ağyâr olur\nSadıkâne / belki ol / âlemde bir / serdar olur\nYâr olur / ağyâr olur / serdar olur / didâr olur" + }, + { + "id": 91065.0, + "title": "Güller Ve Leylaklar", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen ey o çiçekler ey o değişmeler ayı \nBulutsuz geçen mayıs bıçaklanmış haziran \nBir daha artık ne o gülleri ne o leylakları \nBir daha o ilk yazı unutamam hiçbir zaman \n\nO korkunç kuruntuyu unutamam bir daha \nAlayı çığlığı kalabalığı güneşi \nAşk arabalarını Belçika hediyelerini \nHavayı o arı uğultulu yolu sonra da \nO sakınmasız utkuyu kavgaları aşan \nÖpüşmenin kızıla döndürdüğü o kanı \nÇılgın halkın leylaklarla donattığı \nO ölüme gidenleri unutamam artık dünyada \n\nKutsal o eski zaman betiklerine çalan \nFransa bahçelerini unutamam bir daha \nO akşamları büyüsünü o sessizliğin \nGülleri yol boyunca ki gülleri sonra da \nO bozgun yeline karşı duran çiçekleri \nAlaycı topları o bisikletleri şaşkın \nKorkunun kanadı üstünden geçen erleri \nO perişan kılıklarını konaklıyanların \n\nAma neden bilmem bu benzetme kasırgası \nDurmadan hep aynı noktaya getirir beni \nSaint-Marth bir general kara bir dal yığını \nOrman yanında bir köşk Normandiya biçimi \nİşte tıs yok düşman karanlıkta dinleniyor \nBirden bize Paris düştü diyorlar bu akşam \nDünya da ne o yitirdiğimiz aşkı bir daha \nNe o gülleri ne de o leylakları unutamam \n\nFlandres leylaklarını demetlerini ilk günün \nO tatlı izini yanakları söndüren ölümün \nSonra sizi kaçışın gülleri taze güller sizi \nYangın rengine çalan Anjou gülleri sizi \n\nLouis Aragon" + }, + { + "id": 108629.0, + "title": "Bugün Yardan Haber Geldi", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 9.0, + "poem": "Bugün Yardan Haber Geldi\nBir Bir Yandan Bir Bir Yandan\nEğildim Bir Buse Aldım\nBir Bir Yandan Bir Bir Yandan\n\nGüzel Olanı Severler\nYanağından Gül Dererler\nKulakta Mengiç Küpeler\nBir Bir Yandan Bir Bir Yandan\n\nBaş Koydum Yarin Dizine\nUykular Girmez Gözüme\nAğ Ellerin Sür Yüzüme\nBir Bir Yandan Bir Bir Yandan\n\nŞekerden Şerbet Ezerler\nİnce Tülbentten Süzerler\nDört Yanım Almış Güzeller\nBir Bir Yandan Bir Bir Yandan\n\nPir Sultanım Gel Yanıma \nSeni Sarayım Canıma\nDola Kolların Boynuma\nBir Bir Yandan Bir Bir Yandan" + }, + { + "id": 971.0, + "title": "Tuz", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "\nBir yanım tuz,\nBir yanım şeker\nTuzdan yanayım\n\nBir yanım deniz \nBir yanım toprak\nDenizden yanayım\n\nBir yanım sen\nBir yanım ben\nSenden yanayım" + }, + { + "id": 1686113.0, + "title": "Gönlümün Meyhânesinden Hitap!", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 7.0, + "poem": "Dinleyen her zerreye bin bir hitâbım var benim,\nKâinât isminde hiçden bir kitâbım var benim! \n\nYa hitâbımdan okursun, yâ kitabımdan beni,\nYazdığım efsânede on altı bâbım var benim! \n\nHey’etimde müttefik mağrıbla maşrık, veçhe yok; \nGayr-i mer’î zerrede bin âftâbım var benim! \n\nHüsn-i mutlak bir yudumda kendini gayb eyledi,\nGönlümün humhanesinde böyle nâbım var benim! \n\nVarlığımdan intihâsızlık terennüm eyliyen\nBezm-i hiçide adem adlı rebâbım var benim! \n\nNeşvemiz bî-ibtidadır işvemiz bî-intihâ,\nBöyle bir sâkiye candan intisâbım var benim! \n\nMeyve-i memnua’dan çekmiş bizim pîr-i mugân,\nNeyzen’im, gönlümde bin bir küp şarâbım var benim! \n\n***\n\nGün Türkçesine Uyarlama: \n\nDinleyen her zerreye bin bir hitâbım var benim,\nKâinât isminde hiçden bir kitâbım var benim! \n\nYa hitâbımdan okursun, yâ kitabımdan beni,\nYazdığım efsânede on altı bâbım var benim! \n\nHey’etimde müttefik batıyla doğu, yön yok\nGörünmez zerrede binbir güzel yüzüm var benim! \n\nGerçek güzellik bir yudumda kendini kaybetti\nGönlümün meyhanesinde üzümüm var benim\n\nVarlığımdan sonsuzluk bestesi söyleyen\nHiçlik meclisinde insan denen rebabım var benim \n\nNeşem ezelden beridir, işvem sonsuzdur\nBöyle içki sunana candan bağlılığım var benim\n\nYasak meyveden sunmuş bana meyhaneci\nNeyzen’im gönlümde binbir küp şarabım var benim\n\nUyarlama: Orhan Balkarlı" + }, + { + "id": 33689.0, + "title": "Bir Yolcuya", + "poet": "Necmettin Halil Onan", + "rating": 8.0, + "poem": "Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın \nBu toprak, bir devrin battığı yerdir. \nEğil de kulak ver, bu sessiz yığın \nBir vatan kalbinin attığı yerdir. \n\nBu ıssız, gölgesiz yolun sonunda \nGördüğün bu tümsek Anadolu'nda, \nİstiklal uğrunda, namus yolunda \nCan veren Mehmed’in yattığı yerdir. \n\nBu tümsek, koparken büyük zelzele, \nSon vatan parçası geçerken ele, \nMehmed’in düşmanı boğdugu sele \nMübarek kanını kattığı yerdir. \n\nDüşün ki, haşrolan kan, kemik, etin \nYaptığı bu tümsek, amansız, çetin \nBir harbin sonunda bütün milletin \nHürriyet zevkini tattığı yerdir." + }, + { + "id": 37770.0, + "title": "Ellerin", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 7.0, + "poem": "Senin, ince uzun, beyaz ellerin\nYüreğimi alan bir serinlik sanki\nAl bir kadife üstünde ellerin dursa biraz\nTabloların en güzeli olur inan ki.\n\nEllerini düşündüm geceler boyu\nEllerin içimde akıp duran su\nEllerin, türküler uykular kadar güzel \nEllerin karanfil kokusu...\n\nMısra mısra beyit beyit ördüğüm\nEllerindir düşlerimde ayan beyan gördüğüm\nUzat ellerini avuçlarıma\nUzaktan bakmak mı yüz görümlüğüm.\n\nAteşim var, hastayım, sayıklıyorum \nEllerin aklımda en güzel yorum\nKoysan ellerini alnıma biraz\nBütün ateşimi alır diyorum.\n\nKapı, pencere, masa, duvar...\nOdamın her yerinde ellerinden gölge var\nBir gün gelsen evime şaşıracaksın\nAçılacak birer birer kendiliğinden kapılar" + }, + { + "id": 104364.0, + "title": "Aşam Dedim Karlı Dağın Başından", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşam dedim, karlı dağlar başından\nYüce dağlar koç yiğide dag m'olur\nAğrır bedenim, sızlar yaralarım\nBu yarayı ceken yigit sag m'olur\n\nSıra sıra dikemedim sö'ğü'dü'\nBen başıma veremedim ögüdü\nElleri göğsünde görün yigidi\nYigit mağrur gezmek ile bey m'olur\n\nÖğüt versen, bana ögüt kar etmez\nO yarin hayali karşımdan gitmez\nKementle bağlasam, kolun bağ tutmaz\nYarin zulufunden özge bag m'olur\n\nKarac'oglan der ki, fani dünyadan\nKorkmaz mısın haram ile zinadan\nAyırır seni anan babandan\nGurbet ile düşen yigit sag m'olur" + }, + { + "id": 39735.0, + "title": "Belki Bir Gün Duyarsın Diye", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu nasıl sevgi böyle? \nBu nasıl tutku? \nBu nasıl özlem? \nNe zaman gözlerini görsem\nBir çoğalıyorum, bir eksiliyorum\n\nMutluyum varsın diye\nAl uzattım ellerimi\nSeni sarsın diye\nCeylanım! Belki bir gün duyarsın diye\nÇıkmışım bir dağ başına sana türkü söylüyorum\n\nNe güzel ellerin var incecik\nNe güzel saçların var sapsarı\nAnlasana o yalansız gözleri\nO kirpikleri, o dudakları\nDüşündükçe baştanbaşa özlem kesiliyorum\n\nAl desem, sana ömrümü versem\nKorkarsın, alamazsın ki\nDur desem, kaçarsın yine ceylanım\nGül desem, ağlarsın\nGel desem, gelmeyeceksin, biliyorum\n\nBu engeller bana göre değil oysa\nBen bu dağları aşarım\nGeçerim bu denizleri, korkma\nİşte düştüm yollara\nDur, bekle beni, geliyorum\n\nSevmek inancım, tutkum benim en eski\nDağıtsam dünyalara yeterdi bu sevgi\nDüşünsene, anlasana ceylanım\nSen yoksan ne farkeder ki\nHa öyle ölmüşüm, ha böyle ölüyorum" + }, + { + "id": 104393.0, + "title": "Çukurova Bayramlığın Geyerken", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Çukurova bayramlığın geyerken\nÇıplaklığın üzerinden soyarken\nŞubat ayı kış yelini kovarken\nCennet dense sana yakışır dağlar\n\nAğacınız yapraklarla donanır\nTaşlarınız bir birliğe inanır\nHep çiçekler bağrınızda gönenir\nPınarınız çağlar akışır dağlar\n\nRüzgar eser dallarınız atışır\nKuşlarınız birbirile ötüşür\nÖren yerler bu bayramdan pek üşür\nSünbül niçin yaslı bakışır dağlar\n\nKarac'oğlan size bakar sevinir\nSevinirken kalbi yanar gövünür\nKımıldanır her dertlerim devinir\nYas ile sevincim yıkışır dağlar" + }, + { + "id": 25948.0, + "title": "Analar", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 8.0, + "poem": "Garibin anası pencerelerden\nYanık türkülerle yollara bakar\nİncecik yüzünde her akşam üstü\nÇizgi çizgi nokta nokta bir efkar.\n\nFakirin anası her sabah sessiz\nAğlar çocuğunun aç çıplak durduğuna\nElleri koynunda kalır çaresiz\nBin pişman doğduğuna,doğurduğuna.\n\nMahkumun anası susar konuşmaz\nSuçu kendisinde sanır.\nKaçar insanlardan aydınlıklardan\nDuvarlara bile baksa utanır.\n\nAçılsa üstüm biraz,duyar da gece yar��sı\nKalkar yatağından gelir\nBir mübarek el usanır yorganıma usulca\nBilirim anamın elidir.\n\nBir merhamet bir sıcaklık bir gurur\nYavrum diyen sesinde\nVe huzurun günde beş vakit nabzı vurur\nBeyaz tülbentinde,seccadesinde.\n\nKarımın anası anama benzer\nÖylesine yakın duygulu ince.\nÖzü sözü bir,yayla gözesi kadar berrak\nOturtacak yer bulamaz çıkıp yanına gidince\nYüreği destanlar gibi sımsıcak.\n\nVe alnım açıksa,başım dikse\nDirliğimiz varsa,mutluysam\nYüzüme gülüyorsa böyle bu şehir.\nBir beyaz zambak gibi pırıl pırılsa yavrum\nVe yavrumsa herşeyi bana sevdiren bir bir\nBu mutluluk bu düzen bu bitmeyen aydınlık\nAnasının yüzü suyu hürmetinedir." + }, + { + "id": 39537.0, + "title": "İntihar", + "poet": "Jorge Luis Borges", + "rating": 7.0, + "poem": "Tek yıldız kalmayacak gecede.\nGece kalmayacak.\nBen ölürken dayanımaz evren de\ntüm varlığıyla ölecek benimle, \nSileceğim piramitleri, madalyaları, \nKıtaları ve yüzleri.\nSileceğim geçmişin birikimini.\nToz edeceğim tarihi, tozu toz.\nSon günbatımını seyrediyorum şimdi.\nSon kuşu dinliyorum.\nKimseye hiçbir şey bırakmıyorum." + }, + { + "id": 903911.0, + "title": "Veranın Gözlerinde Mevsimler", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "derya içre deryayı bilmeyenlere\n\nİlkbahar\n\nResmini yapabilseydi parmaklarım\nKaranfillerle buluşup perçemlerinde\nYitik kalbini arardı denizlerin\n\nYoksa o gözler masmavi çiçeklerin\nBin bir çeşidiyle damıtılmış bir nehrin\nSularını arayan yıldız mıdır göğümde\n\nYoksa o baygın tebessümüne\nDokundukça alevlenen\nÇaresiz bir yaprak mıdır ellerim\n\nYaz\n\nBu rıhtım, bu liman, yorgun gemiler\nAkkor kirpiklerinden fışkıran dalgaların\nSahillere vuran yalnızlığıdır\n\nParçalanan adaların uzaktan\nDuyulan feryadı, çöl ağıtları\nDüşürür pencereme\n\nYa serin bahçelerin gölgesinde\nBekleyeceğim güvercinlerle gelen\nBir deniz türküsünü\nYa da kavurunca ateş ve rüzgâr\nSavuracak ötelere ruhumu\nGel ey sonbahar\n\nSonbahar\n\nEylül kıvamındadır deniz fenerleri\nSular sapsarı bulutlardan süzülür\nKâbus ve rüya\nSıradağlar gibi çöker uykuya\n\nHayal bir kardelen yurduysa, derya\nYıkar beklenmedik fırtınalarla\nKaptanların son duruşlarını\nGöğsüme bastırdığım\nBir tayfanın ölüm fotoğrafıdır\nDüşer kumsallarına acının\nHer sonbaharla\n\nKış\n\nGül dondu, gönül dondu\nKıpırdayamıyor bakış ve evren\nMeğer engin ufuklardan ansızın\nÇıkmaz sokaklarına girmişim buzulların\n\nDağ yutunca kalbimi, kanımda kuşlar\nKar tufanı altında kırılan kanatların\nÇıkardığı son sesi duymuşlar\n\nMeğer köpük gölgesiymiş umutlar\nKaç ömür saklıysa içinde her anın\nİnsan kendi karanlığına çekermiş\nYaşanmamış mevsimlerini sevdanın" + }, + { + "id": 895.0, + "title": "Babanı Unutma Yavrum", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu sarkı senin al dinle \nUsulca dokun sesime \nO minicik ellerinle\nBabanı unutma yavrum\n\nYağmurlar rüzgarla barışır\nYağmurlar çimenle öpüşür\nBelkide uçurum kavuşur\nBabanı unutma yavrum\n\nBir gün tutuşup kavgaya\nKalbin hırpalandığında\nSöküp verebilirim sana\nBabanı unutma yavrum\n\nHasta iken yataklar içinde \nO hayın sokaklar içinde \nSorgular yasaklar içinde\nBabanı unutma yavrum\n\nSen benim için üzülme\nBakınca suskun resmime\nO körpecik yüreğinle \nBabanı unutma yavrum\n\nBir gün duyarsan dağlarda\nÖlüm haberleri radyoda\nBende olabilirim orda\nBabanı unutma yavrum" + }, + { + "id": 88201.0, + "title": "Sevda Bahçesi", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir gül taze durur bahçede\nYaprakları diri.\nSen beyaz güllerin en beyazı\nSabahlar kadar iri.\n\nBir gül baygın durur bahçede \nYaprakları serin.\nSen sarı güllerin en sarısı\nYağmur gibisin.\n\nPembe gül hülyandır açılmış\nBeyaz gül yanakların, \nSarı gül dağınık saçlarındır, \nVe mahzun kalbim ateş gibi\nYanan dudaklarındır." + }, + { + "id": 4782.0, + "title": "Güzde Unutulmuş", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 7.0, + "poem": "Saat yedi buçuğuydu güzün\nVe ben bekliyordum\nKimi beklediğim önemli değil.\nGünler, saatler, dakikalar\nBıktılar benle olmaktan\nÇekip gittiler azar azar\nKaldım ortada, tek başıma\n\nKala kala kumla kaldım\nGünlerin kumuyla, suyla\nBir haftanın artıklarıyla kaldım\nVurulmuş ve hüzünlü\n\nNe var, dediler bana Paris'in yaprakları\nKimi bekliyorsun? \n\nKaç kez burun kıvırdılar bana \nÖnce ışık, çekip giden\nSonra kediler, köpekler, jandarmalar\n\nKalakaldım tek başıma\nYalnız bir at gibi\nOtların üstünde ne gece, ne gündüz\nSadece kışın tuzu\n\nÖyle kimsesiz kaldım ki\nÖyle bomboş\nYapraklar ağladılar bana\nSonra, tıpk�� bir gözyaşı gibi\nDüştüler son yapraklar\n\nNe önceleri, ne de sonra\nHiç böyle yalnız kalmamıştım\nBu kadar\nVe kimi beklerken olmuştu\nHiç mi hiç hatırlamam.\nSaçma ama bu böyle\nBir çırpıda oldu bunlar\nApansız bir yalnızlık\nBelirip yolda kaybolan\n\nVe ansızın kendi gölgesi gibi\nSonsuz bayrağına doğru koşan.\nÇekip gittim, durmadım\nBu çılgın sokağın kıyısından\nUsul usul, basarak ayak uçlarıma\nSanki geceden kaçıyor gibiydim\nYa da karanlık, kükreyen taşlardan\n\nBu anlattıklarım hiç bir şey değil\nAma başıma geldi bütün bunlar\nBirini beklerken bilmediğim\nBir zamanlar." + }, + { + "id": 43096.0, + "title": "Ayrılık Hissi Nasıl Girdi Sizin Beyninize?", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam, \nBağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam, \n\nAyrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize? \nFikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize? \n\nBirbirinden muteferrik bu kadar akvamı, \nAynı milliyetin altında tutan islam'ı, \n\nTemelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir.\nBunu bir lahza unutmak ebedi haybettir...\n\nArnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez..\nSon siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez! \n\nSizi bir aile efradı yaratmış Yaradan; \nKaldırın ayrılık esbabını artık aradan.\n\nSiz bu davada iken yoksa, iyazen-billah, \nEcnebiler olacak sahibi mülkün nagah.\n\nDiye dursun atalar: 'Kal'a içinden alınır.'\nYok ki hiç bir kişiden... Millet-i merhume sağır! \n\nBir değil mahvedilen devlet-i islamiyye...\nGirdiler aynı siyasetle bütün makbereye.\n\nGirmeden tefrika bir millete, düşman giremez; \nToplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.\n\nBırakın eski hükümetleri meydandakiler\nYetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.\n\nişte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti! \nişte Irak'ı da taksim ediyorlar şimdi.\n\n30 Muharrem 1331\n27 Kanunuevvel 1328\n1913" + }, + { + "id": 47031.0, + "title": "Çok Güzel Şey", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 8.0, + "poem": "Yaşamak güzel şey doğrusu\nüstelik hava da güzelse\nhele gücün kuvvetin yerindeyse\nelin ekmek tutmuşsa bir de\nhele tertemizse gönlün\nhele kar gibiyse alnın\nyani kendinden korkmuyorsan\nkimseden korkmuyorsan dünyada\niyi günler bekliyorsan hele\niyi günlere inanıyorsan\nüstelik hava da güzelse\nYaşamak güzel şey, \nÇok güzel şey doğrusu! \n\n22.04.2002" + }, + { + "id": 39142.0, + "title": "Kendine Doğru", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 7.0, + "poem": "Atanın içkisi köpüklü kımız, \nArpa suyu içme! dedi bir Kırgız! \n\nEvinin yemişi erikle elma, \nKomşunun bağından hurmayı alma! \n\nBaşka dile uymaz annenin sesi, \nHer sözün ararsan vardır Türkçesi! \n\nDuymadan düşünme, görme sezmeden, \nKendi duygun olsun usunu yeden! \n\nDile, yap! Tanrı'nın sensin bileği, \nGöktürk'ün sendedir yüce dileği! \n\nDemir sana tapar, şimşek baş eğer, \nİsteme, sen yarat; görme, sen göster!" + }, + { + "id": 79834.0, + "title": "Paragraf Başı", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir roman yazmaya başladığım o gece için.....\n\nYalnız bırakma beni bu paragrafın başında\nBu boşluğu bir masal doldurmaz\nKanalizasyondan fırlar bir cadı, \nBaşını engizisyona çarpar.\nÖlürüz belki ikimiz de ucuz bir aşk romanının sonunda.\nPatlamış mısıra benzerdi senin mısraların\nIsınır ve patlardı\nBeyaz çiçekler açardın sonunda\nBahar dallarının hatırına beni anla.\n\nKüçük bir tırtıl gibi büzüştüm yatağımda\nHep böyle uyudum yıllarca\nSanırdım, \nBir gün doğuracak beni bu yatak\nSon ve o en büyük sancıyla\nSanırdım\nTanrı bırakmış beni kocaman parmağıyla\nBir yumuşak çiçeğin ortasına\nİçimde bir kedi durmadan oynardı\nParmak kızın DNA sarmalıyla\nAlice’den çalıntı gözyaşlarım\nÇiğ taneleri olurdu sabahları yastığımda.\nÖmrüm geçti bir çiçeğe benzemekle\nHangi hayat süslendi senin için bu kadar.\nSu getirdim perilerine küçücük avuçlarımla\nBeni anla.\n\nKurşun kalemin hatırına beni anla\nRazıyım uçsun bu şiir silgi tozlarının kanatlarında.\nToprağın seviyesine ineceğim\nAnlamalı beni mezarım da\nBir uyağa takıldım, düşmeye razıyım\nArtık beni anla.\n\nAnnemin bir şiir defteri vardı\nYaprakları gitgide sarardı\nHep sararan bir şey olarak kalmışsın aklımda.\nSanırdım\nBu dünya karaciğerinden hastadır\nSanırdım\nBoyama sarışın bir kadındır zaman\nHep hayatını anlatır.\nEski bir şiirsin sen, unutulursun, unutma\nDekolten fazla kaçmasın aman, \nAyıplar sonra Anadolu yakanı kapa\nKonuşma, konuşmak istemezsen\nBen konuşurum tavanda koşuşan ışıklarla\nHep aynı şeyi söylerim\nBeni anla.\n\nYeni bir şarkıya başla\nHem şarkı dediğin şarttır yaşamaya\nŞarka gittin geldim ardından\nHatırla orada fıskiyesi dönen havuzlar vardı.\nKalabalık avlular, yüksek duvarlar\nBaşımız döndüydü hatırla\nSürmeleri ne karaydı kadınların\nHerkesi bir yere sürer ya dünya\nGözlerine sürülmüştü orda kadınlar.\nBelki sen yoktun orda\nGüller vardı.\nBen bir şair olarak güllerden bıkmamıştım daha, \nBa ‘su ba’del mevt\nHayata daha çok vardı\nBeni anla.\nHatırla tavus kuşları vardı\nAşık olunca kanatlarından mavi güneşler doğardı.\nBen doğmamıştım daha hatırla.\nBak, işte burada.\nSusan kadınlar vardı\nBen susamamıştım\nAma herkes içmişti.\nBelki sen yoktun orada.\n\nAklımın taş kaldırımlarında dolaşırdı adamlar\nAyak seslerini dinlerdim\nPerdem aralıktı, ışığım açık\nNedendir diyordum durmadan\nİnsanın derisine bu kadar güzel bir resim çizmiş Allah\nSanırdım\nAllah olmasa çöpten adamlar gibi yakışıksız çıkardık\nfotoğraflarda.\nAğlamıştık\nBoyalarımız aktıkça ferahlamıştık hatırla\nGözyaşlarımız simsiyahtı\nSanırdım\nYanağımın sıcağına göç ediyor kırlangıçlar\nBeni anla.\nGeçti ömrüm iklimden iklime\nYuva yaptım kaç paket cigaranın bacasına\nYorgunum, kahvem çamur gibi\nBatmaya da razıyım, artık beni anla\nYeter ki sen beni\nHiç yazamayacağım bir romanın kollarına atma." + }, + { + "id": 1202879.0, + "title": "Güz Günü", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 6.0, + "poem": "Tanrım: zamanıdır şimdi. Yaz çok müthişti.\nGüneş saatinin üstüne bırak gölgeni,\nve estir tarlaların yellerini.\n\nEmret son meyvelere olgunlaşmayı; \ngüneysi iki gün daha ver onlara,\ndavet et onları tamamlanmaya\nve devam ettir ağır şarabın son tadını.\n\nŞimdi yuvası olmayanlar, kuramayacaklar bundan sonra.\nŞimdi yalnız olanlar, daha bir hayli yalnız kalacaklar,\nbakacaklar, okuyacaklar, uzun mektuplar yazacaklar\nve caddede bir aşağı bir yukarı huzursuzca\ndolanacaklar, sürüklenirken yapraklar.\n\nRainer Maria Rilke (1875-1927) \nÇeviren: İsmail Haydar Aksoy\n__________________________________________________\nHerbsttag\n\nHerr: es ist Zeit. Der Sommer war sehr groß.\nLeg deinen Schatten auf die Sonnenuhren,\nund auf den Fluren laß die Winde los.\n\nBefiel den letzten Früchten voll zu sein; \ngib ihnen noch zwei südlichere Tage,\ndränge sie zur Vollendung hin und jage\ndie letzte Süße in den schweren Wein.\n\nWer jetzt kein Haus hat, baut sich keines mehr.\nWer jetzt allein ist, wird es lange bleiben,\nwird wachen, lesen, lange Briefe schreiben\nund wird in den Alleen hin und her\nunruhig wandern, wenn die Blätter treiben." + }, + { + "id": 30252.0, + "title": "Tanımadı", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Türküm müjdeydi ülkeye\nGezdim söyleye söyleye\nBir gün söylemedim diye\nTürküm beni tanımadı\n\nOnlar bacım,onlar ağam\nOnlardır sevincim tasam\nAhmet’im, Mehmet'im, Suna’m\nGüllü’m beni tanımadı\n\nElimde doğmuş kuzular\nBir gün benden soğudular\nSordum ne oldunuz ne var\nSürüm beni tanımadı\n\nDaha dün sözleştik şurda\nDüğün hazırladım Yurda\nEller beni tanıdı da \nSözlüm beni tanımadı\n\nYine sizinleyim dedim\nNasılsam öyleyim dedim\nÇıkıp ta söyleyim dedim\nKürsüm beni tanımadı\n\nHırpalanmak ne kelime\nDidik didik lime lime\nGötürülürken ölüme\nÖlüm beni tanımadı" + }, + { + "id": 2223874.0, + "title": "Sen Kuş Olur Gidersin Bir Trenle", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "uzun bir geçmişimiz var \nhiç yorulmadan \nen azından bir kere \neğlenceli beşik\n\nha biz varız \nha biz maskeli balo \nsaygıya durup üstün bir gecede \nbir sır payı katlayıp \nsade bir kahveden \nkeyifsiz bir detayın hükmüyle \nha biz yokuz \nha biz seferde\n\nya bu kez ölenleri görmeliysek \nya sen kuş olup gitmeliysen bir trenle\n\nparka dolalım \npark bizi alır önce \nseyrimizden bir sabah kazanır \neğri fakat daha çok eğrilmez bir şoförle \nsayısız rampaya katlanır \nya güneşten daha zengin \nsofraya diz çökeriz \nya sen kuş olup gitmeliysen bir trenle\n\noysa sergimize kuşlar gelir uzanır." + }, + { + "id": 57637.0, + "title": "Hem Kadeh Hem Bâde Hem Bir Şûh Sâkîdir Gönül", + "poet": "Nef'i", + "rating": 7.0, + "poem": "Gazel\n\nHem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdir gönül\nEhl-i aşkın hâsılı sâhib-mezâkıdır gönül\n\nBir nefes dîdâr içün bin cân fedâ etsem n'ola\nNice demlerdir esîr-i iştiyâkıdır gönül\n\nDildedir mihrin ko hâk olsun yolunda cân u ten\nBen ölürsem âlem-i ma'nâda bâkîdir gönül\n\nZerredir ammâ ki tâb-ı âfitâb-ı aşk ile\nRûzigârın şemse-i tâk u revâkıdır gönül\n\nEtse Nef'î n'ola ger gönlüyle dâ'im bezm-i hâs\nHem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdir gönül" + }, + { + "id": 104652.0, + "title": "Aydınlık", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Uyan yârim, uyan, söndü yıldızlar, \nGün, karşı tepeden doğmak üzredir.\nHer sabah güneşi seyreden kızlar, \nMahmur gözlerini oğmak üzredir.\n\nUyan yârim, sesler geldi derinden, \nKaranlık oynadı, koptu yerinden; \nİlk ışık, kapının eşiklerinden, \nŞimdi bir gölgeyi kovmak üzredir.\n\nSevgilim, kapımı çaldı aydınlık, \nBaygın gözlerimi aldı aydınlık, \nİçimde tıkandı, kaldı aydınlık, \nBu aydınlık beni boğmak üzredir." + }, + { + "id": 94983.0, + "title": "Ana", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 6.0, + "poem": "ana\n\nişte \nyerdeyim\nağzım açık\nve ana bile diyemiyorum\nve \nköpekler geçiyor yanımdan ve durup\ntaşıma işiyorlar; güneş dışında\nher şeyim var\nve takım elbisem\nberbat görünüyor\nve dün\nsol kolumdan geriye \nkalanlar gitmişti\nçok azı kalmıştı, her şey müziksiz\nbir harp gibiydi.\n\nsigarasıyla yatağa uzanmış\nbir sarhoş en azında\n5 itfaiye arabasıyla\n33 adama \niş çıkarabilir.\n\nhiç\nbir \nşey\nyapamıyorum.\n\nancak not.- yan mezarda Hector Richmond \nsadece Mozart’ı ve tırtıl şekerlemeleri\ndüşünüyor.\nmuhabbeti hiç çekilmiyor." + }, + { + "id": 92030.0, + "title": "Ağlasa Derd-i Derûnum Çeşm-i Giryânım Sana", + "poet": "Avni (Fatih Sultan Mehmed)", + "rating": 9.0, + "poem": "Ağlasa derd-i derûnum çeşm-i giryânım sana\nÂşikâr olurdu gâlib râz-ı pinhânım sana\n\n (Sevgili!) İçimdeki dertler ile, yaş dolu gözlerim senin için ağlayacak olsa, (gönlümdeki) gizli sırlarım (gözyaşlarıma) gâlip gelir ve (sırlar) sana aşikâr olurdu.\n\nMesned-i hüsn üzre sen ben hâk-i rehde pâymâl\nMûr hâlin nice arz ede Süleyman'ım sana\n\n Sen güzellik tahtında (oturuyorsun) : bense yolunun toprağında pâymâl (ayaklar altında) kalmışım. Hâl bu iken a Süleyman'ım, sana bir karınca (denli âciz olan) durumumu nasıl arz edeyim? ' Divân edebiyatında Süleyman ihtişâmı; karınca da acziyet ve zayıflığı temsil ettiği için şair de kendini karınca; sevgilisini Süleyman olarak nitelendirmiştir.'\n\nŞem'i gör kim meclisinde ağlayıp başdan çıkar\nHoş yanar yıkılır ey şem'-i şebistânım sana\n\n Muma da bak! Senin (bulunduğun) meclisinde ağlayıp baştan çıkmakta. Ey odamı aydınlatan! O mum senin için ne de hoş yanıp yıkılıyor. 'Mum yanarken, baştaki fitilin kenarlarından ağlıyormuş gibi akar. Şair buna gıpta ediyor ve onu sevgilinin aşkı ile baştan çıkmış veya o uğurda başını vermiş olarak gösteriyor.'\n\nSubh gibi sâdık olduğum gam-ı aşkında ben\nGün gibi rûşen durur ey mâh-ı tâbânım sana\n\n Ey ay gibi parlayan sevgilim! Benin sana karşı, aşkının yolunda sabah kadar sâdık olduğum, (doğrusu) gün gibi âşikârdır.\n\nDün rakîbin cevrini men' eyledin ben hastadan\nEyledi te'sir gûyâ âh u efgânım sana\n\n Dün rakiplerimin, aşkının hastası olan bana yaptıkları eziyetleri meneyledin. Galiba âh ve feryatlarım sana tesir etmiş! \n\nZahm-ı hicrân şerhi çün mümkün değildir dostum\nSîne-çâkinden haber versin girîbânım sana\n\n Dostum! Anlaşılan o ki (bağrımdaki) ayrılık yarasının şerh etmek mümkün görünmüyor. (Bari) açık duran şu yakam, (aşkından dolayı) göğsümdeki (şerha şerha olmuş) yarıkları sana göstersin (de insafa gel!)\n\nEyleme gönlün gözün cevr ile Avnî'nin harâb\nDürr ü gevherler verir bu bahr ile kânım sana\n\n (Sevgilim!) Eziyetlerinle Avnî'nin gözlerini ve gönlünü harap etme! Zira bu deniz (gibi coşkun gözlerim) , sana inciler; bu maden ocağı (gibi gönlüm) de mücevherler sunar." + }, + { + "id": 1788744.0, + "title": "Beraber Yürüyelim Olur Mu", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 7.0, + "poem": "içimden dedim beraber yürüyelim olur mu\nvarsın gemilerimizi taşıyamasın sular\nvarsın yarı yolda uyuya kalsın\nbize gönderilen bahar.\n\niçimden dedim beraber yürüyelim olur mu\nvarsın gölgemiz olsun hüzün\ndilediği gibi uzatsın canevimize ayaklarını\nvarsın annemiz olsun tütün\nhayat daha sert vursun yumruklarını.\n\niçimden dedim ilmeği kaçmış bir hayat bizimkisi\nnedir alnımızdan öpmek için izimizi süren\nkalmış mıdır kalesi düşmüş bir şehrin cazibesi\nnedir yalnız bize yakışan bu serüven.\n\nbu serüven ki\nbizden biri yaptı sırtımızdaki hançeri\nve terketti bizi huzur denen sevgili\nkalakaldık, şaşkınlığın avuçlarında\nbillur bir kuş gibi.\n\niçimden dedim gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu\nberaber yürüyelim olur mu" + }, + { + "id": 2126038.0, + "title": "Benden Habersiz", + "poet": "Bahtiyar Vahapzade", + "rating": 9.0, + "poem": "Ömrün fasılları tez geldi geçti.\nYazı verimlidir, kışı verimsiz\nBir gün gördüm ki, güçten düşmüşüm.\nYıllar öz atını sürdü eğersiz.\n\nÜlkü olan yere baş koyan yıllar\nGamlı gözlerime yaş koyan yıllar\nEy yaşım üstüne yaş koyan yıllar,\nNere kaçarsınız benden habersiz? \n\nEy ömür! Görünür artık sahilin,\nElin kısıldıkça uzanır dilin.\nÖmürden verdiğim yetmiş üç yılın\nZehiri yeterli, balı yetersiz.\n\nÖz omuz yüküdür herkesin yaşı\nDerdi – sırdaşıdır, fikri – yoldaşı,\nDönüp mizacıma kahır gözyaşı.\nSevinç de, keder de, geçmez kahırsız.\n\nFikirler selinde akandan beri\nAyıramadım ben hayırdan şerri\nDökülmüş ömrümün yaprak yılları\nBahçesi virane, bağı çepersiz\n\nGönül o gönüldür, koca yaşımda,\nFikirler kaynaşır yine başımda\nYine hücumdayım söz savaşımda,\nSözüm teperlidir, özüm tepersiz." + }, + { + "id": 49661.0, + "title": "Kar Altında Hüzün Denemesi", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Dünyanın en uzun hüznü yağıyor, \nYorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne. \nKar yağıyor ve sen gidiyorsun, \nAğlar gibi yürüyerek gidiyorsun, \nBelki bulmağa gidiyorsun kaybettiğimizi\nO insan ve tabiat çağını. \n\nDön bana ve dinle! \nKuşlar uçuşuyor içimde.\n\nLoş bir keman solosu gibi \nKuşların uçuştuğunu içimde, \nDön bana ve dinle. \n\nKaranlık denizlerin dibinde, \nBirtakım incilerin olduğunu \nBirtakım incilere ve hatıralara \nNeden bağlı olduğumuzu unutma. \n\nDuy beni ve dinle! \nDenizler boğuşuyor içimde. \n\nUnutma diyorum ama sen anla, \nAnlat bizim de yaşamak istediğimizi onlara..." + }, + { + "id": 2146.0, + "title": "Aşk Duyarlığı", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 6.0, + "poem": "Uzanir fildisi turlarina\nPerdeleri cekili odalarin birinde\nSabirsiz, gergin ve usta parmaklar\nVe calinir kizligi, dolendo.\n\nGecenizde ansizin duydugunuz sestir bu.\n\nHep kendi dunyasinda olacak biliyordu,\nUstelik ne kadar var gormedi.\nNasil duyar? Duyar\nVe alinir yalnizligi, dolendo\n\nGecenizde ansizin doktugunuz yastir bu." + }, + { + "id": 766411.0, + "title": "Hüsn ü Aşk'tan (Fahriyye-i Şâirâne)", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 6.0, + "poem": "tarz-ı selefe tekaddüm ettim\nbir başka lügat tekellüm ettim\n\nben olmadım ol gürûha pey-rev\nuymuş belî Gencevî'ye Hüsrev\n\nbillah bu özge mâcerâdır\nsen bakma ki defter-i belâdır\n\nzannetme ki şöyle böyle bir söz\ngel sen dahi söyle böyle bir söz\n\nerbâb-ı sühan tamâm malûm\nişte kalem işte kişver-i Rûm\n\ngördün mü bu vâdi-i kemîni\ndîvân yolu sanma bu zemîni\n\nengüşt-i hatâ uzatma öyle\nbeş beytine bir nazîre söyle\n\naz vaktde söyledimse anı\nnâ-puhteliğin değil nişânı\n\ngördük nice şâhlar gedâlar\nbir anda yapar anı babalar\n\ngencînede resm-i nev gözettim\nben açtım o genci ben tükettim\n\nesrârını Mesnevî'den aldım\nçaldımsa da mîrî malı çaldım\n\nfehmetmeğe sen de himmet eyle\nol gevheri bul da sirkat eyle\n\nçok görme bu hikmet-i beyânım\ntevfîka havâle eyle cânım\n\nîn dem ki zi şâirî eser nîst\nsultân-ı sühan menem diger nîst" + }, + { + "id": 49680.0, + "title": "Soluyan Deniz", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir çığlık düştü karanlıklardan\nIssız denize\n\nSes beton gibi buz tutuyordu\nBir takım gölgeler gidip geliyordu\nAy ışıkları gidip geliyordu\nDeniz yaralı bir tay gibi soluyordu.\n\nKim bizi çeken ayaklarımızdan\nSuyun yumuşaklığına\nYerin katılığına\nGöğün karanlığına.\n\nBir göz bizi denetliyor - bu muhakkak\nBir çığlık boğuluyor denizde - bunu iyi duyuyoruz\nBir ışık kesiyor karanlığı bir ustura ağzında\nBilmediğimizi anlıyoruz\nGörmediğimizi seziyoruz\n\nYeni bir çağa çıkıyoruz saçlarımızdan." + }, + { + "id": 1038.0, + "title": "Ayrılan", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Aşkı doğuran şey nedir; \nO yakınlığı iki can arasında? \nVe kopuş ne zaman başlar? \nNe zaman biter bir sevda? \n\nBir kurt gibi içten içe\nGelişip büyür çürüme\nBir an gelir ki aynı mekandasınızdır\nAyrı duygusal zamanlarda" + }, + { + "id": 105332.0, + "title": "Ey Peri Cihana Sen Gibi Dilber", + "poet": "Gevheri", + "rating": 8.0, + "poem": "Ey peri cihana sen gibi dilber \nNe geldi ne gelir ne gelse gerek\nLa'lin gibi Lokman tiryak-ı ekber\nNe buldu ne bulur ne bulsa gerek\n\nCefaya başladı kadd-i mevzunum \nTa arşa dek çıktı ah-ı derunum\nBöyle giderse bu çeşm-i pürhunum\nNe güldü ne güler ne gülse gerek\n\nEy alem-i hüsnün sahip-kıranı \nÖldür kelp rakibi verme emanı\nÖldürmezsen kendi elinle anı\nNe öldü ne ölür ne ölse gerek\n\nBunca dem akarken gözümden yaşlar \nVaad etmiş iken silmeğe dilber\nAhdine durmadı ol peri-peyker\nNe sildi ne siler ne silse gerek\n\nGevheri güzeller gitti yabana \nLale gibi çıktı ol mah meydana\nBu cihana benim gibi merdane\nNe geldi ne gelir ne gelse gerek" + }, + { + "id": 85056.0, + "title": "Dom Dom Kurşunu", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Kaşların arasından\nDomdom kurşunu değdi\nBir avcı vurdu beni\nBin avcı beni yedi\nAh dedim ağladım\nYaremi bağladım\nEğdi yar boynun eğdi\nMevlam Kerim’sin dedi\nHançer yarası değil\nDomdom kurşunu değdi\nGel gel gümle gel\nGel gel gümle gel\nGel böğrüme domdom kurşunu\nBugünüm harap oldu\nDünden iyi midir ki\nDoktor hasta ben hasta\nBenden iyi midir ki\nAh dedim ağladım\nYaremi bağladım\nEğdi yar boynun eğdi\nMevlam Kerim’sin dedi\nHançer yarası değil\nDomdom kurşunu değdi\nGel gel gümle gel\nGel gel gümle gel\nGel böğrüme domdom kurşunu\nMahzuni yar benim\nHalimi anlasaydı\nBütün dertliler gibi\nİnleyip dinleseydi\nAh dedim ağladım\nYaremi bağladım\nEğdi yar boynun eğdi\nMevlam Kerim’sin dedi\nHançer yarası değil\nDomdom kurşunu değdi\nGel gel gümle gel\nGel gel gümle gel\nGel böğrüme domdom kurşunu" + }, + { + "id": 20881.0, + "title": "Senlik Benlik Nedir Bırak", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Allah birdir Peygamber Hak \nRabbül âlemindir mutlak \nSenlik benlik nedir bırak \nSöyleyim geldi sırası \n\nKürt’ü Türk’ü ne Çerkez’i \nHep Ademin oğlu kızı \nBeraberce şehit gazi \nYanlış var mı ve neresi \n\nKuran’a bak İncil’e bak \nDört kitabın dördü de hak \nHakir görüp ırk ayırmak \nHakikatte yüz karası \n\nBinbir ismin birinden tut \nSenlik benlik nedir sil at \nTuttuğun yola doğru git \nYoldan çıkıp olma asi \n\nYezit nedir, ne kızılbaş \nDeğil miyiz hep bir kardaş \nBizi yakar bizim ataş \nSöndürmektir tek çaresi \n\nKişi ne çeker dilinden \nHem belinden, hem elinden \nHayır ve şer emelinden \nHakikat bunun burası \n\nŞu âlemi yaratan bir \nOdur külli şeye kâdir \nAlevi Sünnilik nedir \nMenfaattir varvarası \n\nCümle canlı hep topraktan \nVar olmuştur emir Haktan \nRahmet dile sen Allah’tan \nTükenmez rahmet deryası \n\nVeysel sapma sağa sola \nSen Allah’tan birlik dile \nİkilikten gelir bela \nDava insanlık davası…" + }, + { + "id": 53437.0, + "title": "Saklambaç", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "önüm arkam\nsağım solum\n beton\nhey toprak\nneredeysen çık" + }, + { + "id": 11220.0, + "title": "Kuşatmada", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Kuşatma altında karar vermem gerekiyor\nÖmrümü etkileyecek kararları.\nKuytu bahçelerde değil\nSarsak odalarda yaşıyorum aşkı.\n\nEn güzel dizeyi buluyorum derken\nBozuyor düşümü bir klakson sesi\nAklımda hayatım üstüne düşünceler\nVe pantolonumdaki yağ lekesi.\n\nSırıtkan,sırnaşık bir reklam spotu\nEkleniyor sonuna duygulu bir filmin\nSevgi yitiriyor anlamını\nKaypaklaşıyor kin.\n\nBir çocuk ölüsüyle yan yana\nYaşıyor içimde gülen çocuk.\nKatıksız sevinç duymayı\nVe üzülmeyi artık unuttuk.\n\nGök diye bir şey vardı bir zaman\nSonsuz,engin,mavi\nŞimdi sünepe bulutların\nHasta köpekler gibi gezindiği\n\nVe dalgakıranlarla zincirlenmiş deniz\nGitgide çürüyen bir su olmada artık\nAkıtmada zehrini doğaya\nİçimizdeki bataklık...\n\nKuşatma altında vermem gerekiyor\nÖmrümü etkileyecek kararları.\nFakat hiçbir şey kurutamayacak\nÇorak topraklarda yeşerttiğim aşkı...\n\n(1978)" + }, + { + "id": 2135526.0, + "title": "Deniz Meltemi", + "poet": "Stephane Mallarme", + "rating": 10.0, + "poem": "Ten bitirdi hazlarını, tükendi kitap; \nKaçsam, kaçsam uzaklara... Üstümde mehtap; \nSanıyorum en güzeli mestoluşların\nGökle engin arasında uçan kuşların.\nKim tutacak denizlere bağlı bu gönlü? \nNe gözlere gülümseyen bahçenin gülü,\nNe sütbeyaz kâğıtlara aksi lambanın\nNe dizinde yavrusunu emziren kadın.\nGideceğim, güzel gemi haydi demir al,\nO ellere yelken aç ki sanılır masal...\nBir üzüntü, küskün ama umutlarına\nİnanıyor mendillerin elvedasına.\nBelki deli rüzgârlara uyan direkler\nKarayelde bir kazaya baş eğecekler\nVe görünmez olacaklar... Denizler derin\nGönül, dinle türküsünü gemicilerin..." + }, + { + "id": 33914.0, + "title": "Allah ve İnsan", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Seni aramam için beni uzağa attın! \n Alemi benim, beni kendin için yarattın!" + }, + { + "id": 3697.0, + "title": "Duraktaki Işık", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "gelişimiz götü mumlu mektupla olmadı bu dünyaya\ngidişimiz bando davul olmayacak elbet\ngeldik\naçmasa olmayacak çiçekler gibi\ndirendik\nzincirini çürüten mahkumlar gibi\nbekledik\nbir yerlerden çıkıp gelecek diye\ngelecek de gözyaşımız dinecek diye\nkirimiz pasımız yunacak diye\nkarnımız adam gibi doyacak diye\nhaksızın damına koyacak diye\n\ngelmedin ulan\ngelmedin ulan\ngelmedin\ngardiyan ettin bizi bu gecelere\n\nyavrum\nhasan Hüseyin\növünmeyi şişinmeyi bir yana bırak\nneyini tattın oğlum\nneresine dokundun su ellerinle\ntamam oldu mu ağzın\nburnun tamam oldu mu\ntamam mi kulakların\ndoydu mu bir yerlerin\nyavrum\nhasan Hüseyin\nöptün mu güzel oğlum, güzel güzel kızları ağızlarından\nokşadın mi has bahçede harika memelerini\niçtin mi içkilerin heyheylisini\nyıldızları topladığın oldu mu geceleri\ngemilere bindin mi oğlum hasan Hüseyin\nuçaklara bindin mi\nfüzelere bindin mi\nNusaybin’i geçtin mi oğlum hasan Hüseyin\növünmeyi şişinmeyi bir yana bırak\nkaç kundura kaç gömlek\nkaç ekmek kaç sigara\nbir çubuk sazan balığı olu çaylardan\nve bir deli dilenci öğle ezanlarında\n\nne senet verdi kimse bize\nne de bastık sözleşmeye kalıbımızı\ney feşmekan oğlu falan festekiz\nkalacaksın su kadar yıl\nyapacaksın sunu bunu\nyiyeceksin şunu şunu\ngöreceksin onu bunu\nsonra da ey benim canim efendim\nyaprak düşer gibi daldan\ney feşmekan oğlu falan festekiz\n\ngeldik\nhemen gidecek gibi\nkaldık\nbir şey diyecek gibi\ndedik mi demedik mi\nzincirde yatanlardan\nyatacaklardan belli\n\nöyle bir kargaşada açtık ki gözlerimizi\nsoygun çalar vurgun oynar\notuzun tadı nedir\ntadı nedir kırka merdiven dayamanın\nmeyvelerden neye benzer elliden öte\nkaç beş köşelidir yetmiş beşlerde dünya\nseksende ne görünür kadın bacakları insanin gözüne\nseksenden öte giden yolda ne yandan doğar güneş\nöpüşmek tuzlu mudur eksi midir kekre midir yoksa\nbelalı bir uçurum mu donup geriye bakmak\nne soracak vakit bulduk\nne de bir söyleyen çıktı\nyaşadık yetmiş yaşın bütün sığlıklarını daha on beşimizde\n\nyaşadık otuz beşte on beşin\no buğulu\no bulanık\no deli coş düşlerini\nuzandıkça uzaklaştı bizden o yüklü dallar\nkıyılar kaçtı ellerimizden biz çırpındıkça\nbir yer ki medet umar insan ölümden\nçek ipini öylesi yaşamanın\nyüz yıl da yaşasan değmez bir boka\nbin yıl yaşasan\narkası boş\n\nbelki de en güzeli\nen yiğitçesi\ndenize dalar gibi dalmak kavgaya\nanılarda yasamak\n\nalın ulan kavat oğlu kavatlar\nalın ulan deyyus oğlu deyyuslar\nalın da düşün yola" + }, + { + "id": 298672.0, + "title": "41 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "41\nBu serviden uzundur dileği gülün,\nElde olsun kadeh ve eteği gülün,\nÖlüm kurdu kapıda, yırtılmadan gel; \nYaşam gömleğimiz ve gömleği gülün!" + }, + { + "id": 29544.0, + "title": "Sonbahar", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 7.0, + "poem": "Durgun havuzları işlesin bırak\nYaprakların güneş ve ölüm rengi,\nSen kalbini dinle,ufkuna bak.\n\nDüşünme mevsimi inleten rengi\nElemdir mest etsin ruhunu\nEser rüzgarların durgun ahengi.\n\nYan yana sessizce mevsimle keder\nHicrana aldanmış kalbimde gezin\nEsen rüzgarlara sen kendini ver." + }, + { + "id": 37447.0, + "title": "Akşamın Yansıları", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 7.0, + "poem": "Toplarız yansılarımızı sulardan\nAkşamlar kilitlerken suları karanlığa\n\nAkşamlar karanlığa kilitleyince suları\nSusup kaldıysak bile inanmadık yalnızlığa\n\nUmutsuzluk bile iyidir\nArdından sen gelirsin, umut gelir\n\nEllerin sessizce uzanır bana\nOvada tomurcuklar patlarken birere birer\n\nHer dokunuşun beni değiştirir\nAkşam pembeliğini yayar sulara\n\nBen seni hep umuda benzetirim\nBen seni benzetemem yalnızlığa..." + }, + { + "id": 104497.0, + "title": "Deli Gönül Gezer Gezer Gelirsin", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Deli gönül gezer gezer gelirsin\nArı gibi her çicekten alırsın\nNerde güzel görsen orda kalırsın\nBen senin derdini çekemem gönül\n\nSantur mu istersin saz mı istersin\nÖrdek mi istersin kaz mı istersin\nTomurcuk memeli kız mı istersin\nBen senin derdini çekemem gönül\n\nÇıkıp yücelere bakmak istersin\nCoşkun sular gibi akmak istersin\nHer güzelle yatıp kalkmak istersin\nBen senin derdini çekemem gönül\n\nKarac'oğlan der ki okuyam yazam\nKeleş değilim ki kervanlar bozam\nGiyinem kuşanam bir hosça gezem\nBen senin derdini çekemem gönül" + }, + { + "id": 82852.0, + "title": "Sensizlik Üstüne", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Seninle mutluydum Berlin'de\nSen olduğun için Berlin güzeldi\nBerlin, sen vardın diye sıcaktı\nŞimdi sensiz ne yaparım\n\nİşinden atılmış işçiler gibiyim\nMektubun, sanki çıkmış belgem fabrikadan\nBinlerce makina uğulduyor kulaklarımda\nYazdıklarının farkı yok almancadan\n\nOkudukça anlamıyorum hiç bir şeyi\nAnlamıyorum neden değiştiğini mevsimlerin\nAnlamıyorum seni, sensizliği\nAnlamıyorum...\n\nCaffee Kranzler'de yine yaşlılar oturuyor\nPientka'da ise gençler\nSeni Pientka'da arıyorum\nKendimi Kranzler'de\nVe öylece geçiyor günler, geceler\n\nKrauzberg'te her adımda bir Türk\nBir türkü tutturmuş geçiyor\nHasretlik üstüne, yokluk üstüne\nDindirmiyor acısını gazeteler, demeçler\nAtıyor çöp tenekesine\n\nBen de mektubunu yırtıp atıyorum\nYakıyorum üstelik\nAma yetmiyor anılara gücüm\nBir Wansee, bir Grünewald, bir Tegel\nYürüyorum\nOysa arkada gözüm" + }, + { + "id": 105836.0, + "title": "Bize De Banaz'da Pir Sultan Derler", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Bize de Banaz'da Pir Sultan derler\nBizi de kem kişi bellemesinler\nPaşa hademine tembih eylesin\nKolum çekip elim bağlamasınlar\n\nHüseyin Gazi Sultan binsin atına\nDayanılmaz çarh-ı felek zatına\nBizden selâm söylen ev külfetine\nÇıkıp ele karşı ağlamasınlar\n\nAla gözlüm zülfün kelep eylesin\nDöksün mah yüzüne nikap eylesin\nAli Baba Hak'tan dilek dilesin\nBizi dâr dibinde eğlemesinler\n\nAli Baba eğer söze uyarsa\nEmir Hüdâ'nındır, beyler kıyarsa\nAla gözlü yavrularım duyarsa\nAlı çözüp kara bağlamasınlar\n\nSurum işlemedi, kaddim büküldü\nBeyaz vücudumun bendi söküldü\nÖnüm sıra kırklar, pirler çekildi\nDaha beyler bizi dillemesinler\n\nPir Sultan Abdal'ım coşkun akarım\nAkar akar dost yoluna bakarım\nPirim aldım seyrangâha çıkarım\nDaha Yıldız Dağı'n yaylamasınlar" + }, + { + "id": 14692.0, + "title": "Ölüm", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 7.0, + "poem": "Maviyi anlarsın.\nDenizi anlarsın.\nMavi denizi\nZor anlarsın...." + }, + { + "id": 884.0, + "title": "Bildiğin Gibi Değil", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bizi bilirsin; \navuçla su içmeyi\nmarifet biliriz, \nyenilmeyi bir de\nkendi sahamızda...\n\nbizi bilirsin; \nsaçımızı ıslatmayı fiyaka biliriz, \nlimonla! \ntesbih yaparız, \ndüş kırıklarından..\n\nbizi bilirsin; \nağzının içinde oturmak isteriz\nve rutubetin en yakıştığı yer biliriz\nağzını...\n\nbizi bilirsin; \nyaşamak biliriz, \nvademiz dolduğunda\navuçlarında gömülmeyi..." + }, + { + "id": 345137.0, + "title": "Sakalım", + "poet": "Kaygusuz Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben bu derde düşeli\nBu sakalı kırkarım\nHak ile bilişeli\nBu sakalı kırkarım\n\nBen keserim o biter\nÇemende bülbül öter\nUsta berber der 'yeter'\nBu sakalı kırkarım\n\nBen çalarım tanbura\nGiyinirim tennure\nHak çerağın uyara! \nBu sakalı kırkarım\n\nBen gezerim yazıda\nKuvvetim var pazuda\nNe işim var kazıda! \nBu sakalı kırkarım\n\nKaba sakal istemem\nHep kesilse gam yemem\nHiç kısa - uzun demem,\nBu sakalı kırkarım\n\nVar mı bunda bir hatam\nGayrı gönülden atam\nÇok mu gelir bir tutam? \nBu sakalı kırkarım\n\nAşka olup mülazım\nBilindi cümle razım...\nGayrı, sakal ne lazım! \nBu sakalı kırkarım\n\nBıyığımla başımı,\nKirpiğimi kaşımı...\nHak onara işimi...\nBu sakalı kırkarım\n\nKaygusuz Abdal menem\nFartu furtu bilmenem\nTek tüyünü koymanam\nBu sakalı kırkarım" + }, + { + "id": 63748.0, + "title": "And Olsun Şart olsun", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben\n Böyle\n Taşların\n Çukurların\n İçinde\n Kalmışsam\n Yalnızsam\n Hor\n Görülmüşsem\n Arkasızsam\n Ve\n Böyleyse\n Bahtı\n Siyahım\n Yemin\n Kasem\n Olsun\n Ve\n And\n Olsun\n Şart\n Olsun\n Yerde\n Kalmaz\n Ahım." + }, + { + "id": 2260512.0, + "title": "Kim Ki Candan Geçmez İse", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 9.0, + "poem": "Kim ki candan geçmez ise deyin bize yâr olmasın,\nÂr u ırz ile gelüp âşıklara bâr olmasın.\n\nGam yükün âşık olan dâim çeke gelmiş durur,\nDuymayın dost derdine aşka giriftâr olmasın.\n\nDerd uyutmaz rahat etmez gece gündüz âşıkı,\nŞol ki bülbüldür güle karşı nice zâr olmasın.\n\nZevk-i tâatle kimesne hâl-i aşkı anlamaz,\nTâlib-i sâdık isen belinde zünnâr olmasın.\n\nRemz-i Hakk’a mahrem olmak değmenin kârı değil,\nKim dilerse aşk ile yâr olsun, ağyâr olmasın.\n\nZerrece aşk adu kimde olsa yakar varlığın,\nAşk odu ister ki Hakk’dan gayri hiç var olmasın.\n\nCümle efkârın hurûfun cem edüp tevhid ile\nNokta-i vahdette haşr ol gayri efkâr olmasın.\n\nEy Niyâzî hâl-i aşkı herkese fâş eyleme,\nSırr-ı Hakk’dır ana bigâne haberdâr olmasın." + }, + { + "id": 14113.0, + "title": "Hey", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Neye baksam aynı şey,neyi görsem aynı şey,\nOlan sensin hey gidi hakikat sultanı hey." + }, + { + "id": 63200.0, + "title": "Aile Durumu", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 5.0, + "poem": "Yemeden olmuyor\nYapılara, yakıtlara, taşıtlara\nÖdemeden\nYememize ne kaldı? \n\nSıcak durulmuyor\nOtur oturduğun yerde\nGeçsin bu gün de gidersiz\nGeçmemize ne kaldı? \n\nVurulsa yüzdeye\nKaçta kaç yaşamak\nBir şeyler görmeye\nGörmemize ne kaldı?" + }, + { + "id": 2125779.0, + "title": "Gözlerinde", + "poet": "Antonio Machado", + "rating": 9.0, + "poem": "Gözlerinde bir giz yanıyor, el değmemiş \nkızıl yonca, can yoldaşım benim \n\nNefret ya da aşk – bilir miyim bunu? - kara sadağının \nbitmez tükenmez ışığında \n\nBedenim gölgeye serilene ve sandallarım kuma gömülene \nkadar sen benim yanımda olacaksın. \n\n- Susuzluk mu yoksa yolumun üstündeki su musun sen? \nSöyle bana, el değmemiş kızıl yonca, can yoldaşım benim." + }, + { + "id": 2152074.0, + "title": "Muhabbet Bağında Bir Gül Açıldı", + "poet": "Şah Hatayi", + "rating": 9.0, + "poem": "Muhabbet bağında bir gül açıldı\nBir derdim var bin dermana değişmem\nYüküm lal-i gevher mercan saçarım\nBir derdim var bin dermana değişmem\n\nCemi kuşlar dile gelir yazım der\nGövel turnam Şam'dan gelir güzüm der\nBenim yarelerim tuzum tuzum der\nBir derdim var bin dermana değişmem\n\nGarip bülbül gönlüm eğler ses ile\nNicelerin ömrü gitmiş yas ile\nAratıp bulduğum pir heves ile\nBir derdim var bin dermana değişmem\n\nMende eyder niyazım var özüne\nGüzel pir ayıbım vurma yüzüme\nYarelerim hoş görünür gözüme\nBir derdim var bin dermana değişmem\n\nŞah Hatayi'm muhabbete bakarım\nMen doluyum men dolana akarım\nGüzel pirim bir dert vermiş çekerim\nBir derdim var bin dermana değişmem" + }, + { + "id": 100571.0, + "title": "İyilik ve Kötülük", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 7.0, + "poem": "Ve şehrin yaşlılarından biri, 'Bize iyilik ve kötülükten bahset.' dedi.\n\nVe o cevap verdi: \n\n'Yalnızca içinizdeki iyilikten bahsedebilirim, kötülükten değil.\nÇünkü kötülük, kendi açlık ve susuzluğu içinde\nazap çeken iyilikten başka ne olabilir ki? \n\nGerçekten de iyilik, acıktığında en karanlık mağaralarda bile\nyiyecek arar ve susadığında kirli, durgun sulardan bile içer. \n\nSiz, kendinizle bir olduğunuzda iyisiniz; bununla birlikte, \nkendinizle bir olmadığınızda, kötü değilsiniz. \n\nÇünkü parçalanmış bir aile eşkiyaların ini değildir; \nsadece parçalanmış bir ailedir. \n\nVe dümensiz bir gemi, tehlikeli adalar arasında\namaçsızca dolaşır durur, ama dibe batmaz. \n\nSiz, kendinizden bir şeyler vermeye çabaladığınızda iyisiniz; \nKendiniz için bir kazanç sağlamaya çalıştığınızda ise, \nkötü değilsiniz. \n\nÇünkü, bir şey kazanmak için uğraştığınızda, toprağa tutunan\nve onun göğsünde beslenen bir kök gibisiniz. \n\nDoğaldır ki, meyve köke 'Benim gibi, olgun, dolgun ve bol bol veren ol..' demez.\nÇünkü, almak nasıl kök için bir ihtiyaçsa, \nmeyve için de vermek bir gereksinimdir. \n\nKonuşurken tamamen uyanıksanız, iyisiniz. \nAma, diliniz anlamsızca kekelerken uyukluyorsanız, \nkötü değilsiniz; \nVe sürçen bir konuşma bile, zayıf bir dili güçlendirebilir. \n\nAmacınıza doğru sağlam ve cesur adımlarla ilerlediğinizde iyisiniz; \nFakat oraya topallıyarak gittiğinizde de, kötü değilsiniz.\nÇünkü topallayanlarınız bile geri gitmez. \n\nFakat güçlü ve hızlı olanlarınız, incelik gösterin\nve topal birinin yanında asla topalllamayın. \n\nSiz, sayısız konuda iyisiniz ve \niyi olmadığınızda ise, kötü değilsiniz.\nSadece oyalanıyor ve tembellik ediyorsunuz. \n\nNe yazık ki, geyikler kaplumbağalara çevikliği öğretemiyor. \n\nİyiliğinizin, üstün beninize duyduğunuz özlemde saklı\nve bu özlem herbirinizde mevcut. \n\nAncak bazılarınızda bu özlem, yamaçların gizemini \nve ormanın ezgilerini taşıyarak, büyük bir güçle\ndenize doğru akan bir sel gibidir. \n\nVe diğerlerinde ise, dönemeçlerle ve kavislerle yolunu kaybeden, \nkıyıya ulaşmadan önce oyalanıp duran durgun bir ırmağa benzer. \n\nYine de özlemi fazla olanın, az olana 'Neden bu kadar yavaşsın, \nneden duraklıyorsun? ' demesine izin vermeyin. \n\nÇünkü gerçekten iyi olan, ne çıplak birine, `Neden elbisen yok? ' \ndiye sorar, ne de evsiz olana 'Evine ne oldu? ' der.' \n\nErmiş - 1923" + }, + { + "id": 2110954.0, + "title": "Şeyh Edebali'den Osman Gaziye Nasihat", + "poet": "Şeyh Edebali", + "rating": 9.0, + "poem": "Oğul,\n\nİnsan vardır, şafak vaktinde doğar,gün batarken ölürler! \nUnutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir! \nİki parlak güneşe aldanıp sonra da karda, ayazda kavrulup gitme! \n\nGüçlüsün, akıllısın, söz sahibisin! \n\nAma; Bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen, \nSabah rüzgarında savrulur gidersin. \nÖfken ve benliğin bir olup aklını yener! \nDaima sabırlı ol, sebatlı ve iradene sahip olasın. \nÇıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil! \nHer işin gereğini vaktinde yap! \n\nAçık sözlü ol! Her sözü üstüne alynma! \nGördüğünü söyleme bildiğini bilme! \nSözünü unutma! Sözü söz olsun diye söyleme! \nAnanı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir! \nSevdiğin yere sık gidip gelme, kalkar muhabbetin, itibar olmaz\n\nÜç kişiye acı:\n\nCahiller arasyndaki alime, \nZenginken fakir düşene, \nHatırlı iken itbarını kaybedene! \n\nUnutnma ki: Yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir! \n\nUlularla, düşmanlarını hor görme! \nDüşmanını çoğaltma, düşmanlığın başını da sonunu da sen belirle! \nHaklı olduğunda kavgadan korkma! \n\nBilesin ki: atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler!" + }, + { + "id": 35072.0, + "title": "İntiharcı Çocuğun Son günleri", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "Kendimi görebiliyorum şimdiden \nbütün o intihar günlerinden gecelerinden sonra \ncanı sıkkın, tapon bir hemşirenin elinde \n(o da ancak şansım yaver gider, ancak ünlenebilirsem)\no kupkuru huzur evlerinin birinden taşınırken... \ntekerlekli iskemlemde dik dik oturur... \ngözlerim kafatasımın karanlığına kaymış, neredeyse kör, \nazrailin göstereceği merhameti beklerken... \n\n'Ne güzel gün değil mi Bay Bukowski? ' \n'Yaa, evet öyle...' \n\nçocuklar geçer gider, ben yokum bile \ntatlı kadınlar geçer gider \nkocaman kızgın belleriyle \nsımsıcak kalçalarıyla taş gibi kızgın heryerleriyle \nsevilmek için yalvara yakara \ngeçer gider kadınlar, ben— \nyokumdur bense. \n\n'Bu üç gündür çıkan ilk güneş Bay Bukowski' \n'Yaa, evet, öyle' \n\nİşte oturuyorumdur tekerlekli iskemlemde \nbu kâğıttan daha beyaz, \nkanı çekilmiş, \nbeyni gitmiş, kumarı kesik, ben, Bukowski \nbitmiş, gitmiş... \n\n'Ne güzel gün değil mi Bay Bukowski? ' \n\n'Yaa, evet, öyle...' derim, pijamalarıma işerken \nsalyalar akar ağzımdan. \n\nİki öğrenci koşarak geçer gider. \n'Hey, gördün mü şu moruğu? ' \n'Yaa evet, midemi kaldırdı valla! ' \n\nbütün o intihar tehditlerinden sonra \nbaşka biri intihar etti \nsonunda yerime... \n\nhemşire tekerlekli iskemleyi durdurup bir gül koparır \nverir elime. \n\nanlamam \nne olduğunu bile. Bilmemnem olsa farketmez \nneye yarayıp neye yaramadığına bakınca." + }, + { + "id": 2244.0, + "title": "Dostlara Türkü", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Dostlar bilin ki burda\nBir fakir Cahit Külebi\nGaraja çekilmiş hurda\nPaslanmış kamyonlar gibi\nBekler durur Ankarada.\n\nNe kadın, ne aşk, ne kumar\nNe çalışmak, akşamadek;\nYüz vermez oldu sokaklar\nBir bardak su, biraz ekmek,\nYaşa yaşadığın kadar!\n\nGel be dünyalık hevesim\nSokul bir parça yanima!\nToplasalar çıkmaz sesim\nBütün kızları başıma,\nGelmez elimi süresim.\n\nHasreti yeşerten, ufak\nUfak esen mavi rüzgâr\nNerde rüyalı ve uzak\nBıldır gezdığım tarlalar!\nDul bir kadın kadar sicak!" + }, + { + "id": 1482364.0, + "title": "Yalan da Olsa", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 7.0, + "poem": "Kelam eyle varsın gerçek olmasın\nSen seviyorum de yalan da olsa\nSöyleyecek başka sözün kalmasın\nSen seviyorum de yalan da olsa\n\nGüller mi dalında solmadı sanki\nEcel mi kapıyı çalmadı sanki\nHangi gerçek yalan olmadı sanki\nSen seviyorum de yalan da olsa\n\nSeden gelir geri sana giderim \nSenle başlar senle biter kederim\nBir söze bir ömür feda ederim\nSen seviyorum de yalan da olsa\n\nHiç merak etme sen sevinirim ben\nSen söyle yeter ki avunurum ben\nYalanını bile savunurum ben\nSen seviyorum de yalan da olsa" + }, + { + "id": 50703.0, + "title": "Hunu Dağı", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 10.0, + "poem": "Gamlı gönlüm bekliyorki yaz gele\nYaylamıza gelin gele kız gele\nDeli gönlüm nasıl yardan vazgeçe \nHunu dağı dumandır\nEmirelez çimendir\nDuydum dost bana küsmüş\nDaha gönlüm gümandır\n\nDön dön seher yıldızı\nNe dön dön çoban yıldızı ayırma bizi\n\nAfşin senin güzellerin nic olmuş\nBinboğada yar sevmesi güç olmuş\nBizim elin harmanları cec olmuş\nHunu dağı dumandır\nEmirelez çimendir\nDuydum dost bana küsmüş\nDaha gönlüm gümandır\n\nDön dön seher yıldızı\nNe dön dön çoban yıldızı ayırma bizi\n\nDer Mahzuni sevda düştü serime\nBen gidince Selam gelir yerime\nDağlar dayanmıyor ahuzarıma \n\nHunu dağı dumandır\nEmirelez çimendir\nDuydum dost bana küsmüş\nDaha gönlüm gümandır\n\nDön dön seher yıldızı\nNe dön dön çoban yıldızı ayırma bizi" + }, + { + "id": 1568615.0, + "title": "Berducesi-1962", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "a\nDehşetli üşüyor\nansızın gözbebeklerinden alaturka kurtulmuş\nyoksa saçları bütün saçları dünyaya akıyor\naksarayda ve üç kulaç derinde\nbeklemek daha başka sırtüstü yatıyor\nbütün azaları kirlenmiş\ngünahlarından işlenmiş apayrı tüyleriyle\nkızlığından tavşan dokunulmazlığı bir sahne mutlaka\nve galiba\nkarnının bir bölümünden sonsuz ürperiyor\n\ntopyekûn bahriyeden ve murtazadan\nçırılçıplak saçlarıyla gizleniyor\ndelikanlı kucaklardan hoşlandığı kadar\nderin yataklarda anlaşılmış\nhaydarpaşadan binip kurtalanda\ntrenden iner gibi bir kız\n\nbeklemek daha başka şey\nsen benim kızlığını bildiğim\nkiliselerden kaçmış yağmur gibi gözyaşlarınla\nminareler gibi tutuldun\nsır vermez dip odalarına atıldın kahramanlığın\n başkalarına kalırsa her an dokunulmaktasın\nbunca tanışıklığımız varken\nsana dair\nbana söz düşmüyor eğer düşerse benimle kutsaldır\n buna rağmen\nbaşından bir maceradır geçmiş\nbin türlü makam geçmiştir derim\n\nb\nyaratılmanın bir yoksulluğu da gereklilik\nbir de\nöğünmüş gibi değil oysa kuşların\nikimizi gece yirmi dört cephelerinde gözlemesi ustalıkla\nyüzde yüz bir tanımazlık sorunu\n\nher yanın dudaktır üstün bezelye taneleri\nsenin kır çiçekleri ayarında laleliğin\nmayland'da hiç ama aşk değil\n bir tutam göz ağrısı\n aşk değil\nkana bulanmış bir yürek\nbir etek serüveni\n\nsonuç zavallı ilkbahar giyotinleri\ngüneşin ilgisiz damarlarıyla yapayalnız bir keder\n sendeki santa luçiya gözleri\n benimkisi harzemşah\n\nc\nsaygılı dudaklarınla yarıştım\nince bir ilgi yaşadım kıvranışlarında\ngözlerinde 'harikulâde' yaş bulutları\nYürek safındaydım sen bin mil uzaktan koska\n\ngöz değil aşk\naşk değil bin çeşit göz\n\nbunca çıldırdım hem ilgisiz\nkoridor görüp ölüyordum\nçizmeli tülbentli kız\nsaçlarında yirmi yedi yıl lodos\nlaleliden otobüse biniyor\nkimbilir nerede oturuyor\nher çizgisi ezmeyle bilenmiş\nüç 'aziz' bakışını yakaladım\nbin yıldır cephane taramış\n\nhep blek börd bir gözdeyiz\nsıra kimin\nbenimse - rölans" + }, + { + "id": 508093.0, + "title": "Canım Erenlere Kurban", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Canım erenlere kurban,serim meydanda meydanda\nBütün ikrar canım feda, canım meydanda meydanda\n\nYanarım yoktur dumanım,gönlümde yoktur gümanım\nAl malım bağışla canım,varım meydanda meydanda\n\nKellemi koltuğuma aldım,kan ettim kapına geldim\nEttiğime pişman oldum serim meydanda meydanda\n\nYoktur çınarımi timarım,yoktur kalbimde gümanım\nAl malım varlığa canım,dilim meydanda meydanda\n\nOl kelp rakipten kaçın,Mü'mine hülleler biçin\nBen bülbülüm bir gül için,zarım meydanda meydanda\n\nMü'min olan olur Veli,Veli olan olur gani\nNesimi'yem yüzün beni,Derim meydanda meydanda" + }, + { + "id": 38856.0, + "title": "Çok Güzel", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 7.0, + "poem": "Durma artık burada uysal âşık! \nAydınlık milinin yatağında.\nBilemiyoruz belki de meşe o ağacın adı, \nAnlamıyoruz varolduğumuzu gölgesinde ağırbaşlılığın.\nVeda geliyor şimdi, öğretmek için\nSergilenmeyi, uçuşan geriye dönen vakitte.\n\nKime, kime gönderiyor incelen yapraklarını \ngüzün, kavisin beyaz yanağıyla? \n\nBu aklıkta, minarem mavi benim.\nIşığım denize kayıyor, bir sayıklama \nİzleğiyle, bir zamanlar pay verdiğimiz insanlığa!" + }, + { + "id": 38633.0, + "title": "Ah Nefis", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Girdim Aşkın denizine bahrılayın yüzer oldum\nGeştediben denizler Hızır'layın gezer oldum\n\nCemalini gördüm düşte çok aradım yazda kışta\nBulamadım dağda taşta denizleri süzer oldum\n\nSordum deniz malikine ırak değil salığına\nGirdim gönül sınığına gönülleri düzer oldum\n\nViran gönlüm eyledim şar bunculayın şar nerde var\nHaznesinden aldım gevher dükkan yüzün bozar oldum\n\nBen ol dükkan-dar kuluyum gevherler ile doluyum\nDost bağının bülbülüyüm budaktab-n gül üzer oldum\n\nOl budakta biter iman iman bitse gider güman\nDün gün isim budur heman nefsime bir tatar oldum\n\nCanım bu tene gireli nazarım yoktur altına\nDüştüm ayaklar altına topraklayın tozar oldum\n\nTenim toprak tozar yolca nefsim iltir beni önce\nGördüm nefsin burcu yüce kazma aldım kazar oldum\n\nKaza kaza indim yere gördüm nefsin yüzü kara\nHümeti yok resul'lere bentlerini bozar oldum\n\nBu nefs ile dünya fani bu dünyaya gelen hanı\nAldattın ey dünya beni işlerinden bezer oldum\n\nYunus sordu girdi yola kamu gurbetleri bile\nKendi ciğerim kanıyla vasf-ı halim yazar oldum" + }, + { + "id": 24756.0, + "title": "Uyuyan Güzel", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 8.0, + "poem": "Seni ikimiz de seviyoruz anlaşılan,\nBirbirimize inat, kıyasıya\nHiçbir rakip birbirine bu kadar yakın olmadı\nSeni seviyor olmam ama onu sevmiyor olamamam bu işin kötü yanı \nSeni ikimiz de seviyoruz,\nBen ikinizi de seviyorum.\nOnun beni sevip sevmediği bilmiyorum.\n\nO beyaz atlı prens, \nBense bu masalı anlatan.\nYa sen? \nBeyaz atlı prensin öptüğü uyuyan güzel mi,\nYoksa bu masalı anlatan kişinin dizlerinde uyuyan güzel mi? \n\nBeyaz atlı prensin öptüğü uyuyan güzelsen uyan\nÇünkü masal böyle devam ediyor.\nEğer masalı anlatan kişinin dizlerinde uyuyan güzelsen\nİster uyan, ister uyanma,\nÇünkü o seni her halinle seviyor." + }, + { + "id": 104672.0, + "title": "Çünkü Dilber Bana Meylin Yoğ İdi", + "poet": "Kayıkçı Kul Mustafa", + "rating": 6.0, + "poem": "Çünkü dilber bana meylin yoğ idi\nEzelinden ikrar vermiye idin\nMuhabbettir güzelliğin nişanı\nUğrun uğrun bakıp gülmiye idin\n\nHani benim ile yiyip içtiğin\nYiyip içip ak göğsünü açtığın\nSimden sonra fayda etmez kaçtığın\nSoyunup koynuma girmiye idin\n\nSiyah zülfün mâh yüze etmiş perde\nSen uğrattın beni bin türlü derde\nBen kendi hâlimde gezdiğim yerde\nArayıp bergüzâr vermiye idin\n\nKul Mustafa'm eydür canadır kastım\nÇok ağlattı beni gözleri mestim\nİncitme sevdiğim severim dostum\nİncitirsem güzel olmıya idin" + }, + { + "id": 5133.0, + "title": "Bendedir", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan,\nKime ne, asılmaz duvar bendedir,\nSüslenmiş gemiler geçse açıktan,\nSanırım gittiği diyar bendedir.\n\nYaram var, havanlar dövemez merhem;\nYüküm var, bulamaz pazarlar dirhem.\nNe çıkar, bir yola düşmemiş gölgem;\nYollar ki, Allah'a çıkar, bendedir." + }, + { + "id": 38602.0, + "title": "Git", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 8.0, + "poem": "Ayrılığın nağmesi bu duyduğumuz, \nBakışların gönlümü caydırmadan git.\nNe bir hatıran kalsın ne de bir umut, \nDuruşların gönlümü yandırmadan git.\n\nBütün resimlerini sök at duvardan, \nSana ait ne varsa çıkart odamdan.\nKitabın arasında şöyle canından, \nBir gül bırakmıştın ya soldurmadan git.\n\nHani bir şarkı vardı mazide kalan, \nÖyle içten acıklı, öylesi nalan.\nGöğsüme yaslanıp da sevince boğan, \nYeşermiş tüm aşkları kurutmadan git.\n\nNasıl güzeldi herşey hatırlasana, \nNasıl gülüşürdük biz dert ortasında.\nEkmek paramız yokmuş ne gam, ne tasa, \nGüzel hatıraları zehretmeden git.\n\nHani mevsimlerden, hep biri bahardı, \nHani gökten her cemre bize yağardı, \nHani kış ortasında mevsim bahardı, \nŞu inanmış gönlümü, kandırmadan git.\nAllah aşkına bırak, öldürmeden git..." + }, + { + "id": 21212.0, + "title": "Bizden Sonra", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 6.0, + "poem": "Haydi burda öl dediler bana\nÖlmek istemiyorum demedim\nDemedim ama\nŞimdi bilmek istiyorum\nToprak gene bizim zamanımızdaki gibi mi sürülecek?\nTezgah başında çalışırken\nGene denizde,güneşte mi kalacak adamın aklı?\nBiz nasıl olsa öldük.\nArtık ne çiçek koklamak.\nNe de ötekine berikine içerleyip\nRakıya sarılmak var bizim için?\nHiç hiçbir şey kalmadı.\n\nBari bizden sonra ne olacağını bilsek...\n\n MC Anday" + }, + { + "id": 100568.0, + "title": "Ey Kavmim", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 7.0, + "poem": "Antoloji.com 'un Notu:\n\nAşağıdaki yazı Ahmet Altan tarafından 1995 yılında Yeni Yüzyıl gazetesindeki köşesinde yayınlanmıştır. Bu nedenle yazının Halil Cibran'a mı yoksa Ahmet Altan'a mı ait olduğu konusunda şüphe vardır. Bu yönde gerçek bilgiye sahip ziyaretçilerimizin, şiirin altına kaynak belirterek yazmalarını rica ederiz.\n\n*****\n\nSen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Dönüp de bakmazsın ölülerine. Lut kavminden de değilsin sen, hazdan olmayacak mahvin. Acıyla karıldı harcın ama acıya da yabancısın. Ağıtları sen yakarsın ama kendi kulakların duymaz kendi ağıdını, Bir koyun sürüsünden çalar gibi çalarlar insanlarını ve sen bir koyun sürüsü gibi bakarsın çalınanlarına. Tanrı'ya yakarır ama firavunlara taparsın. Musa Kızıldenizi açsa önünde, sen o denizden geçmezsin.\n\nEy kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Korkarsın kendinden olmayan herkesten. Ve sen kendinden bile korkarsın. Hazreti İbrahim olsan, sana gönderilen kurbanı sen pazarda satarsın. Hazreti İsa'yı gözünün önünde çarmıha gerseler, sen başka şeylere ağlarsın. Gündüzleri Maria Magdalena'yı 'fahişe' diye taşlar, geceleri koynuna girmeye çabalarsın. Zebur'u, Tevrat'ı, İncil'i, Kuran'ı bilirsin. Hazreti Davud için üzülür ama Golyat'ı tutarsın.\n\nEy kavmim... Sen ki peygamberlerinin dediklerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.\n\nDönüp de bakmazsın ölülerine. Lut kavminden de değilsin hazdan olmayacak mahvin. Ama sen kendi acına da yabancısın. Kadınların siyah giyer, kederle solar tenleri ama onları görmezsin. Her kuytulukta bir çocuğun vurulur, aldırmazsın. Merhamet dilenir, şefkat dilenir, para dilenirsin. Ve nefret edersin dilencilerden. Utancı bilir ama utanmazsın. Tanrıya inanır ama firavunlara taparsın. Bütün seslerin arasında yalnızca kırbaç sesini dinlersin sen.\n\nEy kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Sana yapılmadıkça işkenceye karşı çıkmazsın. Senin bedenine dokunmadıkça hiçbir acıyı duymazsın. Örümcek olsan Hazreti Muhammed'in saklandığı mağaraya bir ağ örmezsin. Her koyun gibi kendi bacağından asılır, her koyun gibi tek başına melersin. Hazreti Hüseyin'in kellesini vurmaz ama vuranı alkışlarsın. Muaviye'ye kızar ama ayaklanmazsın. Hazreti Ömer'i bıçaklayan ele sen bıçak olursun.\n\nEy kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Ölülerine dönüp de bakmazsın. Lut kavminden de değilsin hazdan olmayacak mahvin. Ama arkana baktığın için taş kesileceksin. Ve sen kendine bile ağlamayacaksın. Komşun aç yatarken sen tok olmaktan haya etmezsin. Musa önünde Kızıldeniz'i açsa o denizden geçemezsin. Tanrıya inanır ama firavunlara taparsın.\n\nEy kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin." + }, + { + "id": 31134.0, + "title": "Tefvîznâme", + "poet": "Erzurumlu İbrahim Hakkı", + "rating": 9.0, + "poem": "Hak şerleri hayr eyler\nZan etme ki ğayr eyler\nÂrif ânı seyr eyler\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nSen Hakka tevekkül kıl\nTefvîz it ve râhat bul\nSabr eyle ve râzı ol\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nKalbin Âna berk eyle\nTedbîrini terk eyle\nTakdîrini derk eyle\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nHallâk-ı Rahîm Oldur\nRezzâk-ı Kerîm Oldur\nFa’âl-i Hakîm Oldur\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nBil kâdî-i hâcâtı\nKıl Âna münâcâtı\nTerk eyle murâdâtı\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nBir işi murâd etme\nOlduysa inâd etme\nHaktandır o red etme\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nHakkîn olıcak işler\nBoşdur gam u teşvişler\nOl hikmetini işler\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nHep işleri fâikdır\nBirbirine lâyıkdır\nNeylerse muvâfıkdır\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nDilden gamı dûr eyle\nRabbinle huzûr eyle\nTefvîz-i ümûr eyle\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nSen adli zulüm sanma\nTeslim ol oda yanma\nSabr et sakın usanma\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nDeme şu niçin şöyle\nYerincedir ol öyle\nBak sonuna sabr eyle\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nHiç kimseye hor bakma\nİncitme gönül yıkma\nSen nefsine yan çıkma\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nMü’min işi reng olmaz\nÂkıl huyu ceng olmaz\nÂrif dili teng olmaz\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nHoş sabr-ı cemîlimdir\nTakdîr-i kefîlimdir\nAllah kim vekîlimdir\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nHer dilde Ânın adı\nHer canda Ânın yâdı\nHer kuladır imdâdı\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nNâçâr kalıcak yerde\nNâgâh açar ol perde\nDermân eder ol derde\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nHer kuluna her ânda\nGeh kahr u geh ihsânda\nHer ânda O bir şânda\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nGeh mu’tî u geh mânî’\nGeh dârr u gehî nâfî’\nGeh hâfid u geh râfî’\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nGeh bay ider geh miskin\nGeh hurrem ü geh ğamgîn\nGeh şûh u gehî sengîn\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler...\n\nGeh ‘abdin ider ârif\nGeh eymen u geh hâif\nHer kalbi odır sârif\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nGeh kalbini boş eyler\nGeh hulkını hoş eyler\nGeh ‘ışkına dûş eyler\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nAz ye az uyu az iç\nTen mezbelesinden geç\nDil gülşenine gel göç\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nBu nâs ile yorulma\nNefsinle dahî kalma\nKalbinden ırağ olma\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nGeçmişle geri kalma\nMüstakbele hem dalma\nHâl ile dahî olma\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nHer dem Ânı zikr eyle\nZeyrekliği koy şöyle\nHayrân-ı Hak ol söyle\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nGel hayrete dal bir yol\nKendin unut Ânı bul\nKoy gafleti hâzır ol\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nHer sözde nasîhat var\nHer nesnede zînet var\nHer işte ganîmet var\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nHep remz ü işârettir\nHep ğamz ü beşâretdir\nHep ayn-ı inâyetdir\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nHer söyleyeni dinle\nOl söyleteni anla\nHoş eyle kabul canla\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nBil elsine-i halkı\nAklâm-ı Hak ey Hakkî\nÖğren edeb ü hulkı\nMevlâ görelim neyler\nNeylerse güzel eyler…\n\nVallâhi güzel etmiş,\nBillâhi güzel etmiş,\nTallâhi güzel etmiş,\nAllah görelim netmiş,\nNetmişse güzel etmiş…" + }, + { + "id": 41537.0, + "title": "Toprak", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Dost dost diye nicesine sarıldım \nBenim sâdık yârim kara topraktır \nBeyhude dolandım boşa yoruldum \nBenim sâdık yârim kara topraktır.\n\nNice güzellere bağlandım kaldım \nNe bir vefa gördüm ne fayda buldum \nHer türlü isteğim topraktan aldım \nBenim sadık yarim kara topraktır.. \n\nKoyun verdi kuzu verdi süt verdi \nYemek verdi ekmek verdi et verdi \nKazma ile döğmeyince kıt verdi \nBenim sadık yarim kara topraktır.. \n\nAdem'den bu deme neslim getirdi \nBana türlü türlü meyva yetirdi \nHer gün beni tepesinde götürdü \nBenim sadık yarim kara topraktır.. \n\nKarnın yardım kazmayınan belinen \nYüzün yırttım tırnağınan elinen \nYine beni karşıladı gülünen \nBenim sadık yarim kara topraktır.. \n\nİşkence yaptıkca bana gülerdi \nBunda yalan yoktur herkes de gördü \nBir çekirdek verdim dört bostan verdi \nBenim sadık yarim kara topraktır.. \n\nHavaya bakarsam hava alırım \nToprağa bakarsam dua alırım \nTopraktan ayrılsam nerde kalırım \nBenim sadık yarim kara topraktır.. \n\nDileğin var ise iste Allah'tan \nAlmak için uzak gitme topraktan \nCömertlik toprağa verilmiş Hak'tan \nBenim sadık yarim kara topraktır.. \n\nHakikat ararsan açık bir nokta \nAllah kula yakın kul da Allaha \nHak'kın hazinesi gizli toprakta \nBenim sadık yarim kara topraktır.. \n\nBütün kusurlarım toprak gizliyor \nMerhem çalıp yaralarım düzlüyor \nKolun açmış yollarımı gözlüyor \nBenim sadık yarim kara topraktır.. \n\nHer kim olursa bu sırra mazhar \nDünyaya bırakır ölmez bir eser \nGün gelir Veysel'i bağrına basar \nBenim sadık yarim kara topraktır." + }, + { + "id": 582047.0, + "title": "Elele Büyüttük Sevgiyi", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 8.0, + "poem": "Birlikte öğrendik seninle\navcumuzda yüreği çarpan\nkuşa sevgiyi\n\nelele duyduk kumsalda denizin\nmilyon yılda yonttuğu\ntaşa sevgiyi\n\ntırtılları tanıdık seninle baharda\ntırtılken daha sevmeyi öğrendik\nsevgiden üreyen kelebeği\n\ntoprağı evimiz gibi sevdik seninle \nbirlikte sevdik kuru toprakta\nev küren köstebeği\n\nköstebeğinden toprağına taşına\ntırtılından kelebeğine kuşuna\nelele sevdik bu dünyayı\n\nacısıyla sevinciyle sevdik\nyazıyla kışıyla sevdik\nköy-köy ülke-ülke \n\ngökler gibi sardı dünyayı\nyağmur gibi sızdı dünyaya\ndünya kadar oldu sevgimiz\n\nelele büyütüp elele derdik\nelele derip insana verdik\nverdikçe çoğalan sevgimizi" + }, + { + "id": 104872.0, + "title": "Varidat", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 8.0, + "poem": "Can kuşunun her zeman ezkarıdır Varidat\nAkl u hayalin heman efkarıdır Varidat\n\nİşidicek adını duydu canım tadını\nBildim ki ariflerin esrarıdır Varidat\n\nSıdkile gönlün sever görmeye canım iver\nAnıniçün kim Hakk'ın emvarıdır Varidat\n\nOl dürr-i yekdane'nin kadri bilinmez anın\nBu dil-i viyrane'nin mi'marıdır Varidat\n\nGerçi kütüb çok yazar İlm-i Ledün'den haber\nCümlesi bir bağçedir ezkarıdır Varidat\n\nİlm-i Füsus'la tamu odları söner kamu\nAnın yerinde biten gülzarıdır Varidat\n\nMuhyeddin ü Bedrettin etdiler ihyay-ı din\nDerya Niyazi 'Füsus' enkarıdır 'Varidat'" + }, + { + "id": 17737.0, + "title": "Birliğe Ulaş", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Beri gel, daha beri, daha beri.\nBu yol vuruculuk nereye dek böyle?\nBu hır gür, bu savaş nereye dek?\nSen bensin işte, ben senim işte.\n\nNe diye bu direnme böyle, ne diye?\nNe diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?\nTopumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek,\nne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?\n\nZengin yoksulu hor görür, ne diye?\nSağ soluna yan bakar, ne diye?\nİkisi de senin elin, ikiside,\npeki, kutlu ne, kutsuz ne?\n\nTopumuz bir tek inciyiz, bir tek.\nbaşımız da tek, aklımız da tek.\nNe diye iki görür olup kalmışız\niki büklüm gökkubbenin altında, ne diye?\n\nSen habire gevele dur bakalım,\nhabire 'usul boylu birlik çam ağacı' de,\nsonu nereye varır bunun, nereye?\n\nŞu beş duyudan, altı yönden\nvarını yoğunu birliğe çek, birliğe.\nKendine gel, benlikten çık, uzak dur,\ninsanlara karıl, insanlara,\ninsanlarla bir ol.\nİnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz.\nKendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane.\n\nErkek arslan dilediğini yapar, dilediğini.\nKöpek köpekliğini ede durur, k��pekliğini.\nTertemiz can canlığını işler, canlığını.\nBeden de bedenliğini yapar, bedenliğini.\n\nAma sen canı da bir bil, bedeni de,\nyalnız sayıda çoktur onlar, alabildiğine,\nhani bademler gibi, bademler gibi.\nAma hepsindeki yağ bir.\n\nDünyada nice diller var, nice diller,\nama hepsin de anlam bir.\nSen kapları, testileri hele bir kır,\nsular nasıl bir yol tutar, gider.\nHele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak,\ncan nasıl koşar, bunu canlara iletir." + }, + { + "id": 46060.0, + "title": "Rahmet", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Yaradan, rahmetini kahrından üstün saydı; \nNe olurdu halimiz, gözyaşı olmasaydı?" + }, + { + "id": 42343.0, + "title": "Bizimkiler", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Üç cins at, üç cins tosun salsak yukarı kata\nÜç gün sonra üç katır, üç sağmal inek çıkar.\nZamanda mı, yerde mi, yoksa bizde mi hata? \nYapıp uçurduğumuz kartallar sinek çıkar.\n\nBeşinci Mevsim" + }, + { + "id": 15552.0, + "title": "Eski Libas Gibi Aşıkın Gönlü", + "poet": "Seyrani", + "rating": 8.0, + "poem": "Eski libas gibi aşıkın gönlü\nSöküldükten sonra dikilmez imiş\nGüzel sever isen gerdanı benli\nHer güzelin kahrı çekilmez imiş\n\nBülbül daldan dala yapıyor sekiş\nO sebepten gülle ediyor çekiş\nAşkın iğnesiyle dikilen dikiş\nKıyamete kadar sökülmez imiş\n\nSevdiğim değildin böylece ezel\nAşkının bağına düşürdün gazel\nİbrişimden nazik saydığım güzel\nMeğer pulat gibi bükülmez imiş\n\nSeyrani'nin gözü gamla yaş imiş\nBenim derdim her dertlere baş imiş\nBen bağrımı toprak sandım taş imiş\nMeğer taşa tohum ekilmez imiş" + }, + { + "id": 27193.0, + "title": "Korkuyor", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 9.0, + "poem": "İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. \nSevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.\nDüşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. \nKonuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.\nDuygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. \nYaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. \nUnutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermedigi için. \nVe ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için." + }, + { + "id": 43104.0, + "title": "Bir Halin Var Özlüyorum (Yakınma)", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir halin var seviyorum \nKüçük ellerinden daha çok\nBir halin var özlüyorum \nSıcak dudaklarında yok\n\nYıldızlı gözlerinde ayrı ufuk \nBir halin var düşünüyorum\nBir halin var gülüyorum\nArsız burnunda çocuk\n\nBir halin var özlüyorum" + }, + { + "id": 6871.0, + "title": "On Ayrılık Şiiri 6", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Geçmiş zaman\nAnımsanıyorsa,şimdidir;\nKoparılıp atılır ya da\nBir yaprak gibi bir defterden\n\nKoparılıp atılan\nÇırpınan bir yürek olabilir,\nYa da bir yaz gecesi,\nYıldızları can çekişen" + }, + { + "id": 348030.0, + "title": "Bakışsız Bir Kedi Kara", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 7.0, + "poem": "Gelir dalgın bir cambaz. \nGeç saatlerin denizinden. \nÜfler lambayı.\nUzanır ağladığım yanıma. \nDanyal yalvaç için. \nAşağıda bir kör kadın.\nHısım. \nSayıklar bir dilde bilmediğim. \nGöğsünde ağır bir kelebek.\nİçinde kırık çekmeceler.\n İçer içki Üzünç Teyze tavanarasında. \nİşler gergef. \nİnsancıl okullardan kovgun. \nGeçer sokaktan bakışsız bir\nKedi Kara. \nÇuvalında yeni ölmüş bir çocuk. \nKanatları sığmamış.\nBağırır Eskici Dede. \nBir korsan gemisi! girmiş körfeze." + }, + { + "id": 34306.0, + "title": "Artı Sonsuz", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "yağmurun yerden göğe yağdığı\nbu gece yasak bölgedeyim\nbüyük çingenelerin çaldığı\nkaçak silahların içindeyim\nsevişmek kapısının kapandığı\n\nbir nabız yoklar ki daima\nhızlı bir nabız yoklar elim\nöpüştüklerim hırsızlama\nçirkin bir ağızda dişlerim\nbir bıçak değer dudağıma\n\ngök yarıldıkça şimşeklerden\nsoğuk aynalarda kilitliyim\ntırnaklarımdaki elektrikten\nsu gibi erir iliştiklerim\nkıvılcımlar uçar kirpiklerimden\n\ndoğumdan öncesini yaşıyorum\nhenüz belli olmadı kimliğim\nvücudunu arıyor ruhum\nbir yerde atomun çekirdeğiyim\nbir yerde artı sonsuzum" + }, + { + "id": 20119.0, + "title": "Mümkünüm Yok", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 5.0, + "poem": "plastik tadında yediğim içtiğim \nyaz kış gözlerimi örseliyor duvar \npaslanıyor demir gelip boyuyorlar \nhep aynı renkte ölemem \nbeton tuttu ayaklarım dışarda kar \nkarın altında toprak nasıl hasretim \nbir kuşun kanatları geçiyor üzerimden \nbin kanat bakıyorum parmaklığa \naklı gidiyor nöbetçinin \n\nkırk yıllık yoldan tanırım ben soğukları \nama asıl baharların erbabıyım \nyine yorgun argın aşacak dağları \nyine kapıma yıkılacak karanfil \nelleriyle koymuş gibi bulacaklar \nbadem mi olur erik mi çağla mı \nkendi dalından asacaklar baharı \nkaç yıl oldu alışamadım \nmümkünüm yok bu kez firarım \n\naklı gidiyor nöbetçinin tüfek tüfek kalıyor \ntezkeresi yakın hırsla parmaklarını sayıyor \ngöz gez arpacık bakıyor fena bakıyor \ngece dehşetli uzuyor duvarı iniyorum \ntoprağa basmalıyım bir kuşu uçmalıyım \ndeli esmeli poyraz bir dal parçası azbiraz \nmutlak duvarı aşmalı yoksa duramam \ngövdemi mıhlasalar bahara kalamam \nmümkünüm yok bu kez firarım \n\nhırsla parmaklarını sayıyor baştan sayıyor \ntezkeresi yakın düşleri kayıyor \napansız bin basamak nöbetçi kulesi \nyapayalnız ağzında uçurumun apansız \nkar etmiyor parka ah ne çocukça ıslık \nbeter üşüyor tetik otomatiğe düşüyor \nben bahara kalamam ay batarken \nşafak şafak açarken yaban süseni ben \nyalnayak fırlıyorum duvarın dibinden \n\nbir ses canavarlaşacak ardımdan \ndöne döne sırtımı yakacak \nciğerimi bulacak beni toprağa yıkacak \nvu-ra-cak mümkünü yok \nbir ödül bir tezkere alacak \nkaraköy'de bir orospuyla yatacak \nkaç bahar büyüğüm ondan \nonda hiç bahar açmayacak \nmümkünüm yok bu kez firarım" + }, + { + "id": 17740.0, + "title": "Güneşe Kulum Ben", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Mademki ben güneşe kulum, \ngüneşten söz açmalıyım size.\nMademki gece değilim ben, \nmademki karanlığa tapmıyorum, \ndüşten dem vurmak nafile.\n\nMademki tıpkı güneşe benziyorum, \nelimi eteğimi çekmeliyim üzerinden\nferah, mâmur olan yerin.\nMademki tıpkı güneşe benziyorum, \ndoğmalıyım ortasında harabelerin.\n\nGerçi bugün bir kuru elmayım, \nama değerim ağacımdan çok.\nGerçi sarhoşum, yıkılmışım ama\ndoğru lâf etmedeyim, \nerkekçe konuşmadayım.\n\nBenim gönlümün kokusu\nyöresindeki topraktan gelir.\nBen o topraktan utanırım da\nnedense bir tek söz söyleyemem\nsuya dair.\n\nGüzel yüzünden kaldır perdeni, \nböyle konuşmayı yakıştırma bana.\nTaş gibi kaskatıysa senin kalbin, \nbak benim kalbim yanmış, ateş haline gelmiş.\nBir iyilik eder, şişeyi alırsan eline, \nbir de bakacaksın ki kadehle şarap bende dile gelmiş." + }, + { + "id": 82917.0, + "title": "Bir Gün İcadiye'de", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir gün Icadiye`de veya Sultantepe`de, \nBir beste kanatlanir, birden oldugun yerde\nBir kainat acilir, genis, sonsuz, büyülü, \nBu günün rüzgarinda yikanan mazi gülü\nDagilir yaprak yaprak hayalindeki suya\nBir baska gözle bakarsin ömür denen uykuya.\n\nBelki en hulyalisi duydugun masallarin\nO safak saltanati korularda dallarin\nHer ufku tek basina bekleyen eski camlar\nBir sir gibi ömründen sizdirilmis aksamlar, \nArdicla kestanenin her yillik macerasi\nHarap mezarliklarda ölülerin duasi\nGelir ve tekrar dogar ölmüs sandigin aska\nAnlarsin ölüm yoktur gecen zamandan baska." + }, + { + "id": 105335.0, + "title": "Garip Turna Bizi Senden Sorana", + "poet": "Gevheri", + "rating": 7.0, + "poem": "Garip turna bizi senden sorana\nŞimdi bir yavruya kuldur diyesin\nAşkın zincirini takmış boynuna\nDevr içinde Mecnun oldur diyesin\n\nGece gündüz ağlar hiç bir dem gülmez\nUnutmuş eşini dostunu bilmez\nSevmiş bir güzeli artık vazgelmez\nAşık olmak müşkül haldir diyesin\n\nTerkeylemiş eşi ile dostunu\nAbdal olmuş eğne almış postunu\nGelen geçen çiğner oldu üstünü\nAyaklar altında yoldur diyesin\n\nA zalim engeller yolumu bağlar \nYarimin hasreti ciğerim dağlar\nAb-ı revan olmuş durmayıp çağlar\nŞol akan yaşları seldir diyesin\n\nGevheri der bilmem ben ne olduğum \nGurbet illerinde durup kaldığım\nAceplemem beyim şimdi solduğum\nBülbülün mekanı güldür diyesin" + }, + { + "id": 5436.0, + "title": "Sen Nerdesin?", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "Caddeden sokaklara doğru sesler elendi, \nPencereler kapandı, kapılar sürmelendi.\nBir kömür dumanıyle tütsülendi akşamlar, \nGurbete düşmüşlerin başına çöktü damlar...\nSon yolcunun gömüldü yolda son adımları, \nBekçi sert bir vuruşla kırdı kaldırımları.\nMezarda ölü gibi yalnız kaldım odamda: \nYanan alnım duvarda, sönen gözlerim camda, \nYuvamı çiçekledim, sen bir meleksin diye, \nYollarını bekledim görüneceksin diye.\nSenin için kandiller tutuştu kendisinden, \nResmine sürme çektim kandillerin isinden.\nSaksıda incilendi yapraklar senin için, \nSöylendi gelmez diye uzaklar senin için...\nSaatler saatleri vurdu çelik sesiyle, \nSaatler son gecemin geçti cenazesiyle, \nNihayet ben ağlarken toprağın yüzü güldü, \nSokaklardan caddeye doğru sesler döküldü..." + }, + { + "id": 831810.0, + "title": "Yanlış Arkadaşlar İçin", + "poet": "Friedrich Nietzsche", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen, ey çalan, gözlerin masum mu sanırsın \nAşırdığın bir tek düşünce mi, aldanırsın! \nKim ki böyle hem şerefli ve namussuz \nYemlen avuç dolusu sana verilenden sonsuz \nAl benden olan herşeyi \nYe kalan masumluğu da temizlen ey domuz! \n\nFriedrich NİETZSCHE \n\nAlmanca aslından çeviren: Şaban Öztürk\n\nFür falsche Freunde \n\nDu stahlst, dein Auge ist nicht rein — \nNur Einen Gedanken stahlst du? — Nein, \nWer darf so frech bescheiden sein! \nNimm diese Handvoll obendrein — \nNimm all mein Mein — \nUnd friß dich rein daran, du Schwein! \n\nFriedrich NİETZSCHE" + }, + { + "id": 173611.0, + "title": "Sevgiliye Üç Sual", + "poet": "Ömer Bedrettin Uşaklı", + "rating": 8.0, + "poem": "İnerken çiçekli bir uçuruma\nGönül yoldaşından ayrılır mısın? \nÇıplak kollarına hasret boynuma\nBir çılgın neşeyle sarılır mısın? ...\n\nGece bahçelerde kalma her zaman,\nŞen güneş yüzüne doğmadan uyan.\nBir sabah rüyanı tamamlamadan\nUykundan uyanırsam darılır mısın? .." + }, + { + "id": 43371.0, + "title": "Kızıl Afiş", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 6.0, + "poem": "İstediğiniz ne zaferdi ne gözyaşı\nNe hüzünlü org ne papazın son duası\nOn bir yıl nedir ki on bir yıl\nYaptığınız kullanmaktı silahlarınızı\nÖlüm gözünü kamaştırmaz partizanın\nAsıldı yüzleriniz tüm duvarlara\nGece ve sabah karasıydınız, korkutucu, süzgün\nBir afiştiniz, kızıl bir kan lekesi gibi\nAdlarınızı bile söylemek öylesine güçtü ki\nGelip geçende dehşet etkisi yaratın istediler\nSizi kimse Fransız olarak görmez gibiydi\nGün boyu bakmadan geçti gitti insanlar\nKimi parmaklar durmadı ama karartmada\n'Fransa için öldüler' yazdı afişe" + }, + { + "id": 123.0, + "title": "Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "``Telgrafın tellerini kurşunlamalı’’\nÖyle değildi bu türkü bilirim\nBir de içime\n-Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-\nBir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek\nBazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen\nHaberler bilirim mektuplar bilirim.\n\nGamdan dağlar kurmalıyım\nKayaları kelimeler olan\nKırk ikindi saymalıyım\nKırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma\nSaçlarının akışını anar anmaz omuzlarından\nBaştan ayağa ıslanmalıyım\nGam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım.\n\nİçimde kaynayan bir mahşer var\nBu mahşer birde annelerinin kalbinde kaynar\nÇünkü onlar yün örerken pencere önlerinde\nYa da çamaşır sererken bahçelerinde\nBirden alıverirler kara haberini\nOkul dönüşü bir trafik kazasında \nCan veren oğullarının.\n\nBir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim\nBir dolmuşta yorgun şoförler için bestelenmiş\nBir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine\nKaranlık sokaklarına dalarak şehirlerin \nBeton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan\nYa da melal denizi parkların ıssız yerlerinde\nÖrneğin Hint Okyanusu gibi derin\nİsyanın kapkara sularına dalan.\n\nNice akşamlar bilirim ki\nKaranlığını\nBir millet hastanesinde\nDokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda\nBaşını kalorifer borularına gömmüş\nBeyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden\nHaber sormaya korkan\nGenç kızların yüreğinden almıştır.\n\nBir de baharlar bilirim \nApartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği\nAnadolu bozkırlarında\nİstanbul’dan çıkıp Diyarbekir’e doğru\nTekerleri yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen\nCesur otobüs pencerelerinden\nBilinçsiz bir baş kayması ile görülen \nEvrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında\nÇıplak ayakları yumuşak topraklara batmış ırgat çocuklarının\nBir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken\nDiğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen.\n\nYazlar bilirim memleketime özgü\nYiğit köy delikanlılarının\nİncir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları\nBirinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan\nÜstüne cehennem güneşlerde göğermiş mor sinekler konup kalkan\nDiğeri kan ter içinde yayla yollarında\nMavzerinin demirini alnına dayamış\nYüreği susuzluktan bunalan\nİçinden mahpushane çeşmeleri akan\nAnsızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp\nApansız silahına davranan\nNice delikanlıların figüranlık yaptığı\nYazlar bilirim memleketime özgü\n\nGüzler bilirim ülkeme dair\nKarşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir \nKalakalmış bir kıyıda melül ve tenha\nKalbim gibi\nKaybolmuş daracık ceplerinde elleri\nTitreyen kenar mahalle çocukları\nBir sıcak somun için, yalın kat bir don için\nDökülürler bulvarlara yapraklar gibi.\n\nKadınlar bilirim ülkeme ait\nYürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak\nGöğüsleri Çukurova gibi münbit\nDağ gibi otururlar evlerinde \nLimanlar gemileri nasıl beklerse \nÖyle beklerler erkeklerini\nYaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi.\n\nİsyan şiirleri bilirim sonra\nKelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden\nHarfler harp düzeni almıştır mısralarında\nKimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır\nKimi bir soygun sofrasında ışıklı sofralarda\nHırsızın gırtlağına tıkanmıştır.\n\nMüslüman yürekler bilirim daha\nKızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet\nEller bilirim haşin hoyrat mert\nAlınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır\nHer kırışığı sorulacak bir hesabı\nHer çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır.\n\nBütün bunların üstüne\nHepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim\nVatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim\nSonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli\nAdın kurtuluştur ama söylememeliyim\nCan kuşum, umudum, canım sevgilim." + }, + { + "id": 43953.0, + "title": "Şiire Tutunmak", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Yok başka hiçbir umarın\nEn granit kayanın en ortasında\nBalta girmemiş karanlıklarında kıpırtısız\nYa ölmektir kurtuluşun\nYada şiir tutunmak\n\nO en gergin tele şöyle bir dokun\nSon tınıyla tel kopsun\nAyak sesleri duyulsun ölümün\nHer yanın her yönün çıkmaz\nNereye baksan yok\nHiç bile herşey sayılır o bulunduğun yerde\nKurtarırsa kurtarır ancak\nYine şiire tutunmak." + }, + { + "id": 100574.0, + "title": "Kalbimin Derinlerinden", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 8.0, + "poem": "Kalbimin derinlerinden bir kuş uyandı\nve uçtu gökyüzüne doğru. \nYükseldikçe, daha ve daha, \nbüyümeye başladı daha da.\n\nÖnce bir kırlangıç gibiydi, \nsonra tarla kuşu ve kartal, \nsonra bir bahar bulutu misali genleşti\nen sonunda tüm yıldızlı gökleri kapsadı.\n\nKalbimin derinlerinden bir kuş uyandı, \nuçtukça büyüdü, çoğaldı, \noysa yüreğimi hiç terketmemişti..." + }, + { + "id": 55914.0, + "title": "Sen Bir Dağsın Esmer Adamların Durmadan Kazdığı", + "poet": "Altay Öktem", + "rating": 6.0, + "poem": "bir dünya varsa eğer kitapların yazdığı\nbabamın anlattığı doğruysa yani; öyle bir dünya\nsen dışındasın hem de merkezisin bir anlamda\neğri bir biçimsin birlikte yakalandığımız\n\nkendisiyiz hep suçlanan bir sesin\nyağmurda kaybolmuş bir kedinin korkusuyuz\nya da buna benzer bir şeyiz; hiçbirşeyiz\n\naz çekilen bir ceza gibi tırmanmıştık hayatı\nanımsa; aşk uzun süren uykusuydu evcil bir kışın\nya da öyle sanmıştık; bütün suçları işledik ne güzel\n\nşimdi güpegündüz ben bir dağı kazmaya gidiyorum\nsen bir dağsın esmer adamların durmadan kazdığı\n\nhep başkalarının kollarında seviyoruz hayatı\nraydan çıkan tren ne kadar severse enkazını\no kadar. onun kadar seviyorum inan suçlarını\n\naşk tek kişiliktir, bütün deliler bilir sayı saymasını\nve sarılıp yatmanın anlamı yoktur kaldırımlarda\neğer fazla yaşlanmışsak bir anda. fazla ıslanmışsak\nhiçbir acı dönüşmez başka bir acıya\n\nbir dünya varsa eğer kitapların yazdığı\nyırt bütün kitapları. beni sevdiğini kanıtla\nyatağını açık tut bütün aşklara" + }, + { + "id": 50713.0, + "title": "Güzel Yar", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Değme benim gamlı yaslı gönlümü\nBu yareyi saramazsın güzel yar\nÖmür boyu dağlar çıktı önüme\nYollar duman varamazsın güzel yar\n\nAyrılık derdinin kökü derinde\nIşık bitmiş gözlerimin ferinde\nBaykuşlar dem tutar çadır yerinde\nBu yaylada duramazsın güzel yar\n\nMahzuni Şerif 'im geldimde geçtim\nAyrılık şarabın ahile içtim\nBoş tarlaya rüzğar ektim yel biçtim\nSen bu sırra eremezsin güzel yar" + }, + { + "id": 776653.0, + "title": "Ey Çok Kitap Okuyan", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey çok kitaplar okuyan sen mi tutarsın bana dak\nTâ bilesin sırrı ayan gel aşktan oku bir sebak\n\nGer sen seni bildin ise sûret terkin urdun ise\nSıfat nedir bildin ise ne kim edersen bana hak\n\nBilmeyesin bed-nâm u nâm bir ola sana has u âm\nBildim ise ilmi tamam gel aşkdan oku bir sebak\n\nOkumagıl ilmin yüzün ilme amel gerek güzin\nAç gönülden bâtın gözün âşık ma’şûk hâline bak\n\nBakgıl âşık ne işdedir ma’şûka ol cünbiştedir\nİkisi bir teşviştedir iki sanıp bakma ırak\n\nİkilikten geçemedin hâli hâlden seçemedin\nDosttan yana uçamadın fakılık oldu sana fak\n\nCübbe vü hırka tâc ü taht verse gerekti aşka baç\nDörtyüz mürîd ü elli hac terkeyledi Abdülrezzak\n\nOnun gibi din ulusu hâc öptü çaldı nâkûsu\nSen dahî bırak nâmusu gel beri putun oda yak\n\nÂşık ma’şûk birdir bile aşktan gelir her söz dile\nBîçâre YÛNUS ne bile ne kara okudu ne ak" + }, + { + "id": 6913.0, + "title": "Sevgiyle", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin\nTekkede, manastırda eremezsin\nBir kez gerçekten sevdin mi dünyada\nCennetin cehennemin üstündesin.\n\nBir sır daha var, çözdüklerimizden başka\nBir ışık daha var, bu ışıklardan başka\nHiç bir yaptığınla yetinme, geç öteye!\nBir şey daha var, bütün yaptıklarından başka." + }, + { + "id": 2136965.0, + "title": "Ah, Ben Uykudayken Sen Başucuma Gelsen", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 9.0, + "poem": "Ah, ben uykudayken sen başucuma gelsen,\nPetrarca'yı ziyaret ettiği gibi Laura'nın, (1) \nDeğse bana nefesin tam yanımdan geçerken,\n\t\tİşte o zaman birden\n\t\tAralanır dudağım! \n\nKaç zamandır tutsağı karanlık bir hayalin,\nBitmeli mi bu rüya? Şu kederli yüzüme,\nBir yıldız gibi doğsun senin o gözlerin,\n\t\tİşte o an düşlerim\n\t\tAydınlanacak yine! \n\nBir kıvılcımın uçuştuğu dudaklarıma\nTanrı'nın arıttığı o aşk parıltılarına,\nBir öpücük kondur, melekten kadına dön,\n\t\tAh o zaman ruhum\n\t\tUyanır uykusundan! \n\n(1) İtalyan ozanı Petrarca (1304-74) şiirlerinden birinde ölümünden sonra\nşiirlerinin kadın kahramanı Laura tarafından mezarının ziyaret edildiğini düşler.\n\nÇeviren: Tozan ALKAN" + }, + { + "id": 19534.0, + "title": "Deniz Heykel Tutmaz", + "poet": "Mevlâna İdris Zengin", + "rating": 8.0, + "poem": "İnandır beni dünya\nİnandır yaşadıklarıma\n\nGüçlüydüm\nUzaklardan gelir uzaklara gider sonbaharlara şaşırmazdım\nYüzümün gizli yerlerine ansızın binlerce resmiyle yağan bir harf\nBir harf vurdu beni dünya\nİncecik bir çınar yaprağı düştü üstüme sarsıldı kalbim\nToprağa yağmur düşüyordu ah nasıl düşüyordu\nBir harf durmadan durmadan üşüyordu\nUzaklardan gelir uzaklara giderdim artık yıkıldım\nBen bu yıkılışı yağmurlardan öğrendim\n\nAkşamı önüme bırakıp giden adam haklıydı\nKentler ayrıntıydı haritalar ayrıntıydı\nİçinde tükendiğim şu hain hayatta\nHerkesin yalnızlığı duvarda asılıydı\nNasıl söylesem dünya nereye bakıp söylesem\nÇekinerek yaşadığım yılları her akşam\nÇekinmeden ateşe attığımı nasıl söylesem\nBen sana emanetim bırakma beni\nDağıtma yüzümün menekşelerini\nBu şarkıyı yalnız bitirmek istemiyorum bunu nasıl söylesem\nO harf yanlış denizlerde boğulurken\nBen doğru bir kelime olamam\n\nİnandır beni dünya\nYıllar geçti ve birşey kaybetmedim hayretimden\nHerkes bir saat alsa da çoğalmaz zaman\nVe ben bazı şeyleri açıklayamam\nYetmezken birimizin açtığı boşlukta yalnız kalmaya\nNeden kapansın göğsümde taşıdığım bu güzel yara\nKader kimi seçerse kaptan o olsun\nBen hangi pazartesiyi beklediğimi bilmiyorum" + }, + { + "id": 588706.0, + "title": "Köylü Kadınlar", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 7.0, + "poem": "köylü kadınlar\nfistanları güllü kadınlar\n\ntopraktan doğup da toprağı yoğurandıur onlar\nveresiye canlarını doğurandır onlar\n\nköylü kadınlar\nfistanları güllü kadınlar\n\nyüzleri güneştir onların yanık\nayakları topraktır onların yarık\n\ndoyulmadan güzelliğine\ntarlalarda solandırlar\n\nköylü kadınlar\nfistanları güllü kadınlar" + }, + { + "id": 13351.0, + "title": "Menziller", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Sözün ve yolun baş çeşmesi ruhumun\nCanım içre sevinç verir sözlerin\n\nBaktığın dağların düşüncesi bile ağlatır beni\nHür olurum buyruklarını bir bir donansam sultanım.\n\nAşkın bin gözlü devasa bir baş imiş\nYur her birini uykularından sohbetin\n\nDinlen ey Zarif bilatedbir çok söz açtın\nBu kırık akılla ne cürettir yaptığın" + }, + { + "id": 53965.0, + "title": "Ağıl", + "poet": "Ernesto Che Guevara", + "rating": 8.0, + "poem": "Yaşayan bir şey kalmış taşlarında\ney yeşil şafakların kız kardeşi.\nGerçek mezarları şaşırtır\nellerinin sessizliği.\nRengarenk gözlüklerin türlü keyfiyle\nsorumsuz kazma yaralar kalbini\nve yabancı turistin savurduğu aptalca 'oh'\nçarpar yüzüne gücendiren hakareti.\nAma canlı bir şey vardır.\nKütüklerden bir kucaklayış sunar orman sana\nköklerini tırmalamaktayken merhamet.\nKoca bir celep gösterir övendireyi\ntaht uğruna zaptettiği tapınakların orda, \nve sen ölmüyorsun hala.\nHangi güçtür seni ayakta tutan\nyüzyılların ötesinden\ngençlikte olduğu gibi canlı ve kıpır kıpır? \nHangi tanrı üfler gün sonunda\nhayati soluğunu mezar taşlarında? \nTropiklerin tatlı güneşinden midir? \nSormalı niye Chichen-Itza'da olmaz? diye.\nOrmanların neşeli öpücüğü\nya da kuşların nağmeli şarkısından mıdır? \nVe niye Quirigua'da daha derindir uykusu? \nDağların sarp kayalıkları arasında çarparak\nçınlayan kaynağın yankısından mıdır? \nİnkalar öldü, ne dersek diyelim." + }, + { + "id": 19586.0, + "title": "Çile", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu şehrin sokaklarında her akşam yorgun\nSarışın kızlar dolaşır.\nİsimleri teker teker benim üstüme çıkar\nSevdasını başkaları paylaşır.\n\nBu şehrin evlerinde esmer kadınlar oturur.\nAteş böcekleri gibi geceye karşı gerinir.\nBaşka delikanlılar uzanır yanlarına,\nElalem beni bilir.\n\nBilmiyorum, görmedim, duymadım, tanımadım\nBu sarışın kızlar kim, bu esmer kadınlar kim?\nBirgün bu rezil şehrin rezil sokaklarına \nElveda diyeceğim." + }, + { + "id": 1678546.0, + "title": "Sadece Deli! Sadece Şair!", + "poet": "Friedrich Nietzsche", + "rating": 7.0, + "poem": "Kararan havayla, \nçiyin avuntusu olmaktayken \nyeryüzüne doğru, \ngörülmezce, işitilmeden \n-çünkü yumuşacık patikler giyinir \navutucu çiy, bütün avuntuyla yumuşamışlar gibi- \nanımsarsın sen, sıcak gönül, anımsarsın, \nbir zamanlar nasıl susadığını, \nkutsal gözyaşı ile çiy yağmurlarını özleyerek \nyanıp tutuşurken, bitkinlikle susadığını, \nkem gözlü akşamüstü güneşinin bakışları \nsararmış otlu patikalar üzerinde \nkararmış ağaçların içinden geçip dolaşırken çevrende, \ngüneşin kör edici kor bakışları, acı vermekten haz duyan.\n\n“Hakikatin yavuklusu -sen ha? diye alay ederlerdi- \nhayır! bir şair sadece! \nbir hayvan, kurnaz yırtıcı sürüngen, \nyalan söylemesi gereken, \nbilerek isteyerek yalan söylemek zorunda, \nav arzusunda, \nelvan elvan maskelenmiş, \nkendine maske, \nkendine av \nbu ha –hakikatin yavuklusu? .. \nsadece deli! sadece şair! \nsadece parlak parlak laf eden, \ndeli maskelerinden dışarı renkli renkli konuşan, \nyalancı söz köprülerine tırmanan, \nyalandan gökkuşakları üstünde \nkalp gökler arasında \ndolanıp duran, sürünüp duran- \nsadece deli! sadece şair! .. \n\nBu ha –hakikatin yavuklusu? .. \ndurgun değil, dik donuk soğuk değil, \ntasvirleşmemiş, \nheykelleşmemiş, \ntapınakların önüne dikili değil, \nbir tanrıya kapı bekçisi değil: \nhayır! bu çakılı erdem tasvirlerine düşman, \nyabanlar ona daha rahat tapınaklardan, \nkedi haylazlığıyla dolu \nher pencereden zıplayıp \nhop! her rastlantının peşinden \nkoklaya koklaya her yabanıl ormana dalansın sen, \nyabanıl ormanlarda \nrenkli tüylü yırtıcı hayvanlar arasında \ngünahkarca sağlıklı, güzel, elvan gezinirsin, \narzulu dudaklarınla, \nkutluca alaycı, kutluca şeytani, kutluca kan emici \nyırtıcı yırtıcı, sinsi sinsi, yalancı yalancı gezinirsin... \n\nYa da kartal gibi, uzun, \nuzun dik dik uçuruma, \nkendi uçurumuna bakan kartal gibi... \n\n-Nasıl da yukarıya, \naşağıya, içeriye, \nhep daha derin derinliklere halkalanıyor uçurum! - \nsonra, \nansızın, \ndüz uçuşla \naniden dalarak \nkuzuların üzerine çullanmak, \nbirden aşağıya, yırtıcı açlıkla, \nkuzu arzusunda, \nbütün kuzu ruhlara kızgın, \nöfkeli bütün erdemlice, \nkoyunca, kıvırcık kıvırcık \ngöz kırpıştıran, koyun sütü iyilikle alıklaşmışlara... \n\nBöylesine \nkartalcadır, parsçadır. \nşairin özlemleri, \nsenin özlemlerin, binlerce maske altında, \nsen ey deli! sen ey şair! .. \n\nSen ki bakarken insana, \ntanrı bakar gibidir koyuna- \ninsandaki tanrıyı paralamak \ninsandaki koyunu paralar gibi \nparalarken de gülmek- \n\nBu, işte senin kutluluğun, \nbir parsın, bir kartalın kutluluğu, \nbir şairin, bir delinin kutluluğu! .. \n\nKararan havayla, \nayın orağı \nmor kızıllıklar arasında yeşil yeşil, \nhasetle, sinsi sinsi dolanırken, \n\n-Güne düşman, \nher dolanışta biçerken \ngülden döşekleri gizlice, \nçökertene dek, \ngecenin derinliğine uçuk uçuk gömene dek: \n\nBen de öyle düştüm bir kez \nhakikat çılgınlığımdan aşağıya, \ngün özlemimden aşağıya, \ngünden yorgun, ışıktan bıkkın \n-aşağıya, akşama, gölgeye çöktüm \nbir hakikatten \nbağrı yanık, susamış \n-anımsıyor musun hala, anımsıyor musun, sıcak gönül, \nnasıl susadığını? \nsürülmüştüm \ntüm hakikatten! \nsadece deli! sadece şair! .. \n\nÇev: Oruç Aruoba" + }, + { + "id": 102190.0, + "title": "Her Kim Bana Ağyar İse", + "poet": "Aşık Paşa", + "rating": 7.0, + "poem": "Her kim bana ağyar ise\nHak Tanrı yâr olsun ona\nHer kancaru varır ise\nBağ u bahâr olsun ona\n\nBana ağu sunan kişi\nŞehd ü şeker olsun işi\nKolay gele müşkil işi\nEli erer olsun ona\n\nAcı dirliğim isteyen\nTatlı dirilsin dünyada\nKim ölümüm ister ise\nBin yıl ömür olsun ona\n\nHer kim diler ben hâr olam\nDüşman elinde zâr olam\nDostlar şâd ü düşmanı\nDost mâşuk yâr olsun ona\n\nArdımca taşlar atanı\nHak tahta ağdırsın onu\nÖnüme kuyu kazanı\nGüller nisâr olsun ona\n\nHer kim diler ise benim\nOl dostumdan ayrıldığım\nGözlerinden hicâp gitsin\nDizâr iyân olsun ona\n\nBu Muhlis oğlu Paşa’nın\nGüldüğün istemeyenin\nAğladığın isteyenin\nGözüm pınar olsun ona" + }, + { + "id": 1084545.0, + "title": "Gitme O Güzel Geceye Usulca", + "poet": "Dylan Thomas", + "rating": 8.0, + "poem": "Gitme o güzel geceye usulca \nİhtiyarlık yanmalı ve saçmalamalı gün kapandığında; \nÖfkelen, öfkelen ışığın ölümünün karşısında. \n\nAkıllı adamlar, bilmelerine rağmen karanlığa gömüleceklerini sonlarında, \nSözleri şimşek çaktırmamış olduğu içindir ki onlar \nGitmezler o güzel geceye usulca. \n\nİyi insanlar, son defa ellerini sallarlar, öylesine ateşli bağırarak. \nFaydasız işleri, yeşil bir koyda dans ediyor olabilir ama onlar da, \nÖfkelenirler, öfkelenirler ışığın ölümünün karşısında. \n\nGüneşi uçarken yakalamış olan vahşi insanlar, \nVe öğrenen, çok geç, yas tuttuklarını onun yolunda, \nGitmezler o güzel geceye usulca. \n\nKör gözlerin göktaşı gibi alevlenip ve şenlenmesini \nKör eden bir görme gücüyle gören ağır hasta adamlar da \nÖfkelenirler, öfkelenirler ışığın ölümünün karşısında. \n\nVe sen, benim babam, hüzünlü tepede, orada \nYalvarırım, lanetle ve kutsa beni şimdi acımasız göz yaşlarınla. \nAma gitme o güzel geceye usulca. \nÖfkelen, öfkelen ışığın ölümünün karşısında." + }, + { + "id": 491.0, + "title": "Umarsız Aşka Gazel", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 8.0, + "poem": "Gelmek istemiyor gece\nNe sen gelebiliyorsun o yüzden\nNe de ben gidebiliyorum.\nAma ben gideceğim.\nAkrepten bir güneş şakağımı yesede.\nAma sen geleceksin.\nDilin tuzlu yağmurlarca yakılmış.\n\nGelmek istemiyor gün.\nNe sen gelebiliyorsun o yüzden.\nNe de ben gidebiliyorum.\nAma ben gideceğim.\nKurbagalara atarak ağzımda çiğnediğim karanfili.\nAma sen geleceksin.\nÇamurlu lağımından karanlığın.\n\nGelmek istemiyor.\nNe gün,\nNe gece.\nÖlebiliriz o yüzden.\nBen senin uğruna.\nSen de benim.." + }, + { + "id": 236752.0, + "title": "Gel", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "\t\tGEL \n\n\t\t\t'Gelmezsen yeminli gülmez talihim \n\t\t\tSenin ellerinde ölüm tarihim'\n\n\tGeçmiş zamanları sildim takvimden\n\tSana ayarladım bütün saatleri\n\tSana hazırladım bütün yarınları\n\tGel! \n\n\tBütün papatyalı sokakları sereceğim ayaklarına\n\tBütün gecelere bembeyaz elbiseler giydireceğim\n\tBir yastık gibi hazır kollarım ipek uykularına\n\tGel! \n\n\tGözlerim tetikte dönüşünü bekliyor\n\tEllerim sana yaşanmamış mutluluklar örüyor\n\tBir kuş gibi bırakacağım kalbimi avuçlarına\n\tGel! \n\n\tDudaklarında dudaklarımın tuzu\n\tBakışlarında yüreğimin buzu\n\tAyak sesinde mutluluğun dizi çözülsün artık\n\tGel! \n\n\tÇoktan tutuşmaya hazır seninle\n\tBu can bu beden bu yürek yangını kül\n\tKapıda zil masamda mum vazomda gül\n\tSeni bekliyor\n\tGel! \n\n\tİçimde bir telaş bir heyecan bir düğün\n\tSevinçten ölmezsem eğer döndüğün gün\n\tSeninle yepyeni bir tarih yazacağım\n\tGel!" + }, + { + "id": 67310.0, + "title": "Çalınmış Yürek", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 6.0, + "poem": "Üzgün yüreğim akıyor gemiye, \nBir gevişlik tütün salyası gibi; \nÇorba artıkları yüzümde, niye? \nÜzgün yüreğim akıyor gemiye; \nYa bu kaba saba sözler ne diye? \nAdamların bu zevzek gülüşleri? \nÜzgün yüreğim akıyor gemiye\nBir gevişlik tütün salyası gibi.\n\nHep belden aşağı edepsiz laflar\nOnu nasıl baştan çıkardı, bakın! \nDümende de o biçim resimler var, \nSevişmeler, kalkmış cinsel organlar...\nSiz ey beni büyüleyen dalgalar, \nAlın kirli yüreğimi, arıtın\nHep belden aşağı edepsiz laflar\nO'nu nasıl baştan çıkardı, bakın! \n\nTütünün posası çıktı çıkacak\nEy çalınmış yürek n'eyleyeceğim? \nAyyaş hıçkırıkları başlayacak, \nTütünün posası çıktı çıkacak; \nMidem boşalıp boşalıp dolacak, \nBen ki, yenmiş yutulmuşsa yüreğim, \n- Tütünün posası çıktı çıkacak -\nEy çalınmış yürek n'eyleyeceğim?" + }, + { + "id": 78073.0, + "title": "Gel Güzeli Bolca İle Gidelim", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Gönül ne gezersin sarp kayalarda\nİniver aşağı yola gidelim\nBir güzel sevmeyle gönül eğlenmez\nGel güzeli bolca ile gidelim\n\nKoyuver gitsin sefil baykuşu\nDurmuyor akıyor gözümün yaşı\nKadir kıymat bilmezmiş er kişi\nKadirli kıymatlı ile gidelim\n\nŞahanı koyverin avını alsın\nYarenim yoldaşım yanıma gelsin\nŞu garip illerde düşmanım ölsün\nEmmili dayılı il'e gidelim\n\nKarac'oglan der ki yiyip içmeden\nMuhannat köprüsünden geçmeden\nGüzeller usanmaz konup göçmeden\nDüşelim de azgın sele gidelim" + }, + { + "id": 20153.0, + "title": "Sevginin Önünde", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım\nSevincin ürünüdür insan, nefretin değil kızım\nZulmün önünde dimdik tut onurunu\nSevginin önünde eğil kızım\n \n (1981)" + }, + { + "id": 104874.0, + "title": "Dost", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 9.0, + "poem": "Bakıp cemal-i yare çağırırım dost dost\nDil oldu pare pare çağırırım dost dost\nAşkın ile dolmuşum zühdümü yanılmışım\nMest-i müdam olmuşum çağırırım dost dost\nMescid ü meyhanede, hanede viyranede\nKa'be'de büthanede çağırırım dost dost\nSular gibi çağ çağ dolaşırım dağ dağ\nHayran bana sol u sağ çağırırım dost dost\nGeldim cihane garib, oldum güle andelib\nHerdem ciğerler delip çağırırım dost dost\nDünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp\nAşk ile daim uçup çağırırım dost dost\nAradığım candadır, canda ve hem tendedir\nBilir iken bendedir çağırırım dost dost\nGah düşerim mutlak'a, gah asl u geh mülhak'a\nBakıp kamudan Hakk'a çağırırım dost dost\nDolunmaz ol hal ü had min-el ezel ta ebed\nUnulmaz asla bu derd çağırırım dost dost\nHep görünen dost yüzü andan ayırmam gözü\nGitmez dilimden sözü çağırırım dost dost\nDerya olunca nefes parelenince kafes\nTa kesilince bu ses çağırırım dost dost\nNe yerdeyim ne gökde, ne ölüyüm ne zinde\nHer yerde her zamanda çağırırım dost dost\nGeldim o dost ilinden koka koka gülünden\nNiyazi'nin dilinden çağırırım dost dost" + }, + { + "id": 108826.0, + "title": "Dinle Sana Bir Nasihat Edeyim", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Dinle Sana Bir Nasihat Edeyim\nHatırdan Gönülden Geçici Olma\nYiğidin Başına Bir Hal Gelirse\nBunu Ellere Açıcı Olma\n\nMecliste Arif Ol Kelamı Dinle\nEl İki Söylerse Sen De Bir Söyle\nElinden Geldikçe Sen İyilik Eyle\nHatıra Dokunup Yıkıcı Olma\n\nEl Ariftir Yoklar Senin Fendini\nDağıtırlar Tuzağını Bendini\nAlçaklarda Otur Gözet Kendini\nKat-i Yükseklerden Uçucu Olma\n\nPir Sultan Abdalım Sözüm Başarır\nAşkın Deryasını Boydan Aşırır\nSeni Bir Mecliste Hacil Düşürür\nKötülerle Konuş Gocucu Olma" + }, + { + "id": 14266.0, + "title": "Burdayım Sözümde", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": " ...Düşüyorum\nKarıncanın peşine minik depremler oluyor\nYabanıl ot kokuları,sonra düşler,düşüyorum...\nPuslu bir görüntü tarih dediğimiz ve kirli\nSular buharlaşıyor buluşalım dediğin denizde\n\nBurdayım sözümde,yanlışsa da bu istasyon\nBir ben yitirmedim galiba belleğimi bir de\nŞiir yazanlar, ne kadardılar ve nerdeydiler\nHatıralar üretiyorum telgraf tellerinden\nAkşamüstleri fesleğenleri suluyorum\nBekle demiyorum kimseye,unutma demiyorum\n\nAcı soysuzlaşınca tiranlaşıyor belleksizlik\nİnat ve öfke,kaybediş ve kayboluş oluyoruz\nKomikti dıştan bakınca dünya ama hırçın\nAyışığı,telgraf direkleri ve fesleğenler\nBurdayız işte durgun bir sessizlikteyiz şimdi\n\nUnutulan bir şey kaldı mı diye soruyor tiran\nKampana çalarken çöldeyiz o geniş çevrende\nMısır'ı soyun diyordu Musa belleksizdir firavun\nBabil ve burası iki istasyon iki uzak nokta\nBelki bir imgede düzlem olabilen iki grilik\n\nDüşler ve tarih inilecek son istasyon\nBurdayım işte güzel bir yanlıştayım şimdi\nBeklemesini bilmiyor acalesi olan ve nedense\nÇekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki\nO kadar azız ki mutluluk bile bizden çok" + }, + { + "id": 1560.0, + "title": "Gece Tanıklığı II", + "poet": "Salih Bolat", + "rating": 8.0, + "poem": "her taş yürümek istiyor, baksana \nanımsamak istiyor kül, ateşin başlangıcını \nyeşermek istiyor kan, gecenin kollarında \ngülmek istiyor ölüler, baksana. \n\neşilmiş toprak, bulunmuş tohum, küf \nkim anlatabilir ki hüznün mesafesini \ndağ öyle durmuşsa, bir bildiği olmalı \nbir bildiği olmalı, deniz çıldırmışsa \nşu yalnızlık, şu aşk, şu ölüm \ngeceyi deliyor kuşun soluğu, baksana" + }, + { + "id": 15248.0, + "title": "Yalnız Kadınlar", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Kim bilir yalnızlığı kadınlar kadar \nKarlı dağların en yüksek tepeleri mi \nTerk edilmiş şehirlerin caddeleri mi\nGökyüzünün yıldızsız geceleri mi \n\nKadınlar bir ömür boyunca yalnız \nTa dünya kurulduğundan beri \nYalnızlık ışığını yakar her gece \nSonsuz karanlığımızda elleri \n\nNasıl yağmur yağarsa yalnızlığına şehrin \nÖyle mahzun ve yalnız kadınlar tanıdım \nDenizler ortasında geniş ve derin \n\nBir dünya gördüm kadınların gözlerinde kapkara \nYalnızlık ne imiş anladım \nAcıdım kadınlara" + }, + { + "id": 2127344.0, + "title": "Kahpe Felek Sana Nettim Neyledim", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Gahbe felek sana nettim neyledim\nAttın gurbet ele parelerimi\nAhırında beni silamdan ettin\nKestin mümkünümü çarelerimi\nSaher yeli sevdüğümden bir haber\n\nBen kemlik gormedim hüsn-ü aladen\nGozlerim ki mektub gele siladan\nÖlürüm gurtulmam ben bu yaradan\nDost olan bağlasın karalarını\nTecellim böyledir kime ne deyim\n\nBakmaz mısın tenden akan ganıma\nYaralarım ceza verir canıma\nGelenim yoh gidenim yoh yanıma\nDağlar perde gılmış aralarını\nSaher yeli sevdüğümden bir haber" + }, + { + "id": 104442.0, + "title": "Sevdiğim Arzımı Demekçin Sana", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Sevdiğim arzımı demekçin sana\nBülbül söylediği dil gerek bana\nŞu bağrım kül oldu hep yana yana\nOnu söndürmeğe sel gerek bana\n\nYandım yakıldım ben bir ateşlere\nVardım da takıldım ben bir neştere\nDelindi ciğerim kapandım yere\nBeni kaldıracak el gerek bana\n\nHaldan anlar isen haldaş olalım\nGurbet gezdi isen yoldaş olalım\nAnasız babasız kardaş olalım\nUcu yar zülfünde yol gerek bana\n\nKarac'oğlan der ki Bayburt elleri\nEsip esip bize gelir yelleri\nBurmalanmış yar yüzünün telleri\nOna bağlayacak gül gerek bana" + }, + { + "id": 87981.0, + "title": "Ayşegül", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 6.0, + "poem": "bir ırmak seni çağırıyor Ayşegül\nHitit tapınaklarını aşıp Anadolu’nun tüylerini ürperten rüzgar\nbir gökdürbünü çağırıyor\n ve samanyolunu ıslatan gözyaşları yıldızların\nilk aşkından beri arayıp durduğun o anlam çağırıyor seni\no anlam, \n yaşamı gözlerinden öpmek için sabahın buğulu aynasında\nbir kuş çağırıyor seni, dünyaya kanat takman için\nve nereye varacağını kestiremediğin yollar\n ki sen ayakkabılarını arıyorsun ve bulamıyorsun\nbir zürafa çağırıyor, \n boynundaki kravat ağrılarını geçirmen için\nbir tren çağırıyor, \n öküzlerin şaşkın bakışlarından kurtarasın diye onu\nAyşegül seni, \nseni Cervantes çağırıyor, \n\n “Don Kişot artık neden okunmuyor Ayşegül Hanım? \n bakın üzüntüsünden \n ülkenizin Milli eğitim Bakanı’na benzedi\n dostum Sanço! ”\nbir ateş çağırıyor seni\nİnebahtı’da batan tek kollu bir kadırga\nve \nÇanakkale’de bataryaların önünde diz çöküp ağlayan ay\nkırmızı bir yağmur çağırıyor seni Ayşegül\nÇatalhöyük’te kapısı yıldızlara açılan evler\nıssız adalar ve devrim yürüyüşleri çağırıyor seni aynı anda\nellerin başka yere gidiyor ayakların başka yere\nilkokul öğretmenin Şaziye Hanım çağırıyor, \n\n “Ayşegül, yavrum nereye gitti güzelim Türkçemiz? ” \n\nyoksul bir çocuk çağırıyor seni, oyuncağı olur musun diye\nbir yaprak, bak o niye çağırıyor vallahi bilmiyorum\nbir dudak çağırıyor seni, \n gözlerin çay bahçelerine benziyor diye\nAyşegül, farkında mısın, bu şiir çağırıyor seni\nseni ve \nbir dağ yolundan başka bir şey olmayan\nve yalnız çıplak ayakla yürününce \ntadına varılan\naşkı" + }, + { + "id": 1763478.0, + "title": "Selimi", + "poet": "Yavuz Sultan Selim", + "rating": 8.0, + "poem": "Bütün dünya benim olsa gamım bitmez nedendir bu? \nÇün ezelden gam ile bina olunmuş bedendir bu." + }, + { + "id": 41548.0, + "title": "İğneli Dost", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 6.0, + "poem": "İster ki herkes ölsün \nNeler besleyip büyütmüş\nGömmüştür neleri gizli gizli\nBelleği sıra\nİster ki herkes ölsün\n\nŞarap olacakken sirkeye dönmüş\nÜzüm suyu şaşkınlığında\nGidişi kelebek, gelişi beygir\nKişnemesi çöplük sanrılarıyla\n\nYollarda ipekler halılar, çağırır evine\nEli dili soylu kırmanç güzelliğinde\nTarih düşersiniz artık İsa doğmuştur\nDostluktan önce, dostluktan sonra\nArınmıştır kirlerinden insan ve dünya\nBelli belirsiz bir siziyla\nDönüşte eliniz varırsa sırtınıza\nKocaman paslı bir iğne \n\nOnların\nÇimen bitmez bastıkları yerde\nSevgi buruşur" + }, + { + "id": 102151.0, + "title": "Benden mi Bana Bu Elem", + "poet": "Aşık Paşa", + "rating": 7.0, + "poem": "Benden mi bana bu elem\nAşktan mı yoksa derd ü gam\nBunca bela cevr ü sitem\nBilsem nedendir bilmezem\n\nCanan olursa ger nihan\nKalmaya canda zerre can\nBuluban bu sözü ıyan\nBilsem nedendir bilmezem\n\nAşkın yürekte yarası\nPes olmuşam avaresi\nYa Rab bu derdin çaresi\nBilsem nedendir bilmezem\n\nDaim dilefgar olduğum\nŞüride vü zar olduğum\nTalib-i didar olduğum\nBilsem nedendir bilmezem\n\nAşık'ta bu hayret nedir\nMaşuktaki şevket nedir\nDerviş buna hikmet nedir\nBilsem nedendir bilmezem" + }, + { + "id": 108625.0, + "title": "Boz Atlı Hızır", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir yavru yolladım gurbet ellere\nEmaneti sana boz atlı Hızır\nSeni bekçilerler nice ellere\nEmaneti sana boz atlı Hızır \n\nNice günler gördüm bahtı karalı\nNice günler gördüm dertli çareli\nBir yavru yolladım yürek yaralı\nEmaneti sana boz atlı Hızır \n\nHak'tan bize bizden halka zulüm yok\nİmanım var vadesize ölüm yok \nSenden başka kanadım yok kolum yok \nEmaneti sana boz atlı Hızır \n\nPir Sultan Abdal’ım böyle m'olacak \nBeklerim yolların yavrum gelecek \nAnalı babalı murad alacak \nEmaneti sana boz atlı Hızır" + }, + { + "id": 88356.0, + "title": "Allah'tan Kanat İstedim", + "poet": "Bahtiyar Vahapzade", + "rating": 7.0, + "poem": "ALLAHDAN QANAD İSTƏ DİM \n(son variant) \n\nAllahdan qanad istə dim, \nAllah mə nə xə yal verdi. \nBu qanadlı xə yal mə nə \nYaşamağa macal verdi. \n\nAllahdan fə rə h istə dim, \nAllah mə nə kə də r verdi. \nBu kə də rim, qə də rimə \nTamam başqa qə də r verdi. \n\nAllahdan ağıl istə dim, \nAllah mə nə ürə k verdi. \nBu ürə k mə nim ömrümə \nQə m üstündə n qə m gə tirdi. \n\nAllahdan dözüm istə dim, \nAllah mə nə qə zə b verdi. \nMə n Allahdan rə hm istə dim, \nMə nə bollu ə zab verdi. \n\nMə n Allahdan haqq istə dim, \nZülmünü gen-bol eylə di. \nƏ zabların kotanına \nO, sinə mi yol eylə di. \n\n1998-1999" + }, + { + "id": 83994.0, + "title": "Aynalar", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Gençliğimi kaybettim birtakım odalarda; \nKaybolan gençliğimi aradığım aynalarda\nÖlüler dolaşıyor böğürlerinde elleri, \nAynı şeyi arayan akraba hayalleri.\nYalnız bir taze kadın yaşlılığı arıyor; \nYaşlılığım, yaşlılığım! Diye yalvarıyor.\nSırları dökülüyor baktığı aynaların; \nSöndürüp yürüyor bir bir aynaları kadın." + }, + { + "id": 23314.0, + "title": "Balkon", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 6.0, + "poem": "Hatıralar annesi, \nsevgililer sultanı, \n\nEy beni şadeden yar, \ney tapındığım kadın. \n\nOcak başında seviştiğimiz \no zamanı, \n\nO canım akşamları \nelbette hatırlarsın. \n\n Hatıralar annesi, \nsevgililer sultanı. \n\nO akşamlar \nkömür aleviyle aydınlanan! \n\nYa pembe buğulu akşamlar, \nbalkonda geçen \n\nBaşım göğsünde, \nne severdin beni o zaman! \n\nNe güzeldir güneşler \nsıcak yaz akşamları! \n\nKainat ne derindir, \nkalp ne kudretle çarpar! \n\nÜstüne eğilirken \ney aşkımın pınarı, \n\nSanırdım ciğerimde \nkanının kokusu var. \n\nNe güzeldir güneşler \nsıcak yaz akşamları! \n\nKalınlaşan bir duvardı \naramızda gece. \n\nSeçerdim o karanlıkta \ngöz bebeklerini \n\nMestolur, \nmahfolurdum nefesini içtikçe. \n\nBulmuştu ayakların \nellerimde yerini. \n\nKalınlaşan bir duvardı \naramızda gece. \n\nBana vergi\no tatlı demleri hatırlamak; \n\nYeniden yaşadığım, \ndizlerinin dibinde \n\nO 'mestinaz' güzelliğini \nboştur aramak, \n\nSevgili vücudundan, \nkalbinden başka yerde, \n\nBana vergi \no tatlı demleri hatırlamak; \n\nO yeminler, kokular \nsonu gelmez öpüşler, \n\nDipsiz bir uçurumdan \ntekrar doğacak mıdır? \n\nNasıl yükselirse göğe \ntaptaze güneşler. \n\nGüneşler ki \nen derin denizlerde yıkanır. \n\nO yeminler, kokular, \nsonu gelmez öpüşler!" + }, + { + "id": 1664276.0, + "title": "Gelsen De Bir Gelmesen De", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 7.0, + "poem": "Parçalandı sabır taşı, \nGelsen de bir gelmesen de. \nKurudu gözümün yaşı, \nSilsen de bir silmesen de. \n\nYaşadığım bir beladır, \nFailin gözü eladır, \nŞahidim Arş`ı aladır, \nBilsen de bir bilmesen de. \n\nGah ağladım, gah inledim \nGönlün sesini dinledim. \nBen sevdamı kefenledim \nÖlsen de bir ölmesen de. \n\nİster parla, ister sabret\nİster boşver, ister cebret \nOlan oldu artık, ibret \nAlsan da bir almasan da. \nGiden gitti artık, ibret \nAlsan da bir almasan da. \n\nBilmedin kar, zararını \nBugüne sattın yarını. \nPişman olup saçlarını \nYolsan da bir yolmasan da. \nEyvah deyip saçlarını \nYolsan da bir yolmasan da. \n\nGah ağladım, gah inledim \nGönlün sesini dinledim. \nBen sevdamı kefenledim \nÖlsen de bir ölmesen de." + }, + { + "id": 1499991.0, + "title": "Ervahı Ezelden Levh-i Kalemden", + "poet": "Aşık Sümmani", + "rating": 9.0, + "poem": "Ervah-ı ezelde levh-i kalemde, \nBu benim bahtımı kara yazdılar, \nGönül perişandır devri alemde,\nBir günümü yüz bin zara yazdılar \n\nBulmadım şadlığın iradesini,\nÇekerim bu gamın ziyadesini, \nHerkes dosta verdi ifadesini,\nBizimkini ülüzgara yazdılar\n\nAşk benimle eyler daim kıyl-ü kal,\nDaha sabretmeye kalmadı mecal,\nDerdim taksimdara kıldım arzuhal, \nDedi neylim bahtın kara yazdılar. \n\nGönül gülşeninde har oldu deyu,\nHasretlik cismimde var oldu deyu, \nSevdiğim, sevdiğin pir oldu deyu,\nErbabı garezler yare yazdılar. \n\nDünyayı sevenler veli değildir, \nCanı terkedenler deli değildir,\nİnsanoğlu gamdan hâli değildir, \nHer birini bir efkara yazdılar. \n\nNedir bu sevdanın nihayetinde, \nYadlar gezer yarin vilayetinde, \nHerkes diyarında muhabbetinde, \nBilmem bizi ne civara yazdılar. \n\nKadrimi bilmeze eyledim minnet, \nDerdimi artıran görmesin cennet, \nSarraflar verdiler yare bin kıymet, \nBenim kıymetimi nere yazdılar.\n\nDöner mi kavlinden sıdk-ı sadıklar, \nDost ile dost olur bağrı yanıklar,\nAşk kaydına geçti bunca aşıklar, \nSümmâni’yi derkenara yazdılar." + }, + { + "id": 1480551.0, + "title": "Ah O Din Nerde", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Ah o din nerde, o azmin, o sebatın dini; \nO yerin gökten inen dini, hayatın dini? \nBu nasıl dar, ne kadar basmakalıp bir görenek? \nMüslümanlık mı dedin? ... Tövbeler olsun, ne demek!" + }, + { + "id": 40818.0, + "title": "Sabahları Ve Akşamları Okumak İçin", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 6.0, + "poem": "Sevdiğim\nDedi ki bana,\nSen bana lazımsın\n\nOnun için\nKolluyorum kendimi\nYoluma dikkat ediyorum ve\nKorkuyorum her yağmur damlasından\nBeni ezecek diye\n\n1937" + }, + { + "id": 20819.0, + "title": "İstanbul Düşman İstilası Altında İken Çamlıca’da", + "poet": "Abdülhak Hamit Tarhan", + "rating": 7.0, + "poem": "Hey Çamlıca mehtâbı ne olmuş sana öyle?..\nKüskün duruyorsun.\nBir şey kuruyorsun.\nSeyrinle ıyan et bana, ilhâm ile söyle:\nAksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?..\nAnlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet.\nVaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin\nBir sâha-i nilî.\nEy neyyir-i leylî,\nMatem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin\nBir şeb ki, zîrinde küsûfun, \nSeyrangehi olmakda tuyûfun.\nMâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl..\nBir âh-ı müebbed.\nHangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl,\nEy şi’r-i muakkad\nYıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yab\nAtîde görünmezse o mâzideki mehtâb\nOlmazdı sabahın da yarın gülmeye meyli\nPîşinde bu dîdar-ı mahûfun.\nKartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b;\nOldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile hem-hâb." + }, + { + "id": 19389.0, + "title": "Her Şey Şiirdir", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Her şey şiirdir, uğultusu rüzgarın\nBir ırmağa usulcacık yağan kar\nHer gece okunan bir dua çocuklukta\nGökyüzünde bölük bölük turnalar\n\nHer şey şiirdir, sevinç ve kader\nDünyada olmak duygusu...\nKıyıda, ıssız kayalarda\nKendi başına ışıldayan su\n\nHer şey şiirdir, şimdi, şu anda\nAk kağıt üstünde dolanan elim\nKarşıki avluda salınan söğüt\nYandaki odada uyuyan bebeğim\n\nHer şey şiirdir, çağrısı aşkın\nBahar toprağından yükselen tütsü\nUmut ve acı, başlayan ve biten,\nYağmurun ve akıp giden hayatın türküsü\n\nHer şey şiirdir ve bir gün belki\nİlk aşkım, ilk göz ağrım şiir\nKoynunda ona yazdığım mektuplar\nBir yerlerden çıkıp gelecektir..." + }, + { + "id": 43556.0, + "title": "Hiç Gitmediğim Bir Yerde", + "poet": "Edward Estlin Cummings", + "rating": 7.0, + "poem": "hiç gitmediğim bir yerde, sevinçle ötesinde \nher türlü yaşantının, kendi sessizliği var gözlerinin: \nen ince kımıltısında birşey var içime gömen beni, \nbirşey dokunamayacağım kadar bana yakın \n\nkolayca açar beni en ürkek bir bakışın \nparmaklar gibi kapamış olsam bile kendimi, \nsen hep yaprak yaprak açarsın beni, Baharın \n(dokunup ustaca, gizlice) açışı gibi ilk gününü \n\nya da beni kapatmaksa istediğin, ben, \nhayatım kapanırız güzelce, birden \nkarın her yere özenle inişini \ndüşleyen yüreğince şu çiçeğin; \n\nduyduğumuz hiçbir şey bu ülkede \nerişemez gücüne sonsuz inceliğinin: \nrenkleriyle yapısının beni bağlayan, \nöldüren, hiç durmadan, her nefeste \n\n(bilmiyorum nedir bu sende olan, bu kapayan \nve açan; yalnız anlıyor içimde birşey \ngözlerinin sesini güllerden derin olan) \nkimsenin yok, yağmurun bile, böyle küçük elleri \n\nÇevirİ - Cevat ÇAPAN" + }, + { + "id": 105152.0, + "title": "Bu Göçü Ordan Göçürdüm", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu göçü ordan göçürdüm\nO dağ olmaz bu dağ olsun\nŞeydâ, garip bülbül gibi\nO bağ olmaz bu bağ olsun\n\nYâri götürdüm yaylama\nSevda derler gel kınama\nBir yara vurdun sîneme\nHançer olmaz bıçağ olsun\n\nEmrah der kapında kulam\nDîdemde ummana dalam\nAl yanaktan buse alam\nYanak olmaz dudağ olsun" + }, + { + "id": 276172.0, + "title": "Kırık Ağıt", + "poet": "Veysel Çolak", + "rating": 7.0, + "poem": "Bazıları yatağında bir mermiyken ölüdür.\n\nKendini, akşamları unutma.\nAh, bir gülebilsen yıkanır ağzın\nbenim ömrüm seninle iki nefes arası\nbırak, dağılsın çürüten uzaklıklar\nbana bir deprem bağışla \nsaygılı ol yitirmek korkusuna.\n\nHiçbir silahı namlusundan öpme\nbelki yenilirsin, belki ayrılık haklı çıkar\nteksin ve yalnızsın üstelik.\nkimi nişanlasan kendini vurursun\n\nArtık her kent senin uygunsuzluğunla başlar\nçatlak bir yüzle ezberlersin yolları.\n\nNecatigil’den kalma bir yazdı\nkalın hüzünlü ve dibine kadar yorgun.\nBırak buluşmalar üşüsün, \nçoğaldıkça insan kıran yasalar\nher çocuk masalına çekilir. Sonra aşk\ngüzel kadınların gövdesinde bıçak yarası.\n\nAnlattığın dünyaya bu çığlık nasıl sığar! \n\n2005\n\nDize, Temmuz 2005" + }, + { + "id": 15086.0, + "title": "Beni Bir Kere Dövdüler", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "beni bir kere dövdüler çok gözlüklüydüm\ndaha bere giyiyordum bıyıklarım da duruyor\nbüyükdere'de dövdüler emirgân ve birileri\ngeceleyin dövdüler dişlerimi tükürdüm\n\nemirgan'la aramız çok eskiden beri yok\nniye ölmedim diye bana bozuluyor\nötekiler şurda burda azar azar gördüğüm\nçakıdan bozma itler sustalı birileri\nfakat çok fena dövdüler size ne söylüyorum\nbir vakit omuzlarım tutmadı dişlerimi tükürdüm\n\nboşyerlerime vurdular yumrukları duruyor\ngecenin bir saatinde gizlice kustum \nbir böcek yürüyordu boynumdan içeri\nburnum mu kanıyordu ağlıyor muydum\nbüyükdere'de dövdüler emirgân ve birileri\nayıran eden çıkmadı susadım su veren yok\nkavgalı olmasaydık belki seni düşünürdüm\nçocuk sıcaklığına sığınıp uyumayı\nomzum bir vakit tutmadı dişlemi tükürdüm\n\nfakat çok fena dövdüler size ne söylüyorum\ndaha bere giyiyordum bıyıklarım da duruyor\nhiç kimse o halimde görsün istemiyordum\neczane aramak filan aklımdan geçmedi\nsıcak bir şeyler içmek otelde motelde\nkavgalı olmasaydık belki seni düşünürdüm\ndağıtılmış suratımı avuçlarına saklamayı\nağlamayı düşünürdüm kim bilir belki de\nbir vakit omzum tutmadı dişlerimi tükürdüm\n\nbeni bir kere dövdüler çok gözlüklüydüm\ndaha bere giyiyordum bıyıklarım da duruyor\nbüyükdere'de dövdüler emirgân ve birileri\nsenin için dövdüler dişlerimi tükürdüm" + }, + { + "id": 49655.0, + "title": "Ölünün Kıyıları", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 6.0, + "poem": "M.Akif İnan'a\n\nGök boşanarak üstümüze\nBizi ıslak saçlarından geçirir karanlığın\nGece siyah bir at olur da uçar\nUykumuzun soluyan denizine.\n\nBabalar ölümü dengede tutar\nSeçerek en sağlam vakti arabasına.\nŞimdi o araba uçuyorsa\nBir Asya çölünü kanat yaparak\nEy üstümüze gelen\nEy çocukların gözlerinden dökülen\nÖlümü konuşan damla damla\nEy beklediğimiz her an\nEy bize son sözü muştulayan\nBizi bulan şahdamarımızda\nEy sürücüleri babalarımız olan.\n\nBir an dudaklarıyla\nDeğen alnımıza masmavi\nBir güvercin kanadı gibi\nEy annelerin sesi\nİçimizde savrula savrula\nYağan bir bahar yağmuru gibi\nÇağırırdı oğullarını yola\n\nBen işte o zaman\nSaygı ile ve güvenerek\nSelamlayacağım önden gideni\nYılanlar tüylerini dökerken\nEğerken dağlar başlarını önlerine\nBirinin yeşil yaprağı kutsaması gerek\nBirinin akan suyu tutması\nAltında durarak gökten boşananın\nSonra yükselterek sesimi konuşacağım.\n\nSen dur burda ey insan\nDuy içinde tutuşan ormanı\nVe yakıştırmasını bil üstüne ey ademoğlu\nUsta bir makasla biçilen toprağı.\n\nAnkara, Türkocağı,1968" + }, + { + "id": 99279.0, + "title": "Adsız", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 8.0, + "poem": "Sevgiliden bir parça sevgi alıp bana verenler, \nBuna karşılık canımı alıp sevgiliye verdiler." + }, + { + "id": 2053600.0, + "title": "Vatan Hisleri", + "poet": "Mithat Cemal Kuntay", + "rating": 9.0, + "poem": "Düşmez yere haşa o bizim bayrağımızdır. \nBir fecr olarak doğmadadır her dağımızdan. \nAy-yıldız... O mazideki bir süstür, emin ol, \nAtîde güneşler doğacak bayrağımızdan.\n\nAltına yatarken de bizimdir yerin üstü, \nBir kal'e olur toprağımız vecde gelir de; \nDağlar, kayalar göğsümüz üstünde tepinse. \nDüşmanları biz ram ederiz kan kesilir de.\n\nDeryaları kan, taşları bitmez kemik olsa, \nBir son nefesin aynı olup bitse nesîmi \nÖlmez bu vatan, farz-ı muhal ölse de hatta, \nÇekmez kürenin sırtı o tabût-ı cesîmi." + }, + { + "id": 64824.0, + "title": "Kudüs", + "poet": "Nizar Kabbani", + "rating": 7.0, + "poem": "Ağladım tükeninceye kadar gözyaşlarım\nNamaz kıldım sönünceye dek kandiller\nUsanıncaya kadar rüku ettim\nMuhammed'i sordum sende kaybolan\nEy Kudüs, ey nebilerin çıktığı şehir\n\nEy Kudüs, ey şeriatler feneri\nEy parmakları yanan güzel çocuk\nHüzün var gözlerinde, ey iffet şehri\nEy Resulün uğradığı bahçe\nKaldırımlarında hüzün var\nMinarelerinde hüzün var\nEy Kudüs, ey karalara bürünen şehir\nKim çalacak çanlarını Kıyamet kilisesinin\nPazar sabahları\nKim taşıyacak çocuklara oyuncakları\nYılbaşı gecesinde\n\nEy Kudüs, ey hüzünler şehri\nEy gözlerinden kocaman yaşlar akan\nKim durduracak düşmanları\nÜzerine çullanan, ey dinlerin incisi\nKim silecek kanları duvarlarından \nİncil’i kim kurtaracak\nKim kurtaracak Kur'an’ı\nKim kurtaracak Mesih’i kendisini öldürenlerden\nİnsanlığı kim kurtaracak\n\nEy Kudüs, ey şehrim\nEy Kudüs, ey sevgilim\nYarın, yarın çiçek açacak limon\nSevinecek yeşil sümbüller ve zeytin \nGözler gülecek\nGeri dönecek göçmen güvercinler \nTertemiz yuvasına\nVe geri dönecek çocuklar oynamaya\nBuluşacak babalarla oğullar\nEy memleketim\nEy barış ve bereket şehri\n\nÇeviren: İlyas Altuner" + }, + { + "id": 23230.0, + "title": "Yokluğundaki Sen", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Yine yalnız değilim her zamanki gibi\nBu Uzakdoğu gecesinde yokluğunlayım\n\nAramızda yirmibeşbin kilometre\nSen kıştasın ben yazdayım\nSen bir yarısında dünyanın\nBen öte yarısındayım\nYine de bırakmıyor ellerimi yokluğun\nDaha da bir gönlümcesin\nVarlığından bin kat güzel\nO yalımsal çıplaklığın yalaz yalaz\nVe en gizlerden konuşurken ellerin\nİçimden gelmiyor mektup yazmak demeden\nSevişiyoruz yirmibeşbin kilometreden" + }, + { + "id": 28658.0, + "title": "Akşamda Çocuk Sezgileri", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 7.0, + "poem": "İyileşmez çocukluğum yüzündendir\nBu dalgalar arasında gidip gelişim\nBilge ve güngörmüş martılarla\nBenim işim sevinç aşk bana göre\nHele gün başladı mı sancılanmaya\nBaşıma gelenlerin hemen hepsi\nİyileşmez çocukluğum yüzündendir\n\nİyileşmez çocukluğum yüzündendir\nÖlü resimleri gibi solgun yüzler karşısında\nDuyarsız kalışım hatta inatla susuşum\nBoş tutkuların anlamsız korkuların\nKirli yağmur suları gibi biriktiği\nAkşamlardan güle oymaya geçişim\nİyileşmez çocukluğum yüzündendir\n\nİyileşmez çocukluğum yüzündendir\nDağların ve denizlerin durmadan devinişi\nBeni çağırması bütün uzakların\nBirdenbire rüzgarlarla uzaylara açılışım\nHer şeyimin birden maviye kesmesi\nİyileşmez çocukluğum yüzündendir" + }, + { + "id": 2292335.0, + "title": "Bir Dost", + "poet": "Can Dündar", + "rating": 9.0, + "poem": "Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın…\n\n‘Nereden çıktın bu vakitte’ dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; gözünün dilini bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı…\n\nArka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.\n\nKucaklamalı seni güvenli kolları, dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı…\n\nEn mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz…\n\nOnca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.\n\nAlkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin.\n\nTeklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi… Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş..\n\nGözbebekleri bulutlandığında, yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında onun gözlerinden gelmeli yaş…\n\nYıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri…\n\n‘Parkurun bütün zorluklarına rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız�� diyebilmeli…\n\nIssızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa ama ümit var bir yazıyı yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:\n\n‘Bunu da aşacağız! \n\nİmza: Bir dost! …’" + }, + { + "id": 1994857.0, + "title": "Anlam Ormanlarında Gezi İçin Rehber", + "poet": "Adonis", + "rating": 8.0, + "poem": "* nedir yol? \ntoprak adındaki kağıda yazılı \ngezginlik manifestosu.\n* nedir ağaç? \ndalgaları hava olan yeşil göl.\n* nedir hava? \nbir ruh \nbir bedene yerleşmeyi istemeyen.\n* nedir ayna? \nikinci bir yüz \nve üçüncü göz.\n* nedir mukaddes? \nbir maske \neğlenebilmek için müdennesle.\n* nedir ölüm? \nkadının rahmiyle \nyerin rahmi arasında \nnakliye arabası.\n* nedir gökkuşağı? \nbulutun bedeniyle \ngüneşin bedeni \nbir eğimle kucaklaşmış \nyerin bedeni üzerinde.\n* nedir dalga? \ndenizin ekranında \nçizgi film.\n*nedir kıyı? \ndalgaların yorgunluğu için yastık.\n* nedir yıldız? \nen güzel tarafı kapağı olan bir kitap\n* nedir yaşlılık? \niki yöne büyüyen bir bitki: \nçocukluğun şafağı \nve ölümün gecesine.\n* nedir siyah? \ngüneşe gebe bir rahim.\n* nedir akan yıldız? \nfırlamış bir ok ki tek hedefi var gerçekleştireceği: \nkırılıp ölmek.\n* nedir günbatımı? \ngüneşin bedeninden dökülen ter.\n* nedir kasîde? \nbir kız çocuk \nbitmeyen \nbir süt emmek \nile \nyaşayan.\n* nedir düş? \nhayale lâyık olabilmek için \ngerçekliğin yükselişi.\n* nedir mutluluk? \ndilin kıyısındaki bir mezarlıkta \nmezar taşı.\n* nedir umut? \nbetimlemek ölümü \nhayatın diliyle.\n* nedir toprak? \nbedenin geleceği.\n* nedir önkaranlık? \nvedâ hutbesi.\n* nedir gözyaşı? \nbedenin kaybettiği savaş.\n* nedir umutsuzluk? \nhayatı ölümün diliyle betimlemek.\n* nedir yankı? \nyol alışın yıktığı beden- \ntükeniyor \ntükendi.\n* nedir toz? \nrüzgârın dengi ve en büyük rakibi.\n* nedir yatak? \ngece içinde \ngece.\n* nedir doğa? \ngörüyü yazmak için \nsağgörüdeki dil.\n* nedir ufuk? \nsınırsızca devingen uzay.\n* nedir rastlantı? \nfarkında olmadan \nellerine düşen \nrüzgârın ağacındaki meyve.\n* nedir gül? \nkoparılmak için yetiştirilen baş.\n* nedir gerçek? \nresmetmek suyun endâmını \nya da ışığın yüzünü.\n* nedir gayb? \ngörmeyi arzuladığımız bir ev \nve nefret ettiğimiz \niçinde oturmaktan.\n* nedir gök? \ndaha çıkmadan \nkırılan merdiven.\n* nedir gece? \nbir peçe \ngüneşin yüzüne taktığı.\n* nedir güzellik? \nbir biçim ki, onu gördüğünde görürsün \nardındaki sırrı \nbazen de ardındaki allahı görürsün.\n* nedir anlamsızlık? \nhastalık \nen yaygın olanı.\n* nedir varlık? \ndaima yeniden \ngözden geçirilmeyi gereksinen.\n* nedir gerçeklik? \nçökeltiler \ndilin \nırmağı içre.\n* nedir yoksulluk? \nyeryüzü üzerinde hareket eden mezar.\n* nedir dostluk? \nikinci bir güneş.\n* nedir sanı? \nmuğlaklığın bedenini yoklayan el.\n* nedir gece? \nyıldızların kitaplarını satan sahaf.\n* nedir dua? \nsözün suyundan buharlaşan \ngöksel bulut.\n* nedir gözyaşı? \nen saf ayna.\n* nedir ay? \ngüneşin sadık hizmetkârı.\n* nedir mutlak? \nkafadaki hayız.\n* nedir çıplaklık? \nbedenin fatihası.\n* nedir iz? \nyürümeyi kesen ayak.\n* nedir bellek? \nbir ev ki yalnızca \nikameti içindir \nkayıp eşyaların.\n* nedir şiir? \nseferde gemiler ve yoktur limanları.\n*nedir yastık? \ngecenin merdivenindeki ilk basamak.\n* nedir başarısızlık? \nömür gölünde yüzen yosun.\n* nedir ömür? \nkaranlığa doğru \nhiç durmayan yolculuk.\n* nedir kargaşa? \nbir başka düzen gecenin bedeni için.\n* nedir hayâl? \ngerçekliğin ıtırı.\n* nedir tarih? \nkör bir davulcu.\n* nedir yağmur? \nson yolcu \nbulut treninden inen.\n* nedir yüz? \ngözyaşının göçü için en yakın liman.\n* nedir gündüz? \ngüneş ışınlarının en geniş kafesi.\n* nedir çöl? \nkum falı \nokumaktan \nbıkmayan \nfalcı kadın.\n*nedir kum? \nsürekli okuru tek bir romanın: \nrüzgârın.\n* nedir sır? \nbir kapalı kap \naçtığında kırılan.\n*nedir bağırış? \nsesteki pas.\n* nedir toz? \nsoluk \nyerin ciğerinden yükselen.\n* nedir parmaklar? \nbeden okyanuslarının ilk kıyıları.\n* nedir kanat? \nuzayın kulağında fısıltı.\n*nedir kafes? \niçi boş doluluk\n* nedir keder? \nbedenin uzayındaki \nönkaranlık.\n* nedir şans? \nvaktin elindeki zar.\n* nedir düş? \nbıkmayan bir aç \ngerçekliğin kapısını çalmaktan.\n*nedir hüzün? \nneşe sözlüğünün \nyanlışlıkla attığı kelime.\n* nedir sürpriz? \nbir kuş \nkurtulmuş \nelinden gerçekliğin.\n* nedir vatan? \ndilin koltuklarına \nuzanan cisim.\n*nedir dil? \nbir trendir ki \naynı zamanda \nyol, yolculuk ve varıştır.\n* nedir ırmak? \nbir yatak ki, yeryüzü \nmemelerinin arasına \nya da göbeğinin altına yayar onu.\n* nedir bahçe? \nbir kadın şair \nşiirlerini uyuyarak yazan \nve susarak okuyan.\n* nedir merkez? \ntüm uçların ucu.\n* nedir yakın? \nbilgiyi gereksinmeyen \nistikrar.\n* nedir zaman? \nbir giysi \ngiyip çıkarmadığımız.\n* nedir düz çizgi? \ngörülmeyen \neğik \nçizgiler toplamı.\n* nedir serap? \nbir güneş \nkumu giyip \nsuya benzemeye çalışan.\n* nedir su? \nateşin cehennemi.\n* nedir göbek? \nyolun yarısı \niki cennet \narasında.\n* nedir öpücük? \ngörülen koparılışı \ngörünmeyen bir meyvenin.\n* nedir kaygı? \nburuşukluklar \nve kırışıklıklar \ndamarların ipeğinde.\n* nedir mecaz? \nkelimelerin göğüslerinde \nçırpan kanatlar.\n* nedir yaratı? \nrastlantının elinde yüzük.\n* nedir kucaklaşma? \nikinin üçüncüsü.\n* nedir anlam? \nanlamsızlığın başı \nve sonu.\n\nÇev: İsmail Özdemir" + }, + { + "id": 6952.0, + "title": "Çok Sevdim Bir Zamanlar, Seviyorum Yine de", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de\nAlıp başımı gitmeyi yollar boyunca\nSeyretmek bir bozkır akşamını camından bir otobüsün\nMasal şehirlerini geçerken hızla\n\nÇok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de\nÜrpertili, sımsıcak tenini kadınların\nSalmak serin sulara gövdemi\nDüşüp gitmek ardına şiirin ve aşkın\n\nÇok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de\nVarolduğumu düşünmeyi, ürpererek...\nKaranlık bir odada küçük bir çocuk gibi\nYağmurdan ve yalnızlıktan ürkek\n\nÇok sevdim birzamanlar, seviyorum yine de\nDüşüncemi geniş ve sonsuz olanla birleştirmeyi\nHırçın ve ele geçmezce atılgan\nUysal ve usulcacık benim olan şeyi...\n\nÇok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de\nVe hep seveceğim beynim ve tenim varoldukca bu dünyada\nPırıl pırıl olanı, her zaman bir güz diriliğinde\nDeğişmez ve değişken olanı sonsuzca..." + }, + { + "id": 44177.0, + "title": "Deli Gönül", + "poet": "Ruhsati", + "rating": 8.0, + "poem": "Daha senden gayri âşık mı yoktur\nNedir bu telaşın ey deli gönül\nHele düşün devr-i Adem'den beri\nNeler gelmiş geçmiş say deli gönül\n\nGünde bir yol duman çöker serime\nElim ermez gidem kisb ü kârime\nKendi bildiğine doğrudur deme\nGel iki adama uy deli gönül\n\nŞu yalan dünyadan ümidini üz\nİnanmazsan bak kitaba yüz be yüz\nHanen mezaristan malın bir top bez\nDaha doymadıysan doy deli gönül\n\nBaktım iki kişi mezar eşiyor\nGam kasavet geldi boydan aşıyor\nÇok yaşayan yüze kadar yaşıyor\nGel de bu rüyayı yor deli gönül\n\nBirgün bindirirler ölüm atına\nYarın iletirler Hakk'ın katına\nTopraklar susamış adam etine\nHep ağzını açmış hey deli gönül\n\nMevlâm kanat vermiş uçamıyorsun\nBu nefsin elinden kaçamıyorsun\nRuhsatî dünyadan geçemiyorsun\nTopraklar başına vay deli gönül" + }, + { + "id": 23135.0, + "title": "Yaşam Düşüncesini Altmıştan Öte Atma", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "yaşam düşüncesini altmıştan öte atma\nnereye adım atsan sarhoş olmaksızın atma\nşimdi daha kafatasından bir tas yapılmamışken\nsen testiyi sırtından kadehi elinden atma" + }, + { + "id": 33963.0, + "title": "Yedi Zılgıt", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 7.0, + "poem": "Yedi zılgıt tadında duydum acının ağıt yakışını. \nGözyaşlarına gözümü yumdum \nÖlüm denilen şey ayrılık olsaydı susardım \nVe bir gün \nTekrar dönüşüne, gülüşüne susardım. \n\nYedi zılgıt tadında duydum ölümü. \nAlnında hala lirası \nVe boynunda yüz görümü \n\nYedi zılgıt tadında sevdim ölümü. \nEkmeği bölmeyi \nAzrail'e gülmeyi \nÖlmeyi \nVe bir gün tekrar dirilmeyi \nÖlüme bile giderken \nGöğsüm dik, başım ilerde \nArdımdan yedi zılgıt duymayı sevdim. \n\nToprak damlarına yıldızlar yağar memleketimin. \nDilek tutasın diye yıldızlar kayar \nElazığ'ın camları Harput'a bakar \nSadece kayısı değil, \nMalatya'dan delikanlı da çıkar \nMunzur'la dertleşir gençleri Tunceli'nin \nKızlarıda ağıt yakar. \nUzun hava Urfa'dan \nTürkücü Adıyaman'dan çıkar. \n\nYedi zılgıt tadında sevdim memleketi. \nYollara düşmeyi \nKarlı dağlardan geçmeyi \nÇeşmeden su içmeyi \nKaybolmuş bir izin peşine düşmeyi \nOdun taşıyan analarla selamlaşmayı \nÇocuklarla gülüşmeyi sevdim. \nBeni memlekete gömün \nDoğarken memlekete gömülmeyi sevdim." + }, + { + "id": 57634.0, + "title": "Âşıka Ta'n Etmek Olmaz Mübtelâdır N'eylesin", + "poet": "Nef'i", + "rating": 7.0, + "poem": "Gazel\n\nÂşıka ta'n etmek olmaz mübtelâdır n'eylesin\nÂdeme mihr ü mahabbet bir belâdır n'eylesin\n\nGönlü dilberden kesilmezse acep mi âşıkın\nGamzesiyle tâ ezelden âşinâdır n'eylesin\n\nN'ola ta'yin etse zabt-ı mülk-i hüsnü gamzeye\nZülfü bir âşüfte-i ser-der-hevâdır n'eylesin\n\nZülfüne kalsa perîşân eylemezdi dilleri\nAnı da tahrîk eden bâd-ı sabâdır n'eylesin\n\nN'ola olsa muztarib hâl-i dil-i uşşâkdan\nSînesi âyîne-i âlem-nümâdır n'eylesin\n\nOlmasa Nef'î n'ola dil-beste zülf-i dilbere\nTab'-ı şûhu dâma düşmez bir Hümâdır n'eylesin" + }, + { + "id": 2053607.0, + "title": "Yaşamayı Göze Almak", + "poet": "Eray Canberk", + "rating": 7.0, + "poem": "bir yaralı kızıl kuş gibi düşerdi güneş\nkaranlıklar başlardı sıkıntılı ve uzun\nondan kaçarcasına dönerlerdi adamlar\nyenilmiş değil ama biraz utanmış gibi\nkimle savaşırlardı kimse bilmezdi onu\n\nşimdi sen her şeyden uzak büyüyen bir çocuksun\nananın ak sütü gibi kinlerle beslenen\nyumruk gibi bir şey düşün ellerini\nyoksa bu çaresiz adamlar seni de yoksul eder\n\nay yoksa mavi sularda karanlık korkunç olur\ncılk bir yara gibi içine yayılır bozgun\nher yıl en güzel çocukları alır gider\ndalgalar ki senin de rengine vurulduğun\n\nsonra yine başlar yine bitmez tükenmez gibi günler\nçeker seni sevdiğin türkülerle bir tutku\nyıllar önce bir başkasının gönül verdiği suya\n\nya kaçmaktır kurtuluşun çaresi\nya yumruk gibi bir şey düşün ellerini" + }, + { + "id": 64231.0, + "title": "Mamudo Kurban", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 8.0, + "poem": "Madem dünyaya dargınsın\nMamudo kurban niye doğdun? \nKader yolunda yorgunsun\nMamudo kurban niye doğdun? \n\nKurban gelir payın yoktur\nHaftan yoktur ayın yoktur\nAnkara'da dayın yoktur\nMamudo kurban niye doğdun? \n\nKim okuyup yazar seni\nRüzgar değse bozar seni\nÖlsen kovar mezar seni\nMamudo kurban niye doğdun? \n\nAdam olmasaydın neydin\nGelir miydin hiç bilseydin\nKeşke doğmadan ölseydin\nMamudo kurban niye doğdun? \n\nAkar yaşın şakır şakır\nTahta döşek takır takır\nÖlüler senden rahattır\nMamudo kurban niye doğdun? \n\nMahzuni işin doğrusu\nÖter zalimin borusu\nDayımın öksüz yavrusu\nMamudo kurban niye doğdun." + }, + { + "id": 2223.0, + "title": "Ben Misin", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 8.0, + "poem": "dirilten misin beni gövdem\nöldüren misin bilmem\n\ngördüren misin beni gözüm\nkörleten misin bilmem\n\nbildiren misin bana başım\ngizleyen misin bilmem\n\nbir ben varım benden öte\nben misin bilmem" + }, + { + "id": 1428908.0, + "title": "Ney", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "'Duy şikayet etmede her an bu Ney,\nAnlatır hep bu ayrılıklardan bu Ney.\nDer ki; feryadım kamışlıktan gelir,\nDuysa her kim, gözlerinden kan gelir.\nAyrılıktan parçalanmış bir yürek,\nİsterim ben, derdimi dökmem gerek.\nŞayet aslından biraz ayrılsa can,\nÖyle bekler, vuslata ersin zaman.\nAğladım her yerde, hep ah eyledim,\nGördüğüm her kul için, dostum dedim.\nHerkesin zannında dost oldum ama; \nKimse talip olmadı esrarıma.\nHiç değil feryadıma sırrım uzak,\nGözde lakin yok ışık, duymaz kulak.\nAşikardır can-beden, gör insanı,\nYok izin, görmez fakat insan, canı.\nNey sesi tekmil hava; oldu ateş,\nHem yok olsun, kimde yoksa bu ateş! \nAteş ateş olmuş, dökülmüştür Ney'e,\nCebesi aşkın karışmıştır mey'e.\nYardan ayrı dostu Ney dost kıldı hem,\nPerdesinden perdemiz yırtıldı hem.\nKanlı yoldan Ney sunar hep arzuhal,\nHem verir Mecun'un aşkından misal.\nNey zehir, hem panzehir; ah nerde var,\nBöyle bir dost, böyle bir özlemli yar? \nSırrı bu aklın, bilinmez akl ile,\nTek kulaktır müşteri, ancak dile.\nSırf keder, gam; gitti kaç gün kaç gece,\nGeçti yanışlarla günler, öylece.\nGeçse günler, korku yok, her şey masal; \nEy temizlik örneği, sen gitme kal! \nKandı her şey, tek balık kanmaz sudan,\nAnlamaz olgun adamdan bil ki, ham,\nSöz uzar, kesmek gerektir vesselam! '" + }, + { + "id": 1986696.0, + "title": "Turkuaz", + "poet": "Zerrin Taşpınar", + "rating": 8.0, + "poem": "Düşlerin mavi sağanağında bir gece\nsordu cesur ve yılgın\nbakışıyla bir kaçak:\nSeni nasıl sevmeli? \n\nİpeksen çıldırır yüzlerce tırtıl kıvrımı\nsuysan tutulmaz bir uçarı nem\ngülüşsen tam ortasından parçalanan bir çelik\nseni nasıl sevmeli? \n\nDüşlerin mavi sağanağında bir gece\nsoluğun soluğu susturduğu Afganistan\n\nKaranlık kayalarda saklı turkuaz\nkuytu mağaralarda gizemli bir fısıltı\nateşi üfleyen dudak kadar kırılgan\nher damla terin pusata dönüştüğü\ndünyanın gözyaşı ve isyan.\n\nToprağa gömülmüş kesik kollu bir heykel\nrenk, ses ve tatlarla yıkılan idol\nakılla duygu ve çatışma ve cansıkıntısı\nen ince ayrıntılarla yeniden yaratılan\nçağdaş bin tanrı... bin tanrı daha.\nSeni nasıl sevmeli..? \n\nİnsanın insanı doğurduğu bir öğle vakti\n- kil ya da kaburga kemiğinden değil -\nmermer serinliğinden\nbir ırmak akışından\nkuşların ötüşünden\nışık selinden\ninsanın insanı doğurduğu...\n\nSordu cesur ve yılgın\nbakışıyla bir kaçak:\nTurkuaz nerden ulaşır çarşılara bilmeden\nsorgulamadan geçitsizliği\nseni nasıl sevmeli? \n\nDüşlerin mavi sağanağında bir gece\nanladım ne zaman düşürdüğümü\ngöğsünde ürküntüsüz tek denizi taşıyan\no güvercini.\n\nDağları da yitirdim\nvitrinlerle kuşatılmış bir şehrin\nsalgınına kaptırıp kendimi.\n\nKimbilir kaç kadından birikmiş turkuaz\ngüneşin tutsak yanı\nseni nasıl sevmeli..?" + }, + { + "id": 50731.0, + "title": "Güneyde Bir Orman", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir buğday büyüyorsa şimdi Türkiye'de \nYeminle aşkla büyüyor. \nYeminle lavanta çiçekleri, haşhaşlar, kekikler aşkla büyüyor. \nKoyunlar, keçiler, sığırlar \nMısır, pirinç, yulaf \nAşkla büyüyor dünyada. \nBinlerce senedir nehirler dünyayı görmeye çıkarlar \nBinlerce senedir böyle öğrendik dünyanın birçok yerinde akan \n rmakları, büyüyen bitkileri. \nBazı yosunlarla bazı eğreltiotlarıyla bazı balıklarla konuştum, \nDünyayı görmeyen kalmamış. \n\nŞimdi Güneyde bir yonca büyüyorsa benim gibi \nDaha iyi bir hayat için büyüyor. \nGelincikler köklerimin yanısıra onun için büyüyor. \nPamuklar daha beyaz açıyorlarsa \nSebep aynı. \nBen bütün ormanları düşünerek büyürüm, \nBütün ormanları düşünerek büyürler \nBenim gibi bütün ormanlar Türkiye'de. \nÖyle bir vaktine eriştik ki dünyanın \nŞimdi kimse kimseden daha az sevmiyor dünyayı, \nBen İngiltere'deki ormanlardan, nehirlerden, ovalardan daha az \n sevmiyorum yaşamayı, \nAmerika'dakilerden daha az sevmiyorum. \nBurada pamuklar, su içindeki pirinçler, tütünler daha az \n sevmiyor \nŞimdi sarmaşıklar, şimdi asmalar, şimdi fasulyeler birbirlerine \n daha sarılarak büyüyorlar \nŞimdi stepler, dağlar yalnızlıklarını sevmiyorlar. \nŞimdi dünyada yalnızlığı kimse sevmiyor. \nŞimdi İran'da, şimdi Mısır'da, şimdi Sudan'da ormanlar niçin \n büyüdüklerini biliyorlar \nŞimdi petrol damarları niçin aktıklarını biliyor \nŞimdi her şey dünyada niçin yaşadığını biliyor." + }, + { + "id": 1628399.0, + "title": "Şarkı", + "poet": "Nedim", + "rating": 7.0, + "poem": "Sevdiğim cânım yolunda hâke yeksân olduğum\nIyddır çık naz ile seyrana kurban olduğum\nEy benim aşkında bülbül gibi nâlân olduğum\nIyddır çık naz ile seyrana kurban olduğum\n\nCümle yâran sana uşşâk olduğun bilmez misin\nCümlenin tâkatları tâk olduğun bilmez misin\nŞimdi âlem sana müştâk olduğun bilmez misin\nIyddır çık naz ile seyrana kurban olduğum\n\nGâhi feyz-âbâda doğru azmedip eyle safâ\nAsaf-âbâda gelip gâhî salın ey mehlikâ\nGel hele gör sahn-ı Sa'd-âbâda hiç olmaz bahâ\nIyddır çık naz ile seyrana kurban olduğum\n\nKapladup gül penbe şâli ferve-i semmûruna\nOl siyeh zülfü döküp ol sine-i billûruna\nItr-ı şâhiler sürüp ol gerden-i kâfûruna\nIyddır çık naz ile seyrana kurban olduğum\n\nSen açıl gül gibi zâr ile hezâr olsun Nedim\nBend bend olsun hâm-ı zülfün şikâr olsun Nedim\nSen salın cânâ yolunda hâksâr olsun Nedim\nIyddır çık naz ile seyrana kurban olduğum\n\nhâke yeksan: yerle bir olmak, yıkık\nıyd: bayram\nnâlân: inleyen\ncümle: bütün\nyârân: dostlar\nuşşak: aşıklar\ntakat: güç\nmüştak: özleyen, can atan\ngâhi: bazen\nmeh-likâ: ay yüzlü\nsahn: meydan, orta yer, sahne\nbahâ: kıymet, bedel, değer\nferve-i semmûr: samur kürk\nsîne-i billur: çok beyaz göğüs\nıtr-ı şâhî: güzel bir koku\ngerdan: boyun\nkâfur: beyaz ve yarı saydam, kokusu kuvvetli bir madde\nzâr: ağlama\nhezâr: bülbül\nham-ı zülf: zülfün kıvrımı\nşikâr: av\ncânâ: ey can, ey sevgili\nhâksâr: toz toprak içinde, perişan" + }, + { + "id": 938024.0, + "title": "Kaçışa Gazel", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 7.0, + "poem": "Birçok kere yitirdim denizde kendimi\nYeni kesilmil çiçeklerle dolu kulaklarım\nDilim sevgiyle,acıyla dolu.\nBirçok kere yitirdim denizde kendimi\nBazı çoçukların kalbinde yitirdiğim gibi.\n\nKimse yoktur duymasın öpüşürken\nYüzü olmayan insanların gülümseyişini\nKimse yoktur dokunurken bir bebeğe unutsun\nDurgun kafataslarını atların.\n\nÇünkü aranır alında güller\nO katı görünüşlü kemiklerin,\nBaşka işe yaramaz erkeğin elleri\nToprağın altındaki köklere benzemekten.\n\nBazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi\nBirçok kere yitirdim denizde kendimi.\nGidiyorum aramaya; suyu bilmeden,\nBeni çürütecek,ışık yüklü ölümleri." + }, + { + "id": 97149.0, + "title": "Pencereler", + "poet": "Konstantinos Kavafis", + "rating": 6.0, + "poem": "Boş günlerde geçirdiğim bu karanlık\nodalarda dönenip duruyorum\npencereleri bulmak için.\n��yle rahatlayacağım ki bir pencere açılsa\nAma bir türlü ortaya çıkmıyor pencereler\nYa ben bulamıyorum onları. Belki de\nBulamamam daha iyi.\nBelki başka işkence olacak ışık\nKim bilir neler çıkaracak karşıma" + }, + { + "id": 625934.0, + "title": "Sessiz Olmak", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 8.0, + "poem": "Şimdi on ikiye kadar sayacak\nve hep birlikte susacağız.\n\nBir an olsun toprağın yüzünde\nkonuşmayalım hiçbir dilde,\nbir saniye duralım,\nsallamayalım kollarımızı bu kadar.\n\nAcelesiz, motorlarsız\nne mis kokan bir an olurdu,\nbirlikte hepimiz\napansız bir gariplikte.\n\nİncitmezdi balinayı\nbalıkçılar soğuk denizde\ntuz toplayan adam\nbakardı yaralı ellerine\n\nYeşil savaşlar hazırlayanlar,\ngazlı savaşlar, ateşli savaşlar,\nyaşayanı kalmayan zaferler,\ntemiz giysiler giyerlerdi\nyürüyüp kardeşleriyle\ngölgede, bir şey yapmadan.\n\nİstediğim karıştırılmasın\nkesin eylemsizlikle:\nne yaparsa odur yaşam\nbir işim yok benim ölümle.\n\nGötürebilmek uğruna hayatımızı\nbu kadar sıradan olmasaydık,\nve bir an, hiçbir şey yapmasaydık,\nbelki dev bir sessizlik\nyarıda kesebilirdi kederini\nkendimizi hiç anlamayışımızın,\nkendimizi ölümle korkutmanın,\nbelki de toprak öğretecek bize\nölü görünen her şeyin\naslında canlı olduğunu.\n\nŞimdi on ikiye kadar sayacağım\nsessiz olun, ben gideceğim.\n\n(Türkçesi: Erdal Alova)" + }, + { + "id": 50504.0, + "title": "Kevser-i Ateş- Nihadın Adı Aşk", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 7.0, + "poem": "Kevser-i ateş- nihadın adı aşk\nDüzah- ı cennet -nümanın adı aşk\nBir lügat gördüm cünun isminde ben\nAnda hep cevr ü cefanın adı aşk" + }, + { + "id": 48178.0, + "title": "Omurganın Flütü", + "poet": "Vladimir Vladimiroviç Mayakovski", + "rating": 6.0, + "poem": "2 \n\nVe gökyüzünü \nunuttu diye maviliğini dumanlar arasında \nve bulutları, o paçavralar içindeki sığıntıları \ntutuşturacağım en son aşkımla, \nbir veremlinin yanan suratınca, kızıl sarı. \n\nSevinçle kapatacağım gürültüsünü \nkalabalıkların, \nunutanların dirliği, ev bark yüzünü. \nBir çift sözüm var \ninsanlar! \nÇıkın siperlerinizden. \nSonra bitirirsiniz savaşı. \n\nAma, \nBaküs gibi kandan sendeleyerek \nbir savaş başlasa bile, \nhiç solmaz aşk sözleri. \nSevgili Almanlar! \nBilirim, \nsizin dudaklarınızda Goethe’nin \nGreten’i var. \n\nFransız \ngülümser süngü altında, \ndudağında bir gülüşle düşer vurulan havacı, \nbir anımsasınlar yalnız \nağzının öpüşünü \nsenin, Traviata. \n\nBana tad vermez ama \nyüzyılların çiğnediği pembe et. \nBaşka ayaklara kapanın bugün! \nSensin övdüğüm elbet, \nsüslü püslü \nsarışın yosma. \n\nBelki aslında \nbu süngü uçları gibi korkunç günlerden, \nağarınca yüzyılların sakalı, \nkalan \nyalnız \nikimiz olacağız, \nbense kentten kente senin ardında. \n\nGelin gitmiş olsan da denizaşırı, \nsaklanmış olsan da gecenin inlerine, \nLondra’nın sislerinde seni bulacaktır öpücüklerim yine \nsokak lambalarının ateşten dudaklarıyla. \n\nAslanların nöbet tuttuğu \nyakıp kavuran çöle yaysan da kervanlarını, \nsenin için \nrüzgarın yırttığı kumun altına \nsereceğim yanağımın yanan Sahra’sını \n\nDudaklarına bir gülüş yerleştirsen, \nbaksan da- \nne yakışıklı boğa güreşçisi! \nBir anda \nkıskançlık salacağım kulübelere, \nboğa gözlerimde bir ölüm sisi. \n\nDalgın adımlarla geçersen bir köprüden \ndüşünerek- \naşağıda olmak ne iyi; \nben \nkemerler altında akan Seine ırmağıyım, \nseni çağırıyorum, \ngösteriyorum sana çürümüş dişlerimi. \n\nTırıs giden atların ateşinde yaksan da bir başkasıyla \nStrelka’yı, Sokolniki’yi, \nyukarılara tırmanıp, ta yukarılara \nseni bekleyen ölgün, çıplak ayım ben. \n\nGüçlü kuvvetliyim, \ngereklilik duyarlar da \nbuyruk verirlerse bana \ngit savaşta öldürt kendini! diye, \nsenin adın olur \nağzımdan son çıkan ad, \ndonar kalır bir mermiyle parçalanan dudaklarımda. \n\nBaşım taçlı mı ölürüm, \nSaint-Héléne de mi bilmem. \nAta biner gibi binerim yaşamın dalgalarına, \nhem evrenin sultanlığına aday olurum \nhem \nkelepçelere. \n\nÇar olmak düşerse bana, \nsenin yüzündür \ngüneşsel altınına sikkemin \nbasıla buyruğunu vereceğim şey \nbütün halkıma ülkemin. \n\nVe orada, \nsolduğu yerde herkesin tundurada, \nırmakla pazarlık ettiği yerde kuzey yelinin \nadını oyacağım zincirlere Lili’nin \nöpe öpe zindanın karanlığında. \n\nDinleyin, unutanlar göğün mavi olduğunu, hepiniz, \nvahşi hayvanlar gibi \ndiken diken tüyleriniz. \nBu aşk belki de \nson aşkıdır dünyanın, \nyanar bir veremlinin kızıl rengiyle." + }, + { + "id": 6961.0, + "title": "Üzerinden Sevişmek", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Başkaları da var masa da\nİleri geri konuşuluyor\n\nÖtedesin o adamın duldasında\nGöz kapaklarına bürünmüş adam\n\nEli her an omuzunda\nEğiliyor sigaranı yakıyor \n\nTeşekkürler sigara dumanı \nSağolasın o adam !\n\nOnunla gelmişin buraya \nYüzün yandan ve uzaklarda\n\nNiçin sevmiyorsun duvar kağıtlarını \nHoş belkide seviyorsun\n\nHerkes az buçuk sarhoş \nHerkes bir şeyler söylüyor\n\nAma yalnız ikimizin sözcükleri\nSarmaşdolaş \n\nÜzerinden sevişmek kadının \nSigaranın,Asya'nın,omuzların,\n\nÜzerinden aile fotoğrafların\nEller nasıl duygandır nasıl yalın \n\nİki ses, iki bakış, gelişir nasıl\nTek bir cümle gibi, sözlere karşın\n\nSivri topuklar nasıl ortasına \nGömülmüştür belleksiz halıların." + }, + { + "id": 46637.0, + "title": "Laleli-Aksaray", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 8.0, + "poem": "Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkar\nVe yine içimde şarkılı sesin.\nGözlerimde çizgi çizgi duraklar\nDuraklarda hayal-meyal sen misin? \n\nSen misin yan yana gezemediğim? \nİnce sitemini sezemediğim\nSırrını bir türlü çözemediğim\nİçimdeki çetin sual sen misin? \n\nBu nasıl yürekten söylenmiş makam? \nDinlediğim bütün türkülerde gam\nLaleli-Aksaray arasında her akşam\nDinlediğim tatlı masal sen misin? \n\nNe derse aldırma şimdi artık el\nGel bir akşam yine türkülerle gel! ..\nİstanbul seninle çok daha güzel\nİstanbul'dan güzel hayal sen misin? \n\nBiliyorum seni türküler yaktı, \nTürkülü gözlerin ıslak ıslaktı.\nŞimdi beni sokak sokak her akşam vakti\nDolaştıran 'Dişi kartal' sen misin? \n\nYine akşam, yine gurbet, yine başımda efkar\nVe yine içimde şarkılı sesin.\nGözlerimde çizgi çizgi duraklar\nDuraklarda hayal meyal sen misin?" + }, + { + "id": 49659.0, + "title": "Diriliş Saati", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Ey bir emre hazırlanan simsiyah gecede \nKaranlığı emip emip de gebe kalan \nEy her depremden sonra biraz daha doğrulan \nHerkesin \nVeba girmiş bir şehrin hem halkı \nHem seyircisi olduğu bir günde \nEy düştüğü yerden kalkmaya hazırlanan ülke. \nHer damlası bir zafer müjdecisi \nBir posta eri gibi \nYağmur yüzümüze değince \nÇıkacağız yola. \nÇıkacağız yola \nHesap günü gelince \nYağmur yüzümüze değince \nGüneş bir mızrak boyu yükselince." + }, + { + "id": 1482363.0, + "title": "Muamma", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşkım sana bir muamma \nÇöz çözebildiğin kadar\nMürekkebin yetmez ama\nÇiz çizebildiğin kadar\n\nYokluğunla avunurum\nBenliği yere vururum\nAyağındadır gururum\nEz ezebildiğin kadar\n\nAyırdım candan bedeni\nHatan ile sevdim seni \nÖfken dahi okşar beni \nKız kızabildiğin kadar\n\nDilin olayım da söyle\nNasıl yandım sana böyle\nYollarında toprak eyle\nGez gezebildiğin kadar\n\nAldım ruhunun tadını\nÖlsem duyarım yadını\nMezar taşıma adını \nYaz kazabildiğin kadar" + }, + { + "id": 73726.0, + "title": "Karanlıkta Dolaşırdı", + "poet": "Hermann Hesse", + "rating": 7.0, + "poem": "Severdi karanlıkta dolaşmayı, kara ağaçların\nGölgelerinin ve rüyalarını soğuttuğu yerlerde\n\nAma yine de ışığa yönelen, ışığı isteyen\nŞiddetli bir hasret tutsaktı içinde\n\nBilmiyordu berrak gökyüzünün\nDolu olduğunu parlak gümüş yıldızlarla" + }, + { + "id": 25046.0, + "title": "Bir Ateşim Yanarım", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir ateşim yanarım külüm yok dumanım yok\n\nSen yoksan mekanım belli değil zamanım yok\n\nFırtınalar içinde beni yalnız bırakma \n\nBenim senden başka sığınacak limanım yok" + }, + { + "id": 22202.0, + "title": "Çoğalmak", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Kalabalıkta kalabalıkça yalnızlık\nYalnızladıkça birbirimizi\nHaydi çoğalalım\nÇoğaltarak kendimizi\nBir canım çoğal da bin can ol\nIsıt yaşlıların yalnızlıklarını ilinsin üşümüşlüğü bırakılmışların\nÇoğalın dudaklarım çoğalın sonsuz\nÖpün bütün ağlayan çocukları kimsesiz\nÇoğal gözlerim çoğal\nGör bütün görmeyenlerde yapayalnız\nEllerime tutunun ellerime çoğalın\nOkşayın sevecenlikle çocukları\nHıçkırırlarken uykularında bile" + }, + { + "id": 47126.0, + "title": "Ter Beni", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "Gönül dünyasına gidip dönenlerden sor beni \nBelki aktır belki kara tutar söyler der beni \nMuhabbetin sofrasında kurduk büyük kaleyi \nŞu nefsime fırsat verme, fırsat bulup yer beni. \n\nGece gündüz her dakika senin için harabım \nBeni böyle susuz koyan içmediğim şarabım \nİster taş de, ister kaya senin için turabım \nKapılara, eşiklere, yollarına ser beni. \n\nDizlerimde dermanım var biraz zaman ver gayrı \nYüce dağlar belli olsun başa duman ver gayrı \nAşık Sefam yalvarıyor yarab iman ver gayrı \nHer dem Allah derim amma niye basmaz ter beni." + }, + { + "id": null, + "title": "Buğulu Atlas", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Bir şiirde, bir satır saklayabilir başka bir satırı\nNasıl ki bir kavşakta bir tren belki örter bir treni\n...\nAşkta, başka bir sitem saklayabilir bir sitem\nve küçük bir serzenişte, koskoca bir şikayet gizlidir belki\nBir adaletsizlik bir başkasını saklayabilir-bir sömürgeci bir başkasını\nBangır bangır bir kırmızı üniforma bir tane, bir tane daha! ”\n -Kenneth Koch-\n\nGöğünde aç kartalların, atmacaların yarıştığı tenha \nbir atlastan geldim…\nKıyamda, kıyamette namluların kuytu dağlarla öpüştüğü\nbir atlastan.\n \nYılları, yolları, yaşları yok \ngurbet yüzlü adamlardan,\nsur diplerinde bıçaklanan aşklardan…\n \n Yaşamı hiç bilmeden ölümü ezberleyen,\nbadem gözlü, sıtmalı çocuklardan; \nyazgısı uçurum çocuklardan...\n\n Zarif Dicle’de ve asi Fırat’ta,\nsıska keleklerde, kıl çadırlarda\ngüneşe sataşan adamlardan.\n\nMendillerde, halaylarda\ngülüşleri kundaklanan hayatlardan; \nyazgısı uçurum hayatlardan...\n \nDarmadağın yılları hüzne satılmış,\nburunları hızmalı, şarkıları figan,\ndoğurgan ve mübarek kadınlardan; \nyazgısı uçurum kadınlardan...\n\nOrada şarkılara akar katran,\nakar kan...\nOrada ihlâl ve iflah olmaz vata\n\nTarih susarken günahları,\nbıçak sırtında yaşanmış o ah’ları\nve aysız karanlıkları dağ başlarında.\n \nNicesi aylaklığa bağışlanmış, sefil; \nölüme, açlığa sebil.\nKiminin ergen bıyıklarında aşk taslakları.\n \nYa kederiydik kendimizin, \nya bir halkın kaderi; \nya şakağı ya şafağı bir halkın\nnamlular çarmıhında! \n\nÇünkü yok satıyorsa hayat,\nçok satıyordur erk, çok tüfek; \nYok satıyorsa nehirlerimizde şafağın ilk ışıkları,\nçok satıyordur şiddet, nefret, aşiret.\n \n İşte sürüldü şarjöre mermi, indi emniyet,\nkatıldı otuz bine bir daha\nyağmurlu bir sokakta delik deşik bir ceset.\n \nYaşasaydı kendinin kederi olacaktı,\nyaşasaydı belki bir gün torunlarıyla\ndolunaylı gecelerde yıldızlar sayacaktı…\n\nKenger toplarken ellerine diken batan çocuklar,\nbilmezlerdi gözleri bağlanıp kurşunlanan bir aşkın\nhazin bir ünlem bırakacağını hayata.\n Bilmezlerdi bütün melodramların yalan olduğunu\nçekirdek çitlenen eski yazlık sinemalarda.\n\nOnlar hâlâ gülümsüyorlar buğulu bir atlastan.\nAnıları damlıyor fotoğraflardan...\n\nBiz de geçtik o dağlanan ağıtlardan. \nBiz de göçtük kirden, pasaktan, hıncın ışıltısından.\nYakılmış köylerden, kesilmiş kulaklardan, \no kanlı ayinlerden, perişan ormanlardan; \nbiz de geçtik o murdar hayatlardan…\n \nHerkes gidecek elbet bu yavşak zamanlardan; \nbu kan revan, bu iğfâl akşamlardan…\n\n /V e a n t o l s u n k i, \nh i ç b i r k u r ş u n, h i ç b i r ç e l i k,\nh i ç b i r t o p r a k v e h i ç b i r v a t a n,\nd a h a k u t s a l d e ğ i l d i r i n s a n d a n! /" + }, + { + "id": 63198.0, + "title": "Abdal Musa", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 5.0, + "poem": "Bir piston\nKalmamı ister dilediği yerde\nTekler çoğulluğumu\nBir dinozor zor yer beni: \nYadi can beygir gücü.\n\nKarıncaydı devenin\nTepip oyluğun ezen, \nBir bücür yere çaldı\nDev gibi pehlevanı - -\nUnuturlar anı.\n\nBir sürek avında\nÖlüsünü görmeye gelirler, \nAbdal Musa demişler\nBağrına saplı oku\nÇıkardı verdi geri.\n\nBu söz ibret sözüdür\nArifler ocağında\nYanar özge bir ateş\nO ateşin dilleri, \nHele bir gel beri." + }, + { + "id": 28660.0, + "title": "Donkişot'un Akşamı", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 5.0, + "poem": "Dulcinea seni en çok andığım\nBu garip bu bilinmez akşamlardır\nBüyülü kırık dökük hanları\nKral saraylarına dönüştüren\nAnlaşılmaz gizidir akşamların\n\nZor zamanlarımda düşlediğim\nSen bütün sezgilerimde varsın\nOlsaydın belki yarım kalırdım\nBir uzak köyde un eleyen süt sağan\nBilinmez biri olman\nKesinlikle kanıtlamaz yokluğunu\nSen dünyaya her dokunmamda\nGün gibi yeniden başlayansın\n\nOlmazlıkta kurar insan sevincini\nTutku her şeyi yeniler\nYüreklilik bir çeşit yalnızlıktır\nO aptal yeldeğirmenlerine gelince\nSen onları benden iyi tanırsın\nAldı mı yere vurur adamı\nKaldı ki sen onlardan da kahramansın\nAşılmazl��ğınla aydınlat yolumu\nDulcinea doğallığım sevincim anayurdum\nDünya gün gelip anlayacak\nSende gerçek büyüklüğe kavuştuğumu" + }, + { + "id": 69953.0, + "title": "İki Çizgi", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "avucumdan düşüyor iki çizgi\nbiri ak kara biri\nak sizin olsun\nbahar açan dağlara düşer yolu\nkara bende kalsın\nyaftalı ölümle biter sonu" + }, + { + "id": 47820.0, + "title": "Neden", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 6.0, + "poem": "neden\nhep \nboş\nbir\nbardağa\nyüksünmeden\nboyun eğer\nsürahi?" + }, + { + "id": 59655.0, + "title": "Başbaşa", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 6.0, + "poem": "İşte bir vazoda açmış iki gül\nİşte bir saksıda eşsiz kuşkonmaz.\nGülleri gördükçe gönlüm bir bülbül\nSaksıya baktıkça içimde bir haz.\n\nDışarda fırtına, uğultu, tipi\nOdada sessizlik tutulur gibi.\nİşte o da geldi, evin sahibi\nOturduk, eskiden konuştuk biraz.\n\nDışarda fırtına, tipi... Yerler kar\nİçerde başbaşa iki bahtiyar.\nOnları ısıtan eski bir bahar\nDışarda yepyeni bir kış, bir ayaz." + }, + { + "id": 46602.0, + "title": "Yakılacak Adamım", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "''İlk ateşi sen yaktın\nSon yangın da senden olsun\nSenin canın sağolsun...''\n\nBilmeliydim\nBir sabah çekip gideceğini\nDünyayı başıma yıkıp gideceğini bilmeliydim\nVe sen daha kırmadan bu aşkın kalemini\nBen herşeye eyvallah deyip\nÇekip gitmeliydim bu şehirden\n\nBen yakılacak adamım bu şehirde\nSana böyle yandığım için\nBen asılacak adamım bu şehirde\nSeni böyle sevdiğim için\n\nOysa\nNeler öğretti hayat bana\nGülerken ağlamayı\nSırtımdan vurulmayı\nAç susuz yaşamayı...\nDaha neleri öğretti hayat bana\nBir sana yalvarmayı öğrenemedim\nBir de seni unutmayı\n\nBen yakılacak adamım bu şehirde\nSana böyle yandığım için\nBen asılacak adamım bu şehirde\nSeni böyle sevdiğim için\n\nSen sahte mutlulukların süslü prensesi\nSen sosyetik barların şımarık sokak kedisi\nSen mutluluğun korkak faresi\nSen hep aynı gecelerin\nHep aynı şarkıların\nHep aynı masaların vazgeçilmez mezesi\nSenin cirit attığın sokaklarda\nNe gezer aşkın vefanın gölgesi\nÇek git artık! \nYaşanmasın bir daha aşkın böylesi\nÇek git artık! \nBitsin burada bu aşkın hikayesi\n\nOysa \nBir yudum mutluluğun için \nYollarına bir ömür serdim\nOysa\nBir gelişin için\nSokaklarına binlerce sabır ektim\nHasretse hasret\nAcıysa acı\nUğrunda en kralını çektim\nÜstelik yalnız ve tektim\nSenin bir taş olduğunu nereden bilecektim? \n\nBiliyorsun...\nSeni bebekler gibi sevdim\nSeni çiçekler gibi sevdim\nSeni melekler gibi sevdim\nÇünkü sen\nTapılacak kadındın (!) bu devirde\nOysa ben\nSana böyle yandığım için\nSana böyle kandığım için\nSeni böyle sevdiğim için\nAsılacak adamım bu şehirde\nYakılacak adamım bu şehirde\n\nGit git artık...\nGüle güle! ..." + }, + { + "id": 108576.0, + "title": "Bir Çocuk Da Anasından Doğunca", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir çocuk da anasından doğunca\nBedenini pişirmeye tuz ister\nÜryan büryan ortalıkta kalınca\nSetirini örtünmeye bez ister\n\nKonla sudan gelir anın gıdası\nNasibini veren Barı Huda'sı\nBeşiklere beler onun anası\nAkşam sabah emzirmeye yüz ister\n\nBir yaşında ürüm ürüm ürünür\nİkisinde sürüm sürüm sürünür\nÜç yaşında adım adım yürünür\nDört yaşında söylemeye söz ister\n\nBeş yaşında dili civan sevişir\nAltısında uşağınan döğüşür\nYedisinde dişlerini değişir\nSekizinde her gediğin düz ister\n\nDokuzunda olur bir tosun maya\nOnunda da benzer kaşları yaya\nOnbirinde başı girer sevdaya\nOnbeşinde ala gözlü kız ister\n\nYirmisinde akıl baştan savrulur\nOtuzunda vursa dağa devrilir\nKırk yaşında akıl başa çevrilir\nEllisinde avın olmış baz ister\n\nAltmışında iner bir merdivenden\nYetmişinde binse düşer duvardan\nSekseninde su getirmez pınardan\nDoksanında döşeğini düz ister\n\nPir Sultan Abdal bu söz hepimize\nTonus girinceye belki de yaza\nYüz yaşında ölümünü gözede\nZemheriyi çıkarmaya yaz ister" + }, + { + "id": 172165.0, + "title": "Bugün Ben Bir Güzel Gördüm", + "poet": "Aşık Ömer", + "rating": 7.0, + "poem": "Bugün ben bir güzel gördüm\nYeşiller giymiş ağ üzre\nAklımı başımdan aldı\nDurabilmem ayağ üzre\n\nBeni mest eden câmıdır\nGonçe gülün eyyâmıdır\nHer biri bir harâmidir\nKirpikleri kapağ üzre\n\nMah cemaline bakılur\nBen kulun yanup yakılur\nSöyledikçe bal dökülür\nLeblerinden dudağ üzre\n\nCemâl ü hüsnü âlişan\nOl Yusuf’tan almış nişan\nSiyah zülüfler perişan\nDökülmüş al yanağ üzre\n\nAşık Ömer geldi ise\nHak inayet kıldı ise\nFerhad dağı deldi ise\nBen koyam dağı dağ üzre" + }, + { + "id": 47819.0, + "title": "Ben", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 6.0, + "poem": "Adıma özenenler\nah bir bilseler\nkaç kaç\ngöçük ceset\nyaşadım çürüdüm\nbugünlere kadar\nben\n..." + }, + { + "id": 27988.0, + "title": "Dönüş", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Bunca yıldır bir hiçliğe \nGittim, sana geliyorum...\nYeter artık döne döne\nBittim, sana geliyorum...\n\nDurdum ve düşündüm demin\nBaktım bu yol daha emin\nAyrılmamaya bin yemin\nEttim, sana geliyorum...\n\nGözüm yaşlı gönlüm garip\nYalvarayım dedim varıp\nBenliği benden çıkarıp\nAttım, sana geliyorum...\n\nAşk tokmağı değdi örse\nDurmam gayrı dünya dursa\nDünden kalma neyim varsa\nSattım, sana geliyorum...\n\nBıraktım öfkeyi kini\nOldum bir rahmet ekini\nSeni sevmenin zevkini\nTattım. sana geliyorum...\n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 58689.0, + "title": "İnandıramaz Aynam Yaşlandığıma Beni", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 7.0, + "poem": "İnandıramaz aynam yaşlandığıma beni.\nDeğil mi ki doğduğunuz aynı gün gençlikle sen; \nAma örtünce vaktin kırışıkları seni\nMedet umarım ömrüm bitsin diye ecelden.\nVarlığına o eşsiz güzelliği giysen de\nGönlümün urbasından başka şey giyemezsin.\nYüreğim sende çarpar, yüreğin çarpar bende:\nDemek ki bana göre yaşlısın diyemezsin.\nOnun için, sevgilim, kendine bakman gerek,\nNasıl ki ben bir hiçim bakmak dururken sana,\nYüreğin bende diye üstüne titreyerek\nOlmuşum yavrusunu esirgeyen bir ana.\nGönlüne bel bağlama gönlümü yok edersen, \nGeri almak yok diye onu verdin bana sen. \n\n1564" + }, + { + "id": 15577.0, + "title": "Ödedim mi Bedelini", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Ödedim mi bedelini\nÖdedim mi yaşamanın\nAyışığı oynaşırken\nYar elini okşamanın\n\nAçtıysa menekşe bil ki\nDuyduysa karınca bil ki\nSenden önce birileri\nÖdemiştir bedelini\n\nSokak sokak vuruşarak\nAdım adım yaklaşarak\nHey hey hey\nHey hey hey\nGözyaşıyla kanla terle\nTarihle hesaplaşarak\n\nÖdedim mi sebebini\nÖdedim mi var olmanın\nHeybetli bir dağ misali\nDimdik ayakta durmanın\n\nÖldüyse civanlar bil ki\nDolduysa zindanlar bil ki\nKimseyi vurmasın\nÇözülsün diye çelişki\n\nSokak sokak vuruşarak\nAdım adım yaklaşarak\nHey hey hey\nHey hey hey\nGözyaşıyla kanla terle\nTarihle hesaplaşarak" + }, + { + "id": 21090.0, + "title": "Arz-ı Hal 2", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben de günahkâr kullarındanım Allahım... \nBir kulhuvallahi bilirim dualardan, \nBir de yarabbi şükür demeyi doyunca. \nBir kere oruç tutmam ramazan boyunca, \nAma çekmediğim kalmadı sevdalardan. \nBen de günahkâr kullarındanım Allahım!... \n\nBenim gibi kulun çok dünyada, allahım!... \nEğer bilmiyorsan işte,haberin olsun. \nEkmek derdi, aşk derdi unutturdu seni. \nİnsan hatırlamıyor dün ne yediğini. \nZaten yediğimiz ne ki hatırda dursun. \nBenim gibi kulun çok dünyada, Allahım!... \n\nYazdıklarıma sakın darılma Allahım!... \nMeleklerin sana bunları söylemezler. \nArtık, pek yarattığın gibi değil dünya \nİnsanlar hem sabuna karıştı, hem suya: \nNe olursun, hoşuna gitmedi ise eğer, \nYazdıklarıma sakın darılma Allahım!... \n\nSana birşey soracağım, affet, Allahım!... \nBaş vakit kızlar doluyor camilerine, \nBeyaz yaşmaklı, beyaz tenli, masum kızlar... \nBenim bir defa görüşte yüreğim sızlar; \nSen tutulmadın mı, içlerinden birine? \nSana birşey soracağım, affet, Allahım!... \n\nİşte insanlar bu minval üzre, Allahım!... \nKıt kanaat sere serpe yollar boyunca... \nSen, bizim için hâlâ o ezeli sırsın. \nSen de bizi bilmiş olsan, başkalaşırsın... \nHerkesin kederi, gailesi boyunca. \nİşte insanlar bu minval üzre, Allahım!...\n." + }, + { + "id": 50746.0, + "title": "Anlatılır Gibi Değil Yası Çiçeklerin", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 5.0, + "poem": "Karanfil\n\nAdın her sabah uyandığımız gökyüzünün yerini aldı.\nHangi su olursa olsun\nYeşil sen bakınca.\nHer gün sen baktıktan sonra\nBu kadar güzel\nBu gökyüzü.\n\nFesleğen\n\nSen varken karanlık bilmez\nHiçbir su.\nHiçbir su\nKaybolmaz.\n\nSarı Çiğdem\n\nİlk biz geldik dünyaya\nGelir gelmez\nSevmeyi çalışmayı öğrendik\nBir gün yası öğreneceğimizi\nHiç bilmiyorduk.\n\nDefne\n\nKimse ölümü övemez\nSeni gördükten sonra\nKulluğu\nSavaşı\nGüzel gösteremez.\n\nLale\n\nYalan Ayvaz'ın laleyi sevmediği\nDoğru değil sonra\nİlk defa çiğdemin gördüğü dünyayı\nİlk Ayvaz geldi\nBu manzara\nOna bakarak geldi\nHep ona bakarak geldik." + }, + { + "id": 104715.0, + "title": "Uyan Gözün Aç", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 9.0, + "poem": "Uyan gözün aç durma yalvar güzel Allah'a\nYolundan izin ayırma yalvar güzel Allah'a\n\nHer geceyi kaaim ol her gündüzü saim ol\nHem zikr ile daim ol yalvar güzel Allah'a\n\nBir gün bu gözün görmez hem kulağın işitmez\nBu fırsat ele girmez yalvar güzel Allah'a\n\nAslığı ganimet bil her saati nimet bil\nGizlice ibadet kıl yalvar güzel Allah'a\n\nÖmrünü hiçe sayma kendini oda yakma\nHer şam u seher yatma yalvar güzel Allah'a\n\nHey nice yatırsun dur olma bu safadan dur\nBahr-ı keremi boldur yalvar güzel Allah'a\n\nHer vakt-i seherde bir lütfu gelir Allah'ın\nOl vakt uyanır kalbin yalvar güzel Allah'a\n\nAllah'ın adın yadet, can ile dili şadet\nBülbül gibi feryat et yalvar güzel Allah'a\n\nGel imdi Niyaziyle Allah'a niyaz eyle\nHacatı dıraz eyle yalvar güzel Allah'a" + }, + { + "id": 26482.0, + "title": "Bilmediler", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Hakiykatin ma'nisin şerh ile bilmediler\nErenler bu dirliği riye dirilmediler\n\nHakiykat bir denizdir şeriattır gemisi\nÇoklar gemiden çıkıp denize dalmadılar\n\nBular geldi tapıya şeriat tuttu durur\nİçeri giribeni ne varın bilmediler\n\nDört kitabı şerh eden asıdır hakıykatte\nZira tevsir okuyup ma'nisin bilmediler\n\nYunus adın sadıktır bu yola geldin ise\nAdın değşirmeyenler bu yola gelmediler." + }, + { + "id": 83378.0, + "title": "Git", + "poet": "Ferman Karaçam", + "rating": 7.0, + "poem": "Yüreğini bana bırak sevdiğim \ntadında kalsın herşey\nmavi kalsın sahaflar\nbüksün boynunu eski dergiler\ngit\nmenzilden alınmış seherlerin var yaşanacak\nsesin var\nbahar gibi akan yüreklere\numutların\ngöğün var senin yıldızlarla dolu\ngit\n\neylül gözlerin var senin \nzümrütten\n\nadında nilüferler yaşar\nyüzünde ay doğar\nalnında zührem parlar engin mavilerden\nyeşil doruklara şarkılar kondurursun\n\ngölgesini öpmeye gelirim akşamüstü\nhatıralarının\ngit\n\nuğrunda ölecek köleyi\nbir bıçkın kader vuruşuyla tarumar\nbırak yüreğini bana sevdiğim\nuğultusu olurum kıyametin\nçırpınışı çaresizliğin\nkanadına tutunurum umudun\nve gittiğin yollara\nboyun büker\nyetim yetim bakarım\n\ngit sevdiğim\n\ngözün kalmasın arkada\n\nsen gidince adını bestelerim\nbinbir makamda\n\ngit sevdiğim \ngit sevdiğim" + }, + { + "id": 41783.0, + "title": "Naat", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 4.0, + "poem": "Bir elim bulut\nBir elim toprak\nd d d \n ö ü ö\n n ş n\ne e e\n r n r\n e e \nk b k\n i\n r\n \n y\n a\n p\n r\n a\n k\nSana bin kez söyledim be evladım\nDişlerinle tırnaklarını yiyeceğine\nGözlerinle gökyüzünü yesen ya..." + }, + { + "id": 23157.0, + "title": "Topal Sevda", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Dün sahilde karşılaştık...\nBiran gözüm ısırdı,sonra birden tanıdım\nDüşmemek için zor tuttum kendimi\nBacaklarım titredi,bir ağaca yaslandım...\n\nYırtılan bir mektup gibi\nSisli hatıraların gerisinden bakıyordu..\nEski bir sevdanın durulmamış nehirleri\nÇırpınarak yüreğime akıyordu.\n\nHatırladığım bir sonbahar günüydü,\nKarşımızdaki yeni eve taşındılar\nBütün gün bakışıp duruyorduk\nGözleri sanki birer kurşundular!.\n\nO zamanlar ben, zıpkın gibi bir çocuktum;\nLiseye yeni başlamıştım\nOnun saçlarını geriye savurup\nÇapkınca gülümsemesinden hoşlanmıştım..\n\nNe zaman cama çıksam, karşı balkonda\nItırlı bir çiçek gibi tütüyordu\nNe zaman buluşalım desem, olmaz diyordu\nMektuplaşmak ona yetiyordu..\n\nBir Temmuz akşamıydı, unutmam\nYazlık sinema daha yeni dağılmıştı;\nBahçe kapısında sıkıştırıp öpmüştüm,\nİçeri kaçıp saatlerce ağlamıştı..\n\nSonraları çok kanuştuk, gezdik\nBazen ağlaşıp bazen gülüştük\nÇılgın gibiydik, her fırsatta buluştuk,\nUluorta öpüştük, herkesin diline düştük..\n\nAilesi baş edemedi, Mersin deki halasına gönderdi\nHiç arayıp sormadım\nBen osıralar devrimci oldum.\nMahalleden ayrılıp yıllarca evede uğramadım..\n\nDünyam değişmişti artık\nMemleketin gidişatını hiçmi hiçbeğenmiyordum\nForumlara,yürüyüşlere katılıyor,\nDurmadan şiir okuyup,ajitasyon çekiyordum..\n\nAh o gençlik rüzgarı ah..\nEzilen insanları tek başıma kurtaracağmı sandım \nAnarşik bir eylem sırasında\nSeken kurşunlarla bacağımdan yaralandım...\n\nAmeliyatın ardından yıllarca yattım içerde,\nDosyam bir hayli kabarmıştı..\nBeni o nemli koğuşlarda\nVefakar anamdan başka hiç kimse aramamıştı..\n\nİçerden çıkınca onu sordum\nBir astsubayla evlenip buradan gitmişti..\nOysa kibrit ağusuyla koluma dağladığım\nİsmi hala silinmemişti...\n\nHayat devam ediyordu\nİçkiye vurmuştum, unutmayı denyordum\nPencerenin önünde, kuruyan bir çiçek gibi\nGünden güne tükeniyordum..\n\nAnam çökmüştü artık,ölmeden mürüvvet istiyordu\nBazan oturup dertleşirdik..\nKimsesiz bir kadın varmış,körmüş, olur demiş\nBende fazla uzatmadım,evlendik.\n\nGeçmişe ait ne varsa; mektuptu,resimdi.\nBir bir ayırıp yaktım ateşte.\nNasıl gittiğini sorarsanız, ne bileyim,\nKör-topal gidiyor işte..\n\nNe varki, o hırçın saçları hepyüzüme savruluyor\nBalkona her baktığımda.\nPişmanlık, bir eski yara gibi\nHala kımıldayıp duruyor onu hatırladığımda.\n\nBiiyorum, onunla olsaydım\nböyle kavga edip durmazdım yüreğimle.\nBiliyorum, bu sevdayı ben yıktım,\nBen öldürdüm bu hoyrat ellerimle.!\n\nDün sahilde karşılaştık \nBir an boş bulundum,sendeler gibi oldum \nÖyle bir baktı ki, ben o gözlerde\nBir ömrün bütün acılarını buldum...\n\nBir şeyler söylemek ister gibiydi\nBaşını eğip, gitti çocuklarının yanına\nNedendir bilmiyorum, fakat \nGimek istemedi sanki, kocasının koluna.\n\nArdından koşup durduramadım, ona soramadım\nÖylece dona kaldım.\nÇünkü o anarşik eylemden beri\nBen artık deynekli bir topaldım!..." + }, + { + "id": 57429.0, + "title": "Kayıp", + "poet": "Süreyya Berfe", + "rating": 6.0, + "poem": "Seni yitirmedim, kaybettim.\nCep saatimi yitirdim, seni kaybettim.\nGökyüzünün herhangi bir yerinde\nherhangi bir gökyüzünde\nkaybettim seni.\n\nKim kimi buldu ömründe? \nHerkes başka bir günü düşündü.\nŞöyle ya da böyle\nömründe olmayan dünü düşündü.\n\nYeryüzünde hemen şurda\nkaybettim seni.\nTelaşla, korkuda kaybettim.\nHüzünde, coşkuda kaybettim.\n'Mutluluktan ölebilirim' dedin, kaybettim.\n\nKim kimi tanıdı ömründe? \nHerkes başka bir durumu düşündü.\nŞöyle ya da böyle\nömründe olmayan umudu düşündü.\n\nKaybolan ne varsa onlarda, onlarla\ngeçen günlerden birinde, geçmişte\nkaybettim işte, zaman sustu.\nZifiri karanlık bir mağarada\nürkek bir yosun ışıdı, kayboldu." + }, + { + "id": 2136973.0, + "title": "Boaz Uykuda", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 8.0, + "poem": "Uzanmış uyumuştu Boaz, iş yorgunu; \nBütün gün didinmiş durmuştu harmanında; \nSonra serip her günkü yere yatağını\nUyumuştu Boaz, ölçeklerin yanında.\nEpeyce tarlası vardı bu ihtiyarın; \nZengindi, ama hakkı hukuku bilirdi; \nRengi saftı değirmenindeki suların; \nCehennem odu değildi ocağındaki.\nGümüş sakalı Nisan çayına benzerdi; \nNe hasisti, ne de haset vardı içinde; \n“Mahsustan düşürün de toplasınlar,» derdi\nEkin devşiren fakir kadınlar görünce.\nHiçbir vakit ayrılmamıştı doğru yoldan; \nFukara babasıydı, gönlü pek ganiydi; \nBeyaz harmanisi kadar temiz bir vicdan.\nHalka açık ambarları sebil gibiydi.\nBabacandı, yakınlarına sıdkı vardı; \nİşini bilirdi, eli açık olsa da; \nKadınlar gençlerden çok ona bakarlardı; \nGençler güzel ama olgunun hali başka.\nO ki asıına dönmekte olan kişidir,\nGeçer yalan dünyadan ebedî dünyaya; \nGencin gözündeki ihtiras ateşidir,\nİhtiyarınkinde başka bir nur, bir ziya.\nİşte böyle uyuyordu Boaz, gecede,\nEkin tınazları birer mâbede benzer; \nRençberler, üçer beşer, hepsi bir köşede; \nEski zamanlar, eski günlerdi o günler.\nİsraillilerin başında bir hakim vardı; \nÖmrü çadırlarda geçen adam, toprakta\nDevlerin ayak izini görür, korkardı; \nToprak tufan sularıyla ıslaktı hâlâ.\nUyuyordu Boaz, Yakub’un, Yahuda’nın\nUyuduğu gibi, dalla örtülü üstü; \nBirdenbire başı üzerinde, semanın\nAralanan kapısından, bir rüya gördü.\nBu rüyada Boaz’ın karnından bir meşe\nÇıkıp ta mavi göklere yükseliyordu.\nBu bir nesildi, uzun bir zincir halinde; \nBir kıral doğuyor, bir tanrı ölüyordu.\nVe Boaz şöylece mırıldandı içinden:\n“Ben nasıl olur da bu nesle baş olurum? \nİhtiyarım; aşağı yukarı yaş seksen; \nNe bir karım var dünyada, ne de bir oğlum.\n“Yıllarca koynumda yatan kadın, ey Tanrım\nBenim evimdeydi senin evine gitti; \nGitti ama gene beraber sayılırım; \nO yarı canlı, bense yarı ölü şimdi.\n«Benden bir nesil doğacak! Nasıl olur bu? \nNasıl olur da benim çocuklarım olur? \nGenç olsam neyse, çünkü insan genç oldu mu\nGeceden sıyrılan gün zaferle doludur.\n«İhtiyarım, hazan yaprağı gibi kuru; \nKarım yok, yalnızım, bir ayağım çukurda; \nBelim bükülmüş, Tanrım, mezarıma doğru,\nNasıl eğilirse suya, susuz bir boğa.»\nBöyle söylüyordu rüyada, vecd içinde; \nBoaz, uykulu gözleri önünde Tanrı.\nNe bilsin çınar gül açtığını dibinde? \nOnun da ayak ucunda bir kadın vardı.\nO öyle uyurken Rut, Moab’lı bir kadın,\nAyak ucuna uzanmıştı, göğsü üryan; \nKimbilir ne hayr umuyordu bu adamın,\nBüyük nuru getirecek uyanışından.\nNe Boaz’ın bu kadından haberi vardı,\nNe de Rut biliyordu Allah’ın emrini.\nEtrafı otların hafif kokusu sardı,\nBu fısıltı dalgası Galgala şehrini.\nMuhteşem bir zifafa hazırlıktı gece.\nHerhalde görünmez melekler uçuyordu; \nÇünkü havadan arasıra ve gizlice\nKanada benzer mavi şeyler geçiyordu.\nBoaz’ın nefesi yosunlar üzerinden\nAkan suların sesine karışıyordu.\nEn güzeliydi dünyanın mevsimlerinden; \nTepelerde beyaz zambaklar açıyordu.\nRut dalgındı, Boaz uykuda, otlar kara; \nBir nabızdı sürülerin çıngırak sesi; \nGökten geniş bir rahmet iniyordu arza; \nArslanların suya gittiği saatlerdi.\nJerimadeth ve Urida her şey rahat, sakin; \nLoş semada yıldızlar yanıp sönüyordu; \nKaranlığın çiçekleri içinde narin\nBir hilal parlıyor ve Rut düşünüyordu.\nHareketsiz bakıp duvağının altından; \nHangi Tanrı, ebedi yazın hasadında,\nGiderken fırlatmış atmıştı bu altından\nOrağı bu yıldız dolu gök tarlasına?" + }, + { + "id": 285432.0, + "title": "81 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Dünya derdiyle harap olmadan böyle,\nBol bol içelim kızıl şaraptan şöyle.\nDünya kanlımız; şarap, dünyanın kanı; \nKanlısının kanını kim içmez; söyle? \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 6003.0, + "title": "Yakınlık", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Neye yaklaşsam, sonu uzaklık ve kırgınlık; \nAnla ki, yok Allah'tan başkasıyla yakınlık..." + }, + { + "id": 94167.0, + "title": "Göl:...'ye", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu yaban dünyada bir köşe vardı.\nGençliğimizin baharında gittiğim, \nKara kayalarla sarılmış ve\nYüksek çamların kuleleriyle çevrilmiş-\nÖylesine güzeldi ki yalnızlığı\nVahşi bir gölün, onu daha az sevemzdim.\n\nAma kara kefenini serdiğin gece üzerine\nHerşeye serdiğin gibi, \nVe gizemli rüzgar\nAhenkle mırıldanarak gittiğinde, \nO zaman- aho zaman- uyanırdım.\nIssız göl dehşetine.\n\nAma korku değildi\nİnsanı titreten bir zevkti bu dehşet-\nÖyle bir duygu ki ne madenler, mücevherler\nNe de- hatta senin aşkın\nKandırabilirdi anlatmaya beni\nO zehirli dalgadaydı ölüm\nBir mezarlık çukurumda-\nYalnız imgelemi böyle teselli bulan, \nKimsesiz ruhu bu karnlık gölden\nBir Adeb yaratan, O'nun için" + }, + { + "id": 86523.0, + "title": "Katıla Katıla Gülünesi", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "iyi olurdu buradan\nayrılmak, \ngitmek artık, \nnalları dikmek, bütün anıları\nterketmek\nfilan, \nama kalmanın da\nbir tadı var: \nkendilerini \nafet\nsanıp\nşimdi kirli dairelerinde\nsabırsızlıkla melodram dizisinin\nbaşlamasını bekleyen\nbütün o yavrular, \nve bütün o delikanlılar, \nYıllık'larda\npürüzsüz ciltleriyle\nbir gün\nönemli biri\nolacaklarından emin emin\nsırıtan, \nşimdi polis onlar, daktilograf, \nsosisli sandöviç satıcısı, \ntımarcı, \ntoz\nzerrecikleri, \nkalıp diğerlerinin\nne olduklarını\ngörmek güzel - yalnız\nbanyoya girdiğinde\naynayı es geç\nve sifonu çektiğinde\narkana bakma." + }, + { + "id": 14548.0, + "title": "Bilmiyorum, Yaşamakta mısın,Öldün mü?", + "poet": "Anna Ahmatova", + "rating": 8.0, + "poem": "Bilmiyorum,yaşamakta mısın,öldün mü?\nDünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni\nYoksa,akşamın yaslı karanlığında\nBir ölüyü mü düşünmeli...\n\nHer şey senin için:Gün boyunca dualarım.\nUyuşturan ateşi uykusuz gecelerin;\nŞiirlerimin beyaz sürüsü,\nVe mavi yangını gözlerimin...\n\nHiç kimse daha yakın olmadı bana,\nHiç kimse böylesine üzmedi beni,\nAcıya salıp gidenler bile,\nOkşayıp bırakanlar hatta.\n(çeviren:Ataol Behramoğlu)" + }, + { + "id": 76764.0, + "title": "Ölümlü Yaşamaya Hergünkü Çağrı", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 5.0, + "poem": "Halbuki birçok şey söylenebilirdi.Yadsınırdı örneğin.Ben vurmadım denirdi.Yalvarırıdı, kaçadrdı hiçdeğilse insan.Türkü bile çağırabilirdi.Herif sokağın ortasında yatıyordu.Kan içimde yatıyordu.Tıpkı ölmüş gibi.Öldüyse eğer sinemalara gidemeyecekti.Sıkıldı mı oturup ağlayamıyacaktı.Saçları kandan yapış yapıştı.Hem geceydi hem karanlıktı.Bir direkte bir lamba yanıyordu.Bildiğimiz lambalardan.Bir de bulut.Halbuki birçok şey söylenebilirdi.Polis dirseğimi sıktı.Ama hiç acımadı.Artık rahattım.Ayaklarım yerdeydi.Eller tutulurdu yaşadığım.Bir korkuyordum, bir korkuyordum. Titremek geliyordu içimden.Üstelik korkmaktan hoşlanıyordum.Birşeyler özlüyordum korktuğum zaman.Muz gibi, tüylü tüylü şeftali gibi, sıcacık kadın gibi.Ama değildi, bunlar değildi. Neydi bilmiyorum.En iyisi bir duvara yaslanıp sigara içmekti.Polis dirseğimi sıktı.Birçok şey söylenebilirdi.Denilebilirdi ki, herifin parası vardı benim yoktu, karıma sulanıyordu namussuz, anama avradıma sövdü durup dururken, senin geçmişini...dedi.Ama ben tutum ne dedim oysa.\n\nİnce Zincir\nHerif düpedüz beni aldattı\nBeni mi ya hepimizi\nEnse traşı uzamaıştı inandım\nGünlerden cumartesiydi iyi buldum\nBir ben yoktum başka herşey vardı.\nDedim ki kendime hatırlar arada bir\nBir selam versem bütün ışıkları yanar gözbebeklerinin\nKopmuş gemilerin birer birer rıhtıma bağlar\nMerhaba dedim yüzüme baktı\nÇektim herifi vurdum.\n\nHalbuki sarhoş olmasaydım vurmazdım\nAdamakıllı ağlasaydım yahut\nMavi tulumbalar gibi\nBir ışık boydan boya yolu donattı\nOrtada ben yoktum şaşırdım\nPaltosu eskiydi sevindim\nMerhaba dedim yüzüme baktı\nCebinde gazeteleri vardı.\nÇektim herifi bir daha vurdum.\n\nAdamın kanı aktı şaşırdım\nDünya öyle güzel ki\nSevişmek var ölmek var\nİç çekmeleri var şaraplarla\nBir kadının oh demesi var içinden\nKoptuğu yerden başlamak \nYaşamak için herşey\nMerhaba dedim yüzüme baktı \nÇektim herifi vurdum.\n\nAslında bir ben vardım sokakta birde polis.Beni yeni olmuştum.Önce yoktum elbet.Bir de sokak lambası ile o bulut.Bir de vurduğum o adam vardı.Tamam birde ağustos gecesi.Elbette geceydi ne sandınız.Gündüz adam vurmak için sebep yok zaten.Polis benim savunmamı yeter buldu belki.Ama ille tanık gerekiyordu.Öyle dedi polis.Tanık olmadan olmaz dedi.Doğruydu ya.Tanık olmadan olmaz.Tanık kimse ne yaşar ne ölebilir, ne sarhoş olabilir, ne aşık olabilir, ne yankesici olabilir.Bakındım.Sokak lambasını gördüm, gösterdim, bulutu gördüm gösterdim.Hem başka kimseciklere inanamazdım.Zaten kimse de yoktu.O sokak lambasının dedikleri bir bir hatırımda.Işığı da.Gidip birgün hatırını soracağım nokta.\n\nIşığın Boğulduğu\nBu adamın(benim yani) aklında dumanı tüten çorbalar vardır\nÜç beş kişi hatırlıyodu biri kendisi\nKendi elini üç defa öptü başına götürdü\nSaçlarını düzeltti kravatının düğümünü çekti\nSislerin kötümser kokusunu ben bile duyuyordum.\nSokaklar meydanlar tüm boş tüm zehir kalabalıkta\nGümüş bukağılar vurulmuş bir beygir ikide bir uykusunu bölüyor\nBir bağırsa sesi bütün sokaklara yeter biliyorum.\nBeni bu işe katmayın\nBen durur şuracıkta gelen geçeni aydınlatırım\nGece böceklerini gönenirim\nBu işi sevgiyle öptüm başıma koydum\n\nBunları bırak dedi, polis.İşin içyüzünü anlat biliyorsan.\nSokak lambası tıkandı baktım.Dokunsalar ağlayacaktı.Benim dedi, tıpkı böyle dedi, kendimden konuşturulmayan yerlerde sözüm yok.Bütün diyeceğim bu kadar.Ama yok yok bir türküm daha var onu da söylemek isityorum.Sen bırakmasanda söyleyeceğim zaten.\n\nRahat Ayrılıklar İçin Giriş." + }, + { + "id": 129.0, + "title": "Gülüşün Eklenir Kimliğime", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Gün biter gülüşün kalır bende \nanılar gibi sürüklenir bulutlar \nÖmrümüz ayrılıklar toplamıdır \nyarım kalan bir şiir belki de \n\nAykırı anlamlar arayıp durma \ngüz biter sular köpürür de \nkapanmaz gülüşünün açtığı yara \nuçurum olur cellat olur her gece \n\nHer gece yeniden bir talan başlar \nacı ses olur, ses deli bir yağmur \neski bir eylüle gireriz böylece \n\nSığındığım her yer adınla anılır \nben girerim, sokağı devriyeler basar \nbir de gülüşün eklenir kimliğime" + }, + { + "id": 14476.0, + "title": "Ablam için Gazel", + "poet": "Ahmet Ada", + "rating": 7.0, + "poem": "Ablam çiçekli basma giyerdi.\nGurbet ustasıydı,\nSıla mı,hüzün saatlerimi?\nEylülün ilk haftasıydı.\n\nSaçlarını tarasa akıp giderdi onlarca keder.\nDarılsa bana kumral bir yalnızlığa başlardı.\n\nVerandanın köşesinde siyah- beyazdı sesi.\nAblam yaşasaydı solgun şarkılar söğlerdi.\n\nEylül müydü albümden düşmüş sonbahar mı?\nNe güzel güldü bütün özlemi sarardı.\n\nBir gün kalbi kuş uçmayan atlaslara gömüldü.\nYaşasaydı kuş olup Cezayir menekşelerine konardı." + }, + { + "id": 18550.0, + "title": "Naat", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 9.0, + "poem": "Seccaden kumlardı...\nDevirlerden, diyarlardan\nGelip göklerde buluşan\nEzanların vardı.\n\nMescit mümin, minber mümin..\nTaşardı kubbelerden Tekbir,\nDolardı kubbelere \"amin\"! \n\nVe mübarek geceler, dualarımız,\nGeri gelmeyen dualardı.\nGeceler ki pırıl pırıl,\nKandillerin yanardı! \n\nKapına gelenler ya MUHAMMED,\n- Uzaktan, yakından -\nMümin döndüler kapından! \n\nBesmele, ekmeğimizin bereketiydi; \nİki dünyada aziz ümmet,\nMUHAMMED ümmetiydi.\n\nKonsun yine pervazlara\nGüvercinler; \n\"Hu hu\"lara karışsın\nAminler..\nMübarek akşamdır; \nGelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler! \n\nŞimdi SENİ ananlar, anıyor ağlar gibi..\n\nEy yetimler yetimi,\nEy garipler garibi; \nDüşkünlerin kanadıydın,\nYoksulların sahibi..\nNerde kaldın ey RESUL,\nNerde kaldın ey NEBİ? \n\nGünler, ne günlerdi, ya MUHAMMED; \nÇağlar ne çağlardı:\nDaha dünyaya gelmeden\nMüminlerin vardı..\nVe bir gün ki gaflet\nÇöller kadardı,\nHalime’nin kucağında \nAbdullah’ın yetimi,\nAmine’nin emaneti ağlardı! \n\nHatice’nin goncası,\nAişe’nin gülüydün.\nÜmmetin gözbebeği,\nGöklerin RESULÜYDÜN..\nElçi geldin, elçiler gönderdin.\nRuhunu ALLAH’a,\nElini ümmetine verdin.\nBeşiğin, yurdun, yuvan\nMekke’de bunalırsan\nMedine’ye göçerdin.\nBiz bu dünyadan nereye \nGöçelim, ya MUHAMMED? \nYeryüzünde, riya, inkar, hıyanet\nAltın devrini yaşıyor..\n\nDiller, sayfalar, satırlar\n\"Ebu Leheb öldü\"diyorlar:\nEbu Leheb ölmedi, ya MUHAMMED; \nEbu Cehil, kıtalar dolaşıyor! \n\nNeler duydu şu dünyada\nMevlid’ine hayran kulaklarımız; \nNe adlar ezberledi, ey NEBİ,\nAdına alışkın dudaklarımız! \nArtık, yolunu bilmiyor; \nArtık, yolunu unuttu\nAyaklarımız! \nKabe’ne siyahlar\nYakışmamıştı, ya MUHAMMED,\nBugünkü kadar! \n\nHaset gururla savaşta; \nGurur, Kaf Dağı'nda derebeyi..\nOnu da yaralarlar kanadından,\nGelse bir şefkat meleği.\nİyiliğin türbesine\nTürbedar oldu iyi! \n\nVicdanlar sakat\nÇıkmadan yarına.\nİyilikler getir, güzellikler getir\nAdem oğullarına! \n\nŞu gördüğün duvarlar ki\nKimi Taif’tir, kimi Hayber’dir.\nFethedemedik ya MUHAMMED,\nSenelerdir.\n\nNe doğruluk, ne doğru; \nNe iyilik, ne iyi..\nBahçende en güzel dal,\nUnuttu yemiş vermeyi.\nGünahın kursağında\nHaramların peteği! \n\nBayram yaptı yabanlar; \nSemave’yi boşaltıp\nSave’yi dolduranlar.\nAtını hendeklerden-bir atlayışla-\nAşırdı aşıranlar.\nAğlasın Yesrib,\nAğlasın Selman’lar! \n\nGözleri perdeleyen toprak,\nYüzlere serptiğin topraktı.\nYere dökülmeyecekti, ey NEBİ,\nYabanların gözünde kalacaktı! \n\nKonsun yine pervazlara\nGüvercinler; \n\"Hu hu\"lara karışsın\nAminler.\nMübarek akşamdır; \nGelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler! \n\nNe oldu, ey bulut,\nGölgelediğin başlar? \nHatırında mı, ey yol,\nBir aziz yolcuyla\nAşarak dağlar taşlar,\nKafile kafile, kervan kervan\nŞimale giden yoldaşlar! \n\nUçsuz bucaksız çöllerde,\nYine, izler gelenlerin,\nYollar gideceklerindir.\n\nŞu tekbir getiren mağara,\nÖrümceklerin değil; \nPeygamberlerindir, meleklerindir.\nÖrümcek ne havada,\nNe suda, ne yerdeydi.\nHakkı göremeyen \nGözlerdeydi! \n\nŞu kuytu, cinlerin mi; \nPerilerin yurdu mu? \nŞu yuva-ki bilinmez,\nKuşları hüdhüd müdür,\nGüvercin mi kumru mu? \nKuşlarını bir sabah,\nMedine’ye uçurdu mu? \n\nEy Abva’da yatan ölü,\nBahçende açtı dünyanın \nEn güzel gülü; \nHatıran, uyusun çöllerin\nIlık kumlarıyla örtülü! \n\nDinleyene, halâ,\nÇöller ses verir:\n\"Yaleyl! \" susar,\nUğultular gelir.\nMersiye okur Uhud,\nKaside söyler Bedir.\nSen de, bir hac günü,\nBaşta MUHAMMED, yanında Ebubekir; \nGidenlerin yüz bin olup dönüşünü\nDestan yap, ey şehir! \n\nEbubekir’de nur, Osman’da nurlar.\nKureyş uluları, karşılarında\nMeydan okuyan bir Ömer bulurlar; \nAli’nin önünde kapılar açılır,\nAli’nin önünde eğilir surlar.\nBedir’de, Uhud’da, Hayber’de\nHakk’ın yiğitleri, şehit olurlar.\n\nBir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı; \nYerde kalmazdı ruh.. kanatlıydı.\n\nKonsun-yine-pervazlara\nGüvercinler; \n\"Hu hu\"lara karışsın\nAminler.\nMübarek akşamdır; \nGelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler! \n\nVicdanlar, sakat çıkmadan,\nYa MUHAMMED, yarına; \nİyiliklerle gel, güzelliklerle gel\nAdem oğullarına! \n\nYüreklerden taşsın\nYine, imanlar! \nItri, bestelesin Tekbir’ini; \nEvliya okusun Kur’an’lar! \nVe Kur’an’ı göz nuruyla çoğaltsın\nKayışzade Osman’lar! \n\nNaatını Galip yazsın,\nMevlid’ini Süleyman’lar! \nSütunları, kemerleri, kubbeleriyle\nGeri gelsin Sinan’lar! \nÇarpılsın, hakikat niyetine\nCenaze namazı kıldıranlar! \n\nGel, Ey MUHAMMED, bahardır.\nDudaklar ardında saklı\nAminlerimiz vardır! ..\nHacdan döner gibi gel; \nMirac’dan iner gibi gel; \nBekliyoruz yıllardır! \n\nBulutlar kanat, rüzgar kanat; \nHızır kanat, Cibril kanat,\nNisan kanat, bahar kanat; \nAyetlerini ezber bilen\nYapraklar kanat..\nAçılsın göklerin kapıları,\nAçılsın perdeler, kat kat! \nÇöllere dökülsün yıldızlar; \nDizilsin yollarına\nYetimler, günahsızlar! \nÇöl gecelerinden, yanık\nTürküler yapan kızlar\nSancağını saçlarıyla dokusun; \nBilal-i Habeşi sustuysa\nEzanlarını Davut okusun! \n\nKonsun-yine-pervazlara\nGüvercinler; \n\"Hu hu\"lara karışsın\nAminler..\nMübarek akşamdır; \nGelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler!" + }, + { + "id": 1277125.0, + "title": "Makas", + "poet": "Özge Dirik", + "rating": 7.0, + "poem": "bak\nsular çekildi.\nhep hatırlatır ya sahipliğini\nişte öyle\nkapatıp, türbanladı tanrı\ndenizini.\nkumları oyalayan\nkir içinde, birkaç çocuk ayağı şimdi.\n\nbende kemikleşen babamın\nmezarını bilmem\nama bir çocuğu kemiren\nya bir babadır hep\nya da yokluğu.\n\nbak\navuçlarının içindeki raylardan çıkıyor\nçok yüklediğimiz tren\nbelki boynunu kurtarıyoruz\ntrenlerin makaslandığı yerlerde\nilk defa\ndoğru raylara uzanmış bir kadının.\nama bu kez de\nkargaşa ve ceset oluyor\nsenin ekseninde.\nbiliyorum\nbir aşkın üstüne yakışacak ağız tadı değil\nakşamları acıya yatırılan bir damak\n\nbelki sonra\neli siyahtan başka bir renge de uzanabilen\nressamlar tanır seni\nbilirsin\nseni çırılçıplak çizmek için\nkendini soyan birini\n\nama tren ne kadar dinlense de\nraydan çıktığı o noktaya yaklaşırken\n—ki söz konusu olan bir kadındır\nkorkusuna yaklaştıkça çoğalır güzelliği—\nbilmeyecek hiç\no noktayı\nbir daha geçip geçemeyeceğini…" + }, + { + "id": 16372.0, + "title": "Bu Şiir Ondan Utanıyor", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Bu ne güzel koku böyle,\nbu ne güzel koku.\nGül bahçesinden yoksa gelen o mu?\nGece mi bu gelen, misk mi bu, amber mi bu?\nBu ne güzel koku böyle,\nbu ne güzel koku.\nO pazardan tezcecik yoksa o mu geliyor,\nyoksa güzelimiz geri mi geliyor ne?\n\nBu nasıl yüz böyle,\nbu nasıl ışık?\nBu nasıl ay böyle,\nbu nasıl güneş?\nMağradan mı çıktı,\ndağdan mı iniyor,\no yalnızlığın adamı,\no dost?\n\nBoş yere arama şarap testisini sen.\nKoklama onun ağzını sen boş yere.\nŞu meyhaneciden mi geliyor sandın onu;\ndostum, onu sen kendin gibi belleme.\n\nYolda o yapayalnızsa ne olur?\nBaşında sarık yoksa ne çıkar?\nNe bundan güneşe bir leke olur,\nne ayın gösterişine zarar.\n\nBu gece uyuma dostum, uyuma.\nBir kolayına getir onu bul.\nSarhoşlar meclisine hep böyle geceleyin gelir o.\nBu gece uyuma dostum, uyuma.\n\nBiz duvara asılı duran resimleriz.\nBizi yapan ressamın varlık şavkı\nduvarın üzerine bir vurdumu,\nbakarsın o anda canlanıvermiş, kımıldanmışız\nOnun selvi boyu bir göründü mü,\nbakarsın dünya güllük gülistanlık.\nKalktı bir salındı, kendinibir gösterdi mi.\nbakarsın kıyamet koptu gitti.\n\nBakarsın Calinus gibi hastalar ülkesindendir o.\nBakarsın hayret yurdunda dolaşır hastalar gibi.\n\nSustum artık ben,\nsustum artık\nBu şiir utanıyor ondan." + }, + { + "id": 133440.0, + "title": "Bir Han Köşesinde Kalmışım Hasta", + "poet": "Aşık Kerem", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir han köşesinde kalmışım hasta \nGözlerim kapalı kulağım seste\nKendim gurbet ilde gönlüm heveste\n\nGelme ecel gelme üç gün ara ver \nAl benim sevdamı götür yare ver\n\nErzurum dağları duman dildedir \nBaşım yastıktadır gözüm yoldadır\nAslı hayın yardır adam daldadır\n\nGelme ecel gelme üç gün ara ver\nAl benim sevdamı götür yare ver\n\nErzurum dağları kardır geçilmez \nGizli sırlar her adama açılmaz\nAyrılık şerbeti zehir içilmez\n\nGelme ecel gelme üç gün ara ver \nAl benim sevdamı götür yare ver\n\nFelek sen mi kaldın bana gülecek \nAkıttın göz yaşım kimler silecek\nKerem'e dediler Aslı'n gelecek\n\nGelme ecel gelme üç gün ara ver \nAl benim sevdamı götür yare ver" + }, + { + "id": 104721.0, + "title": "Ya Resulallah", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 8.0, + "poem": "Zuhur-ı kainatın madenisin ya Resulallah\nRumuz-ı küntü kenz'in mahzenisin ya Resulallah\n\nBeşer denen bu alem ki senin suretle şahsındır\nHakikatte hüviyette değilsin ya Resulallah\n\nVücudun cümle mevcudatı nice cami' olduysa\nDahi ilmin muhit oldu kamusun ya Resulallah\n\nDehanın menba-ı esrar ilm-i min ledünnidir\nHakayık ilminin sen mahremisin ya Resulallah\n\nNe kim geldi cihana hem dahi her kim gelisedir\nİçinde cümlenin ser-askerisin ya Resulallah\n\nCihan bağında insan bir şecerdir gayriler yaprak\nNebiler meyvedir sen zübdesisin ya Resulallah\n\nŞefaat kılmasan varlık Niyazi'yi yoğ ederdi\nVücudun zahmının sen merhemisin ya Resulallah" + }, + { + "id": 66506.0, + "title": "Yaşıyorum Demek", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 7.0, + "poem": "Çok merak ediyorum kendimi\nBaşıma bir şey mi geldi\nÖldüm mü kaldım mı\nHiçbir haber yok kendimden\n\nBu sabah kapımı çaldım\nKapıyı açan kendim\nBir süre kendime baktım\nBu güleç yüz bendim\n\nOh ne güzel bir sabah\nBugün de yaşıyorum demek\nBenden başka yok kimsem\nBeni merak edecek" + }, + { + "id": 102941.0, + "title": "78 Numaralı Duygusal Şarkı", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 7.0, + "poem": "Ah, şu aşk yatağında\nBir kez daha yorgun uyuyakalmışım\nBir ağaç gördüm yeşil tomurcuk dolu\nGüneşin altında.\n\nDüşünüyordum rüyamda\nBu güneş altındaki ağacı: \nZamanı gelince beni bu\nYeşil ağacın altında gömsünler.\n\nSonra senin yanında uyanınca\nBembeyaz çarşaflar içinde: \nAh, beni bu çarşafların\nİçine gömsünler diye düşündüm.\n\nVe perdelerin arasından süzülen\nYumuşacık ay\nHareketsiz, sessiz düşünüyordu.\nBenim cenazem ne zaman? \n\nDaha sonra bacağına\nVe ılık vücuduna sarılmışken\nDüşündüm: İlerde\nBeni bu kolların arasında gömün.\n\nve hepinizi gözleri yaşlı mirasçılar gibi \nyatağımın çevresinde gördüm. \ndüşündüm: öldüğümde \ngitmeme izin vermeniz gerekecek. \n\nsiz çok şey verenler: bana herşeyi \nveremediğiniz için üzüleceksiniz: \nbeni sevinçli gördüğünüz için \navunamayacaksınız." + }, + { + "id": 2179243.0, + "title": "Merhaba", + "poet": "Yaşar Kemal", + "rating": 9.0, + "poem": "Dünyanın ucunda bir gül açılmış\nEfil efil esen yele merhaba\nKaranlığın sonu bir ulu şafak\nSarp kayadan geçen yola merhaba\n\nGün be gün yüreğim ulu yalımda\nEngel tuzak kurmuş bekler yolumda\nZulümlerde işkencede ölümde\nBükülmeyen güce kola merhaba\n\nAcıda kahırda çekmiş geliyor\nGüneşten boşanmış kopmuş geliyor\nBir ışık selidir sökmüş geliyor\nNazım usta coşkun sele merhaba\n\nAlınacak Anadolu'nun öcü\nYerde kalmıyacak çekilen acı\nAçıldı geliyor şafağın ucu\nŞu doğdu doğacak güne merhaba\n\nSelam olsun dört bir yana merhaba\nAkan kana düşen cana merhaba\nHesap sorulacak güne merhaba\nTürküler söyleyen dile merhaba" + }, + { + "id": 82915.0, + "title": "Bekleyeceğim", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 8.0, + "poem": "Aylar geçip yıllar olsa da\nYıllar geçip zaman dolsa da\nAşkın arzuları beni boğsa da\nBir gün seversin diye bekleyeceğim\n\nBugün nişanlansan, yarın evlensen\nBenden başka binbir kişi sevsen\nHepsiyle ayrı ayrı izdivaç görsen\nBir gün dönersin diye bekleyeceğim\n\nSeni beklemekle geçse de ömrüm\nŞu fani dünyada kalmasa günüm\nSenden uzakta ölürsem bir gün\nAhirette seni bekleyeceğim..." + }, + { + "id": 5216.0, + "title": "Flora", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 6.0, + "poem": "Göllerimi bırakıp denizlerine gelirim\nsevişmek için seninle\nFlora, çağlayanın karnında çırpınan kayık\nisteğin masalı\ntenime dağılan mıknatıs\nyüzükoyun yatmasan göremezdim\nsırtında bir bahçıvanın makas izleri\nSevdalılar Parkı'nda ağır yaralı\ndudakların boynumun altında patlayan\nyavru papatya\nsokaklar bile göç ediyor Flora\nsaatler ıslanıyor\nTamburi Cemil Bey çalıyor seni anımsatan şarkıları\nkente kanadı kırık melekler yağıyor\nsevdamız yüksekten uçurdu bizi\nsevdamız, siste dolaşan tavuskuşları\n\nbiz sevişirken ölmeliyiz Flora\nköprülerin üzerinde, çatlayıp bizi ikiye bölen\nerimiş bilgisayarlar bulmalılar çöp kutumuzda\noyuncak mağazaları için soygun planları\ntahtlar, somun altından\nbiz sevişirken ölmeliyiz Flora\nbirileri haber vermeli bunu muhabbet kuşlarına" + }, + { + "id": 19386.0, + "title": "Gece Vakti Kimdir Kapıyı Çalıp Gelen", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen \nYitirdiğim bir mutluluk mu \nHabercisi mi gelecekteki bir mutluluğun \n\nGece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen \nİçimde bağıran acılar mı \nSerseri, başıboş bir rüzgar mı \n\nGece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen \nAnsızın çıkıp gelen bahar mı \n\nGece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen \nYüreğim mi,damarlarimda hışırdayan kan mı\n\nBağırarak bu kansız evlerin suratına \nBağırarak bu kansız sokakların suratına \nBağırarak bu kansız insanların suratına \nBağırarak yüreğimdeki kanı \n\nGece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen" + }, + { + "id": 19284.0, + "title": "Oğlum, Bu Temenni Neye Benzer, Bana Bak", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "Oğlum,bu temenni neye benzer, bana bak:\nEşeklerin canı yükten yanar,aman derler,\nNedir bu çektiğimizderd,çifte çifte semer! \nBiriyle uğraşırken gelip çatar öbürü; \nGelir ki taş gibi hain, hem eskisinden iri.\n\nSemerci usta geberseydi...değmeyin keyfe! \nEvet,gebermelidir inkisar edin herife.\nZavallı usta göçer bir gün akibet, ancak,\nMakaami öyle uzun boylu nerede boş kalacak? \nÇırak mı, kalfa mı, kim varsa yaslanır köşeye; \nTakım biçer durur artık gelen giden eşeğe.\nAdam meğer acemiymiş, semerse haylı hüner; \nSırayla baytarı boylar zavallı merkepler.\nBütün o beller,omuzlar çürür çürür oyulur; \nSonunda her birinin sırtı yemyeşil et olur.\n''Giden semerciyi,derler, bulurmuyuz şimdi? \nYa böyle kalfa değil, basbayağı muallimdi.\nNasıl da kadrini vaktıyla bilemedik,tuhaf iş:\nSemer değilmiş o rahmetlininki devletmiş! ''\nNasihatim sana:''herzeyle iştigali bırak! \nAdamlığın yolu neredeyse, bul da girmeye bak! \nAdam mısın: ebediyyen cihanda hürsün gez; \nYular takıp seni bir kimsecik sürükleyemez.\nAdam değil misin, oğlum, gönüllüsün semere\nKüfür savurma boyun kestiğin semercilere." + }, + { + "id": 412223.0, + "title": "Evlâ Olan", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yalvarma zalime, ölmek daha evlâ\nBir ekmeği beşe bölmek daha evlâ\nŞu kirli dünyaya bak ibret ile\nDoymaktan ziyade görmek daha evlâ..\n\n28.03.2005/Vakit" + }, + { + "id": 20592.0, + "title": "Su Kasidesi", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 8.0, + "poem": "Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su\nKim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su\n\n(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan \nsu saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda \nvermez.) \n\nÂb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem\nYâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su\n\n(Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa \ngözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök \nkubbeyi kaplamıştır, bilemem..) \n\nZevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk\nKim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su\n\n(Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden \nbenim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim \nakarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana \ngetirir.) \n\nVehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin\nİhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su\n\n(Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim \nyaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen \nkirpiklerinin sözünü korka korka söyler.) \n\nSuya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün\nBir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su\n\n(Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile \nmahvetsin) , boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine \nsu verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.) \n\nOhşadabilmez gubârını muharrir hattuna\nHâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su\n\n(Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, \ngözlerine kara su inse (kör olsa, kör oluncaya kadar \nuğraşsa yine de) gubârî (yazı) sını, senin yüzündeki\ntüylere benzetemez.) \n\nÂrızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola\nZayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su\n\n(Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim \nıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira gül elde etmek \ndileği ile dikene verilen su boşa gitmez.) \n\nGam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ\nHayrdur virmek karanu gicede bîmâra su\n\n(Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan \nbakışını esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su \nvermek hayırlı bir iştir.) \n\nİste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it\nSusuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su\n\n(Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste \nve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır, \nsöndür. Susuzum bu defa da benim için su ara.) \n\nMen lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi\nNitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su\n\n(Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su \niçmek hoş geliyorsa, ben senin dudağını özlüyorum, \nsofular da kevser istiyorlar.) \n\nRavza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr\nÂşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su\n\n(Su, her zaman senin Cennet misâli mahallenin \nbahçesine doğru akar. Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş \nsalınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.) \n\nSu yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek\nÇün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su\n\n(Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden \nkesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere \nbırakamam.) \n\nDest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar\nKûze eylen toprağum sunun anunla yâra su\n\n(Dostlarım! Şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem, \nöldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla \nsevgiliye su sunun.) \n\nServ ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger\nDâmenin duta ayağına düşe yalvara su\n\n(Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık \nediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi \n(yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından)\nkurtarabilir.) \n\nİçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile\nGül budağınun mizâcına gire kurtara su\n\n(Gül fidanı bir hile ile (meşhur gül ve bülbül \nefsanesindeki gibi yine) bülbülün kanını içmek \nistiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül\ndallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını \ndeğiştirmesi gerekir.) \n\nTıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme\nİktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su\n\n(Su Hz. Muhammed'in (s.a.v) yoluna uymuş (ve bu hâli \nile) dünya halkına temiz yaratılışını açıkça \ngöstermiştir.) \n\nSeyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ\nKim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su\n\n(İnsanların efendisi, seçme inci denizi (olan Hz. \nMuhammed'in s.a.v) mucizeleri kötülerin ateşine su \nserpmiştir.) \n\nKılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın\nMu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su\n\n(Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını \ntazelemek için (ve onun) mucizesinden dolayı su \nmeydana çıkarmıştır.) \n\nMu'cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim\nYetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su\n\n(Hz. Peygamberimiz'in mûcizeleri dünyada uçsuz \nbucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan (o \nmucizelerden) , ateşe tapan kâfirlerin binlerce \nmâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.) \n\nHayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ\nBarmağından virdügin şiddet günü Ensâr'a su\n\n(Mihnet günü Ensâr'a parmağından su verdiğini (bir \nmucize olarak parmağından su akıttığını) kim işitse \nhayret ile (şaşa kalarak) parmağını ısırır.) \n\nDostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât\nHasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su\n\n(Dostu yılan zehri içse (bu zehir onun dostu için) âb-\nı hayat olur. Aksine düşmanı da su içse (o su, \ndüşmanına) elbette yılan zehrine döner.) \n\nEylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz\nEl sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su\n\n(Abdest (almak) için el uzatıp gül (gibi olan)\nyanaklarına su vurunca (sıçrayan) her bir su \ndamlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.) \n\nHâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl\nBaşını daşdan daşa urup gezer âvâre su\n\n(Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan \ntaşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.) \n\nZerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr\nDönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su\n\n(Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık \nsalmak (orayı aydınlatmak) ister. Eğer parça parça da \nolsa o eşikten dönmez.) \n\nZikr-i na'tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ\nEyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su\n\n(Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek \niçin nasıl su içerlerse, günahkârlar da senin na'tının \nzikrini dillerinde tekrarlamayı (dertlerine) \nderman bilirler.) \n\nYâ Habîballah yâ Hayre'l beşer müştakunam\nEyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su\n\n(Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! \nSusamışların (susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp \ndâimâ su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.) \n\nSensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc'da\nŞebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su\n\n(Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin \nçiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.) \n\nÇeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner\nHâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su\n\n(Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa, \ngüneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel \nsu iner.) \n\nBîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma\nVar ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su\n\n(Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, \n(ama) o ateşe, senin ihsan bulutunun su serpeceğinden \nümitliyim.) \n\nYümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî sözleri\nEbr-i nîsândan dönen tek lü'lü şeh-vâra su\n\n(Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî'nin (alelâde)\nsözleri, nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su \n(damlası) gibi birer inci olmuştur.) \n\nHâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr\nEşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su\n\n(Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan \ndüşkün (yahut aşık) göz, (sana duyduğu) hasretten su \n(gözyaşı) döktüğü zaman,) \n\nUmduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam\nÇeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su\n\n(O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat \nçeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını \nummaktayım.)" + }, + { + "id": 50469.0, + "title": "Çağımızda Her Aşk", + "poet": "Roni Margulies", + "rating": 7.0, + "poem": "Ayrıntılardan arındırsam hayatımı; \ndesem ki: ben Elsa'yı çok sevdim.\nO kadar. Bir kapı aralandı kısaca: \nBir başka dünyada, başka bir çağda\nmümkün olabileceğini gördük aşkın.\nUsulca kapandı tekrar kapı sonra.\n\nUzun uzun durmasam üzerinde; \ndesem ki: ben Elsa'yı çok sevdim.\nO kadar. Aşkın başkalarını dışladığı, \nsevdanın ille de bire bir yaşandığı yerde, \nbiri bir başkasını ne kadar sevebilirse, \no kadar sevebildim ben de işte.\n\nDesem ki, böylesi bir dünyada, \nböyleyken insan ilişkileri\nbaşka türlü sevemezdik zaten.\nElsa duymuyorsa artık sözlerimi, \nne anlamı olabilir ki dediklerimin! \nSonuç olarak yenildik işte.\n\nDesem ki, yumuşak bir sesle, \nbaştan yeniktir çağımızda her aşk.\nHerkes gibi yenildik işte biz de.\nİsyan etmesem, doğal karşılasam\nve ağlamayabilsem.\nAğlamasam.\n\nDesem ki, değişecek birgün herşey, \nçıkacak aşk bireylerin tekelinden.\nNe değişir ki bizim için? Ne değişir ki? \nBaştan yeniktir çağımızda her aşk\nve çağımızın çocukları, Elsa'yla ben, \nyenildik işte herkes gibi." + }, + { + "id": 14384.0, + "title": "Yıldızları söndürmüş fırtına", + "poet": "Cemil Meriç", + "rating": 8.0, + "poem": "Yıldızları söndürmüş fırtına\nBatan bir gemidesin\nSenden ne kalacak yarına\nKıyılardan imdat isteyen,sesin" + }, + { + "id": 933.0, + "title": "Kendime Öğüt", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Uslanma hiç hep deli kal\nBüyüme sakın çocuk kal\nEs deli deli böyle kal\nSon harmanında sevdanın\nTüken toz toz savrula kal\nSuçüstu bulmalı ölüm\nÖlürken de sevdalı kal ..." + }, + { + "id": 1839689.0, + "title": "Gazel", + "poet": "Nef'i", + "rating": 7.0, + "poem": "Derdim nice bir sinede pinhân iderim ben\nBir âh ile bu âlemi vîrân iderim ben\n\nÂh ile komam dilleri zülfünde huzura \nCem'iyyet-i ağyarı perişan iderim ben\n\nCem'iyyet-i ağyarı ger itmezse perişan \nÇerh-i feleği aksine gerdan iderim ben\n\nYâr olmayıcak zehr-i sitemdir bana bâde \nBilmem nice def-i gam-ı hicran iderim ben\n\nGûyâ ki olur didelerim ma'den-i yakut \nHer gâh ki yâd-ı leb-i cânân iderim ben\n\nBu hâl ile avarelik el virse bana ger \nBaştan başa dünyâyı gül-istân iderim ben\n\nNefi gibi yârana dimem dahi nazire \nYâ bu gazeli ziver-i dîvân iderim ben\n\nNefi\n\nGünümüz Türkçesiyle\n\n1.Ben derdimi yürekte daha ne kadar nasıl saklarım (saklayabilirim) ? \nBu dünyayı bir âh ile yıkarım ben, (bu âh ile derdimi de ortaya koyarım) .\n\n2.Ah ederek, gönülleri senin zülfünde huzur içinde (rahat) bırakmam, Rakiplerin topluluğunu, huzurunu perişan eder, dağıtırım, bozarım ben.\n\n3.(Bu hal böyle gider de) şayet (sevgilinin çevresinde toplanan) rakipler topluluğunu, huzurunu perişan etmezse, dağıtmazsa, bozmazsa, (O) feleğin çarkını tersine döndürürüm ben.\n\n4.Sevgili (yanımda) olmayınca, bade (şarap) bana zulüm zehri olur,\n(Şarap da zehir olunca) bilmem, ayrılık gamını nasıl giderebilirim, defedebilirim ben.\n\n5.Sanki gözlerim (bir) yakut madeni olur, (ağlamaktan kızarır) , Her ne zaman ki sevgilinin dudağını anarım ben.\n\n6.Şayet bu hal ile avarelik bana fırsat verirse, Dünyayı baştanbaşa gül bahçesi ederim ben.\n\n7.Nefi gibi dostların şiirlerine de (artık) nazire söylemem, Ya da (söylersen) bu gazeli divanın süsü ederim ben.\n\nHalil Erdoğan CENGİZ" + }, + { + "id": 104949.0, + "title": "Ağacın Eyisi Özünden Olur", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ağacın eyisi özünden olur\nYiğidin eyisi sözünden olur\nİl için ağlayan gözünden olur\nAğlama hey gözü yaşın sevdiğim\n\nYavrı keklik gibi kaynar eğlenir\nMis kokulu yağlar ile yağlanır\nSabah akşam türlü yazma bağlanır\nEğip geçer yeşil başın sevdiğim\n\nKaracaoğlan der ki hoşça salınsın\nDursun yol üstünde bacı alınsın\nÇözüver düğmeni göğsün görünsün\nNokta nokta benli döşün sevdiğim" + }, + { + "id": 212788.0, + "title": "Benim Şiirlerim", + "poet": "Mehmet Emin Yurdakul", + "rating": 7.0, + "poem": "'Sen kalbsizsin; hani senin gençliğin hayatı? \n'Aşklarım mı? Bir nefeste solabilen bu şeyler,\n'Bir yanar-dağ ateşiyle kömür gibi karardı; \n'Şimdi ise yerlerinde bir sıtmalı yel eser.\n\n'Evet, benim her şi'rimde yılan dişli diken var; \n'Sizler gidin bal verecek yeni açmış gül bulun.\n'Belki benim acı sesim kulakları tırmalar; \n'Sizler gidin, genç kızların türküsüyle şen olun.\n\n'Varın sizler, onlar ile korularda el ele\n'Gezin, gülün, bir çift bülbül aşkı ile yaşayın; \n'Yalnız kendi, yalnız kendi rûhunuzu okşayın.\n\n'Zavallı ben, elimdeki şu üç telli saz ile\n'Milletimin felâketli hayatını söyleyim; \n'Dertlilerin gözyaşını çevrem ile sileyim! ..'" + }, + { + "id": 33538.0, + "title": "Vay Kurban", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 7.0, + "poem": "Dağlarının, dağlarının ardı,\nNazlıdır.\nUçurum kıyısında incecik bir yol\nGider dolana - dolana,\nBir hastan vardır, umutsuz,\nBelki Ayşe, belki Elif\nEndamı kuytuda başak,\nMemesinin, memesinin altında,\nBir sancı,\nBir hayın bıçak...\n\nÖlüm bu,\nFıkara ölümü\nGeldim, geliyorum demez.\nYa bir kuşluk vakti, ya akşam üstü,\nYa da seher, mahmurlukta,\nBakarsın, olmuş olacak.\nBir hastan vardı umutsuz,\nHasreti uykularda,\nHasreti soğuk sularda.\nGayrı, iki korku çiçeğidir gözleri,\nİki mavi, kocaman korku çiçeği,\nAçar, derin kuyularda...\n\nDağlarının, dağlarının ardı korkunçtur.\nHiç akıl edip de düşünen var mı?\nGün kimin hesabına tutar akşamı,\nRahmetinden kim demlenir bulutun,\nHayırlı evlat makina\nNasıl canavar kesilir.\nKurdun, karıncanın rızkını veren\nToprak nasıl ayartılır,\nYüz vermez topal öküze,\nVe almaz koynuna kara sabanı.\n\nSepetçioğlu'm kömür işçisidir,\nMavzer değil, kürek tutar Urfalı Nazif\nMal, haraç - mezattır,\nCan, pazar - pazar.\nKırmızı, ak ve esmer,\nYumuşak ve sert buğdaları\nYaratan ellerin sahibidir bu,\nKör boğaz, nafaka uğruna,\nHaldan düşmüş, tebdil gezer...\n\nDağlarının, dağlarının ardı\nNasıl anlatsam...\nAğaçsız, kuşsuz, gölgesiz.\nÇırılçıplak,\nVay kurban...\n'Kimbu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda.'\nYiğitlik, sen cehennem olsan bile\nFedayı kabul etmektir,\nCennet yapabilmek için seni,\nYoksul ve namuslu halka.\nBu'dur ol hikayet,\nOl kara sevda.\n\nSeni sevmek,\nFelsefedir kusursuz.\nİmandır, korkunç sabırlı.\nİp'in, kurşun'un rağmına,\nYürür pervasız ve güzel.\nSıradağları devirir,\nAkan suları çevirir,\nAlır yetimin hakkını,\nBuyurur, kitabınca...\n\nGün ola, devran döne, umut yetişe,\nDağlarının, dağlarının ardında,\nDeğil öyle yoksulluklar, hasretler,\nBir te başak tanesi bile dargınkalmayacaktır, \nBir tek zeytin dalı bile yalnız... \nSıkıysa yağmasın yağmur, \nSıkıysa uykudan uyanmasın dağ. \nBu yürek, ne güne vurur... \nKaçar damarlarından karanlık, \nKaçar, bir daha dönemez, \nSunar koynunda yatandan, \nHem de mutlulukla sunar \nBeynimizin ışığında yeraltı. \n\nHer mevsim daha genç, daha verimli, \nSunar, pırıl - pırıl, sebil, \nÖmrünün en güzel aşk hasadını, \nElimizin hünerinde yeryüzü. \nDolu sofra, gülen anne, gülen çocuklar, \nBir'e on, bir'e yüz'le akşama gebe \nŞafakla doğan işgücü. \nYalanım yok, sözüm erkek sözüdür, \nOl kitapta böyle yazılıdır, \nOl sevda, böyledir çünkü..." + }, + { + "id": 2110236.0, + "title": "Atama Ağıt", + "poet": "Kemalettin Kamu", + "rating": 9.0, + "poem": "I.\nSırma sarısını yay saçlarına, \nGözüne rengini koy denizlerin; \nDüşün dudakların en incesini,\nYüzüne tuncunu ver benizlerin.\nOnda yürüyüşün en yiğitçesi, \nOnda bükülmezi vardı dizlerin\nGezerdi ülkede bir hızır gibi \nEm olup derdine çaresizlerin.\nII.\nDurgun bir denizi andırır dışı\nİçi hiç sönmeyen bir yanardağı. \nSesinde ıslığı eser kuvvetin,\nSözünde şahlanır Hakkın bayrağı\nGökle Güneş gibi buluştu onda\nSezinin sağlamı, duyunun sağı\nYıkarak kökünden osmanlılığı\nO gömdü tarihe bir ortaçağı.\nIII.\nDağlar dümdüz olur işaretiyle, \nÜrperir ovalar avazesine; \nDevrilir hıncına çarpar ordular\nKaleler dayanmaz yelpazesine.\nFikrin, güzelliğin, aşkın, her şeyin\nBağlıydı daima en tazesine\nYaşadı başı dik, dünyaya karşı\nGetirdi dünyayı cenazesine! \nIV.\nOnsuz kaldığın bilse tabiat \nBağlar üzüm vermez, bahçeler kurur; \nOkşar saçlarını ezelin eli,\nYüzüne ebedin ışığı vurur.\nÖvünür insanlık eserleriyle, \nYurt onun sevgisi üstünde durur. \nAdıdır kurduğu devlete temel, \nÜnü kurtardığı millete gurur! \nV.\nFâni varlığını kaybetti ama, \nSimgesi yurdumun burçlarındadır\nEngin ufuklara uzanmış kolu, \nHızı altıokun uçlarındadır! \nKadının, erkeğin hafızasında \nGencin, ihtiyarın duşlarındadır\nYayla yellerinde eser gölgesi, \nSesi bahçemizin kuşlarındadır.\nVI.\nBen mi yazacaktım göçüm gününü\nDökerek ardından böyle gözyaşı? \nBen ki ona büyük gezilerinde \nOldumdu bir küçük yol arkadaşı\nEn son durağına varmadan ömrün\nKapadı yolunu bir mezar taşı...\nBüyük kurucusu cumhuriyetin\nHürriyet aşıkı milletin başı!" + }, + { + "id": 26064.0, + "title": "Küfrüm Edebimi Aştı Bu Gece", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 9.0, + "poem": "Sen benim gözümde bir hiçsin artık,\nNefretim aşkımı aştı bu gece\nBugün ki sözlerin söz müydü artık\nSon sözün sabrımı aştı bu gece\n\nKolayca bitsin bu diyemedin de \nSalladın savurdun basiretsizce\nHiç mi ders almadın onca gezdik de\nYağmurun rahmeti aştı bu gece\n\nYürümeyen neydi,ilişkimiz mi? \nGünüm sensiz bomboş deyişimiz mi? \nSensiz yaşayamam çelişkimiz mi? \nYalanın doğrunu aştı bu gece\n\nEvlenmek hayali kapımda idi\nGiriş kat evimin boyası yeni\nMobilyan,takımın, alınmış idi\nVuslatım tadını aştı bu gece\n\nYemedim yedirdim ne varsa sana\nÜç kuruşum olsa verirdim daha\nMemurdum yoksuldum hatırlasana\nHafızam haddini aştı bu gece\n\nAyakların donmuş,üşümüştün de\nGece yatamamış üzülmüştüm de \nBir ay oruç tutup yememiştim de\nO çizmen boyunu aştı bu gece\n\nYapılan söylenmez, gelmezmiş dile\nAllahtan beklenir kul bilmese de\nKızgınlığım buna, sebep ise de \nSabrım miadını aştı bu gece\n\nOnca gez toz benle,seviyorum de\nSonra git nişanlan bir de ona de\nŞerefsizlik değil, nedir bu söyle\nKüfrüm edebimi aştı bu gece\n\nSana son bir sözüm, nasihatım var\nAldığım ahlakla bir terbiyem var\nSeni doğurana ana deyip geçmek var\nSaygım adabımı tuttu bu gece\nGönlümün romanı bitti bu gece\nHangisine yansam şimdi gün gece\nÖmrümden beş yıl gitti bu gece" + }, + { + "id": 20118.0, + "title": "Tahliye Olan", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 7.0, + "poem": "I \n\nkara sürülmesin diye anamızın ak sütüne \nbaşımızın gölgesini bile düşürmedik önümüze \nkoşarak gelirdi seksek çizgisinden çocukların sesi \nacının aynasında yansırdı yurdumun o can sureti \n\nII \n\napansız kar fırtınası tozardı uykularımız \nduyardık basılmış yuvaları dağkırlangıçlarının \nsesimiz sesimizi kucaklayarak aşardı duvarı \n kar aklığını kan yakmasın \n açın kanatlarınızı kırlangıçlarım \n mavi dağ dumanını \n sarın kanatlarınıza kırlangıçlarım \n umut umut dağlarımızda \n kanatlanın kırlangıçlarım \n\nIII \n\nçatımızın üzerinde gökyüzü diye bir şey vardı \nboş bir tabut gibi yatardı havalandırmada bizsiz \nbir zaman çıplaklığımızı ısıtan giysilerimiz \nve görüşçülerimiz vardı yüzleri yasaktı \no yasaktı bu yasaktı şu yasak \nyasaklar arasından bir güzelim yasak \nkırıp atardı yasakları elimizden yuvarlasak \n\nmektupsuz kitapsız uykusuz kaldık \nkadınsız topraksız ağaçsız kaldık \nyıl yıl mapus mapus kaldık aç açık \ntaştık.. dayandık.. kimseler duymadı \ngelip de çatmasa kaşını ayrılık \ndostlar gene birlikte dayanırdık \n\nIV \n\nne yaşlı bir kavak gibi son deminde üşüyen babamı \n ne yaprak yaprak düşleri savrulan anamı \nne bin yıllık kavgamızın bağbozumunu \n ne bir akşam vakti yanan denizin ufkunu \nne beyninin yüreğinin ve gövdesinin \n bütün kapılarını araladığım üç aylık karımı \nne de karımın karnında yatan yarı canımı \nbırakıp da düşmek içeri dostlar \nkoymadı \n sizi parmaklığa asıp gitmek kadar" + }, + { + "id": 44168.0, + "title": "Bizim Türkümüz", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 8.0, + "poem": "Bizim türkümüzde gurbet var artık.\nHasret var, yürek var, toprak var balam\nGönlümüzü sımsıcak alan topraklar\nTiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar\nKim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar.\n\nKerkük'te kurşunlar ansızın bizi vurur\nSürüklenir sokaklarda başsız cesetlerimiz\nZulüm bir hançer gibi içimize oturur\nBir mağara devrinden arta kalan insanlar\nKerkük'te kan kusturur...\n\nUzar gider bir sessizlik içinde\nBir uçtan bir uca Türkistan toprakları\nBeyaz altın dediğimiz pamuk tarlalarına\nÇöreklenir yedi başlı kızıl yılan\nBaş kaldırsa esarete yeni bir Osman Batur Han\nBebekler bile vurulur beşiklerinde\nKana boyanır Türkistan.\n\nBasmış kanlı çizmeler toprağına bir defa\nÇiğnenmiş kara kalpaklar, temiz duvaklar\nSusmuş minarelerinde mübarek ezan\nPrangaya vurulmuş bir mahkûm gibi çaresiz\nBoynu büküktürkülerde güzelim Azerbaycan.\n\nBir kanlı ağıt söylenir şimdi Kırım'da\nBiz duyarız Kırım'ın öldüren feryadını\nBir büyük destanla birlikte yeniden yazacağız\nKırım topraklarına Kırım Türkünün adını.\n\nBalkanlarda büyük, öksüz kubbeler\nMinareler, şadırvanlar, kervansaraylar\nBizi söyler, anlatır Mimar Sinan'dan beri\nÜsküp'te, Estergon'da, bir atar damar gibi\nDavullar, zurnalar ve serhat türküleri...\n\nYüzyıllardan beridir Altaylardan Tuna'ya\nBizim türkülerimizdir söylenen\nKonuşan dil, bizim dilimizdir\nRenk renk, nakış nakış uzayan toprak değildir\nKilimlerimizdir...\n\nYine bir dağ gibi, bir dev gibi doğrulacağız\nYeni bir ruh doğacak toprağımızdan\nTanıyacak bizi dünya yeniden heyecanla\nBurma bıyığımızdan, kalpağımızdan.\n\nBizim türkümüzde gurbet var artık.\nHasret var, yürek var, toprak var balam\nGönlümüzü sımsıcak alan topraklar\nTiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar\nKim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar." + }, + { + "id": 47606.0, + "title": "Kaside", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "O düşlerde kalan şarkılarımı \nGözlerin getirir sabahlarıma\n\nHoyrat saçlarıma seslerin rüzgar\nPapatya dişlerin bahar haberi\n\nAydınlığında yol bulduğum yıldız\nBin parçadır şimdi derin göklerde\n\nAkşamlar güvercin gibi gelirdi\nYeniden güçlenen gençliğimize\n\nGünleri bir nakış gibi örerdin\nUmut bir zırh gibiydi omuzlarımda, \n\nÇağı kurtarmanın bir eylemidir\nÇağ dışı görünen ilgimiz bizim\n\nEylülün kıyısı son durağımdır\nBir adım dönemem arkam uçurum\n\nYazma derse yazmam rüya gözlerin\nBastığın toprağa şiirlerimi\n\nBozgunlardan çıktım kan içindeyim\nYeni bir savaşa kuşandır beni\n\nSeninle giyinen kurak yılları\nAnarak yaşamak istemiyorum\n\nVe tekrar yaşamak tekrar yaşamak\nŞimşek gibi geçen o saatları\n\nBir kurşun yağmuru altında kaldık\nAnıtı dikilse korkusuzluğun\n\nBu yoksul türküler bitsin diyorum\nSana hicret ettim yılgınlıklardan" + }, + { + "id": 17745.0, + "title": "Görülmemiş Bir Çiçek Açma", + "poet": "Yannis Ritsos", + "rating": 8.0, + "poem": "Haykırmak istiyordu\nDaha fazla dayanamayacaktı\nSesini duyabilecek kimse yoktu orada\nKimse duymak istemiyordu.\nKendisi de korkuyordu sesinden\nİçinde boğuyordu sesini.\nPatlamak üzereydi susuşu.\nBirden,\nHavaya uçtu gövdesinin parçaları\nÖzenle, sessizce toplayacaktı bu parçaları,\nHepsini bir bir yerine yerleştirecekti\nDelikleri kapamak için.\nVe rastgele bir gelincik, bir sarı zambak bulursa, onlarıd a toplayacak,\nKendisinin bir parçasıymış gibi gövdesine yapıştıracaktı\nBöyleydi,\nDelik deşik,\nGörülmemiş bir şekilde çiçek açıyordu işte." + }, + { + "id": 108569.0, + "title": "Ben Bilemem", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Sar'öküzü benden sual sorarlar\nBen bilemem bilenlere sorayım\nŞu dünyayı uçtan uca ararlar\nBen bilemem bilenlere sorayım\n\nDünyayı üstüne kurdu hu deyü\nÖküzün başının altı su deyü\nŞu dünyanın damızlığı ne deyü\nBen bilemem bilenlere sorayım\n\nHindistan'a indi öküzün dili\nKabe'yi sırtında getürür beli\nEvveli Muhammet ahiri Ali\nBen bilemem bilenlere sorayım\n\nKuyruğunu gördüm Yemen ilinde\nNurdan taç başında kemer belinde\nMuhammet kalbinde Ali dilinde\nBen bilemem bilenlere sorayım\n\nMağripten maşrıka dünyanın ucu\nSarraf olan bilir altını tucu\nYalan imiş şu dünyanın sonucu\nBen bilemem bilenlere sorayım\n\nGün doğunca boynuzuna nur düşer\nBir yandan doğar da bir yandan aşar\nÇiftçisi kim imiş çifte kim koşar\nBen bilemem bilenlere sorayım\n\nPir Sultan Abdal'ım yazmış göndermiş\nYedi yerden suyun vermiş kandırmış\nYönünü de Hak'tan yana döndermiş\nBen bilemem bilenlere sorayım" + }, + { + "id": 1348125.0, + "title": " Ağustos Şiir", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek \nbeterin beteri var diyenlere inanmıyorum... \nhep böylesi havalar besler fırtınaları \nkorkarım bu mavi ışık çabuk sönecek \nduymazdım durgun suların bezgin türkülerini \nalışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim \nbir yangınsonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı \nbir rüzgar kulaklarımdan hiç eksilmiyor \nesirgenmiş bir dünyada müthiş yalnızım \ngeri dönsen bile ben artık o ben olmayacağım \nyüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek \n\nben mısralarımı kerpiç gecelerinden çekmişim \nbeş numara lamba kaderi var mısralarımda benim \nyitirmişim yıldız ışığında dost çizgileri \ndeli çizgi gözlerimi kör etmiş kör etmiş kör etmiş \ngöçmüş kıtalar üstünde kuşlar dönüyor garipsi \nçığlıkçığlığa kuşlar dönüyor evcil ve tedirgin \ngökmavisi bir türkü dolanmış yüreciğime \nselsele yolculuklar tütüyor gözlerimde- neyleyim \ninsan demişim kitap yüzlü insanlar demişim gidemiyorum \nkaderim kaderleri demişim allı'nın kızı \nsen olmasan ben böyle değildim \nböyle uysal ve kırılmış değildi şiirlerim \nbir yangınsonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı \nyüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek \n\nRüzgar gibi ağustos geçti ellerimizden \nMeyvalar bizi bal renkli günahlara çağırıyorlar \nBir yanda yaşanmamış günlerin hırsı \nBir yanda boşa geçen gecelerin acısı \nMalum o dramın en güzel perdesindeydik \nAğustos şarap olmuş, kanımıza akmıştı \nGöçmüş kıtalar üstünde kuşlar gibiydik \nHer gören didik didik bizi denetliyordu \nBiz kendi derdimize düşmüştük \n\nyılandere ölüler yatağı helalim ölüler \nkatran mazot bidonları paslı putreller \nkargalar üşüşmüş ahmedo'mun ellerine kargalar \nahmedo'mun düşlerine yılan çıyan doluşmuş \ngaripler mezarlığı doymamışlar dünyası \nyıkılası karakuşak kurudere sırtları \nahmedo'm bir yaz bulutu bir varmış bir yokmuş \nfenerler titreşiyor bıçaklanmış türkülerin gözbebeklerinde \nvinçler beni balçık gibi akşamlara bindiriyorlar \nsen olmasan şu sabahlar olmasa \nşu benim büyük büyük susamışlığım \nbu mızmız takvimi bir solukta susturacağım \nyılandere ölüler yatağı helalim ölüler \n\nrüzgar gibi bir ağustos geçti ellerimizden \nmeyvalar bizi balrengi günahlara çağırıyorlar \nbir yanda boşa geçen gecelerin acısı \nmalum o dramın en güzel perdesindeydik \nağustos şarap olmuş, kanımıza akmıştı \ngöçmüş kıtalar üstünde kuşlar gibiydi \nduracak vaktimiz yoktu bitmiştik \nher gören didik didik bizi denetliyordu \nbiz kendi derdimize düşmüştük \n\nOrda da akşamlar olacak allı'nın kızı \nkanlı mendil gibi ağustos akşamları \nşu benim çektiklerimi görmiyeceksin \nbelki yanında başkaları olacak \nbelki düşlerine bile girmeyeceğim \ngün oldu acıların şiirini yaşadım \ngün oldu zehir gibi yokluğunu yaşadım \nbana sen ne diye duyurdun yalnızlığımı \nne diye gurbet gibi mısralarıma sindin \ndokunsan parmaklarıma tutuşacağım \n\nyine ağustos gelse elele versek \nsen anandan kaçsan ben yalnızlığımdan \nyeni yoldan sazanlı çaydan geçsek \ngüneşin bahçeleri emzirdiği saatte \nsusamışlar aşkına, kandım diyesi \nuzun uzun öpüşsek \nyine ağustos gelse kovulsak cennetimize \nşantiye hiç durmadan ötse bağırsa \nlazoğlu büyükharflerle sövse işçilerine \ndamlarda kaysı yarsalar rumeli göçmenleri \ndillerini sevdiğim kıvırcık dillerini \nıssız bahçelerden geçsek unutulmuş sokaklardan \nçocuklar mavi mavi gülüşüp kaçışsalar \nbir masal dinler gibi sessizliği dinlesek \nkendimizi dinlesek köklerin çığlığını \nseni kollarıma alsam, yine yumsan gözlerini \nyine kapışılsa yavrum, batan şehrin hazineleri \nbiz yine kendi derdimize düşsek \n\nyere batan şehrin tek yalnızıyım \nyüzyılın ağrısını anlıyarak çekiyorum \nekmeğime barut sinmiş bulanık özgürlükler \ntepmişim rahatımı boynubükük mutluluğumu \nyaşıyorsam erkekçe yaşıyorum \nistemem sarmasın yumuşak duygular susuzluğumu \ngeceler bıçak bıçak böğrümde yatsın uyusun \nkaderim kaderleri demişim allı'nın kızı \nellerimi kemirmekten memnunum \ndüşün ki coğrafyanın en güzel yerindeyiz \nen güzel günlerinde gençliğimizin \nölümden ötesini aklım almıyor \nbeterin beteri var diyenlere inanmıyorum \nistesek cenneti kurtarabiliriz \nben bir ışık için tepmişim rahatımı \nellerimi kemirmekten memnunum \nbu güleç yüzlülerin bu acı türkülerini \nbu yoksul yerleri anlıyarak seviyorum... \ndelice anlıyarak allı'nın kızı" + }, + { + "id": 411036.0, + "title": "Na't-ı Şerif", + "poet": "Nurettin Durman", + "rating": 8.0, + "poem": "NAAT \n\nEy Nebi; ey miracın sultanı\nşüphe yok ki alemlere rahmettir senin gelişin; \ngene şüphe yok ki alemlere rahmettir senin\nKâbe’nin kapısından içeri adım atıp; \nİbrahim peygamber gibi putları birer birer devirişin: \nÖyle ki; devirdiğin putlara bakıp dünya alem \naydınlık bir kapı bulsun kendine \nasılsız davranış ve inanışlardan kurtulabilsin \nAllah’a ortak koşmaktan uzak dursun ey Nebi; \nartık inkâr vakti tamam olsun \nyol görünsün ışık saçılsın etrafa: \ninsan insanlığın bilsin, hak yerini bulsun; \nyoksa ben ne yapardım o vakit zindanların \nzifiri karanlığında yaşasaydım eğer; \ninsanın insanlığından uzaklaştığı zamanda, \nben ne yapardım başıboş kalsaydım eğer; \nömrü hayatında yol gösterici bir ışığı olmayan\nve hep ziyanda olarak yaşasaydım \nbana kötü bir akıbet olmaz mıydı ey Nebi; \nçünkü onlar ne kadar anlamaz insanlar ki \ncehlin karanlığı içinden gururla geçerek\ndünyanın aldatıcı mahiyetiyle birlikte\ninkârcı bir hal üzerinde olan hayatlarını \nnefislerine güzel göstererek ve inatla\nşiddetli bir öfkeyle çıkarlarken ortaya; \no zaman sen vardın ey miracın sultanı: \n\nVarlığın ilahi nurun kapısı oldu ya Muhammed\nAllahumme Salli Alâ Seyyidina Muhammed\nVe Alâ Ali Seyyidina Muhammed.\n\nEy Nebi, ey miracın sultanı\nsen doğduğunda beyaz bir bulut gelip sarmıştı da \ngizlemişti içinde seni\nmelekler pervane olmuştu etrafında\nnura gark olmuştu her taraf; sen doğdun güller açtı, \nsen doğdun gönüller coştu, sen doğdun açıldı kapılar: \nsen doğdun Kur’an geldi, sen doğdun furkan geldi.\nsözlerin dosdoğru bir yolu gösteriyor; \nsenin yolunun toprağı olayım; \nolayım da bana ey hatemül enbiya\nbir kurtuluş zerresi bahşeder ümidiyle \no rahmet kapısından rezil rüsva olmadan\nyüzüm kızarmadan gireyim; \nher secdede miracını göreyim; \nher kıyamda Mekke’ye doğru yürüyüşünü \ncanı gönülden arzu edeyim; \nyüreğimin her kanamasında Taif’te bulunayım \nbulunayım ki ey Nebi; ey miracın sultanı\ntaş değmemiş şu benim hakir başıma taşlar yağsın; \nhicabından bulutlar ağlasın \nağlamaktan gözlerim kan çanağına dönsün,\nöyle ki sana atılan taşlardan dünya utansın; \nçünkü risaletin bir bağış oldu insanlığa; \nhicretin bir başlangıç oldu ey Nebi; \nhicretini muştuya çevirene hamd olsun; \nMekke’ye dönüşüne hamd olsun; \nsen ki; “şahit ol yarab” dedin;\nhakikati insanlara duyurdun:\n\nSen doğdun dünya kurtuldu zulmetten ya Muhammed\nAllahumme Salli Alâ Seyyidina Muhammed\nVe Alâ Ali Seyyidina Muhammed.\n\nEy Nebi, ey miracın sultanı\nEy hatemül enbiya.\nEy cennetin efendisi\nelbet kıyamete kadar yaşayacak senin mübarek sözlerin \nsenin hayatın ışıklar saçarak ulaşacak gönüllerine insanların \nkitabın muciz anahtarıyla açılan kapının eşiğinde durup\naman dileyecek, ümitler içinde bekliyecek insanlık \nHira’dan bir müjde ile döndüğünden beri \ngönüllere bir sürur halesi ile girdiğinden beri \nfeleklerin ve meleklerin arşı coşturan zikirlerinden beri\ney örtülere bürünen ey alemlere rahmet olarak gelen\niki cihan saadetini müjdeleyen Allah’ın Rasulü\nher halükârda aşk meclisinde bir pervane olup \naşk ateşiyle yanmadıktan sonra neye yarar \nneye yarar ki benim feryadı figanım \nzamanın cehlinden bizar olmak ne kazandıracak ki bana\ney aşk yolunun davetçisi; ey bağrı yanık aşıkların ilacı; \nşimdi ben burada kendi dünyamı tutarken elimde, \nzemheri gibi içime biriken ne varsa ve herşeyden önce:\nna’tı’mı kabul eyle ey Nebi; \ntakatim kalmadı artık derdimi tutacak bedenimde; \nsensin ancak önderim sensin iki cihan saadetimde: \n\nAlemlere rahmet olarak sen geldin ya Muhammed\nAllahumme Salli Alâ Seyyidina Muhammed\nVe Alâ Ali Seyyidina Muhammed." + }, + { + "id": 21311.0, + "title": "Öyle Ser-mestem ki İdrâk Etmezem Dünyâ Nedür", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 8.0, + "poem": "Öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedür\nMen kimem sâkî olan kimdür mey û sahbâ nedür\n\nGerçi cânândan dil-i şeydâ içün kâm isterem\nSorsa cânân bilmezem kâm-ı dil-i şeydâ nedür \n\nVasldan çün aşık-ı müstâğni eyler bir visal\nAşıka maşukdan her dem bu istiğnâ nedür\n\nHikmet-i dünyâ vü mâfiha bilen arif degül\nArif oldur bilmeye dünyâ vü mâfiha nedür\n\nAh u feryâdun Fuzûlî incidübdür âlemi\nGer belâ-yı ışk ile hoşnûd isen gavga nedür" + }, + { + "id": 2141149.0, + "title": "Acep Güzel Sana Neyledim Bilmem\t", + "poet": "Seyrani", + "rating": 9.0, + "poem": "Acep güzel sana neyledim bilmem\nSensin bu dertlere daldıran beni\nGözüm yaşlı kaldı ağlarım gülmem\nYok elimden tutup kaldıran beni\n\nYâr zülfünden bana gelen kokunun\nSebep ne ki hatırıma dokunun\nBu âlemde yine mihnet okunun\nSensin nişanına aldıran beni\n\nBiz âşıka sultanlığın hanlığın\nNe dostluğun belli ne düşmanlığın\nDeğil midir senin kalpazanlığın\nBöyle mihenklere çaldıran beni\n\nMimar olan elin çekmez yapıdan\nBiçâre Seyranî geçmez kapıdan\nAşkın gemisine edip kapıdan\nSensin deryalara saldıran beni" + }, + { + "id": 3695.0, + "title": "Azime'lı Temmuz Bildirisi 2", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "beklerdi tohum\nbeklerdi tohum\nbeklerdi tohum upuzun karanlıklarda -- sen yoktun\nöfkemi mermer mermer -- ocumu çocuk çocuk-- çıldırttım kırmızıları\nbir başka parlardı yoğun karanlıkta ışıklar -- sen yoktun\nbutun kapıları birden zorlamanın o korkunç güzelliği\no korkunç büyümesi ellerin fitillerde -- sen yoktun\nbenim aşkımda o vardı\nevrendi nasıl\nevrendi çelik mavisi\ngrev grev ateş ateş büyüdüm ülkelerce\nyepyeni bir öfke doğurdum kalabalık özlemlere -- sen yoktun\nuff ne kotu kullanmışlardı ah ne güzel gözlerini -- olumdu\nsana değip değip durdum o sarhoş yörüngede -- sen yoktun\nbilenirdi türkülerde en soylu ayrılıklarım -- sen yoktun\nbenim askımda o vardı\nsoğuktu yeşillerim\nsoğuktu temmuzlarım en bayram gülmelerimde bile\nkar yağardı sabah çaylarıma -- sen yoktun\nsofralarda ekmek diye öpülürdü altın dişleri ölülerin\nadini söyletmiyorlardı olum gibi özlenen şeyin -- sen yoktun\nbutun dillerde sana varmak -- bilemem bilemem benim askımda o vardı\nben hep koşan atları sevdim soluyan lokomotifleri\nbenim askımda çelik mavisi gagarinli uzayların\ntoprak nasıl sancılanır ağaçlar nasıl gerinirler çiçeklenirken\nkursun nasıl islik çalar diş nasıl gıcırdar karanlıklarda\nalabalık nasıl olur o kendi sularının kıyıcığında\nbilemem bilemem -- sen yoktun\nateşler yanardı bir yerlerde yepyeni biçimlerde yanardı\nbenim askımda o vardı\nsöyle anamın en güzel kızı söyle\nsular nasıl kaçırılır, kuşlar nasıl susturulur\nnasıl sigar su koskoca evren daracık zindanlara -- söyle\nbalcık balcıktı o nar çiçeği cağı çocuklarımın\nkaranfil olurdu yakalarda bacımın kanlı gözleri\ndemir nasıl paslanırdı sıcacık bileklerde -- bilemem\nbilemem ey anamın en güzel kızı bilemem -- sen yoktun\nbenim askımda o vardı\nsen geldin\nbadem çiçek acar gibi geldin, düşte sever gibi geldin\ney kavgabicim\nyepyeni bir düzendi gelişin, yoluna baş koyduğum ülkemdin\neskidi birden kentler, eskidi gökyüzünun çok uzaklığı, eskidi hep\noldu bakkal, oldu bakkalbicim, oldu bakkalbicim aşk\nbu senin gözlerindi ey benim ülkem -- arılar oynasan içinde\nbu senin duruşundu ey kavgabicim -- en hakli silah güzelliğince\ngüneş gibi acımasız, toprak gibi unutkan, tohum gibi umutlu\nsen geldin ey benim özlemim ülkem, kadınım, devrim biçimim\nyıkıldı ölülerin öğle sonu sarılıkları\nsen geldin\neskidi birlerleri zamanın, eskidi gözleri kadınların -- sen geldin\nevler eskidi birden -- eskidi evimsilere kölemsi yalnızlıklar\nbayramlar eskidi gülüm, derinlikler eskidi -- ve pişmanlıklar\neskidi yatak biçimlerde iğreti ikililer -- ve çok çok\nsaksılarda çöl bitkileri, salonlarda kartpostal mutluluklar\neskidi maskelerin sırıtan düşmanlıkları -- ve nice yazlar\noh ne güzel yeniden -- bu senin güzelliğin ne demek\nsel ne demek azimem, savaşlara durmak ne demek, güzel ne demek\nsen geldin ey benim kadın ülkem -- yepyeni ufuklar geldin\ndurulu bayraklarım güldü gülüm -- sen geldin kutuplarım değişti\nbir horoz öter bir yerlerde bir horoz bir horoz bir horoz daha\nbir ateş yanar bir yerlerde bir ateş bir ateş bir ateş daha\nbir yumruk sıkılır bir yerlerde bir yumruk bir yumruk bir yumruk daha\ndüşer barış cemreleri sabah çaylarımıza\nbiter kahpelik\nbiter bu gökyüzünun çok uzaklığı\nsen geldin ey anamın en güzel kızı -- yasamak geldin\nbadem çiçek acar gibi geldin, yürek sızlar gibi geldin -- sen geldin\nal beni kan kırmızılardan vur beni kan kırmızılara\ndurulu bayraklarım gülsün gülüm, kutuplarım değişsin ey benim ülkem\nbitsin bu zulüm\nbitsin bu zulüm\nbitsin bu zulüm\nsanki dünyada ilk şafaktı kollarımda uyanmaların\no büyük barışa bir adim kala" + }, + { + "id": 10646.0, + "title": "Herhangi Bir Aşka Dair", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Herhangi bir kızınkinden ayrı değildi öyküsü\nhayatına ülkesini ekleyip yaşamaktan başka\n\nUsulca eğerek başını\nyürürken nedense hep\nbirbirine dolaşır\ngibi olurdu ayakları\n\nBir fotoğraf ve yeni\nkoparılmış bir çiçekti\nilk mektubuna eklediği\nkelimelerse büsbütün yangın\n\nDurup durup iç çekişleri\nsessizliği, dalgınlığı\nacıyla bakışı yollara\naşkı öğrenişindendi\n\nÇiçekli bir dal\ngibi uzandı sevdiğine\nve yalnızca\nayrılıklar korkuttu onu\n\nBöylece bağladı\nhayat, dünya ve kavga\nve aşk\nonun tarihinde milattı\n\nTemiz çamaşırlar ve bir demet çiçek\ntaşıyor simdi o kız, görüş günlerine" + }, + { + "id": 48624.0, + "title": "Bu Benim Şiirim", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Duyduğun her yerde beni hatırla\nBu benim şiirim bu benim şarkım\nDinle ki kanatsın o taş kalbini\nBu benim şiirim bu benim şarkım\n\nYabancı kollarda gezip durdukça\nBaşını yastığa koyup daldıkça\nBir daha çalıver beni andıkça\nBu benim şiirirm bu benim şarkım\n\nBırak da süzülsün yaşlar gözünden\nAcı bir pişmanlık dursun yüzünde\nSana bir sitem var her bir sözünde\nBu benim şiirim bu benim şarkım\n\nAşkımdan armağan her bir satır sana\nMaziyi yeniden yaşatır sana\nNasıl sevdiğimi anlatır sana\nBu benim şiirim bu benim şarkım." + }, + { + "id": 584.0, + "title": "Susuştu Yüzün", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "bir ufukta bitiyor yüzün\nve başka bir gökyüzü başlıyor\nkomşu ellerle sarmalanıyorsun\nyanıyorsun...\n\nne kadar övülsen az\navazım çıktığı kadar susuyorum \nismindeki sesli harfleri\n\nmayınlı bir gülümsemeyle\nsenin karasularında olmak\nüstünde ilkbahar bir entari;\nsanki\nyeniden\neski bir öyküye başlamak...\n\nyüzündeki o billur akşam kahvaltısı\nsürgülerken özümü,\nne kadarını sustuk konuştuklarımızın?..." + }, + { + "id": 4943.0, + "title": "Öldükten Sonra", + "poet": "Muzaffer Tayyip Uslu", + "rating": 8.0, + "poem": "Diyecekler ki arkamdan\nBen öldükten sonra\nO, yalnız şiir yazardı\nVe yağmurlu gecelerde\nElleri cebinde gezerdi\nYazık diyecek\nHatıra defterimi okuyan\nNe talihsiz adammış\nİmanı gevremiş parasızlıktan" + }, + { + "id": 43030.0, + "title": "Bir Siyasinin Şiirleri - Sekiz", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Bugün Ondokuz Mayıs, \nMayısın ondokuzu! \nSen ey Türk ülkemizin geleceği, \nUlusumuzun gözbebeği, \nSen ey demir parmaklıklarda barfiks yapan\nRanzalarda parende atan\nSportmen ve kahraman Türk Gençliği\nÖnünde senin bütün kilit-bahirler açık\nAma her zaman Samsun'a çıkılmaz a\nBu sabah da avluda volta atmaya çık" + }, + { + "id": 45688.0, + "title": "Gölgem düşmüyor Artık Evinin Duvarlarına", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Hadi gir içeri. Ama gözlerindeki o kanayan suçluluk bırak kapıda kalsın. Ona ihtiyacımız yok artık. O hayatın içine birtürlü sığamayan ve telaşından durmadan sigaraya sarılan yorgun ellerini, nereye baksan hep karşında duran o kırgın çocukluğunu, uzak denizlerin sisli buğusuyla her daim ıslak dudaklarını, ruhumun tek sığınağı o tarifsiz kokunu kapıda bırak. Tutkunu olduğum neyin varsa hepsini bırak kapıda. Yoksa ne kadar istesem de konuşamam seninle. Konuşamam, yalnızca ağlarım. \nNe olur gir içeri. Ama girerken tut elinden sevdanın. Yıllar sonra seni yeniden uzağıma düşüren, seni o geri dönüşü olmayan yollara düşüren, yüreğinden aşkımı, dudaklarından adımı, evinden gölgemi silip götüren, o adını kimselere söylemeden ölmek istediğin, o, hiç kimseyi bu kadar sevmedim ki, dediğin sevdanı al yanına ve gir içeri. İlk aşkının yüzünü yanına al. Utanma benden n'olur. Kalbindeki o sızının halinden en çok aşkınla kavrulmuş yüreğim anlar benim... \nKapat kapıyı. Kapat, içeri hayat girmesin. İçeri yalanlar girmesin. İhanetler, ihtiraslar, oyunlar, maskeler girmesin içeri. Çünkü burada yalnızca sevdan oturuyor. Hayatın içinde soluk alamayan, kendine kalbinde bir yer bulamayan sevdan oturuyor bu evde. Bak, bu ev benim yüreğim. Ne zaman kalbinden kovulsam, ne zaman hayatın ortasında öyle hazırlıksız, öyle savunmasız, öyle yapayalnız kalakalsam gelip sığındığım bu dört duvar benim yüreğim. Burası aşkımın mabedi. Burası sensizliğimin kalesi. Burası deliliğim... Burası baştan ayağa sensin, sevgilim.\nSana sevgilim diyorum hala, bağışla beni. Sen artık bir başkasının sevgilisisin. Yalnızca bu cümleyi kurmamak için bile ölmek isterdim. Seni sonsuza dek kaybettiğim bu günleri hiç yaşamadan ölmek isterdim. Adım dudaklarında yok olmadan, tenim teninde henüz solmadan, daha böylesi yabancın olmadan... Gözlerine baktığımda kendimin değil, bir başka aşkın aksini görmeden önce ölmek isterdim. Ama yapamadım. Nice kaybedişlerden, nice savruluşlardan sonra, artık bu aşkı hayatın pençesinden kurtardık, o dünyevi ihtiraslardan, oyunlardan sıyrıldık ve şimdi artık Tanrı'ya yaklaştık dediğim anda, hayatı, dünyayı ve kaderi yendik dediğim anda, kalbin kalbimin yanında atarken, çocukluğum çocukluğunun ellerinden tutarken, içinde o annemin rahmi kadar huzurlu kokunu soluyarak nefes aldığım yüreğini bırakıp gidemedim. Çünkü zaten hayattan kopmuştum ve cennetteydim. Aşkınla öylesine sarhoştum ki birgün cennetimden kovulacağıma hiç inanmak istemedim.\nEvimin, şu talan olmuş yüreğimin dağınıklığını bağışla. Sensizliğe benimle beraber ağladı bu duvarlar. Rutubetleri ondan, aldırma. Otur şöyle, bir sigara yak. Konuşalım. Sözcüklerle değil, sevdamızla konuşalım. Anlatalım herşeyi. Sonra söz bitsin. Ölüme kadar yalnızca susalım. Anlatalım ki bu sevda kanatlarından kırgınlıklarla bağlı kalmasın bu çirkef hayata. Kurtulsun yüklerinden, bağışlasın hayatı ve sonsuzluğa uçabilsin huzurla. \nBiliyorum. Seni böylesi sonsuz bir aşkla severek çok büyük bir günah işledim ben. Hayatın girdaplarında savrulup duran ruhuna o yarım ruhumun ağırlığını yükleyerek çok büyük günah işledim. Ne yaptıysan sevdim seni, ne yaşadıysan sevdim. Aşkın o bulup bulup kaybetme oyunlarından yaptığın zırhın içine sakladığın kalbini ne yaparsan yap yıkılmayarak, vazgeçmeyerek ve hep affederek savunmasız bıraktım. Hiç solmayan bir sevda çiçeği olup bozdum ezberini. Direncini kırdım, kalbine girdim. Seni bir kalbi fethetmenin, ona her an kaybedebilme ihtimaliyle bağlanmanın, bir aşk için çırpınmanın o karanlık hazzından mahrum bıraktım. Affet beni, seni aşkın o dünyevi oyunlarından mahrum bıraktım. Belki de bunun için gözyaşlarıyla kazandığın ve yitirmekten çok korktuğun bir sevgiliyi sever gibi değil, sesini birtürlü susturamadığın vicdanını ya da o kusursuz ve daimi sevgisinden bunaldığın ve bu yüzden incitmekten asla çekinmediğin anneni sever gibi sevdin beni. Ama hiç aşık olmadın. Bu yüzden suçlama kendini. Asıl suçlu, bu hayatta kendine yer bulamayan, nereye gitse ya eksik ya fazla kalan, hayatı bir oyun gibi görmeyi ve kurallarına göre oynamayı hep reddeden benim o isyankar, o yaralı ve yabancı ruhum... Sen değilsin sevgilim.\nHayatında önce bir sığıntı gibi yaşamaya, sonra seni kaybetmeye, ardından seni paylaşmaya, sonunda tam da sana kavuştum sanırken aşkın değil vicdanın olmaya, senin için aklına ne gelirse ona dönüşmeye razı oldum hep, katlandım. Hiç pişman olmadım seni sevmekten. Sana hiç kırılmadım. Hep anladım seni. Hayatın içinde soluk alan ve hayat kadar acımasızlaşan o karanlık yanını, buralara ait olmayan, annenin kırgın ömrünün kıyılarında unutulmuş, o yaralı, o sevgiye hasret çocukluğunun, hayatla uzlaşamamış aşk kırgını, yitik ilk gençliğinin ve herşeyin farkında olmanın çaresizliğiyle derinleşen yüzündeki çizgilerin aşkına bağışladım. \nSevdim seni sevgili, sevdim... Seni o birtürlü kucaklayamadığım, ama başımı kaldırıp bakmasam bile hep orada, yukarda olduğunu bildiğim gökyüzüne duyduğum hasret gibi... Seni o suyundan hiç içmediğim, toprağına hiç basmadığım, insanlarını hiç tanımadığım, ama herşeyden kaçıp sığınmak istediğim o uzak ülkelerin hayali gibi... Seni aşkın için gözümü hiç kırpmadan arkamda bıraktığım, gözyaşlarını ve o yaralı ömrünü vicdanım gibi hep içimde sakladığım annemin karşılığı bu hayatta mümkün olmayan duaları gibi... Seni o rahmimden kanaya kanaya söküp atmak zorunda kaldığım, ama kalbimde aşkınla besleyerek büyüttüğüm sevdamızın o masum çekirdeğini tarifsiz bir hasretle özler gibi... Seni öylece, seni çırılçıplak, seni kadere isyan eder gibi, seni Tanrı'ya eş koşar gibi... Sevdim seni sevgili, sevdim... \nBeni bir kez öldürüp sensizliğe gömdüğün o yıllarda, o yabancısı olduğum hayatın ıssızlığında soluk almadan ömrümü yalnızca Tanrı'dan gözyaşlarıyla dilediğim o mucize için bekletirken... Sonra Tanrı sesimi duyup o mucizeyi, yani seni, yani o hayatın içine birtürlü sığamayan ve telaşından durmadan sigaraya sarılan yorgun ellerini, nereye baksan hep karşında duran o kırgın çocukluğunu, uzak denizlerin sisli buğusuyla her daim ıslak dudaklarını ve ruhumun tek sığınağı o tarifsiz kokunu yeniden bana verdiğinde... Kalbim kalbinde atarken, çocukluğum çocukluğunun ellerinden tutarken... Mutluluğa dokunarak, mutluluğumun farkında olarak, mutluluktan ağlayarak... Ama bir yanım seni her an yeniden kaybedecek gibi hep tetikte... Sensizliğin o dipsiz uçurumunun kıyılarında korkusuzca dans ederek, seni benden çalan hayatın o acımasız pençesini her an arkamda hissederek... Her gece yüzümü masumiyetinin o benzersiz yurdu olan boynuna gömüp uykuya dalmadan önce bu huzuru bana bağışlayan Tanrı'ya minnetle gülümseyerek... Ve işte tam da o anda ölmeye, sonsuzluğa karışmaya hazır olduğumu ona sessizce fısıldayarak... Sevdim seni sevgili, hep sevdim... \nOtur karşıma hadi, bir sigara yak. Konuşalım. Anlat bana sevdanı... İlk aşkının yüzünü anlat... O, hiçkimseyi bu kadar sevmedim ki, dediğin, o adını kimselere söylemeden ölmek istediğin sevdanı anlat bana. Kalbindeki o sızının dilinden en çok aşkınla kavrulmuş bu yüreğim, sevdanın uğruna solup giden şu çocuk ömrüm anlar. Anlat hadi ne olur. Ama sakın bana hayattan söz etme. Sakın bana, hayat böyle bir yer, herşey bitip tükeniyor, her aşk hayata yenik düşüyor, deme... Hayatın içinde soluk alan ve hayat kadar acımasızlaşan o karanlık yanınla değil, buralara ait olmayan, annenin kırgın ömrünün kıyılarında unutulmuş, o yaralı, o sevgiye hasret çocukluğunla, hayatla birtürlü uzlaşamayan o aşk kırgını, yitik ilkgençliğinle ve herşeyin farkında olmanın çaresizliğiyle gün geçtikçe daha da derinleşen yüzündeki çizgilerle konuş benimle. Hayat dışarda kaldı, bak. Burada yalnızca sevdan oturuyor. Sevdanın dilinden konuş benimle. Ben hayatın dilinden anlayamam. Biz bu sevdayı hayatın içinde yaşamadık. Biz bu sevdayı hayatın diliyle yaşamadık. Biliyorum bu şizofren aşkım hep korkuttu seni. Bu uyumsuz varlığım, gerçekliğin içinde yaşayan ve en az hayat kadar acımasız olan o yanını çok korkuttu. Benimle hayata yabancılaşmaktan korktun. Bu yüzden yalnızca öykülerinde ağladın o uyumsuz varlığıma. Yalnızca öykülerinde eğildin bu sevdanın önünde. Sen beni yalnızca öykülerinde sevdin... \nŞimdi ilk aşkımın yüzü diye sarıldığın ve uğruna adımı dudaklarından, kalbimi kalbinden, gölgemi evinin duvarlarından söküp attığın o sevdanın, yaralı yüreğine rağmen hayatın ortasında dimdik ayakta duruyor olması bir tesadüf mü sence? Hayatla yaralanmış iki kırgın yürekten, onun içinde varolmayı reddederek yalnızca aşkı kendine vatan bileni ve bu yüzden çırılçıplak, savunmasız ve güçsüz kalarak yıkılmış olanı değil, hayatın tam da ortasında ona meydan okuyarak yaşayanı, sevgiye duyduğu güvensizliği yaralı yüreğine kalkan yaparak ayakta kalmayı başarmış olanı seçmen bir tesadüf mü? Hayattan kopmuş bir roman kahramanından sıkılıp, hayatın içinde mücadele eden bir gerçeklik kahramanını tercih etmen bir tesadüf mü? \nAnlat bana ne olur... Kaybedecek birşeyimiz yok artık. Birazdan şu kapıdan çıkıp gideceksin. Aramıza hayat girecek... Aramıza başka bir sevdayla anlamlanan sayısız anlar, sayısız mekanlar, geri dönüşü olmayan anılar, sözler ve koca bir yaşam girecek. Gittiğin o sonsuzluk yolculuğundan seni bir daha geri çağırmayacağım. Duvarları gözyaşlarımla rutubetlenen bu dört duvar yüreğimde geçireceğim karanlık gecelerde bana o mucizeyi yeniden göndermesi için Tanrı'ya yeniden yalvarmayacağım. O hayatın içine birtürlü sığamayan ve telaşından durmadan sigaraya sarılan yorgun ellerinin, nereye baksan hep karşında duran o kırgın çocukluğunun, uzak denizlerin sisli buğusuyla her daim ıslak dudaklarının ve ruhumun tek sığınağı o tarifsiz kokunun özlemiyle çıldırsam bile, merhametin için yalvarıp sana bir kez daha aynı acımasızlığı yapmayacağım. Kimi geceler başka bir sevdaya sarılıp uyuduğun yatağından ansızın uyanıp doğrulduğunda, o koyu sevdasıyla boşlukta kanayan gözlerimin hayali 'nereye gidiyorsun sevgilim' demeyecek sana... Korkma benden artık. Aşkına rakip değilim. Ömrüne rakip değilim. Seni kadere emanet ettim. Seni ilk aşkının yüzüne emanet ettim. Kırgın değilim ne sana, ne de seni elimden alan bu acımasız hayata... Beni onca kaybedişten ve gözyaşından sonra bu dünyadaki cennetine çağıran, sonra annemin rahmi gibi huzur kokan uykularımızı sonsuza kadar yeniden elimden alan Tanrı'ya bile kırgın değilim ben... \nŞimdi git artık sevgilim. Sana sevgilim diyorum hala, bağışla beni. Sen artık bir başkasının sevgilisisin. Yalnızca bu cümleyi kurmamak için bile ölmek isterdim. Seni sonsuza dek kaybettiğim bu günleri hiç yaşamadan ölmek isterdim. Adım dudaklarında yok olmadan, tenim teninde henüz solmadan, daha böylesi yabancın olmadan... Gözlerindeki o çocuksu suçluluğu giderken denize at. Ona ihtiyacın yok artık. Affet kendini... Beni affet... Affet bu yaralı sevdamı... O hayatın içine birtürlü sığamayan ve telaşından durmadan sigaraya sarılan yorgun ellerini, nereye baksan hep karşında duran o kırgın çocukluğunu, uzak denizlerin sisli buğusuyla her daim ıslak dudaklarını, ruhumun tek sığınağı o tarifsiz kokunu yanına al giderken... Tutkunu olduğum neyin varsa hepsini alıp git... Şizofren aşkının son mektubu bu sana... Şimdi söz bitti artık. \nKonuşamam artık seninle... Konuşamam, yalnızca ağlarım...\nUçurumun dibinde nasıl göründüğümü\nMerak ederdim hep.\nYüzümün aynadaki boşluğuna hep bakmak isterdim.\nİnançlarımın kırılıp döküldüğü yeri anlamak için\nkalabalıklar içindeki yalnızlığıma dokunmak isterdim...\nAşktı adın uçurumda, yanı başımda\naynadaki suretimdi yüzüm, \naykırı kanardı bana.\nİnançlarımın çoğu yalanmış\nalay ederdi benimle.\nÇok geç anladım, kalabalıklar arasındaki\nsenmişsin dokunamadığım...\nYalnızlığım diye küçümsediğim senin sevginmiş, \nGeceleri ansızın uyanıp\nİncitip durduğum senin yokluğunmuş...\nOnca sevişmeden sonra değişmemişsem, \nsihirli bir aydınlıkta, \niçimde bir yer sana sonsuz hasret kaldığı içinmiş...\nİşte onca yalan geçen hayatımda\nbuymuş tek gerçekliğim..." + }, + { + "id": 48090.0, + "title": "Pavor Nocturnus Ya Da Delikli Uykular", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 7.0, + "poem": "ağlıyor ve ölüyor. Zaman yüzünü eskitemez çünkü yüzü yok! \nYok yüzlü palyaçonun giysisi olması gerektiği gibi oysa, kabarık yakalar ve renk renk kareli tulumu.\n\nYüzüyorlar, saydam ve ılık suyun içinde, şiddetle. Yukarıdan görülüyor bedenleri yarım, belden aşağıları yok. Hızla kayıyorlar sıvının içinden, aşağıya vardıklarında kollarıyla tırmanıyorlar kesik bedenlerini yukarı çekerek adamlar... \nBenle benim aramdaki farkı görebiliyor musun? \n\nÖlüm, yaşayabilmek için sonsuzca kaçındığımız, ama sözcükleri yaşatabilmek için kucak açtığımız... \n\nDeniz tepiniyor. \n\nAkıl hastanesinde gidişat üzerine sorgulamada, hastalardan biri: ’’ Hepiniz bir gün buraya geleceksiniz, gelecek, geleceksiniz, gelecekler ’’ demiş. \n\nKafka insan vücudundaki karanlığı görmüştü yalnızca, ışığı, aydınlığı gözden kaçırmıştı. \n\nÇöl rengi elbise giydim. \n\nBeden kaç atom barındırıyorsa o kadar da anlam ve sembol taşır. Hücrelere çok önceden /her zaman/ zaten işlemiş, işlenmiş sözcük ve arzu. \n\nKırmızı Kahverengi Defter \nsy: 24-27" + }, + { + "id": 8955.0, + "title": "Deniz Feneri", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 8.0, + "poem": "Sen Deniz Feneri\nHüzünlü bir kış günü başladı yolculuğun\nÇocukluğun yıkık kentlerde\nVe kesme kaya caddeli ahşap evlerde geçti.\nOkuma yazmayı öğrendiğin\nGazetelerdeki terör sayfaları\nVe Haliç tersanelerinde korsanlar\nEvden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar...\n\nHer sokağın başında anaların isyanı dururdu\nVe günler kısa ama geceler uzun olurdu.\nBir kurşun bir liraya\nVe bir hayat bir kurşuna mal olur,\nSenin doğduğun yerlerde\nİnsanlar can evinden vurulurdu.\n\nSen Deniz Feneri\nSarayburnu'nun dimdik delikanlısı\nYavuz zırhlısında deniz piyade eri\nYetmiş ikiye dört çakı gibi asker\nArkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan\nVe giderken bıraktığı sevdiğini döndüğünde bulamayan...\n\nYıkar mı bizi bu sevda!\nBir aşk delikanlıyı bozar mı be adam?\n\nHadi kalk!\nEski günlerde olduğu gibi\nKaranlığa yine ışık yak!\n\nArka bahçedeki mahalle kavgalarında\nKaşına sapan taşı geldiği günden beri\nHani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri\nCan dostum ve kan dostum\nİster kalbine gömdüğün sevdamın aşkına\nİster Allah'ın aşkına\nKalk bir ışık yak ve bir kor düşür yüreğimize\nSavaşmak ne güzel bir şey uğruna\nVe yeniden âşık olmak...\n\nVe Sen Deniz Feneri\nSarayburnu'nun dürüst delikanlısı\nKalbine gömdüğün aşkın\nGönlündeki sevdan ve aydınlık gözlerinle\nSenin işin karanlığa korkuturcasına bakmaktı\nVe sana en yakışmayan şey ağlamaktı.\n\nDeniz Feneri\nUnutmadık o günleri\nSevdamız yüreğimizde gizli kalır\nVe mahallenin kızına âşık olmak\nAyıp sayılırdı\nBir kıza âşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı\nVe dünya dedikleri şey yalandı...\n\nParanın geçmediği günler vardı gençliğimizde\nVe namerdin yıkamadığı mertliğimiz\nSilah çekmek ve tespih sallamak değildi delikanlılık\nTespihi çekmek, silahı saklamaktı\nYazık...\nGün geldi delikanlılık kabadayılığa yenildi\nSonra üç kuruşa satılan sevdalar ve ucuz aşklar\nArtık senin işin değildi...\n\nSen Deniz Feneri\nSarayburnu'nun dik ve yitik delikanlısı\nNe geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni\nNe de geleceğe satılan aşklar\n\nSen doğarken bir ölüm şaşkınlığıyla\nGökyüzüne uzanmış düşmanlık türküleri\nSuçüstü yakalanırken en güzel umutların\nGözlerini bir ihanet anında açmışlığın\nVe yakmışlığın gecenin karanlığına en derin aydınlığını\n\nHey Deniz Feneri!\nParayla satın alınamayacak aşkların sevdalısı\nÇektiğin çileleri özenle saklıyorsun seyir defterinde\nSarayburnu'nun dimdik ve yakışıklı delikanlısı...\n\nGidiyorsun belki Deniz Feneri\nSana 'kal' diyemem giderken\nSevmek kadar ölmek de kader\nAma giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere\nGözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün\nVe sen ölsen bile bir gün\nNâmın yürüsün\nVe sen ölsen bile bir gün\nNâmın yürüsün..." + }, + { + "id": 104720.0, + "title": "Bahr İçinde Katreyim", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 8.0, + "poem": "Bahr içinde katreyim bahr oldu hayran bana\nFerş içinde zerreyim arş oldu seyran bana\n\nDost göründü çun ayan kalmadı bir şey nihan\nTufan olursa cihan bir katre tufan bana\n\nSurette ne'm var benim sirettedir madenim\nKopsa kıyamet bugün gelmez perişan bana\n\nKaf-ı dil ankasıyım sırrın aşinasıyım\nEndişelen hasıyım ad oldu insan bana\n\nNiyazi'nin dilinden Yunus'durur söyleyen\nHerkese çun can gerek Yunus durur can bana" + }, + { + "id": 2141710.0, + "title": "Aşk İle Biliş Canlara", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşk ile biliş canlara ezel-ebed olmayısar\nGümrah olup bu cihanda kimse baki kalmayasar\n\nBir dona kan bulaşıcak yunmayınca mismil olmaz\nGönül pası yunmayınca namaz eda olmayısar\n\nGönül pasın ise kibir-ü kini kodun ise\nİkrar bütün olmayınca erden nazar omayısar\n\nBu murdarı devşirenler bu su ile yunur sanır\nErden himmet olmayınca ömür geçer yunmayısar\n\nYunus imdi sen Hakk’a er dün-ü gün gönlün Hakk’a ver\nGönül gözü görmeyince bu baş gözü görmeyiser" + }, + { + "id": 3705.0, + "title": "Tanıklıklardan", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "girdiler kapılardan\ngirdiler pencerelerden\nmektuplardan kitaplardan telefonlardan\ngirdiler kirlettiler ve gecemizi\ngirdiler ağrıttılar ve gündüzümüzü\nisimize saygımızı\nÖlümüze acımızı\nsayrı yatağımızı\nÖzlemlere sevgilere sular gibi akışımızı\nkıyımlara kıranlara türkü türkü bakışımızı\ngöz gözelik\ndiz dizelik\nsu hancı dünyamızı\ngirdiler\nkirlettiler\ninsan onurumuzu\ninsan yüzü güzeldir\nçirkindi bunlarınki\ninsan yüzü sıcaktır\nsoğuktu bunlarınki\nelleri el değildi\neli andırıyordu\ngözleri göz gibiydi\nbakışsızdılar\ngöğse benzer bir kafesti taşıdıkları\niçinde yürek yoktu\nkapıların arkasında emeklememiş\nbeşiklere belenmemişlerdi karda tipide\nev dediğin duvar kapı pencere\nsaygıya gerek yoktu\ngirdiler aksam sofralarında evlerimize\nyoksul sabah çaylarında girdiler\ngirdiler öpüşürken kuytuda\nokşarken saclarını çocuğumuzun\navutmaya çalışırken acilimizi\nduyumsarken sevincini insan oluşumuzun\ngirdiler bağlarken mektubumuzu\ndertleşirken kapısında kırkıncı odamızın\ngirdiler evlerimize\n\nen ağrıtan yerinde bir özlem türküsünun\nbunalmış bir kahkahanın orta yerinde\ntas gibi yorgunluğunda bir güzelim düşün\nÖlümcül sayrılıkta umarsız yalnızlıkta\nkağıttan kayıklar yüzdürürken geçmiş sularımızda\nuçurtmalar salarken umut göklerimize\nkucaklarken dostlarımızı telefonlarda\ngirdiler evlerimize\n\nçirkindiler\nkorkaktılar\nyarınsızdılar\ngeldiler itilerek\ngirdiler irkilerek\nkararttılar gecemizi\nIsırdılar karanlıkta\nkanattılar türkümüzü\nkırdılar çiçekli dallarımızı\ntükürdüler içine ekmeğimizin\nağrıttılar ağrımızı\nağrıttılar vatan vatan\nağrıttılar dünya dünya\nve çekip gittiler\nkanlı izler bırakarak\ngöğümüzün merdivenlerinde\n\nyoktu yarınları onların\nçünkü onlar\nsuç taşıyan sandık gibi\nkaranlıktılar" + }, + { + "id": 52604.0, + "title": "Sayım", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Ayışığında oturuyorduk\nBileğinden öptüm seni\n\nSonra ayakta öptüm\nDudağından seni\n\nKapı aralığında öptüm\nSoluğundan seni\n\nBahçede çocuklar vardı\nÇocuğundan öptüm seni\n\nEvime götürdüm yatağımda\nKasığından öptüm seni\n\nBaşka evlerde karşılaştık\nİliğinden öptüm seni\n\nEn sonunda caddelere çıkardım\nKaynağından öptüm seni" + }, + { + "id": 20178.0, + "title": "Evet", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Evet hatırladım\nKüçük basit şeyler \nYetiyor kederlenmeye\nYa mutluluğa" + }, + { + "id": 15462.0, + "title": "Sisler Bulvarı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 8.0, + "poem": "elinin arkasında güneş duruyordu\naylardan kasımdı üşüyorduk\nağacın biri bulvarda ölüyordu\nşehrin camları kaygısız gülüyordu\nher köşe başında öpüşüyorduk\n\nsisler bulvarı'na akşam çökmüştü\nomuzlarımıza çoktan çökmüştü\nkesik birer kol gibi yalnızdık\ndağlarda ateşler yanmıyordu\ndeniz fenerleri sönmüştü\nbirbirimizin gözlerini arıyorduk\n\nsisler bulvarı'nda seni kaybettim\nsokak lambaları öksürüyordu\nyukarda bulutlar yürüyordu\nterkedilmiş bir çocuk gibiydim\ndokunsanız ağlayacaktım\nyenikapı'da bir tren vardı\n\nsisler bulvarı'nda öleceğim\nsol kasığımdan vuracaklar\nbulvar durağında düşeceğim\ngözlüklerim kırılacaklar\nsen rüyasını göreceksin\nçığlık çığlığa uyanacaksın\nsabah kapını çalacaklar\nelinden tutup getirecekler\nbeni görünce taş kesileceksin\nağlamayacaksın! ağlamayacaksın! \n\nsisler bulvarı'ndan geçtim sırsıklamdı\nıslak kaldırımlar parlıyordu\ndurup dururken gözlerim dalıyordu\nbir bardak şarapta kayboluyordum\ngece bekçilerine saati soruyordum\nevime gitmekten korkuyordum\nsisler boğazıma sarılmışlardı\n\nbir gemi beni afrika'ya götürecek\nismi bilmiyorum ne olacak\nkazablanka'da bir gün kalacağım\nsisler bulvarı'nı hatırlayacağım\nkırmızı melek şarkısından bir satır\nlodos'tan bir satır yağmur'dan iki\nsenin kirpiklerinden bir satır\nsimsiyah bir satır hatırlayacağım\nseni hatırlatanın çenesini kıracağım\nlimanda vapurlar uğuldayacak\n\nsisler bulvarı bir gece haykırmıştı\nağaçları yatıyordu yoksuldu\nbütün yaprakları sararmıştı\nbütün bir sonbahar ağlamıştı\nağlayan sanki İstanbul'du\nöl desen belki ölecektim\niçimde biber gibi bir kahır\nbütün şiirlerimi yakacaktım\nyalnızlık bana dokunuyordu\n\neğer sisler bulvarı olmasa\neğer bu şehirde bu bulvar olmasa\nsabah ezanında yağmur yağmasa\nşüphesiz bir delilik yapardım\nhiç kimse beni anlayamazdı\non beş sene hüküm giyerdim\ndördüncü yılında kaçardım\nbelki kaçarken vururlardı\n\nsisler bulvarı'ndan geçmediğin gün\nsisler bulvarı öksüz ben öksüzüm\nyağmurun altında yalnızım\nağzım elim yüzüm ıslanıyor\ntren düdükleri iç içe giriyorlar\naklımı fikrimi çeliyorlar\naksaray'da ışıklar yanıyor\nsisler bulvarı ayaklanıyor\nartık kalbimi susturamıyorum" + }, + { + "id": 3710.0, + "title": "Yıllar Sonra", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "seni kimler kaçırdı o güzel yazlarımdan - güzelim\nnere gitti tohuma deresinde - o ishalli yalnızlığım\nsaclarının uzun uzun o güneşli sarisi\nyüzünun papatya sabahlığı - haziranlarımda\ngülüşünun baharlığı susuşunun sonsuzluğu\nnere gitti sende benim olan o sonsuz özlem\nseni kimler kaçırdı o güzel yazlarımdan - güzelim\n\nsen gittin - kaba kilimlerde kaldı ayak izlerim\npırıl pırıl selcilerde görkemli cevizlerde\nasma altı su sesi - alacalı güneş sofralarında\nsen gittin - inanılmaz öksüzlükler yaşadım\ndüştüm çetin yollara - türkülere ağıtlara belendim\nsaclarımda bulut oldun - alnımda demir parmaklık\nseni kimler kaçırdı o güzel yazlarımdan - güzelim\n\nben çok çektim güzelim - karlı dağlar oldu basım\nsen belki de mutluyudun - güzel günler geçirdin\nçünkü kaf dağında prensestin - soylu bir güzelliktin\nyaklaşılmaz bir varlıktın - masallık bir acıydın\ngöz göze geldik bir gün - bir dağ başı durağında\nbindik ayni trene - kavuştuk yıllar sonra\nseni kimler kaçırdı o güzel yazlarımdan - güzelim\n\nhaziranım sarı gülüm yaz güneşim özlemim\nnice nice sular geçti - bildin mi köprülerden\nkaç bahar kaç sonbahar kaç çocuk kaç intihar\nnerdesin sen nerdeyim ben ne söylüyor bu çizgiler\nbu aynalar neden böyle yakından bakıyorlar\nneler anlatıyor bu şarkılar - uzak geçmişimizden\nseni kimler kaçırdı o güzel yazlarımdan - güzelim\n\nağlamak bir dağ gülü - bir yanık orman belki\nbir kurumuş çeşme belki - bir kimsesiz tutuklu\nuçaklar otobüsler vapurlar telefonlar\nhaziranım sari gülüm yaz güneşim papatyam\nkime giydin o akları - kim kaldırdı duvağını\nkim kokladı kim baktı - bağrına kim - yıllar önce\nseni kimler kaçırdı o güzel yazlarımdan - güzelim" + }, + { + "id": 116153.0, + "title": "Gelin Böceği", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 7.0, + "poem": "Dedi ki: “Sanki üstümde \nBir yaratık geziniyor.”\nBaktım kar gibi boynunda\nKüçük pembe bir böcek var.\n\n-İster bilge ister deli\nİnsan hoyrattır gençlikte-\nBoyunda böcek yerine \nDudakta öpüş görmeli.\n\nCam gibi pembe sırtında Küçük siyah benekler var, \nBizleri seyretmek için\nDaldan eğilmişti kuşlar.\n\nKörpe dudaklı güzelin\nEğildim boynuna doğru.\nGelin böceğini aldım, \nÖpücük de kaçıp gitti.\n\nGökte gördüm o böceği\nDedi ki ey salak oğlum! \nİyilik Tanrı’nın işi, \nAptallık insanoğlunun! \n\n(1856) \n\nFransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN" + }, + { + "id": 55917.0, + "title": "Alıcı Kuş", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 6.0, + "poem": "Vurur düşlerine ozanın\nGüneş kızgınlığından birkaç ağustos\nBirkaç ağaç\nYüksek ormanlar kuytusundan\n\nKardeşliğin alıcı kuşu\nKalkar konar \n\nKöylü\nBiçer ayrık otlarını ayırır başaklardan\nKalkar konar\nKardeşliğin alıcı kuşu \n\nİşçi\nTutar ucundan en acar biçimlerin\nSürer\nBin başıboş atı bin cehennemi birden\nKardeşliğin alıcı kuşu\nKalkar konar\n\nDuran el\nGitmeyen ayak\nBir göz ki\nArkasında bir ölü gözü\nBir ses ki\nArkasında bir ölü sesi\nDöner durur\nKardeşliğin alıcı kuşu\nKalkar konar\nBir açık yürekten bir ötekine\nBir bugüne bir yarına\nAlıcı kuşu kardeşliğin" + }, + { + "id": 2134717.0, + "title": "Hayata Dair...", + "poet": "Rabindranath Tagore", + "rating": 9.0, + "poem": "Düşünüyorum da,\nsanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek...\nYumuşacık kalbimizin fark edilmesi,\nnaif yönlerimizin keşfedilmesi,\ncesaretsizligimizin anlaşılması,\nkorkularımızın paylaşılması\nsanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.\nKabuklarımızın altında\nkendimizi saklamakta ne kadar da ustayız...\n...Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.\nHissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.\nİstiridyeler, deniz minareleri, midyeler.\nKirpiler ve kaplumbağalar gibi.\nSahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk? \nKimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi? \nYoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.? \nHissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi? \nduygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu? \nEğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.\nNe çıkar ateşböceği sansalar beni? \n...\nBelki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin\no uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna\nel kaldırmaya kıyamaz? \nAnlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım\nkarşımdakine.\nO da çözülecek belki.\nSamimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.\nOysa bir görebilsek bunu.\nKalmadı böyle insanlar demesek.\nGüven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.\nKırılmaktan korkmasak.\nİncinsek, yaralansak.\nNe olur bir darbe daha alsak.\nYeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu.\nDenesek. Risk alsak. Yanılsak. Fark etmez.\n...\nTekrar, tekrar bıkmadan denesek.\nVe kucaklaşsak yeniden.\nTıpkı eskisi gibi.\nNe olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi.\nO zaman fark edeceğiz.\nNe kadar özlediğimizi birbirimizi.\nNeler biriktirdiğimizi,\nkaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi.\nBeraber geldik beraber gidiyoruz oysa.\nVakit az, paylaşmak, sarılmak için.\nYaşadığımız coğrafya zor, sartları ağır.\nYüreği daha fazla küstürmemek lazım.\nSırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.\nVe koşullar bir türlü düzelmeyen.\nSevgiye çok ihtiyacımız var.\nUfukta kara bir kış görünüyor.\nAncak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.\nKırın o sert, o ağır kabuklarınızı.\nKurtulun bu yükten.\nKorumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.\nYalnızlığa mahkum ediyor bizleri.\nHem hepimiz bir yıldızız.\nNe çıkar ateşböceği sansalar bizi." + }, + { + "id": 20009.0, + "title": "Saklı Sevda", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "cam yeşili bir kız çok kirpikli\nsaçları nasıl karanlık bir kızıl\nörtülü bir güzellik benzeri olamaz\n dudaklarındaki kan etkiliyor asıl\n duyarlığı alıngan gönlü ikircikli\n ne yazsam ona tutsak\n / adı şehnaz\n\nbelki kadın belki çocuk iyice kuşkulu\nhangi tutku buğulamış camlarını\nbazen ne çok var bazen ne kadar az\n kan kırmızı yaşayıp yaz akşamlarını\n okşaması boğulmak öpmesi uğultulu\n sabah olsam ona tutsak\n / adı şehnaz\n\nsaklı sevda sevdaların en saklanmışı\nbirbirimizde fena boğuluyoruz\nhiç kimse birbirimizin yerini tutamaz\n benimle yaşayamadığı ona uygunsuz\n hiçbir şeye değişmem onunla yaşanmışı\n uygunsam ona tutsak\n / adı şehnaz\n\nsaklı bir sevdadır bulduk sığındık\nbu büyüylü bir aşk çünkü yasak\ngizli bir mutluluk ki ne söylesem az\n bin yılda yaşasak hiç de yaşamasak\n varımız yoğumuz aşkımız artık\n hayatım ona tutsak\n / adı şehnaz" + }, + { + "id": 496015.0, + "title": "Ey Kadın!", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Sana ey kanımda eriyen kadın \nCan nasıl dayansın, nasıl dayansın? \nMezara çekmekse beni maksadın \nÖnümde o siyah gözlerin yansın. \n\nBir sütun alevsin, bir sütun duman, \nYalnız seni görür gözünü yuman. \nSenden ateşine bir deva uman \nBari gitsin kara toprağa kansın. \n\nBir çukur solumda, bir taş sağımda \nKabre girdiğim gün bu genç çağımda \nÖyle bir yüksel ki sen toprağımda \nGörenler ruhumu tütüyor sansın" + }, + { + "id": 20849.0, + "title": "Uçuş", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "Uçmakta, konmadan, kıyısız bir denizde ruh; \nBenzer mi böyle bir kuşa Tufan içinde Nuh? \nÜstünde gök, sürekli bulutlarla, yüklüdür; \nAltında gür deniz ki ezelden köpüklüdür. \nÇalkaltısında dalgası bilmez nedir sayı; \nMilyonca dalga sürmede milyonca dalgayı; \nHiç durmayan gürültüsü bir türküdür, geniş, \nMilyonca haykırıs dolu, milyonca sesleniş. \nYıldızlar ülkesinde açıldıkça yükseğe, \nBaşlar hayal edindiği alem görünmeğe. \nBir ruhu besliyen hava yalnız yukardadır. \nHulyayı daima uçuran duygulardadır. \nYalnız bu katta mümkün olur daimi uçuş. \nHer hamlesiyle, ruh, o çelikten kanatlı kuş, \nUfkunda bir dakika görunmeksizin kara, \nHür gökte, hür denizde uçar, hür ufuklara." + }, + { + "id": 123773.0, + "title": "Can İpini Ten Yününden", + "poet": "Seyrani", + "rating": 7.0, + "poem": "Can ipini ten yününden\nSaran kirmen ular bir gün\nSulu yalçınlar önünden\nAçılan gül solar bir gün\n\nGül dalında diken yarar\nDiken güle vermez zarar\nToprak bir gün başın tarar\nYolar saçlarını bir gün\n\nDünya olur bir gün harab\nNe bülbül kalır ne gurab\nRızka sebep olan türab\nGözlerine dolar bir gün\n\nKudret koçunu koyuna\nKatmış seyreder oyuna\nEcel kolların boynuna\nHabersizce dolar bir gün\n\nAcı tatlı yenmez olur\nYalan gerçek denmez olur\nTaş çarhıla dönmez olur\nHep kesilir sular bir gün\n\nÇal Seyranî durma sazın\nHakka eyle sen niyazın\nSana secdesiz namazın\nKısmet olan kılar bir gün" + }, + { + "id": 28679.0, + "title": "Bu Alemde Kral Tanımam!", + "poet": "Yılmaz Güney", + "rating": 9.0, + "poem": "Sen hiç ölümün gölgesinde özgürlügü yaşadınmı\nBir garibanın elinden tutupta hiç kadere rest çektinmi\nAlçağın adisine ispiyoncusuna kurşun yağdırdınmı\nDedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam\n\nSen zevkini sefanı sürerken ben hayat okulunu okuyordum\nSen elin cilalı mermer taşlarında kibar beylerlen dans ederken\nBen hergün azraillen dans ediyordum\nDedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam\n\nSen sıcak yatağında rahat uyurken\nBen ise parçalanmış vucudumun acısıyla mahkeme duvarlarına\nYaslanmış,gelmeyi bilmiyen karanlığı bekliyordum\nDedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam\n\nİdam sehpasında bir mahkum yaşamayı ne kadar çok istiyorsa\nBende seni o kadar çok seviyorum..\nAşıma katmadım haram,güzel çirkin aramam\nYanlış yapanı tanımam... bu senin içinde geçerlidir gülüm\nDedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam..!" + }, + { + "id": 79836.0, + "title": "Pollyanna’ya Mektuplar", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 8.0, + "poem": "I.\nSevgili Pollyanna, \nSen bu mektubu okurken\nSoğuk bir doğu sokağında, \nAcılarla yüklü bir faytonla dolaşıyor olacağım\nAtların boynunda ziller ve pembe orlondan püsküller\nŞaklayan kırbaç ve gıcırdayan tekerlekler.\n\nKömürümüz bitti tam kışın ortasında\nToz hatıra ve talaş bastık sobaya\nÜşüse böyle yapardı mutlaka hazreti İsa da.\nAşkın yüzünden düşen bin parçayı\nToplamaktan yoruldum ben artık Pollyanna\n\nYolda bavulumu çaldılar\nBana hediye ettiğin o kırmızı elbise de içindeydi\nNe güzeldi\nBen kendime çilek derdim onun giydiğimde\nBakar bakar anne derdim memelerime\nİnsanın memesi olması büyük bir çilektir Pollyanna\nGüzeldi yine de o yıllar\nKüçük sarı pütürleriyle\nNe çabuk geçti.\n\nAma zaten onu burada giymeme izin vermezlerdi\nBelki artık hiç olmaması daha iyi\nÇalınmış bir güzellik, \nYasaklanmış bir güzellikten daha iyidir.\nAma onu asla unutmayacağımı bilmelisin.\n\nDilerim sen pötikareli gömlekler gibi neşeli, \nİri dişli bir mısır koçanı kadar\nMutlu ve yan yanasındır.\nBelki bir gün beni ziyarete gelirsin\nSana krem fıstıklı ekmek ikram ederim\nArtık çok mutlu olacağızlı ekmekler\nSüte ekmek doğrar ve\nPapara papara diye şarkı söyleriz.\nSen ruhumun misafir odasında uyursun, \nSüt ve gözyaşı lekeli yumuşak yer yatağında.\n\nII.\nSevgili Pollyanna, \nSenin romanlarında her şey o pazartesi başlardı\nKot pantolonlu, uzun bacaklı pazartesilerdi onlar\nBen mutfakta Edith Piaf dinler, \nBir lağım faresiyle göz göze bulaşık yıkardım.\nŞehrimizin aşkı ve şehrimizin şarkısı\nÖfkeyle pis su borularında dolaşırdı.\nSana patates kızartırdım.\nPatatesler pazartesi kadar kırmızı oluncaya kadar...\nÖlüm bizi ayırıncaya kadar...\nAşkımız şehrin en güzel aşkıydı\nKolay değildi, kolay olmamıştı\nYıllarca şehrin en güzel aşkının benekleriyle yaşamak.\n\nKirli muşamba perdeli meyhanelerde ağlardım\nMasaaltı kedileriydi benim için ağlamak, \nBazen tekirdi, bazen sarman\nKim önce fırlarsa parsayı toplardı.\n\nÖfkem içimde emekleyen kırmızı patikli\nBir bebekti sanki Pollyanna\nHer köşede nergisler satıyorlardı sokaklarda\nBaygın kokulu güneşler gibi...\nOnları satın almak, \nSonra bir gün yüzü çatlak intiharlarımı boyatıp\nOtuzaltı numara bir hayata başlamak...\nUzun bir nekahet döneminden sonra\nNihayet ayağa kalkmak...\nÖfkem\nÜstü kalsın derdi ve bırakırdı hayatımı\nBayat bisküvi kokan o mahalle bakkalına\nÖfkem\nİşi bitmiş bir çalı süpürgesi gibi\nDayamaktır kendini duvara...\nÖfkem Pollyanna\nNeden güzeldi? \nBütün güzeller gibi elinde bir bardak sıcak çayla\n\nHer şey o pazartesi başlardı\nŞehrimizin aşkı ve şehrimizin şarkısı\nÖfkeyle pis su borularından taşardı.\n\nIII.\nSevgili Pollyanna, \nRadyo tiyatrosu dinlenirdi bir zaman içimde, \nİçimde dünyanın en eski kedisi\nEski bir sobanın yanında uyuyordu.\nÇocuklar bir köşede\nYenidünya çekirdekleriyle beştaş oynardı\nFrenk elması da derler\nSarılı kahverengili bir meyve.\nAnnem işte öyle bir kadındı\nÇocuklar gökyüzüne bakar sorardı: \nAy dede orada ne yapıyor anne? \nAnnem öldüğünde ay dede içimde\nYüzlük bir ampul gibi parçalandı.\nAnnem işte öyle bir kadındı\nAşure getiren çocuklara, \nTeşekkür eder gibi yaşardı\nÖldüğünde gül resimli bir takvim yaprağıydı.\n\nPollyanna, \nSana göre insan profiterol yer gibi yaşamalı\nBir çamur deryasının içinde\nKüçük mutluluk topları yakalamalı.\nBense vücuduma şiirler saplıyorum durmadan\nSen de bilirsin ya Allah\nDayanabileceği kadar acı verirmiş insana.\n\nGeçen yazı\nBir dut ağacının altında roman okuyarak geçirdim\nDut taneleri düşerdi sayfalara\nTıpkı tatlı bir yaz yağmuru gibi\nBüyük taneli tıpırtılarıyla\nKendimi dut ağacının gölgesini yiyen\nBir ipek böceğine benzetirdim.\nUcuz teşbihler beyaz atlı prenslerdir Pollyanna\nBir şiire gelir\nVe onu bu hayattan kurtarırlar.\n\nAh Pollyanna, \nİçimde sanki hep aynı şarkıyı çalan bir laterna: \nCancağızım basma perdeme bir çiçek de sen olsaydın\nKaçarken yangın merdivenlerine\nKeşke grapon kağıtları assaydın." + }, + { + "id": 21408.0, + "title": "Kırkı Çıkmamış Sevdamıza Şiir", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 8.0, + "poem": "paylaşılan mutluluğu severim\nengin denizler kadar güzeldir o\n\nI\nbana ait olmayan cesetleriyaktım bütün gece\nküllerini savurdum dans ettim\nay kaydı yıldızlar gülüştü pervasızca\nve saçlarımdan bir demet düştü suya\naldım öptüm gözbebeklerinden\ncazibesini yitirmiş bir kadındın sen\nseni ben güzel yaptım\n\nII\ndavudi bir sesim vardı sonra kayboldu\nyıldızların üzerine çığ düştü ve ellerim\ndamıttı ellerini-utandın-demek ki biliyorsun\nah,tarihsiz duyguların ilk resmini bulutlara çizilen\ngözlerine çiy düşmüştü üşümüştün\naldım ısıttım seni\n\nIII\nben uzaktan severim\nseni de öyle sevdim\nbir tutam gökkuşağı karıştı sevdamıza \nkuş kanadı bir tutam\nbıraktık korkularımızı\nuçtuk gittik" + }, + { + "id": 23323.0, + "title": "İsimsiz", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 7.0, + "poem": "Sevilmek mi?-öyleyse bırakma yüreğini\nŞimdiki yolundan ayrılmaya.\nOlduğun herşeyken şimdi,\nOlmadığın şey olma.\nBöylece kibarlığın, lütfun,\nAşkın güzelliğin, \nsonsuz bir övgü konusu olacak yeryüzünde,\nve aşk-basit bir görev." + }, + { + "id": 104881.0, + "title": "Gönlüm Sana", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 9.0, + "poem": "Çün sana gönlüm mübtela düştü\nDerd ü gam bana aşina düştü\n\nZühd ü takva'ya yar idim evvel\nAşk ile benden hep cüda düştü\n\nVaiz eydür gel aşkı terk eyle\nBendeyim sabrım bi-vefa düştü\n\nNice terk etsin aşkı şol aşık\nAna karşı sen mehlika düştü\n\nVechini görsem dağılır aklım\nZülfün ana çün mukteda düştü\n\nKim seni buldu, kendi yok oldu\nVaslına ey dost can baha düştü\n\nAşka uşşakın davet etmişsin\nCan kulağına ol seda düştü\n\nBu Niyazi'nin hiç vücudunda\nZerre komadı hep yaka düştü" + }, + { + "id": 9703.0, + "title": "Karda Işıltılar", + "poet": "Turgay Fişekçi", + "rating": 8.0, + "poem": "Gece yağmaya başlayan kardan mı nedir? \nSaklamak zorunda olduğum kocaman bir sevinç varmış gibi\nÇok güzel şeyler söyleyecekmişim de\nSöyleyemiyormuşum gibi dolu dolu yüreğim.\n\nİnsanca bir gülümsemeye rastladım\nHıdrellez günlerinde salıncaklarda sallanan insanların\nGönülleri kadar hafif.\nBaloncunun peşinden koşan çocuk yüreği gibi sevdalı\nAl, yeşil, sarı balonlarımız olsun n'olur diyen\n\nBağlara gidelim\nAsma çardaklarda yatalım gecelerde\nİsteyen sabahlasın, istediği kitapla\nİncir, üzüm, nar, şeftali\nHepsi hepimizin diyen\nSevginin dostluğun, arkadaşlığın dışında\nHiçbir anlama gelmeyen\nİnsanca bir gülümsemeye rastladım\n\nMerdivende verdiğin sarı kasımpatıyı unutmadım\nSevdiğim bir şiir kitabına taktım onu\nKarıştı çiçeğin şiirlere.\n\nKolunu boynuma doluyorsun otobüste\nÇocuğunu seven bir anne gibi\nYakınlığımız insanlığımızdan geliyor\nNe kadar insanlaşırsak\nO kadar arkadaşız.\n\nKar dinmek bilmiyor dışarıda..." + }, + { + "id": 104687.0, + "title": "Sabâ Selâm Eyle Gül Yüzlü Yâre", + "poet": "Kayıkçı Kul Mustafa", + "rating": 7.0, + "poem": "Sabâ selâm eyle gül yüzlü yâre\nO mübarek hatırcığı hoş mudur\nBen bendesi ayrı olalı gözden\nKadrin bilmezlerle hâli hoş mudur\n\nCânân bizim kıymetimiz bilmedi\nBu çeşmimden akan yaşı silmedi\nÇok zamandır bir selâmı gelmedi\nBilmem o zalimin bağrı taş mıdır\n\nMustafa'm da yollarını gözetir\nRakip açmış zülüflerin düzetir\nOlur olmaz sitemlerin bizedir\nAdülarla bâde içmek iş midir" + }, + { + "id": 59675.0, + "title": "Kapının Önünde Duran Çocuğa Gazel", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Kapının önünde duran çocuk\nBir kır görünümünü andırıyor\n\nGüneş tütüyor saçlarında\nGözlerinde bir deniz kımıldanıyor\n\nKapının önünde duran çocukta\nBütünleşiyor bütün zamanlar\n\nDağlar doğuyor çatırdayarak\nDerinleşiyor okyanuslar\n\nAşklar başlıyor ve bitiyor\nDünya sürdürüyor dönmesini\n\nİzliyor şaşmaz düzeninde\nGece ve gündüz birbirini\n\nKapının önünde duran çocuk\nHabersiz bütün bunlardan\n\nHayat akıyor durmaksızın\nOnun içinden ve dışından" + }, + { + "id": 2110356.0, + "title": "On Kasım Mektupları", + "poet": "Behçet Kemal Çağlar", + "rating": 9.0, + "poem": "1- ATATÜRK'E\nYine harmanımız rüzgâr bekliyor; \nEs yine es yine, samanı savur.\nÇak yine, çak yine, Masmavi Şimşek! \nBu kutsal çorağın özlemi yağmur.\nİn yine, in yine, Sarı Yıldırım! \nAyrıklı tarlayı aydınlat, kavur.\nBugün de gecede sayıklayan var,\nBugün de yobazca adımız gâvur\nDal şu yüce dağlar gibi tekneye\nSevgi ekmeğini mayala, yuğur.\nDoğ yine, doğ yine yurdun üstüne\nSensiz yüreklerin ateşi soğur..\n\n2- SEVGİLİYE\nÜç şeyin üstüne can-baş koymuşum:\nAnayurt, Atatürk ve sen, sevdiğim! \nKavak yeli esmez benim başımda\nAtatürk rüzgârı esen, sevdiğim! \nDiz çök Anıtkabrin mermerlerine\nHerkesi kıskanıp küsen sevdiğim\nMustafa Kemal'in neferiyim ben; \nHaklısın kölesi desen, sevdiğim! \nBelki çıkacağız yine savaşa\nKi kalasın sen sağ-esen, sevdiğim! \nÖp beni alnımdan, uğurla, bekle\nErliğimden şüpheliysen, sevdiğim! \n3- ATATÜRKÇÜLERE\nÖyle sırtüstü yatıp dinlenecek gün değil; \nDaha yapacağımız çok şeyler var, çocuklar! \nNe kadar erken yağdı, gördünüz ya, yeniden\nNice güvendiğimiz dağlara kar, çocuklar! \nİlerden, ta uzaktan el ediyor durmadan\nBatılı arkadaşlar; vaktimiz dar, çocuklar! \n\nToplandık mı başbaşa, verdik mi el ele biz \nSu çekilir, dağ çöker, bora susar, çocuklar! \nHele kuru kütükler ayıklansın bir kere\nTadından çatlayacak dallarda nar, çocuklar! \nSizi bir bir tanıyıp alnınızdan öpmeye\nMustafa Kemal yolda, hey bahtiyar çocuklar! \n4- YENİ MİLLETVEKİLLERİNE\nHaklısınız, bir büyük millete vekilsiniz; \nGöğsünüz, kıvanç dolu, gerildikçe gerilir.\nBilin ki Atatürk'ün kurduğu Ankara'ya\nAtatürk'ün yolundan yürünerek girilir.\nAnıtkabre gidip de yürekten baş eğmeyen\nGünü gelir çarpılır, düşer, yere serilir.\nBir avuç yobaz için, bir sürü cahil için\nDevrimi çiğneyecek ayak varsa, kırılır.\nBir de bakarsınız ki her meydanda bir kere\nHer genç Türkte bir kere bir Atatürk dirilir.\nBir an unutmayın ki Atatürk ülkesinde \nAhiretten önce de Yüce Divan kurulur." + }, + { + "id": 14020.0, + "title": "Rubailer - 5", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Şarap küpü önünde serdik seccademizi\nŞarap yakutuyla adam ettik kendimizi\nUmudumuz, meyhanede yeniden bulmak\nCamide, medresede yiten günlerimizi" + }, + { + "id": 27082.0, + "title": "Unutmayalar", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Arifler ortasında sofilik satmayalar,\nİhlas ile aşka riyayı katmayalar.\n\nYa bildiğini eyit, ya bir bilirden işit,\nTeslimlik ucunu tut sözü uzatmayalar.\n\nKur’an kelamım dedi, gönlüne evim dedi,\nGönül ev ıssın bilmez, âdemden tutmayalar.\n\nGönül sındı bulundu, hem Hakk’a yakın idi,\nYine dikerim diye, bütünü yırtmayalar.\n\nMumlu baldır şeriat, tortusuz yağdır tarikat,\nDost için balı yağa, pes niçin katmayalar.\n\nArif can verir duymaz, yalancı mala kıymaz,\nYalan ile gerçeği beraber tutmayalar.\n\nKıymetin duyar isen, neye değer iş bu dem,\nErenlerin manasın almaza satmayalar.\n\nMiskin Adem yanıldı, Uçmak'ta buğday yedi,\nİşi Hak’tan bilenler şeytandan tutmayalar.\n\nŞirin hulklar eylegil, tatlı sözler söylegil,\nSohbetlerde Yunus’u hergiz unutmayalar." + }, + { + "id": 1313979.0, + "title": "Readıng Zindanı Baladı'ndan", + "poet": "Oscar Wilde", + "rating": 8.0, + "poem": "Kulak verin sözlerime iyice,\nHerkes öldürebilir sevdiğini\nKimi bir bakışıyla yapar bunu,\nKimi dalkavukça sözlerle,\nKorkaklar öpücük ile öldürür,\nYürekliler kılıç darbeleriyle! \n\nKimi gençken öldürür sevdiğini\nKimileri yaşlı iken öldürür; \nŞehvetli ellerle öldürür kimi\nKimi altından ellerle öldürür; \nMerhametli kişi bıçak kullanır\nÇünkü bıçakla ölen çabuk soğur.\n\nKimi aşk kısadır, kimi uzundur,\nKimi satar kimi de satın alır; \nKimi gözyaşı döker öldürürken,\nKimi kılı kıpırdamadan öldürür; \nHerkes öldürebilir sevdiğini\nAma herkes öldürdü diye ölmez.\n\n(…)\n\nYasaların yargısı doğru mudur\nYa da yanlış mıdır bunu bilemem; \nBildiğim tek şey bu hapishanede\nDemir gibi sağlamdır tüm duvarlar,\nBir yıl kadar uzundur her geçen gün\nYıl bitmek bilmez, uzadıkça uzar.\n\nKabil'in Habil'i öldürdüğü\nGünden beri hiç dinmedi acılar\nÇünkü insanların insanlar için\nKoymuş olduğu bütün yasalar\nTıpkı adaletsiz bir kalbur gibi\nTaneyi eleyip samanı tutar.\n\nBildiğim başka bir şey daha var\n-Ki bilmeli benim gibi herkes de-\nİnsanın kardeşlerine ettiğini\nİsa Efendimiz görmesin diye\nUtanç tuğlalarıyla, parmaklıklarla\nÖrüldü yapılan her hapishane.\n\nParmaklıklar güneşi engelledi,\nKararttılar tatlı ay ışığını,\nCehennemi böyle ört bas ettiler\nYaptıkları bütün iğrenç şeyleri\nİnsanoğlundan, tanrının oğlundan\nGizlemeyi ustaca başardılar.\n\nZehirli otlar gibi kötülükler\nBüyür hapishanenin havasında,\nYok olur burada harcanıp gider\nİyi olan ne varsa insanda:\nKapıyı tutar soluk bir keder\nUmutsuzluk bekçiliğini yapar." + }, + { + "id": 105162.0, + "title": "İki Kaşları Karanın", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 6.0, + "poem": "İki kaşları karanın\nAh elinden vah elinden\nSiyah perçem mâhparenin\nDâd elinden vah elinden\n\nAğ elleri nakışlının\nAğca ceylân bakışlının\nVurup bağrım yıkışlının\nAh elinden vah elinden\n\nAğ elleri kınalının\nO gözleri sürmelinin\nEmrah eydür şu sunanın\nDâd elinden ah elinden" + }, + { + "id": 76898.0, + "title": "1972", + "poet": "Jorge Luis Borges", + "rating": 6.0, + "poem": "Şimdiden geçip gitmekte olan geleceğin\nişe yaramaz, belirsiz ve bulanık, \nbir boşyücelikten tekrarı, uzayıp giden\nbir aynalar koridoru olacağından korktum, \nVe bu düşten önceki yarı aydınlıkta\nyalvardım adlarını bilmediğim tanrılarıma\ngünlerime bir şey yada birini göndersinler diye.\nOnlarda gönderdiler.Bir yudumdu atalarım\nyasaklara karşın, açlık ve yoksulluk içinde, \nsavaşlarda kendilerini ona adamışardı.\nİşte bir kez daha karşımdaydı o çekici tehlike.\nOysa zamanın unutmadığı dizelerimde övdüğüm\no hayalet koruyucularından biri değildim.\nYetmişini tamamlamış kör bir adamdım ben\nÖlüm kokan bir hastane köşesinde, \nCan çekişen insanlar arasında\ngöğsüne yediği iki kurşunla ölen \nDoğulu Francisco Borges değilim; \nAma şimdi saldırıya uramış yurdum benden\nkılıcın savaşla ilgili hünerinden uzak\nbilgiçlik taslayan beceriksiz kalemimle\nbir destanın ayrıntıların toplayıp\nkendi yerimi belirtmemi istiyor.Ben de\nonu yapıyorum..." + }, + { + "id": 31148.0, + "title": "Beni", + "poet": "Sefil Selimi", + "rating": 6.0, + "poem": "Beni ne arayın ne elden sorun, \nNecmettin Efendi, Yunus Efendi. \nSize söz söyleyim siz karar verin, \nNecmettin Efendi, Yunus Efendi. \n\nAşkın delisiyim, pirin hayranı, \nKubbenin kendiyim yerin hayranı, \nİkiyi severim birin hayranı, \nNecmettin Efendi, Yunus Efendi. \n\nBu halkın içinde deli sayılan\nElimdeki sazın teli sayılan, \nCanlıyım velakin ölü sayılan, \nNecmettin Efendi, Yunus Efendi. \n\nUlulara hizmetim var aşkım var, \nSohbetim var irfanım yok meşkim var, \nÖlçülmez, bilinmez beden köşküm var, \nNecmettin Efendi, Yunus Efendi. \n\nİkiliği bilinmez suya benzerim, \nBulutlar ardında aya benzerim, \nSizler bana söylen neye benzerim, \nNecmettin Efendi, Yunus Efendi. \n\nAyagım yerlerde göklerde başım, \nNefesde nefesim yerdeki daşım, \nAllah’la insanla daima işim, \nNecmettin Efendi, Yunus Efendi. \n\nKendi kendim ile savaşım vardır, \nZalim de alim de bir bana yardır, \nDövseler sövseler ne fayda vardır, \nNecmettin Efendi, Yunus Efendi. \n\nLayık olunmayan aşkı bulamaz, \nBedavadır amma kimse alamaz, \nBu çeşmeden cahil insan dolamaz, \nNecmettin Efendi, Yunus efendi.\n\nAldığım altını harcamam hemen, \nBir adem kuluna eyledim iman, \nOnun için halim gayetten yaman, \nNecmettin Efendi, yunus efendi.\n\nBazı dolu gibi bazı boş gibi, \nBazı hayal gibi bazı düş gibi, \nHerkes yiyyor beni dolu boş gibi, \nNecmettin Efendi, Yunus Efendi. \n\nEy Sefil Selimi söyleme uzun, \nBelki de dostlara verirsin hüzün, \nGüneşi olmalı mutlaka bugün, \nNecmettin Efendi, Yunus Efendi." + }, + { + "id": 48412.0, + "title": "Cenab-ı Han Selim-i Ma'delet kar", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 6.0, + "poem": "Cenâb-Hân Selîm-i ma'delet kâr\nKi oldur merkez-i pergâr-ı dünyâ\nEdüp takdim-i adlâ-yı mesâlih\nCihân-ı kıldı ma'mûrüz'-zevâyâ\ngeçüp tedkîk-i Oklides-i re'yi\nHikemde oldu Eflatun'dan a'lâ\nSezâdır olsa pây-endâz-ı râhî\nKumaş-ı atlas-ı gerdûn-ı hadrâ\nMühimmât-ı umûr-ı ceng-ı yekser\nAristo gibi tedbîr etti hakkâ\nEdüp ez-cümle ihyâyı fenn-i harbi\no sûretde musanna' kim görenler\nolur hayretle çün nakş-ı heyûlâ\nKılup te'sîs-i eşkâl-i mehâret\nBinâsı oldu kıstâs-ı temâşa\nBu mısrâ geldi bir târîh Galib\nMühendishâne-i nev-resmi vâlâ" + }, + { + "id": 202617.0, + "title": "Can Kurban", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bizim kapı dost kapısı\nGirene canımız kurban.\nSelâm muhabbet tapusu \nVerene canımız kurban.\n\nNefisten soyunduk tül tül\nGitti beden, kaldı gönül\nÖzümüz bağ, sözümüz gül\nDerene canımız kurban.\n\nUzadıkça hasret demi\nŞefkat atı çiğner gem’i\nYaramıza sabır em’i\nSürene canımız kurban.\n\nHayat kilim, çile nakış\nDokuyoruz iniş, yokuş\nMarifet mânâya bakış\nGörene canımız kurban.\n\nKin marazdır, sevgi sanat\nYürekte kaynar her saat\nKimsesizlere kol, kanat\nGerene canımız kurban.\n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 951305.0, + "title": "Faydası Ne?", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Türk’e zulmedilir mi Türk Milleti adına\nBaldıran zehiridir bir baksanız tadına\nHadi başörtüsünü, kapalıyı reddettik\nSöyleyin çıplaklığın faydası ne kadına? \n\n12.05.2008/Vakit" + }, + { + "id": 1136580.0, + "title": "Garip Günler", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 5.0, + "poem": "Bir yerde som çeliğin mantarlaşma günüdür\nBir yerde şahinlerin hantallaşma günüdür\nSeçim kürsülerinin ahengi başka bir renk\nOrada kargaların kartallaşma günüdür.\n\n05.03.2009" + }, + { + "id": 48182.0, + "title": "Herkes ve Herşey İçin", + "poet": "Vladimir Vladimiroviç Mayakovski", + "rating": 6.0, + "poem": "Hayır. \nOlamaz. \nSevgilim, sen de mi kızdın bana? \nNiçin? \nBak \ngeldim, \nçiçek de getirdim, \nama, ama...asla bir kötülük \nyapmadım sana! \n\nSolgun bir yüzle, \ndüştüm kaldım sendeleyerek. \nSokak döndü durdu çevremde. \nDuydum kesik kesik fren seslerini. \nEsiyor rüzgar \nacıtıyordu yanaklarımı. \nBu denli kargaşa hiç olmamıştı. \n\nBaşkentin karmaşasında \nbaktım çevreme \nçok sert bir yüzle. \nHüzünlü, \nsanki ölüm döşeğindeydim. \nYüreğim de yitik bu arada. \n\nBir kötülük yapmıyorsun bana, \nama \nilgilenmiyorsun da benimle. \nArtık \nhüç umurunda değilim. \n\nAşk! \nSen vardın usumda hep. \nYeter! \nBitirin bu aptalca oyunu. \nİsterseniz \neleştirin beni, \nen görkemli \nserseriyim ben. \n\nAnımsar mısın? \nSırtındaki haçın altında iki büklümken \nbir anlığına durdu İsa. \nOnu izleyen kalabalık \nbağırdı o anda gülerek: \n'Yürüsene, aptal! ' dediler. \n\nDoğru! \nAcımasızsın. \nEn zorlu gününde \nbağırırsın bir zavallıya. \nRahat vermez, kargışlarsın onu. \nAma biz hazırız zaten \nbuna. \n\nDurumlar işte böyle! \n\nAnt içerim ki dürüst olacağım, \nbir kız verin bana. \nGenç \ngüzel bir şey olsun. \nHiçbir kötülük etmeyeceğim, \nyalnızca saflığını bozacağım onun \niğneleyici sözlerimle. \n\nGöze göz! Dişe diş! \n\nHiç aralıksız \ndüşündüm binlerce kez öç almayı. \nKorkutun \nisterseniz beni. \nSuçlu ortada zaten \ndeğil mi? \n\nGöze göz! Dişe diş! \n\nÖldürün \ngömün beni. \nKurtulurum oradan, \nyaparım elimden geleni. \nAma \nbir köpek gibi, \ngeleceğim arkanızdan sizin, \nsaldıracağım size hep! \n\nGeceleyin birden uyanaksın. \nÇünkü gürleyeceğim bet sesimle. \nHiç rahat yüzü de \nvermiyorsun bana. \nKalmadı farkım \nbir tutsaktan. \nAma güçlüyüm yine de ben! \n\nBoynuzları tellere takılmış \nbir geyik gibiyim. \nGözlerim kan çanağına dönmüş. \nBir zavallı da olsam \ndikileceğim bütün gücümle \ngöstereceğim herkese yüzümü. \n\nİnsan kaçamaz! \nPis, \npişman bir durumda. \nGerekirse yatar soğuk taşlarda. \nBen de çizeceğim bir dinsizin resmini \nÇar'ın kapısına. \n\nKuruyun ırmaklar, dindiremesin Çar susuzluğunu. \nOnu ilençleyin! \nGüneş, ışığını harcama onun için boşuna! \nBinlerce yoldaşım \ndışlansın alanlarda! \nVe en sonunda geldiğinde o \nçağların ötesinden \nüşüyerek, \nanlayacak son günlerini tükettiğini. \nHaydutları, kıyıcıları \nkurtaramayacak onu. \n\nGün doğuyor. \nAçıldıkça açılıyor gökyüzü, \nyutuyor geceyi \nyavaş yavaş. \nPencereler ışıl ışıl \ntavalar sımsıcak. \nDökülüyor güneş kentin üzerine. \n\nEy kutsal öç! \nÖnderlik et bana \nçok güçlüsün \nyaşıyorsun dizelerimde. \nBenim bu yüreğim, \nsöyleyecek sana her şeyi \ntıka basa dolu o. \n\nGeleceğin insanları! \nNasılsınız? \nTanımalıyım sizi. \nBuradayım, \nbütün acılarımla. \nYaralarım sızlıyor... \nSize bırakacağım her şeyimi \no mutlu ülkümü. \n\n(1916)" + }, + { + "id": 85141.0, + "title": "Sevmeye Başlayınca Birini", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 6.0, + "poem": "sevmeye başlayınca birini \nkendimi yıkıp yeniden kurarım \nçünkü; \nbu yeni bir aşktır \nve temeldeki yerini mutlaka alacaktır. \ndikkat! .. \nyabancıların inşaat alanına girmesi tehlikeli ve yasaktır..." + }, + { + "id": 60936.0, + "title": "Sunak", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "ilkin bir kadını kestiler soyup giysilerini\nsonra kitapları yaktılar, suları kestiler\nsu bir ulusun özlemidir bu yüzden dağlara bakarlar\nbir silâh olarak alınır satılır\nve ıslatır esirgemeden bir rençberin boğazını\n\noysa ay bir ateş gibi yağıyor\nusul usul terliyor bir batık gemi\nkan sızıyor bir halkın dinmeyen uğultusundan\nve eskiden bir şehire girdiğimi hatırlıyorum\nbir şehire yerleştiğimi hatırlıyorum\nrüzgârın eskittiği bir şemsiyeyle\nsuyun paslandırdığı bir silâhla\nherkes gibi bir avuç bedenimle\nyarım dirimler yarım ölümler taşıyarak\nbir denizin altından\noldukça ağır bir denizin altından\nağzı tıkalı bir sürahi gibi\nsuyun yüzüne çıktığımı\n\nşimdi artık neyi hatırlasam bir anı oluyor\nörneğin bir adamın içkiye düşkünlüğünü\nbir kadının sunuluşunu soyularak\nkanım mı hatırlatıyor ben mi üflüyorum\ngidip toparlıyorum bir yerlerden başkaldıran gölgemi\n\ndiyorumki ey batık gemi\nartık kar yağıyor güvercinlere\nsokak alışılmış düzenini sürdürüyor\nharcayan kıllı elleriyle\nsunak kan içinde, kan içinde sunak\nalıp boyuyor gövdemizi\n\nsokaktayım ve herkes alışkın\nhatta bekliyor onu durmadan\nbir soylunun serinleme alışkanlığıyla\nbir ağustos akşamında\ndurmadan kurban, durmadan sunu\ntükenmeyen açlığına düzenin\ndöğüşmeyi ve kanı hazırlıyor\naşkın son kertesini\nonu, durmadan\n\nşimdi ey eski gümüş, batık gemi, diyorum ki\nher yerde seni hatırlıyorum durmadan\nsaat kaç olursa olsun, takvim ne derse desin\naçlıkta, bir bıçağın kabzasında ve dağda\ndurmak istediğimi hatırlıyorum durmadan\nitilirken ve dövülürken ve kovalanırken\ngüneş batarken ve doğarken\nbir parmaklığa dayayıp ellerimi\ndurmak istediğimi hatırlıyorum durmadan\nitilirken ve dövülürken ve kovalanırken\ngüneş batarken ve doğarken\nbir parmaklığa dayayıp ellerimi\ndurmak istediğimi\n\nsunak inceltir coğrafyasını\nakşam bir dinginliğe benzer kendiliğinden\n\nII\n\ndünyayı en çok sevdiğim zaman\nher şeyi en çok unuttuğum zaman sanılır\nçünkü kuşların güzle güneye gittiğine inanılır\noysa taş kırmanın ve otel inşa etmenin mevsimi yoktur\ncepte tabanca da cigara paketi arar gibi aranır\nadamoğlu hırçın bir kış gibidir\ndoğrusu hırçın bir kış niteliğindedir\n\nbirden akidesi parlayınca fosforun\ndünyanın elbette sonu vardır\nyani sunak temizlenir kandan\nsunmanın önü alınır\nen denize yatkın küreklerle\nustaca biçilmiş keresteler\nve usturlâpın en alâsı iskenderiyeden\nve haritanın en makbulu kanla yoklanan\nsonu vardır\n\nimdi\nbu böyle nasıl bir bahardır\nbütün sürgünlerin lâhana olarak hesaplandığı\nbütün harfler anlamını yitirmiş\nbütün sokaklar geliş geçişe dardır\nve acılar bütün etkisini yitirmiş\ngemiler bütün limanların uğraşı\n\nIII\n\ndünya bir sunaktır\nsonunda kalemlerin bile sunulduğu\nişte benim kanım ortada\nakmıyor artık\n\nIV\n\nsakinim bütün gece boyunca\nbaşımı değişmeyen düşüme koyunca\nlâleler kızıllaşır menekşeler morlaşır\nsütçü gelmez kapıya vurmaz\ngazeteci de öyle\nbilirim\ndünyanın sonu vardır" + }, + { + "id": 50723.0, + "title": "Vardım Gittim", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Vardım gittim gurbet eli dolaştım\nGözümün yaşını durduramadım\nÖldüm bittim bir sevdaya bulaştım\nDivane gönlümü durduramadım\n\nYıllardır sevdiğim el oldu gitti\nTutuştu yüreğim kül oldu gitti\nGözlerimin yaşı sel oldu gitti\nZülfünden bir köprü kurduramadım\n\nMahzuni bu dağlar yolum bağladı\nGönlüm deli deli coştu çağladı\nHergün hergün figan etti ağladı\nKolunu boynuma sardıramadım" + }, + { + "id": 35265.0, + "title": "Uzak", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 8.0, + "poem": "Herkesin bir yağmuru vardır ve bir rüzgarı\nAşk biraz ıslanmaktır\nAl götür beni o uzak yağmurlara\n\nHerkesin bir şiiri vardır ve bir şarkısı\nAşk biraz çoğalmaktır\nAl götür beni o uzak şarkılara\n\nHerkesin bir akşamı vardır ve bir masalı\nAşk biraz yorulmaktır\nAl götür beni o uzak akşamlara" + }, + { + "id": 5669.0, + "title": "Beşikten Mezara Kadar", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Seni istakbal için önce gelmek cihana,\nVe başkasınan almak sonra geliş müjdeni.\nBir nefes dinlemeden yıllarca koşmak sana,\nAramak her tarafta...Bulmamak asla seni.\n\nSuda,rüzgarda,kuşta senin sedanı duyup\nSeni beyaz çiçekli dallar içinde sanmak.\nVuslatın rüyasını görmek üzre uyuyup\nHasretin azabına ermek için uyanmak.\n\nBaşka bir şekle koymak her gün güzel yüzünü,\nBoyamak gözlerini bir siyah,bir maviye.\nTek seni hayal için süzerek batan günü,\nGece mahtaba dalmak,sen de dalmışsın diye.\n\nSeni anlatmak üzre yazıp her gün bir gazel\nGeçirmek ömrü yalnız sana dair eserle.\nSaçlarını çözerek hulya dizinde,tel tel,\nBugün güllerle örmek,yarın menekşelerle...\n\nTesadüf ümidinin bittiği müşiş anda\nDudağa kanla çizmek yeniden tebessümü:\nSeni istikbal için artık öbür cihanda,\nDosta el sallar gibi,davet etmek ölümü." + }, + { + "id": 296313.0, + "title": "Savunmalar 2 (Rejimi Kötüleme Davasından)", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "'İslami Nizamı Propoganda Ettiğimizi Söylüyorlar! Şüphe Mi Var? Biz Yalnız Bu İşi Yapmıyor. Bu İşi Yapmak İçin Yaşıyoruz. Fakat Propoganda Kelimesine İştirak Edemeyiz. Bu Hasis Ve Sefil Kelime, İslamın Ulviyet Ve Üstünlüğünü Tesbit Etmek Gibi Bir Fiile Alem Olamaz. İslamın Ulviyet Ve Üstünlüğünü Haykırmak Ve Anlatmak Kanunca Bir Suç Mudur? 'İslam Ulvidir' Demek, Başka Her Şey Sefildir Ve Yıkılmalıdır' Demek Midir'\nYazılı iddianamesine (Bedeviyyet) kelimesini koymayıp bunu huzurunuzda söyliyen ve yüzlerce müslümanı bu odada can evinden yaralıyan savcıya, ellinci kuşak büyük babasıyla ellinci kuşak torunu davacı olacağı zaman kurtulabilmesi için, çare olarak şimdi ayağa kalkıp nadim olduğunu söylemesini ve istiğfar etmesini hatırlatmak müslümanlık vazifemdir.'" + }, + { + "id": 23966.0, + "title": "Saat Sekizi Geç Vurdu", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 6.0, + "poem": "Kime ne desem \nBoyuna kendimi dinliyordum eski yağmurları dinliyordum\n\nDüşünmeden biliyordum deniz ılıdı\nDökülen çelik katı\nYürüyenler yan yana\n\nYüzümü güneşte dinlendirsem\nDağın dağ olduğunu bilsem ovanın ova ağacın ağaç\nKurtulurdum\n\nÇok köprülü sular gibi git git bitmedi\nBoyuna kendimi dinliyordum eski yağmurları dinliyordum\n\nSaat sekizi geç vurdu\nGiden gitmiş hüznü ayaklandırmak boşuna\nDüşünmeden biliyordum" + }, + { + "id": 60063.0, + "title": "Pastırma Yazı", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "böyle zamansız güneşli, \numulmadık mavi günlerde \nbir bekleme salonu yalnızlığına \nbürünüyorum.. \niliklerimdeki yitik aşkı \nsarhoş bir unutkanlığa ilikliyorum... \n\nsanki şiirini bilmediğim \nbir fransız akşamında \nkaldırım taşlarını sayıyorum kalbimin.. \niçimde ayak izlerin, \naylak bir yaz geçiyor avuçlarımdan... \n\nve ben ne zaman, \nkiminle sevişsem, \nhâlâ seni aldatıyorum!" + }, + { + "id": 1743870.0, + "title": "Aşk Üç Kişiliktir", + "poet": "Altay Öktem", + "rating": 6.0, + "poem": "yüzümde metresine dantelli don almış\ntaşralı tüccar mutluluğu var\nyüzümde kırık bir şişeyi andıran\nyanık izi var baba beni tahrik et\nyaralı bir kuşun yanına göm beni\ntek koluyla savaşarak tarihe geçen\nbir halk kahramanı gibi abart kendini\n\nacı dediğin yaşadıklarının izi değil\nyaşamayı ıskaladıklarındır asıl\nbaba beni ahşap bir ev gibi düşün\nyıkık dökük bir han gibi\nuyurken saçımı okşa, uyanınca kundakla\n\nherkes bilir; iki kişi sohbet edebilir ancak\nbir kişi daha girmezse hayatlarına\naşk falan yoktur. aşk üç kişiliktir baba\ncinayet içinse yüzlerce kişi gerekir\n\nmetresine molotof kokteyli taşıyan\npis bakışlı kambur bir oğlan kadar mutluyum\ndönmemi bekleme boşuna, vuracaksan\nsırtımdan vur beni baba\nne yana dönsem arkamda kalıyor hayat\nne yana dönsem sütü taşırmış\nbir kadın telaşı. yüzüme bak baba; \n\nsapından koparılmış gül kırmızısı" + }, + { + "id": 33413.0, + "title": "Ayak Sesleri", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Hep bu ayak sesleri, hep bu ayak sesleri, \n Dolaşıyor dışarıda, gün batışından beri, \n Bu sesler dokunuyor en ağrıyan yerime, \n Bir eski çıban gibi işliyor içerime, \n Ey şimdi kara haber gibi bana yaklaşan, \n Sonra saadet olup yanımdan uzaklaşan, \n Sesler, ayak sesleri kesilmez çıtırdılar! \n Bana gelen müjdeyi galiba caydırdılar, \n Böyle adım atarlar, ayrılanlar eşinden, \n Böyle yürür, gidenler, bir tabutun peşinden, \n Kimsesiz gecelerim, bu kesik sesle doldu, \n Artık, atan kalbimde bir ayak sesi oldu\n Bir gün, sönük göğsüme düştüğü vakit başım\n Benden ayrılıyormuş gibi bir can yoldaşım, \n Gittikçe uzaklaşan bu sesi duya duya, \n Yavaşça dalacağım, o kalkılmaz uykuya" + }, + { + "id": 23446.0, + "title": "Bir Toprak İşçisine", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen omuzunda yorgan, elinde torban, \nSen mevsim işçisi, büyük gezginci,, \ndoğduğundan beri sen, anan, baban, \nOrakçı, çapacı, ırgat, ekinci, \n\nSen, anan ve baban... Siz topraksızlar, \nSizi ben tanırım uzun yollardan. \nSize en yığın yığın büyük yalnızlar, \nSizi de yaratmış bizi yaradan. \n\nEkip biçtiğiniz toprak sizindir, \nSizindir zorluğu, derdi, mihneti. \nSizin çektiğiniz derde dar gelir, \nTanrının ambarı olsa cenneti. \n\nVe cennet, dünyanın kurulduğundan \nBeridir Tanrı’nın düşüncesidir. \nSen sabrını yere çaldığın zaman \nBu güzel hulyadan Tanrı ürperir. \n\nSiz ey yığın yığın büyük yalnızlar, \nSizi de yaratmış bizi yaradan. \nEy mevsim işçisi, ey topraksızlar, \nSizin toprağınız size bu vatan." + }, + { + "id": 2116029.0, + "title": "İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına", + "poet": "Füruğ Ferruhzad", + "rating": 10.0, + "poem": "ve bu benim\nyalnız bir kadın\nsoğuk bir mevsimin eşiğinde,\nyeryüzünün kirlenmiş varlığını anlamanın\n\t\t\t\t\tbaşlangıcında\nve gökyüzünün yalın ve hüzünlü umutsuzluğu\nve bu beton ellerin güçsüzlüğü\n\nzaman geçti\nzaman geçti ve saat dört kez çaldı\ndört kez çaldı\nbugün aralık ayının yirmi biridir\nben mevsimlerin gizini biliyorum\nve anların sözlerini anlıyorum\nkurtarıcı mezarda uyumuştur\nve toprak, ağırlayan toprak,\ndinginliğe bir belirtidir.\n\nzaman akıp geçti ve saat dört kez çaldı\n\nsokakta rüzgâr esiyor\nsokakta rüzgâr esiyor\nve ben çiçeklerin çiftleşmesini düşünüyorum\ncılız, kansız saplarıyla goncaları,\nve bu veremli yorgun zamanı\nve bir adam ıslak ağaçların yanından geçiyor\ndamarlarının mavi urganı\nölü yılanlar gibi boynunun iki yanından\nyukarı süzülmüştür\nve allak bullak şakaklarında o kanlı heceyi\nyineliyorlar\n-selam\n-selam\nve ben çiçeklerin çiftleşmesini düşünüyorum\n\nsoğuk bir mevsimin eşiğinde\naynaların ağıtı topluluğunda\nve uçuk renkli deneyimlerin yaslı toplantısında\nve suskunluğun bilgisiyle döllenmiş bu günbatımında\n\ngitmekte olan o kimseye böyle\ndayançlı\nağır\nbaşıboş\nnasıl dur emri verilebilir.\no adama nasıl diri olmadığı söylenebilir, hiçbir\n\t\t\t\tzaman diri olmadığı.\n\nsokakta rüzgâr esiyor\ninzivanın tekil kargaları\nsıkıntının yaşlı bahçelerinde dönüyorlar\nve merdivenin boyu\nne kadar kısa\n\nonlar bir yüreğin tüm saflığını\nkendileriyle masallar sarayına götürdüler\nve şimdi artık\nnasıl birisi dansa kalkacak\nve çocukluk saçlarını\nakan sulara dökecek\nve sonunda koparıp kokladığı elmayı\nayakları altında ezecek? \n\nsevgili, ey biricik sevgili\nne de çok kara bulut var güneşin konukluğunu \n\t\t\t\t\t\tbekleyen.\nuçuş düşlediğin bir yolda bir gün\no kuş belirdi\nsanki yeşil hayal çizgilerindendi\nesintinin ��ehvetinde soluyan taze yapraklar\nsanki\npencerenin lekesiz belleğinde yanan o mor yalaz\nlambanın masum düşüncesinden başka bir şey \ndeğildi.\n\nsokakta rüzgâr esiyor\nbu yıkımın başlangıcıdır\nsenin ellerinin yıkıldığı gün de rüzgâr esiyordu\nsevgili yıldızlar\nkartondan yapılı sevgili yıldızlar\ngökyüzünde, yalan esmeye başlayınca\nartık yenik peygamberlerin surelerine nasıl\n\t\t\t\t\tsığınılabilir? \nbiz binlerce bin yıllık ölüler gibi birbirimize\n\t\t\t\tvarırız ve o zaman\ngüneş cesetlerimizin boşa gitmişliğini yargılayacak.\n\nben üşüyorum\nben üşüyorum ve sanki hiçbir zaman ısınmayacağım\nsevgili, ey biricik sevgili, \"o şarap meğer kaç \nyıllıkmış? \"\nbak burada\nzaman nasıl da ağır\nve balıklar nasıl da benim etlerimi kemiriyorlar\nneden beni hep deniz diplerinde tutuyorsun? \n\nben üşüyorum ve sedef küpelerden nefret ediyorum\nben üşüyorum ve biliyorum\nyabanıl bir gelinciğin tüm kızıl evhamlarından\nbirkaç damla kandan başka\nhiçbir şey arda kalmayacak.\nçizgileri bırakacağım\nsayı saymasını da bırakacağım\nve sınırlı geometrik biçimler arasından\nenginin duyumsal düzlemlerine sığınacağım\nben çıplağım, çıplağım, çıplak\nsevgi sözcükleri arasındaki duraksamalar gibi çıplak\nve aşktandır tüm yaralarım benim\naşktan, aşktan, aşktan.\nben bu başıboş adayı\nokyanusun devriminden geçirmişim\nve dağ patlamasından.\nve paramparça olmak o birleşik varlığın giziydi\nen değersiz zerresinden güneş doğdu.\n\nselam ey masum gece! \n\nselam ey gece, ey çöl kurtlarının gözlerini\ninanın ve güvenin kemiksi oyluklarına dönüştüren! \nve senin pınarının kıyısında, söğütlerin ruhları\nbaltaların sevecen ruhlarını kokluyorlar\nben düşüncelerin, sözlerin ve seslerin aldırmazlık\n\t\t\t\tdünyasından geliyorum\nve bu dünya yılan yuvasına benziyor\nve bu dünya\nöyle insanların ayak sesleriyle doludur ki\nseni öpüyorken\nkafalarında seni asacakları urganı örüyorlar.\n\nselam ey masum gece! \n\npencereyle görmek arasında\nher zaman bir aralık var.\n\nniçin bakmadım? \nbir adam ıslak ağaçların yanından geçtiği zamanki\n\t\t\t\t\t\tgibi...\n\nniçin bakmadım? \nannem o gece ağlamıştı sanırım\nbenim acıya ulaştığımı ve dölün biçimlendiği gece\nbenim akasya başaklarına gelin olduğum gece\nİsfahan'ın mavi çini tınlamasıyla dolduğu gece\nve benim yarı yanım olan kimse, benim dölümün\n\t\t\t\t\tiçine dönmüştü\nve ben onu aynada görüyordum\nayna gibi duru ve aydınlıktı\nve ansızın çağırdı beni\nve ben akasya başaklarının gelini oldum.\nannem o gece ağlamıştı sanırım.\n\nbu tıkalı küçük pencereye nasıl da boş bir aydınlık\n\t\t\t\t\t\tuğradı\nniçin bakmadım? \ntüm mutluluk anları biliyorlardı\nsenin ellerinin yıkılacağını\nve ben bakmadım\nta ki saatin penceresi\naçıldı ve o özgün kanarya dört kez öttü\ndört kez öttü\nve ben o küçük kadınla karşılaştım\ngözleri, simurgların boş yuvaları gibiydi\nbaldırlarının kımıltısında giderken sanki\nbenim görkemli düşümün kızlığını\nkendisiyle götürüyordu gecenin yatağına.\n\nacaba saçlarımı yeniden\nrüzgârda tarayacak mıyım? \nacaba bahçelere menekşe ekecek miyim\nve sardunyaları\npencere ardındaki gökyüzüne koyacak mıyım? \ndans edecek miyim yeniden bardaklar üstünde? \nkapı zili acaba beni\nyeniden sesin bekleyişine doğru götürecek mi? \n\n\"bitti artık\" dedim anneme\n\"hep düşünmeden önce olur olanlar\ngazeteye başsağlığı ilanı vermeliyiz\" dedim\n\nboş insan\ngüvenle dolu, boş insan\nbak dişleri nasıl\nçiğnerken marş söylüyor\nve gözleri nasıl\nyırtıyor dikizlerken\nve o nasıl ıslak ağaçların yanından geçiyor\ndayançlı,\nağır,\nbaşı boş.\n\nsaat dörtte,\ndamarlarının mavi urganı\nölü yılanlar gibi iki yanından boynunun\nyukarı süzülmüş oldukları an\nve allak bullak şakaklarında o kanlı heceyi\nyineliyorken\n-selam\n-selam\nsen asla o dört su lalesini\nkokladın mı hiç? ...\n\nzaman geçti\nzaman geçti ve gece akasyanın çıplak dallarına düştü\ngece pencere camlarının ardında kayıyor\nve soğuk diliyle\ngeçmiş günün artıklarını içine çekiyor.\n\nben nereden geliyorum? \nben nereden geliyorum? \nböyle bulaşmışım gecenin kokusuna? \nmezarımın toprağı tazedir hâlâ\no iki genç yeşil elin mezarını söylüyorum...\n\nne de sevecendin ey sevgili, ey biricik sevgili! \nne de sevecendin yalan söylerken\nne de sevecendin aynaların göz kapaklarını kapatırken\nve avizeleri\ntel saplarından koparırken\n\tve acımasız karanlıkta beni aşk ovalarına götürürken\nta ki susuzluk yangınının uzantısı olan o şaşkın\n\t\t\tbuğu uyku çimenliğine oturdu\nve o karton yıldızlar\nsonsuzun çevresinde dönerlerdi.\nsözü neden sesli söylediler? \nbakışı neden görüşmenin evinde konuk ettiler\nneden okşayışı\nkızoğlankız saçların arına götürdüler? \nbak burada nasıl\nsözle konuşanın\nbakışla okşayanın\nve okşayışla ürkmekten dinginleşen canı\nsanı direklerinde\nçarmıha gerilmiştir.\nve gerçeğin beş harfi olan\nsenin beş parmağının dalı\nonun yanaklarında nasıl iz bırakmıştır! \n\nsuskunluk nedir, nedir, nedir ey biricik sevgili? \nsuskunluk nedir söylenmemiş sözlerden başka\nben susuyorum fakat serçelerin dili\ndoğa şöleninin akan sözcüklerinin yaşam dilidir\nserçelerin dili yani; bahar. yaprak. bahar.\nserçelerin dili yani; meltem. koku. meltem.\nserçelerin dili fabrikada ölüyor.\n\nbu kimdir, bu sonsuzluğun caddesi üstünde\nbirlik anına doğru yürüyen\nve her zamanki saatini\nmatematiğin eksiltmeler ve ayırmalar mantığıyla\n\t\t\t\t\t\tkuran\nbu kimdir bu, horozların ötüşünü\ngündüzün yüreğinin başlangıcı diye bilmeyen\nkahvaltı kokusu başlangıcı diye bilen\nkimdir bu, başında aşk tacı taşıyan\nve gelinlik giysileri içinde çürüyen.\n\ndemek sonunda güneş\naynı zamanda\numutsuz kutuplarının ikisine birden ışımadı.\nsen mavi çini tınlamasından boşaldın.\n\nve ben öyle doluyum ki sesimin üzerinde namaz\n\t\t\t\t\t\tkılıyorlar...\n\nmutlu cenazeler\nüzgün cenazeler\nsuskun düşünür cenazeler\ngüleryüzlü, güzel giysili, obur cenazeler\nbelirli saatlerin duraklarında\nve geçici ışıkların kuşkulu zemininde\nve boşunalığın çürük meyvalarını satın alma\n\t\t\t\t\tşehvetinde...\nah,\nkavşaklarda ne insanlar var olayları merak ediyorlar\nve bu, dur düdüklerinin sesi\nzamanın dişlisi altında bir adamın ezilmesi\ngerektiği, gerektiği, gerektiği bir anda\nıslak ağaçların yanından geçen adam...\n\nben nereden geliyorum.\n\n\"bitti artık\" dedim anneme,\n\"hep düşünmeden önce olur olanlar\ngazeteye başsağlığı ilanı vermeliyiz\" dedim\n\nselam sana ey yalnızlığın garipliği,\nodayı sana bırakıyorum\nkara bulutlar her zaman çünkü\narınmanın yeni ayetlerinin peygamberleridir\nve bir mumun tanıklığında\napaydın bir giz var onu\no sonuncu ve o en uzun yalaz iyi biliyor\n\ninanalım\nsoğuk mevsimin başlangıcına inanalım\ndüş bahçelerinin yıkıntılarına inanalım\nişsiz devrik oraklara\nve tutsak tanelere.\nbak nasıl da kar yağıyor.\n\nbelki de gerçek o iki genç eldi, o iki genç el\ndurmadan yağan karın altında gömülmüş olan\nve bir dahaki yıl, bahar\npencerenin arkasındaki gökyüzüyle seviştiğinde\nve teninde fışkırdıklarında\nuçarı yeşil saplı fıskiyeler,\nçiçek açacak olan o iki genç el\nsevgili, ey biricik sevgili\n\ninanalım soğuk mevsimin başlangıcına." + }, + { + "id": 105360.0, + "title": "Müstezad", + "poet": "Gevheri", + "rating": 7.0, + "poem": "Gülzar-ı hüsünsün benim ey gonca dehanım\nGülşende el canım\nAtma sineme gamzen okun kaşı kemanım\nDinle bu figanım\nRahmet bu sinem yaresine ey şep-i huban\nÇeşmin hele giryan\nSensiz bu kerem kânı benim şah-ı cihanım\nEy yusuf sanim\nGel etme benim hicr ile bu didemi giryan\nBağrımda bu hicran\nEfganıma rahmet benim ey tuti zebanım\nEy taze civanım\nEy kaşı keman cam ile uşşak meye döndü\nKaddim neye döndü\nBu devr-i felekte hele bir Gevherî kânım\nÂlemlere şanım" + }, + { + "id": 10207.0, + "title": "Etki Ve Tepki", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 8.0, + "poem": "En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur\nsırf uzaklaşmak için,\nve geride kalanlar\nbirinin onlardan\nuzaklaşmayı neden isteyebileceğini\nbir türlü tam olarak anlayamazlar." + }, + { + "id": 39780.0, + "title": "Bu Gece", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "Seni sormak için otuz kapının\nEşiğine varıp durdum be gece \nSeksen üç haneyiİ döndüm dolaştım\nViran oldu gönül yurdum bu gece\n\nArdan da deli gönül aradan\nBir çift göz göründü geçtim oradan\nYüz on dört kez berat verdi Yaradan \nMuhabbeti kendime sordum bu gece\n\nBelki sarhoş, belki ayyaş deliyim \nSefaiyem nereden bileyim \nTut elimden artık sana geleyim \nYıldızlara badal vurdum bu gece" + }, + { + "id": 58342.0, + "title": "Sol El Konçertosu", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Demek yazamadan\nDemek okuyamadan\nDemek konuşamadan\nHem de ölmeden yaşanabilirmiş\nAma sevmeden yaşanamıyor Üçgülüm\n\nBir ölüyle bir canlı\nBir bedeni bölüştük\nSağ yanım ölmüş\nSol yanım capcanlı\n\nDemek yazamadan\nDemek okuyamadan\nDemek konuşamadan\nAma düşünebildiğim için seni yaşıyorum\nYaşayabildiğim için sevmiyorum\nSevdiğim için yaşıyorum\n\nBir kolum bir elim bir bacağım ve dilim tutmuyor\nÖyle bir sevgi var ki içimde\nO beni hâlâ diri tutuyor\nYazamasam da okuyamasam da konuşamasam da\nSeviyorum seni Üçgülüm\nSevdikçe yaşıyor yaşadıkça seviyorum" + }, + { + "id": 1153696.0, + "title": "Taş Bir Sözcük Düştü Parçalandı", + "poet": "Anna Ahmatova", + "rating": 8.0, + "poem": "Taş bir sözcük düştü parçalandı\nHenüz yaşayan göğsümde.\nZararı yok, ben zaten hazırdım.\nGelirim bunun da üstesinden.\nBaşımda işim çok bugün:\nBelleği sonuna değin öldürmek gerek,\nTaşlaşması gerek ruhun\nVe yaşamayı yeniden öğrenmek.\nİşte… Yazın hışırdayan sıcak soluğu\nBayram gibi sarıyor pencereyi.\nBen çoktan sezmiştim bu\nAydınlık günü ve boş evi." + }, + { + "id": 457.0, + "title": "Elimden Gelen Bu", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Elimden gelen bu ben iki kişiyim\nÇoğalmak neyse ne azalmak zor \nBirisi seni her an bırakıp gittiğim \nÖbürü kan gibi tutulmuş seviyor \nAğzındaki acı alnındaki çizgiyim\nGözlerine kirli bir bulut getirdim \nHiçbir sevinç aydınlığı onu silemiyor \n\nElimden gelen bu ben iki kişiyim\nBirisi kapadığın kapılardan gitmiyor \nYağmur yağmaksa o güneş açmaksa o\nBir yerin üşüse onun sıcaklığı\nÖbürü en içten çağrını işitmiyor \nAlıp tutmaksa o basıp gitmekse o \nBakışları kıyısız deniz uzaklığı\n\nElimden gelen bu ben iki kişiyim\nİkisi birden çıkmaya uğraşıyor \nBilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim\nBirisi yeni baştan serüvene başlamış\nÖbürü silahında son mermiyi sıkıyor \nÇoğalmak neyse ne azalmak zor" + }, + { + "id": 69862.0, + "title": "Drama Köprüsü", + "poet": "Ruhi Su", + "rating": 6.0, + "poem": "Drama köprüsü Hasan, dardır geçilmez,\nSoğuktur suları da Hasan, bir tas içilmez\nAnadan geçilir Hasan, yardan geçilmez\nAt martini de bre Hasan, dağlar inlesin\nDrama mahpusunda Hasan, dostlar dinlesin\n\nMezar taşlarını Hasan, koyun mu sandın\nAdam öldürmeyi de Hasan, oyun mu sandın\nDrama mapusunu Hasan, evin mi sandın\nAt martini de bre Hasan, dağlar inlesin\nDrama mahpusunda Hasan, dostlar dinlesin" + }, + { + "id": 36672.0, + "title": "Serüven Düştüğün Bir Salyangozun Başına Gelenler", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir çocuksu tatlılık\nalmış sakin sabahı\nAğaçlar da geriyor\ntoprağa kollarını.\nBir titrek buğu\nörtüyor ekinleri, \nve örümcekler geriyor\nipekten yollarını, \n-sarıyor yol izleri\ngöğün parlak camını-\nKavaklı yolda\nbir pınar durmuş şarkıya\nşarkısı otların arasında.\nVe patikanın sakin\nefendisi salyangoz\nsaf ve kendi halinde\nçevresini süzmede.\n\nDeğerbilir ve \nyiğit kıldı onu\ndoğallık içindeki bu ilahi sessizlik, \nunutup dertlerini\nbir gün babaocağının\nistedi görmek\nsonunu patikanın.\n\nYola revan olur menzile doğru\nısırganlı, sarmaşıklı\nbir ormanda.Derken yaşlı mı yaşlı\niki dişi kurbağaya rastgelir; \nhanımlar güneşlenmektedir\nortalık yerde\nsıkıntılı, hastalıklı.\n\nŞu yeni şarkılar da...\ndiye biri homurdanmakta, \nbi şeye benzemezler.\nBoş geç hepsini, der\nyaralı ve handiyse körleşmiş\nöbür kurbağa doğrulayıp berikini: \nBen gençken sanırdım ki, \neninde sonunda Tanrı\nduyacak şarkımızı\nve eriyecek yüreği.\nYa benim görmüş geçirmişliğim, \nöyle ya bunca yaşadım ben, \ninancım sarsıldı bir kere, \nşarkı söylemiyorum nice...\n\nKurbağalar sızlanıp\ndileniyorlardı bir sadakacık\notları yara yara\nburnu havada geçen\nbir kurbağa gençten\n\nGölgeli orman önünde\nbizim ürkek salyangoz, \nhaykırmak ister, nafile.\nKurbağalarsa iki adım ötede...\n\nBu bir kelebek mi? \nder handiyse kör olanı..\nİki boynuzcuğu var, \ndiye yanıtlar öbürü.\nSalyangoz bu.Nerden, \na salyangoz, hangi diyardan? \n\nEvden geliyorum, ama\nçabucak dönsem iyi.\nİşte sana ödlek bir böcek, \ndiye tıslar kör kurbağa.\nHiç şarkı söylemez misin sen? \nSöylemem der salyangoz.Ya dua? \nHiç mi hiç öğrenmedim.\nİnanmaz mısın sonsuz yaşama peki? \nO da nedir ki? \n\nO, en duru\nsuda yaşamaktır hep, \nyakınında çiçeklenmiş kıyının\nve bol yemli bir otlağın\nBen küçükken, zavallı\nninem demişti bir gün, \nölünce gidermişim\nen yüksek dallardaki\nen körpe yapraklara.\n\nNe zındıkmış şu ninen de.\nİşin aslını bizlerden dinle.\nİnanacaksın doğruluğuna, \nder kurbağa kızarak.\n\nYolu görmek niye? \ndiye inler salyangoz.Evet inanıyorum\nvaaz ettiğiniz o sonsuz yaşama...\nKurbağalar, \npek dalgın, çekilirler, \nsalyangoz da yiter gider\normanda ürkek ürkek, \n\nDilenci kurbağalar\nput gibi kalalalırlar.\nİçlerinden biri sorar: \nİnanır mısın sen sonsuz yaşama? \nBen...hayır der üzgün üzgün\nyaralı ve kör kurbağa.\n\nNiçin attık ortaya bu lafı, hı, \nsalyangoza inandırmacasına? \nÇünkü... Ne bileyim, niçin, \nder kurbağa.\nKıvanç doluyum\nduydukları inançla\nseslenirken çocuklarım\nark içinden tanrı'ya...\n\nGeri döner\nzavallı salyangoz.Yolda\nefil efil bir sessizlik\nfışkırır kavaklardan.\nBir de bakar sokulmakta\nbir öbek kırmızı karınca.\nGiderler karışık kuruşuk\nsürükleyerek aralarında\nduyargaları kopuk\nbaşka bir karıncayı.\nSalyangoz haykırır: \nKarıncalarım, az durun, \nnedir bu ettiğiniz\nkendi yoldaşınıza? \nOlanı deyiverin bana, \nSen, anlat bakayım, küçük.\n\nAhı gitmiş vahı kalmış karınca\nbaşlar üzgün üzgün: \nYıldızları gördüm ben.\nYıldızlar da neymiş? der\nkarıncalar usulca.\n\nSalyangoz da düşünceli, \nsorar: Ne yıldızları? \nEvet, der karınca tekrardan, \ngördüm yıldızları.\nTırmandım da en yüksek\nağaca karanlıkta\nGördüm binlerce gözü\nşu kararan dünyamda.\nSalyangoz sorar; \nAnladım da, ne yıldızları? \nOnları söylüyorum, başımızın üstünde\ntaşıdığımız ışıkları.\nBiz görmeyiz ama, \nder karıncalar devamla...\nBense bir otları görürüm sereserpe, \nder salyangoz da.\n\nDuyargalar sallayıp\nçağrışır karıncalar: \nÖldüreceğiz seni, \ntenbelsin, baştan çıkmışsın sen, \ngörevin çalışmakken, \n\nYıldızları gördüm ben, \nder yaralı karınca.\nSalyangoz kestirip atar: \nBırakın şunu gitsin, \nişinize bakın siz.\nbaksanıza şimdiden \nçıktı çıkıyor canı.\n\nDerken bir arı geçer\nyumuşacık havadan.\nCan çekişen karınca\ndem alır sonsuz akşamdan.\nGötürmeğe geliyor\nbeni bir yıldıza, der.\n\nGörünce üldüğünü, \nkaçışır öbürleri.\n\nİçini çeke çeke\nkarmakarışık zihinle\nalır başını gider salyangoz; \ndert olmuştur içine\nsonsuzluk meselesi.\nYok, diye sızlanır, bu yoldan nihayeti\nYıldızlara varılır m'ola\nburalardan kalkınca.\nNe desem, bu yavaşlık belası\nengel olur varmama.\nBoş şimdi düşünmek bunları.\n\nHer şey sis içindeydi, \nölgün güneş ve bulut.\nÇağırırdı kliseye\nuzak çanlar herkesi.\nVe patikanın bilge\nefendisi salyangoz, \nkafası karmakarışık, dinelmiş\nseyrederdi çevreyi." + }, + { + "id": 29080.0, + "title": "Bio Bio", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 6.0, + "poem": "Ama niçin benimle konuşmuyorsun artık\nBoi Bio?\nBen söylüyorum şimdi\nSenin diyeceklerini\nOysa ben konuşmayı\nSenden öğrendim\nYağmur ve yaprakla karışık\nGece türkülerini\nSenden öğrendim, Bio Bio\n\nKimse bakmazdı bana çocukken\nGünün doğuşunu senden öğrendim\nZorla toprağa gömülmüş gücün\nDurgun çanlar gibi sessizliğini\nSenden öğrendim, Bio Bio\n\nSenden öğrendim evreni\nOysa sakız yaprakları\nKırık oklar,\nKırık, hüzünlü oklar\nBin yılda öğrettiler onu bana\n\nAma seni gördüm, Bio Bio\nKendini usulca denize bırakışını gördüm\nParamparça ağzını, göğüslerini\nKanlı bir öykü anlatarak\nBüyük ve çiçekli\nGördüm seni, Bio Bio." + }, + { + "id": 17557.0, + "title": "Sone", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 8.0, + "poem": "Benzetebilir miyim bir yaz gününe seni? \nSen daha sevimlisin, daha sakinsin ondan. \nSert rüzgarlar Mayısın narin çiçeklerini. \nHırpalar ;Yaz ise pek çabuk geçer...Durmadan! \n\nBazan, kızgın olarak,parlar gözü semanın... \nBir karartıyla sık sık söner altın bakışı ; \nHer güzel,güzelliğini kaybeder: Tabiatın- \nSebep olur da bazan bu kararsız akışı! \n\nFakat senin ebedi yazın hiç sönmeyecek, \nDönmeyecek sendeki güzellik bir yalana. \nÖlüm sana yaklaştı diye, öğünmeyecek: \n\nSen eşitken ebedi mısralarla zamana \nYaşadıkça insanlar, görebildikçe gözler, \nSeni yaşatmak için yaşayacak bu sözler" + }, + { + "id": 8016.0, + "title": "Yıkılma Sakın", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Kötü şey uzakta olmak\nDostlarından, sevdiğin kadından\nYasaklanmak bütün yaşantılara\nSeni tamamlayan, arındıran\nKapatıldığın dört duvar arasında\nSağlıklı, genç bir adam olarak\n\nNeler gelmez ki insanın aklına\nSevinçli, özgür günlere dair\nKalmıştır yüzlerce yıl uzakta\nOnunla ilk kez öpüştüğün şehir\nAcı, zehir zemberek bir hüzün\nKalbinden gırtlağına doğru yükselir\n\nGörüyorsun işte küçük adamları\nKöhnemiş silahlarıyla saldıran sana\nKimi tutsak düşmüş kendi dünyasına\nKimisi düpedüz halk düşmanı\nDiren öyleyse, diren, yılma\nYürüt daha bir inatla kavganı\n\nBabeuf'u hatırla, Nazım Hikmet'i\nBir umut ateşi gibi parlayan zindanlarda\nHatırla Danko'nun tutuşan kalbini\nKaranlıkları yırtmak arzusuyla\nVe faşizme karşı, zulme, zorbalığa\nDüşün acılar içinde vuruşan kardeşleri\n\nElbette vardır bir diyeceği, bir haberi\nBir kaçağa çay sunan Kürt kadınlarının\nDağlar dilsizdir, yalçındır\nAma gün gelir bir diyeceği olur onların da\nVe dağlar, ıssız tarlalar başladı mı konuşmaya \nSusmazlar bir daha, söz artık onlarındır\n\nKötü şey uzakta olmak\nDostlarından, sevdiğin kadından\nYasaklanmak bütün yaşantılara\nSeni tamamlayan, arındıran\nAma bir devrimciyi haklı kılan\nBiraz da acılardır unutma\n\nYıkılma sakın geçerken günler\nYaralayarak gençliğini\nOnurlu, güzel geleceklerin\nBiziz habercileri düşün ki\nVe halkın bağrında bir inci gibi\nBüyüyüp gelişmektedir zafer." + }, + { + "id": 15247.0, + "title": "Ümitlerin Ölümü", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Başladı bir amansız çöküntüdür içimde\nBilmem, gün gün yer eden ölüm müdür içimde\n\nGündüz gece dinlemez durmadan zonklar başım\nKoca adımlarıyla bir dev yürür içimde\n\nNe yana baksam gece, dizboyu çaresizlik\nBir kara yalnızlıktır büyür büyür içimde\n\nYıkılan bir dünyanın altında ben kalmışım\nKi derinden derine bir şey çürür içimde\n\nHani eşsiz dostluklar, vazgeçilmez sevgiler\nBütün ümitler şimdi bir ölüdür içimde" + }, + { + "id": 34054.0, + "title": "Tekrar Tekrar... Acıya Doyana Dek", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Kaçıp kaçıp sığındığımız o yaslı evdi hep\ngözyaşı loşluğunda, yarım sıcaklıkta, \nkırgın perdeler, unutkan masamız, \nuzak sahillerde çekilmiş fotoğraflarımızdan\nhep mahçup bir sevgi taşardı.\n\nAlıngandı şarkılarımız, alkole dayanıksız\n\nSaatler boyu, nefes nefese planlar yapardık, \nheyecanla yürürdük düşlerimizde, \nbu kadarı çoktu bize, yorulurduk\n\nBirimizin bakışı yeterdi\nhayallerimizin kanatlarını yakmaya...\n\nSonra önüne düşerdi saçları\ngün biterdi\n\nHep o saatlerde yaşamaktan ölürüz diye \nkorkardık.\nAkşamın ıstıraplı eşiğini geçtikten sonra\nmutfağa giderdi, çay yapmaya\nçay yarım kalırdı, gider içeri\nölesiye sevişirdik...\n\nO yaslı evden günlerce dışarı çıkmazdık\nkaç gün, kaç ölüm, kaç öykü tükenip\nbiterdi ellerimizde.\n\nBir gün gelir o yaslı ev bize dar gelirdi\nunutulmuş istasyonlara giderdik, ayrı ayrı\nbizim gibi insanların yazdığı öyküleri\nokurduk, yüreklerimiz\nbir hüzün oyuncağıydı sanki, \nolmadık şeylere ağlardık.\n\nDokunaklı bir filmin sonu gibiydi\nhayatımız\ntekrar, tekrar, acıya doyana dek" + }, + { + "id": 96581.0, + "title": "Oteller Hanlar Hamamlar için Sürekli Şiir I-II-III", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 9.0, + "poem": "I.\n\nŞu günlerde içkiye düştüm, ondan mıdır bilmem,\nDaha çok seviyorum Cansever'i, Uyar'ı, Can Yücel'i\nBir de fethi Naci'yi, ve elbet Mustafa Kemal'i\nAnkara Ankara\nBir kent değil burası, bir acenta dizisi,\nBir işhanı, bir umumi mümessizlik belki,\nBüyük mağazalar, bahçeliğe özenen süpermarketler\nTutulmamak üzere verilmiş bir söz gibi.\nSahi kaçıncı sanat oluyordu şu mimari? \nBirer önyargı gibi uzuyor çağdaş caminin minareleri.\nOpera: içine dikiş gereçleri doldurulmuş ağırlıksız bir\nkeman kutusu,\nOsmanlı Bankası davul; \nVe Emlak Kredi'yle başlayan camdan metalden bir melodika\nordusu:\nDol (An) kara bakır dol! \n\nBiletim öldü; \nGömleğim kirli.\n\nEk yapıların ana yapıları böyle ezip geçmesinde\nYoksa ölümcül bir beğeni de mi gizli? \nNe derdi buna Sadettin Köpek, Necmettin Pervane ne derdi? \nTiren kuşları daha Eskişehir'den başlayarak\nÇarpa çarpa bedenlerini kara vagonlara\nCan boyasıyla çizer portresinin ilk çizgilerini.\nEvliya Çelebi'ye kenti gezdiren rehberin de\nSesi yeraltından geliyordu ve kemiktendi elleri.\n\nBir kadın torbaya doldurulmuş gibi yürüyor\nYine de, belli, içi içine sığmıyor.\n\nBüyük Millet Meclisi'ni hiç gözden kaçırmamakta\nO nereye giderse peşini bırakmayan Ankara Oteli:\n\nİş Bankası da kendine özgü bir humour'la süzüyor\nŞimdi biraz daha aşağıda kalmış Anıt-Kabir'i.\n\nİşe bak, dün humour sözcüğü için Fransevi'yi açtıydım,\n\"Şetaret\" diyordu yanlış okumadımsa Şemsettin Sami:\nEy şetaret bankası, artık gelmiş sayılırsın Çankaya'ya! \n\nBen öyle her şeye dikkat eden bir adam değilim,\nAma biliyorum DÇM için Marmara Oteli'ne gideceğim\nYakamda gizlilik rozeti, eh çobanıllık da caba; \nVergi iadesi için de Stad Otel var,\nParaşüt kulesini yukardan görmüş olursun ayrıca.\n\nAdını titizce saklayan bir sokak buldum\nŞimdi söyleyemem hangi alanın arkasında,\nOradan geçerken hep seni düşünüyorum,\nBelki de oralarda bir yerdesin,\nSen tavşan aralığı,\nSen ağzımın tadı,\n\nBir buluş gibisin! \n\n- Ağır ol Bay Düzyazı,\nSen ancak uçağa binebilirsin! \n\nII.\n\nAnkara Ankara.\nEy iyi kalpli üvey ana! \n\nIII.\n\nBiliyor musun başkentim nedense\nBirbirimizden çekiniyoruz ikimiz de,\nSen yaslarına hiç yaslanmaz oldun\nBen acılarıma yeterince.\n\nTek boynuzlu yapılar arasında\nİki katlı ve gözlüklü bir hayırevi\nDayandım ak bedenine öptüm öptüm\nAşkım değilsen haber ver benzerimi! \n\nHer şey öyle yeni ki burda\nKolunu kaldırsan yarının folkloruna katkı\nAma ben budalalıklarla doldurdum\nYıllarca bütün boş sayfalarımı.\n\nŞurda işte tam şu noktada Dede'nin\nİç çekişi Bach'ın soluk alışına karışıyordu,\nBir kapıyı açtım ürktüm ve kapattım\nBir milyon adam ayakta bira içiyordu.\n\nKim kimdik o gün, unuttum şimdi,\nYalnız buz gibi bir odada oturduğumuz aklımda,\nHani o arsız sonbahar küçücüğü\nGözündeki arpacıkla ısıtmıştı hepimizi.\n\nSen temiz hava saklı su\n\nSen bayan Nihayet\n\nSen bir mevsimin sanat eki\n\nÇeşmeler adın kokulu!" + }, + { + "id": 20197.0, + "title": "Benden Selam Olsun Bolu Beyi'ne 1", + "poet": "Köroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Benden selam olsun Bolu Beyi' ne \nÇıkıp su dağlara yaslanmalıdır. \nOk gıcırtısından kalkan sesinden \nDağlar seda verip seslenmelidir. \n\nDüşman geldi tabur tabur dizildi \nAlnımıza kara yazı yazıldı. \nTüfek icat oldu mertlik bozuldu \nEğri kılıç kında paslanmalıdır. \n\nKöroğlu düşer mi yine sanından, \nAyırır çoğunu er meydanından, \nKırat köpüğünden, düşman kanından \nÇevrem dolup şalvar ıslanmalıdır." + }, + { + "id": 80968.0, + "title": "Sevmeyi Yaşamak", + "poet": "Berrin Taş", + "rating": 7.0, + "poem": "Sizi ölesiye sevmek \nyaşamın en ağır yüküydü \ntaşıdım ağrıyan soluğunuzu \nanlamayı geceler boyu sesinizde \noynaşan titreşim ulaştı en ince sancılarla bana \nkapalıydı duyumlarınız-işitmediniz\nSizi ölesiye sevmek yaşamın en ağır bedeliydi\nödedim." + }, + { + "id": 96791.0, + "title": "Yolculuğa Çağrı", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 6.0, + "poem": "Yavrum, sevgilim, sen \nTadını bir bilsen \nOrada yaşamanın birlikte! \nKeyfince sevmenin \nÖlünceye değin \nO sana benzeyen ülkede! \nPuslu gökte yer yer \nO ıslak güneşler \nSenin yaş içinde parlayan \nHayın gözlerince \nBir gizemli ince \nTad verir gönlüme her zaman \n\nOrda her şey süs ve güzellik, \nErinç, haz ve dirlik düzenlik. \n\nEvimizse her yıl \nDaha pırıl pırıl \nOlan döşentiye bezenir; \nNadir çiçeklerin \nKokusu amberin \nUzak kokusuyla beslenir; \nTavanlar ne zengin, \nAynalar ne derin, \nNe doğulu görkemlilik bu; \nOrada her şey, ince, \nKendi öz dilince \nGizleriyle doldurur ruhu. \n\nOrda her şey süs ve güzellik, \nErinç, haz ve dirlik düzenlik. \n\nBak gemiler suda \nBir derin uykuda, \nO gezmeye düşkün gemiler; \nHepsi de en ufak \nArzun için uzak \nÜlkelerden çıkıp gelirler. \n-Ve gün batımları \nGiydirir kırları, \nKanalları, kenti gitgide \nAltınla, yakutla; \nUyur şimdi dünya \nSıcak bir aydınlık içinde. \n\nOrada her şey süs ve güzellik \nErinç, haz ve dirlik düzenlik." + }, + { + "id": 4945.0, + "title": "Rüştü'den Gelen Mektup", + "poet": "Muzaffer Tayyip Uslu", + "rating": 8.0, + "poem": "-OKTAY RİFAT'A-\n\nÖnce bütün şairlere selam\nSonra şunu söylemek isterim\nÖlüm hiçte güzel değil\nNe sabah var ne akşam\n\nSokakların ellerinden öperim\nBana yaşamasını öğretmişlerdi\nDost olsun düşman olsun\nİnsanlara iyi günler dilerim\n\nSöyle sarı saçlı daktiloya\nBen yokum artık\nVefasız dostlara hatırlat\nKimseye kalmaz o dünya\n\nNasıl unuturum güzeldi yaşamak\nFakat hakkı varmış Oktay'ın\n\"Hatıralar da dal istiyor\nKuşlar gibi konacak\"" + }, + { + "id": 1343191.0, + "title": "Dünyanın Sonuna Geldik", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne saygı ne sevgi ne hürmet kaldı\nVallahi dünyanın sonuna geldik\nVicdanın yerini cüzdanlar aldı\nVallahi dünyanın sonuna geldik\nBillahi dünyanın sonuna geldik\n\nBaba evladından çekinir oldu\nFazilete meydan okunur oldu\nŞeytan bile bizden sakınır oldu\nVallahi dünyanın sonuna geldik\nBillahi dünyanın sonuna geldik\n\nEzenle ezilen aynı saftalar\nAdalet hak hukuk tozlu raftalar\nKıyamete süre biçen softalar\nVallahi dünyanın sonuna geldik\nBillahi dünyanın sonuna geldik\n\nBir ihtar gizlidir sanki her yanda\nBir feryat yükselir dolaşan kanda\nŞehit yatan da bir vatan satan da\nVallahi dünyanın sonuna geldik\nBillahi dünyanın sonuna geldik" + }, + { + "id": 79888.0, + "title": "Çalıkuşu’nun Z Raporu", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 7.0, + "poem": "Kedi ve kasımpatı kokuyor bütün sokaklar\nDilinin dönmediği duaları sayıklıyor\nZeyniler Köyünde Çalıkuşu şimdi artık zaman\nYağmur yağıyor durmadan\nAğlıyorum kaşarlanmış bir masumiyet olarak\nBir çılgının\nKedilerin ruhlarımızı okuduğuna inandırmaya çalışan herkesi\nBir elimde tabanca\nBütün dualarım delik deşik.\n\nBaşörtülü bir anne olarak bekliyorum, \nRuhumun şark hizmetinden dönüşünü\nMahalle kavgalarına karışmadan.\nKocaman bir kabakla boğuşuyorum bazen, \nDoğruyor ve kızartıyorum onu\nGünler Külkedisi, akşamları kömür yakıyoruz\nHikayeme bir hayat yazmak istiyorum\nPek de inandırıcı olmayan\nHayatıma bir ölüm.\nIhlamur göndermek istiyorum ruhuma, yün eldivenler\nGeçmişim: \nRomantik radyo dinleyen o eski arkadaşım.\nLimon ağaçlarından bahsetmek istiyorum son bir kez daha\nBeni masalların ortasında bırakıp giden ruhuma.\n\nOtobüs duraklarında yağmurlar bekliyor beni, \nYağmurla beraberliğimden doğan\nbirinci ve yüz bininci hayaletim\nUcu ısırılmış bir simidin acısını durmadan\nO kadar çok, o kadar çok hissediyorum.\n\nFareler yer altından fırlatılan havai fişeklerdi\nHaberler getiriyorlardı, hep kötü haberler\nAkşamları günahkar yazarkasalar kadar\nZ raporları kadar uzun şiirlerim.\nElinde bir paket çubuk krakerle geçmişim\nO eski arkadaşım\nYıkanmış midesiyle\nİskambil kağıtları kusan, zarlar\nMaça kızı ve pis yedili sayesinde\nKaç kere ölümle randevulaştı.\nPlastik çiçeklerle ziyaretime geldi hayat\nSemt pazarından alınma hırkasıyla\nHer bastığında gıcırdayan tahtalarıyla\nÖyle çok sevdim\nBinlerce kapıcı karısından birinin ismiydi sanki kader\n\nDelirdiğim altyazı şimdi aynalarda\nVazgeçtim sonunda hep tura gelen uğur paramdan\nYazık, hiçbir şair bir çiğ tanesi kadar bile sızamadı kağıda\nKayıp şiirlerim gül resimleridir şimdi\nYazık, bir son mektup bile bırakmadan gitti\nZeyniler Köyü’nde Çalıkuşu şimdi zaman." + }, + { + "id": 45102.0, + "title": "Zaman İçinde", + "poet": "Kemalettin Kamu", + "rating": 7.0, + "poem": "- 1 -\n\nGök uzak, yer uykuda,\nYalnız değilim ama,\nBir açık pencereden\nAy doluyor odama.\nİçim odam gibi loş\nÜrperiyor gecede,\nŞurada yatağım boş,\nBurada uykusuz ben.\n\n- 2 -\n\nGök uzak, gün uykuda,\nEngin mesafelerle,\nAy giriyor buluta..\nSesler hatırlatıyor\nBana uzak-yakını.\nDurdurmak istiyorum\nSaatin tiktakını! \n\n- 3 -\n\nSes yok, mesafe silik,\nOdamda varlığımın \nBütün tüyleri dimdik.\nOdamda iki kardeş,\nBakıyor birbirine.\nBirisi can veriyor,\nÖbürünün yerine.\nOdamda iki kardeş\nBiri dün, biri yarın..\n\n- 4 -\n\nDün koyu gölgeleri\nÜzüntülü bir ömrün; \nBeni bana benzeten,\nBütün benim olan dün.\nÇağırınca ses veren\nDerin bir kuyu gibi,\nYıkılmış kenarları,\nÇekilmiş suyu gibi.\n\nVe bu harabezarın\nYanıbaşında yarın,\nGülüyor acı acı.\nDeğil bana yabancı\nBu beyaz, temiz yüzün\nZiyneti olan hüzün.\nTaze çizgilerini\nYakından tanıyorum,\nSesini eserimin\nSon beyti sanıyorum.\n\n- 5 -\n\nBen su istemiyorum\nO karanlık kuyudan.\nBana en unutulmaz\nAcıları uyutan\nBir baş dönmesi lâzım.\nAma kalbim duracak\nKapanacakmış ağzım.\nAh ey hülyalarımın\nAynası gibi dümdüz\nBana gülümseyen yüz! \nEy yazıma benzeyen\nBu yüzün çizgileri! \n\n- 6 -\n\nOdamda iki kardeş:\nBiri dün, biri yarın.\nVe ben aralarında\nBir köprüyüm onların..." + }, + { + "id": 23307.0, + "title": "Güzelleme", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Evinizin önünde dolaşsam\nSeni bulamazdım,\nSen gözlerinde bahçeler olan\nŞimdi evimdeki karım.\nSenin kadar güzel olsun çocuklarım\n\nGökyüzü bugün ne kadar da çok\nYıldızlarla dolu avuçların" + }, + { + "id": 38857.0, + "title": "Düzenli Dünya", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 6.0, + "poem": "Bayılırım şu düzenli dünyaya\nKışı, yazı, baharı, güzü, gecesi gündüzü sırayla\nAğaçların kökü içerde\nDalların başı yukarda\nİnsanların aklı başında\nBeş parmak yerli yerinde\nBaş, işaret, orta, yüzük ve serçe\nDiyelimki kalksada serçe, orta parmağa doğru yürüse\nNe haddine\nYahut akasyanın biri başını toprağa daldırdığı gibi bir gezintiye çıksa\nMerhaba kestane merhaba çam\nEsselamunaleyküm ve aleykümselam\nKimsin nesin nerelisin derken\nLaf açılırmı bizim akasyanın kökünden\nBir uğultudur başlar rüzgarda\nKökü dışarda, Kökü dışarda\nBayılırım şu düzenli dünyaya\nKışı, yazı, baharı.güzü.gecesi, gündüzü sırayla\nAğaçların kökü içerde\nDalların başı yukarda\nİnsanların aklı başında\nAltta ölüler\nÜstte diriler\nGel keyfim gel" + }, + { + "id": 29654.0, + "title": "Şaşı Rıdvan", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "şaşı rıdvan şaşı allahın belası\nyaradana yan bakmış yedi silsilesi\ndua namaz bilmez kara kara kafir\nyek gözü mercimek yek gözü çakır\nşaşı rıdvan şaşı allahınbelası\nne sancağı belli ne iskelesi\nsoyu sopu fukara özü hepten fakir\nyek gözü mercimek yek gözü çakır" + }, + { + "id": 47036.0, + "title": "Aşk Ve Gurur", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Nereden bilecektin seni sevdiğimi\nHiç fısıldamadım ki kulaklarına aşkımı\nSenin için\nGünlerce gecelerce ağladım\nNereden bilecektin\nHiç silmedim ki yanında gözyaşlarımı..." + }, + { + "id": 48610.0, + "title": "İstanbul", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir kapalı çarşı büyür gider\nBen gönlümden başka yerde olamam\n\nPiyano üstüne birkaç söz yani\nAşksız ve müziksiz herşey anlamsız\n\nŞefkatten terlikler sergilenmeli\nBir çocuk yanağı ayaklarında\n\nVarla yok arası yürüyen ilgi\nTereddüt heykeli bir sinemadır\n\nSuskunluğu bölen kızgın bir sitem\nUnutulmuş vitrinde pol ve virjini\n\nHuzur limanına uğrar mı bilmem\nSonsuza yönelen vapurlarımız\n\nAnı galerisi kutlu İstanbul\nFatih'ten asılar sürdürmektedir\n\nSokaklar insanlar hep bize küstü\nDeniz kenarında bir öğle üstü" + }, + { + "id": 298662.0, + "title": "24 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "24\nİnci ateşi usta dalgıçla söner,\nUsta dalgıçta elbet olmalı hüner,\nMalı yârin elinde, canı avuçta\nDibe giderken başı ayağa döner!" + }, + { + "id": 102493.0, + "title": "A Bülbülüm Garip Garip", + "poet": "Aşık Paşa", + "rating": 7.0, + "poem": "A bülbülüm garip garip\nÖtme beni ağlatırsın\nVarıp yâdlar arasında\nYatma beni ağlatırsın\n\nBülbül gibi zardır işim\nAkıttım çeşmimin yaşın\nHışımlanıp hilâl kaşın\nÇatma beni ağlatırsın\n\nAşık olan neyler malı\nAğlamaktır anın kârı\nSevdiğim karşımdan bari\nGitme beni ağlatırsın\n\nDer ki Aşık sana kuldur\nEzelden bildiğin haldir\nYa azat eyle ya öldür\nSatma beni ağlatırsın" + }, + { + "id": 70469.0, + "title": "Yoktur", + "poet": "Namık Kemal", + "rating": 8.0, + "poem": "Gül ruhluların misali yoktur. \nHurşidin o rengi âli yoktur. \n\nAğyar ile ülfet etmek ister\nBen ölmeden ihtimali yoktur. \n\nCevretme değil fedayı aşka, \nÖldürse dahi vebali yoktur. \n\nAllah'adır istinadım ancak\nNevi beşerin kemali yoktur." + }, + { + "id": 3352.0, + "title": "Rabbim, Nihayet Sana", + "poet": "Ziya Osman Saba", + "rating": 6.0, + "poem": "Rabbim, nihayet sana itaat edeceğiz...\nArtik ne kin, ne haset, ne de yaşamak hırsı,\nBelki her sabah vakti, belki gece yarısı,\nArtık nefes almayı bırakıp gideceğiz...\nBen artık korkmuyorum, herşeyde bir hikmet var\nGecenin sonu seher, kışın sonunda bahar.\nBelki de bir bahçeyi müjdeliyor şu duvar,\nBirer ağaç altında sevgilimiz, annemiz.\nGece değmemiş sema, dalga bilmeyen deniz,\nEn güzel, en bahtiyar, en aydınlık, en temiz\nÜmitler içindeyim, çok sükür öleceğiz..." + }, + { + "id": 48820.0, + "title": "Kurt ile Ayı", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 7.0, + "poem": "Kurt kocadı, kötürüm oldu, \nBunu sezen bir genç atı\nYakaladı kurdu yoldu, \nDedi: 'Haydi tüysüz dayı, \n\nYürü, yine yiğitlik sat; \nDar et bize yeşil yurdu! '\nPiçlerine dedi: 'Fırsat\nKaçırmayın, boğun kurdu! '\n\nZavallı kurt öldü, inde\nBeş yavrusu kaldı öksüz\nFakat bir kaç yıl içinde\nBunlar birer yiğit, gürbüz\n\nKurt olarak saldırdılar, \nYeşil yurttan ayıların\nVücudunu kaldırdılar.\nÇocuklarım ibret alın: \nHer bugüne var bir yarın!" + }, + { + "id": 60037.0, + "title": "Baştaki", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 6.0, + "poem": "Sonsuz özdeyişlerden yükselirler\nSonlu eylemler zayıf çeşmeler gibi, \nVaktinde ve titreyerek eğilirler.\nBizde her zaman sessiz duranlar oysa, \nMutlu güçlerimiz, gösterirler\nKendilerini bu dans eden gözyaşlarında." + }, + { + "id": 88587.0, + "title": "Bir Sokağı Yürümek", + "poet": "Altay Öktem", + "rating": 8.0, + "poem": "ağlar çekiliyor sulardan sular da biziz\n\nbir sokağı yürüyorum ardımda peygamber çiçekleri\nkaldırım taşları, unutulmuş bir an, tırnak izleri\nardımda fistolu perdeler, özenle saklanmış tabancam\nbir sokağı yürüyorum ağlar çekiliyor sulardan\n\nherkes küçük bir hayatı doldururdu tıka basa\nanı biriktirirdi herkes; yaşamak buysa! \nusulca beklerdik sessizliğin çökmesini. susardık\nsonra yataklara ulaşırdık tören adımlarıyla\n\nbir sokağı yürüyorum ardımda kayboluş\ndilenciler, sözcükler, tozlu resmi dedemin\n'ölüm gibi birşey oldu ama kimse ölmedi' dizesi\nelektrik direkleri, fallar, yalanlar ardımda\n\nölümlere ağlanırdı, tozu alınırdı küçük yaşamların\nnerde gülmesi gerektiğini bilirdi herkes\nnerde susması gerektiğini. gitmesini bilmezlerdi ama\nçünkü gitmek yeniden başlamaktır kendine\nve eksik kalan ne varsa...\n\npostacılar gelmeden okunurdu mektuplar\ngurbet denirdi; tren daha yanaşmadan gara\nbilinirdi kimin geleceği. yolcular da yalandı\nyalandı ağlamaklar. kurallar vardı, yasalar, tarihler\nsevişmek yasaktı örneğin ve şüheda fışkırırdı arada bir\nçiçekleri hiç açmayan topraklardan\n\nbir sokağı yürüyorum ardı arkası kesilmiyor çocukların\nağlar çekiliyor sulardan sular da biziz\nbir sokağı yürümek gibi sevgilim; herşeyiz\neski ve yeni olan" + }, + { + "id": 23968.0, + "title": "Kuytuda", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 6.0, + "poem": "Işığın benim için yanmıyor geceleri\nBenim sesimle uyanmıyorsun uykularından\n\nDoğan günle canlanan sevincin\nbenim için değil.\nYenilenen güzelliğin,\ndinlenen elin.\n\nBenim sevdam koduğun gibi,\nkuytuda saklı durur\nSuçlu,\nsen suçladın.\nElden günden utanır ...\n\nKulağı ayak sesinde\nsenin ayak sesinde." + }, + { + "id": 18848.0, + "title": "Asla Uğraşma Aşkını Anlatmaya", + "poet": "William Blake", + "rating": 7.0, + "poem": "asla uğraşma aşkını anlatmaya,\naşk varolur yalnızca dile gelmeden; \nnasıl hareket ederse soylu rüzgar\nsessizce, görünmeden.\n\nanlattım aşkımı, anlattım aşkımı,\nanlattım ona tüm yüreğimdekileri; \ntitreyerek dehşetli korkularla, buz gibi,\nah! yanımdan ayrıldı.\n\nuzaklaştıktan az sonra benden,\nbir gezgin onu elde etti,\nsessizce, görünmeden:\nah, bu inkar edilmezdi." + }, + { + "id": 2239400.0, + "title": "Gökte Bulut (Halay Havası)", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 10.0, + "poem": "Gökte bulut yerde kar\nSeçilmez olmuş dağlar\nNe bir ses ne bir ışık\nOy lili oy lili oy lili\nAğamsın sen\nPaşamsın sen karanlık\nNamlular ışıtmaz geceyi oy lili\n\nÇevirdiler gece vakti\nDağların gecesiydi\nAslan gibi bir yiğit\nOy lili oy lili oy lili\nAğamsın sen\nPaşamsın sen karanlık\nKelepçe ışıtmaz geceyi oy lili\n\nVurun beni kemik kemik\nSökün beni tırnak tırnak\nDeri deri yüzün beni\nOy lili oy lili oy lili\nAslan gibi bir yiğit\nSevdası da sevda ha\nNe bir ses ne bir ışık\nAğamsın sen\nPaşamsın karanlık\nİşkence ışıtmaz geceyi oy lili\n\nOy lili hayran sana\nYarınlar bayram sana\nKaralığın devleri cüceleri\nAydınlığın oy lili oy lili\nGel sallana sallana bir oyana bir bu yana\nÇocukça düşe kalka derlenip toparlana\nOy lili oy lili" + }, + { + "id": 18517.0, + "title": "Eski Denizlerden Kim Kaldi", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "yani sen de denizsen be Marmara \niki bogazin var diye gol demiyorlarsa sana \ncanina okurum ben boyle isin \nhaberin var mi ben alti bogaza birden bakarim \nbenden sorulur Elif'imin \nbenden sorulur dort seytanimin karin toklugu \nsenin Istanbul'un okula gider mi, kagit kalem ister mi \nCanakkale'nin cocuk felci, yatak yorgan yatmasi var midir \nadalarindan birinin bile ah Marmara kara midir bahti \nyani sen de denizsen Marmara \notur hesapla bak, uc kere daha denizim senden \nama bana deniz diyen yok o baska dava \nSariyer'in oralara mavi bir nokta koyan yok \natlaslara falan da yazilmaz tuh ki adim \nne dersen de dunya tersine donuyor Marmara \nseni Bogazlar besliyor iki ucundan \nben de alti bogazi ay ortasi biten maasla \nkizip kopurme ama \nhic deniz gormesek yutardik belki Marmara" + }, + { + "id": 17831.0, + "title": "En Güzel", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu müze var ya bu müze\nSeninle gezerken güzel\nKimseler yoksa salonda\nSeni öpmek en güzel\nBu rakı var ya bu rakı\nSeninle içerken güzel\nKimler olursa olsun varsın\nRakılı ağzından öpmek en güzel\nİşte bu dünya var ya bu dünya\nSeninle yaşarken güzel\nSen varsın ya sen\nAncak benimleysen güzel" + }, + { + "id": 60732.0, + "title": "Veni, Vidi, Vixi", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 7.0, + "poem": "Değilmi ki o derin acılarımla şimdi\nBuna destek olacak tek bir kolda yoksunum\nVe çocuklara bile zorlukla gülüyorum\nVe açmıyor içimi çiçekler renkleriyle\nAnlamalıyım artık: yaşadın yeterince! \n\nDeğilmi ki ilkbahar kuşatınca her yanı\nDoğayı şenlik yerine çevirdiğinde tanrı\nBu görkemli sevdaya aşksız bakıyorum\nDeğilmi ki gün-gece ışıktan kaçıyorum\nDuyarak o en gizli kederi herşeydeki\n\nDeğilmi ki ruhumda umudum yenik düştü\nDeğilmi ki bu güller, kokular mevsiminde\nSevgili kızım benim, içimde, ta derinde\nYalnız senin yattığın karanlığa özlem var\nMademki öldü kalbim, yaşadım yeterince! \n\nYeryüzünde yükümü tek bir gün reddetmedim\nArığım işte orda, burda başak demektim\nYumuşadım gitgide, yaşama gülümsedim\nVe yaşamın o büyük, dipsiz gizi dışında\nDimdik durdum ayakta, kimseye eğilmedim\n\nEn iyisiyle yaptım yapabildiklerimi\nNe çok uykusuz kaldım, ne çok hizmet götürdüm! \nSonra acılarıma güldüklerini gördüm\nNefretlerine hedef seçildikçe üzüldüm\nAnarak çalışıp çektiklerimi\n\nTek kuşun uçmadığı şu dünya sürgününde\nÖyle bezgin, ışıksız, ellerimin üstünde\nDiğer tüm kölelerin alayları içinde\nTaşıdım ağlamadan al kanlara bulanıp\nKoparılmaz zincirden payıma ne düştüyse\n\nŞimdi bakışlarımın ancak yarısı bende\nÖtesi darmadağın acılı gömütlerde\nDönüpde baktığım yok çağıran olsa bile\nSersemlik ve sıkıntı yüklü bir uykusuzum\nHiç gözünü kırpmadan kalkmış şafaktan önce\n\nMiskin karanlığımın orta yerinde şimdi\nYanıt vermeye bile gönül indirmiyorum\nCanımı sıkıp duran o en günücü ağza\nUlu Tanrım gecenin kapısını aç bana\nKi çekilip gideyim, dönmeyeyim bir daha!" + }, + { + "id": 3315.0, + "title": "İlk Suç", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Dag biçaklar\nErkenden\nGüzelligini\nGecenin" + }, + { + "id": 2111079.0, + "title": "Aşıka Tan Etmek Olmaz", + "poet": "Nef'i", + "rating": 9.0, + "poem": "Âşıka ta’n etmek olmaz mübtelâdır n’eylesin\nÂdeme mihr ü mahabbet bir belâdır n’eylesin\nGönlü dilberden kesilmezse acep mi âşıkın\nGamzesiyle tâ ezelden âşinâdır n’eylesin\nN’ola ta’yin etse zabt-ı mülk-i hüsnü gamzeye\nZülfü bir âşüfte-i ser-der-hevâdır n’eylesin\nZülfüne kalsa perîşân eylemezdi dilleri\nAnı da tahrîk eden bâd-ı sabâdır n’eylesin\nN’ola olsa muztarib hâl-i dil-i uşşâkdan\nSînesi âyîne-i âlem-nümâdır n’eylesin\nOlmasa Nef’î n’ola dil-beste zülf-i dilbere\nTab’-ı şûhu dâma düşmez bir Hümâdır n’eylesin" + }, + { + "id": 53958.0, + "title": "Bizim Sahraların Başı", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 7.0, + "poem": "Bizim sahraların başı \nDuman duman pare şimdi \nSevişmesi ne hoş olur \nAyrılması yaman şimdi\n\nErisin dağların karı \nBen çekerim ahuzarı \nKadir mevlam gönder yari, \nGönül ister hemen şimdi\n\nBenim yarim şimdi çıkar \nÇıkıp da yollara bakar \nEmrah'ı odlara yakar\nBoyu selvi, revan şimdi" + }, + { + "id": 1294892.0, + "title": "Niçin Bize Öylece Nazar Eğledin", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 7.0, + "poem": "Niçin bize öylece nazar eğledin,\nGeleceğimize karamsar baktığımız,\nSevdamıza, ferdi mutluluğumuza\nDerman olarak yanaşmadığımız? \nKader, neden kısmet eyledin o duyguları,\nBirbirimizin yüreğini anımsadığımız,\nSık olmayan kalabalıklar ortasından\nAsıl yakınlığımızı ha bire aradığımız? \n\nAh, binlerce insan bilmiyor ki,\nEfkar dolu gezinirken, gönüllerini,\nGelgit salınıyorlar, ve koşuyorlar\nÜmitsiz, umulmadık sakıncalara; \nYakınıyorlar yine, hızlı sevinçlerin\nBeklenmedik şafakları sökerlerken.\nSadece biz, çaresiz aziz ikimizin\nKarşılıklı neşesi esirgeniyor sahiden.\nKendimizi anlamadan birbirimizi sevmek,\nÖtekinde görmek hiç olmadığını,\nKörpecik saadetin düşünü avlamak,\nSallanmak, rüya da olsa, her kabusta.\n\nMutlu, o ki abes bir hülya peşinde! \nMutlu, o ki uyanması dahi batıl ola! \nHer an ve her bir bakış kudretle\nRüya ve azmi güçlendire kol kola.\nSöyle, talih bize ne sunmak ister? \nSöyle, ferman nasıl bağlar daha beter? \nAman, sen cana yakın zamanlarımda\nYa bacımdın, ya da kadınım hatırımda.\n\nHakikatimdeki her bir çehremi bilirdin,\nAlgılardın en şirin damarımın erliğini,\nTek bir bakışla okurdun sen ta içimi,\nSen, fani gözlerin nadir seçebildiğisin.\nIlım damlatırdın kızgın kanıma,\nDüzeltirdin divane asi akımı,\nVe melek koynunda tırmanırdı\nYığılmış göğsüm yine semaya.\n\nGönlümü sihirli hafiflikte genç tutardın\nVe kimi zor günlerinde hazin aldatırdın.\nHangi Rahmetti o vuslata yakın,\nOnun ayaklarına kapandığı zaman.\nBağrını seninkiyle kabardığını sezdi,\nGözlerinde kendini benzer seyretti,\nVe uyanışını bütün duygularının,\nVe sakinleştiğini, kaynayan kanının! \n\nİşte tüm bunlardan uçan anı\nAncak şimdi hapis kalpte saklı,\nEzeli gerçeği ebedi aynı duyar içinde\nVe tazesi dönüşür böyle işkenceye.\nRuhumuz hep yarım gelir birbirimize,\nEn parlak günler bile ağarır gözümüzde.\nNe mutlu o kader ki, yalnız bir ıstırap,\nDeğiştiremeyecek ikimizi de ilelebet." + }, + { + "id": 1944940.0, + "title": "Çılgın Hüzünlü", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 8.0, + "poem": "Çünkü yaşamak gibi bir şeydi yaptığı\nAnasız bir tay gibi coşkun ve hüzünlü\nAkşamın dinginliğini otluyordu o zaman\n\nHer sabah denize çıkar, bir elma yerdi\nHüznünü ve çılgınlığını elmanın\nGözünü yumsan ağzında duyarsın\n\nEllerine bakma artık\nÇünkü kar yağıyor\nÇılgın hüzünlü\n\nBüyük kentleri düşünse de rahatlasa\nİşte her şey nasıl haince karıştırılmış\nKirli çamaşırlarla sabunlar ayrı semtlerde\nSaatin sonunda meydan\nSuyun sonu ilerde\nBöyle yaşamak zordur elbet anlıyorum\nÇılgın ve hüzünlü\n\nÇünkü bakışları yazda geçmiş bir geceyi andırıyor\nYaşanmış mı temmuzda mı belli değil\nÇılgın ya da hüzünlü\n\nŞimdi dolaşıp duruyor aramızda\nKıpkırmızı bir duygu olarak\nDoğudan batıya bir güz halinde\nÇılgın ve hüzünlü\n\nBiraz dağ yollarını öğrenmesi gerekir sanırım\nKahırçeker mekkâri katırları gibi\nOnlar ki hiçbir şeyleri yok\nKorkunca çılgın sevinince hüzünlü\n\nKar dindi\nGerçekten dindi\nEllerine bakabilirsin artık." + }, + { + "id": 19172.0, + "title": "Nazım'a Bir Güz Çelengi", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 8.0, + "poem": "Neden öldün Nâzım? Senin türkülerinden yoksun\n ne yapacağız şimdi? \nSenin bizi karşılarkenki gülümseyişin gibi bir pınar\n bulabilecek miyiz bir daha? \nSenin gururundan, sert sevecenliğinden yoksun\n ne yapacağız? \nBakışın gibi bir bakışı nereden bulmalı,\n ateşle suyun birleştiği\nGerçeğe çağıran, acıyla ve gözüpek bir sevinçle dolu? \nKardeşim benim, nice yeni duygular, düşünceler\n kazandırdın bana\nDenizden esen acı rüzgâr katsaydı önüne onları\nBulutlar gibi, yaprak gibi uçarlar\nDüşerlerdi orada, uzakta.\nYaşarken kendine seçtiğin\nVe ölüm sonrasında seni kucaklayan toprağa.\n\nSana Şili'nin kış krizantemlerinden bir demet\n sunuyorum\nVe soğuk ay ışığını güney denizleri üzerinde parıldayan\n Halkların kavgasını ve kavgamı benim\nVe boğuk uğultusunu acılı davulların, kendi yurdundan...\nKardeşim benim, adanmış asker, dünyada nasıl da\n yalnızım sensiz.\nSenin çiçek açmış bir kiraz ağacına benzeyen\n yüzünden yoksun\ndostluğumuzdan, bana ekmek olan,\nrahmet gibi susuzluğumu gideren ve kanıma güç katan\nZindanlardan kopup geldiğinde karşılaşmıştık seninle\nKuyu gibi kapkara zindanlardan\nCanavarlıkların, zorbalıkların, acıların kuyuları\nEllerinde izi vardı eziyetlerin\nHınç oklarını aradım gözlerinde\nOysa sen parıldayan bir yürekle geldin\nYaralar ve ışıklar içinde.\n\nŞimdi ben ne yapayım? Nasıl tanımlanır\nSenin her yerden derlediğin çiçekler olmaksızın bu dünya\nNasıl dövüşülür senden örnek almaksızın,\nSenin halksal bilgeliğinden ve yüce şair onurundan yoksun? \nTeşekkürler, böyle olduğun için! \nTeşekkürler o ateş için\nTürkülerinle tutuşturduğun, sonsuzca.\n\n (Türkçesi: Ataol Behramoğlu)" + }, + { + "id": 588716.0, + "title": "Taka", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 7.0, + "poem": "takalar geçiyor allı yeşilli\ntakalar geçiyor dümenleri lâzlı\ntakalar geçiyor en nazlı\nyelkenlilerden de güzel\n\ngüvenli sularda işsiz dönenen\ngezi yelkenlerinden çok duyarak denizi\ntakalar geçiyor enginlere\nyamalı göğsünü gere gere\n\ntakalar geçiyor yükle yürekle\ntakalar geçiyor emekle dolu\ngünlük güneşlik kıyılarından kopmuş\ndenizlerde Anadolu\n\nkıyılar kadın olmuş\naçılır gider erkeği\ntakalar takalar toprağın\ndenizde çarpan yüreği" + }, + { + "id": 49900.0, + "title": "Hüsn ü Aşk'tan", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 7.0, + "poem": "Tarz-ı selefe takaddüm ettim\nBir başka lügat tekellüm ettim\n\nBen olmadım ol güruha pey-rev\nUymuş beli Gencevi'ye Hüsrev\n\nBillah bu özge maceradır\nSen bakma ki defteri beladır\n\nZannetme ki şöyle böyle bir söz \nGel sen dahi söyle böyle bir söz \n\nErbab- suhan tamam ma'lum\nİşte kalem işte kişver-i rum\n\nGördün mü bu vadi-i kemini\nDivan yolu sanma bu zemini\n\nEngüşt-i hata uzatma öyle\nBeş beytine bir nazire söyle\n\nAz vaktte söyledimse anı\nNa- puhteliğin değil nişanı\n\nGördük nice şahlar gedalar\nBir anda yapar onu babalar\n\nGencinede resm-i nev gözettim\nBen açtım o genci ben tükettim\n\nEsrarını mesneviden aldım\nÇaldım beli miri malı çaldım\n\nFehmetmeğe sen de himmet eyle\nOl gevheri bulda sirkat eyle\n\nÇok görme bu hikmeti beyanım\nTevfika havale eyle canım\n\nİn dem ki zi şairi eser nist\nSultan-ı suhan menem diger nist" + }, + { + "id": 2111349.0, + "title": "Yamru Yumru Söylerim", + "poet": "Kaygusuz Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Yamru yumru söylerim her sözüm kelek gibi \nBen avare gezerim sahrada leylek gibi \nİşim kalp sözüm yalan ben değil adım filan \nBu halk insana derim sözümü gerçek gibi \nAşk kuşları derilse aşktan dane verilse \nUsulüm toya benzer avazım ördek gibi \nTerketmedim benliği bilmedim insanlığı \nSuretim adem veli her huyum eşek gibi \nArifler sohbetinde marifet söyleseler \nBen de hemen düşünmem ürerim köpek gibi \nGerçi Hakk'ın halkıyım marifetsiz aylakım \nArifler sohbetinden kaçarım ürkek gibi \nBu marifet ilminden haberim yok cahilim \nBenden mana sorsalar sözlerim sürçek gibi \nAşıklar can içinde aşikar gördü Hakk'ı \nİşitmenin manası olmıya görmek gibi \nMiskin Saryı kıydın kul oldun sen nefsinde \nSenin hırs ü hevesin tuttu seni fak gibi." + }, + { + "id": 757586.0, + "title": "Anadolu", + "poet": "Mehmet Emin Yurdakul", + "rating": 8.0, + "poem": "Gençliğe\n\nYürüyordum: Ağlıyordu ırmaklar; \nYürüyordum: Düşüyordu yapraklar; \nYürüyordum: Sararmıştı yaylalar; \nYürüyordum: Ekilmişti tarlalar.\n\nBir ses duydum, dönüp baktım, bir kadın:\nGözler dönük, kaşlar çatık, yüz dargın; \nDerileri çatlak, bağrı kapkara,\nSağ elinin nasırında bir yara\n\nBaşında bir eski püskü peştemal\nKoltuğunda bir yamalı boş çuval...\n........................\n-Ne o bacı? \n- Ot yiyoruz, n'olacak! ..\n-Tarlan yok mu? \n- Ne öküz var, ne toprak...\nBugüne dek ırgat gibi didindim; \nÇifte gittim, ekin biçtim, geçindim,\nBundan sonra...\n- Kocan nerde? \n- Ben dulum; \nKocam şehit, bir ninem var, bir oğlum.\n- Soyun, sopun? \n- Onlar dahi hep yoksul! \nAh Efendi, bize karşı İstanbul\nNeden böyle bir sert, yalçın taş gibi? \nTaşraların hayvanlık mı nasibi? ..\n........................\nHayır hayır, bu nasibi almak için doğmadın.\nOnun için doğdun ki sen kadınlığın hakkiyle\nOcağının karşısında saadete eresin,\nGöğsünü kabarttıran anneliğin aşkiyle\nEvladına südün gibi pak duygular veresin.\nSen bir aziz yoldaşsın:\nSenin sesin hayat için dövüşmeğe koşturur; \nSenin sevgin vatan için fedakarlık öğretir; \nSenin yüzün insan için bir merhamet duyurur; \nSenin ile insanoğlu yeryüzünü şenletir.\nLakin bizler bu hakları unuttuk; \nKadınlığı hayvanlıkla bir tuttuk; \nNinen gibi sana dahi hor baktık; \nSeni dahi garip, yoksul bıraktık! ..\n........................\nKinler için karaları bağlıyan,\nZevkler için zelil sefil ağlıyan.\nAcı gören, cefa çeken, ezilen,\nIrzdan başka her şeyini veren sen! \nSen şu güzel vatanında cehennemde gibisin; \nGözyaşınla ıslattığın kanlı toprak üstünde\nSana her yer bir çöl gibi cıvıltısız, çiçeksiz; \n'Ekmek' diye ağladığın sağır bir halk önünde\nSana herkes bir kurt gibi merhametsiz yüreksiz.\nSenin herbir ümidin\nAyrılıksız, yoksulluksuz bir dünyaya kalmıştır,\nOraya ki masum çiftler hıçkırıksız yaşarlar; \nO melekçe sevgilerle birbirini okşarlar; \nVe burada Allah bütün dilekleri yaratır? \nNe vakte dek gençliğine hakaret,\nBu ayrılık, bu gözyaşı bu ölüm? ..\nBu sert demir, bu ağır yük. bu zulüm? \nYazık, sana ağlamıyan şiire; \nYazık, sana titremiyen vicdana; \nYazık, sana uzanmayan ellere; \nYazık, seni kurtarmıyan insana! ..\n........................\nEy vatanın bağrı yanık bucağı.\nHani senin bereketli hasadın,\nYeşil yurdun, mesut çatın, şen çiftin? \nHani senin medeniyyet hayatın,\nYolun, köprün, kazman, iğnen, çekicin? \nEy Türklüğün otağı! \nNe vakte dek bu acıklı sefalet,\nBu viranlık, bu inilti, bu kaygu? \nNe vakte dek bu uğursuz cehalet.\nBu taassup, bu görenek, bu uyku? \n........................\nYazık, sana ağlamıyan şiire; \nYazık, sana titremiyen vicdana,\nYazık, sana uzanmayan ellere; \nYazık, seni kurtarmıyan insana! .." + }, + { + "id": 98360.0, + "title": "Aşklar mı II", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Biten bir aşk için\nSöylenecek söz şu olmalı:\n- Güzeldi yine de" + }, + { + "id": 1450343.0, + "title": "Gecer Dediklerimi Gecirdim", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Duyduğum, dokunduğum, gördüğüm, tattığım, kokladığım için var bu dünya..Farkında olduğum için.. Kendim yazdım, kendim oynadım en başından beri..\nO yüzden ki bir dünya yarattım, roller verdim sahnedekilere..\nSevdim; sevgilim, paylaştım; dostum dedim..\nEn derinimde hissettim; annem, kızdım da kıyamadım; babam dedim..\nGeçer dediklerimi geçirdim..\nBiter dediklerimi bitirdim..\nNefret ettiklerimi sildim, geçtim..\nGün oldu; silkindim, yeter dedim..\nGeride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın o yüzden bana..\nFarkında olduğum için var oldunuz, vazgeçtiğim için bugün yoksunuz..\nBu nasıl bir cüret ki; bir başka hayata müdahil olma, umarsızca sorgulama, pervasızca yargılama hakkını bulur insan kendinde..\nHaddinizi aşmayın ey faniler..\nBen yok olmayı kabullenirken, kar taneleri mütemadiyen ayak izlerimi kapatmaktayken, güneş bile her gün batarken, sizdeki ne arsızlıktır; silinmeyi dahi kabul edemiyorsunuz bir başka faninin zihninden.. Mezarlıklar, kendini vazgeçilmez sananlarla doluyken, yerin üstündeki bu şatafat da neyin nesi oluyor acep? \nUğraştırmayın da dağılın hadi..\nDağılın ve gidin, ama bilin..\nKör cehalet çirkefleştirir insanları! \nSuskunluğum asaletimdendir...\nHer lafa verecek bir cevabım var...\nLakin bir lafa bakarım lafmı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye...\n\nMevlana" + }, + { + "id": 3305.0, + "title": "Deniz Feneri", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Uzanmis koca burun açik denize dogru,\nLacivert ve gri gecenin degerinde.\nKaranlikla baslar bir dünya sevgisi,\nDeniz feneri parlar,\nTalihe aldirmadan kayalar üzerinde.\n\nBulutlar birlesir alaca düzlüklerde,\nÇöker uzak limanlardan bir sis.\nBir sikinti baslar karanliginda kaderin,\nBildirir, yaninca yaninca,\nÖmrün neresindesiniz, askin neresindesiniz?\n\nYüregin mi daraliyor, yildiz isiginda,\nBirak anilar gitsin biraz daha geri.\nRuhu götürmeden vakit yürüyebilir,\nDüsün nasil durmus sabirla yüzlerce yil,\nHep bu benekte bu deniz feneri.\n\nBak deniz savaslarina, yasli korsanlara,\nUçan dalgalara, uyuyan rüzgara bakmis,\nBir tek göz kadar kara ve mavi,\nEnginle bos,\nKismetsiz balikçilara bakmis.\n\nSaçlarinda tuz kokan, ölü kokan bir serinlik,\nYüzünde bir firtina tadi.\nDurursun yorgun, umutsuz,\nBirden bir daha yanip söner, sevinçle titrersin,\nBir sey, belki de yasaman uzadi.\n\nYaslidir dullarin ölçülmez özleminde,\nGüçlüdür kocaman geceleri tasir.\nDelidir, konusmaz, uyumaz,\nSonrasizligin iyiligini bekler, kötü günlerden,\nAkillidir.\n\nSarhos gemilerimiz sallanir sallanir,\nGömülmüs kasirgalarin uykusuyla belli,\nKayalar mezarlara benzer enginlerden,\nDuyulur sudan göge kadar,\n'Ölüsü kandilli.'\n\nVakit yok olur, zamandan bosalir varlik,\nDüsmez burçlardan haber.\nBir ugursuzlukla agir ve yorgun,\nBütün insanlar bitti sanirsiniz,\nDeniz feneri gülümser." + }, + { + "id": 96684.0, + "title": "Ne Böyle Sevdalar Gördüm, Ne Böyle Ayrılıklar", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 8.0, + "poem": "Ne zaman seni düşünsem\nBir ceylan su içmeye iner\nÇayırları büyürken görürüm.\n\nHer akşam seninle\nYeşil bir zeytin tanesi\nBir parça mavi deniz\nAlır beni.\n\nSeni düşündükçe\nGül dikiyorum elimin değdiği yere\nAtlara su veriyorum\nDaha bir seviyorum dağları." + }, + { + "id": 104951.0, + "title": "Benden Selam Eylen", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Benden selâm eylen şol nazlı yara\nHer beni gördükçe gülüp durmasın\nAldırdım aklımı oldum divâne\nAklımı başımdan alıp durmasın\n\nKız seninle böyle miydi pazarım\nKara kaşlarında kaldı nazarım\nYol üstünde kazmasınlar mezarım\nYar gelip geçtikçe yanıp durmasın\n\nKız seninle bir bahçecik dikelim\nAyvasından turuncundan satalım\nGel sarılıp bir gececik yatalım\nAhu zarım sende kalıp durmasın\n\nKaracaoğlan der ki Hakk'a bakadur\nYollar çamur belki çöker bükedur\nÇekemem kahrını bağrım yufkadur\nArada haberin gelip durmasın" + }, + { + "id": 19591.0, + "title": "Islık Çalmak", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 7.0, + "poem": "Balıklar için deniz lazım,\nSevişmek için işsiz olmak\nVe geceleri yatakta\nDuymamak için tabanların sızısını\nZengin olmak lazım.\nHalbuki ıslık çalmak için\nBirşey lazım değil." + }, + { + "id": 2418.0, + "title": "Küçük Anne", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Küçük anne, kelepir kız, \nBir şey söyle bana, \nbana bir laf et ki binlerce, \nOnbinlerce görüntü anlatamasın.\n\nGenceli Nizami'nin dediği gibi\nTaşı onunla yıkasalar\nÜzerinde akik biter, \nBakışların ki...\n\nİkinci bir parıltı var senin bakışlarında\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 79290.0, + "title": "Çekmeyiz", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Çekmeyiz aşağılık dünyanın gamını\nÖzleriz gül rengi şarabın canını\nŞarap dünyannın kanı dünya ise kanlımız\nNiçin içmeyelim kanlımızın kanını" + }, + { + "id": 2111268.0, + "title": "Adam Olmak", + "poet": "Rudyard Kipling", + "rating": 6.0, + "poem": "çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse\nsen aklı başında kalabilirsen eğer\nherkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır\nhem kendine güvenebilirsen eğer\nbekleyebilirsen usanmadan\nyalanla karşılık vermezsen yalana\nkendini evliya sanmadan\nkin tutmayabilirsen kin tutana\n\ndüşlere kapılmadan düş kurabilir\nyolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer\nne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir\nikisine de vermeyebilirsen değer\nsöylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz\nkandırabilir diye safları dert edinmezsen\nömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz\nkoyulabilirsen işe yeniden\n\ndöküp ortaya varını yoğunu\nbir yazı-turada yitirsen bile\nyitirdiklerini dolamaksızın dile\nbaştan tutabilirsen yolunu\nyüreğine sinirine dayan diyecek\ndirencinden başka şeyin kalmasa da\nherkesin bırakıp gittiği noktada\nsen dayanabilirsen tek\n\nherkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen\nunutmayabilirsen halkı krallarla gezerken\ndost da düşman da incitemezse seni\nne küçümser ne de büyültürsen çevreni\nher saatin her dakkasına\nemeğini katarsan hakçasına\nher şeyiyle dünya önüne serilir\nüstelik oğlum adam oldun demektir" + }, + { + "id": 9077.0, + "title": "Beyaz Ölüm Kuşları", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 8.0, + "poem": "Sonra bir gün anneler de ölür\nBöcekler ve kertenkeleler ölür\nBoşalır suyu havuzun kum seddi yıkılınca\nSivrisinekler ve kağıttan kayıklar ölür\nSonra o gün çocuklar da ölür\n\nBiz hepimiz önce küçük bir çocuktuk\n\nSonra büyüdük hepimiz çocuk olduk\nBalçıktan bir külçe olan dölleri\nEn iri elleriyle kepçeliyen\nVe biçimliyen\nVe hep önce kendidiyle biçimliyen\nO dehşetli yontucuyu\nDoğumu ve gebelik sanatının bütün hünerlerini\nSütten bir mermere eşsiz bir incelikle işliyen\nAnneyi o usta nakkaşı\nUnutmadık\n\nÖnce anne doğurdu çocuğu acıya\nSonra çocuk acıya anneyi ve ölümü kattı\nSonra herşey ve herkes çocuktan var oldu\n\nGeçti sarp kayalardan aştı nice dağlar\nİçti ağulu sütünü hayat denen annenin\nSıkıntının kutsal kabında yıkadı ellerini\nHüznü kuşlara dağıttı unutmasınlar diye onu\nAcıyı gömdü toprağa gayrı açar mezarlık çiçekleri\n\nBöyle vardı bir ırmak kıyısına\nAnne bir tedirginliktir nerede olsa\nBağırgan bir karmaşadır onun sesi\ntakılır gibi eski bir gıramafona titrek bir iğne\n- bu ayıp bu günah\nbu çok ayıp günay\n-el ne der sonra\nayak ne der\nbırakmaz çoçuğu çocukça yaşamıya\n\nama bir gün anneyle de hesaplaşılır\n\nçocuk yalnız annesine yaşar çocukken\nanne yalnız çocuğuna yaşamaz anneyken\nbölüşür anneliği babanın kasığında\nçocuğun bakışında çelişkidir büyüyen\nağlamak bir soru olur sevginin yarım payında\n-ah baba \n\tniye baba\n\nve bir gün babalar ölür\n\ntanrı bir ürpertidir çocuğun yüreğinde\nher tanrı biraz baba gibidir\nyiğit ve erkektir çocukları koruyan \numacılar ve peri masallarının korkulu padişahı\nçünki tanrıyı yaratan ve öldüren şeyler aynıdır\nvurunca acının ilk gölgesi yaratır kuşkuyu\nacının padişahı elbette zalim olur\nve bilincin duvarına çarpınca şaşkınlığı\nbir soru önce acıya sonra acıya uzanır\n-hey tanrı\n\thani tanrı\n\nböylece o gün tanrı da ölür\n\nşimdi annenin yüreğinde ışıyandır\nsevginin ıslak soluğuyla örgülü tapınak\nbir gün bir kalem bir hokka içindeki kana bulaşır\nakıtır mürekkebini sevda denilen papirüse\nhani ki bir kuş gelir bir tapınağın duvarına yuva\n yapar\nçökertir tapınağı daha bir güzelleşir yuva\nişte artık ne anne ne tapınak\nyıkılır gözyaşlarının sığınağı da\n\nsonra bir gün anneler de ölür\n\ngerilir gıcırtısı bir tüfek tetiğinin\nöfke yalnız tekliği besler büyür çocuk\n\tçocuk büyür\nsesi nemli yine elleri yine soğuk\nhayat sığmıyorsa gövdene yüreğini sığdır çocuk\nnemli bir sesi sığdır o gittikçe nemlenen\nçocuk çocuk sana bir dost gerek\n\nişte yeniden giyiniyor kendini çocuk\nbir çiçek gibi kopardı başkalarına uymıyan\n\tyanlarını\nkendini üstlemişsin var olmak için susmalar köprü\nçocuk çocuk sana bir aşk gerek\n\nsen iyilikler ve güzellikler uzmanı\nsuskunun gizemli sabrı\nbir teraziyi en iyi kullanan\niğnenin ve ipliğin mercek gözlü büyücüsü\nkarnaval gecesinin eğlentisiz parmak çocuğu\ney hayat canbazı\ney ip şaşkını\nezberle o incecik tel üzerinde\nhayatı dengeliyen asayı:\naşkın ve dostluğun ayrımı yoktur çocuk\nikisini de doğuran şey aynıdır\n\nbir kuşa bakarken hüzünlendiren, bir güle baktıkça yürek kanatan,\nbir yüreği açmadan solduran, bir kadınla yatarken çocuk gibi ağlatan,\nuyuz bir kedi gördükçe kanı kudurtan, suyu yüz derece sıcaklıkta donduran, \nanneyi üreten babayı çoşturan çocuğu güldüren, seni izmirlere çılgın gibi koşturan,\nbir vagon penceresinden şaşkın baktıran, bir mektubu ısrarla bekleten,\numudu dalında çürüten, acıyı dayanılır kılan bir çıbanı irinle onduran aşka merhem sürdüren\ngüneşsiz bir gök gördükçe öldüren öldüren öldüren.\n\nSevgi: tragedyanın kaynağı yaşamın kökeni insanı\nVar kılan umut\nAh nasıl ayrılır aşk ve dostluk birbirinden\nCan canı sever ötesi yok bunun çocuk\nÖlümü ve ölümün ölümsüzlüğünü\nSevgiyi ve sevginin ölümsüzlüğünü\nAh elbette aşktır dostluğu mayalayan\nAma kim anlatabilir bu parmak çocuğa\nBir dostla bir sevgili arasındaki ayrımı\nHayır’lara evet’lerle direten\nÇirkini öptüren kötüyü sevdiren\nAşkı sevgiliyle değil kendinle yorumla\nKim ki kendini açığa komaktan korkmaz\nO saygın bir insandır\nHerkes kendi yorumunun cellatıdır biraz da\nBöylece lady chatterley de sevilir giovanni de\nBöylece lady chatterley ve giovanninin sevgilisi de\nElbette her aşk yalnızca kendine sorumludur\nAma elbette her aşk kendine sorumlu\n olunca\nbir gün aşk da ölür\n\nve başlar sıkıntısı kuralsız bir çelişkinin\nyapışkan bir sevişmenin sancısı doldurur\n\t\t\t\tboşlukları\nve tutku aç bir güve gibi kemirirken sevdayı\ndölün pasıyla bulanırken sevginin beyazlığı\nah şimdi kim inandırabilir bu eski çocuğa\naşkın ve dostluğun varlığını\nbir gün ansızın yiter dostalar ve sevgililer\netin ve kemiğin sıcaklığıyla solar sevdalar\n\nişte o gün her şey ölür\n\nşimdi bu yüreği nerelerde beslemeli\nbütün saksıları kırılıyorken güneşin büyüsüyle\nve ölümler ilençliyorken en masum sevinçleri\nve her sevgi kendisiyle çelişiyorken\nşimdi bu nasıl doğmaklar olur yeniden beyazlara\n\nama şimdi kim kandırabilir sizi\nbir ölünün hayat kokan ağzını öpmek için." + }, + { + "id": 15801.0, + "title": "Görüş Günü", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 6.0, + "poem": "Bugün görüş günümüz\nDost kardeş bir arada\nTelden tele\nMendil salla el salla\nMerhaba\n\nİzin olsun hapishane içinde\nSeni\nSenden sormalara doyamam\nYarım döner cigaranın ateşi\nGitme dayanamam." + }, + { + "id": 63886.0, + "title": "Nasip", + "poet": "Rüştü Onur", + "rating": 7.0, + "poem": "Nasibin dalda çocuk\nUzan uzan dallara\nNasibin yolda çocuk\nDüş düş yollara\n\nNasibim sensin çocuk\nSeni yağmur gibi\nBulut gibi\nGönderen sağ olsun bana" + }, + { + "id": 13339.0, + "title": "Meç", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Ağaçlara kılıçlara benzer çocuklar çıkıyor\nerikleri itiyorlar\nerikleri onları yırtıyor\nellerinde dürtme silâhları\nplaj yıkıntılarına çarpıyorlar\n\nsarsıntıyla akıyor\nayaklarını ıslatan\nyaprakların gergin dallarında yüzücü nehir\n\ngerginlik balık kanadı\nsertlik gözlerine yakın gelmiş\nsuçlu ağızlarında çiğnenmiş bir gemi\n\nçocuklar elleriyle dalların uçlarındaki eriklere\nbir mahzendeki uzaklığa kayar gibi\n\nGerçekler başlarına konan çiçekler\nyapraklar boğuluyor\nyorgun bir meyve daha geliyor ağaç kökünden\n\nbu sırada tramvay geçiyor\nve duruyor fidan küçük ağaç \ngöğüne üç ayak yaklaşmış\nilk koçanını ezberine biliyor\n\nher an ürperti geçiriyor\nodaya sokulan yemiş\n\nodaya sokulan yemiş \ngöz hapsi\n\nevinde durmayı seven kadınlar\nmermerle sıvıyorlar çocuklarını\ntop uzağa yakına çağırıyor\nhep bir noktada kalan adam\nvarmaya doğruluyor\nsulardan sorulmayan\nama sulara yatkın anılarına\nsevgiler koşturan\npencereyi parça parça aralayıp\ndenize açılan bir sokak kadını\n\ndenize açılan çuha kadınını\naçıktan geçen son sağlığa bağlamak için\nmakine ustası\namma da mideli yıkılmadan geliyor\nve sırrım sessizliğiyle çalışıyorsa başına ben \ngittikçe soğuyan ve soğuyan ben\nekmek kırıntıları döküyor\n\nher zaman yaprak duşları başlıyor\nserpilen kuşlar çimen düzlerine\ngelip bir kısrağa yakından bakıyorlar\n\nkuruyan ağza kapak göze kapak \nçölüne atılan zar\nsulardan serpme balık\n\ndeniz görününce kargılar atılıyor\nkarlı yamaçlardan\nkızgın kumlara erenler kaydırak\narkalarından aç karınlı\nsevilen kurtlar iniyor\n\nağaçlar dimdik \ndallarında gergin su\nhaber gibi bir şey bekliyorlar\nkökleri toprağı geziyor \nbir yatağan aşırı gitti mi \nzındana çıkıyor kök ucu\n\nzufa bir cins ağaç\n\nDevlet sokağını tek başına bir ayyaş geçiyor\nKente verdiği cevap pandomim\n\nbaşı bir gölge altı açıyor\nhotozlu kadınıyla \nhovarda adamı\nyanyana koyunca yatak\nyaşama simidi\n\nşimdi eskimolara bakın\nkadınları fok balıklarından\nbunda yataklara girip\nsımsıcak çoğalıyorlar\ndenizlerini kargılarını köpeklerini yemeklerini kayıklarını ve kaygılarını\nayı balıkları bekliyor \nve \nbaşkentte korsan gülçin dil balığı\n\nyelken\ngelmek üzereyim gelmeye hazır\nşaramla doldurdum\nsözleri ağarıncaya bu geceyi\nhartuç ve hece\n\ngöğsü kızgın köpüklü tayfası\nşişti mi kadın kollarını\nkadın ellerini biçimli gergin tutan\ninsanın su başı rahim\n\nkelime yorgun\ngece soldu çan\nçan ve çayır\nsuçsuz çocuklara koridor\nyapraklar balık pulu\nbalıkçılar pul pul\nyalnızca bakışlarını kırpıyorlar dokununca\nçatılarda kirişlerde serin dubalarda\n\nartık göze bakmak oyunu yok" + }, + { + "id": 175217.0, + "title": "Hakkı Gel Sırrını Eyleme Zahir", + "poet": "Erzurumlu İbrahim Hakkı", + "rating": 8.0, + "poem": "Hakkı gel sırrını eyleme zahir,\nOlmak ister isen bu yolda mahir,\nHarabat ehlini hor görme şakir,\nDefineye malik viraneler var." + }, + { + "id": 107062.0, + "title": "Ayrılık Derdinin Dermanı Nedir", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Uğrum sıra giden Boz Atlı Hızır\nAyrılık derdinin dermanı nedir\nŞu iki aleme olmuşsun nazır\nAyrılık derdinin dermanı nedir\n\nSığanmıştır ağca kolda bilekler\nHak katında kabul olsun dilekler\nArş yüzünde secde kılan melekler\nAyrılık derdinin dermanı nedir\n\nKüseyim de ben yarime küseyim\nSiyah zülfün mah yüzüne asayım\nKerbela'da yatan İmam Hüseyin\nAyrılık derdinin dermanı nedir\n\nHani şu dünyanın toprağı taşı\nAkıttım gözümden kan ile yaşı\nUrum illerimin Hacı Bektaş'ı\nAyrılık derdinin dermanı nedir\n\nAk saya giyinmiş incedir beli\nBen pirimi gördüm tatlıdır dili\nAllah'ın arslanı Hazret-i Ali\nAyrılık derdinin dermanı nedir\n\nGıcılar da dağlar başı gıcılar\nÇıkmaz oldu içerimden acılar\nArafat Dağı'ndan gelen hacılar\nAyrılık derdinin dermanı nedir\n\nDünyayı sorarsan bir dipsiz anbar\nAli'nin yoldaşı Zülfikar Kanber\nKabe'yi yaptıran Halil Peygamber\nAyrılık derdinin dermanı nedir\n\nDeryanın yüzünde dönen üç gemi\nYiyelim içelim sürelim demi\nGeminin sahibi ol Hızır Nebi\nAyrılık derdinin dermanı nedir\n\nPir Sultan Abdal'ım içtim cür'adan\nOkudum ağını bilmem karadan\nYeri göğü cüml'alemi Yaradan\nAyrılık derdinin dermanı nedir" + }, + { + "id": 1699313.0, + "title": "Bilirim Sözlerin Kudretini", + "poet": "Vladimir Vladimiroviç Mayakovski", + "rating": 8.0, + "poem": "Bilirim sözlerin kudretini.\nBilirim sözlerin etkin çağrısını.\nBunlar locaların alkış tutacağı\nSözler değildir.\nBunlar öyle sözlerdir ki, tabutlar\nDört meşe ayağı ile tempo tutturur.\nMümkündür yayınlanmadan, basılmadan\nEserin atılır bir kenara.\nGel gör ki, söz rüzgar gibi fırlar,\nKolanları gererek yayılır.\nEtkisi, yüzyıllar boyu, \nÇan sesleri gibi kalır.\nÖyle ki nazımın nasırlı ellerini,\nTren dolusu yalakalar,\nYalamak üzere, akabinde gelir.\nBilirim sözlerin kudretini.\nBoş görünse de aslında,\nDans içinde ökçelerin altında,\nDüşen çiçek yaprağı misali,\nİnsan ruhu dudaklarında,\nTeşrih bulur o ifadesini...\n\n1930\n\nÇeviren:\nMelaike Hüseyin" + }, + { + "id": 45138.0, + "title": "Dinlediği Şarkıya", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "gözlerinin renginden almılşsa ahengini\nruhum nasıl unutur gözlerinin rengini\nuzaktan bakıyorun O'na hep yeşil yeşil\nbu vehimli muamma parlıyor ışıl ışıl\nyanıyar nağmelerin bedevî kanatları\nşahlandı obamızın doludizgin atları\nbir kum saatindeyim, yimne tuttu kan beni\nçile bülbülüm çile feryadyla ân beni\nbinlerce ok ağlıyor kırdığımız yay için\nyıldızlar dökülüyor tutulan her ay için\nbu kuzgun vadisinde yanelim korkuları\nDede'den dinleyelim en güzel şarkıları\nmusıkî bahçesidir tende lisan-ı fıtrî\nasîl bahçıvanıdır o hanede, o Itrî\nendamını tasvire gücü yetmez tarifin\nkuşları uçuşuyor gökte Hacı Arif'in\nkumlara gömülmeden kervan, gönül çağında\ntelâfisiimkânsız nağmeler tuzağında\nakmasın yüzümüze kötürümler pınarı\ndevirdik, o devrilmez zannedilen çınarı\nyeşil yeşil bakamaz, kırmızıdır gözlerim\nöteye varsam bile, O'nu yine özlerim\ndinlediği şarkılar, arayıp bulun beni\ngülümün gözlerinde şehzâde kılın beni" + }, + { + "id": 17867.0, + "title": "Sone 57", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 7.0, + "poem": "Kölen olmuşum senin, elden başka ne gelir, \nGece gündüz el pençe divanım buyruğuna; \nGeçirdiğim saatler baştan başa bir hiçtir \nSen buyurmuş değilsen çabalarım boşuna. \nSenin için, sultanım, saatleri gözlerken \nBen kimim ki küseyim sonu gelmez günlere, \nKara kara düşünmem, acı çekmem özlerken \nUğurlar olsun dersen kölene sen bir kere \nBen kimim ki kıskanıp kuşkulanıp sorayım \nKimle içli dışlısın, nedir yaptığın işler; \nDerdim günüm put gibi düşünmeden durayım, \nMutlu kıldıklarını bilmek içime işler. \nÖyle körkütük sadık bir köledir ki sevda, \nSeni kötü göremez bin kötülük yapsan da.\t\n\t\t" + }, + { + "id": 47300.0, + "title": "Bir Kaz Aldım Ben Karıdan", + "poet": "Kaygusuz Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir kaz aldım ben karıdan \nBoynu da uzun borudan \nKırk abdal kanın kurudan \nKırk gün oldu kaynadırım kaynamaz \n \nSekizimiz odun çeker \nDokuzumuz ateş yakar \nKaz kaldırmış başın bakar \nKırk gün oldu kaynadırım kaynamaz \n \nKaza verdik birkaç akça \nEti kemiğinden pekçe \nNe kazan kaldı ne kepçe \nKırk gün oldu kaynadırım kaynamaz \n\n \nKaz değilmiş be bu azmış \nKırk yıl kaf dağını gezmiş \nKanadın kuyruğun düzmüş \nKırk gün oldu kaynadırım kaynamaz \n\n \nKazı koyduk bir ocağa \nUçtu gitti bir bucağa \nBu ne haldir hacı aga \nKırk gün oldu kaynadırım kaynamaz \n\n \nKazımın kanadı selki \nDişii koyun emmiş tilki \nNuh Nebi'den kalmış belki \nKırk gün oldu kaynadırım kaynamaz \n\nKazımın kanadı sarı \nKemiği etinden iri \nSağlık ile satma karı \nKırk gün oldu kaynadırım kaynamaz \n\n \nKazımın kanadı ala \nVar yürü git güle güle \nBaşımıza kalma bela \nKırk gün oldu kaynadırım kaynamaz \n \nSuyuna biz saldık bulgur \nBulgur Allah deyü kalgır \nBe yarenler bu ne haldir \nKırk gün oldu kaynadırım kaynamaz \n\n \nKaygusuz Abdal n'idelim \nAhd ile vefa güdelim \nKaldırıp postu gidelim \n Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz" + }, + { + "id": 1970762.0, + "title": "Ayrı Düştüm.", + "poet": "Yavuz Sultan Selim", + "rating": 9.0, + "poem": "Bülbül gibi gülistan bostandan ayrı düştüm.\nİstemem altın kafes vatandan ayrı düştüm.\n\nEy gam öldürme beni bu hicran gecesinde\nZira bir güneş yüzlü handandan ayrı düştüm.\n\nGönül feryad ediyor karanlık gecelerde\nGamlıyam bir mah cemal sultandan ayrı düştüm.\n\nHicran ile ne hale geldiğimi soranlar\nSormayın ahvalimi ben candan ayrı düştüm.\n\nSelim’i kınayanlar bilmez ıstırabımı\nŞu canıma can katan canandan ayrı düştüm." + }, + { + "id": 2111017.0, + "title": "Anlamak", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Bazen anlıyorum,\nbazen anlamıyorum.\nannemi,\nbabamı nenemi\n\nannem şöyle der\ngöstererek beni:\ncin gibi maşallah\n\ncin ne demek? \ngibi ne demek? \n\nbabam diyor ki\nbana bakarak:\naltını üstüne getirmiş evin.\n\nhiç yapabilir miyim \ndediklerini? \n\nninemse der bana:\ntopaç gibi\n\nbir dedem açık insan\npek de zeki.\ndilinden bal akar.\nattaya gidelim der.\nal sana şeker der.\ngöz kırpar.\nokşar.\nsever.\nbir de gıdıklar.\ndedemi çok anlıyorum." + }, + { + "id": 99093.0, + "title": "Seni Elinden Tutmuştum", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Seni elinden tutmuştum - yaz geçiyordu\nYaz geçiyordu, biz geçiyorduk\nYazı elinden tutmuştuk\n\nBirazdan geleceksin, bakışacağız\nBakışacağız, hem var hem yok gibi\nHem var hem yok gibi öpüşeceğiz\n\nAramızda söylenmemiş sözlerin uzaklığı\nAramızda yaşanmamış şeylerin uzaklığı\nYakın ayrılıkların sezgisi tenimizde\n\nHayat geçiyor biz geçiyorduk\nBir denizin üzgün kıyısında\nGüz bir hastalık gibi ilerliyordu\n\nOlgun ışığıyla güz\nVe biz yaklaşan ayrılıkların önünde\nKış duygularına bürünmüşüz\n\nDışardan ağlayışı geliyor çocuğumuzun\n\n \nEylül 1983.B.Ada" + }, + { + "id": 74890.0, + "title": "Apartman", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 6.0, + "poem": "Dün iki katliydi, \nBugün üç katli\nDerken\nDört katli, bes katli, alti katli\nYükseliyor efendim yükseliyor, \nMemleket yükseliyor" + }, + { + "id": 1856943.0, + "title": "Adı Aşk", + "poet": "Eşrefoğlu Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Cihanı hiçe satmaktır adı aşk \nDöküp varlığı gitmektir adı aşk \n\nElinde sükkeri ayruğa sunup \nAğuyu kendi yutmaktır adı aşk\n\nBelâ yağmur gibi gökten yağarsa \nBâşını âna tutmaktır adı aşk \n\nBu âlem sanki oddan bir denizdir \nÂna kendini atmaktır adı aşk\n\nVar Eşrefoğlu Rumî bil hakikat \nVücûdu fâni etmektir adı aşk" + }, + { + "id": 54907.0, + "title": "Manolya", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 7.0, + "poem": "O zaman da aynı karanlık, aynı yarasaydı, \nManolya delirmezden önce.\nBüyükannemizin kocaman bakla bir evi, \nUzun pencereleri vardı, sedirinde\nÖlü doğmuş fareler pembeliği.\nOkurduk leziz balgamlı gazetelerini büyükbabamızın, \nOkşarken ve korkarken erkek anamızdan, \nBabamız bir gılman, pir şefkat, \nAcımızın cümbüşünde sarsak bir kukla, \nO yokuşta onursuz müezzin kuşları, \nSabaha karşılar, akşama karşılar hep, \nDizleri topunun diplerimiz olmuştu, \nUzun uzadıya bir fener alayı...\n\nKaranlık aynı, yarasa aynı, \nBu eller bu yüzden yıkandıktan, \nManolya delirdikten sonra." + }, + { + "id": 30670.0, + "title": "Ben Uyandım Bİr Aşk Demektir Dünya", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben uyandım bir aşk demekti bu dünyada\n-Sesin, bir gülü bırakmak gibi bir şeydi\nKaraydım, kağıt gibiydim yaşamalarda\nAdım görseniz her gün o denizlerdeydi\nBin yıl bir M sesiydim aşağı Mısır'da.\n\nBen vurdum sevilere belli değil miydi\nBin yıl seni açtım işte yalnızlığımda.\nNe zaman aydınlığında adım geçti miydi\n Bir aşk demekti bu dünyada.\n\nBir zamanlar yalnızlık güzeldi Mısır'da\nSeninle yepyeni bir göktü gidilirdi\nBaktım mı, büyürdü bir zambaktı anımda\nŞimdi bir gölgedir uzar ovalarımda\nBöyle uyanırdım ya uyanmak değildi \n Bir aşk demekti bu dünyada." + }, + { + "id": 1788663.0, + "title": "Doğduğum Yer", + "poet": "Ömer Seyfettin", + "rating": 9.0, + "poem": "Buralardan çok uzakta bir köydü! \nBeyaz, billur bir derecik içinden,\nHıçkırırdı, sevinerek geçerken.\nKenarında vardı birçok söğüdü...\n\nBen işte bu söğütlerin susmayan\nGölgesinde büyümüştüm. Evimiz\nTenha idi; ne yabancı, ne bir iz...\nBahçemizdi yakındaki o orman.\n\nBir ses, \"sevin! \" derdi gülen rüzgarda,\nSevinçlere yoktu orda nihayet.\nSanılırdı bu ses gümüş dallarda\n\nGörünmeyen bülbüllerin öğüdü! \nDoğduğum yer, doğduğum yer... O cennet\nBuralardan çok uzakta bir köydü! .." + }, + { + "id": 17735.0, + "title": "Var Olanlar Geliyor", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Sarhoşlar göründü.\nŞaraba tapanlar bir bir gelmeye başladılar.\nGüzeller nazlı nazlı yollara düştü.\nSalına salına gül bahçesinden gül yanaklılar geliyor.\n\nBir anda hem var olan, hem yok olan,\nbir anda değişen, yenilenen şu dünyadan\nyoklar bir bir çekip gittiler.\nVar olanlar geliyor.\n\nEteklerini altınla doldurmuşlar.\nSom altın kesilmişler.\nDarda olanlara verecekler.\n\nHastalar, yorgunlar, arıklar\niyileşmişler, kanlanmışlar, canlanmışlar,\naşk yaylâsından geliyorlar.\n\nİyi insanların şarkıları\nta yukarlardan aşağılara\ngüneşin ışıkları gibi iniyor.\nİyi insanlar yağmur demiyor, kar demiyor,\nortalık kış kıyamet,\nkolları sıvamışlar,\ntaze taze meyveleri yetiştiriyorlar.\n\nBen sustum.\nSofra kuruldu.\nOnlar bir gül bahçesinden yola çıktı,\nbir gül bahçesine doğru." + }, + { + "id": 116800.0, + "title": "Ölüm İle Ayrılığın Elinden", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Gelmiş iken şu dağları gezeyim\nÖlüm ile ayrılığın elinden\nDertsiz bulamadım derdim yanayım\nÖlüm ile ayrılığın elinden\n\nYaz gelince bulanayım coşayım\nElim ile mezarımı eşeyim\nBeri gel sevdiğim helallaşayım\nÖlüm ile ayrılığın elinden\n\nÖlüm geldi yolun bize uğrattı\nFirkat geldi yana yana ağlattı\nKesti ciger pare pare doğrattı\nÖlüm ile ayrılığın elinden\n\nGünahsız kardaşlar günahım tartar\nHasretlik yüzünü yüzüme sürter\nHer kime söylesem yakasın yırtar\nÖlüm ile ayrılığın elinden\n\nPir Sultan Abdal'ım dertlerim firak\nAlışmış yanıyor şu dertli yürek\nBir dahi gelemem menzilim ırak\nÖlüm ile ayrılığın elinden" + }, + { + "id": 27812.0, + "title": "Açık", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 5.0, + "poem": "Biz hep açık konuştuk.\nGökyüzünden maviydi sözlerimiz.\nSığ bataklarda değildik, kuşlar gibiydik,\nUçarıydık. Gözlerimizde\nŞavkıyan parıltılar gibiydik.\n\nBiz iyiye iyi, güzele güzel dedik.\nMasallardan çekerdik mısraları, tülbent gibi.\nYalnız, şiirlerde yalan söylemezdik,\nUmutlarımızda, hayallerimizde de yalancı değildik.\n\nBiz buğday tarlalarında buğday,\nAğu yeşili bahçelerde ot,\nTrenlerde düdük sesiydik.\nYıldızlara çobandık, değirmenlere su,\nBozkırlara bulut gölgesiydik.\n\nSeller aktı gitti. Biz kaldık.\nBulutlar uçtu gökyüzünden.\nRüzgarlar darmadağın etti.\nNe bahçesinden hayır var, ne güzünden.\nAkıl da bulutlar gibi çekip gitti.\n\nNerden bilirdik, çalışmaktan\nKocayacağını sevgililerin,\nYaşamanın güzelliği kadar\nHoyratlığını, bezginliğini...\nBiz kaldık, koyup gitti bahar, \nHer şeyi nerden bilirdik." + }, + { + "id": 23313.0, + "title": "Aşıkların Ölümü", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 7.0, + "poem": "Yatağımız olacak ,hafif kokuyla dolu, \nDivanımız olacak ,bir mezar gibi derin; \nBizim için açılmış, en güzel iklimlerin \nO garip çiçekleri süsleyecek konsolu. \n\nSon sıcaklıklarını sarfederek hovarda, \nBirer ulu meşale olacak kalplerimiz; \nÇifte ışıklarından gidip gelecek bir iz \nİkimizin ruhunda, o ikiz aynalarda. \n\nPembe, lahuti mavi bir akşam saatinde, \nVeda'la dolu, uzun bir hıçkırık halinde \nYanacak aramızda bir tek şimşeğin feri; \nNihayet kapıları biraz aralayarak, \nSadık ve şen bir melek gelip uyandıracak \nBuğulu aynaları ve ölmüş alevleri" + }, + { + "id": 20753.0, + "title": "Son Aşk", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Son aşkımdır bu –sen- ve son çile,\nGünümün son fecri, sonu artık;\nGiriver inince gün, aralık\nKapımdan gelinlik elbisenle.\n\nOnu sevmekle geç, ey yaşamak!" + }, + { + "id": 57958.0, + "title": "Güzel'e", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Dün gece senin küçücük elinle yalnız yattık\nYalnız senin küçücük elinle yalnızlık\nKandilli ilkokulu kadar kalabalık\nZilleri çaldığında düşlerinin\nSınıfların kapıları ardına kadar açık\nGökyüzünün, denizin, toprağın, hayalle, emeğin\nHaklı sınıfları\n\nBelki de baskın korkusuyla vefasız, akıntıya atılan\nKitaplar varya onlardan\nÖğrenmiş Marx'ı, gümüş balıkları\nVe belki de onun için o kadar, \nO kadar aydınlık ortal��k...\n\nSen ki çiçekleri toplamayan güzelim\nÇiçekleri sulayan çocuk\nVe ben ki buruk ve kavruk\nBir ihtiyar adamım artık\nÖyle güzeldim ki senle, çiçeklerden çok\nVe anladım, anladım ki bir daha\nDÜŞÜNDE BİLE GÖREMEZ İŞLER\nDÜŞLERİN GÖRDÜĞÜ İŞLERİ\n\nCan Yücel" + }, + { + "id": 1644638.0, + "title": "Su Yorumcuları’na", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "1\n\nben ne güzel işerim güneşe karşı\narkamda medrese duvarı önümde çarşı\n\nbir sürekli kaşınmadır yaşadığım\ntörelere ve alışkanlığa karşı\n\ngeldim gittim geldim bir şey bulamadım\nüzüldüğüme ve yorulduğuma karşı\n\nah aklıma her şey gelir, her şey gelir\ndoğan güne karşı batan güne karşı\n\nsözde kirlettiğimiz bütün her şey duruyor\nbak ne diyorum sana, ele güne karşı\n\nbiz duralım bir sürekliyiz duralım\ndurukluğa, tüberkiloza ve uranyuma karşı\n\ndurduk, ateş besledi, kuşları sürekledi\narkamız medrese duvarı önümüz çarşı\n\ngüneşe güneşe karşı" + }, + { + "id": 36562.0, + "title": "Giden Can", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne boğa tanır seni ne incir ağacı, \nNe evindeki atlar ne karıncalar\nNe çocuk tanır seni ne de ikindi\nÖlüsün çünkü, dirileceğin de yok\n\nTaşın sırtı da seni tanımaz artık, \nİçinde düşündüğün kara atlas da.\nDilsiz anıların da tanımaz seni, \nÖlüsün çünkü, dirileceğin de yok.\n\nDeniz kabuklarıyla geldiğinde güz, \nSis üzümleriyle, dağ öbekleriyle, \nGözlerine hiç kimse bakmak istemez, \nÖlüsün çünkü, dirileceğin de yok.\n\nÖlüsün çünkü, dirileceğin de yok.\nYeryüzünün bütün ölüleri gibi, \nUnutulmuş bütün ölüler gibi\nSönmüş bir köpekler yığını içinde.\n\nYok tanıyan seni.Yok.Seni söylüyorum bense.\nYüzünü inceliğini söylüyorum sonraya.\nAnlayışının o yüce, yetkin üstünlüğünü\nİştahını ölüme, ağzındaki tada onun.\nSenin o yiğitçe sevincini saran kederi\n\nDoğmasına çok zaman ister, gün olur doğarsa, \nÖyle zengin serüvenli, parlak Endülüslü'nün.\nİnleyen sözlerle söylüyorum inceliğini\nAnarak acı bir yeli zeytin ağaçlarında\n\nÇev: Said Maden" + }, + { + "id": 104391.0, + "title": "Çıkıp Yücesine Seyran Eyledim", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Çıkıp yücesine seyran eyledim\nGördüm ak kuğulu göller perişan\nBir firkat geldi de durdum ağladım\nÖpüp kokladığım güller perişan\n\nHayal hayal oldu karşımda dağlar\nEşinden ayrılan ah çeker ağlar\nDökülmüş yapraklar bozulmuş bağlar\nBülbülün konduğu dallar perişan\n\nYıkılmış dilberin mamur illeri\nSusmuş bülbüllerin her dem dilleri\nDağılmış sümbülü solmuş gülleri\nYüzüne dökülmüş teller perişan\n\nKarac'oğlan der ki top avlamadım\nArap ata binip boyalatamadım\nKüstürdüm dilberi hoylatamadım\nDilberi küstüren diller perişan" + }, + { + "id": 215934.0, + "title": "İlk Gazel", + "poet": "Baki", + "rating": 7.0, + "poem": "Her kaçan gönlüme fikr-i ârız-ı dilber düşer\nGuyiyâ mir'âta aks-i pertev-i hâver düşer" + }, + { + "id": 14379.0, + "title": "Çince", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "ayrıldık ya, ateşini söndürdüm, uçuçböceklerini yaktım\niçim cız etmedi mi, etti, allah kahretsingözlerime uçaklar düşmedi mi, düştü, allah kahretsin\ngül yapraklarını tuvalet kağıdı yaptım, yıldızların\nbodrumda\nNuh'un gemisi sırtımda paramparça\ncami kedilerinin yalnızlığından geçindim ve daha bilmem\nnelerden\nseni unutmak istedim bunca kıskançlığımla\nezogelin çorbanı, arapsaçını\nsigara külünü unutmak istedim\nunuttum mu, unutamadım, allah kahretsin\n\nayrılık taş duvar\nayrılık Çin Seddi aramızda\nÇin Seddi ne kadar uzun, allah kahretsin" + }, + { + "id": 46596.0, + "title": "Muska", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 6.0, + "poem": "Üstümde bu ütüsüz gökyüzü, \nAltımdaki tarazlanmış yol benim\nHep yanımdaydı zaten, \nKendimi bildim bileli.\nZaman zaman katlayıp bazen açardım, \nCebimde taşıdığım bir mendil gibi.\n\nYani bilirdim bir kamyon şoförünün\nGöğsündeki motor sesini, \nUykuda bile dinlediğini.\nYüzünde hasret belirtileri bulunan biri, \nKoynunda taşırdı bir aşk hikâyesini\nKabuk bağlamış muska gibi.\n\nAma yine de yaralıyor beni, \nYüzümün gölgesinde kırılan bu dal sesi; \nÜrkütüyor bir şiirin içinden, \nGöçebe kuş sürülerini\nVe ben böğrümde bir avlu serinliği, \nSessizce dinliyorum akıp giden geceyi." + }, + { + "id": 578109.0, + "title": "Olurum", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Güneşli şafaklar olurum\nKar tutan gecelerde\nKör akşamlarda\nMavi gözlü sabahlar olurum\n\nSular seller olurum\nÇöl iklimlerinde \nÖlüm denizlerinde\nSuya sevdalı balık olurum\n\nDost gülüşlü yarınlar ararım\nGri havalarda\nKuytu yalnızlığımda \nBirden kalabalık olurum." + }, + { + "id": 56800.0, + "title": "Birinci Temrin: Kurban", + "poet": "Selim Temo", + "rating": 6.0, + "poem": "Süleyman öldü, yaşasın şakir! \n\nşimdi şiir dediniz biri sıkılıp gitti\nbendim o sefil üşümüş elinizde\nbelki çok şey değildir aşkın ölümü\ngerekirse aranır öpülmüş resimlerde\nJapon bir sevgilim var -demek sizin de\nmakyajlı bir Meryem gibi yitirmiş masumiyetini\nkiss diyor sex anlıyorum niyeyse\nmerdivenim belki de onca bol ihanetten \ngarsonu vurun lütfen çok tıkırtı yapıyor\ndoğru ya saat şu kaşar resmiyeti\ndilimledi durdu en nazik günlerimi\nbazen de kıştı sakın bir dakka\nGilda posterimi öpmeyin çok kıskancımdır\nben sevdim mi çamına korum yorgun akşamlarda\nekşın aktörleri gibi abazan kalırım\nhadi lale ezelim biri paydos mu dedi\nneden sakinsin kahrolası duygusal cin\nezan okuyor varoşlar faşist içinde\nve seçkinler cümle piçleri orta sınıfın\ndevlete koşuyorlar uygun adımla bir kii\nsıfır hasarla marjinal cahil tenyalar\noysa müezzin gibi bekledim sendeleyerek\nağzımda tuz sustum kaç ışık yılı\nsakalımda sevimli beyazlar erittim suya\nkudurdu yaramdaki kurt o kiralık keder\nbennn bakımsız Şakir çarmıhına gönüllü\nbaba sirklerinde çocuk ol hikayat-ı semender\nağladı dizlerim yassı bir cüret halinde\n\nbalkonda mıyız neyiz üç bira bir yahudi" + }, + { + "id": 2111320.0, + "title": "Bayrak", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Şehirlerden şehirlere \nUçtu, kuş gibi, bir haber:\nBayraklar açmada fecre\nŞarkının her vardığı yer.\n\nKaldı birdenbire step\nYalın ayaklar altında; \nYürü! Bayraklar altında,\nYürü! Davullar çalsın hep. \n\nÖnden gidene bir kurşun,\nAldı bayrağı ikinci...\nVe yiğitlerin en genci \nDüştü sonunda yokuşun.\n\nİnsan doğunca bir defa\nAndırır kırılacak dalı; \nÖlecektin nasıl olsa,\nÖldün, alnından vurulu. \n\nNe toprağa gömülmektir, \nNe ruhun uçması tenden! \nÖlüm, ölüm, gülerekten\nBir bayrak altında ölmektir..." + }, + { + "id": 2111042.0, + "title": "Sevgi", + "poet": "Enis Behiç Koryürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Nasıl söylesem bilmem, \nVe anlatsam ne ile? \nBu öyle bir duygu ki \nGelmez kaleme, dile... \nSen varsın bakışımda, \nHer nefes alışımda, \nİçimde ve dışımda, \nGünahlarımda bile! \nGözümde, hayalimde \nHiç sorma ki neler var... \nSendedir ufukları \nVe ancak sana kadar... \nDünyayı iki şeyden \nİbaret bilirim ben; \nBiri, her şey olan sen! \nBiri, sen olmayanlar!" + }, + { + "id": 1644636.0, + "title": "Yokuş Yol'a", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan\ndikenleri kopardığın yerler teker teker kanar\n\ndikenleri kopardığın yerleri bir bahar filân sanırsan\nKürdistan'da ve Muş-Tatvan yolunda bir yer kanar\n\nMuş - Tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan\neşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar\n\nsen bir yaz güzelisin, yaprakların ekşi, suda yıkanırsan\nportakal incinir, tütün utanır, incirler kanar\n\nbir yolda el ele gideriz, o yolda bir gün usanırsan\npadişahlar ve Muşlar kanar, darülbedayiler kanar\n\nMuş - Tatvan yolunda bir gün senin akşamın ne ki\norada her zaman otlar otlar ergenlikler kanar\n\nel ele gittiğimiz bir yolda sen gitgide büyürsen\nbenim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar" + }, + { + "id": 2230.0, + "title": "Gözgü", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 7.0, + "poem": "gözgüye baktım özüm görmeğe\nseni göresim geldi\n\ngözgüye baktım karardı dünya\nsana değesim geldi\n\ngözgüye baktım camdan aşıp\nsana gelesim geldi" + }, + { + "id": 83993.0, + "title": "Gece", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 7.0, + "poem": "Ah, sen ey, ölüm kadar sonsuz olan\nVe dar bir tabut gibi rahat uyku! \nIslak geceyi örtün kalbim, uyu! \nArtık uykuyla tek başına kalan\n\nRuhum gemiler uğramaz bir liman\n\nBir tanrı gibi her tarafta korku; \nİşliyor bütün saatler kurmadan,\nDışarda yağmur yağıyor durmadan,\nGörmüyor pencereler sonsuzluğu.\n\nBeni dibine çeker misin kuyu! \n\nBitti gücüne güvendiğim zaman,\nGökler yakın bir ayrılıkla dolu; \nAynasında yüzüm dalgalanan su,\nNağmesine vurgun olduğum umman.\n\nAl beni rüzgar! Kül et beni volkan! \n\nToprakta o baş döndürücü koku\nVe ölüm, gece ucundaki çoban.\nGel yetiş, ey pişmanlık! İşte yaman\nBir gecedir, yaman bir gecedir bu.\n\nO derin gözlerin ne güzel, puhu!" + }, + { + "id": 102497.0, + "title": "Güzel Senden Ayrılalı", + "poet": "Aşık Paşa", + "rating": 7.0, + "poem": "Güzel senden ayrılalı\nHayli zaman oldu gel gel\nBak gözümden akan yaşım\nÂb-ı revan oldu gel gel\n\nBöyle m'olur küsüp gitmek\nSeni seveni terk etmek\nHaram oldu yemek içmek\nİşim figan oldu gel gel\n\nKurulu yaydır basılmaz\nGönül yârindan kesilmez\nİçmeyince dert eksilmez\nBoş kadehler doldu gel gel\n\nKul Aşık eder varmağa\nHalinden haber almağa\nYetiş namazın kılmağa\nSeni seven öldü gel gel" + }, + { + "id": 50758.0, + "title": "Hikaye", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "Her şey bir gece içinde oldu\nSabahleyin her şey tamamdı.\n\nBu gördüğünüz gökyüzü\nİlk defa gelip yerini aldı\n\nGökyüzünün gelmesiyleydi\nDünyada büyük bir değişiklik oldu\n\nMesela, ovalar daha o gün\nYalnızlıklarını unutuverdiler\n\nBu şimdi elsiz ayaksız gibi duran gece\nO zaman ağaca yürüyen bir su gibi geliyordu\n\nGökyüzünün hemen arkasındandı\nDenizleri gördük\n\nBaktım bir kuş ilk defa keyifli keyifli\nBaktım uçuyordu\n\nAkşama doğruydu\nBitkilerle, hayvanlarla merhabalaştık\n\nHer şey yaşamaya hazırlanıyordu\nHer şey gelir gelmez hayatlarını\n\nHimalaya'lar, Ant'lar, Erciyeş'ler\nBir daha kımıldamamak üzere yerleşiyorlardı\n\nHerkes aklından geçirdiği kadar bir yeri\nDünyada kolayca bulmuştu\n\nGökyüzünde, yerde\nHer ağacın, her taşın bir yeri vardı\n\nHatırlarım küçük kirli bir bulut\nDurmuş olup bitenleri seyrediyordu\n\nDünyaya niçin bu kadar geç geldiğini\nElinde olsa tutup soracaktı\n\nŞimdi bu geceyi, bu yıldızları fevkalade buluyorsunuz ama\nBu hiç de kolay olmadı\n\nEn başta, başı boş atlar gibiydi nehirler\nBu şiire girmeden önce\n\nHer şey yerini alıyordu sırası geldikçe\nİlhan Berk bütün bunları görüyordu." + }, + { + "id": 67308.0, + "title": "Asılmışların Balosu", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 6.0, + "poem": "Balıkçıl darağacında\n Selahattin'in şövalyeleri\n Dansediyor, dansediyor\n Şeytan'ın şövalyeleri.\n\nYüzleri buruşuk, küçük, kara kulakları\nÇekmiş sayın Belzebuth bir iple gökyüzüne\nOynuyorlar şakırdadıkça kunduraları\nTutulmuşlar bir Noel ezgisinin hüznüne.\nKara orglar gibi ince, uzun kollarını\nBak şimdi kucaklıyor çarpık, küçük kuklalar\nBir zamanlar aksoylu hanımların sıktığı\nBilekleri iğrenç bir aşkla dokunmadalar.\nHoyda! şen oyuncular, artık düşünmeyen baş! \nTakla atılabilir sehpalar öyle uzun! \nHop! Bilinmesin artık bu ya da dans ya da savaş! \nGıcırdarken kemanı kudurmuş Belzebuth'un.\nEy bundan sonra sandal giymeyecek ayaklar! \nHepsi derilerinden gömleklerini sıyırmış: \nAma böyle çok daha memnun görünüyorlar\nBaşları üstüne kar beyaz bir şapka örmüş.\nTitriyor bir tutam et arık çenelerinde\nÇatlak kafalarına sorguç yapmış kargalar: \nÇarpıp karton zırhlara gözüpekler, yiğitler\nÖlü karanlıklarda sanki dolanıyorlar.\nEsiyor balosuna iskeletlerin poyraz! \nDarağacı inliyor demirden bir org gibi\nKoşuyor ormanlarında aç kurtlar avaz avaz: \nGökyüzü andırıyor kızıl bir cehennemi.\nHoyda, beni de alın yaslı kabadayılar\nKırık parmaklarından geçen sessizce, bir bir\nBir aşk tesbihi solgun omuriliklerinde: \nBura manastır değil, ölüler ülkesidir.\nOh! işte ortasında ölüler dansının bak\nSıçrıyor çılgın bir iskelet gökyüzünde\nSürüklenmiş boşluğa, at gibi şahlanarak\nSanki katı ipi boynunda duruyor yine.\nÇatlayan uyluğunda büzmüş on parmağını\nDalgacı gülüşlere benzeyen çığlıklarla\nVe bir soytarı gibi barınağa girip\nSıçrıyor kemiklerin şarkılı balosunda.\n\nBalıkçıl darağacında\nSelahattin'in ölüleri\nDansediyor, dansediyor\nŞeytan'un şövalyeleri." + }, + { + "id": 13362.0, + "title": "Gömü", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 6.0, + "poem": "uyuruz ve uykudur Tanrı’nın en hayırlı evladı\nçünkü gece oldumu sokak cüzzamlı bir bakire\nya da bir kabadayı cüsseli mi cüsseli\noysa toplardamardır ev ve incitmez kimseyi\nonarırız evvela üşüyen yerlerimizi ve yağmur\nyakalayamaz bizi, görmemiştir çünkü\nsıcak bir yuva ömründe ve bir nazarlık gibi\nay parlar üstümüzde.\n\npusu atmakla geçer şu daracık ömrümüz\nşımarık bir yırtmaç gibi halden anlamaz tuzak\npeki neye benzer bu, evet anne tarafı tutmak\nkorkaklık olsa da iyi geçer günümüz.\n\nçünkü bir gömüyüz biz bulutların altında\nve bir gömünün peşinde vardır birçok harita." + }, + { + "id": 105167.0, + "title": "Bu Meral Bakışın Ey Per-i Suret", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu meral bakışın ey per-i suret\nÇok açtı bağrımda yara gözlerin\nBilmem huri midir yoksa ki afet\nYakar baktığını nara gözlerin gözlerin\n\nDilden işvelenip mestane süzer\nGamzelerin oku bağrımda gezer\nBir kez iltifatla eylese nazar\nOlur şu gönlüme çare gözlerin gözlerin\n\nEmrah'ı alemde bikarar ettin\nO nihan aşkını aşikar ettin\nAklımı fikrimi tar ü mar ettin\nFitne bakışları kara gözlerin gözlerin" + }, + { + "id": 62998.0, + "title": "Şehri Gezerken", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 7.0, + "poem": "Ya Üç şerefeli, ya Eski Cami, \nYa Sultan Selim, ya Sultan Süleyman, \nGeziyorum burda sabahtan beri, \nSürüklüyor beni tarih ve zaman.\n\nBoş sokaklar, hüzün, vehim, heyecan...\nSanki her şey birden unuttu beni; \nAsesler geliyor işte arkamdan, \nKovalıyor beni bir yeniçeri.\n\nKaçıyorum, şurda ulu bir çınar, \nÖtede yolumu kesen bir konak; \nNe tarafa gitsem beni kovalar, \nUcu topuğuma değen bir mızrak.\n\nNereye yönelsem, kime sığınsam\nKafesler örülü, kapılar kilitli.\nBir mescit, önünde yaşlı bir imam, \nKapıyı çekince o da seğirtti.Şurası bir terzi, şurası berber, \nŞurası bir fırın, şurası kapan.\nBu kadar ahali nereye gider? \nNerede saklanır bu kadar insan? \n\nŞurası havuzlu kahvehaneydi, \nBurada sohbetler, sazlar olurdu.\nBuraya gelince dizim kesildi, \nBen durdum, arkamda bir ayak durdu.\n\nO zaman öğrendim: Meğerse Hünkar\nGelirken, görmeye çıkmış Edirne; \nŞehri gözetleyen karakulluklar, \nArkamdan soruyor: “Burda işin ne? ”\n\nYavaşça arkama döndüm o zaman, \nOmuzumda gördüm bir bildik eli.\nAnsızın silkindim derin hulyadan, \nBen, tarihte eski bir Edirneli." + }, + { + "id": 2293085.0, + "title": "Acı", + "poet": "Cemil Meriç", + "rating": 9.0, + "poem": "Acı, hassasiyetini kabuklaştırıyor insanın.\nÖlmek galiba bu.\nAyrılığa alışmış gibiyim.\nTevekkül, teslimiyet.\nVe heyecanların gün geçtikçe kararan pırıltısı...\n...Alışkanlıkların insanı pestile çeviren çarkı.\nArtık yanarak değil, tüterek yaşıyorum.\nNemli bir tomar gibi.\nKanatlarım her gün bir parça daha ağırlaşıyor.\nGaliba ihtiyarlıyorum..." + }, + { + "id": 68108.0, + "title": "Depo Çavuşu Konyalı Mustafa'nın Şiiri", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 6.0, + "poem": "ağbi, dedi\nbir söz var, \ndilimle yüreğim arasına sıkışmış\nbelki on yıl belki onbeş\ngider gelir\nusumun uslanmayan yerlerine, \nbir şiirinde, dedi\nyazarsan, dedi\nçok makbule geçer\nbelki makbul saymayacağım bu isteğim, \nyazarsan eğer, dedi\nşöyle kocaman harflerle: \nİSYANLARDAYIM, diye\nkepime yazdığım gibi şöyle, \no kepi hep çıkarırız\nne zaman ismin anılsa hanemizde...\nolur dedim be çavuşum, \nyazarız...\nşiir dediğin kimin içindir mustafa?" + }, + { + "id": 48247.0, + "title": "Eski Nisan", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Canımın yongası, sevdiğim, \nBir kaç gün çaldık ilkbahardan\nGeçtik yıllardır özlediğim\nErguvan ışıklı kıyılardan\n\nAşkı sessizlik tanımlar\nGençken tersini düşünürdüm\nAkşamla dönerken geriye dalgalar\nYalnızlığı çırılçıplak gördüm\n\nDurduktu önünde Ege Denizi'nin\nGözleri mayıs bulanığı, \nKuytuluğunda eski evlerin\nDolaştıktı Ayvalığı\n\nEski nisan, her şey gibi, \nKalbim de, rüzgâr da eski, \nÇırpınıp duruyor havada\nYitik anıların kelebeği" + }, + { + "id": 44066.0, + "title": "Sevmek Sevilmek Üstüne", + "poet": "Gültekin Samanoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Çiçek misin, kuş musun; rengin, kokun ve sesin\nVarla yok arasında; hayaldesin düşdesin.\n\nEllerin yeşil ışık, sonrası hep kırmızı; \nSabahlarımda şiir, akşamları bestesin.\n\nGel desem geliversen pür heyecan, pür neş'e; \nAh bir söyleyebilsem: 'eller ne derse desin! ..'\n\nBu çağrı hangi nazı getirmezdi insafa? \nNaz değil o, anladım: çaresiz boş hevesin.\n\nSevmişsin ya ne çâre, böylesi sevildin mi? \n'Sevilmek kâfi' diye, verdiğin karar kesin.\n\nSevmenin, sevilmenin doruğundasın, tamam; \nSevdiğine kul köle, candan sevene nesin? \n\nHayatı kucaklayan doyumsuz yorgunlukla, \nYorgun gönülgözüme inen en son perdesin.\n\nBunca yıl sonrası bu, kırkbir kere maşallah! \nBırak artık bu rüzgâr nasıl eserse essin..." + }, + { + "id": 748.0, + "title": "Sana Geldim", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Yağmurlar içinden ıslandım geldim\nBir kuru değneye yaslandım geldim\nSıcacık çorbana muhtacım inan\nÖlümlerden geçtim uslandım geldim\n\nÜşüdü ellerim üşüdü kalbim\nYaban ellerinde taşlandım geldim\nSanki cehennemdi sensizlik bana\n\nIrmaklar içinden sislendim geldim \nTren yollarında islendim geldim\nKalmadı hevesim kalmadı inan\nYıkandım arındım süslendim geldim\n\nSana geldim sana kucaklarmısın \nBilmemki yeniden bağışlarmısın" + }, + { + "id": 82703.0, + "title": "Siham-ı Kaza'dan", + "poet": "Nef'i", + "rating": 8.0, + "poem": "Gürci hınzırı a samsun-ı muazzam a köpek\nKande sen kande nigehbani-i alem a köpek\n\nVay ol devlete kim ola mürebbisi anun\nBir senin gibideni cehl-i mücessem a köpek\n\nNe gune kaldi meded devlet-i Al-i Osman\nHey yazuk hey ne musibet bu ne matem aköpek\n\nNe ihanetdür o sadra bu zamanda ki anun\nOlmaya sahibi bir Asaf-ı kerem a köpek\n\nHidmet-i devlete sair vüzeradan göreler\nBir fürumaye koca ayuyı akdem a köpek\n\nBu mahlallerde ki Bagdadı ala şah-ı Acem\nArz-ı rumu ede teshir Abaza hem a köpek\n\nSattınız iki soysuz bir olup hanlığı\nKimseyietmedünüz bu işe mahrem a köpek\n\nPaymal eylediniz saltanatın ırzını hem\nYok yereoldı telef ol kadar adem a köpek\n\nHiç hanlık satılır mı hey edebsiz hain\nTutalım olmamış ol fitne muazzam a köpek\n\nSen kadar düşmen-i devlet mi olur a hınzır\nNe turur saltanatun sahibi bilsem a köpek\n\nEhl-i dil düşmeni din yoksulu bir melunsun\nÖldürürlerse eğer can-be-cehennem a köpek\n\nBöyle kalur mu soysuzlar elinde devlet\nnoldu ya gayret-i şahenşeh-i azam a köpek\n\nHak götürdü arabı gitti hele dünyadan\nKim götürse akabince seni bilmem a köpek\n\nFile nacar meger yükledeler tabutunu\nÇekemez cife-i murdarunu adem a köpek\n\nFiller de çekemezse ne acep laşeni kim\nVar mı bir sencileyin div-i mülahhem a köpek\n\nSen soysuz eşek ol Kirliorospu yaraşur\nBindürüp sırtına teşhir edersem a köpek" + }, + { + "id": 216480.0, + "title": "Ah Edeyim (Diyar-ı Gurbette)", + "poet": "Kul Himmet", + "rating": 7.0, + "poem": "Diyar-ı gurbette Cezayir'lerde\nEller bayram etsin ben ah edeyim\nAğ gerdan üstünde siyah tellerde\nTeller bayram etsin ben ah edeyim\n\nKırmızı güllerin dalları yerde\nMevlam uğratmasın kimseyi derde\nYaz bahar ayında bulanık selde\nSeller bayram etsin ben ah edeyim\n\nKırmızı güllerin yanıp tütende\nVirane bahçede bülbül ötende\nSalınıp sevdiğim yola gidende\nYollar bayram etsin ben ah edeyim\n\nKısmet olur ben sılaya varırsam\nSağ selamet hak selamın verirsem\nVadem yeter gurbet elde ölürsem\nÇöller bayram etsin ben ah edeyim\n\nSefil Kul Himmet'im dert bana yeter\nBunca sefalatim sevdiğim beter\nYüce dağbaşında menemşe biter\nDallar bayram etsin ben ah edeyim" + }, + { + "id": 5432.0, + "title": "Herhangibirine Çağrı", + "poet": "Osman Konuk", + "rating": 7.0, + "poem": "İhanetten bir alıntı sağlığınla gelirsin (gelirsen) \nUnutmabeni çiçekleriyle yaralarımı süslersin\n\nUtanılası birşeydir katıksız pembeliğin\nBu yüzden kitaplardan yalnızca ıslık çalmasını öğrenebilirsin\n\nTüm iyiliğin filmlerin iyi bitmesini istemek\nAma bu kente gelirsen unutma beni ara\n\nSana bir çay ve temiz yaralar ısmarlarım\nÖfkem geçer dinle yüzümü sevgiyle bakarım\n\nKimse değil, SENİ YALNIZ BEN ANLARIM" + }, + { + "id": 4310.0, + "title": "Ancak Karıncalara Merhaba Derken Diz Çökeriz", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "başımızın beladan bir türlü kurtulmayışı sevgilim\nbu taralelliliklerle\nusta işi sevişmelerle günde üç dört beş\nkanla canla\ninsan olmanın hakkını vere vere yaşamamızdan\n\nuğradıkları onca bozguna rağmen\nbebek yüzlü düşmanların\nüstümüze üstümüze gelmeleri komiğime gidiyor\nbizim\nancak karıncalara merhaba derken diz çökeceğimizi\norangutanlar bile anlardı vallahi" + }, + { + "id": 52387.0, + "title": "Kaplan! Kaplan!", + "poet": "William Blake", + "rating": 7.0, + "poem": "Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında\nIşıl ışıl yanan parlak yalaza,\nHangi ölümsüz el ya da göz, hangi,\nKurabildi o korkunç simetrini? \n\nHangi uzak derinlerde, göklerde\nYandı senin ateşin gözlerinde? \nO hangi kanatla yükselebilir? \nHangi el ateşi kavrayabilir? \n\nVe hangi omuz ve hangi beceri\nKalbinin kaslarını bükebildi? \nVe kalbin çarpmaya başladığında,\nHangi dehşetli el? ayaklar ya da\n\nNeydi çekiç? ya zincir neydi? \nBeynin nasıl bir fırın içindeydi? \nNeydi örs? ve hangi dehşetli kabza\nÖlümcül korkularını alabilir avcuna? \n\nYıldızlar mızraklarını aşağıya atınca,\nGöğü sulayınca gözyaşlarıyla,\nGüldü mü o, görünce eserini? \nKuzu'yu yaratan mı yarattı seni? \n\nKaplan! Kaplan! gecenin ormanında\nIşıl ışıl yanan parlak yalaza,\nHangi ölümsüz el ya da göz, hangi,\nKurabilir o korkunç simetrini?" + }, + { + "id": 28878.0, + "title": "Ahır Zaman", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "İşidün ey ulular,Ahır zaman olusar\nSağ müslüman seyrekdür,Ol da güman olusar\n\nDanışman okur tutmaz,Derviş yolun gözetmez\nBu halk öğüt işitmez,Ne sarp zaman olısar\n\nGitti beyler mürveti,Binmişler birer atı\nYediğü yoksul eti,içtiğü kan olısar\n\nNe acayip sergüzeştler,Bağrım dolu serzenişler\nDurmaz akar kanlı yaşlar,Aksa gerek şimden gerü." + }, + { + "id": 63195.0, + "title": "Yol", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Buhar oldu şüphe kuluçkaları\nKanım ki sürekli deli çağında\n\nBütün akımların ovası kalbim\nYerle gök arası gelgitler bende\n\nBen de bu denize girdim gireli\nHer mahlûkun sesi arkadaşımdır\n\nGüneştir gölgemin kefili artık\nYelkenim mehtabın dizginindedir\n\nBaşı sensin sonu sen yollarımın\nRuhumun adresi kalbinde saklı\n\nBeni ele veren hicabımdır hep\nSeni dillendiren güzelliğindir\n\nSahip olmadığın neyim kalmıştır\nO inceliğin işgâlindeyim\n\nArdından bu yolun can görünür\nSevdan kan gibidir damarımızda" + }, + { + "id": 53954.0, + "title": "Yiğidi Gül Ağlatır", + "poet": "Ömer Lütfi Mete", + "rating": 9.0, + "poem": "Yiğidi gül ağlatır gam öldürür\nNice namert ava çıksa, tuzak kursa, kurşun atsa; \nYiğidi çökertmezse kahır.\nBir dem yar hüzünle baksa\nBir gönül gözüyle baksa\nYiğidi gül ağlatır, gam öldürür.\nDüşman yılan olup soksa, \nDokuz kavim taşa tutsa; \nYiğidi çökertmez kahır.\nBir dem yar hüzünle baksa, \nBir gönül gözüyle baksa\nYiğidi gül ağlatır, gam öldürür" + }, + { + "id": 399717.0, + "title": "Çiçekler", + "poet": "Kağızmanlı Hıfzı", + "rating": 7.0, + "poem": "Gene al yeşile boyandı zemin\nNakışlandı bin elvana çiçekler\nKalbim irşad oldu gönlüm sevindi\nBir can bağışladı cana çiçekler\n\nYeşillenir budaklanır allanır\nYüzbin renkte noktalanır hallanır\nKimi yeşillenir kimi allanır\nKimi batmış kızıl kane çiçekler\n\nSeher ağladı rahmet elendi \nGüzel gözlerinde yaş danelendi\nÖğle güneşinde fervahelelendi\nAz kaldı eşkimden yane çiçekler\n\nBağrımdaki hançer midir ok mudur? \nBenim derdim çiçeklerden çok mudur? \nİlahi bunların derdi yok mudur? \nBilmem neden güler bu divane çiçekler? \n\nSaf tutmuş namaza kıyam ediyor\nYel estikçe secdesine gidiyor \nSusandıkça ab-ı rahmet yuduyor\nGözün dikmiş ol asmane çiçekler\n\nRuhum kızıl günden kokusun alsa \nGam değil tikeni sinemi delse\nNe zaman sevdiğim seyrana gelse\nSelam söylem o canane çiçekler\n\nMisafirem gölgenizde kalayım \nBir tek yaprağına kurban olayım\nKızmasan koparıp satın alayım\nNe veriyim bu gülşene çiçekler\n\nŞeyda bülbül gül yolunda terliyor\nNaşı nadan goncasını harlıyor\nKarşımızda yıldız gibi parlıyor\nBeni kırdı bir pervane çiçerkler\n\nKibreden kafirin imanı iter \nBu alçak toprakta gör neler biter\nBulur kerameti irşade yeter \nAgah olsa bir lisane çiçekler\n\nAkan derelerin duru suları\nO da deli olmuş çeker huları\nYel ile geliyor hoş kokuları \nCennetten bir nişane çiçekler\n\nSeherde açmağa evdi tezlendi\nGezindi güller otlar izlendi \nHava bulutlandı güneş gizlendi \nYakışır mı bu dumane çiçekler \n\nKimi açmış kimi tomurcuk olmuş \nKiminin derdi var sararmış solmuş \nKimi sergerdan boynu burulmuş \nKimi dönmüş yay kemane çiçekler \n\nKimiler sıcaktan bezmiş soyunmuş \nKimiler gölgede saralmış sinmiş \nKimiler eynine elvan giyinmiş \nHoş geldiniz bu seyrane çiçekler \n\nHayretten sarhoş olmuş bayılmış\nYanağına çise düşmüş ayılmış \nGökteki yıldızlar yere yayılmış \nZiynet vermiş bu cihane çiçekler \n\nKimiler piyale billoru fül fül \nNe güzel yakışır susane sümbül \nKimisi ağarmış kimi kızıl gül \nKimi benzer mor reyhane çiçekler \n\nAşık maşuk misli dolaşır \nKimler pehlivan olmuş güleşir \nAkar sudan her birisi paylaşır \nMinnet eyler bağbane çiçekler \n\nBu da yaza çıkmış nasıl kıyayım \nRuhum koymaz döşüreyim dereyim \nGötürüp desteden yare vereyim \nHangisi ki nazikane çiçekler\n\nAşk nedir bilmeyen çiçeye ne der\nÇiçeyin kokusu canane gider \nDurmaz gece gündüz ağlar zikreder \nİnanmıştır ol Rahmane çiçekler \n\nÇiçek ağlar naşilerin destinde \nÖlüm haktır civan canın kasdinde \nDostum gelsin mezarımın üstünde\nYaran yoldaş beni sana çiçekler \n\nBen HIFZI'yım sular gibi çağlarım \nAşk oduna yüreğimi dağlarım \nDahi bundan böyle durmaz ağlarım \nTaki göz yaşımdan kane çiçekler" + }, + { + "id": 23963.0, + "title": "Od", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 6.0, + "poem": "Yazdan kalma günler getirirsin kara kış içinde \nBir serçe dala konar gibi güzel her söylediğin\nDon vurur kırağı çalar evrenimi\nYüz güvercin pırr demiş uçmuş gibi ürkerim her gidişinde\n\nKulağımı çınlatan, aşımı kotaran, söküğümü diken\nOd düşer su serpersin içime\nŞaşırsam seni duyarım \nDeniz kıyılarısın ağustos güneşinde" + }, + { + "id": 41542.0, + "title": "Aldanma", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Aldanma cahilin kuru lafına \nKültürsüz insanın külü yalandır..\nHükmetse dunyanın her tarafına \nArzusu hedefi yolu yalandır..\n\nKar suyundan süzen çeşme göl olmaz \nGül dikende biter diken gül olmaz \nVız vız eden her sineğin bal'olmaz \nPeteksiz arının balı yalandır..\n\nİnsan bir deryadır ilimle mahir \nİlimsiz insanın şöhreti zahir \nCahilden iyilik beklenmez ahir \nİşlediği amel hali yalandır.. \n\nCahil okur amma alim olamaz \nKamillik ilmini herkes bilemez \nVeysel bu sözlerin halka yaramaz \nSonra sana derler deli yalandır.\nAşık Veysel Şatıroğlu" + }, + { + "id": 21718.0, + "title": "Yurdum Benim Şah Damarım", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 7.0, + "poem": "Engereğin dişlerine işledim,\nAğu dişlerine\nOluklu, çentik...\nVe vurgun,\nGözleri bir çift cehennem\nBurnuna kan tütmüş\nPars bıyığına...\nDağın pulat yüreğine işledim,\nŞimşeğin masmavi usturasına\nSevdanı usul-usul\nSevdanı mısra-mısra\nLo ben seni hapislerde sevmişim,\nBen seni sürgünlerde.\nYurdum benim şahdamarım...\n\nYücende buzul\nVe kar,\nMaviş dağ tavşanları\nGün vuranda alaran\nZemheri yılanları\nVe yakut bir hışımla\nÖyle çakılan\nSonsuzluğun yakışığı kartallar.\n\n....................\n....................\nBaşım gözüm üstünesin\nSuskum, avazım üstüne...\nAdından başka silah\nYazgından başka günah\nDaha yazmamış\nHiçbir gizli dosyada\nHiçbir açık kitapta.\n\nPeşinde azgınları\nKanlı paranın\nYani Doların itleri,\nAltın, Sterlin kurtları\nVe petrol Nemrutları\nVe kurşun Yezitleri...\n\n....................\n....................\nKaçgunda, kaçakta\nCan havlindesin...\nVe çocuk ölüleri\nParçalanmışlar\nDaha süt kokuyorlar\nVe anne ölüleri\nİncecikten, gencecikten\nAçık hepsinin gözleri.\nHalkım benim\nAskıda çığ..." + }, + { + "id": 1297201.0, + "title": "Ceylan", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 7.0, + "poem": "Afsunlu şey: nasıl seçilen iki sözcük hiç \nsenin bedenin kıpırdanırken içinde titreşen \nkatıksız uyağın armonisine erişebilir? \nAlınından dal ve lîr tırmanır, \n\nve yüzünün her tarafı benzetmelerle geçer \naşk şarkıları arasından, sözleri bir gülün \ntaç yaprakları kadar hafif, kitabını bir yana atmış \nbirisinin yüzünde dinlenen ve gözlerini kapatmış: \n\nseni görmek için: sanki her bir ayak tüfek gibi \nsıçramalarla yüklenmiş, fakat ateş etmeden, senin \nboynun başını tutarken kıpırtısız, dinleyerek: sanki, \n\nayırılmış bir yerde yüzerken, \nbir kız, yaprakların hışırtısını duyar, ve dönüp bakar: \norman gölcüğü yüzüne yansımış. \n\nRainer Maria Rilke\nTürkçeye Çeviren: Vehbi Taşar" + }, + { + "id": 29278.0, + "title": "Ağıt", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 7.0, + "poem": "İlk bu sabah\nİlk bu sabah göğü görmedim \nİlk bu sabah kayısı çiçeklerini\nHüzün ilk kez konuk gibi gelmedi\nEfendim, ev sahabım \nKaracamı suya indiremedim\nŞahanım uçurdum döndüremedim\nDağlar \nEnikli kapılar kitlendi\nTaş avlular sustu\nİlk kez bekledim ölümü \nDostu bekler gibi bekledim\nDağlar\n\nBenim acım acıların beyidir \nCanıma bir doru kısrakla gelir\nÖfkeyi sabırda eritir\nUmut yer\nSuyunu gözümden içer bir zaman\nDağlar of dağlar" + }, + { + "id": 1951503.0, + "title": "Sen Gittin", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 6.0, + "poem": "rüzgârın şarkısı dindi\nsilindi ışıltısı akağaçların\nbir karanfil daha düştü intihar akşamına\nsen gittin\n\nartık sonsuzca gittin\nhangi hatmi açar artık bu kentin parklarında\nörselenmiş yüreğinde gecenin\nalıp gittin beklemeleri de\n\ngittin\nhangi dingin uykuda seninle giden\nhangi düş avutacak yastığımda unuttuğun geceyi\nbir bıçak kırıldı içimde\ney aşk\nkoru beni\n\nyeniden başlamalar kapatsın kapıları\nçeksin perdeleri alışkanlıklar\nödenecek ne kaldı\naşka\n\nah, yürüsem\nbütün sokaklarını yürüsem ay ışığının\nbütün kederleri denize giden" + }, + { + "id": 1296892.0, + "title": "Göçmenin Sitemi", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 7.0, + "poem": "Ekmeğimi kazandım ve tükettim sizler gibi.\nBir doktorum ben, doğrusu: bir doktordum.\nSaçlarımın renginden mi şeklinden mi burnumun\nBir gün evsiz barksız ve aşsız kodular beni.\n\nBir yastıkta yedi yıl kocadığım kadın\nYanağımı yanağına elimi kucağına vererek\nKurtuldu benden gerekçe göstererek\nSiyah saçlarımı önünde yargıcın.\n\nBen ama geçtim geceleyin bir ormandan\n(Yanlış bir anne tarafından doğurulmuşum)\nBir ülke arayarak dışlamayan bizleri.\n\nFakat hangi kapıyı çalsam\nUtanmaz diyerek çevirdiler geri\nBen utanmaz değil: mahvolmuşum." + }, + { + "id": 94165.0, + "title": "F....s. O....d'e", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 6.0, + "poem": "Sevilmek mi? -öyleyse bırakma yüreğini\nŞimdiki yolundan ayrılmaya.\nOlduğun herşeyken şimdi, \nOlmadığın şey olma.\nBöylece kibarlığın, lütfun, \nAşkın güzelliğin, sonsuz bir\nÖvgü konusu olacak yeryüzünde, \nve aşk-basit bir görev." + }, + { + "id": 48819.0, + "title": "Ali Kemal'e", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 8.0, + "poem": "(ziya Gökalp Malta'da sürgünde iken, Ali Kemal'in yazdığı\ndüşmanca yazılara bu şiirle cevap vermiştir.) \n\nBen Türküm! diyorsun, sen Türk değilsin! \nVe İslamım! diyorsun, değilsin İslam! \nBen, ne ırkım için senden vesika, \nNe de dinim için istedim ilam! \n\nTürklüğe çalıştım sırf zevkim için, \nUmmadım bu işten asla mükafat! \nBu yüzden bin türlü felaket çektim, \nHiç bir an esefle demedim: Heyhat! \n\nHatta ben olsaydım: Kürd, Arap, Çerkes; \nİlk gayem olurdu Türk milliyeti\nÇünkü Türk kuvvetli olursa, mutlak, \nKurtarır her İslam olan milleti! \n\nTürk olsam olmasam ben Türk dostuyum, \nTürk olsan olmasan sen Türk düşmanı! \nÇünkü benim gayem Türkü yaşatmak, \nSeninki öldürmek her yaşatanı! \n\nTürklük, hem mefkurem, hem de kanımdır: \nSırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil! \nTürklük hadimine 'Türk değil! ' diyen\nSoyca Türk olsa da 'piçtir', Türk değil!" + }, + { + "id": 52342.0, + "title": "Sinirler", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 6.0, + "poem": "tiklerim tutmuş çarşafın altında\ngüneş ışığıyla tekrar yüzleşmek\nharbiden\nberbat bir\nşey\nneon ışıkları yanıp da\nçıplak kızlar barın\nüstünde\nhırpalayan müzikle dansettiğinde\nşehri daha çok\nseviyorum\nçarşafın altında düşünüyorum\ntarih\nsinirlerimi\nyıpratıyor\ninsanlığın en hatırlanası derdi\ngüneş ışığıyla tekrar\nyüzleşme cesaretidir\naşk iki yabancının tanışmasıyla\nbaşlar.\ndünyayı sevmek \nimkansız.\nyatakta kalıp\nuyumayı\nyeğlerim\nserseme dönmüşüm \ngünlerle sokaklar ve yıllarla\nçarşafı\nboynuma çekiyorum\nkıçımı duvara\nveriyorum\nsabahlardan kimsenin etmediği kadar\nnefret\nediyorum" + }, + { + "id": 244941.0, + "title": "Hatırlamak Üzerine", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Gerçeğin hayâlden en bariz farkı\nUzağa atarsın, yakına düşer...\nÖyle günler, öyle simalar var ki\nUnutmak istersin, aklına düşer.\n\n19.4.1985\n(Beşinci Mevsim)" + }, + { + "id": 77666.0, + "title": "Suzinak", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 8.0, + "poem": "aşksız geçen günleri düşmeli ömürlerden\nakşamın buğulu yorğunluğunda\ngözlerinin ormanındayım yine\nbir suzinak şarkıya kurulmuş bütün saatler\ngünlerdir peşim sıra susmak bilmiyor\nertelenmiş hüzünler dolaşıyor ayaklarıma\nkantlanıp uçuyor bütün sevinçler\n\nbu şehrin en tenha yeri kalbimdir şimdi \nen güzel yeri çiçekçileri\nbir demet nergiz aldım sana getiremedim\nbugün newroz'du, oturdum hevalno'yu dinledim\ntenimde bir ateş yandı günboyu\n\nbiliyorum seni sevmek yeni yalnızlıklardır\nuzayıp giden bir çığlık, ince bir sızıdır\nyoksa ömrünce borçlu kalırım aşka\nseviyorum, seviyorum başka seçeneğim yok\nyedeğimde yeni acılarım var, öderim diyetini\nyeni yazgılar bulurum belki, şiirlere vururum kendimi\nbaşımı kitaplara yaslarım\ntoplarım şarkılardan yasadışı aşkları sürerim alanlara\n\nseviyorum\nbaşka seçeneğim yok \nyeter sınama beni." + }, + { + "id": 45194.0, + "title": "Hicran Rüzgârı", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Hicrân rüzgârıyım, işkence seli\nKuşandım sevginin intizârını\nMecnun, yüreğine saldığım deli\nBitmeyen bir aşkın ihtirâsını\n\nHicrân rüzgârıyım; alevden tahtım\nBenliğim hasretle büyüyen bebek\nKerem'i Aslı'nın 'âh'ına yaktım\nKanatlarım ateş saçan kelebek\n\nHicrân rüzgârıyım; ellerim kanlı\nYağmur oldum, şimşek gibi parladım\nFerhat, dağı yaran bir delikanlı\nEmrah'ı Selvi'ye müptelâ kıldım" + }, + { + "id": 49664.0, + "title": "Veda", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Bu şehirden gidiyorum \nGözleri kör olmuş kırlangıçlar gibi \nGururu yıkılmış soyatlar gibi \nBu şehirden gidiyorum. \n\nİnsanlar taş gibi bana yabancı \nAğaçlar bensiz hüküm giyecek bulvarda \nBir tanbur bir yalnızlığı anlatıyorsa \nO ışıksız pencereden \nBen onu duymuyor gibiyim \nBir ağaç ölüyorsa kapınızın önünde \nBen onu bile duymuyor gibiyim. \n\nBu şehirden gidiyorum \nGömerek geceyi içime \nSabahın hüznünü beklemeden \nGidiyorum bu şehirden." + }, + { + "id": 36283.0, + "title": "Bir Nevi Otuzüç Yaş Şiiri", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "Artık kısa pantolonlu çocukları\nGençlik parkına götürmüyorlar\nVe anneler trafik lambalarında köylü değiller o kadar\nLocadaki farelerden bile kemirgen\nGişeci kadın nur sinemasında\nEn sevdiğim karate filmi\nTek kollu kahramanımızdı vang yu\nVe ondan çok kollu doğmuştu bruce lee\nKi genç yaşta kaybettik kendisini\n\nUlan falkonetti seni bir elime geçireceğim var ya\nElektrikler kesilir zengin ve yoksul’un tam ortasında\nVe’nin tam üstünde yani\nHassiktir dense de derinden yurttaşın\nElektrik idaresindeki yurttaşa ne o yurttaş\nZırpa pırta elektrik kesiliyor\nDiyebilesi yoktur ki\n\nBİRTEK KOKUDUR GEÇMEYEN ZAMANLA\nHER DUYULDUĞUNDA\nBİRAZ DAHA KESKİNLEŞEN\n\nO zaman amerikan arabaları bizim evin önünde\nDolmuş eylerken caddeyi\nÜmit besen de film yapar niye yapmasın ki furyadır bu\nAma seyretmek suça giriyor canım annem\nZaten bu yumurtalı sandöviçlerle\nKesin kovarlar bizi ki\nKorkarım her şiire konuk olacak\nMahur bir otlupeynir kokusu süreyya sinemasında\nMübarekler pikniğe gelmişler\nHayır benim kokoş teyzem\nMübarekler hakkari’ den gelmişler\n\nOkul bitimlerinde çamsakızı ağlamalar yok artık\nFiliz beni unutma ki hakkari\nUnutulmaya müsait bir yerdir\nMektup yaz yoksa çok kurak geçecek bu yaz\nHep saklayacağım hatıra defterime yazdığın\nYazının yanındaki kan damlayan kalbi\nSeni seviyorum filiz\nYemin et! bak vallahi! \n\nYok artık bu kendini şaşırmış\nKendi edasını kendisi bozan cümleler\n\nNiyazi’nin kısalığı uzunların problemi\nAynı zekanın sırasında oturuyoruz\nBozkırımın çilli çocuğuyla avukat oldu sonra\nKimin neresine değer bu nostaljik kırıntılar\nHerkesin sandık odası kendine gizemli\nAma kolejli çocuklar nasıl sevişiyor\nVe kızlar yine kolejli onlarda ve taş gibi\nBu kız varya insanın sevgilisi olsa\nUyku tutmaz adamı\nAma rüyasında başka bir lavuğa vermesin hesabı\nYükseliş’in tuvaletinde kız resmen düşük yapmış\nTabii fevzi de yok\nHepimizin bayıla bayıla yuttuğu\nKolejli çocuk yalanlarını söylesin\nOna kalsa artık sevişmese de olur\nBütün okulu getirip götürmüşlüğü var\nDüzliseliliğimize cintonik içiyoruz\nParalı palavralarıyla fevzi’nin\nKolejliden darbe yeme işi ilerideymiş\nO zaman bilmiyoruz tabii\n\nHaluk o zaman araba sahibi\nKi biz bisiklet kavgası yapmaktayız daha\nAğbim mustafa’yla\nE tabi mobilya dükkanı beş katlı olunca\nOlsu yakışır kardeşime ki bazı tandır ısmarlıyor\nSiteler dükkana gidince\nNerden baksan kolası ayranı filan\nEpey para tutuyor konyalı’dan et yiyorsun kolay değil\n\nAh pınar! diye girmeli o sokağa\nEy kalçası kendinden güzel kendinden bağımsız insan\nO kotu giyiyorsun ya senin değil\nBizim üstümüze\nYapışıyor\nKi levis o zamanherkeste yok\nBiz yerli malı dandik kotu\nÇamaşır suyuyla amerikanlaştırıyoruz o devir ve\nBir konvers almışım elden düşme ağlaya sızlaya\nBabaannem hiçbir marka bilmiyor \nBu pırtıkları mı aldın diyebiliyor konversim hakkında\nVe bir de filiz vermiş pınar’ın annesi bak sen\nVe kader ve songül ve nazire\nVe şu anda adını sayamadığımız\nDiyarbakır mantalitesinin kız çocukları\nYakantop en erotik eğlencedir bize\n\nAh be melike geçme burdan çekirdek çitleye çitleye\nBiliyorsun fena oluyor yakan topun\nAteşli kısmı sen gelince\nAnnesi kuaför ya deli ediyor melike mahalleninistediği zaman fön çekemeyen kızlarını\n\nSENİN GİBİ GÜZELİNİ BİR DAHA\nGÖREMEYECEĞİMİ BİLSEM\nNE ARTİSTİ BE\nKAPINA MENTEŞE OLURUM\n\nBiliyorum aradan yirmi yıl geçti\nBilmiyorum hangi manasız adamlarla seviştin\nBiliyorum çok geç oldu kalkacağız bu dünyadan\nAma seni seviyorum melike\nBu şiire biryerde rastlarsan mutlaka beni ara\n\nBaşak dediğin dünyanın en genç orospusu\nSokaktan geçen saçının arkası uzun çocuğu kesiyor\nBenim elimi tutarken ki orta ikide henüz\nBen lise birdeyim ki saçlarımı ortadan ayırmaya\nCesaretim yok daha\nSeni seviyorum diyor yalandan\nVallahi bak diye and veriyor sahtekar\nVe sahtekarlık benim küçük aşüfteme o kadar yakışıyor\nVe ben kadınların sahtekarlıklarına inanmaya\nÖyle erken bir yaşta başlıyorum ki\nBiliyorum gülücüğünde tüm erkeklere yer var\nBaşak’ın\n\nAma gel gör ki ben o zaman\nBöyle entelektüel bakmıyorum hadiseye\nTabii diyorum oğlu sende\nBu burun olduğu müddetçe\nVe skoda bacak durumun düzelmedikçe ki\nHerşeyin ameliyatı var bunun yok\nHiçbir kızı tümüyle çıplak göremeyeceksin\nPeki saçlarımı ortadan ayırsam? \nGitmez olum manyaklaşma senin kafan üçgen\nO vakit doğumgünü partisi yapmaktır tek çare ki\nBu sene benim üçüncü doğuşum olacak bu\n Ota boka parti veriyoruz dans ederken ilhan\nBir bacağını sabit tutacaksın akabinde tak\nBacağın kızın iki bacağı arasına sızıyor iyi mi\nÖnce müzük eye of the tiger yeni çıkmış\nVe bittabii sade kola içiliyor o zaman kızlarla\nOrtamda içki varsa zaten büyük hadise\nDaha kabız zamanlarımız o zaman, o da şundan\nHani pederden gizli tuvalette sigara içmeler sırasında\nE malum tuvaleti frost oluyor\nSigara zayi olmasın sebebi o soğukta\nUzayan tuvalet seansları kabız etti netice\nPeki hep mi tuvalet ihtiyacı\nİclal yengenin yemekli gecelerinde\nAz ye hayvan gören de\nSeni evde aç bırakıyoruz zanneder\nAma bu börek değil be kardeşim başka bir şey\nEcevit diyor naif amcam bu işi götürür kadrosu var\nDemirel’in yok mu\nKoskoca demokrat parti tecrübesi var\nEcevit erbakan’la işe girerse sonu olur bence\nBen onu demiyorum kardeşim diyor necdet amcam ki\nO ağbeysine kardeşim dediğine göre kesin hır çıkacak\n\nAllahım ne çok aktif siyaset bu\nPasif insanların hayatında\nKaç hükümet düşürdü kaç devrim yaptılar\nTavuk etli rakı sofralarında küçüklüğümün\nBu kadar sever misin memleketi? \nAl! Şımardı işte! \nHadi gel dee hala mı demirel geyiğine girme\nO zaman demirel başbakan olarak var ve\nSpor yaptığına dair hiçbir emare yok\n\nYok artık o rakı sofralarındaki\nUmutlu umutsuzluk\nHep parayı buldun bulamadın muhabbeti şimdiki\n\nSülün abla senin kıymetini o astsubay bimez\nPerdenin aralığında görmedi ki seni\nEvlendiniz sen de lök diye soyundun\nKostüm zorlama ışık berbat\nHiçbirşey sahiden olmuyor\nAma bizim filmimiz öylemiydi seninle\nYatardık sotaya pencerenin önüne\nÜrpertir soğuk gece şehvet neyse işte\nSenin odanın ışığı yanar\nNasıl çapkın yüzlük bir ampul\nİlk gülme efekti belirir gecede\nHemen susturulur kıkırdayan bizzat gece tarafından\nBir an kaybolur odanın kırsalında\nOyalanırsın on saniye kadar\nDerken bir dönersin ki bizim perde aralığına\nAllahım sutyen katına! \nVe sülün bir beyaz sutyendirergenlik çağımın adı\nHani senin assubayın görmediği bile\nHani o gerdek karanlığında alelacele çıkarıp\nYastığın altına tıkıştırdığın\nBen sende kadın meselesini sevdim biliyor musun\nŞimdi bırak bu ayakları diyeceksin\nAma samimi söylüyorum\nSenden öğrendim tenimde kadın ne iş yaparmış\nEyvah dedim ben şimdi hep bundan isterim\nEteği de mi çıkardın\nYokcanım bu kadarına dayanmaz\nUzayan sokağın abazanları\nİşte düşleri de gerçeği de öldürecek kadar soluk\nVe bir son yazısı kadar sevimsiz gecelik\nÖrttü meselenin üstünü.\nYani demem o ki sülün ablam\nBiz bilirdik kıymetini\nAssubaya verdiler o başka\n\nBir fiyakayla geldiler seni istemeye\nO zaman sıteyşın reno yeni çıkmış\nBagaj kısmında çocuk taşımak marifet o zaman\nİşte besili papyonlu bir yeğeni oraya çıkarmışlar\nSen de bizim arabanın kafa sallayan köpeği ol misali\n\nGittin netice\nSıteyşın bir kederle\nBir daha ne senin kıymetin bilinir\nNe de biz yatabiliriz herhangibir kimseyle\nSenin beyaz sutyenin olmadan...\n\nYok artık kaldırımlarda çekirdek çitleyip\nAyıp şeyler konuşan mahalle çocukları\nTeknoloji diyorlar bilgisayar internet şu bu\nEğer geçmemişsen\nİnteraktif bir kahve muhabbetinin eleğinden\nSenden bibok olmaz açık söyleyeyim\nYalanı yüzde görmek gözde tanımak dolanı\nDiye bir şey vardı ki çetleşmelerde bulunmaz\nYok artı subayevlerinin\nSalkım tadında dizilmiş bahçelerinden\nGül çalan varoş romantikleri\nKurutup karşılıksız aşklarına vandallayan\nÇağla çalmaya gider mi insan babasıyla\nTam dallas’ın oynadığı saatte ki o saatte\nApartmanı götürsen kimsenin ruhu duymuyor\nEee kolay mı olum lusi’ye rey amcası kaymış\nGerçi o sıra amcası olduğunu bilmiyor muş\nAma olsun netice değişmez\nIslak çağlalar cepleri nemlendiriyor ya\nNasıl bahar oluyor anlatamam\nVeya kırmızıyla daha dün tanışmış bir kiraz tanesinin\nKi cennetin afişi bir gün yapılacaksa\nMutlaka bu kiraz tanesi de bulunmalıdır\nAğza getirdiği bayram sabahı ekşiliği\nBen seni denedim demiştin ya yeter mi sana\nHala utanırım hatırladıkça\nHani kendi kirazlarım dururken\nSenden istemiştim de hani....neyse utandım yine.\n\nYok artık golf sahası ki\nKalın duvar dikenli tel ardından izliyoruz\nElin amerikalısının bizim mahalledeki golf maçını\nTam yirmi yıl golf sahasının kıyısında oturdu ama\nGolfün nasıl oynandığını hala bilmez mahalleli\nBazan aralardan kaçak sızmalar yapardık\nHani gelincik toplama hesabına\n\nVE ANCAK BENİM ÜLKEMDE\nKOVALAR ÇOCUKLARI BEKÇİLER\nÇİÇEK TOPLUYORLAR DİYE...\n\nhele bir de golf topu bulduk mu tamamdır\nlan oğlum bu topla ne oynuyor bu kerizler\n\nsonra kaldırdılar dikenli telleri\naçıldı halkımın parkı halkıma\nama bir daha\nasla\ngelincik bitmedi orada\nbu da kıssamızın acıklı hissesi\nbizde faiz yok\nhata payı veriyoruz...\n\nve sevmeyi ne çok severdik\nkızları, memleketi\nve faşistlerden ne çok nefret ederdik\nfaşist dediğin de kurtlu murtlu\nelmanın öbür yarısı işte\ndaha sümüğümüz pantolonumuzda kurumamış\nelimizde leo huberman sosyalizmin alfabesi\nçeviriyoruz geleni geçeni\nhoop nereden geliyorsun bilader\nsağcı mısın solcu mu\nben hiçbirşeye karışmıyorum ağbi\nyıkın bu ipneyi ot bu! \n\nromantik şiddet diye bir şey verdı yok artık\nşiddet öküzleme bir şiddet işte\n\nHERKES KATİL OLDU SONUNDA\nOYSA BİR ARA\nBAZILARI KAHRAMANDI.\n\nKim sallar bu kağıt yokluğunda\nÇok bölümü tuvalet kağıdına yazılmış şeyleri\nÇünkü akasyalar da yok artık\nNasıl açardı bir orospunun\nOrasını burasını açması gibi\nBahardan önce gelip baharı çekiştirir gibi\n\nAkasyalar\nYazlık sinemasında ömrümün\nAfişi olmalıdır çocukluk bölümünün\nZaten iyi insan bir sevdiği artisti unutmaz\nBir de akasyaları\nEğer ki çocukluğuna açmışsa\nYenir de o biliyorsun\nOndan sonra ne zaman bir kız elini tutsa\nHatırlarsın tadını\n\nNeyse geç oldu ağbiyciğim\nŞimdilik bırakalım\nİstersen bırakma kağıt bitti zaten\nAma ömür bu hep yazmaya sebep\nNasılsa devam edeceğiz\nYazmaya.\nYaşamaya.\n\n 3-4aralık'99, nürnberg-berlin" + }, + { + "id": 35361.0, + "title": "Mahzen", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Çevir gözlerini içimden yana \nSırrını saklayan mahzeninim ben\n\nUzat umutlarını düşlerime dek \nHiç birşey değil hep seninim ben\n\nBu yazgı bizlerin ortak ülkesi \nHüznün sevincin ve güveninim ben\n\nToprağım güneşim mevsimim sensin \nSuyunum havanım ekmeğinim ben\n\nBirlikte uyandık aynı uykudan \nÖncen, sonran, eskin ve yeninim ben\n\nSeninle ilgimiz bir heves değil \nİyi bil neyimsin benim, nenim ben" + }, + { + "id": 27943.0, + "title": "Altın Destan", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 7.0, + "poem": "I\n\nSürüden koyunlar hep takım takım\nAyrılmış, sürüde kalmamış bakım; \nAsmanın üzümü dağılmış; salkım\nOlmak ister, fakat bağban nerede? \nGideyim, arayım: çoban nerede? \n\nII\n\nYüce dağlar çökmüş, belleri kalmış,\nCoşkun ırmakların selleri kalmış,\nHanlar yok meydanda, illeri kalmış,\nDüşenler çok ama, kalkan nerede? \nGideyim arayım: Hakan nerede? \n\nIII\n\nTürk yurdu uykuda ey düşman sakın! \nUyuyan ülkeye yapılmaz akın.\nTan yeri ağardı, yiğitler kalkın.\nBakın yurd ne halde, vatan nerede? \nGideyim arayım: yatan nerede? \n\nIV\n\nHerkesin gözünde vatan öz yurdu,\nÇitlerin yağısı, derenin kurdu,\nYad iller, Turan'da hanlıklar kurdu,\nTuran'dan yadları koğan nerede? \nGideyim arayım: ogan nerede?" + }, + { + "id": 6873.0, + "title": "Ah Ulan Rıza", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Neden halâ gelmedi, yoksa\nSaati mi şaşırdı bu hıyar? \nGerçi hiç saati olmadı ama\nEn azından birine sorar.\n\nCebimde bir lira desen yok, \nMadara olduk meyhaneye! \nAh eşşek kafam benim, \nNasıl da güvendim bu hergeleye! \n\nGelse, balığa çıkacaktık, \nNe çekersek kızartıp birayla yutacaktık. \nKafamız tam olunca, şarkılar döktürüp \nEnteresan hayâllere dalacaktık. \n\nBu sandalı geçen hafta denk getirip \nÇalıntıdan düşürdük. \nArkadaşlar ısrar etti, \nBiz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük. \n\nSaat sekizde gelecekti, \nBana birkaç milyon borç verecekti. \nYoksa o nemrut karısı kaçtı da \nOnun peşinden mi gitti? \n\nEğer öyleyse yandık, \nGudubet gene yaptı yapacağını! \nGeçen sene de merdivenden itip \nKırmıştı Rıza'nın bacağını. \n\nAbi, kadında boy şu kadar; \nKalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak! \nKorkuyorum, bir gün ya kendini asacak, \nYa horlarken Rıza'yı boğacak! \n\nBak, şimdi acıdım, aşkolsun adama, \nBen olsam, vallahi baş edemem! .. \nHele beş tane velet var ki boy-boy, \nAllah'tan düşmanıma dilemem! \n\nAslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur, \nHerkesin suyuna gider. \nYoksa, kalıba vursan hani, \nTek başına on tane adam eder! \n\nBir keresinde, hiç unutmam \nÜç-beş zibidi haraca dadandı; \nRıza, sandalyeyi kaptığı gibi \nHerifleri hastaneye kadar kovaladı! \n\nAynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik, \nAynı kafadaydık. \nOrta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu, \nBiz, başka havadaydık. \n\nAynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır, \nAynı takımı tutardık. \nFener'in her maçına iddialaşıp \nMillete az mı yemek ısmarladık! .. \n\nBir tek askerde ayrıldık, \nBana Bornova düştü, ona Gelibolu. \nDöner dönmez evlendirdiler, \nEn büyük salaklığı da bu oldu! .. \n\nBense hiç düşünmedim, zaten param yoktu. \nHep tek tabanca gezdim. \nBenim beğendiğimi anam istemedi, \nOnun gösterdiğini ben sevmedim. \n\nNeyse, bunlar derin mevzu... \nAnlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek. \nUfaktan yol alayım \nAnam evde yalnız, şimdi merağından ölecek! .. \n\nGittim, vurup kafayı yattım; \nRüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini. \nNe bilirdim, yolda kamyon çarpıp \nHastaneye kavuşmadan can verdiğini! .. \n\nVay be Rıza! .. \nSonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine! \nDün, boşuna günahını almışım, \nNe olur, kızma bu kardeşine! \n\nÖğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler \nNe kolay söylediler! \nSanki dev bir taş ocağını \nKökünden dinamitleyip üstüme devirdiler! \n\nAh dostum... o kocaman gövdene \nO beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler? \nO zalim tabutun tahtalarını \nSenin üstüne nasıl böyle çivilediler? \n\nYani sen şimdi gittin, yani yoksun, \nYani bir daha olmayacak mısın? \nYani bir daha borç vermeyecek, \nBir daha bira ısmarlamayacak mısın? \n\nPeki, beni kim kızdıracak, \nKim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak? \nPeki, beni bu köhne dünyada \nSenin anladığın kadar kim anlayacak? \n\nUlan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa, \nNe acayip şeyler yapacaktık... \nTotoyu bulunca dükkân açacak, \nAdını Dostlar Meyhanesi koyacaktık. \n\nTalih yüzümüze gülecekti be! .. \nKarıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık. \nHafta sonu iki yavru kapıp \nBoğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık! \n\nAh ulan Rıza... bu mahallenin, \nNesini beğenmedin de öte yere taşındın? \nAra sıra gıcıklaşırdın ama inan ki, \nBenim en kıral arkadaşımdın! .. \n\nAh ulan Rıza... ben şimdi, \nBu koca deryada tek başıma ne halt ederim? \nSenden ayrılacağımı sanma, \nBir kaç güne kalmaz, ben de gelirim! .." + }, + { + "id": 399729.0, + "title": "Düşer Mi", + "poet": "Kağızmanlı Hıfzı", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir yarki bir yarı sevse\nVarıp ağyara düşer mi\nCefakeş bülbül-i şeyda\nGonca gül hara düşer mi? \n\nBulunca gamı kayguyu \nYitirdim şirin uykuyu\nKestik can bağından suyu \nBahçemiz bara düşer mi? \n\nMecnun misli hasret kalan \nKerem gibi olur talan \nGarip teki murad alan\nAh edip zara düşer mi? \n\nAşkın badesi dolmasa\nİçen sararıp solmasa \nYar candan serin almasa\nPervane nara düşer mi? \n\nHer sevda serime konmaz\nAşkım cehennemdir sönmez\nBen dönsemde gönül dönmez\nDönmek dindara düşer mi? \n\nBen çekeyim cevr ü cefa\nSenin olsun zevk ü sefa\nHani ahdin ey bivefa\nBu kar dildara düşer mi? \n\nGel zulmünden eyle hazer \nHey muhanned kıl bir nazar\nHer kes al giyinmiş gezer\nHIFZI'ya kara düşer mi?" + }, + { + "id": 45899.0, + "title": "Bi Damlacık", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Duru bir yeşildi ortalık\nAkşam güneşi kırılmış bir mızrak boyu\nVe çocuk sesleriyle iniyordu ışık,\nAğlarda sanki dargın bir kılınç balığı\nPullarını döküyor üstüme\nBir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir\nBelki de anmak için\n bi damlacık bir sessizliği" + }, + { + "id": 52603.0, + "title": "Az Yaşadıksa da", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben kibriti çaktığım zaman \nHersey kırmızıydı yüzün olarak\nBen kibriti çaktığım zaman\nÇünkü her yüz bir memlekettir\n\nBen sigaramı yaktığım zaman\nÇünkü her sigara bir kelimedir\nBen sigaramı yaktığım zaman\nGüz günleriydi bir şarkı olarak\n\nBir güvercin ben öldüğüm zaman\nNice hüzünlerden yaprak yaprak\nBir güvercin ben öldüğüm zaman" + }, + { + "id": 2239399.0, + "title": "Bu Demir Divriği Dağlarından", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 10.0, + "poem": "Bu Demir Divriği Dağlarından\nBen Söktüm Ulan Ben Söktüm\nBu Namlu Divriği Demirinden\nBen Döktüm Ulan Ben Döktüm\n\nBu Ak Bileklerde Bu Kapkara Kelepçe\nBen Dövdüm Ulan Ben Dövdüm\nBen Dövdüm Ateşlerde Bu Kelepçeyi\nBu Biçimi Bu Demire Ben Verdim\n\nYıkılır Bu Düzmeceler Yıkılır\nKöprüler Kurulur Aydınlıklara\nGelir Bir Gün Kaşla Göz Arasında\nEn Gizli Tomurcukların Ucundan Gelir" + }, + { + "id": 82712.0, + "title": "Deneme", + "poet": "Ziya Paşa", + "rating": 8.0, + "poem": "İkbâl için ahbâbı siâyet yeni çıktı\nBilmez idik evvel bu dirâyet yeni çıktı\n\n(Yükselmek, iyi bir mevkiye gelmek için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı, önceleri bu beceriksizliği bilmezdik, bu da yeni çıktı) \n\nSirkat çoğalıp lâfz-ı sadâkat modalandı\nNâmus tamam oldu hamiyyet yeni çıktı\n\n(Hırsızlık çoğalıp sadakat sözü moda haline geldi, namusu bitirdik, hamiyet yeni çıktı) \n\nDüşmanlara ahbâbını zemm oldu zerafet\nDildardan ağyâra şikâyet yeni çıktı\n\n(Düşmanlara dostları yermek bir incelik oldu; başkalarına gönül dostlarından şikayet yeni çıktı) \n\nSâdıkları tahkîr ile red kaide oldu\nHırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı\n\n(Sâdık kişileri aşağılama, reddetme benimsenir oldu; hırsızlara ikram ve yardım yeni çıktı) \n\nHak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi\nHainlere amma ki riayet yeni çıktı\n\n(Her ne kadar doğruyu söyleyenler de önceleri nefretle karşılanmışsa da ancak hainlere uyma yeni çıktı) \n\nEvrak ile ilân olunur cümle nizâmât\nElfâz ile terfîh-i ra'iyyet yeni çıktı\n\n(Bütün düzenlemeler bazı kâğıtlar ile ilan olunur, söz ile halkın refaha eriştirilmesi ise yeni çıktı) \n\nÂciz olanın ketm olunur hakk-ı sarîhi\nMahmîleri her yerde himâyet yeni çıktı\n\n(Güçsüz olanın en belirgin hakkı saklı tutulur, himaye görenleri her yerde korumak yeni çıktı) \n\nİsnâd-ı ta'assub olunur merd-i gayûra\nDinsizlere tevcîh-i reviyyet yeni çıktı\n\n(Gayretli kişiler taassubla suçlanırken dinsizlere özgü derin düşünce yeni çıktı) \n\nİslam imiş devlete pâ-bend-i terakki\nEvvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıktı\n\n(Devletin yükselmesine engel olan İslamiyet imiş, önceleri yoktu, bu rivayet yeni çıktı) \n\nMilliyyeti nisyan ederek her işimizde \nEfkâr-ı Firenge tebaiyyet yeni çıktı\n\n(Her işimizde millî benliğimizi unutarak Batı düşüncesine körü körüne bağlılık yeni çıktı) \n\nEyvah bu bâzîçede bizler yine yandık\nZîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık\n\n(Eyvah bu oyunda bizler yine yandık, çünkü zarar ortada bu konuda bilmem biz ne kazandık)" + }, + { + "id": 37338.0, + "title": "Duvarlar", + "poet": "Konstantinos Kavafis", + "rating": 8.0, + "poem": "Düşünmeden, acımadan, utanmadan\nkocaman yüksek duvarlar ördüler dört yanıma.\n\nVe şimdi oturuyorum böyle yoksun her umuttan.\nBeynimi kemiriyor bu yazgı, hep bu var aklımda; \n\noysa yapacak bunca şey vardı dışarıda.\nAh, önceden farketmedim örülürken duvarlar.\n\nAma ne duvarcıların gürültüsü, ne başka ses.\nSezdirmeden, beni dünyanın dışında bıraktılar.\n\n(1896)" + }, + { + "id": 59611.0, + "title": "Demedim Mi Haydar?", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Biz dağlarda keklik idik\nŞimdi bu çöplükte karga olduk\nBizimde boyumuzu aştı bu şehir\nYerlere serildik madara olduk\n\nDemedim mi Haydar Demedim mi sana\nBu İstanbul yutar adamı\nDemedim mi Haydar demedim mi söyle\nBu şerefsiz geceler satar adamı\n\nBiz umutlar yolcusuyduk\nRakı sofrasında bir meze olduk\nBizimde harcımız değildi sevmek\nYosmalar içinde kepaze olduk" + }, + { + "id": 104447.0, + "title": "Behey Ala Gözlü Dilber", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Behey ala gözlü dilber\nVaktin geçer demedim mi\nGözlerin olmus harami\nBeller keser demedim mi\n\nBak su kaşa, bak şu göze\nCiğer kebab oldu öze\nYakasız gömlekler bize\nFelek biçer demedim mi\n\nYüzün bedir kaşın kalem\nNasib olup bir dem görem\nKime razılıktır bu alem\nKonan göçer demedim mi\n\nDeryalarda gezer gemi\nSukkedir tutinin yemi\nSürelim devrani demi\nDevran geçer demedim mi\n\nKarac'oglan, cömertle\nBenim işim yok na-mertle\nKahbe felek bin fendile\nGönlüm alır demedim mi" + }, + { + "id": 96696.0, + "title": "Hüzünlü Madrigal", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 6.0, + "poem": "Bana ne sendeki dirlik düzenlik? \nHem güzel ol, hem de acı duy! Ekler \nGözyaşı yüzüne başka güzellik, \nYeşillikte bir su gibi üstelik; \nBorayla canlanır çünkü çiçekler. \n\nSeni ben anlından sevinç büsbütün \nDağılıp gidince daha severim; \nYüreğin yılgıdan daraldığı gün; \nKorkunç bulutuyla baştan başa dün \nToplanıp yığılsın üstüne derim. \n\nİri gözlerinden kan gibi ılık, \nBir su boşanırken severim seni; \nOkşayıp seven elime karşılık, \nCan çekişme gibi sararken sık sık \nDuyduğun iç sıkıntısı gövdeni. \n\nÇekerim içime, ey tanrısal haz! \nBütün hıçkırıklarını göğsünün, \nEy derin ezgi, tadına doyulmaz! \nSanırım ışıldar yüreğin, biraz \nGözlerinden hele inciler düşsün!" + }, + { + "id": 4816.0, + "title": "Bir Gülü Büyütmek Yok Mu", + "poet": "Kemal Burkay", + "rating": 8.0, + "poem": "Örsün üstünde ses \nVe kıvılcım \nHep gençlik çığlıkları hatırlarım \nAyakları çıplak, göğüsleri yırtık \nYaralarıma umut basmışlar \nBir gülümseme gibi taşıyorlar \nKamçı izlerini ve kederi \nHatırlarım \nDaha dün gibi \nYüzyıllar boyunca \nEzilenlerin serüvenini \n\nDallar suskun ve buruk \nKar türküleri acılı \nKoğuşumdan ve tel örgülerden öte \nDiyarbakır şehri suskun \nOva kıpırtısız, dağlar çok uzakta \nVe ben akkor bir öfkedeyim \n\nBöyle her bahar yeşeriyorsam \nKederi ve zehri yeniyorsam \nBir gülü büyütmek yok mu \nEbedi\nKavgada \nSevdada varsam \nBir gülü büyütmek yok mu \n\nGeçti ezilenlerin resmi geçidi \nYirminci yüzyılın kapısından \nÇığlıklarda, ağıtlarla, marşlarla \nSeslerinde kavga ve kin \nÖzlem ve sevda \nBir öfke gibi hatırlarım \nKeskin dişlerini efendilerin \nGülüşleri, kamçıları, darağaçlarını \nBen hıncımı bin yıllarca taşıdım \nKavgamdan bir gül çıkar \nBilirim" + }, + { + "id": 47669.0, + "title": "İşte Beni Öldüren Bu", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Günler sensiz geçmiyor mu\nİşte beni çıldırtan bu\nYüzün bensiz gülmüyor mu\nİşte beni ağlatan bu! \n\nDört bir yanım taş bir duvar\nNe merhamet ne vefa var\nÜstelik de sen yoksun yar\nİşte beni delirten bu! \n\nVursalar da akmaz kanım\nHasret dolu her bir yanım\nBu sensizlik yok mu canım\nİşte beni öldüren bu! \n\nSensiz bomboş koca şehir\nGünüm zindan gecem zehir\nKimi görsem akıl verir\nİşte beni delirten bu! \n\nNazarında yokum gibi\nDağılmışım bir kum gibi\nGünden güne bir mum gibi\nİşte beni eriten bu! \n\nSen benimdin öyle sandım\nNasıl sevdim nasıl yandım\nSana hasret çölde kaldım\nİşte beni çürüten bu\nişte beni öldüren bu! ..." + }, + { + "id": 5188.0, + "title": "Yar O Ki...", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Falan, dağın ardında;\nSeslen, seslen, işitmez\nFilan toprak altında;\nGöz yasları diriltmez\n\nNeye vardın, vardın da?\nUfuk varmakla bitmez.\nBir şey göster kadında,\nTılsımını eskitmez\n\nYar o ki, hep yadında;\nEskimez ve eskitmez.\nMuradı muradında,\nSeni bırakıp gitmez" + }, + { + "id": 62633.0, + "title": "Ölü Kelebekler", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 10.0, + "poem": "Hiçbir sevgi yetmiyordu bize... Başkalarının kalplerinde yarattığımız, ateşlediğimiz sevgilerle yaşayabiliyorduk ancak... Çünkü birileri bizi ilk ve gerçek sevgiden yoksun bırakmıştı... Ve bu boşluk hiçbir aşkla, hiçbir sevgiyle dolacak gibi değildi... Birinden, öbürüne, sonra bir başkası daha... İşte tam bulduk, derken, elimizde soluk, hüzünlü cam kırıkları kalıyordu... \nSevgi arsızıydık sanki... Doğumumuzla birlikte verilmemiş olan o ilk ve gerçek sevginin yeri hiçbir insanın sevgisiyle dolacak gibi değildi... \nDünyanı zihnimizde taşıyorduk sanki... Karşılaştığımız, bizi sevsinler, bize bağlansınlar, diye uğraştığımız insanları ayrı birer varlık olarak tanımaya, anlamaya çalışmıyorduk... Onlardan isteğimiz sadece içimizdeki o büyük boşluğu doldurmalarıydı... \nBu boşluğu doldurmaları için bize hayran, sonsuz sevgili dolu, ve itaatkar insanlar olmaları gerekiyordu... Bir uzantımız olmaları... \nBelki bu güne dek gerçek anlamda hiç varolmadığımız için, kendimizden kurtulup başkalarının hayatlarına, kalplerine girmediğimiz, yüreklerimiz hep bizde kaldığı için çekici, parıltılı insanlardık... O yaralı, o hasta varlığımız çekiyordu sanki insanları bize... Hiç gerçek anlamda yaşamamışlığımız... \nGerçek anlamda yaşamadığımız için bize yaklaşan insanı önce hiç olmadığı kadar yüceleştiriyor, kafamızda yarattığımız o sahte idollerden birinin yerine koyuyorduk... Çünkü onu olduğu haliyle anlayıp sevmek çaba isterdi... Onu zayıflıklarıyla sevmek bizi kendimizden kuşkuya düşürürdü... Bir insanı zayıflıklarıyla sevmek bize o derin boşluğumuzu hatırlatırdı... \nBu karşılaşmada içini açmayan, kendinden vazgeçmeyen, adını hiç unutmayan taraf biz olmalıydık... Çünkü içimizi açarsak, kendimizden vazgeçersek, adımızı unutursak içimizdeki o büyük boşluk görünebilirdi... Hiç varolmadığımız... Kendimizi bugüne dek bir başkası için hiç feda edemediğimiz o hiç yaşamamışlığımız ortaya çıkardı... İçimizdeki o katil ortaya çıkardı... Onla yaşamaya mecbur olduğumuz... Mahvolmamak için mahvetmek zorunda olduğumuz... \nEvet... İçimizdeki katil... Çünkü bizi sevenlerin sevgisini onları öldürmek için kullanıyorduk... Onların önce varlıklarını gizleyen perdelerini, kapaklarını, zırhlarını açmalarını sağlıyor, çırılçıplak bırakıyor, sonra en zayıf, en kırılgan yerlerinden zehirli dudaklarımızla öpüyor ve o halde bırakıyorduk... Sonra da bir daha hiç aramıyorduk... Onlardan avuçlarımıza dökülen cam kırıklarına bakıp: Hayır aradığım bu değildi, o da diğerleri gibiydi, beni istediğim gibi sevmedi, deyip bir başkasına gidiyorduk... \nBirkaç gün önce yüceleştirdiğimiz insanları bize koşulsuz bağlandıklarını hissettikleri anda istediğimize kavuşuyor ve onu beklemediği bir anda küçümseyip aşağılıyor, sonra yolumuza devam ediyorduk... Aradığımız o değildi, diyorduk, o uymuyor yarattığımız idolümüze, o içimizdeki boşluğu dolduramazdı diyorduk... \nÖyleyse bir başkasını, bir başkası daha denemeliydik... a ki içimizdeki boşluk dolana dek... Ama dolacak gibi değildi... Bize kendisini sunan her sevginin bir buz kovasına atılmış küçücük bir kor parçası kadar hükmü oluyordu ancak... Ama biz kazanmayı terk etmek sanırken içimizdeki boşluk daha da büyüyordu... \nBize sevgiyle yaklaşan insanları öylesine çaresiz, öylesine çıplak anlarında terk ediyorduk ki, birçoğu adeta sevme yeteneğini yitiriyordu... Önce bir süre o zehirli ateşle bir başlarına için için yanıyorlar, ateşleri dinerken bize ışıkla açılan kalplerine kasvetli bir gölge iniyor ve ardından içlerine doğru kırgın bir nefretle dönüyorlardı... \nKimi geceler boşluğumuza aşık ettiğimiz, sonra da yapayalnız bıraktığımız kurbanlarımızın çığlıklarıyla uyanıyorduk.\nİşte biz birbirimizle böylesi gecelerden birinde karşılaştık... \nİkimizde birbirimiz için fazlasıyla çekici ve parıltılıydık. Kafamızda yıllardır gezdirdiğimiz idollerin içine hemen yerleştirdik birbirimizi... Sanki daha yüz yüze gelmeden önce böyle bir şeyin olacağını sezmiş gibiydik... İkimizde güçlü, sevecen ve kendimizden emin gözüküyorduk... Fark etmiyorduk daha birbirimizin içindeki o derin boşlukları... Ama birbirimize öyle çekici ve parıltılı görünüyorduk ki içimizdeki boşluklar henüz acı vermeye başlamamıştı... \nİkimizde birbirimizi hiç olmadığı kadar yüceltiyorduk... Henüz, bu aradığım insan değil, bu o değil, aşamasına gelmemiştik. İki karanlık orman birbirini ne kadar severse o kadar seviyorduk işte... Daha önceleri başkalarına yaptığımız gibi, birbirimizi tanımaya, anlamaya, öğrenmeye çalışmıyor, durmadan kendimizi anlatıyorduk... Başkaları için ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğumuzu... Ne çok sevildiğimizi, ama gerçek anlamda bizim sevgimize kimselerin layık olmadığını... Gerçekte kim olduğumuzu, ne olduğumuzu, ne için yaşadığımızı anlamaya çalışmadan birbirimizin aynasında kendimize hayran olup duruyorduk.\nSonra biz değil, söylediklerimiz değil, hayatın kendisini usulca hissettirmeye başladı, başka dünyaların insanı olduğumuzu, çok başka şeyler özlediğimizi... \nİşte o zaman birbirimizi kendimiz için değiştirmeye başladık... \nKim kimi kendisi için daha uysal, daha itaatkar, daha evcil yapacaktı... Herkes kendisini diğerinden daha kusursuz buluyor, böyle gördüğü için her şeyi kendisinde hak olarak görüyordu... O beni kıskandığı zaman bunu sevgi diye gösteriyor, ben onu kıskandığım zaman bu onun gözün hiç de soylu bir davranış olmuyordu... Durmadan birbirimizde suçluluk duyguları uyandırmaya çalışıyorduk... \nAramızdaki gizli bir savaş başlamıştı... Birbirimiz için yarattığımız o sahte idoller çatlamaya başlamıştı bir yerlerinden...\nÇünkü ne o benim istediğim gibi oluyordu, ne de ben onun istediği gibi... Kimse kendi düzenini değiştirmiyordu. Ben böyleyim beni böyle kabul et, sen bana uy, diyorduk birbirimize durmadan... \nKimse bir diğerine içini açmıyor, zayıflığını, çaresizliğini, asıl önemlisi o büyük boşluğunu göstermeye yanaşmıyordu.\nZayıflıklarımızı birbirimize göstermemek için usta bir taklitçi gibi kılıktan kılığa giriyor, durmadan benlik değiştiriyorduk... \nKendimiz için acı çekiyorduk, birbirimiz için değil. Anlamak değil, anlaşılmak istiyorduk. Bu trajik karşılaşma değil, o deva bulmaz dertlerimiz için değil kendimiz için ağlıyorduk, ağladığımız zamanlarda... \nBirbirimizi özlediğimiz için değil, kendimize duyduğumuz o derin hasretle koşuyorduk buluşma yerlerine... \nYorulmaya, tükenmeye başlamıştık... İkimizin de beklediği o an yavaş yavaş gelmeye başlamıştı... \nKim kimi en çıplak, en zayıf anında o zehirli öpücüğüyle öpecek ve onu orada bir başına, o en çaresiz anında bırakıp gidecekti... Kim kazandığı anda öbürünü terk edip gidecek ve bir daha aramayacaktı... \nDurmadan birbirimizin en kırılgan, en çaresiz anlarını gözlüyorduk. Benliklerimizi zayıflatmak, güçsüz bırakmak için hiç olmadık sebepler yaratıp birbirimize ayrılık senaryoları hazırlıyor, bu senaryolarda karşımızdakine terk edilmiş rolü veriyor, onun bu roldeki gücünü sınıyorduk, ama bunlar hiçbir işe yaramayınca yeniden bir araya geliyorduk.\nKimse yenik ayrılmak istemiyordu... Kimse bu beraberlikte katilinden, kazanma hırsından ve adından vazgeçmek istemiyordu..\nBu oyunları oynarken, kanlarımızı kimsesiz gecelere akıtırken gizliden gizliye birbirimize bağlandığımızı anlayamıyorduk bile..\nÇünkü asli rollerimiz vardı bizim... Kazandığımızı anladığımız anda terk edip gitmekti bu... İçimizdeki o büyük üşümeye küçücük bir kor parçası daha atıp yürüyüp gitmek.\nNasılsa geride bizi her şeyimizle kabullenip ömür boyu koşulsuz sevmeye hazır insanlar vardı. Kolay kolay boşluğa düşmezdik.\nKim daha önce davrandı bilmiyorum, ama artık şimdi bunun ne önemi var ki....Bir gün birbirimizi o en zayıf, o kırılgan yanlarımızdan öptük... O zehirli öpücüklerimizle... İşte o zaman anladık birbirimize ne kadar çok benzediğimizi.\nO zehirli kanlarımız birbirine bulaştı... Hastalıklarımızın birbirine bulaştığını anlamadan kazanmış olmanın verdiği o lekeli gururla bizi koşulsuz sevenlerin yanına koştuk hemen. Birbirimizde açtığımız yaraları sarmaları için... Onlar yaralarınızı sararken biz birbirimizi en derin mezarlara gömdüğümüzü düşünüyor, bu işten yakamızı sıyırmış ve sanki hiçbir şey olmamış gibi her şeye yeniden başlayacağımızı sanırken geceleri ansızın birbirimizin çığlıklarıyla uyanmaya başlamıştık... \nBirbirimizi gömdüğümüz yerden yükselen ve bizi geceleri hiç uyutmayan çığlıklarla.\nBazen bu çığlıklara daha önce terk edip gittiğimiz insanların çığlıkları da karışıyordu... Sanki bizim de kendileri gibi zehirlendiğimizi anlamışlar gibi... \nBenim boşluğum ona geçmiş, onu boşluğun bana geçmişti... \nArtık çaresizliklerimiz, zayıflıklarımız bize ait değildi, bizde sır değildi..\nO kendimize sevdalı, kendimize saplantılı kanlarımız birbirine karışmıştı... \nBirbirimizdeki o uzun, o büyük geceyi öpmüştük... Gecelerimiz birbirimize karışmıştı.\nSenin yüreğin benim olmuştu, benim yüreğim senin olmuştu... \nİsimlerimiz birbirine karışmıştı... Artık kendimi sen, diye anar olmuştum. Sen kendini ben, diye sorar olmuştun....\nBirbirimizi öperken görmüştük o büyük boşluklarımızı... Birbirimizi zehirleyip gidecekken aslında hiçbir yere gidemeyeceğimizi anlamıştık... \nBaksana günler ne çabuk kararıyor artık... Sonra o uzun geceler başlıyor. Asıl dayanılmazı bu... Hep soruyorum kendime şimdi benim gecemle, benim yüreğimle, benim kanımla orada, uzaklarda ne yapıyorsun, diye... Asıl dayanılmazı bu... \nGeceleri çığlıklarını duyup birden uyanıyorum yatağımdan... Çünkü aynı soruları sen de bana soruyorsun, biliyorum... Benim gecemle, benim yüreğimle, benim kanımla orada, o uzaklarda ne yapıyorsun, diye... \nYüzümün yarısı sende kaldı... Yüzümün yarısı öbür yarısına ağlayıp duruyor şimdi... \nBenim zamanım sen de kaldı, senin zamanın bende kaldı.\nBenim geçmişim senin geleceğinde, benim geleceğim senin geçmişinde kaldı... Başlangıçlarım sende kaldı, bitişlerin bende.\nSığındığımız limanlardaki bizi koşulsuz seven hiçbir sevgili teselli edemez artık bizi..\nİçimizdeki o büyük boşluğu onlar bilemez ki... Doğumumuzla birlikte verilmesi bize verilmesi gereken o ilk ve gerçek sevginin yokluğunu onlar ne yapsalar kapatamaz ki.\nGeceleri birbirimizi gömdüğümüz mezarlardan yükselen çığlıkları onlar duyamaz ki..\nOnlar sadece geçecek, derler... Zaten olmayacak bir ilişkiydi, sürmezdi, sürmeyecekti, bekle, zamanla unutursun, derler... \nYüreklerimizin birbirimizde kaldığını onlar bilemezler ki.\nKiminle öpüşsem sende ki yüreğimi seyrettiğimi, sen kiminle öpüşsen bende ki yüreğini seyrettiğini onlar hissedemezler ki... \nYokluğunu varlığa çevirirsem, biliyorum o artık ben olmayacağım.\nAma sensiz mahvolmaktansa seninle mahvolurum, daha iyi... \nSensiz isimsiz kalacağıma seninle isimsiz kalırım daha iyi.\nBu hayatta yapmak istediğimiz her şey eksik, her şey yarım kaldı.\nArtık birbirimizden başka kim tamamlayabilir ki bu eksikliği, bu yarım kalmışlığı... Bu büyük boşluğu... \nÇok kırdık, çok incittik, çok insanın sevgisinin önünü kestik, onları yarı yolda bıraktık... \nŞimdi onları ödüyoruz..\nArtık hiçbir ev, hiçbir yuva almaz bizi içine..\nLanetlendik... Artık nereye gitsek yokluğumuz karşılayacak bizi... Nereye gitsek dışarıda kalacağız... \nYokluğumu varlığa çevir, gel artık benimle mahvol... Bensiz isimsiz kalmaktansa, benimle isimsiz kal, daha iyi... Bak yüzünün yarısı öbür yarısına ağlıyor.\nEksik ve yarım kalmasın artık hayatımızda hiçbir şey... \nBari bunu tamamlayalım... \nGel birlikte mahvolalım... \n'Yüzünün yarısı çocuk / yarısı geçkin bir kadın / yüzünün yarısı öbür yarısına ağlıyor / yüzün kendisini arıyor... / Aşk kaçmış gözlerine / yaşanmamış yılların sana ağlıyor / zaman parçalanırken ellerinde / ölü kelebekler yastığın oluyor... / Ölü kelebekler / hepsi daha değerli erkeklerinden erkeklerinin kanıyla beslenen / ölü kelebekler... / hepsi daha değerli ömründen....'" + }, + { + "id": 38567.0, + "title": "Gül Yüzünde Göreli Zülf-i Semensây Gönül", + "poet": "Ahmed Paşa", + "rating": 7.0, + "poem": "Murabba\n\nGül yüzünde göreli zülf-i semensây gönül\nKuru seydâda yiler bîser ü bîpay gönül\nDemedim ben sana dolaşma ana hây gönül\nVay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönül\n\nBizi hâketdi hevâ yoluna sevdâ n'idelim\nPâymâl eyledi bu zülf-i semensâ n'idelim\nKul edinmezdi güzeller bizi illâ n'idelim\nVay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönül\n\nBen demezdim ki hevâ yoluna serbâz gelem\nNey-i aşkınla gamın çengine demsâz gelem\nDer idim aşk kopuzun uşadam vâz gelem\nVay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönül\n\nDil dilerken yüzünün vaslını cândan dahi yeğ\nBir demin görür iken iki cihândan dahi yeğ\nAkdı bir serve dahi âb-ı revândan dahi yeğ\nVay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönül\n\nAhmed'em kim okunur nâmım ile nâme-i aşk\nGermdir sözlerimin sûzile hengâme-i aşk\nDil elinden biçilipdir boyuma câme-i aşk\nVay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönül" + }, + { + "id": 20848.0, + "title": "Sonbahar", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 8.0, + "poem": "Fani ömür biter, bir uzun sonbahar olur. \nYaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarumar olur.\n\nMevsim boyunca kendini hissettirir veda; \nArtık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.\n\nYazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir. \nGünler hazinleşir, geceler uhrevileşir; \n\nTeşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere. \nAnlar ki yolcu yol görünür selviliklere. \n\nDünyanın ufku gözlere gittikçe tar olur. \nHer gün sürüklenip yaşamak ruha bar olur. \n\nİnsan duyar yerin dile gelmiş sükutunu; \nBir başka musikiiye geçiş farz eder bunu. \n\nTeslim olunca vadesi gelmiş zevaline, \nBenzer cihana gelmeden evvelki haline. \n\nYaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya \nRuh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya: \n\nDuymaz bu anda taş gibi kalbinde bir sızı; \nFark etmez anne - toprak ölüm maceramızı.\n\t\t" + }, + { + "id": 74468.0, + "title": "Devrim Askeriyle Alay Ediliyor ve Devrim Askerinin Yanıtı", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 7.0, + "poem": "1. \nÇizmeleri su alan general, \nde bana: Kimden gelir\nbu buyruklar? Laf aramızda: \nBugün öğle yemeği yedin mi? \n\nKafanda planlar var mı? \nMiden boş sadece? \nBir bayrağım var, dersin, \nama ordun hani nerde? \n\nTek pantolonlu devlet adamı, \nbir ütü tahtası ister misin? \nBakanların nerde toplanırlar? \nYoksa köprü altında mı? \n\nPapaz oğlanı alır, \nas alır papazı. \nAdın tarihe geçer ama \nkimliğin nerde hani? \n\nDört ediyorsa iki kere iki, \ntamam, güç sende olacak, \n(ayaklar baş olacak) ama: \nBu gece bir yatağın var mı yatacak? \n\n2. \nEğer ben, su almayan çizmeler giymek istiyorsam bir gün, \nçünkü parmaklarımı bile örtmüyor şu ayağımdakiler, \nkovmalıyım bana çizme vermeyenleri, \nve tüm deri piyasasını düzenlemeliyim.\n\nPantolonum dökülüyor.\nKıçıma bir pantolon gerek \nkışı geçirebilmem için zar zor. \nOnun için, pantolonların nerde olduğunu bilmeliyim \nilk peşin, \nve tüm tekstil sanayiini düzenlemeliyim \n\nEğer istiyorsam has ekmek yemek, \nönce kırmalıyım tahıl borsasını\nve gidip görüşmeliyim çiftçiyle ben kendim \nve traktörler göndermeliyim tarlalara, \nve ekini geniş çapta üretmeliyim.\n\nİstemiyorsam benmi hor görenlerin\nsavaşlarında askerlik yapmak, \nonların laflarına gülüp geçmeliyim \nve kendi bayrağımı açmalıyım, \nve savaşımı ilan etmeliyim onlara." + }, + { + "id": 2118025.0, + "title": "Deniz Mezarlığı", + "poet": "Paul Valery", + "rating": 9.0, + "poem": "Üstünde güvercinler gezen şu rahat damın\nKalbi atar ardında birkaç mezarla çamın\nŞaşmaz öğle zamanı ateşlerle yaratır\nDenizi, denizi, hep yeni baştan denizi\nTanrıların sükunu çeker gözlerimizi\nBir düşünceden sonra, ah o ne mükafattır\n\nİnce pırıltıların o ne saf hüneridir\nBir seçilmez köpükte nice elmas eritir\nNasıl bi sükun sanki peyda olur o demde\nVe güneş uçurumun üstüne gelir durur\nEbedi bir davanın saf marifeti budur\nZaman kıvılcım, hülya bilmek olur âlemde\n\nBasit Minerva mabedi tükenmeyen hazine\nYığın halinde sükun, göz önünde define\nKaşlarını çatan su, bi alev perde altı\nKendine nice uyku saklayan göz, ey bana\nMukadder olan sükut… Ruhta yükselen bina\nFakat bin kiremidi yaldızlı dam, ey çatı.\n\nBir tek ahın içinde belli zaman mabedi\nEtrafımda denize bakışlarımın bendi\nÇıkarım o saf yere artık bütün bütüne\nVe bütün tanrılara son adağım olarak\nAsude bir meneviş dağıtır kucak kucak\nŞahane bir istihkar irtifalar üstüne\n\nNasıl ağızda yemiş zevk olup da erirse\nO yokluğunu nasıl lezzete çevirirse\nVarsın şekli mahvolsun, orda içime siner\nBenliğimin ilerde duman olacak özü\nEriyen ruha söyler bir şarkıyla gökyüzü\nNasıl değişmededir ulu sahiller…\n\nÇEVİRİ: Sabri Esat Siyavuşgil" + }, + { + "id": 17792.0, + "title": "Geriye Kalan", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir anahtar verdindi bana\nKabaran yüreğimi bilerek.\nKullanıp durdum onu gönlümce,\nAşkıma kenar süsü diyerek;\nAşındırdım dişlerini zamanla.\n\nGeriye ben kaldım işte.\n\nYalan olur sevmedim dersem;\nAma yolcu yolunda gerek.\nEy ömrümün uğuldayan durağı;\nYanlış hesaptan dönerek,\nBenli günlerini sil istersen.\n\nGeriye sen kaldın işte." + }, + { + "id": 60410.0, + "title": "Ayak İzleri", + "poet": "Bejan Matur", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir kuyuya eğildiğinde\nYüzünü görecek su yoksa\nÇekil\nÖldürse de su seni\nGörerek öldürür\nSusuz kuyudan kork\n\nKuru düşünme cehennemi\nNemlidir\nVe ayak izleri vardır\nÖnceden\nGidecek olan herkesin" + }, + { + "id": 347.0, + "title": "Elif", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 9.0, + "poem": "İncecikten bir kar yağar, \nTozar Elif, Elif deyi...\nDeli gönül abdal olmuş, \nGezer Elif, Elif deyi...\n\nElif’in uğru nakışlı, \nYavrı balaban bakışlı, \nYayla çiçeği kokuşlu, \nKokar Elif, Elif deyi...\n\nElif kaşlarını çatar, \nGamzesi sineme batar.\nAk elleri kalem tutar, \nYazar Elif, Elif deyi...\n\nEvlerinin önü çardak, \nElif'in elinde bardak, \nSanki yeşil başlı ördek \nYüzer Elif, Elif deyi...\n\nKarac'oğlan eğmelerin, \nGönül sevmez değmelerin, \nİliklemiş düğmelerin, \nÇözer Elif, Elif deyi..." + }, + { + "id": 105172.0, + "title": "Bilmez", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 7.0, + "poem": "Surette Mevla'ya aşık olanlar\nSurette kakül-i Leyla'yı bilmez\nArayıp dünyada Hakk'ı bulanlar\nDeğil kim dünyayı ukbayı bilmez\n\nDevlet-i dehr içre olanlar mesrur\nDerunu harabdır birun ma'mur\nSafi dil olmayan sofi-i mağrur\nÇektiği gussa-i esmayı bilmez\n\nEmrahi akıbet olursun fani\nTutalım ki oldun Yusuf'u sani\nİsbat-ı Hak edüb nefsini tanı\nNefsini bilmeyen Mevla'yı bilmez" + }, + { + "id": 100550.0, + "title": "Sen Ve Ben", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 8.0, + "poem": "Dostum, \nSen ve ben\nHayata hep yaban kalacağız.\nBirimiz diğerine\nVe her birimiz kendisine.\nSenin konuşacağın\nVe benim seni dinleyeceğim güne değin.\nSesini sesim sanarak.\nVe karşında durduğum güne değin.\nBir aynanın karşısında duruyormuşcasına. \n\n\nHalil Cibran" + }, + { + "id": 28902.0, + "title": "Ölüm", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 7.0, + "poem": "I \nDünyaya birçok kez gelmişim \nYok olmuş yıldızların dibinden \nEllerimde tuttuğum \nÖlümsüzlük bağlarını dokuyarak \nŞimdi öleceğim yeniden \nVücudumu örten toprağa sarınarak! \n\nII \nNe papazların sattığı \nGökyüzünden bir parça aldım. \nNe de tembel zenginler için \nMetafizikçilerin, \nDüzüp koştuğu, karanlıklardan. \n\nIII \nÖlüm içinde yoksullarla bir olmak istiyorum \nGöğü elinde tutanların kamçıladığı \nİnceleme yeteneği olmayanlarla! \nŞimdiyse ölüme hazırım \nBeni saran bir elbise gibi \nSevdiğim renkten \nBoyu posuma tıpatıp; uygun \nVe benim için gerekli olan \nBeni saran bir elbise gibi!" + }, + { + "id": 109178.0, + "title": "Gidiyor (Bir Tenhada Gördüm)", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir tenhada gördüm o nazlı yari\nBöyle uğrun uğrun baktı gidiyor\nSiyah saçlarını dökmüş yüzüne\nGönlümü ateşe yaktı gidiyor\n\nYüzüne baktıkça tutuldu dilim\nKırıldı kollarım tutmuyor elim\nHey dost bu diyarda n'olacak halim\nGözlerimden kan yaş aktı gidiyor\n\nDost dost diye dostu hergün sorarım\nYitirdim o yari durmaz ararım\nAbdal Pir Sultan'ım edem kervanım\nBak işte sel gibi yıktı gidiyor" + }, + { + "id": 1436339.0, + "title": "Sabırla Aşk", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 7.0, + "poem": "Sabr ba ışk bes nemiyayed\n Akl feryad-res nemiyaded\n\n SABIRLA AŞK\nSabır,aşka kar etmez,sabırla aşk bir arada bulanamaz.Akıl aşıkın feryadına yetişemez,derdine derman olamaz.\nKendinden geçiş,hoş bir ülkedir amma kimsenin buyruğu altına girmez o ülke.\nHayat kervanı gelip geçmede,fakat çan sesi bile gelmiyor.\nGül bahçesinden gelen gül kokusu,seni çağırıp durmada.Sana da bir heves gelmiyor mu ki? \nİçinde hoş bir nefes var,bu nefes boş yere gelmiyor ya.\nLütuf sahibi,tatlı işler gören bir sahip olmadıkça arı bal yapamaz.\nHiç hayra ait bir şey düşündün mü ki sonunda bir hayra erişmeyesin? \nHer an iyilik tohumunu ekedur.Ekmedikçe hiçbir şey biçemezsin.\nYeter sus artık,sus.Çünkü ışığa benzeyen bu söz,sabaha karşı çıkan her karanlığa vurmaz." + }, + { + "id": 16761.0, + "title": "Canım, Sevdiğim, Yüreğim", + "poet": "Yılmaz Güney", + "rating": 8.0, + "poem": "Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin...\nBu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan...\nBazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, \nBazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır...\nHangi zorluğu yenmemiş insanoğlu.\nHele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi.\nGüzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim.\nDamla damla birikiyor insan. \nDamla damla sevgili...\nBir gün akıp gideceğiz hayata...\nDuvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin.\nBenim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur...\nVe yine damla damla çoğalıyorsun içimde." + }, + { + "id": 25442.0, + "title": "Hazan Yolu", + "poet": "Kemalettin Kamu", + "rating": 7.0, + "poem": "Saçların yine solgun,\nBağrın elemle dolgun,\nNereye yolculuğun\nYeni bir gurbete mi? \n\nBen de kuru bir yaprak\nGibi seninleyim bak,\nZülfüne takılarak \nOldum gönül veremi\n\nGözlerin dolu melal,\nYüzün bir ince hilal,\nGiderken benide al\nBerabarine e mi?" + }, + { + "id": 967595.0, + "title": "Umut", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir gün umutsuzluğa kapılırsan \nVe engeller çıkarsa karşına \nUzun,karanlık acımasız yolda \nUzaktaki belli belirsiz ışığı gör \n\nOnu göremezsen eğer \nBir ışık yak kendine \nAma sakın ola umutsuzluğa kapılma \nUçurumun kenarında olsan da \nSıkı sıkıya sarıl yaşama \n\nAğlayan gözlerini kapat\nGül delicesine,tüm gücünle \nKalbinin tüm hücreleriyle \nSev sevebildiğince \n\nVe ümidini,sevgini,inancını tüketme \nEkmeğin tükense de." + }, + { + "id": 1207064.0, + "title": "Garip Haller", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Çevik huylu zorbayı Bir yitirdik, Bir bulduk\nTemizlik kazanında silme/süper kir bulduk\nGün oldu eşkiyalar bağladı tüm yolları\nGün oldu intiharı düşünen beygir bulduk.\n\n27.06.2009" + }, + { + "id": 105163.0, + "title": "Ne Feryat Edersin Divane Bülbül", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne feryat edersin divane bülbül\nSenin bu feryadın gülşene kalsın\nBu dünyada eremezsem murada\nHuzur-u mahşere divana kalsın\n\nNesin meth edeyim bir kaşı kare\nSen açtın sineme onulmaz yare\nDünya tabib gelse derdime çare\nDerdimin dermanı Lokman'a kalsın" + }, + { + "id": 99280.0, + "title": "İkimiz Yaralı Askeriz Artık", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "İkimiz yaralı askeriz artık\nVe ikimiz kaybettik bu savaşı\nBirimiz yüreğinden vuruldu\nBirimiz sırtından\nBirimizde geç pişmanlık\nBirimizde acı bir gözyaşı\nSöyle kim, artık kim yaralarımızı saracak\nBoşuna beklemek yarınları boşuna\nArtık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.\n\nİkimiz yaralı askeriz artık\nKan kaybında aşkımızın bütün umutları\nVe günlerdir komada\nHayatımızın o en bebek \nO en çocuk duyguları\nİşte son nefeste sevdamız\nİşte mutluluğun ölüm fermanı\nBir yol kalmadı artık yarınlara çıkacak\nArtık hiçbirşey \nAma hiçbirşey \nEskisi gibi olmayacak\n\nİkimiz yaralı askeriz artık\nVe ikimizin gücü kalmadı artık savaşacak\nBak üstümüzde kapkara bir bulut\nElimizde ne cephane ne umut\nEn güzeli\nUnut beni vefasızım unut\nGörüyorsun\nGemimiz su aldı battı batacak\nArtık hiçbirşey ama hiçbirşey eskisi gibi olmayacak\n\nİkimiz yaralı askeriz artık\nVe ikimizin bütün yolları kapalı\nVe bütün köprüleri koptu kopacak\nNe bembeyaz ellerin kaldı ellerimi tutacak\nNe masum gözlerin var artık yüzüme bakacak\nİşte üstümüzde göçmen kuşları\nİşte içimizde hiç susmayan ayrılık çanları\nBenimde gücüm yok artık her anı böyle yaşayacak\nNe yapsak boş acelecim boş\nArtık hiçbirşey ama hiçbirşey eskisi gibi olmayacak.\n\nİkimiz yaralı askeriz artık\nVe ikimiz darmadağın yıkık perişan\nBirimizin yağmalanmış duyguları\nBirimizin kör topal artık bütün yarınları\nVe işte aşkımızın son fotoğrafı\nBenim ellerimde teslim bayrağı\nSenin boynunda ihanet madalyası\nYıllarca hep böyle asılı kalacak\nArtık hiçbirşey\nAma hiçbirşey\nEskisi gibi olmayacak....!" + }, + { + "id": 50719.0, + "title": "Fadimem", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Vay benim gönlüm\nKalktı yola düştü gene\nBoş gelmiş cihane gönlüm\nDolu dizgin coştu gene \n\nOy Fadimem can Fadime\nAh edip kendini yeme\nDüştüm diyarı gurbete\nGarip yolcu gelmez deme\n\nKürecik yolu yokuştur\nOrmanı yok dağı boştur\nBizim elde suçlu hoştur\nBu adalet şaştı gene\n\nOy Fadime ağlama gel\nYüreğimi dağlama gel\nYiğit gelinler ağlamaz\nKaraları bağlama gel\n\nSevenler taş vurur bana\nSen ağlarsın yana yana\nİmam Hüseyin aşkına\nDost Mahzuni coştu gene\n\nOy Fadimem neredesin\nGönlümdeki yaredesin\nben sana ikrar vermişim\nEller ne derse desin" + }, + { + "id": 53247.0, + "title": "Dehenin Derdüme Dermân Dediler Cânânum", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Gazel\n\nDehenin derdüme dermân dediler cânânum\nBildiler derdümi yohdur dediler dermânun\n\nOlsa mahbûblarun ışkı cehennem sebebi\nHûr u gılmânı kalur kendüsine Rıdvân'un\n\nGeçdi meyhâneden il mest-i mey-i ışkun olup\nNe meleksen ki harâb etdün evin şeytânun\n\nUrmazam sıhhat içün merhem ohun yarasına\nİsterem çıhmaya zevk-i elem-i peykânun\n\nNe bilür ohumayan Mushaf-ı hüsnün şerhin\nYere gökden ne içün indügini Kur'ân'un\n\nYerden ey dil göge kovmuşdu sirişküm melegi\nAnda hem koymayacakdur oları efgânum\n\nEy Fuzûlî oluben garka-i girdâb-ı cünûn\nGör ne kahrın çekerem döne döne devrânun" + }, + { + "id": 21473.0, + "title": "Kanto", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben nerde bir çift göz gördümse\nTuttum onu güzelce sana tamamladım\nSen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu\nBir bunun için yaptım\n\t\t\t-Garson bira getir\n\t\t\t Garsonun adı Barba\n\nBen nereye gittimse bütün zulumlardı\nBütün açlıklardı kavgalardı gördüğüm\nKötülüklerin büsbütün egemen olduğu\nNamussuz bir çağ bu biliyorsun\n\t\t\t-Garson rakı getir\n\t\t\t Garsonun adı Hakkı\n\nSen belki de bir resimsin ne haber\nKırmızı bir Beykoz’un yanında duruyorsun\nYapın bir de ağaç yapmış yanına\nDallarına konsun diye kelimelerin\n\t\t\t-Garson şarap getir\n\t\t\t Garsonun hali harap" + }, + { + "id": 1642832.0, + "title": "Minnet Eylemem", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 9.0, + "poem": "Har içinde biten gonca güle minnet eylemem\nArabî, Farisî bilmem dile minnet eylemem\nSırat-ı Müstakim üzre gözetirim Rahim'i\nİblisin talim ettiği yola minnet eylemem...\n\nBir acayip derde düştüm herkes gider kârına\nBugün buldum bugün yerim, Hakk kerimdir yarına\nZerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına\nRızkımı veren Hüda'dır kula minnet eylemem...\n\nEy Nesimi can Nesimi ol gani mihman iken\nYarın şefaatkârım Ahmed-i Muhtar iken\nCümlenin rızkını veren ol gani Settar iken\nYeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem..." + }, + { + "id": 212789.0, + "title": "Benim Ömrüm", + "poet": "Mehmet Emin Yurdakul", + "rating": 8.0, + "poem": "Genç çağdaydım, kendimi bir dikenli yolda buldum; \nHıçkırıklar işittim, gül ve bülbül bağlarından.\nFelâketler topladım, Anadolu dağlarından; \nUzun sazlı Âşıklar diyarında şair oldum.\n\nEzgi koydum, âhlarla, figanlarla Türk şi'rine,\nÖz dilimle haykırdım, 'Ey milletim, uyan! ' diye; \nViran yurdun dolaştım, bir şehrinden bir şehrine; \nSaç ve sakal ağarttım ben de, 'Vatan, vatan! ' diye." + }, + { + "id": 234030.0, + "title": "Ayrı Teller", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "\t \t\tAYRI TELLER\n\n\t\tİkimiz yıllardır\n\t\tHep ayrı tellerden çaldık\n\t\tSenin makamın başka\n\t\tBenim ki başka\n\t\tVe mevsimler boşuna geçti bak\n\t\tBüyümedik daha\n\t\tÇünkü \n\t\tSen kendine inanıyorsun\n\t\tBen hala aşka" + }, + { + "id": 50475.0, + "title": "Dar Açı", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 7.0, + "poem": "Uzun saçlar yakışırdı sana uzun yıllar\nBir gökyüzü bitince öteki başlardı\nÇevik taylar dururdu güneşte olgun başaklar\ngölgelikler dururdu,\nOvalar aydınlıkta dururdu\nBulut geçti derdik bilemedin\nYa da yağmur yağacak derdik\nFesleğen saksıda güzel dururdu\nBak bu olacak şey mi kömür beni vurdu\nAyaklarım aldı başını gitti\nEllerim kaldı duvarda\nKalk ne olur pencereyi aç\nUzun saçlar yakışırdı sana uzun yıllar\nBir gökyüzü bitince öteki başlardı." + }, + { + "id": 2416.0, + "title": "Kısa Türkiye Tarihi", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "I\n\nŞelaleye\nDüşmüştür zeytinin dalı; \nCelaliyim\nCelalisin\nCelali.\n\nII\n\nÜç anayasa\nortasında büyüdün; \n\nBiri akasya\nBiri gül\nBiri zakkum.\n\nIII\n\nTürkiye'nin adı, \nSoyadı yasasından beri\nAtatürk adından\nSoyutlanamadı; \n\n1930'lu yıllarda\nEtitürkiye; \n\n1940'lı yıllarda\nAtetürkiye; \n\n1950'li yıllarda\nUditürkiye; \n\n1960'lı yıllarda\nÖtetürkiye; \n\n1970'li yıllarda\nAtatürkiye; \n\n1980'li yıllarda\nAditürkiye; \n\nMavi yolculuklar var bir de\nO yunanı o güzel yolculukarda, \nHemen her zaman:\nAdatürkiye\n\nIV\n\nO yıllarda ülkemizde\nÇeşitli hükümetlerle\nYetmiş iki dilden\nİkisi yasaklanmıştı:\n\nİkincisi Türkçe.\n\nV\n\nKahvede subay yok, \nBu nasıl iştir." + }, + { + "id": 45149.0, + "title": "Yaralı Kartala", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "sen dorukta vurulan kartalların şahısın\nsen henüz yaşanmamış dramların ahısın\nyangınları sırtıda taşıdın ömür boyu\nbir mezarlık evine kilitledin korkuyu\nyollarına dikilen ısırganlar kinlidir\nyuvanda bıraktığın padişah temkinlidir\nparçalanan bir dünya ortasında kalmışsın\nşimşeklerin ardında düşlerini bulmuşsun\nmühürlü gölgeleri çekiyorsun derine\nçâresiz bir can gibi yanmışsın kaderine\noysa titrameliydi uçuşunla mavi gök\nyeter, yüreğindeki alevleri yere dök\nsen, dağlara uçmayı öğreten bir kartalsın\nbırak da bu güneş avuçlarında kalsın\nyeni bir vuslat için kırıldıysa saatin\nHaccâc-ı Zâlim'ine bitmeli itaatin\nbir de bu şâir için kendini at yabana\nadını söyleyeyim, gülümü getir bana\nçözülsün düşlerimde paslanan kanlı zincir\ndökülsün penceremde biriken katranlı kir\nben gülüme kavuşup murâdıma ereyim\nsen çık kerevetine, güzel beyim, can beyim" + }, + { + "id": 14375.0, + "title": "Ateş Böcekleri", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 6.0, + "poem": "ışıkla ilgili bir yazı okuyordum, elektrikler kesildi\nboğazından geçerek midesine indi kent gecenin\nmum aramadım, oysa vardı\npencereye gittim kalkıp çalışma masamdan\niki sevgiliden söz ediyordu ağaçlar fısıldaşarak bahçede\nağaçların yalnızlıklarından korktum\nsonra yollardan söz açtılar, düşledikleri yollardan\nişte o zaman ateşböceklerini,\nbirbirini kovalayan iki yanarsöner ışığı gördüm\ngezinen son yıldızlarıydılar yeryüzünün\nçaldıkları ağustosböceklerini tahta kafeslere dolduran\nbir hırsız çetesi geçti sokaktan\nay siliyordu, siliyordu camlarını terleyen evlerin\nbir ırmak kente geri dönmeyeceğini bildiren\nbir mektup yazıp akıp gitmişti sudan gerekçelerle\n\nyerçekimini aşk yoksunlarına bırakıp\nbir bir çıkardım giysilerimi\nve kapısını araladım uyuduğun odanın\nsonra açılmak için dokunmamı bekleyen\npembe gülleri gezdirmeye gittik\nağaçların gözlerini yumduğu küçük koruda\ngökyüzümü sarsıyordu ıslak kelebek kanatların\nve geceyi\nşu ısırıp durduğun geceyi\ngitgide derinleşen karanlıkta gitgide sertleşen geceyi\nyıldızların gökfişekleri gibi içimizde patladığı geceyi\nçiğlenmiş sabahla birleşen ve küçülen geceyi\n\nher güne böyle başlayalım sevgilim\nböyle, ateşböceklerine teşekkür ederek" + }, + { + "id": 23470.0, + "title": "Yuva", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 5.0, + "poem": "Yanyana geldikçe daha uzak \nBirlikteyken daha kimsesiz \nBir ağırı sızım sızım yeri belirsiz \nO da yalnız \nBen de yalnız \nAcılar tütüyor bacamızdan \nGörünmeyen taş duvarlar örmüşüz \nDuvar olduk kendimize kendimiz \nNe yana dönsek \nKendimize çarparız" + }, + { + "id": 62997.0, + "title": "Bir Gün Edirneye Gelirsen", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 5.0, + "poem": "Bir gün Edirne’ye gelirsen eğer, \nBeni bulamazsan hiçbir tarafta, \nBari ayağını çabuk tutuver, \nİnan, bekliyorum seni Arafta.\n\nNe sağa, ne sola kımıldamadan; \nBana sensiz cennet bile cehennem.\nCennete giremem orada yoksan\nCehenneme ise gitmek istemem.\n\nEğer oyalarsa seni Edirne, \nİstemezse gönlün ayrılmak oradan, \nİnansam beni de özlediğine, \nBen de Edirne’ye dönerdim, inan." + }, + { + "id": 686217.0, + "title": "Su Susuz Bırakmıştır Toprağı; Kan İremdir", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Dara çekerken hüzün mutluluk hallacını\nTarih kim bilir nerde kaybetmiştir tacını\n\nŞair sessiz ölmeli “âh” kokulu her izde\nAkacak yön kalmamış artık; pusula kırık\nKoynundan karanfiller derilecek denizde\n\nHaramiler kuşatmış yârini ırakların\nKurtulmayı bekleyen azgın bir devdir hayal\nYalnızlık gözlerine köz koymuş ırmakların\n\nAslı nedir kimseler bilmiyor; can veremdir\nKelimeler ki, çarpıp duruyor karanlığa\nİmge, bir kuraklığın ortasında Kerem’dir\n\nSöz sahilinde umut savruluyor kum gibi\nSu susuz bırakmıştır toprağı; kan iremdir\nŞiir bin bir yerinden çatlamış, tohum gibi\n\nHâtıralar tarihin başucunda âvâre\nTarih hâtıraların ardında pâre pâre" + }, + { + "id": 24539.0, + "title": "Seferberlik", + "poet": "Ruhi Su", + "rating": 7.0, + "poem": "Eli silah tutanların gidişiydi bu \nRediflerin, vay anam kur'asının. \nÇalgıların da insanlar gibi \nZort zort edeni var \nZom zom gideni var \nUyandım davulun bağnazlığına \nDavulun, trampetin \nGerilmiş derilerin muştusuna \nSeferberlikti bu, karşı durulmaz. \n\nBir sesim vardı benim \nBin sesim olsa n'olacak \nÇocukların sesiyle adam vurulmaz \nKim getirdi bu savaşı ekmeğin beyazlığına \n\nŞimdilerdeki gibi anımsarım \nİkiz bebeklere benzerdi ekmekler \nPüren balı gibi kokardı \nBiz oldum olası ekmekle doyarız da \nÇocukluğum geldi aklıma. \n\nHep savaşlardan mı kaldı bu yoksulluk \nSeferberlik derlerdi ben de bulundum içinde \nPelit, ekmek ağacı, bal ağacıydı bizim Güney'de \nÇocuklar ya çok azdı, ya çok ağlamazdı \nYa da ağlamaya vakit kalmazdı. \nHastalık lekeli humma \nİlaç kınakınaydı \nGitsin, gitsin de gelmesin \nÇocukluğum geliyor aklıma." + }, + { + "id": 18263.0, + "title": "Rüveyda'ya Ağıt", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben bir aziz değilim, hele gündüz değilim\nAttığı her adımda siyah bir iz bırakan\nBir yanında ürküten bir baldıran gövdesi\nBir yanında kederi özümleyen bir lâle\nMerhamet sahrasının uyuyan gecesiyim\n\nBırak da, böyle bitsin bu günahkâr serüven\nBırak da kurtarayım bu emânet sarayı\nYeter, intiharınla oyduğun yüreğimi\nUmutsuz şarkılarla avutulduğum yeter\nGöğsümde bir yanardağ kıvranıyor Rüveyda\nYaraları kapandıkça kanıyor Rüveyda\nDuman çöktü güneşin sitem aynalarına\nAralandı perdeler; şimdi sessiz değilim\nDertliyim, viraneyim, ben bir aziz değilim\nAzizler tohum eker sevgi tarlalarına\n\nSenin gözlerin dram; oysa ağlatan benim\nBen dilenci; sen sultan; sevgi dağıtan benim\nSen ışık; ben karanlık ve aydınlatan benim\nBen ölümüm; sen hayat; cana can katan benim\nSabah sende oluyor; güneşi tutan benim\nSoran ben; sorulan sen; hüznü damıtan benim\nÖldüren ben; ölen sen; kabirde yatan benim\nSen sevda yüklü bulut, göklerimin sahibi\nSaklıyorum içimde seni bir tufan gibi\n\nNerde uğruna ömür verdiğim belâ, nerde\nHer hatıra bir demet zakkum meyhanelerde\nDüşlerim esrarınla çoğalan pervanedir\nGötür benden ahzânı, bana ihsanı getir\nYalanı reddederken düşüyorum yalana\nBen bir aziz değilim Rüveyda, anlaşana\n\nBu ağıdı öldüğün için söylemiyorum\nSen ölmedin Rüveyda; at vuruldu; ben öldüm\nHer hamlesi bir tabut şimdi bakışlarının\nYıkayıp kefenledin; mehtabına gömüldüm\nHer iklime kanatlı bir haberci salsınlar\nÇağır âşıklarını; namazımı kılsınlar\nDuysun âlem ateşin dağı erittiğini\nBu illetin taşları bile çürüttüğünü\n\nGün olur da, ayrılık yumağı çözülür mü\nBergüzârım ayaklar altında ezilir mi\nRüveyda, görür müyüm yeşil ufuklarını\nSeninle bir sonsuzluk bulur muyum Rüveyda\nYoksa hep bu kabirde kalır mıyım Rüveyda\n\n(13.02.2001-İstanbul)" + }, + { + "id": 48158.0, + "title": "Çöplük", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "'diyar-ı küfrü gezdim beldeler kaşaneler gördüm\ndolaştım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm\n(Ziya Paşa) '\n\nsokakları çöplük çöplük\nevleri çöplük\nselamları çöplük çöplük\nelleri çöplük\nkanser uru gökdelenler\nköyleri çöplük\nişyerleri işhanları\naracılık çöpçatanlık\nkaçakçılık karaborsa\nhepsi\nhepsi\nhepsi çöplük\n\ngözgöze gülüşmeler\nnişan nişan sevişmeler\nnikah nikah çiftleşmeler\nhepsi\nhepsi\nhepsi çöplük\n\nçöplük çöplük içinde\nçöplük çöplük üstünde \nen tepede bir horoz\nçöplüğün tepesinde\nçalımı ortaçağlı\ngagası boklu\nağrıyor biryerlerim ey insanoğlu\nutanıyor biryerlerim\nbu ağrının bu utancın\nbu utancın bu ağrının\nbir adı yok mu" + }, + { + "id": 1970751.0, + "title": "Cananını Kasteder", + "poet": "Avni (Fatih Sultan Mehmed)", + "rating": 9.0, + "poem": "Bağda gülden bahseden yanağını kasdeder\nServiden söz açanlar endamını kasdeder\n\nDilbere vasıl olmak dar-ı dünyadan murad\nAşık aşkın derdi ile dermanını kasdeder\n\nBu fani dünya için değmez kuru kavgaya\nEcel ki bu dünyanın ziyanını kasdeder\n\nYıldızlardan yücedir gözyaşı eşiğinde\nBu bulutlar ahımın dumanını kasdeder\n\nEy Avni beyti bozma bahsi ağyar eyleyip\nŞiir o ki sadece cananını kasdeder\n\nBu fani dünya için değmez kuru kavgaya\nEcel ki bu dünyanın ziyanını kasdeder\n\nGözümden akan yaş mıdır kan mıdır\nLebun yadına lal-u mercan mıdır\n\nGönülde ne var ise faş etti göz\nSeni sevdiğim yar pinhan mıdır\n\nGözüm ile derya nice bahseder\nGözüm gibi ol gevher efşan mıdır\n\nGönül ızdırap ile oldu helak\nGelin görün ol afeti can mıdır\n\nDemiş Avni’ye ben cefa etmezem\nOna cevreden yoksa devran mıdır\n\nAvnî\n\nKasd: Niyet. Tasavvur. İsteyerek. Niyet ederek.\n\nDil-ber: (Farsça) Gönül alan, kalbi çeken. Güzel, dilber.\n\nVâsıl: Ulaşan, erişen, kavuşan. Hakka vâsıl olan.\n\nDâr: Yer, mekân, konak.\n\nMurad: İstenerek, ümid ederek beklenen. Arzu edilen şey. Gâye. Maksad. Emel.\n\nZiyan: (Farsça) Zarar, ziyan, kayıp, hasar.\n\nEşik: Çukur yer(“Gözyaşı eşiğinde”) \n\nAğyar: Başkaları, yabancılar, eller\n\nLebun: Sütlü hayvan. Sütü bol olan hayvan.\n\nYâd: Gönül, hatır. Anma. Hatırda tutma. Zikretme. Hatır, gönül.\n\nLal: Kırmızı. Al renk. Dudak. Kırmızı ve kıymetli bir süs taşı.\n\nMercan: Denizde geniş resif meydana getiren ve mercanlar takımının örneği olan hayvan ve bunun kalkerli yatağından çıkarılan çoğu kırmızı renkte ve ince dal şeklinde bir madde(Canlı) .\n\nFaş: Meydana çıkmış. Yayılmış. Anlaşılmış olan.\n\nPinhan: Gizli, saklı, hafi, mahfi, mestur, müstetir.\n\nGevher: Elmas, cevher, mücevher. İnci. Bir şeyin künhü ve esası. Hakikat. Özü.\n\nEfşan: Dağıtan, saçan, serpen.\n\nAfet: Belâ. Musibet. Büyük felâket. Dâhiye. Mc: Son derece güzel.\n\nCefa: Eziyet. Sıkıntı. Zulüm.\n\nCevir(cevr) : 1.Cefa, eziyet, sıkıntı, üzüntü. Zulüm. 2.Tas: Tarikat adamının ruhen ilerlemesine mâni olan şey.\n\nDevran: Devir, felek, zaman, deveran, dünya." + }, + { + "id": 73247.0, + "title": "Yağmurlara Söyle", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 7.0, + "poem": "Dayanamam birden gelirsen\nGüneş doğar gibi yavaş yavaş gel\nGelişin yıkım gibi olmamalı\nGelişin önceden belli olmalı\nYağmurlara söyle geleceğin günü\n\nGeldiğinde akasyalar\nKarlar gibi vuracak camlara\nGüller çıldıracak sevinçten\nSeni görebilmek için\nPencereden sarkacak sardunyalar\nAyva çiçekleri selam duracak\nSapsarı bakışına\n\nGelişin önceden belli olmalı\nYola çıkarken haber sal sularla\nNe yap yap üç gün önceden bildir\nAğaçlarla göklerle kuşlarla" + }, + { + "id": 63091.0, + "title": "Üç Gencin Kalbi", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir gemici tanırım \nKalbini bir limanda bırakmış\nYa kaybolursa? \nAğlar çocukluğundaki gibi\nKalbini almaya gidecek hâlâ\n\nBir oğlan tanırım \nDerin yeşil gözlü\nGönlü güney denizlerinin dibi \nKalbi ise yerinde\nBirine vermeye gidecek \nBir gemi arar durur\nBulutlardan.\n\nBir şair tanırım \nOnunki içler acısı \nKalbini asla vermemiş \nÇalmışlar \nKalbi eski bir efsanede saklı.\n\n1954, Şubat" + }, + { + "id": 1294537.0, + "title": "Biz Kaybettik Aşk da Kazanmadı", + "poet": "Mahmud Derviş", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir Filistinli Yaranın Güncesi\n\n1 \nAnılardan muafız biz\nEl-Kermil içimizde\nCelile’nin otları kirpiklerimizde\nBir nehir gibi ona uzanaydık deme bana\nÖyle deme! \nMemleketin etindeyiz biz… Memleket de içimizde! \n\n2\nYavru güvercinler gibi değildik haziran öncesi\nAşkımızın prangalar arasında parçalanmayışının\nbudur sebebi\nBiz yirmi yıldır ey bacım\nşiir yazmıyoruz ama\nsavaşmaktayız savaşmakta\n\n3\nGözlerine düşen o gölge\nhaziran ayından\nalınları güneşle kuşatmaya gelen\nbir ilahi şeytan! \nBir şehit rengidir o\nbir dua tadı\nO ki öldürür ya da yaşatır\nHer iki durumda da ah ki ah! \n\n4\nGözlerinde gecenin başlangıcı\nO uzun gecenin sonundan bir damlaydı yüreğimde\nBizi şu saatte bu mekânda birleştiren\ndönüş yoludur\nçöküntü çağından\n\n5\nBu gece o sesin\nbir bıçak, bir yara, bir sargı\nkurbanların sessizliğinden gelen bir uyku\nNerede benim ailem\nSürgün çadırından çıktılar\nve yeniden tutsak oldular\n\n6\nAşk sözcükleri paslanmadı ama sevgilim\nesarete düştü benim-Ey aşk, ey aşkım benim\nRüzgârın silip süpürdüğü balkonları\nevlerin eşiklerini\ngünahları bana yükleyen aşk! \nGünlerden bir gün\nkalbim sadece gözlerini alabilmişti senin\nVe şimdi vatanla zenginleşti kalbim! \n\n7\nTarlakuşunun sesini\nişgalcilerin cehresinde\nparıldayan bir hançere dönüştüren nedir, biliriz\nKabristan sessizliğini\nbir festivale, hayat bahçelerine\ndönüştüren nedir biliriz\n\n8\nSen şarkı söylerken\nbalkonların koptuğunu gördüm duvarlardan\ndağın yamaçlarına kadar uzanmaktaydı alan\nDinlediğimiz müzik değildi\nGöremiyorduk sözcüklerin rengini\nOdadaydı bir milyon kahraman! \n\n9\nKanımda, onun çehresinden bir yaz\nve müstear bir nabız\nEve döndüm utana utana\nyığılıp kaldı yaramın üstünde şehit\nDoğum gecesinin sığınağıydı\nİntizardı\nVe ben bir bayram devşiriyorum onun anısından! \n\n10\nÇiğ ve ateş, gözleridir onun\nKendisine fazla yaklaştığımda şarkılar söyler\nSessizlik ve dua an’ı, buharlaşır kucağında\nAh, dilersen şehit diye adlandır onu\nGenç mi gençti barakadan ayrıldığında\nGeri geldi sonra\nGeri geldi\nbir ilahi çehre! \n\n11\nBu toprak emer şehitlerinin derisini\nbuğday ve yıldız vaat eder yaza\nTapın bu toprağa! \nTuz ve suyuz biz onun bağırsaklarında\nsavaşan bir yarayız bağrında\n\n12\nKanın boğazımda ey bacı\nGözlerimde ateş\nKurtuldum halife kapısında şikâyetten\nTüm ölenler\nve gündüz eşiğinde ölecek olanlar\nkucakladılar beni, bir bomba yaptılar benden! \n\n13\nAhbapların evi metruk\nİliklerine kadar çevrilmiş Yafa\nBeni aramaya koyulan\nsadece kendi alnını bulabildi benden\nBu ölümü bana bırak ey bacı\nbu yitip gitmişliği bana bırak\nki bozgunun üstüne bir yıldız öreyim ondan\n\n14\nEy mağrur yaram\nNe benim vatanım bir bavul\nne de ben bir yolcu! \nBen âşık, toprak maşuk! \n\n15\nAnılara daldığımda\nnedamet otları yeşerir alnımda\nhasretini çekerim uzak bir şeyin\nÖzleme teslim olduğunda\nbenimserin efsanelerini kölelerin\nSesimden çakıl taşları\nkayadan nağmeler yapmayı yeğlerim ben! \n\n16\nAlnım gölge taşımaz\nGöremem gölgemi\nTükürürüm ben\ngeceleri alınları aydınlatmayan yaraya! \nGözyaşını bayrama sakla\nsevinçten ağlayacağız sadece\nAlanda\ndüğün ve hayat koyalım adını ölümün! \n\n17\nYarayla büyüdüm ben\nGeceleri nasıl çadıra dönüştüğünü\nasla söyleyemedim anneme\nNe kaynağımı yitirdim, ne adresimi, ne de ismimi\nOnun eski püskü giysilerinde\nbir milyon yıldız görmemin budur sebebi! \n\n18\nSancağım siyah\nLiman bir tabut\nSırtım bir köprü\nEy içimize yıkılan dünyanın sonbaharı\nEy içimize doğan dünyanın ilkbaharı\nÇiçeğim kırmızı\nLiman açık\nKalbim bir ağaç! \n\n19\nLisanım bir su şırıltısı\nkasırgalar ırmağında\nGüneşin aynaları ve buğday\nsavaş alanında\nBelki yanlış ifade ettim kimi zaman\nama-tevazu bir yana – harikaydım\nkalbimi sözlükle değiştirdiğim an! \n\n20\nİkiz olduğumuzu anlamamız için\ndüşman lazımdı mutlaka\nMeşe kökünde oturmamız için\nrüzgâr lazımdı mutlaka\nÇarmıha gerilen efendi\nyarasını yitirmiş, ödlek bir çocuk olurdu\nçarmıh tahtında büyümeseydi! \n\n21\nBir sözüm daha var sana\nhenüz söylemedim\nAy’ı işgal ediyor balkondaki gölge\nMemleketim bir destan\nBen çalgıcıydım orada\noldum bir çalgı teli! \n\n22\nArkeolog taşları inceleme derdinde\nkendi gözlerini arıyor efsane harabelerinde\nKendi kendini kanıtlama derdinde:\nGözleri olmayan basit bir yolcuymuşum ben! \nBana ilişkin tek bir harf dahi yokmuş medeniyet kitabında! \nAma ben usul usul dikiyorum ağaçlarımı\nVe de söylüyorum aşk şarkımı! \n\n23\nHezimetin sırtında taşıdığı yaz bulutu\nSerabın ipine seriverdi\nSultanlar neslini\nCinayet gecesinde öldürülen ve dirilen ben\nİşte iyice yapıştım toprağa! \n\n24\nSözü eyleme dönüştürme vaktim geldi benim\nToprak ve tarlakuşu aşkımı kanıtlama vaktim geldi\nBu zamanda gitarı parçalar sopa\nBen, bir ağaç peyda oldu olalı ardımda\nSararıp durmaktayım aynada! \n\nMahmud DERVİŞ\nTürkçesi: Lütfullah Göktaş" + }, + { + "id": 70479.0, + "title": "Sevgi", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 8.0, + "poem": "Bunun üzerine Almitra, 'Bize sevgiden bahset...' dedi.\n\nVe o başını kaldırdı, insanlara baktı.\nÜzerlerine sinen derin dinginliği duyumsadı.\n\nVe yüksek bir sesle konuşmaya basladı: \n\n'Sevgi çizi çağırınca, onu takip edin, \nYolları sarp ve dik olsa da...\n\nVe kanatları açıldığında, bırakın kendinizi, \nTelekleri arasında saklı kılıç, sizi yaralasa da...\n\nVe sizinle konuştuğunda, ona inanın, \nKuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi, \nSesi tüm hayallerinizi darmadağın etse de...\n\nÇünkü sevgi sizi yücelttiği gibi, çarmıha da gerer.\nSizi büyüttüğü ölçüde, budayabilir de...\n\nEn yükseklere uzanıp, Güneş'le\ntitresen en hassas dallarınızı okşasa da, \nKöklerinize de inecek, ve onları sarsacaktır, \nToprağa tutunmaya çalıştıklarında...\n\nMısır biçen dişliler gibi sizi kendine çeker; \nÇıplak bırakana kadar döver, harmanlar; \nKabuklarınızı, çöplerinizi ayıklar, eler...\n\nBembeyaz olana kadar öğütür sizi; \nEsnekleşene kadar yoğurur; \nVe Tanrı'nın İlahi sofrasına ekmek olasınız diye, \nSizi kendi kutsal ateşine savurur...\n\nSevgi bütün bunları, \nKalbinizin sırlarını bulasınız diye yapar, \nVe bu biliş, Hayat'ın kalbinin bir cüzünü yaratır...\n\nAncak korkunun kıskacında, \nSalt sevginin huzurunu ve hazzını ararsanız, \nO zaman örtün çıplaklığınızı, \nVe sevginin harman yerine adim atin...\n\nAdim atin, kahkahaların tümünün olmadığı, \nSadece gülebileceğiniz mevsimsiz dünyaya, \nVe ağlayın, ama tüm gözyaşlarınızla değil...\n\nSevgi hiçbir şey sunmaz, sadece kendisini, \nHiçbir şey kabul etmez, kendinde olandan gayri...\n\nSevgi sahip çıkmaz, sahiplenilmez de; \nÇünkü sevgi, sevgi için yeterlidir, tümüyle...\n\nSevdiğinizde, 'Tanrı benim kalbimde, ' yerine, \nSöyle deyin, 'Ben kalbindeyim Tanrı'nın...'\n\nVe sanmayın yön verebilirsiniz sevginin akışına, \nÇünkü sevgi, yolunu kendi çizer, \nsizi değer bulduğunda...\n\nSevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka...\n\nFakat seviyorsanız ve ihtiyaçların arzuları varsa, \nBırakın bunlar sizin de arzularınız olsun...\n\nErimek ve akmak, geceye şarkılar sunan bir dere misali, \nŞefkatin fazlasının verdiği acıyı bilip, \nKendi sevgi anlayışınla yaralanmak, \nVe kanamak, yine de istekle ve coşkuyla...\n\nŞafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak, \nVe bir sevgi gününe daha, teşekkürle uzanmak...\n\nSessizce çekilmek öğle vakti, sevginin vecdini duymak, \nAkşamın çöküşüyle de, eve huzurla dönmek...\n\nVe uyumak, kalbinde sevgiliye bir dua, \nVe dudaklarında bir şükür şarkısıyla...'" + }, + { + "id": 1914758.0, + "title": "Sonbahar Üşümeleri", + "poet": "Gonca Özmen", + "rating": 7.0, + "poem": "Çamurdan oyuncaklarda dağıldı çocukluğum\nBaşağın su sıkıntısında\nHep ağrıdı yüzüme kazınan bozkır\nEllerimde buhran, sesimde tenha\n\nKimse işitmedi çan çiçeğini\nTopraktaki yangını bilmedi tohum\nKırmızı soluğunda alev alev bir ırmak\nÜnlemsiz hayatları dolaştı durdu\n\nYaban bir kederde kaldı akşamın eğrisi\n\nBeyazımda hırçın bir tarih bu yüzden\n(Hem sadece beyazı anımsanır kadınların) \nBu yüzden az pencereli çok yalnızlıklar\nSonbahar üşümeleri ve saklandığım kuytular" + }, + { + "id": 29776.0, + "title": "Belkide Söylemiştim", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 7.0, + "poem": "-I-\nbir ay gecesi işte\nyedi yıldız, yedi üşümüş yıldız\nyedi siren çiçeği\nyaralı geyikler gibi çöktü kalbime\n\nen çok neresinden kırılır rüzgâr\nay gecelerinin sessizliğinde?\nbiriktirirdim yağmuru bulut olsaydım\ntenindeki tuz yüklü gemilerde\n\nhangi dünyadaydı, neresindeydi\nkanatlı atlarla çıkılan yolculuğun\ndemiştin, gelirim yol gitmese de\n\nbir elmastı kalbim aşkla parlayan\n\n-II-\nyıldızlardan habersiz, habersiz yıllarımdan\ngeliyorsun benimle\ngözlerinde hâlâ o ışık perileri\ndans ediyor içimin çan çiçekleriyle\nhep vardır yeni bir şey, diyorsun\ntende ve ruhta\nyeni bir öpüş, başka bir sözcük\naçılacak bir sayfa\n\nkederle gülümsüyor çan çiçekleri\n\nay geceleri kederle gülümsüyor\nyedi yıldız evinin mercan alevi\nhep ayni yerinde kırılıyor rüzgârın\nsöylemiştim, gitme\n\nduvarların, duvarların içinde\nyıldızlara giden incecik bir yol,\nbundan sana belki söz etmemiştim\n\no incecik yoldu senin gülüşün\nhayatımın incelen düğüm yerinde\n\nbunu sana,\no yaralı geyikler gecesinde\nbelki de söylemiştim" + }, + { + "id": 969435.0, + "title": "Saat", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Eski bir saatte \nBir akrep ve yelkovan yaşardı \nZaman ve mekandan habersiz \nDar zamanlarda \nYelkovan hep akrebi arardı \n\nVe akrebi buldukça \nOna kavuştukça \nBulmanın sihri kayboldukça \nÇocukça \nHep bulmaya koşardı \nEski bir saatte \nBir akrep ve yelkovan yaşardı \nZaman ve mekandan habersiz" + }, + { + "id": 16371.0, + "title": "Dün Gece", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Ne güzel geceydi dün gece, ne güzel geceydi:\nOnunla sarmaşdolaş, dudak dudağa,\ntalih kapısı ardına kadar açık,\ngüneş kucağımızda.\n\nNe güzel geceydi dün gece, ne güzel geceydi:\nŞarap tasını her sunuşunda\ndiyordu aklına başına al.\nHani dün gece aklın da tam sırasıydı ya!" + }, + { + "id": 31109.0, + "title": "Pergel", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz: \nİki başımız var, bir tek bedenimiz. \nNe kadar dönersem döneyim çevrende: \nEr geç baş başa verecek değil miyiz?" + }, + { + "id": 62370.0, + "title": "Günün Herhangi Bir Saati", + "poet": "Ali Püsküllüoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir yıldız, bir karanlık\ndüştü şavkı suya.\nÇok değil burada artık\n(ülkem için) gözyaşı\nazıcık, birkaç damla.\n\nİşte bir gün daha bitti\nçocuğun gözleri doldu.\nKuyunun suyu çekildi, \ngidip geliyor (gölgem) \nher zaman hiçbir zaman arasında.\n\nNerde haziranlar nerde temmuzlar\naçan her gül? \nBir düş gibi solar\n(saati yürür) çünkü, \ninceden, acıyla.\n\nÇekilmiş olsam da bir köşeye\ngözlerimi yummuyorum\nhiçbir şeye, \n(hayır, diyorum) hayır\nyüz kez, bin kez ve daha.\n\nYok olmaz, biliyorum\nsöylenmemiş bir söz bile.\nGün ışığı mı yitecek\ngece karanlığı mı (diyorum) \nbilinmez ama.\n\nBir yıldız, bir karanlık\nişte bir gün daha bitti, \nçok kalmadı sabaha.\nSaati yürüyor günün\nher zamanla hiçbir zaman arasında." + }, + { + "id": 7082.0, + "title": "Cemre", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "gözüme ilişti gözün\niçimde infilak saati!\nyasak baktın nikotin sıcaklığıma,\nbir sigara daha yaklaşıyor bahar...\nellerin yanında değil,\ngemiler kalkıyor avuçlarından\nbütün limanlara bir telaş,\nyaklaşıyor bahar...\ndeniz altında bir zindan düşü,\nayıp sarılmalar, lanetli öpücükler\nbilinmez bir nemrut esrarı\narkadaş dağlar gibi korkusuz korkular...\nkekikler yeşeriyor\nyaklaşıyor bahar\nbir deliliğin eşiğinde\namansız mekansız\nsofrasız\nyani aç, ilaçsız\nve\nhiçbir şiirin eskitemediği\ngözlerin,\ngözlerimin önünde\nel pençe divan...\nbahar damarı çatladı toprağın\nbir nefes daha yaklaşıyor bahar.!" + }, + { + "id": 13354.0, + "title": "Şakkul - Arz", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Bin desi derinlikte delik bir kalp\nUzanır ağız\nSiyasal bir avuç hava ister\n\nBenimle fazla yakınlık kurdun\nÇiçeğim \nKöklerim ateş saplarım zehir\nYağmur ateş saplarım zehir\nYağmur sularıyla izler edinmiş tenin\nBenimle çok hayal kurdun artık yaklaş\nİpil ipil miyop bakışın bir kanakışı\nBu su sarnıcından başla\nSana verildi emanetim ateşim zehrim\nBenimle çok put kır çiçeğim\n\nEdisyonkritik\nBir ses \nBin desi yer dolması ağırlık\nHavagazından uzanır ağzın\nSiyasal bir ton özgürlük ister\n\nArz gittikçe benim ve onun\nKarşılıklı \nBileyli\nHavada\nPalalarımız\nHamlesi yaman ilkin bir defne dalı \nDetant \nHadi oradan-ardından\nSam füzeleri\n\nHilesi hayatı olmuş gördüm ki\nAnam babam kemirilmiş\nÇorbama kireç ekilmiş\n\nHamlem zarif\nVuruşum hayat\nHilem tay\nKaçıp dönüşüm şiir\n\nArz gitgide benim\nMuharremde temeli atılır güveyliğimin" + }, + { + "id": 49304.0, + "title": "Yaşamaya Geldim", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Yaşamaya geldim ben de dünyaya\nElimden kolumdan bağlama beni\nKomşular gidiyor yıldız'a ay'a\nDağların başında eğleme beni\n\nKörpecik aklımı kandırma boşa\nİnsanlar benzemez beyinsiz kuşa\nAvareyim diye etme temaşa\nBir dilim ekmeğe bağlama beni\n\nMahzuni nedendir geri kaldığım\nHakkın olmayanı çalıp aldığın\nKimse bilmez kimin nasıl olduğun\nHastayım götürün sağlama beni" + }, + { + "id": 2123397.0, + "title": "Validem", + "poet": "Abdülhak Hamit Tarhan", + "rating": 9.0, + "poem": "Validem ümmiyeydi, ümmiyenin\nVar idi ezberinde birçok ilim. (...)\nSon zamanlar alil olan gözünün\nGördüğü bir hayal idi ancak\nAmeliyyatı istemez, sevmez,\nDer idi daima; \"Ne görmek için? \"\n\"Bizi görmek için\" deyince güler,\n\"Sizi duymaktayım, bu kafidir.\n Sağ olun, siz görün bu dünyayı,\nBen de görmüş gibi olur, gülerim.\"\n\"Gülerim\" der de, etseniz dikkat,\nGörünürdü için için giryan.\nYaşamaktan da bezmiş olmalı ki,\nSinnini sorsalar, cevaben o:\n\"Belki üç yüz yaşındayım\" derdi.\n\nÖlçek: Feilatün mefailün feilün (fa'lün) \n1913" + }, + { + "id": 40241.0, + "title": "81 Yılında Bir Fotoğraf", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Göz değil bunlar kesinlikle değil\nirin gibi bir nefret akıyor sadece\nDudaklar yok burun yok alın yok\nyüzü yok bu mumyalanmış yüzün\n\nÖlümün rengi gri midir ya da korkunun\nGri midir insan hayvana benzetilirken\nUzun ve pis bir sakal sarkıyor\ngöğsüme iliştirilen rakamlara\n\nİşte 81 yılından fotğraf\nalbümlere hiç girmeyecek" + }, + { + "id": 11078.0, + "title": "İstanbul Destanı", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "İstanbul deyince aklıma martı gelir\nYarısı gümüş, yarısı köpük\nYarısı balık yarısı kuş\nİstanbul deyince aklıma bir masal gelir\nBir varmış, bir yokmuş\n\nİstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir\nAnadolu'da toprak damlı bir evde\nGülcemal üstüne türküler söylenir\nSüt akar cümle musluklarından\nDireklerinde güller tomurcuklanır\nAnadolu'da toprak damlı bir evde çocukluğum\nGülcemalle gider İstanbul'a\nGülcemalle gelir\n\nİstanbul deyince aklıma\nBir sepet kınalı yapıncak gelir\nŞehzadebaşı'nda akşam üstü\nSepetin üstünde üç tane mum\nBir kız yanaşır insafsızca dişi\nBoyuna bosuna kurban olduğum\nKalın dudaklarında yapıncağın balı\nTepeden tırnağa arzu dolu\nSam yeli söğüt dalı harmandalı\nBir şarap mahzeninde doğmuş olmalı\nŞehzadebaşı'nda akşam üstü\nYine zevrak-ı derunum\nKırılıp kenara düştü\n\nİstanbul deyince aklıma Kapalıçarşı gelir\nDokuzuncu Senfoniyle kolkola\nCezayir marşı gelir\nDört başı mamur bir gelin odası\nHaraç mezat satılmakta\nBir gelinle güvey eksik yatakta\nKöşede sedef kakmalı tombul bir ut\nTamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta\nSonra ellerinde şamdanlar nargileler\nPaslı Acem kılıçları\nAmerikan kovboyları\nEller yukarı\n\nNe kadar da beyaz elbiseleri\nAmerikan deniz erleri\nKocaman bir papatyadan yolunmuşlar gibi\nSütten duru buluttan beyaz\nBeyazın böylesine ölüm yakışır mı dersin\nYakışmaz\nAma harbederken onlara\nBambaşka elbiseler giydirirler\nKan rengi, barut rengi, duman rengi\nKin tutar kir tutmaz\n\nİstanbul deyince aklıma\nKocaman bir dalyan gelir\nKimi paslı bir örümcek ağı gibi\nGerinir Beykoz'da\nKimi Fenerbahçe'de yan gelir\nDalyanda kırk tane Orkinos\nKırk değirmen taşı gibi dönmektedir\nOrkinos dediğin balıkların şahı Orkinos mavzerle gözünden vurulur\nDenizin içinde ağaçlar devrilir\nKan çanağına döner dalyanın yüzü\nCamgöbeği yeşili bulanır\nBir çırpıda kırk Orkinos\nReisin sevinçten dili dolanır\nBir martı gelir konar direğe\nAtılan Kolyosu havada yutar\nBir başkasını beklemez gider\nBalıkçı gülümser tatlı tatlı\nAdı Marikadır bu martının der\nHer zaman böyle gelir böyle gider\n\nİstanbul deyince aklıma Adalar gelir\nDünyanın en kötü Fransızcası orda harcanır\nÇalımından geçilmez altmışlık madamların\nAğzı dili olsa da tenhadaki çamların\nGörüp göreceği rahmeti anlatsa insanların\n\nİstanbul deyince aklıma kuleler gelir\nNe zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır\nAma şu Kızkulesinin aklı olsa\nGalata kulesine varır\nBir sürü çocukları olur\n\nİstanbul deyince aklıma\nTophane'de küçücük bir sokak gelir\nHer Allahın günü kahvelerine\nAnadolu'dan bir sürü fakir fukara gelir\nKimi dilenecek dilenmesine utanır\nKiminin elinde bir süpürge peyda olur uzun\nDudaklarında kirli paslı bir tebessüm\nÇöpçü olmuştur bugüne bugün\nKiminin sırtında perişan bir küfe\nKiminin sırtında nakışlı semer\nŞehrin cümbüşüne katılır gider\nKalın yağlı bir kolana koşulur\nPiyano taşırlar omuz omuza\nKendinden ağır yükün altında adamlar\nBalmumu gibi erir dururlar\nSonra kanter içinde soluk alırlar\nNazik eşya nazik hamallar ister neylersin\nAma onlar kadar piyanoyu ciddiye alırlar mı dersin\nNazdan nazik çiniden bilezik eller\nDerken\nKarşı radyoda gayetle mülayim bir ses\nEvlere şenlik Üstad Sinir Zulmettin\nHacıyağına bulanmış sesiyle esner:\nGamı şadiyi felek\nBöyle gelir böyle gider\n\nİstanbul deyince aklıma \nStadyum gelir\nGüne güneşe karşı yirmibeşbin kişi\nHepsinin dudağında İstiklal Marşı\nBulutlar atılır top top pare pare\nYirmibeşbin kişilik bir aydınlık içinde eririm\nCanım ağzıma gelir sevinçten hilafsız\nİsteseler bir gelincik gibi koparır veririm\n\nİstanbul deyince aklıma\nStadyum gelir\nKanımın karıştığını duyarım ılık ılık\nMemleketimin insanlarına\nDaha fazla sokulmak isterim yanlarına\nBen de bağırırım birlikte\nAvazım çıktığı kadar\nGöğsümü gere gere\nVer Lefter'e yaz deftere\nStadyum gelir \nİstanbul deyince aklıma\nBinlerce insanın aynı anda\nAynı şeyi duymasından doğan sevincin\nHeybetini düşünürüm\nBirbirine eklenir kafamda\nBinler yüzbinler milyonlar\nSonra bir mısra havalanır ürkek\nBir uykuyu cananla beraber uyuyanlar\n\nİstanbul deyince aklıma\nYahya Kemal gelirdi bir eyyam\nŞimdi Orhan Veli gelir\nDemindenberi dilimin ucundasın Orhan Veli\nDemindenberi senin tadın senin tuzun\nSenin şiirin senin yüzün\nYaralı bir güvercin misali\nBaşımın üstünde dolanır durur\nGelir sessizce konar bu şiirin bir yerine\nNeresine mi arayan bulur\nErbabı bilir\nDeli eder insanı bu şehir deli\nKadehlerin çınlasın Orhan Veli\n\nİstanbul deyince aklıma Sait Faik gelir\nBurgaz adasında kıyıda\nMavi gözlü bir çocuk büyür döne döne\nMavi gözlü bir ihtiyar balıkçı gencelir küçülür\nİkisi bir boya geldi mi Sait kesilirler\nBütün İstanbul'u dolaşırlar elele başbaşa\nAna avrat küfrederler uçan kuşa eşe dosta\nSivriadada da martı yumurtası toplarlar çilli çilli\nZiba mahallesinde gece yarısı\nSabaha Galata'dan geçer yolları\nMaytaba alacakları tutar kahvede\nZararsız bir deliyi\nUla Hasan derler gazeteyi ters tutaysun\nÇaktırmadan gazetesini tutuştururlar fakirin\nSonra oturup sessizce ağlarlar\n\nİstanbul deyince aklıma \nSait Faik gelir\nTaşında toprağında suyunda\nFakirin fukaranın yanıbaşında\nBir kalem bir bilek bilendikçe bilenir\nKıldan ince kılıçtan keskin\nHep iyiden güzelden yana\nHep kimsesizlerin\n\nİstanbul deyince aklıma\nSaid'in son yılları gelir\nHey Allahım en güzel çağında Said'e\nDört beş yıl ömrün kaldı denir\nSait Sait olur da nasıl dayanır\nMavi gözlü çocuk boşverir ölüm haberine\nİhtiyar balıkçı pis pis düşünür\nBir zehir yeşilidir açılır\nBir yeşil ki ciğerine işler adamın\nBir yeşil ki kasıp kavurur\nKüçük mavi çocuk\nİhtiyar balıkçı\nVe dilimize bulaşan zehir yeşili\nİstanbul çalkalandıkça bu denizlerde dipdiri\nDilimiz yaşadıkça yaşasın Said'in şiiri\n\nİstanbul deyince aklıma\nSabiyem gelir\nSabiyem boynundan büyük bir demetle\nSarıyer'den gelir Pendik'ten gelir\nBahar nereden gelirse velhasıl\nSabiyem oradan gelir\nNe delidir ne divane\nAslını ararsan çingenedir\nTepeden tırnağa güneştir\nTopraktır\nAnadır\nAnalar içinde bir tanedir\nBiri sırtında biri memesinde biri karnında\nKarnı her daim burnundadır\nCanını mendil gibi takar dişine\nYürekten birşeyler katar işine\nBir ucundan girer şehrin ötekinden çıkar\nAlçakgönüllüdür Sabiyem\nHem maşa satar, hem göbek atar\nVer bir çeyrek güzelim der\nNeyse halin o çıksın falin\nCanı çıkar Sabiyemin falı çıkmaz\nSonra anlatır dün gece başına gelenleri\nGörürüm üryamda bir sarı yılan\nCenabet uğraşır durur benimlen\nUyanır bakarım benim bebeler\nYatağın ucuna kaymış\nAyağımın parmaklarını emer\n\nİstanbul deyince aklıma\nBir basma fabrikası gelir\nDuvarları uzun masaları uzun sobaları uzun\nDal gibi dalyan gibi kızlar çalışır bütün gün ayakta\nKanter içinde mahzun\nYüzleri uzun elleri uzun günleri uzun\nFabrikada pencereler tavana yakın\nAl topuklu beyaz kızlar dalga geçmeyin\nDışarda ağaçlar dizi dizi\nDuvarlar duvarlar uzun duvarlar\nNiçin ağaçlardan ayırdınız bizi\nDışarda tarlalar turuncu asfalt mosmor\nDışarda dışarda dışarda\nMevsim gürül gürül akıp gidiyor\nOndokuz yaşında Eyüplü Gülsüm\nDalmış beyaz köpüklü akışına ipeklilerin\nKötü kötü düşünüyor\nİpeğin akışına doyum olmaz\nAma gel gör ki ipekli emprimeden oğlana don olmaz\nBir top Amerikan bezi sakız gibi beyaz\nBir top Amerikandan neler çıkmaz\nPerdeler yatak çarşafları çoluğa çocuğa çamaşır\nSakız gibi ağarmış bir top Amerikan bezi\nGülsüm'ün gözleri kamaşır\nÜçüncü oğlanı doğururken Gülsüm\nBir top Amerikana hasret sizlere ömür\nGülsüm'lerin sürüsüne bereket\nYerine bir Gülsüm'cük bulunur elbet\nGider Gülsüm gelir Gülsüm\nAzrail ettiğin bulsun\n\nİstanbul deyince aklıma\nAğzına kadar soğan yüklü bir taka gelir\nSülyen kırmızısı üstüne zehir gibi yeşil\nSamsun'dan Sürmene'den Sinop'tan\nYaz demez kış demez mutlaka gelir\nKirli yelkeninde yeni bir yama\nDemirinin pası gelir dilime\nNabzımda duyarım motorunun hızını\nCanımın içine sokasım gelir\nİri kalçaları pullu denizkızını\n\nİstanbul deyince aklıma\nTakalar gelir\nAlçakgönüllü kalender\nYa Peleng-i Deryadır adları ya Şimşir-i Zafer\nİstanbul deyince aklıma\nKoca Sinan gelir\nOn parmağı on ulu çınar gibi\nHer yandan yükselir\nSonra gecekondular gelir ardısıra\nİsli paslı yetim\nEyy benim dev memesinde cüceler emziren \nacayip memleketim" + }, + { + "id": 36634.0, + "title": "Dayan Ha Yıkılma", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 5.0, + "poem": "Acı \nBir \nRüzgardır \nEser \nDağlardan \nOvalardan \nKapkara \nKanını \nKurutur \nYoksulların \nSonra \nKıtlık \nPahalılık \nVe \nFaşizm \nDayan \nHa \nYıkılma... \nÜlkemiz \nYoksul \nÜlkemiz \nFakir \nVe \nİşçiler \nÖğrenciler \nDüşer \nYanyana \nDüşer ya \nVatanın \nBir \nYanı da \nÖlür. \nVe Şahin Aydın \nKerim Yaman \nBöyle \nDüşüyorsa \nBir \nBir \nİnsan \nDaha \nÖzgür \nOlsun \nDiyedir." + }, + { + "id": 896.0, + "title": "Tarihçe", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "önce \nhain bir uykunun sevimsiz sabahı\ngibi sıradan mahmur,\naynı sabahın\nilk sıcak çayı gibi ferah\nbir karşılaşma...\n-merhaba!\n\nsonra güzel\nve en sıcak gülüşmelerin ev sahibi\nbir yüz..\n-görüşürüz!\n\nderken \nsanki elin elimde\nkem gözlere kedere\ndünya güzeli sohbetler\n-ara beni!\n\nardından\nderimizin altına sızan\nhani katiyen rakı içme mecburiyeti çağrıştıran\nbir korku ki\n-eyvah!\n\nve şimdi\nkalbimi karanlıklarda hançerleyen\naklımı başımdan eyleyen\nçok uzun yollarda\nhiç uykulu otobüs saatleri gibi\nacıtan\nkanatan\nyani korktuğumuz\nyani başımıza gelen\nbüyüdükçe büyüleyen\naşk...\n-seni seviyorum!\n\nşimdi sen\nkalbimin közünde kıvılcım kıvamında\nağrıyan..." + }, + { + "id": 3965.0, + "title": "Telgrafhane", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 6.0, + "poem": "Uyuyamayacaksın\nMemleketinin hali\nSeni seslerle uyandıracak\nOturup yazacaksın\nÇünkü sen artık o eski sen değilsin\nSen simdi issiz bir telgrafhane gibisin,\nDurmadan sesler alacak\nSesler vereceksin\nUyuyamayacaksın\nDüzelmeden memleketinin hali\nDüzelmeden dünyanın hali\nGözüne uyku girmez ki\nUyumayacaksın\nBir sis cani gibi gecenin içinde\nTa gün ışıyıncaya kadar\nVakur metin sade\nÇalacaksın." + }, + { + "id": 9394.0, + "title": "Bu Yağmur", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince\nNefesten yumuşak yağan bu yağmur...\nBu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.\nAynalar yüzümü tanımaz olur.\n\nBu yağmur kanımı boğan bir iplik\nTenimde acısız yatan bir bıçak\nBu yağmur yerde taş ve bende kemik\nDayandıkça çisil çisil yağacak.\n\nBu yağmur delilik vehminden üstün; \nKaranlık kovulmaz düşüncelerden.\nCinlerin beynimde yaptığı düğün\nSulardan, seslerden ve gecelerden." + }, + { + "id": 19390.0, + "title": "Hüzünlü Pazar", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Hüzünlü pazar, beyaz meleklerin ilahiler söylediği\nAşkın güzelce yıkandığı, sımsıkı kefenlendiği\n\nYaz geçmiş, gelip çatmış bağbozumu vakti\nGenç kızların mutluluğu bir mevsim daha ertelediği\n\nHüzünlü pazar, geçmiş pazarların anısıyla kavuniçi\nÇocukların hep kursaklarında kalan sevinci\n\n \nAtaol Behramoğlu" + }, + { + "id": 2133901.0, + "title": "Rosa Mystica", + "poet": "Oscar Wilde", + "rating": 9.0, + "poem": "Requiescat \nO çok yakında, yavaşça yürü \nO burada, altında karın \nUsulca konuş, büyüdüğünü \nDuyabilir papatyaların \n\nAltın sarısı o parlak saçlar \nHastalıktan sararmış solmuş \nO körpecik o küçücük şey \nToza toprağa belenmiş \n\nKar gibi ak, hem benziyor zambağa \nÖylesine güzel öylesine hoş \nBir kadın olduğunun farkına \nVarmadan büyüyüp serpilmiş \n\nBir tabut tahtası, ve ağır bir taş \nDüşmüş göğsünün üzerine \nKalbim daha fazla dayanamaz \nO ölmüş öylece yatıyor yerde \n\nDuyamaz artık, huzur içinde yatsın, \nDuyamaz şiirlerimi şarkılarımı \nGömüldü kaldı burada hayatım \nYığın üzerime kara toprağı" + }, + { + "id": 63887.0, + "title": "Nedamet", + "poet": "Rüştü Onur", + "rating": 8.0, + "poem": "Tanrım açamadık içimizi\nArtık buluşmamız mahşere kaldı.\n\nNe yelken ne gemi var limanda\nKaçmak bir uzun sefere kaldı.\n\nMercan bir sahildeymiş gemiler\nBulmak kasvetli günlere kaldı." + }, + { + "id": 53309.0, + "title": "Annem Uçurum Doğuracak", + "poet": "Çiğdem Sezer", + "rating": 7.0, + "poem": "böyle yalnız böyle iyi\nbir öyküyü yeni baştan okur gibi\nyeniden başlar gibi denize\nama hiç bilmediğim bir denize\nyeniden başlar yeniden okur gibi\nderindeki sözcükleri\n\nbana bir kazma bana bir\nbıçak. suyu ikiye bölüp boğacak\nbildiğim tüm öyküleri\n\nböyle dilsiz böyle iyi\nölsem öldüğüm bilinir, kaldım\nkapılar üstüme kilitli\ngövde mi tin mi öykünün kirli mendili\n\nbana bir kazma bana bir bıçak\nbendeki uçurumu rüzgara bırakacak\n\nuçurum dedim de bir avuç kum\nhiçbir rüzgara bırakamadığım\n\niyiyim iyiyim iyi\nbir öykü gibi başı sonu belli\nhayatın kırık sandalyesine\nyerleştirip sözcükleri\nkurguluyorum evreni\n\nböyle yalnız böyle suskun böyle iyi\ngömdüm mü bir de sözcükleri...\n\nbana bir kazma bana bir bıçak\nkonuşsam annem uçurum doğuracak" + }, + { + "id": 42067.0, + "title": "Susar Kâinat", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Adlî İlâhî’den sual eylesem\nKapanır dudaklar, susar, söylemez...\nAcep hangi meyve helâldir desem\nSararır yapraklar, susar, söylemez...\n\nMunis bir merakım, mağrur bir merak\nTohum bir merakım, yağmur bir merak\nMaden bir merakım, çamur bir merak\nUtanır topraklar, susar, söylemez...\n\nKarlı dağlar uykuya mı yattı ki\nGeçitleri haydutlar mı tuttu ki\nDeli rüzgâr dilini mi yuttu ki\nOrmanlar-ırmaklar, susar, söylemez...\n\nDesem ki adalet, hürriyet var mı? \nİnananlar inancını yaşar mı? \nYoksa zulüm-zillet boydan aşar mı? \nKararır şafaklar, susar, söylemez...\n\nBir yemine çeksem gök yere değer\nÂlem söz orucu tutarmış meğer\nBalıklar başını önüne eğer\nSallanır kavaklar, susar, söylemez...\n\n(Yasakllı Rüyalar)" + }, + { + "id": 60228.0, + "title": "Yarından Tezi Yok", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben yalnız tarla da mı başak\nDeniz de mi balığım yoksa\nBu esen yel ne biçim yel \nYapraktan sudan \nPoyraza mı dönüştü hava\nKötü günler mi geçti\nBen görmeyeli \nBen de acılar mı kattım acıya\nBu yol o yol değil mi söyleyin N'olur\nGittiğim yol \nGiden yol \nHÜRLÜĞÜN YOLU" + }, + { + "id": 102499.0, + "title": "Dünyayı Gezdim Dolaştım", + "poet": "Aşık Paşa", + "rating": 7.0, + "poem": "Dünyayı gezdim dolaştım\nAyrılık gibi dert olmaz\nTatlı canımdan usandım\nAyrılık gibi dert olmaz\n\nKaçan döndüm yâre baktım\nÇözümden kanlı yaş döktüm\nGezdim her belayı çektim\nAyrılık gibi dert olmaz\n\nHilal kaşı keman değil\nZülfü ahir zaman değil\nBe yarenler yalan değil\nAyrılık gibi dert olmaz\n\nKullar başına gelmesin\nKimse göz yaşın silmesin\nHak, düşmanıma vermesin\nAyrılık gibi dert olmaz\n\nBana inanmayan varsın\nAşık'ın yüreğin yarsın\nNeler çektiğini görsün\nAyrılık gibi dert olmaz" + }, + { + "id": 22103.0, + "title": "Nasıl Olduysa...", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "nasıl olduysa birden adımı unuttum\nadını unuttuğum o sıcak şehirde\nyıldız alacası yüzen bir zakkum\nyanımda o hayal kız ikide birde\nyolumu gözlerine bakıp bulduğum\n\nsahi ben ne hırçın bir çocuktum\nele avuca sığmaz aklı fikri şiirde\nmısra mısra başımı belaya soktum\nİzmir cezaevi dokuzyüz kırk bir'de\nkaşla göz arası liseden kovuldum\n\ninanmakta geç sevmekte çabuktum\nbazen yaşadıklarım aklıma gelir de\nkaç kere umutsuzluğun yolunu tuttum\nistenmeyen adam hemen her devirde\nhemen her devirde ateşten bir buluttum\n\nbinlerce umuttan belki bir umuttum" + }, + { + "id": 3759.0, + "title": "Tahammül Mülkünü Yıktın", + "poet": "Nedim", + "rating": 8.0, + "poem": "Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir\nAman dünyayı yaktın ateş-i sûzân mısın kâfir\n\nKız oğlân nâzı nâzın şehlevend âvâzı âvâzın\nBelâsın ben de bilmem kız mısın oğlân mısın kâfir\n\nNe ma’nâ gösterir duşundaki ol âteşin atlas\nKi ya’ni şule-i cansuz-ı hüsn ü ân mısın kâfir\n\nNedir bu gizli gizli âhlar çâk-i giribânlar\nAceb bir şûha sende âşık-ı nâlân mısın kâfir\n\nSana kimisi cânım kimi cânânım deyü söyler\nNesin sen doğru söyle cân mısın cânân mısın kâfir\n\nŞarâb-ı âteşinin keyfi rûyun şul’elendirmiş\nBu haletle çerâğ-ı meclis-i mestân mısın kâfir\n\nNiçin sık sık bakarsın öyle mirât-ı mücellâya\nMeğer sen dahi kendi hüsnüne hayrân mısın kafir\n\nNedim-i zârı bir kâfir esir etmiş işitmiştim\nSen ol cellâd-ı din, ol düşmen-i îmân mısın kâfir" + }, + { + "id": 123750.0, + "title": "Âlemde Bir Devir Dönüyor Amma", + "poet": "Seyrani", + "rating": 8.0, + "poem": "Âlemde bir devir dönüyor amma\nDevr-i İngiliz mi Frenk mi bilmem\nHalli kolay değil, pek güç muamma\nZâlim zulmü göğe direk mi bilmem\n\nÜzerimden güneş doğup aşıyor\nEriyip kar gibi bahtım üşüyor\nGönül tandırında bir aş pişiyor\nYanan ciğer midir, yürek mi bilmem\n\nAşkımın sönmüyor, eyvah közleri\nNe gecesi belli, ne gündüzleri\nDinleyene Seyranî'nin sözleri\nGerek değil midir, gerek mi bilmem" + }, + { + "id": 108855.0, + "title": "Ey Sofi Özüne Bir Muradım Var", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Ey sofi özüne bir muradım var\nElin günahını sen mi görürsün\nYüzün kara bir külhanda yerin var\nAli divanına nasıl varırsın\n\nRehberin kim olduğunu bilmezsin\nKov ile gıybeti elden koymazsın\nAhrette yatacak yer de bulamazsın\nToprak kabül etmez nerde kalırsın\n\nLokman sofusunu eli tutarsın\nHakk'ın döşeğine yere yatarsın\nBilmem yetmiş iki dilden ötersin\nSen bu dilin kangısını bilirsin\n\nPir Sultan Abdal'ım böyle olunca\nİhlas talip muradını alınca\nDevir dönüp halin ile gelince\nSen de bu huy ile murdar olursun" + }, + { + "id": 2227.0, + "title": "Dere", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 7.0, + "poem": "ağacım ben dalları derinde\nyaprağım ben paramparça\nsuyla ışığın ellerinde\n\nben yüzen bir kuş\nucan gölgeyim suda\ngökte bir ışık\n\ngöğüm ben\ntoprak yatağında\nsuyla karışık\n\neğil bana bak bana\nsenim ben\nsana aşık" + }, + { + "id": 28375.0, + "title": "Doğu-Batı", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Doğu derki Batıya, güneşi fethetsen de,\nRuh gerçeği bendedir, madde yalanı sende\n \n (1982 )" + }, + { + "id": 102186.0, + "title": "Söyler İsem Bu Derdi Ben", + "poet": "Aşık Paşa", + "rating": 7.0, + "poem": "Söyler isem bu derdi ben\nSırrım cihana faş olur\nSakin olup oturursam\nSağmaz yüreğim baş olur\n\nSeyrim daim senden sana \nSeyranlarım senden yana\nSultandürür aşkın bana\nSüvar ü hem yoldaş olur\n\nSen tınma Aşık ol erür \nSayruyu sağı ol görür\nSerkeşleri yoldan sürür\nSakinlere ferraş olur" + }, + { + "id": 90159.0, + "title": "Umutsuzluk", + "poet": "Gabriela Mistral", + "rating": 7.0, + "poem": "Sis koyu ve sonsuz, çünkü unutmalıyım\ndenizin tuzlu dalgalarının beni fırlattığı yeri.\nVardığım ülkenin ilkbaharı yok: \nyalnızca beni bir anne olarak saklayan uzun gecesi.\n\nUluyor yel evimin çevresinde ve hıçkırıyor.\nBir cam gibi kırıyor çığlığımı.\nVe beyaz ovaların sonsuz ufukları boyunca\ngörüyorum görkemli ve acılı günbatımının ölümünü.\n\nKimi çağırabilir ki buraya düşmüş kadın, \nyalnızca ölüler O'ndan daha çok yol gidebilirse? \nKendileriyle sevdiklerinin kolları arasından\nsessiz ve katı bir denizin yükselişini yalnızca ölüler görür.\n\nLimanda beyaz yelkenleri parıldayan gemiler\ngeliyorlar kimselerin bilmediği ülkelerden; \naçık-gözlü tayfaları bilmiyorlar ırmaklarımı\nve geliyorlar denizlerimin ışığını görmemiş solgun meyvalarla.\n\nVe boğazıma bir düğüm gibi takılan sorunun\nyanından geçişini gördüm onların, yitip gittiğini, yenildiğini: \nyabancı lisânlar konuşuyorlardı, yaşlı annemin\naltın ülkelerde türkü söylediği canlı dili değil.\n\nToz gibiydi mezara düşen kar, \nbir ölümlü gibi görüyorum sisin büyüyüşünü, \nve delirmemek için saymıyorum her bir saniyeyi, \nçünkü uzun gece yeni başladı daha.\n\nGörüyorum yenik ovaları ve topluyorum kederlerini, \nçünkü yitik manzaraları görmeye geldim.\nKardır gördüğüm yüz pencerelerimden; \nher zaman düşsün o beyaz ışık göklerden! \n\nHer zaman üstüme kar, Tanrı'nın büyük bakışı gibi\nHer daim beyaz portakal-çiçek evimin üstüne; \nHer zaman, kaderin hiç yorulmaması ya da yok olmaması gibi\ndüşer gökten beni örtmek için, korkunç ve mükemmel.\n\nTürkçeye çeviren: İsmail Aksoy" + }, + { + "id": 49705.0, + "title": "Sürüp Gelen Çağlardan", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Yeryüzü bana mescit kılındı\nAnt verdim toprak şahit tutuldu\nHer sabah her öğle her akşam\nİkindiyle yıkanarak yatsıyla donanarak\nSeslerden bir sesle fırınlanıp\nSulardan polatlanan benim.\n\nGeldim durdum önünde işte bir anıt gibi\nSıyırarak sırtımdan bir yılan giysisini.\n\nEvet bir hançer ağacı gibi büyüyor içimde acı\nDağlardan bir dağ gibi kabaran yüreğimde.\nKargaların sırtlanlarla anlaştığı bir günde\nBir yabancı fırtınaya tutulan yapraklarım\nKudüs'te Mescid-i Aksa'da\nBelki bir batı karanlığında Topkapı'da\nYangına uğramışsa\nDuymaz olmuşsa kulaklarım göklerin muştu sesini\nElbet kıracağım bir gün bu ihanet kelepçesini\n\nÇün defterler açılıp hesap soruldukta\nYetimin hakkı soruldukta yoksulun hakkı soruldukta\nMilletim omuz omuza verip\nKıyama duruldukta.\n\nGündüzler nasıl beklerse gecenin bitmesini\nSabırla söküyorum bu tarih gecesini.\n\nYüreğim usul usul vuruyor Kafkasyalım\nNamludan yeni çıkmış sıcacık kurşun gibi\nDağlılar dağlar gibi ormanlar ordu gibi ağaçlar asker gibi\nBir şimal rüzgarı değil bir Şamil fırtınası\nTutsaklık haritası değil bir zafer coğrafyası\nCan pazarında Azerbeycan'da\nBir türkü işliyor nakışını kalbimin üstüne\n\"Kurban olayım ayına ayına yıldızına\"\nBir ucundan dünyanın öbür ucuna\nKan olup dolaşan damarlarımda\nArabistan'da Pakistan'da Türkistan'da\nŞu anda\nİran'da Afganistan'da.\n\nGecelerden bir gece en kesin bir tarih gecesini\nDelecek elbet yangına uğramış gözlerim\nİçimde kayalaşan bu güç bu savaş birikintisi\nSağdan sola kavisler çizerek\nAk bir kağıt üstünde dolaşır gibi\nDolaşan Asya'yı Afrika'yı Amerika'yı\nSonra bir solukta geçerek üstünden Avrupa'nın\nAvrupa'nın Rusya'nın.\n\n\"Yememiştir hiç kimse\nElinin emeğinden daha hayırlısını\"\ndiyerek\nŞafak gibi alınlara terle yazılmış\nHakkın mutlak ölçüsünü\nElbet benim işçilerim çekecek\nEmeğin kutsal direğine.\n\nO ışık ki düşer bir zenci yüreğine\nBirden aydınlık kazanır zulme uğramış bütün yürekler\nOnulmaz Hint ağrısına tükenmez Çin sancısına\nİsyanın Macarcasına ezilmenin Çekoslavakcasına\nYanmanın Polonyacasına direnmenin Vietnamcasına\nGerillanın Arapçasına\nYetişecek elbet benim müjdeci sesim.\n\nEy insan ey şimdilerde hep bir beklemeye duran\nDuy zaman içre sürüp gelen bu sesi\nSürüp gelen çağlardan çağlara\nRenk veren tarihe yeşil çağlayan\nSavaşçı yüreğinden savaşçı yüreğine\nCezayirden senegalden\nYüreğimin içine Boğaziçine\nKelimelerden bir kelime diken yeryüzüne.\n\nDünyanın kalbini dinle geliyor adım adım\nDallar meyvaya dursun toprak tohuma dursun\nİnsan barışa dursun selama dursun zaman\nSabır savaş zafer. Adım: MÜSLÜMAN" + }, + { + "id": 1819246.0, + "title": "Günlerim", + "poet": "Necmettin Halil Onan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ömrümün hasretle geçen her günü\nBilmezsin gün müdür,hafta mı,ay mı? \nGünlerce görmeden güzel yüzünü,\nBu gizli sevdayı çekmek kolay mı? \n\nBen şimdi, o güzel çehrenden başka \nNe bir yüz düşünür, ne hatırlarım\nKanımla yazsamda bu çılgın aşka\nTercüman olamaz şu satırlarım.\n\nBir zaman gülerek nasıl yaşardık\nBu günse hayatım ne boş emektir! \nHasretle uzayan bir ömrü artık\nBu sürmek değil,sürüklemektir!" + }, + { + "id": 63888.0, + "title": "Nostalji", + "poet": "Rüştü Onur", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen aziz şehrim, \nUykusuz yaşadığımı bilmelisin.\nBütün işçilerin\nSaçak altında uyuduğu bir saatte, \nBen mızıka çalarak geçiyorum sokaktan.\nSen aziz şehrim, \nEllerim gözlerim kadar benimsin.\n\nVe aziz şehrim, \nŞu anda seni terk etmem için\nHer şey tamam.\nGemi hazır, yelken fora.\nFakat neden, \nÖlülerim bırakmıyor yakamdan." + }, + { + "id": 97359.0, + "title": "Son Konuğuma Mektup", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Canalıcıma, \nUykumdayken, kancikçasina baskin verme! Gelince de, \nsaygisiz konuklar gibi oturup, \nyerlesip, siftinip çöreklenme! Seni bir müzmin\ntedirginlik olarak derime yapismis, \ncanima sivismis olarak kendimde duymayayim. \nDüsün ki ben seni, varligimin bilincine vardigimdan\nberi beklemekteyim. \nBunca zamandir beklenen bir konuga yarasir bir\nsayginlikla gel! \nSana olan saygimi yitirtme bana. \nGürültülü patirtili gelme! Kimseler duymasin\ngeldigini. \nBir sen bil, bir de ben bileyim, yeter.Gelisin, \nherkesleri ayaga kaldirmasin. \nTam bana göre, bana uyan bir davranisla gel. \nSessiz, sürdügüm bunca yillik yasamima yarasacagi üzre\nsuskun, gel. \nÇünkü benim için geleceksin, beni almaya geleceksin, \nbaskalarini tedirgin etmeye degil. \nUykumda birden bastirma ki, bunca yildan beri gelisini\ngözledigim en gerçek \nve en son konuguma göstermem gereken saygida bir\neksikligim olma-sin. \nSaygiyla ayaga kalkip seni buyur edeyim. \nAlmak istedigini, sana onurla kendim sunarak vereyim. \nBir yasam boyu çektiklerimi az bulup, bana bir de sen\nçektirmeye kalkma! \nHer ne çektimse hepsine güleryüzle katlandim, onlari\nsalt kendim bildim. \nÜzünçlerimi kendime sakladim, sevinçlerimi el'le\nbölüstüm. \nSonum da böyle olsun isterim. Bilirim güçlüsün.\nKimselere egilmemis basim, \nsenin önünde egilebilir, ama bunu bana yaptirtma! bana\nyasamimi yadsitip, \nsonumda beni kendimden utandirtma! \nSenin amasizligindan böyle bir yigitlik bekliyorum, \nbana önünde bas egdirtme. \nGüleryüzle gel, gülümseyerek karsilayayim seni... \nDimdik yasadim, sen de beni dimdik kucakla, al götür.\nPusu kurma, arkadan vurma. \nAyakta karsilasalim soylucasina... Öyle çelebicesine\ngel ki, \nseninle gitmek için istekleneyim. \nSenin gelisinle ikimizin birden gidisi bir olsun. \nSimdi var, simdi yok olalim. \nBekletme beni. \nElini çabuk tut. \nHer sey birdenbire olsun. \nSen öyle bir kesin gerçeksin ki, sana yalan da\nsöylenemez. \nBütün yasamimda çagdaslarimdan hiçbirini\nkiskanmadigimi bilirsin; \niyi yürekliligimden degil, hiçbirini kendimden büyük\ngörmedigimden... \nYine bilirsin, yaptiklarimla da, yapmayi tasarlayip\ndahaca yapamadiklarimla da böbürlenirim. \nBana verdigin mühlet içinde, tasarladiklarimi\nyapamadimsa, evet, suç kim-senin degil, benim... \nBu ceza yeter bana; çünkü acisini duyanlar için\ncezalarin en agindir. \nHerkes gibi ben de seninle ilk ve son olarak yalniz\nbikez karsilasacagim. \nBu karsilasmamiz, nerede, ne zaman, nasil olsun diye, \nzaman zaman çok degisik istekler geçirdim \niçimden.Kahraman olmak istedigim dönemlerim\noldu.Kahramanlar ilk savaslarinda ölmeyen, \nson savaslarinda sag çikmayanlardir. \nSeninle son savasimda karsilasmayi istedim bir\nzamanlar.Savasin bir yasam boyu sürdügünü, \nyasadikça sonu olmadigini bilmiyordum. \nSonsuzca süren bu savasimin öyle bir yerinde gel, öyle\nbir güzel gel ki, \nsana gülümseyerek elimi uzatip, 'Merhaba! '\ndiyebileyim. \nBir zamanlar da, uzun uzun yasayip bitkisellige\ndönüsmeyi, bitkisel yasamimda gelisini bile bilmemeyi\nistedim. Simdiyse, ne kahramanlik gösterisinde, ne\nbitkisel bitikligimde gelmeni istiyorum. Dilersen, en\nbeklemedigimi sandigin zaman gel. Beni hiç\nsasirmayacaksin, çünkü hep aklimdasin, beynimde bir\nkiyma gibi... Korkmadan bekliyorum, gel! \nNice yasadimsa, seninle basbasa, disdise dögüstüm.Pek\nçok kez yen-digim de, yenildigim de oldu. \nCanim ki en kutsal olan her seyim benim, onu elbet\nbana yakistigi gibi, ayakta, saygiyla, \nyigitçe vermek isterim; teslim olmadan... \nBir armagan gibi vermek canimi! \nSen de yenigin kalemini ki o kalem hep kiliçti- \nteslim alirken iki elinle basinin üstüne saygiyla\nkaldirarak al beni! \nLekesiz, ariduru, yasami süresince hep kendi kendini\naritan bir cana, \nsaygili ol, benim sana saygili oldugum gibi. \nKimselere demedim, sen de kendine of dedirtme bana. \nNe kahramanlikta, ne bitkisellikte, iste simdi oldugum\ngibi bir sira, elimde kalem, \nönümde kâgitla daktilom, böyle bir zamanimda gel! \nIstersen gece, istersen gündüz, istersen yazin, \nistersen kisin gel; kapim da, \nyüregim de her zaman açik sana! \nYeter ki, kendi gözümde kendimi küçültme bana, \nkimseden su istetme, yardim diletme bana... \nSeninle yigitçesine dögüsmedim mi? Bunlari istemeyi\nhaketmedim mi? \nBana ille de of dedirtecek isen, hiç olmazsa bunu\nikimizden baskasi duymasin. \nBunca yil durmaksizin karsi karsiya savasmis iki\nsavasçiyiz. \nÜstelik benim savasim, seninkinden çok daha\nyüceydi.Çünkü sen, sonunda nasil olsa utkunun \nsenden yana olacagini biliyordun.Oysa ben, sonunda\nnasil olsa yenik düsecegimi biliyordum. \nYenilecegimi bile bile, ama hiç yenilmeyecekmisim\ngibi, beni yenecek olanin üstüne üstüne \nvarmadim mi? Bir an olsun korktum mu ya da kaçmayi\ndüsündüm mü? \nBirazcik daha yasayabilmek için, birazcik daha iyi\nyasayabilmek için, bunca güzelim \nbu yeryüzü ugruna bile, sana bir kirpi ödün verdim mi? \n\nYasamayi haketmeye çalistigim gibi, ölümü de haketmek\nistiyorum \nBu hakki bana tani? Çünkü, bu sonsuz güzellikler açan\ngüzelim dünyaya; \nben de gücümce güzellikler katmaya çalistim.Bir güzel\nada, atlasta görünmeyecek denli \nküçük diye yok sayilabilir mi? \nBenim katkim da atlasta görünmeyecek denli küçücük\nolsa da var. \nNe mi yaptim? \nOrtaçag simyacilari tasi altina çeviremedi.Ama ben bir\nsimyaciyim, \ngözyaslarimi gülmeceye çevirerek dünyaya sundum. \nSaygiyla gel, bekliyorum." + }, + { + "id": 18038.0, + "title": "Ah", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "yüzünün yarısı göz kadife yansımalı\nbulutlu siyah ah bulutları eflatun\no boy aynasından çıktı fransızın malı\nvişne asidi vardı tadında rujunun\nah sinema yıldızı filan olmalı\nağızlığı kristal son derece uzun\n\nbir kibrit çakıldı mı ah yağmurluklu kız\nalevinden anlamlı dumanlar üfürüyor\nah çocuk yüzünde gül goncası ağız\nsaçlarından incecik su tozu dökülüyor\nsığınak gibi derin ağaçlar gibi yalnız\nkarartma başlamış ışıklar örtülüyor\n\nellerinde ruh gibi ah portakal kokusu\nkırkmaları morsalkım göz kapakları saydam\nçok vapurun battığı bir liman orospusu\nbir hırsla öptüm ki ah ölürüm unutamam\nay ışığında deniz akordeon solosu\npırıl pırıl yaşadım üç dakika tastamam\n\ngörkemli çadırında italyan lunaparkın\nsanki zeytin düşürür yerlere gözlerini\nah tahtına kurulmuş bol sakallı bir kadın\nsutyenler tutmuyor çılğın göğüslerini\nkaşları ip incesi kumral kirpikleri kalın\nkim görse şaşırır sakalının süslerini\n\ntavana asılmış sosyalist saçlarından\nah sabah sabah omuzları kan içinde\nişkence sonrası genç bir kadın militan\nyığınlar uğulduyor hummalı gençliğinde\nadı bile çıkmamış dudaklarından\ndoğru yaşadığının sımsıkı bilincinde ..." + }, + { + "id": 105851.0, + "title": "İnilersin Dolap Derdin Ne Senin", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Ali Ali deyip ne inilersin\nİnilersin dolap derdin ne senin\nSen de benim gibi yaralı mısın\nİnilersin dolap derdin ne senin\n \nKim söktü getirdi seni yerinden\nDağlar taşlar ah eyleyi zarından\nSen de mi ayrıldın nazlı yârinden\nİnilersin dolap derdin ne senin\n \nPir Sultan'ım ahım arşa dayandı\nHasret nârı ile yüreğim yandı\nYoksa Hüseyin'den haber mi geldi\nİnilersin dolap derdin ne senin" + }, + { + "id": 49270.0, + "title": "Derdim Bitmiyor", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "Daglarin çilesi bitti\nBenim derdim bitmiyorki\nBülbül goncasina öttü\nBenim derdim bitmiyorki\n\nSenin ile alem baska\nGözlerin düsürür aska\nGörmeseydim seni keske\nBenim derdim bitmiyorki\n\nSanki abu-hayat içti\nKanat vurup göge uçtu\nAklim isyan edip kaçti\nBenim derdim bitmiyorki\n\nYerin gögün fermani o\nSu gönlümün kervani o\nSEFAI'nin dermani o\nBenim derdim bitmiyorki" + }, + { + "id": 2028638.0, + "title": "Canlara Canan Diye Sevdim", + "poet": "Hasan Basri Çantay", + "rating": 9.0, + "poem": "Sevdim seni hep canlara cânân diye sevdim \nBir ben değil âlem sana kurban diye sevdim\n\nEcrâm-ı felek levh u kalem mest-i nigahın\nDidarına aşık ulu Yezdân diye sevdim\n\nMahşerde nebiler bile senden medet ister\nGül yüzlü melekler sana hayran diye sevdim\n\nAşkınla buhurdan gibi tütmede bu kalbim\nSensiz bana Cennet bile hicran diye sevdim\n\nTa arşa çıkar her gece aşıkların ahı\nAsilere lütfun yüce ferman diye sevdim\n\nDoğ kalbime bir lahzacık ey nûr-i Dilârâ\nSevdanı gönül derdine derman diye sevdim\n\nBülbül de senin bağrı yanık aşık-ı zârın\nFeryadı bütün ateş-i sûzân diye sevdim\n\nHuriler ezelden beri Şeydâ-yı cemalin\nYanmıştı sana Yusuf-i Kenan diye sevdim\n\nEvlad ü iyalden geçerek Ravza’na geldim\nEvsafını medhetmede Kur’ân diye sevdim\n\nKıtmirinim ey Şâh-ı Rüsûl kovma kapından\nÂlemlere rahmet dedi Rahman diye sevdim\n\nŞeydâ kuluna nazar eyle nazar-ı merhametinle\nBir lahza nazar en büyük ihsan diye sevdim" + }, + { + "id": 50677.0, + "title": "Allende Allende", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Allende Allende\n\nölüm birden boşalmasıdır insanın kendisinden\ngizli titreşimler uçar belki boşlukta sesinden\n\ngüneş vurunca parıldar görünmez ayak izleri ki\nbeyhude korularda eski bir yaz gezmesinden\n\nsolgun bir gülümseme hani ay büyürken görünür\naynalarda bırakılmış nice yüz birikintisinden\n\nartık hiç olmasa da sonbahar penceresinde o\ncamların buğulanması her akşam nefesinden\n\nkimsesiz bahçelerde besbelli yalnız dolaştığı\nrüzgârsız akşamüstleri yaprakların ürpermesinden\n\nduyulur ardında bıraktığı hayallerin gürültüsü\nsinsi bir deprem gibi camları titretmesinden\n\nmasasına gelip gittiği açıkça anlaşılır\ndaktilosu çalışmasa da şeridinin eskimesinden\n\ndurduğu yerde patlaması mürekkep hokkalarının\nömrünce biriktirdiği sosyalist öfkesinden\n\nne kadar yok etse ölüm vuruşu göklerde yankılanan\nkocaman bir yürek kalır şili'nin allende'sinden" + }, + { + "id": 1732767.0, + "title": "Yanyana İki Ülke Gibiyiz Seninle", + "poet": "Kemal Özer", + "rating": 7.0, + "poem": "yan yana iki ülke gibiyiz seninle,\nayın önünden geçen bulut\nönce seni karanlıkta bırakır sonra beni\nsenden bana eser, yerine göre,\nyerine göre benden sana\nşakaklarımızı serinleten rüzgâr. \n\niki kıyı gibiyiz karşılıklı,\nhem ayırır bizi hem bağlar birbirimize\naramızda akan ırmak.\nİki tarih sayfası gibiyiz art arda\nbirinde başlayan cümlenin sonu\nötekinde düğümlenir ancak. \n\ngeldiği vakit hasat günleri\niki ayrı ağızda aynı anda\nbeliren bir gülümseme gibiyiz seninle\nve iki ter damlası gibiyiz alnında\nelbirliği ile üretilip\nkardeşçe bölüşülen bir dünyanın." + }, + { + "id": 45629.0, + "title": "Duydun mu?", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Karagözlüm, kavuşmayı beklerken\nAyrılığın vakti geldi, duydun mu? \nBeraberce diktiğimiz çiçekler\nAçılmadan önce soldu, duydun mu? \n\nİçimde acıdan ırmaklar çağlar \nGözlerim yaş dolu, gönlüm kan ağlar\nTatlı hatıralar, sıcak sevdalar\nHakikatsiz rüya oldu, duydun mu? \n\nKara talih ile olunmaz yarış\nEğer küskün isen gitmeden barış\nBelki son ayrılık, belki son görüş\nKavlimiz yarıda kaldı, duydun mu? \n\nÇok olur dağların karı-kıcısı \nBöyle imiş alnımızın yazısı\nBu mevsimsiz ayrılığın acısı...\nOk vurdu sinemi deldi, duydun mu? \n\nKARAKOÇ’um, kalbim yara, dilim lâl...\nÖmrümün ufkunu sardı bir melâl\nBeslediğim umut, kurduğum hayal\nİçime ateşler saldı, duydun mu? " + }, + { + "id": 100013.0, + "title": "Ayağı Karıncalı", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 7.0, + "poem": "Yalnız bir kadın sanmıştım önce\nOysa kocasını aldatan biri\nIrmağın orda buluştuk\nGece Santiago gecesi\n\nIşıklar sönüp birer birer\nYanmaya durunca ateşböcekleri, \nSon birikintisinde şehrin\nDokundum uykulu memelerine\n\nTürkülü çiçeklerin dalları gibi\nGöğsü gözlerime açılıverdi\nVe oniki hançerin bir kerede\nYırttığı ipek gibi sinirli\n\nHışırtısı kulaklarımda\nKolalanmış eteklerinin.\nIşıksız tepeleri ağaçların\nYollar boyunca kocaman kocaman\n\nVe ufuk köpeklerin ufku\nIrmaktan ötelere havlıyordu.\nNe varsa üstünden atlayıp geçtik\nBöğürtlenler, dikenler, karaçalılar.\n\nSaçındaki topuzun yere yatınca\nYumuşak toprakta açtığı çukur, \nBen boyunbağımı attığım zaman\nÇözüşü onun da düğmelerini\n\nSıra silahlı kemerime gelince\nSıyrılışı giysilerinden art arda, \nSümbüllerin mi kurbağaların mı\nOlamaz hiçbirinin böyle bir teni, \nNe de billurun ayışığında\nSunabildiği var bu ışıltıyı\n\nKalçaları altımda kaçışıyordu\nHani ürkmüş balıklar gibi\nBir yanı tutuşmuş ateş çemberi\nBir yanı buza kesmiş, sepserin, \n\nO gece dörtnala gördüm kendimi\nSedeften küçük bir taya binmişim\nGördüm, ne dizgin ne de üzengi\nAt koşturuşlarımın en güzelini.\n\nNeler anlattı sevişirken\nAma söyleyemem erkeğim ben\nHem böyle ağzı sıkı görünmemi\nAydınlık akıl da istiyor zaten" + }, + { + "id": 58688.0, + "title": "Benim Günahım Aşktır", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 7.0, + "poem": "Benim günahım aşktır, senin erdemin nefret: \nSevgi günahtır diye günahımdan nefret bu. \nGel, kendi durumunu benimkine kıyas et, \nGörürsün siteminin ne haksız olduğunu. \nHaklıysa da, o sözler kızıl süsünü bozan \nVe benimkiler kadar bol sahte aşk senedi \nDüzüp başkalarının yataklarını talan \nEden dudaklarından işitilmemeliydi. \nSeni sevmem yasaldır; bak, seviyorsun sen de: \nGözüm sırf sana düşkün, senin gözün onlara; \nMerhamet yüreğinde kök salıp boy versin de \nAcımanla hak kazan sana acınanlara. \nAramağa kalkarsan kendi gizlediğini \nSenin kendi örneğin yoksun bırakır seni. \n\n1564........." + }, + { + "id": 2107718.0, + "title": "Bayrak Altında", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 9.0, + "poem": "Bu gün genç, ihtiyar, kadın, kız, kızan, \nUzanıp yatsak da çardak altında, \nBoruyu çalınca yarın borazan, \nHemen toplanırız bayrak altında. \n\nBizi hiç tasalı görmez bu yerler; \nYiğitler, ölürken bile gülerler, \nYeter ki yaşayan er oğlu erler, \nBizi çiğnetmesin ayak altında. \n\nKalbimiz çırpınır yurdu andıkça, \nGözlerde zaferin nuru yandıkça; \nÜstünde bu bayrak dalgalandıkça, \nGönlümüz rahattır toprak altında." + }, + { + "id": 49513.0, + "title": "Müfred ve Beyitler", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 6.0, + "poem": "1.\nÇeken piyaleyi Pa-der rikab olup gidiyor\nGelen bu meclise mest ü harab olup gidiyor\n\n2.\nVücud-ı pakin Alla'a emanet eyledim anın\nGönül eğlencesi can paresibir dil -nüvazım var\n\n3.\nGele bir devr ki bu galibi yad eyleyeler\nFırsat- ı sohbeti ahbab ganimet bilsin" + }, + { + "id": 62635.0, + "title": "Sadrazam Alayı", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 5.0, + "poem": "1. Bir sadrazam ölmüş; faytonu yokuş aşağı Sirkeci’ye götürülüyor eller üzerinde. Kara bir gemiyle Eyüp Sultan’a gömülecektir.\n2. Yerine atanan bir istimbot da rıhtıma yanaşmış sarı şeritli ak. Yukarı hükümete iktidara çıkıyor.\n3. İki alay karşılaşır yol ortasında. Bir gelgit. Ağır ve sert bakarlar birbirlerine durmak eylemi." + }, + { + "id": 102495.0, + "title": "Be Güzel Senin Derdinden", + "poet": "Aşık Paşa", + "rating": 7.0, + "poem": "Be güzel senin derdinden\nDün ü gün gezer ağlarım\nAh eyleyip inleyüben\nGöz yaşı döker ağlarım\n\nÇağırırım Gani deyi\nUnutmasın beni deyi\n\nKimi görsem seni deyi\nYüzüne bakar ağlarım\n\nAşık'ım uğradım derde\nDüştüm bu söyünmez oda\nHak kadı olduğu yerde\nSinimden çıkar ağlarım" + }, + { + "id": 1343179.0, + "title": "Olmak İçin", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 8.0, + "poem": "Kör Ettiler Gözlerimi\nGör Dediler Olmak İçin\nDinlemeden Sözlerimi\nSor Dediler Olmak İçin\n\nBil Haddini Gel Kendine\nHer Nağmeyle Yanmaz Sine\nMızrabını Yüreğine\nVur Dediler Olmak İçin\n\nArzularsan Hak Katını\nYık Zahiri Gör Batını\nDergaha Doğru Atını\nSür Dediler Olmak İçin\n\nYok Olmadan Kalpte Güman\nBelli Olmaz Yahşi Yaman\nBekle Hele Daha Zaman\nVar Dediler Olmak İçin\n\nCan Olmazsan Sultanına\nYetişmezler İmdadına\nSerini Er Meydanına\nSer Dediler Olmak İçin\n\nArzular Hak Katını\nYık Zahiri Gör Batını\nDergaha Doğru Atını\nSür Dediler Olmak İçin" + }, + { + "id": 35709.0, + "title": "Gülce", + "poet": "Ömer Lütfi Mete", + "rating": 8.0, + "poem": "Uçurumun kenarındayım Hızır\nUlu dilber kalesinin burcunda\nMuhteşem belaya nazır\nTopuklarım boşluğun avcunda\nDerin yar adımı çağırır\nDikildim parmaklarımın ucunda\nBir gamzelik rüzgâr yetecek\nHa itti beni, ha itecek\nUçurumun kenarındayım Hızır\nCivan hazır\nDivan hazır\nFerman hazır\nKurban hazır\n\nUçurumun kenarındayım Hızır\nGüzelliğin zulme çaldığı sınır\nBaşım döner, beynim bulanır\nEl etmez\nGel etmez\nGülce'm uzaktan dolanır\nUçurumun kenarındayım Hızır\nGülce bir davet\nMecaz değil\nMaraz değil\nGülce bir afet\nPeri değil\nHuri değil\nGülce beyaz sihir\nGülce ölümcül naz\nBuram buram zehir\nYar yüzünde infaz\n\nBir gamzelik rüzgâr yetecek\nHa itti beni, ha itecek\nGüzelliğin zulme çaldığı sınır\nUçurumun kenarındayım Hızır\nBen fakir\nEn hakir\nBin taksir\nAteşten\nKalleşten\nMızrakla gürzden\nDabbetülarz'dan\nDeccal’dan, yedi düvelden\nKorku nedir bilmeyen ben\nTir tir titriyorum Gülce’den\nÖdüm patlıyor Gülce’ye bakmaktan\nNutkum tutuluyor, ürperiyorum\nSaniyeler gözlerimde birer can\nHer saniyede bir can veriyorum\n\n 1981" + }, + { + "id": 23296.0, + "title": "Sorular", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 7.0, + "poem": " \nNe giydiğini yaz bana!\nSıcak tutuyor mu? \nNasıl uyuduğunu yaz bana!\nYatağın yumuşak mı? \nNasıl göründüğünü yaz bana! \nHep aynı mısın? \nNeyi özlediğini yaz bana! \nKolumu mu? \nNasılsın, yaz bana! \nHoş tutuyorlar mı seni? \nNe bok yiyorlar, yaz bana! \nCesaretin yetiyor mu? \nNe yaptığını yaz bana! \nYaptığın şey iyi mi? \nNeyi düşündüğünü yaz bana! \nBeni mi? \nElbette sorulardır\nsana bütün verebildiğim.\nVe gelen yanıtları kabullenmeliyim,\nmecburum buna. \nYorgunsan, uzatamam sana elimi. \nYa da açsan, seni besleyemem. \nSanki yaşamamışım bu dünyada,\nhiç yokmuşum. \nUnutmuşum sanki seni." + }, + { + "id": 804.0, + "title": "Cesaret", + "poet": "Ebubekir Eroğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "yenilmek mesele değil\nilham eder bir daha denemeyi\nbalta yemiş bir ağacın\nsürgün vermesi gibi\n\ntekrar yöneliyoruz imkansızın günün\nyok kimsenin çünkü zaferi\nmümkünlere bakıp değer mi deme\narzuyla dengeliyoruz vazgeçişi" + }, + { + "id": 45886.0, + "title": "Ağaçları Kesmeyin", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 8.0, + "poem": "Düş bir yaş dalından düşerse\nNereye düşer hiç düşündünüz mü? \nYerde bir iz kalmayacak mı izdüşüm? \nDüşen yaş dalından düşünce\nGözlerinizdedir pınarı\nBir yaş bir daldan düşünce\nKökündedir yaşı\nBir yaş düşer bir daldan\nHepimizin ölen arkadaşı\nVe çok eskilere dair bir düşünce" + }, + { + "id": 43062.0, + "title": "Ümidin Her Zaman Haib", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 6.0, + "poem": "Ümidin her zaman haib, nasibin daima nekbet; \nHayatın geçti hüsranlarla ey gün görmeyen millet! \nNe devletsiz başın varmış, ne mel'un tali'in, hayret! \nMuebbed bir hayat ummuş da içmiştin.. Fakat seyret: \nNasıl zehr oldu birden diktigin sahba-yı hurriyet! \n\nMeğer altüst olurmuş en muazzam arş-i istiklal; \nMeğer pamal edermiş en bülend akvami izmihlal; \nMeğer birden olurmuş altıyüz yıl beslenen amal, \nUfuklar, bak, adem rendinde zulmetlerle malamal..\nNe beklerdik, nasıl çıktın sen ey ferda-yi istikbal! \n\nBu istikbalı rüyamızda görseydik inanmazdık! \n'Sabah olmuş' dedik, sezmekle bir avare aydınlık.\nNe haybettir: değilmiş fecr-i kazıbler kadar sadık! \nCahimi bin hatar kat kat yığılmış, gelde yırtıp çık! \nilahi! Bir ışık göster, bunaldık büsbütün artık! \n\nFakat hey şaşkın, istimdad için Hak'dan yüzün var mı? \nKitabullah'a yüksekten bakan gözler de ağlar mı? \nMuhakkar gördüğün kuvvet bu gün bir bak, muhakkar mı? \nDemezdin, ruhu Kur'an'ın o lakaydıyle muztar mı? \nYa sen muztar kalır, feryad edersen, aldırırlar mı! \n\nEvet, sen böyle bir ferda-yı mahşer-hızı ummazdın, \nHaberdar eyleyenler oldu; güldün. Pek de kurnazdın! \nKudurmuştan beter bir hale geldin, durmadın azdın! \nDüşen ma'suma çıkmak gayr-i kaabil bin çukur kazdın: \nGömüp ahlakı, artık fuhş için bah-name'ler yazdın! \n\nUtanmak bilmiyorsun, anladık, lakin ne isterdin: \nŞu milletin ki levsiyyatı bir 'meslek' deyip verdin? \nİbadullahı saptırdın, fakat bir yol mu gösterdin? \nGörürsen nerden bir namus, fuşh-abada gönderdin; \nSezersen kimde na-merdane bir fitrat, kanat gerdin! \n\n*\n* *\n\nBıyık kirpik, sakal yontuk da tırnaklar birer parmak; \nYıkanmaz bir surat, sol gözde beyzi cam, fakat parlak; \nHamamsız ensenin sırtında bir yağ var: kayar yavşak! \nŞu, kalcınlarla kıvrık pantalon altında, kıskıvrak\nSeken Osmanlı centilmeninde hiçbir duygu yok mutlak...\nUtanmak ver, yeter, kaabilse Allah'ım, utandırmak! \n\n29 Tesrinisani 1328\n(1912)" + }, + { + "id": 44057.0, + "title": "Ferman", + "poet": "Ömer Erdem", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben ağzından şelale dökülen bir padişahtım\nKendi elimle fermanını yazdığım bestekarın\nMihriban nağmeleriyle yaşardım\n\nDuran ve kımıldanan her şeye soluğum yeterken\nNe oldu da içimdeki geceye hükmedemedim\nSisli bir kement gözüne efendim dedim\n\nO gitti...\nKemendi yeni bir nağmeye çevirdi\nÜstelik her gece geldi ruhu önümde eğildi\n\nSöyleyin bana benim kehribar saçlarım\nDöşeğimde çarşaflara bürünmüş bir göç gibi yatarken\nÖtelerden yükselen bu dilsuz sesler kimin\n\nBen ağzından şelale dökülen bir padişahtım\nGeçerken önlerinden kahkaha arabasıyla\nAlkışlardı beni her cuma o güzel halkım..." + }, + { + "id": 105154.0, + "title": "Dinleyelim Dağ Başında Figanı", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 7.0, + "poem": "Dinleyelim dağ basında figanı\nGörelim ne demiş o Leylâ Leylâ\nİkimiz de oturalım diz dize\nBir de hu çekelim hu Leylâ Leylâ\n\nFelek çakmağını üstüme çaktı\nBeni bir onulmaz derde bıraktı\nVücudum şehrini odlara yaktı\nYandım ateşine su Leylâ Leylâ\n\nFelek kemendini eyledi çengel\nYare varam diyom koymuyor engel\nÖlürsem sevdiğim üstüme sen gel\nÇeşmin yaşı ile yu Leylâ Leylâ\n\nDaim dilimizde Hakk'ın kelâmı\nUğra dost yanına eyle selâmı\nİsmini sorarsan Emrah gulamı\nDaim aklımızda o Leylâ Leylâ" + }, + { + "id": 40224.0, + "title": "Sevda", + "poet": "Mustafa İslamoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "beni benden alıp alıp götüren \nsaçını rüzgara katarsın sevda \nşaşma ufuk gibi yandığıma sen \nbende doğar bende batarsın sevda \n\nâfet yakar diye duyulmuş gözün \nbir çift namlu gibi oyulmuş gözün \nbeni çıldırtmaya koyulmuş gözün \nmermini şurama atarsın sevda \n\nağlayışın yaman, gülüşün yaman \npençende yüreğim başımda duman \nciğer kebap olup, yandığım zaman \nsu değil, baldıran tutarsın sevda \n\nben gün doğusunda beklerken seni \nneden hep lodosa açtın yelkeni \nturnalar mı alıp gitti neşeni \nşimdi hangi koyda yatarsın sevda \n\nbırak sürükleme suyuna beni \nhedef bendim, gerdin yayına beni \nne dehşet getirdin oyuna beni \nbetersin, betersin, betersin sevda" + }, + { + "id": 37448.0, + "title": "Bir Serüven Tanımı", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 6.0, + "poem": "Hiç bir zaman yenilmedi geceye\nSevincim de, inancım da\ndoğru diye bildiğim güzellikler\nHiç bir gün kendinden uzak bir şeye değişmedi\n\nHiç bir gün yolda koymadı beni\nGüvencim ve direncim...\nDüşerim sandılar, dönüp baktılar\nGülerek geçip gittim\n\nEvet, ben tek başımaydım\nOnlarsa çok yalnızdılar!" + }, + { + "id": 1999176.0, + "title": "Çizmeler", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "“Korkmuyor musunuz” diye sormuştum Zonguldak’ta bir madenci ağbime.\n“Korkup da napacan” demişti, “korkuyla yaşanmaz ki.”\nKocaman harflerle ‘önce güvenlik ’ yazıyordu önünde konuştuğumuz duvarın üstünde.\nÖnce düşük maliyet.\nÖnce yüksek kâr.\nÖnce maksimum kapasite.\nÖnce karanlık.\nÖnce sessizlik.\nÖnce duman.\nÖnce ölüm.\nŞimdi kriz masalarında kifayetsiz bir telaş.\nHiçbir yaraya derman olmayan başsağlığı mesajlarımız, gözyaşlarımız.\n“Çizmelerimi çıkarayım mı” diyor mahşerin ortasında çok yüksek kapasiteli bir kalp sahibi,\n“Ambulans kirlenmesin.” Bir de temizlik maliyeti eklenmesin masraflarınıza benden ötürü. \n\nHadi şimdi gider pusulasına yazın kardeşlerimizin vasiyetlerini.\nVergiden düşün babasız kalan çocukların acısını.\nSoğuk rakamlar üzerinden bir hayat kurun karanlık ve ıslak maden dehlizlerinde.\nBu işin sorumlularını affetmeye hiçbir kulun gücü yetmez. Bunu ancak Yaradan yapabilir.\nAllah sizi affetsin.\nÇıkarın o pahalı çizmelerinizi.\nDünya daha fazla kirlenmesin." + }, + { + "id": 5178.0, + "title": "Sonsuzluk Kervanı", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Sonsuzluk Kervanı,'peşinizde ben, \nÜç ayakla seken topal köpeğim! '\nBastığınız yeri taş taş öpeyim.\nBir kırıntı yeter kereminizden! \nSonsuzluk Kervanı, peşinizde ben...\n\nGidiyor, gidiyor, nurdan heykeller...\nUfuk, önlerinde bayrak kulesi.\nBu gidenler, Altın Kol Silsilesi; \nÖlçüden, ahenkten daha güzeller.\nGidiyor, gidiyor, nurdan heykeller...\n\nSonsuzluk Kervanı, istemem azat! \nKöleniz olmakmış gerçek hürriyet.\nÖlmezi bulmaksa biricik niyet; \nBastığınız yerde ebedi hasat.\nSonsuzluk Kervanı, istemem azat." + }, + { + "id": 51960.0, + "title": "Bahar Naktası'ndan Tisbe", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 6.0, + "poem": "Sahiden uyuyor mu? \nAhh! Kim vurmuş kumrumu? \nBen geldim, civanım, yiğidim, kalk! \nKalksana, konuşsana! \nGörmüyor musun? Yoksa... \nÖrttü mü, gözlerini kara toprak? \nBu zambak dudaklara, \nŞu zeren yanaklara, \nAcımadın mı hiç kahpe felek? \nAşıklar, aşk timsali, \nGözü pırasa yeşili \nPiremuz bırakıp gitti beni! \nHadi gel, tezcanlı ecel, \nGel bana, geline gel, \nBatır mum sarısı ellerini, \nBatır benim de kanıma! \nMadem kıydın canına, \nkopardın onun bamtellerini. \nKonuşma artık, ey dil, \nSadık kılıç, naz etme, gel, \nOdlara yanmış bağrımı dağla! \nBıçaklar kendini. \nGeldim yolun sonuna, \nUğurlar olsun bana! \nA dostlar, o dostlar, kalsın siz de sağlıcakla!" + }, + { + "id": 54869.0, + "title": "Şizofren Aska Mektup", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": ".......Bir şizofrendim artık... Yalanlar söylüyordum, \nhem sana hem de ona... Kendimi tanıyamaz olmuştum.\nHangisi bendim? İçimdeki, o güzelliğiyle dünyayı elde\netmeye kışkırtılmış, karanlık ve ilgi tutsağı kadın\nmıydım; yoksa uğruna hayatından vazgeçmeye hazır\nolduğum aşkına mahkum, ezilmiş kapılarda bırakılmış, \nverdiği güven ve taşıdığı masumiyetle sana cazip\ngelmeyen o sevdalı kadın mı? İkisi de olmak\nistemiyordum. Ama ikisinden de vazgeçemiyordum. Sanki\nbiri olmasa diğeri yıkılacak gibiydi. Birbirinden\nnefret eden ve birbirinin varlığına taammül edemeyen\nbu iki benlikle yanlız kaldığımda çıldıracak gibi\noluyor, ağır ağır ruhumu öldürüyordum. Artık yalnız\nkalmak dayanılmaz olmuştu benim için... Seni\ngöremediğim zamanlar ona gidiyor, onu göremediğim\nzamanlar sana sığınıyordum. İçimdeki bu birbirine\naykırı iki kadın beni durmadan diplere çekiyordu..." + }, + { + "id": 5952.0, + "title": "Binlerce", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "binlerce pazartesi geçti ömrümde\nhangisiydi o çıkaramıyorum\nbir kiraz yediğimi hatırlıyorum kurtluydu\ndemek oldukça eski\n\nbir de saçma sapan şeyler\nbir kızın diz altını örneğin\nbir adamın çirkin sigara içişini\n\nnasıl yaşanıyor bu vesayetli dünyada\nhangi çılgınlar nasıl dayanıyor buna\nkimsenin soyunu sofunu bulmak görevim değil\nkendi öykümü düzenlemek yetiyor bana\ngüzel bir öğle vakti\neski güzel bir aksamı hatırlayarak\nsonra dopdolu şeyler\ndamacanalar gibi\niçim kabarıyor\n\nsonu olsun diyorum\nneyin sonu ama\nhiç değilse bu tas basamakların" + }, + { + "id": 387633.0, + "title": "Eski Sandık", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "İhtiyar bir sandıkta\nBana ait eskiler buldum\nÇatı katında\nÇoktandır unutmuştum\n\nKapağını açınca\nTıka basa doldurulmuş\nİmkansız hayaller buldum\nArasında kırık dökük umutlar\nKenarında naftalinli sevdalar\nBir köşede çocukluğum\n\nEski sandıkta ne varsa\nÇıkardım yavaşça\nHepsini kokladım\nUsulca okşadım\n\nSonra özenle\nTekrar doldurdum içine\nSığdıramadım\nNasıl sığmışlar anlayamadım\n\nSandığı güçlükle kapadım\nHayallerim arasına sıkıştı\nUmutlarım dışarıda kaldı" + }, + { + "id": 39343.0, + "title": "Bütün Mesele Hazır Olmakta", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 8.0, + "poem": "Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin.Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz.Bütün mesele hazır olmakta.Madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin gerçekten sahibi olmamış, erken bırakmış ne çıkar, ne olacaksa olsun! \n\nHamlet'ten" + }, + { + "id": 55005.0, + "title": "Hayallerini Yak Evi Isıt / Seninle ölmeye bile hazırdım", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu gece konuğumsun. \n\nKaranlık, yırtıcı düşler ve küçük ölümlerle dolu bir ormandan geldin bana... \n\nPerdenin aralığından sızan mahcup ay ışığı yorgun bedenini okşuyor... \n\nYanımda uyuyorsun. Kollarındaki, bacaklarındaki izleri, yaraları seyrediyorum. \n\nAlımlı, uçumlu bedenine, diriliğine, büyülü gençliğine tutkuyla bağlı olduğun adamdan geliyorsun bana... \n\nDilsiz sevişmelerinden... \n\nOnu başından beri hiç saklamadın benden. \n\nZaten ben yüzündeki solgunluktan, düş kırıklığından, gözlerinin sık sık boşluğa düşmesinden anlamıştım hemen. \n\nZaten yalanlarla yaşayamazsın sen... \n\nAma gerçeği anlayınca içimdeki resim darmadağın olmuştu bir anda. Resimdeki kırmızı ev yıkılmış, çiçekler ezilmiş, resimdeki bahçenin kapısı kırılmıştı... \n\nNeden, demiştim sana, son bir umutla ve belki bir mucize olur, bana hiç beklemediğim bir gerekçe söylersin diye, tıpkı ölüm mahkumlarının son anda bir kurtuluş haberi beklemeleri gibi... \n\nGözlerime baktın. Evladını terk etmeye hazırlanan bir anne gibi baktın bana. Bir yalan aradın, buldun belki, ama söyleyemedin. \n\nYalanlarla yaşayamazsın sen... \n\nİçimdeki resim tutuşmaya başlamıştı. Resimdeki küçük çelimsiz, siyah önlüklü çocuk ağlıyordu umutsuzca... \n\nİçimdeki resim yanıyordu. Çocukluk sevinçleri, düşler inançlar yanıyordu. Resimdeki siyah önlüklü çocuk nereye kaçacağını bilmiyordu... \n\nYakana sarıldım ve neden? diye bağırdım seni sarsarak: Neden seviştin onunla? .. \n\nSeni sarsmam, yakana sarılmam, sana bağırmam senden güçlü olduğum için değildi. Tam aksine uçuruma düşüyordum, elimi tutup, bırakmaman içindi... \n\nGözlerin yine bilinmeyen bir boşluğa takılmıştı. Bir süre sustun. Sonra konuştun. Sesin hayat kadar yabancıydı, hayat kadar acımasız, hayat kadar gerçekti... \n\nİçimde tanıyamadığım bir başka kadın daha var, dedin. Ve o kadın onun çekiciliğine karşı koyamıyor... Öylesine büyülü bir yakışıklığı, öylesine küstah bir kendini beğenmişliği var ki kendime engel olamıyorum... \n\nBu gece konuğumsun... \n\nKaranlık, yırtıcı düşler, küçük ölümlerle dolu bir ormandan geldin yanıma... \n\nPerdenin aralığından sızan mahcup ay ışığı yorgun bedenini okşuyor... \n\nKollarındaki, bacaklarındaki yaraları, izleri seyrediyorum... \n\nYanımda, öylesine masum uyuyorsun ki... Bu masumiyetinin arkasında nelerin saklı olduğunu, içinde, sana da yabancı olan o kadını bilmeyi öyle çok isterdim ki... \n\nSahi, kimdi o kadın? Güçlü, yakışıklı, kıskanç, sahiplenen, hatta küstah, seni inciten, üzen ve kendini beğenmiş erkeklere bu denli çeken neydi onu... O kadını bu parçalanmışlığa sürükleyen kirli ve hastalıklı merak neydi? .. \n\nİçindeki o bin yıllık ezilmişlik bu ezilmişliğin hastalıklı hazzı mıydı karşı koyamadığı... \n\nKişiliğini parçalayan, iradeni felce uğratan, gururunu tamamen teslim alan bu ruhsuz sevişmelere onu hangi derin eksiklik çağırıyordu... \n\nSahi, kimdi o içindeki senin bile tanıyamadığın kadın? ... \n\nBana çekiciliğine karşı koyamadığın bir başkasıyla seviştiğini söylediğin günden sonra haftalarca görüşmemiştik. \n\nAşkınla çok derinlere gömdüğümü sandığım güvensizliklerim, komplekslerim, korkularım gömüldükleri yerden hiç olmadıkları kadar güçlenmiş ve acımasız inatlarıyla ortaya çıkmışlardı yeniden... \n\nHaklı olmanın, bir suçlu bulup yargılamanın rahatlığını hiç tatmamıştım ki... \n\nOrtada bir yıkım, bir ihanet, bir suç varsa kimsede değil, hep kendimde arardım ben... \n\nGünlerce seni değil, kendimi yargılayıp durmuştum. \n\nBedenimi aşağılamıştım acımasızca. \n\nNeden ben de içindeki kadını büyüleyen o adam gibi yakışıklı, güçlü, gösterişli bir bedene sahip değildim? ... \n\nNeden bağlandığın o genç adam gibi seni sınırlayıp sahiplenmiyor, üzüp incitmiyor, içindeki o bin yıllık ezilmişliği tahrik etmiyordum? ... \n\nNeden benim de dudaklarımın kenarında kendini beğenmiş ve küstâh bir gülümseyiş yoktu onun gibi... \n\nO görmüştü de, neden ben seninle onca yıl beraber olduğum halde içindeki sana yabancı olduğunu söylediğin kadını görmemiştim... \n\nSaçma, rezil, karanlık düşüncelerdi, ama ne yazık ki gerçekti... \n\nAma en çok neyini kıskandım biliyor musun? Onun önünde elbiselerini çıkartıp soyunmanı, sevişirken adeta sayıklar gibi söylediğin ve bana dünyanın en masum sözleri gibi gelen o ayıp sözcükleri ona da söylüyor olmanı ve bir de onun yanında uykuya dalışını kıskandım... \n\nAma asıl acı olan bir gün ansızın seni kıskanmaktan vazgeçişimdi... \n\nBir gün ansızın öyle büyük bir yokluğa düşmüştüm ki, bu yoklukta her şeye olan inancımı yitirmiştim... \n\nİnsan ancak birine inanıyorsa onu kıskanırdı... \n\nSen yokken her sabah dünyaya gözlerimi açıp, etrafıma baktığımda, burası neresi, diyordum, kimim ben, kim bu insanlar, şimdi ben bu koca gün ne yapacağım? diye düşünüyordum. Sanki bu hayatla ilgili bildiğim her şeyi unutmuştum... \n\nTa ki sen bir gece vakti gözyaşlarıyla kapımı çalıncaya kadar... \n\nÖylesine bağlılıkla, öylesine susamışlıkla sarılıyordun ki bana, sanki birden rollerimiz değişmişti, şimdi sen uçurumun kenarındaydın, seni tutması, koruması gereken annen bendim senin... \n\nSana, senin bana sarıldığın gibi sarılmasam senin resmin dağılacaktı... \n\nİçindeki kadın sana büyük bir tuzak hazırlamıştı. Bedenin, ezilmişliğin, karanlık önyargılarla koşullanmış güdülerin doyuyordu, ama ruhun öylesine susuz kalmış, kişiliğin öylesine parçalanmıştı ki... \n\nÇünkü yakışıklı bedenine vurulduğun, dudağının kenarındaki o küstah ve kendini beğenmiş gülüşüne hayran olduğun genç adamla ruhunla, duygularınla ilgili konuşacak, paylaşacak hiçbir şeyin yoktu... \n\nBedeninin onu özlüyordu, ruhun beni... \n\nİçindeki, o yabancın olan kadın, arzuladığında genç adama, onun iri, gösterişli bedenine, ipeksi, gergin kaslarına, bitip tükenmek bilmeyen cinsel enerjisine, seni küçümseyen, acıtan o küstah yakışıklılığına gidiyor, susuz kalan ruhun içinse bana geliyordun... \n\nPeki, beni seninle birlikte olmaya iten neydi? Neden bırakıp gidemiyordum seni? .. \n\nAşkta yasak olana, imkansızlığa, mutsuzluğa duyduğum merak mı çekiyordu şimdi seni bana... \n\nYoksa ne ondan, ne de benden vazgeçemediğin için yaşadığın acıya, parçalanmışlığa duyduğum merhamet için mi bırakamıyordum seni... \n\nArtık benimle o bir zamanlar tutkuyla bağlandığım bedenini paylaşamıyordun. \n\nArtık sevişmiyorduk seninle. En azından dürüsttük bu kadar kendimize ve bir başkasına... \n\nAma çıplak bedeninden çok daha mahrem ve sahici olan düşlerini, duygularını, acılarını paylaşıyordun benimle... \n\nÇok küçükken, dayının sana yaptığı cinsel tacizi mesela. Bugüne dek kimselere anlatamamıştın bunu... \n\nAramızda cinsellik olmayınca artık ben de seninle her şeyimi korusuzca konuşabiliyordum... Düşlerimi, annemi nasıl derin bir sevgiyle sevdiğimi, rüyalarımda onunla nasıl seviştiğimi, o büyük utancımı, karanlık iç dünyamı, doyumsuzluklarımı hasta, yaralı ruhumu... \n\nAramızda cinsellik olmayınca artık üzerinde iktidar kurmayı asla düşünmüyor, seni denetlemiyor, seninle gizliden gizliye rekabet etmiyordum... \n\nOlmadığımız gibi görünmeye çalışmıyor, güvensizlikten kaynaklanan sahte üstünlük duygularımızı tatmin etmek için birbirimize kapris yapmıyorduk. \n\nSıradanlığın o büyülü içtenliğini yakalamıştık... \n\nKendimizle, hayatla, her şeyle alay ediyorduk... \n\nKaranlık ormanından bana geldiğin bir geceydi, hiç unutmuyorum. Yatak odasına girecektim ki, içerden, çocuksu ve adeta mahcup bir sesle: Soyunuyorum, içeri gelme, demiştin... \n\nÖnce, böyle deyişine çok şaşırmıştım. Sen benim yıllardır birlikte olduğum bir insandın. İlk anda mahcubiyetine bir anlam verememiştim. İçeri salona geçtim. Sonra bir sigara yakıp düşündüm... Düşündüm... Bu mahcubiyetin, soyunuyorum, içeri gelme deyişin, bana çok anlamlı geldi birden... İçim sevinçle, umutla doldu... Ve o an seninle her şeye yeniden başlamaya karar verdim... \n\nBuna hazırdım... \n\nSeninle ölmeye bile hazırdım... \n\nSoyunuyorum, içeri gelme, deyişin, bir kez daha aşık etmişti beni sana... İlk kez gibi... Ve bütün ilkler gibi sonsuz bir arzuyla..." + }, + { + "id": 25002.0, + "title": "Keyfiyet", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 10.0, + "poem": "Göl, göl oldu anaların gözyaşı\nKan selinde akıyoruz eyi mi? \nAteş sardı Malatya’yı, Maraş’ı\nKendimizi yakıyoruz eyi mi? \n\nBağlandı yolumuz, yolaklarımız\nZincire vuruldu bileklerimiz\nKüfür ile doldu kulaklarımız\nDişimizi sıkıyoruz eyi mi? \n\nKoçyiğitler kör kurşunla devrilir\nKazancımız nahak yere savrulur\nDilekçemiz Ankara'dan çevrilir\nHer belâyı çekiyoruz eyi mi? \n\nAzığı, çarığı ardıca astık\nBulutlar yorgandır, kayalar yastık\nGörkemli başlardan umudu kestik\nUzaklara bakıyoruz eyi mi? \n\nAdalet istedik, zulüm sundular\nHayat hakkı dedik, ölüm sundular\nSabrımıza bakıp korkak sandılar\nİkrah ettik, bıkıyoruz eyi mi? \n\nBölücü beyinler baykuş yuvası\nPis koku neşreden suyu, havası\nDuru gönlümüzde millet davası\nSevgi gülü ekiyoruz eyi mi? \n\nYıllar yılı bir halaskâr bekledik\nGünü güne, ayı aya ekledik\nSırtımıza umutları yükledik\nDoruklara çıkıyoruz eyi mi? \n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 32423.0, + "title": "Ah Agop Ahh", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "'Bütün ekranlarda kısa metrajlı aşklar\n Durdurun Dünya'yı inecek var'\n\nSon şişeyi hakladık Agop\nMezemizde tükendi böylece\nSustur artık bu kaseti\nDeşmesin 'aman'lı' şarkılar yüreğimizi\nBir of daha çekmeyin \nŞu kavanoz dipli dünya ya Agop\n\nAh Agop ah\nÇekmesen dayanır mı yürek? \nÇekmesen biter mi ömür be? \nBir kere düşmüşüz\nBir kere yanmışız Allah'ına kadar\nNe anlar halimizden süt kuzuları, \nNe anlar derdimizden beyefendiler\nSen hepsini sil defterinden\nEn kralına çizgiyi çek be Agop\nOf Agop of \nMasama o'nu getir hasretim dinsin artık\nZaten azgın boğalar gibi içimde tepiniyor yalnızlık\n'O' yoksa \n'Az acılı' bir sevda getir masama\nBıktım bu zehir zıkkım sevdalardan\n'İhaneti az' bir gece koy önüme \nHilesiz-maskesiz dertleşelim seninle\nZaten bıçak çekiyor her gece bana hatıralar\nSıkıştırıp beni bir köşeye\nYa o'nu bul\nYa da bizi rahat bırak diye\n \nAh agop ah\nBuzları da kadehime değil yüreğime dök bu gece\nİçim yanıyor içim\nBenzine bulanmış fitil gibiyim\nGözlerimin musluğunu bir açsam\nGözyaşlarım beni boğacak\nBoşver sigarayı tütünü Agop\nSon kibriti üstüme çak\nGönlümce yanayım bu gece\nOldu olacak\n\nOy dibi delik dünya oy\nNasıl da harcıyoruz gençliğimizi? \nNasıl da can çekişiyor umutlarımız? \nOysa\nKan ter içinde taşıdık biz ne ayrılıkları\nKitabını yazdık biz ne yanlızlıkların\nNe fotoğraflarını çektik bir bilsen Agop\nO yüzsüz suratların\nAnlayacağın ne acılar çakmiş\nNe günler görmüşüz\nSözde yaşamak diyorlar buna Agop yaşamak\nYaşamak buysa biz çoktan ölmüşüz! \nGel gör ki ağlayanımız yok...\nAnlamadım gitti be Agop\nSevgili çok da bu alemde\nNiye bir dostumuz yok? \nNiye hiç dostumuz yok? \nAhh Agop Ahhh!" + }, + { + "id": 46774.0, + "title": "Nurusiyah", + "poet": "Asaf Halet Çelebi", + "rating": 6.0, + "poem": "bir vardım \nbir yoktum \nben doğdum \nselim-i salisin köşkünde \n\nsebepsiz hüzün hocamdı \nloş odalar mektebinde \nharem ağaları lalaydı \nkara sevdâma \nuyudum \nbüyüdüm \nve nûrusiyâha ağladım \n\nnûrusiyâha ağladığım zaman \nannem süzudilâra idi \nve babam bir tambur \nannem süstü \nbabam küstü \nama ben niçin hâlâ nûrusiyâha ağlarım \nnûrusiyâaah \nnûrusiyâaahhh" + }, + { + "id": 27940.0, + "title": "Malazgirt Marşı", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Aylardan Ağustos, günlerden Cuma \nGün doğmadan evvel iklîm-i Rum'a \nBozkurtlar ordusu geçti hücuma \n\nYeni bir şevk ile gürledi gökler \nYa Allah...Bismillah... Allahuekber \n\nÖnde yalın kılıç Türkmen Başbuğu \nArdında Oğuz'un ellibin tuğu \nAndırır Altay'dan kopan bir çığı \n\nBudur, Peygamberin övdüğü Türkler... \nYa Allah...Bismillah... Allahuekber \n\nTürk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi \nMalazgirt Bizans'ın Türk'e secdesi \nBu ses insanlığa Hakk'ın müjdesi \n\nBu seste birleşir bütün yürekler... \nYa Allah...Bismillah... Allahuekber!.. \n\nNağramızdır bu gün gök gürültüsü, \nKanımızdır bugün yerin örtüsü \nGazi atlarımın nal parıltısı \n\nKılıçlarımızdır çakan şimşekler... \nYa Allah...Bismillah... Allahuekber!.. \n\nYiğitler kan döker, bayrak solmaya, \nAnadolu başlar, vatan olmaya... \nKızılelma'ya hey... Kızılelma'ya!!! \n\nEn güzel marşını vurmadan mehter \nYa Allah...Bismillah... Allahuekber" + }, + { + "id": 78690.0, + "title": "Akçaburgazlı Yekta'nın Mahkeme Kararını Aldığında Söylediği Mezmurdur", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 8.0, + "poem": "Önce onların yanında çok iyi yüz gördüm. \nBeni kapıdan karşılayıp ağırlarlardı. \nSofralarına konuk ederlerdi. \nOnlar iki kişiydi ben birdim. \nBana elmadan sıkılmış soğuk sular sunarlardı. Kapılarını kapım bellemiştim. \nEvlerinde oturacak yerim vardı. \nÖnce onların yanında çok iyi yüz gördüm. \nEvleri gürültülü şehirden iki bin ayak uzaktaydı. \nTahtadan yapılmıştı. \nBeni kapıdan alırlardı, -hoş geldin- derlerdi, onları sevindirirdim. \nBirlikte yaşıyorlardı, çocuksuzdular. \nBirinin adı Gülbeyaz'dı, o kadındı, öbürünün adı Sinan'dı, o erkekti. \nBen otuzunda Yekta'ydım, \nAkçaburgazlıyım, oradan geldim, \nHerkes bir yerlidir çünkü, Ben, Yekta bunu pek hoş buluyordum. \nSonra az ışıklı odalarına çıkardık. Bana yeniden -hoş geldin Yekta, bizi \nsevindirdin senin yanında birçok şeyleri hatırlıyoruz- derlerdi. Serin \nörtülü minderlere oturmak için ayakta dururduk. Beklerdik, Perdeleri \nbeyaz nakışlı olurdu. Halıları bütün odanın döşemesini usulca mor mor \nörterdi. Patlıcan örnekleri ve turuncu güneşler vardı üstünde. \nBirden hepimizin aklına o denizler gelirdi. Ayakta durmayı istemezdik. Serin \nörtülü minderlere otururduk. \nBana -serin örtülü minderlerimizin üstüne otur- derlerdi. \nBana elmadan sıkılmış soğuk sular sunarlardı. Evlerinde oturacak yerim vardı. \nTütün sunarlardı. \nBir dinlenme zamanı kadar birbirimizi duyardık. Alışmak için zorluk çekmezdik. \nÇünkü karşıt yerlerimiz kalmamıştı bilirdik. Girintilerimiz çıkıntılarımız \nuygundu. Sussak da ses çıkarmazdık. \nKaranlık her yere girerdi. Çünkü her yerde gece olur, Ben, Yekta bunu pek hoş \nbuluyordum. \nKaranlık, serin örtülü minderleri sarmalayan az ışıklılığı altedemezdi. Çünkü \nbiz öyle bellemiştik. Halı da az ışıklı kalırdı, onun güneşleri, \npatlıcanları da, minderlerin serinliği de. Az ışık, bizim, yani onların ve \nbenim, Yekta'nın, kaçtığımız yer değildi. Birbirimizin ışıktan kaçıracak \nyerlerimiz yoktu. Az ışıkta da çok ışıkta da değişmezdik. Hep tıpkı \nkalırdık. \nOrda buluşmayı severdik yalnız. \nSarı bir kuşları vardı. \nAdına kanarya derlerdi. Küçük bir kafeste odayı doldururdu. \n«Ama ben onların ölümlü, yanılgan insan, \nGeçen ve bir daha geri gelmeyen bir rüzgâr \nolduklarını unuttum. » \nÇünkü unutmak bana göreydi. \nÇünkü ben de ölümlüydüm. Ben, Yekta, bunu pek hoş buluyordum. \nBu unutmak değildi, içinde olmaktı onun. \nÖnceleri daha iyi mi idi, bilmiyorum. \nGidip geldiğim, \nDurulduğum koyu geceler vardı. Yıkık değildim. \nYıkılıp yeniden kurulmamıştım ama, yıkık değildim. \nGaz lâmbaları yakardık, \nEnsiz çalgılar çalardık geceye. \nTekliğimiz ayışığına boğulur giderdi. \nTeker teker üçer kişi olurduk. Öyle de iyiydi. \nBen ona, Gülbeyaz kadına, eski yalnızlığımı söylerdim. \nBen söyledikçe eskirdi, \nUzaklaşırdı. \nOnunla. Gülbeyaz'la bakışır ısınırdık. \nSonra yanılgan insanlığım başladı. \nBirinde üç gece dört gündüz orada, evde kaldım. \nÜç gece dört gündüz Sinan'ın yatağında kaldım. \nGülbeyaz'la Allahın emri olduk. \nNe o beni kandırmıştı, \nNe ben onu baştan çıkarmıştım. İkimiz de bildiklerimizin ötesine, \nbulduklarımızın üstüne çıkmak istemiştik. Bir noksanlığı vardı sanıyorduk \nbütün olanların belki. Ama aslında bütünlüklerimize bahaneydik. Sinan \nuzaktaydı. Sinan çemberimizin dışındaydı. Sonra ne bulduk. \nSüregeldikçe kutsal gibi, \nKesildikçe kirli, utandırıcı. \nAma utancından kaçmayı biliyorduk. \nKutsal gibiliği üç gece dört gündüz kurtlar gibi bizi kovaladı. \nSonunda öyle bulduk. \nUtandırıcılığı öbür insanlardan değildi. \nKarşılaştırmadan değildi. \nBirdenbire kendi boşluğundandı, \nGelip geçen avutuculuğundandı. Beklemesi vardı. \nKanaryayı görmek ayaklarımızı dolaştırıyordu. \nMinderler serin değildi artık. Ben, Yekta, bunu pek hoş bulmuyordum. \nAma dördüncü gecenin yalnız sabahında yine, \nO, Gülbeyaz \nBenim ilk aklıma gelendi. \nO kıyıdaki denizlerin mavişiydi artık. \nÖnce ve birden değişen dağlar oldu. \nİstemek ve vermek başlamıştı çünkü. \nAlamamak başlamıştı çünkü. \nGitgide düzelirdi biliyorduk. \nBunu bekliyorduk. \nYeni yeni yerler bulmuştuk birbirimizde \nOnunla, yani Gülbeyaz'la ben. \nKaybettiğimizi bir zaman unuttururdu. \nBir zaman yerine yenilerini koyardı \nArtık çok ışıktan kaçıyorduk. Gizleyecek yerlerimiz olmuştu birbirimizden. \nHem ikimizin ondan, yani Sinan'dan, hem birbirimizden. \nYine bir eksikliğimiz tamamlanmıştı galiba. İyice seçemiyorduk ama, \nanlıyorduk. Uzun yaz gecelerinin durgunluğunu, geniş yapraklarının salıntısı \nile tamamlayan gizli bitkiler gibiydik. Kaçmamız telâşlı değil \nsevindiriciydi önce. Ben o zaman, Tanrının, benim yapıma kattığı tatların, \nbende ötedenberi durmakta olduğunu, daha ötelere kadar da durmakta \nsüregideceğini farkettim. Bu beni kendi yanımda yüceltiyordu. Gülbeyaz benim \ntoprağımı işleyen, kazmaydı. Günah olamazdı yaptığımız. Ben onun çeliğine \ngöreydim ancak. Biz her şeye inanmıştık. Her şey bizi inandırıyordu ama, \nO'nun, Gülbeyaz'ın yanına artık, \nSerin minderlerde oturmaya gitmiyordum. \nAkşamüstleri yakıcı kırlardan suvata inen kır hayvanları gibi gidiyordum. \nKapıları benim çeşmemdi. \nEkmeğimi edindiğim ocaktı. \nBir bu benim dengemi sarsıyordu. \nBeni. ateş sıcağında kavuruyordu. \nSuvata inen yanık kır hayvanları gibi gitmemeliydim. \nKapısı ekmeğimi edindiğim ocak olmamalıydı. \nBenim bu kavurgan sanılarını belki gizlediğimizdendi. \nİnandığımı kurtarmalıydım. \nBeni bulup çıkaran, ekleyip bütünleyen, \nBu duyguyu -Kurtulursa eğer bu güçlülüktü- \nArı duru etmeliydim, temizlemeliydim. \nÖnce onlardan çok iyi yüz gördüm. \nBeni elimden tutar belliyordum. \nOna, Sinan'a -Bizi kov- dedim. \nOnun kovduğu bizi ödeyecekti. \nOnun gözünde kovulmuş olacaktık ama, biz kendimizi kutsanmış belleyecektik. \nO, Sinan bizi kovmadı. \nİnsanların adaletini, yani öcü, aramaya başvurdu. \nBizi yakaladılar. \nYani Gülbeyaz'ı ve beni, Beni. Akçaburgaz'lı Yekta'yı. otuzunda. \nYargıçların katına diktiler umudum nerdedir. \nBizim inanarak ettiğimizi yerlere çaldılar, ululuğu nerdedir. \nBiz onu bulmuştuk, tükürdüler. \nBizi kirlettiler, yazıklar oldu bize. \nBenim donumu ve Gülbeyaz'ın donunu \nVe yattığımız yatağın örtüsünü \nYüreksiz kişilere gösterip onları güldürdüler. \nHalbuki biz o örtülerde yatarken, \nAklımız en ulu yerlerdeydi gücümüz. \nBiz o zaman yaptıklarımızın günahını değil, yüceliğini biliyorduk. Bu, iki \ngücün bir yeniye varması, bir yeni yaratmasıydı. Bu çiftleşme değil \ntekleşmeydi. Tekleşmenin bir yönüydü. Yazık bize. O zaman bütün insanlara \ninanıyorduk. Yıkmak istediler yıktılar. Yazık bize. Herkesin bir gün \nağlayabileceği, herkesin varamadığı için kutsallığını bulamadığı bir yere \ngötürüp, yüreksizleri güldürdüler, bizi alçaltıp ağlattılar. Yazık bize. \nOlsun yaptılar şimdi kime sığınalım. \nNereye gitsek o yıkıntı bizimle artık. \nYeniden kursak korkarız. \nBu yıkıntı toz duman. Donumuzu gösterdiler. \nYazık bize şimdi nereyi tutalım. \nHangi yolu belleyip oraya düşelim. \nÖnceleri onlardan iyi yüz görürdüm \nBana elmadan sıkılmış sular sunarlardı. \nSerin minderleri vardı, Ben, Akçaburgaz'lı Yekta, Cahil çocuksuz, bunları \npek hoş bulurdum. \nYanılmadım pişman değilim bu da vardı." + }, + { + "id": 1294262.0, + "title": "Resim Dersi", + "poet": "Nizar Kabbani", + "rating": 8.0, + "poem": "Beyrut’ta katledilen masum sivillerin hatırasına...\n* * *\n1\nBoya kutusunu önüme koyuyor oğlum\nBir kuş çizmemi istiyor benden\nKül rengine batırıyorum fırçayı\nBir dörtgen çiziyorum, üstüne bir kilit ve çubuklar\nOğlum, gözleri dehşet dolu, diyor ki bana:\n“Ama bu bir hapishane…\nYoksa bilmiyor musun baba, kuş çizmeyi sen? ”\nOğlum, diyorum ona, ayıplama beni\nKuşların biçimini unuttum inan.\n\n2\nKalem kutusunu önüme koyuyor oğlum\nBir deniz çizmemi istiyor benden\nKurşun kalemi alıyorum\nSiyah bir daire çiziyorum\nOğlum diyor ki bana:\n“Ama bu siyah bir daire, baba\nDeniz çizmeyi bilmiyor musun yoksa? ”\nOna diyorum ki: Oğlum\nEskiden deniz çizmekte ustaydım\nAma bugün…\nOltayı aldılar benden\nAv yaklaşmıştı oysa…\nMavi renkle konuşmamı da yasakladılar\nÖzgürlük balığını yakalamamı da.\n\n3\nResim defterini önüme koyuyor oğlum\nBuğday başağı çizmemi istiyor benden\nKalemi alıyorum\nBir üçgen çiziyorum ona\nResim sanatındaki bilgisizliğime şaşırıyor oğlum\nŞaşkın şaşkın diyor ki:\nÜçgenle başak arasındaki farkı bilmiyor musun baba? \nOna diyorum ki, oğlum\nEskiden başağın biçimini bilirdim ben\nSomunun biçimini\nGülün biçimini..\nAma bu metalik çağda\nOrmanın ağaçları\nSilahlı adamlara katıldı ya\nGüller, lekeli giysilere büründü ya\nSilahlı başaklar çağında\nKuşlar silahlı\nKültür silahlı\nDin silahlı\nBir somun alsam\nİçinde tabanca buluyorum\nBir gül koparsam bahçeden\nSilahını dayıyor burnuma\nBir kitap alsam kitapçıdan\nParmaklarımın arasında patlıyor…\n\n4\nYatağımın kenarında oturuyor oğlum\nBir şiir okumamı istiyor benden\nGözümden bir damla yaş düşüyor yastığa\nKorkuyla izliyor oğlum ve\n“Ama baba diyor, bu gözyaşı, şiir değil! ”\nOna diyorum ki:\nBüyüdüğün zaman oğlum\nArap şiir kitaplarını okuyunca\nSözcükle gözyaşının kardeş olduğunu göreceksin\nVe Arap şiirinin yalnızca\nParmaklar arasından çıkan\nBir damla gözyaşı olduğunu…\n5\nOğlum kalemlerini, boya kutusunu önüme koyuyor\nBir yurt çizmemi istiyor benden\nFırça titriyor elimde\nAğlayarak düşüyorum…" + }, + { + "id": 64827.0, + "title": "Küçük Olsaydı Aklım", + "poet": "Nizar Kabbani", + "rating": 7.0, + "poem": "Yirmi otuz yıl önce\nKüçük bir aklım vardı sevgiden yana\nİyi olmadı hiçbir dersim\nYalnızca aşkta iyiydim\nCesurdum o zamanlar\nTaşırdım elimde güneşi kuş gibi\nGökteki yıldızları birer ağaç görürdüm\nKoparırdım onları hırçınca\nAğaçlara seslenirdim şiir yazsınlar diye\nVe çağırırdım uçmaları için balıkları\n\nYirmi otuz yıl önce\nÇocuktum akılsızlığı seven\nDeğiştirmeyi seven ve kırıp dökmeyi\nYağmur yağdırırdı yıldızlara göğüslerin\nVe serperdi Keşmir’in çevresine\n\nYirmi otuz yıl sonra\nİstiyorum da\nKüçük olsaydı aklım\n\nÇeviren: İlyas Altuner" + }, + { + "id": 587669.0, + "title": "Çukurlara", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Başsız başsız erkâna ayırdık baş çukuru\nZamanla boş adamlar doldurdu boş çukuru..\nÇukurlar çukur için artık kavga yapmasın\nKesin hepsine yeter görkemli Buş çukuru..\n\n22.11.2006/Vakit" + }, + { + "id": 285402.0, + "title": "11 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Dünyada bir gün bile rahat değildim.\nVarlığımda bir sevinç, bir tat değildim.\nÇok öğrencilik ettim dünyada ama; \nBen ki işimde henüz üstat değildim! \n(\nHayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 36246.0, + "title": "Yarım Şiir", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 7.0, + "poem": "Sana yazdığım şiir yarım kalacak \nBoynu bükük kalacak tüm sözcüklerim. \nSana olan sevgimi kalem duyacak, \nKağıt da bilmeyecek canım sevdiğim..." + }, + { + "id": 124512.0, + "title": "Bir Vakte Erdi Ki Bizim Günümüz", + "poet": "Ruhsati", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir vakte erdi ki bizim günümüz \nYiğit belli değil mert belli değil \nHerkes yarasına derman arıyor \nDeva belli değil dert belli değil\n\nFark eyledik âhir vaktin bittiğin \nMerhamet çekilip göğe gittiğin \nGücü yeten soyar gücü yettiğin \nPapak belli değil börk belli değil\n\nAdalet kalmadı hep zulüm doldu \nGeçti şu baharın gülleri soldu \nDünyanın gidişi acaip oldu\nKoyun belli değil kurt belli değil.\n\nBaşım ayık değil kederden yastan \nAh ettikçe duman çıkıyor festen \nHarabe yüz tuttu bezmi gülistan \nYayla belli değil yurt belli değil\n\nÇarh bozulmuş dünya islâh olmuyor\nEhli fukaranın yüzü gülmüyor\nRuhsati de dediğini bilmiyor\nYazı belli değil hat belli değil." + }, + { + "id": 25954.0, + "title": "Sonbahar", + "poet": "Yaşar Nabi Nayır", + "rating": 7.0, + "poem": "Altın rengi gözleri yanan bir semaverdi\nIlık bir çay kokusu akardı saçlarından.\nYanmanın lezzetini onda hissettiğim bir an\nVe yazın sevgisini bana önce o verdi.\n\nYaz gibi iri olgun meyveleri severdi,\nBir çocuk gibi şendi ve gülerdi her zaman\nBir mevsim gözlerinden içime doldu cihan\nVe güzel yaz günleri ne çabuk geçiverdi.\n\nArtık donuk bir cam var mavi gökler yerinde.\nGüneşi benden çalan o sıcak bakışlardır,\nVe yazı o götürdü mutlak beraberinde.\n\nEn güzel rüyaların bile bir sonu vardır:\nBir bahar rüzgârından alarak bir sabah hız\nMevsimlerin ömrünü yaşamıştı aşkımız.\nOnu şimdi kaybettim ve şimdi sonbahardır." + }, + { + "id": 44156.0, + "title": "Kunâla", + "poet": "Asaf Halet Çelebi", + "rating": 8.0, + "poem": "Vakit geldi kunâla\ndünyayı göreli çok oldu\ntam kırk yılda seni buldum kunâla\nbu can tenden geçmeden\n bu dünyadan göçmeden\n bir kerecik sevmek çok değil\n\nsimsiyah saçların var kunâla\nkemiklerine yapışık etlerin var\n birgün dökülecek\nkunâla kuşu gibi gözlerin var\n birgün sönecek\nkunâla\nbu etlerin arkasında güzelliklerin var\n benden başka kimse bilmeyecek\n\nbu can içimde kuştur kunâla\n seni görünce titrer\nbu can gözümde mahabbettir kunâla \n seni görünce yanar\nbu can burnumda soluk olur kunâla\n uçar gider\n\nbu can benden geçmeden\n bu dünyadan göçmeden\n bir tek seni sevmek çok değil" + }, + { + "id": 53957.0, + "title": "Dedim Dilber Didelerin Islanmış (Koşma)", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 7.0, + "poem": "Dedim dilber didelerin ıslanmış\nDedi çok ağladım sel yarasıdır\nDedim dilber ak gerdanın dişlenmiş \nDedi zülfüm değdi tel yarasıdır\n\nDedim dilber sana yazılmış kanım\nDedi niçün böyle edesin sultanım \nDedim teşne vermiş ince miyanın\nDedi ben sarıldım kol yarasıdır\n\nDedim seni saran serini vermiş\nDedi beni saran murada ermiş \nDedim peri yanaklarının kızarmış\nDedi çiçek sokdum gül yarasıdır \n\nDedim dilber Emrah aklımı aldın\nDedi sevdiğine pişman mı oldun\nDedim dilber niçin sarardın soldun\nDedi hep çekdiğim dil yarasıdır" + }, + { + "id": 9903.0, + "title": "Kıssadan Hisse", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey! \nBeş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? \n' Tarih ' i ' tekerrür ' diye tarif ediyorlar; \nHiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?" + }, + { + "id": 38600.0, + "title": "Türkü Gözlüm", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 7.0, + "poem": "Kar yağıyor türkü gözlüm\nKar yağıyor buralara.\nUzun hava ağıt gibi, \nDökülüyor bulvarlara.\nSen de gittin buralardan, \nBöyle bir karlı havada.\nOkul bittikten sonra 95'in yılbaşında, \nGelmiş özlemiştin beni, \nSarılmıştın hıçkırıkla, \nKar yağarken dilek tutmuş, \nKar yemiştin avucumda.\nNasıl gittin türkü gözlüm, \nMahzun kaldım buralarda.\nGülüşlerimiz geliyor, \nAğlıyorum buralarda.\n\nSen bir öğretmensin şimdi, \n657 devlet memuru.\nKıt kanaat geçinirsin, \nSeni beklediğim gibi, \nBeklersin ay sonunu.\n\nBelki de evlisin şimdi, \nBunca yıl geçti aradan.\nSen beni unuttun belli, \nTürkü gözlüm çık hatrımdan.\n\nOralara da kar yağar mı, \nGüneş çıkar mı ardından? \nSaçaklardan su damlar mı, \nSu girer mi papucundan? \n\nYokluk kötü türkü gözlüm, \nYokluğun çıkmaz aklımdan.\nVarlık güzel türkü gözlüm, \nVarlığın yitti yanımdan.\n\nOkulun bittiği yıl tayinin çıktı doğuya.\nBelki yazarsın diye, \nBir kalem almıştım sana.\nO kalemle mektup yazmış, \nO kalemle ağlamıştın.\nAma o son mektubunda, \nSen ne kadar değişmiştin...\nSözlerin de değişmişti...\nDeğiştiğin belliydi ki, \nKalemin de değişmişti...\n\nAh benim türkü gözlüm\nNe oldu birden sana? \nAnd içmiştik gündüz gece, \nAnd içmiştik kopmamaya.\nHacı Bayram'da dua ettik, \nAyırmasın Allah diye...\nBir fakire para verdik, \nBelki dua eder diye...\n\nFakir mi dua etmedi, \nSen mi yalancı çıktın? \nO fakiri göremedim, \nGelmedi namaz vakti.\nÇok oturdum musallada, \nHer tabutta kendim vardım, \nDua ettim ardım sıra...\n\nŞimdi en arabesk duygularla\nDudağımda o türkü, \nYürüyorum bulvarlarda...\nEllerim üşürken hep\nEllerin gelir aklıma.\nYüreğim ağlıyor şimdi, \nYanıyorum buralarda...\nKar yağarken hazin hazin, \nÖlüyorum türkü gözlüm, \nÖlüyorum buralarda..." + }, + { + "id": 1166050.0, + "title": "Tutsak", + "poet": "Füruğ Ferruhzad", + "rating": 8.0, + "poem": "seni istiyorum ve biliyorum \nasla koynuma almayacağım \nsen o aydın ve pırıl, pırıl gökyüzüsün \nben bu kafeste bir tutsağım \n\nkara ve soğuk parmaklıklar ardından \ngözlerim hasretle bakıyor yüzüne doğru \nbir elin uzanışını düşlüyorum, \nansızın ben de uçayım sana doğru \n\nboş bir anda düşlüyorum \nbu sessiz hapishaneden uçmayı \ngülerek gardiyan adamın gözüne \nyanında yaşama yeniden başlamayı \n\ndüşlüyorum ancak bilirim asla \nbu kafesten kurtulmaya gücüm kalmamış \ngardiyan adam istese bile \nkanatlanıp uçmaya soluğum kalmamış \n\nparmaklıklar ardında her sabah \nbir çocuğun bakışı güler bana doğru \nsevinç şarkılarına başladığımda \ndudağında öpücükle gelir bana doğru \n\nşayet bir gün, ey gökyüzü \nkanatlanırsam bu sessiz evden \nağlayan çocuğa nasıl söylerim \ntutsak bir kuşum vazgeç benden \n\nbir mumum, canımın alazıyla \nharabeleri aydınlatırım \nsönüklüğü seçersem eğer \nbir yuvayı yıkıp dağıtırım \n\nÇeviren: Haşim Hüsrevşahi \nYeniden Doğuş’tan" + }, + { + "id": 116510.0, + "title": "İncinme Gönül İncinme", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Türap olup düştüm toza\nİncinme gönül incinme\nTahammül eyle her söze\nİncinme gönül incinme\n\nTüraplık cümlenin başı\nÜstüne atarlar taşı\nDaim çiğnenmektir işi\nİncinme gönül incinme\n\nKoy sana kötü desinler\nHer ayıbına gülsünler\nHergün gıybetin kılsınlar\nİncinme gönül incinme\n\nMuhammet Miraç'tan indi\nAli'm nur ile boyandı\nBühtan Fatm'Ana'ya indi\nİncinme gönül incinme\n\nPir Sultan'ım geçer aylar\nGeçinir yoksullar baylar\nHerkes sıfatını söyler\nİncinme gönül incinme" + }, + { + "id": 53793.0, + "title": "Sevmek", + "poet": "Hermann Hesse", + "rating": 8.0, + "poem": "O sevdi, sonunda kendi kendini buldu. Ne var ki, insanların büyük çoğunluğu kendi kendilerini kaybetmek için sever.\n\nSevilmek mutluluk değildir.\nHer insan kendini sever; ama mutluluk bir başkasını sevmektir." + }, + { + "id": 1298.0, + "title": "Kuşum ve Ben", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 6.0, + "poem": "Kuşum ve ben bir aynada\nuyuyoruz, kafesimiz yatağımız\nyüzlerimiz eşlerine baka baka\nsonsuz kar altında uyuyoruz\nkuşum ve ben\nEşim ve ben kızıl bir bağla\nbağlıyız birbirimize\nÇözülürse yoksulluk sevinir \n\nAynamızın içinde tek bu bağ...\nKızıl kıskaç eşim kuşum ben..." + }, + { + "id": 20202.0, + "title": "Beni Bir Yaza Gömdülerdi Bir Zaman", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Beni bir yaza gömdülerdi bir zaman\nHer yer olabilecek bir kuytulukta\nBir kadın vardı bir balkonda\nSesinde yaralı bir gül olan\n\nHayat ve mevsimler aynı şeydi\nUyku kadar derin bir suda boğulurken\nİlkbahar kekeleyerek geldi\nKırık çocuk gülüşlerinden\n\nDeniz oracıktaydı ve buğusu\nEriyorken havada sesler\nHerşeyin bir büyü oluşturduğu\nGizemli kokular ve gülüşler\n\nBeni bir yaza gömdülerdi bir zaman\nAnnem olan bir sessizlikte\nBelki de onun kalbidir açan\nDerin bir gülün içinde" + }, + { + "id": 59709.0, + "title": "Nur İndi", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Kış kışlada kışlar iken\nKarakuşi bir yazıylan\nKışkışlanıp, kışkışlanıp\nAkkuğulu yazmalarla\nİne inmez yazılara\nElif oldu ne demezsin\nTeliflerim, teleflerim\nSivil oldu savaşlarım\nOnbeş gündür kardı yağdı\nDaha da yağacakmış eyvah\nYarına kalmaz görürüm\nBütün çocuklarıyla çocukluğumun\nVe tuşları üzerinde -İLAHİ- bir orgun\nNur baba gibi geçerken Bach\n\nZeyil\nBu sulu kar ve bu pespaye şiir\nSürerse bu minval üzre\nBizi bilmem ama, aziz karilerim\nGözlerimde hüzünlü ve tütsülü bir tebessüm\nYarına kalmaz, ben, fücceten ölürüm..." + }, + { + "id": 1149.0, + "title": "Aşk", + "poet": "Salih Bolat", + "rating": 6.0, + "poem": "çünkü sürüyor hayat\ndeğişiyor herşey, aşk\naşk bizim en eski kederimiz\nnehir yataklarından\ndeltalardan\nbiriktirdiğimiz\n\ngün gelir, sorulur; \nbir ağuyu çiğnemekten geliyoruz\n ve aşktan\nneredeydiniz?" + }, + { + "id": 6001.0, + "title": "Yok Karşılığı Yüzünün", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Senin sana rağmen bir yüzün var\nHerkesin ilk aşkına benzeyen\nBeklemek kadar acı , anlamak kadar zor\nNedensiz ölümlerin suskunluğu gibi\nYok karşılığı yüzünün\n\nSenin sana rağmen bir yüzün var \nHerkesin ilk aşkına benzeyen\nYaklaştıkça imkansız uçurumlar\nNedensiz hayatların o büyük acısı gibi\nYok karşılığı yüzünün" + }, + { + "id": 3239.0, + "title": "Ali", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Namluya dayanır yola dalarsın\nDuruşun bakışın yaman be Ali\nBoşuna tetiği ne kurcalarsın\nVar daha ateşe zaman be Ali\n\nYıllanmış bir çınar pusuluk yerin\nNeredeyse gelecek beklediklerin\nVar iki atımlık canı kederin\nDesene işleri duman be Ali\nO'nu sen büyütte söğüt boyunca\nKendini ellere versin o gonca\nSözüne kanmadın bunu duyunca\nGönlündü gözünü yuman be Ali\n\nGeldiler beklenen çiftler ormana\nDuruyor iki genç ne hoş yanyana\nBir kurşun kadına bir de çobana\nÇınlasın yıllarca orman be Ali\nGörünce uzanmış yar kucağına\nBoynunu dolamış zülfü bağına\nKurşunu kahpeye atacağına\nKendine çevirdin aman be Ali" + }, + { + "id": 91068.0, + "title": "Şiir Sanatı", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 7.0, + "poem": "Mayıs'ta ölmüş dostlar için \nSadece ama sadece onlar için \n\nİncelik olmalı kafiyelerimde \nGözyaşlarım gibi silahların üstünde \n\nVe tüm yaşayanlara \nDeğişse de rüzgarla \n\nÖlüler adına orda bilensin dursun \nO beyaz silahı pişmanlık duygusunun \n\nEvli sözcükler yara almış sözcükler \nSuçun basbas bağırdığı kafiyeler \n\nDibinde çıkararak acı bir hikayenin \nÇifte su sesini küreklerin \n\nHem yağmur kadar adi \nParlayan bir cam gibi \n\nSanki geçitte ayna \nÖlen çiçek bluzda \n\nÇocuğun çemberle oynaması \nAyın ırmakta yansıması \n\nDolaptaki güve otu \nBellekteki bir koku \n\nKafiyeler kafiyeler orda duyarım \nKırmızı ısısını kanın \n\nBize hatırlatın bunu \nİnsanlar kadar zalim olduğumuzu \n\nVe yüreğimiz gücünü yitirdi mi \nUnutkanlık uykusundan uyandırın bizi \n\nSönmüş lambayı yakın yeniden \nYine ses gelsin boşalan kadehlerden \n\nBen hep şarkı söylemekteyim orda \nMayıs'ta ölen dostlarım arasında \n\nLouis Aragon" + }, + { + "id": 607739.0, + "title": "Acının Başkenti", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 7.0, + "poem": "Gözlerinin eğrisi dolanıyor yüreğimi,\nBir raks, bir dinginlik çemberi,\nZamanın aylası, gece beşiği ve güvenli,\nVe eğer hiçbir şey kalmadıysa aklımda yaşadığımdan\nGözlerinin her zaman görmediğindendir beni.\n\nYaprakları günün ve pembe şarabın köpüğü,\nRüzgarın sazları, kokulu gülücükler\nIşık dünyasını saran kanatlar,\nGökyüzü ve deniz yüklü gemiler,\nGürültü avcıları ve renk kaynakları.\n\nTanların kuluçka yatağından doğan kokular\nYıldızların samanı üzerinde yatan\nSaflığa bağımlı gün gibi tıpkı\nDünyada bağımlıdır senin tertemiz gözlerine\nVe akar bütün kanım bakışlarında senin." + }, + { + "id": 39524.0, + "title": "Kıyamet", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 6.0, + "poem": "Elyazını yaktım, dürüsttü ve aşınmamış\nSevgi sözcüklerini yaktım, hoyrattır onlar\nSıcaklığı saklı akarsuyu anlamazlar\nSorular, kurutur incitir sorarlar\nElyazını yaktım\n\nAdresini yaktım\nYakmak gibiydi biraz da dünyayı herşeyi\nBastığımız düşümüzde gördüğümüz\nÖzlediğimiz yaklaştığımız\nHayatım özlemdi ansımaydı düştü\nYaktım adresini şimdi özlem oldu hayatım\n\nResimleri yaktım birini saklasam dedim\nEn çok onu yaktım onu yaktım\nKış göğünü yaktım, bir kavak büyüttüm balkonumdan\nAkşam desem değil, yangın desem değil\nDışarda apansız bir kıyameti yaktım\n\nSevgidir kendimi bildiğim, onunla başladım\nElyazın mı, adresin mi, resimlerin mi\nSen mi ömrün mü\nÇıkardım onları şimdi sakladığım yerden\nKıyameti göğü kışı akşam sözlerini\nSevgiyi yaktım" + }, + { + "id": 95116.0, + "title": "Beyit", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 7.0, + "poem": "Su-i tedbirimle ya hu öyle.oklaştı ki işim\nhem ağzıma.ıçtı felek hem de..ildi geçmişim" + }, + { + "id": 588703.0, + "title": "Av", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 6.0, + "poem": "ormanın kuytusunda vurulan geyik\nhayvanlar acınla suskun\ndallar yasınla eğik\nboynuzlarında çizgilerinde gözlerinde\navcının söndüremediği iyilik" + }, + { + "id": 4944.0, + "title": "Ölümü Düşünmek", + "poet": "Muzaffer Tayyip Uslu", + "rating": 7.0, + "poem": "Mümkün mü ağlasın annem\nMezarımın başucunda\nBen sesimi çıkarmıyayım\nHayırsız bir evlat gibi\n\nBir bulut uçsun da\nBen başımı kaldırmıyayım\nYağmur dindikten sonra\nGezinmiyeyim caddelerde\n\nAh, mümkün mü bir güzel kadın\nGeçsin de yanımdan\nBen seyretmiyeyim\nİçimi çekerek" + }, + { + "id": 27897.0, + "title": "Ayşem", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 8.0, + "poem": "Kimi annaya ,bellaya ,kimi mariyaya kimide kızıl saçlı nataşaya yazdı oysa ben bir Türk yiğidiyim Türk' e \nsevdalı olduğum için Ayşem sana yazıyorum... \n Ben seni kongoda ölen sevgilisini İstanbul'da arayan teksaslı bir dişi gibi değil,aşk eşittir burjuva güzellerini diskoteklerde arayan zübbeler gibi değil,hele kafalarındaki kirli duyguları nataşa adlı rus kızında sembolleştiririp kızıl ruble arayanlar gibi aramıyorum Ayşem... \n Ben seni; belki bir ana ceylanın vurulmuş yavrusuna su aradığı gibi... Belki bir Anadolu delikanlısının kaçırmak için güzel Zeynep'ini gecenin alaca karanlığında aradığı gibi arıyorum Ayşem... \n Ama muhakkak bütün iyilikleri bütün güzellikleri bütün özlemleri sende bulacağımı bilerek engin denizin kudurmuş dalgaları gibi önümdeki tüm engelleri aşarak yüce ALLAH'IN izniyle seni arıyorum Ayşem... \n Seni kaybettiğim dünyalarda bulmak istiyorum. O dünya; HZ.FATİH' in kılıcının altın kapması Estergon dönüşünün gönülleri yakması veyahut Tuna'nın bir Itri bestesinde musiki gibi çağlayıp akması olabilir geçtiğim \nyıllardaki parlak aynalar geleceğimi aydınlatır benim bir elim geleceğin MİLLİYETÇİ TÜRKİYE sinde ise YAVUZ 'un beyaz atının yelesindedir öbür elim... \n Seni kaybettiğim ve şimdi aramaya çıktığım dünyalarda Ayşem; ne meyhane tezgahları ardında mum gibi \nyanıp sönen kızlarımın gözlerinin karası, ne yoksulluktan ve fakirlikten ölen yiğitlerimin verdiği yürek yarası, nede başı kabak; yalın ayak dolaşan insanımın ciğerlerini hilton gecelerin de içkilerine meze yapıp yiyen kahpelerin ağız kavgası var... \n Seni kaybettiğim ve şimdi aramaya çıktığım dünyalarda; bir KURAN,bir KILIÇ ve bir BOZKURT üçünün ördüğü koca bir dünya koskoca bir tarih var Ayşem... \n Tut ki seni karanlığın ta ötesinde bir yere hapsetsinler ömründe güneşi hiç görmeyeceksin; ama ben o güneşi yanıma aldım seni kurtarmaya geliyorum Ayşem... \n Ne sezar, ne hitler, ne posbıyıklı stalin, nede faresuratlı mao; çözemez, çözemez, çözemez senin derdini Ayşem... \n Senin derdini; batılılık delisi sömürge aydınları robert koleji mezunu özgürlük budalaları ve kafalarını çirkin kapitalistlere satmış deve kuşlarıda çözemez... \nSenin derdini Ayşem; senin gibi konuşan, senin gibi düşünen, senin gibi yaşayan, velhasıl kelam bizler ÜLKÜCÜLER çözeriz senin derdini... \n Anamın anlattığına göre Koca Türk Dünyası'nın küçük bir köyünde doğmuşum senin için doktor yada ilaç \nekmek yada su ne ise benim için MİLLİ DEVLET, KIZIL ELMA ÜLKÜSÜ odur... \n Sen benim için; Kırım' lı Bike, Azerbaycan' lı Aybala, Yerköy' lü Fadime hepiniz bizim için birsiniz. Çünkü \nbizim kanunumuzda akvaryumlu meyhanelerde sevgilinin kömür karası gözlerine şiir yazmak yok biz çoktan erittik ÜLKÜ denen nazlı gelinin duvağında sülün gibi kızların göz bebeğini Ayşem... \n Bizim kanunumuzda geri bıraktırılmış insanımızı, esir milyonlarca soydaşımızı tutsaklıktan kurtarmak için,bu geri kalmışlığa son vermek için birlikte mücadele etmek var... \n Bu; ne benim sana ağlayarak, nede dizlerine kapanarak bir yalvarışımdır... \n Bu; parmakları çelikten, yürekleri Estergon demirinden, yüz binlerce, milyonlarca MÜSLÜMAN TÜRK ÜLKÜCÜSÜ 'NÜN sana durdurulmaz emridir... \n Kendine dön, kendine dön Ayşem..." + }, + { + "id": 1864263.0, + "title": "Sol Elle Yazılanlar", + "poet": "Cahit Koytak", + "rating": 7.0, + "poem": "kuyu dolana kadar, dolup taşana kadar bekle,\nyeni bir şey yazma, yazmaya çalışma.\ndaha önce yazdıklarına bakabilirsin,\nonların saçlarını tarayabilirsin,\ntüylerini yakabilir, yüzlerine bir kat boya\nbir kat hüzün daha atabilirsin; \n\nyeni kuyular açma, bu kuyu işini görür; \nhuş ağacının altında otur \ncinlerinin başını okşa, bitlerini ayıkla. \nsenden de, babandan da yaşlı,\nsenden de babandan da bizanslı \nkargalarla konuş; \nsüleyman’ın neşidelerini meşk et onlardan.\n\nyalnızlığına kendini ekip çöle çevirme onu,\nson çare, tanrıyı ek, onun boncuklu kelimelerini,\ngöğün ve cazın ırmaklarını geçir içinden\n\nbağa bahçeye çevir onu komşular için,\nyolcular için, yoksullar için, \nağaçlarını buda, çitlerini onar,\nama kapısını sök at yalnızlığının.\n\nbol bol uyu kıyısında şu ırmağın, bu ırmağın, \nhangisi alıp götürüyorsa rüyalara seni; \nne yap yap rüya gör, bol bol rüya; \nrüyalarında yitir kendini.\nrüya göremiyorsan, otur şu ağacın \nya da bu ağacın altında, rüya tasarla\nhangisinin kökleri göğe uzanıyorsa.\n\nyine de daralırsa için, \nyine de sığmazsa kafan evlere, kafelere,\nkuyunu sırtına vur kırlara açıl,\ndağlara tırman; \n\nyürürken kitap okuma ama,\nbir meleğe çarparsın sonra, \nbir ağaca, bir taşa, \nbir başka ‘yürürken kitap okuyan adam’a,\nkurt kuş güler sonra sana\nve okuyup okuyup gülmelerine,\nağlamalarına,\n\ndağa taşa yazı yazmayı bırak, \ngöğe kuyu kazmayı bırak,\nkendi kendine konuşmayı da; \nson çare Tanrıyla konuş, \nTanrının rüzgârlara, yağmurlara\nve yalnızlara öğrettiği kelimelerle." + }, + { + "id": 5138.0, + "title": "Düzen", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Doğan güneşler her gün ayni da her gün yeni;\nEzelden ebede dek, iste İslam düzeni!.." + }, + { + "id": 96574.0, + "title": "16 Dize", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Doru at doğru at, \n\nKüfür diyorum bir saldırmama eylemidir.\n\nİnsan süsüdür günah.\n\nGömmeden önce biraz gezdirin beni.\n\nZincir gibi öten ağaçkuşları.\n\nÇayım kurudu kahvem taşsökülür.\n\nYeşil saçlı bataklık kızı.\n\nYazgının bir günlüğüne güncelleşmesi.\n\nGözlerinde İbni Sina bozukluğu.\n\nSazan pullarıyla örmüş kapısını.\n\nKaç kuruşa elden çıkarmış Alaska'sını? \n\nHer şey kış buğdayı içinde öğütüldü.\n\nTürler esridi kimse yok mu orada? \n\nRenkleri tek tek alırsan hepsi tarikat.\n\nBenim küçük kızçocuğu tanrım! \n\nMitos, yitme n'olur!" + }, + { + "id": 1572778.0, + "title": "İzin Verin De", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 7.0, + "poem": "Benim bu dünyada bir yerim olmadı,\nKuytu gövdemi saymazsak eğer.\nGövdem ki varla yok arası,\nHem varlığa, hem yokluğa değer.\nAma yüreğim hiç solmadı.\n\nBir gül koklayayım izin verin de.\n\nBen yaşama da, ölüme de inandım; \nTamamlarlar sanırdım eksiklerimi.\nÇarşıları hep birlikte gezerdik; \nBiri dostumsa, sevgilimdi öteki.\nİkisinin adını yanyana andım.\n\nBir soluk alayım izin verin de." + }, + { + "id": 47302.0, + "title": "Sen Değil Miydin?", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bana bakıp bakıp ağlama sakın\nBu sonu isteyen sen değil miydin\nNe kadar belliydi o gün maksadın\nGitmemi isteyen sen değil miydin\n\nSusuz rakı gibi yakma içimi\nBu pişmanlığın bir sigara içimi\nGünah senin kendin yaptın seçimi\nGit artık git diyen sen değil miydin\n\nSuç benim mi söyle aldırmıyorsam\nMaziye dalıp ta yıkılmıyorsam\nŞaşırma sen gibi ağlamıyorsam\nKalbimi taş yapan sen değil miydin\n\nZaman mı bu aşkı söndüremedi\nHasret mi acını dindiremedi\nSevdam mı sevdanı bitiremedi\nUnuturum seni diyen sen değil miydin\n\nBaşın dumanlı mı yoksa sarhoş mu\nBak geriye döndün gönlün bir hoş mu\nBaşucunda yerim hala bomboş mu\nDoldururum diyen sen değil miydin" + }, + { + "id": 17190.0, + "title": "Gittin", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Buradan bir nice acıyla, özlemle gittin,\nsonra yalvardın yakardın amma\neline düşmüştün bir kere kaderin,\nne fayda sevgili, ne fayda.\n\nHer yanda çareler aradın kendine,\nolmadık şeyler yaptın her yanda.\nBulamadın bir çare, sonunda gittin,\nne fayda sevgili, ne fayda.\n\nKucağın güllerle doluydu senin,\nayın öndördü bir yüzün vardı .\nKopup halkasından dostlar meclisinin,\no aşağılık, o bayağı yere sen,\no karıncaların, yılanların yanına\nne oldu, nasıl oldu da gittin?\n\nNerde hani o cânım sözlerin şimdi?\nNerde hani o sırları çözen akıl?\nNerde hani gül bahçesine giden ayak?\nElimizi tutan el nerde hani?\n\nHoştun, güzeldin, eşin yoktu senin,\ninsanları hemen elde ederdin.\nAma kalktın çıktın bir uzun yolculuğa,\ninsanları yiyen toprağa gittin.\n\nAğlaya inleye sen gittin ama,\ngökler de arkandan durmadı ağladı.\nParça parça etti yüzünü ay.\nGönlüm arkandan kan bağladı.\n\nŞimdi ne edeyim, kime sorayım seni?\nİyi insanlar arasında mısın orda?\nYani dostlar meclisinde mi?\nYoksa bir kenarda boynun bükük mü kaldın?\n\nÖyle bir yere gittin ki bu sefer,\nizinin tozu bile belli değil.\nNe kadar da kanlıymış gittiğin yol!" + }, + { + "id": 63720.0, + "title": "Oy Benim...", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ceyhan depremi ve Kerim Tekin için\n\nyakayıp geçti tramvay\natmosfer yakıverdi sızılayıp\nyıldızların en haylazını\n\n\they gidi başıbozuk\n\tayarsız gemi\n\tazıya aldım tayfalarımı\n\tsalınmaktayım\n\tfilikasız filan\n\tönce fareleri kurtarıyorum\n\tbu titanik akşamından\n\ngeçerdi her saat başı\ncürmünden büyük amatör bir gökkuşağı\ntedirgin renkler taşırdı\ntedavisi yarım kalmış ikindilere\n\n\toy benim\n\tgamzeli kuşbakışlı evrenim\n\tummanda ıslak\n\tkaderde alt yazılı dünyalım\n\tönce çocukları\n\tve\n\tmuayyen kadınları kurtarıyorum\n\tbu galaksi mesaisinden\n\nkırık faylarda yolalan\nbir depremdir\ntrenimin güzergahı\naçılır saçbağı gibi kundaklara düşerim\n\ngöçük altında enfes bir nefestir\nbazen benden bile sakladığım\nvay benim güzağacım\nköklerinden kurtulmuş\nerozyon bir hayatın özüdür\nhumuslu bir kayıbı anlamak\nya da mümkün müdür\nbu rastlantısal karmaşada\nölümün sıradanlığına şaşmadan yaşamak? \nbelki de o balkonları\nondört yaşında çocuklar atlasın diye yapıyoruz\n\ney benim\nzavallı yüsekliğim\nbütün serüven küçücük bir an'dı\nallah hep kerimdi\nve tekin değildi doğumlar\ngenç bir gidiş için\nerken çıkılmalıydı yola\nvuslata varılmalıydı hava kararmadan\nkimsenin gelmediği buluşmalara\naceleyle\npolaroid hızıyla gidiyorduk\noysa koşmanın da bir hukuku vardı durulmanın da...\n\n\toy benim\n\tyaz ölümlerim\n\tgencecik bir hazirana gömülen..." + }, + { + "id": 33717.0, + "title": "Veda Sahneleri", + "poet": "Ömer Lütfi Mete", + "rating": 8.0, + "poem": "Anam tatlı açmıyor artık\nİşi yok \nAşı yok\nNe su taşır \nNe çamaşır\nNe bulaşık, ne sökük, ne yırtık\nGece gün\nBüsbütün\nSusması tunç\nSözü korkunç\nAnamın secdesi gözle şimdi\nNamazı\nNiyazı\nYüreğinde\nYürek zinde\nAnamın teninde sır belirdi\nOcakta \nBucakta\nCasus gezer \nAnam kanser\n\nAnamın alnında akşam ter ter feyizden\nAnam bir gaybın sırdaşı\nAnamın dilcağızı da sessiz sessizden\nBenim anam sabır taşı\nBir soğuk güneş renk alır uçuk benizden\nSualdir anamın kaşı\nSorar hala mutfaktan\nHala evlat telaşı\nAlır karanlığı gökler hanemizden\nHanemiz deryaya karşı\nKöpük köpük saflar yürür Karadeniz'den\nBu bir tevekkül savaşı\n\nBir gam eser şimdi yamaçlardan aşağı\nYola düşer lambalar\nYolların zar zar ağlayışı bu kırağı\nİz bırakır arabalar\nÇözülüp savrulur bacaların sac bağı\nDaha gür yanar sobalar\nTaşıyor her biri bir değişik merağı\nEfkar yüklenmiş babalar\nÇekerler haneden artık eli ayağı\nUzak yakın akrabalar\nAnam pişirmemiş buzdur bu aşın yağı\nKaşıkta donar çorbalar\n\nGöz bebeklerim genişler\nDurup durup\nToz altında menevişler\nVurup vurup\nPencerem bir kasvet işler \nSorup sorup\nAdına akşam demişler \nGrup grup\n\nAnamın odasında akşam\nOdası gam\nSedası gam\nEdası gam\nAnamın odasında akşam\n\nEn son ümide izin bitti\nGözler karabiber\nAkşam kılındı, yasin bitti\nAnamla beraber\n\nSelaya tırmanır bu ezan\nÖlüm kaç basamak\nGörünür alnımıza yazan \nBir görünmez parmak\nYok yok böyle konuşmaz insan\nNedir bu yüz asmak\nHele baba bu nasıl lisan\nNe söyler bu susmak\n\nAnamın benzi mehtap mehtap\nŞekli var hazzı yok\nAnamın gözü kitap kitap\nZeyli var yazı yok\nAnamın gözü hitap hitap\nDili var ağzı yok\nAnamın özü bitap bitap\nEli var nabzı yok" + }, + { + "id": 105855.0, + "title": "Deli Gönül İnil İnil İnleme", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Deli gönül inil inil inleme\nKadir mevlam hasretime sal beni\nViranlıkta görsen baykuş sanırsın\nBir huma kuşuyum sen de bil beni\n\nUlu bezirganım kumaş satarım\nGökyüzünden uçan kuşu tutarım\nYetmiş iki dilden bilir öterim\nAnın için fark edemez el beni\n\nAk pınarın boz bulanık seliyim\nOl sebepten aklım yoktur deliyim\nNaci derler dört güruhun biriyim\nArarsan hak divanında bul beni\n\nGider idim ben de kendi işime\nAşkın doluları yağdı başıma\nAğu kattı benim tatlı aşıma\nUmmanlara gark eyledi sel beni\n\nPir Sultan'ım ırak yoldan gelirsin\nGevherin kıymetini nerden bilirsin\nEksikliğim çoktur sen de bilirsin\nEksiklikle kabul eyle gel beni" + }, + { + "id": 233664.0, + "title": "Göçebe Ruhlum", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "\t\t\n Göçebe Ruhlum\n\n Aramıza Toros dağlarını koydun da ne oldu? \n\t\tDeğdi mi inadına bu hasret kaçağım\n\t\tYılları bir kör duvar gibi önüme\n\t\tYolları prangalar gibi ömrüme\n\t\tVe sensizliği nikahlar gibi kalbime\n\t\tGidişinin üstünden\n\t\tKaç mevsimi gelin ettim\n\t\tGel gör ki\n\t\tYine de susturamadım hıçkırıklarını umutlarımın\n\t\tDönüp dönüp bıraktığın bir beyaz mendile\n\t\tSarılışım ondan\n\t\tVe ardından serseri yıldızlar gibi\n\t\tSeni şehir şehir arayışım ondan\n\n\t\tDuydum ki\n\t\tGözlerini yağmurlu bir gecede Malatya'da bırakmışsın\n\t\tEllerini Konya'da Mevlana Türbesinde bulmuşlar\n\t\tSaçlarını bir deli rüzgar almış\n\t\tAkdeniz'in tuzlu sularında götürmüş\n\t\tAyak izlerin hala Assos'un kumlarında\n\t\tVe dudakların hala ağlamaklı\n\t\tAnkara'nın o en soğuk taş duvarlarında\n\t\tBursa'nın yeşilinde güneşin\n\t\tErzurum'un karlarında ateşin\n\t\tİzmir'in imbatlarında en ıslak bakışın kalmış\n\t\tGörüyorsun işte\n\t\tBana yine seni toplamak düşüyor\n\t\tBeni de sokaklardan sokaklara çarpmak \n\t\tOysa yüreğim bu ağustos sıcağında\n\t\tSensizlikten buz kesmiş\n\t\tYuvasız kuşlar gibi üşüyor\n\n\t\tHani derler ya\n\t\t'Diyarbakır, Diyarbakır olalı\n\t\tBöylesine zulüm görmedi\n\t\tİnan ki göçebe ruhlum inan ki\n\t\tBu şairinde\n\t\tAnasından doğdu doğalı\n\t\tBöylesine acı çekmedi\n\t\tŞimdi soruyorum sana\n\t\tBir sabah\n\t\tGebe bırakıp gitmeseydin umutlarımı\n\t\tBen böylesine hayaller doğurur muydum? \n\t\tİstanbul'un bu en köhne sokaklarından\n\t\tArdahan'ın en ıssız dağ köylerine\n\t\tBöylesine acı\n\t\tBöylesine zehir\n\t\tBöylesine asi\n\t\tŞarkılar haykırır mıydım? \n\n\t\tBiliyorum\n\t\tYetmedi sana bu sevda\n\t\tYetmedi sana bu aşk\n\t\tSana gelen tüm trenleri kaçırdım\n\t\tSana giden bütün otobüsleri\n\t\tAcılar istasyonunda biletsizim şimdi\n\t\tÇıkışım yok, dönüşüm yasak\n\t\tİstesem de gelemem artık\n\t\tUzakların en uzağında\n\t\tSonsuzluğun sonundasın\n\t\tSen de bekleme beni\n\t\tHadi durma\n\t\tYeni ülkeler bul kendine,yepyeni adresler\n\t\tMesela Katmandu\n\t\tMesela Hindistan\n\t\tMesela Tibet\n\t\tOrda da yeni aşıklar bul kendine\n\t\tOnlarda benim gibi\n\t\tÖnce şair\n\t\tSonrada doğduğuna pişman et\n\n\t\tOysa yıllardır\n\t\tKutsal bir emanet gibi sakladım aşkını\n\t\tVe seni bekledim\n\t\tHer sabah terkedilmiş istasyonlarda\n\t\tHiçbir sevgili\n\t\tBöylesine kanatmadı gözlerimi\n\t\tHiçbir sevgili\n\t\tBöylesine sökmedi yüreğimi\n\t\tRüzğar bile dokunsa ağlarım şimdi\n\t\tBak hala parmak izin duruyor avuçlarımda\n\t\tVe her gün aynı soru dudaklarımda\n\t\tSana böyle yanmaktan \n\t\tSeni böyle sevmektense\n\t\tDağ başlarında taş mı olaydım söyle? \n\t\tAh benim göçebe ruhlum\n\t\tAh benim kaçağım\n\t\tAh benim bağrıma saplanmış esmer bıçağım." + }, + { + "id": 1348120.0, + "title": " Aşk Batımı", + "poet": "Gonca Özmen", + "rating": 7.0, + "poem": "Usulca geçtim yüzünü \nArdında dağlar vardı \nrüzgârlar \nKurt izlerinde uluyan zemheriler vardı \n\n/ Çık git yüzünün inkarı olmaya... / \n\nZaman can çekişiyor şimdi \nGöçüğü altında eski aşkların \nYüzün derin bir kılıç izi aklımda \nDaralır kör akrebin parantezi kadar \nSürgit yanılsamadır \ndönüp geldiğim \nKimin kıyısında dursam artık \nBir rengin usul usul dağılışı gibiyim \n\n/ Unutma, kırmızı olur aşkbatımları / \n\nİnsan kendine eskir \nZaman, sık yıkanan iç çamaşırlarda \nZaman ki uzaklıktır ağrılı \nVedasız çekip gitmesidir bir günün \nBir sigaranın sessiz tükenişi dumanlı \nVe gizli aşklara sığınaktır \ndeniz kabukları \n\n/ Dön gel, sonsuz uzaklık olmaya... /" + }, + { + "id": 2225141.0, + "title": "Lal Nota Ve Bir Kayıp", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 9.0, + "poem": "Efsunlu tüm sözcükleri seferber olsa da yetmiyor bazen\nLaldir o karede her şey\n\nHangi orkestra seslendirebilir şimdi açlığın uğultusunu\nHangi nota verebilir şimdi\nÇöplüklerden toplanmış kuru ekmek parçalarının\nBir çocuğun dişleriyle ilişkisini\n\nRuhun ve zihinselin dikenli tarlasında\nYalınayak dolaşan bir vicdan aranıyor" + }, + { + "id": 5464.0, + "title": "Ben Maksada Bakarım", + "poet": "Oktay Rifat", + "rating": 6.0, + "poem": "Mademki maksat barış\nYurtta barış\nCihanda barış\nSalla gitsin atom bombasını\nMisten Fisfis\nİnsan dediğin nedir\nAbur cubur\nOlsa da olur\nOlmasa da olur\nMaksat barış\nYurtta barış cihanda barış\nKendi savaş\nAdi barış\nAma yanarmış yıkılırmış\nBoş veeer\nMaksat barış" + }, + { + "id": 37602.0, + "title": "Deli Kızın Türküsü", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 8.0, + "poem": "I\nSabahleyin\n\nKarayı kaldırın mavi koyun umudumu yitirmedim\nBeni çağırın gülümserken uykunun bir yerinde\nEliniz beyazken uzatın isterim\nKarayı kaldırın sevgi koyun umudumu yitirmedim\n\nBen ışıklar konfetiler bayramlar istemem\nUzanmışım gölgeliğe bir başıma\nŞu uzaktan tükenmez yalnızlıktan\nİçten içe ürküyorum ama\nBöyle de iyiyim\n\nSiz dayanılmaz bir \"Günaydın\"sınız\nSabah sabah insanı ayağına getiren\nHiç yoktan dünyayı kendini sevdiren\nSiz çocuk ağızlı bir \"Günaydın\"sınız\n\nÇocuk ağzınızla biraz daha durun\nGittiğinizde güz gelmiş olacak\n\nGüz gelirken bir yanı kara sevdalarla\nAvcumda bu yavru kuş varken tedirgin\nSizde tutunacak yaslanacak kollar\nBiraz daha durun biraz daha\nKarayı kaldırın mavi koyun umudumu götürmeyin\n\nAkşamüstü\n\nYollarda akşam dönüşü yorgun argın\nSiz yoksunuz şiir yazan ellerim yok\nYarımla dışa dönmüşüm yarım susken\nÇizginin üstindekiler yüz yüze\nKoca bir gün ne yapmışım nasıl yaşamışım\nHaberim yok\n\nDokunup çekilen bir şarkı rüzgarla\nVakti yalanlıyor sıcak sıcak\nSinema dönüşü iş dönüşü yahut bahanesiz\nBeyazın tam ortasında bekliyorum\nYa gelmezseniz ne olacak\n\nMaviyi kaldırın kara koyun sırasıdır\nBana yeni tutkular gerek bıktım\nBir solukta buz gibi yaşamak isterim\nBeni öldürürse bu umut öldürür\n\nGece Türküsü\n\nAlıp ayaklarımı yollardan şöyle rahat\nTam kendimi bulacakken\nKim getirir sizi başucuma\nKim kaldırır uzun uykunuzdan\n\nBaşlar gecenin oyunu delice\nDizlerime yükselir bir deniz\nAnıları küçük yıldızlar gibi karanlıkta\nYanıma yöreme indirirsiniz\n\nBen ışıklar konfetler bayramlar istemem\nUzak uzak gitmede fayda yok\nŞimdi bütün şehirler birbirine benzer\nBir kendi kendime doyasıya\nBu gece sussanız dinlensem\nNe gezer\n\nII\n\nŞimdi insanların yalnız kolları var\nVe ben delice bir şey istiyorum\nŞimdi insanların yalnız kolları var\nVe ben başımı koyuyorum\n\nTuttu bir alacakaranlık bastı\nBütün şehirler birbirine benzedi\nSaklı köşem bir daha aldattı ellerimi\nEllerimde iki üç isim kaldı\n\nAdına yakılan mumlar İsa'nın\nYana yana bitti umutsuz\nİsa, resimleri kadar güzel değildi\nBiri kardeşliiğimi aldı gitti\nŞimdi ben delice yaslanmak istiyorum\nŞimdi insanların yalnız kolları var\n\nIII\n\nSana büyük caddelerin birinde rastlasam\nElimi uzatsam tutsam götürsem\nGözlerine baksam gözlerine konuşmasak\nAnlasan\n\nElimi uzatsam tutamasam\nOlanca sevgimi yalnızlığımı\nDüşünsem hayır düşünmesem\nSenin hiç haberin olmasa\nSenin hiç haberin olmaz ki\nBaşlar biter kendi kendine o türkü\n\nYağmur yağar akasyalar ıslanır\nBulutlar uçuşur gecelerin\nBen yağmura deli buluta deli\nBir büyük oyun yaşamak dediğin\nBeni ya sevmeli ya öldürmeli\n\nYitirmeli büyük yolların birinde ne varsa\nBöcekler gibi başlamalı yeniden\nBu Allahsız bu yağmur işlemez karanlıkta\nYan garipliğine yürek yan\nGitti giden\n\n(1955)" + }, + { + "id": 2092938.0, + "title": "Anamı Seyrederdim Seccadesinde", + "poet": "Sadettin Kaplan", + "rating": 8.0, + "poem": "Her seher anamı seyrederdim seccadesinde\nAkça bir aydınlık süzülürken tepelerden\nIlık bir meltem dolardı odama\nBakardım seccadesinin üstünde anam\nUçan bir halıya diz çökmüş melek gibi\n\nAlnı ak tülbendi ak\nAlacakaranlıkta iki eli iki yaprak\nYa da iki kelebek gibi\nBir inleme uçuklarken dudaklarında\nGiderek ağarırdı alnında şafak\nSessiz bir hıçkırık uçuverirdi ansızın\nKuş gibi çırpınan yüreciğinde\nÇırpınan dilek gibi\n\nTitrerdi parmakları titreyen aydınlıkta\nAydınlanırdı yüzü birden dolunay gibi\nDuyamazdım sözlerini\nArada bir eliyle silerdi gözlerini\nO gözler ki kirpiğinde yağmurlar dinlenirdi\nO eller ki beyaz bir güvercinin\nKanatlarından düşmüş birer telek gibi\n\nAyaza kesen kış sabahlarında\nPencere camlarında donarken buz nakışları\nSelam verirken benden yana \nÜzerime örtülürdü sımsıcak bakışları\nO titrerken incecik hırkasının altında\nBen onun şefkatini giyinirdim eynime\nSevgi sıcaklığında kadife yelek gibi\n\nHer seher anamı seyrederdim seccadesinde\nEbedi giyinmiş ezeldi anam\nKüçücük bir bedende dualar kadar büyük\nKabul olmuş dilekler kadar güzeldi anam" + }, + { + "id": 1755705.0, + "title": "Sıradaki Ezan Sevip De Kavuşamayanlar İçin Gelsin!", + "poet": "Alper Gencer", + "rating": 7.0, + "poem": "sevdiğini alamayan bütün müezzinlere...\n\nbir trapezin durması gibi suya\niçime çok yüksek bir yerden atlar mısın leyla\nbaşın kaşın yarılsa diplerime çarparak\nkanın karışsa suyuma\nyerin bütün kanunlarına kusarak\nben sana bulanayım sen bana...\n\nkapımı çalmanı istiyorum leyla\no kadar evde yokum ki anlatamam\ninsan insana aşık olmaz güzelim\ninsan insanın yanında bile durmaz\nbak hala görmedin mi yoksa mecnunu\nsen sanıp çölün öpmedi mi kumunu\nşundandır her dem kalbe yayılan sızı\nneyi sevdiysek dolandı kanatarak\ndikenli bir tel olup seven her tarafımızı\nelbet her fani gibi ben de bir faniyim\nsen de bir fanisin leyla jiletin varsa göstereyim\n\nyine de kapımı çalmanı istiyorum leyla\nevde yokum evim yok dışardayız cümbür cemaat\nseni de istemiyorum beni de bu başka\nöyle bir yol ki nasıl güzel nasıl dar\nbenim de bu dünyada ödünç bir kapım var\nolmuyor tutamıyorum kendimi leyla\nkapımı çalmanı istiyorum hepsi bu kadar" + }, + { + "id": 53450.0, + "title": "Çiçeğe Durur Gibi Uyanışım", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "sabah sabah\nbir uyandım bir uyandım sormayın\nçarşafım yeni ya biraz ondan bilindi\ngüneşti camdan vuran serseri kılıklı kar bile yağsa\nbelki bir meleğin sırtını kaşımış\nya da kafayı üşütmüşüm sağımdan kalkarak\nhepsi olabilirdi\nbugün aybaşı, maaş alacak\ntalih kuşu başına konacak, ondandır dendi\nbiri de tutturdu düşümde cenneti görmüşüm\nboşversene sen arkadaş\nöyle olsa cenneti bırakır da uyanır mıyım hiç\n\nhiçbiri değil dostlar hiçbiri değil\nçiçeğe durur gibi uyanışım\nakpak sevdamdan\nve böyle bir gün say say bitmez güzelliği" + }, + { + "id": 57260.0, + "title": "Öğüt", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 7.0, + "poem": "bir gün eğer yolun\ndüşerse sorguevlerine\ncinsiyetin yaşın rengin\nfarketmez kardeşim\nyeter ki\ntükür dilini yüzüne" + }, + { + "id": 107053.0, + "title": "Ağ Gül İle Kırmızı Gül", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Cem-i çiçeklerin hası\nAğ gül ile kırmızı gül\nDeli gönül eğlencesi\nAğ gül ile kırmızı gül\n\nDemi demi şirin demi\nGelir geçer dünya gamı\n\nTalip olmak pirindendir\nİrenk almak gülündendir\nMuhammed' in terindendir\nAğ gül ile kırmızı gül\n\nDemi demi şirin demi\nGelir geçer dünya gamı\n\nPir Sultan'ım ey gaziler\nAlnımızda al yazılar\nTalip de Pir'in arzular\nAğ gül ile kırmızı gül\n\nDemi demi şirin demi\nGelir geçer dünya gamı" + }, + { + "id": 592.0, + "title": "Değişik", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 8.0, + "poem": "başka türlü bir şey benim istediğim: \nne ağaca benzer, ne de buluta.\nburası gibi değil gideceğim memleket\ndenizi ayrı deniz, \nhavası ayrı hava..\n\nbir başka yolculuk dalından düşmek yere\nyaşadığından uzun\n\nbir tatlı yolculuk dalından inmek yere\nağacın yüksekliğince\ndalın yüksekliğince rüzgarda\nve bir yeni ömür\nvardığın çimen yeşilliğince\n\nnerde gördüklerim? \nnerde o beklediğim\nrengi başka\ntadı başka.." + }, + { + "id": 6098.0, + "title": "Sevenler İçin", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Perdeleri kapat, sevgime tanık istemem\nIşığı sondur, gel otur yanıma konuş\nEr geç anlaşacağız başka çaremiz yok\nSonra sevişeceğiz, bu düzen böyle kurulmuş\n\nİstersen yine hep hayır de, olmaz de, ne çıkar\nHer şey olacağına varıyor çaresiz\nYasamak zorundayız, sen de biliyorsun\nÖyleyse gel otur yanıma sevişmeliyiz\n\nDurmadan sevişmeliyiz aslında gece gündüz\nDaima istekli aç, doymak bilmez, vahşi çılgın\nSabaha karşı koşu atları gibi yorgun argın\n\nYine de usanmış değil, pişman değil, bıkkın değil\nBelki biraz sarhoş, biraz durgun, biraz uykulu\nAma her zaman ateşli, sabırsız, her zaman dolu" + }, + { + "id": 2242352.0, + "title": "Aşk ile Viran İden Gönlini Ma’mûr İstemez", + "poet": "Avni (Fatih Sultan Mehmed)", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşk ile viran iden gönlini ma’mûr istemez\nHâtırın mahzûn iden bir lahza mesrur istemez\n\nHâk-sâr olup hevâ ile gubâr olan gönül\nHâk-i râh-ı yârdan bir dem özin dûr istemez\n\nHoş gören âkil fena tavrını şöhret gözlemez\nKünc-i uzlet isteyen kendüyi meşhur istemez\n\nLa’l-i nâba meyl kılmaz bağrını pür-hûn iden\nDâmenin pür-eşk iden lü’lü-yi menşur istemez\n\nAşk nakdi bir hazînedür ana yokdur zeval\nMâlik olan ‘Avniyâ bir gence gencûr istemez" + }, + { + "id": 1147883.0, + "title": "Ay İle Güneşim Geldi", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Ayla güneşim geldi, bak göz ışığım geldi\nİnci kaynağım geldi altın pınarım geldi\n\nSarhoşum nice ondan coştu bakışım nurdan\nÖzge şey mi istersin? Özge yoldaşım geldi! \n\nO gümüş tenli güzelim girdi Yusuf’um kapıdan\nO yol kesenim geldi, tövbe bozanım geldi\n\nEski yoldaşım dinle! Dünden iyidir şimdi \nMüjde sarhoşuydum dün, ondan ulağım geldi\n\nDün fenerle ben kentte pek arandığım o kişi\nGör bugün yol üstünde güller bostanım geldi\n\nSardı elleri belime hem kucakladı o beni\nBir taç ve kemer sundu, işte sultanım geldi\n\nBak bahar ve bahçesine! Bak şarap kadehlerine! \nBak coşan azıklarına! Gül şeker dalım geldi\n\nO hayat suyumdur hey! Ben ölümden korkmam ki\nÜrkmem serzenişlerden, çünkü kalkanım geldi\n\nOndan yüzük aldım hey, ben Süleyman’ım artık\nAh nasılda şahane, baştaki tacım geldi\n\nDert haddini aştıkça aşkta yolculuk ettim\nYolculuktan ah Mevlam mutluluk payım geldi\n\nİçki vaktidir şimdi şimşek çakıyor başta\nUçmak vaktidir şimdi kol ve kanadım geldi\n\nİşte parlamak vakti bir seher gibi parlak\nİşte gürlemek vakti çünkü aslanım geldi\n\nAldılar beni yerden, sözlerim yarım kaldı\nVardım göğe dünyadan arlanış savım geldi" + }, + { + "id": 14985.0, + "title": "Kaçakcı Kurban", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Lele Kurban Ben Olayım \nAk Göğsünde Ben Olayım \nSenin Yerin Sıcak Kalsın\nAh Yine Giden Ben Olayım\n\nLele Kurban Zor Gelir\nDağlara Giden Zor Gelir\nAvcı Yaralar Kekliği \nBağrıma Giden Zor Gelir\n\nLele Kurban Boşa Gider\nN e Söylesem Boşa Gider\nÇiğnenir Ektiğim Güller\nAh Emeklerim Boşa Gider\n\nLele Kurban Gülü Verir\nDönmesemde Gülü Verin \nMayın Tarlasına Düştüm\nKan Kırmızı Gülü Verin" + }, + { + "id": 49500.0, + "title": "Acının Rengi", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 8.0, + "poem": "..ey acılara tat veren güzellik\nYüreğimize hoşgeldin\nGeldin de\nÇiçekli dallara döndürdün öfkemizi\nArtık ister dolu yağsın ömrümüze\nİsterse kar\nBiz ki bildikten sonra sevmeyi\nBütün sabahlar\nAcı renginde olsa ne çıkar" + }, + { + "id": 79857.0, + "title": "Karacaoğlan 2", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Behey ala gözlü dilber, \nVaktin geçer, demedim mi? \nHaramı olmuş gözlerin, \nBeller keser, demedim mi? \n\nBak şu Kaşa, bak şu göze.\nCığer kebab oldu köze.\nYakasız gömlekler bize\nFelek biçer, demedim mi? \n\nDeryalarda yüzer gemi, \nŞeker dudakların yemi.\nSüregör devranı, demi, \nDevran geçer, demedim mi? \n\nKarac`oğlan der: Mert ile, \nSözüm yoktur namert ile.\nKahpe felek bu dert ile\nBizi eğer, demedim mi?" + }, + { + "id": 198943.0, + "title": "İş İşten Geçince", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Başkasını yakan zulüm seni de \nYakar amma neden sonra anlarsın.\nSahtekârın imanı da, dini de\nKokar amma neden sonra anlarsın.\n\nGün gelir gözlerin dalar yokuşa\nŞartlar yorgunları salar yokuşa\nUmulmadık yerde sular yokuşa\nAkar amma neden sonra anlarsın.\n\nÖfke her gün ölür, aşk eceliyle\nAkıl arkadaşlık etmez deliyle\nYanlış yapan yaptığını eliyle\nYıkar amma neden sonra anlarsın.\n\nYıllarca gül diye koklarsın taşı\nAkşamı yaşarsın sabaha karşı\nSabır sarı yaprak, umut gözyaşı\nDöker amma neden sonra anlarsın.\n\nFikirsizlik gol atarsa fikire\nAltın diye sarılırsın bakıra\nGüvendiğin eller seni çukura\nÇeker amma neden sonra anlarsın.\n\nAman deyim bilir misin amanı\nBoş hayale kurban etme zamanı\nMüjde dağlarına eyvah dumanı\nÇöker amma neden sonra anlarsın.\n\nÇorbaya sallarsın taş dolar kaşık\nDört adım öteye şavk vermez ışık\nKör inada sarılmaktan sarmaşık\nBıkar amma neden sonra anlarsın.\n\nHakikatler üzücü ha, katı ha\nDelinirse su koyverir çatı ha\nZaman zaman gizli kirler satıha\nÇıkar amma neden sonra anlarsın.\n\nKurnaz emer budalanın kanını\nBöyle yürür hokkabazın kanunu\nDoğru karar eğri dostun canını \nSıkar amma neden sonra anlarsın.\n\nEylül-1992\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": 19809.0, + "title": "Sevgili Arkadaşım", + "poet": "Süreyya Berfe", + "rating": 8.0, + "poem": "1.\nGözlerinin rengi gibi\nYüreğinin rengi gibi\nSaçların da kendi renginde\n\nAma ben, ellerini gördüm önce\nToplayan, düzelten, onaran ellerini\nDokunduğuna soluk aldıran\nTelâşlı, usta, sevecen ellerini\n\nGeç anladım ve inandım\nHer gün daha çok inanıyorum\nEllerin, güzel işlerin karıncası\nEllerin, ellerden bıkmış ellerime sığınak\n\n2.\nYüzünün rengi gibi\nDudaklarının rengi gibi\nSaçların da kendi renginde\n\nAma ben, özverini gördüm önce\nİçinden çavlan gibi dökülen özverini\nHep koşan, yürümeyi bilmeyen\nHesapsız, gücendirmeyen, saydam özverini\nNeye uzansa dirilten\nSusan, hüzünlenen, sıcak özverini\n\nGeç anladım ve inandım\nGün gün daha çok inanıyorum\nÖzverin, güzel işlerin arısı\nÖzverin, sözcüklerden yılmış kafama barınak\n\n3.\nDerinin rengi gibi\nSesinin rengi gibi\nSaçların da kendi renginde\n\nAma ben, seni gördüm önce\nGülen, yaşayan, bilen seni\nKörpe bir söğüt dalı gibi çırpınan\nDurduğu yere can veren\nGönüllü, duyan, seven seni\n\nGeç anladım ve inandım\nŞimdi daha çok inanıyorum\nSen, hayatın ablası\nSaf olan her şeyin mayası\nSen, eşyalardan usanmış kalbime dayanak\n\n4.\nSevgili arkadaşım benim\nSana 'sevgili arkadaşım' diyorum\nBudur, bizim anladığımız sevdanın tanımı\nİşte sana bir aşk şiiri\nİçinde 'sevgilim' sözcüğü geçmiyorsa\nSuçun yarısı senin\nÇünkü, ben de bize yaraşanların sözcüğünü değil\nKendisini seviyorum senin gibi" + }, + { + "id": 1075052.0, + "title": "Bâğ-ı Dehrin Hem Hazânın Hem Bahârın Görmüşüz", + "poet": "Urfalı Şair Nâbi", + "rating": 8.0, + "poem": "Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz\nBiz neşâtın da gâmın da rûzgârın görmüşüz\n\nÇok da mağrûr olma kim meyhâne-i ikbâlde\nBiz hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz\n\nTop-ı âh-ı inkisâra pây-dâr olmaz yine\nKişver-i câhın nice sengîn hisârın görmüşüz\n\nBir hurûşiyle eder bin hâne-i ikbâli pest\nEhl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz\n\nBir hadeng-i cân-güdâz-ı âhdır sermâyesi\nBiz bu meydânın nice çâbük-süvârın görmüşüz\n\nBir gün eyler dest-beste pây-gâhı cây-gâh\nBî-aded mağrûrun sadr-ı i’tibârın görmüşüz\n\nKâse-i deryûzeye tebdîl olur câm-ı murâd\nBiz bu bezmin Nâbîyâ çok bâde-hârın görmüşüz\n\nAçıklama:\n\nZaman bağının baharını da gördük güzünü de; üzerimizden neş’e rüzgârları da geçmiştir gam fırtınaları da.\n\nMevki sahibi olunca zafer sarhoşu oluverme; zîrâ böylesine mest (sarhoş) olup sabah olunca da baş ağrısı çeken binlercesini görmüşlüğümüz var.\n\nGönlü kırık olanın atıverdiği âh topunun nice büyük sultanların muhkem kalelerini yıktığını biliriz.\n\nDerd ehli olanların kırıklıkla döktükleri gözyaşlarının yaptığı seller önünde nice gösterişli kâşânelerin, mâlikânelerin yerle bir olduğunu biliriz.\n\nO garipler ki, bütün sermâyeleri can yakıcı bir âh silâhından ibarettir ama, onu şöyle bir attıkları zaman, nice hızlı süvarilerin vurulup yere serildiklerini gördük.\n\nSadarette itibar üzere oturan nicelerini gördük ki; gün geldi de onlar el pençe vaziyette pabuçluğu mekân tuttular (yani hizmetçi oldular)\n\nO elindeki –gururla kaldırıp kaldırıp- içtiğin kadeh var ya, gün gelir de dilenci çanağına döner; benzerlerini çok gördük." + }, + { + "id": 2110968.0, + "title": "Terkib-i Bend -IV-", + "poet": "Ziya Paşa", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir katre içen çeşıne-i pür-hûn-ı fenadan \nBaşın alamaz bir dahi bârân-ı belâdan \n\nÂsûde olanı dersen eğer gelme cihâna \nMeydâna düşen kurtulamaz seng-i kazadan \n\nSâbit-kadem ol menkez-i me`mûn-ı rızâda\nVareste olup dâire-i havf u recâdan\n\nDursun kef-i hükmünde terâzû-yı adalet\nHavfın var ise mahkeme-i rûz-ı cezadan\n\nHer kim ki arar bûy-i vefa tâb`-ı beşerde\nBenzer ana kim devlet umar zıll-i Hümâ`dan\n\nBî-baht olanın bağına bir katresi düşmen \nBaran yerine dün- ü güher yağsa semâdan \n\nErbâb-ı kemâli çekemez nakıs olanlar\nRencide olur dîde-i huffâş ziyadan\n\nHer âkile bir derd bu âlemde mukarrer \nRahat yaşamış var mı gürûh-ı ukalâdan \n\nHail etmediler bu lugazin sırrını kimse\nBin kafile geçti hukemâdan fuzalâdan\n\nKıl san`at-ı üstadı tahayyürle temâşâ\nDem urma eğer arif isen çûn u çerâdan\n\nİdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez\nZîrâ bu terâzû o kadar sıkleti çekmez" + }, + { + "id": 60579.0, + "title": "Yaşlıkız Tanrıça", + "poet": "Bejan Matur", + "rating": 7.0, + "poem": "Belki bu yüzden \nAyın sevgili tanrıçası Sin \nMabedini unuttu \nBu anlamsız boşlukta \n\nBu yüzden belki\nBin yıl uyudu insan\nVe uyandı sonunda.\nAnladı\nBir uyku olduğunu varlığın\nVe cevapsız\nO günden sonra. \n\n* \n\nBiliyorum orada \nO ürkütücü başlangıçta \nBir şey bekliyor canlılar \nBir tufan olacak \nHer şey toplanacak başlangıca \n\nOysa kapandı kapı \nÂhı kaldı kalanların. \nÜzerinde su gibi aziz yazan \nUğursuz beyaz taşlar \nBağlandı ölüme ve yalnızlığa \n\n* \n\nYılın ilk gecesinde yaşlıkız \nAnnesiyle çıkıp \nYıldızların altında \nEllerini açtığında, \nYalvardığında aya ve yıldızlara \nTanrıça duymuştu onu \nFısıldamıştı Kays’la \nAşk kalbi korkuyla doldurur \nSırrı yok eder \nDokunur yalnızlığa \n\n* \n\nBilmiyor tanrıça \nBu geçen zaman boyunca \nYaşlıkız inandı \nYüzünü sürdüğü taşlara. \nMağaralara inandı çok. \nİnandı orada kaynayan suyun \nİnsanı hayata bağlayacağına \n\nKapıları olsa da şehrin\nNefes olamıyor ona. \n\n* \n\nO gece uyumadı yaşlıkız \nAynada beyaz bir kadın \nBulmak umuduyla \nKoştu sulara \n\nBelki bir el \nAşka uzanan \nDeliliğe \nGül kokusuna \n\n* \n\nHer şey \nHer şey unutkan. \nŞu savrulan \nKüçük yaprak bile \nÇıksa girdiği kuyudan \nBaşka bir şey olacak. \nAma olmuyor. \nSonsuzluk korkusuyla \nToplaşan görüntüler \nŞehri kuruyorlar. \nMezarları oluyor şehrin. \nÇocuk mezarlarında fulyalar açıyor \nYaşlılarınkinde zakkumlar \n\n* \n\nHer şey kendinin âhı\nToprak\nTaş\nDuvar.\nToprağı ve taşı\nGöğe taşıyan duvar\nBiliyor\nKulelere cevabı yok göğün, \nSonsuzluk ay gibi\nEsirgiyor kendini dünyadan. \n\n* \n\nYaşlıkızın da bildiği bir şey var \nÇıkıp \nÖnünde bağıracağı bir duvar bulabilir. \nAdı gibi mezar olan ne varsa \nSığınabilir onlara. \nBaşını vurabilir \nO uğursuz beyaz taşlara \n\n* \n\nVadedilmiş \nVe uzak her şey için\nBir çizgi oluyor ağzı \nGöğsü doluyor \nSesini yitirmiş göğün \nUğultusuyla \n\n* \n\nYaşlıkız dolaşıyor avluda\nAvluda sadece\nGözler var.\nİstiyor ki,\nAşkı ölümde aradığını\nAnlayan biri varsa\nBaksın ona.\nAma bakmıyor kimse.\nBakmıyor\nKalp yorulup\nBoşalırken\nMermer\nSuskun\nAvlunun ortasına." + }, + { + "id": 109173.0, + "title": "Gel Koyun Meleme", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Sabah olur koyun kuşluğa gelir\nHer koyun arar da kuzusun bulur\nAğca koyun meler arada kalır\nGel koyun meleme vazgel kuzundan\n\nBenim kuzum kuzuların beyidir\nAğca koyun yüreğimin yağıdır\nAnın gideceği Yıldız Dağı'dır\nGel koyun meleme vazgel kuzundan\n\nKoyun meler kuzusunun adı yok\nSıra sıra küleklerin südü yok\nKuzusuz yaylanın hiçbir tadı yok\nGel koyun meleme vazgel kuzundan\n\nKoyunun başına bodcak takayım\nYönüm dönüp o koyuna bakayım\nKuzun nerde ise kuzun bulayım\nGel koyun meleme vazgel kuzundan\n\nKoyun sen şurada kuzlamadın mı\nSağını solunu gözlemedin mi\nAç kurt gelir diye gizlemedin mi\nGel koyun meleme vazgel kuzundan\n\nDereye aşağı gider kurt izi\nKurt ağzında gördüm bir körpe kuzu\nSeversen Mevla'yı ağlatma bizi\nGel koyun meleme vazgel kuzundan\n\nSeni yayan çoban bir delikanlı\nİbrişim bıyıklı hem ince belli\nSağında solunda püskülü belli\nGel koyun meleme vazgel kuzundan\n\nSeni yayan çoban yetip gitmesin\nBahçesinde lale sünbül bitmesin\nSeni incitenler Hakk'a yetmesin\nGel koyun meleme vazgel kuzundan\n\nPir Sultan Abdal'ım bu kuzu n'oldu\nKoyunun feryadı ciğerim deldi\nYoksa bir aç kurt mu kuzunu aldı\nGel koyun meleme vazgel kuzundan" + }, + { + "id": 526853.0, + "title": "Fazlına Bel Bağladım", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Fazlına bel bağladım ya vahid-i ferd-i ahad\nCümlenin mabudu sensin daima hayy-i ebed\n\nOkudum isminde 'Bismillahirrahmanirrahim'\nAy sıfatındır sıfatın 'kulhüvallahü ahad'\n\nEvvel ahir 'hüvel-hayyüllezi' sin layemut\nZahür-ü batın 'hüvel bakisin' 'allahüssamed'\n\n'Lem -yelid' zatın, 'velem-yuled' sıfatın vasfıdır\n'Lem-yekün' zat-ı sıfatın 'lehü küfüfen ahad'\n\nOl zaman kim lütfile bir gevhere kıldın nazar\nZahir ol gevherden oldu cümle eşya la aded\n\nKaf ile nundan yarattın on sekizbim alemi\nKudretinden erbain günde tamam oldu ceset\n\nEy NESİMİ daima gönlünde özge nesne yok\nHem dilinde ol fakırın daim eyler ya Ahmed" + }, + { + "id": 56418.0, + "title": "Kim Olduğunu Bilmediğim Birine", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Karşılıksız aşkının zehrini taşıyordu bana \nKokusu sinmişti inatçı ruhuma, kitalarıma, ellerime... \nÖyle çok öpüşürdük ki, \nAğzının tadıyla yerdim yemeklerimi... \nÖylesine inanıyordu ki dünyadaki son aşkla beni sevdiğine, \nBir gün ansızın korkunç bir özlem duymaya başlamıştım \nKim olduğunu bilmediğim birine... \nŞimdi ağzımda karşılıksız aşkın o aç tadı... \nKarşımda o... \nYine hüzünlü, yine yenik... \nAma eşitiz artık, \nDamarlarımızda karşılıkız aşkın o zehirli kanı..." + }, + { + "id": 63705.0, + "title": "Akşam Şiiri", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 7.0, + "poem": "Birden hatırlarsın, \nO da seni - - birden bazan: \nNerde, ne yapar şimdi\nParlar bir özlem anılar arasından.\n\nBu akşam ne garip sözcük\nSanki ilk duydum, yadırgıyorum: \nAkşam. Bilmem bulur muyum\nYollara baksam? \n\nSöner yangın birazdan\nYatışır özlem.\nBir gün karşılaşırız\nBir gün, bir yarım akşam." + }, + { + "id": 20123.0, + "title": "Çiçek Gibi", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "1 \n\nseven \ngüzelim çocuk \nkarşımda duruyor fotoğrafın \ngüneş gibi asmışım ranzama seni \n gözlerimi gözbebeklerinde unutup \no kadar yakın ve o kadar ürkeksin ki \nuçacak elimin sana uzanan rüzgârında \n sarı saçların tokasından kurtulup \nkolumu kanadımı kırıyor fakat \nyüzünün ortalık yerinde buruşan keder \ntam da gülecekken \nsımsıkı kapanıp yapışıyor \nkiraz ağacının bütün kirazı dudakların \ngözlerinin yemyeşil uğultusu \nve pembe buğusu yanaklarının \n susup kalıyor apansız \n\nhem ne dersin \nben sana aşık oldum küçük kız \nhem de içerdeki adama durup dururken \naşık olan bir dolu şaşkın varken \nhem de bunu yasaklamışken kendime \nduvarla demir arasında \nvoltada ranzada \naykaranlıklarında \nyapayalnız \nçarparken yüreğim \ndeli deli \n\nseni sevmenin sakıncası yok fakat \nseni sevmek yarını sevmek gibi birşey \no güne dek bırak oyalansın bu yürek \nhem nasılsa sevmeyi öğrenmen için \nbir on yıl daha büyümen gerek \n\n2 \n\nbaban hapiste seven \nranzası ranzama bakıyor \n öfkesi öfkeme \nseni anneni ve ülkemizi düşünüyor \nkükrüyor yaralı bir aslan gibi \nseni anneni ve ülkemizi düşünürken \n\nbaban çıkacak hapisten \nuçacaksın gümüş bir kuş gibi \nkanatları kurşundan kurtulmuş gibi \nne güzel şey seven \nbaban çıkınca hapisten \nuçacaksın gümüş bir kuş gibi \nkanatları kurşundan kurtulmuş gibi \n\n3 \n\nbelki herkesin babası çıkamayacak hapisten \nve belki onlar uçamayacak gümüş bir kuş gibi sevinçten \nbir zaman daha belki \nyaylım ateşlere düşecek \nen çocukça düşlerinin yolu \nbelki bir zaman daha \ngözlerini ısıra ısıra \nıpıslak bir bulut gibi \nyürüyecekler duvarlar boyu \nve fakat \nşundan emin ol ki güzelim çocuk \nkollarının ucunda sıkışan \ndehşetli masum o iki yumruk \nalâmetidir \nkopacak \nkıyametin" + }, + { + "id": 23133.0, + "title": "Geçmiş Olan Dünden Hiç Yad Etme", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "geçmiş olan dünden hiç yad etme \nyarın da gelmemişken feryad etme\ndüşünme geleceği de geçmişi de\nşimdi şen ol da yaşamı berbad etme" + }, + { + "id": 27938.0, + "title": "Cenge Giderken", + "poet": "Mehmet Emin Yurdakul", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben bir Türk'üm; dinim, cinsim uludur; \nSinem, özüm ateş ile doludur.\nİnsan olan vatanının kuludur.\nTürk evladı evde durmaz giderim.\n\nMuhammed'in kitabını kaldırtmam; \nOsmancık'ın bayrağını aldırtmam; \nDüşmanımı vatanıma saldırtmam.\nTanrı evi viran olmaz, giderim.\n\nBu topraklar ecdadımın ocağı; \nEvim, köyüm hep bu yerin bucağı; \nİşte vatan, işte Tanrı kucağı.\nAta yurdun, evlat bozmaz, giderim.\n\nTanrım şahit, duracağım sözümde; \nMilletimin sevgileri özümde; \nVatanımdan başka şey yok gözümde.\nYâr yatağın düşman almaz, giderim.\n\nAk gömlekle gözyaşımı silerim; \nKara taşla bıçağımı bilerim; \nVatanım için yücelikler dilerim.\nBu dünyada kimse kalmaz, giderim." + }, + { + "id": 30537.0, + "title": "Uyan Ey Türkoğlu", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Er meydanlarından çekilir oldun \nÇorak iklimlere ekilir oldun \nEğilmek bilmezdin bükülür oldun... \nSürer mi bu gaflet; daha kaç sene? \nUyan ey Türk uyan! Uyumak nene? \n\nBoşaldın boşaldın.. Dolabilmedin, \nGidişin o gidiş.. Gelebilmedin... \nDöktüğün kanları alabilmedin... \nŞah damarlarına yapışan kene \nSömürür mü seni; daha kaç sene? \nBakın şu Oğuz'un torunlarına; \nKara taş bağlamış karınlarına! \nUmutsuz gözlerle yarınlarına \nBakarlar mı dersin; daha kaç sene? \nUyan ey! ... Kendine dönmeyi dene! \n\nEski sandıklarda harsın, tören ey! \nHain, çaşıt dolu; yanın, yören ey! \nBağlı tutsak sanır seni gören ey! \nBu böyle sürer mi; daha kaç sene? \nUyan ey! ... Kendine dönmeyi dene. \n\nBak ne der Oğuz Han, Alparslan, Tuğrul: \nEy Bozkurtlar soyu! Yerinden doğrul! \nSilkin! ... Öz mâyanla yeniden yoğrul! \nİnsanlığı nûra kavuştur yine \nUyan ey! ... Kendine dönmeyi dene. \n\nAcunda ne varsa kurudan, yaştan \nAl Dede Korkut'tan, Hacı Bektaş'tan \nMalazgirt ufkuna doğ yeni baştan... \nDilerim Tanrı'dan bu devran döne, \nUyan ey Türk! ... Uyan! Uyumak nene? \n\nSeni aldatmasın 'Batı' denilen, \nOnun mayasıdır 'katı' denilen, \nOnun iç yüzüdür 'kötü' denilen... \nOdur özsuyunu sömüren kene! \nSen uyan; onu da düşün! \nKaç parçaya bölmüşler seni? \nSonsuz bir sahraya salmışlar seni... \nKanadını kırıp yolmuşlar seni.. \nKalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne! \nUyan ey! ... Kendine dönmeyi dene. \n\nYıkıldın, yakıldın: 'devrim' dediler, \nSoysuzlaştırıldın 'evrim' dediler, \nBozkurta it, ite 'yavrum' dediler.. \nKalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne! \nUyan ey! ... Kendine dönmeyi dene. \n\nTürk Bilge Kağan der 'İşitin beni! \nBenim çağlar aşan, benim en yeni. \nEy Türk! Bir gün gaflet basarsa seni \nGönül ver, kulak tut bendeki üne, \nUyan Ey! Kendine dönmeyi dene! ' \n\n'Üstten gök basmayıp yer çökmeyince \nHainler türeyip bel bükmeyince \nSeni gafil bulup kan dökmeyince \nTürk'ün bir düşmanı çıksa da bine \nİlini, töreni bozamaz yine! ' \n\nKöklerinden koptu okumuşların, \nBatıyı put yaptı okumuşların, \nYaptığına taptı okumuşların... \nEy Türk! Kendine dön! Yad, yaban nene \nKalk, doğrul yerinden, yürü geç öne! \n\nDinle! Dövülmekte... Çağrı kösleri, \nDinle! Yakındadır... Ayak sesleri, \nBozkurtların sıcak, hür nefesleri \nUfkunu doğudan sarsın da yine \nKalk! Doğrul yerinden! Yürü, geç öne! \n\nSen, Oğuz Ata'nın has milleti, sen! \nSen, son Peygamberin has ümmeti, sen! \nO seni boğmadan, boğ zilleti sen! ... \nUyan! Ey Türk oğlu! Uyumak nene? \nKalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne! \n\nMedet ummaya gör kızıl surattan, \nSeni mahrum koyar aşktan, muraddan, \nÇağla Sakarya'dan, kükre Fırat'tan.. \nKara, kızıl, sarı.. Sür, topla yine; \nBunlardır özünü sömüren kene! \n\nDestanlar yazılır, şanına lâyık, \nYine de erişmez ününe lâyık, \nOlursan soyuna, dinine lâyık... \nGeçer bu gafletin; sürmez çok sene, \nUyan ey Türk oğlu! Uyumak nene?" + }, + { + "id": 236941.0, + "title": "Ezberlemişim", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "\tEZBERLEMİŞİM\n\n\t\tHayatta ne varsa acıdan yana \n\t\tSu gibi içmişim ezberlemişim\n\t\tNe dersler almışım hasretten yana\n\t\tKendimden geçmişim ezberlemişim\n\t\t\n\t\tEzbere bilirim ayrılıkları\n\t\tEzbere bilirim yalnızlıkları\n\t\tSöyletmeyin bana o şarkıları\n\t\tDağlara yazmışım ezberlemişim\n\t\tKanımla yazmışım ezberlemişim\n\n\t\tYolcusu olmuşum ne gurbetlerin\n\t\tŞairi olmuşum ne hasretlerin\n\t\tSırtıma vurulan ihanetlerin\n\t\tResmini kalbime mühürlemişim\n\t\tTepeden tırnağa ezberlemişim." + }, + { + "id": 2136967.0, + "title": "Sanat Ve Halk", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 10.0, + "poem": "I\nKıvançtır sanat, sevinç kaynağıdır,\nFırtınada alev alev tutuşur,\nIşığı, aydınlatır mavi göğü,\nSanat görkemidir tüm insanlığın\nGözlerindeki kıvılcımdır halkın,\nTanrının alnındaki yıldız gibi.\n\nBir şarkıdır sanat, eşsiz bir ezgi! \nGönendirir barışçı yürekleri,\nErkekler kadınlarına fısıldar,\nAğaçlara doğru yükselir kentten,\nBütün insanlar hep bir ağızdan,\nUyum içinde o şarkıyı söyler.\n\nSanat; insanlığın düşüncesi! \nKırar prangaları, zincirleri,\nO tatlı diliyle ele geçirir,\nOnundur Tibet, onundur Ren nehri.\nSanat özgür kılar köle halkları,\nÖzgür halkları ise devleştirir.\n\nII\nEy güzel ülkem,yenilmez Fransa! \nO güzel ezgili şarkını söyle! \nŞarkını söyle ve gökyüzüne bak! \nSevinç dolu, derinden gelen sesin,\nUmududur bütün bu yeryüzünün\nKardeşliğin halkı, ey soylu halk! \n\nGüzel halkım şarkını sabaha söyle! \nAkşam olunca bir daha söyle! \nBilirsin ışıldar işleyen demir,\nAldırma geçmekte olan yüzyıla,\nAşkın şarkısını söyle yüksek sesle,\nVe özgürlüğün şarkısını haykır! \n\nŞarkısını söyle kutsal İtalya'nın,\nToprağa gömülen şu Polonya'nın,\nYüreği kan ağlıyor Napoli'nin,\nMacaristan can çekişiyor bak! \nDinleyin zorbalar, şarkı söylüyor halk\nAslanın kükreyişini dinleyin! \n\nÇeviren: Tozan ALKAN" + }, + { + "id": 29658.0, + "title": "Yitik Kaynak", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 7.0, + "poem": "Unutuş bir kaynak olmalı, \nYeni’yi her an’a yaymak için. \nBen sana olmalıyım, \nBana sen bir kaynak. \n\nGörüyorum geç, kıyım çok yakın! \nBiliyorum artık mut uzaklığını. \nSen yüzümü götürmüyorsun, \nKendi gözünü bile! \n\nGerçek bilinsin, diliyoruz, \nDüz, eğri, çapraz ya da değirmi. \nGüzeldir açığa çıkışı yüreğin, \nSen bil ki, ben de seveyim!" + }, + { + "id": 105151.0, + "title": "Biz Tarik-i Aşkın Âşıklarıyız", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 6.0, + "poem": "Biz tarik-i aşkın âşıklarıyız\nBaş ü can vermişiz canan bizimdir\nNe gamdan kaçarsın divane gönül\nKâşane bizimdir mihmân bizimdir\n\nBu nükte yetmez mi arife kâfi\nSırra mahrem olan eylemez lâfı\nÇık aradan sufî değilsen sâfî\nTekke-i aşk içre devran bizimdir\n\nEmrah bu makamda olandır velî\nHakk'a yakın halka görünür deli\nElbet hatâ bizde demişiz belî\nYazılan ahd ile peymân bizimdir" + }, + { + "id": 40247.0, + "title": "Ozan", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 5.0, + "poem": "Bir kez olsun dönüp bakmadı\nHoşça kalın da demedi giderken\nSustu ve yanlızca elinden\nyine de sazını elinden bırakmadı\n\nSonra hiçbir haber çıkmadı\nÇıkıp gelmedi apansız bir gün\nGerçi yoktu yolunu bekleyen\nve hiç kimse göz yaşı dökmedi" + }, + { + "id": 1664817.0, + "title": "Gözlerin Vurdu", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 6.0, + "poem": "Deprem oldu yüreğimde\nGözlerine baktığım an\nSığındım gönül hanene\nCan evimi yıktığın an\n\nHer yolda sana giderim\nGönlündür meskenim yerim\nİsyan etti gecelerim\nKabus gibi çöktüğün an\n\nSenle her an yandı bu can\nAnladım uslanmaz yanan\n\nSanki gönlüm viran yurdu\nNe gün bitti ne gün durdu\nSanma ondörtlü yarası\nBeni o gözlerin vurdu\n\nTürküler yaktım inledim\nÇok aşk öyuküsü dinledim\nSevda ne imiş anladım\nÇıra gibi yaktıgın an\n\nHer yolda sana giderim\nGönlündür meskenim yerim\nİsyan etti gecelerim\nKabus gibi ��öktüğün an\n\nSenle her an yandı bu can\nAnladım uslanmaz yanan\n\nSanki gönlüm viran yurdu\nNe gün bitti ne gün durdu\nSanma ondörtlü yarası\nBeni o gözlerin vurdu" + }, + { + "id": 116513.0, + "title": "Karga Konsa Gülistana", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 10.0, + "poem": "Karga konsa gülistana\nGülün kadrin ne bilir\nKendi kadrin bilmeyen\nElin kadrin ne bilir\n\nHal olunca örgüm işler\nYollara bezirgan işler\nKarada yayılan kuşlar\nGölün kadrin ne bilir\n\nSofra kıyısın bükmeyen\nMeydana ekmek dökmeyen\nHakk'ın korkusun çekmeyen\nKulun kadrin ne bilir\n\nKoyun kuzudur meleyen\nYapışacak dal olmasa\nPir Sultan Abdal olmasa\nŞalın kadrin ne bilir" + }, + { + "id": 6869.0, + "title": "Göller Denizler", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Ölüm mü,\nBir gölün dibinde durgun uykudasın\n\nDenizler?\nTanrılar karıştırır durur denizleri." + }, + { + "id": 116158.0, + "title": "Fransa'ya", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu kitabı yurduma\nTaşı rüzgar, ne olur! \nÖlü yaprak açıyor\nAğaç, köksüz olunca. \n\n(1859-83)\n\nFransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN" + }, + { + "id": 98703.0, + "title": "Aday", + "poet": "Sylvia Plath", + "rating": 7.0, + "poem": "Önce, istediğimiz gibi biri misiniz bakalım? \nTakma gözün, \nTakma dişlerin, koltuk değneğin, \nAskın, çengelin, \nTakma göğüslerin \n\nYa da bir eksiğin olduğunu gösteren dikişlerin \nVar mı? \nYok mu? \nÖyleyse ne verebiliriz sana? \nAğlama. \nAç elini. \nBoş mu? -Boş. Al sana onu dolduracak, \n\nÇay getirecek, \nBaş ağrılarını geçirecek ve ne dersen yapacak \nBir el. \nEvlenir misin? \nGarantisi var, \n\nKapar açık kalmışsa gözlerin \nVe eriyip gider kederinden. \nYeni bir parti çıkarmak üzereyiz tuzdan.\nBakıyorum çırılçıplaksın. \nBu elbiseye ne dersin — \n\nSiyah ve sert biraz, ama iyi oturdu üzerine.\nEvlenir misin? \nSu geçirmez, dayanıklı her şeye, ateşe, \nDamı delip geçen bombaya. \nİnan bana, bunun içinde gömerler seni mezara.\n\nKafana gelince, kusura bakma ama, kafan boş.\nTam sana göre biri var elimde. \nGel şekerim, çık dolaptan. \nEvet, ne dersin buna? \nKâğıt gibi bembayaz başlangıçta, \n\nAma yirmi beş yılda gümüş, \nAltın olur elli yılda. \nCanlı bir bebek neresinden baksan. \nDikiş diker, yemek yapar, \nKonuşur, konuşur, konuşur.\n\nÇalışır durumda, hiçbir eksiği yok.\nAçılmış yaran varsa, yara lapası. \nGözün varsa, bir görüntü gözüne. \nEvlât, bu senin için son kurtuluş fırsatı. \nEvlenir misin, evlenir misin, evlenir misin?" + }, + { + "id": 2318977.0, + "title": "Gökkuşağından Darağacı", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 9.0, + "poem": "Şimdi'nin bedeni yok,\nYontuyor geçmiş bilgisiyle\ngelecek belki olur diye taşı,\ntaşını kokluyor\nyontu dağılıyor...\n\nŞimdi'si yitik\nbundan boyuyor\nboyuyor evine aldığı\nağacın üzerine tüneyip\nduvarını, tavanını, geçmişi\nve geleceği ve her yanını; \ndal kırılıyor...\n\nŞimdi'si yitik\ndiziyor diziyor notalarını,\ngöğe ışık üzerine boncuklarını,\nucuza getiriyor varlığını\nsonsuzun sessizliğiyle\nsonlunun gürültüsü arasında,\nO bitirince kıyısında gezindiği\nyol çöküyor...\n\nŞimdi'si yitik\nbundan yazıyor\nyazıyor enine boyuna\niçini ve dışını ve yeri\nve göğü ve suyu,\nbindiği kadırga\no inince batıyor" + }, + { + "id": 213244.0, + "title": "Felsefe", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 7.0, + "poem": "Köle sahipleri ekmek kaygısı çekmedikleri için felsefe yapıyorlardı, \nÇünkü \nEkmeklerini köleler veriyordu onlara; \nKöleler ekmek kaygısı çekmedikleri için\nFelsefe yapmıyorlardı,\nÇünkü \nEkmeklerini köle sahipleri veriyordu onlara.\nVe yıkıldı gitti Likya.\n\nKöleler felsefe kaygısı çekmedikleri için ekmek yapıyorlardı,\nÇünkü \nFelsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara; \nFelsefe sahipleri köle kaygısı çekmedikleri için ekmek yapmıyorlardı,\nÇünkü \nKölelerini \nFelsefe veriyordu onlara.\nVe yıkıldı gitti Likya.\n\nFelsefenin ekmeği yoktu,\nEkmeğin felsefesi. \nVe sahipsiz felsefenin ekmeğini,\nSahipsiz ekmeğin felsefesi yedi. \nEkmeğin sahipsiz felsefesini \nFelsefenin sahipsiz ekmeği. \nVe yıkıldı gitti Likya. \nHala yeşil bir defne ormanı altında..." + }, + { + "id": 17765.0, + "title": "Gitmek", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Gitmek. Bir hançeri inceltip\nOkyanusa daldırmak isteği\nYa da düşebilmek atlasların\nDışına ki ey kalbim\nYalnızsın bu yolculukta da\n\nGitmek. O kaos duygusu, aklın\nSarsıntılarla yorgun düşüşü\nBilincin kamaşması belki de.\nRehin bırakılacak bir şey yok\nUnuttuklarından başka.\n\nGitmek. Bir büyü gibi saran\nAğrılar yumağı, kışkırtılmış\nDüşlerdir ki sen şimdi\nEsirgeme kendini kalbim\nKederin o derin yalnızlığından" + }, + { + "id": 35749.0, + "title": "Sen Beyaz Bir Kadınsın", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "asıl büyük sarhoş benim\nuzaktaki\nben ki tek damla şarap içmedim\nekmeğin beyaz zeytinin siyah \nolduğunu biliyorum\nasıl büyük sarhoş benim\nuzaktaki\nbenim kusturucu sarhoşluğum\nyoksulluğum\n\nyüzüme bakmasan da\nyağmura düşürsen de gözlerini\ngözlerime bakmasan da ne kadar\no kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor\nuykularımda nefesinin sıcaklığı \no kadar \nhangi akşam kapımı çalan sen değilsin\nsen değil misin gizli bir kıvılcım gibi \ngözbebeklerimde duran\numutsuzlandığım her akşam\nsenin rüzgârın almıyor mu\nuğultulu yorgunluğumu\nyoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman\nellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin\niyimserliğin\n\nben bu tezgâhı kurdumsa senin için kurdum\nsenin için dokuduğum basma ve pazen\ndenizin yeşilinden süzdüğüm balık \ngöğün mavisinden çaldığım kuş \nsenin için\nfelsefe okudumsa\niktisat okudumsa gece yarıları\nboğazım kurumuş içim bir kalabalık\nsıcacık mısralar okudumsa yunus' dan\nsenin için okudum\ngeceyarıları\n\nsen beyaz bir kadınsın\nuzaktaki\nGÖZLERİN AKLIMDAN ÇIKMIYOR\nsen beyaz bir kadınsın\nkaranlıkları dinleyen\nuzaktaki\nsarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda\nyorgun başını \nüşümüş yastığına koyuyor musun\nuyuyor musun" + }, + { + "id": 77399.0, + "title": "Kolejli", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 5.0, + "poem": "ellerimin el olduğunu hatırlatan kolejli kız\ngün görmüş bilge tavrıımı yerle bir edip\ngeliyordun çok parçalı kırarak okulunu\nben senin yaşında genelev hariçtim\ngerçi ben senin yaşında\ndevrime sürekli taliptim\n\nkareli eteğin kitapların örgülü saçın\ngeleneksiz baktığımda sigara tutuşun\nbir lafın arkasında duran başka bir lafın\nkuşları ansızın kalkan dal gibi pembeleşn sesin\nve rujun dudaklarında çalakalem\nenine boyuna uygun duruyordun\nher haftasonu \nben seni küçük görüyordum\n\nben zaten ne\nzaman küçük görsem\nyanlış yapıyordum" + }, + { + "id": 16236.0, + "title": "Nicedir Özlemişim", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "nicedir özlemişim\nbu rüzgarı\nhani doğu'dan eser\nbahar akşamları\n\nnicedir özlemişim \nbir elma ağacının \ndibine oturmayı\n\nnicedir özlemişim\nşoseleri,dağları\n\nnicedir özlemişim\nbir dosta sarılıp\nağlamayı" + }, + { + "id": 527208.0, + "title": "Gönül Bir Bülbül-ü Şeyda", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 6.0, + "poem": "Gönül bir bülbül-ü şeyda,öter aheste aheste\nİçüp cam-ı mushaffadan kanar aheste aheste\n\nZamanın hüzn-ü derdinden gönül bulamaz safa bir dem\nDerunum ateş-i suzan,yanar aheste aheste\n\nHeman sayd ü şikar eyler...............................\nHülasa bulamadım çare döner aheste aheste\n\nOturmuş meclis-i meyde süzer kaşın taravetle\nŞerab............ şuhum sunar aheste aheste\n\nNESİMİ derde düşmüştür senin hüsnün zammanında\nAcebdir ateş-i aşka konar aheste aheste" + }, + { + "id": 1609107.0, + "title": "Ağlamak", + "poet": "Süleyman Çobanoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Hangi tele vurunca böyle hıçkırabilir\nGüneşi kanadında taşıyan büyük melek\nSenin ince gönlünü hangi kış kırabilir,\nEy sırma nakışında sarkıt duran kelebek! \n\nYaz, bütün binalara birden geldiği zaman,\nKanın gelişi gibi tıkalı bir damara,\nIlık bir sükûnetle sarmalanır uyuman; \nNarin bir kadifeyle kaplanır derin yara.\n\nAğzın artık yanıyor. Artık anlatmayalım,\nKim bu ağır şeyleri böylece diyebilir! \nDemirden kapıları neden ıslatmayalım\nTa çürüsün çürüyen; evet çürüyebilir! \n\nGözyaşların geçiyor keskin kayalıkları,\nŞiir haddi olmayan bir denize varıyor\nGözlerin, en dipteki gümüşî balıkları,\nSuvarıyor gözlerin, ve yüzün ağarıyor." + }, + { + "id": 2150485.0, + "title": "Cümle Kaplumbağalar", + "poet": "Kaygusuz Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Cümle kaplumbağalar\nKanatlanmış uçmağa\nKertenkele derilmiş\nKırım suyun içmeğe\n\nBir pire bir med tuzu\nYüklenmiş gider yola\nGeh at olup yorgalar\nGeh kuş olup uçmağa\n\nBir karınca devenin\nTepmiş oyluğun ezmiş\nBir budunu götürmüş\nDönüp ister kaçmağa\n\nÇekirge buğday ekmiş\nManisa'nın çayında\nSivrisinek derilmiş\nIrgat olup içmeğe\n\nBalıkçıl köprü yapmış\nO çayların birinde\nYüklü yüklü ördekler\nGelir andan geçmeğe\n\nErgene'nin köprüsü\nSusuzluktan kurumuş\nEdirne'nin minaresi\nEğilmiş su içmeye\n\nKaygusuz'un sözleri\nHindistan'ın kozları\nSen de bu yalan ile\nGidem dersin Uçmağ'a" + }, + { + "id": 108564.0, + "title": "Bana Medet Senden Olur", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Bana medet senden olur efendim \nAşılmaz dağların dost ardında kaldım \nEller dosta doğru çeker göçünü \nElsiz viranede çöllerde kaldım \n\nSana derim sana ey kaşı kare \nArtıyor eksilmez dost sinemde yare \nBir aşinam yok ki halımı sora \nYalanlı dolanlı dillerde kaldım \n\nSabahtan sabahtan semah tutarım \nDosta kadar gider oy benim katarım \nBaykuş gibi viranede öterim \nGel gör ne perişan hallerde kaldım \n\nPir Sultan Abdalım ben de gülmedim \nAradım derdime dost derman bulmadım \nYol nereden gelir gider bilmedim \nKesildi kervanım bellerde kaldım" + }, + { + "id": 82908.0, + "title": "Sana Büyük Şehirlerden Bahsedeceğim", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "sana büyük şehirlerden bahsedeceğim.\nen büyük camiler orada kurulur, \nen küçük mezarlar orada kazılır\nen kara yazılar orda dizilir.\n\nyüksek minarelerde sela verilir, \ncivar hanelerde zina edilir.\nbüyük şehirlerde yalan söylenir tosun, \nhalbuki küçük köylerin mezarlığı bile yoktur.\n\nbüyük şehirlere bağlanma mehmedim.\nöyle bir şehre yerleşki, \nküçük olsun fakat bizim olsun.\nsokaklarında tanımadık yüz, \nensesine şamar atmayacağın kimse dolaşmasın.\nher ağacına elin, \nher karış toprağına terin değsin.\nve kuytu evlerden birinde\nsenden habersiz ölenler olmasın." + }, + { + "id": 27937.0, + "title": "Meydan", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Şu yeryüzü er meydanı\nGönül sevmez her meydanı\nYüreksize yorgan döşek,\nKoç yiğite ver meydanı.\n\nBaşbuğlar tuğ kaldıranda,\nAtlar dizgin dolduranda,\nMalazgirt'te, Çaldıran'da\nSakarya'da gör meydanı.\n\nKaytan bıyık bura bura\nGakkoş, Dadaş sıra sıra\nElaziz'de Çay'da Çıra,\nErzurum'da bar meydanı.\n\nEy içi boş, dışı süslü! \nEli kirli, yüzü paslı! \nYetişsin Asım'ın nesli\nEtsin sana dar meydanı! \n\nGeldiği gün kutlu çağrı\nBas, titresin yerin bağrı.\nDoğu'dan batıya doğru\nBir yay gibi ger meydanı.\n\nBen Türk'üm! De, dur sözünde,\nYürü Bozkurt'un izinde\nKalmasın şu yer yüzünde\nŞerirlere şer meydanı.\n\nTanrı Kut Mete Çağı'ndan,\nSon Peygamber kucağından,\nHacı Bektaş ocağından,\nAçık bize sır meydanı.\n\nHayaller kalınca güdük\nAçıldı surlarda gedik...\nMehter sustu, öttü düdük,\nRezil oldu er meydanı! \n\nYer yüzünde kalsan da tek\nEğme boyun, öpme etek! \nÇin seddinden, Nemçe'ye dek\nYeni baştan sar meydanı.\n\nBak neler var dünlerinde\nAcı, tatlı günlerinde...\nDumlupınar önlerinde\nMehmetçik'ten sor meydanı.\n\nSancaklar kalmasın aysız,\nBoz Oklar Üç Oklar yaysız\nSoyunu bilmeyen soysuz\nDüşmanına kor meydanı.\n\nAyrılık can paresidir,\nSıla, gurbet çaresidir,\nAhi Evran töresidir.\nYarenlerle yar meydanı.\n\nDön ardına bir bak hele\nHatırına neler gele...\nDar boğazda Çanakkale,\nTarihin en zor meydanı! \n\nGit danış büyük ceddine,\nSor doğuda Çin seddine,\nGirmek kimlerin haddine\nSen açmazsan bir meydanı! \n\nÇabuk söner şişirdiğin\nSoya çeker devşirdiğin...\nKırk Bismillahla girdiğin\nMeydan, şimdi kir meydanı.\n\nİtibar olmazsa ere\nDüşmana kim göğüs gere? \nKör döğüşü olan yere\nDerler elbet kör meydanı! \n\nUyanınca Türk'ün özü,\nGerçekleşir Tanrı sözü...\nOlur bir gun şu yer yüzü,\nİnsanlığın hür meydanı!" + }, + { + "id": 59694.0, + "title": "Astar", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 5.0, + "poem": "Siz hiç eski tahtalara yağlı boya yaptınız mı? \nBütün iş ilk çekilen boyadadır, astarda \nAstar düzgün değilse tepserir boya \nIslak duvarlar gibi dökülür pul pul \n\nBir hava kabarcığı alttan doğru yavaş \nTaşır bazı şeyleri dipten yüze \nÇıkar suya yukarı, döner bir zaman yavaş \nSöner suyun üstünde \n\nDaha demin titrek dokuyordu aşkı \nKonuşan bakışlar, ince gülüşler \nDaha demin vardı \n\nSustunuz ikiniz de, gözleriniz daldı \nBoğdu sevincinizi sularda kıskanç \nBir hava kabarcığı" + }, + { + "id": 1725096.0, + "title": "Ben Razı Değilem Hicrana Gama", + "poet": "Aşık Sümmani", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben razı değilem hicrana gama\nGarip gönlüm haldan hala salan var\nSabavetten beri bir yol gözlerim (sebavet = çocukluk dönemi)\nEl zanneder uzaklarda kalan var \n\nDidemden akıttım kanlı yaşımı\nKarametten kurtaramam başımı\nGönül kalesinin mermer taşını\nHicran kalemiyle kırıp delen var\n\n \nSümmani'yem Yarab gönlüm hoş eyle\nYa sabır ver ya da bağrım taş eyle\nYa bir çift kanat ver yada kuş eyle\nTez ulaşam dost bağında talan var" + }, + { + "id": 24537.0, + "title": "Irmak", + "poet": "Ruhi Su", + "rating": 7.0, + "poem": "Ağaç demiş ki baltaya\nSen beni kesemezdin ama\nNe yapayım ki sapın benden\nBak şu ağacın bilincine sen\nÖlen ben, öldüren benden\n\nBunca analar ağlayıp durur da\nAkıp gider gelinciklerden\nKör müdür sağır mıdır bu ırmak\nÖlen ben, öldüren benden\n\nHer yerde böyle olmuş bu\nÖnce dağa, taşa, ağaca söyletmiş halk\nSonunda sabahın bir yerinden\nUyanıp kalmış ayağa ırmak\nÖlen ben, öldüren benden" + }, + { + "id": 50683.0, + "title": "Muhayyer", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "önemli gizli boyutlarıyla yeryüzündeki yaşantımız\nne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız\nsöylediklerimizle değil söylemediklerimizle varız\no gün ki ölümün perdesine yapayalnız yansırız\nne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız\n\nbir incesaz ki süreklidir yaprak döken korularda\nçılgınlıkları oluşturur en çapraşık duygularda\nbüyük çıkmaz akla gelip de sorulmayan sorularda\nbazı insan içten içe düşünür hesaplar da\nne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız\n\nüflediği sustuğumuz tutkuların düşlerimizi çokçadır\nçocukluktan çıktığımızı sanmak aslında çocukçadır\ngerçi gençlik bir uçta yaşlılık bir uçtadır\nbirleştikleri gerçek o müthiş sonuçtadır\nne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız" + }, + { + "id": 55910.0, + "title": "Ay Gömülür", + "poet": "Akif Kurtuluş", + "rating": 7.0, + "poem": "ardından resmin asılır işlek yerlerine kentin\npiyangocunun yanında tahta çitlere yakıştırırım\ngözlüklüsün, üç yaş büyüksün, rize’de büyümüşsün\nbaşka adını da bilirim, hepsi yalan, o gülmen de\neski, küçük bir limandır gülmen, takalar sığınır\n\nardından resmin asılır işlek yerlerine kentin\ndenizle kavgalıdır kayalar, otururum, elim tuzlanır\nfırlatırım çakıl taşını, kaç kez sektirebilirim\ngömülmesin suya, sen tut, durma sonra bana yürü\nbulutların yerini doldurur yürümen, kuşlar kıskanır\n\nardından resmin asılır işlek yerlerine kentin\nbirden boşanan yağmurda mağaza diplerindeyken\notobüsten inerken, hiç aklımda yokken karşımdasın\ngiderayak bir şey derdin, onu söyle işte, sonra sus\nıssız istasyon kampanası susman, yapraklar döker\n\nardından resmin asılır işlek yerlerine kentin\nçardağa çıkarım, ay gömülür çalı çırpılara\ntutuşturur sarmaşıkları, seyredişinden alınırım\nuzak, içli şarkılar anımsarım, derken dönüp bakman, \nturaçlar çağırır bakman, bahçemde turunçlar açtırır\n\nresmini astılar işlek yerlerine kentin\nçarşı içinde bir zaman daha konuşuldun\nsu, sarnıçlardan bakraçlara çekiliyordu\ngüze hazırlanıyordu kızlar, dağlar dalgındı\ngençtim, olur olmaz huylanışını sevdim en çok." + }, + { + "id": 2136002.0, + "title": "Vazgeçtim Bu Dünyadan Tek Ölüm Paklar Beni", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 9.0, + "poem": "Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,\nDeğmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.\nDeğil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,\nDeğil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, \nDeğil mi ki ayaklar altında insan onuru,\nO kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,\nEzilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,\nÖdlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,\nDeğil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, \nDeğil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,\nDoğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, \nDeğil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’ e,\nVazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, \nSeni yalnız komak var, o koyuyor adama.\n\nÇeviren: Can Yücel" + }, + { + "id": 79832.0, + "title": "Müsveddeler", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 8.0, + "poem": "Müsveddeler\n\n“Tekirdir tekerlenir bir saranı bulunmaz”\ndiyen o adama....\n\n1-\nAnlatarak bitiriyorum hayatımı\nBilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat\nBir çiçek çizdim bu akşam avcuma\nİsmini herşey koydum.\nSimli ojeler sürdüm yalnızlıktan sıkıldığımdan.\nMüsveddesi gibi şimdi tırnaklarım\nYıldızlı bir gecenin.\n\nYıl 2000\nTekke ve zaviyeleri kapatıldı kalbimin\nTombul güvercinler dolaşırdı kiremit çatısında\nBulutlar akardı paçalarından, uğuldarlardı.\nKuşların şarkılarından anlarım.\nKimse hayra yormaz beni\nKuşbaz ve uçmaya meraklı, \nÜtüsüz giyerim karabasanlarımı\nSakarım, sık sık çarpar deviririm yazgımı\nİçimdeki suyu döktükten sonra işte, ondan sonra\nŞikayetim yok, rahatım.\nTaşralı ve safım.\nYağmurda unutulmuş bir Tanrı’yla ahbabım\nBalkonda asılı kalır günlerce gökkuşağım, \nDeterjan reklamına çıkacağız biz ikimiz Tanrı’yla\nBen böğürtlen lekeli çocuğu oynayacağım, \nO kirli beyaz gömleğim.\nAh bir de şu gömleğe, göynek diyecek kadar \nCesur olaydım.\n\nTeyzem öldü.\nKırkı yeni çıktı\nEn iyi hikayeleri ölüler anlatır\nÖlülerin anlattığı hikayeler\nİnşirah suresi gibi insanı ayartır\n\nKırmızı günleriyim ben takvimlerin\nOkullar tatil oluyor ben söz konusu olduğumda\nŞeker istemeye geliyor çocuklar.\nOyun oynuyoruz, \nSağlam bir halatla çekiyorum acıyı kendime doğru.\nSiyah iş günleri müdahale ediyor hayatıma\nMor bir köşe yastığı gibi isyankar oturmak istiyorum, \nBen oysa divanın en ucunda.\nÇorba pişirmek istiyorum, \nSonra kalkıp ekmek kızartmak, \nBıçağın ucuyla kazımak aşkı fazla kızardığında.\nSöyleyin ateşe, \nRuhunu üflemesin benden gayrısına.\nÇiçek silindi bu sabah ellerimi yıkadığımda\n“Ellerim bomboş...”\nKötü şiirlerden koru beni Tanrım\nAmin! \n\n2-\nBir şaşkınlık şarkısı olarak besteliyorum aşkı\nKaprisli notalar, huysuz sololarla\nBekçisi olmayan geceler denk geliyor bana, \nÇaresiz bekliyorum, \nDüdük çalıyorum, \nİki el ateş ediyorum havaya.\nGecenin bir yarısı oturup ağlıyorum bir çocuk parkında\nUlumak gibi ağlıyorum\nKöpekler koşuyor sağımda solumda\nTanrım! \nDiyorum sadece\nBaşka bir şey diyemiyorum zaten o an.\nİyi niyetli ve sevimli bir kızdan kalanlar\nSallanıyor durmadan boş salıncaklarda\n“Üzgünüm” diyor, \nBir mutluluk şiiri yazamam bu saatten sonra! \n\nYoksul çocuğuydun sen benim 23 Nisan sabahımın\nŞiir okutmadım sana, folklor oynatmadım.\nYoksulluk diyorum, \nO an, \nUcuz lafların çalılarına takılıyor şiirimin elbiseleri.\nSen tuz ol en iyisi sevgilim\nBen ekmekle duruma müdahale edeyim.\nBırak hazır soyunmuşken\nKuru öksürüğüne elma kabuğu ve tarçın tavsiye edeyim.\nTasfiye ettiler beni kediler aralarından\nYar olmaz bundan sonra sarmandan sana.\nBeni tasfiye ve tavsiye arasındaki karışıklıkta\nMüsait bir yerde bırak sevgilim.\nHem otuzumu geçtim azıcık\nGerisini ben yürürüm artık.\nÇizgili olsun, buruşsun yüzü, \nŞiirlerim için yaşlanma etkilerini geciktirici krem kullanmayacağım.\n\nYokuş aşağı şarkımı söylerdim, sarhoş\n“Kanatlarım vardır benim uçarım”\nKoşup kaşe kabanından yakalardın uyduruk şarkılarımı\nNe çok ısıttın beni, \nNe çok ısıttım seni, \nBuruştu ve kirlendi\n23 Nisan’da takılan simli ve tül kanatlarım\nKurtulamadım, üstümde kaldı.\nBen sevgilim...\nBir çocuk bayramı gibi yaşamak isterdim her aşkı\nCezaya kaldım.\nBir mutluluk şiiri yazamamaktan dolayı\nİmlamı iyice bozsam da farketmez artık.\nKime ne “de-da”ları ayırmasam? \nNoktalarda durmasam, \nBir ünleme koşsam yalnızca, \nSonu uçmak olan çığlığa.\nKime ne anlatarak bitirsem hayatımı? \nÖlümüme de bir şiir yamar nasıl olsa birileri artık.\n\n3-\nBazı vakitler tren geçiyor evin yakınından\nYaşlanıyorum pencereden her bakışımda\nAnna Karenina’yı taklit ediyor zaman, \nAtıyor kendini raylara.\nNeden her aşk\nBir kadının cenazesini kaldırır mutlaka.\n\nSevdiğim adamlar çarpıyor camlarıma\nBir kelebek gibi kocaman, kara\nPervazlarımda kuruyorlar sonra\nBegonya tozlanıyor, \nUnutmanın gözyaşları sanki bu tozlar.\nAnnemin temizlik günleri gibiyim\nYorgun, solgun ve beyaz.\nKardeşim ayağını sallıyor sevdiği şarkılarda\nBirini çok sevmek gibiyim\nSütle siliyor tozlarımı kardeşim.\nKestane pişiririz diyoruz sobada\nHayallerimiz çatlıyor sonra, çıtırdıyor, kızarıyoruz.\n\nBu şiirden bir bölümü attım\nKilometrelerce uzağa\nTavşanlı pijamalarımla balkona çıkıp el salladım ardından\nHavaya uçuracaktı şiirimi az daha, \nAttım.\nLokum getirmişti ve kitap, \nBen ruhunu getirsin istemiştim oysa.\nOnu da tam buradan attım.\nBen ne de olsa yakıp yıkanlar listesinde\nÖlü yada diri arananlardanım.\n\nBir Doğuş şarkısı söyletiyorum bazen hayatıma: \n“Aramızda uçurumlar söz konusuyken”\nUçurumlarda tenzilat varken hazır\nUçalım, hadi uçalım\nBen nasıl olsa\nBu müsveddelerin ortasında yalnızım." + }, + { + "id": 9009.0, + "title": "Işık Gözlü", + "poet": "Eflatun", + "rating": 8.0, + "poem": "Uyurken yüzünü seyredip yanımda,\nTanrının büyüklüğünü görmüşüm.\nGri gümüş telli saçların avuçlarımda,\nKendimi dünyanın en zengini saymışım.\n\nSen ey ışık gözlü sevgili,\nSenden sonrasına,\nÖlümü yazmışım..." + }, + { + "id": 3302.0, + "title": "Dal", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 5.0, + "poem": "Dag uzani gökyüzüne,\nÖlüler karanliga uzani.\n\nNerelerden nerelere varir yasamak,\nAcidan, igde sariligindan, düsünüden uzani.\n\nSever misin, öpüler ardi bos,\nIste biraktigi güzelin, bir çirkin uzani.\n\nYankilar, gezegenlerden agri gelip gider,\nBasi kopmus gök mamurlarindan bir uzani.\n\nUzandigimiz, belki de bu gece, belki de bu yatakta\nEn bilinmeze uzani." + }, + { + "id": 1018046.0, + "title": "Hoşgeldin ve Hoşcakal", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 7.0, + "poem": "Yüreğim hopluyordu, hızlıca atın üstünde! \nOluşmuştu düşünüldüğü gibiydi. \nAkşam dünyayı beşikte sallıyordu, \nDağlarda gece asılıyordu; \nSis elbisesinde meşe dikilmişti bile \nÜstüste yığılmış bir dev, orada, \nKaranlıkta çalılar arasından \nYüz siyah gözlerle baktığında. \n\nSeni gördüm, ve ılıman neşe \nTatlımsı bakıştan üzerime döküldü; \nKalbim tümüyle senin yanındaydı, \nHer bir nefesim senin için. \nPembe renkli bir bahar havası \nHoş yüzü sardı, \nVe bana şefkat, ah Tanrılar! \nUmdumki, haketmeseydim! \n\nAy bir bulut tümseğinden \nRayihadan tütsüyordu, \nRüzgarlar sallıyordu sakin kanatları, \nKulaklarımda korkunç uğulduyordu; \nGece binlerce canavar yarattı, \nAma cüretim körpe ve şendi: \nDamarlarımda öyle bir ateş! \nYüreğimde öyle bir kor! \n\nFakat, ah, şafakla beraber \nAyrılık kalbimi daralttı: \nBuselerinde nasılda bir sevinç! \nGözlerinde nasılda bir hüzün! \nYürüdüm, sen dikiliyordun boynun eğik \nVe ardımdan baktın yaş, yaş: \nVe genede, nasıl bir mutluluk, sevilmek! \nVe sevmek, Tanrılar, öyle bir mutluluk!" + }, + { + "id": 18452.0, + "title": "Ulu Orta", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 9.0, + "poem": "'seyrek gülüş sen ne güzel bir şeysin\nnazlanırsın ama bir gün gelirsin'\n\ndüşen bir yaprağa bağladım hayatımı\nolsun artık diyorum ne olacaksa\nparalı asker miyim neyim ben\nekleyip duruyorum sabahları akşama\nve kendimi arıyorum meşgul çalıyor\ngerçi söylenmez böyle şeyler uluorta\naşk diyor başka bir şey demiyor kalbim\nnasıl bir dostluk ki bu,hem kadim\nhem de mayhoş elma tadında.\n\nkendimi de koysam ayağımın altına\nyine de yetişemiyorum ey aşk,\nomzunun hizasına.\nçünkü bende birikiyor her şeyin tortusu\nve ayağını kaldırıyor dünya,konuşurken benimle.\nbudanan oğullar gibiyim,sessiz ve narin\nnereye konsam geri sayım başlıyor\nkurcalıyor beni bir çırağın elleri\nah,unufak olsam ve desem ki\nağzın tat görmesin hayat\nkandırdın beni.\n\nsorma,\nelim kırılsın bir daha\ndokunursam güneşe.\n\nkılpayı kaçırılmış bir şeyin\nbıraktığı ardında\nneyse oyum ben.\nyaralı serçe,benim için dua et; \ngök bir kayalık gibi şimdi üstümde\ndr şükrü öncüoğlu'ndan\nüç ayda bir reçete.\n\nacıyan bir şeyim ben burdan çok uzaklarda\nve koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocukla\nçünkü nasıl birşey biliyorum itin taştan korkması\nbir yastık arıyorum kuş seslerinden\nmühim değil sonrası.\n\nsorma,\nyangın sönseydi suyla\ndenizler her akşam böyle yanmazdı.\n\nyakartop oynayan melekler gördüm güneşle\nve büyük çiftçiler gördüm dağları biçen\nyolundaydı herşey,ben bile yolundaydım\nama\nkıyıya vardığımda\nkendimi unuttuğumu anladım\nkarşı kıyıda.\n\nşiirler söyledim belki duyarsın diye\nçığlığıydım içinde dilsiz bir şehzadenin\nsana seslendim durdum bu küçücük odadan\nacımı duy,sensin pusulam benim\nki dünya\nsilinmiş bir harita\ngibi yabancı bana.\n\nsorma,\nusulca uzandığında\nbir ceset oluyorsun öpüldükçe şımaran." + }, + { + "id": 230045.0, + "title": "Anımsamalar", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "86\n\nDünya kadar büyük bir günüydü çocukluğumun,\nMektebe ilk gittiğim o altın sabah.\nOmuzumda kalmıştı el sıcaklığıyla\nAnamın okşarken söylediği bir 'Bismillâh'\n\nMuhayyeleme sığmayan beyaz bir bina\nVe kocaman bir bahçe ki oyundan büyük.\nHarfler kadar yabancı ve çirkin çocuklar\nRenk renk elbise, renk renk göğüslük.\n\nİlk ders bir bayramın son günü gibi soğuktu\nGördük karatahtada, 'Hesap' denen karaltıyı,\nEzberletti kendi numarasını hoca, herkese; \nBen de öğrendim iki haneli seksen altı'yı.\n\nVe paydos gelmedi bir türlü odamıza\nDuvardaki levhaları ezberledim, masal gibi.\nDeminki çirkin çocukların oldu yavaşça hepsi güzel\nVe o sevgiyle sevdim onları ki sızlatır daima kalbi.\nOyunlar ve neş'elerle geçti o gün\nVe tatlı rüyalar gibi bitti mektep.\n\nBilgimi düşürmeden eve götürmek için\nİçimden seksen altı, seksen altı diyordum hep.\nEve gelince kestim defterimden bir güle benzeyen iki rakamı\nDolabıma yapıştırdım yan yana, bir zafer saadetiyle\nAblalarımın göreceği saati bayram gibi bekledim\nTatlıydı bu bekleyiş mavi bir arifeden bile.\n\nFakat şaşırmıştım iki rakamın yerini\nDolap kadar, ev kadar güldü halime ablalarım.\nAnlar gibi durdumsa da, anlamadım yer değişse ne olur? \nKi hâlâ para saydıkça o hayreti duyarım.\n\nKi hâlâ yaşarım bir ayrılıkta o hayreti\nDalarım 86, 68 diye bazen.\nYer değiştirince başka şey olmak ne tuhaf\nNe tuhaf ölümü duymak seksen altıdan!" + }, + { + "id": 285399.0, + "title": "6 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Şu Feleğin çarkında, akıl şaşırır.\nBir kavanoz içinden düşler aşırır.\nGüneş bir ateş olmuş, dünya kavanoz; \nDöndürür simge, şekil; bizi taşırır! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 275773.0, + "title": "Dokunulmaz Yarayız Birbirimize", + "poet": "Veysel Çolak", + "rating": 7.0, + "poem": "Boynunda dolanıyor gün. Orada ölüm \nyorumdur hayata. Ağızdaki son kelimenin \nöbür yanı; rozetinden vurulan çocuk \nhep avuçta tutulan bir köz parçası... \n\nOrkidesi kırık, duyguları yara içinde. \nGökyüzünü çizip durmuştur dalgınlığı \nkaybolan elleri bulunmuştur, sonsuz elleri \nbir balığın karnında. Bir gürültüyle buruşturulmuş \naldığı haber. Şimdi haziranı tartışıyor \nkendi kendine. Taşın sessiz öfkesini öğreniyor \nbir çocuk. Kente sığmıyor aşkların kokusu da. \n\nÇırpınıyor bir yavru kuş, bilmeden nedenini \nanlamadan kanatlarının karıştığını rüzgâra \ndüşecek uzun çığlığı, gagası yırtılacak \nsürçecek kalbimiz, uçurum kendine itecek bizi \nbir bozgunu kurcalayıp duracak sevgilimiz. \n\nKan iz sürüyor. Koyulaşıyor ayrılık. \nAnlamına çalışmakta yılanlı kuyu. \nİçimizde büyüyen bir uzaklık gibi deniz. \nÇürümeye başlayan gecede artık yalavuz \nkucaklaşırken ne kadar sivriyiz birbirimize \nbir suçuz kocaman öpüşürken \ndokunulmaz yarayız kendimize. \n\nYüzümüz bomboş ve en çıplak yerimiz \nayartıldığımız doğru, hasretimiz geçersiz. \nHep orada rozetinden vurulan çocuk \nartık, dünyayı insana gömecekler. \n\nE, Nisan 2001" + }, + { + "id": 2115976.0, + "title": "Neylerem", + "poet": "Erzurumlu İbrahim Hakkı", + "rating": 10.0, + "poem": "Can ellerinden gelmişem, fani mekanı neylerem \nOl mülke meylim salmışam. Ben bu cihanı neylerem \n\nDunyaya geldim gitmeye, tim ile hilm yetmeye \nAşk ile an seyretmeye. Ben în u anı neylerem \n\nDevr-i zamandan doymuşam, Kevn ü fesadı koymuşam \nDarü'1-amanı duymuşam, bu sicn-i canı neylerem \n\nHep i'tibarı atmışam, aşıldığa el katmışam \nBen nefsi dosta satmışam, bu düşmenanı neylerem \n\nAşkın şerabın içmişem, dil gülşenine göçmüşem \nBen varlığımdan geçmişem, nam ü nişanı neylerem \n\nAşkı, tabibım kılmışam, derdinde derman bulmuşam \nBen lübb-i hikmet bilmişem, Yunaniyani neylerem \n\nEnfas-i aşkı darikem, mal ü menalı tarikem \nGenc-i nihane mâlikem, nakd-i revani neylerem \n\nTaht-i tevekkül bulmuşam, mülk-i kanaat bulmuşam \nMahfice sultan olmuşam, cah-i ayanı neylerem \n\nHer ne gelirse yahşidir, o dostun bahsidir \nÇün cümle anın işidir, ben bed-gümanı neylerem \n\nOlmuş anınla kalmışam, ayn-i hayata dalmışam \nKendim bilip kam almışam, vehm ü hayalı neylerem \n\nGerçi zaman-i devran ile, pir etti cismin şan ile \nGönlüm cüvandır can ile, pir ü cüvanı neylerem \n\nTen beslemekten sapmışam, gönlüm sarayın yapmışam \nHurşidem, anda tapmışam, ben.ahteranı neylerem \n\nYarı bana bes görmüşem, ağyarı dilden sürmüşem \nÜnsiyle tenha durmuşam, ben ins ü canı neylerem \n\nDilden dile bin terceman,varken ne söyler bu lisan \nÇün can ü dildir hem-zeban, nutk ü beyanı neylerem \n\nHakkı, cemi'i halktan, müstağniyem billahi ben \nHallak-i alem varken, halk-i zamanı neylerem" + }, + { + "id": 29739.0, + "title": "Önkuzu", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Önkuzu hey! ... Önkuzu! ...\nÖnde gider Önkuzu...\nAnası 'Dursun' demiş...\nDurmaz... gider Önkuzu.\nKuzu yürür... kuzu yürür...\nÖnde Önkuzu yürür...\nKuzular meledikçe\nGönlüme sızı yürür! ...\nÖnkuzu hey! ... Önkuzu! ...\nÖnde gider Önkuzu...\nBu bayrak düşmez yere\nÖlmedikçe son kuzu! ...\nDursun adı... Dursun adı...\nO gitti, dursun adı.\nDillerde türkü olsun,\nYürekte vursun adı! ...\nKuzular koç olacak,\nToy, düğün, göç... olacak\nBu yıl ki kuzuların \nAdları 'öç' olacak! ! !" + }, + { + "id": 46603.0, + "title": "Yakılacak Şiirler", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Yıllarca en acımasız yangınlarda\nMısra mısra yaktınız beni\nŞimdi sıra bende\nHazır olun\nBirer birer\nAteşe veriyorum sizi...\nVe kalbime gömüyorum küllerinizi\nVarsın dikenleriniz avucumu kanatsın farketmez\nYeter ki\nSevenler yüreklerine taksın güllerinizi" + }, + { + "id": 104718.0, + "title": "Allah Hu Diyen", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 8.0, + "poem": "Tende canım canda cananımdır Allah Hu diyen\nDide sırrım serde sübhanımdır Allah Hu diyen\n\nDest-i kudretle yazılmış yüzüne ayat-ı Hakk\nGönlümün tahtında sultanımdır Allah Hu diyen\n\nCümle azadan gelir zikr-i ene'l Hakk haresi\nCism içinde zar-ı efganımdır Allah Hu diyen\n\nGiceler ta subh olunca inletir bu dert beni\nDerdimin içinde dermanımdır Allah Hu diyen\n\nYere göğe sığmayan bir müminin kalbindedir\nKatremin içinde ummanımdır Allah Hu diyen\n\nKisve-i tenden muarra seyreder bu gökleri\nÇark uran abdalı uryanımdır Allah Hu diyen\n\nHer kişiye kendinden akrab olan dost zatıdır\nEy Nİyazi dilde mihmanımdır Allah Hu diyen" + }, + { + "id": 56637.0, + "title": "Karnındaki Bıçak İzi", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir baş dönmesiydi bıraktıgın\niçindeki bilgeligi taşırmak için\nküçülüyordun karşımda\nbütün suçlarımı üzerine alıyordun...\n\nAnlatmaktan yorulmuş bir veda oluyordun\nbeni ölüme hazırlamak için\nküçülüyordun karşımda\nbütün suçlarımı üzerine alıyordun\n\nBir baş dönmesiydi bıraktıgın\nkirli, susuz, kutsal sızı\nküçülüyordun karşımda\nkarnındaki bıçak izi yastıgımdı..." + }, + { + "id": 35735.0, + "title": "Elhân-ı Şitâ", + "poet": "Cenap Şahabettin", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş; \nEşini gaib eyleyen bir kuş\ngibi kar\nGeçen eyyâm-ı nevbahârı arar...\nEy kulûbün sürûd-i şeydâsı,\nEy kebûterlerin neşîdeleri,\nO bahârın bu işte ferdâsı:\nKapladı bir derin sükûta yeri\nkarlar\nKi hamûşâne dem-be-dem ağlar! \n\nEy uçarken düşüp ölen kelebek,\nBir beyâz rîşe-i cenâh-ı melek\ngibi kar\nSeni solgun hadîkalarda arar; \nSen açarken çiçekler üstünde\nUfacık bir çiçekli yelpâze,\nNâ'şın üstünde şimdi ey mürde\nBaşladı parça parça pervâze\nkarlar\nKi semâdan düşer düşer ağlar! \n\nUçtunuz gittiniz siz ey kuşlar; \nKüçücük, ser-sefîd baykuşlar\ngibi kar\nSizi dallarda, lânelerde arar.\nGittiniz, gittiniz siz ey mürgân,\nŞimdi boş kaldı serteser yuvalar; \nYuvalarda -yetîm-i bî-efgan! -\nSon kalan mâi tüyleri kovalar\nkarlar\nKi havâda uçar uçar ağlar! \n\nDestinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir\nBerg-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter...\nDök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-\nHâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler! \n\nHer şâhsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! -\nBir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümîd...\nEy dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.\nHer şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd! \n\nGöklerden emeller gibi rîzân oluyor kar,\nHer sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar.\n\nBir bâd-ı hamûşun per-i sâfında uyuklar\nTarzında durur bir aralık sonra uçarlar.\n\nSoldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzan,\nGâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân,\n\nKarlar.. bütün elhânı mezâmir-i sükûtun,\nKarlar.. bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun...\n\nDök hâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök,\nEy dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:\n\nEzhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi; \nElhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi! ..." + }, + { + "id": 59660.0, + "title": "İlk Uykular", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 6.0, + "poem": "Yıllar var, o zaman küçüktü göğsün \nBoğuşmak bilmezdin bu kuş tüyüyle\nHülyanın ve yazın ve teneffüsün. \nSihriyle uyuyan bir kızdın öyle. \n\nAlsan da koynuna seher yelini \nSaçının vermezdin ona telini\nElinin üstüne konan elini \nÇekerdin ansızın bir ürpermeyle. \n\nEy şimdi boğulmuş, yorgun, soluyan \nKumral kız! Şu atlas yastığa dayan\nO hafif, hülyalı ilk uykulardan \nNe zaman, ne zaman uyandın söyle?" + }, + { + "id": 34515.0, + "title": "Umut Gazeli", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 6.0, + "poem": "Soyundum çileye dönmemesine\nBilendim ışıktan gözyaşlariyle\n\nAcılar umudu buldurur bize\nBir zırha büründüm bu çağa karşı\n\nEdep senin sabır benim derimdir\nAskerler üretir sessiz ve derin\n\nBayrağa dönüşen alnımdır şimdi\nEllerim ağların mahşer makası\n\nTürkümüz dünyayı kardeş bilendir\nGökleri insanın ortak tarlası" + }, + { + "id": 21959.0, + "title": "Elsaya Şiirler", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 8.0, + "poem": "Sana büyük bir sır söyleyeceğim Zaman sensin \nZaman kadındır İster ki \nHep okşansın diz çökülsün hep \nDökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına \nBir taranmış \nBir upuzun saç gibi zaman \nSoluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi \nZaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken \nSensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi \nAh bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın \nBu durdurulmuş zamanın işkencesi mavi çanaklarda kan gibi \nBu göz susuzluğundan sen yürürken odada \nBense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini \nDaha beter seni kaçak \nSeni yabancı bilmekten \nAklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan \nTanrım ne ağırdır sözcükler Asıl demek istediğim bu \nHazzın ötesinde sevgim hiçbir zararın erişemeyeceği yerde bugün sevgim \nSen ki benim saat-şakağımda vurursun \nBoğulurum soluk alıp vermesen \nTenimde bir duraksar ve yerleşir adımın \nSana büyük bir sır söyleyeceğim Her söz \nDudağımda bir dilenen zavallı \nAcınacak birşey ellerin için kararan birşey bakışının altında \nİşte bu yüzdendir sık sık seni seviyorum deyişim \nBoynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakca kalp kristali \nKaba konuşmamdan gücenme benim Bu konuşma \nAteşte şu tatsız cızırtıyı çıkaran sudur o kadar \nSana büyük bir sır söyleyeceğim Bilmem ben \nSana benzeyen zamandan söz açmayı \nBilmem senden söz açmayı bilir görünürüm \nTıpkı uzun bir süre garda \nEl sallayanlar gibi gittikten sonra trenler \nBilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının \nSana büyük bir sır söyleyeceğim Korkuyorum senden \nKorkuyorum yanın sıra gidenden Pencerelere doğru akşam üzeri \nEl kol oynatışından söylenmeyen sözlerden \nKorkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden \nSana büyük bir sır söyleyeceğim Kapat kapıları \nÖlmek daha kolaydır sevmekten \nBundandır işte benim yaşamaya katlanmam \nSevgilim." + }, + { + "id": 50744.0, + "title": "Hacı Bektaş Veli", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 5.0, + "poem": "Bir resimde bağdaş kurmuş oturuyor Hacı Bektaş Veli. Evi gibi\n\tyeryüzü.\n\nBir bulut düşürmüş başını duruyor. Onunla gidip gelen. Uzakta\n\tbellibelirsiz.\n\nBeyaz, uzun kavuğu. Demek ki güneş var.\n\nKucağına almış bir ceylanı, bir aslanı. Duruyorlar. Üç kişiler.\n\nHayvanları mı severdi Hacı Bektaş Veli? Bilmiyoruz. Ama açıktı\n\thep evinin kapısı.\n\nÇizgili mintanı. Yalın. Düz. Ta bileklerine değin uzuyor, uzayıp\n\torda kalıyor.\n\nYüzü? Uzun yüzü. Sakallı, virdi okur gibi de önüne bakıyor.\n\nDelik değil kulağı ve halkasız.\n\nYanında yeryüzü: Ağaçlar, sular, gök. Her sabah okuduğu." + }, + { + "id": 10796.0, + "title": "İster İdim Allah'ı", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "İster idim Allah'ı buldum ise ne oldu\nAğlar idim dün ü gün güldüm ise ne oldu\n\nErenler meydanında yuvarlanır top idim\nPadişah çevganında kaldım ise ne oldu\n\nErenler sohbetinde deste kızıl gül idim\nAçıldım ele geldim soldum ise ne oldu\n\nAlimler ulemalar medresede buldusa\nBen harabat içinde buldum ise ne oldu\n\nİşit Yunus'u işit yine deli oldu hoş\nErenler manisine daldım ise ne oldu\n\n(İstanbul,22.11.2000)" + }, + { + "id": 7390.0, + "title": "Acıyor", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 8.0, + "poem": "Mutsuzluktan söz etmek istiyorum\nDikey ve yatay mutsuzluktan\nMükemmel mutsuzlugundan insansoyunun\nsevgim aciyor\n\nBiz giz dolu bir sey yasadik\nonlar da orada yasadilar\nBir dagin çarpikligini\nbir sevinç sanarak\n\nEn basta mutsuzluk elbet\nKasaba meyhanesi gibi\nKahkahasi gün isigina vurup ta\nötede beride yansimayan\nYani birinin solgun bir gülden kaptigi frengi\nÖbürünün bir kadindan aldigi verem\nBütün ishanlarinin tarihçesi\nBütün söz vermelerin tarihçesi\nsevgim aciyor\n\nYazik sevgime diyor birisi\nGüzel gözlü bir çocugun bile\nO kadar korunmus bir yazi yoktu\nNe denmelidir bilemiyorum\nsevgim aciyor\nGemiler gene gelip gidiyor\nDaglar kararip aydinlanacaklar\nVe o kadar\n\nTavrim bir seyi bulup cosmaktir\nSonbahar geldi hüzün\nKis geldi kara hüzün\nEy en akıllı kişisi dünyanın\nbazen yaz ortasında gündüzün\nsevgim aciyor\nKimi sevsem\nKim beni sevse\n\nEylül toparlandi gitti iste\nEkim falan da gider bu gidisle\nTarihe gömülen koca koca atlar\nTarihe gömülür o kadar" + }, + { + "id": 3039.0, + "title": "Yalnızlık", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "Neden gulmesin gul gibi yuzler;\nNicin aglasin o guzel gozler;\nNiye sevgiye sevimsiz sozler,\n Soylenir diye sasar aglarim.\nSu gordugumuz reng-a-reng cicek,\nSevdali bulbul, ari, kelebek,\nYek digerini birakip gidecek:\n Vefasizliga bakar aglarim.\nSolmasin dersin sunbulum, gulum;\nYarin elinden alacak olum;\nButun dunyayi inletse unum;\n Caresizlikten cosar aglarim.\nNes'e gizlenir, coker bir melal;\nHer vucud, her sey mahkum-i zeval;\nSon nefese kadar tukenmez cidal.\n Tukenmez derdim sayar aglarim." + }, + { + "id": 53232.0, + "title": "Mende Mecnûn'dan Füzûn Aşıklık İsti'dâdı Var", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 9.0, + "poem": "Mende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var\nÂşık-i sâdık menem Mecnûn'un ancak adı var\n\nN'ola kan tökmekde mâhir ola çeşmüm merdümü\nNutfe-i kâbildürür gamzen kimi üstâdı var\n\nKıl tefâhur kim senün her var men tek âşıkun\nLeylî'nin Mecnûn'u Şîrîn'ün eger Ferhâd'ı var\n\nEhl-i temkînem meni benzetme ey gül bülbüle\nDerde yoh sabrı anun her lâhza min feryâdı var\n\nÖyle bed-hâlem ki ahvâlüm görende şâd olur\nHer kimün kim devr cevrinden dil-i nâ-şâdı var\n\nGezme ey gönlüm kuşu gâfil fezâ-yı ışkda\nKim bu sahrânun güzer-gehlerde çok sayyâdı var\n\nEy Fuzûlî ışk men'in kılma nâsihden kabûl\nAkl tedbîridür ol sanma ki bir bünyâdı var" + }, + { + "id": 46394.0, + "title": "Akıl", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Akıl akıl olsaydı adı gönül olurdu\nGönül gönlü bulsaydı bozkırlar gül olurdu.." + }, + { + "id": 38603.0, + "title": "Ne Çıkar?", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 8.0, + "poem": "Tut ki gecenin\nAlacakaranlığında düşlemişim seni.\nTut ki, rüyalarımı bölmüşsün ne çıkar? \nNe çıkar gündüzlerin selamsız aşkına, \nGeceleri kefen biçsen.\nBir anlık hırsla, \nHer şeyi yıkıp geçsen, ne çıkar...\n\nTut ki bundan böyle unutmuşum seni.\nTut ki artık çalan parçalarda ismin geçmesin.\nTut ki yazılan şiirler, seni anmasın, \nVarsın eller de unuttu desin.\nBen seviyorum ya seni, \nSen sevmesen, ne çıkar..." + }, + { + "id": 116164.0, + "title": "Hep Yol Almak İsterim, Hiç Duramam Yerimde,", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 6.0, + "poem": "Hep yol almak isterim, hiç duramam yerimde, \nTanığımdır dalga, o denizde titriyorsa, \nRüzgara seslenirim: gidelim! rüzgar dönse, \nDalgadadır sıra: Haydi daha uzağa! \n\nİlerlerim, kasırga alır götürür beni...\nİnsanlar, aşklarınıza dört elle sarılın, \nKapının önündeki taş sedire oturun, \nVe geçen günlerinizin arkasından bakın! \n\nNe mutlu evinden hiç çıkmayıp, \nHer akşam aynı saatte çatının aynı\nKöşesinden havalanan gece kuşunu\nTekrar tekrar izleyen kişiye ne mutlu! \n\n(1888-97) \n\nFransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN" + }, + { + "id": 15290.0, + "title": "Yanma", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "ve elbet \ngözlerim sularımdan çekilince \nürkek bir ceylanla anlaşırım\nyüzünün çok yakını olan bir limana\ndilinin ve ağzının verdiği baş dönmesine\nbahçeni tutan tavşanlara sığınırım\n\nkanımdan geçilmiyor moraran ağzım\nkovalanıyorum\nikinci zaman karanlığı iç çarşılar\ney şafak bir askerle anlaş\nçünkü namluya sürüldün\nişte burada bir ordu yürüyen karnımda\nizim sürülüyor köpeklerin sürünerek yaklaştığı\nanlaşılıyor \nhatırlarımıza dokunulmamış\nfakat el konmuş aşkı yaşatırken kuğuların\ngeleceğimizin serin suları ve göllerine\n\ney kadın kokla beni\nhayatım yasaksınız\n\ngelinmiyor akşam zaman kaplanı\nkaçmıştım yeni bir ırmak şeklinde\nhayvanların ilkbahar sıcakları bölümünde\nkıvrılıp yeniden yakalanıyorum\ncam kesiyor göğüslerimi\nboynuma zümrüt bir gerdanlık atmışım\n\nhem şarklıyım ben\ngövdem yara dolu\n\nsevdiğim kolla beni\nanlıyorum\n\nfakat artık dayanılmaz sarmaşıklara\nöpüşüyorlar\nharbin bittiğini söyle ayrılsınlar\nçünkü gece zamanın katranıdır\ngelip geçecek gibi değil omurgamdaki didişme\nçantamda sevişme askerleri\nharbin bittiğini söyle\n\nönce beni boğacaklar özgür ve sevecen olmak için\nbir bıraksam \nyakut bir kuşun içinde duran ellerimi\n\nsevdiğim \nönce kemir bu tel örgüleri gövdemden\ngeç derimin altındaki tehlikeleri\nyürek kızgın bir kuma devrilmeden\nyokla beni\n\nanlıyorum kaçmaya zaman yok\nşafak birden doğrulacak" + }, + { + "id": 399752.0, + "title": "Yalvarış", + "poet": "Kağızmanlı Hıfzı", + "rating": 6.0, + "poem": "Ey pir-i penahım bir himmet eyle \nDuta gör elimi yaman günüdür \nBugün korkuludur hasta vücudum\nVarayım tabibe duman günüdür.\n\nHalimi sorarsan hele ver nefes \nİnanın yanıyor verane kafes \nYa gel al canımı ya ağrımı kes \nYa da ver dermanın yaman günüdür.\n\nKoşa gözlerim dahi yollara nazır \nKır atlı kadimim hazır ol hazır\nYetiş imdadıma hazret-i Hızır \nBu garip serimin duman günüdür.\n\nNice bir kalkayım yoktur idare \nAyaklar altında kaldım biçare \nMeydanın içinde çektiler dare \nYetiş Şah-ı merdan seyran günüdür.\n\nAh yardan ümidi kestim de geldim \nVurduğum leşkeri küstüm de geldim \nElimi üstüne bastım da geldim \nYarama melhem kıl güman günüdür\n\nBen sana sığındım ey bari Hüda \nAşığı maşuktan eyleme cüda \nKulundur cümle bay ile geda \nYusuf'un emrahı şivan günüdür.\n\nDer HIFZI sığındım sana ey Ali Paşa \nZerrece zulümün yoktur haşa bin haşa\nŞevketli şahım gel et temaşa \nBugün rihalimin duman günüdür." + }, + { + "id": 48794.0, + "title": "Turan", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 9.0, + "poem": "Nabızlarımda vuran duygular ki tarihin\nBirer derin sesidir, ben sahifelerde değil\nGüzide, şanlı, necip ırkımın uzak ve yakın\nBütün zaferlerini kalbimin tanininde\nNabızlarımda okur, anlar, eylerim tebcil.\n\nSahifelerde değil, çünkü Atilla, Cengiz\nZaferle ırkımın tetviç eden bu nasiyeler, \nO tozlu çerçevelerde, o iftira amiz\nMuhit içinde görünmekte kirli, şermende; \nFakat şerefle numayan Sezar ve İskender! \n\nNabızlarımda evet, çünkü ilm için müphem\nKalan Oğuz Han'ı kalbim tanır tamamiyle\nDamarlarımda yaşar şan-ü ihtişamiyle\nOğuz Han, işte budur gönlümü eden mülhem: \n\nVatan ne Türkiyedir Türklere, ne Türkistan\nVatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan" + }, + { + "id": 67886.0, + "title": "Said Paşa İmâmı", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "Coşar âvîzeler artık, köpürür kandiller; \nBu ışık çağlayanından bütün âfâk inler! \nYalının cebhesi, Ülker gibi, baştan başa nûr; \nNîm açık pencereler, reng ü ziyâdan mahmûr.\nAl, yeşil, mâvi fenerlerle donanmış kıyılar; \nServ-i sîmînler atılmış suya, titrer par par.\nDalgalardan seken üç çifte kayıklar sökerek,\nSüzülür sâhile, şâhin gibi, yüzlerce kürek.\nBir taraftan bu akın yükseledursun karaya; \nBir taraftan dökülür öndeki saflar saraya.\nRıhtımın taşları, zümrüt gibi, Îran halısı:\nSuda bitmiş çemen, üstünde de Sultan Yalısı! \n\nRenk renk açmış o başlar, biriken mahşere bak:\nFes, arâkiyye, sarık, yazma, bürümcük, yaşmak,\nTaylasan, takke, nazarlıklı hotoz, âbânî,\nMâvi boncuk, oyanın türlüsü, dal dal yemeni.....\nAma birçokları da’vetli değilmiş, kime ne? \nBu açılmaz kapılar, şimdi, açık her gelene.\n\nAvlu, dış bahçe, harem bahçesi, taşlık, yer yer,\nMedd ü cezrin ebedî sâhası: Boy boy siniler,\nKi donandıkça o başlarla, hemen, çepçevre,\nTablalar, aydede çıkmış gibi, başlar devre! \n\nYayılır baygın, ılık bir buğu, bir tatlı duman; \nÇözülür büsbütün âvâre sinirler o zaman.\nKafalar tütsüyü aldıkça döner, mest-i hayât; \nİki el bir baş için, kim kime artık? Heyhât! \n\nOrta katlar, sofalar, belli ki da’vetlilere:\nSofralar tahtanın üstünde değil bir kerre; \nBir de, oldukça merâsimle mükellef huzzâr; \nSonra, kalkıp oturanlar bütün ashâb-ı vakàr.\n\nYatsı bir hayli geçer, çifte ezanlar verilir; \nYazma seccâdeler artık yere, boy boy, serilir.\nDoğrulur Kıble’ye herkes, kılınır şimdi namaz; \nDerken «âmin! » çekilip arz edilir Hakk’a niyaz.\n— Başlayın Mevlid’e! \n— Lâkin, hani? Mevlid-han yok! \n— Sordurun! \n— Hiç de gören bir kişi, bir tek can yok! \n— Üsküdar’dan gelecek sözde, olur şey mi ki bu? \nBâri söz verme...\n— Adam sen de, bırak meczûbu! \n— Bence aynıyle kerâmet delinin gelmediği:\nŞu ilâhîcilerin hepsi okur ondan iyi.\n— Bilemem.\n— Dinlediniz şimdi...\n— Evet, çok yüksek...\nAma hazretle kıyâs etmeye gelmez.\n— Ne demek? \n— O anaç bülbüle eş beslemez artık yuvalar.\n— Pek uçurdun, a beyim! \n— Yok, ben uçurmam, o uçar.\nSâde bir gelse... Fakat gelmedi, bilmem ki neden? \n— Beklemek nâfile, hâlâ ne gelen var, ne giden! \n— Harem ağsında haber...\n— Anlayabilsek, ne diyor? \n— Okuyun, beklemeyin emrini tebliğ ediyor.\nGâlibâ Vâlide Sultan gazab etmiş hocaya...\n— Gazab ettiyse, çanak tuttu herif, doğrusu ya.\nBir saray halkını -sultanla berâber- hiçe say; \nBunca da’vetliyi, da’vetsizi beklet bir alay; \n«Oyun ettim size; hey sersem adamlar! » diye, gül! \nÇekilir nağme değil... Neymiş, anaçmış bülbül! \n— Kim bilir, özrü mü var? \nDinleyemem varsa bile! \n\nBaşlanır Mevlid’e mu’tâd olan âdâbıyle; \nÖnce tevhîd okunur, gaşy ile dinler herkes.\nO, güzel, sonra, müessir, sekiz on parlak ses,\nKimi yerlerde ilâhî, kimi yerlerde durak; \nKimi yerlerde cemâ’atle beraber coşarak,\nKalan üç bahri terennümle, çekerken «âmîn! »\nTa uzaklarda çakar zulmet içinden bir enîn.\nGecenin kalbi durur; ürperir inler, cinler; \nAçılan pencereler, göz kulak olmuş, dinler.\nO enîn karşıki sâhilden açılmaz mı biraz,\nSûr-i Mahşer gibi sesler çıkarır, şimdi, Boğaz! \nTutuşur, cebhe-i Sînâ’ya döner, sîne-i cev:\nSanki yüzlerce yanık ney savurur, yer yer, alev! \nKayalardan, kıyılardan bir ateştir çağlar:\nLâhn-i Dâvûd ile inler yine gûyâ dağlar! \nÂh o kudsî nefes eşbâha ederken sereyan,\n-Karalar vecd ile pür-cûş, sular pür-galeyan-\nDem çekip, dem tutarak etmeye başlar feryâd,\nBoğaz’ın her tarafından bir İlâhî inşâd:\n\n«Sultân-ı Rusül, Şâh-ı Mümecced’sin, efendim! \nBîçârelere devlet-i sermedsin, efendim! \nMenşûr-i «Le amrük»le müeyyedsin efendim! \nDîvân-ı İlâhî’de ser-âmedsin, efendim! \nSen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin, efendim! \nHak’tan bize Sultân-ı Müeyyed’sin, efendim! »\n........................................................................\n\nKesilir, gitgide, tedrîc ile sesler artık,\nAktarır sâhile mevlidciyi bir köhne kayık.\nKoşarak, doğruca mâbeyne alır karşı çıkan; \n«Nerde kaldın, hoca? der, Vâlide Sultan o zaman,\nSen de kalleşlik edersen, bize eyvahlar ola! »\n\n— Henüz akşamdı ki, gelsem diye, düştüm de yola,\nYürüdüm haylice... Derken -hele sen kısmete bak! -\nÖteden karşıma bir yaşlıca hâtun çıkarak,\n«Azıcık dursana, oğlum! » dedi. Durdum, nâçar.\n— Göğsün îmanlıya benzer, sana bir hizmet var,\nAma reddetme ki, zâten beni mahvetmiş ölüm:\nBir perîşan anayım, dağ gibi evlâd gömdüm! \nKızımın cânı için, bâri bu kırkıncı gece,\nŞöyle bir Mevlid okutsam, diyorum, kendimce.\nNasıl etsem? Okuyan çok ya, benim yufka elim...\nHocasın, elbet okursun; hadi oğlum, gidelim.\nNe olur bir yorulursan, hadi, bekletme, günah! \nSen benim yavrumu şâd et ki, rızâen li’llâh,\nİki dünyâda azîz eylesin Allah da seni.\n\nHâtunun sözleri dîvâneye döndürdü beni; \nNe saray kaldı hayâlimde, ne sultan, ne filân; \n\n«Çile dolsun, yürü öyleyse, dedim, oldu olan! »\nSize yüzlerce adam Mevlid okur benden iyi,\nAma bîçâre kızın, bağrı yanık, anneciği,\nYoklasın merdini, nâ-merdini, insan diyerek,\nEli yüzlerce heyûlâya deyip boş dönecek! \nFukarânın seneler, belki, siler göz yaşını; \nHangi taş pekse, hemen vurmaya baksın başını,\nElin evlâdına yanmaz parasız bir kimse! \nÇâresizdim sizi bekletmede, beklettimse.\n— Hoca! der Vâlide Sultan, beni ağlatma, yeter! \nYeniden Mevlid okursun bize, da’vâ da biter.\n\nHilvan, 15 Haziran 1347 (1931)" + }, + { + "id": 45093.0, + "title": "Aşklar Şiirle Kanar", + "poet": "Ahmet Necdet Sözer", + "rating": 7.0, + "poem": "Kimse taşıyamaz aşk acısını\nYüreğe saplanan bir şiir kadar\nİnsanoğlu içindeki yangını\nSöndüreyim derken daha çok yanar\nYalansız her aşkta şair kanı var\n\nAşklar şiirle kanar\n\nVe kimse kitleyemez yüreğini\nÖlümcül aşkına olsa da gaddar\nŞiirin yazgısı düşsel intihar\nOnun en hasını, en güzelini\nAcıya bulanmış şairler yazar\n\nAşklar şiirle yanar\n\nAşk mıdır her işin başı ve sonu\nŞiir mi her gizi çözen anahtar\nKırık bir hayatın aşk olduğunu\nDile getirsen de bu neye yarar\nOdur anılara yağan sıcak kar\n\nAşklar şiirle kanar" + }, + { + "id": 9639.0, + "title": "Beklemek", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 7.0, + "poem": "Gözler önünde işte\nGittikçe arınıyorum kendimden\nHer giden güzelleşir\nGidiyorum güzelleşmek için\nUnutulsun diye çirkinliklerim\nGelecek birisi güzeldir\nGelince güzel değil\nHele gelmişse çirkin\nYaşam, ölüm gelecek diye güzel\nEy güzeller güzeli beklediğim\nKaç saatim, kaç dakikam ya da saniyem\nArtık ne gelmek ne de gitmek\nYaşamın en zor yani beklemek\nHiçbirimiz beklemedik doğmayı,\nDoğduğumuzdan beri beklediğimiz\nÖLMEK" + }, + { + "id": 298665.0, + "title": "27 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 9.0, + "poem": "27\nTanrım; bu güzel yüze vermişsin emek,\nO sümbülü koklamak, saçın' ellemek.\nSonra da ona bakma, dersen, anlamı:\nDolu kadehi ters tut, hiç dökme demek!" + }, + { + "id": 14460.0, + "title": "Tâ Maverâdan", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Rüzâr öyle esti, öyle esti ki,\nHer şey uçup gitti, kaldı Yaradan.\nAyna düştü, hayal, perdelerdeki\nBir akiscik gibi çıktı aradan.\n\nSırtımı uykuda dürtüyor bir el:\nFırla yatağından koşar adım gel!\nO bir minicik zar, kabuğunu del!\nSeni çağıran var, tâ maverâdan!\n\n(1958)" + }, + { + "id": 1839686.0, + "title": "Şevki Yok", + "poet": "Recaizade Mahmud Ekrem", + "rating": 8.0, + "poem": "Gül hazîn... sünbül perîşan... Bâğzârın şevki yok.. \nDerdnâk olmuş hezâr-ı nağmekârın şevki yok.. \nBaşka bir hâletle çağlar cûybârın şevki yok.. \nÂh eder, inler nesîm-i bî-karârın şevki yok.. \nGeldi ammâ n’eyleyim sensiz bahârın şevki yok! \n\nFarkı yoktur giryeden rûy-ı çemende jâlenin. \nHûn-ı hasretle dolar câm-ı safâsı lâlenin. \nMeh bile gayretle âğûşunda ağlar hâlenin! \nGönlüme te’siri olmaz âteş-i seyyâlenin. \nGeldi ammâ n’eyleyim sensiz bahârın şevki yok! \n\nRûha verdikçe peyâm-ı hasretin her bir sehâb.. \nCâna geldikçe temâşâ-yı ufuktan pîç ü tâb.. \nİhtizâz eyler çemen.. izhâr eder bin ızdırâb.. \nHem tabîat münfail hicrinle.. hem gönlüm harâb… \nGeldi ammâ n’eyleyim, sensiz bahârın şevki yok!" + }, + { + "id": 3311.0, + "title": "Eski Kapı", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 5.0, + "poem": "Kadinlarin istedigi\nMavilik midir\nGece midir\nKocalar yaslanir da anlayamaz" + }, + { + "id": 3594.0, + "title": "Annem Yok Artık", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Annem yok artık.Beni düşünen kalbi yok.Bitti.\nUmutsuz olmak istemiyorum.\nUmutsuzlugun bir çıkar yol olmadıgını biliyorum.\nAnnem yok artık,yeryüzü çok gördü onu,\nKalabalığın arasında kuş gibi çırpınan varlığını\nÇok gördü\nDalgın yüregini çok gördü\nBizim için çarpan,kaygılarla dolu yüreğini.\nAnnem yok artık.Bu kesin.Gelinecek bir yere gitmedi.\nİşte geldim çocuklar demeyecek\nNasılsın yavrum demeyecek\nSobanın yanında oturup uzatmayacak yorgun ayaklarını,\nSabah kahvaltılarının masası olmayacak artık,\nYine gel demeyecek,\nÇıkarken ben kapıdan,çıkıp karanlığa karışırken\nYeni bir dönemi başladı ömrümün,\nAnnemin olmadığı dönemi,\nOnu yüregimin üstüne nasıl bastırmak \nİstediğimi bilemeyecek artık.\nGençlik dönemleri birşey anlatmıyor bana,\nAklımda hep son dönemlerinin annemi\nHayatım sürüp gidecek,annem olmadan,\nÇocuklarım oldugunda onlara annemi anlatabileceğim\nSadece.\nFotoğraflarına bakacaklar,\nUfarak,biraz mahsunca bir kadın\nKüçücük tozlu pabuçlarıyla merdivenleri tırmanıp\nKapımı açıp girmeyecek\nYüreği dopdolu,trafikten insanlardan şaşkın,\nKocasına sıgınan biraz bütün fotograflarında\nHayatım rüzgar gibi akıp geçiyor,\nUgultulu bir rüzgar gibi akıp geçiyor hayatım..." + }, + { + "id": 8887.0, + "title": "Uykusunda", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 6.0, + "poem": "aydın tolan'a\n\nmelekler gibi öldü\nmelekler ölür mü hiç?\nbilmem...\nama ölürse\nmutlaka böyle ölür..." + }, + { + "id": 21089.0, + "title": "Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor!", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Şehitler tepesi boş değil, \nBiri var bekliyor. \nVe bir göğüs, nefes almak için; \nRüzgar bekliyor. \nTürbesi yakışmış bu kutlu tepeye; \nYattığı toprak belli, \nTuttuğu bayrak belli, \nKim demiş meçhul asker diye? \n\nDestanını yapmış, kasideye kanmış. \nBir el ki; ahretten uzanmış, \nEdeple gelip birer birer öpsün diye fâniler! \nÖpelim temizse dudaklarımız, \nFakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız. \nRüzgarını kesmesin gövdeler \nSesinden yüksek çıkmasın nutuklar, kasîdeler. \n\nGeri gitsin alkışlar geri, \nGeri gitsin ellerin yapma çiçekleri! \nOna oğullardan, analardan dilekler yeter, \nYazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter! \nSöyledi söyleyenler demin, \nGel süngülü yiğit alkışlasınlar \nŞimdi sen söyle, söz senin. \n\nŞehitler tepesi boş değil, \nToprağını kahramanlar bekliyor! \nVe bir bayrak dalgalanmak için; \nRüzgar bekliyor! \nDestanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin; \nTürbesi yakışmış bu kutlu tepeye \nYattığı toprak belli, \nTuttuğu bayrak belli, \nKim demiş meçhul asker diye? ..." + }, + { + "id": 60725.0, + "title": "Judith Gautier'e", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 6.0, + "poem": "Ölüm ile güzellik iki şeydir çok derin\nKaranlık verir biri, diğeriyse gökmavi\nİki kardeş çok korkunç, ve de bol, gür, verimli\nİçerirler bilmece, aynı zamanda gizi.\n\nEy hanımlar, ses, bakış, siyah sarışın saçlar!\nCezbediniz seviniz, parlayınız durmadan\nEy inciler denizde dalgalara karışan!\nKaranlık ormanlarda, ey parıldayan kuşlar!\n\nJudith'le karedimiz birbirimize çok yakın\nSanılacaktı görsek, yüzümüzde ve sende\nEn büyük uçurumlar görünür gözünüzde,\n\nFarkındayım tinimde yıldızlı ummanların;\nHer ikimiz komşuyuz, sizinle gökyüzünde,\nSiz ki çok güzelsiniz, bense çok ihtiyarım." + }, + { + "id": 51727.0, + "title": "Yaradana Mektuplar", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Yıldızların, çivilediğin yerdeler, \nBulutların, eksik olmasınlar, \nHep ayni minval üzere, senden gelip sana giderler.\n\nGüneşin böler günlerimizi\nBir portakal gibi ortasından ikiye\nYarısını kulların yer, yarısını geceler.\n\nDenizlerin senin elinle doldurduğun kasede çalkalanmaktadırlar\nNe bir damla srtmış, ne bir damla eksilmişlerdir.\n\nDağların bizim ayağımıza çok bol geldi; \nOnları bir defa bile giyen olmadı.\nDaha dün elinden çıkmış gibi hepsi yepyeni\nŞimdilik eskiyen bir şey varsa ömrümüzdür! \n\nSorup duruyoruz: \nNiçin nüfus küütklerinde her gün yeni bir isim, \nKitaplarda yeni bir kahraman? \nBiz ölen ağaçları yontup\nGemilerimize direk yapıyoruz\nBizim canlarımızı alan acep onlarla ne yapar? \n\nSaksılarda hep aynı karanfiller açıyor Tanrım.\nNiçin, biz bir defa doğuyoruz?" + }, + { + "id": 60036.0, + "title": "Sensin Benim", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 6.0, + "poem": "Sensin benim bulduğum bütün bu şeylerde, \nBu sevgiyle, kardeşçe bağlandıklarımda; \nTohum gibi güçlenirsin daracık yerde, \nBüyükteyse büyüksün, bakarım da.\n\nİnanılmaz oyunu bu güçlerin işte, \nÖyle işlerler aktıkları yerde ki: \nKöklerde büyürken azalır gövdelerde\nVe dirilirler ağaç tepelerinde sanki." + }, + { + "id": 23471.0, + "title": "Aşk Gelmiş Cihana", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 7.0, + "poem": "Kız kaptırdı gönlünü\nSevdiği oğlan kalpsizin biri\nAlay etti güldü...\nHiç aşka gülünür mü?\n\nNe çare, cahil aklı\nKız hastalandı, yattı\nMumda yandı pervane... öldü.\n\nOğlan sormakta haklı\nHiç aşktan ölünür mü?\t" + }, + { + "id": 46642.0, + "title": "Mavi Gece", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir mavi gecede başlamıştı sevdamız\nVe maviye çalmıştı bütün umutlarım o gece\nUnutturmuştun bana karanlığın siyah olduğunu\nVe gözlerinde farkettim ilk kez\nBütün gecelerin mavi olduğunu\n\nBir mavi geceydi o\nBütün gecelerden güzel\nBir mavi geceydi o\nBenim için ömre bedel\n\nVe sonra...\nBir gidişin vardı ki\nMutluluğuma inat\nBir gidişin vardı ki\nKırıldı içimde kol kanat\n\nUmutlarımın mavisini alıp gittin\nDenizlerimin mavisini çalıp gittin\nMasmavi dünyama\nSimsiyah bir çivi çakıp gittin...\n\nGittin\nVe sen de her yalan gibi Bittin..." + }, + { + "id": 22134.0, + "title": "Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım!", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 9.0, + "poem": "'Zenciler prensesi olacağım. \nHayat işte asıl o zaman başlayacak.' \nPippi Uzunçorap \n\nÇiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım \nBilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi \nÇiçekli perdelerin arkasında saklıyorum. \nKaranlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum. \nÇalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor \nAcı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum. \nBir bıçağın gereksiz yere parlaması bu. \nYıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum. \nBir yağsam pahalıya malolacağım. \nBen bir bodrum kat kızıyım bayım \nYalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum \nBir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum \nFakat korkuyorum. Birazdan da \nKırküç numara ayakkabılarınızla \nBahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız \nBu iyi olmaz bayım! \n\n'Gün akşam oldu' diyorum \nEkmek kırıntıları atıyorum kuşlara \nCam kırıkları yiyorlar \nRüyamda; bir kase dolusu suyun içinde \nRengarenk yap-boz parçacıkları \nAnlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz. \nHayır,sanırım sabahı bekleyemem \nBilmiyorum. \nİnsanlar rüyalarım acilen anlatmalı. \n\nOndört yaşındaydı ruhum bayım \nBir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı. \nProtez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz \nGıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri \nProtez bacaklarıma bile ıslık çaldılar \nO ara içimde çiçeklerden oluşmuş \nbir silahsız kuvvet ablukaya alındı \nSinemalarda da 'organzm gıcırtıları' oynuyordu. \nKaçmaya çalıştım. Olmadı. \nBu nedenle, çiçekli şiiler yazmayı \nRuhum açısından faydalı buluyorum bayım. \nNeyse işte \nBen her filmi hatırlarım \nSinemaların hiç bitmeyen gecesine sığındığım çok oldu. \n'Sofı'nin tercihini' seyrederken çok ağlamıştım. \nÖpüşen Guramilerle ilgili bir film yapsalar \nOnu da mutlaka hatırlardım. \nİnsan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu? \nHem sonra ben hatırlamaya alışkınım \nBir 'eşya toplayıcısıyım' bayım. \n\nBüyük gemiler de yok artık bayım \nBüyük yelkenler de \nBüyük kağıtlar yakmak istiyor şimdi canım. \nİşte az önce bir karabatak daldı suya \nBir süredir de kayıp \nDünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya \nÖlüm çok iri bir sözcük değil bayım. \nKasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum. \nAma siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen \nYoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz? \nBir gül, bir güle derdi ki görse \nYalan söylüyorum \nGüller bu sıra hiç konuşmuyor bayım." + }, + { + "id": 1629606.0, + "title": "Deli Gibi Uykum Var Nermin", + "poet": "Alper Gencer", + "rating": 8.0, + "poem": "deli gibi uykum var Nermin\ngözlerimi yumsam\nmayınlar patlayacak çobanlarımda\nkuzular geceye\nkırık bir kaval gibi dizilecekler\nelimden hiçbir şey gelmiyor inan\ndünyasız kaldıkça böyle\naklıma seni düşürüyorum\nkarnıma bir tank giriyor\ngibi seni düşünüyorum\nalnımda harp\nkaşlarıma basa basa yürürken\nçehreme çalınmış hilal\nkalbimden küllerle fışkıracak neredeyse\ndönüp baksan ölümün elimden olacak\nbir terazi bozacak eski bir teraziyi\nmorga mor çalacak pıhtılaşan kan\nterlemeyen bir at patlayacak koşarken\ndönüp baksan Şeddad’ı indirecek kıyamet! \ntül\nrüzgarla değil artık\ngüneş\nbile battı\nsavrulan balyoz\niçinden geçiyor buharın\ntutan el\nyarıyor suyu\nkan zerk aleminde seninle dolanırken kuyumu\nkıyıldı nikah\nölsem de durur nişanı\nben bir tek damarımı bilirim onun da adı Şah! \n\ndeli gibi uykum var Nermin\nşuramda sen\ngecenin üçünde çevirmeme girmişsin\no dakka telsizime\nela gözlü türküler çalmışlar\nve devletin dinlenmeden dinleyen dinlileri\ndillerimi işkenceye sağmışlar\nanlatamıyorum Nermin\nbu dudak öpemez deyince bana inanmıyorlar\nkimin içine değebilmiş bir dudak? \nmühür verilmiş ateşe\nve erimemişse mühür\nbülbül ne için ölsün ki güle? \no çekiç gözlü, bahçıvan mı sanıyormuş kendini? \nbizi elindeki çivilerle mi döndürecekmiş çöle? \n\ndeli gibi uykum var Nermin\nelimden hiçbir şey gelmiyor inan\nben her gün bir emevi asıyorum içimde\nazalmıyorlar Nermin\nomzumda bir gülünç ağrısı\nnereye gitsem\nvarır varmaz arıyorum seni kendime\nyapacak bir şeyim yok\nçok sağanak yağdın zarlarıma\nbeni içime kadar ıslattın Nermin\nzührevi bir felçsin arlarıma\nşuramda sen\nşuramda…\nson sürat kan kaybediyorken\ndevrilen bir ambülansın içinde kadar şuramda…\naçıp gösteremiyorum Nermin\nyasal tedbir koymuşlar gözyaşlarıma\n\ndeli gibi uykum var Nermin\nbir mengene\nile şakaklarımı\nyeniden sipariş ettim kendime\nurlarımı cellâdıma bahşiş bıraktım\nzaten nereye uzansam ölüm\niçime bir gardiyan kaçmış gibi ben\nkoğuşlarımdan sana daraltılmışım\nipin koptuğu yerden boşanan bir çığlığınsın\niki el sıksan havaya\niki kuş düşer verir kalbini\nama beni bir bahane bulup da…\nkurbağaları tartmaktan dönen bir yılgınlığınsın\n\ndeli gibi uykum var Nermin\ngözlerimi tankerler boşaltıyor\ngözlerini gözlerimden al\nberaber bir şeylere bakalım\nelimden hiçbir şey gelmiyor inan\nelimi çabuk tutman lazım\nben ki\nböbreklerimle hayata bağışlanmışım\nanlamak istemediğim bir şey var gülüşünde\nistimlak edilmiş gövden\nne kadar da kanlı duruyor sermayenin dişinde\nböyle ru be ru\nböyle eli belinde müteyakkız\nsittin sene geçse anlaşamayız\nberaber bir şeylere bakalım Nermin\nbakmayalım hiç birbirimize\n\ndeli gibi uykum var Nermin\ngövdemi söküyor şafak\nipliğim çözüldükçe\niçimde ağırlaşan bir ittifak\ncebimde Marx\nboynumda dükkan kapatan esnaf\ndünya elindeki aynayla\naçı kuruyor omuzlarımın ortasına\nuyumuyorum Nermin\nkustuğum kükürt soluduğum azotla akraba\nbirbirini bulan iki açık pencere\ngibi cereyan yapıyoruz seninle hayata\nartık kabullendim:\nbeni karşılamıyorsun burada! \nben senin uyuduğun yerlerde geziyorum\nsen benim sürülerimi sürüyorsun bozkırlarına\n\ndeli gibi uykum var Nermin\nelimden hiçbir şey gelmiyor inan\nben nasıl uyurum sen uyanmazsan\nAllah biliyor hiçbir şeyim yok\nsevilecek şeyler ağaçların arasından geçip gidiyor\nseni sevmek de öyle orman! \nyanınca bitiyor her şey yanınca bitiyor\nkalanlarla avunmuyorum Nermin\nsen yoksun her nasıl olmayacaksan\nbu imtihan bu debi\no terli atın külündense bu kalp\nçok sevinirim ya Rabbi\nbeni her yerimden kapatırsan" + }, + { + "id": 49833.0, + "title": "Ölüme Saygı", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Ölüm bir melek elinde gelir \nVe öper usulca çocuk yüzleri. \nBelki bir gün kurtuluruz \nKarıncaların yolunu şaşırtan ince rüzgarlarla \nKaplumbağaların hasret kaldığı derin tepelerde \nÇocuk gibi bakalım mavi sulara \nŞehirlere bakalım insanlığımızı eskittiğimiz \nSislerden dumanlardan yollara atılan \nmısır koçanlarından \nBelki tutarız birgün belki kurtarır bizi \nSimsiyah saralım bezlerle dağları rüzgarları \nGül bahçeleri ağlasın \nDallarda salınan çocuk salıncakları ağlasın \nKırmızı balonlar bizsiz kaybolsun gökyüzünde. \nHaydi sığının şehirlere \nKabuğunuza çekilin yorganınızı çekin üstünüze \nKalsın titrek ve mavi elleriniz \nBekleyin geliyor ölüm usulca \nUsulca girer koynunuza.\n\nÇamlıca 1959" + }, + { + "id": 10649.0, + "title": "Bir Coğrafyanın Tetik Boşluğunda", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "1/ HECELERKEN ÖMRÜMÜ\n\nÖmrümün hangi hecesine baksam \nUzadıkça uzayan bozkır yalnızlığı \nVe duman rengi kasabalar ki sen \nOkunaksız mektuplar da diyebilirsin \nSesini yitirmiş bu gergin coğrafyaya\n\nSözlerin eksilip eskidiği bu gri atlas \nKaranlık bir vadiye akıyor, bütün \nIşıkları söndürülürken belleğimin \nVe sen kurtarabilirsin beni ancak \nUnutmanın bu vahşi saldırısından\n\nAlnımı okşa dağıt alışkanlığımı \nBelki sümbül serinliği olur yeniden\n\nÇocukluğumun elinden tutan \nmasalcımdın benim, göğsüne \nyaslanıp gecelerce dinlediğim \nDinlediğim ve kederini nehrin \nKızıl kahve toprağına benzettiğim\n\nBana öyle geldi ki her çiçek \nVe her kuş su içmek istiyor \nSesinin gözesinden bu bahar \nBense bir çiy damlasıyım \nDudaklarının ışkın kokusunda\n\nEllerin diyorum, Berçelan Yaylası \nYahut Munzur tedirginliği şimdi\n\nEsirgedik kendimizi mutluluğun \nSığ sularından ki aslında uzun \nBir öyküye benziyor en kısa ömür \nKayıp yıllarımızın uçurumundaysa \nAy doğardı ve biz susardık seninle\n\nSusardık, Munzur anlatırdı aşiret \nTöresinden dağ geleneği yarattığını \nSonra arkadaşlarımız gelir konuk \nOlmazlardı ayrılıklara ki ay o vakit \nBir göçebe çadırıydı Sümbül Dağı’nda\n\nZap Suyu ise telkari bir kemer olup \nSarılırdı Kürt kızlarının beline\n\nKalbim dedim sonra, aşk da \nBozkırdaki yangınlar misali \nYeşerse de arsız otlar yeniden \nNe dağların eflatun ufku ne de \nKırlangıçların esmerliği görülür\n\nKi her ömrün ezberindedir \nBu hecenin bütün harfleri \nEprimiş anılar kalıyor geride \nBir de ceylanların ürkek \nSıçrayışları tetik boşluğunda\n\nVe unutuluyor işte bu kadar \nÇok sevilmişse sevilenin adı" + }, + { + "id": 13344.0, + "title": "Arzıhal", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Çiledinmi\nDünya tutar inilemen\nNe saltanatı dünya pahada\nNe saltanatı dünya pahada\nNe kalbi altın mezarı şöhret\nYer şahit\nŞahit bizler kardeşlerin\nAlevli hüzünlerdin mevla için\n\nNe atın yıllar verdin hep\nDirilsin diyordun ve yöneliyordu binlerle\nKapkara parlak ışıklı ve ışıtan göz \nKıvırcık utangaç ve uçurumlardan güvenlere götüren\nVe yalın\nHenüz gelmiş gibi kınından\nNe altın yıllar verdiğin hep\nVe ağır ağır çeviriyordun\nO dalgın ve ağır yüzünü devrin\nYuya yuya o güzel Elçiye\n\nNe altın yıllar verdiğin hep\nBiriki bronz kişi konabilseydi önüne\nVe ne altın yıllar daha çiledin\nArtık yalnız değil adımların\nŞimdi daha iri doğuyor sabahları\nHorantası bir hayli arttı güneşin\n\nKişinin güzelliği ağa ustalarına göredir\n\nsenin köylün olayım\no uzak iklimleri erişilmez beldeye\nbakabilemezdik senin götürmen olmasa\n\nşu küçücük kalpte \n(yaman halimiz helal ettiremezsek) \nnice hakkın yüklü." + }, + { + "id": 48424.0, + "title": "Piyale", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Sıra hep son kadehe geliyordu \nDudakların başkalarının masasında lâle \nBen boynumdaki ipe bir düğüm daha atı \n yordum \nPeşinden başka gidecek yer yoktu \nSeni artık hiç sevmediğim halde \n\nSenin o eskisi olmamana imkân yoktu \nAma inadından yapıyordun bunu Cemile \nİnattandı hep o içip içip gitmeler \nBense boşalttığın kadehleri satın alıyordum \nEnayilik ettiğimi bile bile \n\nHele o çıkışın yok mu kapıdan \nO Allahın belâsı herifle \nBaşkasının olmayı bir türlü beceremiyordun \nMillet arkandan gülüyordu \nDüştüğün hale..." + }, + { + "id": 54213.0, + "title": "Ancak Yazgıdır Bu", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen ne getirdin bana çocukluğundan? \nşen kahkahalar ulumalar dona kalmalar mı? \nÜzüncün senin hangi çağrışımlara uzandı\nbenim eskil saatlerimde? \ngeçmişsiz ve geleceksiz suç sevinçleri, \ndeniz kıpırtılarınca yürek dalgalanmaları? \ntitreyerek uçurulan köpükten balonlar, \nanlık aşkın tasarımlar mı? \n\nnasıl bir ak konutun isteklendiricisi oldun\nanılarıma düz baktıran\nah, ben pembe fistanımla kuşanırdım\ndantelalı tafta yumuşaklıkla\nsavaşırdım kovmaya, çifte yetkeyi\nhiçlemeye annemi ve uykuyu\nöğle sonlarında ürkünç odaların! \n\ndiledin mi yanında tümden varolmayı an için\nve bir kaç sonrasında hiç yokmuşçasına\nbeklememeyi bir şey çevremdekilerin uyumundan başkaca? \n\nyok böyle bir şey yok! \nsunduğun sağaltımı kaçkın bir geçmiş, \nsayrılık tutsağı bir gelecek duyumu bulanık, \nsisi varlığının üzünç kanıtı bir vaktin\nşimd'i_\nbeni bağışlayan sarsan\naşan bizleri mor birliktelik.." + }, + { + "id": 744641.0, + "title": "Şeytan'a Dualar", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 6.0, + "poem": "Şeytan'a Dualar \nEy bütün Meleklerin en bilge,güzeli,sen, \nYazgısı dönük tanrı,yoksun tüm övgülerden, \nSen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı! \n\nEy sürgünler prensi,haksızlığa uğrayan, \nYenildiğinde bile,güçlü,doğrulup kalkan, \n\nSen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı! \n\nHer şeyi bilirsin sen ve tüm yeraltılarının \nKralı,sıkıntıyı dindiren otacısın, \n\nSen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı! \n\nBütün cüzamlılara,lanetli paryalara \nŞifayı öğretirsin sen,cennetin aşkıyla, \n\nSen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı! \n\nÖlüm adlı o eski ve güçlü sevgilinden \nUmudu,çılgın kızı sen doğurtacaksın,sen! \n\nSen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı! \n\nİdamlık,ölümünü görmeye gelenlere \nSakin,tepeden bakar senden aldığı güçle, \n\nSen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı! \n\nToprağın altındaki o değerli taşları \nsen bilirsin,nereye sakladı kıskanç tanrı, \n\nsen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı! \n\nkefenlenip uyuyan madenler nerededir, \nderinlikleri gören keskin gözlerin bilir, \n\nsen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı! \n\natlar��n çiğnediği sabahçı bir ayyaşın \nyaşlı kemiklerini korur,yumuşatırsın, \n\nsen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı! \n\nsen öğrettin dindirmek için sızılarımı \nkükürt,güherçileyi karıp melhem yapmayı, \n\nSen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı! \n\nKurnaz ortak,damganı ustalıkla sen vurdun \nalnına o acımasız ve alçak karun'un. \n\nSen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı! \n\nkızların gözlerine,kalbine sokmadın mı \nyıkımdan zevk almayı,paçavralar aşkını, \n\nSen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı! \n\nsürüngenlerin değneği,mucitlerin lambası \nasılıp ölenlerin,suçluların papazı, \n\nSen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı! \n\nbaba tanrının,kızıp yeryüzü cennetinden \nkovduğu insanların o üvey babası,sen, \n\nSen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı! \n\nCharles Baudelaire" + }, + { + "id": 79951.0, + "title": "Dünya Benim Diye Göğsünü Germe", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 9.0, + "poem": "Dünya benim diye göğsünü germe\nDünya kadar malın olsa ne fayda\nSöyleyen dillerin söylemez olur.\nBülbül gibi dilin olsa ne fayda \n\nKurtulamazsın Ayrail`in elinden \nBir gün olur çıkarırlar evinden\nAllahç`ın ismini koyma dilinden\nDünya kadar pulun olsa ne fayda\n\nSende dersin söz içinde sözüm var\nÇalarsın çırparsın oğlum kızım var\nSenin şunda üç beş arşin bezin var\nBütün dünya malın olsa ne fayda\n\nYalan söyler kov gıybetten geçmezsin\nHelalini haramını seçmezsin \nKesilir nasibin su da içmezsin\nAkan çaylar senin olsa ne fayda \n\nPir Sultan Abdal`ım çökse otursa\nKülli günahlarım alsa götürse\nDünya benim diye çekse getirse\nDünya sana baki kalmaz ne fayda" + }, + { + "id": 36468.0, + "title": "Hata Benim", + "poet": "Neşet Ertaş", + "rating": 7.0, + "poem": "Bilemedim gıymatını gadrini\nHata benim günah benim suç benim\nEliminen içtim derdin zehrini\nHata benim günah benim suç benim\n\nBir günden bir güne sormadım seni\nKörümüş gözlerim görmedi seni\nBoşa Mecnun eylemişim ben beni\nHata benim günah benim suç benim\n\nBilirim suçluyum kendi özümden \nGel desem gelirdin benim izimden\nHer ne çekti isen benim yüzümden\nHata benimgünah benim suç benim\n\nSana karşı benim bir sözüm yoktur\nHaklısın sevdiğim kararım haktır\nGaribin derdinin dermanı yoktur \nHata benim günah benim suç benim" + }, + { + "id": 85265.0, + "title": "Diyarbakır", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Diyarbakır düze doğru\nYar salınır bize doğru\nBu hasretlik diner bir gün\nDert dolanır saza doğru\n\nDiyarbakır önü surlar\nİçinde bir sevdiğim var\nAna bugün düğün olsun\nGüller açsın, gülsün dağlar\n\nDiyarbakır size kalmaz\nGeceler gündüze kalmaz\nBu acılar biter bir gün\nDevran döner güze kalmaz" + }, + { + "id": 7815.0, + "title": "Birbirine Karışsın Diye Saçlarımız", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "sigarasını söndüren berber darman duman dinliyor\nsöylediklerimi\nelindeki makası nerdeyse dünyaya düşürecek\nyani biz ayrılınca dünya nereye gittiyse\n'kökünden kesin saçlarımı' diye yineliyorum\n'sonra toplayıp verin bana, bir ayrılığın\nandacıdırlar'\ndokunurken saç tellerime parmakları titriyor\nher zaman özene bezene taradığı\nsiyah, kıvırcık bir sel boşanıyor ardından\ngözlerini yumarken aynalar\nyalnızca makasın sesi duyulan\nve kanat çırpışı\nkafesinde çılgına dönen sakanın\n\nsevgilim\naçtığında postacının getirdiği paketi yarın\niçinde senin yüreğini kaldıran dağlar\nbenim gözlerimi dolanan sis\nve sevişirken çam ağaçlarına takılan saçlarımız\nbirden herşey, herşey, bir gölde bir sabah ansızın\naçılışı\ngibi\nyüzlerce nilüferin\nayrıldığımız gün üzüntüden bayılan zaman\nkendine gelince olmadık anda\nvapurlar yağacak yüreğinin adalarına yeniden\nyeniden dalgalar\nyeniden limanlar\nyeniden sonu olmayan şarkılar\nhepsi\nyine birbirine karışsın diye saçlarımız\n\no zaman yine saçlarını topla sevgilim\nve yüreğinde beklettiğin martıları sal" + }, + { + "id": 52560.0, + "title": "Tufandan Sonra", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir tavşan durdu da yoncalarla kıpır kıpır çıngırak\nçiçekleri arasında, örümcek ağları içinde doğru dua etti gökkuşağına.\nKayıplara mı karışacaktı! o dört başı mamur taşlar, \nya çiçekler tam açmışken hem de! \nÇöp içinde yüzen ana cadde boyunca kerevetler\ndizildi. Minyatürlerdeki gibi yukarılara asılmış bir\ndenize doğru kaldırıldı, gemiler çekildi.\nMavi Sakalın evinde dere gibi aktı kan-ya mezbahalar, \nya o camları tanrı mühründen görünmez olmuş\nkanlı meydanlar. Dere gibi aktı kan, bir o kadar da süt.\nKunduzlar yapı yaptı. Kahveler tüttü kahve ocaklarında\nCamları hala zangır zangır camlı köşkte karalar\ngiymiş çocukların yaldızlı resimlere daldı gözleri.\nÇat! Kapı çalındı; köyün meydanlığında bir çocuk\nfırıldaklarla tekmil kulelerdeki horozların aklına uyup\nkollarını döndürmeye başladı, çakmak çakmak sağanağın altında.\nFilan hanım kuyruklu bir piyano kurdurttu Alp\ndağlarına. Katedralin bin bir mihrabında kudas ve vaftiz\nayinleri yapıldı.\nYollara düştü kervanlar. Harcedildi de buzların\nhercümerciyle kutup gecesi, kuruldu İspilandit Oteli.\nO zamandan beri ay, kekik kırlarından gelen\nağlamaklı çakal sesleri işitir oldu- bir de meyve\nbahçelerinde dolaşan tahta pabuçlu çoban türküleri.\nDerken filize durmuş eflatun korudaki peri Ev karısı\ngeldi yanıma, dedi, bahar geldi.\nKaynayın! pınarlar, taşın, katın köprüleri önünüze, \nbasın ormanları siyah kumaşlar, orglar, şimşekler, \ngök gürültüleri, kabarın hadi çağlayın; hadi su; hadisene\nkeder, kaldırın ayağa selleri.\nDeğil mi ki onlar senli-benli-gitti derler! O dört başı\nmamur taşlar! O açmaya varmış çiçekler! -değil mi ki\nbir kasvettir kalan geriye! Ecenin haliyse malum, \ntoprak mangalının korlarını karıştırmaya dalmış\nbüyücü, bilir ya söylemez bizim bildiğimizi." + }, + { + "id": 35358.0, + "title": "Ağ", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ve bir sofra gibi sersem önüne \nYerli düşüncenin ürünlerini\n\nİnsani kirleten heykeller gördüm \nGüneşi karartan kıyamet gibi\n\nEy yolda kaybolan ezilen haber \nAsarak zamanı yenile çaği\n\nBetonlar mezardır düşe sevince \nSaksılar doğaya özlem eylemi\n\nŞiir bahçemizdi gökdelen oldu \nAklımıza nasıl bak gülen oldu\n\nSoyumu yüklendim bu çağ içinde \nUrfa bir dağ gönlüm bir bağ içinde" + }, + { + "id": 147118.0, + "title": "Kavuşursak Biteriz Biz", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 9.0, + "poem": "Kavuşursak biteriz biz,\nBiz mutlu sonlar katiliyiz.\nKavuşursak biteriz biz.\nSevgiyle bakan gözleri kör ederiz.\nHerkesin bildiği bir aşk, \nHerkesin attığı bir imza\nHerkes gibi değiliz biz.\nBelki biraz serseri, \nBelki biraz deliyiz,\nAma kavuşursak biteriz biz.\nPervane böceğinin mum alevine sevdası\nAteş böceğinin susuzluğuyuz biz\nYanar ama su içmeyiz\nEtrafında döner, alevle dansederiz.\nBize kimseden zarar gelmez,\nBiz zararı ancak kendi kendimize veririz. \nSeveriz, özleriz, aşktan ölsek kimseye söylemeyiz.\nBiz artık biz değiliz.\nRuhlar kavuşur ve konuşur gökyüzünde bir yerde\nAma bedenen kavuşursak biteriz biz. \nMelekler bize ağlar, biz halimize güleriz. \nOnu bilir, onu söyleriz,\nKavuşursak biteriz biz. \nİki sınır ülkenin dikenli telleriyiz,\nDokunursak kanar ellerimiz.\nKimselere söylemez gizli gizli severiz\nAma kavuşursak biteriz biz. \nBir kor var içimizde yanan,\nOnu küllendiremeyiz.\nGörüşemeyiz, konuşamayız ve sevişemeyiz.\nBir aşk var bizi biz yapan,\nKavuşursak biteriz biz. \nBiz herkes gibi değiliz.\nİstadeğimiz zaman gelip,\nİstediğimizde gidemeyiz.\nKahve içip, gülüp, konuşup, başbaşa yemek yiyemeyiz.\nNe bir filmdeki mutlu son,\nNe de göz yumulacak bir kaçamak değiliz biz.\nSadece özlemle severiz,\nVe kavuşursak biteriz biz. \nSevda iki kişinin birbirine aşkı değil artık.\nArtık her aşk her ağızda sakız. \nBiz birbirimize aslında her aşıktan daha yakınız.\nBelki ayrı şehirlerdeyiz,\nAma her gece aynı mehtapta buluşur,\nYağmur yağarsa, çıkar,\nAynı yağmurun altında ıslanırız.\nBu aşkı ancak biz biliriz.\nŞiirleri güvercinlerin kulağına fısıldar,\nMektupları suya yazarız.\nBiz belki ayrıyız, \nAma her gün aynı geceyi sabahlarız.\nMelekler bize ağlar, biz halimize güleriz.\nOnu bilir onu söyleriz. \nKavuşursak biteriz biz." + }, + { + "id": 79837.0, + "title": "Pollyanna’ya Son Mektup", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 8.0, + "poem": "Pollyanna’ya Son Mektup\n\n“Aşk mektupları elbette yakılmalı, \ngeçmiş en soylu yakacaktır.”\n (Nabokov) \n\nMuhabbet kuşumuz öldü\nArkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak\nBiliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman\nAcıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Pollyanna\n\nUyuyamadığım gecelerin sabahında\nGözaltlarımdan mor çocuklar doğardı\nMor çocuklarıma ninni söylerdi sabah ezanları\nFırtına ters çevrilen şemsiyelere benzerdi\nDuaya açılan avuçlarım\nAvuçlarıma kar yağardı\nKimi zaman tipi...\nKaç kere avuçlarımda mahsur kaldım.\nBirkaç kış geçti Pollyanna\nBen hep mahzun kaldım.\nKocaman bir kardan adam yaptı içime bir çocuk şair\nTuhaf şarkılar mırıldanarak: Şiirime kenar süsü olsam ben\n Bir kenar süsünün gülü olsam ben\n Sarı deftere tuttuğum bir günlük\n Aşk olsam ben...\n\nSonra yazları\nYaseminlerle sarmaş dolaş bir balkonum oldu\nBalkon yaseminlerle sevişirdi\nRüya hülyayla sevişirdi.\nBen o beyaz ve güzel kokan çadırın altında\nGeceyle sevişirdim.\nBir davet gibi otururdum balkonda\nBir beyaz örtü gibi sarardım acılarımı başıma\nBen sevgilisi çile olan bir gelindim Pollyanna\nGel derdim gel, kim olursan ol yine gel...\nÇiçekli bir düğün davetiyesi gibi otururdum balkonda\nYıldızlar ürkerdi, titrerdi davetimden\nAyın etrafında beyaz bir hale dönerdi.\nBileklerimi uzatırdım çıplak, beyaz ve inca\nIşıktan bir kelepçe istedim yüz görümlüğü olarak Pollyanna.\nSecde eden alnımı, \nŞarap içen dudağımla öpmek istedim.\nDizlerimde ve dirseklerimde nasır tutan arayışımı\nBeyaz bir merhemle ovmak istedim.\nBeyaz bir günahtır aramak kimi zaman Pollyanna...\n\nİtiraf etmek gerekirse\nDomates-biber biçiminde tuzluklar aldım pazardan\nKalp şeklinde kültablaları\nKalbimde söndürülmüş birkaç sigaradan kalan kül\nYetmezdi yeniden doğmaya.\nOrhan Gencebay dinledim itiraf etmek gerekirse\nBedelini ödedim ama Pollyanna\nİtiraf artık tedavülden kalkmış bir kağıt para.\n\nHayatım bir mutsuzluk inşaatıydı Pollyanna\nÇimento, demir, çamur...\nDuvarlarımı şiir ve türkü söyleyerek sıvardım.\nEn üst kattan düşerdim her gün\nEsmer bir işçi gibi dilini bilmediğim bir dünyaya\nHayatım bir mutsuzluk inşaatıydı Pollyanna\nSana ve mutluluğa yazılmış mektuplarıma\nCevap beklediğim zamanlarda.\n\nBenim bir köyüm olmadı.\nHiçbir şehir karlı sokaklarıyla bana\nPazen gecelik giymiş bir anne gibi sarılmadı.\nİstanbul’u evlat edinsem\nBenimsemezdi nasıl olsa otuz yaşında bir anneyi\nYüzyıllarca yaşamış bir çocuk olarak.\nMütemmim cüz olamadım hiçbir aşka Pollyanna\nBir kitaba bir cüz olamadım.\nYukarıdan aşağı, yedi harfli battal boy bir intiharı denedim.\nHiçbir bulmacayı tamamlayamadım.\nBir kediyi okşasam ellerim yumuşardı\nBiri okşasam bir yumuşardı.\nBire “BİR” olamadım.\n\nFırfırlar olmalıydı oysa hayatımın kenarında Pollyanna\nKırmızı puanlı bir şiir olarak uyumalı, mor puanlı\n uyanmalıydım.\nPişman olmamalıydı orada olmalarından yeşil farbelalarım.\nBir çingenenin çıkardığı dil olmalıydı şiirlerim.\n\nSana bu son mektubu, \nArtık senden mektup beklemediğimi söylemek için\nyazıyorum Pollyanna\nson şiirini yazmaya cesaret edememiş bir şair olarak." + }, + { + "id": 108846.0, + "title": "Emeğin Yite Mi Dersin", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir aşkın deryasın boyla\nKıyısı öte mi dersin\nBir gerçeğe hizmet eyle\nEmeğin yite mi dersin\n\nNadanı kondurma bağa\nDüşürür seni tuzağa\nŞekerler yedirsen sen zağa\nTuti olup öte mi dersin\n\nArifler yola giderler\nİrfanda sohbet ederler\nNişansız yari n'ederler\nCan gönül kata mı dersin\n\nBellidir kalbi boş olan\nNişan verendir hoş olan\nHercaiye yoldaş olan\nMenzile yete mi dersin\n\nPir Sultan Abdal coşmayan\nAşk küresinde pişmeyen\nİlkin Hakk'a ulaşmayan\nSonradan yete mi dersin" + }, + { + "id": 5777.0, + "title": "Kılıç", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 5.0, + "poem": "Ey serseriligin denizleri! Ey ahtapolari atilmislar kiyiya mutsuzlugun! Bir kraliçedir oglum kanatlarini açmis. Örtünür canfes. Unutur gitgide yakilmis babasi büyücü. Selanik'te geçirir kisi. \n\nGelmis bir kadinla konusur Misrâyim'den. Yorgunlugu kusursuz bir at mor. Uyuyakalmis kayaliklarda. Yükselir niçin bilinmez deniz. Ey batik gemiler! Ey sürgün karaltilari! Aglayan bir melez ben. \n\nAnlatilmaz bir kiliçtir kusanmis tasirim belimde karaduygululuk." + }, + { + "id": 1087292.0, + "title": "Nur-ı Aynım", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Susmak bir karanlığın başka bir karanlığa\nKarışıp yanmasıdır bakışlarında senin\nBir ömrün eylülünde sararmış yine toprak\nBulut bir bezirgânın saçlarını arıyor\nBen hangi mağaranın en ücra köşesinde\nHangi yitik nehrine gömülmüşüm acının\n\nBir kez olsun eğil de, denizin kalbine bak\nSusmak yine o yangın, yine mahkûm bir keder\nNur-ı aynım, ıslak bir karanfil mi gözlerin\nHer yaprağı nazenin, her çizgisi ağlamak\n\nSustum; pencereleri yağmurludur şiirin\nKırılgan bir kapının ardında kaldı gökler\nEllerim unutulmuş bir günün kıyısında\nDemek ki her lâmbası bana kızgın sokağın\nYalnızlığa koşuyor bahçelerden ölüler\nDemek ki, ben en garip sahrasıyım bu çağın\n\nBir kadın ayrılığın köprüsünden bakıyor \nBir köle bir sultanı bekliyor uykusunda\nEy bahar cellatları, akşam yüzlü sefiller\nKuyudan gelen sesi duyalım, bir susun da\n\nKuruyan çeşmelerden akmayı mı öğrendin\nAynalarda ruhunu kaybeden şairlerin\nSisli vadilerinden bakıyor gölgeleri\nZüleyha bahtımızı yakıyor kuytularda\nSenin kalbinde bahar, baharın kalbinde kış\nKar tanelerinde can üşüyor ağlayarak\n\nEy körebe oynayan hayallerim, gitmeyin\nBırak uçsun öteye düşlerimi, ey fanus\nBir rüyadan gelip de içime düşen çığlık\nYa götür beni burdan, ya da ebediyen sus" + }, + { + "id": 41801.0, + "title": "Gönlümden Yunus Geçer", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Cennette huriler gezer, \nHuriden ahdim geçer.\nAhde hikmet ne gerek, \nGönlümden Yunus geçer.\n\nŞol dağdan ırmak akar, \nIrmaktan bahtım geçer.\nBahta hayret ne gerek, \nGönlümden Yunus geçer.\n\nBeytullah’a güneş doğar, \nGüneşten cânım geçer.\nCâna zulmet ne gerek, \nGönlümden Yunus geçer.\n\nSelçuk Uzman tarafından Yunus'a yazılmıştır..." + }, + { + "id": 49119.0, + "title": "Yar", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "Ham isem atese atin\nHak közüne çekilirim\nDariysam harmanda yakin\nHak közüne çekilirim yar\n\nFitne düsürür dillere\nZulüm gelir bülbüllere\nDünayayi koydum ellere\nHak sözüne çekilirim yar\n\nSevdaliyim sevdaliyim\nAmma bana yar degil\nAsikar etmedim lakin sir degil\nSenin için ölmek bana ar degil\nYollar uzadikca kervanim sensin\nLokmanim ilacim dermanim\nSensin ey güzel\n\nSEFAI'yem imanima\nHaber edin mihmanima\nYeter ettiler canima\nGökyüzüne çekilirim yar" + }, + { + "id": 109175.0, + "title": "Gelin Yiyelim İçelim", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 10.0, + "poem": "Gelin yiyelim içelim\nBu güzellik geçer bir gün\nAlem yaran yaran olmuş\nAli'm sırrın açar bir gün\n\nYeyip yediren bir adem\nEksik etmez Bari Hüda'm\nGök ekine misal adem\nAnı eken biçer bir gün\n\nYeyip yedirmesi hoştur\nDayan, kahbe yürek taştır\nCan dedikleri bir kuştur\nKuş kafesten uçar bir gün\n\nAğaçlarda yeşil yaprak\nBastığımız kara toprak\nYer altında kefen yırtmak\nBoynumuzdan aşar bir gün\n\nPir Sultan'ım düşümüzde\nUzak değil karşımızda\nBaykuş mezar taşımızda\nDertli dertli öter bir gün" + }, + { + "id": 451.0, + "title": "Güneş Doğunca", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "O çırılçıplak gecede \nSen sendin ben de ben\nBütün gece güneş açtık öpüşlerden\nGün doğunca ne oldu birden\nO sabah kendi soğuğumuzdan\nKar yağdırdık güneşten\nhep o korkuydu içimdeki\nYa sen de sen değilsen" + }, + { + "id": 45845.0, + "title": "Göz", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 6.0, + "poem": "Şu bizim dışa dönük gözümüz, \nBir daldan bir orman çıkaran\nUsumuza her zaman.\nŞu bizim bulup seçen gözümüz, \nbir kuşu yüzlerce yapan.\nBir kanatla göğünü durmadan kımıldatan, \nBak çapak tutmuş sevgiyi çoğaltmaktan.\n\nŞu bizim çok arayan gözümüz, \nBaktığında karıştıran kendini.\nAldatılan, yadsınan, başımıza vurulan.\nBir yas çıkarır ortaya yaşamasından; \nSuskun ve gizemli, \nKüflü bir kitap gibi yazısı okunamayan" + }, + { + "id": 67328.0, + "title": "Sone 11", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 7.0, + "poem": "Gençliğin günden güne kalırken gerilerde\nBir yavru yaratırsan alsın diye yerini, \nDinçken can verirsen o körpe can ilerde\nSenden göçen gençliğe varıp yaşatır seni.\nBöyle sürecek akıl, güzellik ve başarı; \nYoksa cinnet, yaşlanmak, çürümek var yer altında: \nHiç kimse düşünmese gelecek kuşakları, \nİnsanlık sona erip giderdi üç batında.\nDünya çoğalmak için doğmayanlarla dolu, \nKaknem, kakavan, kaba: kısırlıktan bitsinler; \nYaradan vermiş sana en iyiyi, en bolu, \nBu cömert aramağana cömertçe karşılık ver\n Seni kendine mühür yapmış, bunu böyle bil: \n Sen de eşler yap diye, ölüp git diye değil." + }, + { + "id": 508.0, + "title": "Fetih Marşı", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek; \nDağlardan çektirilen, kalyonlar çekilecek; \nKerpetenlerle sûrun dişleri sökülecek! \n\nYürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın? \nFâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! \n\nSen de geçebilirsin yardan, anadan, serden\nSenin de destanını okuyalım ezberden\nHaberin yok gibidir taşıdığın değerden\n\nElde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın\nFâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! \n\nYüzüne çarpmak gerek zamânenin fendini! \nGöster: kabaran sular nasıl yıkar bendini! \nKüçük görme, hor görme, delikanlım kendini! \n\nŞu kırık âbideyi yükseltecek taştasın; \nFâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın\n\nBu kitaplar Fâtih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır; \nŞu mihrab Sinânüddin, şu minâre Sinân'dır; \nHaydi, artık uyuyan destanını uyandır! \n\nBilmem, neden gündelik işlerle telâştasın\nKızım, sen de Fâtihler doğuracak yaştasın! \n\nDelikanlım! işaret aldığın gün atandan! \nYürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan! \nSana selâm getirdim Ulubatlı Hasan'dan! \n\nSen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın; \nFâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! \n\nBırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin! \nÇelebiler çekilip haremlerde kışlasın! \nYürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın\n\nYürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın? \nFâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!" + }, + { + "id": 1472.0, + "title": "Küçük Türkü", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 6.0, + "poem": "Sana duyduğum sevgi bir akşam\nİhtiyar ölümleri gibi geçti kapımdan\nSaksıda bir sardunya dalı gibi yalnız kaldım\n\nNe ağlamayı becerebilmişimdir doğrudan doğruya\nNe senin ugrunda ya da başka birinin\nBıçaklar çekip bıçaklar yemeyi\n\nBen belki de bilemedim sevmeyi..." + }, + { + "id": 10412.0, + "title": "Kimsem Kalmamıştı Artık Uzağımda", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Hava güneşliydi,ama ılık bir kan gibi yağıyordu\nyağmur yine de...\nİki büklüm olmuştuk,başımızın üzerinde incecik,\nbembeyaz ve yorgun bir tülbent vardı...\nKimdin sen,annem miydin,sevgilim mi, o an tanıştığım birimiydin,\nyoksa hepsi birden mi,bilmiyordum.\nBildiğim,hava güneşliydi,iki büklüm olmuştuk,\nbaşımızın üzerinde\nbembeyaz,sevinçli bir tülbent vardı ve bize\namansızca vuruyorlardı.\nYüzünde anlamlı bir korku ve çok sevdiğim bir\nkoku vardı...Çünkü bize vurdukça onlar,gerçek\nkokumuz çıkıyordu ortaya ve bu koku bizi birbirimize\ndaha çok bağlıyordu...\nHava güneşliydi,ılık bir kan gibi yağıyordu yağmur\nve amansızca vuruyorlardı bize.\nBense bu anı çok uzun yıllar öncesinden hatırlar\ngibiydim.\nZaten ben bu ülkede ne yaşadıysam onu uzun\nyıllar öncesinden hissetmiş gibi yaşardım.\nNe yaşadıysam çok uzak yerlerden görür gibi\nyaşardım.\nBana benzemeyenlere yakında buralardan gideceğimi\nkanıtlamakla geçmişti ömrüm...\nHava güneşliydi,ama ılık bir kan gibi yağıyordu\nyağmur yine de...\nVe onlar vurdukça bize alışkanlıklarımız çözülüyordu\nböylelikle.\nKüçümsediğimiz yollar açılıyordu önümüzde.\nÇiçeklerin dudaklarındaki sıcak rüya korkularımızı\ndolduruyordu...\nÇünkü saf hiçbir şey yoktu bu dünyada.\nKötülükler bile terkederken bir kalbi geride buruk\nbir üşüme bırakıyordu.\nZulüm bile saf değildi,bize vuranlar yitirdikleri\nmasala vuruyorlardı aslında...Hiç bilmedikleri sırlara,hissetmekten korktukları sevgilerine...\nİnsan ancak kendi cesedine bu kadar acımasız\nolurdu,\nve biz onların hiç yaşamadıkları masallarda,hiç \nbilmedikleri sırlarıyla ve hissetmekten korktukları\nsevgileriyle birlikte ölmüş cesetleriydik\naslında...\nÇünkü saf hiçbir şey yoktu bu dünyada...\nBir ara yüzüne baktım,acıya dayanamayacak gibiydin,\naşk gibiydin,saf bir güzellik gibiydin,olmayacak\nbirşeydin.\nSonra geçti,gülmeye başladın,bana mutluluklar,\nsonsuz mutluluklar diledin,sonra gözlerimden\nöptün,şükür dedin,şükür bu hayat bizim değil,\nbizim değil bu dünya...Bizim değil bu sınırları kayıp\ncesetlerle dolu ülke...\nBize vuranlara hiçbir borcumuz yoktu artık,\nçünkü ancak zulüm altındakiler barışabilirdi\ncesetleriyle.\nKimdin sen,annem mi,sevgilim mi,o an tanıştığım\nbiri mi,yoksa hepsi birden mi,bilmiyordum...\nÖnce kendimle kucaklaştım,sonra senle,çünkü\nkendini hiç bulamayan,kayıp insanların eseriydi\nbu ülke,bu dünya,bu sınırları kayıp cesetlerle dolu\nhayat...\nDışındaydık artık cam fanusun ve başındaydık\nhenüz fanusun içindeyken küçümsediğimiz yolların...\nKimsem kalmamıştı artık uzağımda.\nKimsem kalmamıştı artık kendisine benzemeyenlere\nbirgün mutlaka buralardan çıkıp gideceğini\nkanıtlamaya çalışan...\nSenden başka kimsem kalmamıştı...\nÇünkü zulme borçluyduk bizi birbirimize bağlayan\ngerçek kokumuzu..." + }, + { + "id": 607742.0, + "title": "Sevinin Düzeni ve Düzensizliği", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 6.0, + "poem": "Sevinin Düzeni ve Düzensizliği\n\nÖğeleri sayacağım başlamak için\nSesini gözlerini ellerini dudaklarını\n\nYeryüzündeyim olur muydum yeryüzünde\nSen de olmasan\nBu ortamda yüzü dönük\nDenize tatlı suya\nBu ortamda yalımım\nGözlerimizde biçimlendiği\nBu mutlu gözyaşlarının ortamı\nGirdim içine\nErdemiyle ellerinin\nTadıyla dudaklarının\nİlk insancıl davranış işte\nBeliren bir çayır tıpkı\nSusuşlarımız sözlerimiz\nUçup giden aydınlık\nYeniden gelen ışık\nTanyeri alacakaranlık güldürür bizi\n\nİçinde bedenimizin\nÇiçeklenir oluşur ne varsa\nSamanlığında yaşantımın\nYatırdım yaşlı kemiklerimi\nTükettim orda.\n\nPAUL ELUARD" + }, + { + "id": 55007.0, + "title": "Hayallerini Yak Evi Isıt / Seninle bütün hayatını aldatan hayalet", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 8.0, + "poem": "Tek başına bir odada kalıyordun. \nOdanın duvarları baştan başa camdı.\nBaştan başa sımsıcak ruhtu... \n\nOdanın ortasında çırılçıplaktın. Bir sandalyede oturuyordun. \nOdan ılık, tanıdık, hiç kesilmeyen bir rüyanın ortasında salınıyordu. \nYüzünden dünyadaki bütün zamanlar geçiyordu. \nYüzündeki bütün zamanları özlüyordum... \nYüzünün bütün zamanlarının dışındaydım. \n\nOdanda tek başınaydın, ama o büyüsünü, o derinliğini yaşamayı çok arzulasam da, yine de nerede olduğunu bilmediğim dünyaya senden gidiliyordu... Senin gözlerinden görülüyordu... Senin gözlerinden görülüyordu benim sonsuz düşüm... Sonsuz kayıplığım... Varlığımın bir parçası sana gitmiş, bir parçası bende kalmıştı. Varlığımın sende olan parçası seninle gerçek dünyaya, başka ruhlara, öteki hayatlara gidiyordu... \n\nBeni içeri, odana, yanına almamıştın. \n\nVarlığımın en sahici, en cesur, en erdemli yanı içerde, seninle kalmıştı, seninle gitmişti öteki hayatlara, başka ruhlara... \n\nBöyle başlamıştı o büyük dışlanmam. \n\nÖmrüm odanın kapısında, beni içeri çağırmanı beklemekle geçmişti... \n\nYaşamadım diyemem, yaşadım. \n\nSevgilerim oldu. Başarılar kazandım. Misafirler geldi evlerime... Çılgın, başıboş, şımarık, ihtiras dolu yaz akşamlarım oldu... Sevgi dolu mektupları aldım. Telgraflar, çağrılar... Yolculuklara çıktım. Beni karşılayanlara el salladım sevinçle, içim kamaşarak... İştahlıydım. Arzularım hiç dinmeyecek gibiydi... Doğum günlerimde pastamı keserken herkese ve kendime hak ettiğimizden daha çok şans diledim hep... \n\nAma yine de unutamazdım senin kapında bekletildiğimi, beni içeri almadığını, varlığımın en anlamlı, en sahici parçasının sende kaldığını, o ikiye bölünmüşlüğümün derin sızısını unutamazdım, bunun yıllarca süreceğini ve de hiç dinmeyeceğini... \n\nBazı geceler penceremi açar derin nefesler alırdım. Nefes alırken gücümü daha da artırsın, acılarımı bana unuttursun diye Tanrı’ya yaranmak geçerdi aklımdan. \n\nDoğanın ayrılmaz bir parçasıydı odan. Odan doğadaki o en ağırbaşlı cinayetlerin ortasında sessizce beklerdi... Daha da ısınırdı sahipsiz ruhlardan yapılmış camları... O camları kırabilsem, sana dokunabilsem, kendimi sana inandırabilsem kainatın bütün şefkati, bütün sevgisi içime akacaktı, biliyorum... \n\nYaşarken hiç tatmadığım bu duygu elimi uzatsam dokunabileceğim kadar yakındı sanki. Ama neden bu kadar uzaktaydı, hiç anlayamıyordum... Bilmek çözer sanıyordum bu muammayı... Bu uzaklığa çalışırsam beni içeri alırsın diye düşünüyordum... \n\nÇünkü yaşadığım şehirlerden en umutsuz durumlardan büyük vaatler, büyük sürprizler çıkarıyorlardı karşıma insanlar... Sanki insanlar o büyük kayboluşlarını unutturmak için bir arada yaşıyorlardı... \n\nBen de o insanlardan biriydim ve bir gün kapını açıp beni içeri alacağını, bir gün beni gerçekten seveceğini sanıyordum... \n\nBu yüzden dünyadaki hiçbir şey üzerinde dikkatimi yoğunlaştıramıyordum. Bu hayatta hiçbir şeyi tam yapamıyordum. Görenler kendimden intikam alıyorum sanıyorlardı... \n\nSonsuz bir ertelemeydi hayatım. \n\nAslında bu bir gecikmişlik değildi. Hayattan istifa etmek de değildi. Hem sen olmadan nereye gidebilirdim ki? Ben senden uzaklaştığımda gecikmiş olurdum her şeye, seni sevmekten vazgeçtiğimde intikam almış olurdum her şeyden, seni sevmekten vazgeçtiğimde intikam almış olurdum kendimden... \n\nUzağa, istediğim uzaklara gitme şansım ancak yanında olursam mümkündü. Çünkü ne zaman içime baksam yüzünden geçen bütün zamanları, bütün özleyişleri, yüzünden gerçek dünyaya açılan yolları, başka ve öteki hayatları görüyordum... Yüzünde varlığımın sende kalan parçasını görüyordum. Böyle zamanlarda yüzünde, acıyla gölgelense de bağışlayan bir gülümseme olurdu. Ve bu gülümseme senin beni bir gün içindeki varlığımla buluşturacağını hissettirdi... \n\nİşte o zaman bu sürgün bitecekti... \n\nİşte o zaman yaşadığım bütün endişeler, bu suçluluk, değersizlik duyguları, bu korkular, bu günaşırı intiharlar bitecekti... \n\nBunu bile bile yaşamak nedir bilir misin? ... \n\nGeri döneceğini bile bile tanımadığın, sana hep yabancı yollara düşmek... \n\nKarşına çıkan herkeste seni aramak... Seni hatırlattığı için birine âşık olduğunu sanmak... Sen olmadığını bile bile, bütün hayatını bu ilişkiye adamak için çırpınıp durmak... \n\nBunu bile bile yaşamak nedir bilir misin? ... \n\nDüşünsene, ben seninle düşlerimi, heyecanlarımı, çocukluğumu, acılarımı aldattım... \n\nSeni unuturum diye yaşamaya başladığım her aşkı, ben yine seninle aldattım... \n\nSen beni içine almadığından beri yıllardır ben seninle kendimi aldattım... \n\nBir tek seni sevdiğim doğruydu... Ve bu doğru yüzünden hayatım yalana battı... \n\nSen beni dışladığından beri beni sevenlere bir hayalet hediye ettin... \n\nTepeden tırnağa aşka, tepeden tırnağa özleme batmış bir hayalet... \n\nBu hayaletin içinde beni değil seni gördüler hep. Çoğu bu hayalete dayanamayıp çekip gitti... \n\nKimisi senin beni beklettiğin kapıda, beni bekledi. Seni beklemekten yorulur, onunla birlikte çekip giderim diye buralardan... \n\nVe ben en çok onların sevgisine inandım. En çok onlara derinden üzüldüm. Ve hep merak ettim, karşılıksız ve onca yıl bir hayaleti nasıl böylesine sevebildiler diye... Dünyanın iyi bir yer olduğuna ve yaşamak için çok sebep bulunduğuna bu insanların bir hayalete duydukları o akılalmaz, o sonsuz sevgileri yüzünden bir kez daha inandım... \n\nSeni unutmak için başladığı her aşkı yine seninle aldatan bir hayalete... \n\nSeninle kendini, bütün hayatını, düşlerini, çocukluğunu, yaşadığı bütün acıları aldatan bir hayalete... \n\nBir tek sana duyduğu sevgisi doğru olan, bu yüzden bütün hayatı büyük bir yalan olan hayalete..." + }, + { + "id": 38960.0, + "title": "Ben Sarhoş Değilim Korkma", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 7.0, + "poem": "Söylenenlere inanma\nBen sarhoş değilim korkma diyorum\nBir mum gibi tek başına karanlıklarda yanma\nUzaklardan çıkıp geldi aç kapıları artık\nOdalara saklanma.\n\nBen sarhoş değilim, korkma, diyorum\nBeni böyle ağlatan yüreğimdeki gamdır.\nBaşım gögsüme düşmüşse, sallanıyorsam\nYorgunluğumdandır.\n\nBen sarhoş değilim, korkma, diyorum\nBir varmış, bir yokmuş gibiyim sanki.\nSuçluysam gel bağışla, utandır beni artık\nSensiz yapamıyorum inan ki.\n\nBen sarhoş değilim, korkma, diyorum\nDökemiyorsam eğer içimi bir bir\nKonuşamıyorsam, susuyorsam, gidemiyorsam\nSeni sevdiğim içindir.\n\nBen sarhoş değilim, korkma, diyorum\nBeni böyle yapayalnız bırakıp kaçma\nYa gel tut ellerimden geceye karşı\nYa hiç kapıları açma\nBeni böyle yapayalnız bırakıp kaçma\nBen sarhoş değilim, korkma, diyorum." + }, + { + "id": 57631.0, + "title": "Ağyâre Nigâh Etmediğin Nâz Sanırdım", + "poet": "Nef'i", + "rating": 7.0, + "poem": "Gazel\n\nAğyâre nigâh etmediğin nâz sanırdım\nÇok lutf imiş ol âşıka ben az sanırdım\n\nGamzen dili rüsvâ-yı cihân eyledi\nBillâh ben ol âfeti hem-râz sanırdım\n\nSeyr eylemesem âyînede aks-i cemâlin\nHüsn ile seni meh gibi mümtâz sanırdım\n\nMa'mûr idügin bilmez idim böyle harâbât\nMestâneleri hâne-ber-endâz sanırdım\n\nSihr etdiğini senden işitdim yine Nef'î\nYoksa sözünü hep senin i'câz sanırdım" + }, + { + "id": 522214.0, + "title": "Kemter Kuluyum", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Kemter kuluyum ALİ'nin ol şah-ı karemdir\nHASAN başımın tacı,HÜSEYN gözümde nemdir\nİmam ZEYNEL'ABA,BAKIR mihr-i hürremdir\n'Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed'\n\nİmam CAFER-İ SADIK gibi bir dahi arifan\nİmam MUSY-I KAZIM olmaya sultan\nCihan yüzünü görse değer o şah-ı Horasan\n'Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed'\n\nİmam MUHAMMED TAKİ gözlerime ayni ziyadır\nİmam NAKİ sayesi ol mürg-ü Hümadır\nİmam Hasen-ül Askeri derdimize ayni şifadır\n'Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed'\n\nMUHAMMED MEHDİ zuhur ede nihan kalmaya perde\nHavariçler geçse gerek tig-ü teberde\nSeyyit NESİMİ mehdin okur şam-u seherde\n'Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed'" + }, + { + "id": 5144.0, + "title": "Geçilmez", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez; \nEsten,dosttan,sevgiliden ayrılmadan geçilmez.\nİçeride bir has oda,yeri samur döşeli; \nBu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez.\nEti zehir,yağı zehir,balı zehir dünyada,\nButun fani lezzetlere darılmadan geçilmez.\nVarlık niçin,yokluk nasıl,yasamak ne,top yekun? \nAkli yele salıverip çıldırmadan geçilmez.\nKayalık boğazlarda yön arayan bir gemi; \nUsta kaptan kılavuza varılmadan geçilmez.\nNe okudun,ne öğrendin,ne bildinse berhava; \nYer çökmeden,gök iki sak yarılmadan geçilmez.\nGeçitlerin,kilitlerin yalnız Onda şifresi; \nİşte,işte o eteğe sarılmadan geçilmez!" + }, + { + "id": 5458.0, + "title": "Ağzımın Tadı", + "poet": "Oktay Rifat", + "rating": 7.0, + "poem": "Ağzımın tadı yoksa, hasta gibiysem,\nBoğazımda düğümleniyorsa lokma,\nBuluttan nem kapıyorsam, vara yoga\nAlınıyorsam, geçimsiz ve işkilli,\nYüzüm öfkeden karaya çalıyorsa,\nDenize bile iştahsız bakıyorsam,\nHep bu boyu devrilesi bozuk düzen,\nBu darağacı süratli toplum" + }, + { + "id": 179073.0, + "title": "Sevgi 2", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 7.0, + "poem": "Derler ki, çakal da, köstebek de\naslanın susuzluğunu giderdiği\naynı ırmaktan su içer.\n\nVe kartal ve akbaba gagalarını\naynı leşe daldırırlar,\nölünün huzurunda\nbarış içinde, beraberce.\n\nTanrısal eliyle arzularımı dizginleyen,\nve onura ve gurura olan açlığımı\nve susuzluğumu arttıran sevgi...\n\nİçimde güçlü ve değişmez olanın,\nzayıf benliğimi baştan çıkaran\nekmeği yemesine,\nşarabı içmesine\nizin verme\n\nVarsın aç kalayım, \nve yüreğim kavrulsun susuzluktan,\nve ölüp yok olayım; \nyeter ki senin doldurmadığın bir bardağa\nveya senin kutsamadığın bir kaseye uzanmasın elim.\n\n'Haberci' 1920" + }, + { + "id": 15212.0, + "title": "Sevgi Bayrak Olursa Evrene", + "poet": "Türkan İldeniz", + "rating": 6.0, + "poem": "Dağılıp belkileri aramak öyle\nSonuçta belki şenlik belki yenik\nİnsan olmak sorunu ilk\nBüyük acılar bileşkesinde.\n\nHep kurtarmak baş tutku\nDuyguları katı çarklardan\nKorkusuz yaşamak hançer ucu\nŞimdi yoluna ayna tutan.\n\nKurur savaşlar, haksızlıklar\nAltı Kıta yürür el ele\nKurur şüphesiz kötülükler kökünden\nSevgi bayrak olursa evrene.\n\nYaklaşır arsız ve çabuk\nÖlüm fırtınadır her an\nBelirgin ve kesin\nTek tek başlarda esecek olan.\n\nYürek özgür yaşamak ister\nKimselere yüksünmeden, kızmadan\nBuyurmaya açılan ağızlara bir tomurcuk\nBarış çocuklarından." + }, + { + "id": 57643.0, + "title": "Ney Kimi Her Dem Ki Bezm-i Vaslunı Yâd Eylerem", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Gazel\n\nNey kimi her dem ki bezm-i vaslunı yâd eylerem\nTâ nefes vardur kuru cismümde feryâd eylerem\n\nRûz-ı hicrândur sevin ey murg-ı rûhum kim bugün\nBu kafesden men seni elbette âzât eylerem\n\nVehm edüp tâ salmaya sen mâha mihrin hîç kim\nKime yetsem cevr ü zulmünden ana dâd eylerem\n\nKan yaşum kılmaz vefâ giryân gözüm isrâfına\nMunca kim her dem ciger kanından imdâd eylerem\n\nİncimen her nice kim ağyâr bî-dâd eylese\nYâr cevri içün gönül bî-dâda mu'tâd eylerem\n\nBilmişem bulman visâlin lîk bu ümmîd ile\nGâh gâh öz hâtır-ı nâ-şâdumı şâd eylerem\n\nLevh-i âlemden yudum eşk ile Mecnûn adını\nEy Fuzûlî men dahi âlemde bir ad eylerem" + }, + { + "id": 32418.0, + "title": "Ah Ahmet Abi", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Biz böyle olacak adam değildik Ahmet abi\nBu değildi hayattan beklediğimiz\nNe hayallerimiz vardı seninsle\nGel gör ki beş para etmedi ümitlerimiz\n\nYıldırımlar düştü güvendiğimiz dağlara\nHep boş çıktı sarıldığımız eller\nHep taş çıktı inandığımız kalpler\nKaç kez sırtından vuruldu hayallerimiz\nKaç kez yıkılıp kaldık köşe başlarında\nKaç kez delik deşik oldu yüreğimiz\nGörüyorsun ya Ahmet Abi\nGörüyorsun ya\nBozuk para gibi harcandı gençliğimiz.\n\nKimbilir nerede senin o liseli\nKimbilir nerede benim o üniversiteli\nBirimiz doktor olacaktık birimiz mühendis\nGel gör ki beş para etmedi ümitlerimiz\n\nOku adam ol derdin bana hatırlar mısn? \nOysa daha okumadan elimden aldılar kitaplarımı\nSayfa sayfa yırttılar umutlarımı...\nİşte bu yüzden hala ıpıslak bakışlarım\nİşte bu yüzden hala yumruk yumruk ellerim\nİşte bu yüzden hep böyle çatıktır kaşlarım\nAdam olamadımsa\nKendini adam sananlar utansın be Ahmet Abi! \nKendini adam sananlar utansın...\n\nBak bir türlü bitmedi hayat kavgamız\nHep başka bahara kaldı sevdamız\nKim vurduya gitti yarınlarımız\nYalan mı be Ahmet Abi? ..\nYalan mı be? ..\n\nSınırı olmayan bir dünya yok mu? \nKavgasız savaşsız bir hayat yok mu? \ninsanca yaşamak bu bize çok mu? \nKonuşsana be Ahmet Abi..\nKonuşsana be...\n\nElveda aşklara\nElveda yıllara\nBu nankör hayata\nYenildik be Ahmet Abi\nYenildik be...\n\nİnsanın insanı ezdiği bu yerde\nBak bir ömür harcadık\nVe harcandık be Ahmet Abi\nHarcandık be! ..\nAh Ahmet Abi ahh.." + }, + { + "id": 57940.0, + "title": "Ozanın Ölümü", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 7.0, + "poem": "Yatıyor.yüz hatları sert yastıkta\nsolgun ve yadsır gibi durmakta, \ndünya ve dünya üstüne tüm bilinen\nonun duyularından koparak\nilgisiz yıla tekrar çekildiğinden.\n\nBilmiyorlardı onu yaşarken görenler\nbütün bunlarla arasında nice birlik var; \nevet, bu derinlikler, bu çimenler\nve bu sular y ü z ü y d ü onun, bunlar.\n\nAh evet, onun yüzüydü bütün uzaklar da\nonu hala isteyen, onu hala arayan; \nmaskesiyse, ürküp can çekişen orda, \nnarin ve açık, yarılan beir meyve sanki\nhavada çürüyüp duran." + }, + { + "id": 39470.0, + "title": "Sultaniyegah Sirto", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 7.0, + "poem": "Hayatın merdivenleri \nyüksek ve dardı çoğu zaman\nKendinizi her salışınızda \nbiraz daha aşağı iner\nVe dibe hızla yaklaşırdınız\nİnmek çıkmaktan daha kolay olurdu\nTıpkı yaşlanmanın\ngenç kalmaktan kolay olduğu gibi\nBelki de hayat merdiven çıkmaktan\nve merdiven inmekten ibaretti\nBir yaşa kadar\nBüyük bir yaşam savaşıyla çıktığımız\nmerdivenler bir yaştan sonra iniş oluverir\nVe sizi ömrün bittiği yere yönlerdirirdi\n\nSon nefeste yanında olmak istediğimiz\nBelki ana belki evlat, belki de yardı\nDaha yapacağım çok şey vardı belki yarın\nAma her şey buraya kadardı\nVe ömür denilen şey deli gönüle dardı\nSeçme şansımız olsa seçerdik elbet\nÇünkü ölümün bile güzeli vardı." + }, + { + "id": 35572.0, + "title": "İsimsiz 4", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 6.0, + "poem": "...Beni yiğitler götürür\nKatlarına\nSevda ile varılan\nYiğitler ki, \nDilerini tükürmüş\nYiğitler ki, \nHâyaları burulan.\n\nYanyana, upuzun, \nBoylu boyuca\nTepeden tırnağa kan.\nYiğitler ki, \nHerbiri bir parça vatan.\nGözlerinde\nBir küfür kasırgası\nAna-avrat\nAh ulan..." + }, + { + "id": 2116045.0, + "title": "Bu Gece Bendeki Canıma", + "poet": "Hasret Gültekin", + "rating": 9.0, + "poem": "Bu gece\nben giderim resmim kalır,\nbelli ki bir hevesim kalır,\ngözüm arkada kalmaz,\n\nSeni göresim kalır..\nSesim kalmaz,\nsözüm kalmaz,\nyarım kalır bir öykücük,\nbozulmuş bir tılsım kalır.\nGüze ulaşır vakit\nkurur dallar,\nayaz kalır…\nGece çöker baykuş öter,\nyaşanmamış bir yaz kalır.\nSöner içimdeki yangın,\ndirenen kımıl, göğ ekinler,\naçar güneş,\nmevsim ilkbahara döner,\nyemyeşil bir tınaz kalır.\nAlacak renkler susar,\nortada tek “beyaz” kalır.\nÇürür düzen zulüm biter,\nkar altında gülüm biter,\nvakit ulaşır yolum biter,\nbir de yasak? adım? kalır.\nToplatılır yazılarım,\nyakılır dizelerim,\nkurutulur gözlerim,\ngeride genç ölüm kalır.\n\n1990" + }, + { + "id": 114225.0, + "title": "Severim Ben Seni Candan İçeri", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Severim ben seni candan içeri, \nYolum ötmez bu erkandan içeri.\n\nNereye bakar isem dopdolusun, \nSeni kanda koyam benden içeri! \n\nO bir dilberdürür yoktur nişanı\nNişan olur mu nişandan içeri.\n\nBeni benden sorman, bende değülüven, \nSuretim boş yürür dondan içeri.\n\nBeni benden alana ermez elim, \nKadem kim basa sultandan içeri.\n\nTecelliden nasib erdi kimine, \nKiminin maksudu bundan içeri.\n\nKime didar gönülden şule değse\nOnun şulesi var, günden içeri.\n\nSenin aşkın beni benden alıptır, \nNe şirin dert bu; dermandan içeri.\n\nŞeriat, tarikat yoldur varana, \nHakikat, marifet, andan içeri.\n\nSüleyman kuş dilin bilir dediler\nSüleyman var Süleyman'dan içeri.\n\nUnuttum, din-diyanet kaldı benden.\nBu ne mezhepdürür, dinden içeri.\n\nDinin terkedenin küfürdür işi, \nBu ne küfürdür, imandan içeri.\n\nGeçer iken, Yunus, şeş oldu dosta, \nKi kaldı kapıda andan içeri..." + }, + { + "id": 46390.0, + "title": "Saçların İsyan", + "poet": "Cafer Turaç", + "rating": 8.0, + "poem": "gün biterdi gözuçlarımda saçlarının şiddetine sokulurdum\ngözlerine karşılık vermeye gelirdim ardımda şehirler bırakarak\neline hangi çiçeği alsan suyun hükmü kırılırdı, duyardım\nhangi şekilde bıraksan da gövdeni uykusuz kalırdım.\nadını ağzımda köz tutar gibi tutardım, ölüm\nharfi harfine çınlardı akşamları alışırdım\nalışırdım köpüklerini bir türlü anlatamayacağım denize,\nhüzün ceketimin iç cebinde bir tütün yaprağı gibi\ndalardı yüreğime öyle hafif öyle derin, hayat\nyolculuklar sonrası sabun gibi azalırdı sanki, sen\n\ney bukleli saçlarında şairliğim ölen kız, kahrım\nseninle kuleleri gençliğim olan o kente gidilmez mi? \n\nartık gözkapaklarımda zorlanan gözyaşlarını\nanlatmayacağım sana\nanlatmayacağım artık ağzmla kardığım papatyanın\nher gün caddelerde üstüne basarak geçtiim ıssızlığımı\nbir şeylerin kayıp gitmesini ellerimin arasından, umulmaz bir şekilde\nsoluk soluğa duyuyorum gırtlağıma yüklenen bu şarkıyı,\nvenasıl horlanıp geçildikse ölü gülüşlerle yıllar boyu\nçocukken bir şarkısı söyler gibi ağlamanın sevinci\nağlamak istiyorum yeniden uçarı kitapları okuyarak\nellerime dikenler batsın istiyorum dizlerimin kanamasını\n\nyeniden ağlamak istiyorum sesimin bütün hazinelerine dokunarak\nve sonra dağların gerisinde duruyorum, rüzgarın savurduğu derin\nkalbimin görkemini bağırmak istiyorum şakıyan bir kuş gibi\nbenimle ölür müsün? sevgilim sevgilim.\n\n(Aralık 1982)" + }, + { + "id": 112127.0, + "title": "Yeryüzünün Paylaşılması", + "poet": "Friedrich Schiller", + "rating": 8.0, + "poem": "Zeus bir gün seslendi insanlara göklerden; \n'Dünyayı size verdim, alın mülkünüz olsun! \nBu sonsuz armağanı bölüşüverin hemen, \nAma kardeşçe yapın, herkes hakkını alsın! '\n\nEli ayağı tutan herkes geldi üşüştü, \nHarıl harıl işlere sarıldı genç, ihtiyar, \nEkin dolu tarlalar hep çiftçilere düştü, \nElde silah avcılar ormanlara daldılar.\n\nTüccar ambarlarını doldurdu tıka basa, \nAltın gibi şarabı rahipler seçti hemen, \nYolları tutan kral çıkararak bir yasa, \nDedi: 'Ben de onda bir alacağım her şeyden.'\n\nBu paylaşma bittikten çok sonra bir gün şair, \nUzak uzak ellerden gelip dünyaya vardı; \nYeryüzünde nimetler çoktan bitmişti bir bir, \nGördü ki, her nesnenin bir de sahibi vardı.\n\n'Herkese bol bol nimet dağıtırken ey ilah, \nUnuttun mu en sadık oğlunun hissesini? '\nDiye şikayet etti, haykırdı: 'eyvah eyvah'\nTahtına yüz sürerek, yükselterek sesini. \n\nTanrı dedi: 'Hayeller aleminde gezersen, \nBana söz söylemeye hakkın olmaz evladım! \nSen acaba neredeydin dünya paylaşılırken? '\nŞair dedi: 'O zaman ben senin yanındaydım.\n\nSeyrediyordu gözüm yüzünü hayran hayran, \nDuyuyordu kulağım göklerin ahengini, \nCoşup sarhoş olmuştum ışığınla o zaman, \nDünya nimetlerini kaçırdım, affet beni! '\n\nZeus dedi: 'Ne yapsak, bu dünyayı verdim ben, \nBenim malım değildir şehirler kırlar artık; \nAma gökte benimle yaşamak ister isen, \nHer gelişte cennetin kapısı sana açık.'" + }, + { + "id": 20140.0, + "title": "Turan Emeksiz", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir yürüyüş eylediler sabahtan\nIlgıt ılgıt kan gider loy loy! \nDayan dizlerim dayan! \nAğla gözlerim ağla! \nNamlu puşt olmuş, atayağı puşt.\nYine düşman elindeydi vatan\n\nBir oğul çıktı Malatya'dan:\nAnası Yılmaz çağırırdı\nHaram süt emmemişti anadan.\nVe Beyazıt derler bir büyük alan\n\nDüşman sarmıştı sağı solu\nDüşman çok, cephane yoktu.\nYetişmemişti daha Cemal Paşa kolu\nAmandı el aman! \n\nTank paletleriydi alanda dönen\nKusan namlularda, kalleş ölümcül\nVe vuran ve kıran ve haykıran\nMalatyalı şöyle baktı bir\nAna baba günüydü herhal\nHer yönde toz duman! \n\nVay anam vay! \nBu belalı başınan\nKime ne diyem\nKime ne diyem\nNerelere gidem\nYa derdime derman\nYa katlime ferman! \n\nBaşı daralınca Yılmaz'ın\nBaktı atacak taşı yoktu\nBaktı eli durmuş, ayağı durmuştu\nVurulmuştu.\nÇıkardı yüreğini kan içinde\nÇarptı kötünün kafasına\nHay bu nasıl devran? \n\n28\nNisandı\nYavri\nHey! \nHam\nMeyveyi\nKopardılar\nDalından.\n\n(Mayıs 1960)" + }, + { + "id": 38975.0, + "title": "Dokunma Yanarsın", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Çocukluğum çıraklıkta geçti, kir-pas içinde\nGençliğim korsan yürüyüşlerde, mitinglerde\nHapse erken düştüm.. copla erken tanıştım\nKüçük voltalardan bıktım, usandım\nŞimdi uçsuz bucaksız ovalarda\nAdımlarımı saymadan, geriye dönüp bakmadan\nUsanmadan, bıkmadan\nDeli taylar gibi koşmak istiyorum! \nVe görüyorsunki aşkı beceremiyorum\nBeni kendi halime bırak yavrucuğum\nBen yolumu nasıl olsa bulurum...\n\nUpuzun çayırlarda yalınayak koşmak istiyorum\nSaçlarım rüzgara konuk..yüzüm dağlara dönük\nGöğsümün çeperini ölümle sınayan esaret\nVe yüreğimi yararcasına zorlayan cesaret\nKıyasıya vuruşsun istiyorum! \nKoşmak.. koşmak istiyorum sevgilim\nDönemezsem affet..\n\nFirari gecelerin uzmanı olmuşum\nBütün istasyonlarda afişim durur\nBeni bir çocuk bile bulur! \nDokunma bana çıldırırsın\nDokunma bana sende ellerin tutuşur! \n\nKoşmak istiyorum\nEksozların, molozların, yağmaların kıyısından\nOnca insafsızlıkların, onca haksızlıkların\nManzarasızlıkların, parasızlıkların\nAllahsızlıkların kıyısından\nKimseye ve hiçbirşeye değmeden\nCiğerlerimi yok edercesine koşmak istiyorum! \n\nKoşmak istiyorum\nŞiirimin ve yumruğumun namusuyla\nKavgaya karışmadan, tutuklanmadan ve küfür etmeden\nKafamı kırarcasına koşmak istiyorum! \n\nAvucunu son bir defa, ağlamadan tutmak istiyorum \nGözlerim yüzüne küskün, sazım sevgine suskun.. \nSaati ayrılığa krmuşum olmaz teslimiyet \nziyan aklımı senle bozmuşum, içerim felaket! . \nKurşunlara geleyim istiyorum \nÖlmek..ölmek istiyorum sevgilim \nSağ kalırsam affet\n\nFirari acıların uzmanı olmuşum\nBütün telsizlerde adım okunur\nBeni bir korkak bile vurur! .\nDokunma bana fişlenirsin\nDokunma bana, sende yanarsın" + }, + { + "id": 2126751.0, + "title": "Bir Karanlık Masalı", + "poet": "Ali Püsküllüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Güneş yok,\ngökyüzü tozuyor biraz, bu sabah\nve işte şu saatte yağmur\nsaçlardan süzülüyor.\n\nEl, görünen bir sevgiyle tutuyor bir eli\nve diyor ki, İsa \nkendi çarmıhını sırtında taşıyan, marangoz muydu, \nyoksa bir marangozun oğlu mu? \n\nZamanın başladığı günlere kadar gitsem, yaşamak\nyine de çok kısa, diyor; \nve körüm ben, karanlıktan korkan\nağzının yarısıyla gülen bir kuşum.\n\nVe gülüyor ağzının yarısıyla." + }, + { + "id": 16052.0, + "title": "Yürek", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir yürekki yanmaz yürek denir mi ona\nSevmek haram yüreğinde ateş olmayana \nBir gününü sevgisiz geçirdinse yazık\nEn boş geçen günün o gündür inan bana" + }, + { + "id": 20195.0, + "title": "Seni Sevdim", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 8.0, + "poem": "Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim\n'Uyandım bir sabah' gibi değil, öyle değil\nNasıl yürür özsu dal uçlarına\nVe günışığı sislerden düşsel ovalara\n\nSusuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim\nMevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü\nYitik ceren arayı arayı anasını buldu\nAdın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek\nSoludum, üfledim,yaprak pırpırlandı Ağustos dindi\nSeni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi\n\nSeni sevdim, küçük yuvarlak adamlar\nVe onların yoğun boyunlu kadınları\nDüz gitmeden önce ülkeyi bir baştan bir başa\nYalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce\nKöprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde\nDışa açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce\nNehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz\nSenet senet satılmadan önce\nŞirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp\nTanrı parsellenip kapatılmadan önce\nSeni sevdim. Artık tek mümkünüm sensin" + }, + { + "id": 21712.0, + "title": "Rüstemo", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 6.0, + "poem": " Modan yaylasına eşkin almadan\n Maktela üzerinde sağımız\n Karbeyaz Çermik Dağları\n Solumuz kan kırmızısı Fırat'tır\n Dört mevsim yeşildir orman\n Ve toprak çetin\n Baharları aşiretler iner Dersim üstünden \n Sürü otlatır.\n Odunda\n Kömürde\n Pamukta\n Gönlü bir akarsu gibi alıp götüren\n Irzdan ve ekmekten yana\n Bir kara sevdadır\n Yeşil murattır\n Ve bundan ötürü tutmuş dağları\n Ve almış yürümüş sulardan öte\n Kıl çadırlarda maceramız\n Yasak bundan böyle zulüm;\n Ve öşür\n Ve haraç\n Ve angarya\n Ve katil\n Ve şirkat\n Ve talan\n Ve küfür kıza kısrağa\n Yasaktır, emreder Dağlar Paşası\n Elinde, affetmez Fransız üçlüsü...\n\n Gayrı malumunuz olsun halım\n Hayrola encam\n Malum ola\n Ayan beyan\n Dosta ve düşmana serencam\n\n Önce şeyhulislam fetva buyurur\n Katlim dört mezhepte vacip görülür\n Sonra saray ferman eyler\n Ve kaltak vurulur ordugahlarda\n Dar vakit yetiştin tatar ağası\n Bir elimde kana batmış hamaylim\n Bir elim derman eyler\n Dostooo\n Buncasına kavga demezem\n Kızanlar idman eyler\n Hele sarılmasın dört bir yanımız\n Tamam cümle dağlar mevzi almıştır\n Ve yatmış pusuya patikalar\n\n Salavat getirir dağ dağ taburlar\n Narlı bahçe üzre kanlı bir akşam\n Gelen elçi değil\n Azrail olsun\n Anam avradım olsun kaçarsam." + }, + { + "id": 247.0, + "title": "Hasretinden Prangalar Eskittim", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 8.0, + "poem": "Seni, anlatabilmek seni.\nİyi çocuklara, kahramanlara,\nSeni, anlatabilmek seni,\nNamussuza, haldan bilmez,\nKahpe yalana.\n\nArd-arda kaç zemheri,\nKurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.\nDışarda gürül-gürül akan bir dünya...\nBir ben uyumadım,\nKaç leylim bahar,\nHasretinden prangalar eskittim.\nSaçlarına kan gülleri takayım,\nBir o yana,\nBir bu yana...\n\nSeni bağırabilsem seni,\nDipsiz kuyulara,\nAkan yıldıza.\nBir kibrit çöpüne varana,\nOkyanusun en ıssız dalgasına\nDüşmüş bir kibrit çöpüne.\n\nYitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,\nYitirmiş öpücükleri,\nPayı yok, apansız inen akşamdan,\nBir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,\nSeni, anlatabilsem seni...\nYokluğun, cehennemin öbür adıdır\nÜşüyorum, kapama gözlerini..." + }, + { + "id": 16131.0, + "title": "Biliyorum Sana Giden Yollar Kapalı", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 9.0, + "poem": "Biliyorum sana giden yollar kapalı\nÜstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni\n\nNe kadar yakından ve arada uçurum; \nİnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi\n\nUyandım uyandım, hep seni düşündüm\nYalnız seni, yalnız senin gözlerini\n\nSen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım\nBen artık adam olmam bu derde düşeli\n\nŞimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya\nYoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki\n\nAnımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi\nVe içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği\n\nKaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; \nHangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki\n\nTek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor\nNasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini\n\nÇocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; \nBağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri\n\nRastlaşmamak için elimden geleni yaparım\nBu böyle pek de kolay değil gerçi…\n\nAlışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; \nBunun verdiği mutluluk da az değil ki\n\nÇıkar giderim bu kentten daha olmazsa,\nSensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki\n\nİnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,\nSon isteğimi de söyleyebilirim şimdi:\n\nBir geceyarısı yazıyorum bu mektubu\nYalvarırım onu okuma çarşamba günleri" + }, + { + "id": 38637.0, + "title": "Nuhun Kızı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Uzun sulardan tirenler aklkıyor\nIslak bir istasyona iniyorum akşamları\nAdım başında bir gaz`te ölüsü\nBozuk bir şemsiye gibi kapanıyor gün\nVe bir kapı açılıyor\nSenin iki kanatlı kapın\n\nNe benim yalanlarım ne de bu haftalarca yağmur\nKimseler yıkayamaz ellerinin beyazlığını" + }, + { + "id": 32389.0, + "title": "Hatırlar Mısın?", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Seninle zamanların en ölmezini yaşamıştık\nEn büyük çemberini çizmiştik mutluluğun\nEn geniş açılarına aşkı taşımıştık beraberce\nHatırlar mısın? \n\nYağmurlar yağdırmıştık en kurak mevsimlerde\nBoy boy umutlar yeşertmiştik içimizde\nO ne özlemlerdi gizlediğimiz\nHatırlar mısın? \n\nBir şarkımız vardı ki en içlisiydi şarkıların\nŞiirlerim vardı sana okurdum mısra mısra\nVe sonra göz göze gelirdik uzun uzun\nHatırlar mısın? \n\nSen bensiz ben sensiz az mı ağladık\nAz mı kaçtık gölgesinden ayrılığım? \nTanrıya kaç geceler avuç açtık\nHatırlar mısın? \n\nVe neden sonra sarardı yaprakları mutluluğun\nVe neden bir bir kuruttuk umutları, özlemleri? \nOysa bir ağaçtık dal dal çiçek açan, meyve veren\nHatırlar mısın? \n\nÖyle ya bir kara tren ayırmaya yetti bizi\nBir mendil bile sallayamadım ardından\nÖylece yalnız, öylece sensiz kaldım\nHatırlar mısın? \n\nŞimdi boş vagonlarda arıyorum seni\nAnıları yaşıyorum yeni baştan\nElimde değil seni hatırlıyorum\nbilmem ki sen de beni\nHatırlar mısın?" + }, + { + "id": 14267.0, + "title": "Karda İzler", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün\nBir uçurum kıyısında vursunlar beni ki dünya\nUğuldayıp duran bir uçurum değil miydi zaten\n\nKarda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün\n\nAdımı yazıyorum kar üstüne ve ıslığını çığlık\nGibi incelterek yetişiyor ardımdaki tipi bana\nSiliyor adımı bir dal kırarak çam ormanından\n\nGeçmişim kar sessizliğiyle özetleniyor artık\nAnılarım buz tutmuştur aşklarım kar yangını\nÖmrüm parmak uçlarımda eriyen bir kar tanesi\n\nKarda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün\n\nKar yağıyorken milyon bekerel hüzün yağıyordur\nDerim ki kar ve hüzün bir aşkın seyir defteridir\nYolculuklar ve ayrılıklarla anlatılabilir ancak\n\nKarda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün\nBir uçurum kıyısında vursunlar beni, vursunlar\nBir kahkahayla çekip giderim karlı ovalardan\n\nŞairler vurulmalıdır, hayat yakışmıyor onlara" + }, + { + "id": 17724.0, + "title": "Dostlar, Gün Bugün!", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Toy, düğün kumaş oldu, ölçüldü biçildi.\nToy, düğün elbise oldu uzun boya.\nToylar, düğünler tam bizim için,\ntoyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya.\n\nŞekere eş oldu dudu kuşu,\nzühre eş oldu aya.\nToylar, düğünler tam bizim için,\ntoyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya.\n\nBugün hayat öylesine rahat.\nBugün yürekler öylesine ferah.\nBugün insanlar öylesine kardeş.\nToylar, düğünler tam bizim için,\ntoyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya.\n\nEy şehrimizi aydınlatan sultan,\ngüvey oluyorsun bir güzele bu gece.\nNe de güzel yürüyorsun mahallemizde salına salına,\nne de güzel akıyorsun deremize çağlaya çağlaya,\ney bizi unutmayan, bizi arayan dost,\ney bizim suyumuz, ırmağımız.\nToylar, düğünler tam bizim için,\ntoyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya.\n\nDostlarım, gün bugün,\noynayın, raksedin, dönün.\nBir bölük halk deniz gibi köpürüyor,\nbir bölük halk dalga dalga secdede.\nBir bölük halk kılıç gibi savaşıyor,\nbir bölük halk kanımızı içmede.\nİşte girdi gerdeğe nergisle gül,\nişte astım davulumu boynuma.\n\nToylar, düğünler tam bizim için,\ntoyumuz, düğünümüz kutlu olsun dünyaya." + }, + { + "id": 2094269.0, + "title": "Ayna", + "poet": "Sylvia Plath", + "rating": 7.0, + "poem": "Gümüşüm ve aynen. Yok önyargılarım.\nNe görürsem ben, yutarım aniden.\nTam olduğu gibi, sevgiyle ve nefretle puslanmamış\nZalim değilim ben, doğrusözlü yalnız —\nKüçük tanrının gözü, dort-köşeli.\nÇoğu zaman zıt duvarda düşünceye dalarım.\nO pembedir, çillerle. Ona o kadar uzun süre baktım\nSanırım bir parçasıdır kalbimin. Fakat o titreşir.\nYüzler ve karanlık ayırır bizi yeniden ve yeniden.\n\nŞimdi bir gölüm ben. Bir kadın eğilir üzerime.\nErişebilecek yerlerimi araştırarak o gerçekten nedir diye.\nSonra o yalancılara döner o kadın, mumlara ya da aya.\nArkasını görürüm onun, ve onu içtenlikle yansıtırım\nO bana gözyaşlarıyla ve ellerden bir koşuşmayla karşılık verir.\nBen önemliyim ona. O gelir ve gider.\nOnun yüzüdür her sabah karanlığın yerine geçen.\nİçimde genç bir kızı boğdu o benim. ve içimde yaşlı bir kadın\nYükselir ona doğru, berbat bir balık gibi, günbe gün." + }, + { + "id": 35570.0, + "title": "İsimsiz 3", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 6.0, + "poem": "Ve güneş yasak\nDuvarlar vardır\nVe korkunçtur yalnızlığı ranzaların\nSen yatağında yanüstü düşmüşsün\nDudaklarında dost cıgaran\nKaysılar belki bu gece çiçek açacaktır\nÇalmış kışlaların yat boruları\nKalmışsın en güzel kavgaların haricinde\nKalbin, Zonguldak'ta çökmüş bir kuyu\nKafan, sokak çarpışmasıdır Çin'de" + }, + { + "id": 50700.0, + "title": "Nöbet Değişimi", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "istediğim yağmur hazır mı bakalım\nyerlerine konuldu mu soğuk katiller\nkaranlığı ya gevşek dokudularsa\nöldürüleceğimden emin olmalıyım\n\nşimşekler gecikti herhalde unutulmuş\nacı yeşil keseceklerdi birden yolumu\nhani viraj ıslıklarıyla hain otomobiller\nsarı sarı göz kırpan trafik ışığı\n\nyeryüzünde çok fazla bir yalnızlığım\nbaşka yalnızlıklara hak tanımayan\nbiliyorum kuralları bozduğumu\nyerimi uysal birine bırakmalıyım" + }, + { + "id": 48076.0, + "title": "Berceste 2", + "poet": "Nedim", + "rating": 7.0, + "poem": "Bakıp o şûh ile nâz û niyâza meşk ederiz\nGülün tebessümüne bülbülün terânesine\n\nBir şeker hândeyle bezm-i şevkâ câm ettin beni\nNîm sun peymâneyi sâkî tamam ettin beni\n\nAyağın sakınarak basma aman sultânım\nDökülen mey kırılan şişe-î rîndân olsun\n\nYetmez mi sana bister ü bâlin kucağım\nSerd oldu hava çıkma koyundan kuzucağım\n\nPek istedi efendimi iydin üçüncü gün\nLütfeyle gel Nedimi'ne kurbânın olduğum\n\nBen dedikçe böyle kim kıldı Nedîm'i nâ-tüvân\nGösterir engüşt ile meclisdeki minâ seni\n\nLeblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden\nLâlin öpdürtmek bu haletle mûhal olmuş sana\n\nYok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedim\nBir perî-sûret görünmüş bir hayal olmuş sana\n\nDüşmen ne denlü sahd ise de şâd ol ey Nedim\nSeng üzre gösterir zer-î kâmil ayarını\n\nEy Nedim ey bülbül-ü şeydâ niçin böyle hâmûşsun\nSende evvel çok nevâlar güft ü gûlar var idi" + }, + { + "id": 68861.0, + "title": "Koçero - Vatan Şiiri", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 9.0, + "poem": "keklik serer palazını tenha kayalıklara\n uçurur korkusunu\nkara diken savurur tohumunu\n kurtulur korkusundan\norda bir dağ\norda bir taş\n bir pınar\ndağ ardında\ntaş ardında\npınarlı bir kara mavzer\n bıyıkları kartallıda\n başı yağlıklı\n durur dimdik\n bakar dimdik\n bakar barışlı\n bir güvercin pır pır eder ucunda namlusunun\n 'tutam yar elinden tutam\n çıkam dağlara dağlara! '\n koçero hep\n durur orda\n dağlarda\n\nben türkçe anlatamam\no Kürtçe anlatamaz\n Farsça çıkmaz doruklara\nkoçero hep\n durur orda\n dağlarda\n\ney elleri mis kokulu sabunlarla kurtulan beyler\nşimdi siz\n içebilir misiniz kendi sıcak kanınızı altun taslarda\n geçirebilir misiniz şu yağlı ipi\n kendi güzel ellerinizle\n o güzel boynunuza\nve şakıyormuşçasına kafeste kanaryanız\nbakıp bakıp zindanlı akşamlara\n yudumlayabilir misiniz soğutulmuş içkinizi? \n\ndolaşıyor akşam yelinin büyücü parmakları\n Çankaya’nın genç irisi kavaklarının gümüşlü yapraklarında\nönce yaprak\nsonra dal\nsonra dallar ipil ipil\nküme küme kavakları Çankaya sırtlarının\n çalar gibi bir gizli piyanoda\n sonsuzluğun şarkısını\nve saksıda soluk alan belki de bir camgüzeli\n bir fesleğen\n bir kaktüs\n tutuşurken ormanlar oylum oylum\n savrulurken kül ve kerpiç\n rüzgarda! \ney elleri mis kokulu sabunlarla kurtulan beyler\nalmış kanlı gömleğini nere gider bu türkü\nsarınmış kıl şalvara\n nerden gelir bu ağıt? \n\nyığdım kitapları dağ dağ\n çağırdım nemrutu karanlığıma\nbir kucak yeşil yoncayla geldi nemrut\n öptü ıslak gözlerini aç öküzümün\n\ngocunmayın güzel beyler\n hanımlar\nalınıp incinmeyin\nsilah silah çatmayın o güzel kaşlarınızı\n imdatlara saldırmayın\n basmayın düğmelere\n yürekleri hoplatmayın\n güzel beyler\n hanımlar\nzor ve çetin bir ağıttır koçero\nbir gelin ağlar onu\n ben ağlayamam\nbıyıkları çengel çengel\n bir kardaş ağlar\nacılı bir bacı ağlar\nbağrı yanık bir ana\n ben ağlıyamam! \nince bir ay batar gider karadağın ardında\ndolanır kerpiç damı ince bir rüzgar\nirkiltir bir gece kuşu\n osmanlı karakollarının duvarlarını\nbir elinde kanlı mendil\nbir elinde kara mavzer\nkimse bilmez nerde nasıl\n taptaze bir\n sımsıcak bir\n gencecik bir ölüdür o\n bir selamdır sımsıcak\n varamamış dostuna\n varamamış koçero\n'leb-i derya' şu saltanat\nşu konaklar şu saraylar şu köşkler\nbu bereket bu bolluk\n bu çılgınca hovardalık\ngocunmayın güzel beyler\n hanımlar\n alınıp incinmeyin! \nkırk bin köyden birer kişi\n göçüyor kırk bin kişi\nkırk bin köyden onar kişi\n göçüyor yarım milyon\nya ellişer yüzer kişi? \ngöçüyor milyon milyon\n vatanda vatan\n güzel beyler\n hanımlar\nkusuyor bütün köyler insanlarını\nkusuyor kasabalar\nbaştanbaşa bütün ülke\n kusuyor insanını! \nbu eziklik\nbu hırçınlık\n güzel beyler\n hanımlar\n bu sınırsız tedirginlik\n acaba nerede biter? \n nasıl başlar acaba\n şenlikli günleri bu toprakların? \n\nbulacak bir gün elbet\n yatağını bu nehir\ndurulup dinginleşecek\n birgün elbet bu nehir\nve çocuklar oynaşacak mutlu çocuklar\n anacan sularında bu mutlu nehrin! \n\nkoçero bir dağ çekirgesinin gecede irkilmesidir\nbir belirsiz karanlıktan\n bir belirsiz karanlığa\n irkilip uçmasıdır\n bir dağ çekirgesinin\nbir kurdun kaçmasıdır kendi karaltısından\nyamaçtan bir taşın yuvarlanması\nbir pınarın durup durup akması\nbir çift gözün karanlığa bakması\nşimşeklerin uzak uzak çakmasıdır dağlarda\n bir mavzerin yanlışlıkla patlamasıdır\nbir geyiktir koçero\nsekerken taştan taşa kırılmış bilekleri\n tırnakları kekik nane ve menekşe kokulu\n tırnakları rüzgarlı\n suçsuz bir geyik\navcılar yakalarsa mezedir eti\n köpekler kovalarsa diş kirasıdır\nbir okul piyesidir koçero\n açış konuşmalıdır ve halaylı türkülüdür\n müsamere derler adına oralarda\n kaymakamlı savcılı ve çavuşludur\n biletlidir ve yoksullar yararınadır\n festivaldir sosyetede\n modada son buluşlar\n en taze ilişkiler\n gürültülü boşanmalar\n gürültülü birleşmeler\nhele bir de balesi ve operası\n'ey vatan' aryası bir de\n saygıdeğer prensesin saygıdeğer oynaşının\nardından telli sazlar\nardından yaylı sazlar\nardından vurmalılar\nçekmeliler ve üfürmeliler\nardından 'kuğu gölü' ardından 'fındık kıran'\nhemencecik candarmalar\n ve ardından 'haydutlar'ı siller'in\n köroğlu'nun narası: \n 'yine de hey hey! '\nve ardından\n çocukları gülmekten kırıp geçiren\n çağdaş banka reklamları! \ncandarmalar geçirince kelepçeyi zinciri\n bileklerine karıncanın\npoz verince bir fukara karınca\n en komprador basın aynalarına\n aşka gelir kompütürler\n aşka gelir telefonlar telsizler\n ve doyum noktasına\n sosyete ninni! \no zaman işte çelenk\no zaman işte tören\nalkış\n bando\n ve rap rap\ndonanır bayraklarla bankalar sigortalar\n ve uygunsuz işyerleri bilcümle\nve kadehler\n kadehler ki ses verir yıldızlardan! \n\ngocunmayın güzel beyler\n hanımlar\n alınıp incinmeyin! \nkoçero bir oyundur\n yazılır\n yazılır\n bitmez\nkoçero bir oyundur\n oynanır\n oynanır\n bitmez\nvurur onu jandarma\nvurur onu candarma\ndurmadan vurur\n ama o bitmez\n o hep durur öyle orda\n bıyıkları kartallıda\n göğsü çapraz fişeklikli\n gözleri beş yaşında\n kolları nuh nebi'den\n bir elinde kanlı mendil\n bir elinde kara mavzer\n pır pır eder bir güvercin\n ucunda namlusunun\n o hep öyle durur orda\n taş ardında\n rüzgarda! \n\nmuhtara sorarsanız\n bizim serseri veli\nmarabaya sorarsanız\n işini bilmemiş deli\nköylüye sorarsanız\n ekmeksiz garibin teki\nçocuklara sorarsanız\n yüce dağlar aslanı aslan koçero\nkimsesize sorarsanız\n hükümet bilir onu\ncandarmaya sorarsanız\n devletin dağlarda silah çatması\nvurguncuya sorarsanız\n yol kesici yağmacı\nsoyguncuya sorarsanız\n devletin acizliği\nsağcıya sorarsanız\n siktiret pezevengi\nsolcuya sorarsanız\n 'ferman padişahın dağlar bizimdir'\nİstanbullu inanır ki\n boğazda kaşalottur\nAnkaralı sanır ki\n temele dinamittir\nİzmirlinin düşlerinde\n şaşkın köpek balığı\nAntalyalı her gece\n gergedan görür düşünde\nErzurum’da kol başıdır\nErzincan’da deli daysak\npir sultan yoldaşıdır Sivas’ta\n bir 'kılıcı kanlı' Van’da\n Mardin’de bir\n gözü kanlı kaçakçı\nah koçero\nvah koçero\nkoçero eyvah! \n\ngocunmayın güzel beyler\n hanımlar\n alınıp incinmeyin! \npatron gazetelerinde yüksek tirajdır koçero\nhükümet programlarında bir 'nakl-i yekun'\nkapitalist dış basında nobel'lik bir roman\npolitik sürtüşmelerde bir yılan hikayesi\ndiplomata sorarsanız\n turistik bir serüven\nkaymakama sorarsanız\n 'ahval-i adiye'den\nsosyeteye sorarsanız\n eğlenceli bir briç\nsorarsanız bezirgan filimciye\n gişelik bir senaryo\nsorarsanız bürokrata\nAtatürk’ün gardrobuna\n tükürmüş biri\nhümaniste sorarsanız\n Fransızca bilmeyen\n montenyi'den anlamayan\n mitologya tragedya\n hümanizma helenizma\n hiçbirinden çakmayan\n bir yörüktür koçero! \n ne anlar rönesanstan\n ne anlar restorasyondan? \n bir bazlama\n bir uçkur\n üç telli bir zımbırtıdır koçero! \n sanki sırası mıydı dağlara tırmanmanın\n demokratik tragedyayı uçuklatmanın\n sanki sırası mıydı! \n\nmüfrezeler yürümüş dağ dağ\n ve dere dere\n kesmiş geçitleri korkunun silahları\nbir tükenmez sermayedir koçero\n haksız yönetimlere! \ngocunmayın güzel beyler\n hanımlar\n alınıp incinmeyin\nsilah silah çatmayın o güzel kaşlarınızı\n koşturmayın şifreleri\n telefonları\n basar gibi tuz yarama\n basmayın düğmelere\n yürekleri hoplatmayın\n güzel beyler\n hanımlar\nparalar girsin diyedir kalantor kasalara\ntoprak sömürülsün diyedir orta çağlarda\nışıksız kalsın diyedir bir koca ülke\nkaranlıkta boğazlaşsın diyedir güzel yüzlü insanlar\nfabrikalar işçi yesin para kussun diyedir\nkıyılar yağmalansın ormanlar çiftlikleşsin\nbankalar yağ bağlasın tekeller et bağlasın\nholdingler palazlansın ortaklıklar göbeklensin\nbu rüzgar böyle essin\n bu değirmen böyle dönsün\n bu çuvallar böyle dolsun diyedir\n koçero'nun dağlarda medetsiz yalnızlığı! \ngocunmayın güzel beyler\n hanımlar\n alınıp incinmeyin\nyeni değil bu hikaye\n bu oyun eski oyun! \nah koçero\nvah koçero\nkoçero eyvah! \n\nbir akşam birdenbire bir can çıkar dağlara\nbin kardaş bin acı bin ana\nbin kerpiç bin harman bin açlık\nbin yenge bin emmi bin dayı\nbin zulüm bin acı ve bin karanlık\n bir akşam birdenbire çıkar dağlara\nbıyıkları terlememiş bin çocuk\nbin aşık bin deli bin meczup\nbin ekmeksiz bin işsiz bin suçsuz\nkıl şalvar kurtlu çarık\nnaldöken mazı kıran derviş çatlatan\nitburnu koyak gülü ahlat çalısı\n bir akşam birdenbire çıkar dağlara\nçökelekler yoğurtlar arpa bazlamaları\nyalnayaklar gömleksizler dayanaksızlar\nmunzur'lar çilo'lar palandöken'ler\ndersim'ler tunceli'ler bingöl'ler\ntunceli'de mercan'lar ağrı bereketleri\ntahtalı'lar toroslar ve binboğa'lar\n bir akşam birdenbire çıkar dağlara\n\nturistik bir gösteridir dağlara çıkmak\n örneğin ağrı'lara\n alpler'e sübhan'lara ant'lara\n himalaya dağlarına derin asya'nın\n klimancaro'nun tropik karlarına\nturistik bir gösteridir dağlara çıkmak! \ngel gör ki böyle yazmıyor bizim burda kitaplar\n turistik diye göstermiyor dağları\n turist diye vermiyor dağlara çıkanları\nbir sürekli çıplaklıktır koçero\n bir sürekli açlıktır\nbir sürekli haksızlıktır koçero\n bir sürekli itilmişlik\nkoçero bir vazgeçiştir\n koçero bir ilgisizlik\nbin yıllık yoldan gelir\n üstü başı kan içinde\n yorgun bir dilekçedir\n bir arzuhal koçero\nbir tanrı selamıdır\n alınıp verilmemiş\ngörülmemiş bir hacettir koçero\n çiğnenilip geçilmiş\n ve sorulmamış\nupuzun bir eyvahtır\nupuzun bir pişmanlık\nbir ünlemdir koçero\n sığmaz okul kitaplarına\nerzurum yaylasından\n erzincan çukuruna\nve tecer dağlarından\n harran cenderesine\nbir uzun masaldır ki koçero\n dağların dağlara yaslandığı yerde anlatılır\n geçitlerin geçitlere küstüğü oyaklarda\nbenek benek anlatılır\nnakış nakış anlatılır\nbıçak bıçak\nkurşun kurşun\n ve türkü türkü! \ngöğsü çapraz fişeklikli\nbıyıkları kan içinde bir kara mavzerdir koçero\n yatar türkülerde upuzun\n ağıtlarda fidan fidan\n koçero\nbildirir hal-u ahvalini dört mevsim tanrısına\nbildirir divanına\n şaşırtılmaz adaletin: \n 'arkam sensin\n kalam sensin\n dağlar hey! '\ngocunmayın güzel beyler\n hanımlar\n alınıp incinmeyin! \nkoçero bir vatandır\n yaşanılır boydan boya\nkoçero bir vatansızlık\nbir dağlaşmış yalnızlıktır koçero\n mavzerleşmiş bir haksızlık\n yanıtsız bir dilekçe! \nben Türkçe anlatamam\no Kürtçe anlatamaz\n Farsça çıkmaz doruklara! \ngocunmayın güzel beyler\n hanımlar\nkan bulaşır ellerime\n ben anlatamam!" + }, + { + "id": 2141755.0, + "title": "Canlar Canını Buldum", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 10.0, + "poem": "Canlar canını buldum bu canım yağma olsun\nAssı ziyandan geçdim dükkanım yağma olsun\n\nBen benliğimden geçdim gözüm hicabın açdım\nDost vaslına ulaşdım gümanım yağma olsun\n\nBenden benliğim gitdi hep mülkümü dost tutdu\nLa-mekan kavmi oldum mekanım yağma olsun\n\nİkilikden usandım aşk donunu donandım\nDerdi hanına kandım dermanım yağma olsun\n\nVarlık çün sefer kıldı ondan dost bize geldi\nViran gönül nur doldu cihanım yağma olsun\n\nGeçdim bitmez sağınçdan usandım yaz-u kışdan\nBostanlar başın buldum bostanım yağma olsun\n\nTaalluktan üzüştüm ol dostdan yana uçtum\nAşk divanına düştüm divanım yağma olsun\n\nYunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin\nBallar balını buldum kovanım yağma olsun" + }, + { + "id": 14900.0, + "title": "Bir Yerden Sonra", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "Birbiri ardına geliyorsa mutsuzluklar\nKeskin bir bıçak gibi saplanıyorsa acılar\nKöşebaşlarını tutmuşsa umutsuzluklar\nVe uçurumlarda yankılanıyorsa aşkın son çığlıkları\nAyrılık güzeldir...\n\nEn kalabalık yerlerde büyüyorsa kimsesizliğin\nBinlerce kahkaya karışıyorsa gözyaşların \nSon çiviyi çakıyorsan yorgun sabrına\nDaha kirpiklerinde can veriyorsa hayallerin\nVe dilinin ucundaysa en çılgın küfürler\nYalnızlık güzeldir...\n\nGüvendiğin yüreklere karlar yağmışsa\nBuz tutmuşsa o sımsıcak bakışlar\nSen yangınlar içinde üşüyorsan\nVe bir zavallılıksa artık o çok sevmek\nBöyle bir dünyaya tükürmek\nVe ölmek güzeldir..." + }, + { + "id": 55004.0, + "title": "Kırk Yılda Bir Gibisin / Onu Hatırlamaya Mecbur Olduğumu Biliyor", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Dün, beni derin duygularla sevdiğini söyleyen bir kadına karşı, kabuğuna gizlenen, korkak, hatta ruhsuz biri gibi davrandım... Hatta tedirginliğimi, korkaklığımı bana hissettirdiği için öfke bile duydum ona... Sebebi belliydi: Bu kabuğuna gizlenen, korkak, sevgi yeteneksizi birini nasıl bu denli gözü pek, bu denli koşulsuz duygularla sevdiğini söyleyebilirdi ki o... Görmüyor muydu halimi, hissetmiyor muydu beni kendimle bir türlü örtüştürmeyen etrafımdaki derin boşluğu? Her gün defalarca lanetler yağdırdığım, başkalarından utançla gizlediğim bu sevgi yeteneksizi varlığı nasıl sevebilirdi... \n\nBeni sevmekte ısrar ederek bana verdiği acı ve sıkıntının farkında da değildi anlaşılan! .. \n\nÜstelik bütün korku ve kaygılarıma aldırmadan, hatta bütün bunlardan sevgisine ve varlığıma ilişkin gizemli duyarlılık payları çıkarttığını ileri sürmesi beni iyiden iyiye geriletiyor; çevremdeki boşluğu biraz daha büyütüyor; kendimle buluşmamı sağlayan bütün çıkış yollarını kapatıyordu... \n\nAslında o beni sevgisiyle yukarıya, günlük hayata, olup biten her şeye, anında, hemen oracıkta tepki vermeye çağırıyordu. Birisine araba mı çarptı, hemen o yaralıyı kucaklayıp hastaneye götürmeye; birisi birisine bıçakla mı saldırdı, üstüne mi yürüdü, hemen ayırmaya; olayı kimin başlattığına dikkat edip, gerekirse mahkemede tanıklık yapmaya; komşularla dayanışmaya; çocuk büyütmeye; karşı apartmandaki gözleri görmeyen adama roman okumaya; yan dairedeki yatalak kadına ilaç ve moral taşımaya çağırıyordu... Oysa ben çok istesem de, bunların hiçbirini yapamam. Elimden gelmez, beceremem. Ben istesem de hiçbir şeye müdahale edemem, ben sadece önümde, çevremde olup biten her şeye maruz kalırım. Dayak yiyen adamın kendisini elleriyle, kollarıyla korumasına; bıçaklanan adamın, yandım anam, diye bağırışına; yaralılara yardıma koşan insanların ayak seslerindeki telaşlı ve abartılı sevecenliğe; yatalak kadını ziyaret edip çıkarken, kadının minnetle gülümsemesinin usul usul ve hüzünle sönüp tamamen donmasına; mahkemede verilen ifadelere değil de, ifade veren insanların sanki başka bir gezegenden düşmüşlercesine o yabancı ve ürkek ifadelerine; tam bu esnada, orada yaşanan bütün bu gerginlik ve korkulardan uzakta yalanan bir kediye; güneşin mahkeme camlarındaki tozlu kırılmalarına ve o anda bahçede top oynayan çocukların uzun yıllar öncesinden gelen ve solmuş bir sevincin içimi acıtan seslerine; kendisine roman okunan kör adamın, çevresinde kimsenin görmediği yaratıklar varmışçasına belirsiz, ama güçlü ifadelerle etrafı izlemesine maruz kalırım... \n\nÇünkü en dalgın, en silik, en beceriksiz tanığıyımdır önümden hızla gelip geçen bu gündelik hayatın... Sadece kimsenin çekmeye gerek görmediği garip, işe yaramaz fotoğrafları art arda çekip, belleğimin gizli bölgelerine kaydeder dururum. Sonra ruhumun mağarasına çekilirim usulca... Ve orada, tarihlerinden ve yurtlarından kopan yüzlerin, seslerin, acemiliklerin, dikkate değer görülmeyen davranışların, ancak ters ışıkta bir anlam taşıyan gizemli çelişkilerin üzerine gümüş yağmurlar yağar usulca, belli belirsiz... \n\nSusar, hareketsiz seyrederim, yeryüzünde sır vermeyen zamanın parmaklarından sızan gümüş yağmurunu... Çünkü sonunda yaralılar iyileşir, hapishaneler dolar boşalır, çocuklar büyür, yatalak kadınlar ölür, komşular taşınırlar... \n\nBeni koşulsuz ve ömrü boyunca seveceğini söyleyen sevgili bir gün yorulur ver artık bir başkasına sunduğu sevgisini ona, uzak bir şehre götürmeye karar verir. Otobüsün camına yasladığı bitkin başı hafifçe titremektedir... \n\nAğzının kenarından sızan belli belirsiz, masum ve ılık suda görürüm yüzümü, kendimi... Uyanmasın, dinlensin diye elimi, başıyla otobüsün camı arasına yavaşça yerleştirir, sonra da ağzından sızan ılık suyu usulca silerim. Çünkü beni mağaramda bıraktığı için ona sonsuza dek minnet borçluyumdur... \n\nBu yüzden artık onunla her yere gider, onunla bütün sevgileri, özlemleri, acıları ve coşkularını yaşarım... Onu kutsal ve sarsılmaz bir sevgiyle seven ve yaralıların hiç durmadan yardımına koşan, olayları anında gören, hemen tavır alan, mahkemede hakimin gözlerinden dikkatli bakışlarını hiç ayırmayan, kavgaları anında ayıran, sevildiği için, bunda öfkelenmek, içine kapanmak şöyle dursun yaşama dört elle sarılan ve kendine olan güveni ve sevgisi çoğaldıkça çoğalan sevgilisinin yerine koyarım kendimi... \n\nHatta zaman zaman, garip, anlaşılmaz bir boşluğa düşüp: Sevgilerde yetmeyen bir şeyler var, sanki bu bulutun arkasında gizli bir kapı, şu sisin ardında beni bana hatırlatan bir cümle, bir kelime var, ama bulamıyorum, dediği zamanlarda ona, göremediği kapıyı gösterip; hatırlayamadığı cümleyi, kelimeyi usulca kulağına fısıldayınca gözleri birdenbire sevinçle ışıldadığında, bu ruhumun mağarasından sızan gümüş yağmurları gibi içimi aydınlatırdı. \n\nO şimdi, beni bıraktığı mağaramda geceler boyu kaybolmuş aşk yüzlerini ve yerin üstünde hep eksik kalan ya da unutulmuş duygu hallerini, gümüş bir yağmurun altında buluşturup, birleştirdiğimi de bilmiyordur... \n\nİstediğim anda başka ruhların davetsiz konuğu olduğumu da... Mağaramdaki ruhumun yerin üstündeki ruhumla bir türlü birleşip bütünleşemediğini de bilmiyordur... İşte bu yüzden kötü olduğumu ve her tür kılığa bürünmüş kötülükleri anında hissettiğimi de... \n\nBenim kötülüğümün başkalarına asla zarar vermeyen ve sadece bana korkunç cezalar veren bir kötülük olduğunu da bilmiyordur... \n\nŞimdi kendisine yeni bir sevgili bulan yerin üstündeki sevecen kadın benim onu hiç sevmediğimi düşünüyordur... Elim otobüsün camıyla başı arasındayken bile onu sonsuza dek unuttuğumu sanıyordur... \n\nBen kendimi bir mağarada ömür boyu yaşamaya, acı veren ve “suçlu bir zevkle” mahkûm ettiğim için, onu sonsuza dek hatırlamaya ve ruhunda konuk olmaya mecbur olduğumu hiç bilmiyordur..." + }, + { + "id": 2118158.0, + "title": "Suyun Ayak Sesi", + "poet": "Sohrab Sepehri", + "rating": 9.0, + "poem": "Annemin sessiz geceleri için! \n\nKaşan şehrindenim\nFena sayılmaz halim,\nBir lokma ekmeğim var, biraz aklım,\nİğne ucu kadar da zevkim.\nAnnem var, ağaç yaprağından daha güzel,\nDostlar, akan sudan daha iyi\n\nVe Allah, burada yakındadır,\nŞebboylar arasında, uzun çamın altında\nSuyun bilincinde,\nBitkilerin kanununda.\n\nBen müslümanım.\nKıblem bir kırmızı güldür,\nNamazlığım bir pınar,\nMührüm ışıktır,\nOva seccadem.\nPenceremi titreştiren ışık ile abdest alırım.\nNamazımın içinden ay geçer, tayf geçer,\nNamazımın bütün zerreleri billurlaşır,\nNamaz kaybolur taş görünür,\nRüzgâr, selvilerin üstünde ezan okuduğunda,\nNamaz kılarım ben.\nOtların tekbirinden sonra,\nDenizdeki dalganın kamedinden sonra\nNamaz kılarım.\n\nKâbem su kıyısında,\nKâbem akasyaların altındadır.\nKâbem bir esinti gibi bahçeden bahçeye,\nŞehirden şehre gider.\n\nHacerülesvetim bahçenin aydınlığıdır.\n\nKaşan şehrindenim.\nİşim resim yapmaktır.\nBazen bir kafas boyar,\nSize satarım.\nOrda mahpus çayırkuşu, sesiyle\nYalnız gönlünüzü tazelesin diye.\nBu bir hayal, bu bir hayal, …\nBiliyorum,\nTuvalim cansızdır,\nİyi biliyorum,\nÇizdiğim havuz balıksızdır.\n\nKaşan şehrindenim.\nSoyum belki\nHint’de bir bitkiden gelir,\nBelki “Sialk” toprağından yapılmış bir çömlekten,\nSoyum belki de\nBuharalı bir fahişeden gelir.\n\nBabam, kırlangıçların iki kere gelmelerinden önce,\nİki kardan önce\nBabam terastaki iki uykudan önce,\nBabam zamanlar önce ölmüştü.\nBabam öldüğü zaman, gökyüzü maviydi.\nAnnem birden kalktı uykudan, kızkardeşim güzelleşti\nBabam öldüğü zaman, bekçilerin hepsi şairdi.\nKaç kilo kavun istiyorsun? Diye sordu manav bana.\nSordum: Gönül hoşluğunun gramı kaça? \n\nBabam ressamdı\nSaz yapar, saz çalardı.\nÜstelik iyi bir hattattı.\n\nBahçemiz bilginin gölgesindeydi.\nBahçemiz duyguyla bitkinin karıştığı yerdi.\nBahçemiz bakışın, aynanın ve kafesin kesiştiği noktaydı.\nBahçemiz belki de yeşil saadet çemberinin bir parçasıydı.\nTanrının ham meyvasını çiğniyordum o gün uykuda,\nSuyu felsefesiz içiyor,\nDutu, bilgisiz topluyordum.\n\nNar dalında yarıldığında,\nElim tutkudan bir şadırvan olurdu.\nÇayırkuşu şakıdığında,\nGönlüm dinleme hazzıyla yanardı.\nKâh yalnızlık, yüzünü camın arkasına dayar,\nKâh heyecan, elini duygunun boynuna dolardı.\nDüşünce oyun oynardı.\nBayram yağmuru gibi bir şeydi yaşam,\nSığırcıklarla dolu bir çınar.\nIşık ve taşbebek alayıydı yaşam,\nBir kucak özgürlük idi,\nYaşam, musıki havuzuydu o zaman.\n\nÇocuk yavaş yavaş uzaklaştı yusufçuklar sokağından.\nKendi yükümü bağlayıp,\nHafif hayallerin şehrinden çıktım,\nYüreğim yusufçuk gurbetiyle dolu.\n\nBen dünya misafirliğine gittim.\nBen sıkıntı ovasına,\nBen irfan bağına,\nBen bilim ışığının balkonuna gittim.\nDinin basamaklarını çıktım.\n\nŞüphe sokağının sonuna kadar,\nGönül doygunluğunun serin havasına,\nIslak sevda akşamına kadar.\nBen birini görmeye gittim,\nAşkın öbür ucuna\nGittim, gittim kadına kadar,\nLezzet ışığına kadar,\nTutkunun sessizliğine,\nYalnızlığın kanat sesine kadar.\n\nYer üstünde neler gördüm:\nBir çocuk gördüm ay kokluyordu.\nKapısız bir kafes gördüm,\nİçinde, aydınlık kanat çırpıyordu.\nBir merdiven gördüm,\nÜzerinde aşk melekler âlemine çıkıyordu.\nBir kadın gördüm, havanda ışık dövüyordu.\nÖğle, onların sofrasında ekmekti,\nSebzeydi, şebnem tepsisiydi,\nSıcak sevda kâsesiydi.\n\nBir dilenci gördüm, çayırkuşundan bir şarkı için,\nKapı kapı dolaşıp, dileniyordu.\nBir çöpçü, kavun kabuğuna secde ediyordu.\n\nBir kuzu gördüm, uçurtmayı yiyordu.\nBir eşek gördüm yoncayı anlıyordu.\n“Nasihat” otlağında bir inek gördüm, doymuştu.\n\nBir şair gördüm, konuşurken bir zambağa “siz” diyordu.\n\nBir kitap gördüm, kelimeleri billurdan.\nBir kâğıt gördüm, ilkbahardan.\nMüze gördüm yeşillikten uzak,\nCami gördüm sudan uzak.\nUmutsuz bir fakih gördüm,\nBaşucunda sorularla dolu bir testi vardı.\n\nBir katır gördüm yazı ile yüklü.\nBir deve gördüm, “nasihat ve misal”in boş sepetiyle yüklü.\nBir arif gördüm “ya hu” ile yüklü.\n\nAydınlık götüren bir tren gördüm,\nFıkıh götüren bir tren gördüm,\nNasıl da yavaş gidiyordu.\nSiyaset götüren bir tren gördüm,\n(ne de boş gidiyordu) \nNilüfer tohumları ve kanarya şarkıları götüren\nbir tren gördüm,\nve bir uçak, binlerce metre yüksekteyken\nPenceresinden toprak göründü; \nHüthüt kuşunun tepeliği,\nKelebek kanatlarının benekleri,\nKurbağanın havuzdaki aksi,\nVe yalnızlık sokağından bir sineğin geçişi.\n\nBir serçenin çınardan yere indiğindeki arayış.\n\nVe güneşin ergenliği,\nVe oyuncak bebeğin sabah ile kucaklaşması\n\nBasamaklar şehvet serasına gidiyordu.\nBasamaklar içki mahzenine iniyordu.\nBasamaklar kırmızı gülün fesat kanununa\nVe hayat matematiğinin anlamına\nBasamaklar aydınlanmanın damına,\nBasamaklar tecelli kürsüsüne gidiyordu.\n\nAşağıda, annem,\nNehrin hatırasında çay bardaklarını yıkıyordu.\n\nŞehir görünüyordu:\nBüyüyen çimento, demir, taş geometrisi,\nGüvercin taşımayan yüzlerce otobüs.\nÇiçekçi çiçeklerini mezata götürüyordu.\nİki yasemin ağacı arasına,\nSalıncak kuruyordu bir şair,\nÇocuğun biri okul duvarına taş atıyordu.\nBir diğeri erik çekirdeğini,\nBabasının renksiz seccadesine tükürüyordu\nVe bir keçi haritadaki “Hazar”dan su içiyordu.\n\nÇamaşır ipi göründü, sallanan bir sutyen.\n\nBir at arabasının tekerleği, atın durmasına hasret,\nAt, arabacının uykusuna hasret,\nArabacı ölüme hasret.\n\nAşk göründü, dalga göründü.\nKar göründü, dostluk göründü.\nKelime göründü.\nSu göründü, eşyaların sudaki aksi…\nKanın sıcaklığında, hücrelerin serin gölgeleri.\nHayatın rutubetli tarafı.\nSıkıntılı Doğu insanının yaratılışı.\nKadın sokağında serserilik mevsimi.\nMevsim sokağında yalnızlık kokusu.\n\nYazın eli bir yelpaze gibi göründü.\n\nTohumun çiçeğe,\nSarmaşığın evden eve,\nAyın, havuza yolculuğu,\nHasret çiçeğinin topraktan fışkırışı.\nKörpe asmanın duvardan dökülüşü.\nŞebnemin uyku köprüsü üstüne yağışı.\nNeşenin ölüm hendeğinden atlayışı.\nSözün ardında geçen hadise.\n\nBir pencere ile ışığın savaşı.\nBir basamak ile güneşin büyük ayağının savaşı.\nYalnızlık ile bir şarkının savaşı.\nArmutlar ile boş bir sepetin güzel savaşı.\nNar ile dişlerin kanlı savaşı.\n“Naziler” ile naz çiçeğinin sapının savaşı.\nPapağan ile güzel konuşmanın savaşı.\nAlın ile soğuk mührün savaşı.\n\nCamideki çinilerin secdeye saldırışı.\nSabun köpüğünün yükselmesine rüzgârın saldırışı.\nKelebek ordusunun “ilaçlama” programına\nYusufçuk alayının kanal işçilerine saldırışı.\nKamış kalem taburunun kurşun harflere saldırışı.\nKelimenin şairin çenesine saldırışı.\n\nBir devrin fethi, bir şiir eliyle,\nBir bahçenin fethi, bir sığırcık eliyle,\nBir sokağın fethi, iki selam eliyle,\nBir şehrin fethi, üç dört tahta süvari eliyle,\nBir bayramın fethi, iki oyuncak bebek ve bir top eliyle.\n\nBir çıngırağın katli, ikindi yatağının başında,\nBir hikâyenin katli, uyku sokağının başında,\nBir hüznün katli, bir şarkı emriyle,\nAyışığının katli, neonların emriyle,\nBir söğüdün katli, devlet eliyle,\nBir umutsuz şairin katli, bir kar çiçeği eliyle.\n\nYeryüzü tümüyle belirdi:\nYunan sokağında düzen gidiyordu.\nBaşkuş “Babil bahçelerinde” ötüyor,\nRüzgâr, Hayber yamacından, doğuya\nTarihin çer çöpünü sürüklüyordu.\nDurgun “Negin” gölünde bir kayık çiçek götürüyor,\nBenares’te her sokağın başında ebedi ışık yanıyordu.\n\nHalklar gördüm.\nŞehirler gördüm.\nOvalar, dağlar gördüm.\nSuyu gördüm, toprağı gördüm.\nIşık ve karanlık gördüm.\nBitkileri ışıkta ve bitkileri karanlıkta gördüm.\nHayvanları ışıkta ve hayvanları karanlıkta gördüm.\nVe insanı ışıkta ve insanı karanlıkta gördüm.\n\nKaşan şehrindenim\nAma, benim şehrim değil Kaşan.\nBenim şehrim kayboldu.\nTelaşla ve pür heyecan,\nGecenin öbür tarafına bir ev yaptım.\n\nBen bu evde,\nKimsenin adını bilmediği nemli otlara yakınım.\nBahçenin nefesini duyuyorum.\nVe karanlığın sesini bir yapraktan düştüğünde.\nAğacın arkasında aydınlığın öksürük sesini.\nHer taşın deliğinde suyun aksırığını.\nBaharın çatısında kırlangıcın sesini.\nVe açıp kapanan yalnızlık penceresinin saf sesini.\nVe müphem aşkın deri değiştirmesinin temiz sesini.\nKanatta uçmak zevkinin toplanmasını,\nRuhun kendi kendini tutarken çatlamasını.\n\nBen tutkunun adımlarını duyuyorum.\nVe damardaki kan kanununun\nAyak sesini duyuyorum.\nGüvercinler kuyusunda seher çırpıntısı\nCuma gecesinin kalp çarpıntısı,\nDüşüncede karanfil çiçeğinin akışı\nHakikatin, uzaktan saf kişnemesi.\nBen uçuşan maddenin sesini duuyorum.\nVe coşku sokağında inanç ayakkabısının sesini.\nVe aşkın ıslak gözkapakları üstündeki,\nErgenliğin hüzünlü musıkisi üstündeki,\nNar bahçelerinin türküsü üstündeki yağmurun sesini.\nVe gece içinde neşe şişesinin kırılmasının,\nGüzelliğin kâğıt gibi parçalanmasının\nGurbet kâsesinin rüzgârdan dolup boşalmasının sesini.\n\nBen dünyanın başlangıcına yakınım.\nÇiçeklerin nabzını tutuyorum.\nSuyun ıslak kaderine,\nAğacın yeşil olma adetine aşinayım.\n\nRuhum nesnelerin tazeliklerine akar,\nBenim ruhum, gençtir.\nRuhum bazen heyecandan kekeler,\nBenim ruhum, işsizdir:\nYağmur damlalarını, duvardaki tuğlaları sayar,\nRuhum bazen yol ağzında duran bir taş gibi gerçektir.\n\nBen birbirine düşman iki çam görmedim,\nGölgesini yere satan bir söğüt de görmedim\nKaraağaç kovuğunu bağışlar kargaya.\nNerde bir yaprak varsa, içim açılır.\nAfyon çiçeği yıkadı beni varoluşun selinde.\n\nBir böcek kanadı gibi, seherin ağırlığını biliyorum.\nBir saksı gibi,yeşermenin musıkîsini dinliyorum.\nBir sepet dolusu meyva gibi,\nOlgunlaşmak için sabırsızlanıyorum.\nUyuşukluk sınırında bir meyhane gibiyim.\nDeniz kenarında bir bina gibi,\nEbedi dalgalardan endişeliyim.\n\nİstediğin kadar güneş, istediğin kadar bağlılık,\nİstediğin kadar çoğalma.\n\nBen bir elmayla hoşnutum,\nVe bir papatyanın kokusundan.\nBen bir ayna, bir saf bağlılıkla yetiniyorum.\nBir balon patlasa, gülmüyorum,\nBir felsefe ay’ı ikiye bölerse, gülmüyorum.\nBen bıldırcın tüylerinin sesini tanıyorum,\nToy kuşunun karnındaki renkleri,\nDağ keçisinin ayak izlerini.\nNerde ravent yetişir, iyi biliyorum.\nSığırcık ne zaman gelir, keklik ne zaman öter,\nŞahin ne zaman ölür,\nÇölün uykusunda ay nedir,\nTutku sapındaki ölüm.\nVe sevişmenin ağızda bıraktığı ahududu lezzeti.\n\nYaşam hoş bir adettir,\nYaşamın ölüm genişliğinde kanatları vardır,\nAşk kadar sıçrayabilir,\nYaşam, alışkanlık rafına kaldırıp\nUnutulacak bir şey değildir.\nYaşam elin çiçek koparma isteğidir.\nYaşam turfanda siyah incirdir,\nYazın ağzında buruk bir tat.\nYaşam böceğin gözünde ağacın boyutudur.\nYaşam yarasanın karanlıktaki tecrübesidir.\nYaşam bir göçmen kuşun gariplik duygusudur.\nYaşam uykunun dönemecinde bir tren düdüğüdür,\nYaşam uçak penceresinden bir bahçeyi görmektir.\nFüzenin uzaya fırlatıldığı haberi,\nAyın yalnızlığına dokunuş,\nBaşka bir gezegende çiçek koklamak fikri.\n\nYaşam bir tabak yıkamaktır.\n\nYaşam sokakta bir metelik bulmaktır.\nYaşam aynanın “karesi”dir.\nYaşam çiçek “üstü” sonsuzdur.\nYaşam yer “çarpı” yüreğimizin çarpıntısıdır.\nYaşam basit ve eşit nefesler geometrisidir.\n\nNerede olursam olayım\nGökyüzü benimdir.\nPencere, fikir, hava, aşk, yeryüzü benimdir.\nNe önemi var\nBazen büyürse\nGurbetin mantarları? \n\nBilmiyorum, neden\n“At soylu hayvandır, güvercin güzeldir.” derler? \nVe neden hiç kimse yarasayı kafese koymuyor.\nYoncanın ne eksiği var kırmızı laleden.\nGözleri yıkamalı, başka türlü görmeli.\nKelimeleri yıkamalı.\nKelime rüzgâr olmalı, yağmur olmalı.\n\nŞemsiyeleri kapatmalı.\nYağmur altında yürümeli.\nDüşünceleri, hatıraları yağmur altına getirmeli.\nŞehir bütün halkıyla yağmur altına gitmeli.\nDostu yağmur altında görmeli.\nAşkı yağmur altında aramalı.\nYağmur altında bir kadınla sevişmeli.\nYağmur altında oyun oynamalı.\nYağmur altında yazmalı, konuşmalı, nilüfer dikmeli.\nYaşam sürekli ıslanmaktır.\nYaşam “şimdi” havuzunda suya girmektir.\n\nÇıkaralım giysileri:\nSuya bir adım var.\n\nAydınlığı tadalım.\nBir köy gecesini, ahunun uykusunu tartalım.\nLeylek yuvasının sıcaklığını hissedelim.\nÇimenlerin kanununu çiğnemeyelim.\nBağbozumunu tadalım.\nVe eğer ay çıkarsa ağzımızı açalım\nVe gecenin uğursuz olduğunu söylemeyelim.\nAteş böceğinin bahçenin bilgeliğinden\nYoksun olduğunu sanmayalım.\n\nSepeti getirelim\nBiraz kırmızı biraz yeşil toplayalım.\n\nSabahları ekmekle ebegümeci yiyelim.\nHer sözün başında bir fidan,\nİki hecenin arasında sessizlik tohumu ekelim.\n\nİçinde rüzgâr esmeyen kitabı okumayalım,\nVe içinde ıslak şebnem yüzeyi olmayan kitabı\nHücreleri canlı olmayan kitabı okumayalım ve\nSineğin tabiatın parmağından uçmasını istemeyelim.\nVe panterin yaratılış kapısından dışarı çıkmasını.\nVe eğer solucanlar öldüyse,\nYaşamda bir şeyin eksildiğini bilelim.\nEğer ağaçbiti yoksa, ağaç kanunları zarar görmüştür.\nVe eğer ölüm olmasaydı, neyin peşine koşacaktık.\nVe eğer ışık olmasaydı, uçuşun mantığı değişecekti.\nVe mercandan önce\nDenizlerin düşüncelerinde boşluk vardı.\n\nVe nerdeyiz diye sormayalım,\nHastahanenin taze çiçeklerini koklayalım.\n\nVe geleceğin fıskiyesi nerde diye sormayalım,\nVe neden hakikatın kalbi mavidir diye\nVe dedelerimizin esintileri nasıl, geceleri nasıldı\nDiye sormayalım.\n\nGeçmiş artık canlı değil.\nGeçmişte kuş şakımıyor.\nGeçmişte rüzgâr esmiyor.\nGeçmişte çamın yeşil penceresi kapalı.\nGeçmişte bütün kâğıt fırıldakların yüzü tozlu.\nGeçmişte tarihin yorgunluğu kaldı.\nGeçmiş dalganın hatırasında,\nSahile vurmuş hareketsiz soğuk sedeflerdir.\n\nDeniz kıyısına gidelim,\nSulara ağ atalım,\nSuların tazeliğini çekelim.\n\nYerden bir çakıl taşı alıp,\nVarolmanın ağırlığını hissedelim.\n\nEğer ateşimiz çıkarsa ayışığına söylenmeyelim.\n(Bazen ateşim varken ay’ın aşağı indiğini görürüm,\nElimin melekler katına eriştiğini,\nİspinozun daha iyi öttüğünü.\nAyağımdaki yara,\nYerin inişli çıkışlı olduğunu öğretti bana.\nÇiçeğin hacmi kaç misline çıktı, hasta yatağımda,\nDaha da büyüdü turuncun çapı, fenerin ışığı) \nVe ölümden korkmayalım,\n(ölüm güvercinin sonu değildir.) \nBir cırcır böceğinin ters dönmesi ölüm değildir.\nÖlüm akasyanın aklından geçer.\nÖlüm düşüncenin güzel ikliminde yaşar.\nÖlüm köy gecesi derinliğinde sabahı anlatır.\nÖlüm üzüm salkımı ile gelir ağzımıza.\nÖlüm gırtlağın kızıl hançeresinde fısıldaşır.\nÖlüm kelebek kanatlarındaki güzellikten sorumludur.\nÖlüm bazen reyhan koparır.\nÖlüm bazen votka içer.\nBazen gölgede oturur ve bize bakar.\nVe hepimiz lezzetin ciğerinin,\nÖlüm oksijeni ile dolu olduğunu biliriz.\n\nÇitlerin arkasında yaşayan sesi var kaderin\nYüzüne kapıyı kapatmayalım.\n\nPerdeyi açalım:\nBırakalım duygular soluk alsın.\nBırakalım ergenlik her ağacın altında yuva kursun.\nBırakalım içgüdü oyun oynasın.\nYalınayak mevsimlerin peşinde,\nÇiçeklerin üstünde uçsun.\nBırakalım yalnızlık,\nTürkü söylesin,\nBirşeyler yazsın,\nSokaklara çıksın.\n\nİçten olalım.\nİçten olalım,\nBankada da bir ağacın altında da içten olalım.\n\nBizim işimiz değil kırmızı gülün sırrını anlamak.\nBizim işimiz belki de:\nKırmızı gülün büyüsünde yüzmektir.\nBilimin ötesine çadır kuralım,\nBir yaprağın cezbesiyle elimizi yıkayıp\nSofraya oturalım,\nSabah güneş doğarken doğalım,\nHeyecanları serbest bırakalım,\nUzayın, rengin, sesin, pencerenin\nAnlamını tazeleyelim,\nVarlığın iki hecesi arasına, gökyüzünü yerleştirelim,\nİçimizi ebediyetle doldurup boşaltalım,\nBilimin yükünü kırlangıçların sırtından alıp yere koyalım,\nBulutların, çınarın, sivrisineğin, yazın ismini geri alalım,\nSevdayı yağmurun ıslak basamaklarından\nYükseltelim,\nKapıyı insana ve ışığa ve bitkiye ve böceğe açalım.\n\nBizim işimiz belki de,\nNilüfer çiçeği ve çağımız arasında,\nHakikat şarkısının peşinde koşmaktır." + }, + { + "id": 31635.0, + "title": "Diriliş", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 5.0, + "poem": "Gittikçe artıyor yerçekimi\nÇek elimden, \nKurtarsın yerçekiminden\nAşkın çekimi...\n\nAkıyorum aşağılara sızım sızım\nDuyuyorum içimdeki derinlikleri\nÖpe öpe çek çıkar, \nSoluğunla dirilt beni..\n\nKumsaldan nasıl sızarsa sular\nÇöküyorum dibe azar azar\nDağılıp parçalanıp ayrılıyorum\nTopla beni tut beni...\n\nYağmurca gözyaşlarınca\nAşağı aşağı çizgilerim \nal avuç avuç fırlat gökyüzüne\nYeniden yarat beni..." + }, + { + "id": 19373.0, + "title": "Again And Again..", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 5.0, + "poem": "Again and again, however we know the landscape of love\nand the little churchyard there, with its sorrowing names,\nand the frighteningly silent abyss into which the others\nfall: again and again the two of us walk out together\nunder the ancient trees, lie down again and again\namong the flowers, face to face with the sky.\n\nTranslated by Stephen Mitchell" + }, + { + "id": 33805.0, + "title": "Yolların Sonu", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bilir misin hancı, bugüne kadar \nHanından kaç yolcu çıktı bu yola? \nSıladan gurbete giden yolcular \nKaç damla gözyaşı döktü bu yola? \n\nGetirmeden bu yolların sonunu\nKaç yolcu son durak yaptı hanını? \nKaç yolcu bu yolda verdi canını? \nEcel kaç yolcuyu çekti bu yola? \n\nBen bilmedim gitti, n'olur sen söyle\nBu yollar kararsız uzar mı böyle? \nYâr için ah çekip karşıki köyde\nHangi göz, kaç sene baktı bu yola? \n\nAkar bir oluktan beş dağın karı\nDemişler adına 'hasret pınarı'\nŞu mezarı gölgeleyen çınarı \nKimin için, kimler dikti bu yola? \n\nKaç âşık bu yolda zaman eritti? \nKaç yorgun hanında terin kuruttu? \nBu taşlı yol kaç çarığı çürüttü? \nKaç topuğun kanı aktı bu yola? \n\nYollar kıvrım kıvrım, dağlar sıralı\nDüşünürüm, yollar beni yoralı.\nKaç ceylan iniyor böğrü yaralı, \nHer gecenin seher vakti bu yola? \n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 2125796.0, + "title": "Anlat Bana, Nedir Aşk?", + "poet": "Ahmet Cemal", + "rating": 8.0, + "poem": "İlk günbatımının hemen ardından söylediklerimiz, bir\nyüzyıl sonra da geçerli olabilirdi ve biz, güneşe\nboğulmuş bir ilkyaz sabahının ilk saatlerinde, en çalışkan\nçiftçilerle yarışarak, zamanı değirmenlerimize çuvallar\ndolusu taşıyabilirdik. Bunları düşleyemiyorsak eğer,\n\nanlat bana, nedir aşk? \n\nİlk mektuplarımızla birlikte okumayı sökerdik ve\nellerimizin tutkusu uğruna en yakıcı özlemleri göze \nalabilirdik. Sonra geleceği müjdelenmiş yokülkelerin\ntapınaklarında beklemek yerine, şimdi ele geçirilmiş bir\ngecenin saatlerinde eritebilirdik. Yapamamışsak bunları\neğer,\n\nanlat bana, nedir aşk? \n\nSabahın ilk dalgaları bizi kumsalda bulmayabilirdi ve\nbiz, günah çıkartmak için mavi sığınaklarımızı yeğlerdik.\nKöpüklü haritalarda yerimizi arayanlar, bir an sonra\nharitalarını yitirirler, sonradan, çok sonradan\nsöylencelerimizle yetinmek zorunda kalırlardı.\nolmamışsa söylencelerimiz eğer,\n\nanlat bana, nedir aşk?" + }, + { + "id": 2126911.0, + "title": "Helecanlar", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 9.0, + "poem": "yazın mavi akşamlarıyla ineceğim patikalara\nbuğdaylarla bezeli ufak otları çiğneyerek:\nayaklarımda o tazelik, aklım bir karış havada\nbırak yıkasın çıplak başımı rüzgar diyerek\n\nkonuşmayacağım, düşünmeyeceğim bir an bile:\nlakin tırmanacak içimde bitmek bilmez aşk\nve ben uzağa, uzaklara gideceğim derbedercesine\ndoğayla, ve mutlu, sanki bir kadınlaymışçasına" + }, + { + "id": 49837.0, + "title": "Şehrin Ölümü", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 7.0, + "poem": "Giriş: \nDuvarlar çıkıyor önüme \nŞehrin mahpus yüklü duvarları \nHiçbir sır kalmamış ardında hiçbir duvarın \nNereye gitti diyorum benim elbisem nerede \nŞehir soyunmuş diyor biri \nŞehrin elbisesini çalmışlar \nBütün şehir çöküyor yüzünde bir insanın \nŞehir boğuluyor içinde insanların kan gibi bir sesle \nMor bir kabus çöküyor üstümüze \nParkta son ağaç da ölüyor intiharı hatırlatan bir ölümle \nVeda çizgisi \nKalabalık toplanıyor büyük meydanlara \n------------ Aşka veda \nİnsanlar geçiyor yollardan \n------------ İnanca veda \nŞehir kapanıyor içine \n------------ Toprağa veda \nDolaşıyor bir heykelin taştan eli üstlerinde insanların \nKuşlar göç ediyorlar bulutlar göç ediyorlar \nYüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların \n------------ İnsana veda \nBir gezgin adam \nBir adam belki de en çok bir rüzgardır şimdi \nSisli yabancı gölge gibi gezgin bir rüzgar \nŞehri bir yabancı gibi dolaşıyor \nŞehrin mabetleri bir bir tükeniyor \nBaşlıyor içinde sonsuz susuzluk \nAvuçların içi terliyor. \nKaos \nKirli yollar kapansın sular akmasın deniz \nsığmasın kabına \nGün batmasın aydınlatsın yüzlerde \numutsuz mahkumluğu \nMakineler çalışsın taşlar yarılsın ortalarından \nAnneler ağlamasın çocuklar gülmesin \nGök çöksün toprak başkaldırsın su sussun \nAğaçlar durmasın bütün saatler dursun \nDurmasın ulu rüzgar şehri göklere savursun. \nDurum \nMakinalar bir elin baş parmağını çarmıha geriyorlar \nAkıl bir akreptir intihara hazır. \nAnı \nBizim ellerimiz vardı şimdi onlar nerede \nKadife gibi okşardık çocuk yüzlerini şimdi onlar nerede \nŞehirde evler olurdu sıcak odaları olurdu evlerin \nSığınacak yatakları olurdu bu bizim yatağımız derdik \nBayram günleri donanırdık su gibi yumuşardı \nyüreklerimiz \nCamilere dolardık tüm olmaya ererdik \nBiz vardık şimdi o biz nerede. \nBitiş \nO en öksüz köşesine sığındığımız yalnızlığın \nYalnızlığın teselli çiçekleri üstümüze \nGöçen son kuşların sedef gagalarından dökülür \nŞehir bir mahşer gibi içimizde ölür.\n\n \n 1968 \n İstanbul" + }, + { + "id": 20125.0, + "title": "İçeri", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "düştüğünüzde çok şeyden ırak bir daha yaşayamayacaksınız çok şeyi \ntutamayacaksınız kolundan kısa pantolonlu bilya çağında bir çocuğu \ncoşamayacaksınız bir kızın eteklerinde oyun rüzgârı uçurmasından \nbir daha hiç kalkamayacaksınız belki demir kaşıklı beyaz bir sofradan \nve kanınız kaynasa da deli yalnız düşlerinizde tadacaksınız sevişmeyi \nama \ndışarı baksanız da bakmasanız da avaz avaz sıçrayacaksınız camdan \nne zaman bir yaşıtınız düşse delik deşik süngü ucundan" + }, + { + "id": 4172.0, + "title": "Önden Gidenler İçin", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "'Sait Mutlu, Sabri Arslan, Mehmet Emin Balyan, Ahmet Yücel'in aziz hatıralarına'\n\nOnlar gittiler\nYalnız bir yemin kaldı aramızda\nBen şimdi bu yanda\nKasılmış çıplak bir kurşun gibiyim\nNamluda.\n\nOnlar gittiler\nTopraktan bir işaret taşıyarak alınlarında\nBen şimdi bu yanda\nGerilmiş bir an gibiyim\nDoğumla ölüm arasına.\n\nOnlar gittiler\nGelen zamandan bir haber gibiydiler.\nBen şimdi bu yanda\nİçilmiş bir and için bekleyenim\nKurulmuş saat gibi.\n\nOnlar gittiler\nGiderken bir muştu gibiydiler.\n\nAnkara, 1968" + }, + { + "id": 42507.0, + "title": "Güneyin Ağustosları", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Benim memleketim yanar kavrulur şimdi\nTarlalarda başaklar sararmıştır\nYel esmez, yaprak kımıldamaz ağaçta\nİnsanları yağmur diye göğe el açmıştır\n\nBir bulut görünse uzaklardan, güler yüzleri\nYalınayak çocuklar koşuşur tozlu yollardan\nOysa ne yağmur yağar, ne rüzgar çıkar\nBilmem ki Tanrı ne ister bu garip kullardan\n\nGeceleri gökte binlerce yıldız\nAydınlatır yamalı cibinlikleri\nErkekleri uyur, hayale dalar genç kızları\nGiyerler düşlerinde beyaz gelinlikleri\n\nGönüllerde umutlar hevenk hevenk\nÜzümler bağlarda salkım salkımdır\nEllikten çıkar elleri pamuk toplamaktan\nOnlar benim memleketlim, benim halkımdır\n\nAlışkındırlar her mihneti çekmeğe\nDerileri güneşten kalınlaşmış, kararmıştır\nDururlar güneşin altında bir kara heykel gibi\nYüzlerine bakmayın, sıtmadan sararmıştır\n\nBenim memleketim yanar kavrulur şimdi\nBıçak açmaz ağızları, her gün aynı matemdir\nYağmur değil, alev yağar, ölüm göklerden\nAğustos burda cennet orda cehennemdir" + }, + { + "id": 334372.0, + "title": "Fatura", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Silindi akçemizin yazısı ve turası; \nBizi yere batıran batının faturası...\n 1976" + }, + { + "id": 3747.0, + "title": "Dôstum Âlem Senünçün Ger Olur Düşmen Bana", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Dôstum âlem senünçün ger olur düşmen bana\nGam degül zîrâ yetersin dôst ancak sen bana\n\nIşka saldum ben beni pend almayup bir dôstdan\nHîç düşmen eylemez anı ki itdüm ben bana\n\nCân ü ten oldukça benden derd ü dâğ eksük degül\nÇıhsa cân hâk olsa ten ni cân gerek ni ten bana\n\nVasl kadrin bilmedüm fürkat belâsın çekmedin\nZulmet-i hecr itdi çoh târîk işi rûşen bana\n\nDûd ü ahkerdür bana serv ile gül ey bâğbân\nN’eylerem ben gülşeni gülşen sana külhan bana\n\nGamze tîgin çekdi ol mâh olma gâfil ey gönül\nKim mukarrerdür bu gün ölmek sana şîven bana\n\nEy Fuzûlî çıhsa can çıhman tarîk-i ışkdan\nReh-güzâr-ı ehl-i ışk üzre kılun medfen bana" + }, + { + "id": 84384.0, + "title": "Bütün İtfaiyecilerin Derin Uykulara Düştüğü Saat", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "bütün itfayecilerin derin uykulara düştüğü saat \nsen çalgılı çengili \nsen çırılçıplak \nson sigaram söner sönmez kadınım \n şiirden kıskandığım \n nazardan sakladığım \ngözün aydın hadi uzanmışsın yanıma \nsaçımın ipek yoluna bir el kibrit çakmışsın \nben cayır cayır \nben çırılçıplak \nbu oda dişlenmiş yasemin kokuyor hayret doğrusu \növünmek gibi olmasın çiçeklerden anlarım \neee az çiçek koklamadım ben aşklara gide gele \n bak bu sen çiçeği \n bak bu ben çiçeği \narmudun iyisinden de anlarım orasını karıştırma \nama aklımın lodosu poyrasa seninle döndü kadınım \naçık deniz kuşlarım seni yurt bildi daha uçmadan \ndur bir dakika \nişitiyor musun \nbu ne bu, deprem sesi mi \ngöktaşı mı \nmutluluğa attığımız düğümü mü çözüyorlar yoksa hay allah \n\nbütün itfayecilerin derin uykulara düştüğü saat \nbiz afrika yangını \nbiz çırılçıplak \nçarşaflar buruş buruş yaz kış dört mevsim \nhastasını şaşırmış virüs gibi aramızda aşk \nevet eminim, bu oda dişlenmiş yasemin kokuyor \nbir ağzının kıyısında çiçekler büyütmüş bizden habersiz \nsus kadınım sus bir şey söyleme \nbiliyorum \nbu ayırılık kokusu başkasının olamaz \nzaten ipe sapa gelmez bir aşktı bizdeki \nnoktasız virgülsüz kural dışı \nyolunu beklerdi el değmemiş kızlar bir dışarı çık \norospular adına ağlardı akşamlar kırmızı kırmızı \nseni okşarken \nbuzdağlarının eridiğini duyardım Kuzey Kutbu'nda \nbaşıbozuk bir aşktı yağmur sızım yani bizdeki \nnerde akşam orda sabah \nustura ağzı bir aşk için yaşadık \nsabahları hiç sevmezsin ya, bak sabaha az kaldı \nson kez ağart elini \ngeceyi bir çeyrek uzat \nona göre sevişelim kadınım \nyarınsız günaydınsız çılgınçıplak" + }, + { + "id": 20985.0, + "title": "Arz-ı Hal", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben de günahkâr kullarındanım Allahım...\nBir bilirim dualardan,\nBir de demeyi doyunca.\nBir kere oruç tutmam ramazan boyunca, \nAma çekmediğim kalmadı sevdalardan.\nBen de günahkâr kullarındanım Allahım!...\n\nBenim gibi kulun çok dünyada, allahım!...\nEğer bilmiyorsan işte,haberin olsun.\nEkmek derdi, aşk derdi unutturdu seni.\nİnsan hatırlamıyor dün ne yediğini.\nZaten yediğimiz ne ki hatırda dursun.\nBenim gibi kulun çok dünyada, Allahım!...\n\nYazdıklarıma sakın darılma Allahım!...\nMeleklerin sana bunları söylemezler.\nArtık, pek yarattığın gibi değil dünya\nİnsanlar hem sabuna karıştı, hem suya:\nNe olursun, hoşuna gitmedi ise eğer,\nYazdıklarıma sakın darılma Allahım!...\n\nSana birşey soracağım, affet, Allahım!... \nBaş vakit kızlar doluyor camilerine, \nBeyaz yaşmaklı, beyaz tenli, masum kızlar...\nBenim bir defa görüşte yüreğim sızlar;\nSen tutulmadın mı, içlerinden birine?\nSana birşey soracağım, affet, Allahım!... \n\nİşte insanlar bu minval üzre, Allahım!...\nKıt kanaat sere serpe yollar boyunca...\nSen, bizim için hâlâ o ezeli sırsın.\nSen de bizi bilmiş olsan, başkalaşırsın...\nHerkesin kederi, gailesi boyunca.\nİşte insanlar bu minval üzre, Allahım!..." + }, + { + "id": 104950.0, + "title": "Arzularım Kaldı", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Arzularım kaldı bir Arap atta\nKoyma kadir Mevla'm gamda firkatta\nDüğünde bayramda ağır ziynette\nAnar m'ola emmi dayı il bizi\n\nGetir oğlan ben geyeyim postumu\nKimse bilmez garazımı kastımı\nGurbet ilde koydum geldim dostumu\nGeri dönsem kınar m'ola il bizi\n\nDost elinden içtim içtim mat oldum\nKahpe felek güldü ben de şad oldum\nEmmiden dayıdan dosttan yad oldum\nNe zaman uzağa attı yol bizi\n\nKaracaoğlan dermanım var demim var\nYar yitirdim düşüncem var gamım var\nYedi derya içinde bir gemim var\nAtar m'ola bir kenara sel bizi" + }, + { + "id": 42170.0, + "title": "Aşık Veysel'e Selam", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "İki gözünde iki zindan\nOn parmağında on çeşme nur\nYüreği yanmış tutuşmuş\nSıvas'tan bir aşık gelir.\n\nKara diken tırmalama yüzünü\nDeli poyraz köstekleme hızını\nDağlar taşlar incitmeyin dizini\nYedisinde kaybetmiş iki gözünü\nSıvas'tan Aşık Veysel gelir.\n\nSekizinde düzenlemiş sazını\nDokuzunda düşmüş garip yollara\nSazına banmış sözünü\nAcısını, sızısını ekmeğine katık etmiş\nPençe vurup sarı teli inletmiş\nDağlar çiçek açmış Veysel dert açmış\nElinde sazı var dut dalından\nBir kara gün dostu tutmuş elinden\nDağlar taşlar hoşnut kalmış dilinden\nYol verin ağalar yol verin beyler\nBu gelene Veysel derler.\n\nSaz petek misali, söz de bir arı\nBeraber uğraşıp yapmışlar balı\nVeysel bu sırra mazhar olmuş\nİki sanat bir gönülde birleşmiş\nSamanlık seyran olmuş.\n\nAma sadece sanat sevgisi mi dersin\nVeysel'i Veysel eden? \nUsta olmak yeter mi dersin sazın sapına kadar? \nİşin içinde zokayı yemek var\nYedisinde kaybetmese iki gözü\nNe tadı kalırdı şu beytin ne tuzu\nKuş olsaydın kurtulmazdın elimden\nEğer görse idim göz ile seni..." + }, + { + "id": 1664581.0, + "title": "Tekfurun Kızı", + "poet": "Süleyman Çobanoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben seni alamam ah Holofira \nAzığım tam takır bineğim nalsız \nBir bende geçerim kalacağım yok \nDostlarım bivefa düşmanım yalsız \nKolum halat değil bakracımda kum \n\nBen seni alamam ah Holofira \nSade yoksulluktan yokluktan değil \nEline kir olsun elli üç lira \nAmma ki alamam \nBir uzak sevi gelmişte çökmüş ta onlar gibi \n\nBen seni alamam ah Holofira \nGeç git hiç bakmadan eylenme emi \nPusatları parlak bimbaş istesin \nseni ulak elçi naim-i kral \nBen hoyrat söyleyeyim, el bana hoyrat \nGelip de ne diyeyim şu dillerim lâl \n\nBen seni alamam Ah Holofira \nBaban kafirine kılıç üşürsem \nHemde gece bassam iti uykulu \nŞöyle ya Allah’la bohçanı dürsem \nAmma ki alamam \n\nYaradan beni ne ardıç ne çınar ufarak çayır \nKoşumun gıcırdar ölmek dilerim \nBağrım kaynıyordur yüklerim ağır \nSen bir düş imişsin kuşluk çağında \nSoluma tükürdüm rabbim gafurdur \nBilesin kavuşmak yoktur islamlıkta \nKavuşan kısmısı ancak gavurdur." + }, + { + "id": 39556.0, + "title": "Gözlerin Kal Diyor", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "Bu nasıl ayrılık, bu nasıl veda \nGözlerin kal diyor, dudakların git.\nBakışın anahtar, sözlerin kilit, \nEllerin aç diyor, dudakların git. \n\nAyrılık dönüşü olmayan bir nehir\nYalnızlık yıkılmış bomboş bir şehir.\nKaç sevda kül oldu böyle kimbilir, \nGözyaşın kal diyor, dudakların git.\n\nGidersem bir daha dönmeyeceğim, \nKalırsam kalbime yenileceğim.\nÇözemedim seni delireceğim. \nGözlerin kal diyor diyor, dudakların git.\n\nDuvardan insinmi resimlerimiz, \nYabancı olsunmu isimlerimiz.\nYa deli dolu gecelerimiz, \nAnılar kal diyor, dudakların git.\n\nBu romanda biter belki birazdan, \nNe aşklar yıkıldı gururdan nazdan.\nAğlıyor besteler yine hicazdan, \nŞarkılar kal diyor, dudakların git....\n\nAhmet Selçuk İLKAN" + }, + { + "id": 49290.0, + "title": "Ben Neyim?", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Dünya kainat'tan kopup gelirken\nAdem miyim hayvan mıyım? ben neyim? \nAdem ile Havva vücut bulurken\nCennet miyim? Şeytan mıyım? Ben neyim? \n\nİdris Nebi biçer iken hülleyi\nYüksekten geçerken insanlık payı\nMuhnaci aşarken ulu deryayı\nGemi miyim? Kaptan mıyım? Ben neyim? \n\nDöküldü gazelim çürüdü bağım\nYıllar evvel göçmüş köyüm bucağım\nBugün doğdum varım, yarın da yoğum\nAradaki yalan mıyım? Ben neyim? \n\nKimler akıllanmış? Kimler bunamış? \nEyüp derde düşmüş, cahil kınamış\nMevlam İbrahim’i boşa sınamış\nKasap mıyım? Kurban mıyım? Ben neyim? \n\nAramızda yatar eroğlu erler\nErleri ne bilir köroğlu körler\nBana bu ellerde Mahzuni derler\nMerdan mıyım? Mervan mıyım? Ben neyim? \n\nŞaşkınım, düşkünüm, perişanım, ne haldeyim\nArıyorum, soruyorum kendimi, \nBen kimim? Ben neyim?" + }, + { + "id": 1944690.0, + "title": "Kar Tınıları", + "poet": "Özlem Tezcan Dertsiz", + "rating": 7.0, + "poem": "Tane\n\nPatiskadan bir neşe alçacık penceremde\nYavaşça kapanıyor yasakların üzeri\nParmak hesabında daha acılar\nTakvimlerle işi yok beyaz günlerin\n\nÇocuktu kar, sevinçler çizerken yeryüzüne\n\nTipi \n\nGüneşle geldiğin yalnız şehrimde\nHangi gece el ele verdin karla\nHer güzel şeyin üstünü örtmese tipi,\nDeğişmezdim gül ovamı bu yalçın dağla\n\nSeslendim gidişine -bu gürültü ne? -\n\nÇığ\n\nGözlerinden koptu çığ, tam içime düştü\nDizdi ufkuma en uzak gemileri\nKolay kolay açılmazdı kalbimin önü\nBir kardelen bırakmasa kapıma kürekleri\n\nÇalışmak iyi gelir buz kesmiş harflerime\n\nNisan\n\nNerden çıktı dedim böyle yağarken\nYeşilçamdan kaçmış bu mutlu son\nKendi şarabına kendisi ilaç atmış\nBir yere varır elbet saptığımız yol\n\nAkşamlardır kaçağım avunma treninde" + }, + { + "id": 2435.0, + "title": "Üvercinka", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden\nEn uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye\nLâleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız\nBirden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun\nAma nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez\nSevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor\nBütün kara parçalarında\n Afrika dahil\n\nAydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma\nYatakta yatmayı bildiğin kadar\nSayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler\nBoşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının\nBen böyle canlı saç görmedim ömrümde\nHer telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor\nBütün kara parçaları için\n Afrika dahil\n\nSenin bir havan var beni asıl saran o\nOnunla daha bir değere biniyor soluk almak\nSabahları acıktığı için haklı\nGününü kurtardı diye güzel\nBirçok çiçek adları gibi güzel\nEn tanınmış kırmızılarla açan\nBütün kara parçalarında\n Afrika dahil\n\nBirlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü\nBoynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez\nBir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek\nİki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar\nBöylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar\nZaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar\nBütün kara parçalarında\n Afrika dahil\n\nBurda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası\nKalanalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki\nPadişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok\nAklıma kadeh tutuşların geliyor\nÇiçek Pasajında akşamüstleri\nAsıl yoksulluk ondan sonra başlıyor\nBütün kara parçalarında\n Afrika hariç değil" + }, + { + "id": 6875.0, + "title": "Unutma Dostumsun", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan\nBulutlara rüzgara asarım suretini her akşam\nHer akşam bir mektup yazarım dağlar kadar\nMeşeler göğermiş diyorsun, varsın göğersin\nAnlamını yitiren bir şeyler mi var şimdilerde\nYazdığım şiirlere yabancıyım, sokaklara yabancıyım\nTaşı delemiyor bir çığlık ve apansız \nSu oluyorum ipince, kendime sızıyorum\nDünya yetmiyor bazan, bırakıp gidebilir miyim?\nKuşları ürkütülmüş bir dal gibiydin, öylesine mahzun!\nEfkar da yakışırdı sana, ilk kadeh kekik kokardı\nUnutalım mı şimdi kente indiğimiz o ilk günü\nSabahlara kadar okuduğumuz o kitapları\nSabahlara kadar düşüncelerimizde yaşattığımız hayallerimizi\nKar aydınlığında yürüdüğümüz o yolları\nSen dostumdun benim gülünce güneşler açan\nBulutlara rüzgara asarım suretini her akşam\nHer akşam mektup yazarım dağlar kadar\nKayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun\nUnutma dostumsun sen, neredeysen orda ölmek isterim!" + }, + { + "id": 13372.0, + "title": "Ulu Orta 2", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 7.0, + "poem": "I\n\ndüşen bir yaprağa bağladım hayatımı\nolsun artık diyorum ne olacaksa\nparalı bir asker miyim neyim\nekleyip duruyorum sabahları akşamlara\nve kendimi arıyorum meşgul çalıyor\ngerçi söylenmez böyle şeyler uluorta\naşk diyor başka bir şey demiyor kalbim\nnasıl bir dostluk ki bu, hem kadim \nhem de mayhoş elma tadında.\n\nsorma,\nelim kırılsın bir daha\ndokunursam güneşe.\n\nII\n\nkendimi de koysam ayağımın altına\nyine de yetişemiyorum ey aşk,\nomzunun hizasına.\nçünkü bende birikiyor her şeyin tortusu\nve ayağını kaldırıyor dünya, konuşurken benimle.\nbudanan oğullar gibiyim sessiz ve narin\nnereye konsam geri sayım başlıyor\nkurcalıyor beni bir çırağın elleri\nah, unufak olsam ve desem ki \nağzın tat görmesin hayat\nkandırdın beni.\n\nsorma,\nüstü açık araba\ndünya dediğin.\n\nIII\n\nkılpayı kaçırılmış bir şeyin\nbıraktığı ardında \nneyse oyum ben.\nyaralı serçe, benim için dua et:\ngök bir kayalık gibi şimdi üstümde\ndr şükrü öncüoğlu’ndan üç ayda bir reçete.\n\nsorma, \nyangın sönseydi suyla\ndenizler her akşam böyle yanmazdı.\n\nIV\n\nacıyan bir şeyim ben buradan çok uzaklarda,\nve koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocukla\nçünkü nasıl bir şey biliyorum itin taştan korkması\nbir yastık arıyorum kuş seslerinden\nmühim değil sonrası.\n\nsorma,\nsiliniyor her şey, hatta uçurtma\ntakılıp kalıyor göğe.\n\nV\n\nyakar top oynayan melekler gördüm güneşle\nve büyük çiftçiler, dağları biçen\nyolundaydı her şey ben bile yolundaydım\nama\nkıyıya vardığımda kendimi unuttuğumu anladım\nkarşı kıyıda.\n\nsorma,\nkaldım altında\ndevirince kitabı.\n\nVI\n\nşiirler söyledim belki duyarsın diye\nçığlığıydım içinde dilsiz bir şehzadenin\nsana seslendim durdum bu küçük odadan\nacımı duy, sensin pusulam benim\nki dünya \nsilinmiş bir harita\ngibi yabancı bana.\n\nsorma\nusulca uzandığında\nbir ceset oluyorsun öpüldükçe şımaran." + }, + { + "id": 63079.0, + "title": "Haber Versem Toprağa", + "poet": "Osman Sarı", + "rating": 7.0, + "poem": "I. \n\nBütün varım toplasam sonra varsam toprağa \nHepsin üstüne atsam ve savursam toprağa \n\nEr geç basar bağrına sevgili gibi beni \nNe denli meydan okur gibi dursam toprağa \n\nElbet bilir uğruna niçin öldüğümüzü \nVe bir bir söyler bana, bir gün sorsam toprağa \n\nAnlatsam üzerinde ne olup bittiğini \nÇıkar toprak olmaktan, haber versem toprağa \n\nKimse karşı koyamaz alır götürür bir bir \nÇeker beni ne denli, göğüs gersem toprağa \n\nUğraşıp biriktirip döksem alın terimi \nBir özgürlük evreni varıp kursam toprağa \n\nII. \n\nBütün varım toplasam, sonra varsam toprağa \nSenin çağınla olsam, senle girsem toprağa \n\nSenin doğduğunu ve geldiğini senin \nAtılır yerden yere, haber versem toprağa \n\nBulsam ve saptasam bir bir ayak izlerin \nÖpsem öpsem ve sonra alnım vursam toprağa \n\nKutlu ayaklarındır, değdi diye sevgili \nYalnız senin adına,bir kapansam toprağa \n\nİncinmesin diye sen, taşlara dikenlere \nDiz çöküp te önünde ve yakarsam toprağa" + }, + { + "id": 26787.0, + "title": "Felek", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 9.0, + "poem": "Yamansın her zaman aldattın beni, \nKâh düşürdün kâhi kaldırdın felek! \nMecnun'sun diyerek Leylâ peşinden, \nIssız vâdilere saldırdın felek! \n\nRehbersin dedin ben ise kördüm, \nElimle başıma çok çorap ördüm.\nKendimi bıraktım âlemi gördüm, \nHesapsız günahlar aldırdın felek! \n\nŞifadır dedin zehir tatdırdın, \nGençliğin okunu boşa attırdın, \nKörlerin yurdunda ayna sattırdın, \nÇıkmaz sokaklara daldırdın felek! \n\nBarışmadı gönlüm merd ile zenle, \nNe bir iş bilenle, ne boş gezenle\nHicran köşesinde bozuk düzenle, \nNEYZEN'e her telden çaldırdın felek! \nSahra-i cedid 1913" + }, + { + "id": 2134254.0, + "title": "Federico Garcia Lorca'ya Yanık Şiir", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 10.0, + "poem": "Issız bir evde,\nKorkudan ağlayabilseydim;\nGözlerimi çıkarabilsem de,\nYiyebilseydim;\nSenin sesin için yapardım\nBunları,\nYaşlı portakal ağacı sesin;\nSenin şiirin için yapardım\nBunları,\nÇığlık çığlığa fışkıran şiirin.\nBaksana,\nMaviye boyuyorlar hastaneleri,\nSenin için;\nKıyıdaki kenar mahalleleri\nVe okullar,\nSenin için büyüyorlar;\nTüy salıyorlar,\nYaralı melekler;\nPullar örtünüyor,\nDüğün balıkları;\nDeniz kestaneleri,\nGöğe uçuyorlar;\nSiyah tülleriyle terzi dükkanları:\nKanla doluyorlar, kaşıklarla,\nSenin için;\nVe,\nYutuyorlar,\nYırtılmış kurdeleleri;\nÖz canlarına kıyıyorlar,\nÖpüşe öpüşe;\nVe ak sadeler giyiniyorlar.\nBir şeftali ağacı\nGiyinip de,\nKuş gibi seğirtirken sen;\nKasırga gibi fırıl fırıl,\nBir pirinç gülüşüyle gülerken;\nTürküler çağırdığında;\nAllak bullak ederken,\nAtardamarlarını,\nDişlerini, gırtlağını,\nParmaklarını;\nVay ne şirindin,\nKahrolurdum ben\nKahrolurdum ben\nKızıl göller için:\nGüz ortasında bir şahbaz at\nVe kana belenmiş bir tanrıyla,\nBeraber yaşadığın.\nKahrolurdum ben,\nMezarlıklar için:\nGece, sesi kısılmış\nÇanlar arasından,\nSuyla, mezarlarla küllenmiş\nNehirler gibi geçen;\nNehirler:\nHasta asker koğuşları sanki,\nTıklım tıklım dolu;\nVe matem yağlı ölüme,\nÇürük taçlı mermer şifreli ölüme,\nNehir nehir gelen ölüme doğru;\nBirdenbire taşıveren nehirler.\nGece, ayakta, ağlaya ağlaya,\nBoğulmuş çarmıhların geçişini\nSeyrederken sen;\nKahrolurdum seni görmek için:\nBak,\nÖlüm nehrinin önünde ağlıyorsun\nPerperişan;\nGarip kalmış köşelerde başın,\nDurmaz ha, durmaz gözlerin\nAğlar yaşın yaşın.\nGece ve çıldırasıya yalnız,\nKülleri ısıra ısıra;\nDumanı, gölgeyi, unutmayı:\nSiyah bir huniyle yığabilseydim,\nTrenlerin, gemilerin üstüne;\nFilizlendiğin ağaç için,\nYapardım bunları,\nTopladığın,\nYaldızlı su yuvaları için;\nSarmaşık için,\nYapardım bunları;\nGecenin sırrını sana ileterek,\nKemiklerini saran\nSarmaşık için.\nIslak soğan kokusu gelen\nŞehirlerden,\nSeni bekliyorlar;\nBoğuk bir sesle,\nŞarkı söyleyerek\nGeçesin diye.\nYeşil kırlangıçlar,\nSaçlarının arasına yapıyorlar,\nYuvalarını;\nDilsiz sperma sandalları,\nPeşin sıra geliyorlar;\nSümüklü böcekler, haftalar,\nYelkenleri düşürülmüş serenler,\nKirazlar da,\nDönüveriyorlar ossaat:\nGözükünce solgun başın,\nOn beş gözlü başın,\nAl kan içindeki ağzın.\nŞehrin otellerini,\nİsle doldurabilseydim;\nHıçkıra hıçkıra,\nYok edebilseydim\nÇalar saatları;\nEzik dudaklarıyla yaz ayı,\nEvine nasıl gelecek,\nGöreyim diye\nYapardım bunları;\nYığın yığın insanların,\nMelil mahzun tantanalarıyla\nÜlkelerin,\nİşlemez sabanların,\nGelincik çiçeklerinin;\nMezar kazıcıların, süvarilerin,\nKanlı haritaların, gezegenlerin,\nEvine nasıl geldiklerini\nGöreyim diye;\nYapardım bunları.\nKüllerle örtülü dalgıçların,\nUzun bıçaklarla delik deşik olmuş\nMeryem Ana tasvirlerini\nSürüte sürüte gelen maskelerin;\nDamarların, köklerin, hastanelerin,\nKarıncaların, su gözelerinin,\nEvine nasıl geldiklerini\nGöreyim diye;\nYapardım bunları.\nİçine kapanmış atlının\nÖrümcekler arasında öldüğü\nBir yatakla,\nGecenin;\nKinden, dikenlerden bir gülün,\nSarıya çalan bir geminin,\nRüzgarlı bir günle, bir bebeğin;\nEvine nasıl geldiklerini\nGöreyim diye:\nYapardım bunları.\nBen, Oliverio, Norah,\nVicente Aleixandre, Delia,\nMaruca, Malva, Marina,\nMaria Luisa, Larco, La Rubia,\nRafael Ugarte, Cotapos,\nRafael Alberti, Carlos,\nManolo Altolaguirre, Bebé,\nMolinari, Rosales, Concha Méndez,\nVe daha da unuttuklarım;\nEvine nasıl gelecektik,\nGöreyim diye\nYapardım bunları.\nGel de taçlar takayım,\nGel, sağlık esenlik delikanlısı,\nGel, kelebek kıravatlı civan;\nSen ey,\nSonsuz hür siyah bir şimşek gibi:\nPırıl pırıl insan;\nMadem, geç vakitlere dek,\nKalınamıyor daha kayalıklarda;\nBari aramızda konuşalım,\nGel,\nŞöylece bir, olduğumuz gibi;\nÇiğ için olmadıktan sonra,\nŞiirlerde n'olacak yani?\nBir ağu hançerin,\nİçimize işlediği bu gece için\nOlmadıktan sonra;\nŞiirlerde n'olacak yani?\nBu tan kızıllığı için,\nOlmadıktan sonra;\nİnsanın vurulmuş yüreğinin,\nÖlüme hazırlandığı,\nŞu viran köşe için olmadıktan sonra\nŞiirlerde n'olacak yani?\nEn çok gece, geceleyin:\nKıyamet gibi yıldızlardır,\nDolmuşlar hepten ırmağa;\nBir kurdele gibiler,\nFakir fukara dolu evlerin\nPencerelerindeki.. \n\nBir ölen var,\nOnların evlerinde;\nBürolarda, hastanelerde belki,\nBelki asansör ve madenlerde,\nİşlerinden oldular.\nOnulur şey değil yaraları,\nYaratıklar,\nAcı çekiyorlar.\nHer yanda dert yanış,\nHer yanda,\nVay şuymuş vay bu;\nPencereler,\nGöz yaşıyla dolu,\nAşınmış eşikler,\nGöz yaşından;\nYüklükler ıslak,\nBir dalga gibi\nHalıları dişlemeye gelen\nGöz yaşından,\nOysa ki yıldızlardır akar\nUçsuz bucaksız bir nehirde.\nFederico,\nDünyayı görüyorsun.\nYolları görüyorsun,\nSirkeyi görüyorsun;\nBirkaç ayrılıştan,\nTaşlardan, raylardan gayrı,\nKimseciklerin kalmadığı,\nKöşeden:\nDuman ha deyince,\nZalim tekerleklerine;\nHoşça kalları görüyorsun,\nİstasyonlardaki.. \n\nHer yanda, sorunlar koyuyorlar,\nÇeşit çeşit insan var:\nKanlı bıçaklı kör var,\nÖfkelisi, ümitsizi var,\nYoksul var, tırnak ağaçları var;\nŞunun bunun sırtından,\nGeçinmek sevdasıyla;\nHarami var. \n\nHayat böyle, Federico,\nEy babayiğit,\nEy kara sevdalı adam.\nSana,\nDostluğumun sunabileceği şey\nİşte bunlar..\nSen de epeyce şey biliyorsun\nŞimdiden.\nYavaş yavaş, daha da,\nÖğreneceklerin var. \n\nÇeviren: Enver GÖKÇE" + }, + { + "id": 15291.0, + "title": "Ve Çocuğun Uyanışı Böyle Başlamış", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Gül kokuları çocukların kaburga kırıklarından geliyor\nAcıyı ve insanlığı çocuklar\nBöyle dayanılmaz kıldılar ve yeni suları\nOnların bilgileri getirdi\nElleri önlerinde bağlı-duruşları\nOmuzlarından göğüslerine doğru kıvrık ve yumulu\nYaşarlar ebedi göz ve ölümsüzlük aşısı yapan kitabı\nKi şimendifer\nNasıl peşinden koşturursa katarları yolcu kutularını\nOralarda civarda\nBöcekler sürüngenler bulunan kırda\nDönen çember- toprakla çalkalanan çocukların önünde \nBir dev gezinir\nŞimşek düşer \n\n*\nVe balık yumurtaları\nKi onları balıklar\nSuyun gencine bırakırlar\nVe suları da gezer ölüm\nÇelikağ yok eder insan eliyle uzanarak\nHem balığı hem yumurtayı\nHem yumurtadaki balığı\nHem balıktaki yumurtayı.\n\nToprağa dikili göz neler bulmaz\nİstese dağlar mı bulmaz\nSonsuz gebelik ölümü suçiçeği gibi döken hayat\nSuları ve karaları uluyor birbirine\nErkekler kadınla donlarının altında harp cep kitapları\nDudaklarında verem çiçekleri uzaktan\nYakından aynı ve ayrı uluslardan\n*\nGenç bir adamdım\nTren uğurlardım\n\nEski ve yeni efendileri\nTaç giyen şehzadenin karpuz gibi\nYa da gemilere açılan çelik bir köprü gibi\nSerin kırmızı ve sıcağını bırakarak\nİkiye bölüneceği haberini\nBüyük olayları hava limanlarında zonklayan\nTrenlerle ben yolladım\n\nParklarım vardı akşamları\nKapatırdım\nSaati vurunca trenlerin beklenip gelmeyenlerin\n\nBıldırcın tüneli ve bir açık bir örtülü tren\nAkşamsa hemen\nKorkardım-bir kızeline tutunarak\nKarşı komadan sarışın-onu dökülmüş yapraklara yayarak\nÇıkarırdım yanağından ürkek şapkalı\nVe çantalı adamı\nYaklaşırdı ve sorardı\n-Oralı mısınız oralıyım\n-alın ve okuyun incil ve yohannaya göre\n-misyoner misin değilim\n-O hah ha\n-Değilim ve okuyun yohannaya göre\nİnsana olan sevgim-bodurluğuna kurnazlığına\nBirden bilerek\nİstasyon bir boşluk\nÇünkü bir yok bir var\nTrenler çehreler \n*\nÜçüncü hat koş üçüncü hat\nKatlan elele katlandık ey Anna taş içinde heykelim\nYonttum yonttum taş bitti sen çıkmadın\nYanıldım avrupalanmakla çün bizde\nKadını kelimeyle kurarlar saklarlar örtülerle\nDerken katar üstümüzdeki katardan çoğaldı\nSen burgu oldun içimin dağlarına tünele girdin\nStrasburg akşamın karnında\nUslu çocuk olarak bekledi\nBianka boğazlanan boğanın önünde kaldı\nİstersek durduruldu diyelim\nÇünkü halklar vardı\nGüvercin halkı\nMeydan\nGöz halkı\nİnce doğranmış fransız halkı\nEy anna sen kalkan balığı\nKafa vurmayan fakat gövde vuran\nAğzın karnından biraz yukarda\nKarnında bir anne yeni kız doğuruyor işaretleri\nKan gidişmeleri\nAçık göğün önünde açık meydan halkları\nBianka kıvılcım\nUcu kendine kıvrılmış kılınç\n\nÖpüşümüz gizli olmalı\nÖpebilirsek uzanıp kaderlerimizden öpmeli\nSıcak gözyaşı ve şikayetle\nAğzı konuşmaz kılan\nAğzımızda\nDilimizi şişiren ayrılık bademi\n*\nSenin elin söyler\nAvucunun toprağa değip donan çizgileri\nAnlatır\nİstasyon çayevini dolduran gebeyi\nDumanlı ve biraz her şey kokan gebeyi\nAşkın\nŞişen bir yara gibi gelişip\nİçimizden iki yolcu gibi gideceğini\n\nVenedik birdenbire kavruldu\nNedensiz ve niçin\nÇün korkunç\nVe savaşla gidiyorsun\nAma ancak sen\nVurulduktan sonra ve kurşun\nBenden ayrıldı\nVe gittin\nVe dağ çöktü \n*\nArtık dayanamam\nYabancı isimlerin isim ebelerinin içinden\nYabancının ter kokusunun içinden\nYabancının buyruğuyla geçmeye\n\nEy toprağım kalkamadığım\nÜs kimin üssü\nKime ait minare\n\nEy sen karşımda paylaşılan\nAlna dudağa ve kalbe ayrılan\nSen aşkım sabah doğrulunca bağırdım\nGeceleri sancınla kıvrandığım\n\nKaranlığı itiyorum yine gelir\nSabahı seviyorum özlüyorum\nSeni aydınlığa getirip anlıyorum\nDaha sonra ışıksızlıkta anlamsız\nVe sancım var\nİnceden ve derinden gözlüyorum\nÇılgınlık ve inceliyorum\nKilom elli beş boy bir yetmiş üç\nSen kendime etiplikle eklediğim\nKanı benden canı ciğerimden alırdın\nAydınlıktın\nHep onarırdım eskiyenlerini güneşle\n\nAy gece görününce açar aylığını\nKurbanlar ve senin büyüklüğün dağınıklığın\nÇünkü her bölgeni başka bir şehirde yaşadım\n\nKüskünlüğünü aşk öncesi şehirde\nEtinin lekelerini doğduğum şehirde\nKorkularını ve yüksek korkmalarımla\nIrmağı kapayan boydan boya\nSuyu toprağa ilave eden şehirde\nGidişini özel olarak\nKalbimin bağışlandığı şehirde- en önce\nAyrılık vardı hep\n\nAy gece olunca pay eder ayrılığı\nEy güzelce yakalandığım\nMutlulukla sunulan\nBize bahşedilen armağan kılınan\nAyrılık sen ki\nAşkın ve sanatın\nDurmadan doğumlar getiren anası\nHep orada gebe karınların dibinde içinde\nDoğuma en yakı\nDoğmadan gibi ve aralıksız doğarak \n*\nBöyleydi kuruluş yapı ve bizim ustalığımız\n*\nFakat sen\nHep karşımda kalan\nAğzı ağzımdan alınan\nPaylaşılmakta olan\n*\nBiz dördüncü Muratın kılıcının sivri ucunu tutuyoruz\nKeskin yanında karılarımız ve çocuklarıyla\nHızla akan bir vatan tuttular\nAşkın ve birlikteliğin çatısını orda kurdular\n\nKarılarımız her asrın insan güzelleri\nİmkan bekçileri\nAğır arabalarla taşınan sancılarımız\nAğır tabanlarımız\nEtten değil gibi az yiyen gövdemiz\nToprağın ürününe avuç açan karşı koyan\nYeri var olmayan bir lisanla bağlayan\nSıcağa ve nalın kıvılcımına gerçek isimler koyan\n\nIrmak ve ırmağı süren yol\nBiri uzağında kaldığım��z\nÖteki içine daldığımız\n\nBuzul uzaksa ve beraberlik ateşi kucaklamışsa\nSabaha çıkmamız kolay\nGüneşi bir mızrak boyu yükseltmemiz\nYabanı kolundan tutup germemiz\nAlnına bir mıh\nSırtına bir yafta ekleyip göndermemiz\nYekin seslerindeki yanlışlığı düzeltip\nBüyük doğrulamanın aklına geçmemiz\nYavuz boğalara benzeyecek\nVe sancı değiştiren hayvanlara \n\nKüçük kahraman öğütlerle büyük esere\nBir mısramızdan girer\nBir çocuk avlusunda salıncaktaki çocukların\nAnneleri ablaları sahilde çay içen evden konuşan\nGelecekle haberli yemiş tutan elleri\nŞimdi salıncakta aynı anda\nBir fotoğrafta gibi\nHer geçen anı bir fotoğraf olan çocukların\nAltlarındaki toprağa\nÖğütlerle büyük eser okları işaretleri\nDüştükleri taşlara dizlerini kanatmak için\nBiz açıyoruz\nEkonomik iktisat risaleleri\n\nHer şey benzinle aşk ve ilkbahar bile\nBarut ateşle harmanlandı\nKılıç nasıl deldi geçti ve çekildi \nVe nasıl kan göstermedi et\nTanrı adıyla renk değiştiren mavileşen ateşe\nÖrtü yayıp otururlar ateşten ateş ve yanmazlar\nGüvercin teslimiyeti içinde\nBakın istiyorsak\n\nNasıl yıllarla sürüyor bir salise\nSabah bulantıları birlikte yatılan akşamlar\nKuşların yalnız uzanıp pencereden\n\nHavaya alıştıkları saksıları kavrayıp uzaklaştıkları\nO gökler ağaçların tulumba gibi çalışan özsu boruları\nSızıları tahta kulübelerin\nDağda tahta kulübelerin\n*\nAteş için odun topladık\nBen makki ve beşimiz\nKısa ama kesin çağırarak\nİçeriksiz coştuk hemen. Hey önce ateşin içinde ol \nHey önce alevin sıçrasın\nYüreğimizi kavra soluğumuzu başka yollardan geçir\nAynı an ayağa kalkındı\nDoğranıldı\nNasıl söyler bir erkeğe bir kadın\nDenize atılan bombanın\nBalıklar delirttiğini\nEn zor sorunun yöneltildiği\nBir kadındı\nNasıl ki kelimesiz ve gözler olmadan\n\nRenksiz bir iz seçiliyor\nBelki karanlığın kendisi işaret veriyor\nSaçların değişiyor\nKaranlık tahta kulübe ve saçların\nHepsi bu hepsi bunlar\n\nÖzgürlüğü kur\nSuyu dök yürek etlerimizi\nParçalanmalarımızı topla\nBüyük ateş meydana yağmur getirdi\nGökteki kazan devrildi\nAğaçların gece aydınlığı\nDuygunun canlılığı\nKıvrılıp eğilişi dalların hüznü ateşe\nhüznü ateşe\nhüznü ateşe tutuşu\nToprağı üzüntüden ayıklayışı\nSende kaybedebildiğim yani ey korkulu hayat\nTaktığım tarafımızdan sevilen\nHaklarımız esenliğimiz karanlığımız\nGüzelliğin ellerin alnımla\nMızrağına seç önce seç kabarık alnımı\nFırlat kayaya kimliğini kişiliğini\nDişlerimin ortasına\nSar beni kumla ağaç kütükleriyle\nKi suyu geç beni kurula\n\nArkamdan rüzgâr seğirtiyor\nEllerim dağdaki kulübeden ses ediyor\nOrman uğultular kurt ulumaları\nAşkın omurgan\nYapışkan\nYak beni çocuğumsuz\n\nSenden ışıklandırılmış havuzlarımda\nVe gizli su yollarımda\nSözün ediliyor\n\nO sen sen\nGölgemi bırak beni sürme\nBen benimleyim\n\nİçim büyük sabırla haşlandı\nİçim ey içim bu yolculuk nereye\nYine bir şehrin ölümünü başladır gibisin\n*\nVe çocuğun uykusu böyle başladı\nÇünkü yeni bir çocuk uyanacaktır\n\nEy ana\nParkları çocuğunla eş doğurdun\nÇimenleri mutlu kıldın\n\nBayrakların sularda aktı\nPulatın \nİnce ve yumuşak saçın\nYaralı ağzın\n\nMutlu kılan çocuk\nÇimene düşen yaprakları\n\nKadın sen tattın\nBabanınkine benzeyen\nÇocuğun böbreğindeki katlar. \n*\nGün gelişini açıkladı\nSen kapanan gözü açıkla\nKarısına arabayla tabut taşıyan adamı\nGüzel yontulmuş ve parlak sarıları olan kadını\nYeni bir çocuk planı yapan\nYeni ve ölümü de transfer eden aileyi\n\nNalçayı yiyince nasıl çöküyorsun yere\nNasıl dumanını üfürürken ve solarken ciğerlerime\nDüşten yıkanıp ava değil çocuğa yatıyorum\nDeğil vurmaya ve rastlantıya\nDeğil hülyalanıp dalgalanmaya\nÇıkara değil kedi gibi sokulup ayartmasına\nDeğil sarı demire\nDeğil söylev'e asla değil aştım gitti yirmi dokuz yıl önce ölenleri\n\nNalçayı yedikçe nasıl çöktüm yere\nZorla ezilenin zorlu öldürmesi olur\nFabrikanın kasıklarını ovan işçilerin\nHak dünyasında hastalanırım olağandır\nNeden mi şimdi tepilebilirim\nMaden ocaklarına dinamit yerine\n\nBir hakkın düşmanıyla kucaklaşıyorsam\nSök beni yeniden şakağıma it ellerimi\nBileklerime aklım aksın\nDamarlarımı lif lif denetle çöz gözümün perdelerini\nTrenleri uzlaştır sulh fenerlerini yak\nNerede olursan ol kim olursam olayım\n\nSesimi bir dağ zannet\nIrmağa ver haberi\nYangına doğru sürünen haberi\nGüneş beni saklar\nSen alnımdaki dumanı kazı\nKemiğinin geleceğini düşün beni yont alıştır\n\nSararan örtü cafe müller\nGırtlakta sarı halka\nEsirlik ve kendinden kayma halkası\nYalnızlığın çarmıhı dere balıklarının ilanı\nÇarmıh yaylı ve değişken\nKarın çarmıhı belkemiği ve baldırın\nKarnımız ayrı sancılardan kaymış\nYeşil ya da yeşil olmayan çocuğun ağzından çoğaltılmış \n*\nEy gece sen de aldatıldın\nSana da tuzak kurdu yüzü güneş parıltılı kız\n\nRosemariegirbach\n*\nGidip bilmediğin kentlerin \nBöğrünü delen harp mikkaplarını gördüm\nKartpostal tüccarlarını\nKilise ortak Pazar birlik orak çekiç\nVe asya ve afrikaya ayak atma postallarını\n\nVe kimseyi göstermeyen aynaları\n\nVe bir istasyonda\nHatta önemsiz bir memurun yakınında \nİçinden asya çıkan bir balya\n\nGeleceği\nOrmana terketmeyi dener gibi yeni doğan çocuğu\nAnanın karın bulaşıklarını arıtmadan\nÇalıları ve topraklaşan yaprakların içine \nAlabildiğine\nGevşeyip bırakılmış gerginliğin ortasına iterek\nGeleceği ormana iter gibi ormana iterek\nMeleklerin hayatını yaşamaya\nGidelim sizinle kendinde insan olmadan\nKimseyi insanlamadan yaşamaya\nSıcak kayayı arayan iki tavşan gibi\nEvleri korkutmadan uluyan kurtlar gibi\nBellemeden\nEtle bilinçlemeden\nEvdeki sevinci kırgınlığı ballanan üzümleri\nBilmeden aşkı ve aşk benzerini\nÇocuk sesinin düzlüğünü arayan bir çeşit insan gibi\n\nGörevi bu olarak\nYalnızlığımızı sessizce ortaya koyalım\nErkekçe sessiz ve erkekçe\nKiminki sahipse ölümü o karşılasın\nAğırlasın\n\nAyaklarım ağrıdı güvercin izlemekten\nOnun başının önündeydi alevli sancak\nElimi ve kalbimi uzattım\nEriştim tanrıya çağırma kuleli evin\nBekleyen güvercinine\nGüneşi ayı ve yeryüzünü bütün şekilleriyle\nBir kutlu çehrenin emrine kul bildim\nBilesiniz\nOna döndürüleceksiniz\n\nVe başı yeşil hâleyle çevrilen\nYüzünde tarihten ve gelecekten bir renk beliren\nAtmacanın pençesinde atmacayı kendinden geçiren\nBir güvercin ki ne gören olmuş\nNe işiten\n\nBir sabah bir çeşit güvercin fırtınasıydı sur önünde\nGözleri burçlara\nBayrak tebdiline dikilmiş bir kartalın\nBuyruğundan hızlanarak\nBir kartaldı gözünü burçlara dikmiş\nDöşü surları geriletmiş\nDurur güvercinlerin en önünde\n\nEmrolundu. Haliç bir yılan gibi yönelip \nSoktu Kayser'i\n\nZaman bir takla attı\nZaman bir takla daha attı\n\nZaman altında kalan\nÇıplak boynu hançer kuşattı\nBaşı sülük ağızlarında\nAyakları boşlukta çırpınan\nBir millettik artık\n\nGüvercin \nMerhamet kılınçlarını toplayabildi ancak\n\nCamide toplantı var davranın\nAşkı denetleyen güvercinler\nKılınçlar eskinin habercileri\nKeskin bekçiler\nBildiriciler.\n\nBu iç çığlıkla\nYürürken üstüne bir mısır habbesinin\nYeni yorum yatırımcıları\nVe büyük doğrulma günüyle\nBir aliterasyon olan güvercin\n\nDansöz kalkışlı güvercin\nGel. Sen gelince\nAzap çıkacak her evden\nGidecek kendi evine\n\nOrganlar sizinle benim savaşım\nBen ahretim\nAhret yere gebedir\n\nSizinle hep beraberim\nDağı tutmuştunuz kalbinizden geçendim\nGüzel duydunuz ve durduruldum\nAtımı atınız büyüledi\nOkyanus everesti nişanlayıp durdu\nÇünkü etin ötesinde\nBir şey değildi everest ve okyanus\n\nKorkunun yüzüne ayna konmuş gibi \nBaşkayım sizinle \nAynayı eline alan korkuyu bilir\nÇün korku etin içinden yekinir\n\nHep koşmaklayız kitabın onayıylayız \nTarlayı çok severiz. Yaradan \nLokma lokma bölmüş isteyenlere\nKarından gelenlere\nVe karna gelenlere\n*\nAşkı cambazımız aldı\nTokmak kırıldı\nKapının çatlağı esner\nGözetleyen göz şişer küçülür\nEt aralığından görmeyi dileyince.\n\nDuyulur iç ses\nUyan ey kaplumbağa kelimeyi kımıldat\nÇünkü kıyamet sezilsin otobüs devrilsin\nKımıldat kanlarını\nKoşanın yıldırım gibi duranın\nSusanın ve dağlarla konuşanın\nKendiyle\nDağları konuşturanın\nAklı çok kez hançerce bulunduranın\nKendini sürü için öldürüp\nSürüyü çobansız bırakan çobanın\nHep içilmez sulara varan koyunların\nMermerin namütenahi bekleyen kayanın \nİçinden hata edilerek çıkarılanların\n\nİnsan yüzleri\nÇömelmiş inleyen ve içgüdü şekilleri\nYaralar kan akmayan\nKanla işi olmayan\nTaştan çıkanın ve çıkaranın birlikte söylevleri\nİnsan sanatı çığlıkları\n(bir yerde onlarlayım)\nÖpülerek topuğu parlatılan tuncun\nGünah anlatılan karanlıkların\n'Enriko istersen anlat önce sonra işel'\n\nO dağlar güvercinin yabanına yuvadır\nHiç solunmamış bir hava üfler rüzgâr\nDünya sürü yürüdükçe döner\nÇoban sürü için ölmez gelecek sürüler için\nYaşamağa bakar\nKısa süren bir hatıra değildir toplum\n\nMısır taneli çocuk avuçları\nFotoğrafını çek günahların\nTövbeleri yıldırımla yayınla yine de\n\nEsmeri\nKarayı\nKızıl ve sarıyı bir tutanı\nBenden aldın\n\nBuruşmaz entarisi İstanbulun entarisi buruşmaz entarisi\nMaraşın seferde\nFakat İstanbul ve Maraş\nFakat Maraşın\nHer kurban arayışında\nFazla davrandım ben\nYangına uğradım\nKara bir moloza ayrıldım\nBazen marsık sanıldım\n\nMaraşın her kahraman kurban arayışında\nVe bulup sunuşunda\nMutlaka bir işareti vardı\nBayram çöreklerini tuzundan yağından anlayışın\nSertçe düşmanca gibi tokça kucaklanışın\nHarbeder gibi sevişin\n\nMesela adil erdem aynı silahla mücehhezdi\n\nÜstümüzden aynı katar geçti\nMutluluğumuz anlaşılsın yıkıldık\nToprağa yayıldık ve büyüdük\nÇünkü topraktan ancak böyle geçtik\n*\nKızlar burgulu\nEtlerinde tahta kıymıkları karınca yığınları\nAlabildiğine açılmış bir organ\nBir gramofon\nGeniş ağızlı\n\nHer adımlarını bildiğimiz\nHangi yörüngeyi güttüklerini\nHangi suyu geçtiklerini\nNe çeşit bir şölenden koyulduklarını\nÇünkü sokağı aman nasıl eğilerek geçiyorlar\nHangi tahta kapıdan çıktıklarını\nZenginini ve bulgurla su içenini\nEllerinin çatlaklarını yine krem sürülenini\nGöğüslerinin bakımını tahta sütyenlerini\nOcaktaki dumanın yaktığı sapladığı göz sürmelerini\n\nÇünkü kara dumanlı ocak\nVe sürmeydi\n\nSürmeyi niye çekmeli\nSürmeyi çekmeli mi\n\n-Annen ne söyledi\n-(Elmanın yarısını kardeşin yesin)\nKardeşin yesin anne yemesin mi\n\nElmayı yemiyorsun bir\nVe öyle sıkılıyorsun ki elma ölecek\nNe sen yiyeceksin\nNe kardeşin ne annen\n\nBu evde yılanı yine değiştirmemişler\nBaba ana ve kardeşler\nAynı odada soluyorlar\nOda şişip iniyor\nDışarıdan bakınca odaya\nDuvarları kıvrılan oda\nÖzel bir korku ve kuşkuyla irkilerek\nTehlikenin hayvanları yönünden\nBoğularak\nYılandan gizli işaret alarak\nGöz kırpar gibi yapıp uluyor\nOda uluyor\n\nYılan göz kaş işareti\nKonuşmayan hiçbir şey yapmayan\n\nBaşını yılandan çevri yemek taşmasın\nBaşını yılandan çevri kuyu yakın\nBaşını yılandan çevir unutma babayı yürekte tut\nBaba dağ ve balta\n\nAnne \nKolundan koynunda karnında çocuklar\nGitti pazara dolandı çığlık beğendi\n\nAnne eve dönünce\nAnne eve dönecek\n\nÖlün bilinecek küçük ölün\nMahalle daracık bilinecek\n\nAlçak duvar ötesinde ölün tahta sıcak su\nVe odun kokusu\nKabre akıtılan sabunlu suyu\n(Yolun burasında coşkuyla karşı ko)\nNasıl ki beyninden apartman fışkıran mimarın\nYaşamın öte yarısı\nBurçları gezer\nKutup yıldızından söz eder\n\nGök çoğalınca\nGöğe açılan göz kapanınca\nBeni duyacak anlamayacaksın\n\nBunlar hep senin ölün\nBir yerinde yatağa sığmayan çocukların\nSuçları bir atmacayla alınan çobanların\n\nHer şey karıştı çünkü öldün\nArtık kimse bulamaz kendini\nEller birbirinin içinde\nSenin ölmüş elin yapışır\nBenim tetiğimin üzerine\n*\nSilah benim tetik bende koşanadek kurşun benim\nParmak senin et senin güç senin\nİrade kimde\nBenim elim hangi köpeğin içinde\nDişleri birbirine geçmiş bileğimde\nİlk tıraşını olan gencin\nJileti kemiğin iliğinde \n-Kan seli\n-Tetik kan seli\nHedef nerde kız mı erkek mi\nDünya çekirdeği mi\nYeryüzü ateşi mi\nŞehvetin ya da nur içinde birleşmenin\nSatan'ın içinde beklerken her şeyi önceden kestirenin\nÇünkü şarttı bir kere\nÖlümle yan yana şeytanın içinde durmak\n\nKarnından geçmek\nBir lambayı bekleyen makkinin\nÖpüşünü kanla bekleyen\nEn küçük kilisede çarmıha çekilen\nDom'un üç asrın\nKana kan koyup\nYücelttiği abesin\nGalerisi insan ve heykel ve resim ve kezzap galerisi\n\nAt gözü oyuk\nHeykel atın içinde\nÇünkü at büyük heykel\nSürücünün içinde on aziz birkaç isa yezus hiristus\n\nYüz bin haç \nAtın ayağında bir nalbant heykeli\nNalın içide bir at benzeri\nKarşılıklı uyuşan iki arslan\nBiri dişi diğeri dişi\nYuvarlak yalanmış ve parlatılmış derileri\nKi karpuz yenmiş gibi\nGoldah karpuz\nKalf karpuz\nAnna karpuzun çekirdeki\nFrankrayh şu dağın ardındaki dağ\n*\nDüşmanın kim onu anlat\nMişel'i hatırlat alnımı uğraştır\nKalbine plânlı ve\nAvrupa bir duvarın taşları dizilen mişeli\nSaçlarına çocuk kuşları konmaz\nÇocuk uçmaz dallarından. İçinden yanında\nBoy tüfeği patlatsan\nTuzaklı\nHatırlat mişeli mişeli\nİçinden hep bir kuşku tankeri\nBir petrol tankeri namıyla yol alır\nPergel petrol\nBorusu motorun icadı\nAşkın feda bayramı cenaze şekli\nBoyuna hatırlat\nYoksa olur ki unuta kalırım esmerliğimi\n\nTelefon\n-Görünüşünüz nasıl\n-Yorgun uyanırken ve gittikçe diri ve daha esmer\n\nTanımadığım kentin\nAğırlık merkezine alındım\nTaşıtlar grevler insan böğürmeleri\nAlış verişler\nŞapka seçerken birden çocuk doğuruyorlar\nBaba oyundan çağrılan çocuklar gibi isteksizdir\nYa da bırakır kürekleri denizin üstüne\nSuda kayan cilalı bir taş gibi seğirtir\n*\nHer doğan çocukla orada\nBirlikte. Daha yeryüzüne bakınamadan\nKırbaçlanırız uyumaya. Anakarnı yorgunluğumuz alınmadan\nVurulur kollarımıza ve. Çarpılır dizimiz dizime\n\nHer doğan çocuk\nBir ertelenmeydi analarca bağlanarak memelere\n(Artık sigara içmeyeceğim artık \nKoyun gütmeyeceğim)\nMeşgul uğraşır azar altında bile uyurken de\nUykusundan silkelenip irileşmeye hamle elleri ve duramadan\nYan beşiktekinin yüzüne gölgesini indirerek\nBir gün önceki bedenini\nKaybedilmiş bir okul eşyası gibi özleyerek\n\nHer doğdu\nBir ölendi\n\nMayland uzun yüzlü bir kız resmi\nHani şu hep \nSelamlaşıp geçerdik\nUzun yüzlü kızlar çizen ressamla\nAklımı anlat gönlümü kazandır\nBenden beni çıkar bakalım kalacak mıyım\nÜstüme beni koy bir de \nGözle dayana bilecek miyim\nYoksa hemen bir kez daha bütünle bende beni\nÖzümü kullan\nÇünkü aşktır\nBeyaz bir sanattır\n*\nEvlerin dışında\nÇünkü böyle oldu\n\nPencereden uzanan başın dışında\nGünâhın ve sevabın\n\nMerkezinde hem tanımadığım\nAlışmadığım bir sistem gitgelinde\nBoyuna sırtımdan ve kafamın arkasından delindiğimi\nOynuyorum ve rolümü. Oyun çarkının boşuna döndüğünü\nSeyircilerden bir kadın olgun ve eteçalan\nÇıplak. Eşyadan ve odanın kapamasından\nHer an biraz daha soyunarak\nYatağında\nÇivilenmeden gerilmiş çarmıha gibi yatan\n\nAnlıyorum oyun çarkının kendine döndüğünü\nÖlümün\nSaklanacağı kalmayan av hayvanı gibi\nAvcısına göründüğünü\nAh anlıyorum\nÇünkü annanın\nAnlaşılmaz bir gözaldanımıyla\nİçimde bir gemi batırıp döndüğünü\n\nUnutmadı\nYanlışlıkla\nOnlara:\nBeni unutmayacaksınız\n*\nAnlat kızın ekmek tutuşunu\nİçimdeki soylu kişiden utanışını\nAnnayı tutarken balık tutuyorum\nEkvator ağzıyla kolumu buzdan denize indirmişim\nKız içimde bir sarmaşık kelimesiyle büyürken\nArada bir kanla uslayıp\nSeni anıyorum\n-ey eski sevdiklerim-\n\nSizi şaşırtıyorum. Sanatım\nFakat ben korkutuldum\n*\nŞatoya bağlanan tahta köprüde beynim\nAğırlaşmış dalmışım\nGüneş doğmuş işte böyle. Taş ısınmış ısınmış\nNerdeyse belleğinden kan ürperten\nBir sipahi sureti\n\nAşka ne zaman veda\nDemiş ki bu topraklar\nBoyuna kiliselere taşıyorlar otobüslerle. Isınamıyorum.\nVE baden Baden'de kaçtım\nBaşka bir kiliseye\ngittim. Hafifçe.\nÇok ve canlı renkli süslemelerden az ürpererek\n\nDost için yani dosto için\nDönerken\nKule yerine \nKüreye yakın parlak başlıklarına dönüp baktım\n\nDosto Badende\nVe kumar da oynardı\nBir çocuğun. Hırsla. Bir taşı.\nAtışı gibi. Dikine.\n\nKapa perdeyi kapa köprüyü\nVe şatonun ta kendisini\nİnce bedenin mühürlenişini\nTüfek mahzenini\nSevginin tiklerini aort deliklerini\nDuvarda asırlardır dinlenemeyen\nDört işkence resminin\n\nTakip tutuklanma işkence\nVe tahta kurulan işkenceli etin\nBin dokuz yüz 77 yıl\nYenilen içilen kan ve etin\nYarı açılan mor pelerinin\nÇizgi - kan \nÇizgiler ve kanın\nBaşta yer yer kemiğe batan tacın\nDört resmin dört korkunç dakikanın\nİri jestlerini anlıyorum\n\nMakkiyi hayır \nSigridi tren getirdi\nTren götürdü\nYedi \n*\nDuruşu kımıldanışı\nMağrur tavırları olan\nÇünkü o güzel kelimelerle ağırlanan\n\nGöllerin beşiği toprak eğrisi\nAt yiyen ejderdi\nTılsım\nKarıncanın kölesi\n\nAt köpeğin kuruyan ölüsünü\nMinderi düzelt\nBaklava kırıntılarını\nAna babanın kol gezdiği koruduğu pencere kıyılarını\nMutfak ve yüznumara korolarını\nYatak ameliyatlarını cinsiyet taslarını\nAn binlerce yıllık olan et kabartmalarını\n\nPervaz ve şimdi\nBüyük taraçalarda doğuruyorlar\nKol bakımı bilek ve dizkapağı bakımı\nGebelik ve sancı limonlukları\nSıcağa karşı ay ışığı\nYelpaze atkı palan\nAcılar yer delen sinir göğü tırmalayan\nKutlu sevinç giysileri yalayan\nVe yağmur suyunu\nHavuza koyan ırgat olarak\n\nAnlat insanda ölümsüz olmak yaprağının\nHangi ağacın kıvranışı olduğunu \nGüzün hazırladığı insan yavrularını\nKışın insan yeteneklerini\nBaharın insan olanaklarını\nAnlat durmadan\n\nHurmayı anlat dala uzanan\nTüylü kalın dudağa anlat\nYaban elmayla eriği\nAşıyı\nElmanın gelinliğini geyiğin baskın güveyliğini\nAtlı karıncayı\nLunaparkta bir hayvan olan\n\nAtlı karınca bir hayvansa\n'İsa ağladı'\nKuzeyde ses kalmadı\nAlnımız buz dondu gece\nAksın. Gündüz karıştırılmasın\nAh sade bir gün yaşasak\nDal dal - Kitap bil\nLord kimin lordu hangi mabedin\nSinonimi\nİkisi duman tütsü su rengi\nPerde kıllı el korku\nBölüşmek kekelemek\nDonup kal - Aklımı al\n\nDurmaz bilmez yaşamakla\nSenin yaşamın nereye kadar ne yana böyle benimki\nCan kamaram\nYalnız göğsüm değil\nHayat var kaçıp bıraktığım zamanlarda da\nÖlmek koşup varmak mıdır oralara\nSoluğunu yatıştırarak\nPerdeyi aralayıp girmeden çiçekli ovalara\nAh kıra gitmek böyle zor olmasa\nEllerimiz ısınan ocakta - Tabakta ziyafet tasında\nKızartılmış bir keklik\nPaslı ve kükürt salyalı bir ağızla\nTatlılıkla ololki\nÖlünü gebeliğini morarmışlığını\nEtin devinme sanatını\nBilesin yuvarlak akasın akşam olunca\nYuvarlak akşam akşam\nSerçenin girdiği dolap\n\nŞehri –ey canım- uçtan hayvan kuşları olarak yukarıdan\nDevgözüyle - bakışı görüyorsun\nSüzül. Kanatlar arasından\nUzanan boynunla evleri ara ikizleri araştır\nRen'in çamurlu suyundan bir gümüş iplik bük\nSür yeryüzü hamuruna \nKi orda\nBir yılan renkli başını onarır\nKuyruğunu ağrı dağında yakala\n\nEkmek paketini çıkar kuşlar çağrılsın\nKirazın yuvarlağı gibi yanağın\nBir güçlü böceğin ki gibi alnın\nOtalara yayılmış çıplaklığında bir uçuç böceği\nYanından dikine toprağa iniyor\nEkmeği göğsünden ufala kuşlar çağrıldı\nTutulmuş ve öyle güzelken\nKorkarak. Ağaçların arasında dolanan cin\n\nSen misin -Ama içim Eyiçim\n\nKara başımı tutup kara başımı\nŞu suyun insanını güttüğüm vakit\nGöğsümü asya bir edayla gerdiğim vakit\nHem barışmak ne demek kendimle\n'Sen yoksan mekan yok zaman belli değil' dediğim vakit\nSen ölçebilirsin ancak sesimdeki beygirimsiliği\nÇün bu çamur\nŞu yaşamı bulandıran su\nDonyüzlü rahibe şu\nŞu ev ki ev\nVe o karanlıkta cin\nVe ormandaki dev\n\nOysa melodim\nNe güzel. sözlerim ne tatlı\n\nKuşkusuz. Yanımda olaydın\nTestiyi deler ırmağı temizlerdik\nAvucumuzla buz gibi içer\nBileğimizden akan toprağa düşerdi\n*\nVe şimdi\nAnlat bana ey can tatlısı kız ki\nÇünkü ben ödevliyim yinelemeye\nEskiçağ ozanlarının ağız toplantısını\nAnlat bana gönüllerindeki bağ bozumunu\nHep şarkı sancıyan dizelerini\nKocamış dumanı ve is yüklü tavan direklerinin \nArasından destanlara sarkan yılanı\nKapıdaki baharı yaprak selini sarı kanaryayı\nÖlümsüzlüğün karyığınını - granityığınını - suyığınını\nAnlat durmadan\n\nOğlu teketek öldüren babanın\nOğula mızrağın ucuyla\nGürzün kılıcın kıyımıyla ad koyan babanın\nAnlat bize içinde koşan atların\nHangi koşudan kaçtıklarını\nYani ilkel\nYa da kültürle deşilmiş olmanın\nAnlat durmadan anlat oğulun\nGençliğin\nYarısı akan yarısı mezara konan kanın\nGenç ve geniş bir yaradan \nHem babanın elinden mızrakla\nVe baltayla açılmış yara'dan \nŞefkat ve müthiş bir dikkatle \nVe müthiş bir hayranlıkla\nŞövalyelik adına açılmış yara'dan \n/Huysuz kan sonuna dek akar düşünürüz/\n\nAnlat ki ey can tatlısı kız\nBabanın cesedi bir türlü toprağa atamadığını\nYine de kanın sonuna dek akmadığını\nAnlat \nBabanın can elmas'ıyla kesilen oğulu\nAydınlığa sun\nToprağa sözü olan kanın\nNeden sonuna dek akmadığını\n\nKarşılık verir\nCan tatlısı kızlar korosu:\n\nOĞUL MIZRAK KESKİN GENÇ\nOğul genç mızrak keskin\nBABA DİNÇ YAŞLI MIZRAK AKILSIZ\nOğul baba\nMIZRAK BABA\nÖLÜM baba\nÖlüm Oğul Mızrak\nÖlüm Baba Mızrak\nOĞUL MIZRAK baba ÖLÜM\n\nKan ŞAŞIRDI KAN Şaşırdı\n\nGenç cesedin\nÖlüm gölünün başında\nDiz çökmüş olan baba\nHınç ayırdı\nHayret ve üzgünlük şerbeti\nVe abes ayırdı\nÇok yıl sonraki tanrıtanımaz savaşlara\nVe yenilip ve yenip dönerken ordu\nNeyi algılarsa çiftleşip çoğalmaktan\n\nBabanın yüreği ordu yüreği\n/Zırhını kırdı/\nNarası göğe vurdu\nDaha gür bir ses duyuldu\nBelki bir melek gülümsedi\nÇünkü sıyrıldı gergefi dizinden\nBelki ayağının dibine vuran sesten\n\nEy baba\nKılıcını toprağa gizle\nGizledi\nKendini kınamak için çıkardı gerektikçe\nYüzünü sarartıp karartmak için\nVe düşüncenin kavurması geldikçe\n\nÇünkü bir serçenin diliyle gelmiyordu düşünce\nBeyaz güvercinin\nBir ilkbahar gencinin güz güneşinin\nTaşı heykelleştiren eğilimin\nSu taşıyan kedi seven uykunun altına geçen döşeğin\nErkeği kadında koşturan geleneğin\nKızlıkta açan çiçeklerin\nSevişen fillerin\nUyuyan çocuk ellerin\nKaraya vuran geminin\nYemeğe hazır eden annenin\n... Yalvaran dilin diliyle\nGelmiyordu düşünce\nGeliyordu düşünce\nAteş kuşunun gagasında\n\nÇünkü soyluluğun ağırlaştı baba\nBir'din ordu oldun\nZamanın bir gerisine bir ilerisine\nSon dünya savaşının eşiğine serildin\nÇocuğu vururken çekilen işkencenin \nBeşiğine\nBaba Çocuk \nAzap Sancak\n\nBaba genişledi nalbandı bildi\nToprağın içinde oğulun ölümü\nArttıkça ve gezdikçe denizlerin dibini\nÇünkü ölüm artık canlı oldu\nNasıl kuduran boğa canlıysa\nVe bir şeye koşarsa\n\nBaba açığa çıkan kandan yedi\nGezdi yeryüzünü\nHayvan alım satım yerlerini\nAnneyi annenin ayak diplerini\nKarıncanın ölmez gelenekçiliğini \nHayvanları şartlayıp\nŞatoları kefenleyip\nAhırları koyunları\nGördü baba gezdi baba\nOğulun taş benzerlerini \nNasıl ki oğulun ölümü\n/Eli babanın derisinde/\nbir gerisinde bir ilerisinde\narttıkça ve gezdikçe suların dibini\n\nBaba devşirdi bir ana\nKi yüreğinin altında\nBir et kordonla tutan\nOğulu delmeyecek olan babayı" + }, + { + "id": 42167.0, + "title": "Keçiyi Yardan", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Keçiyi yardan uçuran\nBir tutam ottur\nGözümün önüne geliyor keçi\nHala cıvıl cıvıl gözlerinin içi\nAğzında ecel yeşili\nKörpe ıslak\nEzilmiş yırtılmış bir çift yaprak\nUçurumun dibinde incecik bir su\nTatlı mı tatlı duru mu duru\nAçmış kocaman gözlerini\nDüşünür su\nCanlıyken ne kadar hafifti keçi\nŞimdi ne kadar ağır." + }, + { + "id": 10639.0, + "title": "Sizi Sevmiyorum", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 5.0, + "poem": "Sizi Sevmiyorum\n\nSesimden arındım ve ufku\nBir harmani gibi giyindim\nKahraman bir korkaktım\nKavmimin kadim tarihinde\nKi onlar için umutsuzluk\nKendim için haramiydim\n\nBöyle bilindiydi bu hikâye\nYarından bugüne kaldıydı\n\nTersine akan bir ırmaktım\nSözün şaşkın serinliğinde\nKendi deltasında boğulandım\nVe sizi sevmiyorum ey kavmim\nYakın beni rüzgârın ıslığa\nIslığın hükme döndüğü yerde\n\nDerim ki ey kavmim, zulmünüz\nPayidar, yurdunuz çığlığımdı\nKi hükmümü kendim veriyorum\nYakın beni sesim sorulara dönmeden\nKüllerimin altında kalacak\nMutluluk sandığınız ne varsa\n\nBöyle yaşandıydı bir ömür ve söz\nGiyotindi sözün belleğinde\n\n(Çocuksun Sen)\n\nAhmet Telli" + }, + { + "id": 292195.0, + "title": "Dönüyorum Geriye", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Giyotinler bilenmiş \nDar ağaçları kurulmuş \nSon arzular sorulmuştur \n\nŞarjörler takılmış \nNişan alınmış \nKurşun namluya sürülmüştür \n\nBaşlıyor ön yargılı infazlar \n\nŞimdi zaman \nSaatli bir bombanın \nTik tak sesleridir \nKorkunç ve çileli \n\nKarlı gecenin ateşinde \nUmut denilen yorgun gemide \nGurbet türküleriyle \nDönüyorum geriye \nDemli bir sevdanın buruk tadı yüreğimde \n\nHayatı seçiyorum \nÖlümün eşiğinde\n\nYa beklemiyorsan? ..." + }, + { + "id": 64267.0, + "title": "Oyun", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 7.0, + "poem": "Bildik bir oyundu bu oynadığımız, \nBir daha da oynamak istemiyorum.\nKazanan ben olsam da her oyun sonu, \nBin kez ebe sen olsan istemiyorum...\n\nBir yanı yitik hep her yanımızın, \nGözlerimiz bile bak, yalan söylüyor.\nRengi aynı olsa da her damlamızın\nKanımda tek kırmızı istemiyorum...\n\nMiskette senin olsun, toplarda, ip de\nHem bizim mahalleli değilsin artık.\nOyuncaklar da sende, git oyna işte, \nBen seninle oynamak istemiyorum...\n\nOyundaki kuralı bilmiyormuşum.\nİlk defa oynamıştım, nerden bileyim? \nBir daha deneyecek güçüm yok artık, \nÇek git artık buradan istemiyorum...\n\nBir gün bizde büyürüz, süt içmeyiz ki\nBir kere ağzı yanan yoğurdu netsin? \nSapan taşları bir bir gönlümü deldi, \nHayata küsmüşüm ben oyunu batsın.\n\nArtık ben oyunları hiç sevmiyorum, \nKimseyle de oynamak istemiyorum..." + }, + { + "id": 19371.0, + "title": "Her İnsan Öldürür Sevdiğini", + "poet": "Oscar Wilde", + "rating": 9.0, + "poem": "Tozan Alkan (?) çevirisi ile; \n\nKulak verin sözlerime iyice,\nHerkes öldürebilir sevdiğini\nKimi bir bakışıyla yapar bunu,\nKimi dalkavukça sözlerle,\nKorkaklar öpücük ile öldürür,\nYürekliler kılıç darbeleriyle! \n\nKimi gençken öldürür sevdiğini\nKimileri yaşlı iken öldürür; \nŞehvetli ellerle öldürür kimi\nKimi altından ellerle öldürür; \nMerhametli kişi bıçak kullanır\nÇünkü bıçakla ölen çabuk soğur.\n\nKimi aşk kısadır, kimi uzundur,\nKimi satar kimi de satın alır; \nKimi gözyaşı döker öldürürken,\nKimi kılı kıpırdamadan öldürür; \nHerkes öldürebilir sevdiğini\nAma herkes öldürdü diye ölmez.\n\nÖzdemir Asaf (?) çevirisi ile; \n\nHer insan öldürür gene de sevdiğini\nBu böyle bilinsin herkes tarafından,\nKiminin ters bakışından gelir ölüm,\nKiminin iltifatından,\nKorkağın öpücüğünden,\nCesurun kılıcından! \n\nKimisi aşkını gençlikte öldürür,\nYaşını başını almışken kimi; \nBiri Şehvet'in elleriyle boğazlar,\nBirinin altındır elleri,\nYumuşak kalpli bıçak kullanır\nÇünkü ceset soğur hemen.\n\nKimi pek az sever, kimi derinden,\nBiri müşteridir, diğeri satıcı; \nKimi vardır, gözyaşlarıyla bitirir işi,\nKiminden ne bir ah, ne bir figan:\nÇünkü her insan öldürür sevdiğini,\nGene de ölmez insan.\n\nOrjinali:\n\nYet each man kills the thing he loves\nBy each let this be heard,\nSome do it with a bitter look,\nSome with a flattering word,\nThe coward does it with a kiss,\nThe brave man with a sword! \n\nSome kill their love when they are young,\nAnd some when they are old; \nSome strangle with the hands of Lust,\nSome with the hands of Gold:\nThe kindest use a knife, because\nThe dead so soon grow cold.\n\nSome love too little, some too long,\nSome sell, and others buy; \nSome do the deed with many tears,\nAnd some without a sigh:\nFor each man kills the thing he loves,\nYet each man does not die." + }, + { + "id": 71457.0, + "title": "Namın Yürüsün", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 7.0, + "poem": "hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğum\nçocukluğum yıkık kentlerde\nve kesme kaya caddeli ahşap evlerde geçti\nokuma yazmayı öğrendiğim gazetelerdeki terör sayfaları\nve haliç tersanelerinde korsanlar\nevden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar\nher sokağın başında anaların isyanı dururdu\nve günler kısa\nama geceler uzun olurdu\nbir kurşun bir liraya\nve bir hayat bir kurşuna malolur\nbenim doğduğum yerlerde insanlar can evinden vurulurdu\nsen sarayburnunun dimdik delikanlısı\nyavuz zurhlısında deniz piyade eri\nyetmişikiye dört çakı gibi asker\narkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan\nve giderken bıraktığı sevdiğini\ndöndüğünde bulamıyan\nyakar mı bizi bu sevda? \nbir aşk delikanlıyı bozar mı? \nhadi kalk\neski günlerde olduğu gibi\nkaranlığa yine ışık yak\narka bahçedeki mahalle kavgalarında\nkaşına sapan taşı geldiğinden beri\nhani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri\ncan dostum ve kan dostum\nister kalbine gömdüğün sevdanın aşkın\nister Allahın aşkına kalk\nbir ışık yak\nbir kor küşür yüreğimize\nsavaşmak ne güzel bir şey uğrunda\nve yeniden\nyeniden aşık olmak\nunutmadık o günleri\nsevdamız yüreğimizde gizli kalır\nve mahallemizin kızına aşık olmak ayıp sayılırdı\nbir kıza aşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı\nve dünya dedikleri şey yalandı\nparanın geçmediği günler vardı gençliğimizde\nve namerdin yıkamadığı mertliğimiz\nsilah çekmek ve tesbih sallamak değildi delikanlılık\ntesbihi çekmek ve silahı saklamaktı\nyazık\ngün geldi nasıl da azaldık\nsonra üç kuruşa satılan arkadaşlıklar ve ucuz aşklar\nartık bizim işimiz değildi\nah sarayburnunun dik ve yitik delikanlısı\nne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni\nne de geleceğe satılan aşklar\ngidiyorsun belki\nsana kal diyemem giderken\nsevmek kadar ölmek de kader\nama giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere\ngözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün\nve sen ölsen bile bir gün\nnamın yürüsün..." + }, + { + "id": 93818.0, + "title": "Arada", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 7.0, + "poem": "Her şey araya giriyor, aradan çıkıyor\nArada çocuklar doğuyor, büyüyor, yürüyor\nArada evler, evlenmeler, ölümler duruyor\nArada yaz kış bahar, dünya dönüyor\n\nBiz unuturuz başka! \nÖlümler arada, hatırlatır\nDünyanın malını toplasak da\nBu dünyanın sonu vardır\n\nÖlümler varsa arada, anılar da var\nSevdiğin miydi, geceleri\nGelir uykulara canlı.Nemli sabahlara taze\nAçılmış çiçekler kadar.\n\nZorluklar varsa arada, \nİnsansın! \nEngellere harcanmayan güçler ne güne\nDayat ki, yaşadığını anlayasın! ! ! ! ! ! ! !" + }, + { + "id": 53230.0, + "title": "Cânı Kim Cânânı İçün Sevse Cânânın Sever", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 8.0, + "poem": "Cânı kim cânânı içün sevse cânânın sever\nCânı içün kim ki cânânın sever cânın sever\n\nHer kimün âlemde mıkdârıncadur tab'ınde meyl\nMen leb-i cânânumu Hızr Ab-ı Hayvânın sever\n\nBaşa dem düştükçe taksîr eylemez eyler meded\nOl sebebden muttasıl çeşmüm ciger kanın sever\n\nMüşg-i Çîn âvâre olmuşdur vatandan men kimi\nHansı şûhun bilmezem zülf-i perîşânın sever\n\nŞu ki ser-gerdân gezer başında vardur ki hevâ\nGâlibâ bir gül-ruhun serv-i hırâmânın sever\n\nAkıbet rusvâ olub mey-tek düşer il ağzına\nKim ki bir ser-mest sâkî lâ'l-i handânın sever\n\nN'olacakdur terk-i ışk etme Fuzûlî vehm edüb\nGâyeti derler ola bir bende sultânın sever" + }, + { + "id": 15118.0, + "title": "Haber", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 6.0, + "poem": "Yağmur yağıyor sevgikim,\ngünlerdir ara vermeden;\nsenin nefesin gibi sıcak,hayat veren\nbereketli,ferah,serin.\n\nÖğrendim ki sen,\nbin bilmem şu kadar kilometre ırakta\nbir haftadır evlisin.\n\nBen,ot yatağımda uykusuzum yağmurlu gecelerde\nsesini dinliyorum tabiatın.\nberaber yürüdüğümüz yollar,\nayaklarının,\ntoprağa vuruşu geçiyor gözümün önünden.\n\nBir ışık aydınlatıyor kararan camları,\nhayalin kıyıyor bana son defa canevimden.\n\nSağıma dönüyorum." + }, + { + "id": 40255.0, + "title": "Resim Ve Resim Tarihi", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 5.0, + "poem": "Birisi kitap okuyor otobüste\nİlk durakta vuracaklar onu\nDizlerinin üstüne çöken\nBir zürafa gibi\nkalakalacak o\nVe bu kent \nçapraz ateşler altında\nyazarken kendi tarihini\nzürafaların nesli nasıl tükendi\nDiye bir sayfa açacak\n\nBirisi kitap okuyor otobüste\nilk durakta vuracaklar onu" + }, + { + "id": 1309985.0, + "title": "Makber", + "poet": "Abdülhak Hamit Tarhan", + "rating": 8.0, + "poem": "Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı,\nGönlüm dolu âh ü zâr kaldı.\nŞimdi buradaydı gitti elden,\nGitti ebede gelip ezelden.\n\nBen gittim o hâksâr kaldı,\nBir kûşede târumâr kaldı.\nBâkî o, enîs–i dilden eyvâh! \nBeyrût’ta bir mezâr kaldı.\n\n……\nÇık Fâtıma, lâhdden kıy��m et,\nYâdımdaki hâlime devâm et! \nKetmetme bu râzı, söyle bir söz,\nBen isterim âh öyle bir söz! ..\n\nGüller gibi meyl-i ibtisâm et,\nDağ-ı dile çâre bul, merâm et! ..\nBir tatlı bakışla, bir gülüşle\nEyyâm-ı hayâtımı tamâm et! ..\n……\n\nYâ Rab, öleyim mi neyleyim ben? ..\nAyrı yaşayım mı sevdiğimden? ..\nVerdin bana böyle bir mûsibet,\nEttin beni düşmen-i muhabbet.\n\nYa bir kulu sevmiyor musun sen? ..\nYa böyle bir ölüm değil mi erken? ..\nHiç bulmamak üzre gâib ettim,\nMecnun gibi ben onu severken.\n\n……\nHer yer karanlık pür-nûr o mevkî? ..\nMağrib mi yoksa makber mi yâ Râb! \nYâ hâbgâh-ı dilber mi yâ Râb,\nRüyâ değil bu ayniyle vakî.\n\nKabrin çiçekten bir türbe olmuş,\nDönmüş o türbe bir haclegâhe,\nBir haclegâhe dönmüşse türben\nAç koynunu aç maşukânım ben.\n……\n\nSen öldün, ölüm güzel demektir,\nÖlsem yaraşır gamınla her gün." + }, + { + "id": 2293692.0, + "title": "128 Dikişli Şiir", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 10.0, + "poem": "İlk defa bu kadar sağlam yazıyorum.\nHaç şeklinde 128 dikişle.\n\nGaliba ahbap artık sana ulaşacağım.\n\nYeteneğim geri geldi,\ngöreceksin artık kutsal dizeler yazacağım.\nHiç yapmadığım şeyler yapıyorum ahbap\nMaç seyrediyor ve devamlı topa bakıyorum\nTelepati yapıyorum.\nHey ahbap ben arada bir fikir buluyorum.\nKuşlar için küçük şemsiyeler yapabiliriz\nBöylece yağmurda ıslanmazlar\nVe içimdeki ağır sözler için de şemsiyeler\nBöylece paraşütle iner gibi hafiflerler\nŞiirin içine girerken\nBana bazı şarkılar lazım ahbap\nhafif şarkılar, acı olmayan şarkılar\nçok şarkıya ihtiyacım var\nTutam tutam saçlarımı savuracak şarkılar\nSaçlarımla ne yapacağını bilemeyenler\nBir gün onları kaybederler\nBöyle bir şey yani ahbap\nÇok acıyor. Saçlar zaman zaman\nBana neşeli şarkılar\nB harfine notalardan sütyen yapan şarkılar\n\nBir mutfak cadısıyım şu sıralar\n\nÇeşitli şeyleri çeşitli şeylere karıştırmak\nVe seni düşünmek, mırıldanmak\nBazı büyülü yemekler yapmak\nBazı şifalı yemekler yapmak\nVe kalmak istemek ahbap...\n\nFüsunun yeşil ela gözleri var\n\nVe pembe plastik fincanı ile kahve getirişi var\nVe bana anne deyişi var\nBenim pembe fincandan pembe kahve içişim var\nBu kahveleri seviyorum ahbap\nİçimi pembe bulutlar kaplıyor\nŞekerli ve tatlı bir biçimde havalanıyorum.\n\nSonra ağrılar, sonra hastaneler ve sonra doktorlar...\n\nŞeker donup yapışıp kalıyor bir kağıda\n\nAcı bazen öyle yoğun, çok yoğun\n\nPatlak gözlü bir kurbağa\n\ntarifsiz çirkin ve kel.\nEdibin kurbağası yakup benimki seyfettin\nNeden bilmem işte\nNereden çıktı şimdi seyfettin\n\nAcı dindi diyorum bazen yağmur dindi der gibi\n\nÖyle kendiliğinden ya da tanrı istediğinden\nYüzüklerim yok takmıyorum\nkolyelerim yok istemiyorum\n\nÖyle çok şimşek çaktı gece\n\nBen sonu Z harfi olarak düşündüm\nSon harf olarak\nBen Zeni düşündüm ahbap.\n\nDoğdum, doğurdum\n\nBir insan nasıl büyüyor gördüm\nHayatta kalmak için\nVe hayatta kalmanın yanında\nİnandım şiir bir gevezelikti\nŞimdi 128 harfli bir şiir var karnımda\nSatırlar artık bomboş\nKarnımda hissiz bir şiir var\nİçimde durmadan bölünen şiirler\nBirlikte yok olacağımız şiirler\nBirlikte unutulacağımız şiirler\nHiç borcu olmamış şiirler\nVe bu yüzden çok acıyan şiirler\n\nAcı aniden diner yağmurun dindiği gibi\n\nBazen sadece tanrı öyle istediğinden\nSadece bir mağarada resim çizerim belki\nRüyaların büyük harfle başladığı bir ülkede\nÜstümden kaldırılmış bir ölü var\nAhbap senin istediğin o mu?" + }, + { + "id": 60853.0, + "title": "Kosova", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Nerede olsam karşıma çıkıyor bir kanlı ova\nSen misin yoksa hayalin mi vefasız kosova\nHani binlerce mefahirdi senin her adımın\nHani sinende yarıp geçtiği yol Yıldırım'ın\nHani asker, hani kalbinde yatan şah-ı şehid\nSöyle Meşhed öpeyim secde edip toprağını\nYokmudur Murad'ın sende iki üç damla kanı" + }, + { + "id": 596601.0, + "title": "Bahçenin Fethi", + "poet": "Füruğ Ferruhzad", + "rating": 8.0, + "poem": "Başımızın \nÜstünden uçan \nVe giren serseri bir bulutun karışık düşüncelerine \nVe sesi kisa bir mızrak gibi geçen, ufku baştanbaşa \nO karga \nKente götürecek bizim haberimizi \nHerkes biliyor \nHerkes biliyor \nSen ve ben o soğuk asık yüzlü delikten \nBahçeyi gördük \nVe kopardık elmayı \n0 oynaşan ve uzak daldan \nHerkes korkuyor \nHerkes korkuyor ama sen ve ben \nUlaştık ışığa, suya, aynaya \nVe korkmadık \nNe pamuk ipliğiyle birleşmesi iki adın, söylemek istedigim \nNe de bir buluşma yıpranmış bir defterin sayfalarında \nBenim mutlu saçlarımdır söz konusu olan \nSenin yanık kırmızı şakayık öpüşlerini taşıyan saçlarım \nVe içtenliği tenimizin \nÇıplaklığımızın parıltısı \nBalık pulları gibi \nSöz konusu olan gümüş rengi türküsüdür yaşamın \nTan ağarırken kaynaktan fışkıran \nBiz o yeşil ve akan ormanda \nBir gece yaban tavşanlarından sorduk \nVe kaygılı, soğukkanlı denizde \nIncilerle dolu istiridyelerden \nVe o tuhaf ve fatih dağda \nGenç kartallardan sorduk \nNe yapmalıyız? \nHerkes biliyor \nHerkes biliyor \nSessiz ve soğuk uykusuna ulaştık biz simurgların \nGerçeği bahçede bulduk \nBilinmez bir çiçeğin utangaç bakışında \nSınırsız bir anda bulduk ölümsüzlüğü \nIki güneş birbirine bakıp dururken \nSöylemek istediğim korkak fısıltılar değil karanlıkta \nGündüzdür söz konusu olan ve ardına kadar açık pencere \nVe tertemiz hava \nVe bir ocak tüm yararsız şeylerin yanıp gittiği \nVe apayrı bir ekinin tohumlarını taşıyan tarla \nVe doğum ve gelişme ve gurur \nBizim seven ellerimizdir söz konusu olan \nBir köprü kuran kokular, ışıklar ve esintilerle \nGecenin üstünde \nÇimenliğe gel \nKıyısız çimenliğe ve çağır beni \nIbrişim çiçekleri usulca nefes alırken \nÇağır bir ceylan eşini çağırır gibi \nPerdeler bir gizli acıyla dolu \nVe toprağa bakıyorlar \nMasum güvercinler \nKendi beyaz burçlarının tepelerinden" + }, + { + "id": 101346.0, + "title": "Bazen", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bazen çıkardım\nFenerden\nHiç... Öylesine\nÖnce kalbime\nSonra ayaklarıma\nBırakırdım\nGideceğim yerin seçimini\n\nVe bir kaç saat sonra\nUlaştığım yer hep aynı olurdu\nEski cumbalı ahşap evlerin bulunduğu\nKesme kaya caddeli dar sokaklar\n\nÇocukluğum gelirdi buralarda aklıma\nBelki ondandı\nÖnlüğüm\nHiçbir zaman bembeyaz\nVe ütülü kalamayan yakalığım\nKendimden ağır okul çantamla\nÇıktığım yokuşları, çıkmaz sokakları\nDolaşırdım\n\nBazen\nHer pazartesi sabahı\nVe cuma günleri esas duruş\nAvaz avaz çınlardı kulaklarımda\nTürküm, Doğruyum, Çalışkanım...\n\nSonra\nOkul çıkışı simitçiler\nMacun ve pamuk helva fasılları\nİki buçuk liraya iki gofret\nVe bir gazoz içtiğim günler\nVe top oynadığımız\nÇöplük bozması arka bahçe\n\nÇocuk olmak güzeldi\nÇocukluğunu yaşayabildiğin sürece...\n\nÇocuklar görürdüm\nKendi küçüklüğüme benzeyen\nSokak aralarında\n\nuzaktan izlerdim\nVe izlerken çocuk olurdum\nİster istemez\n\nEskiden daha mı güzeldi herşey\nYoksa çocuk olduğumuz için mi öyleydi.\n\nAma birşeyler eksikti\nBelki de\nEski renkler" + }, + { + "id": 13410.0, + "title": "Merhaba Canım", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 8.0, + "poem": "ben az konuşan çok yorulan biriyim\nşarabı helvayla içmeyi severim\nhiç namaz kılmadım şimdiye kadar\nannemi ve allahı da çok severim\nannem de allahı çok sever\nbiz bütün aile zaten biraz\nallahı da kedileri çok severiz\n\nhayat trajik bir homoseksüeldir\nbence bütün homoseksüeller adonistir biraz\nçünki bütün sarhoşluklar biraz\nfreüdün alkolsüz sayıklamalarıdır\n\nsiz inanmayın bir gün değişir elbet\ngüneşe ve penise tapan rüzgarın yönü\nçünki ben okumuştum muydu neydi\nbiryerlerde tanrılara kadın satıldığını\nah canım aristophones\n\nbarışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum\nölümü de bir giz gibi içimde\nölümü tanrıya saklıyorum\nve bir gün hiç anlamıyacaksınız\n\ngüneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum\ndüşüvericek ellerinizden ve\nbir gün elbette\nzeki müreni seveceksiniz\n(zeki müreni seviniz)" + }, + { + "id": 11266.0, + "title": "Bursa'da Zaman", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 7.0, + "poem": "Bursa'da eski bir cami avlusu,\nKüçük şadırvanda şakırdayan su.\nOrhan zamanından kalma bir duvar...\nOnunla bir yaşta ihtiyar çınar\nEliyor dört yana sakin bir günü.\nBir rüyadan arta kalmanın hüznü\nİçinde gülüyor bana derinden.\nYüzlerce çeşmenin serinliğinden\nOvanın yeşili göğün mavisi\nVe mimarilerin en ilahisi.\n\nBir zafer müjdesi burda her isim:\nSanki tek bir anda gün, saat, mevsim\nYaşıyor sihrini geçmiş zamanın\nHala bu taşlarda gülen rüyanın\nGüvercin bakışlı sesszilik bile\nÇınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.\nGümüşlü bir fecrin zafer aynası,\nMuradiye, sabrın acı meyvası,\nÖmrünün timsali beyaz Nilüfer,\nTürbeler, camileri eski bahçeler,\nŞanlı hikayesi binlerce erin\nSesi nabzım olmuş hengamelerin\nNakleder yadını gelen geçene.\n\nBu hayalde uyur Bursa her gece,\nHer şafak onunla uyanır, güler\nGümüş aydınlıkta serviler, güller\nSerin hülyasıyla çeşmelerinin.\nBaşındayım sanki bir mucizenin,\nSu sesi ve kanat şakırtısından\nBillur bir avize Bursa'da zaman,\n\nYeşil Türbesini gezdik dün akşam,\nDuyduk Bir musikî gibi zamandan\nÇinilere sinmiş Kur'an sesini.\nFetih günlerinin saf neşesini\nAydınlanmış buldum tebessümünle.\n\nİsterdim bu eski yerde seninle\nBaşbaşa uyumak son uykumuzu,\nBu hayal içinde... ve ufkumuzu\nÇepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,\nHavayı dolduran uhrevi ahenk.\nBir ilah uykusu olur elbette\nÖlüm bu tılsımlı ebediyette\nBelki de rüyası büyük cetlerin,\nBeyaz bahçesinde su seslerinin." + }, + { + "id": 23317.0, + "title": "Kaplan", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 6.0, + "poem": "berbat kavgalar.\nve sonunda,\nkadının güzel çiçek desenli kocaman yatağında\nhuzur içinde uzanmışım,\ngöbeğim sereserpe başım yanda\nabajurun ışığı damla damla\nkadın öbür odada\nyıkanıyor,\nçoğu şey gibi,\nbütün bunlar benden uzakta,\nküçük radyodan klasik müzik dinliyorum,\nkadın yıkanıyor, suyun şırıltısını duyuyorum." + }, + { + "id": 39429.0, + "title": "Hamd ü Sena", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne var ki mevcûd ise âlemde, güzel, doğru, iyi; \nArayan fikri, bulan ruhu, seven sevgiliyi\nBize bahşetmiş olan Hazret-i Rahmân'a şükür.\n\nO büyük Rabb'e şükürler ki, ayak bastığımız\nYeri halketti barınsın diyerek varlığımız; \nVe yer üstünde hayâlin cereyânınca uzun,\n\nO büyük Rab ki, ışıklar yakıyor göklerde,\nLûtfunun feyzini, görsün diye insan yerde; \nEn büyük nîmete hamd, en küçük ihsâna şükür.\n\nO büyük Rab ki, ufuklar boyu nîmetlerini,\nHüsn ü an, reng ü füsun, aşk ü cünûn mahşerini\nGayrı kâfi görerek sevdiği biz kullarına\nŞimdiden vâdediyor başka bir âlem yarına; \nMâ-i Tesnîm'e şükür, Ravza-i Rıdvân'a şükür.\n\nO ki, sedâsına yandıkça bütün mahlûkat,\nArş-ı Alâ'da Ezel kasrına çıkmış yedi kat,\nGeriyor hüsn-i ilâhîsine atlas perde...\nEn güzel vuslatı tattırmak için mahşerde\nBize, gündüz gece, zehrettiği hicrâna şükür.\n\nO büyük Rab ki, dalâlet yolu düşkünlerine\nBen gazûbum diye seslendi derinden derine; \nVe meleklerle kitâb indirerek her yandan\nYine yol çizdi halâs etmek için şeytandan…\nSayısız cürme bedel sonsuz inâyetlere hamd,\nVe bu hizmetle celîl ettiği Peygamber'e hamd,\nGökyüzünden yere indirdiği Kurân'a şükür." + }, + { + "id": 29685.0, + "title": "İşsizler İçin Şiir", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 8.0, + "poem": "bütün gün kahvede oturdum yedek kulübesinde\nve bir kardeşim saf dışı kalsın diye\nçay söyledim kahveden.\n\nişsizim ya \nismi naz oldu herkesin\ntemiz bir sopa istiyor şu serçe bile\nisterse yalan desin.\n\nhiçbir şey gitmiyor da gücüme\n\nşimdi tıklım tıklım pariste pastaneler\nkürkün içinde kadın, kadının içinde vaşak\nbirlikte tatildeler.\n\noysa tatil dediğin şımarık bir çocuktur\nyapışır yakamıza biraz güneş görünce\nhem sermaye istiyor pişti oynamak bile." + }, + { + "id": 34621.0, + "title": "Geceye", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "koynuna mı aldın güllü yarimi\nsoluğunun buharına giren mi\neteğine, sürünerek varan mı\nhangi uzak şehrin ışığındadır\nhangi muammanın beşiğindedir\ney sırları sırlarımı kuşatan\nyetim koyup ayazında üşüten\nsen de mi görmedin yitirdiğimi\nkendi hüsranımda bitirdiğimi" + }, + { + "id": 216469.0, + "title": "Aklım Fikrim Yâr Eyledim Ben Bana", + "poet": "Kul Himmet", + "rating": 7.0, + "poem": "Aklım fikrim yâr eyledim ben bana\nÖğüt verdim deli gönül almadı\nBir kileciği var almış eline\nDünyayı içine koydum dolmadı\n\nAlması farz imiş sünnettir selâm\nHak nurdan yaratmış yaz dedi kalem\nBir çiçek yarattı ol Rabb'ül-âlem\nAnı kokulayan mahrum kalmadı\n\nVar bir pire eriş serseri gezme\nGözet gözün önün yolundan kalma\nDeğme bir dükkâna yükünü çözme\nBunda çok bazergân assı kalmadı\n\nGençlik yaza benzer kocalık güze\nYüreğim başlıdır dertlerim taze\nBoynun eğ de hizmet eyle üstâza\nŞeytan benlik ile menzil bulmadı\n\nKul Himmet'in deste gülü elinde\nDaima zikreder Hakk'ı dilinde\nBir güzel sevmişim Hakk'ın yolunda\nHayali gönülden zail olmadı" + }, + { + "id": 2130680.0, + "title": "Tan", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 10.0, + "poem": "Sarıldım yaz şafağına.\n\nHiçbir şey kımıldamıyordu daha alnacında sarayların. Ölüydü su.\nOrman yolundan ayrılmıyordu alacakaranlığı konak yerleri.\nYürüdüm, diri ve ılık solukları uyandırıp; ve baktı değerli taşlar, ve gürültüsüzce havalandı kanatlar.\n\t\nŞimdiden yepyeni ve solgun ışıklarla dolu bir patikada, bir çiçek yaptı ilk girişimi ve adını söyledi bana.\n\nGülümsedim çamların arasında saçını dağıtan sarışın çağlayana: Keşfettim tanrıçayı gümüş rengi dorukta.\n\nO zaman kaldırdım örtüleri birer birer. Ağaçlı yolda sallayıp kollarımı. Onu horoza gösterdim ovada. Çan kuleleri ve kubbeler arasında kaçıyordu büyük kentte, ve, tıpkı bir dilenci gibi, koşarak kovalıyordum onu mermer rıhtımlarda.\n\nYolun yukarısında, bir defne ormanının kıyısında, sardım onu mat mat örtüleriyle, ve duyumsadım uçsuz bucaksız gövdesini. Ormanın alt yanına indi tan ve çocuk.\n\nÖğle olmuştu uyandıklarında." + }, + { + "id": 50745.0, + "title": "Aşikane", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "Geceye hey dedim Bir bulut beyaz aydınlık\ngeçiyor ve ben görüyorum Belki yalnızlık\n\nKâğıt gibi bir kadın sana bakıp gülüyor\nDemek sen daha güzelsin gökyüzünden artık\n\nSokakları bembeyaz evleri geçiyorum\nBir koşu bir rüzgârı alıyorum Karanlık\n\nBir kenttesin ve var ta ne zamanlardan beri\nO zamandan trenler evler geçiyor Kapanık\n\nAşkın ki hiç durup dinlenmek nedir bilmiyor\nAşkın ki anlatılamaz ihtiyar ve yıkık\n\nNice nice yaşamalara açılmışsındır\nNice yaşamalar ki kalmıştır yarım buruk\n\nİşte Adakale Sokağındayım ve birden\nBenim işte dünya kadar güzel ağzın artık\n\nDurup bir yıkık aşk dedim İlhan Berk bir yıkık\naşk Şimdi o şiirlerde senden kalan ancak" + }, + { + "id": 1779519.0, + "title": "Bingöl Çobanları", + "poet": "Kemalettin Kamu", + "rating": 7.0, + "poem": "Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum,\nBu dağların eskiden aşinasıdır soyum.\nBekçileri gibiyiz, ebenced buraların,\nBu tenha derelerin, bu vahşi kayaların\nGörmediği gün yoktur sürü peşinde bizi,\nHer gün aynı pınardan, doldurup testimizi\nKırlara açılırız çıngıraklarımızla.\nOkuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski, yeni,\nKuzular bize söyler yılların geçtiğini,\nArzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek; \nÖnümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek\nDolaştırıp dururuz aynı daüssılayı,\nHer adım uyandırır acı bir hatırayı.\nAnam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda,\nBu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam,\nŞu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,\n\"Suna\"mın başka köye gelin gittiği akşam,\nGün biter, sürü yatar ve sararan bir ayla,\nÇoban hicranlarını basar bağrına yayla,\n- Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al\nDiye hıçkırır kaval:\nBir çoban parçasısın olmasan bile koyun,\nDaima eğeceksin başkalarına boyun; \nHülyana karışmasın ne şehir, ne de çarşı,\nYamaçlarda her akşam batan güneşe karşı,\nUçan kuşları düşün, geçen kervanları an,\nMademki kara bahtın adını koydu çoban! \nNasıl yaşadığından, ne içip yediğinden,\nÇıngırak seslerinin dağlara dediğinden\nAnlattı, uzun uzun.\nŞehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun\nNadir duyabildiği taze bir heyecanla,\nKarıştım o gün bugün bu zavallı çobanla\nBingöl yaylalarının mavi dumanlarına,\nGönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına" + }, + { + "id": 309734.0, + "title": "Vasiyet", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Son gün olmasın dostum,çelengim,top arabam; \nAlıp beni götürsün, tam dört inanmış adam..." + }, + { + "id": 96792.0, + "title": "Yabancı", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 7.0, + "poem": "Söyle, Anlaşılmaz adam, kimi seversin en çok, ananı mı, babanı mı bacını mı, yoksa kardeşini mi? \n“Ne anam, ne de babam var, ne bacım, ne de kardeşim.” \n“Dostlarını mı? ” \n“Anlamına bugüne kadar yabancı kaldığım bir söz kullandınız.” \n“Yurdunu mu? ” \n“Hangi enlemdedir bilmem.” \n“Güzelliği mi? ” \n“Tanrısal ve ölümsüz olsaydı, severdim kuşkusuz.” \n“Altını mı? ” \n“Siz Tanrı’ya nasıl kin beslerseniz, ben de ona öylesine kin beslerim.” \n“Peki, neyi seversin öyleyse sen, olağanüstü yabancı? ” \n“Bulutları severim... işte şu... şu geçip giden bulutları... eşsiz bulutları! ”" + }, + { + "id": 5148.0, + "title": "Gurbet", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Dağda dolaşırken yakma kandili,\nFersiz gözlerimi dağlama gurbet!\nNe söylemez, akan suların dili,\nSessizlik içinde çağlama gurbet!\nTitrek parmağınla tutup tığını.\nAlnıma işleme kırışığını\nDuvarda, emerek mum ışığını,\nBir veremli rengi bağlama gurbet\nGül büyütenlere mahsus hevesle,\nRenk dertlerimi gözümde besle!\nYalnız, annem gibi, o ılık sesle,\nİçimde dövünüp ağlama gurbet!.." + }, + { + "id": 18814.0, + "title": "Güneşin Yüzü", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 6.0, + "poem": "günesin yüzü denli muhtesemdir bogalar\nve bayat kalabaliklar için öldürseler de onlari,\nbogadir atesi yakan,\nher ne kadar korkak bogalar da varsa da\nkorkak matadorlar ve korkak erkekler gibi,\ngenel olarak boga saftir\nve saf ölür\nsembollerden, hiziplerden ya da sahte asklardan uzak,\nve onu sürükleyip götürd��klerinde\nölen bir sey olmaz,\nbir sey geçmistir\nve neticede kokusmus olan,\ndünyanin kendisidir." + }, + { + "id": 48266.0, + "title": "Adımı Unuttum", + "poet": "Asaf Halet Çelebi", + "rating": 8.0, + "poem": "adımı unuttum\nadı olmayan yerlerde\nne in\nne cin\nne benî âdem\n\nzamanlar içinde\nkuşlar uçuyor\nkervanlar geçiyor\nbir iğne deliğinden\n\nçarşılar kuruluyor\nsarayları oyuncak\ninsanları karınca şehirler\nzamanları gördün mü\nbir iğne deliğinden? \n\nadımı unuttum\nadı olmayan yerlerde\ngeçip gidenlere bakarak" + }, + { + "id": 3309.0, + "title": "Dosdoğru", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 5.0, + "poem": "Iki kisi birbirini aldatir\nKöy olur oralari\nUluslar yalan söyler birbirine\nÜlkelerde dolar yeryüzümüz" + }, + { + "id": 37693.0, + "title": "Bir Deyiş", + "poet": "Hasan Basri Çantay", + "rating": 6.0, + "poem": "Sapmam ne tuzluya ne ekşiye, \nErkeklik yaraşır erkek kişiye\nİblis'in öptüğü o pis eşiğe, \nÖmrümde ben bir kez ayak basmadım.\n\nAman vermedim hiç sefil arzuma, \nKendi ekmeğimi bandım tuzuma\nHaram yedirmedim hatta kuzuma, \nDikenli hülyâlar kurup yasmadım.\n\nDin-ü milletimi sevdim hak için\nHakka bende oldum sırr-ı aşk için, \nKavuk sallayamam ben alçak için, \nElimle boynuma lâle takmadım.\n\n'Aşık Hasan' der ki bağrım yanıktır, \nHalal süt emmişim, alnım açıktır, \nMilletin derdiyle çehrem açıktır.\nYoksa kimseye ben kata kasmadım." + }, + { + "id": 42894.0, + "title": "Gelen Savaş", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu gelen savaş ilk değil.\nÇok savaş oldu bundan önce.\nBittiği gün en son savaş\nbir yanda yenilenler vardı gene, \nbir yanda yenenler vardı.\nYenilenlerin yanında\nkırılıyordu halk açlıktan.\nYenenlerin yanında\nhalk açlıktan kırılıyordu." + }, + { + "id": 1279642.0, + "title": "Minyon", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 5.0, + "poem": "Dokunmayın parlayayım, olana kadar; \nSakın beyaz elbisemi çıkarmayın! \nBakın gidiyorum doğrudan aşağıya\nBu güzel dünyadan, O muhkem yuvaya.\n\nOrada az biraz sakin dinlenirim,\nSonra o körpe Nazar açılır,\nAk kılıftan kurtulur salınırım,\nKuşağım ve kudretim sıyrılır kalır.\n\nVe malum yüce kılıklı endamlar,\nOnlar karı kocaları sormazlar,\nVe hiçbir urba, onca kırışıklar\nNurlanmış bedene dokunmazlar.\n\nGerçi gamsız ve çabasız yaşamıştım,\nAma yalnız en acıyı yeterince sezdim.\nKederden hayli çabuk ihtiyarlamıştım-\nHadi beni tekrar ilelebet gençleştirin!" + }, + { + "id": 48156.0, + "title": "Diplomasi", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "kurt kuzuya gel gel dedi kuzu gitmedi gitti\nkuzuyu kurt yedi gitti vallahi iyi etmedi\nbunu gördü bir tilkicik alıverdi paçasını pilicin\nbay horoz çöplükteydi öttü de öttü\n\nbu yıkıntı yıkılırsa kimler gelip kaldıracak\nsen ben yine bizim oğlan ortalığı süpürecek\nçakal helva pişirecek tilki uyak düşürecek\nkardeşlik eski türkü sonu gelmedi gitti\n\nbirleştiler buluştular söyleştiler sözleştiler\nne tükenmez laf ambarı masal bitmedi gitti\noğlan kıza gel gel dedi kız gitmedi gitti\n'bülbül güle gül bülbüle yar olmadı gitti'\n\ndiplomasi diye birşey diye birşey diplomasi\nkurt kuzuyu yedi gitti pilici sevdi tilki\nkız oğlana gel gel dedi oğlan gitmedi gitti\nkız uçtu başkasına bu iş de burda bitti\n\ningilizce 'the end'\ntürkçesi 'bitti'" + }, + { + "id": 2606.0, + "title": "Aysel Git Başımdan", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 8.0, + "poem": "Aysel git başımdan ben sana göre değilim \nÖlümüm birden olacak seziyorum. \nHem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim \nAysel git başımdan istemiyorum. \n\nBenim yağmurumda gezinemezsin üşürsün \nDağıtır gecelerim sarışınlığını \nUykularımı uyusan nasıl korkarsın, \nhiçbir dakikamı yaşayamazsın. \nAysel git başımdan ben sana göre değilim. \nBenim icin kirletme aydınlığını, \nhem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim \n\nIslığımı denesen hemen düşürürsün, \ngözlerim hızlandırır tenhalığını \nYanlış şehirlere götürür trenlerim. \nYa ölmek ustalığını kazanırsın, \nya korku biriktirmek yetisini. \nAcılarım iyice bol gelir sana, \nsevincim bir türlü tutmaz sevincini. \nAysel git başımdan ben sana göre değilim. \nÜmitsizliğimi olsun anlasana \nhem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim. \n\nSevindiğim anda sen üzülürsün. \nSonbahar uğultusu duymamışsın ki \niçinden bir gemi kalkıp gitmemiş, \nuzak yalnızlık limanlarına. \nAykırı bir yolcuyum dünya geniş, \nBüyük bir kulak çınlıyor içimdeki. \nÇetrefil yolculuğum kesinleşmiş. \nSakın başka bir şey getirme aklına. \nAysel git başımdan ben sana göre değilim, \nölümüm birden olacak seziyorum, \nhem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim. \nAysel git başımdan seni seviyorum..." + }, + { + "id": 39748.0, + "title": "Gece", + "poet": "Hermann Hesse", + "rating": 7.0, + "poem": "Çok yakından tanırım geceyi, \nBirbirimizin düşüncelerini okuruz, \nEski zamanlardan kardeşiz biz, \nAynıdır bizim yurdumuz.\n\nFakat bir gün vakti gelecek \nVe o beni bütünüyle kucaklayacak! \nEğiyor başını, yanaklarımı okşuyor\nVe ‘Hazır mısın? ’ diye soruyor" + }, + { + "id": 13374.0, + "title": "Yüzler Ve Sözler", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 8.0, + "poem": "Mezartaşı Yontucusu\n\nmezartaşı yontan bir adamın gözleri\nmiras pay edilirken uykusu gelen\nbir çocuk gibi\nbomboş bakar dünyaya.\nder ki bu şenlikistanda\nher şeyin varisi benim adım muamma\nkuruyan yüzünüzü ancak ben onarırım\ncilt bakım setleri gider boşa\nsize bembeyaz bir yüz yaparım.\n\nKör\n\nKörüm ben, aydınlığa karşı kötürüm \numrumda değil gündüzün uzaması\nhiç karışmam Tanrı’nın işine\nmesela kaç ölçek kırmızı katıyor güle\n-gül neyse-\nkörüm ben, seslerden insan yaparım\ndolaşıp dururum gece bekçisi gibi\nşart olsun ki\ninsan burda karanlıktan kuruyor\nbana mı bulaştı yoksa,\ndünyanın isi.\n\nMecnun\n\nkusura kalma teselli hazretleri\nsana layık bir mürit olamadım besbelli\nbüyük şehirlerin küçük içinde\ndansa kaldırılan utangaç bir kız gibi\nbuldum bu dünyada kendimi.\nve camları hohlayıp da çizdiğim resimlerden\nbir ben kaldım ve sevgilim\nsuyu ihmal edilmiş fesleğen gibi gitti\ngözlerim terledi yolunu gözlemekten.\n\nSevgili \n\ngökyüzü kapalı ben açık hece \nbir dua damlar yapraklarıma\nceylan derisinden bir ezan sesi \ngelir ve cilt olur dudaklarıma.\n\nFoto ali\n\nbir vesikalık kestim aynanın içinden \npazar ola ey çünkü ben\nyana yatmayan saçları gibi bir insanın\nhep şuna inandım,\ngeciken bir mektup, düşünün sevgilinizden\nişte o mektup benim, siz karşımda gülerken\nüzüntümdür yüzünüzde patlayan\nfoto ali ben\nfalso alırken her şey hayatın karşısında\nçoğaltırım sizi hiç üşenmeden.\n\nDilenci\n\ney insan sana küstüm çünkü sen beni\nbirazdan kurşuna dizilecek bir mahkum gibi\nbıraktın ve gittin endişe limanında.\nama sorarım, mesela samatyada\nkimin bahçesi daha büyük\nölümden.\n\nCüce\n\nkurban olduğum,\niki ters bir düz örerken insanları\nbirkaç ilmek daha atsaydın bu fakire\nsevaba girerdin ve \nolmazdı kimseye hıncım\nama şimdi üç beş santim için\nzıplayıp duruyor elim ayağım.\n\nDeli\n\ndeli sizsiniz böyle bir çağda \nakıllı kaldığınız için.\nben sizin \nakla hayale sığmayan yanınızım\nsiz ki dünyayı üstünüze giyseniz \nyine de açıkta kalırsınız çünkü gözleriniz\ndipsiz bir ambar sanki.\nah siz,\nmezarlıklar müdür olsanız bundan daha iyi\nbir koyup hiç almasanız bir tohum gibi\nkendinizi toprağa." + }, + { + "id": 38296.0, + "title": "Serenad II", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ellerimle seni düşünüyorum \nEllerine karşı \nEllerin halden anlamaz \nEllerin zalim \nEllerin güzel \nEllerin beyaz \nBenim ellerim kaba \nBenim ellerim çirkin \nBenim ellerim \nSeni düşünmeden yaşayamaz \nUzat ellerini \nTut ellerimden \nEllerim mağrurdur ağlayamaz \n\nGözlerimle seni düşünüyorum \nGözlerine karşı \nGözlerin denizler gibi \nGözlerin gökyüzüne benzer \nGözlerin yıldız yıldız \nGözlerin masmavi \nBenim gözlerim yorgun \nBenim gözlerim perişan \nBeni gözlerim seni düşünüyor \nBakma gözlerime \nYeter artık \nBaşım dönüyor \n\nDudaklarımla seni düşünüyorum \nDudaklarına karşı \nDudaklarına merhametsiz \nEllerin gibi beyaz değil \nGözlerin gibi mavi değil \nKıpkırmızı dudakların \nBenim dudaklarım anlaşılmamış \nBenim dudaklarım kahrolmuş zamanla \nTutma ellerimden \nBakma gözlerime \nDudaklarımı anla" + }, + { + "id": 5435.0, + "title": "Gençlik", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Anlattı erenler: Bir bahar değil,\nAşıkın ömründe bin bahar varmış.\nHicranla ağaran bu saçlar değil,\nSavgisiz kalan kalp ihtiyarlarmış...\n\nSorardım sırrını hiç düşünmeden:\n'Bu fani gönlümün sevinci neden? '\nBeni günden güne meğer genç eden\nDaima değişen maceralarmış! \n\nGönlümde kovalar eskiden beri\nSarışın kumralı,kumral esmeri.\nDolmadan boşalmaz birinin yeri.\nGönlümde,anladım,her dem baharmış." + }, + { + "id": 100570.0, + "title": "Kırık Kanatlar", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 7.0, + "poem": "Yirmi yaşımdayken annem bana şöyle demişti:\n\n - Manastıra girseydim, hem kendim, hem başkaları için en iyisini yapmış olacaktım.\n - Eğer manastıra girmiş olsaydın ben dünyaya gelmezdim, dedim.\n - Dünyaya gelmen daha önce kararlaştırılmıştı oğlum, dedi.\n - Evet ama, dünyaya gelmeden çok önce seni annem olarak seçmiştim ben, diye karşılık verdim.\n - Dünyaya gelmeseydin cenette bir melek olarak kalacaktın, dedi.\n - Ama ben hâlâ bir meleğim, diye cevaplardım.\n\nGülümsedi ve dediki ' Kanatların nerede peki? ' \nElini tutup omzuma koydum ve ' Burada ', dedim.\n' Kırılmışlar ', dedi. \n\nBu konuşmadan dokuz ay sonra, annem dönülmez ufukta yitip gitti. Ama 'kırılmışlar' sözü içimde yankılanmaya devam etti...\n\n* * * \n\nBana mutluluktan söz etme; anısı beni mutsuz ediyor. Bana huzurdan söz etme; gölgesi beni korkutuyor; ama ban bana, sana, Cennet' in kalbimin külleri içinde yaktığı mübarek feneri göstereceğim; seni bir annenin yegane bir çocuğunu sevdiği gibi sevdiğimi biliyorsun. Aşk seni kendimden dahi korumayı öğretti bana. Beni, seninle birlikte uzak diyarlara gitmekten alıkoyan şey, ateşle temizlenmiş o aşktır. Aşk, senin özgürce ve erdemli bir şekilde yaşamana imkan vermek için içimdeki arzuyu öldürüyor. Sınırlı aşk, sevdiğini sahiplenmek, sınırsız aşk ise sadece kendini ister. Gençliğin saflığı ve uyanışı arasına düşen aşk kendini sahiplenme ile tatmin eder ve sarılmalarla büyür. Ama gökkubbenin kucağında doğan ve gecenin sırlarıyla inen aşk, edebiyat ve ölümsüzlükten başka hiçbir şeyle huzurlu olamaz; İlahi varlık dışında hiçbir şeyin önünde hürmetle eğilemez." + }, + { + "id": 107060.0, + "title": "Allah Allah Desem Gelsem", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Allah Allah Desem Gelsem\nHakkın Divanına Dursam\nBen Bir Yanıl Alma Olsam\nDalında Bitsem Ne Dersin\n\nSen Bir Yanıl Alma Olsan\nDalımda Bitmeye Gelsen\nBen Bir Gümüş Çövmen Olsam\nÇeksem İndirsem Ne Dersin\n\nSen Bir Gümüş Çövmen Olsan\nÇekip İndirmeye Gelsen\nBen Bir Avuç Çavdar Olsam\nYere Saçılsam Ne Dersin\n\nSen Bir Avuç Çavdar Olsan\nYere Saçılmaya Gelsen\nBen Bir Güzel Keklik Olsam\nBir De Toplasam Ne Dersin\n\nSen Bir Güzel Keklik Olsan\nBir Bir Toplamaya Gelsen\nBen Bir Yavru Şahin Olsam\nKapsam Kaldırsam Ne Dersin\n\nSen Bir Yavru Şahin Olsan\nKapıp Kaldırmaya Gelsen\nBen Bir Sulu Sepken Olsam\nKanadın Kırsam Ne Dersin\n\nSen Bir Sulu Sepken Olsan\nKanadım Kırmaya Gelsen\nBen Bir Deli Poyraz Olsam\nTepsem Dağıtsam Ne Dersin\n\nSen Bir Deli Poyraz Olsan\nTepip Dağıtmaya Gelsen\nBen Bir Ulu Hasta Olsam\nYoluna Yatsam Ne Dersin\n\nSen Bir Ulu Hasta Olsan\nYoluma Yatmaya Gelsen\nBen Bir Can Alıcı Olsam\nCanını Alsam Ne Dersin\n\nSen Bir Can Alıcı Olsan\nCanımı Almaya Gelsen\nBen Bir Cennetlik Kul Olsam\nCennete Girsem Ne Dersin\n\nSen Bir Cennetlik Kul Olsan\nCennete Girmeye Gelsen\nPir Sultan Üstadın Bulsan\nBilecek Girsek Ne Dersin" + }, + { + "id": 23266.0, + "title": "Saati Yok Eremi Yok", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşktan yana söz duyunca,\nBen hep seni düşünürüm.\nUçsuz hayaller boyunca,\nBen hep seni düşünürüm.\n\nYıldızlar kayar yüceden; \nRenkler sıyrılır geceden; \nYüreğim sızlar inceden; \nBen hep seni düşünürüm.\n\nAklın ucu değer hiçe; \nYol ararım içten içe.\nKâinat uyur sessizce,\nBen hep seni düşünürüm.\n\nKorkunun bittiği yerde,\nHaz duyarım perde perde.\nBir mezar görsem bir yerde,\nBen hep seni düşünürüm.\n\nZaman hep sonsuza akar\nMeyve dökülür, dal kalkar.\nÇiçeklere bakar bakar,\nBen hep seni düşünürüm.\n\nRüzgâr eser ilden ile\nSağlıkta bitmez bu çile.\nVardan öte, Yokta bile\nBen hep seni düşünürüm.\n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 47763.0, + "title": "Eldorado", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 6.0, + "poem": "Kuşanmış keyifle, \nYiğit bir şövalye, \nGün ışığında ve gölgede, \nBir şarkı söyleyerek, \nYol almıştı epeyce, \nArayarak Eldorado'yu.\n\nAma yaşlandı-\nBu korkusuz şövalye\nVe bir gölge düştü yüreğine\nBulamayınca hiçbir yer\nAnımsatan Eldorado'yu.\n\nVe en sonunda\nGücü tükendiğinde, \nRastladı bir gezgin gölgeye-\n'Gölge' dedi, \n'Nerede olabilir-\nBu Eldorado denilen ülke? '\n\n'Sür atını aydaki\nDağların üzerinden.\nAşağıya gölgeler vadisine, \nKorkmadan sür'\nDiye yanıtladı gölge, -\n'Arıyorsan eğer Eldorado'yu'" + }, + { + "id": 57650.0, + "title": "Bahar Şiiri", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu sabah mutluluğa aç pencereni\nBir güzel arın dünkü kederinden\nBahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden\nÇocuğum uzat ellerini\n\nŞu güzelim bulut gözlü buzağıyı\nDuy böyle koşturan sevinci\nDinle nasıl telaş telaş çarpıyor\nToprak ananın kalbi\n\nŞöyle yanıbaşıma çimenlere uzan\nKulak ver gümbürtüsüne dünyanın\nBaharın gençliğin ve aşkın\nTürküsünü söyliyelim bir ağızdan" + }, + { + "id": 52844.0, + "title": "Soluk Soluğa I", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 10.0, + "poem": "Hep yanıldı ve yenilgilere uğradı\nAma atıldı yine de serüvenlere\nVakti olmadı acıların hesabını tutmaya\nDurup beklemeye, geri dönmelere vakti olmadı.\n\nYangınlarla geçti ömrü ve hep yalnızdı\n- ki onlar daima birer yalnızdılar\n\nNerde doğmuştu ve ne zaman kopup \nGitmişti o kentten anımsamıyor artık\nHangi sokaktaydı ilk sevgili ve hala\nSürüp gider mi ilk öpüşmenin esrikliği\nGizlice buluşmaya gelen ve ölürcesine \nKorkular geçiren o kız nerededir şimdi\nSensiz olursam yaşayamam diyen\nO liseli kız hangi kentte kaldı\nVe o sarışın\nO afeti devran bekler mi hala\nAtlas yataklara sererek yaşamanın anlamını\n\nÜşüten bir acıydı belki her ayrılık\nHer yolculuk yangınların başladığı yereydi\nAma vakti olmadı hesabını tutmaya\nAşkların, ayrılıkların ve acıların\n\nİstese de kalamazdı vakti gelince \nGeyik sesleri yankılanınca yamaçlarda\nYürek burkulması ve hüzün ve keder\nAralıksız doldururdu acıların bohçasını\nDudaklarında öpüşlerin gül esmerliği\nİçinde kıpırdanıp durur ufuk çizgisi\nAy bile soğuktur o zaman \nBir buz parçasıdır\nÇaresiz çıkılacaktır o yolculuklara\nKi bir ömrün karşılığıdır serüvenler\n\nBiraz da serüvendi yaşamak \nBelki yatkındı büyük yolculuklara\nKi serüvenler daima büyük aşklar \nVe büyük yolculuklarla başlar\n\nAnıları aşkları ve bir kenti \nBırakıp gidebilirdi apansız\nApansız başlardı yolculuklar\nHangi saatinde olursa günün\nVe hep kar yağardı nedense\nDurmadan kar yağardı yol boyunca\nVe nasılsa yok olup giderdi hüzün\nKent görünmez olunca arkada\nNe bir veda sözcüğü dökülürdü dudaklarından\nNe de dönüp bakardı geriye bir kez olsun\n\nNe zaman yollara düşse biterdi acılar\nGül yüzlü sular fışkırırdı toprağın karnından\nKavaklarsa oynak bir çingene kızı\nHer kıpırdanışında açılıverir uzun ince bacakları\n\nMekan tutmak ve her akşam aynı ufukta\nGüneşin batışını seyretmek ölümdür biraz\nÖlümdür biraz hep aynı yatakta\nAynı kadınla sevişerek sabaha varmak\nKitapları hep aynı raflara sıralamak\nAynı eşyayı kullanmak eskimektir biraz\nSoluk soluğa yaşamalı insan \nHer sabah yeni bir şeyler görebilmeli\nVe cehenneme dönse de bir ömür\nMutlaka bir şeyler değişmeli her/gün\n\nEy o büyük yolculukların ürperten heyecanı\nOkyanus dalgalarının sesleriyle dol bu ömre\nÖlüme ve aşka durmadan kement atan\nSerüvenlerle geçsin yaşamak\n\nBuz tutmuş bir dünya ortasında \nYollara düşerdi o hep aynı ıslıkla\nÖnünde dağlar, uçurumlar\nSarsılan gök, yarılan toprak\nÇelik uğultularla burgaçlanırken \nYaşamak işte öylesine kucaklardı onu\nVe her nasılsa keklik sekişli\nBir aşkın sevinci dolardı yüreğine \nÇıkarıp atardı o zaman deli bir ırmağa\nNe kalmışsa bir önceki serüvenden\n\nSoluk soluğa yaşadı kentleri, aşkları\nBağlanacak kadar kalmadı hiçbirinde\nPervasız bir acemi, bir çılgın\nSoyu tükenen bir bilgeydi belki de...\n\nO yalnız kaybetmesini öğrendi ömründe\nAvucundan dökülen kum taneleriydi her şey\nNe bir serseriydi ne de yılgın bir savaşçı\nAma kendi kafasıyla düşünen ve hakkında \nÖlüm fermanları çıkartılan biriydi belki \nSevince deli gibi severdi\nPervasız severdi sevince \nDövüşmek ancak ona yakışırdı\nOna yakışırdı aşklar ve yolculuklar\nYoktu bağlandığı herhangi bir şey\nBulutlar gibi çekilip giderdi seslerin arasından\n\nNe bilir ömrün değerini bir çılgın\nYalnızca kendini yaşamayı nereden bilebilir\nVe başarısız eylemler çağında o\nKaçabilir mi binlerce kez ölmekten\n\nYerleşik yargıları olmadı hiç\nKurmadı güzel gelecek düşleri\nNerede bir yangın, nerede tehlike \nO mutlaka oradaydı birdenbire\nDinsizdi, özgür sayılırdı belki\nAma bağlanmazdı özgürlüğe de\nHiçbir yerde yeterinden çok kalmadı\nBeklemedi anılar sarnıcının dolmasını\nŞikayetsiz yaşadı yaşadığı her günü\nYoktu yüreğinde pişmanlıkların izi\n\nAyrıntıların izi kalmamış artık\nÜst üste yaşanmakta ayrılıklar\nVe bir bulut gibi sıyrılıp gidilmiştir\nDağların, denizlerin üzerinden\n\nGeride kalan ne varsa soluktur şimdi\nTitreyen kandiller gibi sönmek üzeredir\nO eski konaklar gibidir anılar\nGül bahçeleri, sessiz koru ve orman\nBelki sağanak boşanır apansız\nYüzyıllık bir yağmur başlar\nVe sinsi bir hastalığa dönmeden alışkanlıklar\nYok olup gider her şey, belki kül olur\n\nHırçın bir okyanustur yürek\nDar gelir ufuk ve mutluluklar çevreni\nAnılarsa birer çıban izidir\nYaşanmaz onların ölgün gölgesinde\n\nDurgun bir su gibi aktı mı yaşamak\nVe zaman uysal bir kısrak gibi dinginleşti mi\nAnısız kalınmıyor artık ne yapılsa\nKuşatıyor yolları, aşkı ve ömrü\nBekleyişleri kemiren çakal sesleri\nOysa bütün köprüler yakılmalı ayrılık vakti\nVe herhangi bir şeyle eşit olmaksızın\nYollara düşülmeli habersiz ve sessiz\nÇürük bir diş gibi kanırtıp kentleri\nDünyanın ağzını kanlar içinde bırakmalı\n\nBir ömrün olgunlaştıramayacağı \nacemilikler toplamı ve bir çılgın\nboyun eğmedi kendine bile\nseçme zorunda kalmadı yaşamayı\n\nnasıl bağlanmadıysa yere ve zamana\nbağlanmadı kendine de ömür boyu\ndağlara tırmana atlar gibi \nsoluk soluğa yaşamak istedi dünyayı\nbir şahin gibi bulutlara kurdu\ndumanlı sevdaların yörük çadırını\nsıradan bir gezgin değildi hiç\ndövüşür gibi yaşadı yolculukları \nbelki korkusuz sayılmazdı büsbütün\nkorkardı korkulara düşmekten zaman zaman\n\nve bütün gemileri yakıp\nyollara düşerdi o hep aynı ıslıkla\nmutlu muydu, hiç düşünmedi böyle şeyleri\numutlardansa nefret etti daima\n\nhep yanıldı ve yenilgilere uğradı\nama atıldı yine de serüvenlere\n\npervasız bir acemi\nsoyu tükenen bir bilgeydi belki de \n\nAma bir şey vardı yine de\nBaşarısız ihtilallerden kendine kalan" + }, + { + "id": 34354.0, + "title": "Yüzünü Aradın Sen Hep", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Yüzünü aradın sen hep\nen çok sevmek isterken bile...\nBir bulsan yüzünü\nbir bulsan insanlara dağıtılmış hasretini\nİstediğin gibi sevecektin\n\nOysa utandın, utandın kendin oldukça\nen çok severken bile\nSevdiğinin kişiliğine girdin bu yüzden\nNe söylesen hep eksik kaldı\nSahipsiz utancın gibi eksik kaldı\n\nDelice sevmeyi istedin aslında sen hep\nama ne zaman böyle sevsen\ndeli sevgini senden çaldılar\nNe zaman söylesen sevgini, seni seninle böyle\nyüzünü ararken bıraktılar...\n\nkıstın ateşini, küçülttün kanatlarını\nçekildin en arka odana\nGölgelerini bıraktın pencerelere\nAh bu hayattan sana kalan\nsadece deli sevgini özlemekti...\nSana kalan, \nbu hayatta kendini delice özlemekti..." + }, + { + "id": 940441.0, + "title": "Su Kasidesi (Manzum Düzenleme)", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Saçma ey göz, gözyaşımdan gönlümdeki ateşe su\nÇünki bu denli tutuşan ateşe olmaz çâre su\n\nBu renk gök kubbenin rengi mi bilemem\nYoksa akan gözyaşlarımın rengi mi bu su\n\nKeskin bakışlarından gönlüm olsa parça parça\nÇünki zamanla parçalar yarar taşı bile su\n\nKorkuyla söyler gönül, ok kirpiklerinin sözünü\nİhtiyât ile içer her kimde olsa yara su\n\nBahçıvan sulamak için gülşeni çekmesin zahmet\nBir gül açılmaz yüzün gibi, bin güle verse su\n\nSenin yüzüne benzer bir hat çizemez hattat\nKağıda bakmaktan inse gözlerine kara su\n\nYanağını hatırlarken kirpiklerim ıslansa ne olur\nBoşa değil gül temennisiyle dikene vermek su\n\nGam günü esirgeme hasta gönlüme bakışlarını\nSevapdır vermek karanlık gecede hastaya su\n\nGönül! Bir bakışınla, dindir ayrılık hasretimi\nSusuzum bir kez bu sahrâda benim için ara su\n\nZahidler Kevseri arzular, ben senin dudağını\nSarhoşa şarab içmek hoş gelir ayığa su\n\nSenin Ravzana her dem durmadan akmakta\nÂşık olmuş galibâ o hoş endamlı dosta su\n\nToprak olup su yolunu tutsam Ravza’ndan\nÇünkü rakîbimdir orası akmasın o yana su\n\nOnun elini öpemeden ölürsem eğer dostlar\nTesti yapın toprağımı sunun onunla yâra su\n\nServi serkeşlik ederse kumrunun niyazına\nGidip ayağına vazgeçirsin yalvararak su\n\nİçmek ister bülbülün kanını meğer bir hile ile\nGül budağının mizacına girip de kurtara su\n\nPak fıtratını aşikar kılmış ehl-i âleme\nTâbi olmuş Ahmed-i Muhtâr’ın yoluna su\n\nİnsanlığın gerçek efendisi seçkin inci deryası\nOnun mucizeleri kötülerin ateşine döker su\n\nKılmak için tâze o nübüvvet gül bahçesini\nMucizendendir ki akıtılmış sert taştan su\n\nMucizen bir sonsuz derya imiş bu alemde\nYetmiş ondan binlerce âteşperst hanesine su\n\nHayret ile parmağın ısırır kim işitse bunu\nParmağından verdiğin şiddet günü Ensâr’a su\n\nDostu yılan zehiri içse olur ona âb-ı hayât\nDüşmanı su içse yılan zehrine döner su\n\nDeğince damlası, dalgalanır bin rahmet deryası\nAbdest almak için serpilince gül yanağa su\n\nAyağının tozuna varmak için hiç durmadan\nBaşını taşdan taşa vurup gezer âvâre su\n\nZerre zerre eşiğinin toprağına ister salmak nûr\nDönmez ol dergâhdan olsa bile paramparça su \n\nZikri na’tının tekrarını dermân bilir günahkâr\nKimi sarhoş ayılmak için yüzüne serper su\n\nYâ Habîballah yâ Hayru’l beşer âşıkınım\nYanıp dudağı kurumuşlar ister bir damla su\n\nSensin o Mirac gecesinde keramet deryası\nFeyzinin damlası yetermiş sabit ve seyyara su\n\nGüneş çeşmesinden halka halka feyz iner\nLazım olsa kabrini tazeleyen mimâra su\n\nKorku salmış cehennem ateşi yanık gönlüme\nVar ümîdim ihsan bulutundan serpe o nâra su\n\nSeni överek inciye dönmüş Fuzûlî sözleri\nNisan yağmurundan olmuş birer inci su\n\nMahşer günü gaflet uykusundan uyanıp\nGözyaşına hasret uykusuz göz dökünce su\n\nÜmidim odur ki mahrum olmayım mahşerde\nVuslat çeşmesinden vere susamış bana su\n\nDüzenleme: Osman Gerçek" + }, + { + "id": 1664270.0, + "title": "Sen Yoksun Diye", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 7.0, + "poem": "Varlığım sır oldu\nSen yoksun diye\nHayalin yar oldu\nSen yoksun diye\n\nŞahittir dört duvar\nHep yokluğun var\nAğlar hatıralar\nSen yoksun diye\n\nÇile çekmedim yar\nSensizlik kadar\nİçimde bir sen var\nSen yoksun diye\n\nVuslata dargınım\nEstim durgunum\nHasrete vurgunum\nSen yoksun diye\n\nHer dem ah çekişim\nBoynumu büküşüm\nDağılıp çöküşüm\nSen yoksun diye" + }, + { + "id": 48250.0, + "title": "Toprağa Düşen", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Ona 'Haydi\nSavaşa' dediler\nBaşkaca birşey\nSöylemediler\n\nAldılar köyünden\nDavulla zurnayla\nGeride üç çocuk\nBir eş ve bir ana\n\nEline bir silah\nTutuşturdular\nVe karşılaştı\nDüşman ordular\n\nVurulup düştü\nİlk çatışmada\nGöğsünde bir oyuk\nÜç delik alnında\n\n'Ey bu topraklar için\nToprağa düşen'\nBir karış toprağın\nVar mıydı yaşarken?" + }, + { + "id": 16120.0, + "title": "Günler Bana Bir Hikaye Anlattı", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 7.0, + "poem": "Geçen gün bir kadın gördüm,\nKucağında bir çocuk vardı.\nYüzü kehribar rengindeydi.\nNe oldu sana bebek dedim\nNoldu da böyle zayıfladın?\nÇocuk yüzüme bakıp güldü.\nGeçen gün bir çocuk gördüm\nYüzü kehribar rengindeydi.\n\nGeçen gün bir gelin gördüm\nGelinin yüzü gül rengindeydi.\nKocasının koluna asılarak gider.\nNe oldu gelin sana dedim,\nNoldu da böyle güzelleştin?\nGelin yüzüme bakıp güldü.\nGözleri zeytin rengindeydi.\n\nÇok güvenme haline gelin dedim\nBir gün gelir sen de anlarsın.\nDünya dediğin şeker şerbet\nİçi başka dışı başkadır.\nBir gün şu kadına dönersin,\nDönersin de sonra ağlarsın.\nÇok güvenme haline gelin dedim.\n\nGeçen gün bir adam gördüm\nBir şeyden korkar gibiydi.\nKim korkuttu adam seni dedim\nHerif yüzüme bakıp güldü,\nGeçen gün bir adam gördüm.\n\nDayanamıyorum onların haline\nYüreğime oklar saplanıyor.\nİstiyorum ki kadınlar her zaman\nVefalı, iyi, sıcak,\nErkekler sağlam yapılı, çalışkan,\nÇocuklar tosun gibi,\nİstiyorum ki pırıl pırıl olsun\nDünyamızın günleri.\nNe çare evdeki hesap\nÇarşıdakine uymuyor\nİnsanlar bol bol laf ediyor ya\nYine de işlerine\nAkıl fikir ermiyor.\n\nBizim bir dünyamız var ki\nİstesek güzel olur,\nDenize gisek balık gibi\nYumuşar kemiklerimiz,\nGüneşin altında otursak\nIsınır dinleniriz.\nBizimdir rüzgarı, ağacı, meyvesi\nBizimdir dostluğu, kardeşliği, sevdası.\nAma biz insanoğulları\nBabadan mirasa konmuşuz\nHer gün bir taşını söker atarız\nHele bir işimize elversin\nTozu dumana katarız.\nAma biz insanoğulları\nBabadan mirasa konmuşuz.\n\n (1947)" + }, + { + "id": 9296.0, + "title": "Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatan Şiirdir", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşkım da değişebilir gerçeklerim de \nPırıl pırıl dalgalı bir denize karşı \nYangelmişim dizboyu sulara\nHepinize iyi niyetle gülümsüyorum \nHiçbirinizle döğüşemem\nSiz ne derseniz deyiniz\nBenim bir gizli bildiğim var\nSizin alınız al inandım\nSizin morunuz mor inandım\nBen tam kendime göre\nBen tam dünyaya göre\nAma sizin adınız ne?\nBenim dengemi bozmayınız" + }, + { + "id": 44518.0, + "title": "Yol Yorgunu", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 7.0, + "poem": "Bana bir türkü öğretsen\nAyın aydınlığında söylesem\nGecenin karanlığında söylesem\nYağmur yağınca söylesem\nToprak uyanınca söylesem\nBana bir türkü öğretsen\n\nBana bir türkü öğretsen\nBeraber olunca söylesem\nAyrı kalınca söylesem\nSeni unutunca söylesem\n\nBana bir türkü öğretsen\nGeldiğim yerlere er geç dönebilsem\nSevebilsem her şeyi yeniden sensiz\nSensiz vazgeçebilsem\nGece demesem gündüz demesem\nKimseleri dinlemesem\nHem yürüsem hem söylesem\nHem söylesem hem yürüsem" + }, + { + "id": 259429.0, + "title": "Askere Mektup", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Aziz dostum,sen bu ilden gideli, \nSekiz mevsim geldi-geçti duydun mu? \nGine kar koymadı baharın yeli, \nŞeftaliler çiçek açtı duydun mu? \n\nMemiklerin Iraz için Kel Durdu, \nSinan oğlu Muharrem’i öldürdü \nKeş Ahmet bayram da namaz kıldırdı; \nKerim Ağa köyden göçtü duydun mu? \n\nÇavuşların yumuk gözlü Tahir’i \nKahve yaptı kırk senelik ahırı, \nErkek Fatma, Dişi çürük Mahir’i \nGüpegündüz aldı kaçtı duydun mu? \n\nAla-kardır Binboğa’nın yücesi.. \nAsker oldu Halime’nin kocası.. \nSazlıköy’ün ilerici hocası \nMinarede şarap içti duydun mu? \n\nDikkat eyle; anlam çıkar sözüm den; \nBir hızarcı geldi Mercanözü’nden \nİpsiz Mustafa’nın tek boynuzundan \nOn altı çift tahta biçti duydun mu? \n\nKenan’ların sarı saçlı Reşad’ı \nOn çocuğun anasını boşadı, \nSultan serbest kaldı, sarhoş yaşadı, \nHürriyeti yeni seçti duydun mu? \n\nOn iki gün önce yaptık bir seçim, \nTekgöz murdar öldü partisi için. \nNasreddin Hoca’nın dediği biçim; \n”Dünyayı yanlışsız ölçtü(!) ” duydun mu? \n\nDaha bunlar bildiğimin yarısı, \nGelecek mektuba kalsın gerisi. \nBu yıl KARAKOÇ’un gönül arısı \nÇiçekten çiçeğe uçtu duydun mu? \n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 80861.0, + "title": "Hikaye-i Farzımuhal", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Lideri dese ki; 'evladım Hayri\nDört ayak üstünde yürü sen gayri'\n\nHiç itiraz etmez, bu emre uyar\nLider ne söylese 'hikmet var' sayar\n\nTakla atar, lider 'takla at' dese\nYatar her çamura 'hadi yat' dese\n\nLideri düşünür, Hayri düşünmez\nHayri liderlerinden ayrı düşünmez\n\nLideri karaya demiş ise ak\n'Onun bir bildiği vardır muhakkak'\n\nAklı yok, beyni yok mazurdur Hayri\nKula kulluk için hazırdır Hayri\n\n'Keramet' hükmünü verir zırvaya\nEmin adımlarla yürür zirveye\n\nLidere sarılan sarmaşık Hayri\nBiraz bencil, biraz karmaşık Hayri\n\nTek gayesi makam, artı menfaat\nLider basamaktır, parti menfaat\n\nEmeline vasıl olursa Hayri\nUmut ettiğini bulursa Hayri\n\nKendine münasip köleler seçer\nAçar tekkesini irşada geçer\n\nİki ayak üzre yürür artık O\nSırrı bilir, gaybı görür artık O\n\nDalkavukluk böyle verir semere\nBundan sonra eşek biner semere.\n\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": 104435.0, + "title": "Menzil", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Evvel sen de yücelerden uçardın \nŞimdi enginlere indin mi gönül \nDerya, deniz, dağ, taş demez geçerdin \nKarada menzilin aldın mı gönül \n\nYiğitliğin elden gitti yel gibi \nDamağımda tadı kaldı bal gibi \nHoyrat eli değmiş goncagül gibi \nBozulmuş bağlara döndün mü gönül \n\nHasta oldun yatağını istersin \nKadir mevlâm sağlığını göstersin \nCennet-i Aladan bir köşk dilersin \nBoynunun farzını kıldın mı gönül \n\nKaracaoğlan der ki söyle sözünü \nHakka teslim eyle kendi özünü \nEl içinde karalama yüzünü \nYolun doğrusunu buldun mu gönül" + }, + { + "id": 30531.0, + "title": "Aşk", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen varken kötü diye birşey bilmiyorduk\nMutsuzluklar, bu karalar yaşamda yoktu\nSensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu\nSensiz esenliğimizin üstünü çizmişler \nNicedir bir pencereden deniz güzel değil\nNicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.\n\nSen gel bizi yeni vakitlere çıkar." + }, + { + "id": 57964.0, + "title": "Yaşasın Cazın Getirdiği Devrim", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "hiçkimse kalmadı\nçiçekler çarpık açıyorlar\nampuller eğriydi\nmerdivenlerden çıkamıyordum\ntavan basıktı\nsifon işlemiyordu\nsıçamıyordum\nişeyemiyordum\nbir ölü militan baharı\nbir apartman dairesinde bekliyordum\nben ki beklemeyi sevmem\nbeklemek benim için bir azap olduğuna göre\nbeni gazaba getirir\ntramvay ihtiyarı duraklarında bekleye bekleye\nihtiyarlamış bir komünist olarak\ngitardan çıkan tın sesleri\nbeni yeniden adam edecektir\nhavada havva olan bir adem\nve yaklaşırken bütün güzellikleri baharla birlikte\narkadaşlarım olan cazcılar\nelbette bulacaklar bir acıbadem\nve biz yaşamayı yeniden kuracağız\nbu zıkkım denilen ritim\nve stringtin\nhepimiz yaşamaktaki inkılap içinde değiliz\nyaşasın cazın getirdiği devrim." + }, + { + "id": 48415.0, + "title": "Hikaye", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 8.0, + "poem": "Senin dudakların pembe\nEllerin beyaz, \nAl tut ellerimi bebek\nTut biraz! \n\nBenim doğduğum köylerde\nCeviz ağaçları yoktu, \nBen bu yüzden serinliğe hasretim\nOkşa biraz! \n\nBenim doğduğum köylerde\nBuğday tarlaları yoktu, \nDağıt saçlarını bebek\nSavur biraz! \n\nBenim doğduğum köyleri\nAkşamları eşkıyalar basardı.\nBen bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem\nKonuş biraz! \n\nBenim doğduğum köylerde\nİnsanlar gülmesini bilmezdi, \nBen bu yüzden böyle naçar kalmışım, \nGül biraz! \n\nBenim doğduğum köylerde\nKuzey rüzgarları eserdi, \nHep bu yüzden dudaklarım çatlaktır\nÖp biraz! \n\nSen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin.\nBenim doğduğum köyler de güzeldi.\nSen de anlat doğduğun yerleri\nAnlat biraz." + }, + { + "id": 34620.0, + "title": "Serviye", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "ey babamın otağında bulunmuş\ney göklere elif gibi salınmış\nsordum O'nu suda büyüyenlere\ncıva havuzunda uyuyanlara\nBağ-ı Halvet'e\nBağ-ı Vefa'ya\nkoku yok, umut yok; her taraf kafes\nne bir işaret var ufukta, ne ses\nizine rastlamış ne de bir hancı\nİrem kurbanları bile yabancı" + }, + { + "id": 10623.0, + "title": "Acıya Alışılmaz", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Hangi çığlık bir çığ gibi yarıyorsa\ngecenin gerilmiş karnını bu saatte\nacı tükenip bitmiştir orada artık\nçırılçıplaktır tarihin bu sayfası\n\nFiziğin armağan ettiği bu teller\nkeçeleştirirken cinsel organımı\nhaykırıyorum insan olduğumu\nve çatlatıyor alnımın en gergin teli\nBu Kent Öldürüldü Diyorlar\n\nBu kent öldürüldü diyorlar\nkurşuna dizildi bir geceyarısı\n\nHayaletler geziniyormuş şimdi\nsokak aralarında ve caddelerde\nbaykuş tüneği olmuş alanlar\nve yarasalar uçuşuyormuş\n\nSilah ve esrar kaçakçıları\naltın çağını yaşarlarken\nartıyormuş bir yandan da\nkumarhaneler, meyhaneler\n\nBorsa oyunları, hileli iflaslar\nbirbirini kovalayıp dururken\nnasıl çıkmışsa pek bilinmiyor\nyaygınmış şimdilerde rus ruleti\n\nİntiharların sayısı bilinmiyor\nçoğalıp duruyormuş fahişeler\nve artık bunların hiçbiri\nolay bile sayılmıyormuş şimdi\n\nBu kent öldürüldü diyorlar\nbahar gelmez artık buraya" + }, + { + "id": 27194.0, + "title": "Kıyamet", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Anmazmısın sen şol günü cümle alem uryan ola\nNe ata oğula baka ne kardaştan derman ola\n\nDağlar yerinden ayrıla heybetinden gök yarıla\nYıldızın bendi kırıla yere düşe perran ola\n\nMalik tamuya çağıra zebaniler saf saf dura\nKorkusundan yer yarıla titreyü ben hayran ola\n\nMalik eder hey hey tamu kıyameti gördün ya'ni\nAsileri getireler gire sende perran ola\n\nZebaniler yetip tuta getüre tamuya ata\nDerü yanup sökük tuta dün gün işin efgan ola\n\nYunüs senin ki bu sözün kan yaşıla doldu gözün\nOl hazrete tuta yüzün yine derman andan ola" + }, + { + "id": 320623.0, + "title": "Rolüm İcabı", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Bakma öyle mutlu göründüğüme,\nYaşıyorum işte rolüm icabı.\nBir mutlu tebessüm koyup yüzüme; \nTaşıyorum işte rolüm icabı.\n\nAttığım kahkaha gözyaşı oldu\nBoynuma takılı kaderin kolu\nBende bilmiyorum gittiğim yolu\nYürüyorum işte rolüm icabı.\n\nİçimde ne varsa aşkla bölüştüm,\nUmut sırt çevirdi,dertle öpüştüm\nYağmurdan kaçarken karlara düştüm\nYaşıyorum işte rolüm icabı.\n\nBir bilsem zaman mı insan mı nankör\nŞansımın şansı yok,gözleri de kör\nHayat bir oyunsa bende bir aktör\nOynuyorum işte rolüm icabı.\n\nBin söze bedelmiş bazen bir bakış\nYılların acısı içimde nakış\nGözlerimde bahar yüreğimde kış\nGizliyorum işte rolüm icabı.\n\nBeni benden iyi tanır şarkılar.\nKemanlar,gitarlar,sazlar çalgılar\nBir bilseniz içimde ne acılar var,\nSusuyorum işte ROLÜM İCABI.." + }, + { + "id": 13365.0, + "title": "Anlatılmış Günler", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Bulutların yeryüzüne doğru saçaklandığı vakitler\nSürüleri doyurmuş\nKöylere emin bir gece yaymış\nSerin ve ılık evlerin seccadelerinde\nYatsılarla nehrolmuş\nHelal kadınlarıyla yukarılara bakıp akan\nHuzurlu gürbüz ve yetişkin adamlar gibi\nAdamlar gibi duruyorlar silahlarının başlarında\n\nMeşakkate\nAdeta ısrarla\nYılmadan\nSabretmektedirler\n\nBiliyoruz\nGördüğümüz resimlerini\nAylardır birlikte yattıkları giysileri\nÇok aşıyorlar\n\nBoyları bosları\nYaşları başları\nbakışları \nrenk renk\ngeniş\nadımları iri\nsolukları sıcak yelpazeler gibi\n\ngözüm görmüş gibi onları \nkardeşim gibi gelir haberleri\nhele saldırdılar mı\nbakılsın gerek\ntopuklarıyla devirdikleri tank kütleleri\n\nNe yaman gönülleri\nÇöl toprağı gibi yayılı kavruk esrarlı\nYanaklarına\nDeğer güneş\n\nVe bastıkları dağ şurdaysa\nÖtekinde kıskançlık nöbeti\n\nHiç kimseden öğrenemezdin\nDaha kesin\nGözünün önünde vurulan kardeşinden\nBuhara kelimesini\n\nHiç kimse öğretemezdi sana\nDaha kesin ve böyle emin\nAteş altında\nAzık getiren kızkardeşinden\nBuhara kelimesini\n\nBir ok işaretidir Buhara\nVarılırken ve varılınca\nGösteren\nDaha ikibin kilometre ilerisini\n\nVe buhara ki\nPirlerin\nAsırlar önceki kader sürücülerin\nİşte bugünleri anlatıp\nKollarına girip avuttukları şehir" + }, + { + "id": 48131.0, + "title": "Zavallı Tutsak Yürek", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Hep açlığında büyür yaşamın\nHep korkulusunda dolanır\nGezer durur elden ele\nŞiirsiz sancılar kıvranır\nZavallı tutsak yürek\n\nBugün onlardadır yarın bizde\nÇırpınır ha çırpınır\nBir ağlamaklı şiir dizesi\nBir yıpranmış imge diye\n\nAlır başını bazen çekip gider\nTaksit taksit konuşur arkadan\nYaşanmış coşkuları taklit eder\nYanıbaşında boğulurken şafak\nVe katledilirken ter\nOturur kanın üstüne şarap içer\nMevsimleri de bilmez ama\nHer mevsimde üç renge girer" + }, + { + "id": 24898.0, + "title": "Kim Demiş", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 9.0, + "poem": "kim demiş haram nedir bilmez hayyam\nben helali haramı karıştırmam\nseninle içilen şarap helaldir\nsensiz içtiğimiz su bile haram" + }, + { + "id": 334356.0, + "title": "İlaç", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Eczanede ama hangi rafta şişede? \nİslam ki,tek ilaçtır,örümcekli köşede...\n 1977" + }, + { + "id": 56694.0, + "title": "Yaşsız Yabancı", + "poet": "Engin Turgut", + "rating": 8.0, + "poem": "kardeşiyim ağaçların, ırmakların ve taşta uyuyan yalnızlığın\nkorkular çağında sürgüne yem oldum, sanki gurbet yaşındayım\n\nruhum kırık, ruhum dalgın, ruhum isyan\nay içer, güneş yerim, sanki ölüm yaşındayım\n\nrüyacı buldu beni, çöl adam yaptı beni\nmor bir kuyu bu şehir, kendime çıkmak yaşındayım\n\nmavi bir gündüzdüm eskiden, şimdi gecelerin karnındayım\nnar suyuyla yıkandım da büyüdüm, artık vedalar yaşındayım\n\ndoldum taştım bu viranede, sanki can lokmasıyım\nşarabımdan sarhoş oldu derya kuşları, sanki uçmak yaşındayım\n\ngül ve hüzün aynı şey değil de nedir, ikisi de fazla duman\ngitmek duman, kalmak duman, güzel bakan kadınların yaşındayım\n\nyazların kalbinde dağıldım, çocukların gözleriyle şaşırdım\ntenimin içinde saklandım, her şeyi hatırlamak yaşındayım\n\nson hamlede anladım, dünya bir ceset, sanki anılar hurdası\nsizin siyahınız çifte kavrulmuş, unutmak ve bağışlamak yaşındayım\n\nbende uzak olanın, akan suların görgüsü var\nhem mağrur hem kalenderim, sesime saplanan yıldızların yaşındayım\n\nağrıyan yerlerime suçlarınızı bırakıp kayboldunuz\nyüzünüzü ben uydurmuştum, kış renkli bir orman yaşındayım\n\nnerede olsa tanırım ömrümün beyaz kokusunu\nışıktan bir canım var, ısırılmış bir elmanın yaşındayım\n\nsusmayan bir hasret edindim kendime, doğudan koparılmış\nacıyor gövdemin uykusuzluğu, aşık kalmak yaşındayım..." + }, + { + "id": 2127204.0, + "title": "Beni Hor Görme Kardeşim", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Beni hor görme kardeşim\nSen altınsın ben tunç muyum\nAynı vardan var olmuşuz\nSen gümüşsün ben sac mıyım\n\nNe var ise sende bende\nAynı varlık her bedende\nYarın mezara girende\nSen toksun da ben aç mıyım\n\nKimi molla kimi derviş\nAllah bize neler vermiş\nKimi arı çiçek dermiş\nSen balsın da ben cec miyim\n\nTopraktandır cümle beden\nNefsini öldür ölmeden\nBöyle emretmiş yaradan\nSen kalemsin ben uç muyum\n\nTabiata Veysel aşık\nTopraktan olduk kardaşık\nAynı yolcuyuz yoldaşık\nSen yolcusun ben bac mıyım" + }, + { + "id": 36329.0, + "title": "Türkçe", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 8.0, + "poem": "Uydurma söz yapmayız, \nYapma yola sapmayız, \nTürkçeleşmiş, Türkçedir; \nEski köke tapmayız.\n\nTürklüğün vicdanı bir; \nDîni bir, vatanı bir; \nFakat hepsi ayrılır\nOlmazsa lisanı bir." + }, + { + "id": 57236.0, + "title": "Tersname", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 9.0, + "poem": "Sana diyeceğim var eğlen yolcu\nKurduğun yuvayı yık da öyle git\nZamanede ilk görevdir insana\nBaştan dinden haktan çık da öyle git\n\nBir sudan geçince köprüyü devir\nSel basmış tarlaya ırmağı çevir\nBirlik dümenini tersine kıvır\nSağa sola sövüp dök de öyle git\n\nAllah bir deseler sen söyle haşa\nNadanın ehliyle çıkılmaz başa\nKomşunun açlığı tatlı tamaşa\nBir tekme de sen vur yık da öyle git\n\nOrtak isen hesap etme ölçmeyi\nİhmal etme dost ırzına geçmeyi\nBir döğüşte çok ayıp gör kaçmayı\nBeş on yumruk yiyip sek de öyle git\n\nElinden tut çamurlara at körü\nBeriye öte de öteye beri\nKapıya gelirse döv misafiri\nBir de ana avrat çek de öyle git\n\nKızına bakanın oğlunu öldür\nMeclise girersen büyüğe saldır\nKefeni soy mezarlara kül doldur\nÖlünün dişini sök de öyle git\n\nCiğerin yarası sivri cam ister\nKötülük meydanında kendin göster\nAdamın cömerdi yavuz it besler\nMeteliği başa kak da öyle git\n\nKüfür eksik etme aziz dilinden\nGaddarlık kılıncın koyma belinden\nHiçbir şey gelmezse bile elinden\nFesat tohumunu ek de öyle git\n\nHasılı sözümün tersine yürü\nGörmesin gözlerin topalı körü\nKısa yerden eksik etme ömürü\nMahzuni Şerif’ten bık da öyle git" + }, + { + "id": 40475.0, + "title": "Senin İçin Buradayım", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "İçimde bir ümit var onun için burdayım, \nBelki gelirsin diye senin için burdayım\nVakit çok geç olsa da gönlüm mahzun kalsa da, \nYine aynı masada senin için burdayım\n\nBurada izlerin var\nIslanmış gözlerin var\nVerdiğin sözlerin var\nOnun için burdayım\n\nİnan ki sensiz canım mutluluğa düşmanım, \nAffet beni pişmanım demek için burdayım\nElini elime alıp öylece bir an kalıp, \nSana son kez sarılıp ölmek için burdayım\n\nBurada izlerin var..." + }, + { + "id": 35224.0, + "title": "Cânan Yurdu", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Eyvâh, ıssız diyâr-ı dilber... \nHer hatvesi bir mezâr-ı muğber! \nUçmuş da bakındığım terâne, \nKalmış sessiz bir âşiyâne. \nYer yer medfun durur emeller... \nGûyâ ki kıyâm-ı haşri bekler! \nYâ Rab! Niye böyle bir yığın hâk \nOlmuş yatıyor o buk’a-i pâk? \nYâ Rab, ne için o lem’a nâbûd? \nYâ Rab, ne için bu sâye memdûd? \nYâ Rab, ne demek harîm-i cânan \nÜstünde bu perde perde hicran? \nLâkin görünen kimin hayâli? \nCânan gibi tıpkı yâl ü bâli... \nGîsû-yi siyâh-ı târumârı, \nAltında cebîn-i lem’a-dârı, \nZulmetler içinde subh-i mahmûr; \nYâ gözbebeğinde nazra-i nûr; \nYâ ebr-i bahâr içinde cevvâl \nBâran şeklinde dürr-i seyyâl; \nYâ sînede her zaman coşan yâd, \nYâ kayd-i bedende rûh-i âzâd. \nEy tayf-ı nigeh-firîbi yârın, \nOlmaz mı bir ân için karârın? \nHeyhât, serâb-ı şavka döndün... \nKarşımda parıldamanla söndün! \nKimden sorayım ki nerde dilber? \nMakber gibi samt içinde her yer. \nCânan! Cânan! ... dedim, arandım... \n«Bir aks-i nidâ» dedikçe, yandım! \nYâ Rab, niye hem sağır, hem ebkem,\nDağlar, dereler, bütün şu âlem? \nEy sevdiğimin sevimli yurdu, \nHâlin bana şimdi pek dokundu! \nAç sîneni; yâd-ı nükhetinden \nBir şemmeye kàilim bugün ben. \nBir vakt o şemîm-i nâz-perver \nTâ subha kadar yanımda bekler, \n-Ümmîde verip bekà sabûhu- \nSermest-i safâ ederdi rûhu. \nHeyhât o nesîm-i sâf şimdi \nNâzan nâzan semâya gitti. \nEy lâne-i târumâr söyle, \nCânan sana artık inmiyor mu? \nEy mâtem-i pâyidâr söyle, \nSâhandaki nevha dinmiyor mu? \nEy ebr-i semâ-güzîn-i seyyâr, \nYâdında mıdır o nazlı reftâr? \nEy darbe-i bâda karşı, ra’şân, \nİnşâd-ı enîn eden nihâlân! \nBir şi’r-i revân olup da cânan, \nGeçmez mi bu gölgeden hırâman? \nEy dilber-i mihriban, zuhûr et! \nÖmrüm gibi ansızın mürûr et! \nYâ kalb-i fezâya bir hutûr et: \nÂfâkımı lem’a lem’a nûr et. \nBin nevha-i cân içimde pür-cûş, \nGeldim bu garîb yurda, medhûş. \nFeryâdımı yok mu eyleyen gûş? \nYâ Rab, bu nasıl cihân-ı hâmûş: \nBir «yok! » diyecek sadâ da yokmuş! ..." + }, + { + "id": 36563.0, + "title": "Ozan ve Ölüm", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 6.0, + "poem": "(Şiir 'Cinayet Gırnata'da işlendi' üçlemesinin 2. şiiridir)\n\nÖlümle başbaşa yürürken görüldü o\nKorkmadan tırpanından\n-Gene de kuleden kuleye güneş\nÇekiçler örsde.\nörsde, \ndemirci ocaklarının örsünde.\nKonuşuyordu Federico\nOkşayarak, ölümle.Ölüm dinliyordu onu.\n'Daha dün mısralarımda canyoldaşım, \nKuru avuçların şaklıyordu senin\nDaha dün mısralarımda, \nDaha dün kırağını verdin şarkıma\nVe ağlatı'ma gümüş tırpanının keskinliğini, \nSeni şakıyacağım, sende artık kalmayan eti, \nolmayan gözlerini, \nRüzgarın dağıttığı saçlarını şakıyacağım\nO öpülen kırmızı dudaklarını..\nÖlüm, güzel çingenem, ölümümsün dün de bu gün de, \nAh! Ne kadar rahatım seninle başbaşa, \nİçime çekerken Gırnata'nın havasını, \nBenim Gırnata'mın! '" + }, + { + "id": 230043.0, + "title": "Ötelerde Aramak", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Kaçmış uykum yabancı ormanlardan,\nDağlar mağaralarla ovalardan kaçmış.\n\nYağız at bir başka kişi, bir uzak,\nÇözülür çözülmez kaçmış.\n\nSoğuk, düzgün, anlamlı, taş, oyunsuz,\nDev okuldan mini mini çocuklar kaçmış.\n\nSuçlama bu ak gövdeyi şimdicik,\nUsu bilinmeze kaçmış.\n\nGeceleyin çırılçıplak düşmüşüm ben ardına,\nYüz ölü'm var, biri kaçmış." + }, + { + "id": 46761.0, + "title": "Unut Gitsin", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 9.0, + "poem": "Yas mas tutma sevgilim, öldüğüm zaman.\nToprakta böceklere güldüğüm zaman\nDuyurunca, paslı sesiyle, ölüp gittiğimi, bir çan...\nYas mas tutma sevgilim, öldüğüm zaman\n\nÇürüyen gövdem gibi, yitip gitsim aşkın da...\nNe bir mektup kalsın bizden, ne bir söz, ne bir eşya...\nUnut gitsin adımı, arkamdan da ağlama\nGöz yaşınla da eğlenir, onu da alıp-satar bu dünya..." + }, + { + "id": 2131256.0, + "title": "Yeni Denizlere Doğru", + "poet": "Friedrich Nietzsche", + "rating": 10.0, + "poem": "Oraya gitmek istiyorum, oraya\nArtık güvenim var koluma, kendime\nÖnümde uzanan açık deniz\nBir gemi taşıyor beni engine.\n\nHer şey pırıl pırıl, daha yeni\nUyur mekânda, zamanda öğle vakti\nYalnız senin gözlerin, ey sonsuz! \nSenin bakışın seyreder beni." + }, + { + "id": 15252.0, + "title": "Al Bir Uzun Hava", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Çekirgeydi Raşko’nun elindeki güvercin \nRaşko’da mengeneydi, bu beynimizde kalsın! \nÇekmişler ıstor diye muhribin dumanını \nBöyle aşk, böyle barış, Allah belamı versin! \n\nBugün kitabım verdim tek pedal matbaaya \nBu yol beni götürür sağlam Selimiye’ye \nAğlıyorsam gözyaşım iki gözüme dursun \nVermişim ben canımı al-uzun bir havaya" + }, + { + "id": 2061642.0, + "title": "Muhammed Peygamber İdi O", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 9.0, + "poem": "MAHOMET\n\nHZ.MUHAMMED\n\nVazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu\n\nMetindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu\n\nYolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu\n\nHer gün sanki biraz daha yaşlanıyordu\n\nOysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında\n\nDurup su içen develeri izliyordu arada sırada\n\nBöylece, deve güttüğü zamanları hatırlıyordu.\n\nSanki Cenneti görmüş, İlahi Aşkı bulmuştu\n\nSanki kâinatın yaratılışına şahit olmuştu\n\nAlnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi\n\nKaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi\n\nBoynu, gümüş bir testinin boğazıydı sanki.\n\nTufanın sırlarını bilen Nuh'un havası vardı.\n\nOna danışmaya gelenlere, adil davranırdı\n\nKimi itiraf eder, kimi güler ve inkâr ederdi\n\nSessizce dinler, en son konuşurdu kendisi\n\nAğzından dua ve zikir hiç eksik olmazdı\n\nÇok az yer, karnının üzerine taş koyardı.\n\nBoş durmaz, koyunlarını sağıp oyalanırdı\n\nOturur yere, elbiselerini kendi yapardı\n\nArtık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı\n\nYine de, herkesten daha fazla oruç tutardı\n\nAltmış üç yaşında, bir ateş sardı vücudunu\n\nKutsal Kitap Kur'an'ı bir kez daha okudu\n\nSonra, sancağı, Said'in oğluna teslim etti.\n\nOnlara: \"Artık aranızdan ayrılma vakti geldi\n\nAllah birdir, hep onun yolunda savaş\" dedi.\n\nMahzundu, bakışlarında, yurdundan zoraki\n\nSürülen yaşlı bir kartalın hüznü vardı sanki\n\nYine, her günkü vaktinde mescide geldi,\n\nAli'ye tabi olanlar da arkasından geliyordu\n\nVe, kutsal sancak rüzgarda dalgalanıyordu.\n\nBenzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi\n\n\"Ey insanlar, ömür bitiyor, hayat gelip geçici\n\nBiz, karanlıkta birer zerreyiz, yüce olan O'dur\n\nEy insanlar, O'ndan başka rehberim yoktur\n\nOnsuz bir değerim olmazdı.\"\n\nBir zat ona: \"Ey müminlerin gerçek Sultanı! \n\nSeni dinler dinlemez, herkes inandı sözüne\n\nSen doğduğunda, bir yıldız doğdu gökyüzüne\n\nKisra sarayının üç kulesi birden devrildi\" dedi.\n\nO da: \"Melekler ölümümü müzakere etti; \n\nVakit tamam, dinleyin! Eğer herhangi birinize\n\nBir kötülük yaptıysam, çıksın herkesin önünde\n\nBen ölmeden, gelsin intikamını alsın şimdi; \n\nKime vurmuşsam, o da bana vursun\" dedi.\n\nVe uzattı usulca asasını oradan geçenlere.\n\nYaşlı bir kadın, bir koyunu kırpıyordu eşikte\n\nOna: \"Tanrı yardımcın olsun! \" diye seslendi.\n\nBakışlarında bir hüzün vardı, oldukça bitkindi\n\nDalgındı; birden, şöyle dedi: \"Herkes duysun! \n\nAllah benim adımı andı! Bundan emin olun\n\nTopraktan insan, nurdan bir peygamberim\n\nİsa'nın getirdiği dini tamamlamaya geldim.\n\nAshabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi.\n\nZira her şafak, doğacak güneşin müjdecisi\n\nİsa benden önce, ama ne Tanrıdır ne de oğlu\n\nO, gülü koklayan Bakire Meryem'den doğdu.\n\nUnutmayın, ben de etten kemikten bir faniyim\n\nKuruyan bir balçıktan başka bir şey değilim; \n\nŞu dünyada başıma gelmeyen şey kalmadı; \n\nÇektiğim çilelere, yol olsa, dayanmazdı\n\nBaskı ve işkenceden, şu bedenim çok çekti; \n\nVe eğer işlediğimiz her bir günahın bedeli\n\nKorkunç bir haşere olsaydı, o karanlık mezarı\n\nBize dar eder, cehenneme çevirirdi orayı.\n\nTekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli\n\nVe kurtlar yeniden kemirir tüm bedenlerini\n\nBöylece, defalarca tükenir ve yeniden dirilir\n\nCezalarını çekince de, yeniden huzura erişir.\n\nBen, kutsal savaşların mütevazı meydanıyım\n\nBazen bir efendi bazen de bir köle gibiyim\n\nKelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir\n\nBir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir; \n\nEy inananlar! Çektiklerimi görüyorsunuz işte! \n\nKarşıma alıp, insanı aldatıp yeniden delalete\n\nSürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri\n\nEngellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini\n\nÇoğu zaman, Yakup gibi, karanlıklar içinde\n\nÇarpıştım durdum, görmediğim kimselerle; \n\nFakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi\n\nBana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi\n\nBen ise, asla, Hak davamdan vazgeçmedim\n\nOnlarla savaştım, ama kimseden incinmedim\n\nSavaş boyunca: \"Bırakın yapsınlar! \" diyordum\n\nKanlar içinde tek yaralı ben olayım istiyordum\n\nVarsın hepsi vursun bana, zaten durmazlar ki\n\nZira sağ ellerine Ayı, sol ellerine Güneşi\n\nVersem de, düşmanlarım vazgeçmezdi asla\n\nYine de saldırırlardı bana şu çileli yolculukta\n\nFakat ne olursa olsun geri adım atmadım\n\nZira bu kutsal dava uğruna tam kırk yıl savaştım\n\nİşte, böyle geçen bir ömrü nihayet tamamladım\n\nŞimdi Allah'a gidiyorum, dünyayı geride bıraktım.\n\nGreklerin Hermès'i, Yahudilerin de Lévi' yi\n\nDesteklediği gibi siz de hiç bırakmadınız beni\n\nÇektiğiniz bu sıkıntılar, mutlaka son bulacak\n\nBu soğuk, ıssız geceye elbet Güneş doğacak\n\nMüminler, asla ümidinizi kesmeyin O'ndan\n\nZira Kronnega dağlarını aslan yuvası yapan,\n\nDenizleri incilerle, karanlıkları da yıldızlarla\n\nDonatan Allah, elbet sizleri de koymaz darda.\n\nSonra: \"O'na inanıp teslim olun \" diye ekledi\n\nİnanmayan, ancak, inkâr da etmeyenlerin yeri\n\nCennet ile cehennemi ayıran duvarın üzeri\n\nKararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri; \n\nHiç kimse tamamen günahsız değildir belki\n\nAma çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi\n\nNamaz kılın, bütün azalarınız değsin yere\n\nZira o dayanılmaz cehennem ateşi, sadece\n\nO'nun için yere kapanmayan bedenleri yakar\n\nO, kapkaranlık dünyayı, masmavi gökle açar; \n\nMisafiri sevin, dürüst olun, adaletle hükmedin\n\nYüce katında türlü türlü nimetler var sizin için\n\nYedi göğü geçmek için altın eğerli atlar,\n\nVe yıldırımları geride bırakan hızlı arabalar\n\nHuriler, tertemiz, hep ter ü taze ve neşeli\n\nİncilerden yapılmış köşklerde oturur her biri\n\nCehennem ateş ehlini bekler, vay hallerine! \n\nAteşten ayakkabıları olacak ve giydiklerinde,\n\nSıcaklıkları kazan gibi beyinlerini kaynatacak\n\nCennet ehli ise, pek neşeli ve gururlu olacak.\"\n\nBiraz durdu, hep ümitli olmalarını öğütledi\n\nSonra, ağır adımlarla yürümeye devam etti\n\nArdından: \"Ey insanlar! Size sesleniyorum\n\nVakit saat doldu, ebedi bir âleme gidiyorum\n\nBelki bu sizinle son görüşmemiz, acele edin\n\nBeni tanıyan herkes gelip son kez dinlesin\n\nBir hatam olduysa, yüzüme söylesin\" dedi.\n\nKalabalık sessizce sağa sola açılıp yol verdi\n\nGitti ve Ebufleya Kuyusunda sakalını yıkadı\n\nBiri ondan üç drahmi istedi, çıkardı verdi\n\n\"Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi\" dedi.\n\nHerkesin, bir güvercininki gibi ışıl ışıldı gözleri\n\nBakıp, kendilerini hep kollayan o yüce insana,\n\nAğlıyordu halk; evine kadar eşlik ettiler ona\n\nBirçoğu gözünü bile kırpmadan orada bekledi\n\nBütün geceyi dışarıda taşların üzerinde geçirdi\n\nVe ertesi sabah, günün ağardığını fark edince\n\n\"Ben artık kalkamıyorum, dedi, Ebubekir'e\n\nKitap'ı alıp yanına, sen kıldıracaksın namazı.\"\n\nEşi Aişe de o sırada cemaatin arkasındaydı\n\nEbubekir okuyor, Muhammed ise dinliyordu\n\nNihayet, okuduğu ayetleri usulca bitiriyordu\n\nO, dua ve zikrini yaparken herkes ağlıyordu\n\nVe, Ölüm Meleği çıka geldi akşama doğru\n\n\"İçeri girebilir miyim\" diye müsaade istedi\n\n\"Gelsin\" dedi. Dünyaya açtığı o ilk günkü gibi\n\nYine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri,\n\nVe, Melek ona: \"Allah seni bekliyor\" dedi\n\nMemnuniyetle, dedi. Şakakları şöyle bir titredi\n\nBir an aralandı dudakları ve ruhunu teslim etti." + }, + { + "id": 17790.0, + "title": "Bir Yalnızlık İşareti", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir cam gibi önünde\nYüzümü elinle sil,\nHohlayarak üstüne.\nSeyret boş bir sokağa\nHüzünle yağışını yağmurun.\nSonra kaplasın yavaşça,\nIlık buğusu soluğunun\nYüzümü baştanbaşa.\n\nVe bırakıp gittiğinde\nBir küçük boşluk kalsın\nAlnını dayadığın yerde;\nBir yalnızlık işareti\nİşleyen ta içime." + }, + { + "id": 72060.0, + "title": "Akdeniz Acılıydı XI", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Denizin sakladığı bir şey var\nSevmek der kimi, \nKimi unutulmak.\n\nPeki neden üşütür hep\nBu ağustos gecesinde\nKaranlığın büyüklüğü? \n\nBeni düşünme, dedindi ayrılırken\nDüşünmüyorum ki\nDüşüncem sende kalmış." + }, + { + "id": 60779.0, + "title": "Gülümse", + "poet": "Kemal Burkay", + "rating": 8.0, + "poem": "Hadi gülümse bulutlar gitsin \nİşçiler iyi çalışsın, gülümse \nYoksa ben nasıl yenilenirim \nBelki şehre bir film gelir \nBir güzel orman olur yazılarda \nİklim değişir, Akdeniz olur, gülümse. \n\nSazlarım vardı, ırmaklarım vardı çok \nÇakıltaşlarım vardı benim \nAma sen başkasın anlıyor musun \nTut ki karnım acıktı, anneme küstüm \nTüm şehir bana küskün \nBir kedim bile yok anlıyor musun \n\nİklim değişir, Akdeniz olur, gülümse." + }, + { + "id": 59701.0, + "title": "El Tutuşa Tutuşa", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne kadar çok elimiz varmış meğer\nİlkin, senin elinle tutuşan benimki\nSonra çocuklarınki\nGençlerinki\nTekel işçilerininki\nSonra, ellerin elleri...\nNe kadar çok elimiz oldu, baksana\nTutuşa tutuşa\nBir orman yangını gibi" + }, + { + "id": 23506.0, + "title": "Aşk", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben\nBu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben\nPerde ardında sen ben dedikodusu var amma...\nPerde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben\n\nEy dünyanın işinden haberi olmayan sen yoksun\nDünya esen yel üstüne kuruldu..\nVarlığımız iki yokluk arasındadır\nÇevrendekilerde hiçdir sen de bir hiçsin\n\nMedresede söz vardır tekkede de hal\nFakat bu aşk sözden de dışarıdır halden de\nİster şeriat müftüsü ol ister şehir vaizi\nAşk mahkemesine gelindi mi dilsiz kesilir\n\nBugün zevk etmek elindeyken zevkine bak\nYarını düşünmen beyhude bir heves\nBir çok kişiden arda kalanlar\nSana da kalmayacak sen de göçüp gideceksin..." + }, + { + "id": 18518.0, + "title": "Eski Bakır", + "poet": "Ahmet Oktay", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir cigligin icinde yakaliyorum seni\nKac kez Istanbulsu,\nParildayan, isitan, yakan bir alev gibi.\nUstunde uzun, pis, yalniz sokaklarin yagmuru..\nOdalarin, merhabalarin, gulucuklerin sikintisi\nTramvaylarin, vapurlarin sikintisi\nYitmis asklarin, yitecek asklarin\nAyni vazolarin, ayni ogutlerin, ayni yasaklarin sikintisi.\nYakaliyorum, opuyorum, avutuyorum.\nKaranlik etini kemiriyor,\nVaktimiz kisa,\nDuslerimizi kolluyorlar durmadan\nDurmadan kovusturuyorlar\nMendilimi islatip alnina koydugum\nSuyundan ictigimiz hayat cesmeyi,\nYalniz-geceler boyu uzanan kadini bakirlarda\nDurmadan horluyorlar\nGeyigim, saklim benim\nBakma arkana, ne olur, aldirma\nOnulmazligimizdan buyuk yapilar kurduk\nHorlandikca askimiz, derya.\nVaktimiz kisa,\nKarincalara, ruzgarlara, sulara dokunmak\nUyanan topraklari bilmek gerekiyor.\nOrmanlar gormus dolunayin tilsimini\nAglamayi unutmadan\nDovusmeyi bilmek\nTirnaklarinla tutunmayi bilmek gerekiyor\nSaagilandigimizi, kollandigimizi bilmek gerekiyor\n\nKapa tunc, kapilarini gece\nSoguktan, kirgin, parasiz milyon kisi.\nGeyigim, saklim benim,\nOlum dayanmadan kapiya\nSev, op, yitir beni" + }, + { + "id": 20832.0, + "title": "Şarkı", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "Dalgın geceler! El ele geldik yarınızda,\nSallandık o şen kızla salıncaklarınızda\nHummalı denizlerden esen rüzgarınızda\nSallandık o şen kızla salıncaklarınızda.\n\nBen gün gibi yorgun, o sebular gibi ince,\nBirdenbire düşdük gibi bir gizli sevince;\nGezdik yürüdük yan yana rüzgarlar esince,\nSallandık o şen kızla salıncaklarınızda" + }, + { + "id": 25212.0, + "title": "D-III", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 6.0, + "poem": "Yatırırken bu sedef kakmalı şimşir beşiğe \nNeyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı?\n\nPerdelerden taşırıp neyleri çığlık çığlık\nNeyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.\n\nBir, ipekten ve köpükten yaratılmış yumuşak\nTüyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.\n\nKıyılardan, ovalardan dererek inciyle,\nÇiyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.\n\nGece, mehtâbı elekten geçirip kirpikler\nAyla kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.\n\nMesnevî'sinde bir altın lüleden nûr akıtıp\nÖyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.\n\n'Bu yürek durmayacaktır' dediler.. esmâdan\n'Hay'la kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.\n\nSakalar doldurarak kırbaların Kevser'den\nMeyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.\n\nVe açıp ağzını Nîsan Tası'nın Besmele'ler\nSuyla kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.\n\nRûhlardan, kokulardan, durulardan duru bir\nŞeyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı.\n\nUlu Tûbâ'ların altında gönüller, eller\nBöyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ'yı." + }, + { + "id": 66586.0, + "title": "Striptiz", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Kaç nota var\nDo re mi fa sol la si\nOnun da üstünde\nO kadar giysi\n\nEtekliği fa\nSütyeni sol\nPapuçları la\nŞapkası si\n\nSevmektedir onları\nKendi bedeni gibi\n\nUsul usul giyinir\nSabahları evinde\nİşte do, sonra sonra sırasıyla\n\t\tre\n\t mi\n\t fa\n\t sol\n\t la\nSonunda da şapkası si\n\nP��sküren bir çiçek gibi\nÇıkar kapıdan\n\nGel ki geceleri sahnede\nMüzik başlamayagörsün\nHer şey hızlanır birden\nAçılıp kapanmaya başlar\nBurun delikleri\n\nHiç de uzakta olmayan\nBir piyano eşliğinde\nMüthiş bir hışımla\nAtı atıverir\nÜstündekileri: \nAlın size si\n\tİşte la\n\t sol\n\t fa\n\t mi\n\t\t re\n\t\t dooo!" + }, + { + "id": 34669.0, + "title": "Yaprak Dökümü", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar\nŞan verdiler ortalığa bütün bir sonbahar\n\nMevsim dönüp de yeniden yeşermeğe başlayınca rüzgar\nÇıplaklığında o atın yine onlar koşacaklar\nO çocuklar\nO yapraklar\nO şarabi eşkiyalar\n\nOnlar da olmasa benim gayrı kimim var?" + }, + { + "id": 58088.0, + "title": "Bitişik", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "-1-\n\nBiz şimdi seninle bitişiğiz sözüm ona\nBir vahşi hayvan sesleniyor içimizden\nGözlerini avucumda buluyorum aradığımda\nSonra dudakların, küçük, öptükçe güzelleşen\n\nBir mahzun oluşun var kadınca, kadınlarca\nBir çağırışın var ellerimi, sevişmeye uzun\nAh anlatamam, utanırım, yıllarca, yüzyıllarca\nAnsızın gitsen bile içimde kalır yokluğun\n\n-2-\n\nİpek çoraplarında gözlerim biraz daha tutkun\nBir şeydir o şeyler, bir şeydir görüyorum\nKaçmaya alışkın ayakların öyle yorgun\nBak sen, tutup önce dizlerinden öpüyorum\n\nSana sen diyeceğim, sizlerden usandım\nEllerin ellerin diyeceğim sıcacık\nEskiden bir sevgilim vardı, onu hatırladım\nHer öpüşmemizde biraz daha ölürdük\n\n-3-\n\nSözü mü olur yanında güzelliğin, taptazeliğin\nBaş döndüren bir çiçektir tenin pembesi, ak\nKollarında, elbet bir şarkıyım söylediğin\nElleri kelepçeli mahkum, ayakları prangalı, tutsak\n\nSeninle birçok evlerde, birçok odalarda\nÇoğalıp küplerce, karelerce birçok olmuşuz\nBiz hep o yerlerde, oralarda, oralarda\nSoyunup tüm korkulardan sevişmeye durmuşuz" + }, + { + "id": 49652.0, + "title": "Ağacın İkinci Türküsü", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 6.0, + "poem": "Açıklara çıkalım boğulmamak için\nGünün kuytu yerleri şimdi harap\nİçimizde bir ezgi inceden inceye\nBizi kendimize bağlarken akşam olur\nKaranlığı gümüş rengine boyar mehtap\n\nOturup uzun uzun konuşsaydık\nSevişmek nasıl olsa gene olur iyi kötü\nBir ıhlamur sıcaklığı yayılırken odamıza\nHer şeyi ince ince düşünseydik\nÖlümü kırgınlığı inceliği en başta\nBütün eksiklerimize gülüp geçerek\n\nBelki de boşa geçti onca zaman\nBu da bir tür geçip gitme duygusudur\nNe güzel olurdu yeniden başlasak\nNe yapsan en başa dönülemiyor\nNe yapıp yapıp dalı unutmalı\nRüzgârla yere düşen sarı yaprak" + }, + { + "id": 105173.0, + "title": "Verir", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 7.0, + "poem": "Sofi müselles der içer şarabı, \nGelir nısfet ile nasahat verir, \nSim gibi aguşa çeker dilberi, \nSorsan eğer başka bir suret verir. \n\nBazı dervişler var tarikte seyyah, \nSorsan tarikatten değildir agah, \nBir destur öğrenmiş bir de eyvallah, \nYoktan mürîdana bir himmet verir. \n\nSofi senin fendin bana yalandır. \nSuretperest olmak dîne ziyandır, \nBilmezsin içtiğin peymane kandır, \nAyine-i kalbe kudüret verir. \n\nEmrah hevadan geç istersen cemal, \nTerk-i heva ile kesb olur kemal, \nBu dil bu güftügü bu bî-hude kal, \nİki alemde de nedamet verir." + }, + { + "id": 2134248.0, + "title": "Bu Gece En Hüzünlü Şiirleri Yazabilirim", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 10.0, + "poem": "Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim\n\nŞöyle diyebilirim: \"Gece yıldızlardaydı\nVe yıldızlar, maviydi, uzaklarda üşürler\"\n\nGökte gece yelinin söylediği türküler\n\nBu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim\nHem sevdim, hem sevildim, ya da o böyle söyler\n\nBu gece gibi miydi kucağıma aldığım\nÖptüm onu öptüm de üstümde sonsuz gökler\n\nHem sevdim, hem sevildim, ya da ben böyle derim\nSevmeden durulmayan iri, durgun bakışlı gözler\n\nBu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim\nDuymak yitirdiğimi, ah daha neler neler\n\nGeceyi duymak, onsuz daha ulu geceyi\nÇimenlere düşen çiy yazdığım bu dizeler\n\nSevgim onu alakoymaya yetmediyse ne çıkar\nVe o benimle değil, yıldızlıdır geceler\n\nYürek zor katlanıyor onu yitirmelere\nUzaklarda birinin söylediği türküler\n\nBakışlarım kovalar onu tellim her yerde\nBakışlar sanki onu bana getirecekler\n\nBöyle gecelerdeydi ağaçlar beyaz olur\nArtık ne ben öyleyim ne de eski geceler\n\nSesim arar rüzgârı ona ulaşmak için\nŞimdi sevmiyorum ya, eskidendi sevmeler\n\nŞimdi kimbilir kimin benim olduğu gibi\nSesi, aydınlık teni, sonsuz uzayan gözler\n\nSevmiyorum doğrudur, yürek bu hâlâ sever\nSevmek kısa sürdüyse unutmak uzun sürer\n\nBu gece gibi miydi kollarıma almıştım\nYüreğimde bir burgu ah onu yitirmeler\n\nBudur bana verdiği acıların en sonu\nSondur bu onun için yazacağım dizeler" + }, + { + "id": 60878.0, + "title": "Bir Dost Bulamadım Gün Akşam Oldu", + "poet": "Süreyya Berfe", + "rating": 8.0, + "poem": "Yorgunluktan başım düşüyor\nGökte kanadı ayrıç ayrıç bir kırlangıç\nDere gibi geçiyor içerimden\nEkmek kurumuş\nZeytin çekmiş yağını\nYürüdüm yutkuna yutkuna\nToza belendi miğdem\nGözlerim soldu\nArmuda vardım yüksek\nBostana vardım ellerin\nKöy hayat gibi ırak\nDönendim durdum\nBir dost bulamadım\nGün akşam oldu\n\nTaze yavrum kan kusuyor\nDışarda eli kırbaçlı bir rüzgar\nHançer gibi geçiyor yüreğimden\nTezek tükenmiş\nOda çekilmiş sıcağını\nDüşündüm tütünü sara sara\nAğuyla dağlandı ciğerim\nYüzümün rengi durdu\nAvrada baktım ağlıyor\nKomşuya vardım susuyor\nKasaba devlet gibi ırak\nYol kapalı\nKalktım oturdum\nBir dost bulamadım\nGün akşam oldu\n\nAmerikan buğdayı bereketli olmuyor\nÖtede bizim buğdaydan sapsarı bir ırmak\nGüneş gibi geçiyor düşlerimden\nÖküzler zayıflamış\nToprak çekmiş elini\nEridim hilal oldum\nSele karşı terim\nGücüm dondu\nTüccara vardım ürkek\nYakın köye vardım bakmıyor\nGeçim bir kanlı tuzak\nSordum sordurdum\nBir dost bulamadım\nGün akşam oldu\n\nŞehre inince keyfim kaçıyor\nHer yerde yüzüme çarpan bir tokat\nEski bir kin gibi geçiyor gözüm önünden\nKapılar kapanmış\nHükümet çekmiş ayağını\nBekledim köle oldum\nYere yapıştı dizlerim\nUmuduma set kondu\nValiye vardım ödlek\nBaşkana vardım gülüyor\nBelki çıkar diye evrak\nSustum oturdum\nBir dost bulamadım\nGün akşam oldu." + }, + { + "id": 58690.0, + "title": "Tanrı Beni İlkbaşta Sana Kul Yaptı", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 8.0, + "poem": "Tanrı beni ilkbaşta sana kul yaptı, sonra \nKeyfine el koymayı kurmamı yasak etti. \nYa da özlem duymamı hesaplı zamanlara; \nKölenim ya, boş vaktin olsun diye bekletti. \nAh, bırak katlanayım, el pençe divan: değer, \nSenin özgürlüğünün tutuklu yokluğuna; \nHer mihnete sabreder, her azara baş eğer, \nİncittin diye hiç suç yüklemez bile sana. \nSen nerde olursan ol, yetkin, güçlü, özgürsün; \nHâkimsin dilediğin gibi kendi vaktine: \nCanın neyi isterse varsın o keyif sürsün, \nKendine suç işlersen kendin bağışla yine. \nBeklemek cehennemdir, ama beklerim seni, \nİyi kötü demeden, suçlamadan keyfini." + }, + { + "id": 22186.0, + "title": "Var mı Dünyada Günah İşlemeyen", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 9.0, + "poem": "Kim senin yasanı çiğnemedi ki söyle? \nGünahsız bir ömrün tadı ne ki söyle \nYaptığım kötülüğü kötülükle ödetirsen sen\nsen ile ben arasında ne fark kalır ki söyle" + }, + { + "id": 96690.0, + "title": "Alıp Götüren Koku", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 7.0, + "poem": "Gözlerim kapalı, bir sonbahar akşamında \nSıcak göğsünün kokusunu içime çeker \nDalarım, gözlerimden mesut kıyılar geçer \nHep aynı günün ateşi vurur sularına \n\nSonra birden görünür, baygın, tembel bir ada \nGarip ağaçlar, hoş meyveler verir tabiat \nErkeklerin biçimli vücutlarında sıhhat \nVe bir safiyet kadınların bakışlarında \n\nO güzel iklimlere sürükler beni kokun \nBir liman görürüm, yelkenle, direkle dolu \nTekneler, son seferin meşakkatiyle yorgun \n\nBurnuma kadar gelen hava kokular taşır \nYemyeşil demirhidilerden gelen bu koku \nİçimde gemici şarkılarına karışır" + }, + { + "id": 41729.0, + "title": "Seyyah Olup Şu Alemi Gezerim", + "poet": "Kul Himmet", + "rating": 8.0, + "poem": "Seyyah olup şu alemi gezerim\nBir dost bulamadım gün akşam oldu\nKendi efkarıma okur yazarım\nBir dost bulamadım gün akşam oldu\n\nBilmem amelimden yoksa özümden\nAh ettikçe kan yaş gelir gözümden\nİki elim kalkmaz oldu dizimden\nBir dost bulamadım gün akşam oldu\n\nKul Himmet üstadım ummana daldım\nGelenden geçenden haberin aldım\nMecnun olup geyip dolandım\nBir dost buldum ama tez akşam oldu" + }, + { + "id": 36734.0, + "title": "Bağırma Sevgili", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 7.0, + "poem": "bağırma sesinin ardında yüzün huzursuz bir tabanca gibi duruyor\nbağırma kendimi kötü kurulmuş bir cümle sanıyorum\nbağırma hangi aşk kendi fırtınasına dayanabilir bilmiyorum\nbağırma çürük bir yalan oluyor bütün ömrüm\nbağırma gece yüklü bir kamyon aklımı solluyor\nbağırma gece yüklü bir kamyonu solluyorum\nbağırma komşular duyacak diyorum\nbağırma şeklimi kaybediyorum\nbağırma ke-kemeleşiyorum\nbağırma utanıyorum\nağırma garsonların bile ciddiye almadığı sesimi\nbağırma usul usul sesimi kesiyorum\nbağırma soğuktan ve korkudan\nbağırma bir çükün çekilebileceği en son yere çekiliyorum\nbağırma bir bardak su istedim akdeniz değil\nbağırma sevgili\nbağırma gidiyorum" + }, + { + "id": 105347.0, + "title": "Ah Elinden Zülf-i Kemendim Benim", + "poet": "Gevheri", + "rating": 8.0, + "poem": "Ah elinden zülf-i kemendim benim \nMüjen urdu sinem yaralandı gel \nGüzel başın içün ağlatma beni \nDilber gam başımdan aralandı gel \n\nGamdan hasar oldu mekanım yurdum \nİşidüp avazım dinlemez virdim \nBir değil beş değil on değil derdim \nYaralar baş verdi sıralandı gel \n\nAceb gafil midir gelür mü Leyla \nBu gam bu kasavet kalur mu böyle \nÇok tuz ekmek yedik gel helal eyle \nBu garibin gönlü zarelendi gel \n\nGevheri yar gelür haftada ayda \nSevüp ayrılması vermeyor fayda \nBaşım yastıktadır gözlerim yolda \nGözümün beyazı karalandı gel" + }, + { + "id": 34686.0, + "title": "Şili'de Son Durum", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Evde oturmaya o kadar alıştı ki millet\nSokağa çıkma yasağı yasaklandı" + }, + { + "id": 56850.0, + "title": "Jilet Yiyen Kız", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "o kızı nerede nasıl görsem \naklımı başımdan alır ağzı \nsaçları şıra köpüğü desem \nkaşları bıçak izi kırmızı \n\nyakut pulları mı? bu ne görkem \nkanlı gözbebeklerindeki yazı \nbeni nasıl büyüledi bilmem \nkirpikleri örümcek kırmızı \n\nkızıl demirden bir ünlem \nsalınması yangın yalnızı \nkorkmasam öpmeye eğilsem \ndişleri elektrik kırmızı \n\nçarpılmışım başım sersem \nsevdim jilet yiyen kızı \ngöğsündeki kumrulara değsem \ngagaları zehirli kırmızı \n\ngece gündüz tek düşüncem \nkasıklarımdaki ince sızı \nartık kimseyle sevişemem \nanladım sevişmek kırmızı \n\njilet yiyen kız merih'li gecem \nbirlikte bulacağız belâmızı \nsonumuz kuşkusuz cehennem \nkırmızı kırmızı kırmızı" + }, + { + "id": 63204.0, + "title": "Bağdat", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 5.0, + "poem": "Yok coğrafyalarda bu Bağdat\nBin geceden bir kent\nBunca acıyı nereye sakladılar\nAnlatmaz, çekerler kendilerini\nDalgın susarlar.\n\nBir gezide uğranılan yerlerden\nÇok kısa bir selam atılan kart - -\nYalnızlık yaslanmak geçmişe\nBir eşin, bir çocuğun olduğu\nZamanları yaşadılar." + }, + { + "id": 105174.0, + "title": "Çağrışır Bülbüller Gelmiyor Bağban", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 6.0, + "poem": "Çağrışır bülbüller gelmiyor bağban \nHoyrat dost bağından gül aldı gitti \nYüz bin mihnet çektim bir bağ bezettim \nYari ben besledim el aldı gitti \n\nNice mihnet çektim bin daha gerek \nHayli ômür ister bir daha görek \nNazlı yarim aldı o kanlı felek \nAktı gözüm yaşı sel oldu gitti. \n\nNazlı yardan kem haberler geliyor \nDostlarım ağlıyor düşmanlar gülüyor \nDediler ki sefil Emrah ölüyor \nKimi kazma kürek bel aldı gitti" + }, + { + "id": 5490.0, + "title": "İzmir Yollarında", + "poet": "Kemalettin Kamu", + "rating": 8.0, + "poem": "Belki şimdi sana son\nSözlerimi yazmadan\nGözlerim kapanacak\nBelki var daha beş on\nDakikalık bir zaman\n\nAnne, için yanacak \nMektubum okunurken.\nLakin ölümün eli\nAlnıma dokunurken\nBeliren bir emeli\nÇok görme bana sakın.\nBen tanrıya en yakın\nBir yola sapıyorum.\nMilletimin uğrunda\nTürbemi yapıyorum.\nDüşündüm huzurunda\nEdebi bir akşamın.\nDüşündüm ki babamın\nDizi dibinde geçen\nYirmi iki seneden\nElimizde kalan ne?\nSorarım sana anne!\nMadem ki gün gelecek,\nHerkes aynı meleğin\nÖnünde eğilecek.\nNiçin o güne değin\nÇan sesleri duyayım?\nBugün de bir yarın da!\nBırakın uyuyayım\nİzmir kapılarında.\nAnne, elveda artık!\nŞu iki üç asırlık\nGecenin gündüzünü\nGörmeden gidiyorum.\nNe beis var diyorum\nO günün seherinde\nSenin ince yüzünü\nGörüyor gibiyim ya!..\nEy genç gecelerinde\nBeşiğimi bekleyen,\nEdiyorum emanet\nSeni Anadolu’ya.\n\nSütünden ekmeğinden,\nNe verdinse helal et.\nSöyle Hacer’e o da\nHakkını helal etsin.\nGönülcüğü dilerse\nBaşka birine gitsin!\nBen ermeden murada\nEcel kırdı kolumu\nArtık beyhude yere\nBeklemesin yolumu.\n\nO ne anne, o güzel,\nGözlerinden akan ne?\nGeri dönmedim diye\nAğlıyor musun anne?" + }, + { + "id": 49658.0, + "title": "Sebep Ey", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Ürperir tabiat, üfleyince rüzgârı derin gök soluğu\nUlu ses dokununca çarka\nDüşer ölümün gölgesi eşyaya.\n\nBaşlar eşyada hareket kurtulmak için kendinden\nDaha öteye geçmek için arınmak gibi elbiseden\nYakalar ölümsüzlüğün sonsuz ipini\nSonra ses olur\nZamanın idrak incisi ses döner, döner, döner de\nYönelir sebebe\nSebeb ey! \n\nSesi damarla çizer\nMutlak sözü damarda kanla çizer\nUzar bir göz ağrısının gecesi uçsuz bir nehir gibi\nBir bebeğin ilk hecesi düşer ağzından ansızın ve bulur\nSonra toprak sıkışır sıkışır taşar da renk olur tarla da\nGünesin çarpılmış elçisi Van Gogh´la gelir önümüze\nPortakalla yayılır karanfilde tutuşur karar kılar denizde\nRenk denizde karar kılan ebedi tarla olur.\nRenk başkaldırırken helezonlar çizerken ses\nSom fatih su fetheder tabiatı\nDöner döner döğünür eritir dağları yobaz kayaları\nDaha der sığmaz kabına yönelir göğe teslim olur\nVe düşerken toprağa çağırır\nSebeb ey! \n\nHer sabah bütün bitkiler iştahlı bir çocuktur\nEmer, emer, emer toprak anayı\nO sultan hazinesi o hep veren sonsuz cömert anayı\nYeşil hayat, kırmızı hareket, sarı sabır emer\nVe beyaz iman çizer sesini\nTamamlar kavisini\n\nSebeb ey!" + }, + { + "id": 6868.0, + "title": "Göçebe", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 9.0, + "poem": "Sen sık sık gülen gülerkende\nSevecen bir akdeniz çizgisini\nSol yanına ağzının\nİliştiren çocuk özenle\nYabana mı atıyorum yani seni\nYabana mı atıyorum saat altı buçukları\nÇocuk ve Allah'ın en eski baskısını\nDeğil, değil bunların biri\nGözlerimin gemileri kuş istiyor\nAçılıp kapandıkça sevdam\nKapanıp açılıyor bir mavi\nŞahmaran süt istiyor kefeninde\nÜç aylık ölmüş çocukların\nKerem ile Arzu geliyor Aslı ile Kamber\nAy kana kana batıyor\n\nAy kana kana batıyor\nEşkiyalar gecenin yangınını izliyorlar uzakta\nKargapazarı dağlarını dolanan yaşlı ve öfkeli bir otobüsteyim\nJandarma daima nesirde kalacaktır\nEşkiyalar silahlarını çapraz astıkça türkülerine\nVe bu dağlar böyle eşkiya güzelliği taşıdıkça\nPatronun karısını zimmetine geçirip\nAmasya'dan Kars'a kaçmakta olan sayman yardımcısıyla\nAlevilikten konuşuyoruz uzun süre\nYanımdaki hep bir gazetede Marilyn Monroe'nun resimlerine bakıyor\nMariyln Monroe öldü diyorum ona\nÖlümü siyah bir kakül gibi alnına düşürmesini bildi\nŞimdiyse cennette Nietzsche'nin metresi olması gerekir\nBunları diyorum daha ne varsa diyorum\nİşte hiçbir sebep olmadığını sevişmemeye\nİşte çocukluğumdan beri içimde bir önsezi olduğunu\nBunun bir gün birine rastlamak gibi bir şey olduğunu\nBelki de bir günler bunun için Aydın'da bulunduğumu\nZaten nedense hep bir şehirden bir şehre yolcu olduğumu\nİşte eflatun kakalı çocuklar olduğunu Kütahya'da\nAnkara'da dokunak Yozgat'ta becerik olduğunu\nVan'da güreşçi develer gibi süslediklerini kamyonları\nİstanbul'da minarelerin lirik olduğunu köprülerinse dialektik\nAcemi bir bulut bozuyor görüntüyü eski bir şarkı gibi\nBu şarkıyı ne zaman duysam aklıma\nSinirli bir elin uysal bir bardağa\nÇok yukardan döktüğü bir içki gelir\nSonsuz ve olağanüstü bir bira\nKöpüklene köpüklene biçimlendirir\nSoyunarak ağlayan bir kadını\nAcı bilincinde sonrasızlığın\nAma bırakalım bırakalım bunları\nYoldan piyade erleri geçiyor tahta bavullarıyla ve büyük yakalarıyla\nVe faytoncular görüyorum\nYere basışlarındaki ağırlığı azaltmak için\nTanrısal bıyıklarıyla durumlarını paraşütlendiren\n\nKars'tayım bu ne biçim Kars bir kenarda\nPekala yalçınlık iddiasında bulunabilecek bir tepenin üstünde\nKars kalesi yükseliyor\nGökyüzünü Ankara kalesine göre daha soyut ve daha elverişli bir şekilde\nHırpalayan bu kale de olmasa\nN'olacak bakalım hırpalayan bu kale de olmasa\nKuşkusuz artacak yalnızlığım sevgili çocuk\nBiliyorsun ben hangi şehirdeysem\nYalnızlığın başkenti orası\n\nBir de yine sevgili çocuk\nBiliyorsun kişi tutkularıyla\nYalnızlığını adlandırıyor o kadar\n\nArkada bir su devrile devrile akıyor\nRastgele bir ağaca soruyorum\nBir şey var sanki onu soruyorum\nDeğil orda diyor belki biraz daha ilerde\nTanrı meleğini ağırlamaya çalışan\nAtaerkil bir aile gözümü alıyor\n\nDedelerin yüzlerinde erozyon\nSilip götürmüş bütün evetleri\n\nAnnelerinse ağızlarında hiyeroglif\nBabalarınsa ağustoslar atasözleri\n\nAmcalarınsa avdan boş dönüyor elleri\nTeyzelerse elleriyle yargılıyor gök güzelliğini\n\nAblalarınsa boyunları soru işareti\nAğabeylerse utançlarından emrah\n\nSıralanmışlar su boylarına\nBıçakla soyuyorlar kelimeleri\n\nYa suya giden küçük kızlar\nOnlar\nTıpkı o kuşlar gibi\nUçan daha bir süre\nSonra da vurulduktan\n\nBir mezarın doğurduğu iştahlı bir çocuktur Anadolu şiiri\n\nEy şiir arayıcısı ey esrik kişi\nŞu son dönemecini de aşınca gecenin\nDoğacak gün artık gündüze ilişkin değil\nBu ağartı ancak yürekle karşılanabilir\nBütün iş orda işte, ordan usturuplu geçmesini bil\nTutsaksan ellerin sıvışır gider zincirlerinden\nVe balyozla vursalar mısralarına\nSoylu bir demir sesi yükselir\nSoylu büyük ve mavi bir demir sesi\n\nEllerim gece yatısına çağrılmış\nVe\nTelaşsız görünmeye çalışan bir Kafka gibi\n\nYüzüm giyotine abone" + }, + { + "id": 30933.0, + "title": "Bizden Sonra Doğanlara", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 6.0, + "poem": "I\nGerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum! \nDoğru söz delilik. Düz alın\nKanıtı vurdumduymazın. Gülen ki\nKorkunç haberi\nHenüz almamış.\n\nNe günlere kaldık, ki\nNeredeyse suçtur ağaç üzerine bir konuşma\nİçerir çünkü susmayı bunca kötülük üstüne! \nOrda ağırdan caddeyi geçen\nErişilmez mi dara düşen\nArkadaşları için? \n\nDoğrudur: geçimimi sağlıyorum daha\nAma inanın: bu bir rastlantı yalnız. Yaptığım\nHiçbir iş doyma hakkını vermiyor bana.\nRasgele korunmuşum. (Talihim dönüverse. Yokum.)\n\nBana diyorlar: ye iç! Bak keyfine! \nNasıl yer içerim, kaparsam\nYiyeceğimi bir açın elinden ve\nBardaktaki suyum bir susuzda yoksa? \nVe yiyip içiyorum gene de.\n\nİsterdim bilge olmak.\nEski kitaplarda yazılı nedir bilge\nKavga dışı kalmak dünyada ve kısa yaşamını\nKorkusuz geçirmek\nZora başvurmadan edebilmek\nKötülüğe iyilikle karşılık vermek\n\nİsteklerine ermeyip, unutmak\nİşi bilgenin.\nYapamam bütün bunları: \nGerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum! \n\nII\nŞehre geldim bozuk düzen günlerde\nAçıklık sürerken.\nİnsan arasına karıştım ayaklanmada\nVe onlarla birlikte öfkelendim.\nBöyle geçti zamanım\nYeryüzünde.\n\nYemeğimi yedim iki savaş arası\nKatillerin arasında yattım\nSevgiye saygısız\nVe doğaya sabırsız baktım.\nBöyle geçti zamanım\nYeryüzünde\n\nHer yol batağa çıkardı benim zamanımda.\nDilim durmaz ele verirdi beni.\nElimden gelen azdı. Ama hükmedenler\nDaha rahat olurdu bensiz, buydu umudum.\nBöyle geçti zamanım\nYeryüzünde.\n\nGücüm azdı. Hedef\nUzak mı uzak.\nApaçık belliydi, benim ulaşmam\nMümkün değildiyse de.\nBöyle geçti zamanım\nYeryüzünde.\n\nIII\nSiz, siz ki çıkacaksınız\nBattığımız tufandan\nDüşünün\nEksiklerimizden söz ederken\nKaranlık çağı da\nSizin kurtulduğunuz.\nGittiydik, ayakkabıdan çok ülke değiştirip\nSınıf savaşları arasından, umarsız\nYalnız haksızlık var da baş kaldırma yoktuysa.\n\nBiliyoruz oysa: \nAlçaklıktan nefret bile\nÇarpıtır çizgileri\nHaksızlığa öfke bile\nKısar sesi. Ah, biz\nHazırlamak isterken dostluk yolunu\nDost olamadık kendimiz.\n\nSiz ama, o gün gelince\nİnsanın insana el uzattığı\nAnın bizi\nHoşgörüyle.\n\n...\nO gün mavi eylül ayında\nSessiz körpe bir erik ağacı altında\nTuttum onu, sessiz beyaz aşkı\nKolumda kutsal bir düş gibi.\nVe üstümüzde güzel yaz göğünde\nBir bulut vardı, çoktan gördüğüm\nÇok beyazdı ve çok yukarılarda\nVe başımı kaldırıp baktığımda, değildi orda.\n\nO günden beri birçok, birçok aylar\nGeçti sessiz aşağı kaydılar\nYok oldu o bütün erik ağaçları\nVe bana sorarsan aşk n'oldu diye\nSana derim ki: hatırlayamıyorum\nAma gene de, inan ki, biliyorum ne demek\nistediğini.\nAma gene de gerçekten hatırlamıyorum onun\nyüzünü.\nYalnız: o zamanlar öpmüştüm onu, biliyorum.\n\nVe bu öpücüğü de çoktan unutmuş olurdum\nO bulut olmasaydı orada\nOnu bugün de hatırlıyorum ve hep hatırlayacağım\nÇok beyazdı ve yukarılardan geliyordu\nErik ağaçları belki çiçek açıyordur gene de\nVe o kadının belki de şimdi yedi çocuğu olmuştur\nAma o bulut yalnız birkaç dakika için açtı\nVe yukarı baktığımda, rüzgârda kayboluyordu\n bile." + }, + { + "id": 2403.0, + "title": "Eşdeğeriyle Yan", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Eşdeğeriyle yanyana yürürken\nCehennem sokağında birey olmak, \nVe en inceldikten sonra\nİlkel sözcüklerle konuşmak seninle.\n\nSaat beş nalburları pencerelerden\nMadeni paralar gösteriyorlar, \nYalnızlığı soruyorlar, yalnızlık, \nBir ovanın düz oluşu gibi bir şey.\n\nHiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 38427.0, + "title": "Çakıltaşları", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 7.0, + "poem": "Duru bir suyun dibindeki renkli çakıltaşları\nNasıl taşarlarsa oynak renkleriyle biçimlerinden, \nEsneterek cansız ve katı sınırlarını; \nTıpkı o çakıllar gibi taşırıyor benim de sesim, \nDilimdeki sözcükleri kalıplarından dışarı.\nAcıyla, hüzünle ve umutsuzlukla\nÇoğaltarak gün be gün bilinmedik bir aşkı." + }, + { + "id": 1009623.0, + "title": "Aşk Şiir", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 7.0, + "poem": "1\nNe söyledimse bulutlar için söyledim\nDeniz ağacı için söyledim sana\nHer dalga için kuşlar için yapraklarda\nÇakıltaşları için gürültünün\nTanıdık eller için\nYüzler ya da görünüm olan göz\nVe ona göğünün rengini veren uyku için\nİçilmiş bütün gece için\nParmaklıkları için yolların\nAçık pencere için açığa çıkarılmış bir alın için \nDüşüncelerin için söyledim sözlerin için\nSürüp gidiyor her okşayış her güven.\n\n2\nYalnızsın ve otlarını dinliyorum gülüşünün\nSen bu seni kaldıran başın\nVe yukarısından ölüm tehlikelerinin\nKoyaklarda yağmurun puslu küreleri altında\nAğır aydınlığın altında yerin göğü altında\nDoğuruyorsun düşüşü.\n\nKuşların yok artık elverişli bir sığınağı\nNe tembellik ne yorgunluk\nOrmanların kırılgan derelerin anısı\nHeves sabahında\nGöze görünebilen okşamalar sabahında\nYokluğun büyük sabahında düşüş\nYolunu şaşırıyor gözlerinin kayıkları\nDanteli içinde yitip yok oluşların\nÖrtülmüştür uçurum başkalarına sönmemek için\nGecenin hakkı değil yarattığın gölgeler.\n\n3\nSeviyorum seni tan bütün gece ben damarlarda\nBütün gece sana baktm\nBulmam gerekiyor herşeyi güvenim var karanlıklara\nOnlar veriyor bana\nSeni sarıp sarmalama gücünü\nSeni kışkırtma gücünü yaşama isteği\nKımıldamazlığımın bağrında\nSeni açığa çıkarıp\nSeni salıverip yitirme gücünü\nGörünmez alev gündüzde.\n\nSen gittin mi açılıyor kapı gündüze\nSen gittin mi açılıyor kapı üstümüze." + }, + { + "id": 100572.0, + "title": "Aşk", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşkı konuşmak için dudaklarımı kutsanmış ateşle temizledim, ama hiçbir sözcük bulamadım. \nAşktan haberdar olduğumda sözler cılız bir hıçkırığa dönüştü, yüreğimdeki şarkı derin bir sessizliğe gömüldü. \nEy bana gizlerinin ve mucizelerinin varlığına inandığım Aşk 'ı soran sizler, \nAşk peçesiyle beni kuşattığından beri ben size aşkın gidişini ve değerini sormaya geliyorum. \nSorularımı kim yanıtlayabilir? Sorularım kendi içimdeki için; kendi kendime cevaplamak istiyorum. \nİçinizden kim içimdeki benliği bana ve ruhumu ruhuma açıklayabilir? \nAşk adına söyleyin, yüreğimde yanan, gücümü tüketen ve isteklerimi yok eden bu ateş nedir? \nRuhumu kavrayan bu yumuşak ve kaba gizli eller nedir; yüreğimi kaplayan bu acı sevinç ve tatlı keder şarabı nedir? \nBaktığım bu görünmeyen, merak ettiğim açıklanamayan, hissettiğim hissedilemeyen şey nedir? Hıçkırıklarımda kahkahanın yankısından daha güzel, sevinçten daha mutluluk verici bir keder var. \nNeden kendimi beni öldüren ve sonra şafak sökene kadar tekrar dirilten, hücremi ışığa boğan bu bilinmeyen güce veriyorum? \nUyanıklık hayaletleri kurumuş gözkapaklarımın üstünde titreşiyor ve taştan yatağımın etrafında düş gölgeleri uçuşuyor. \nAşk diye seslendiğimiz şey nedir? Söyleyin bana, bütün anlayışlara sızan ve çağlarda gizli olan o sır nedir? \nBaşlangıçta olan ve herşeyle sonuçlanan bu anlayış nedir? \nYaşam 'dan ve Ölüm 'den, Yaşam 'dan daha acayip, Ölüm 'den daha derin bir düş oluşturan bu uyanıklık nedir? \nSöyleyin bana dostlar, içinizde Yaşam 'ın parmakları ruhuna dokunduğunda Yaşam uykusundan uyanmayan biri var mı? \nYüreğinin sevdiğinin çağrısıyla babasından ve annesinden vazgeçmeyecek kimse var mı? \nİçinizden kim ruhunun seçtiği kişiyi bulmak için uzak denizlere açılmaz, çölleri aşmaz, dağların doruğuna tırmanmaz? \nHangi gencin yüreği tatlı nefesli, güzel sesi ve büyülü dokunuşlu elleriyle ruhunu kendinden geçiren kızın peşinden dünyanın sonuna gitmez? \nHangi varlık dualarını bir yakarış ve bağış olarak dinleyen bir Tanrı 'nın önünde yüreğini tütsü diye yakmaz? \nDün kapısından geçenlere Aşk'ın sırları ve değeri sorulan tapınağın girişinde durmuştum. Ve önümden çok zayıflamış, yüzü hüzünlü yaşlı bir adam iç çekerek geçti ve şöyle dedi: \n'Aşk bize ilk insandan beri bağışlanmış bir güçsüzlüktür.' \nYiğit bir genç karşılık verdi: \n'Aşk bugünümüzü geçmişe ve geleceğe bağlar.' \nArdından kederli yüzlü bir kadın hıçkırarak şöyle dedi: \n'Aşk cehennem mağaralarında sürünen kara engereklerin ölümcül zehiridir. \nZehir çiy gibi taze görünür, susuz ruhlar aceleyle içer onu; ama bir kere zehirlenince hastalanır ve yavaş yavaş ölürler.' \nSonra gül yanaklı bir kız gülümseyerek dedi ki: \n'Aşk Şafak 'ın kızları tarafından sunulan ve güçlü ruhlara güç katıp onları yıldızlara çıkaran bir şaraptır.' \nArdından çatık kaşlı, kara giysili, sakallı bir adam geldi: \n'Aşk gençlikte başlayıp biten kör cahilliktir.' \nBir başkası gülümseyerek açıkladı: \n'Aşk insanın tanrıları mümkün olduğunca fazla görmesini sağlayan kutsal bir bilgidir.' \nSonra yolunu asasıyla bulan kör bir adam konuştu: \n'Aşk ruhlardan varlığın sırlarını gizleyen kör edici bir sistir; \nyürek tepeler arasında sadece titreşen arzu hayaletlerini görür ve sessiz vadilerin çığlıklarının yankılarını duyar.' \nÇalgısını çalan genç bir adam şarkı söyledi: \n'Aşk ruhun çekirdeğindeki yangından saçılan ve dünyayı aydınlatan bir ışıktır. \nYaşam 'ı bir uyanışla diğeri arasındaki güzel bir düş olarak görmemizi sağlar.' \nVe paçavraya dönmüş ayaklarının üzerinde sürüklenen güçsüz düşmüş çok yaşlı bir adam titrek bir sesle şunları söyledi: \n'Aşk mezarın sessizliğinde bedenin dinlenmesi, Sonsuzluk 'un derinliklerinde ruhun huzura ermesidir.' \nVe onun ardından gelen beş yaşındaki bir çocuk gülerek dedi ki: \n'Aşk annemle babamdır, onlardan başka kimse bilmez aşkı.' \nVe böylece Aşk'ı tarif eden herkes kendi umutlarını ve korkularını bıraktı önüme sır olarak. \nO anda tapınağın içinden gelen bir ses duydum: \n'Yaşam iki yarıya ayrılmıştır: biri donar, biri yanar; yanan yarı, Aşk 'tır.' \nBunun üzerine tapınağa girdim, sevinçle diz çökerek dua ettim: \n'Tanrım, beni yanan alevin besleyicisi yap... \nTanrım beni kutsal ateşine at...'" + }, + { + "id": 108633.0, + "title": "Çalan Murtaza Ali'dir", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Gafil olman hey erenler\nGelen Murtaza Ali'dir\nYezid'e batın kılıcın\nÇalan Murtaza Ali'dir\n\nAlçağa tutmuş yüzünü\nHakk'a bağlamış özünü\nKırklar ile bir üzümü\nYiyen Murtaza Ali'dir\n\nTurnaya vermiş sesini\nAşıklar tutsun yasını\nHem önünce devesini\nYeden Murtaza Ali'dir\n\nAli'dir Allah'ın dostu\nHü dedi Zülfikar kesti\nSelman'a sünbüllü desti\nVeren Murtaza Ali'dir\n\nGülün bağlar deste deste\nBağlar da gönderir dosta\nMihmandan bir dolu iste\nSunan Murtaza Ali'dir\n\nDerildi çıktı havaya\nİndi döşendi ovaya\nGüvercin donda kayaya\nKonan Murtaza Ali'dir\n\nGülün bağlar baka baka\nBağlar da gönderir Hakk'a\nEjderhayı iki şakka\nBölen Murtaza Ali'dir\n\nDost bağında kızıl alma\nGül rengi sararıp solma\nPir Sultan'ım gafil olma\nGelen Murtaza Ali'dir" + }, + { + "id": 48138.0, + "title": "Geriye Kalan", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Neyi yaşıyoruz şu anda\nNelerle sığmıyoruz dünyaya\nAşktan\nÖfkeye geçiriyoruz birdenbire\nSevinçten üzüntülere\nDurgunluktan coşkulara koşuyoruz\nCoşkulardan\nMutsuzluğa gömülüyoruz sessizce\nVe yaşıyoruz böylece her yılı\nKoskoca bitmez bir saniyede\n\nBu çelişkili yürüyüşler içinde\nBizden ne kalır ki geriye\nBir ölenle ölebilmek\nBir gülenle gülebilmek\nMutluluğuna sevinmek insanlığın\nKan ağlamak ölümlerine \nVe Afrika'lı kapkara bir acıyı\nDuyabilmek bembeyaz yüreğimizde\n \n\t" + }, + { + "id": 2236711.0, + "title": "Çağrı", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 7.0, + "poem": "Evler büyük dedikçe büyük\nBen insanların en garibi\nUzağı ilk defa kavradım\nGörür yahut dokunur gibi\n\nEski bir saçakta kuşlarla\nYele yağmura karşı oturdum\nİç içe daireler çiziyor\nİçine adını yazıyorum\n\nGün uzun türküsünü bitirdi\nKarlı dallara yürüdü karanlık\nYalnızlık çekilmez bu vakit\nDelirdi denizde yosun çayda balık\nGel artık" + }, + { + "id": 26532.0, + "title": "Gece Gezintileri", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "ağzımda mavi bir ıslık\nomuz başımda yıldızlar\nsırtımda kurşun yanıkları\ngültepe sokaklarını adımlıyorum\nderelerden caddeye uzanan\nyoksul işçi sokaklarını\n\ngözü yaşlı anaların ellerini öperim\nsabah çaylarını demlerim işçilerin\ngenç kızlar sevda şiirleri ister\ngerçi sokaklar suskun sokaklar kelepçeli\nama gece tepeleme yıldızla dolu\nmavilerim çocukların düşlerini\n\nbir ev var köşe başında boyasız\niki canı eksik iki dalı kırık\nher gece özenle iki yatak serilir\nbahar serinliği anamın elinde yumuşacık\nnöbetleşe yatar bizimkiler\ngece boyu şefkat beklenir\n\nparayla alınmazları satarım\nyoksul sokakların çerçisiyim ben\nheybem kavga nakışlı umut dolu\nbütün yasakların üstünü çizerim\nkoşarak gelir çocuklar\ntamamlanır yarım kalmış yazılar\n\nbiter elbet bu firari gezintiler\nkırık kapılı evinde gültepe`nin\nbir bebek ağlar babası yitik\nağzımda ıslık dönerim metris damına\nağlama bebeğim\ntürkülü sabah bırakırım kapına" + }, + { + "id": 15585.0, + "title": "Yalan Bu Sevdalar", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Yağmur yağardı biz ağlaşırdık\nKaldırımlar boyunca\nBir hüzün vardı sanki aramızda\nSusardık ay batınca\n\nBirden yüzün solardı\nBirden gözün dolardı\nBirden bırakarak ellerimi\nUzun uzun ağlardın\n\nYalan bu sevdalar\nYalan bu gözyaşları\nYalan bu ayrılıklar yalan\nSolan bir çiçekten\nKırılan bir yürekten\nBaşka ne var elde kalan\n\nYıllar uzardı mahzunlaşırdık\nHasretin kollarında\nYollar tozardı kavuşamazdık\nDağlar��n yangınında\n\nBirden rüzgar eserdi\nBirden efkar basardı\nBirden sarsılarak bir dağ gibi\nFırtınalar Koparırdı" + }, + { + "id": 99905.0, + "title": "İsmi Olmayan Şiirler 4", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 6.0, + "poem": "Muslumanlik sizi gayet siki, gayet saglam, \nBaglamak lazim iken, anlamadim, anliyamam, \n\nAyrilik hissi nasil girdi sizin beyninize? \nFikr-i kavmiyyeti seytan mi sokan zihninize? \n\nBirbirinden muteferrik bu kadar akvami, \nAyni milliyetin atlinda tutan islam'i, \n\nTemelinden yikacak zelzele, kavmiyettir.\nBunu bir lahza unutmak ebedi haybettir...\n\nArnavutlukla, Araplikla bu millet yurumez..\nSon siyasetse bu! Hic boyle siyaset yurumez! \n\nSizi bir aile efradi yaratmis Yaradan; \nKaldirin ayrilik esbabini artik aradan.\n\nSiz bu davada iken yoksa, iyazen-billah, \nEcnebiler olacak sahibi mulkun nagah.\n\nDiye dursun atalar: 'Kal'a icinden alinir.'\nYok ki hicbir isiden... Millet-i merhume sagir! \n\nBir degil mahvedilen devlet-i islamiyye...\nGirdiler ayni siyasetle butun makbereye.\n\nGirmeden tefrika bir millete, dusman giremez; \nToplu vurdukca yurekler, onu top sindiremez.\n\nBirakin eski hukumetleri meydandakiler\nYetisir, soyle bakip ibret alan varsa eger.\n\niste Fas, iste Tunus, iste Cezayir, gitti! \niste irak'i da taksim ediyorlar simdi.\n\t\t\t\t \n\t\t\t\t 30 Muharrem 1331\n\t\t\t\t 27 Kanunuevvel 1328\n\t\t\t\t 1913" + }, + { + "id": 62572.0, + "title": "Kimsesizlik", + "poet": "Kemalettin Kamu", + "rating": 8.0, + "poem": "Yıllardır ki bir kılıcım kapalı kında,\nKimsesizlik dört yanımda bir duvar gibi; \nMuzdaribim bu duvarın dış tarafında, \nŞefkatine inandığım biri var gibi. \n\nSanıyorum saçlarımı okşuyor bir el, \nKıpırdamak istemiyor göz kapaklarım; \nYan odadan bir ince ses diyor gibi gel! \nVe hakikat bırakıyor hülyamı yarım. \n\nGözlerimde parıltısı bakır bir tasın, \nKulaklarım komşuların ayak sesinde; \nVarsın yine bir yudum su veren olmasın, \nBaş ucumda biri bana 'su yok' desin de!" + }, + { + "id": 110112.0, + "title": "Gönül Ne Yatarsın", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 9.0, + "poem": "Gönül ne yatarsın gaflet içinde\nDoğdu seher vaktı kalk hacet dile\nÖzünü zulümden kurtaram dersen\nDoğdu seher vaktı kalk hacet dile\n\nEvliyalar enbiyalar varisi\nKalkar hacet diler gece yarısı\nÇığrışır ötüşür arşın horozu\nDoğdu seher vaktı kalk hacet dile\n\nEvliyalar enbiyalar bilüşür\nMüezzinler Allah Allah çığrışur\nGökte aziz melaikler seğrişür\nDoğdu seher vaktı kalk hacet dile\n\nAllah'ım cömertsin cömert ganisin\nHalil gelsin hulle donu biçilsin\nRabbim uyumazken sen ne uyursun\nDoğdu seher vaktı kalk hacet dile\n\nPir Sultan'ım sevdiğine ağlasın\nYezitler bağrına kara bağlasın\nMümin kullar dergahında eğlesin\nDoğdu seher vaktı kalk hacet dile" + }, + { + "id": 61871.0, + "title": "Ayrı Odalar....", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Anne beni onayla ve daha çok sev, dersiniz..\nBaba, beni önemse ve hep yanımda ol, dersiniz...\nBakın size yazdığım bir şeyi okuyacağım, can kulağıyla dinleyin... Okulda çok büyük bir başarı kazandım, bunun benim için ne kadar önemli olduğunu ne olur anlayın, dersiniz...\nHiç eksilmesin, hep artarak sürsün istersiniz...\nAma bir türlü istediğiniz olmaz. Onaylarmış görünürler, ama sadece görünürler... Sevmiş gibi yaparlar, ama bilirsiniz ki sevgileri istediğiniz kadar değildir... Önce yüceltir, önemser gibi görünürler, ama hiç beklemediğiniz da küçümserler. Hem de kalbinizin en savunmasız bir anında...\nYazdığınızı okurken ilgiliymiş gibi yapmaya çalışsalar da ilgisiz bakışlarla dinledikleri gözlerinizden kaçmaz...\nO sırada akıllarından günlük, sıradan meseleler geçer, kazandığınız başarının onlar için gerçek bir anlamı olmadığını o kayıtsız bakışlarından anlarsınız...\nÖnce öperler, ama hiç ummadığınız bir anda öptükleri yerden kanatırlar sizi... Sonra yine kanattıkları yerleri öpmeye çalışırlar, acısı geçsin diye... \nSizi en çok sevdikleriniz yaralar... Hem de en derinden... Bu sızı hiç gitmez içinizden. Aradan yıllar geçmiş olsa bile sanki birkaç saat önce olmuş gibidir. Hiç, ama hiç unutamazsınız, silip atamazsınız içinizdeki o sızıyı...\nİşte asıl benliğiniz budur... Hayatınızın geri kalan yıllarında sizi hiç beklemediğiniz bir anda ortaya çıkıp olmadık yerlere sürükleyebilecektir. Zamanını kollamaktadır, içten içe bunu çok iyi bilirsiniz, ama onu unutmaya çalışırsınız...\nBütün derdiniz onu gizleyip susturmaktır aslında. Kimseye göstermemektir. En derinlere itersiniz onu. Bu sızıyı en ürkütücü sırrınız gibi saklarsınız. Size en yakın olan insanlardan bile... Çünkü bilirsiniz ki, o sızı bir kez uyandı mı ne yapsanız onu dindiremeyeceksinizdir... Bir kere kendisini hatırlattığı zaman, ne zaman dineceğini asla bilemeyeceksinizdir, unutmak isteseniz de içten içe bilirsiniz bunu...\nBilirsiniz ki bu sızı ortaya çıkar çıkmaz körleşecek, bildiğiniz her şeyi unutacak, savunduğunuz her değer anlamını kaybedecek, o güne dek kazandığınız sandıklarınızın bir hiçten ibaret olduğunu göreceksinizdir... Ömrünüz sandığınız şey elinizden kaçacak, asıl yazgınız ortaya çıkacaktır... Yazgınız işte o en derinlerde sakladığınız yaralı ve sızılarla dolu benliğinizdir. En yasak bölgenizdir... Onu en alta gizlemek için birçok benlik edinirsiniz. Bu benlikleri hayranlıklarla, ilgilerle, başarılarla, kazandığınız imgelerle süsleyip gösterişli hale getirirsiniz ki, sizi tanıyan en altta yatanı görmesin, hep onlarla ilgilensin, onları gerçek sansın, onlara hayran olup bağlansın istersiniz...\nİlişkiler yaşarsınız, beraberlikleriniz olur, kimseye, ama kimseye yeterince güvenmez, onu; o altta yatan yaralı benliğinizi elinizden geldiğince saklamaya çalışırsınız. Yaşadıklarınıza, ilişkilerinize karıştırmazsınız onu. Ne yaparsanız, ne söylerseniz, onsuz yaşar, onu hiç hesaba katmadan söylersiniz. Ondan habersizmiş gibi yaparsınız. İyisinizdir böyle, çok da yara almadan sürükleyip götürürsünüz hayatınızı... Her ilişki bir diğerini besler. İlişkilerde çoğu kez hayranlıkla seyrettiğiniz yüzünüzde o sızı yoktur. Kaybetmemiş kazanmışsınızdır. Hiç söylemediğiniz güzel ve anlamlı sözleri hayatınıza yeni girecek insana saklarken aynanızdaki yüzünüz bir bütündür... Ya da siz öyle görürsünüz...\nSonra hiç ummadığınız anda biri çıkar karşınıza... Ona da diğerlerine yaptığınız gibi yaparsınız. Süsleyip gösterişli hale getirdiğiniz benliklerinizle yaşamaya başlarsınız onunla... Çünkü daha önce kimselere güvenmediğiniz gibi ona da tam anlamıyla güvenemezsiniz... Başlarda güzeldir onun aynasında gördüğünüz yüzünüz. Bütündür... Eski ilişkinizden sakladığınız güzel ve anlamlı sözlerin onu etkilediğini hissettikçe daha da aydınlanır aynasındaki resminiz. Ona çocukların arkadaşlarına yeni aldıkları oyuncaklarını gösterir gibi o süslü ve daha önce başkaları tarafından hep onaylanmış benliklerinizi gösterip durursunuz...\nAma her şey yolunda gibi giderken birgün sizi artık eskisi gibi onaylamadığını, söylediklerinizi hayranlıkla dinlemediğini anlamaya başlarsınız. Hatta zaman zaman başlardaki onayının gizli bir onaysızlığa, hayranlığının sinsi bir küçümsemeye dönüştüğünü fark etmeye başlarsınız. Birçok insanı etkilediğini sandığınız oyuncaklarınızın onu etkilemediğini hissedersiniz... Onu büyülemek için söylediğiniz sözlerin sanki bir duvara çarpıp yine size geri döndüğünü ve her geri döndüğünde kanatsız ve kanı çekilmiş kuşlar gibi içinizdeki o çok gizli olan boşluğa birer birer düştüğünü görürsünüz... Tuhaf bir ürküntüyle sarsılır, ayaklarınızın altındaki zeminin usulca kaydığını anlarsınız. Aynasındaki fotoğrafınız çoktan gölgelenmeye başlamıştır. Sanki sizi sizden iyi bilen, ama sizin çok da tanımadığınız birisinin çocukluğunuzun arka bahçesinde, yeni alınmış ve o çok sevdiğiniz oyuncaklarınızı teker teker yaktığını görürsünüz... Oyuncaklarınızdan çıkan yanık kokusu çok eski ve hiç unutulmayan bir felaketin yaklaştığını hissettirir... Bu yaklaşan felaket hissi yangının arka bahçenize doğru ilerlediğini hatırlatır size... Artık aynasındaki yüzünüze bu yanık kokusu eşlik etmeye başlamıştır... Yüzünüz eskisi gibi tanıdık gelmemeye başlamıştır... Bir an önce buradan bir çıkış aramak ve bu ilişkiyi sonlandırmak istersiniz... Ama bir şey tutar sizi... Basiretiniz bağlanır. Giderayak yüzünüzü onun aynasında bir kez daha güzel, aydınlık ve bütün olarak görüp öyle çıkıp gitmek istersiniz bir başka aynaya... Yangın arka bahçeye sıçramadan ona güzel ve hep hayranlıkla anımsayacağı bir son hazırlamak istersiniz... Ve artık tek derdiniz onu bu güzel sona ikna etmekten başka birşey değildir... Ama hazırladığınız hiçbir veda şöleni onu etkilemez... Yangın içerlere, derinlere doğru hızla ilerlemeye başlamıştır. Artık ona gösterebileceğiniz hiçbir yeni oyuncağınız kalmamıştır... Her veda şöleni bir öncekinden daha gösterişsiz, bir öncekinden daha yoksul ve acınası olmuştur... Savunmalarınız birer birer onun gözünde anlamını yitirmiştir... Herşeyi öylece bırakıp gitmek, bırak beni artık, gitmek istiyorum, deseniz de bu ondan çok size inandırıcı gelmez. Ayrılıp gitmeye önce kendinizi ikna edemez olmuşsunuzdur... Beni bırak, bitsin artık bu ilişki, deseniz de, bu sözler ona çarpıp; beni böyle bırakma, beni onaylamadan, bana hayran olmadan, beni sevmeden bırakma, olarak yine size geri döner...\nBu artık kendinizi onun gözüyle görmeye başladığınızı gösterir ki kaçıp kurtulmanız için artık çok geçtir... Yıllardır herkesten sakladığınız o yaralı benliğiniz saklandığı yerden, artık birer külden ibaret olan benliklerinizin yanık kokuları arasından en üste çıkmıştır... Artık söz sizden çıkmıştır... Kaderinizin ipleri elinizden kaçmış yazgınızla savunmasız bir şekilde karşı karşıya kalmışsınızdır... Aynasındaki yüzünüz paramparçadır... Artık o aynadaki yüzünüze o çok eski sızılar olmadan bakamaz olmuşsunuzdur... O çok eski sızılar, sanki birkaç saat önce girmiş gibidir içinize... Sanki unuttuğunuzu sandığınız o çok eski zamanlarda değil de henüz şimdi yaralanmış gibisinizdir... Sanki hayata başladığınız yere sizi geri çağırmıştır o sızılar... O noktaya nasıl geldiğinizi anlamadan, karşınızdaki insandan tıpkı o yaralı çocukluğunuzdaki özleminiz gibi, sizi sonuna dek anlayıp benimsemesini beklersiniz..\nAnne beni onayla ve daha çok sev, der gibi... Baba beni önemse ve hep yanımda ol, der gibi yaparsınız ne yapsanız... Ama ne deseniz, ne yapsanız hep eksik kalırsınız onun gözünde, hep yetersiz... İşte bu yüzden sizi birgün bırakıp gidecektir... Asıl bu korkunun altında yatar bir zamanlar onca korktuğunuz ölüm... Bu korkuyu yaşamamak için defalarca kendinizi yok etmek geçer aklınızdan... Ama tek birşey yüzünden kıyamazsınız kendinize, tek birşey: Onu bir daha göremeyecek olmak korkusu... Bu korku yüzünden her sızıya katlanırsınız, her acıya, her ayrılık endişesine...\nO da tıpkı anneniz gibi yapar, babanız gibi davranır... Onaylamış gibi görünür, ama istediğiniz gibi onaylamaz. Seviyor gibi yapar, ama bu beklediğiniz o sevgi değildir. Önce yüceltir, ama hiç beklemediğiniz bir anda küçümsemeye başlar... Hem de kalbinizin en savunmasız anında... Söylediğiniz ya da yazdığınız birşeyi ilgiliymiş gibi dinler, ama içten içe ilgisizliğini hissedersiniz... Bir başarınızı anlatırken anlarsınız ki, o sırada aklından günlük, sıradan sorunlar geçer... Önce öper, ama hiç ummadığınız bir anda öptüğü yerden sizi kanatmaya başlar... Sonra kanattığı yerleri yeniden öpmeye çalışır, acınızı dindirmek için... İşte böyle anlarda ona hiç olmadığı kadar bağlanırsınız. Böyle anlarda sizi hiç beklemediğiniz zamanlarda kanattığı için bile ona minnet duymaya başlarsınız. Ne yaparsa yapsın, ne dersen desin, ne kadar incitirse incitsin, ama sonra gelip kanattığı yerleri öpsün, yeter ki neden olduğu acımı dindirsin, dersiniz...\nOnun durmadan değişen yüzlerine, duygularına göre yaşamaya başlarsınız... Sizi incitip kanattıktan sonraki sarılmasına... Ansızın niye ve neden olduğunu bilemediğiniz öfkelenmesinden sonraki gülümseyişine... O dünyanızı karartan küçümsemesinden sonra size yıllar sonra güneşin doğuşu gibi gelen ilgi ve hayranlığa göre yaşamaya başlarsınız.. Artık ondan gelecek her şeye razı olursunuz. Bu yoğunluğun adı köleliktir. Gönüllü kölelik.\nPeki, neden bir başkasına değil de ona karşı duyarsınız bu yoğunluğu, bu gönüllü köleliği... Neden başkaları sizin o süslü ve gösterişli benliklerinize hayranlıkla inanmış, sizi size doğrulamıştır da, neden onun aynasında seyrettiğiniz yüzünüz böyle paramparça, böyle yangınlar içindedir... Neden başkaları değil de o gelip dokunmuştur yıllardır herkesten sakladığınız o yaralı benliğinize... İşte bu çoğu kez derin bir sırdır. Çok zordur bu muammayı çözmek... Yüzü, yüzündeki garip bir ışık... Bakışlarındaki eski bir esrar... Hangisinde, hangisinde saklıdır o size bile bir sır olan teslimiyetiniz, bilemezsiniz...\nKaranlık bir ormandır insan. Ürkütücü ve çözülmez görünür... Uzaklardan gelen bir ışık gelir, bu ormanın içindeki inleyen bir hayvanın gözlerindeki acıyı parlatır. Bu kısacık parlayış anında ayakları kırılmış bir atın gözlerindeki derin acı sezilir. Atın acıyla inip kalkıyordur göğsü... O koca ormanın içinde bir başınadır... Sonra ışık kaybolur gider. Ama artık koca ormandan geriye o ayakları kırık atın gözleri kalır sadece aklınızda... Acıyla inip kalkan göğsü kalır... Sanki bütün o karanlık ormanın ruhu ayakları kırık atın acıyla bakan gözlerine doğru akıp durur... İşte o karanlıktan gözlere doğru akan yoğunluk aşkın ta kendisidir. Orman ne kadar karanlıksa bu akış o kadar hızlı olur...\nYani siz ne kadar karanlıkta kalmışsanız, o karanlıktan gözlerinize doğru akan yoğunluk o kadar acı ve o kadar güçlüdür...\nİçinizdeki karanlık ormandan gözlerinize doğru akan bu yoğunluğun adı aşktır... Artık gözleriniz bir köle gibi bakmaya başlar... Bir efendiniz vardır artık, nereye baksanız onu görürsünüz... Gördüğünüz herşey ondan bir iz, bir soluk taşır.\nO herkesten gizlediğiniz yaralı benliğiniz zincirlerinden kopmuş, sahip olduğunuz herşeyi ezip geçmiş, gelip gözlerinizi kaplamıştır... Gördüğünüz, dokunduğunuz, baktığınız herşeye o yaralı benliğinizin gözleriyle bakmaya, onun gözleriyle görmeye başlamışsınızdır... Dünya o yaralı benliğinizden ibarettir artık...\nO güne dek bildiğiniz herşeyi unutmuşsuzdur... Yaşadığınız bu yoğunluk o güne dek taşıdığınız değerleri, inatla savunduğunuz doğruları bir anda unutturmuştur size...\nSahi, siz daha önce kim ve nasıl biriydiniz... Unutmuşsunuzdur...\nBaşkalarının görmediği, görüp de anlamadığı şeyleri görür ve hissedersiniz de, sizi asıl ilgilendiren, ilgilendirmesi gereken şeyleri bir türlü görüp hissedemezsiniz... Kimdir, aslında ne düşünür sizi bu hale sokan sevgili... Gerçekte sizin için ne düşünmektedir... Hayatla ve kendiyle ilgili ne hesapları, nasıl kaygıları vardır... Sizin sevginiz ona ne kadar geçmektedir... Sevginizin ondaki yansımaları nelerdir... Bunları bilmezsiniz de, dokunduğunuz ve gördüğünüz herşeyde onu hissettiğinizi, gördüğünüzü bilirsiniz...\nÇünkü sizin için dünya odur... Ama onun dünyası bu dünyanın neresindedir, işte bunları asla bilemezsiniz... Siz hiçbir eve, hiçbir odaya, hiçbir yere sığmazsınız, ama onun kaç evi, kaç odası, sığınıp gizlendiği kaç yeri vardır, bilemezsiniz.\nO sizi onaylayıp beğensin, hep yanınızda olsun ve hep sevsin diye ona içinizden geçen herşeyi eksiksiz anlatırsınız da, o size sizinle ve kendiyle ilgili düşündüklerini ne kadar anlatır, işte bunu asla bilemezsiniz...\nSizin onu sevdiğinizi herkes, bütün dünya bilsin istersiniz, onun sizi sevdiğinizi, o da seviyorsa nerede, hangi odada, kime ve ne şekilde söylediğini asla bilemezsiniz...\nİşte bu eşitsiz bir ilişkidir... Siz köle, o efendidir... O sizin dünyanıza istediği an girebilir, ama siz onun dünyasına giremezsiniz... Sizin için onu sevdiğiniz dünya bir bütündür, ama onun dünyası evlere, odalara, gizlere, bilinmeyen yerlere bölünmüştür... Siz onu dünyanızda ararken, o kimbilir hangi evde, hangi odada, sizin hakkınızda kime ne söylemektedir ya da ne söylememektedir, işte bunu asla bilemezsiniz...\nSiz onu öyle çok sevmişsinizdir ki, işte en çok bu yüzden onun sadece bir yönünü görürsünüz... Çünkü sevginiz o güne dek hayatın görünmeyen yanları hakkında olan bütün bilgilerinizi unutturmuştur size... Onu artık bu bilgilerle, bir zamanlar savunduğunuz değerler ve doğrularla değil, onu artık bu yaralı benliğinizle görürsünüz. Bu yüzden siz ne kadar haklı olsanız da, durmadan ona karşı suçlu ve ezik hissedersiniz kendinizi... Ne kadar büyükse onun boşluğu sevginiz o kadar eksiktir... Büyüdükçe onun boşluğu siz bu yüzden o kadar çok pişmanlık biriktirirsiniz, keşke onu daha çok sevseydim, diye...\nAslında kendisine güvenli bir kıyı arayan odur, ama siz onu böyle görmek istemediğiniz için onun için okyanuslara hep geç kaldığınızı hissedersiniz... Bu suçu, bu pişmanlığı, bu gecikmişliği sorgulatmak, biraz olsun temize çıkmak için bir mahkeme ararsanız, ama kimse böyle bir mahkemenin yerini bilmiyordur...\nSiz onun için neleri göze aldıysanız ve alacaksanız, onun da sizin için aynı şeyleri göze aldığını ve alacağını hissedersiniz... Oysa o sizin sandığınızdan çok ayrı biridir. Bildiğiniz o yönünden başka bilmediğiniz birçok yönü, birçok yüzü, birçok odası vardır...\nSizin sevdiğiniz yanından başka bilmediğiniz ve bu sızılar içinde asla bilemeyeceğiniz yerleri vardır onun... Tamamen körleşmemek onu bütünüyle görmek için alttan alta bunu hissedersiniz de bu boşluğun adını tam olarak koyamazsınız... Bu boşluk onun gerçekliğidir... Ayaklarının yere bastığıdır; sizin gibi bu hayatın kurallarından hiç kopmayıp, aksine ona sımsıkı sarıldığıdır... Size istediklerinizi ancak hayatın bütün o bağlarından, bütün bu parçalanmışlığından, parasal ve gelecekle ilgili korkularından kurtulmuş biri verebilir, ama öyle biri değildir ki; işte bu yüzden onun sarıldığı yerlerden sizin o büyük yanılgınız başlar...\nAslında siz bir anlam, bir yüz, bir ışık, bir ruh diye bir boşluğu seviyorsunuzdur... Dopdolu diye sarıldığınız...\nKurtuluşum, diye sarıldığınız onun ardına gizlendiği, sizin hiç bilmediğiniz ve belki de hiç bilemeyeceğiniz boşluğudur.\nKaranlık ormanınızdan gözlerinize, gözlerinizden dünyaya doğru akan o yoğunluk işte bu boşluğa doğru akmaktadır... Aşkınız işte sınırları bilinmeyen bu boşluğun çekimine kapılmıştır... Acınız, içinizdeki sızıların derinliği, üzerinden koştuğunuz uçurumlarınız bu boşluğun çekimiyle daha çok büyür... Sizi o yaralı benliğiniz körleştirmiştir, bu yüzden düştüğünüz yerleri göremezsiniz... Siz o diye onun bir yanını görürsünüz, ama o sizin için ayırdığı odalardan birinden sizi seyretmekte ve oradan sizi bütün yönlerinizle görmektedir... Sadece sizin için ayırdığı o odada bu halinize üzülmekte, belki de sizi özlemekte ve bu aşk için acı çekmektedir...\nAma bir diğer odasına geçtiğinde orada bir başkasıyla sizin hiç bilmediğiniz yönüyle, bu hayatta ayakta nasıl kalırım, nasıl acı çekmeden, nasıl üzülüp incinmeden yaşarımın hesabını yapmaktadır...\nSiz onu bütünüyle bildiğinizi zannederseniz, ama sizin hiç bilmediğiniz yönlerinden biriyle parasal bir sırrı konuşmaktadır bir başkasıyla...\nO da sizin gibi herşeyini, bütün suçlarını, bütün itiraflarını bildiğini, ama ona ne kadar güvence vereceğini, ona ne kadar güven ve rahatlık sağlayacağını bilemediği bir başkasından parasını nereye gömdüğünü öğrenmeye çalışmaktadır.\nO nerede kime ne söylerse söylesin, o hangi odada hangi parasal sırların hesabını yaparsa yapsın, o hangi evde bilmediğiniz hangi yönünü yaşarsa yaşasın, sizin ona duyduğunuz aşkı asla eksiltmez bu... Aksine onu hiç tanıyamadıkça ona duyduğunuz aşk daha da artar... Sizin için her geçen gün dayanılmaz bir hale gelen çekiciliği onun birtürlü göremediğiniz o büyük boşluğuyla daha bir artar...\nKaranlık ormanınızdan gözlerinize, gözlerinizden dünyaya ve oradan sevdiğiniz insanın boşluklarına doğru akan yaralı benliğiniz bir önceki günden daha büyük bir sızıyla kaplanır.\nÖyle bir sızıdır ki bu, kendi boşluğunda öylesine büyüyen bir sevgidir ki, karşınızdaki eğer böyle bir sevgiyle dolu değilse bir süre sonra geri çekilir... Geri çekilirken bir odalık bile olsa size duyduğu sevgiyi fazla acı çekmemek için anında zehirleyip geri çekilir...\nVe birgün gelir size ayırdığı o tek bir odanın bile ışıklarını söndürüp, kapılarını kapatıp; çekip gider ve sizi aşkınıza terk eder...\nSizi artık ilgisiz de olsa dinleyen o yoktur...\nArtık sizi önemsiyor görünüp de aslında önemsemeyen, yanındayım, dediği halde aslında çok uzakta olan biri bile yoktur... Önce öpen, sonra öptüğü yerleri kanatan, ardından kanattığı yerleri çok acımasın diye öpmeye çalışan o yoktur yanınızda...\nSevdikçe sizi bir o kadar çok yaralayan o bile yoktur artık.\nİşte o zaman sevgili diye, dünya diye, hayat diye baktığınız her boşluğu artık sadece sizin o yaralı benliğiniz doldurur...\nArtık nereye, hangi kalabalık şehre gitseniz bile peşinizden o ıssız, \no karanlık ormanınızı birlikte götürürsünüz... Nereye gitseniz kendinizi orada kaybolmuş hissedersiniz...\nYollarda kime rastlasanız, çıkartıp onun fotoğrafını gösterirsiniz... Bu insanı tanıyor musunuz, buralardan geçti mi, onu gördünüz mü, diye sorarsınız..." + }, + { + "id": 50693.0, + "title": "Caricin'De Geçen Kış", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Akşamları göl eflatun bir keder\nSazlıklarda pırıl pırıl\nBuz tutmuş bataklık kuşları\nAğaçlardan\nÇürük sarı ve kızıl\nSon yapraklar dökülüyor\nRüzğarlı sonbahardan\nNasılsa kurtulmuşları\nGümüş karanlığında anlaşılmaz sesler\nHavada mutsuz bir bulut\nUmutsuz ve kararsız süzülüyor\nNeredeyse akşam yıldızı\nYorgun kırmızı\nNeredeyse ay\nNeredeyse ay\n(Herşey niçin bu kadar eski\nNiçin bu kadar uzak)\nCaricin'de geçen kış\nTepeden tırnağa katran ve su buharı\nVolga'nın uykusuna bir rüya gibi sarkmış\nAteşten örümcek nehir vapurları\nNeredeyse akşam yıldızı\nYorgun kırmızı\nNeredeyse ay\nNeredeyse ay\nCaricin'de geçen kış\nDalgın bir sarışın\nKaranlık bir miralay\nBirisi nijniy novgorod'dan henüz gelmiş belki\nBelki kazan'a öbürü yola cacak\n(Herşey niçin bu kadar eski\nNiçin bu kadar uzak)\nCaricin'de geçen kış\nSeyrek sakallarında yıldızlar\nİskelede namaza durmuş\nİhtiyar bir tatar\nAltında sokak lambasının\nDalgın bir sarışın\nKaranlık bir miralay\nKadının astragan mantosu sırtında\nUzun ve beyaz ellerini çaresiz kavuşturmuş\nKısa kirpiklerinde incecik buz tozu\nAdam buz mavisi pelerin astragan kalpak\nİçinde bir atmaca ayrılık korkusu\nYüreğini parçalar\n(Herşey niçin bu kadar eski\nNiçin bu kadar uzak)\nCaricin'de geçen kış\nNeredeyse akşam yıldızı\nYorgun kırmızı\nNeredeyse ay\nNeredeyse ay\nKararmış bir can gibi çınlıyor\nDönmüş gölün üstünde akşam ayazı\nKararmış ve kocaman\nKonakta zaman zaman\nKoridorda ürkek ayak sesleri\nKapının ardında fısıltılar\nOnun için herkes kaygılanıyor\nBugün de geçti svetlana radiceva\nArdında nemli bir is kokusu\nGiderilmez pişmanlıklar\nEflatun bir keder\nBırakarak" + }, + { + "id": 57241.0, + "title": "Serçe", + "poet": "Ahmet Ada", + "rating": 7.0, + "poem": "Giydim ben de yalnızlık hırkasını\nDilimde eski hüzzamlar\nKulağımda ipek sesi unutulmuş hatmi çiçeğinin\nKar mavisi kirpiklerinin sesi\nBir güvercin curcunası olan yaz göğünün sesi\nUsulca çömelip yem arayan serçe sesi\nUçtum o serçeyle\nUçmasını bilen limon ağacının sesi\nBir Chagall resminin çocuksu sesi\nUykusuz şairler korosunun güneşli sesi\nSanayi sokağında hangarların orada\nUçarı gölgelerin sesi\nMozaikler arasından püsküren bir çiçeğin sesi\nManastır avlusunda\nBir Sümer tabletinin kırık sesi\nYaklaştım yanına gök sayfaları arasında\nSırlar saklayan kapıların sesi\nSeviyorsan beni hala saçındaki leylak sesi\n\nKökü ordadır diye sevdanın\nBir bumerang gibi sana döndüm\nVaroşların burcu kalbine\nYaşadım beter bir aşkı, öğrendim\nKalp kalesinin ikiye bölündüğünü\nDolunayların senin çocuk gözlerine dolduğunu\nBunun şaşırtıcı bir şey olduğunu\nSolgun gelinciklere söyledim\nÜrgüp'te\nDevelerin üstünde hatıra fotoğrafı çektiren seyyahlara\nBakırcılar çarşısının esnafına\nÇömlek ustalarına\nÇuha çiçeklerine söyledim dere boyunda\nBir tel uzadı ışıklı bir tel saçında\nGiydim aşk urbasını sana geldim\n\nBirdenbire yaz yağmuru başıboş caddelerde\nGiyindim yağmuru sana geldim\nÜstelik vakit ikindi, \nKalbe akan çınarların sesi\nBalkonların kuş vakti, vaktin sesi\nSeviyorsan beni hala pırıl pırıl sevdanın sesi\nYağmur muydu yağan yoksa yıllar mı\nKirli sarı bir şehir omuzlarımda\nSokuldum kırık yazılara\nYazıların veda sesi\nKuş sayfaları arasında" + }, + { + "id": 2450.0, + "title": "Dökülecekler", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": ". Uc Dogu. Anadolu'yu anlatacaktir ogretmen. Haritayi asar.\n2. Butun sinif korkmustur; goller,irmaklar dokulecekler!" + }, + { + "id": 14016.0, + "title": "Rubailer - 2", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Dünya yıldıramazsın beni ne yapsan\nÖlümden de korkmam, er geç ölür insan\nÖlmemek elimizde değil ki bizim\nİyi yaşamamak, beni tek korkutan" + }, + { + "id": 108859.0, + "title": "Fetva Vermiş Koca Başlı Kör Kadı", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Fetva vermiş koca başlı kör kadı\nŞah diyenin dilin keseyim deyü\nSatır yaptırmış Allah'ın laneti\nAli'yi seveni keseyim deyü\n\nŞen kulların örüğünü uzatmış\nMüminlerin baharını güz etmiş\nOn ikiler bir arada söz etmiş\nAşıkların yayın yaşayım deyü\n\nHakk'ı seven aşık geçmez mi candan\nKorkarım Allah'tan korkum yok senden\nFerman almış Hıdır Paşa sultandan\nPir Sultan Abdal'ı asayım deyü" + }, + { + "id": 22015.0, + "title": "Mâra", + "poet": "Asaf Halet Çelebi", + "rating": 8.0, + "poem": "bilmemek bilmekten iyidir\ndüşünmeden yaşayalım\nmâra\ngünü ve saatleri ne yapacaksın\nsenelerin bile ehemmiyeti yoktur\nseni ne tanıdığım günleri hatırlarım\nne seneleri\nyalnız seni hatırlarım\nki benim gibi bir insansın\n\ntanımamak tanımaktan iyidir\nseni bir kere tanıdıktan sonra\nyaşamak acısını da tanıdım\nbu acıyı beraber tadalım\nmâra\n\nbaşım omuzunda iken sayıkladığıma bakma\nbeni istediğin yere götür\nikimiz de ne uykudayız\nne uyanık" + }, + { + "id": 17722.0, + "title": "Bir Gececik", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir gececik uyuma, ne olur.\nAyrılık kapısını çalma bir gececik.\nBir gececik dostların gönlü olsun,\nne olur sabahı et bir gececik.\n\nBir gececik gözlerimiz seninle aydın olsun,\nkör olsun şeytan bir gececik.\nDünyayı güzel kokular sarsın bütün.\nKaranlıklardan ışıklar aksın ovalara.\nSofrandakiler dirilsin bir gececik.\n\nBir gececik uyuma, ne olur.\nAyrılık kapısını çalma bir gececik.\nBir gececik ata bin, meydana gel.\nGönüller bir gececik rahat olsun,\ngöğüsler meydana dönsün bir gececik.\n\nYeniler giyinelim biz kulların.\nMusa gibi sen bir sopa al eline.\nSopa bir anda elinde yılan olsun.\nSüleyman gibi sen karıncaların yanına var.\nKarıncalar bir anda birer Süleyman olsun.\n\nNe olur, bir gececik kapısını çalma ayrılığın." + }, + { + "id": 13352.0, + "title": "Muntazam", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Seni kamçılardan çıkardım\nTevbelerle başladı rahmet vuruşları\nİnsan ağlar oldun yürekli göğüsler kurdun\nSesimi işkencelerden alırdın\nElimin altına dökerdin etlerini\n\nHızlı varışlara bile hazırım daha \nDayanırdı yelken bezleri saf saf insan enginlikleri\nBir geçmiş zaman kalkanı indi\nÇınar ağaçlarından sahil sularına\n\nKalbim kalkıp indi gemilerden\nÇok tarandım başka saçlar tarandım sokaklarda\nKapris kamburu çıkardı yıllar\nVe bir tek çıban çıkaran yoktu sancılarla\n\nHabire vuran rüzgâr\nKabirlerde su yollarında\nDehlizlerde\nİç çekmeler\nSızlanmalar fısıltılar\nNe zora çekiyor zaman ki bildiler farkettim\nGötürüp\nKelimeleri başka bir semte attılar beni\n\nÜzgün melal içre ve âşık\nYürüdüğüm deniz sahillerindeyim\nYakın sabahlarda öğlelerde ve daha\nÜç parıltısında günün\nDevlerimi güreştirmek işim\nÜstüm başım heykel kırıkları" + }, + { + "id": 57955.0, + "title": "Cankurtaranla", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Yardın be cancağzım\nYardın sonunda şu Beyoğlu trafiğini\nİlkyardım pamuklarıyla\nO ölümcül acelenden\nKorna çiçekleri açıyor şimdi\nyaralarının üzerinde\nÖlen yok sen gibi güzel\nSınıfsal ecelinden\n\nCan Yücel" + }, + { + "id": 227731.0, + "title": "Yâ Rab Bela-yı Aşk İle Kıl Âşîna Beni", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 9.0, + "poem": "Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni\nBir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni\n\nAz eyleme inayetini ehl-i dertten\nYani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni\n\nGittikçe hüsnün eyle ziyâde nigârımın\nGeldikçe derdine beter et müptelâ beni\n\nÖyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim\nVaslına mümkün ola yetürmek sabâ beni\n\nNahvet kılıp nasîb Fuzuli gibi bana\nYâ Rab mukayyed eyleme mutlak bana beni" + }, + { + "id": 5125.0, + "title": "Aşk", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Rabbim, Rabbim, bu işin bildim neymiş Türkçesi; \nSenin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi..." + }, + { + "id": 67480.0, + "title": "Sürgün Kendi Odasında", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Kendini yalanlayan gölge zamanlardan\ndüşman kiracılarımla geldim.\nRuhumda iskeletim uğulduyordu\nterk edilmiş bir köprü gibi\ninançsızlıktan, \n'ailede ölmek' maskesiyle geldim.\n\nOysa masum sayardı kendini o\nbencilliğin alevinde ısınır, \ndüş saatlerinde misafirdi.\n\nKutsal sırrım diye\nsahipsiz lanetimi fısıldayınca kulağına\ngözyaşlarım boyandı\nkayboluşunun sahici renkleriyle.\nArtık düşleri düşman ona\nmasumiyeti zehirliyor bencilliğini\n\nTenine kazıdığım inançsızlık saatleriyle\nsürgün kendi odasında\n\nŞaşkın yüreğinin hatırası\nşehirde oynattığım tek gecelik bir film şimdi..." + }, + { + "id": 2224852.0, + "title": "Ay Battı", + "poet": "Özlem Tezcan Dertsiz", + "rating": 8.0, + "poem": "ay battı anne, çocuklar kanıyor\nsarhoş kent topluyor çekmecelerini\npantolonu yırtık uçurtmalar firarda\nkim sobeler devler ülkesinde Gulliver'i? \n\nkirli bir ırmak akıyor gönlümün ortasından\nkırmızı bir turnayım göç kokan gözlerinde\naşktan düştüm anne, yazlarım kırık\nnasıl söz anlatırım kalbimin ney sesine? \n\ndeniz de kesti saçlarını rüzgâra uyup\nböyle olmazdı şarkı söyleseydi kül çiçekleri\nöptüm dünyayı anne, yüzüme bakmadı\nyanlış vadilere akıttık günahsız nehirleri\n\nay battı anne, her şey kanıyor..." + }, + { + "id": 271907.0, + "title": "241 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "241\nNe kazandım dünyadan? Sorulunca: Hiç.\nŞu kısacık yaşama sarılınca? : Hiç.\nYanan neşe mumuyum, üzme boşuna; \nCem elinde kadehim, kırılınca: Hiç." + }, + { + "id": 8383.0, + "title": "Leyla Nedir ki Yanında", + "poet": "Sefil Selimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Hiç kimse benzemez sana,\nLeylâ nedir ki yanında!\nMecnunda hak verir bana,\nLeylâ nedir ki yanında!\n\nFerhat-Şirin olsa şaşar,\nGörse ayağına düşer,\nMevlâ seni sende yaşar,\nLeylâ nedir ki yanında!\n\nGam çekersen güneş doğmaz,\nGökten yere rahmet yağmaz,\nGözlerin tarife sığmaz,\nLeylâ nedir ki yanında!\n\nBaldan leziz lafın batmaz,\nSen uyursan şafak atmaz,\nNutkum durur, dilim tutmaz,\nLeylâ nedir ki yanında!\n\nGücüm artar, ilmim artar,\nAşk ver gafletimden kurtar,\nSaç telin bin Leyla tartar,\nLeylâ nedir ki yanında!\n\nDara düştüm, zora düştüm,\nAdını söylerken coştum,\nSeninle ben beni aştım,\nLeylâ nedir ki yanında!\n\nRüzgâr yalamasın seni,\nEcel alamasın seni,\nZaman silemesin seni,\nLeylâ nedir ki yanında!\n\nKerem,Yunus, Mansur gelmiş,\nHepsi pek fazla ün almış,\nSELİMÎ bir güzel bulmuş,\nLeylâ nedir ki yanında!" + }, + { + "id": 26780.0, + "title": "Tahta At", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Ölüm ölene bayram, bayramda sevinmek var\nOh ne güzel bayramda tahta ata binmek var." + }, + { + "id": 30073.0, + "title": "Senin Yüzünden", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Taşı aş diye yedirdiler senin yüzünden\nBoğazımıza dizildi taştan lokmalar. \nVe yalnız zehir\nİçtik su diye yudum yudum senin yüzünden...\n\nHalimizi hatırımızı soran olmadı. Kırk katır mı\nkırk satır mı diye sordular hep; Katırla satır\narasında gidip gelirken, katıra bindirip satırı\nindirdiler. Senin Yüzünden.\nUzadıkça uzadı kara gecelerimiz azap sakızı\ngibi. Sabahı masallarda dinledik.\nKara topraktan başka sadık yâr bulamadık\nVeysel misâli. Onun göğsünde dindirdik\n\nacılarımızı. Toprak okşadı saçlarımızı. Bir kan\nlekesi sırtımızda ve toprağın eli alnımızda...\nSenin Yüzünden.\nTanımadığımız hicranlar, hiç görmediğimiz\nıstıraplar, selâmımız sabahımız olmayan kederler\nçaldı kapımızı. Hepsi de bildiği adres bizim ki! ...\nNasıl iş bilmem ki... Çat kapı biri düştü hergün.\nBuyur ettik 'Tanrı misafiridir' diye Yemedik\nyedirdik; Giymedik giydirdik. Yetemediğimiz an\nolmadı. Ömrümüzü yedirdik doysunlar diye....\nGençliğimizi giydirdik, güzelim ümitlerimizi giydirdik...\n\nDostlarla da zamanla ayrıldı yollarımız...\nÖyle özledik ki...\nAnadan ayrıldık, yârdan ayrıldık, arkadaştan ayrıldık...\nAyrılıktan ayrılamadık. Ne zaman baksak yanımızda\nkalleşliğini görmediğimiz de bir o kaldı zaten.\nBir de medrese... Yalnızlığım Senin Yüzünden.\nAh! ... Bu derdi anlatamıyorum ki ben...\nKeşmir Vâdisi'nden Kerkük sokaklarına kadar\nlime lime ettik yüreğimizi. Bir Doğu Türkistan çadırında\nilmik ilmik dökülen gözyaşı, Sibirya'ya Tatar sevki yapılan\nbir istasyondaki kan lekeleri, ümidini pamuk balyasına ip\nyapan Azeri oturdu gözlerimize...\nHangisine ağıt yetiştirelim, şaştık kaldık! ... Kurudu gözlerimiz.\n\nYüreğimizle ağladık.\nYüreğimizle! ... Senin Yüzünden...\nSenin Yüzünden...\nRuhumda darb izleri var...\nDağ delermişsin Ferhat... GeI de del bakalım\nşu dağları! Vardiyalı hafriyat amelesi gibisin benim\nyânımda. Bir görseydin deldiğin dağları Ferhat...\nÇöllerde gezermişsin Mecnun... Gel de gez\ntozuttuğum yollarda. Senin çilen, benimki\nyanında zamane müzikali gibi...\nBenim Leylâm, öyle nazlı, öyle nazlı ki.,.\nBenim çöllerim öyle taşlı, öyle sıcak ki...\nSenin çölün yakmadı topuğunu, benim\nyüzümü kavuran ampuller kadar...\nSenin yüzünden\n\nRuhumda darb izleri var...\nBu derdi anlatamıyorum ki ben...\nAma,\nBen yine sana deliyim! \nBen yine sana âşığım\nSırılsıklam...\nToprak hasretini dindirene kadar..." + }, + { + "id": 66582.0, + "title": "Ölmek Zamanı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "dağılırdı saçlarınız yaz akşamı\nbatan güneşe karşı / kumral\nsusardınız ne de çok susardınız\nanlaşılması güç susmanızın anlamı\nsanki bir bulmaca uzun bir sarmal\nuzadıkça sersem eder adamı\no zaman sevmek değil ölmek zamanı\n\n(uzak bir kız sisli mavi susarsa\nacılarla yüklüdür suskunluğu\nakıl almaz tehlikeler içerir\nhele hayatında bir sürgün varsa\nkelepçe kuşlarının buz gibi uçuştuğu\no siyah tren uğultularla gelir\nbütün üçüncü mevki cıgara dumanı)\n\nbana susar bir hayalle konuşurdunuz\nhani fakülteden çıkarken vurmuşlardı\nkollarınızda ölen tıbbıyeli çocuk\nbirbirinize nasıl da uymuştunuz\nsevginizde yüceltici birşeyler vardı\nkorku bulaşığı garip bir mutluluk\nbir filmi hatırlatan belki bir romanı\n\n(uzak mavi kız dalgasız bir su\nah onun yalnızlığı benim yalnızlığım\niçimizde gemiler ansızın yol kesiyor\nansızın beni de vururlar mı korkusu\nizlendiğini sanmak her gece adım adım\nşehrin karanlığında devriyeler geziyor\ntelsizde cızırtılar / cinayet alarmı)\n\neflatun ve ıssız ağzınız bir muamma\nsusardınız arkasında susmuşluğunuzun\ntekrar tekrar sizi duruşmaya çağırırlar\ngeç vakte kalır sorgular bitmez ama\nhapislik nedir ki / unutulmak asıl sorun\nseyreldikçe seyrelir istanbul'dan mektuplar\nne arayanı kalır gittikçe ne soranı\n\n(baksa da beni görmüyor sanki yokum\nduymadığı açık anlattıklarımı\nsessizliği kalabalık giremiyorum\nölüler kuşatılmış sağımı solumu\ngeçmişte yaşıyor biliyorum\nbir anlatabilsem onsuz olamadığımı\no zaman sevmek değil ölmek zamanı)" + }, + { + "id": 72063.0, + "title": "Akdeniz Acılıydı XIX", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "De bana nasıl öldürebilir kişi kendini\nSevgiyçin.\nSonra nasıl düşünebilir deniz deniz\nSonra nasıl sever? \n\nGüzellikle çirkinlikle ilgin yok\nBüyüksün\nVe varsın her oluda\nBuğdaydan yalıma dek.\n\nDuy gecenin üstünden\nSeni düşündükçe\nÖyle yaslıyım ki\nYeryüzünün bütün sevgilerine gülüyorum." + }, + { + "id": 60886.0, + "title": "Aşkı Bulurum", + "poet": "Ahmet Ada", + "rating": 7.0, + "poem": "Öpüşün karanfil kokardı aşkı bulurdum\nIşık hızını geçen bir uçakta aşkı\nBulutlar tükenir kuşlar görünmezdi\nYitip giderdi altımızda nice denizsiz kent\nÇelik gürültüleri arasında sayısız çiçek\n\nMutlu ederdim seni kadınım olurdun\n\nSeninle ikimiz ilkyaz gibiydik\nSevda avcumuzda tuttuğumuz gül yaprağıydı\nUzayda bıraktığımız ayak iziydi\nGüzelim, hangi güç durduracaktı bizi\nHangi güç ince parmaklarının hünerini\n\nAşka izin yoktu, gün soldu kuşluk vakti\nUsul usul konuştuktu hani\nAşkı savunanları düşen bir kenti savunur gibi\nBütün sahici aşkları konuştuktu\nLeyla ile Mecnun'u, Elsa ile Aragon'u\nYani ikimizle yarının ölümsüz olduğunu\n\nGiyilmemiş çamaşırlar gibi kokardı aşkın\nGüzelim benim bir tanem\nSırasında hazırdın onarmaya\nİşkencedeki insanın incinen onurunu\nYaşadığımız günü, tutsaklığı, bugünü\nBuğular içinde yüzen geceyle gündüzü\n\nIşıkları yalandı kederle akardı kent\nNe kadar da güzeldi kışı, sisi, ayazı\nGüzelim benim, bir tanem, yanımda sen olunca\nÖzlenirdin anlıyor musun\nBir karanfile baka baka uçarılaşırdın\nYitirmeden henüz aşkı, ilkyazı\nSaçların çiçek tozu, çam kokusu\nSende düğümlenirdi bir uçumluk tadı çocukluğun" + }, + { + "id": 82912.0, + "title": "Aşk", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşk dediğin nedir ki\nTenden bedenden sıyrık\nÇocukların içinde\nYaşadığı bir çığlık\n\nAşk dediğin nedir ki\nHisten nefesten varlık\nUmutsuzluk içinde\nKaranlığa son ıslık" + }, + { + "id": 116937.0, + "title": "Yanımızda İki Melekler Gezer", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Yanımızda iki melekler gezer\nBin hayır biri şerrimiz yazar\nKahbe felek bizi aldatır üzer\nNerede seyreder andan haber ver\n\nCümlemizin başı Allah'tan ferman\nİsmail Peygambere indi bir kurban\nBir ot biter bütün dertlere derman\nOl ot nerde biter andan haber ver\n\nSabahtan gün doğar gün dile doğar\nDal boynun eğdikçe rahmetler yağar\nBin bir gün içinde bir yıldız doğar\nYıldız nerde doğar andan haber ver\n\nMusa Peygamber de atına bindi\nCan cesetten çıktı nerede durdu\nPeygamber uğrunda bir delil yandı\nDelil nerde yanar andan haber ver\n\nPir Sultan Abdal'ım geldik de gittik\nGelirken giderken ne kazanç ettik\nYükünü yükletip kül olduk bittik\nYurdunda ne kalır andan haber ver" + }, + { + "id": 393406.0, + "title": "Akşam Yıldızı", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 7.0, + "poem": "Yaz ortasındaydı\nVe geceyarısı\nve yıldızlar yörüngelerinde\nÖlgün ölgün pırıldarken\nDaha parlak ışığında\nKendisi göklerde\nKöle gezegenlerin arasında\nIşığı dalgalarda olan soğuk ayın\nSoğuk tebessümüne dikmiştim gözlerimi\nFazlasıyla-fazlasıyla soğuktu benim için\nDerken kaçak bir bulut\nGeçti örtü niyetine\nVe ben sana döndüm\nYükseklerdeki iştihamına\nMağrur akşam yıldızı\nSenin ışığın daha değerlidir benim için\nÇünkü yüreğime mutluluk verir\nGöklerdeki gururun geceleri\nVe daha çok beğenirim\nO alçaktaki daha soğuk ışıktan\nSenin uzaklardaki ateşini.2802" + }, + { + "id": 54997.0, + "title": "Son Yüzler / Varoluşçu Boyacı", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Ahmet Oktay’la, rahmetli Edip Cansever’in şiir tiplerini konuşuyorduk. Oktay’a göre, Edip Cansever’in yarattığı şiir tiplerini gerçek hayatta bulmamız pek olanaklı değildi. Çünkü bu tipler öncelikle duyarlı, yetkin bir gözlem gücüne sahip, kendilerinin ruhsal analizini titizlikle gerçekleştiren, dahası, bilgili ve kültürlü kişilerdi. Böylesine gelişkin bir oltacı, garson, otelci, gül satıcısı, genelev kadını vb. görmek, hiç kuşkusuz mümkün değildi. Biz de katıldık bu görüşe, sonuçta, bu tiplerin Edip Cansever’in kendi düşüncesini açıklamak için kullandığı motif tipler olduğuna karar verdik. Bu kişiler, Edip Cansever’in düşünce katlarından başka bir şey değildi; dahası, konuşan, Edip Cansever’in kendisiydi... \n\nHer şey buraya kadar iyi hoş da, siz, ayakkabılarınızı boyattığınız boyacının kültürlü bir varoluşçu olduğunu öğrenirseniz ne yaparsınız? Tabii ben da şaşırdım. Ve aklıma Edip Cansever’in yarattığı şiir tiplerinin gerçek olabileceği geldi. Demek böyle insanlarla karşılaşmak hiç de olanaksız değildi. \n\nGenellikle ayakkabı boyacılarıyla sıradan şeyler konuşulur. Ben de Taksim’deki bir boyacıya, 'Nerelisin? Nerede oturuyorsun? Nasıl geçiniyorsun? ' gibi sıradan şeyler sordum. Adının Hayri Tonozlu (58) olduğunu öğrendiğim ayakkabı boyacısı sorularıma, 'Hususi hayatım sizi niye ilgilendiriyor? Öyle olmuş, böyle olmuş, ne fark eder? ' diye cevap verdi. Onun ciddi bir boyacı olduğunu düşünerek, farklı şeyler sormaya başladım. 'Eskiden İstanbul’da ne kadar seçkin yerler varmış, şimdi hiçbiri kalmadı. Her şey yozlaştı, ' dedim. Hayri Bey, bunun üzerine 'Evet, Markiz, Baylan, High-life vardı. Ben eskiden hep High-life’e giderdim, ' demez mi, şaşırıp kalmıştım. Ama Hayri Bey, hem ayakkabımı boyuyor, hem de İstanbul’un sanatçı mekânlarını anlatıyordu. Bir ara 'Siz hangi felsefi ekole yakınlık duyarsınız? ' dedi. Onun hafife alma isteği, şaşkınlığımı bastırdı, 'eksistansiyalistim, ' dedim. Hayri Bey’in gözlerinin içi güldü: 'Ne güzel, ben de varoluşçuyum, ' dedi. Elimde olmayarak ayağımı boya sandığının üzerinden çektim. Şaşkınlığım henüz geçmemişti; ama o devam ediyordu: 'Bakın, varoluşçuluk deyince akla hemen Sartre gelir; oysa Sartre, parlak cümleler, gösterişli buluşlardan başka bir şey değildir. Gerçekte varoluşçuluğu sistemleştiren Heidegger'dir. Sartre, Heidegger’in yanında garnitürden başka bir şey değildir.' \n\nBir şok yaşıyorum âdeta. Zaman kazanıp Hayri Bey’in üstüne başına bakmaya çalıştım. Üstünde siyah bir kaban vardı. Pantolonu yazlıktı ve çok eskimişti. Başında limon küfü renginde yazlık, keten bir şapka vardı; yüzü çökmüştü. Eğer çok dikkatli bakılırsa gözlerinde olgunluk ve zekâ belirtisi bir ışık fark edilebiliyordu. \n\nHayri Bey’le tartışamayacak kadar donatımsızdım. Heidegger’in hiçbir kitabını okumamıştım. Çünkü Hayri Bey gibi Almanca bilmiyordum. Bu arada Hayri Bey, canlı el kol hareketleriyle varoluşçuluğu tanımlamaya çalışıyordu bana. Her şey bir yana, beni tanıdığına sevinmişti. Hiç değilse bazı ortak bilgilere sahiptik. Bir ara 'Başlangıcından bugüne kadar felsefe bir arpa boyu yol katetmiştir, ' dedi. Artık her şey kabulümdü. 'Ya öyle mi? ' demekle yetindim. Ayakkabı boyacılarını hafife almanın cezasını çekmeye hazırdım. Beriki devam ediyordu: 'Kant ne yaptı, insan beynini 12 kategoriye ayırmaktan başka? Spinoza yok güzellikmiş, yok ahlâkmış, bir yığın metafizik şey attı ortaya. Dogmatikler keza öyle...' \n\nBir ara Hayri Bey’e Marksist felsefeyi soracak oldum. Önce kısa bir açıklama yaptı. Daha sonra Marksist felsefenin ferdi yanının olmadığını iddia etti. Daha sonra söz Troçki ile Lenin’e geldi. 'Bunların ikisi de aynıdır. Aralarında hizipleşme vardır o kadar. Bu kişiler, şartlar neyi gerektirirse onu yaparlar. Yaratıcı değildirler.' \n\n\nVaroluşçu Boyacı: 'Kendi kendimizi yaratmanın imkânı bizim elimizdedir' \n'Unutmadan söyleyeyim, ben Kapital’i de okudum, Kapital çok sıkıcıdır. Rakamlar, misaller falan filan.' \n\nCezamın hiç de hafif olduğunu sanmıyordum. Bu işkence ne zaman bitecek, diye düşünüyordum. Başlangıcından bugüne kadar felsefede bir arpa boyu yol alınmadığını söyleyen Hayri Bey, Nietzsche ve Kafka’nın, bilmeden varoluşçu felsefeye katkıda bulunduklarını iddia ettikten sonra bana, 'Peki siz varoluşunuzu gerçekleştirdiniz mi? ' diye sordu. Afalladığımı görünce konuşmasına devam etti: 'Kendi kendimizi yaratmanın imkânı bizim elimizdedir, ' dedi. Bir ara üstün insan teorisiyle, varoluşçu düşünce arasında yakınmaya başlamıştı. Her şeyi oluruna bırakmıştım. \n\nHayri Bey’in felsefe bilgisinin altında daha fazla ezilmemek için sık sık konuyu değiştiriyordum. Sözü dönüp dolaştırıp güncel bir konuya getirdim. Türkiye’de son günlerde sık sık konuşulan irticayı nasıl değerlendirdiğini sordum ona. 'Bakın bu politik sahaya girer. Din, yöneticilerin işine geliyor. Böylelikle halkı daha kolay isteklerine boyun eğdiriyorlar. Aslında din bir imajdır ve insan, kendisi yaratır bu imajı; insan yine düşünmelidir ve yoğunlaşmalıdır, ama düşüncesinin içinde Allah, peygamber gibi imajları çıkarmalıdır. En eski din olan Budizm 5000 yıllıktır. Musevilik 3000, Hıristiyanlık 2000, İslamiyet ise 1400 yıllıktır; ama insanlığın tarihi 50 000 yıllıktır. Peki 45 000 yıldır ne oldu, onu soran yok. Ne yazık ki milyonlarca insan dine inanıyor ve onlara kimse ışık tutmuyor. İşin doğrusu din zararlı bir şeydir. Ama insan bir şeye inanmak zorunda. İnançsız olmak da benim hayatımı hafifletiyor.' \n\nHayri Bey’in dünya görüşüne hiçbir idealist ve metafizik düşünce sızmamış. Kader, şans gibi toplumsal yaşantımızı yönlendiren kavramlarla hiçbir alışverişi yok, öyle ki bir ara bu durumu 'ideolojinin ölümü' diye nitelendirdim. \n\nHayri Bey felsefe bilgisinin yanı sıra, geniş edebiyat bilgisine sahip, en çok O’Henry’yi sevdiğini söylüyor. O’Henry’nin, Quartet’ini, Viyana’da sinemaya uyarlanmış haliyle seyretmiş ve hayran kalmış. Dostoyevski, Hayri Bey’in başucu yazarıymış. Tolstoy, Bernard Shaw, Jean Jacques Rousseau ve Voltaire’i ilgiyle okuyormuş. \n\nHayri Bey, özel hayatların öyle rastgele anlatılmasına karşı; ama bu kadar uzun konuştuktan sonra, beni kırmayarak hayatının bazı dönemlerini bana kısaca anlattı. Hayri Bey, genç yaşında Avrupa’ya gitmiş. Almanya’da yaklaşık 14 yıl kalmış, bu süre içinde devlet dairelerine, hastanelere cam çerçeve monte etmiş. Daha sonra Avusturya ve İsviçre’de kalan Hayri Bey, buralarda uzun süre Dolçe Vita bir hayat sürmüş. 'Avrupa’da hayat o kadar güzel ki, kopmak imkânsızdı. İnsanı hep içine çekerdi. Bu yüzden az kalsın sağlığımı kaybediyordum, ' diyor.1975 yılında İstanbul’a dönmüş Hayri Bey. Kendisi kabul etmese de, şimdiki hayatı tam bir sefalet. Ayda yaklaşık 50 bin lira kazanıyor, kaldığı otele günde 1200 lira veriyor, otel parası olmadığı günler parklarda yatıyormuş. Almanya’dan getirdiği bir miktar parayı harcadığı için bu durumu kaçınılmaz buluyor. 'Her şey olması gerektiği gibi, ' diyor. 'Dolçe Vita yaşamaktan, evlenmeye zaman bulamadım, ' derken bile, kimsesizliğinin nedenini başkasında aramaya çalışmıyordu. \n\nHayri Bey, beni bilgisiyle olduğu kadar, kişiliğiyle de etkilemişti. Ayakkabılarımın boyanması bitmişti. Parayı uzattım. Teşekkür etti. Yeniden görüşmek üzere vedalaşırken, bir daha hiçbir ayakkabı boyacısını hafife almamaya söz veriyordum." + }, + { + "id": 109184.0, + "title": "Gönder Bizi Safa İle", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Mihman olmuşum gelmişim\nHakk'a bağlamışım özüm\nEv sahibi iki gözüm\nGönder bizi safa ile\n\nGelin örselemen bizi\nHakk'a ısmarladık sizi\nAyağın tozuna yüzü\nSürdür bizi safa ile\n\nSürüye katılan koçlar\nO da Hakk'ın emrin işler\nYiyip içtiğimiz kardaşlar\nGönder bizi safa ile\n\nHey dedeler hey babalar\nYerde gökte hü diyenler\nRıza lokmasın yiyenler\nGönder bizi safa ile\n\nGidiyoruz hoşça kalın\nGahi siz de bize gelin\nHeybemize azık koyun\nGönder bizi safa ile\n\nPir Sultan ere varalım\nHak divanına duralım\nYolcu çizmesin giyelim\nGönder bizi safa ile" + }, + { + "id": 6101.0, + "title": "Sevmek", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Erimek tadılmamış hazların ortasında\nSevgiden kanatlarla bir boşluğa yükselmek\nYasamak dolu dizgin ve her gün biraz ölmek\nZevklerin sonsuzluğa acılan sofrasında\nAkar ta, içimize çeşmelerinden sükun\nDopdolu gollerinde gezer beyaz bir kuğu\nHuzur; o sevilmeyen kalplerin unuttuğu\nEn eski bir seraptır ellerinle sunduğun\nBüyük bir yangın gibi ateşin dudaklarda\nDuyardan özlemini en uzak bir yıldızın\nSırrına eremeyiz nasıl yandığımızın\nBir gün o ateş bizi alev alev sarar da.\nNe kadar tutuşsak boş, hala yanmak isteriz\nEllerindeki bir şey çeker bizi derine\nBir buyu varmış gibi dalarız gözlerine\nBiliriz kanılmasın, yine kanmak isteriz\nBir rüyadan silkinip görürüz tek gerçeği\nÇeker bizi o tutku eşiğinden ölümün\nAnlarız hayallerin bizi terk ettiği gün\nDünyada tek gerçek var, SENI SEVMEK GERCEGI." + }, + { + "id": 58542.0, + "title": "Korku", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 7.0, + "poem": "Korkuyorum anneciğim, nerde ellerin\nBu gecelerden ki kalbe aşina\nHavalarda büyük misafirlikler dolaşıyor.\nKorkuyorum değerken karanlığın hayatına.\n\nKorkuyorum anneciğim, nerde ellerin; \nBu adamlar ki çalışmakta\nSabahın temiz şarkıları, \nYükselmiş bayraklar uzakta.\n\nKorkuyorum anneciğim ellerin nerde\nOkşa benim saçlarımı rüyaya bedel.\ngarip ninnilerle uyut beni, \nKorkuyorum yaşamaktan ki, çok güzel." + }, + { + "id": 3341.0, + "title": "Çocukluğum", + "poet": "Ziya Osman Saba", + "rating": 7.0, + "poem": "Çocukluğum, çocukluğum...\nUzakta kalan bahçeler\nO sabahlar, o geceler,\nGelmez günler çocukluğum.\n\nÇocukluğum, çocukluğum...\nGözümde tüten memleket.\nArtık bana sonsuz hasret,\nSonsuz keder çocukluğum.\n\nÇocukluğum, çocukluğum...\nHabersiz ölen kardeşim,\nMezarı bilinmez eşim,\nHer bir şeyim çocukluğum.\n\nÇocukluğum, çocukluğum...\nBir çekmecede unutulmuş,\nSenelerle rengi solmuş,\nBir tek resim çocukluğum..." + }, + { + "id": 109176.0, + "title": "Gerçekler Bilinmez", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Güzeller semtinden bize gel oldu\nVaramam şu iller yazlanmayınca\nKalmadı hiç talib ehl-i dil oldu\nGerçekler bilinmez azlanmayınca\n\nYezid'e verildi cevr ile cefa\nMümine verildi zevk ile sefa\nBunda inanmazlar, lafınız hava\nYalan ile gerçek gözlenmeyince\n\nAli'yi seversen dilinden koma\nBek sakla sırrını kimseye deme\nBu bir sırr-ullahtır beyan eyleme\nCemiyet kurulup sözlenmeyince\n\nAli'yi sevenler gönül düşürür\nDüşürüben aşk kazanın taşırır\nDeğme rehber çiğ talib mi pişirir\nOcaklar yanıp ta közlenmeyince\n\nPir Sultan Abdal'ım demek mi olur\nHercai güzele emek mi olur\nTerbiyesiz, ey can semek mi olur\nMürşit huzurunda tuzlanmayınca" + }, + { + "id": 78501.0, + "title": "Dağlarda Kar Olsaydım", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Şu dağlarda kar olsaydım\nBir asi rüzgar olsaydım \nArar bulur muydun beni \nSahipsiz mezar olsaydım\n\nŞu yangında har olsaydım\nAğlatıp bizar olsaydım\nBelki yaslanırdın bana\nMahpusta duvar olsaydım\n\nŞu bozkırda han olsaydım\nYıkık perişan olsaydım \nYine severmiydin beni\nSimsiyah duman olsaydım\n\nŞu yarada kan olsaydım \nDökülüp ziyan olsaydım\nBu dünyada yerim yokmuş\nKeşke bir yalan olsaydım" + }, + { + "id": 2236734.0, + "title": "Savunma", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 9.0, + "poem": "I\n\nMutluyum, çünkü galip gelmedim\nCana ferahlık veren o gizemli sarnıçtan\nArklar açmalıyım bahçesine kalbimin.\nMutluyum, çünkü galip gelseydim\nMadalyam olacaktı, yüreği kangren yapan\nVe bir gururum, kendini okşatan.\nMutluyum, çünkü yenilmeseydim\nEy hırs, ben senin ürkek ülkenim-\nDiye bitmeyecekti şiirim.\n\nII\n\nGidenleri öp benim için, çünkü benim\nCeylan bakışlı bir kırlangıçtan\nBile mahcup ruhum var.\nBuruk bir ömrü yaşasa da bedenim\nMutluyum, çünkü hâlâ kılıçtan\nUtanan bir boynum var." + }, + { + "id": 1941381.0, + "title": "Lisan", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 8.0, + "poem": "Güzel dil Türkçe bize,\nBaşka dil gece bize.\nİstanbul konuşması\nEn sâf, en ince bize.\n\nLisanda sayılır öz\nHerkesin bildiği söz; \nMa'nâsı anlaşılan\nLûgate atmadan göz.\n\nUydurma söz yapmayız,\nYapma yola sapmayız,\nTürkçeleşmiş, Türkçedir; \nEski köke tapmayız.\n\nAçık sözle kalmalı,\nFikre ışık salmalı; \nMüterâdif sözlerden\nTürkçesini almalı.\n\nYeni sözler gerekse,\nBunda da uy herkese,\nHalkın söz yaratmada\nYollarını benimse.\n\nYap yaşayan Türkçeden,\nKimseyi incitmeden.\nİstanbul'un Türkçesi\nZevkini olsun yeden.\n\nArapçaya meyletme,\nİran'a da hiç gitme; \nTecvîdi halktan öğren,\nFasîhlerden işitme.\n\nGayrılı sözler emmeyiz,\nÇocuk değil, memeyiz! \nBirkaç dil yok Tûran'da,\nTek dilli bir kümeyiz.\n\nTûran'ın bir ili var\nVe yalnız bir dili var.\nBaşka dil var diyenin,\nBaşka bir emeli var.\n\nTürklüğün vicdânı bir,\nDîni bir, vatanı bir; \nFakat hepsi ayrılır\nOlmazsa lisânı bir." + }, + { + "id": 53374.0, + "title": "İzin Verirsen Artık Bize Taşınmak İstiyor", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 6.0, + "poem": "alev almış yıldız sesiyle çalınca herhangi bir telefon\nsanadır\ndurma aç\nalooo'na karşılık bir tanıdık koku duyarsan, \n gönül borcu var gibi\nhani mummutluymuş, sevinçten dili tutulmuş gibi\nanla sevdiğim\no'dur\ntelefon kulübesine ektiğimiz karanfil\nbüyümüş de, evlendik mi onu soruyor" + }, + { + "id": 27086.0, + "title": "Aşk'ın Beni", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Gözüm seni görmek için elim sana ermek için\nBu gün canım yolda kodum yarın seni bulmak için\n\nBu gün canım yolda koyam yarın ivazın veresin\nArz eyleme uçmağını hiç arzum yok uçmak için\n\nBenim uçmak neme gerek hergiz gönlüm ona bakmaz\nİşbu benim zarılığım değildürür bir bağ için\n\nUçmak uçmağım dediğin mü'minleri yeltediğin\nVardır ola bir kaç huri arzum yoktur koçmak için\n\nBunda dahi verdin bize ol huriyi çiftü helal\nOndan geçti arzum tamam arzum sana ermek için\n\nSufilere ver sen onu bana seni gerek seni\nHaşa ben terkedem seni şol bir evle çardak için\n\nYunus hasretdürür sana hasretini göster ona\nİşin zulüm değil ise dad eylegil istedi çün." + }, + { + "id": 1051516.0, + "title": "Şair'e", + "poet": "Aleksandr Sergeyeviç Puşkin", + "rating": 8.0, + "poem": "Ey şair! Değer verme sevgisine sen halkın \nTez geçer gürültüsü zafer övgülerinin; \nAptalın yargısına, soğuk kalabalığın \nGülüşüne de boş ver, aldırışsız ol, sakin. \n\nSen çarsın: Yalnız yaşa. Yürü özgür yolunda \nÖzgür akıl nereye götürüyorsa seni. \nYetiştir emeğinin sevgili meyvesini, \nÖdül beklemeksizin soylu çabalarına. \n\nÖdül sendedir, çünkü en yüce yargıç sensin; \nÜrününe en titiz değer biçebilensin, \nEy güç beğenir usta, sen ondan hoşnut musun? \n\nHoşnutsan, kalabalık varsın küfretsin sana, \nTükürsün ateşinin tutuştuğu mihraba, \nŞımarık bir inatla rahleni sarsıp dursun." + }, + { + "id": 49656.0, + "title": "Kuş Sayfaları", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir tren atılır kurşun gibi geceye \nDemir gibi gök yüklü tren karanlığın ürpertisine girerken \nÖtede kuşlar derlenir ana olurken bir gün doğumuna \nKent horozlarla uyanır sularla gerinir zamana \ngeçerken ezanla \nSayfalar sayfa olurken Kuran'la \nBir kuş yağmuru boşanır bilmediğim bir yerden \nBir boranın patladığı bir yerden" + }, + { + "id": 9532.0, + "title": "Dövün", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben ölünce etsin dostlarım bayram;\nÜstüste tam kırk gün, kırk gece düğün!\nAçı doyurmaksa kabirde meram,\nYemeğim fatiha, g��nde beş öğün.\n\nHey gidi, gölgeler ülkesi dünya!\nBir görünmez şeyin gölgesi dünya!\nBoşlukta ayrılık bölgesi dünya!\nBu dünyada yeme, içme ve dövün!\n\n(1972)" + }, + { + "id": 84252.0, + "title": "Çınar ve Çocuk", + "poet": "Çiğdem Sezer", + "rating": 8.0, + "poem": "işleyerek kalbimi\nhenüz yazılmamış şiire\nkaranlığın dudağında gülümseyen gül\ngibi girdiniz\n ....bir çocuk ağlıyordu\n sesini arayarak\n\nşafağın en tenha yerinde\nçizilmiş gelincik miydiniz\nrengi düşmüş kalbinizin\nkırgın sözcüklerine\n\nbiçtiniz tülünü yalnızlıkların\nakarsuya düşmüş iki yıldız\ngibiydi gözleriniz\n\nmevsim nar çiçeği göğsünde\nbahardı kaldıran duvağını\nelleriniz sevinci tutuşturan köz\nateşlerle girdiniz bu kuzey ülkesine\n ....bir çınar soluyordu\n yitirilen her güne\n ağıt gibi dökülen" + }, + { + "id": 49654.0, + "title": "Müseddes-i mütekebbir", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 7.0, + "poem": "Tedbirini terkeyle takdir hüda'nındır\nSen yoksun o benlikler hep vehm ü gümanındır\nBirden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır\nDevran olalı devran erbab-ı safanındır\n\nAşıkta keder neyler gam halkı cihanındır\nKoyma kadehi elden söz pir-i muganındır\n\nMeyhaneyi seyrettim uşşaka mataf olmuş\nTeklif ü tekellüften sükkanı maaf olmuş\nBir neşe gelüp meclis bi havf u hilaf olmuş\nGam sohbeti yad olmaz meşrebleri saf olmuş\n\nAşıkta keder neyler gam halkı cihanındır\nKoyma kadehi elden söz pir-i muganındır\n\nEy dil sen o dildara layık mı değilsin ya\nDa'va-yı mahabete sadık mı değilsin ya\nÖzrü nedir Azra'nın Vamık mı değilsin ya\nBu gam ne gezer sende aşık mı değilsin ya\n\nAşıkta keder neyler gam halkı cihanındır\nKoyma kadehi elden söz pir-i muganındır\n\nMahzun idi bir gün dil meyhane i ma'nade\nİnkara döşenmiştim efkar düşüp yade\nBir pir gelüp nagah pend etti alel- ade\nAl destine bir bade derd ü gamı ver bade\n\nAşıkta keder neyler gam halkı cihanındır\nKoyma kadehi elden söz pir-i muganındır\n\nBir bade çek efzun kap mecliste zeber-dest ol\nAtma ayağın taşra meyhanede pa- best ol\nAlçağa akar sular Pay i huma düş mest ol\nPür cuş olayım dersen Galib gibi düş mest ol\n\nAşıkta keder neyler gam halkı cihanındır\nKoyma kadehi elden söz pir-i muganındır" + }, + { + "id": 67307.0, + "title": "Akşam Duası", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 6.0, + "poem": "Sapı eğri bir pipo gibi, ağza kurulmuş, \nYa da bir Melek gibi berberin ellerinde, \nYaşayıp gidiyorum işte öyle oturmuş\nBardaklar arasında, duman yelkenlerinde.\n\nTatlı yaralar açar içimde binlerce düş\nSıcak dışkılar gibi boş bir güvercinlikte; \nBakarım ki yaramın kabukları soyulmuş, \nKanıyor yüreğim altın sıvıyla birlikte.\n\nSonra, bütün düşleri yalayıp yuttuğum an, \nİndirince mideye otuz kırk bardak birayı, \nBir boşalma gereği sıkıştırır o zaman.\n\nLübnan selvilerinin Tanrısı gibi tatlı, \nSidiğini göklere, yükseklere attıran\nBen kulunuzu bağışlayın siğilotları!" + }, + { + "id": 79944.0, + "title": "Bizden Selam Olsun Sofu Canlara", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Bizden selam olsun sofu canlara\nVücudun şehrini yuyanlar gelsin\nYedi kat göklerin yedi kat yerin\nKudret binasını kuranlar gelsin\n\nSofu dedikleri bir kolay iştir\nErenlerin gördüğü bir engin düstür\nEti yok kanı yok bir uçar kuştur\nO kuşsun adını bılenler gelsın\n\nPırim sorarsan Ali`dir Ali\nAltından çakılmış Düldül`ün nalı\nKim sürdğ kuyuda kırk arşın yolu\nBu yolun erkanın bılenler gelsin\n\nPir Sultan`ım eydür özüm didarda\nSaklayalım Hakk katında nazarda\nÇıkmadı can kazılmadık mezarda \nO canın namazın kılanlar gelsin" + }, + { + "id": 1532532.0, + "title": "Leyla", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "'Barındırmaz mısın koynunda, ey toprak? ' derim, 'yer pek'; \nDöner, imdâdı gökten beklerim, heyhât, 'gök yüksek'.\nBunaldım kendi kendimden, zamân ıssız, mekân ıssız; \nNe vahşetlerde bir yoldaş, ne zulmetlerde tek yıldız! \nCihet yok: Sermedî bir seddi var karşında yeldânın; \nDüşer, hüsrâna, kalkar, ye'se çarpar serserî alnın! \nOcaksız, vâhalar, çöller; sağır, vâdîler, enginler; \nAran: Beynin döner boşlukta; haykır: Ses veren cinler! \nŞu vîran kubbe, yıllardır, sadâdan dûr, ışıktan dûr; \nİlâhî, yok mu âfâkında bir ferdâya benzer nûr? \nNe bitmez bir geceymiş! Nerden etmiş Şark'ı istîla? \nDeğil canlar, cihanlar göçtü hilkatten, bunun, hâlâ,\nEzer kâbûsu, üç yüz elli, dört yüz milyon îmânı; \nBoğar girdâbı her devrinde milyarlarca sâmânı! \nAsırlardır ki, İslâm'ın bu her gün çiğnenen yurdu,\nAsırlar geçti, hâlâ bekliyor ferdâ-yı mev'ûdu! \nO ferdâ, istemem, hiç doğmasın 'ferdâ-yı mahşer'se...\nHayır, kudretli bir varlıkla mü'minler mübeşşerse; \nBu kat kat perdeler, bilmem, neden sıyrılmasın artık? \nNiçin serpilmesin, hâlâ, ufuklardan bir aydınlık? \nO 'aydınlık' ki, sönmek bilmeyen ümmîd-i işrâkı,\n'Vücûdundan peşîman, ölmek ister' sandığın Şark'ı,\nFüsünkâr iltimâ'âtıyle döndürmüş de şeydâya; \n\nSürükler, bunca yıllardır, o sevdâdan bu sevdâya.\n\nHayır! Şark'ın, o hodgâm olmayan Mecnûn-i nâ-kâmın,\nBütün dünyâda bir Leylâ'sı var: Âtîsi İslâm'ın.\nNasıldır mâsivâ, bilmez; onun fânîsidir ancak; \nBugün, yâdıyle müstağrak yarın, yâdında müstağrak! \nGel ey Leylâ, gel ey candan yakın cânan, uzaklaşma! \nSenin derdinle canlardan geçen Mecnun'la uğraşma! \nDüşün: Bîçârenin en kahraman, en gürbüz evlâdı,\nKimin uğrunda kurbandır ki, doğrandıkça doğrandı? \nŞu yüz binlerce sönmüş yurda yangınlar veren kimdi? \nŞu milyonlarca öksüz, dul kimin boynundadır şimdi? \nKimin boynundadır serden geçip berdâr olan canlar? \nKimin uğrundadır, Leylâ, o makteller, o zindanlar? \nHelâl olsun o kurbanlar, o kanlar, tek sen ey Leylâ,\nGörün bir kerrecik, ye's etmeden Mecnûn'u istîlâ.\n\nNiçin hilkat zemîninden henüz yüksekte pervâzın? \nŞu topraklarda, şâyed, yoksa hiç imkân-ı i'zâzın,\nŞafaklar ferş-i râhın, fecr-i sâdıklar çerâğındır; \nHilâlim, göklerin kalbinde yer tutmuş, otâğındır; \nEzanlar nevbetindir: İnletir eb'âdı haşyetten; \nCihâzındır alemler, kubbeler, inmiş meşiyyetten; \nCemâ'atler kölendiı: Kâ'be'ler haclen... Gel ey Leylâ; \nGel ey candan yakın cânan ki gâiblerdesin, hâlâ! \nBu nâzın elverir, Leylâ, in artık in ki bâlâdan,\nMüebbed bir bahâr insin şu yanmış yurda, Mevlâ'dan.\n\nAnkara – Nisan 1338 (1922)" + }, + { + "id": 1083415.0, + "title": "Atik - Valde'den İnen Sokakta", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "İftardan önce gittim Atik-Valde semtine,\nKaç def’a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,,\nSessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti\nBir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti; \nSemtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,\nSessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer; \nBakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları\nAz çok yakından sezdiriyor top ve iftarı.\nMeydanda kimse kalmadı artık bütün bütün; \nBir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.\nTop gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,\nBir nurlu neş’e kapladı kerpiçten evleri.\nYârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz! \nTenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş’esiz.,\nYurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı\nHadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.\nBir tek düşünce oldu tesellî bu derdime; ,\nAz çok ferahladım ve dedim kendi kendime:\n‘Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür; \nMadem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür.’" + }, + { + "id": 271893.0, + "title": "272 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "272\nO gün Felek atına eğer vurdular.\nGöklere de süs diye yıldız kurdular.\nOrda verdi payımız' kader divanı; \nDüşen günahı burda, bizden sordular." + }, + { + "id": 41221.0, + "title": "Yabancı Şehir", + "poet": "Hermann Hesse", + "rating": 7.0, + "poem": "Nasılda üzüyor insanı\nYürüyüş, yabancı bir şehirde\nÇatıları ayın parlattığı\nÖylece uyuklayan sessiz gecede\n\nKule ve tepelerin üzerinden\nBulutların imrenilen gidişi\nVatansız, ama vatanını arayan\nGüçlü ve sessiz bir ruh gibi\n\nFakat sen iradesizce, aniden\nTeslim oluyorsun bu acılı sihre\nVe bırakıp mendilini elinden\nAcı acı ağlıyorsun uzun süre" + }, + { + "id": 20879.0, + "title": "Bir Güzelin Aşığıyım", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir güzelin aşığıyım erenler\nOnun için taşa tutar el beni\nGündüz hayalimde gece düşümde\nKumdan kuma savuruyor yel beni\n\nAl gül olsam al gerdana takılsam\nKemer olsam ince bele sarılsam\nKöle olsam pazarlarda satılsam\nYarim deyi al sinene sar beni\n\nAbdal Pir Sultan'ım gamzeler oktur\nHezaran sinemde yaralar çoktur\nBenim senden özge sevdiğim yoktur\nİnanmazsan git Allah'a sor beni" + }, + { + "id": 10396.0, + "title": "Şahid-i Şevk u Safa", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 7.0, + "poem": "Şahid-i şevk u safa etmez teveccüh bizlere,\nYaver-i bahtı ezelde gırtlağından boğmuşuz.\nSafha-i mazi mülevves, hal bok, ati kenef\nMader-i hürriyetin guya g...nden doğmuşuz." + }, + { + "id": 105459.0, + "title": "Bir Büyük Sır Söyleyeceğim Sana", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir büyük sır s��yleyeceğim sana Zaman sensin\nKadındır zaman sevilmek özlemi duyar\nAşıklar eteğinde otursun ister\nBozulacak bir entaridir zaman\nPerçemdir sonsuz\nTaranmış\nBir aynadır buğulanan buğuları dağılan\nsoluklarla\nZaman sensin uyuyan uyandığım şafakta\nSensin bıçak gibi geçen boynumu\nGeçmek bilmeyen zamanın işkencesi oy\nMavi damarlardaki kan gibi durmuş zamanın\nişkencesi oy\nHep doyumsuz arzudan daha da beterdir bu\nDaha da beterdir bu\nSen odada yürürken gözlerin susuzluğundan\nKorkarım hep bozulur diye büyü\nDaha da beterdir bu senle yabancılaşmaktan\nBaşın\nKaçak dışarda ve yüreğin başka bir çağda oluşu\nSözcükler ne ağır Tanrım anlatırken bunları\nArzunun ötesinde erişilmez yerlerde bugün aşkım\nSen şakağımda vuran duvar saatisin\nSen solumazsan eğer ben boğulurum\nDuraksar ve tenime konar adımın\n\nBir büyük sır söyleyeceğim sana Dudağımdaki\nHer söz dilenen bir yoksulluktur\nBir yoksulluktur ellerin için bakışında kararan\nbir şeydir\nBundandır sana sık sık seni seviyorum demem\nBoynuna takacağın bir tümcenin saydam\nkristalinden yoksunum\nŞu sıradan sözlerimi hor görme Onlar\nsade bir sudur ateşte o sevimsiz gürültüleri\nyapan\n\nBir büyük sır söyleceğim sana Beceremem ben\nSana benzer zamandan sözetmeyi\nSenden sözetmeyi beceremem ben\nİnsanlar vardır hani istasyonlarda\nEl sallayan tren kalktıktan sonra\nYani ağırlığıyla göz yaşlarının\nKolları yana düşer onlara benzerim ben.\nBir büyük sır söyleyeceğim sana Korkuyorum\nsenden\nKorkuyorum ikindilerde seni pencerelere götüren\nşeyden\nKorkuyorum davranışlarından söylenmedik\nsözcüklerden\nHızlı ve usul geçen zamandan korkuyorum\nsenden\nBir büyük sır söyleyeceğim sana kapıları ört\nÖlmek sevmekten daha kolaydır\nBundandır yaşamanın sancılarına yönelmem\nSevgilim." + }, + { + "id": 28750.0, + "title": "Aşkımız", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşkımız iki gözlüklünün öpüşme çabasıydı; \ngözlükleri çıkarmak hiç aklımıza gelmedi. \n\nHiç düşündün mü belki \nBelki, eline en yakışan takı benim elim. \nBelki de en belli olacak yalan, benim söylediğim... \nBelki sen ve belki ben... \n\nYoksulluk, kirden rengi tanınmayan \nbir beyaz tutsaklık... \nİnsan kendine iltica edebilir mi? \n\nÖlü olarak ele geçiriliyor en sıcak insan sözleri.. \nVe hüznüm bir kamu morgunda işe başladı." + }, + { + "id": 2236736.0, + "title": "Anons", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 8.0, + "poem": "Allah biliyor ya\nbenim şaşkınlığım sizinkine benzemez\nhayrete düşürür beni umursamadığınız şeyler\nmesela ırmağa binen balık\ngüneşi sırtında taşıyan dağ\nve peribacaları, avurtları çökmüş kayalar\nve sarışın semazenler, ayçiçekleri\nhayrete düşürür beni.\n\nmerakım da sizinkine benzemez\nşöyle seslenirim bazen:\nyağmurkuşu bana bir şeyler söyle\ndeli ırmak ne fısıldar denize.\n\nsavaşım da benzemez savaşınıza\nyalın kalem\ndayanırım kelam kapılarına\nya simmurga ya morga, farketmez.\n\nve korkum, o da sizinkine benzemez\nsaflar sıklaştıkça korkarım\nanlaşılmaktan korkarım, düşlerimden korkarım\nüstelik kırmızı ışıkta cam silen çocukları\nşoförlerden sakınmak zorundayım." + }, + { + "id": 105153.0, + "title": "Bülbül Olmuş Gülistanı Beklerim", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 7.0, + "poem": "Bülbül olmuş gülistanı beklerim\nGeçti cahil ömrüm gülizâr deyu\nAzgındır yaralar kabul etmez em\nYa kime varayım yaram sar deyu\n\nBir gün bile dost bağına girmedim\nEl uzatıp gonca gülün dermedim\nDünya güzeline gönül vermedim\nBenim sadâkatli yârim var deyu\n\nEmrah devran sürsün bezminde ağyar\nBu gam diyarında ben kılayım zâr\nSen tek başına gez taş yürekli yâr\nBen de böyle dolanayım yâr deyu" + }, + { + "id": 104371.0, + "title": "Ala Gözlerine Kurban Olduğum", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ala gözlerine kurban olduğum\nSay edip aleme bildirme beni\nAçıp ak gerdanı durma karşımda\nEcelimden evvel öldürme beni\n\nDilber at kolların dola boynuma\nÖlüm endişesi gelmez aynıma\nBir gece misafir eyle koynuna\nSabah oldu deyu kaldırma beni\n\nKarac(a) oglan tutma beni el gibi\nAkıttım gözümden yaşı sel gibi\nBahçende açılan gonca gül gibi\nDizip al yanağa soldurma beni" + }, + { + "id": 57933.0, + "title": "Komşu Tanrı", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 6.0, + "poem": "Hayatımı genişleyen halkalar içre yaşarım ben, \nnesneler üzre açılan birim birim.\nSonuncuyu, belki, başarmak gelmez elimden; \nfakat denemek isterim.\n\ndönerim çevresinde Tanrı'nın, o eski kulenin gece gündüz\ndönerim binlerce senedir; \ndoğanmıyım ben, fırtına mı, bilmem henüz, \nyoksa bir büyük şarkı mıyım nedir..." + }, + { + "id": 26546.0, + "title": "Acı", + "poet": "Ferman Karaçam", + "rating": 9.0, + "poem": "seni de vururlar bir gün ey acı\nuçuşup durduğun kanatlarından\nsazın, sözün, türkülerin tükenir\nellerin koynunda kalakalırsın\n\nşakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı\ngül açan yüzlerimizde\ngöğeriyor rengin senin de\n\nbiz seni\ntâ eskiden tanırız\nhani göğüslerimize taş olur inerdin\navuçlarımızda hira dağıydın\nal atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde\nakdeniz rüzgarlarına karışan sendin\n\nbiliyorum\nhiçbir tarih yazmayacak ve bir\nsır gibi kalacak yakılan kitaplarda\ngöbek bağı anasından henüz çözülmemiş bebelerimize \nmitralyözlerin washingtondan ayarlandığını\n\nseni de yakarlar bir gün ey acı\nbir taptuk kul gözlerinden vurursa\nparmakların eğri ağaç tutmaz\nçığlıkların çağlar aşar duymazsın\n\nve ben biliyorum\nörümceği, mağarayı, güvercini, asâyı\n\nve ibrahim'in baltasını\nbiliyorum\n\nnereden başladı bu kesik dans\nve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü\ninsanlar kim? \n\nkim kimin yanında\nkim kimin karşısında\n\nmeclis kürsüsünden konuşan bu adam kim\n\nüsküdür kız lisesinde okuyan genç kız\nçantasında kimin fotoğrafını taşıyor\n\nkadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar\nneden gülüyorlar ki\n\nseni de vururlar bir gün ey acı\nfilistin'de sapan taşlı çocuklar\ndalın, kolun, fidelerin budanır\nkuru bir kütükle kalakalırsın\n\nöyle bakmayın balkonlarınızdan\nfırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu,\ndamarlarımızı yırtıyor\ntuna nehri, onulmaz boşnak sızıları\npompalıyor yüreğimize\n\npilevne türküleri ağıtlara dönüşürken,\nçeçenya'da yiğitler\ninancın emeğin / ve aşk'ın\nkılcal damarlarına ulanıp sustular...\n\nve ne bağdat'tan\nne şam'dan\nne mekke'den\nne diyarıbekir'den\nne istanbul'dan\nne buhara'dan\nbunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi\nduymuyor\n\nseni de vururlar bir gün ey acı\nhalepçe'de soldurulmuş gül gibi\nbu sevdaya düşsen, sen de yanarsın\nsuskun, sıcak, uzun yaz geceleri\n\nve siz\ney analar,\nhani siz, gecelerinizi böler, çocuklarınıza ninniler\nsöylerdiniz\n\nhani siz, fatihler doğururdunuz...\n\ngelin kızların giysileri kirletildi\nçocuklar hep yetim kaldı\n\n'elem yecidke yetimen feava'\n\nve ben biliyorum\nben biliyorum\nistanbul'un\nbağdat'ın\ndiyarıbekir'in\nmekke'nin\nbuhara'nın\nbirbirine nasıl bağlandığını, nasıl çözüldüğünü; sonra\ney insan\ney insanlık\nayağa kalk\n\nkolları ve bacakları budanmış delikanlıları\nboyunları gövdelerinden ayrılmış insanları\ngözleri uyur gibi kapanmış, kan pıhtıları içindeki bu\nçocukları\n\ngelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin\nve bir gün\nbu dünya\ngül bahçesine dönecek\n\nbunu böyle bilin; ve\nunutmayın.." + }, + { + "id": 2423.0, + "title": "Park", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Oyle sevdim ki seni\nOylesine sensin ki!\nKuslar gibi civildar\nTattirdigin acilar" + }, + { + "id": 1802174.0, + "title": "Duraksayana", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 6.0, + "poem": "Diyorsun ki, \ndavamıza hayrı yok bu gidişin. \nKaranlık gitgide, diyorsun, derinleşiyor. \nGüçler azalıyor, diyorsun, gitgide. \nBunca yıl, diyorsun, çalış çabala, \nsonunda ilk günden daha güç bir duruma düş. \n\nOysa işte düşman her zamankinden daha kuvvetli. \nYenilmez gibi de görünür. \nBiz de hatalar yaptık, bu inkar edilmez. \nSayımız yavaş yavaş azalmada. \nSloganlarımız orda burda dağınık. \nDüşman sözcüklerimizin bir kesimini çarpıttı. \n\nBugüne dek söylediklerimizden hangisi yanlış şimdi? \nBir kısmı mı, yoksa hepsi mi? \nGüveneceğimiz kim var artık? \nArta kalanlar mıyız bizler \nyaşayan bir ırmaktan fırlatılmış? \nGeride mi kalacağız \nkimseyi anlamadan ve hiç anlaşılmadan? \n\nYoksa şans mı gerek bize? \n\nİşte senin sordukların bunlar. \nAma kimseden bir yanıt bekleme, \nyanıtını da kendin ver." + }, + { + "id": 503335.0, + "title": "Vahdet Kaynagından Dolu İçenler", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Vahdet kaynağından dolu içenler\nKanmıştır badeye,şarap istemez\nHakikat sırrına candan erenler\nErmiştir mahbuba, mihrab istemez\n\nBu yolda can yoktur,canan isterler\nGönül kabesinde erkan isterler\nAdeme secdeyi her an isterler\nBaşka bir ibadet,sevap istemez\n\nAriftir mushaftan dersler okuyan\nTevrat'ı İncil'i ezber okuyan\nCemal-ı muzhafı ezber okuyan\nAlmıştır fermanı Kur'an istemez\n\nNesimi'yem,aşkla zar-ı zar olan\nEzel ikrarında ber-karar olan\nkiramen katibe yar-ı gar olan\nDüşmüştür defteri kitap istemez" + }, + { + "id": 3812.0, + "title": "Belki Yine Gelirim", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 9.0, + "poem": "(Cemil Çakır hocaya)\n\nDudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir\nher sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü\nBir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa\nbitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse\nama bir tufan az mı gelir yoksa yine de \nyırtılan ve parçalanan birşeyler olmalı mutlaka\nhiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler\n\nOysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent\nne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzü\n\nGidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini\nbir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki\nonlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan\nkadınları güzelleştiren herhalde onlardı\n'Tükürsem cinayet sayılır' diyordu birisi\ntükürsek cinayet sayılıyor artık\nama nerde kaldılar, özledim gülüşlerini onların\n\nUzun uzun bakıyorum kıvrılan sokaklara\ntek yaprak bile kımıldamıyor nedense\nve tek tek söndürüyor ışıklarını varoşlar\nalnımı kırık bir cama yaslıyorum, kanıyor\nkanımın pıhtılarında güllerin serinliği\nve fakat bir cellat gibi yetişiyor pusudaki\nDilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük\n\nYaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorum\nokuduğum bütün kitaplar paramparça\nçıkıp dolaşıyorum akşamüstleri bir başıma\nbir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kent\nbulvar kahvelerinin önünden geçiyorum\nsırnaşık aydınlar, arabesk hüzünler\nbir gazete sayfasında sereserpe bir yosma\n\nSesler gittikçe azalıyor, kuşlar azalıyor\nve ne zaman yolum düşse vurulduğun yere\nkızgın bir halka oluyor boynumda o sokak\nHüznü yalnız atlarımız duyuyor artık\nbiz çoktan unutmuşuz böyle şeyleri\nama içimde bir sırtlanın dalgın duruşu\nve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük\n\nİçimde zaptedilmez bir kırma isteği\ndizginlerini koparan bir at sanki bu\nsoluk soluğa kalıyorum her sonbahar\nve sevgilim ne zaman hoşgörülü olsa\nbir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorum\nbütün gençliğim böylece geçip gitti işte\nama hala bir şeyler var vazgeçemediğim\n\nHangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa\nbirgün gelirsek hangi kent güzelleşmez\nşiirlerim bir dostun vurulduğu yerde yakıldı\ngeri almıyorum külleri yangınlar çıksın diye\nDevriyeler çıkart şimdi, bütün ışıklarını söndür\nsorduğum hiçbir soruyu geri almıyorum ey sokak\nve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük\n\nDudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir\nbir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa\nbitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem\noysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü\nipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne\nsessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz\nBelki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün" + }, + { + "id": 1436337.0, + "title": "Öyle Kolay Değil", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 7.0, + "poem": "Goft yeki Hace Senai bimord\n Merk-i çünan Hace ne karist hord\n\n ÖYLE KOLAY DEĞİL\n Birisi dedi ki:Hoca Senai öldü.Böyle bir erin ölmesi,öyle kolay,öyle mühimsenmeyecek iş değil\nSaman çöpü değildi ki uçtu diyelim.Su değil ki soğuktan donsun.\nTarak değil ki bir saç teli kırsın onu.Buğday tanesi değil ki toprak sıkıştırsın,gizlesin onu.\nO şu topraktan yaratılan yurtta bir altın definesiydi ki iki cihanı da bir arpaya sayardı.\nTopraktan yaratılan bedeni fırlattı,toprağa attı,akıldan ibaret ruhuysa aldı,göklere götürdü.\nYanıltacak söz mü söylüyoruz yoksa? Halkın bilmediği o ikinci canı sevgiliye bağışladı.\nSaf şarap tortulanmıştı,safı küpün üstüne çıktı,tortudan arındı.\nAzizim,bir Kürt,Maragalı,Reyli,Rum ülkesinden üç kişiyle buluşmuş yolculuğa çıkmıştı.Yolculuğu bitirdiler mi her biri kendi yurduna,kendi ülkesine gitti; atlas kumaşla kara çalı hiç aynı olur mu? \nSus,çünkü padişah,senin adını nokta kazır gibi söz söyleme defterinden kazımıştır." + }, + { + "id": 50679.0, + "title": "Biraz Paris", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Biraz Paris\n\n- 1. place pigalle\n\ntelefonlarla geldi telaşlı ve ürkek\nbirdenbire geldi beklemiyordum\nhayli dargın sesi kalın ve titrek\numutsuzluğuma geldi oysa yorgundum\nüstelik incittim de istemeyerek\n\nakşamdı samanyolu patlamıştı\nbütün sacre coeur silme akordeon\nmulhouse'lu muydu neydi işte unuttum\nilk yudumda ağlamaya başlamıştı\nşakakları ter içinde gece saat on\nkibrit aranıyor göğüs geçirerek\nbütün sevgilerinde yanılmıştı\n\nbir omzuna almış sanki gökyüzünü\ndudakları masmavi alsace lorrain\nyüzü cermenlerin en eski hüznü\nhölderlin bakıyor sisli gözlerinden\nellerini şöyle okşayacak oldum\nduydum nabzının gök gürültüsünü\n\nadı yağmur mu akşamüstü mü\nuzak bir panayırda ip atlayan çocuklar\ndalgalar vurdukça sarsılan mendirek\ngecesi kaydı mı nedense beni arar\ndilinde özürler bilerek bilmeyerek\nzenciler çaldı mı cazın hali başka\noturduğu yerde içtikçe eksilerek\nbarın camlarına orospular çiziliyor\nözlem büyük korku epeyce şaka\n\ntelefonlarla geldi telaşlı ve ürkek\nbirdenbire geldi beklemiyordum\nhanidir içimden bir başkası geçiyor\ngözlerim hanidir ondan uzakta\nhölderlin'i bırakmıştım artık sevmiyordum" + }, + { + "id": 24534.0, + "title": "Ezgili Yürek", + "poet": "Ruhi Su", + "rating": 7.0, + "poem": "\nHangi taşı kaldırsam \nAnamla babam \nHangi dala uzansam \nHısım akrabam \nNe güzel bir dünya bu \nİyi ki geldim \nSüt dolu bir torbayla \nŞöylece çıkageldim \nKime elimi verdimse \nDöndürüp yüzümü baktımsa \nKısmet kapıyı çaldı \nKör pınara su geldi \nBen şakıyıp durdukça öyle \nGülün kokusu geldi \nBebesi olmayana \nBunalıp da kalmışa \nAcılarla yüklü \nDargın yüreklere \nYetiştim geldim \nİyi ki geldim" + }, + { + "id": 104498.0, + "title": "Çıktım Seyreyledim Niğde'yi Bor'u", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Çıktım seyreyledim Niğde'yi Bor'u\nAcep gezsem mavi donlum var m'ola\nGüzeller durağı Tokat, Engürü\nAcep gezsem mavi donlum var m'ola\n\nHey geri de deli gönül hey geri\nAdana, İlbeyli, Göksun, Tekir'i\nOtuz iki sancak, Diyarbekir'i\nAcep gezsem mavi donlum var m'ola\n\nHeşiri de deli gönül heşiri\nDeryada dönüyor kıral yesiri\nHalep, Trablus, koca Mısır'ı\nAcep gezsem mavi donlum var m'ola\n\nYeşil ördek yayılıyor çimende\nMehdi günü doğar ahir zamanda\nKürt'te, Hindistan'da, Çin'de, Yemen'de\nAcep gezsem mavi donlum var m'ola\n\nYeşil ördek sulanıyor gölekte\nAltın küpe şavk veriyor kulakta\nCennet-i alada, huri, melekte\nAcep gezsem mavi donlum var m'ola\n\nMecliste içerler demi kanyadan\nGuzel seven murad alır dünyadan\nKayseri'den, Karaman'dan, Konya'dan\nAcep gezsem mavi donlum var m'ola\n\nHacı Bektaş Veli şeyhlerin piri\nKonya'da yoklayın Molla Hünkar'ı\nİçel'den, Antep'den, Gürün'den beri\nAcep gezsem mavi donlum var m'ola\n\nMardin'den de Karac'oğlan Mardin'den\nÇeken bilir ayrılığın derdinden\nKoçhisar'dan, Hasan Dağın ardından\nAcep gezsem mavi donlum var m'ola" + }, + { + "id": 234035.0, + "title": "Adım Yalnızlık Benim", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "ADIM YALNIZLIK BENİM\n\n\t\tÖnce seni\n\t\tSonra kendimi\n\t\tBugün de kimliğimi kaybettim\n\t\tHükümsüzdür\n\t\tBulanlar\n\t\tBoşuna yorulup getirmesin yazık\n\t\tÇünkü\n\t\tAhmet'i türkülere \n\t\tSelçuk'u şarkılara\n\t\tİlkan'ı şiirlere gömdüm artık\n\t\tBundan böyle\n\t\t'Adım yalnızlık benim\n\t\tSoyadımsa ayrılık'" + }, + { + "id": 3324.0, + "title": "Akdeniz Şiirleri", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen Deniz Gök,\nBir an dursanız uykuda\nBüyür bir yosun geceye karşı.\n\nTedirgin olur ölüler\nBir an yaslansanız karanlığa,\nSen Deniz Gök.\n---------------------\nDalarım engine\nKi yaşadığım\nAnladığımdr.\n\nRoma'yla Kartaca'nın arasında\nYüzer, sevgi sevgi\nİstanbul.\n\nBöler bir kuş düsüncemi ikiye\nMaviden\nYarıda kalır içki.\n---------------------\nDersin ki\nEllerimize değecek\nYıldızlar\nBüyüyecek büyüyecek de.\n\nDersin ki\nBir aydınlığı var\nSevgililer için,\nKaranlık sessiz de.\n\nDersin ki\nUyuyamıyorum\nYalnızız\nGece, mavi de.\n---------------------\nSessizdi yeryüzü\nYeryüzünde bircik Akdeniz vardı\nAkdenizde\nYalnız ikimiz.\n\nBeni seviyor musun dedim,\nYumdu gözlerini uzaklığa,\nTam sorulacak an, diye gülümsedi,\nTam sorulacak yer.\n---------------------\nBir kocaman yeşil bir kocaman boz\nYellerde\nÇarpar birbirine çarpar enginlere dek.\n\nDalgaların ucunda yıldızların ucu\nHer köpük bir fırtına\nHer köpük bir evren.\n\nSu deniz su gök gizlenebilir\nSeni sevdiğim\nGizlenemez.\n---------------------\nHavaya da yalıma da ağaca da benzer ama\nEn çok suya benzer\nSevgimiz.\n\nMorluğun acısı var sonu yok\nKarışır yaşamımıza\nKendiliğinden.\n\nHerkes ölünce toprak olurmuş\nHayır hayır\nBizim su olacağımız besbelli.\n---------------------\nAkdeniz enginlerde kararmaktadır\nAma\nBen\nÖyle maviyim ki.\n\nAkdeniz bir gitmişlikle eski, uzak,\nAma\nBen\nSahibi gibiyim yıldızların.\n\nAkdeniz seni bir daha yaratamaz\nAma\nBen\nSeni bir daha sevebilirim.\n---------------------\nDeli gibi bir gürültu, ansızın,\nYırtılırcasına yarılır sessizlik,\nDüşünür Akdeniz.\n\nİşte uçaklar geçer havalarından\nKalır mavilik üstünde apak izleri,\nAkdeniz anlar ve sever.\n---------------------\nDenizdir,\nHer aksam üstü\nBütün düşüncelerde\nGelip gider.\n\nSenin le\nAcısı\nUzunluğu\nAksi.\n\nVe gece yarısıdır bu masmavi şey,\nSenin\nUzaklarda\nUnuttuğun sessizlik.\n---------------------\nDuymuştun\nBu türküyü\nÇok eskiden de.\n\nBu türküyle anılarsın yelden\nYeşilden\nKadırgaların dibindeki sessiz yosunları.\n\nBu Akdeniz dalgalarında bu türküde sen\nVarsın ışıl ışıl\nVe yoksun biraz.\n---------------------\nİyice düşün bu bütün yaşamamızdır." + }, + { + "id": 16020.0, + "title": "Akşamlar Hey Akşamlar", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Kim esir değildir\nKendi içerisinde?\nAkşamlar hey akşamlar!\n\nDoğmasaydım eğer\nO küçük şehirde\nKim böyle boş gezer,\nYüzer gibi olur,\nBir koca nehirde?\n\nYorgunluk hey yorgunluk!\nİnatçı yorgunluk!\nDalgın bir yüz kadar\nTozlu ayakkabılar.\nYorgunluk hey yorgunluk!\n\n (1944)" + }, + { + "id": 9361.0, + "title": "Kevser Irmağı", + "poet": "Sefil Selimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Kevser ırmağında saki olan yâr\nBir bardak dem ikram etmez mi ola\nSıratın yolunu iyi bilen yâr\nBenim de elimden tutmaz mı ola\n\nAman medet, duy sesimi dardayım\nSorma hallerimi, gayet zordayım\nCehennemden daha beter kordayım\nYanarım, yandığım yetmez mi ola\n\nHer yanımı harlı ateş çevirdi\nVücut sarayımı yaktı kavurdu\nYaptım mamur ettim, geri çevirdi\nViranemde, güller bitmez mi ola\n\nZindanda kalsam da gam yemem gene\nSefil Selimî'yle dursan yan yana\nOlmak istiyorum, dostla can cana\nMuradımca bülbül ötmez mi ola" + }, + { + "id": 90468.0, + "title": "Bahçelerden Uzak", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "İstemem artık ışık rayiha renk alemini\nkoklamam yosma karanfille beyaz yasemeni\nBeni bir lahza müsait bulamaz idlale\nNe beyaz bakire zambak ne ateşten lale" + }, + { + "id": 96012.0, + "title": "Dağlara", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Doruk beyaz, dere mavi; \nEtekler, yeşil çuhadan..\nDağlar, koskoca dünyayı\nİkiye böler ortadan...\nKi nesi kalır dünyanın\nDağları çeksen aradan? \n\nKartal, süzülür yuvadan; \nYuvası vardır kayadan.\nDağlarda kartopu diye\nBirbirine ay atan\nKızlar... ki dudakları al...\nAlları, değil boyadan.\n\nDağ uykulariyle mahmur\nYüzlerini, gün doğmadan, \nSeyrederler, ya suyun ya\nAyın tuttuğu aynadan.\n\nYaratırken şu dünyayı\nYeri, göğüyle yaradan, \nDağı sahiden yaratmış, \nGeri kalanı şakadan! \nKurtlarına helâl olsun\nNe alırlarsa ovadan!" + }, + { + "id": 30684.0, + "title": "Ben Senin Krallığın Ülkene Yetiştim", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben senin krallığın ülkene yetiştim\nKaldım gölge tanımayan güzelliğinle.\nHer sabah büyüten denizimizi böyle\nGülüşlerindi o ülkede bilmez miyim.\nSen o çıktığım sularsın,zencim benim.\nDenize bakan evler gibiydim seninle.\nDur, geliyorum ellerin ne güzel öyle.\nBeni şey et gülüşlerini bekleyeyim.\n\nSen gittiğim o ülkesin varılmıyorsun \nVurmuş sonrasız nasıl en güzel sulara\nGüzelliğin balıkları gibi İstanbulun.\n\nŞimdi her yerde ne güzeldiniz o kalmış\nYankımış denizlere öbür kadınlara\nDünyada sizinle İstanbul olmak varmış.." + }, + { + "id": 6618.0, + "title": "Pia", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 8.0, + "poem": "ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın \nellerini bir tutsam ölsem \nböyle uzak uzak seslenmese \nben bir şehre geldiğim vakit \no başka bir şehre gitmese \notelleri bomboş bulmasam \niçlenip buzlu bir kadeh gibi \nbuğulanıp buğulanıp durmasam \nne olur sabaha karşı rıhtımda \nçocuklar pia'yı görseler \nbana haber salsalar bilsem \niçimi büsbütün yıldız basar \nbir hançer gibi çıkıp giderdim \n\nben bir şehre geldiğim vakit \no başka bir şehre gitmese \nsingapur yolunda demeseler \nbana bunu yapmasalar yorgunum \nüstelik parasızım pasaportsuzum \nne olur sabaha karşı rıhtımda \nseslendiğini duysam pia'nın \nsırtında yoksul bir yağmurluk \nçocuk gözleri büyük büyük \nüşümüş ürpermiş soluk \nellerini tutabilsem pia'nın \nölsem eksiksiz ölürdüm." + }, + { + "id": 202636.0, + "title": "Gezinti", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yalnızlık... caddede, sokakta, evde\nBen beni özlerim; gurbet bu derim.\nMezarlıkta güler yaşlı bir dede\nYaşarır gözlerim; gaflet bu derim.\n\nSevgi gürül gürül içime akar\nGönlüm dalgalanır ayağa kalkar\nÖzüm dost kucaklar, gözüm dost bakar\nBağlarım, çözerim; rahmet bu derim.\n\nKendi yavrusunu yemez kurt soyu\nGül açtı sayarım düğünü, toyu\nDerde denk olursa sabırın boyu\nGöğsüme dizerim; servet bu derim.\n\nZulüm tez doyurur, adalet aç kor\nYazık! . Arkasında intikam, öç kor\nToprak beş-on kemik, bir tutam saç kor\nDüşünür gezerim; ibret bu derim.\n\nSusayan toprağı gökler emzirir\nAcıkan ağacı kökler emzirir\nDost ilhamlar beni, yoklar emzirir\nOturur yazarım; nimet bu derim.\n\n(Beşinci Mevsim)" + }, + { + "id": 885.0, + "title": "Aşk Hayatı", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "Sevmek gibi geliyordu her şey,\nsevmek gibi gidiyordu kadın\nadının anlattığı,canın teni yakmasıydı,\nbir bulut evet ama aslolan\nbulutun suyu yağmasaydı...\n\n'bir insanı sevmekle başlıyordu her şey'\nve boşanmak için\nen az iki şahit gerekiyordu" + }, + { + "id": 8254.0, + "title": "Rindlerin Hayatı", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 5.0, + "poem": "-Halide Edib'e, sanatta ve fikirde ulvi varlığına derin hürmetle.\n\nBazen kader, gelen bora halinde zorludur ;\nDağlar nasıl bakarsa siyah ufka öyle bak.\nBazan da cevreden nice bir adem oğludur,\nGörmek değil düşünmeğe bigane kal! Bırak!\n\nDindar adam tevekkülü, rikkatle, herkese\nİsa'yı çarmıhında, uzaktan, hatırlatır.\nBir arslan esniyor gibi engin vakar ise\nRind'in belaya karşı kayıtsızlığındandır" + }, + { + "id": 1329262.0, + "title": "Şüphe", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 7.0, + "poem": "Şüphemin dalgaları her dini boğdu, aştı,\nGönlümün yolları gittikçe karanlıklaştı.\n\nBir teselli veremez bilgi denen şu kötürüm,\nHele imân ise, o köhne yular, mahz-ı cürüm.\n\nSû-i kasd eylemiyen aklına iyman edemez,\nTakılıp bir masalın ardına mantık gidemez.\n\nİşte su nâmütenahi denilen varlıklar,\nSevdiğim fâhişenin bir piçi dersem ne çıkar? \n\nKâinatı doğuran kahbe bilir iç yüzünü,\nÖnü zulmet, sonu zulmet, nideyim gündüzünü? \n\nSen takıl da peşine bir sürü ehl-i tarabın,\nKorkmadan gir kanına hikmetin, aşkın şarabın!" + }, + { + "id": 67818.0, + "title": "Kafam Kıyak", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "en bağlayıcı emek\nkutsanmış bir bayrak altında\niki yakanı bir araya getirmeye\nçalışmaktır.\nbaşkalarıyla\nniyet benzerliği\naptalı\nkaşiften ayırır.\n\nbunu herhangi bir\nbilardo salonunda, \nhipodromda, \nbarda, üniversitede\nya da kodeste öğrenebilirsin.\n\ninsanklar yağmurdan kaçar\nama su dolu küvetlerde\notururlar.\n\nmilyonlarca insanın\nhidrojen bombasından korkması\nepey kasvetli\nancak \nzaten yaşamıyorlar ki.\n\nyine de para kazanmaya\nkadın kapmaya\nmantıklı davranmaya çalışmayı\nbırakmıyorlar.\n\nve sonunda Büyük Barmen\nolanca beyazlığı ve saflığı\ngücü kuvveti ve gizemiyle öne eğilip\nyeterince içtin, der, \ntam da keyif almaya başladığında." + }, + { + "id": 888570.0, + "title": "35 Saniye", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 6.0, + "poem": "başarısızlıklar. birbiri ardına.\nbir ördekgöleti dolusu\nbaşarısızlık. sağ kolum\nta omuzbaşıma kadar\nağrımakta\n\naynen hipodromdaki gibi.\nbara yanaşırsın\ngözlerin korkudan\nyuvalarından fırlamış \nve dikip bitirirsin:\nbar bacaklar kıçlar\nduvarlar tavan\nprogram\natpisliği\n\nyaşanacak yalnızca 35 saniyen\nkaldığını bilirsin\nve bütün kırmızı ağızlar\nöpmek ister seni,\nbütün elbiseler yukarı sıyrılıp\nbacak göstermek ister sana,\nborular\nve senfoniler misali\nsavaş misali\nsavaş\nsavaş misali\n\nsonra barmen uzanır\nve der ki\nduyduğuma göre\nbir sonraki yarışta\n6'yı sokacaklarmış.\n\nsen de \ncanın cehenneme dersin,\nanneannenin evindeki\nartık orda bulunmayan\nbeyaz bir bulaşık bezine döner suratı.\n\nsonra \no da bir şey söyler.\n\nişte kolumu \nböyle\nincittim." + }, + { + "id": 15292.0, + "title": "Nerede Bulabilsem Seni", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "karanlık basmadan ovalarıma \nkainatın duru illetsiz aydınlıkları \nkatılaşırken çocuk ruhlarında \nkaranlık basmadan kararmadan taşıtlar \n\net kemik taşıtı tam da \nmayalanmış yüreğimin hamuru \nve ne yakıp kavuran \nyaklaştırmayan kalıplara \nhiçbir daraban olmadan \nziynetli topraklara da \nyanardağ akıntısı yer cazibesine mermut akan lav \nkatiyeti heybetiyle \nakıp \ndağ'la terbiyeli bir insan eli olan elinle şekillenmeye hazırken \nNEREDE BULABİLSEM SENİ \nyetişip dizüstü düşebilsem eteklerine \n\nkaranlık basmadan \ndünyayı kapatan karanlık \nelimizde kılınç \nben ince işler ustası musa \nkardeşim ya ki heybem \ndeğişince kubbeli evim \ngirdabım - \ntövbem \nkapımın önünde akan ırmak \nen zengin denizcisi incilerin - \nuzak şarklara yollanan elçilerin \n\nkelimeler \nokyanusla yarenliğe dalıp \nçoluk çocuğu unutacak kadar bol ve bereketli \nbinlerce yılçün kurulmuş \nbir zemberek içimizde \nağzımıza boşalttı onca sözden \nbirinin heybeti ve lezzetinden \ndamağımız çatlamakta \n\nya ani karanlık \n'inanana rahmet \ninaçsıza esef' olan \n\n(hiçistanda \nbir rüzgar belirmiş \nkulağımıza gelir \nbir ey muhalif rüzgar ki oyropeiş örneği \nhafifçe terli bedenin krondeli \ngöz dikmiş duyduk ki \nmeni yataklarına bile)\n\n/japonya büyür büyür bir gün \ntoprağını denize yayarak \npeygamber sözüne ordan hizmet olur/ \n\nkucak açanlar kadar geniş istekli \ngöçüp gelenler kadar hafif \naz'la doyan yük olmadan \n\nve başlar \nkimin yüreği daha yüce yarışı \n\nmusa kardeşim ağlamaktan mı \nokumaktan mı az uyumaktan mı \nkan gölü gözlerin \n\nher an karanlığını giyinecek gibisin \nne kadar uzun sürüyor \nta içinden gözlerine gelmesi dikkatin \n\nkarnın ne kadar küçük ve içerde \nince belin \nfazla kabarık değil kemiklerinden etlerin \nbiliyorum ancak sen \nbu kadar yetindikçe ve ekmeği \nböyle mübarek tuttukça \ndoyar karnı çinin hindistanın amerikanın \nsen olabilirsin çaresi \n\nsu içinde \nsusuzluk hissinden ölen kimselerin \n\nmusa kardeşim haya'dan mı \nboyuna posuna güzelliğine rağmen \nhafifçe kıvrık omuzların \nhafifçe eğik başın \nhele terazi tutuşun \nzarif \nsapasağlam \nve artık \nen insansız çölde \ntek başına kalsa bile \neğilmezken adalen bile \nyine de \nbir nebzesini tutsa yüreğindeki tartarkenki dikkatin\nikiye yarılır bir su aygırı \n\nve çocuklar tuz yalarken çocuk avuçlarından \nNEREDE BULABİLSEM SENİ \nbaba bıçağını ağır ağır çekerken \nYETİŞİP \nana dalgın ve su dibinde yürür gibi \nDİZÜSTÜ DÜŞSEM ETEKLERİNE \n\nana dalgın ve su dibinde yürür gibi \nüzüm tiyekleri ceylan dolu etekleri \n\n1 \n\nçocuklar \nkurtulamazlar yanaklarına konan yaradan \nolmadık anda bırakılırlar \nsonra \nnice sonra \nhatta bazen karanlıklarına uzanırken kadar sonra \nüzerinde gözyaşı izleri \nsenelerin izleri ile yol yol kalmış yanakları \nmahzun yayılır \nancak görünür güzel dişleri \n\nve 'kuşlar da kaderle uçar'" + }, + { + "id": 938033.0, + "title": "Korkuyorum Yitirmekten", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 8.0, + "poem": "Korkuyorum yitirmekten \no eşsiz; \nyontu gözlerini senin\nve gece; \nyüzüme koyan ezgiyi,\nkimsesiz gülünü ah soluğunun,öylece.\n\nYanarım bu kıyıda dalsız nesiz\nbir kütük olmama; yanarım nice\nçiçeksiz olmama,kilsiz,meyvesiz; \nkeder kurdu beslenmeye gelince.\n\nSen eğer bir gizli gömüysen bende; \nçarmıhsan,kederimsen ıpıslak,\nbir köpeksem eğer senin ülkende; \nkazancımı benden almamaya bak,\nsüsle ırmağınn suyunu sen de\nbu deliren güzümde yaprak yaprak." + }, + { + "id": 48177.0, + "title": "Lili", + "poet": "Vladimir Vladimiroviç Mayakovski", + "rating": 7.0, + "poem": "(mektup yerine)\n\nSigara dumanlari kemiriyor havayi\nOda: \nKrucyonik`in cehenneminden bir bolum sanki.\nVe hatirla: \nSu pencerenin ardinda\nazgin bir arzuyla\nellerini oksamistim ilk defa.\nBugun birlikteyiz iste.\nIste sen: \nZirhli yurek.\nVe yarina kalmaz\nkovarsin yanindan\nhakaretler yagdirirsin bana.\n\nVe evin holunde uzun bir zaman\nbir kol\ngizli bir urperisle kivranarak\nceketi arayacak.\n\nSavurup kendimi sokaga\ngidecegim.\nVahsi\nve agzima ne gelirse sayiklayarak\numutsuzluk tarafindan kiymalanmis bir\nhalde gidecegim.\n\nHayir sevgilim hayir\noyle degil\nyalan hepsi yalan biricigim, \ngel bana veda et haydi.\nBil ki\nnerede olursan ol\nnereye gidersen git\nbir demir yigini kadar\nagir ceker\nsenin icin askim.\nVe birak da haykirayim son defa\naci haykirisiyla gururu kirilmisligin.\nTakati tukenen okuzler\ngidip kendinilerini\nsoguk suyun icine atarmis.\nAma benim icin\naskindan gayri bir okyanus\nyok\nve bosunadir aglayip haykirmam biliyorum\nbosunadir ummak tukenmemeyi.\nDinlenmek isterse yorgun fil\nkizgin kumlara uzanirmis krallar gibi\nAma benim icin\naskindan gayri\nhic bir gunes\nyok ki.\nVe bilmiyorum bile nerdesin simdi\nbilmiyorum kiminlesin.\nSair olmus olsaydi\nbunca azap cektirdigin su kisi\ncoktan satip gitmisti sevgilisini\nservet ve san karsiliginda.\nSevinc vermiyor oysa bana\nhic bir can sesi\nsenin o mubarek ismini\ntekrarlayan can gibi.\nNe bosluga firlatirim kendimi\nne zehir icerim\nne de tabanca namlusu\ndayarim sakagima..\nve bir bicagin gucu yetmez\nbakislarin bir yana\nkesmege beni.\n\nYarina kalmaz unutursun\nbasina koydugum taci\nve askinla besleyip\nyaktigim\no cicek acmis ruhu da.\nVe hareketli gunlerden bir karnaval ruzgari\ndort bir yana dagitir kitaplarimin sayfalarini..\nSoyle: \nKelimelerimin\nkurumus yapraklari\nyolunu kesip de durdurabilir mi? \nseni? \nHic degilse birak\nson sevgimden dokudugum haliyi sereyim\nayaklarinin altinda\nyitip giden topraga..." + }, + { + "id": 95710.0, + "title": "Sevgisinin Kepaze Edilmesine", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 7.0, + "poem": "Sevgisinin kepaze edilmesine, \nKanunların bu kadar çabuk yürümesine, \nKötülere kul olmasına iyi insanın \nBir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken? \nKim ister bütün bunlara katlanmak \nAğır bir hayatın altında inleyip terlemek, \nÖlümden sonraki bir şeyden korkmasa, \nO kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya \nÜrkütmese yüreğini? \nBilmediğimiz belâlara atılmaktansa \nÇektiklerine razı etmese insanı? \nBilinç böyle korkak ediyor hepimizi: \nDüşüncenin soluk ışığı bulandırıyor \nYürekten gelenin doğal rengini. \nVe nice büyük, yiğitçe atılışlar \nYollarını değiştirip bu yüzden, \nBir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar. \nAma sus, bak güzel Ophelia geliyor. \nPeri kızı dualarında unutma beni, \nVe bütün günahlarımı" + }, + { + "id": 20124.0, + "title": "Hepinizin Olsun Bu Şiir", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 7.0, + "poem": "rüzgâr etekli geçin çocuklar gözlerimden \ngeçin kısa pantolon boy boy oyun oyun \nşakacıktan oyuncuktan olsun razıyım dünden \nba-ba deyin çığlık çığlığa önümde durun \n\npamuk ellerinizle boynuma tırmanın dizlerimden \nkarıştırın ceplerimi yüzünüzü sakalıma sürün \nağlamıyorum kokunuz kaçtı da gözlerime o yüzden \nöpeyim gıdığınızı hadi katıla katıla gülün \n\nulaş barış evrim özlem gökçe devrim \ngüzelim adlarınız şimdiden tutmuş umutları \nyapraklarca balıklarca kuşlara geçin tuzakları \naferin çocuklar size aferin bin aferin \n\nkat kat katlanıyorsam acılara gıkım çıkmıyorsa \ngövdemi serin bir dal gibi şafaklara salmışsam \nipten alıp zehir-zıkkım müebbetlere yatırmışsam \nşair olmuşsam ekmekten ve aşktan yana \nbir adım daha erkene almışsam yani ömrümü \nbulutsuz yürüyün diyedir altında göğün \nhadi öpün birbirinizi öpün bir daha öpün \nve alın artık ellerimden sizde büyüsün gülüm" + }, + { + "id": 104490.0, + "title": "Madem Dilber", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Madem dilber meylin yoğudu bende \nEzelinden ikrar vermeyeydin \nMuhabbettir güzelliğin nişanı \nUğrun uğrun bakıp gülmeyeyidin \n\nSiyah saçlarını eylersin perde \nBeni sen uğrattın bin türlü derde \nBen kendi halımda gezdiğim yerde \nÇağırıp yağdigar vermeyeyidin \n\nKaracaoğlan der ki ey mahı mestim \nKaşla göz edersin benimi kestin \nSeverler güzeli darılma dostum \nDarıldıysan güzel olmayayıdın" + }, + { + "id": 1813283.0, + "title": "Hırraname", + "poet": "Namık Kemal", + "rating": 7.0, + "poem": "Kedimin her gece böbrekle dolardı sepeti\nYok idi Ni'metinin râhatının hiç adedi\nÇeşmi şehlâ nigehi fârik iken nik ü bedi\nSardı etrafını bin dürlü adular\nKedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi\nBuna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi\n\nKeyfi gelse bıyığın oynatarak mırlar iken\nKızdırırsan yüzüne atlayarak hırlar iken\nKuyruğu geçse ele dırlanarak hırlar iken\nSofrada her kedinin def'ini hazırlar iken\nKedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi\nBuna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi\n\nKeseyi kapsa dökerdi yere hep pâreleri\nCiğere işler idi tırnağının yâreleri\nKoşturur oynar idi kukla gibi fareleri\nDeliğe sokmaz idi bir gün o âvâreleri\nKedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi\nBuna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi\n\nÜrperir tüyleri bir kerre deyince mırnav\nKorkudan başlar idi lerzişe bakkal ile manav\nSaldırırdı âdeme bulmaz ise başka bir av\nYüzünü görse köpekler diyemezken hav hav\nKedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi\nBuna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi\n\nSokulunca yatağa kovmak ile gitmez idi\nOkşamakla tokadı tekmeyi farketmez idi\nYiyecek görse gözü mırlaması bitmez idi\nKedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi\nBuna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi" + }, + { + "id": 24304.0, + "title": "Yaşamak", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "bu gece de gelmediler anne \nağustosböceklerini duyuyor musun" + }, + { + "id": 20122.0, + "title": "Af", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 5.0, + "poem": "duvar duvar duvar \nsana ne desem ki ah \nincitmeden gözlerini mahkûmun \nher taşını kırmalı bir bir \ngerisi laf-ü güzaf" + }, + { + "id": 2282356.0, + "title": "İstibdâd", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 6.0, + "poem": "Kardeşim Midhat Cemâl’e \n\nYıkıldın, gittin amma ey mülevves devr-i istibdâd, \nBıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd! \nDiyor ecdâdımız makberlerinden: «Ey sefîl ahfâd, \nNiçin binlerce ma’sûm öldürürken her gelen cellâd, \nHurûş etmezdi, mezbûhâne olsun, kimseden feryâd? \n\nOtuz milyon ahâlî, üç şakînin böyle mahkûmu \nOlup çeksin hükûmet nâmına bir bâr-ı meş’ûmu! \nUtanmaz mıydınız bir, saysalar zâlimle mazlûmu? \nSiz, ey insanlık isti’dâdının dünyâda mahrûmu, \nSemâlardan da yüksek tuttunuz bir zıll-i mevhûmu! » \n\nO birkaç hayme halkından cihangîrâne bir devlet \nÇıkarmış, bir zaman dünyâyı lerzân eylemiş millet; \nZaman gelsin de görsün böyle dünyâlar kadar zillet, \nOtuz üç yıl devâm etsin, başından gitmesin nekbet... \nBu bir ibrettir amma olmayaydık b��yle biz ibret! \n\nSemâ-peymâ iken râyâtımız tuttun zelîl ettin; \nMefâhir bekleyen âbâdan evlâdı hacîl ettin; \nNe ’âlî kavm idik; hayfâ ki sen geldin sefîl ettin; \nBütün ümmîd-i istikbâli artık müstahîl ettin; \nRezîl olduk... Sen ey kâbûs-i hûnî, sen rezîl ettin! \n\nHamiyyet gamz eden bir pâk alın her kimde gördünse, \n«Bu bir cânî! » dedin sürdün, ya mahkûm eyledin hapse. \nMüvekkel eyleyip câsûsu her vicdâna, her hisse, \nDüşürdün milletin en kahraman evlâdını ye’se... \nNe mel’unsun ki rahmetler okuttun rûh-i İblîs’e! \n\nDeğil kâbusun artık, devr-i devlet intibâhındır.\nGel ey nâzende hürriyyet ki canlar ferş-i râhındır. \nEmindir mevki’in: En pâk vicdanlar penâhındır. \nSerâpâ mülk-i Osmânî müeyyed taht-gâhındır. \nSerîr-ârâ-yı ikbâl ol ki: Bir millet sipâhındır. \n\n* * * \n\n— Bir gün evvel — \n\nBizim mahalleye poyraz kışın da uğrayamaz; \nErir erir akarız semtimizde geldi mi yaz! \nBahârı görmeyiz amma lâtîf olur derler... \nÇiçeklenirmiş ağaçlar,yeşillenirmiş yer. \nDemek, şu arsada ot bitse nev-bahâr olacak... \nNe var gidip Yakacık’larda dem-güzâr olacak? \nFüsûlü dörde çıkarmaz bizim sokaklarımız; \nKurak, çamur, iki mevsim tanır ayaklarımız! \nMüneccimin, bereket versin, eski takvîmi \nHaber verir bize, mevsim şehirde gelmiş mi? \n\nSıcak, ziyâde sıcak bir geceydi; baktım ki: \nOturmak evde ölümden beter, dedim: Belki, \nÇıkar dışarda gezersem biraz nefeslenirim; \nEpey de yorgunum amma gelince dinlenirim. \nBizim müsâmere meydânı Yayla tümseğidir; \nUzak çekerse de poyraz tutar, yazın iyidir. \nGiyip ayağmı çıkarken sopam yetişti hele... \nEmîn olup gidemem, çünkü, vermesek el ele. \nOdur cihanda benim, varsa yoksa, mu’temedim; \nVakùr, hâtırı mer’î, vefâlı, çok denedim. \nBizim sokakları tahmîn için deyin ki: Kuyu! \nDoğar şehirde güneş, yükselir minâre boyu, \nİdâre kandili karşımda göz kıpar hâlâ; \nGurûb ikindiyi bulmaz, leyâl hep yeldâ! \nNasılsa bedrin o akşam nigâh-ı sîmîni, \nTarassud etmek için sanki evlerin içini; \nDikildi safha-i mînâda semt-i re’simize. \nTavansız evlere, yâ Rab, ne hoş bir âvîze! \nDur ey sirâc-ı ezel, gitme olduğun yerden: \nBiraz şu sahne-i deycûru okşasın şu’len. \nŞu’â-i muhriki altında, gündüzün, şemsin \nYanan alınlar için bir hayât olur lemsin... \nAçıktı pencereler; sağlı sollu her evden \nGelirdi türlü sadâlar, acıklı, ba’zen şen. \n\n— Bak anne, aydede bak bak! \n— Aman da mâşallah \nDeğirmi tabla kadar var... \n— Susundu Ayşe, günâh. \n— İlâhi teyze tuhafsın, neden günâh olacak? \n— Günâh dedim ya, bırak şimdi... \n— Haydi sen de bunak! \n— Bunak, munak deme billâhi çarparım elimi... \nAşifteler sizi... Âhir zaman tevekkeli mi! \n\nEvin birinde nevâ-sâz bir güzel ûdî; \nBirinde cezbe-fezâ bir sadâ-yı dâvûdî, \nTilâvet etmede Kur’an; gelip geçenlerse \nAyakta irkiliyor incizâb edip o sese. \nDuyulmasın mı biraz sonra başka bir acı ses? \nAceb ne var? diyerek koştu önceden herkes; \nFakat gidenlere baktım ki kaldırıp tabanı, \nBucak bucak kaçıyor: Kaç bilir misin amanı! \nKısıldı karşıki evlerde mumların hepsi, \nKısıldı sanki bütün bir mahallenin nefesi! \nKesildi nağme-i Kur’an, kesildi nağme-i sâz; \nZaman zaman duyulan sâde bir rakîk âvâz. \nNiçin kaçıştı ahâli, ne var ki yâ Rabbi? \nYavaş yavaş sokulur anlarım nedir sebebi.\nNe manzaraydı İlâhî o gördüğüm sahne! \nBeş on herif yapışıp bir fakîrin ellerine, \nSürüklüyor; öteden bir kadın diyor: \n— Bırakın! \nKocam ne yaptı? Nedir cürmü bî-günâh adamın? \nZavallının büyük evlâdı öldü askerde; \nİkinci oğlu da sürgün Yemen’de bir yerde. \nAcıklı, göğsü sakat koyverin, didiklemeyin; \nGünâhtır etmeyin oğlum, ayıptır eylemeyin. \nEfendi kim, o ne bilsin? Bilirse hem ne çıkar? \nKilercisiyle uzaktan biraz hısımlığı var. \nGeçende komşuyu görmüş, demiş selâm söyle. \nDemek alınmayacak Tanrı’nın selâmı bile! \nKöpek sürür gibi insan sürüklenir mi ayol? \n— Kadın, çekil döverim ha! Sokulma, haydi defol! \n— Herif bırak, diyorum... Durdu işte bak nefesi. \n— Ne dırlanıp duruyor? Susturun canım şu pisi! \nDemez miyim size ben her zaman ki «dağdağasız» \nYapın? Eşek gibi siz hiç lâf anlamaz mısınız? \n— Kadın, paşam, ne yaparsın? \n\nPaşam mı? Nerde paşa? \nŞu korkuluk gibi dimdik duran herif mi? Paşa! \nTasavvur et: İki arşın kazık kadar bir boy; \nGetir de üstüne kalpaklı bir kemik kafa koy. \nOcak süpürgesi şeklinde bir sakal yaparak, \n«Senin bu işte yüzün, al! » deyip o yüzsüze tak. \nOcak süpürgesi, lâkin süpürmüyor, yıkıyor; \nNedense bittiği yerden cenâzeler çıkıyor! \nBudak delikleri tarzında aç da çifte oyuk, \nBüyükçe bakla kadar alnının az altına sok. \nBilir misin çalı altında gizli inler olur: \nYılan sabah çıkar, akşam usulcacık sokulur; \nBıyık o kırda yetişmiş diken yemişli çalı; \nAğız da in gibi aslâ görünmüyor, kapalı. \nBu şekl-i mûhişi mümkünse bir düşün şöyle, \nPaşam dedikleri u’cûbe işte aynıyle! \nBelinde seyf-i «sadâkat», elinde bir kamçı, \nFerik nişanları altında gördüğüm umacı, \nZiyâ-yı bedr-i münîrin içinde, yâ Rabbi, \nDururdu sîne-i îmâna girmiş ukde gibi! \nSemâ, zemin bütün envâr iken o pis gölge, \nCebîn-i pâkine leylin ne pâyidâr leke! \n\n— Kuzum, nasıl paşasın, görmüyor musun? Kocamı \nSürükleyip duruyorlar... \n— Defol kadın, adamı \nVurunca öldürürüm ha! Benim şakam yoktur. \n— Çekil hanım, paşa lâf dinlemez; vurur mu, vurur. \nBilir misin onu! Şevket-meâb Efendimiz’in \nBirinci bendesidir... \n— Hay yetişmesin pampin! \n— «Sürün! » demiş, ona Şevketli’nin irâdesi var. \n— Sürüm sürüm sürünün tez zamanda alçaklar! \nYa sen, zebâni kıyâfetli, gulyabâni paşa, \nİlâhi yumru başın bir geleydi sivri taşa! \nYılan bakışlı şebek, bir bakın şunun gözüne! \nKazık boyundan utan... Tû! Herif senin yüzüne! \nSakın mahallede erkek bırakmayın, götürün. \nSayıyla vermediler, öyle, posta posta sürün! \nBakın şu hayduda; durmuş yıkın diyor evimi! \nTorunlarım ya herif, aç kalıp dilensin mi? \nMahallemizde de çıt yok, ne oldu komşulara? \nSusup da kurtulacak sanki hepsi aklısıra. \nAyol, yarın da sizin hânümânınız sönecek... \nNe var sıçan gibi evlerde şimdiden sinecek? \nYazık sizin gibi erkeklerin kıyâfetine... \n— Yetişti yaygaran artık... Çekil kadın evine! \nAtın şu kaltağı gitsin, tıkın hemen içeri. \n— Paşam, bayıldı kadın. \n— Anlamam o hîleleri. \nDemek ki bekleyelim gelsin âlemin keyfi... \nSaat üç oldu, geciktik, omuzlayın herifi. \n\nRefîk-i ömrü giderken cenâze hâlinde, \nSerildi, kaldı kadın âşiyân-ı lâlinde. \nBenim de bitti nihâyet tahammülüm, tâbım; \nBoşandı seyl-i dümû’um, boşandı a’sâbım. \nUtandım ağlayarak, ağladım utanmayarak! \nDiyordu sanki o bîçâre karşıdan: \n— Alçak, \nDemin gerekti hamiyyet! Hem ağlamak ne demek? \nFigân ederse kadın, susturur koşup erkek. \n\nEve döndüm, bütün o fâcialar \nGeldi karşımda durdu subha kadar. \nDöndü dîdemde bin hayâl-i elîm! \nÖttü beynimde bin figân-ı yetîm. \nAğlasın inlesin de bir mazlûm, \nOlayım seyre sâde ben mahkûm! \nYalınız ben miyim fakat câni? \nKim çıkıp «Yapmayın! » demişti, hani? \nSustu herkes duyunca feryâdı, \nKimsecikler yerinden oynamadı. \nSesi hattâ kısıldı Kur’ân’ın, \nSustu gûyâ sadâsı Mevlâ’nın! \nSus! O susmaz: Nidâ-yı tehdîdi, \nDinle bak nerden in’ikâs etti: \nArnavutluk’ta gürleyen toplar \nGeliyor işte Pâyitaht’a kadar!" + }, + { + "id": 13367.0, + "title": "Uyarılan Şair", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Bakımlı parkların görgülü ağaçları \neli yüzü düzgün kibar dalları\nSarı yaprakları günışığını sarınmış bırakmamış\nBanklardan her birinde gündüzden kalma bir koku\nBir kedi miyavlar yalnızlık hakkında\nelinde bir belgeyle geçer\nYakın denizde bir derinlik kokusu\nve kımıldayan bir ölüm duygusu\nVe deniz\nOnun sularda olmayan bir sesle\nmendireğin iri kayalarına yalvarışı\nIşıklarını takınmış zillerini kapamış son ada vapuru\nHaydi ay da sulara kaysın denize yaysın gümüş dantelasını\n\nBir şair olarak geç karşılarına\nBir de sevgili yavrula kalbinin minicik seslerinden\nYavaş yavaş boğulan\nHafif bir de sarhoşluk özlemiyle kendini\nParktan anladığın dostluğa ver\n\nBir miktar da elbette ağlamak istersin\nSaçın kararmış yakından neşeli insanlar geçmiştir\nHaydi toprağa çök de ağla\nVe bre\nBaşının üstüne uykular çağıran adam\n\nKendi yamanevinden habersiz dam özleyen adam\nBu şehrin gecesinde bulduğun safiyet şeytandan\nDeniz ve vapurlar ay ve ağaçlar ne de kedi\nNe de elin ayakların duydukların gerçek yerlerinden değil\nŞimdi geç bunları geç parkları geç\nHepimizin yırtılır gibi olan ağzına bak\n\nYazdıkların şiir değilse kalsın\nCennetse sevdan çık dışarı\nSolgun ışıklar\nSessiz ağaçlar parklarla\nO cümbüş gecesini de tak peşine\nYazdığın şiir değilse bırak bunları kalsın..." + }, + { + "id": 45370.0, + "title": "Tanıdığım Biri İçin", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "Cennetteki tüm demir yatakların içinde\nseninki en gaddar olanıydı\nben aynada bir dumandım\nsen ise, \nsaçlarını, bendlerini aşan yeşim taşları \nile yıkıyordun, \nama sen bir kadın, ben ise bir\noğlan çocuğuydum, demir bir yatak\niçin yetreli bir oğlan çocuğu\nşarap ve senin için de\nyeterli bir erkek.\nşimdi artık ben bir erkeğim\nher şey için yeterli bir erkek, \nve sen, sen ise\nyaşlandın\n\no kadar zalim değilsin artık\n\nartık demir yatağım\nbomboş." + }, + { + "id": 1438306.0, + "title": "Nefes Almak", + "poet": "Ziya Osman Saba", + "rating": 7.0, + "poem": "Nefes almak, içten içe, derin derin, \nTaze, ılık, serin, \nDuymak havayı bağrında. \n\nNefes almak, her sabah uyanık. \nAğaran güne penceren açık. \nBir ağaç gölgesinde, bir su kenarında. \n\nÜstünde gökyüzü, ufuklara karşı. \nSenin her yer: Caddeler, meydan, çarşı... \nKardeşim, nefes alıyorsun ya! \n\nKoklar gibi maviliği, rüzgârı öper gibi, \nAnanın sütünü emer gibi, \nKana kana, doya doya... \n\nNefes almak, kolunda bir sevgili, \nKırlarda, bütün bir pazar tatili. \nBahar, yaz, kış. \n\nNefes almak, akşam, iş bitince, \nÇoluk çocuğunla artık bütün gece, \nNefesin nefeslere karışmış. \n\nYatakta rahat, unutmuş, uykulu, \nYanında karına uzatıp bir kolu, \nNefes almak. \n\nO dolup boşalan göğse... \nUyumak, sevmek nefes nefese, \nKalkıp adım atmak, tutup ıslık çalmak. \n\nSürahide, ışıl ışıl, içilecek su. \nDeniz kokusu, toprak kokusu, çiçek kokusu. \nYüzüme vuran ışık, kulağıma gelen ses. \n\nAh, bütün sevdiklerim, her şey, herkes... \nAnlıyorum, birbirinden mukaddes, \nAlıp verdiğim her nefes." + }, + { + "id": 71896.0, + "title": "Ahmedime", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Sen gidince bizim dağdan ovadan\nBak meydan kimlere kaldı Ahmedim? \nBir kartaldı uçurdular yuvadan\nBilmiyorum sana noldu Ahmedim\n\nGür sesinde çınlar gibiydi gökler\nAğladıkça ağlar dağlar höyükler\nSeninle gülerdi derdi büyükler\nYokluğun kalbime doldu Ahmedim\n\nGün yağardı bıyığın her telinde\nBir genç fazla geldi Türkmen elinde\nKükrer idin sazıyın her telinde\nHangi makam seni çaldı Ahmedim\n\nYanağında tüten ürperen allar\nNe çabuk ayrıldı vatandan yollar\nKaya gölgesinde yatan çakallar\nKaya olmaz ama oldu Ahmedim\n\nSen ağlarken ağlıyordu mor dağlar\nSen burada yokken virandır bağlar\nŞimdi Fırat suyu bir başka çağlar\nKenarında kenger soldu Ahmedim\n\nMahzuni arzular şimdi gurbeti\nZehir imiş ayrılığın şerbeti\nAslanın yerine koymuşlar iti\nBilmem bunu kimler buldu Ahmedim" + }, + { + "id": 31439.0, + "title": "Her Gece Böyle Değilim", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 6.0, + "poem": "Benim de öyle akşamlarım vardır.\nKapıdan girince anama sarıldığım, \nÇocuklara karamela ve çekirdek getirdiğim, \nMeyhaneye uğramadan çakır keyif, \nDüşmanım yok, \nGündeliğim cebimde, \nKüfretmeden\nÖyle tasasız döndüğüm akşamlar..\nBenim de öyle akşamlarım vardır.\n\nHer gece böyle değilim." + }, + { + "id": 57640.0, + "title": "Yoklamazsın Hîç Var Mı Dilde Dâğın Yâresin", + "poet": "Nef'i", + "rating": 7.0, + "poem": "Gazel\n\nYoklamazsın hîç var mı dilde dâğın yâresin\nBöyle mi gözler güzeller âşık-ı bîçâresin\n\nÂh ile derdi bilinmez âşık-ı bîçârenin\nÇâk çâk ede meğer âhı dil-i sad-pâresin\n\nGördüğün öldürmedir kârı o hûnî gözlerin\nKoymaz anınçün elinden gamzeler gaddâresin\n\nZülfüne bend etmesin yâ n'eylesin Mecnûn gibi\nZabta kâdir olmayan âşık-ı dil-âvâresin\n\nHalka-i zülfünden eyler dil temâşâ ruhların\nVermese hurşîde n'ola revzen-i nezzâresin\n\nDerdin izhâr etmek ister dâ'imâ Nef'î sana\nSen de lutf et yokla bir gün dilde dâğın yâresin" + }, + { + "id": 50467.0, + "title": "Kuzgun", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 8.0, + "poem": "Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin\nO acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,\nNeredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,\nÇekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan; \n\"Bir ziyaretçidir\" dedim, \"oda kapısını çalan,\nBaşka kim gelir bu zaman? \"\n\nAh, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi,\nÖrüyordu döşemeye hayalini kül ve duman,\nIşısın istedim şafak çaresini arayarak\nBana kalan o acının kaybolup gitmiş Lenore'dan,\nMeleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili Lenore'dan,\nAdı artık anılmayan.\n\nİpekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin\nKorkulara saldı beni, daha önce duyulmayan; \nYatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim:\n\"Bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan,\nGecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan; \nBaşka kim olur bu zaman? \"\n\nKan geldi yüzüme birden daha fazla çekinmeden\n\"Özür diliyorum\" dedim, \"kimseniz, Bay ya da Bayan\nDalmış, rüyadaydım sanki, öyle yavaş vurdunuz ki,\nÖyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan.\"\nYalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan\nKapıyı açtığım zaman.\n\nGözlerimi karanlığa dikip başladım bakmaya,\nŞaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan; \nSessizlik durgundu ama, kıpırtı yoktu havada,\nFısıltıyla bir kelime, \"Lenore\" geldi uzaklardan,\nSonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan; \nYalnız bu sözdü duyulan.\n\nDuydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden,\nİçimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman.\nİrkilip dedim: \"Muhakkak pancurda bir şey olacak; \nGidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran; \nYatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran; \nBaşkası değil rüzgârdan...\"\n\nÇırpınarak girdi birden o eski kutsal günlerden\nBugüne kalmış bir Kuzgun pancuru açtığım zaman.\nBana aldırmadı bile, pek ince bir hareketle\nSüzüldü kapıya doğru hızla uçarak yanımdan,\nKondu Pallas'ın büstüne hızla geçerek yanımdan,\nKaldı orda oynamadan.\n\nGururlu, sert havasına kara kuşun alışınca\nHiçbir belirti kalmadı o hazin şaşkınlığımdan; \n\"Gerçi yolunmuş sorgucun\" dedim, \"ama korkmuyorsun\nGelmekten, kocamış Kuzgun, Gecelerin kıyısından; \nSöyle, nasıl çağırırlar seni Ölüm kıyısından? \"\nDedi Kuzgun: \"Hiçbir zaman.\"\n\nSözümü anlamasına bu kuşun şaşırdım ama\nHiçbir şey çıkaramadım bana verdiği cevaptan,\nİlgisiz bir cevap sanki; şunu kabul etmeli ki\nKapısında böyle bir kuş kolay kolay görmez insan,\nBöyle heykelin üstünde kolay kolay görmez insan; \nAdı \"Hiçbir zaman\" olan.\n\nDurgun büstte otururken içini dökmüştü birden\nO kelimeleri değil, abanoz kanatlı hayvan.\nSözü bu kadarla kaldı, yerinden kıpırdamadı,\nSustu, sonra ben konuştum: \"Dostlarım kaçtı yanımdan\nUmutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan.\"\nDedi Kuzgun: \"Hiçbir zaman.\"\n\nBirdenbire irkilip de o bozulan sessizlikte\n\"Anlaşılıyor ki\" dedim, \"bu sözler aklında kalan; \nİnsaf bilmez felâketin kovaladığı sahibin\nSana bunları bırakmış, tekrarlıyorsun durmadan.\nUmutlarına yakılmış bir ağıt gibi durmadan:\nHiç -ama hiç- hiçbir zaman.\"\n\nÇekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün; \nBir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan,\nSonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere,\nSonra Kuzgun'u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan\nNe demek istediğini böyle kulağımda kalan.\nÇatlak çatlak: \"Hiçbir zaman.\"\n\nOturup düşündüm öyle, söylemeden, tek söz bile\nAteşli gözleri şimdi göğsümün içini yakan\nDurup o Kuzgun'a baktım, mindere gömüldü başım,\nKadife kaplı mindere, üzerine ışık vuran,\nElleri Lenore'un artık mor mindere, ışık vuran,\nDeğmeyecek hiçbir zaman! \n\nSanki ağırlaştı hava, çınlayan adımlarıyla\nMelek geçti, ellerinde görünmeyen bir buhurdan.\n\"Aptal,\" dedim, \"dön hayata; Tanrın sana acımış da\nMeleklerini yollamış kurtul diye o anıdan; \nİç bu iksiri de unut, kurtul artık o anıdan.\"\nDedi Kuzgun: \"Hiçbir zaman.\"\n\n\"Geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa? \nEy kutsal yaratık\" dedim, \"uğursuz kuş ya da şeytan! \nBu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin,\nKorkuların hortladığı evimde, n'olur anlatsan\nAcılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan...\"\nDedi Kuzgun: \"Hiçbir zaman.\"\n\n\"Şu yukarda dönen gökle Tanrı'yı seversen söyle; \nEy kutsal yaratık\" dedim, \"uğursuz kuş ya da şeytan! \nAzalt biraz kederimi, söyle ruhum cennette mi\nBuluşacak o Lenore'la, adı meleklerce konan,\nO sevgili, eşsiz kızla, adı meleklerce konan? \"\nDedi Kuzgun: \"Hiçbir zaman.\"\n\nKalkıp haykırdım: \"Getirsin ayrılışı bu sözlerin! \nRüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan! \nHatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın! \nDağıtma yalnızlığımı! Bırak beni, git kapımdan! \nYüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan! \"\nDedi Kuzgun: \"Hiçbir zaman.\"\n\nOda kapımın üstünde, Pallas'ın solgun büstünde\nOturmakta, oturmakta Kuzgun hiç kıpırdamadan; \nHayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin\nBakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan,\nO gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan\nKalkmayacak - hiçbir zaman!" + }, + { + "id": 14525.0, + "title": "Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed,\nAylar bize hep muharrem oldu! \nAkşam ne güneşli bir geceydi...\nEyvah, o da leyl-i mâtem oldu! \nÂlem bugün üç yüz elli milyon\nMazlûma yaman bir âlem oldu! \nÇiğnendi harîm-i pâki şer'in; \nNâmûsa yabancı mahrem oldu! \nBeyninde öten çanın sesinden\nBinlerce minâre ebkem oldu.\nAllah için, ey Nebiyy-i mâsûm,\nİslâm'ı bırakma böyle bîkes,\nİslâm'ı bırakma böyle mazlûm.\n\n(30 mayıs 1330) \n(1914) \n\n* * *\n\nBize “Dînî, Felsefî Musâhabeler” gibi muazzam bir eser yazan yâr-ı cânım, üstâd-ı hâkîmim Hazret-i Ferîd’in kıymetdâr bir hâtıra-i iltifâtıdır:\n\n“Enîs-i rûhum Akif’e,\n\nSafahât’ın üçüncü kısmını neşre muvaffakiyetinden dolayı seni hâlisâne tebrîk eder; diğer kısımlarının da peyderpey neşrine muvaffak olmanı Cenâb-ı Hak’tan temennî eylerim.\n\nLisân-ı nazma -mâhiyetini tağyîr etmeksizin- müstaid olduğu inkişâfı verdin. Türkçe’nin nazma gâyet elverişli olduğunu eserlerin ile isbât ettin. Bir müddetten beridir lisânımızda herkes istediği gibi tasarrufâta kıyâm eylediğinden, lisânımız bütün Osmanlıların lisânı olmak derecesinden lisân-ı şahsî olmak derekesine düşmüştür. Filhakîka, üslûb, şahsın malı, ta’bir-i dîgerle sâhibinin timsâlidir; fakat lisânın rûhuna dokunulmamak şartıyle.\n\nHerkesin lisânda bir tasarruf-i mahsûs icrâsına salâhiyetdâr olması bir hadde kadar mücâz olabilir; o haddi tecâvüz edenlere: “Dur! ” demek lâzım gelir. Halbuki lisânımızda icrâ-yı tasarrufâta kıyam edenler, teceddüd gösterenler, hiçbir hadde riâyet etmiyorlar, hiçbir mikyâsa tâbi’ olmuyorlar, onun için lisânımız da günden güne çığırından çıkıyor.\n\nMeselâ bir heykeltraş, tasarrufât-ı hayâliyesiyle eserini kemâl-i mümkine îsâle çalışır. Lâkin hiçbir zaman tabîatin ta’yin ettiği haddi tecâvüz edemez. Eserini o had dâhilinde kemâl-i mümkine îsâl eder. O haddi tecâvüz ettiği anda, eseri bir eser-i san’at değil, bir nümûne-i garâbet olur. Zîrâ sanâyie hâs olan kemâl nev’înin zevk-i sahîh denilen bir mikyâsı vardır. Âsâr-ı san’atte gösterilecek kemâl dâimâ o mikyâs ile ölçülür.\n\nRessamlık da böyledir. Ressam, eserinde göstereceği kemâli, anâsır-ı san’atin nazm-ı tabî’îlerini bozmamak şartıyle gösterebilirse mahâret ibrâz etmiş olur; gösteremezse tabîati kaba bir sûrette istinsâh ederek âdî bir mukallid derekesinde kalır.\n\nAnâsır-ı san’ati vaz’-ı tabî’îlerinden çıkaran kimse, kavânîn-i san’ati ihlâl etmiş demektir. Vâkıâ bu hâl ender olarak duhâttan sudûr eder. Halbuki nazar-ı sahîh ile bakılacak olursa dehâ-yı hakîkînin, bu hareketiyle kavânîn-i san’ati ihlâl etmediği, belki san’atin kavânîn-i mevcûdesine bir kânun daha ilâve eylediği görülür. Dehâya has olan bu tasarrufu taklîde kıyâm edenler dâimâ aldanırlar, dâimâ muvaffakiyetsizlik girdâbına düşerler.\n\nMûsikînin de o gibi tasarrufât-ı mübdiâneye aslâ tahammülü yoktur. Heykeltraş olsun, ressam olsun, mûsikîşinâs olsun dâimâ san’ate hâs olan mikyâs-ı nev’îyi elinde tutmağa, san’atinde göstereceği eser-i kemâli o mikyâs ile ölçmeğe mecburdur.\n\nBu şarîtaya riâyet etmeyen san’atkârların eserleri âsâr-ı san’atten ma’dûd olamaz. Ne fâide ki şiirde bu dakîka asla nazar-ı i’tibâre alınmıyor. Çok kimseler sâha-i nazmı tasarrufât-ı mübdiâneleri için gâyet vâsi’, gâyet müsâid buluyorlar. O vâdîde gösterdikleri garâbetleri herkese birer bedîa-i ma’rifet sûretinde kabul ettirmek istiyorlar. Yeni şiirlerde bunun pekçok numûneleri görülüyor. Çok kimseler de şi’rin hakîkatini, şi’rde gösterilebilecek tasarrufâtın hadd-i tabî’îsini ta’yînden âciz olduklarından bu başkalıklara teceddüd, yâhud kemâl-i san’at nazarıyle bakıyorlar.\n\nElhâsıl öteki san’atlerin kabûl etmedikleri o gibi tasarrufât-ı dâhiyâneyi zavallı şi’r kolayca kabûl ediyor. Eğer şi’rimizde gösterilen keyfî tasarruflar bil-farz heykeltraşlıkta, ressamlıkta gösterilmiş olsaydı, heykeltraşın elinden çıkan bir heykel her halde bizim bilmediğimiz bir mahlûk olur idi! Kezâ bir ressamın böyle bir tasarruf netîcesinde vücûda getireceği eserler de bize görmediğimiz, bilmediğimiz bir âlemin menâzırını tasvîr eder idi. Şi’rimizde bu garâbet çoktan ta’ayyün etti. Fakat onun temyîzi diğer san’atlerdeki garâbetlerin temyîzi kadar kolay olmadığından bugün o garâbetlere yukarıda söylediğim gibi, teceddüd, yâhud kemâl-i san’at nâmı veriliyor. Bakalım bu hâl ne zamana kadar devam edecek? Fakat sen lisân-ı şi’ri, mâhiyet-i nev’iyesine hâs bir tekâmüle namzed kıldın; muvaffak da oldun; daha da olacaksın.\n\nGelelim ikinci mülâhazaya: İhtimâl ki “San’at san’at içindir; san’atten maksad yine san’attir; san’atte dinî, ahlâkî, siyâsî bir gâye aramak abestir” diye senin mesleğine i’tirâz edenler, onu hoş görmeyenler vardır. Fakat o halde, ya’ni san’at hakkındaki bu düstûr kabul edildiği takdirde, onu dinsizliğe, ahlâksızlığa da âlet ittihâz etmemek lâzım gelir. Zîrâ san’at, bu sûretle kayıddan âzâde edilmiş olmayıp, belki kuyûdun en berbâdıyle takyîd edilmiş olur. Ben, senin eserlerinde bu düstûra muhalefetini gösterecek bir şey görmüyorum. Çünkü sen san’atte gâye aramıyorsun; lâkin gâyede san’at arıyorsun. Mesleğin tamâmıyle maksadını te’mîne kâfîdir. Hemen feyyâz kalemine istediği cevelânı ver, ciddî eserlere teşne olanları feyz-i kaleminle reyyân et! Safahât’ın bu kısmını teşkîl eden manzûmelerin menbaı, Furkân-ı Hakîm olduğundan hepsinin ilhâm-ı mahz eseri olduğunu söylemek zâiddir. Hemen söyle, hemen yaz! Tevfîk-i Hudâ refîkin olsun azîzim.\n\n30 Mayıs 1329 (12 Haziran 1913) \nFerîd”" + }, + { + "id": 7449.0, + "title": "Anısı Biz Olalım Bu Sokakların", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Anısı biz olalım bu sokakların\nöpüşmediğimiz tek saçak altı\nhiç bir otobüs durağı kalmasın\nBiz yürüyelim kent güzelleşsin\ngürültüsüz sözcükler bulalım\nyeni sevinçlere benzeyen\n\nBiz gelince bir yağmur başlar\nyüzün çizilir buğulanan camlara\nbir uzun karartma biter\nakasyalar köpürür birdenbire\nve her avluda adınla anılan\nçiçekler sulanır akşamüstleri\n\nBir arkadaş evine uğrarız yolüstü\nbir fincan kahve içeriz, ısıtır bizi\nbaşını sessizce omzuma koyarsın\ngülüreyhan olur soluğun\nBiz kalırız kuşlar dönüp gelir\nher balkonda bir menekşe sesi\n\nBelki yeniden güzelleştiririz\nadları değiştirilen parkları\nperdeleri hiç açılmayan evlerde \nışıklar yanar çocuk sesleri duyulur\ntanıdık sevinçlerle dolar yeniden\nkendi sesini kemiren alanlar\n\nAnısı biz olalım bu sokakların\nve hiç durmadan yağmur yağsın\nBiz gürültüsüz sözcükler bulalım\nsarmaşıklar fısıldaşsın yine\nGidersek birlikte gideriz \nyeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen" + }, + { + "id": 15790.0, + "title": "Kalp Ağrısı", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Iste yine basbasayiz icimin acisi\nyine birlikteyiz \nver elini\nsus ve ne olur incitme beni\n\nEy kalbimin agrisi\nver elini\ncikalim seninle soluksuz kalmadan sessizce \nbu karanlik ve ugultulu ormandan\n\nIcimin acisi, kalbimin agrisi, askim\niste yine basbasayiz\nver elini\nsus ve ne olur incitme beni" + }, + { + "id": 92377.0, + "title": "Para", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 8.0, + "poem": "Göbekler perçin olmuş\nHava geçmez aradan\nBozulmayacak kız mı var\nSen haber ver paradan" + }, + { + "id": 1574654.0, + "title": "Çünkü Annem", + "poet": "Gonca Özmen", + "rating": 7.0, + "poem": "Çünkü annem bir yorgun zorunluluk\nYüzünde içi çiçekli eski kutu duruşu\nNeydi unuttuğu mutfağa girip çıkarken? \nDalgınca boyayıp duruyordu kirli göğü\n\n-Annem yelkovanın bıkkın dönüşü\nTek katlı evlerde mutluluklar aradı. Yok. \nÇok çocuklu evlerde cıvıltılar istedi.Yok.\nÇukur yerlerinde geçmişin titreyişi\nToz suretinde yapışmış anılar duvara\n\n- Annem bir tekerlemeydi odalarda\nGeçkin yazlarla soldu ahşap düşleri\nEski bir telaşın dinmez sancısında\nAğlardı annem gülmek gibi dururken\nKüçülür incelirdi aya baktıkça\n\n-Annem balkıyan bir göl gülümsemesi\nBir kuşun uçuverişi gibi kolay ölümler çağı\nRahat yataklarda dikeni batar gecenin\nÖrterken annem yıllanmış perdesini\nBabam bir ünlemdi akşamla uzayan\n-Annem ki deltaların yazılmamış tarihi" + }, + { + "id": 8858.0, + "title": "Dostluğumuz", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Dostluğumuz güzel bir kuştu\nAlkanat morkanat belalı bir kuş\nAlkanat morkanat pahalı bir kuş\nOtuz yıl nuh demiş kafeste durmuş\nKadrini bilmemişiz uçmuş\nUçar ayak olmayacak yerler sıçmış\nOluyor böyle şeyler oluyor\nCanıma değdikçe canım acıyor\nElime değdikçe elim yanıyor\nÇok uzaklarda bir yer kanıyor\nYo olduğun gibi görün diyor\nYa göründüğün gibi ol\nDol karabakır \nDol karabakır\nDol karabakır\n\nOlur mu böyle olur mu?\n\tOlur\nyersiz bir çalım bir azamet\nSiktirici bir çalım\nŞaşı bir kibir\nBir afra bir tafra\nCiğeri beş para etmez yersiz bir gurur\n\t\tolur böyle şeyler olur\nGururun bu kadarı ebegümecinde de bulunur\nDostluk dediğin güzel bir kitap\nHava gibi\nSu gibi\nEkmek gibi\nVazgeçilmez bir tad\nSonuna kadar dayanmak şart\nDostluk dediğin eşsiz bir kitap Sevmediğn sayfaları varsa \n\t\tAtla\nSayfayı kökünden yırtmak şart mı\nDostluk dediğin kiralık at mı\nDostluk dedğin taksi mi\nDilediğin zaman açan mı\nDostluk dediğin çok nazlı bir kuş\n\tKapıp da kaçan mı\nGözünün bebeği gibi korumak marifet\nDostluk dediğin nadir bir kuş\nHuyuna suyuna dikkat\nBir kez kuyruğu titretti mi\nDiriltene mükafat\n\nOluyor böyle şeyler oluyor\nHer ahbaba dost denmiyor\nGitti mi bir kez gelmiyor\nDostluk dediğin nazlı bir kuş\nHer kuşun eti yenmiyor\nDol kara\nDol bakır\nDol\n\nDostluk dediğin filfilli fistan\nHer Allahın günü giyince insan\nİster istemez aşınıyor-eskiyor-inceliyor\nEskidikçe tadına doyulmuyor\nNazdan nazik oluyor\n\nÇiniden bilezik-\nBizer kadrini bilmedik\nHıyarca davrandın mı tuz buz-\nParamparça dostluğumuz" + }, + { + "id": 1921666.0, + "title": "Mahurdan Gazel", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "Gördüm ol meh dûşuna bir şâl atup lâhûrdan\nGül yanaklar üstüne yaşmak tutunmuş nûrdan\n\nNerdübanlar bûsiş-î nermîn-i dâmânıyle mest\nİndi bin işveyle bir kâşâne-î fağfûrdan\n\nAtladı dâmen tutup üç çifte bir zevrakçeye\nGeçti sandım mâh-ı nev âyîne-î billûrdan\n\nHalk-ı Sa’dâbâd iki sâhil boyunca fevc fevc\nVa’de-î teşrîfine alkış tutarken dûrdan\n\nCedvel-i Sîm’in kenârından bu âvâzın Kemâl\nKoptu bir fevvâre-î zerrin gibi mâhûrdan" + }, + { + "id": 13366.0, + "title": "Afganistan Çağıltısı", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Bütün azalarını harbe çağır\nSofran açılsın elin şehit ballarından alsın\n\nSaraylar damlar yeniden kurulsun\nAğaçlar içinden akan nehre\nDalçık günde bin kere ve gecelerde\nOmuzbaşlarını denetleyen defterlerden yalnız sağdaki kalsın\n\nKalem yazsın yazsın\nKüheylan bir aşık ol\nÖyle yalvar ki ellerim zahmet balyalasın\nKaslar şehit dalgaları ve haykıran kan\nBaşlasın vuslat gününü toprağa\nBaşlasın hatırlatmaya denize kumsalını\n\nŞimdi üzgünüz arkadaş\nYolumuza çıkmayın üzgünüz...\n\nHava çok hoş denizin tuttuğu yerler derin\n-Konuş şimdi zaman hiç geriledi mi\nHava çok hoş kuşların tuttuğu yerler berrak\n-Konuş şimdi daveti duydun mu\nBir gece uyandın ki ellerin başaklarda\n-Konuş şimdi açık ağzına o gül yaprağı konan şehidi gördün mü\nÇoktan hayretle dondu kaldı bağlar ovalar\n-Konuş şimdi bekliyor mu yalınayak çocukları ağacında buğday\n\nHava çok hoş insanın tuttuğu yerler azar azar\nKalbin zengin davetleriyle oynar\nÇocuklar o anda çok yakında bakarsın bir aşk sayhasında \n\nYaslanırlar güzel anaların kollarına\nHava çok hoş başın tuttuğu idrak yanımızda\n\nAdamlarımız yiğit\nKadınlarımız hamarat\nÇocuklarımız dolu bilinç harmanı\nKöpeklerse sayılı\n\nElimizde cahiliye dönemi sonrası bir pala\n(Kavmiyetçilik etme dedik ucu kırılır)\n\nKırıldı da\nŞimdi severiz türkmeni peştunu\nOnarılmış gerilmiş bileylenmiş ve doğramakta\n\nIsın gökyüzü ısın\nÇocukları kavrulmuş kadınlar yeniden hamarat yeniden gebe\n\nBunlar gübre insan değil\nGömlekler çelik zırh\nÖyle bir çalgı çaldılar ki\nSeslerin çağırıp koyunlara bile\nKoyduğu zehirli gaz rüyaları\n\nAnalara şaşkın çocukların\nÜç beş yaştakilerin\nYüzleri harp yarası\nHarp yanığı\nAma öpülmekte okşanmakta yanakları\n\nHangisi hangisine mübadil\n(Dünya bu olamazdı)\nHangisi özne hangisi edilmiş gelinmiş bilinmemiş\nYağmur peyderpey kar tane\nGamzem oyuyor düşüncemi\nKime eşitim nasıl nerdeyim\nGamlanmaktayım \n\nHayır bir tereddüttü geçti\nFüsun bu karadağmağdeni \nİsyan muannit\nMösyö sevinçli mister memnun ağa yarı tok köylü sarı yaprak\nMillet üzgün\n\nHani dengeler kuracaktık\nbatının kızıl ulusları bindokuzyüz seksen kölelik yapmak istemiyorum\n\nbu kahveniz\nyıldızlarınız şapkanız\nbuyrun unutmuş olmalısınız dehanız şerefiniz\nbuyrun cep feneriniz\nBuyrun boynumuzdaki halkayı tutunun\nVe semirin \n\nHani dengeler kuracaktık\nHani çağdaş uygarlıklardan tutunacaktık \nHayır batının ulusları kızıllarla karışık\nBin dokuz yüz seksen bay batıya buna şuna\nCennetlik yapmak istemiyorum\nÇevir tarihi çevir\nBindörtyüzBİR\n\nBu kafa ne zaman köreldi\nÇalınanlar siren besteleri\nİmdatlarla düşün\nBu anne asla merhamet dışında\nGözleri nemli olmamıştı\n\nHayır batının ulusları yıl bindokuzyüz seksen değil\nBindörtyüz bir\nFakat beşyüz yetmiş dokuz yıl geçmiş değil\nNe bir karışıklık var\nNe bir dev rüya görmüş\nDeğil\n\nKıraç bir yamacı bir ekspres kıymıklıyor gibi\nTünellere ses basılmış değil\nElbette bunlar değil\nYazmaktan çektiğim yalnızlık da değil\nBahsi kapatalım ve yatalım için de değil\nHiçbir şey değil hiç biri değil\n\nAnlatabildik mi arkadaş. Acaba\nKörebe bitti duvarı kaldır at\n\nHaydi zemini düzledik alt yapısını kurduk savaşın\nDikil yanıma\nEllerimizde birer çakıl taşı\nOnlarla dikilelim karşı karşıya\nYüzlerimizin kefen örtülerini yırtalım baştan başa\nGörürsün berrak içi\nDerisi yüzülmüş kan gibi yüzlerimizin\nBu harp başka\n\nKim diyorsa ki batılılarla başımız bir taşta\nCellatlarla aynı kaptan yiyoruz\nAynı kirli hava\nAynı kafa ayağımızın bodrumunda\nHayır arkadaş bu hesap bambaşka\nNe son aylardayız ne bu son gün\nSanki dünya bir tek kaldırıp vuracağım gürze gebe\n\nGözleri yumuşak yüzü yorgun bileği sert toprak\nSanma ki harp derdinden geçtim\nDüşünme ki dökeceğin kanlar hunhar\nDerimin altında ne belalar baygın\nBir devlet taşıyorum başımda\nBu ev bana dayanmaz\nÇöker kızıllar kuduran inleri dünyanın\n\nArkadaş \nŞimdi yalnız savaş" + }, + { + "id": 6004.0, + "title": "Namaz", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Namaz, sancıma ilaç, yanık yerime merhem ;\nOnsuz, ebedi hayat benim olsa istemem !\n\n (1978)" + }, + { + "id": 8310.0, + "title": "Üveylik", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "nerden baksan\nüzünçgiller\nakşamdan kalma uyuşuk bir keyif\nsofrada\ngeceleri temize çekiyorum\nsteril satırlarla\n\nseni düşünüyorum\nkimseye belli etmeden\nnerden baksan\nhasret kurusu\nnerden baksan\nüveylik\n\naltın özü arıyorum\nişe yaramaz kelimeler arasında\nşeçip şiir yapacağım\nposasından düz yazı\nnerden baksan\nyürek simyası\n\nakış içinde sevili bir tekrar oluyor\nkaş altından bakışın\ngül ki uzun kenarı da olsun üçgenimin\n\nnerden baksan\npisagor bağlantısı\nnerden baksan\n\t üveylik…" + }, + { + "id": 1082740.0, + "title": "Aydo'nun Uşağına", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Geçtiğin köprülerin dayısı kaç hemşerim? \nBaş Bey'in köprü tutan ayısı kaç hemşerim? \nYediğin naneleri saysak hesaba gelmez,\nKırdığın yumurtanın sayısı kaç hemşerim? \n\n08.12.2008" + }, + { + "id": 36565.0, + "title": "Süsme Ve Ölüm", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 6.0, + "poem": "Saat beşte akşamlayın\nTam saat beşte akşamlayın\nAk çarşaflar getirdi çocuk\nSaat beşte akşamlayın\nHazırdı bir sepet kireç\nSaat beşte akşamlayın\nKalanı ölüm.Yalnız ölüm.\nSaat beşte akşamlayın\nRüzgar savurdu pamukları\nSaat beşte akşamlayın\nKristal, nikel serpti oksit.\nSaat beşte akşamlayın\nKumru parsla savaşır şimdi\nSaat beşte akşamlayın\nBir kalça, bir ıssız boynuz\nSaat beşte akşamlayın\nSessler başladı, uğultular\nSaat beşte akşamlayın\nDuman, arsenik çanları\nSaat beşte akşamlayın\nSessiz insanlar köşelerde\nSaat beşte akşamlayın\nYalnız boğanın yüreği şendi\nSaat beşte akşamlayın\nGeliyor kar teri işte\nSaat beşte akşamlayın\nTentürdiyot kokusu alanda\nSaat beşte akşamlayın\nÖlüm yaraya yumurtasını koydu\nSaat beşte akşamlayın\nAkşamlayın saat beşte\nTam saat beşte akşamlayın\n\nTekerlekli bir tabut yatağı\nSaat beşte akşamlayın\nKemikler, flütler kulağında\nSaat beşte akşamlayın\nBoğa böğürdü alnına doğru\nSaat beşte akşamlayın\nCan çekişmeyle ışılar oda\nSaat beşte akşamlayın\nKangren yaklaştı uzaktan\nSaat beşte akşamlayın\nZambak bir boru yeşil kasığında\nSaat beşte akşamlayın\nGüneş gibi yanar yaraları\nSaat beşte akşamlayın\nPencereleri kırıyor kalabalık\nSaat beşte akşamlayın\nAh! New korkunç saat beşi akşamın! \nSaat beşti bütün saatlerde! \nAkşamın gölgelerinde saat beşti!" + }, + { + "id": 116795.0, + "title": "Neyleyim Dünya Malını", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Hü dedem çağırdım gerçek erlere\nPirim var n'eyleyim dünya malını\nÇünkü varacağım kara yerlerdir\nÖlüm var n'eyleyim dünya malını\n\nHazreti Ali'yi gördüm batında\nZülfikar elinde Düldül altında\nErenler yanında pirler katında\nMalım var n'eyleyim dünya malını\n\nGönlümü gönderdim dünya dolaşa\nGökten kısmet yağıp kullar üleşe\nPirim Ali ile Hakk'a ulaşa\nAli'm var n'eyleyim dünya malını\n\nGönlümü gönderdim neye erecek\nGönül ile güzel Hakk'ı bulacak\nHakk'ın divanına doğru varacak\nYolum var n'eyleyim dünya malını\n\nPir Sultan Abdal'ım biçare fakir\nMümin bahçesinde bülbüller şakır\nMuhammet Ali'nin alnında balkır\nNurum var n'eyleyim dünya malını" + }, + { + "id": 45518.0, + "title": "Kimsesiz Hiç Kimse Yok", + "poet": "Avni (Fatih Sultan Mehmed)", + "rating": 9.0, + "poem": "Hiç kimse yok kimsesiz\nHerkesin var bir kimsesi\nBen bugün kimsesiz kaldım\nEy kimsesizler kimsesi\n*******\nKimse aradığım yollarda\nKimsesizlik kimsem oldu\nDinsin artık hicranın cana \nKimse aradığım yollar\nKimsesiz kimselerle doldu" + }, + { + "id": 45201.0, + "title": "Pişmanlık ve Hüzün", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Zaman çığlık dolu; bu son geceden\nAydınlığa indi bütün kederler\nBir ses 'uyan' diyor, 'ölüm gelmeden\nYoksa seni karanlığa iterler'\nZaman çığlık dolu; bu son geceden\nNeden korkuyorum, bilmem ki neden\n\nKelepçe vurdular, eyvah, dilime\nEski bir ülkede, yitirdiklerim\nToztoprak misâli çöktü elime\nRüyalar içinde getirdiklerim\nKelepçe vurdular, eyvah, dilime\nÖksüz kaldı benden hece, kelime\n\nElim silahlı sermayem: Gurur\nNeçiçekler benim; ne ben çiçeğim\nBir gün hesap için divan kurulur\nAyaklar altında kalır yüreğim\nElim silahlı sermayem: Gurur\nKorkarım beni de alnımdan vurur\n\nPişmanlık ve hüzün hep yığın yığın\nBütün varlığımla soyujluyorum\nOrtasında kaldım bir bataklığın\nKurtarın dostlarım, boğuluyorum\nPişmanlık ve hüzün hep yığın yığın\nBahçesi harâbe tüm insanlığın\n\nKarşımda yokluğun alev gözleri\nZindanlar içinde zavallı ruhum\nMükâfat mı, bana şu kan gölleri\nYoksa işkence mi, avutulduğum\nKarşımda yokluğun alev gözleri\nBana diş biliyor yıllardan beri\n\nDilene dilene eğilmiş belim\nYüzüm kaktüs yaprağına benzemiş\nBİlmiyorum, neden böyle tembelim\nKim bana 'çalışma, yaşarsın' demiş\nDilene dilene eğilmiş belim\nArtık görmüyorum, sağırım, kelim\n\nAcaba çıkar mı yollarım düze\nYoksa yokuşlar mı öldürür beni\nBirgün kavuşursam belki, gündüze\nTalih bir defacık güldürür beni\nAcaba çıkar mı yollarım düze\nSonsuzluğa, mutluluğa, denize" + }, + { + "id": 60075.0, + "title": "Siz Aşktan N'anlarsınız Bayım", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 9.0, + "poem": "Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca\nAlt katında uyumayı bir ranzanın\nÜst katında çocukluğum...\nKağıttan gemiler yaptım kalbimden\nKi hiçbiri karşıya ulaşmazdı.\nAşk diyorsunuz, \nlimanı olanın aşkı olmaz ki bayım! \n\nAllah’la samimi oldum geçen üç yıl boyunca\nHavı dökülmüş yerlerine yüzümün\nBüyük bir aşk yamadım\nHayır \nYüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım\nGözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı\nTesbih tanelerim bitse göz yaşlarım...\nSaydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.\nAşk diyorsunuz ya\nBen istemenin allahını bilirim bayım\n\nÇok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca\nBalkona yorgun çamaşırlar asmayı\nKi uçlarından çile damlardı.\nGüneşte nane kurutmayı\nBen acılarımın başını\nevcimen telaşlarla okşadım bayım.\nBir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.\nİnsan kaybolmayı ister mi? \nBen işte istedim bayım.\nUzaklara gittim\nUzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin \nUzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım\n\nSüt içtim acım hafiflesin diye\nÇikolata yedim bir köşeye çekilip\nZehrimi alsın diye\nSizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz\nİlahiler öğrendim.\nSiz zehir nedir bilmezsiniz \nZehir aşkı bilir oysa bayım! \n\nBen işte miraç gecelerinde \nBir peygamberin kanatlarında teselli aradım, \nBirlikte yere inebileceğim bir dost aradım, \nUyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin\nBir şiir aradım.\nGeçen üç yıl boyunca\nYüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.\nÜlkem olmayan ülkemi\nKayboluşumu aradım.\nBulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.\nBir ters bir yüz kazaklar ördüm\nHaroşa bir hayat bırakmak için.\nBırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.\n\nKimi gün öylesine yalnızdım\nDerdimi annemin fotoğrafına anlattım.\nAnnem \nKi beyaz bir kadındır\nÖlüsünü şiirle yıkadım.\nBir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım\nÖldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.\nÇok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca\nAcının ortasında acısız olmayı, \nKalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.\nKendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.\nAşk diyorsunuz ya, \nİşte orda durun bayım\nIslak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım\nKendimin ucunda\nÖyle ıslak, \nÖyle kötü kokan, \nYırtık ve perişan.\n\nSiz aşkı ne bilirsiniz bayım\nAşkı aşk bilir yalnız!" + }, + { + "id": 1318356.0, + "title": "Yalnızlık / Osman Tuğlu Çevirisi", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 7.0, + "poem": "Yalnızlık benzer bir yağmura. \nYükselir denizden akşamlara; \nçıkar göklere, o ırak ve ücra \novalardan her zaman ki yerine. \nVe dökülür gökten şehrin üzerine. \n\nTüm sokakların yüzü sabaha çevrilirken, \nbir şey bulamamış bedenler \nbirbirilerinden hüsranla ve mutsuz ayrılırken; \nbiri diğerinden nefret edenler \nbir yatakta beraber uyumaya mecbur kalırken \naradaki o saatlere yağar: \n\nYalnızlık sonra ırmaklarla akar." + }, + { + "id": 285424.0, + "title": "65 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Sâki, arttır canımdan diri kalanı,\nHalk sohbetinde çok az yeri kalanı.\nBilirim, dün şaraptan kaldı bir kadeh; \nKim bilir ki ömrümden geri kalanı? \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 2233.0, + "title": "Pülümür'un Yaşsız Kadını", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 8.0, + "poem": "Pülümürün bir dağ köyünde gördüm onu \nyaşını sordum bir giz gibi güldü \nkimi seksen dedi köylülerden kimi yüz \nyüzüne baktım bir giz gibi güldü \n\nbir asa vardı elinde \nbir solmuş kırallığın \nkadifeden harmanisi üzerinde \nbir hititliydi o bir selçukluydu \nbir ermeniydi bir kürttü \nbir türk \n\nyaşını sordum bir giz gibi güldü \nkoluma girdi bir soylu kadınca \ntozlu köy yolunda sürüyerek eteğini \nbeni tek gözlü sarayına götürdü \nköy yapısı kulübesinin \n\nzamanı onda yitirdim ben \nyitik zamanlara onda eriştim \nen soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayında \nbir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim." + }, + { + "id": 70520.0, + "title": "Çocuklarınız Sizin Çocuklarınız Değil", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 8.0, + "poem": "Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,\nOnlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.\nSizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler\nVe sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.\nOnlara sevginizi verebilirsiniz,düşüncelerinizi değil.\nÇünkü onların da kendi düşünceleri vardır.\nBedenlerini tutabilirsiniz,ruhlarını değil.\nÇünkü ruhları yarındadır,\nSiz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.\nSiz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları\nKendiniz gibi olmaya zorlamayın.\nÇünkü hayat geriye dönmez,dünle de bir alışverişi yoktur.\nSiz yaysınız,çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.\nOkçu,sonsuzluk yolundaki hedefi görür\nVe o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.\nOkçunun önünde kıvançla eğilin\nÇünkü okçu,uzaklara giden oku sevdiği kadar\nBaşını dimdik tutarak kalan yayı da sever" + }, + { + "id": 22857.0, + "title": "Ah Tamara", + "poet": "Selim Temo", + "rating": 8.0, + "poem": "mızgin ve frok için \nah! Tamara \n\n(bitmemiş bir şiirin ipuçları)\n\n yaşam ve ölüm \n iki hasım şimdi \n iki şüpheli şahıs \n her an birisindir \n her an ikisi \n\ný \nSamanyolu uzanmış sere serpe \nhasat bitmiş \nerzak, kuruyarı istif \ngeriye bir şairin hüznü kalmış biçilmedik \nboy vermiş, Başak uçları göbekte! \nincecik bileklerime batıyor ah, Tamara! \nbüyüdükçe mi yitiriyoruz saflığımızı? \n\nSamanyolu çırılçıplak, gece yıldızlı \ndut yaprakları hışırdıyor, orda mısın? \n\ný ý \nmeyva dalları ağır, yorgun \ner sabah doğuracaklar yarın \nşimdi geceye karışıyorlar simsiyah yapraklarıyla \nkapımın yüzyıllık mavisi \nbir sağımlık çiyi çiçeklerimin \n-en çok şafakta tazedirler \nhep tükenmez bir umudun habersiz sebepleridir \n\nağzımda dağılan Toran üzümü \nsapsarı tınazlarla sağılmayı bekleyen harman \nsaçları tutuşan dağlar \nhavaya akan kuru buhar! \nhep bu umudun dirilişidir Tamara! \nbundan tenim bu kadar esmer \nve savrulup gidişim \nadı geri verilen diyarlara.. \n\nııı \ntandırdan ahker eksilmez olmuş \nyapışmış hamuru yakıyor, bu koku oradan \nBatman Çayı, Malabadê’nin ayaklarını öpüyor \nve tutsaklığının farkında \nbunca yıllık kalıbında böyle aktığı görülmemiştir \nbezgin, biteviye.. \nve sesler eksiliyor geceden \nhasretlik bir Fa vurulmuş en son \ndört Mi yaralı Requiem’den \nRe teslim olmuş, pişmanmış \ndiğerleri karanlıktan.. \n\nama alev aydınlatır dumanı da \nsaçılmış bir beyinden içeri \nkara burunlu kara postal \nişte her şey bu kadar açık, Tamara.. \n\nıv \nadım, soyadım da söyleniyormuş gibi uzundu \nçok dövdüler beni, çok ağaçtan düştüm \nkafamda on dört kırık izi var, sıyrıkları saymadım \nkatlayıp katlayıp boyuma uydururdu annem \nyine de çıplak ayaklarımı gizleyemezdi pantolon \nderken kırmızı bir kundura aldılar bir yaz Çermik’ten dönerken \neskimesin diye hiç giymedim \nsonra ayağıma dar geldi.. \n\nyüzlerce bilye bulurdum düşlerimde \nuyanınca hiçbiri olmazdı \nhep ütüldüğüm günlerde görürdüm \nkarığım büyüdü, düşler seyreldi.. \n\nbir sabah ayrı bir dünya, intizam! \nöğretmenin yazısı kadar yabancı.. \npaydosta kendi harfleriyle ağlayan annem \nhangisi bendim.. ben hangisiyim.. \nbiraz Kafka okumak gibi bir şey galiba \nkapkara olmak belki \nbelki ismin ne? hâli \n\nv \n- a ha! bu atlı Mıhlıso’dur \nilerde itirafçı olacak! \nNuro bir kolcu daha vurur \nbu kırkıncı! \nsıtma çaputuna birebir ellerinin şifası.. \n\nEdip vurulmuş. \nEdip vurulmuş.. \nEdip vurulmuş... hawaaar! \n\njandarma. \nsıkıyönetim.. \nharekât... \n\niçtima. \nişkence.. \nterörist... \n\nsıtma. \nverem.. \nkolera... \n\nölüm. \nyas.. \ntaziye... \n\nvı \ndört parçalı göğsümü \npaletler çiğner her gün \nyürür giderler kirpiklerim boyunca \nönüme atılan kardeş başları \ntaşırır yoksul gözlerimi de \ninadına ağlamam işte \nacım, yaşadığımca ağlasam bitecek değil! \n\nbirilerinin kahır doluyor içi Tamara! \nbirileri yakıyor kendini yunmak için acılardan \nyeter \nyeteeer \ny e e e t e e e e e e e e e r r r... \n\nvıı \nkaç çiçek kurusu \nkaç kelebek ölüsü \nkaç yüz buruşuğu \nyaşanamayan kaç aşk \nolası kaç heyecan \nkaç eksik ürperti \nhiç saramayacak kaç beden \nbir \n taş \n oynuyor \n yerinden \nbir adam güç bela öpebiliyor sevgilisini \nbir saz kırılıyor \nbir civan uçuruma salıyor ağırlığını \nbir köprü uçuyor bakmaktan \nellerim yanıyor kâğıtta \nellerime ağustos yağıyor durmadan \nen çok Baharları ağlıyorum \nbir yanardağın batısında \n\nvııı \nbeklemek zamanı çoğaltır Tamara! \nbelki bir deprem, hadi bir deprem \ntaşırır yoksul denizleri \n\nilk kurşun. \nilk sağım.. \nilk ağızsütü... \n\ndışarda fırtına var: \nbütün pencereleri açın! \n\nve kederli bir yüze kapanır kapı \ntanrı kadar mağrur kadınlar bekler \nköylerde, şehirlerde acır yalnızlık \nbaşkasının ölümü: tek gerçek felaket! \nsapsarı bir endişeyle sokaklara çıkılır: \n\nAğıt vurulmuş. \nAğıt vurulmuş.. \nAğıt vurulmuş... ah, heval! \n\nhiçbir romana sığmayacak \nhiçbir yüzyıla hasretimiz \nalnımdan kırgın sloganlarla bir şehir geçer her gün \nbültenler kelle başı söz eder öldüğümüz ülkeden \n\nıx \nsoğuk olur anneciğim.. soğuktur beklemek \nsoğuktur kör umut biriktirmek sağır beyinlerde \nyeni yükünü yıkmaya benzemez \nama en az senden eksilen kanlar kadar kutsal \nve yardan, yarenden yoksun, öylece, \nbirbaşına, sebepli bir intihar \nsebepli bir koyverip kendini, arkadan geleceklere.. \nyani anneciğim soğuk olur dizinden uzak her yer \nölüler.. ölümler artar ömründe \nkaygıyla bültenleri izlersin.. soğuktur bahar gelmez \nsoğuktur, ihanet artar.. soğuktur, iftira.. \nve ben cüzamlı bir yolcuyumdur kimsenin konuk etmediği \ndüşümde bir sevda bulurum, adı: Tamara! \nuzar, uzar sesim sessizlikte, bıkkınlığında sessizliğin \nderken yarına inanmaya başlar birileri \ndüşlerinde umut bulur \nsaçlarında bölünmüş bir şefkatin sımsıcak izi \ndudaklarında kaçak tütün tebessümü \nve tokalaşmaları sertçedir, samimidir \nkendi renginde akar Kızılırmak \nDicle kendi dilinde çalkanır \nansızın hatırlanmış bir şey gibi \n\nx \na a h, Tamara! \nniye mi tutuyorum ellerini \nniye mi dönüyorum köklerime \nsen ki birden çok, çoktan fazla \nve kelimenin birkaç anlamıyla dişi \nve ben tutuşmalıyım Tamara \nbir aşk da mutlu bitsin! \n\nxı \nAyışığı Sonatı’nı çaldığımız akşam.. \ntabanlarım ağırıyor \nbıyıklarım gürültüyle uzuyor \nhışmımdan korkuyorum Tamara! \nbir namlu ucundaki darağacında \ntepinir, tepinir kesilmiş bir kuş gibi içim \nbıraksalar sulardım, dallarına çıkardım yeşilken \nşimdi savaşçılık oynar içimdeki çocuk \nartık hep ebe değil \nve oyunlarına almıyor Beko’yu.. \n\nkorkarak \nüşenerek büyüyen Feyzo’yu vurmuşlar! \nensesine ölüm sıkılmış, iki el! \n\nFeyzo vuruldu. \nFeyzo vuruldu.. \nFeyzo vuruldu... a a h, heval! \n\n yaşam ve ölüm \n iki hasım şimdi \n iki şüpheli şahıs \n her an biriyim, Tamara \n her an ikisi, \n\n 94-95" + }, + { + "id": 193700.0, + "title": "Çek Şarabı Sev Güzeli", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "cennette huriler varmış kara gözlü\niçkininde ordaymış en güzeli \ndesene çoktan cennetlik olmuşuz \nbak biryanda şarap biryanda sevgili..." + }, + { + "id": 98753.0, + "title": "Sanki Yokum", + "poet": "Gonca Özmen", + "rating": 6.0, + "poem": "Beni böyle uzun sev\nGölü delirt\nTutuştur suyun kanını\n\nGitmeni yalanlayan kuşlar bul\n\nBir küflü yorgunluk\nZamansız bir deniz kaldı \nGecenin avuçlarında \n\nHem varım sanki yokum\n\nBeni böyle ıslak sev\nGizimi dağıt \n\nKuşlar demiştik kuşlar\n\nKal öyle\nÖyle rüzgarlı \n\nAhşap bir kapı\nAçılıyorum sana\n\nGonca Özmen / Adam Sanat Dergisi Ocak 2001 sayısı" + }, + { + "id": 1603220.0, + "title": "İstediğimi Buldum", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "İstediğimi buldum eşkere can içinde\nTaşra isteyen kendi kendi nihân içinde\n\nKâim durur ırılmaz onsuz kimse dirilmez\nAdım adım yer ölçer kendi revân içinde\n\nBu tılsımı bağlayan cümle dilde söyleyen\nYere göğe sığmayan girmiş bu cân içinde\n\nUğru olmuş uğrular kendi kendini çalar\nSahne kendisi olmuş kendi zindân içinde\n\nTutun diye çağırır uğru dahi çığırır\nBu ne acâib uğru bu çağıran içinde\n\nSiyaset meydanında galebeden bakan ol\nSiyaset kendi olmuş girmiş meydân içinde\n\nKudret kılıcın almış nefsin boynuna çalmış\nNefsini tepelemiş elleri kân içinde\n\nSayrı olmuş iniler Kur'ân ününü dinler\nKur'ân okuyan kendi kendi Kur'ân içinde\n\nBu tılsımı bağlayan cümle dilde söyleyen\nYere göğe sığmayan girmiş bu can içinde\n\nYüce yüce arş düzer kend'özün anda bezer\nGör nice cevlân eder hırka pilân içinde\n\nTürlü türlü imâret köşk ü saray yapan ol\nKara nikâb tutunmuş girmiş külhân içinde\n\nBaştan ayağa değin Hak nûru seni tutmuş\nHak'dan ayrı ne vardır kalma gümân içinde\n\nBir isen birliğe bak ikiyi elden bırak\nBütün mana bulasın sıdk u îmân içinde\n\nGirdim gönül şehrine daldım onun bahrîne\nAşk ile seyrederken iz buldum cân içinde\n\nO izi ben izledim sağım solum gözledim\nÇok acâibler gördüm yoktur cihân içinde\n\nŞâh oluban oturur kula buyruk tutdurur\nFermânını buyurur küfr-i fermân içinde\n\nYûnus senin sözlerin ma'nîdir bilenlere\nSöyleyeler sözünü devr-i zamân içinde" + }, + { + "id": 37704.0, + "title": "Dişi", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "İstanbul boğazından beyaz\nGemiler geçer, su kesimi mavi\nİnsanı gecelerce uyutmaz\nBenim sevdiğim de, bu gemiler misali" + }, + { + "id": 5246.0, + "title": "Barış Nedir Sevgilim", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "barış nedir sevgilim biliyor musun\nbir köprü müdür üstüne gölgeler düşünce çöken\nhalka açılamadan batan bir şirket\niki savaş arasında verilen çay molası mıdır barış yoksa\nhurdacıya söylediği son sözler mi \nbisikleti vurulan bir çocuğun söyle sevgilim\nEinstein'ın Roosevelt'e yazdığı mektup mudur barış\nLozan'dan gelen telefon mu Mustafa Kemal'e\nçöplerini bilimin süpürdüğü bir sokak mıdır barış yoksa söyle sevgilimde ki\ntünediği balkon uçuruma düşen yavru bir kuştur barış\nsaatçiyi hapse attıkları için kurulamayan bir meydan saati\nayağımızdaki paslı çiviyi bacağımızı keserek çıkaran\nbir melekde ki aptalların türküsü \noyuna getirilenlerin ülküsüdür barış\ndişleri sökülmüş Asya kaplanıdır kapitalizmin sirkinde ki sevgilim\niçine bayat pil konmuş el feneridir barış\nfosforlu izleridir bayrakların üzerinde gezen salyangozların\nbarış düşsel beyaz buluttur bir kaleye çarpıp dağılan\nkör bir toplumun tehdit dolu yazılarla kirlettiği bir defterdir barış\nkendinde bulamayıp başkalarında aradığıdır insanın barış\nhalkının üzerine devrilen bir devlettir zor dönemeçlerde\naçılmadığı için posta kutusunda ölen bir mektuptur barış\npatlayıp seyircileri öldüren bir futbol topudur \nson dakikada bunların hiçbiri\nhiçbiri değilse barış söyle sevgilim savaşın düş kurduğu yerlerde\nhangi yüzsüzün uydurduğu bi' sözcük türşu dillerden düşmeyen barış" + }, + { + "id": 285419.0, + "title": "57 Nolu rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Testici dükkânından geçtim, eski zamandı,\nVe o toprak ustası becerikli adamdı.\nGözü bağlılar görmez, baktım gönül gözümle; \nAvucunda tuttuğu toprak, gördüm, babamdı! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 1782846.0, + "title": "Ölüm ve Unutulmak", + "poet": "Ali Mümtaz Arolat", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir gün kışı hatırlatan bir akşam \nRuhumda son kalan mana uçacak, \nO gün dinlenecek vücudum ancak, \nKulaklarım kurşun ve gözlerim cam.\n\nBirden örtülecek önümde dünya \nBir anda silinip yakın uzaklar \nBeni tahtalara uzatacaklar; \nBitecek yaşamak, bu yarım rüya.\n\nHer dakika biraz daha kırılan \nKalbim parçalanmış, yazık, içimde. \nArtık ıstırap yok, artık içimde \nÇöreklenmeyecek her gün bir yılan.\n\nKapatacak bana aşina bir el \nGözlerimi kesik hıçkırıklarla \nOh, kalbe batmayan bu kırıklarla \nHer yasa yabancı kalmak ne güzel! ..\n\nSeneden seneye ve ağır ağır \nGömüleceğim ben de ine ine \nHareketsiz ve kör, dilsiz ve sağır, \nBoş bir karanlığın derinliğine." + }, + { + "id": 23136.0, + "title": "Keşke Bir Erinç Yeri Olacak Olsa İdi", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "keşke bir erinç yeri olacak olsa idi\nya da şu çok uzak yola ulaşılsa idi\nkeşke toprağın altından bin yıl sonra bile\notlar gibi yeşerme umudu olsa idi" + }, + { + "id": 399756.0, + "title": "Dertli Firkatli Hasretli", + "poet": "Kağızmanlı Hıfzı", + "rating": 7.0, + "poem": "Dertli firkatli hasretli\nNa'ralar ishak kuşları\nNedir suçum yüz bin yerden\nYaralar ishak kuşları\n\nAğladım eyledim seyri\nİstedim ilacı hayrı\nDemez ağlamaktan gayri\nÇareler ishak kuşları\n\nHer yandan gelir ah u zar\nÇağrışır hezar sad hezar\nHer ötüşte bin dert yazar\nKaralar ishak kuşları\n\nÖter men'olur dadıma\nOl dem yar düşer yadıma\nBir ah çeksem feryadıma\nVaralar ishak kuşları\n\nÖter her bağda niceler\nSanki ders almış heceler\nUzan mübarek geceler\nEreler ishak kuşları\n\nKimi ağlar kimi inler\nEder tekrar yüzler binler\nBiri okur biri dinler\nSıralar ishak kuşları\n\nÖtme ishak kuşu ötme\nGarip gönlüm viran etme\nGitme yaz baharım gitme\nDuralar ishak kuşları\n\nGeceler gündüzden seyran\nSeslerine oldum hayran\nDeğme felek böyle devran\nSüreler ishak kuşları\n\nZikreder Hakkın adını\nDal olam duyam tadını\nYüz��m üste kanadını\nSereler ishak kuşları\n\nSeslerim gelmez yanıma\nSesi kar etti canıma\nİster bir avuç kanıma\nGireler ishak kuşları\n\nUmarım derdime derman\nYüreğimi kıldı harman\nÇok mudur katlime ferman\nVereler ishak kuşları\n\nBağları sardı leşkeri\nTalan oldu can şehiri\nNice bin gönül askeri\nKıralar ishak kuşları\n\nHer biri hançer belinde\nKavlederler öz dilinde\nHıfzı'yı aşkın ilinde\nVuralar ishak kuşları" + }, + { + "id": 16.0, + "title": "Terketmedi Sevdan Beni", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 8.0, + "poem": "Terketmedi sevdan beni,\nAç kaldım, susuz kaldım,\nHayın, karanlıktı gece,\nCan garip, can suskun,\nCan paramparça…\nVe ellerim kelepçede,\nTütünsüz, uykusuz kaldım,\nTerketmedi sevdan beni…" + }, + { + "id": 54893.0, + "title": "Türkiyem, Anayurdum, Sebebim, Çarem!", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben, kağnılarla yaylılarla büyüdüm geldim\nÇocuk yüreğimi yakan türküler dinleye dinleye.\nMahzun kağnılarla, nazlı yaylılarınla\nVe tozlu yollarınla sevdim seni Türkiye! \n\nO tezek topladığım kırlar, yaylalar...\nBaşına oturduğum, yemek yediğim atandır.\nTürkiye'm, anayurdum, sebebim, çarem...\nTaşına toprağına vurgunluğum bundandır...\n\nAkşam karanlığıyla başlardı kurbağalar\nSusar gökyüzü kadar, dinlerdim biteviye.\nGecemi besteleyen cırcır böceklerinle.\nKurbağa seslerinle sevdim seni Türkiye! \n\nBir Peygamber sofrasıydı soframız: \nBiraz tandır ekmeği, biraz çökelik...\nYoksulluğunla da bağlandım kaldım sana\nMecnunlar gibi üstelik.\n\nYağmurlar başlayınca, odalarımız damlardı\nDizlerini döve döve ağlardı anam.\nŞimdi kırkikindiler boyunca sırılsıklam\nKüçük kerpiç evlerin çıkmaz aklımdan! \n\nTürkiye'm! Hasretim! Kınalı türküm! ..\nİçiçe güzellik, uç uca kahır\nYüreğimi bin parçaya bölseler\nHer parçası yine seni çağrışır." + }, + { + "id": 10407.0, + "title": "Aşk ve Yurtsuzluk", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Usul usul azalıyordu sevgisi,kalbi\nsoğuyordu...\nAynı masada,yanyana oturuyorduk,ellerinden tutuyordum...Akıntıya kapılmış bir çiçek gibi bilmediğim,bilmediği uzaklıklara doğru gidiyordu...Öyle acı çekiyordu ki sevgisinin azalmasından...Seni artık özlemiyorum,eskisi gibi içimi acıtmıyorsun,bu benim için ne büyük acı biliyormusun,derken sesi titriyordu.\n\nDalından kopmuş bir çiçek gibi unutuluş denizinde usul usul sürükleniyordu...Sevgimiz yurtsuz kalmıştı şimdi...\nCan çekişen bir hastayı ölümüne hazırlar gibi,\nnefesimi tutmuş saçını okşuyordum durmadan...\nSevgisi,yaralanmış çocukluğumuzu ve dünyayı\ndeğiştirmeye yetmemişti.\nHayal kanatları yanmış sevgisini öksüz kalan sevgime kattım.Sevgisi biterken gözlerime son bir\nkere baktı.İnanmıştı çektiğim ıstıraba...\n\nSon anda sarıldı bana:\nHadi,sen de benimle gel,birlikte karışalım\nkayboluşa,dedi.\nYapamam,dedim,istesem de yapamam.Bu\nsevginin ömrünü beklemeliyim...\nBu sevginin beni götürdüğü yere kadar\ngitmeliyim...\nİçimde sırrın,kimseye benzemezliğin\nsızısı,yarım kalan yolculuğun aşk yüzlü\nçocuğu var...\n\nSevgisi soğurken son tesellisi,son kıskançlığı,son\numudu bu olmuştu..." + }, + { + "id": 45043.0, + "title": "Neylesin Yunus", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "İçin dışın mundar iken \ndost neylesin senin ile \ngözün gönlün nefsi hava \nAşk neylesin senin ile \n\nZakir ile yoldaş olup \nSadıklara yar olmadın \nolmaz yere verdin gönül \nDost neylesin senin ile \n\nDünya gözün ruşen edip \nGönül gözün kör eyledin \nZulmet dolucak gönlüne \nNur neylesin senin ile \n\nGerçek ere derviş gerek \nDoldu cihan dava ile \nDuydun ise aslın işi \nKal neylesin senin ile \n\nDostlugu sanma hemen \nolur suret dizmek ile \nDilde ise senin işin \nHal neylesin senin ile \n\nDostun hoş derdi ile \nmerdana sür devranını \ndost değilsen dost yolunda \nAr neylesin senin ile!" + }, + { + "id": 33964.0, + "title": "Adı Mehmet", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 8.0, + "poem": "Adı Mehmet... \nKara kıtanın kara gözlü, zayıf yüzlü çocuğu. \nGöz kapaklarında güneş ve çapakları çöl sarısı. \nÇaresizliğin girdabında. \nKelebek renkli yüzünün yorgun yarısı. \n\nAdı Mehmet... \nBir halkın hikayesi yani. \nYeni günün solduğu beldeye, asırlar öncesinin bir yolculuk efsanesi. \nBir halkın ismi yani. \nKaderden ötesi olmayan. \n\nAdı Mehmet... \nKimseden medet ummayan. \nAç karınlı, hasta yüzlü ama tok gözlü. \nÖylece duran ve sabreden. \nUzaktan gelen yolcuları ağırladığı günkü gibi. \nNecaşi gibi, Habeşi gibi. \nDoğru, dürüst, iyi, insan yani... \n\nAdı Mehmet... \nBir umudun ismi. \nÇöle yağmur yağdığı günün. \nKarnının doyduğu günün. \nÖldüğü günün. \nVe üstünde çiçekler açabilen bir mezara gömüldüğü günün ismi yani. \n\nAdı Mehmet... \nKimse tanımaz, kimse bilmez. \nKara gözleri gülmez. \nDünyanın gözü kör olmuş sanki. \nKimse onları görmez. \n\nAdı Mehmet... \nKim duyar ki; Dudağında bir feryat! ! \nSavaşmak dudurken yani, \nMehmet'i kim dinler ki? \nAçlığı kim dinler ki? \nAdı mehmet... \nHastalığın gözlerindeki buğusu. \nAçlığın kokusu. \nVe ölümün korkusu. \nBir kum fırtınası uğultusu. \nAğlayan bir bebek sesi. \nVe zayıf dizlerin yağmursuz çöllerdeki izi. \nSöyle dünya insanların kaç kişi? \nKaçı sağır, kaçı kör, kaçı arsız, kaçı erkek, kaçı dişi? \nAçlıktan ölmek kaldımı be şimdi? \nSöyle dünya insanlık kimin işi? ....." + }, + { + "id": 6615.0, + "title": "Belki Gelmem Gelemem", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen istinyede bekle ben burdayım\nİçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım \nÇünkü ben buradayım karanlıktayım \nBelki gelmem gelemem beş dakika bekle git \nÇünkü elimi kestim beni kan tutuyor \nŞarabım bütün ekşi suyum soğuk \nYanımda olmadın mı seni daha bir çok seviyorum \nBelki gelmem gelemem beş dakika bekle git \n\nYüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin \nYarı geceden sonra telefon ettin mi hiç \nKaranlık adamlar hüvviyetini sordu mu \nBen senin olmadığını arıyorum \nBelki gelmem gelemem beş dakika bekle git \nBelki gelmem gelemem beş dakika bekle git \nBana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor sana ait ne varsa \nHiçbiri benim değil \nBelki ölmek hakkımı kullanıyorum \nBelki gelmem gelemem beş dakika bekle git \nBelki gelmem gelemem beş dakika bekle git" + }, + { + "id": 831813.0, + "title": "Ecce Homo", + "poet": "Friedrich Nietzsche", + "rating": 7.0, + "poem": "Evet, biliyorum nereden geldiğimi \nDaim aç bir alev gibi \nYakıp tüketirim kendimi \nIşığa döner anladığım herşey \nGeride bıraktığım ne varsa kül \nAteş benmişim demek ki \n\nFriedrich NİETZSCHE \n\ningilizceden çeviren: şaban öztürk\n\nECCE HOMO \n\nYes, I know from where I came! \nEver hungry like a flame, \nI consume myself and glow. \nLight grows all that I conceive, \nAshes everything I leave: \nFlame I am assuredly. \n\nFriedrich NİETZSCHE" + }, + { + "id": 48133.0, + "title": "Sen Gideli", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Hani saz çalınırdı ölüm\nTürküler söylenirdi kan\nSen gideli kaç mevsim\nKaç yıl geçti aradan\nŞimdi rakı sofrasında\nEvvel zaman diyor biri\nDiğeri kalbur saman\nOysa hala günün yüreğinde\nElektrik tadında bağıran\nKara bir katrandır zaman\n\nO barut soluğu gecelerde\nSanki hiç yürünmemiş gibi\nVe çökülmemiş gibi korkunun üstüne\nYaşam vurulmuş diyorlar\nAşklar susmuş seninle birlikte\nBütün gözlerde aynı yılgınlık\nAynı alkol aynı bunalım\nNe bir çocukta görüyorlar sabahı\nNe fışkıran bir çiçekte\n\nHangi sabır demişti dağlar\nAşk demişti ya deniz\nNasıl geldik bu günlere\nBu duyarsız yerlere nasıl\nŞimdi rakı sofrasında\nEvvel zaman diyor biri\nDiğeri kalbur saman\nOysa hala her an\nÇırılçıplaktır bir yeşilin\nAteşte çığlığıdır yaşanan" + }, + { + "id": 110118.0, + "title": "Hakikat Bir Gizli Sırdır", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Hakikat bir gizli sırdır\nAçabilirsen gel beri\nKüfr içinde iman vardır\nSeçebilirsen gel beri\n\nŞüphe getirme gönlüne\nHak perde çeker önüne\nDondan bir gömlek eğnine\nBiçebilirsen gel beri\n\nAta ana kavim kardaş\nOlduk Hak ehline yoldaş\nCan ile baştan ey kardaş\nGeçebilrsen gel beri\n\nPir Sultan'ım ere yettik\nVardık pir damenin tuttuk\nBiz ağuyu bala kattık\nİçebilirsen gel beri" + }, + { + "id": 38563.0, + "title": "Kan Ağlasın Bu Dîde-i Dürbârım Ağlasın", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 7.0, + "poem": "Mersiye\n\nKan ağlasın bu dîde-i dürbârım ağlasın\nAnsın benim o yâr-ı vefâdârım ağlasın\nÇeşm ü dehân u ârız u ruhsârım ağlasın\nBaşdan başa bu cism-i siyehkârım ağlasın\nAğyârım ağlasın bana hem yârım ağlasın\nGûş eyleyen hikâyet-i Esrâr’ım ağlasın\nNâdîde bir güher telef etdim dirîg u âh\nHâk içre defnedîp gerü gitdim dirîg u âh\n\nZât-ı şerîfi âleme bir yâdigâr idi\nFakr u fenâ vü aşk u hüner berkarâr idi\nHer şeb misâl-i şem benim ile yanar idi\nSâve gibi yanımda enîs-i nehâr idi\nHakkâ tamâm âşık idi yâr-ı gâr idi\nBir kaç zaman muammer olaydı ne var idi\nAllâh verdi aldı yine kurb-i Hazrete\nBiz kaldık ile intizâr rûz-i kıyâmete\n\nÂhir nefesde sohbeti oldu muhabbet âh\nBir yâre urdu bağrıma âh derd-i firkat âh\nGelmezdi hîç kalb-i fakîre bu sûret âh\nEy kâş etmeyeydim o âşıkla sohbet âh\nTelh etdi k��mımı o zehrnâk şerbet âh\nEyvâh elden o gül-i handânım aldı mevt\nEsrâr’ım aldı cümle dil ü cânım aldı mevt\n\nMeydân-ı Mevlevîde nişân âşikâr edip\nPervâz ederdi şevk ile Ankâ şikâr edip\nEylerdi nây u defle semâ âh u zâr edip\nBulmuşdu kân-ı matlabı Hak’da karâr edip\nAlmışdı müjde kûyuna yârın güzâr edip\nGitdi ne çâre Gâlib’i hasretli yâr edip\nOlsun visâl-i Hazret-i pîrânla kâmyâb\nKıldı karîn-i kabri Fasîh-i felekcenâb" + }, + { + "id": 761311.0, + "title": "Sevi", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Sözüm el gün için değil\nSevenlere bir söz yeter\nSevdiğimi söylemezsem\nSevmek derdi beni boğar\n\nTaş yürekte ne biter\nDilinden ağu tüter\nNice yumşak söylese\nSözü savaşa benzer" + }, + { + "id": 1924433.0, + "title": "Bir Kız", + "poet": "Ezra Pound", + "rating": 7.0, + "poem": "Ellerime girdi ağaç\nSuyu kollarıma yürüdü,\nGöğsümde boy verdi ağaç -\nAşağı doğru,\nDallar dallanır benden, kollar gibi.\n\nAğaçsın sen,\nYosunsun sen,\nÜzerinden yeller esen menekşesin.\nBir çocuksun - şu kadarcık,\nBütün bunlar umurunda mı dünyanın." + }, + { + "id": 3836.0, + "title": "Leylim Leylim", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 7.0, + "poem": "Leylim - leylim dünyamızın yarısı\nAl - yeşil bahar,\nYarısı kar olanda\nGene kavim - kardaş, can - cana düşman,\nGene yediboğum akrep,\nSarı engerek,\nAlnımızın aklığında puşt işi zulüm\nVe canım yarı geceler\nÇift kanat kapılarına karşı darağaçları, \nMahpusanede çeşme\nYandan akar olanda,\nGelmiş yoklamış ecel\nKaburgam arasından.\nYoklasın hele...\nÇağıdır, can dayanmaz,\nÇağıdır, en çatal, en ası,\nCehennem koncası memelerinin.\nÇağıdır, kırk gün - kırk gece\nKolların boynuma kement,\nHa canım kötüye inat...\nVah ki ne desem,\nKurşunları namlulara sürülü,\nİ'kelleri kan,\nBaskıncılar uykumuzu yıkar olanda,\nAlır yüreğim:\nYankın yasak, aynalara.\nİnemem bahçende talan,\nTam, boş yanı bu, derim namussuzun,\nTam, bıçağım cehennem gibi güzelken,\nAklıma düşüyorsun\nEllerim arık...\n\nBilmiş\nBütün zula'lar\nEğri hançer, kara mavzer, kan pusu.\nVe insan düşüncesinin o en orospu,\nO en ayıp, frengili yemişi,\nÇıldırtılmış uranyum\nBilmiş,\nBilsinler! \nSana nasıl yandığımı\nUuuuy gelin...\nİşte kan tutmuş korsanlar,\nHaramla beslenmiş azgın,\nDüzmece peygamberler\nVe cüceleri\nVe iğdiş ve aptal kölelerine karşı,\nİşte bir kez daha\nBu can bendeyken,\nDelin, divanenim işte\nUuuuy gelin...\nBu yasaklar,\nFiravun kalıntısı.\nYoksun,\nAkdan - karadan.\nGizline, canevine kurulu faklar.\nGün ola, umut kesip korkunç yetinden,\nMurdar tutkusuna dünyasızlığın,\nGün ola, düşesin bekler.\nDüşme! \nÖlürüm...\nGözlerinden, gözlerinden olurum.\n\nLeylim - leylim\nAyvalar, nar olanda\nGen bana yar olanda.\nBelalı başımıza\nDünyalar dar olanda." + }, + { + "id": 78539.0, + "title": "‘Ah’lar Ağacı", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 9.0, + "poem": "1-\nBir ilaç içsem bari diye düşündüm, \nBiraz kolonya sürünsem, \nFerahlasam, pencereyi açsam.\nŞöyle bir şey yazdım sonra: \nYağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre\nSıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.\nBerbattı, \nBir şiire böyle başlanmazdı.\n\nİç ses diye söylendim, \nArdından Yıldırım Gürses...\nAptal aptal güldüm bir de buna.\nAyşecik vazoyu kırıyor\nVe ‘tamir et bakalım’ diyordu babasına.\nYapıştırsam da parçalarını hayatımın\nSu sızdırıyordu çatlaklarından.\nKarnabahar kızartmıyordu asla\nBaşrolde kadınlar.\n\nGüçlü bir el silkeledi beni sonra\nSanırım Tanrı’nın eliydi.\nSayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.\nBinlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi, \nÇok şey görmüşüm gibi, \nVe çok şey geçmiş gibi başımdan, \nAh...dedim sonra\nAh! \n\nİç ses, diye söylendim\nÇocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya: \nTanrım bana hiç erimeyen, \nKırmızı bir bonbon şekeri yolla.\nEski tül perdelerden gelinlik biçerdik\nKardeşimle kendimize durmadan, \nOlmayan çayları, \nOlmayan fincanlardan içerdik.\nOlmayan kapıları açardık, \nOlmayan ziller çaldığında.\nSiyah papyonlu olurdu mutlaka\nResim defterimizdeki damat.\nYedi günde yarattığımız dünya\nMutlu olurduk pastel koksa.\n\nVe şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya: \nOlanlar oldu tanrım\nBütün bu olanların ağırlığından beni kolla! \n\nKaybolmak istemiştim bir zamanlar\nKapının arkasında yokum demiştim\nVe divanın altında da.\nBulamazsınız ki artık beni, \nHayatın ortasında.\nKaybolmak istemiştim bir zamanlar\nBeni kimse bulamazdı\nTanrı’nın arkasına saklansam.\nO Kocamandı, en kocamandı o.\nBir kız çocuğunun hayalleri kadar.\n\nBir zamanlar kendimi\nBulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.\nKaç metredir benim yokluğum? \nBenden daha çok var sanmıştım.\nBenim yokluğumdan dünyaya\nBir elbise çıkar sanmıştım.\nDünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan\nSonunda ben de alıştım.\nAh...dedim sonra, \nAh! \n\nGüzin Ablası kitaplar olan bir kızdım, \nİçim sıkılmasa o kadar\nTek bir satır bile okumazdım.\nTaş bebeğim ters çevrilince ağlardı\nBir derdi var derdim.\nDerdimi demeyi ben taşbebeğimden öğrendim.\nNinni derdim, ninni bebeğim! \nCam gözlerini kapardı, naylon kirpiklerini.\nPlastik gözkapaklarının ardında, \nBilirdim rüyaları yoktu bebeğimin, \nGözyaşları da.\nAğladıkça tükürüğümden sürerdim gözaltlarına.\nBu kadar kolay harcamazdım rüyalarımı, \nKırmızı çantamda bayram harçlıklarım olmasa.\n\nİnsan çıtır ekmeği ısırdığında, \nKırıklar dolar kucağına, \nİşte orası umudun tarlasıdır.\nVe orada başaklar ağırlaştığında, \nSayısız ah dökülür toprağa.\n\nİç ses, diye söylendim\nVe ah dedim sonra, \nBöyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim.\n\nDallarına salıncak kurardı çocuklar, \nHızlı yaşanan bir hayatın şarkılarıydı salıncaklar.\nMeyveleri tatsızdı\nEski bir lanetten dolayı\nHerkes dişlerdi acı meyvelerini, \nVe herkes söverdi ona.\nİsmini yazardı herkes onun bağrına, \nAh derdi o. Ah! \n\nBıçağın ucundaydı insanların hafızası\n‘İnsan unutandır\nve insan unutulmaya mahkum olandır.’\nTanrı şöyle derdi o zaman: \nAh! \n\nNe çok dikeni vardı ahlat ağacının tanrım, \nUlaşılamazdı, \nSen sarılmak istesen ona, \nO sana sarılmazdı.\nNe çok dikenin vardı Tanrım! \nNe çok isterdim, \nSana sarılamazdım.\nVe şöyle derdim o zaman: \nAh! \n\nAhlat ahların ağacıydı, \nYaşlanmaya başlayanların, \nİtiraf edilememiş aşkların, \nEvde kalmış kızların.\nAhlat ahların ağacıydı, \nCezayir nasıl cezaların ülkesiyse, \nÖyleydi işte.\n\nVe etimoloji Eti’lerden kalma\nBir zaman birimiydi yanılmıyorsam.\nVe yanılmıyorsam yalnız insanların, \nKahvaltı edip ağladıkları pazar sabahları yokmuş o zaman.\nMesela o zamanlar\nMutsuz olduğunda insanlar, \nYok olurmuş bazı dakikalar.\n\nGülümsedim o sıra, \nBazen sevinirim, \nSevinmek nedense hep yedi yaşında\nVe ah... dedim sonra, \nAh! \n\nBazen ah diyorum durmadan, \nŞimdi ben ahlatın başında, \nOtuz iki yaşımda.\nAhlar ağacı gibi.\nRengarenk çaputlar bağladım yıllarca dallarıma, \nMavi, mor, kırmızı ve yeşil, \nİstedim, hep istedim, \nSen iste derdim, iste yeter ki\nVereyim.\nHer istediğimi verdim.Arttım, fazlalaştım, \nEksikli yaşamaktan.\nAhlar ağacıyım, gibisi fazla.\nBaşka bir şey istemem\nArtık beyazlaşan üç-beş tel saçıma, \nHesabımı vermekten başka.\n\nVasiyetimdir: \nDalgınlığınıza gelmek istiyorum\nVe kaybolmak o dalgınlıkta.\n\nAt arabasıyla kağıt toplardı\nHer sabah çingene kadınlar.\nÜst üste yığılırdı buruşuk kirli kağıtlar\nŞaşırırdım\nKadınların mı yoksa kağıtların mı memeleri kocaman? \n\nBir zamanlar öfkem beni zora koşardı.\nKızıl yelelerim yapışırdı terli alnıma\nNe eğere gelirsin ne de semere derledi bana, \n\nYeniden doğmuş olurdum oysa, \nÖldüğümü sandıklarında, \nYalnızca kağıtlarda iyi koşan bir at olarak.\n\nVasiyetimdir: \nEn güçlülerinden seçilsin\nBeni taşıyacak olanlar.\nAhtım olsun, \nYükleri ağırlaşsın diye iyice, \nTabutumun içinde tepineceğim.\n\n2-\nBir göl vardı evimizin karşısında, \nMavi gözleri olan, \nKara yağız bir şehirde yaşamışım meğer yıllarca.\n\nYa siz, \nNasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat? \nNasıldı\nÖldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak? \n\nİlk üç vişneyi verdiğinde bahçedeki ağaç\nAnnem sevindiydi hatırlarım.\nAh demişti.\nAh! \nÜç küçük kırmızı dünya verilmişti sanki ona.\nAnnem çok sevinmelerin kadınıydı.\nBazen sevinince annem gibi, \nRengarenk reçeller dizerim kalbimin raflarına.\nAnnem çok sevinmelerin kadınıydı, \nSıcak yemeklerin.\nBaşına diktikleri o taş, \nNe zaman dokunsam soğuktur oysa.\nBen okşadığımda ama, ısınır sanki biraz.\n\nİç ses! \nBu bahsi kapa! \n\nMutfağa gidip domates çorbası pişirdim.\nÇoktandır öksüz olan mutfakta\nBuğulandı ve ağladı camlar, \nGözyaşlarını kuruladım perdelerin ucuyla.\nÇoktandır öksüz olan dünyaya baktım, \nAllah babasıyla baş başa kalmış insanlara, \nPoşetin tamamını beş bardak suya boşaltınca, \nSanki biraz rahatladım.\nKazanlar dolusu çorba kaynatsam sanki, \nArtık kimse mutsuz olmayacaktı.\nAh...dedim sonra, \nAh! \nİç sıkıntımla çektirdiğimiz bu fotoğrafta, \nAynı vampir gibi çıkacağız.\nKırmızı çorbama ekmek doğrayınca, \nSanki biraz ferahladım.\nKarıştırdım ve iç ses diye fısıldadım: \nHala aç mısın? \n\nBir tren geçti yine tam o sıra\nUstura gibi kara, \nDüdük çala çala, \nGeçti şiirimin ortasından.\nKes şunu dedim, kes artık! \nOldu olacak, \nKan kardeşi olsun ruhumla yollar.\nMerak ederdim, \nKesik başları ve sarı ışıklarıyla\nNereye gider bu insanlar? \nRaylar uzanırdı içimde kilometrelerce\nBir kara yılan gibi, \nBilemezdim menzil neresi? \n\nAh...dedim sonra\nVe acilen makas değiştirdim.\nİç ses, diye söylendim, \nRaydan çıkma bundan sonra.\n\nKuyruk sallardı, \nannemden kalma maaşım\nher üç ayın sonunda.\nSevinirdi, \nKocaman bir kara kediyi okşamış gibi ellerim.\nSarımsak kokulu fötr şapkalı amcalarla, \nMuhabbet ederdik kuyrukta.\nBizler sarımsak kokan uzun bir dizenin, \nFötr şapkalı kelimeleriydik, \nÇürük dişlerimizle bizler, \nDökülmüş harfler gibi kelimelerden, \nSaf ve pembe gülümserdik.\nBizler her üç ayın sonunda yeniden doğan bebeklerdik.\nNeden ilerlemiyor bu kuyruk derdik, \nNeden hep aynı yerdeyiz, \nHayattan söz edilirdi, \nZor denirdi, \nVe ardından susulurdu mutlaka.\n\nFötr şapkalı amcalardan biri\nAh derdi sonra, \nAh! \nKuyruk öfkeyle kıpırdanırdı o zaman.\n\n3-\n“Bir Arap şairi şöyle demiş, \nSavaşta yenilen halkına, \nAğlamayın, ağlamayın, acınız azalır”\n\nUzun bir dize dayardı hayat her sabah karnıma\nŞiir için düelloya gelmiş bir sevgili gibi, \nSorardı: \nDaha yazacak mısın? \nHayır derdim, \nArtık yazmayacağım.\nAma şöyle denir: \nKılıç çeken kılıçla ölür.\nAma şöyle denir: \nKaderden kaçılmaz.\n\nAma yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi, \nTırnaklarıyla düzeltemiyor insan.\nYıllarca biriktirdim\nrengarenk çokomel kağıtlarını kitap aralarında.\nAşık olduğumda, \nÇikolata kokardı kırmızı yazgım.\nhayatıma hayat diyemem artık.\nsarı yazgım her sonbahar onu\nbiraz daha fazla, ömür yaptı.\nMaviye de, yeşile de dili dönmez ömrümün artık.\n\nKara yazgımı şimdi kim bilir\nHangi kitabın arasında saklıyorsun tanrım? \nAh.. dedim sonra\nAh! \n\nİç ses, diye söylendim, \nBaşımda rüzgar vardı\nBaşımda uğultular...\nKalbim usulca kıpırdardı\nVe ses çıkarırdı dokununca\nÇan çiçeğiyle karıştırırdı onu belki\nBir başkası olsa.\nBaşımda rüzgar vardı, \nYine esiyordum\nHızla dönmeye başladı kalbim\nRüzgargülüyle karıştırırdı onu belki\nBir başkası olsa.\nBaşımda uğultular...\nFırtına çıktı sonra, \nYaşadığını anladı kalbim, \nBöyle yaşanamaz derdi\nBir başkası olsa.\n\nBir zamanlar meydan okumak isterdim.\nKaç meydanını okudum da bu hayatın.\nYalnızca iki harfini öğrendim: \nA\nH! \n\nAh benim nergis kokulu cehaletim...\nRuj lekeleri bıraktın bardaklarda\nAnlatmak isterdin kendini durmadan\nBir bardağa bile olsa.\nNe diyecektin, ne söyleyecektin\nŞairlerin şahı olsan, \nBir AH’dan başka.\nAh benim nergis kokulu cehaletim\nBana yıllarca, bunca sözü boşa söylettin.\nAH! \n\nGüçlü bir el silkeledi beni sonra\nSanırım tanrının eliydi, \nSayamadım kaç ah döküldü dallarımdan, \nÇok şey geçmiş gibi başımdan\nAh dedim sonra, \nAh! \n\nİç ses, diye söylendim.\nGel! \nAhlar ağacından sen de biraz meyve topla.\n\nVasiyetimdir: \nBin ahımın hakkı toprağa kalsın..." + }, + { + "id": 8295.0, + "title": "Aşk", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Hayatın hızıyla yaşadık o aşkı\nHer şey bir anda başladı\nYaşandı\nVe bitti...\n\nYan yana gidip de bir süre\nAyrı yönlerde uzaklaşan \nİki tren gibi..." + }, + { + "id": 13053.0, + "title": "Sultan", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Seçkin bir kimse değilim\nİsmimin baş harfleri acz tutuyor\nBağışlamanı dilerim\n\nSana zorsa bırak yanayım\nKolaysa esirgeme\n\nHayat bir boş rüyaymış\nGeçen ibadetler özürlü\nEski günahlar dipdiri\nSeçkin bir kimse değilim\nİsmimin baş harflerinde kimliğim\nBağışlanmamı dilerim\n\nSana zorsa yanmaya razıyım\nKolaysa affı esirgeme\n\nHayat boş geçti\nGeri kalan korkulu\nHer adımım dolu olsa\nİşe yaramaz katında\nBiliyorum\nBağışlanmamı diliyorum" + }, + { + "id": 1717753.0, + "title": "Dur Gitme", + "poet": "Çiğdem Sezer", + "rating": 7.0, + "poem": "geldiğim yol ateş ve taştan\nharcı yeryüzü bir yaşamak yalanı\ngeldiğim yol, sil baştan\n\nal bu kızıllığı bir kuş uçuşu\nal bu kızıllığı bir dağ geçişi\nal ve sına kalbinde\nbir derenin çağıl çağıl akışı\n\nben bunları kendime\nsöyledim, dilimde bir kesiğin\nyıllardır kanayışı\n\ndur, gitme! bir tek kurşun\nsekip duruyor kalbimde\nyarım, diyorum. yaşamak diyorum\norman ağlar mı, gördüm diyorum\nölü bir balerin ağaçların dibinde\ndur, gitme! bir tek kurşun\nsekip duruyor kalbimde\n\nbuzlar çözülüyor ve suyun kiri\ntenimizde. kaygan, soğuk\nbir yılan süzülüyor, susuyoruz\nnicedir yanmayan bir madenci feneri\ngibi eksiliyoruz\n\nşimdi gece açık bir yara, ya da\nıssız bir lunapark hüznünde\nölü bir balerin süzülüyor yeryüzünün kalbine\ndur, gitme!" + }, + { + "id": 22200.0, + "title": "Aşk Üzre", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Sevişirken yılan bile dokunmaz\nTapınmakta aşktan saygın olamaz\nSevda üzre yıldırım olsa çarpmaz\nİstiyorsan uzak kalmak ölümden\nHep aşk üzre olmaslısın a caanım\nKi ölüm de sevişirken kıyamaz" + }, + { + "id": 83948.0, + "title": "Gün Yirmidört Saat Şiir", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Her sabah şiir uyandırır uykularımdan beni\nŞiirle kahvaltı ederim\nŞiirle giderim öğlen önceleri işime\nİkindileri yine onunla dönerim\n\nŞiir ellerimde benim\nGözlerimde, yüreğimde\nOturur akşamları birlikte içki içerim\nKaldırırız kadehlerimizi\nKah ayrılıklar\nKah mutluluklar üstüne\n\nVe şiirle birlikte ağlarım, gülerim\nVelhasılı\nKüçük bir çocuk nasıl severse annesini\nBen de şiiri öyle severim" + }, + { + "id": 24692.0, + "title": "Uzun İnce Bir Yoldayım", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Uzun ince bir yoldayım\nGidiyorum gündüz gece\nBilmiyorum ne haldeyim\nGidiyorum gündüz gece\n\nDünyaya geldiğim anda\nYürüdüm aynı zamanda\nİki kapılı bir handa\nGidiyorum gündüz gece\n\nUykuda dahi yürüyom\nKalmaya sebep arıyom\nGidenleri hep görüyom\nGidiyorum gündüz gece\n\nKırk dokuz yıl bu yollarda\nOvada dağda çöllerde\nDüşmüşem gurbet ellerde\nGidiyorum gündüz gece\n\nDüşünülürse derince\nIrak görünür görünce\nYol bir dakka mıkdarınca\nGidiyorum gündüz gece\n\nŞaşar Veysel işbu hale\nGah ağlaya gahi güle\nYetişmek için menzile\nGidiyorum gündüz gece" + }, + { + "id": 79763.0, + "title": "Erenköyde Bahar", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "Cânan aramızda bir adındı, \nŞîrin gibi hüsn ü âna unvan, \nBir sahile hem şerefti hem şan, \nÇok kerre hayâlimizde cânan \nBir şi'ri hatırlatan kadındı. \n\nDoğmuştu içimde tâ derinden \nYıldızları mâvi bir semânın; \nHazzıyla harâb idim edânın, \nHâlâ mütehayyilim sadânın \nGönlümde kalan akislerinden. \n\nMevsim iyi, kâinât iyiydi; \nYıldızlar o yanda, biz bu yanda, \nHulyâ gibi hoş geçen zamanda \nSandım ki güzelliğin cihanda \nBir saltanatın güzelliğiydi. \n\nİstanbul'un öyledir bahârı; \nBir aşk oluverdi âşinâlık... \nAylarca hayâl içinde kaldık; \nZannımca Erenköyü'nde artık \nGörmez felek öyle bir bahârı." + }, + { + "id": 1823250.0, + "title": "İnsanları Çocuklara Bölen Öfke", + "poet": "Cesar Vallejo", + "rating": 6.0, + "poem": "İnsanı çocuklara bölen öfke,\nçocuğu eşit kuşlara bölen,\nkuşu, küçük yumurtalara; \nyoksulun öfkesi\nbir zeytin taşır iki üzüme karşı.\n\nAğacı yapraklara bölen öfke,\nyaprağı, eşit olmayan tomurcuklara bölen,\ntomurcuğu, görünmez gözeneklere; \nyoksulun öfkesi\niki ırmak taşır bir çok denize karşı.\n\nİyiyi kuşkulara bölen öfke,\nkuşkuyu, benzer kavislere bölen,\nkavisi, umulmayan mezarlara; \nyoksulun öfkesi\nbir çelik taşır iki hançere karşı.\n\nCanı bedenlere bölen öfke,\nbedeni, benzersiz organlara bölen,\norganı, sekiz düşünceye; \nyoksulun öfkesi\nbir yanardağ ateşi taşır iki kratere karşı." + }, + { + "id": 46090.0, + "title": "Mağara", + "poet": "Asaf Halet Çelebi", + "rating": 8.0, + "poem": "içimdeki mağarada\nkurumuş ölüler yatar\nzehirle gülen zümrüt\nve yakut yatak içinde\nbir zaman\nbeni uğurlamaya gelen\n haramîler\n\niçimdeki mağarada\nbir yığın kitap var\nbakınca yakından\ntasvirlerin gözleri oynar\nve konuşur\nhepsinin yüzleri benim yüzüm gibi\n ve gözleri benim gözüm gibi" + }, + { + "id": 57246.0, + "title": "Acının Miladıyla", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Acının miladıyla başlayan bir hikayedir bu\nyaşayıp gelmişiz ormanlar bir yanarak\nher dönemeçte uğultulu uçurumlar\nher şafakta uzun uzun kurt ulumaları\nEy masalcı\notur şu geyik postuna\nve anlat şimdi bütün bunları\n\nÖnce yaşadıklarımızı koy ortaya\nhatamızı ve sevabımızı anlat\ngörelim nelere kahretmişiz bunca zaman\nnelere göğüs germişiz görelim bir bir\nbedeli ödenmiş midir şafağın, bilelim\nyaşamak\nyeni acılara sürgün etse de bizi\n\nHayatımız göründüğü kadar basit değil\nama anlaşılmaz gibi de değil öyle\nçoğunu unuttuk belki şimdiden\nbelki bitti birtakım bekleyişler\numutlar da bitti bir zaman, sevgiler de\nama unutmayalım\nzulüm de biter hayatımızda" + }, + { + "id": 64832.0, + "title": "Çağdaş Kültür", + "poet": "Nizar Kabbani", + "rating": 5.0, + "poem": "I.\nEğit beni\nBeni eğit\nOkumadan evvel yüzünü\nHiç şiir okumadım ben\nVe buğday tenini keşfetmeden\nHarabeydi bu dünya\nÖğret bana kadın dilini\nKi ben\nBilmeme rağmen sevgiyi\nHiçbir şey bilmiyorum\nEzberlediğim halde halk şiirleri\nEzberlememişim hiçbir şey\nİstediğim halde Çin’deki ilmi bile\nFakat Çinli kadınlar\nÇay ikram ettiler yalnızca\nÖğretmediler sevgiden bir şey\nEğit beni \nBeni eğit\nAldığım diplomalar\nGördüğüm eğitim\nHepsi hayaldi\n\nII.\nÖğret bana küçük bir öğrenci gibi\nNasıl cümle kuracağımı göğüslerinden\nDudaklarından nasıl öpücük yazacağımı\nÇiz bunlar üzerine benim için yaprak\nNasıl hurma olur kalçası bir kadının\nNasıl tavan olur kadın saçı\nVe nasıl şemsiye olur\nHalk şiir\nYaz mevsimi\nAzarlama\n\nIII.\nBaşla benimle ilk satırdan\nBaşla ilk kaymaktan ve ilk kardan\nKoltukaltı tüylerinden başla\nÇetrefilliğinden bileziklerin\nÜstünden başla örgülerin\nDilersen altından başla\nİçime giren ve gezinen saldırgan kokudan\nBaşlangıçtan itibaren başla\nÇünkü ben\nKadınlarla olmasına rağmen tarihim\nCevabını bilmiyorum\n\nÇeviren: İlyas Altuner" + }, + { + "id": 20784.0, + "title": "Sığıntı Kuşu", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 9.0, + "poem": "akşam\nhüznümün soluk aynası\nvurdukça yüreğime kanım oynaşır\nderinleşir acısı parmakuçlarımın\nkırmızı bir ölümü görmüş gibi\nkanarım.\n\nyoruldum\ndeğiştirmekten kanını yüreğimin\nhergün yeniden başlayan \nçığırtkan bir şarkıyı söylemekten\nhergün\nyeni bir şarkı bestelemekten\n\nben hüznün \nben gölgemin kiracısı\nyeni bir ev değiştirmekten\n\nhergün\ngövdemle büyüyen hüznümle\nkimselerden habersiz eskiyen yüreğimin\ndinlemiyorlar\ndinlemiyorlar şarkısını oy\n\nsustukça çoğalıyor tekliğim\nah benim sıska yüreğim\nah benim kimselere söz geçiremez yüreğim\nah benim \nneyim kaldı elimde\nah benim\nüreyemiyorum kendime\n\nböyle niye beni\nbiraz yankı biraz karıncayken\nşimdi eski bir enosis düşlerim\nkendimi koparıyorum kendimden\nyetişemiyorum.\n\ntekliğim\nyorgun ve kanadı kırık kuştur\nhüznün yapraklarında gölgelendiği\nkim koparır dalından\nağzı açık bir gülü\nkırmızı bir ölümü görmüş gibi\nkanarım\n\nyoruldum\ndeğiştirmekten kanını yüreğimin\nne zaman bitecek\nbu hüzün.\n (Soyut, Ocak 1968)" + }, + { + "id": 51536.0, + "title": "Bütün Saadetler Mümkündür", + "poet": "Ziya Osman Saba", + "rating": 7.0, + "poem": "Bütün saadetler mümkündür..\nŞu kapının açılması, \nİçeri girivermen, \nBahar, kuşlar, gündüz.\nVe bütün dünya\nBir an içinde gürültüsüz.\n\nBütün saadetler mümkündür...\nBahtsızların biraz gülümsemesi...\nKörlerin gün görmesi, \nMümkündür bütün mucizeler...\nAna, baba, evlat, bütün kaybolanlar...\nEbedi bir sabahta buluşmamız bir daha.\n\nÖlüler! Hepimiz için yalvarın Allah'a..." + }, + { + "id": 13363.0, + "title": "Yıldızlar Üstlerinde", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Orda şehitler Afgan\nDerler ki gel iman armağanıyla boyan\n\nKan sancağı\nCennet sedirlerinin basamağı\n\nYanlarında savaş atlarının cezbesi\nHer biri islâm ocaklarının gözbebeği\n\nFidan gibi \nDemir yapılı çocuklar şehit fideliği\n\nSerinliği koşuyor nehirlerinin cennet\nBildikleri yalnız emret! emret! \n\nBir dalga ki \nokyanus yavrusu\n\nbir dalga\nbedir'den besli\n\nmübarek kalblerinde\nfatma ve meral isimleri\n\nbir uçlarından yaktılar mı\nkağıt gibi tanklar\n\nelbet şehitler \nkırmızı ışıklar çelik ışıklar\n\nbu renkler bu renkler\nkaslar kayalara çalınmış gibi\n\ndil uçlarında ünlü ruhlar\nanalar dualar dualar\n\nbir gül açtı şöyle bir gül açtı: besmele\nbaskın emri rehber'in emrinde\n\nbu kalkış gece akınına\nyatsı geliyor aralarına\n\nmenekşe soluklarıyla\nönlerinde diz kırıyor gece\n\nyıldızlar üstlerinde \nbakışlar kırpışırlar dikkat içinde\n\n+ bir omuzun delinmiş\nheryana hâlâ dağlar düşüyor\n\ngözkapakların gittikçe ağır\ndamarlarında sanki bir fil kalabalığı\n\nyaran sıcak ve buğulu ateşleriyle\nalıyor gövdeni içine\n\nbaşında bir mücahit dost nöbette\nsanki dünya sanki kainat tehlikede\n\norda şehitler Afgan\naşk adı cennet sedirlerinin basamağı" + }, + { + "id": 116963.0, + "title": "Zinhar Kötü Kelam Söylemeyesin", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Arzulayıp Hak demine gelince\nGönülde kin kibir eylemiyesin\nHakikatın kubbesine girince\nZinhar kötü kelam söylemeyesin\n\nEvliya cemidir sayılmaz hatır\nEğer isterlerse bir kelam yetir\nAğır ol sakin ol postunda otur\nHer yerde ataklık eylemeyesin\n\nYeğlicelik edip gerine bakma\nDelil çağrılırken gerine bakma\nAşnan musahibin odlara yakma\nYükünü günahla toplamayasın\n\nSen seni gör elin aybını görme\nTarikat ateştir tamuya girme\nSen de bu anlığın kimseye deme\nBu sözlerim garaz anlamayasın\n\nPir Sultan Abdal'ım mana bilemez\nKibrine yedirip haber alamaz\nKılavuzsuz giden yolu bulamaz\nBulunmaz yolda yola aramayasın" + }, + { + "id": 41003.0, + "title": "Uykular Geldi'de Kovdumu Gözüm", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 8.0, + "poem": "Ne isyan edersin zülfü sırmalım \nUykular geldi'de kovdumu gözüm \nAhfalına taşın yakar sinemi \nUykular geldi'de kovdumu gözüm \n\nSular inişine durmaz akarken \nKara bulutlarda şimşek çakarken \nGece karanlıga çıra yakarken \nUykular deldi'de kovdumu gözüm \n\nBesmeleyi çeksem aşın dibinde \nSevdam gizli kaldı kaşın dibinde \nHayalin uyutmaz taşın dibinde \nUykular geldi'de kovdumu gözün \n\nSevdam yatar sıra sıra toprakta \nGizlidir görünmez yara toprakta \nKuş tüyü yastıkta kara toprakta \nUykular geldi'de kovdumu gözüm" + }, + { + "id": 23625.0, + "title": "Seher Vakti Kalkan Kervan", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Seher vakti kalkan kervan,\nİniler de zarilenir.\nBir güzele düşen gönül,\nÇiçeklenir, korulanır.\n\nBahçenizde güller biter,\nDalında bülbüller öter.\nEngel gelir bir kal katar,\nOlan işler gerilenir.\n\nBülbül geldi kondu dala,\nBülbülden hata yok güle.\nEngel bir taş atar göle,\nYüzen ördek yaralanır.\n\nPir sultan abdal göçelim,\nPir elinden bade içelim.\nİnkar olandan kaçalım,\nİnkar bir gün parelenir." + }, + { + "id": 20847.0, + "title": "Ses", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "Günlerce ne gördüm ne de kimseye sordum, \n'Yarab! hele kalp ağrılarım durdu!' diyordum. \nHis var mı bu alemde nekahat gibi tatlı \nGönlüm bu sevincin heyecanıyla kanatlı \nBir taze bahar alemi seyretti felekte, \nMevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te, \nAkşam!.. Lekesiz,,saf, iyi bir yüz gibi akşam!.. \nTa karşı bayırlarda tutuşmuş iki üç cam; \nSakin koyu,şen cepheli kasrıyle Küçüksu, \nArdında vatan semtinin ormanları kuytu; \nBir neşeli hengamede çepçevre yamaçlar \nHep aynı tehassüsle meyillenmiş ağaçlar \nDalgın duyuyor rüzgarın ahengini dal dal. \nBaktım süzülüp geçti açıktan iki sandal. \nBir lahzada bir pancur açılmış gibi yazdan \nBir bestenin engin sesi yükseldi boğazdan \nCoşmuş yine bir aşkın uzak hatırasıyla, \nAksetti uyanmış tepelerden sırasıyla, \nDağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi: \nGörmüş ve geçirmiş denizin kalbine sindi. \nAni bir üzüntüyle bu rüyadan uyandım. \nTekrar o alev gömleği giymiş gibi yandım, \nHer yerden o,hem aynı bakış ,aynı emelde, \nBir kanlı gül ağzında ve mey kasesi elde; \nHer yerden o, hem aynı güzellikte göründü, \nSandım bu biten gün beni ram ettiği gündü.\n\t\t" + }, + { + "id": 70757.0, + "title": "Meşhur Dünya", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu mevsim insanlar\nTaş gözlü korku ayaklılar\nGözbebeklerindeki rüyalar\nKafeste vahşi hayvanlar\n\nManzaranın tozu\nAteş ve demir\nGünün büyük oyunu\nEski talanlara direnir\n\nKuruntusuz ormanda\nGidiyor kurtlar kadife adımlarla\nHer günün Vebasıdır\nGüneşin canavarlığında\n\nAyıp ve zafer arasında tutku\nVe inkarcılık arasında umut\nAdaletin terazisi\nYanlışların lanetli kitabında\n\nNehrin güvensiz geçidindeyiz\nYaşayanlardan ölülere giden\nPişmanlıkların asma köprüsünden\nÖlülerden yaşayanlara giden\n\nKalp ve gömlek arasında\nYer var sadece bıçağa\nTez mi geç mi\nHer şey ihanetin tadında\n\nZüllümün gizli rüzgarı\nAcayip döndürdü başları \nNe dileniyor bu kişiler\nSözlerin ayrılığında" + }, + { + "id": 526694.0, + "title": "Destan", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Felek benim senden bir sualim var\nRüzigarın Süleymanı nic'oldu\nSana gelenlerin işi ah-u zar\nErenlerin o devranı nic'oldu\n\nMusa Tur'a çıktı niyaz eyledi\nİsa göğe ağdıimekan bağladı\nYakup,oğul deyü her dem ağladı\nHazret-i Yusuf'u Ken'an nic 'oldu\n\nBaba Emir, vardı Kuh ile kaaf'a\nKüffara kılardı cevrile cefa\nŞatırların piri Bengü Mustafa\nAlemin gerdan keşanı nic'oldu\n\nBaşun için bize veresün haber\nNesl-i Ali evlad-ı emürül kiber\nHarici askere yürüttü teber\nEba Müslüm'ün meydanı nic'oldu\n\nBatında onlar münkiri taşlar\nErenlere ayan seyr olan işler\nGaiptedir kırıklar,yediler,üçler\nErenlerin yok mekanı nic'oldu\n\nBunca sahib-kıran gelüp geçmiştir\nHızır İlyas ab-ı hayat içmiştir\nSanan İskenderler konup göçmüştür\nAhd-ı vefaya seyranı nic'oldu\n\nNurdur kalbimizi eyleyen ziya\nŞefaat eyleyen gedaya baya\nİki cihan fahri hatem-ül enbiya\nBilsem ol mürüvvetkanı nic'oldu\n\nGahi ayyar idi gahice abdal\nİslama dost idi küffara kattal\nErenler şahbazı ol Seyyit Battal\nBilmem ol canımın canı nic'oldu\n\nHazret-i Resul'in muhib yarıdır\nHakkın dostu serbanların piridir\nSer-i evliyanın sırr-ı nakdidir\nYemen'de Veyselkarani nic'oldu\n\nMolla Hünkar deyü melekler iner\nKudretten nurdan kandilleri yanar\nArş-ı muallada külahlar döner\nSultan Osman şazanı nice oldu\n\nHazret İbrahimi attılar nara\nEyyub'a kurt düştü başladı zara\nZekeriyya nice çekildi dara\nNuh Peygamberin Tufanı nic'oldu\n\nOl server her kande gitse giderdi\nDin yoluna ikrarını güderdi\nBir narada çok Harici geberdi\nAhmet.... yaranı nice oldu\n\nDoksan bin erenler dediler beli\nBindi hake, doğru gösterdi yolu\nKutb-ı alem Hacı Bektaşi Veli\nBunca erenler serefrazı nic'oldu\n\nAlemin ahvali alem değil mi\nBendesi de mir-i kelam değil mi\nNesl-i Ali Kutb-i alem değil mi\nBu... EMİR SULTAN'ı nice oldu\n\nAh eder NESİMİ geçdi serinden\nMANSUR 'enelhak' der dönmez darından\nGitti gelmez, bir haber yok birinden\nBu feleğin karbanı nice oldu" + }, + { + "id": 104448.0, + "title": "Bir Adam Hasmını Utandıramaz", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir adam hasmını utandıramaz\nElde külliyetli var olmayinca\nPervane sem'ini uyandıramaz\nBaşta sevda, kalpte nar olmayinca\n\nNice mertler durur, mert ülkesinde\nAdam heveslenir eğlenmesinde\nDiyar-ı gurbetin car kösesinde\nEğleşilmez kisb u kar olmayınca\n\nKarac'oglan der ki, sözün bilmişi\nTedbirle görülür dünyanin isi\nNe etsin, neylesin alemde kişi\nFelek Mustafa'ya yar olmadıkca" + }, + { + "id": 1343183.0, + "title": "Gözlerin", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 7.0, + "poem": "Miadım dolmaya fırsat beklerken \nTükenen ömrüme candı gözlerin \nYarına umudum kalmadı derken \nHayata döndüğüm andı gözlerin \n\nGözlerin olmadan boş bir izahtım \nBir anda değişti kör olan bahtım \nSarsıldı makamım sarsıldı tahtım \nŞöhretimi yıkan şandı gözlerin\n\nNe vahşeti vardı ne de çilesi \nEmsalsizdi bu savaşın hilesi \nİçten kuşatıldı gönül kalesi \nSanki Fatih Sultan Handı gözlerin \n\nNazarın mıh gibi çakıldığı an \nAdeta can buldu cananda bu can \nBir yanım kesilse sendin damlayan \nDamarıma giren kandı gözlerin \n\nNe kadeh kaldırdım ne şarap içtim \nSarhoş olmak için ben seni seçtim \nİçtikçe aşkını kendimden geçtim \nHalimi ayık mı sandı gözlerin \n\nİnsaf eder alev alev yakmazdın \nHedef alıp can evimi yıkmazdın \nBir ışık görmesen böyle bakmazdın \nDemek ki gözüme kandı gözlerin" + }, + { + "id": 2143663.0, + "title": "Unutma", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Mektup derken şiir oldu bak yine\nDarılırsan ben ölürüm unutma!\nTaze sarmaşığım hoyrat bedene\nSarılırsan ben ölürüm unutma!\n\nBirgün güneş olur göğe doğarsın\nBirgün yağmur olur yola yağarsın \nBirgün çiçeklerden koku sağarsın\nYorulursan ben ölürüm unutma!\n\nKılıç ağzı yoldur ok ucu meydan\nDikkat et sen benim canımsın ey can \nKoyakta kekliksin kayada ceylan\nVurulursan ben ölürüm unutma!\n\nAşk denince aklı bırak ol deli\nIşık ışık gökten inen dolu ol\nBoz bulanık akan yağmur seli ol\nDurulursan ben ölürüm unutma!\n\nDinlemek zor anlamak zor yar beni\nGöreceksen dertte gamda gör beni\nGönül toprağıma yaptım türbeni\nDirilirsen ben ölürüm unutma!" + }, + { + "id": 10909.0, + "title": "Ah Nijad!", + "poet": "Recaizade Mahmud Ekrem", + "rating": 8.0, + "poem": "Hasret beni cayır cayır yakarken\nBedenimde buzdan bir el yürüyor.\nHayaline çılgın çılgın bakarken\nKapanası gözümü kan bürüyor.\n\nDağda kırda rasgetirsem bir dere\nGözyaşlarım akıtarak çağlarım.\nYollardaki ufak ufak izlere\nSenin sanıp bakar bakar ağlarım.\n\nGüneş güler, kuşlar uçar havada,\nUyanırlar nazlı nazlı çiçekler..\nYalnız mısın o karanlık yuvada?\nYok mu seni bir kayırır, bir bekler?\n\nCan isterken hasret odiyle yansın,\nVarlık beni alil alil sürüyor.\nBu kaygıya yürek nasıl dayansın?\nBedenciğin topraklarda çürüyor!\n\nBu ayrılık bana yaman geldi pek,\nRuhum hasta, kırık kolum kanadım.\nYa gel bana, ya oraya beni çek,\nGözüm nuru oğulcuğum, Nijad'ım!" + }, + { + "id": 5465.0, + "title": "Bir Aşka Vuran Güneş", + "poet": "Oktay Rifat", + "rating": 6.0, + "poem": "Öyle sevdalar vardır, biter baslar;\nBuruk tatlar vardır, ağızda şurup giden;\nBir aşka vuran güneş kolayca batmıyor.\nYanıyor bin kollu şamdanı, tutuşuyor\nUfkunuzda camları göksel konağının\nVe bir yaz aksamı buhurdan gibi tüten\nHanisellerinin morumsu buğusunda,\nBekliyor bahçemize donuk balkonunda,\nSarmaşık gülleri kokladıkça kırmızı,\nHüzünler, japon fenerleri arasında.\nÖyle günler var, öyle anlar, hiç bitmeyen!\nNasıl bir ışık emmişler ki sevginizden,\nAnsızın başka bir yüzle güzel, kopmuşlar\nBüyük Irak’tan, ayrı düşmüşler desteden,\nYağmışlar ilkyaz yağmurlarınca ve özlem\nAçmış yaban çiçeklerini tarlanızda.\nOlumsuz günler onlar, bir hiçle beslenen;\nZaman dişi güvercinler, uçma bilmeyen;\nUzay ötesi ovalar, ayak değmemiş;\nBaşka bir mevsim, başka bir dal, başka yemiş.\nEsrir kim basa o toprağa ve kim tatsa\nO yemişten. Balla dolar testi, açılır\nAçılmayan kilit, çiçeğe durur badem,\nDolanır bilgelikle mutluluk yüreğe.\nAk bir bulut bekler üstünüzde havada,\nKuşlar iner, devinme birden bitiverir,\nÇit çıkmaz evrenden. İste ortadasınız,\nHavuz, ağaç, deniz, ne varsa size göre.\nİste aydınlarda, çekilmiştir bir resim\nGibi kalır aklınızda, gölgesiz, duru,\nKüçük bir bahçede susar gibi yaparak\nKarşılıklı gizemlere daldığınız gün." + }, + { + "id": 30661.0, + "title": "Bir Fenikeli", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "1\nDenizde boğulan o ilk Fenikelilerdendi.\n 2\nVergi memurluğu yapardı ve köpekler saldırırdı hep.\n 3\nBabası barbar akınlarını durdurmuştu.\n 4\nKırlangıcın geveze bir kuş olduğunu ilk ondan duyduk.\n 5\nBen o zamanlar çocuktum ve çok fakirdim." + }, + { + "id": 119691.0, + "title": "Seç...", + "poet": "Nizar Kabbani", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben seni seçtim... sen de\nYa göğsüm üzerine\nYa da şiir defterlerim üzerinde ölümü seç! \nYa aşkı...ya da aşksızlığı seç\nSeçmessen korkaksın...\nOrta yer yoktur\nCennet ile cehennem arasında...\n\n*****\nBütün kağıtlarını at...\nHerhangi bir karara razı olacağım\nSöyle...haydi bir tepki göster...infilak et! \nÇivi gibi çakılıp kalma! \nSonsuza kadar kalamam\nSaman sapı gibi yağmurların altında...\nBir kader seç ikisi arasında\nKaderlerim ne kadar acımasız! \n\n*****\nBitkinsin sen... korkaksın\nBende sözü çok uzattım\nYa denize dal... ya uzaklaş\nDeniz yoktur...tutması olmayan...\nAşk... büyük bir yüzleşmedir\nAkıntıya karşı denize açılmadır...\nÇarmıha gerilme, azap ve gözyaşıdır\nYıldızlar arasında bir yolculuktur...\n\n*****\nKorkaklığın beni öldürüyor... eyyy kadın! \nPerdenin arkasında oynuyorsun\nBen,\nİsyankarların taşkınlığını taşımayan...\nBütün surları kırmayan\nKasırga gibi vurmayan \nBir aşka inanmıyorum\nAhhhh... keşki aşkın beni yutsa\nKasırga gibi kökümden söküp çıkarsa...\n\n*****\nBen seni seçtim... sen de\nYa göğsüm üzerine\nYa da şiir defterlerim üzerinde ölümü seç! \nOrta yer yoktur\nCennet ile cehennem arasında...\n\nÇeviren: Rıza Halilov,\nAysel Ergül \n\nÇılgın Kasideler (1970) \n\nA1" + }, + { + "id": 110120.0, + "title": "Hayır Mı Gök Turnam", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 10.0, + "poem": "Yüce yüce dağlardan mı gelirsin\nHayır mı gök turnam yardan ne haber\nBenim sevdiğimi sen de bilirsin\nHayır mı gök turnam yardan ne haber\n\nKoyuverin ben yarime varayım\nMuradıma maksuduma ereyim\nSen bilmezsen ağ kuğudan sorayım\nHayır mı gök turnam yardan ne haber\n\nBenim yarim kıya kıya bakınır\nAk ellere al kınalar yakınır\nO da senin gibi güller sokunur\nHayır mı gök turnam yardan ne haber\n\nBenim yarim gezişinden bellidir\nAk elleri deste deste güllüdür\nİbrişim kuşaklı ince bellidir\nHayır mı gök turnam yardan ne haber\n\nPir Sultan Abdal'ım güllerin beştir\nYarimden ayrıldım günlerim hiçtir\nKılavuzun birdir katarın kaçtır\nHayır mı gök turnam yardan ne haber" + }, + { + "id": 38816.0, + "title": "Bâde-i Nâb İle Buldu Rûh-ı Cânân Revnak", + "poet": "Avni (Fatih Sultan Mehmed)", + "rating": 8.0, + "poem": "Bâde-i nâb ile buldu rûh-ı cânân revnak\nGûyiyâ güller ile buldu gülistân revnak\n\nZülf-i miskîn ki rûh-ı yâr ile tâbende durur\nŞem'-i pürnûr ile san buldu şebistân revnak\n\nGöricek yaşımı naz ile salınır ol yâr\nCûyibar ile bulur serv-i hırâmân revnak\n\nİşidip nâlemi handân olur ol yâr bulur\nNa'ra-i bülbül ile gonca-i handân revnak\n\nEşk-i çeşmimle olur lâ'l-i leb-i yâr ferah\nTâb-ı kevkeble bulur lâ'l-i Bedahşân revnak\n\nHatt u hâl ile bulur Avnî rûh-ı yâr şeref\nBâblarla nitekim buldu Gülistân revnak" + }, + { + "id": 10121.0, + "title": "Bana Özlemin Kaldı", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "ey yıllardır içimde besledigim kanarya\nsenin o sulusepken, yeşil gözlerin varya\ngökleri denizin elinden aldı\nfırtına delirdi; deniz bunaldı\nkızıl tüylü kanatların firakını\ncekti uzaklara resimlerini\nbana özlemin kaldı\n\npatikalar ustune yasıverdin adımı\nacımasız,her aksam ciğnedin feryadımı\ney yıllardır içimde besledigim kanarya\nsenin o sulusepken goslerin varya\nsanki bir alev topu, yakar hayallerimi\nher ikindi sonrası ruhumun toprağına\ngarip tohumlar gibi atarım ellerini\n\nsana mahsun bir umut, desemmi bilmiyorum\nsana çılgın bir bulut, desemmi bilmiyorum\nderin bir ucurumda arıyorum kalbini\nya gel, yabeni unut, desemmi bilmiyorum\n\ney yıllardır içimde besledigim kanarya\nsenin o sulu sepken yeşil goslerin varya\nruyalarımı caldı\nsevda ırmagında sular alcaldı\nson bahar ugradı yureğimize\nsararttı gülleri, yaseminleri\nbana özlemin kaldı" + }, + { + "id": 348005.0, + "title": "Yankı", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 5.0, + "poem": "yokluyorum, aklınız zzzt zzzt beş karış havada\nbir kulağınızdan kürdilihicazkar giriyor\nzenci şarkıları çıkıyor öbüründen, acılı\nhüznü nedendir o şarkıların ilerde öğreneceksiniz\nşimdi sevinciniz çalçene, gençsiniz çok\nsiz genç olunca elbet aşk da genç\ngün ışığı da genç ücyüzbin kilometre bölü saniye\ntaşbebeğiniz dolaba kilitlenmemiş, o da genç\nben yaşlandım unutuyorum\niçlerinde çiçek adları olan şiirleri koparmayın\ndemiş miydim size" + }, + { + "id": 59646.0, + "title": "Davet", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 6.0, + "poem": "Birden bire sanki çıplak\nBir oyunuyla hafızanın\nBir kuş sesi çırpınarak\nDüştü bağrına hazanın.\n\nHer bahçenin yabancısı\nVe her ümidin üstüne\nBir ses ki, sonsuz acısı\nGüllerin üzüntüsünde.\n\nAraştırdı bir baharın\nUnutulmuş kokusunu.\nAy ışığında dalların\nRüya dolu uykusunu.\n\nBir akşamın beyaz fecre\nGönderdiği kanlı haber: \nHerkes ömründe bir kere\nBu zalim davetle titrer." + }, + { + "id": 1085.0, + "title": "Yenik Değiliz", + "poet": "Kemal Burkay", + "rating": 7.0, + "poem": "Yenik değiliz\nboşa gitmedi çektiğimiz acılar\nilk yaz yağmuruyla yeşeren \ntohumlara bak\nbir yangın gecesini andıran\nsesleri dinle\nsavaş alanlarında çarpışanlar var\n\nyenik değiliz\netselerde bizi ekmeğimizden\nçocuklarımızın buğday başağı saçlarından\nyardan ayırsalarda bizi\nyenik değiliz\nkanımızda bir pınar gibi kaynayan hayat\nyenik değiliz\ntorbamız tohum dolu\nkoşar adım giriyoruz kavgaya" + }, + { + "id": 49122.0, + "title": "Sarsa Yaramı", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "Cemali dolunay gözleri bela\nKaslari bir hançer sarsa yarami\nGönül avgahinda sözleri bela\nTetik düsürmeden vursa yarami\n\nIlaci dermandi sanan gönlümü\nderdi yudum yudum kanan gönlümü\nGülü kapristandi yanan gönlümü\nDeyinki daglardan sorsa yarami\n\nYa devleti tanirsin\nYa devletsiz kalirsin\nYa soyunu bilirsin\nYada soysuzlasirsin\n\nIsteyenler yunus desin\nIsteyen varsa yavuz\nÖzümüzde alplik yatar\nGönlümüzde dervişlik\n\nTürk-islam davasini yasarken\nBozkurtcasina azatlanmis daglarda\nNe istiyorsunuz beyler belami! \n\nSEFAI'yem ehli tarik gezerim\nAyaklari yarik yarik gezerim\nSenelerdir gönlü kirik gezerim\nBir tabib gelsede sarsa yarami" + }, + { + "id": 48418.0, + "title": "Kendini Saklama Çiçekleri", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Biz aşk bahçemizi küçük tuttuk\nseninle\niçinde güvensizlik ağaçları,\nküstüm otları\nkendini saklama çiçekleri\n\nÖzlem kirli bir kan gibi yüreklerimizi boğmasın\nyalnızlık karanllık bir orman gibi\nçökmesin içimize diye\nbiz aşk bahçemizi küçük tuttuk seninle\nÖnümüzde dokunuşlardan uzak,\nİnsafsız ve çok uzun bir kış var diye\nkoca bir yaz kendini saklama çiçeklerini\nsuladık durduk yalnızca\n\nBiz aşk bahçemizi küçük\nçok küçük tuttuk seninle..." + }, + { + "id": 57430.0, + "title": "Rağmen", + "poet": "Süreyya Berfe", + "rating": 8.0, + "poem": "Kayıp bir gün daha.\nÇocuklar büyüyor, yaşlanıyoruz\nseni seviyorum.\n\nSoğuk bir çağrı daha.\nTanıdık bir boşluk, dağılıyoruz\nseni seviyorum.\n\nGitti bir arkadaş daha.\nZaman ölüyor, duruyoruz\nseni seviyorum.\n\nGizli-açık bir mutsuzluk daha.\nÇok konuşuyorlar, sıkılıyoruz\nseni seviyorum." + }, + { + "id": 30370.0, + "title": "Peltek Vaiz", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 7.0, + "poem": "peltek vaiz hani senin cema'atin\nbak öteki bülbül gibi şakıyor\nhele hutbede duruyor saatin\niteklesen bir saniye gitmiyor\n\ngizlesen de dilindeki kanburu\nçıkmak için bir yolunu buluyor\ns yılan z kuyu evet kanguru\ngibi harfler ah nasıl da zıplıyor" + }, + { + "id": 45151.0, + "title": "Mahmut Balcı'ya", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 5.0, + "poem": "aldırma, kaldığıma tenhâda böyle sessiz\nderdime vâkıf olan simurg bile çâresiz\nasırlar taşıyacak alnında mühür gibi\nyurdunda en karanlık zindan bile hür gibi\nmağmada yeşerecek sevdayı bulan tohum\ngüneşin filizidir toprak altında ruhum\nbulutları sükûna kavuşturan bu iklim\nölüleri umutla buluşturan bu iklim\nüç mevsimi alacak acılar beldesinden\nmavi kuşlar uçacak zamanın ötesinden\nesrik bir mezarlıktan geçince yollarınız\nkemiklerin diline düşecek halleriniz\nüç boyutlu bir yağmur yağacak üstünüze\ntabutlar ağlayacak sizin de bahtınıza\nkâinat bu ebedî destanı konuşunca\nher kurşun bir yürekte lâleye dönüşünce\nrengini kalbimin renginden alacak gülüm\nbu sevda kitabında sultan olacak gülüm\nbeni anlamasalar, deseler de: Masalcı! \nyiğitlerin rüyası yetim kalır mı, Balcı\ngülüme kavuşmadan ölsemde kuytularda\nbiliyorum, bu rüya biyiyecek sularda" + }, + { + "id": 2137332.0, + "title": "Ayışığı Sonatı", + "poet": "Yannis Ritsos", + "rating": 8.0, + "poem": "Bırak ben de geleyim seninle.\nNe kadar da güzel ay bu akşam! \nİyidir ay, iyidir,\n-kimse görmeyecek\nnasıl da ağarmış olduğunu saçlarımın.\n\nAy altın rengine dönüştürecek gene.\nSen de anlayamayacaksın.\nBırak ben de geleyim seninle.\nAy çıkınca büyür evdeki gölgeler,\ngörünmez eller açar perdeleri,\npiyanonun tozlarına unutulmuş sözcükler yazar\n\nsolgun bir parmak\n-duymak istemem onları.\nNe olur sus.\n\nBırak ben de geleyim seninle,\nbiraz daha uzağa,\nfabrikanın duvarlarına kadar,\no beton, o göksel, o ayışığıyla \n\nbadanalanmış,\nöylesine kayıtsız,\nöylesine maddeden uzak,\nöylesine gerçek ve neredeyse soyut kentin\ngöründüğü o köşebaşına kadar,\nistersen inanabilirsin yaşadığına,\nyaşamadığına hatta,\nistersen hiç yaşamadım diye düşün,\ninanma istersen\nzaman ve yıkımlarına.\nBırak ben de geleyim seninle." + }, + { + "id": 1887151.0, + "title": "Gizlice", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Sevdanı çalabilsem\nSen uyurken gizlice\nRazıyım müebbete\nSevildikçe." + }, + { + "id": 52608.0, + "title": "Sigarayı Bırakanın Şiiri", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Eskiden birinci işimdi sigara içmek\nŞimdiyse içmemek birinci işim." + }, + { + "id": 1780290.0, + "title": "Deli Gönül İle Düştük Bir Cenge", + "poet": "Aşık Sümmani", + "rating": 7.0, + "poem": "Deli gönül ile düştük bir cenge,\nHikmeti sorulmaz iştir bu gönül.\nGünden güne girer her türlü renge,\nBazı solar gah kumaştır bu gönül.\n\nBazı yelkenini derin yürütür,\nBazı âh vah ile ömrüm çürütür,\nBazı lâle sümbül çiçek bürütür\nBazı pus dumandır kıştır bu gönül\n\nBazı nefse uyar pek bühtânlanır\nBazı seyre çıkar pek seyrânlanır\nBazı yere iner perişânlanır,\nBazı padişahtan baştır bu gönül.\n\nSümmâni dünyada sen çekme yası\nAllah de silinsin kalbinin pası\nGöğsüne uğrarsa ecel pençesi\nO zaman anlarsın boştur bu gönül" + }, + { + "id": 5434.0, + "title": "Görmeden Taptığım Put", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Nasıl gönül taparsa Tanrı'ya,görmeksizin,\nVar adını bilmeden bağlandığım bir peri...\nBir beyaz dalga gibi hep o engin denizin\nÜstünde gezmedeyim doğduğum günden beri.\n\nNe ben yedim ihtiras peteğinin balından,\nNe o tattı arzunun buğulu kevserini,\nNe kırda kestiğimiz taze incir dalından\nKaval yapıp çağırdık gönül türkülerini...\n\nGördü mü efsaneler buna benzer haile?\nLeyla böyle sevilmiş,böyle sevmiş mi Mecnun?\nYavrusuna tapınan analık aşkı bile\nŞehvete benzer biraz yanında bu duygunun.\n\nO bir gülüdür,yetişmiş kalbin altın tasına,\nVe bir bülbül ki yalnız şi're vermiş sesini:\nNe sular genç yüzünü nakşetmiş aynasında,\nNe güneş yere sermiş boynunun gölgesini!" + }, + { + "id": 917252.0, + "title": "The Bells", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 6.0, + "poem": "ÇANLAR / THE BELLS / Çeviren Dr. Osman TUĞLU \n\nI \n\nKızakların işitin çanlarını- \nGümüşten çanlarını! \nEzgileri haber veriyor dünyasından eğlencenin! \nÇıngır çıngır çıngırdıyorlar nasıl da \nBuz gibi havasında gecenin! \nGöklere serpilmiş yıldızlar, \nKristal hazlar, \nsevinçlerle parıldar, göz kırparlarken adeta, \nbir tür Runik uyak \niçinde vakti, vakti, vakti saklayarak, \nçanlar, çanlar, \nçanlar, çanlar ve çanlardan, \nçıngırtılarından, şıngırtılarından çanların, \nöylesine uyumlu fışkırıp dökülen çınlama tınlamalara. \n\nII \n\nTatlı düğün çanlarını duyun, \nAltın çanları! \nArmonileri ılık gece boyunca nasıl da mutlu \nbir dünyadan haber ediyor! \nÇınlıyor sevinçleri nasıl da! \nO zevklenirken, o ayda \nDinleyen kumruya \nTamamıyla akortlu, \nErimiş altın notalardan \nNasıl da küçük akışkan \nbir şarkı akıp gidiyor. \n\nOh, ses veren ufacık odalardan dışarı \nNasıl da ahengli bir ses fışkırması gürce dökülür taşar! \nNasıl da kabarır şi��er! \nNasıl da yerleşir \nGeleceğe! nasıl da söz açar \nSalınan ve çalınan \nÇanlara, çanlara, çanlara, \nÇanlara, çanlara, çanlara, çanlara, \nÇanlara, çanlara, çanlara, \nUyağına ve uyumuna çanların \nSevk eden kendinden geçişten! \n\nIII \n\nYüksek alarm çanlarını işitin- \nPirinçten çanları! \nÇalkantıları şimdi ne kadar da korkunç bir öykü anlatıyorlar! \nİrkilmiş kulağına gecenin \nNasıl da acı acı bağırıp korkularını boşaltıyorlar! \nKorkuları konuşturmuyor onları, \nYaygaralı bir yalvarma ile insafına ateşin, \nSağır ve çılgın ateşten delice bir rica ile, \nDaha yükseğe, daha, daha yükseğe sıçrayarak, \nUmutsuz bir istek \nVe azimli bir çaba ile, \nHiç bir zaman değilse şimdi -şimdi, \nRengi solmuş ayın yanına oturmak için \nÇığlık çığlığa uyumsuzca \nHaykırabiliyorlar yalnızca. \nAh, çanlar, çanlar, çanlar! \nKorkularıyla nasıl da onlar, \nBir umutsuzluk masalı anlatırlar! \nNasıl da çalar, çarpışır, gümbürderler! \nÇarpıntılı göğün göğsüne \nKorkuyu nasıl da döker akıtırlar! \nAma yine de kulak bilir tamamen, \nÇangırdayarak, \nTangırdayarak, \nNasıl geri çekildiğini tehlikenin ve yükselip taştığını, \nKulak apaçık anlar buna rağmen, \nHır gürleşerek, \nDalaşarak \nNasıl indiğini tehlikenin ve kabarıp coştuğunu, \nİniş ve yükselişlerle çanların, \nÇanların, çanların, çanların, \nÇanların, \nÇanların öfkesindeki, \nÇanların, çanların, \nÇanların, \nÇanların çalmasında ve çınlamasındaki. \n\nIV \n\nDinleyin çalmalarını ağır ağır çanların- \nDemir çanların! \nTekdüzelikleri düşünceleri nasıl da \nbir törensel dünyaya mecbur kılar! \nSessizliğinde gecenin, \nPaslı gırtlaklarından \nYükselen her ses \nBir inilti olduğundan \nSes tonlarının kasvetli tehditindeki \nKorkuyla nasıl da ürpeririz! \nVe insanlar- ah, insanlar- \nOnlar ki yüksek kulenin ucunda otururlar, \nYapayalnız, \nVe o çanları ağır ağır çalan, çalan, çalan kimse \nŞu sarmalanmış monotonluğun içinde \nİnsan yüreğine bir taş yuvarlanmasından böyle \nBir şan, bir ihtişam duyar, \nOnlar erkek de değildirler dişi de- \nOnlar insan da değidirler vahşi de- \nGulyabanilerdir onlar: \nVe o ki krallarıdır onların, çanları ağır ağır çalar, \nÇanlardan bir zafer şarkısını \nGümbürdetir, gümbürdetir, gümbürdetir, \nGümbürdetir! \nVe onun neşeli göğsü \nÇanların zafer şarkısıyla dolar \nVe o raks eder, ve o çığlık atar sevinçle; \nÇanların, \nZafer şarkılarına çanların \nbir tür Runik uyak \nİçinde vakti, vakti, vakti saklayarak: \nÇanların, çanların, çanların, \nZonklamalarına çanların, \nHıçkırmalalarına çanların, \nBir tür Runik uyak \nİçinde vakti, vakti, vakti saklayarak; \nÇaldıkça çanını o, matemin, matemin, matemin, \nÇanların, çanların, çanların, \nÇanların gürlemelerine \nÇanların, çanların, çanların, \nÇanların, çanların, \nAğır ağır çalmalarına çanların, \nİnlemelerine ve inildemelerine çanların \nMutlu bir Runik uyak \nİçinde vakti, vakti, vakti saklayarak. \n\nULALUME \nMeraklısı İçin Asıl Metin \n\n----- \nTHE BELLS \nby Edgar Allan Poe \n1849 \n\n----- \n\nI \nHear the sledges with the bells- \nSilver bells! \nWhat a world of merriment their melody foretells! \nHow they tinkle, tinkle, tinkle, \nIn the icy air of night! \nWhile the stars that oversprinkle \nAll the heavens, seem to twinkle \nWith a crystalline delight; \nKeeping time, time, time, \nIn a sort of Runic rhyme, \nTo the tintinnabulation that so musically wells \nFrom the bells, bells, bells, bells, \nBells, bells, bells- \nFrom the jingling and the tinkling of the bells. \n\nII \nHear the mellow wedding bells, \nGolden bells! \nWhat a world of happiness their harmony foretells! \nThrough the balmy air of night \nHow they ring out their delight! \nFrom the molten-golden notes, \nAnd an in tune, \nWhat a liquid ditty floats \nTo the turtle-dove that listens, while she gloats \nOn the moon! \nOh, from out the sounding cells, \nWhat a gush of euphony voluminously wells! \nHow it swells! \nHow it dwells \nOn the Future! how it tells \nOf the rapture that impels \nTo the swinging and the ringing \nOf the bells, bells, bells, \nOf the bells, bells, bells,bells, \nBells, bells, bells- \nTo the rhyming and the chiming of the bells! \n\nIII \nHear the loud alarum bells- \nBrazen bells! \nWhat a tale of terror, now, their turbulency tells! \nIn the startled ear of night \nHow they scream out their affright! \nToo much horrified to speak, \nThey can only shriek, shriek, \nOut of tune, \nIn a clamorous appealing to the mercy of the fire, \nIn a mad expostulation with the deaf and frantic fire, \nLeaping higher, higher, higher, \nWith a desperate desire, \nAnd a resolute endeavor, \nNow–now to sit or never, \nBy the side of the pale-faced moon. \nOh, the bells, bells, bells! \nWhat a tale their terror tells \nOf Despair! \nHow they clang, and clash, and roar! \nWhat a horror they outpour \nOn the bosom of the palpitating air! \nYet the ear it fully knows, \nBy the twanging, \nAnd the clanging, \nHow the danger ebbs and flows: \nYet the ear distinctly tells, \nIn the jangling, \nAnd the wrangling, \nHow the danger sinks and swells, \nBy the sinking or the swelling in the anger of the bells- \nOf the bells- \nOf the bells, bells, bells,bells, \nBells, bells, bells- \nIn the clamor and the clangor of the bells! \n\nIV \nHear the tolling of the bells- \nIron Bells! \nWhat a world of solemn thought their monody compels! \nIn the silence of the night, \nHow we shiver with affright \nAt the melancholy menace of their tone! \nFor every sound that floats \nFrom the rust within their throats \nIs a groan. \nAnd the people–ah, the people- \nThey that dwell up in the steeple, \nAll Alone \nAnd who, tolling, tolling, tolling, \nIn that muffled monotone, \nFeel a glory in so rolling \nOn the human heart a stone- \nThey are neither man nor woman- \nThey are neither brute nor human- \nThey are Ghouls: \nAnd their king it is who tolls; \nAnd he rolls, rolls, rolls, \nRolls \nA paean from the bells! \nAnd his merry bosom swells \nWith the paean of the bells! \nAnd he dances, and he yells; \nKeeping time, time, time, \nIn a sort of Runic rhyme, \nTo the paean of the bells- \nOf the bells: \nKeeping time, time, time, \nIn a sort of Runic rhyme, \nTo the throbbing of the bells- \nOf the bells, bells, bells- \nTo the sobbing of the bells; \nKeeping time, time, time, \nAs he knells, knells, knells, \nIn a happy Runic rhyme, \nTo the rolling of the bells- \nOf the bells, bells, bells: \nTo the tolling of the bells, \nOf the bells, bells, bells, bells- \nBells, bells, bells- \nTo the moaning and the groaning of the bells. \n\nTHE END" + }, + { + "id": 74386.0, + "title": "Ben De Şu Dünyaya Geldim Geleli", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben de şu dünyaya geldim geleli\nEmanetten bir don giymişe döndüm\nSahibi çıktıda elimden aldı\nKoru yerde koyun yaymışa döndüm\n\nO yar geldi geçti geri bakmadı.\nHendekler kazdırdım sular akmadı\nÇok yuva bekledim cücük çıkmadı\nBoş yuva beklemiş yoz kuşa döndüm\n\nPir Sultan abdalım bu dünya fani\nBaştan başa kim sürdü bu devranı\nYarin bir çift sözü üşüttü beni\nYüce dağ başında donmuşa döndüm" + }, + { + "id": 305706.0, + "title": "İnsandılar", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "küçük dünyalarında\nyoğurdular hamurlarını \numutlarıyla\nve sevgiyle katık ettiler\ninsandılar\n\nulaşılmayacak kadar uzak\nve inanılmaz sıcaktılar\niliklerine kadar cesur\niliklerine kadar korkaktılar\ninsandılar\n\nyoklukların ortasında\nmerhametlerin ve acımasızlıkların mimarıydılar\nher an dost ve düşmandılar\ninsandılar" + }, + { + "id": 2127205.0, + "title": "Benim Sevdiğim Dilber", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Benim sevdiğim dilberin\nGönlü çelik bağrı taştır\nDeli gönül nedir zarın\nKalbin viran gözün yaştır\n\nHayattaki mücadele\nKaçan fırsat girmez ele\nAşıklıktaki mesele\nKalbde dönen bir ateştir\n\nDurmaz yanar tütünü yok\nYazısı yok sütunu yok\nBu sevdadan çetini yok\nUzun boylu bir savaştır\n\nSenin aşkın gündüz gece\nRahat komaz hiç zerrece\nYolunda ölsem böylece\nCevrü cefan lutfun hoştur\n\nBu Veysel'in arzusu sende\nMuhabbetin kadim canda\nİşitsem seni Yemen'de\nGönül bulur uçan kuştur" + }, + { + "id": 13398.0, + "title": "Uzak Kaderler Için", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "Birgün, bir yagmurla garip garip\n-Çolugu çocugu terk edecegim.- \nBir sevgiyle doymayacak kalbim,anladim\nAlip basimi gidecegim.\n\nAsir yirminci asirdir,amenna\nBir yanimda sevgilerim, bir yanimda sancim\nNeon lambalari büsbütün karartir gecemizi\nUzaklar daha uzaklasir\nBir define çikarir gibi kayalardan, Ademden beri\nSimsicak sevgilere muhtacim.\n\nBir gün alip basimi gidecegim\n-Yildizlar isisin, yollar üsüsün, yollar...-\nBelimi bir ilik sal sarsin, mavi\nHüzünlü bir serencamin ardindan, sarkisiz\nRüyalarim unutulmus bir handa pes desin\nGörmüs geçirmis bir çift duygulu dudak karsisinda.\n\nKendi kendine çekilmez oluyor ömrüm\nHer insanin ayri ayri yasayabilsem kaderinde\nDiyari gurbette kanli bir ask\nBahtsiz bir çocukluk uzak köylerin birinde\nEn uzak beyazlar,\nEn yakin ikindilerde, duygulu\nVe bir sahil meyhanesinde bir aksam\nIçip içip aglasam...\n\nNasil kisa kesmeli bilmiyorum?\nHerkesin derdinden pay isterken.\nUzak kaderlerin sulari çaglar simdi\nYildizlar dökülür sonsuza içimizden.\n\nBirgün, bir parkta otururken, biliyorum\nBir el yagmurla dokunacak omuzuma\nBir çift göz,bir davet, bir kalp\nÇolugu çocugu terk edecegim.\nYapraklar dökülecek, çiçekler solacak\n\nBir sonbahar,bir sabah ve bir yagmur olacak\nToprak ve insan kokulariyla,\nUgultulu bir sarhosluk içinde, yillar için\nBasimi alip gidecegim." + }, + { + "id": 10209.0, + "title": "Mahvolmuş Hayatlar", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "'aynı kadınla iki kez\nevlenerek hayatımı mahvettim'demiş \nWilliam Saroyan.\n\nhayatlarımızı mahvedecek bir şeyler\nher zaman vardır,\nWilliam,\nneyin veya kimin\nbizi önce\nbulduğuna\nbakar,\nmahvolmaya hep\nhazırızdır.\n\nmahvolmuş hayatlar\nolağandır\nbilgeler için de\nahmaklar için de.\n\nancak\no mahvolmuş hayat\nbizimki olduğunda,\nişte o zaman\nfarkına varırız\nintiharların,ayyaşların,hapisane\nkuşlarının,uyuşturucu müptelaları\nve benzerlerinin.\nvaroluşun\nmenekşeler kadar,\ngökkuşağı\nkasırga\nve\ntamtakır\nmutfak\ndolabı\nkadar\nolağan\nbir\nparçası\nolduklarının." + }, + { + "id": 32241.0, + "title": "Geçer Gider", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "geçer gider yeryüzünde en güzel nimetler bile zaman sınırlarını aşan düşüncelerimizle yaptığımız etki düşünenlere bir tek o vardır o kalır sonsuzluğa" + }, + { + "id": 16084.0, + "title": "Şarkı 2", + "poet": "Nedim", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir safa bahşedelim gel şu dil-i na-şada\nGidelim serv-i revanım yürü sa'd-abada\nİşte üç çifte kayık iskelede amade\nGidelim serv-i revanım yürü sa'd-abada\n\nGülelim oynayalım kam alalım dünyadan\nMa-i Tesnim içelüm çeşme-i nev-peydadan\nGörelim ab-ı hayat akdığın ejderhadan\nGidelim serv-i revanım yürü sa'd-abada\n\nBir sen ü bir ben ü bir mutrib-i pakize-eda\nİznin olursa eger bir de Nedim-i şeyda\nGayrı yaranı bugünlük edip ey şuh feda\nGidelim serv-i revanım yürü sa'd-abada\n\n (12-01-2001)" + }, + { + "id": 2141716.0, + "title": "Aşkın Odu Ciğerimi", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşkın odu ciğerimi\nYaka geldi yaka gider\nGarip başım bu sevdayı\nÇeke geldi çeke gider\n\nKar etti firak canıma\nAşık oldum cananıma\nAşk zincirin boynuma\nTaka geldi taka gider\n\nSadıklar durur sözüne\nGayrı görünmez gözüne\nBu gözlerim dost yüzüne\nBaka geldi baka gider\n\nBülbül eder ah-u figan\nHasret ile yandı bu can\nBenim gönülcüğüm ey can\nHakk'a geldi Hakk'a gider\n\nArada olmasın naşi\nOnulmaz bağrımın başı\nGözlerimin kanlı yaşı\nAka geldi aka gider\n\nMiskin Yunus'un sözleri\nEfgan eder bülbülleri\nDost bahçesinin gülleri\nKoka geldi koka gider" + }, + { + "id": 399718.0, + "title": "Bu Dünya", + "poet": "Kağızmanlı Hıfzı", + "rating": 7.0, + "poem": "Dinleyin ağalar tarif edeyim\nFani değimlidir yani bu dünya\nBir kapısız hane kimseler bilmez\nGün be gün artırır şanı bu dünya\n\nAdem Havva evvel dadına yetti\nNice yüzyıl anlar ömür sarfetti\nEncamı anlarda dünyadan gitti\nHavva'dan ayırdı anı bu dünya\n\nAdem Havva buna şaşıben kaldı\nBak iki kardaşa ne fitne saldı\nHabil'in muradın elinden aldı\nKabil'e ettirdi kanı bu dünya\n\nKabil'i mest edip attı bir taşı\nO taşa rast geldi Habil'in başı\nHabil koydu gitti kavim kardaşı\nOndan bilindiki fani bu dünya\n\nAdem Peygamber'den Nuh'a varınca\nİnsanlar kaynadı misli karınca\nAbadı hoş görür kendi karınca\nHarap etti o mekanı bu dünya\n\nOrda gitti insanların hayası\nNuh'a bakmadılar oldular asi\nSuya gark eyledi o kadar nası\nAnda oldu Nuh Tufanı bu dünya\n\nHep su aldı kara yerin yüzünü\nDeresini tepesini düzünü\nKimisinin hak kurtardı özünü\nAndan artıp oldu sani bu dünya\n\nBu dünyaya gelen elbette gider\nHanidir yüz yirmi dört bin peygamber\nHani Şah-ı Alem Sahib-i Mimber\nNetti o Şah-ı Cihan'ı bu dünya\n\nİnanma dünyaya uyandır dili\nHani Hak arslanı o gerçek veli\nSahibi Zülfükar Hazreti Ali\nNitti o Şah-ı Merdan'ı bu dünya\n\nHani nitti nida eden Bilal'ı\nHani Peygamberin dokuz helali\nHazreti Fatıma kaşı hilali\nNitti o Mah-ı tabanı bu dünya\n\nBu dünyadan asla vefa ummu sen\nİnanma ki kimse kala sağ esen\nHazreti Hüseyin Hazreti Hasan\nNitti ol iki civanı bu dünya\n\nHer kimi sorarsan toprakta ara\nNicesi yüzünü vermiştir yara\nÇaresiz ölüme bulmuştu çare\nAcep nitti o Lokman'ı bu dünya\n\nBir nazar et yalancı meydana bak\nCennet yapan şeddad-ı şeytana bak\nKaftan kafa hükmeden sultana bak\nYemedi mi Süleyman'ı bu dünya\n\nKimi yağa bala indirmez başı\nKimisine vermez doyunca aşı\nKimisi beğenmez kutnu kumaşı\nKimine vermez keteni bu dünya\n\nBu dünya fanidir kalmaz selamet\nBir gün kıyametten gelir alamet\nTeccal çıkar dünya olur melamet\nGösterir ahır zamanı bu dünya\n\nİsa iner teccallarla cenk eder\nBu cihanı teccallara teng eder\nTevahu fitnesi aradan gider\nKırk yıl İsa'nın mihmanı bu dünya\n\nİsa gidip dünya halı kalınca\nCümle alem ayşınuşa dalınca\nEmredip İsrafil suru çalınca\nDağıtır taht-ı divanı bu dünya\n\nİsrafil bir kere surunu vurdu\nKünfe yükün emri aleme erdi\nNice yüzyıl bir insanı gördü\nNe bir kuşu ne insanı bu dünya\n\nO zamanda alam giyer hep kara\nKalmaz al üstünde bir kitap kara\nAy gün her taraftan olur kapkara\nHarap görür asumanı bu dünya\n\nHak-taala evrakları saçanda\nHerkes cihed bulup gözün açanda\nHIFZI der ki biz mahşere göçende\nOrda teslim eder canı bu dünya" + }, + { + "id": 9988.0, + "title": "Hümeyra", + "poet": "Mustafa İslamoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "hümeyra\nkına yakmasaydı annen \nsaçını yolarak taramasaydı \ndağı kızdıran sen değilsin, biliyorum \nşimdi kül olan saçların \ndağınık kalsaydı \nKoş Hümeyra koş \nsuyu seyret şöyle uzaktan \nson bir kez daha bak şöyle uzaktan \nminnacık ellerini aç, gerdir bileklerini \nserçekuş yüreğini bir an sıkıca tut \nsonra, savur göğe kocaman dileklerini \n\nÖlürken gözlerini görmemeliydim Hümeyra \nyalvaran, suçlayan vuran \nben her saniye öldüm \nsense ateşin koynunda, yaşıyorsun hala \nşu iki azap meleği gibi duran \ngözlerini çek üstümden \n\nYaşayacaktın, hayatı görecektin \ngörecektin denizi görecektin gemiyi \nbinecektin hüzne el sallayacaktın \nsoluk soluğa\nsavuşturmağa gelen seni \n\nBaşkalarının işlediği günahın \ncezasını çekiyorsun Hümeyra \nmadem sefihlerle aynı \n\ngemiyi paylaşıyorsun \ndur, deli çocuk, çırpınma boşuna \nyere geciyorsun \nyalvarışın o yüzden çarpıp geri dönüyor \ngöğün duvarına \no yüzden gelmiyor \nmelekler yanına" + }, + { + "id": 62369.0, + "title": "Arkadaş", + "poet": "Ali Püsküllüoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Arkadaş, iyi bir günü\nSakla kötü günlere\nİyi bir dostu da öyle\nGüleç bir yüzü de sakla\nSakla yiğitliği korkaklığı sevgiyi\nKini sakın saklama\n\nAğaç dik, sula çiçekleri\nÇocukları görünce gülsün gözlerinin içi\nÜç günlük dünya\nDe, bağışla herkesi\nSöz götüreni, söz getireni\nKalleşi hayını sakın bağışlama\n\nArkadaş, ezberle ya da yaz bir yana\nOtogarlarda, istasyonlarda\nAyrılık sözlerini\nHastanelerde, mapushanelerde\nSöylenen türküleri\nEzberle ve sakın unutma" + }, + { + "id": 55008.0, + "title": "İçime Gir ama Sigaranı Söndürme / Sen Bana Daha Az Zarar Verirsin", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "'Bu gece sende kalabilir miyim? ...'\nLokalden henüz çıkmış, sokağın köşesindeki küçük büfeden sigara ve bira alıyordum. Eve mi dönecektim? Aslında hiçbir yere gitmek istemiyordum. Eskiden nedense hep benim gibi insanların gittiği yerlerden incinmiş, yaralanmış dönerdim evime. Evim yaralarımı sardığım yerdi. Şimdiyse evim her gün biraz daha yabancılaşıyor bana. Evimde yaralarım iyileşmiyor artık...\nBeni evine götür ne olur, çok üşüyorum...\nDönüp baktım; genç, zenci bir kadın vardı yanımda. Soğuktan titreyen kalın alt dudağını dişleriyle eziyordu. Bütün bedeniyle üşüyordu. Bütün tarihiyle. Sanki bir tek gözleri üşümüyordu. Hesap soran, insanın ta içine saplanan, bütün yalanlara doymuş olan gözlerden kimse kaçamazdı... Omuzunda çuval bezinden yapılmış büyükçe bir çanta vardı... Eski moda çizmeleri çamurlanmıştı. Üzerinde tek göz alıcı ve en yeni şey boynundaki gökkuşağı rengindeki fularıydı...\nGözlerinden kendimi zor alıp: \n'Daha önce hiç tanıştık mı, kim olduğumu biliyor musunuz? ' diye sordum...\nSimsiyah yüzünde sıcacık bir gülümseme dolaştı. Gözlerindeki keskin hüzün bir an yumuşadı. Dişleri titreyen alt dudağını serbest bıraktı: 'Hayır tanımıyorum sizi, hiçbir yerde de tanışmadık...'\nSesinde sanki bir alay gizliydi. Anlamıştım tanıdığını. 'Peki, neden ben? Neden benim evimde kalmak istiyorsunuz? '\nDurdu, o yalana doymuş gözleriyle içime bir kez daha baktı. Omuzundaki çantayı hafifçe düzeltti ve vurgulayarak: \n'Çünkü sen diğerlerine göre bana daha az zarar verirsin...'\nÜşüme sırası bendeydi. 'Daha az zarar öyle mi? '\nSanki şu bugüne dek hayatıma giren bütün kadınları simgeliyordu bu siyah derili kadın. Sanki onlar adına konuşuyordu. Daha az zarar verirsin, derken, onlar adına çok eski ve belki de hiç ödenmeyecek bir sitemi dile getiriyordu. Onlar adına üşüyordu, üşütüyordu. Seni tanımıyorum derken, hayatıma giren bütün kadınlardan sakladığım o karanlık, o gizli yanıma dokunmak istiyordu... Onu yargılıyordu...\nSevdiğim, hayatıma giren kadınların neredeyse hiçbiri egemen, burjuva sınıfından değildi. Hiçbiri güçlü, korunaklı, varlıklı olmak istememişti. Hiçbiri bu hayatta iyi ve güçlü bir yer edinmek derdinde değildi. Sevmekti asıl hırsları, asıl dertleri. Sevmekte kaybolmak isterlerdi. Sevildiklerini hissettiklerinde onlar için zaman hep sonsuz şimdiki an'dı... Ruhları ve bedenleri zenciydi... Uyumsuzdular ve derilerini koruyan hiçbir kalkan, hiçbir yapay deri yoktu.\nBelki de hepimiz zenci doğuyorduk, kimimiz uyum sağlıyor, güçleniyor, kazanıyor, kazandıkça siyah derisinin üzeri beyaz, parlak, güvenli bir deriyle örtülüyordu...\nAilesi hakkında hiç bir şey öğrenemedim. Söylemiyordu. Ailesiyle olan bütün bağlarını koparmıştı. 'Merak et, ' diyordu sadece. 'Merak et.' İstanbul'da doğmuştu. Okuduğu üniversiteyi yarım bırakmıştı. Geçinmek için çalışmak zorunda kalmıştı hep. Geçinmek... Bütün tutkularını, arzularını, düşlerini gölgelemişti, bastırmıştı. Geçinmek. Ev kirası ödeyebilmek, karnını doyurmak, ayakkabı almak, mavi kart çıkartabilmek... Geçinmek! .. Bu kelime, kronik bir hastalık; acımasız bir kabus gibi yıllarca başka bir şey düşünmesine izin vermemişti...\nApartmanın merdivenlerini çıkarken adımlarına, ayaklarına baktım göz ucuyla. Öyle yavaş, neredeyse ürkek denilebilecek bir şekilde çıkıyordu ki merdivenleri, uzun süre hep yabancı evlerde konakladığı hemen belli oluyordu... Onu sokaklardan kurtarıp, bir gece de olsa misafir eden birine minnetini ödemeye önce merdivenleri olabilecek en sessiz adımlarla çıkarak ödüyordu sanki...\nEvime girdik. Salona, odalara tedirgin bakışlarla baktı; 'Evde kimse yok, doğru söyledin değil mi? ' diye sordu... Emin olunca salonun duvarındaki fotoğraflara bakmaya başladı. İçi pembe, dışı siyah ve soğuktan şişmiş olan ellerini, bir yere çarparlar, bir şey düşüp kırılır endişesiyle arkadan birbirine kenetlemişti.\nMutfağa gidip, bira şişelerini açtım ve tabaklara kuruyemiş doldurdum. Bunları salondaki sehpaya bıraktım sonra da teybe bir kaset koydum... Bütün bunlar benim için çok sıradan şeylerdi. Evimin olması, evimde rahatça içki içebilmem, müzik dinleyebilmem, misafir ağırlamam... O ise beni şefkat dolu hayranlıkla, gizemli bir merakla izliyordu...\nBir ara; 'İnsanın kapısını açıp girebildiği bir evi olması nasıl bir şey? ' diye sordu...\nNe diyeceğimi bilememiştim o an... Evsiz kaldığım günleri, arkadaş evlerinde gecelediğim geceleri, otel odalarını çoktan unutmuştum, öylesine sıkıntılı, çekilmez günlerdi ki, aslında unutmak istemiştim...\nO ise yıllardır hep başkalarının evinde kalıyor, kendine bir ev tutamıyordu. Çünkü sürekli bir işi olamıyordu hiçbir zaman.\nÇok kısa sürelerde yayınevlerinde, pazarlama şirketlerinde çalışmıştı. Onun deyişiyle, bu kadar beyaz işsiz genç varken, bir siyaha, bir zenciye bu şehirde kim sürekli iş verirdi... İçine girilmeyecek evlerin kiraları elli milyondan başlıyordu. Depozit, iki, üç aylık peşin para istemeleri de cabası... Üstelik hiç eşyası da yoktu. Bütün her şeyi, dahası evi sırtında taşıdığı o çuval bezinden çantasının içindeydi... Bütün gün gazete ilanlarında iş arıyor, akşam olunca da umutlarını bir sonraki güne erteleyip kafelerde, barlarda, köşebaşlarında kendisine 'az zararı' dokunabilecek birini bulmaya ve onun evine o gecelik davet ettirmeye çalışıyordu...\nİçinde boğulmuş ıstırapların kanı, içinde sahici acıların kıvılcımları olan gözleri insanın ruhunu ne kadar didik didik edip okumaya çalışsa da sonuçta o da yanılıyordu...\n'Az zararı' dokunur diye kendisini davet ettirdiği ya da çağrıldığı erkeklerin evlerindeki kadınların çoğunlukla kendilerine ait bir evleri olmuyordu, sandığından daha büyük, daha derin zararları oluyordu ona... Tahmin ettiğim gibi 'az zararı' dokunmak sözü onun dilinde gizli bir alayla çıkıyordu...\nBöyle insanlar derisinin rengi yüzünden onu ruhu olan bir insan olarak görmüyorlardı: Yarı hayvandı, ya da ruhsuz bir cinsel objeydi onların gözünde... Bir kere hemen hepsi onunla zorla da olsa yatmak istiyorlardı... O da içini acıtsa da, bedeni buz kesse de bu tekliflere çok da direnmiyordu zaten. Sokaklarda tecavüz edilirken öldürülmekle kıyasladığında bunu artık daha katlanılır bulmaya başlamıştı... Sevişmeyi çaresiz kabul ettiğini anladıkları anda kimi erkeklerin inanılması güç, akıldışı, iyilikleriyle, jestleriyle karşılaşıyordu... Ama çoğu boşaldıktan, işini bitirdikten sonra birdenbire garip bir acımasızlığa, gaddarlığa bürünüyordu... Aynı insanda bu iki zıt duygunun nasıl olup bir arada bulunduğuna her defasında ürpererek şaşırıyordu... Bazıları onu ruhu olan, iğrenme duygusu olan bir insan olarak görmediği için tuvalete kapısını örtmeden giriyor, bazısı yakın bir erkek arkadaşını; 'Şu an evimde zenci bir kız var, istersen gel, hep söyler dururdun, bir de sen dene, ' diye telefonla evine çağırıyordu...\nÇoğu kez uğradığı aşağılanmalar o çok derin olan tahammül sınırını bile aştığında, sırtında taşıdığı evi olan çantasını alıp o evi terk etmek istediğinde derisi siyah olan birinin kanayan gururundan kendisine hakaret payı çıkartan kimileri tarafından kıyasıya dövülüyordu...\nDerisi siyah olduğu için evine gittiği, yatağına girdiği erkekler içlerinde taşıdıkları hastalıklı, iğrenç, zayıf, sapkın, ahlakdışı, sakat saydıkları ve taşımaktan korktukları bütün duygularını, her eğilimlerini ona yansıtıyor, onda görüyor bu yüzden kişiliğini ve gururunu biraz olsun korumak için yaptığı davranış bu insanlarda akıldışı bir vahşete, inanılması güç bir gaddarlığa neden oluyordu...\nBunları uzun zamandır kimseyle paylaşmamıştı. Beni biraz olsun tanıdığı için adeta zincirlerinden boşanmışcasına, bir duygu patlaması halinde, hatta zaman zaman benim varlığımı bile unuturcasına anlatıyordu... Bazen kendisine benim yerime soru soruyor, benim yerime kendi yanıtlıyordu...\nYaşadığı eziyetler onu bu dünyadan kopartıyordu. Kendisine, içindeki o çok gizli yuvasına gizleniyordu... Artık bencilleştiğinden ya da kendine kilitlenmiş olduğundan değil, acıların durmaksızın üzerine yağmasından bazen her şey onda başlıyor yine onda bitiyordu... Böylesi anlarda yanındakini bir an unutup kendisiyle konuşması bu yüzdendi...\nO kendisiyle gözyaşlarıyla konuşurken bir ara kalkıp yatağını hazırlamaya başladım, ayrı yatak hazırladığımı görünce çok şaşırmıştı, o insanın içini acıtan kocaman gözleriyle beni bir süre izledikten sonra; 'Birlikte yatmayacak mıyız, içime girmeyecek misin? ' diye merak, öfke ve düş kırıklığıyla harmanlanmış, kırık bir ses tonuyla sordu...\nEvet, bana bütün yaşadıklarını, acılarını, uğradığı aşağılanmaları geçirebiliyordu bu an. Başarmak istediği buysa başarıyordu işte... Bütün sevdiğim kadınlardan gizlediğim ve garip bir korkuyla savunduğum karanlık yanıma dokunabiliyor, onun kapısını öfkeyle zorluyordu... Vahşetim, çaresizliğim, köleliğim ismimin arkasına sakladığım ve görülmesinden korktuğum, utandığım bütün duygularım, bütün korkularım, bütün saplantılarım o gizli yerdeydi işte... Ve o bunu çok iyi biliyordu. Beni bu hayatta, şu birkaç saat önce tanıdığım kimsesiz, işsiz, evsiz, bu itilmiş siyah derili kadın kadar gerçekten tanımak isteyen kimse çıkmamıştı karşıma...\nO bugüne dek sevip bağlandığım ve hep 'az zarar' verdiğini düşündüğüm ve bununla kendimi avuttuğum bütün kadınların ortak ruhu, ruhlarının toplamıydı sanki...\nKendisini kaybetmişcesine ve yıllar öncesinden, bütün geçmişimi bilircesine bakıyordu bana...\nBirden fermuarını çözdü, pantolonunu aşağıya indirdi. Sonra da külodunu çıkarttı. Beni nasıl aşağılayacağını biliyordu, ama öfkesini kontrol edemiyordu da: 'Hadi gel, gir içime, hadi hakkındır, beni evine aldın ya, beni o soğuk sokaklardan kurtarıp getirdin ya buraya, gir içime hadi...' diye bağırmaya başladı... Karanlık yerimin bu denli zorlanması öfkeden deliye döndürmüştü beni. Ona tam, 'Yeter artık, yeter, bitir bu oyunu, ' diye bağırırken, cinsel organının çevresinde, kasıklarında, karnının altında derin sigara yanıklarını fark ettim... İşte o an da öfkem gülünç geldi bana, gülünç ve acınası... O ise adeta acıyla kıvranarak ve soluk soluğa, kendiyle konuşmaya devam ediyordu. 'Gir içime, ama sigara söndürme oramda, duyarlı yazarsın ya sen de içime gir, hadi...' Yıllardır biriktirdikleri dökülüyordu ağzından.\nYavaşça koluna girdim. Yatağına kadar götürdüm. Hatırladığı her şey onu bitkin düşürmüştü. Pijamasını giydirdim. Üzerini örttüm, gözyaşlarını sildim... 'Hadi içime gir, içime girmiyorsan, gömleklerini ütülerim, bulaşıklarını yıkarım istersen, ' diyen dudaklarını susturdum. Yüzünü hiçbir zaman unutmamak için ona bütün benliğimle, ruhumla baktım. Sevdiğim kadınlara verdiğim bütün o 'az zarar'lar onun yüzünde kaskatı, tesellisi imkânsız bir acıya, acının gerçek, sahici imgesine dönüşmüştü. Eğildim ve o acıyı öptüm, dudaklarım parçalansın, bu acı beni ne yapacaksa yapsın ve ben artık böyle kalmalıyım, diye öptüm...\nOdama çekildim sonra. Ben de onun kadar bitkin düşmüştüm. Sıkıntılı bir uykuya daldım.\nSabah uyandığımda ilk fark ettiğim yanımdaki yastığın üzerindeki en yeni ve en gözalıcı şeyi olan fularıydı... Yastığa boylu boyunca uzatmıştı gökkuşağı rengindeki fularını. Yanımda küçük bir de not vardı: 'Her şey için sağ ol. Giderken uyandırmaya kıyamadım. Seni daha fazla rahatsız etmek istemiyorum. Hem yazarların herkesten daha çok yalnızlığa ihtiyacı vardır. Senden ricam, biraz daha umutlu, iyimser şeyler yaz. Benim gibi insanların buna çok ihtiyacı var...'" + }, + { + "id": 59668.0, + "title": "Titrek Bir Damladır", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 7.0, + "poem": "Titrek bir damladır aksi sevincin\nYüzünün sararmış yapraklarında\nNe zaman kederden taşarsa için\nŞarkılar taşırsın dudaklarında.\n\nİşlerken hülyama sesten örgüler\nBir çini vazodan dökülen güller\nGibi hülyada fecirler güler\nBuruşmuş bir çiçek parmaklarında.\n\nGözlerin kararan yollarda üzgün\nVe bir zambak kadar beyazdı yüzün\nSüzülüp akasya dallarından gün\nErir damla damla ayaklarında.\n\nSesin perde perde genişledikçe\nSolan gözlerinden yağarken gece\nSürür eteğini silik ve ince\nBir gölge bahçenin uzaklarında.\n\nSen böyle kederden taştığın akşam\nDerim dudağında şarkı ben olsam\nGözlerinde damla, içinde gam\nEriyen renk olsam ayaklarında." + }, + { + "id": 96678.0, + "title": "Sevgilerde", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 9.0, + "poem": "Sevgileri yarınlara bıraktınız\nÇekingen, tutuk, saygılı.\nBütün yakınlarınız\nSizi yanlış tanıdı.\n\nBitmeyen işler yüzünden\n(Siz böyle olsun istemezdiniz) \nBir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi\nKalbinizi dolduran duygular\nKalbinizde kaldı.\n\nSiz geniş zamanlar umuyordunuz\nÇirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.\nYılların telâşlarda bu kadar çabuk\nGeçeceği aklınıza gelmezdi.\n\nGizli bahçenizde\nAçan çiçekler vardı, \nGecelerde ve yalnız.\nVermeye az buldunuz\nYahut vakit olmadı" + }, + { + "id": 72624.0, + "title": "Hicrannâme", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Aynalarda seni hissediyorum, \nHayal ırmağının çağıltısında \nUmutların mecnun parıltısında \nRüyalarda seni hissediyorum... \n\nEy dost en güzelin nakışındasın, \nNurun karanlığa akışındasın, \nBir denizin şehlâ bakışındasın \nDalgalarda seni hissediyorum... \n\nŞûledar eyleyip sundun elini, \nTayfuna çevirdin sevda yelini, \nTutuşturdun yüreğimin külünü, \nNevalarda seni hissediyorum... \n\nYürürken gecenin kalbine doğru, \nGönlümden beynime vuruyor ağrı, \nYalnızlık bir çöldür, ayrılık uğru, \nTenhalarda seni hissediyorum... \n\nAkşamın renginde ay ışığında, \nBir gül yaprağının kırışığında, \nBulutta, yağmurda, gökkuşağında, \nSemalarda seni hissediyorum...\n\nHüzün gözlerinden ruhuma düşer, \nİçim acılarla yoğrulur pişer, \nEy hicran yıldızı ahsen-i beşer, \nDualarda seni hissediyorum." + }, + { + "id": 1234891.0, + "title": "Bit Kıran Kızlar", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 5.0, + "poem": "Karışır kıpkızıl acılarla çocuğun alnı\nDaha cıvıl cıvılken düş arıları yüzünde bozbulanık\nYatağına yaklaşır alımlı ablaları\nZarif parmaklarıyla tırnakları gümüşten\n\nOturturlar çocuğu pencere kıyısına\nGeniş açık pencere gök bir çok çiçeği orda yıkar\nVe çocuğun çiğ yağan kabarık saçlarının arasında\nGezdirirler ince, korkunç, çarpıcı parmaklarını\n\nDinler şarkısını çocuk o ürkek solukların\nÇiğ ve bitki ballarında çiçekler açan\nKesilen sık sık öpüş istekleriyle küçük ıslıkların\nBelki de tükrük alışverişinden ağızla dudakların\n\nİşitir çarpışını siyah kirpiklerinin sessizlikler altında\nO kokulu kirpiklerin. Ve o tatlı mıknatıslı elleri\nÇıt çıt yapar boyuna loş bir umursamazlıkta\nVe o şahane tırnaklar arasında minicik bitleri can verişi...\n\nVe derken yükselir bardakta bir tembellik şarabı\nRüya gören sayıklayan bir armonikanın sesi\nVe çocuk ta canevinde duyar okşamaların yavaşlamasıyla ayarlı\nAnsızın kabaran sonra eriyen tükenen sönsen bir ağlama isteğini" + }, + { + "id": 36310.0, + "title": "Beni Unutamazsın", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Beni unutamazsın bilirim, beni unutamazsın\nDenizin durgunluğu, gözlerimi\nCoşkunluğu, saçlarımı hatırlatır\nKulaklarını tırmalar sesim, hayatından silemezsin\nBeni unutamazsın bilirim.\nParkın tozlu yollarında yalnız dolaşacaksın\nMutsuz gökyüzünde bir iki yıldız, ışık tutacak karanlığına\nDelikanlının biri uzanacak ellerine ansızın\nÇaresizliğine, yalnızlığına irkileceksin\nVe daha sonra tarakta kalan saçlardan anlayacaksın ihtiyarladığını\nDudaklarının pembeliği solacak\nCilâsı çıkmış bir mobilya gibi eskiyecek güzelliğin\nKahrolacaksın! \nVe bir gün gelip, beni anlayacaksın.\nOysa; vakit çoktan geçmiş olacak \nAma sen yine de sözlerime aldırma.\nGözlerin zamansız ıslanmasın.\nÇünkü, artık çocuk değilsin\nGüneşin nereden doğduğunu bilirsin\nBaşka bir İstanbul olmadığını bilirsin\nVe seni nasıl sevdiğimi bilirsin\nAma gitmek istiyorsan, yine de sen bilirsin" + }, + { + "id": 43252.0, + "title": "Güzelliğin On Par'Etmez", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Güzelliğin on par'etmez \nBu bendeki aşk olmasa \nEğlenecek yer bulaman \nGönlümdeki köşk olmasa \n\nTabirin sığmaz kaleme \nDerdin dermandır yareme \nİsmin yayılmaz aleme \nAşıklarda meşk olmasa \n\nKim okurdu kim yazardı \nBu düğümü kim çözerdi \nKoyun kurt ile gezerdi \nFikir başka başk'olmasa \n\nGüzel yüzün görülmezdi \nBu aşk bende dirilmezdi \nGüle kıymet verilmezdi \nAşık ve maşuk olmasa \n\nSenden aldım bu feryadı \nBu imiş dünyanın tadı \nAnılmazdı VEYSEL adı \nO sana aşık olmasa." + }, + { + "id": 60224.0, + "title": "Ne zaman Eğilip Baksam Yüreğime", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne zaman eğilip baksam yüreğime \nEski aşklarımın kırıntıları\nParlayıp söner\nVe bir yaz gecesi karanlığında gözlerim\nİKİ GÖLGE SEÇER\nİstasyon Binası Ağaçlar ve Merdivenler\nRumca söylenen bir ezgiyi dinlerken\nDALAR gider \nVe bir tren gelip geçer aniden \nNE ZAMAN EĞİLİP BAKSAM YÜREĞİME" + }, + { + "id": 2452.0, + "title": "Zambaklı Padişah", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne zaman elleri zambakli padisah olursam\nSana uzun heceli bir kent verecegim\nGirilince kapilari yitecek ve bos!\n\nAzizim, guzel atlar da guzel siirler gibidirler\nOldukten sonra da tersine yarisirlar, vesselam!" + }, + { + "id": 2113476.0, + "title": "Sokak Feneri", + "poet": "Ali Canip Yöntem", + "rating": 9.0, + "poem": "Ölü bir camdan ağlayan korku \nİnliyor serserî ve boş geceye; \nKaldırımlar bütün sükût, uyku... \n\nHer duvar, her kovukta şimdi niye? \nBir büyük göz niyâz eder, ağlar \n\"Bitsin artık bu gizli şüphe! \" diye...\n\nKorkarım... Saklanır heyulâlar... \nBana der: İşte bir sahîfe oku, \nSarı gölgemde hasta kalbin var! \nÖlü bir camdan ağlayan korku..." + }, + { + "id": 950259.0, + "title": "Asrın", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 8.0, + "poem": "Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.\nSöz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.\nGeçmez ele bir pâye, kavuk sallamayınca,\nKürsî-i liyakat pezevenk, puşt olanındır!" + }, + { + "id": 25405.0, + "title": "Meclis Lügatı", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "'Hıyar, seviyesiz, sahtekar, alçak\nDemagog, satılmış, adi, dangalak\nAşağılık, terbiyesiz, pis yalak'\nMebus beyler yalan söylemez el hak." + }, + { + "id": 1105143.0, + "title": "İsrail Sevdalılarına", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Şaron neyin olurdu, Olmert neyindir senin? \nGolde Meir ninen mi, dayın mı Netanyahu? \nAkan çocuk kanları belki suyundur senin\nElini göğsüne koy, birazcık utan ya hu.\n\n19.01.2009" + }, + { + "id": 16376.0, + "title": "O Kapıyı Kapa", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "O kapıyı kapa.\nGayret kemerini kuşan.\nBize can şarabını sun.\nBu meyhaneye aşık kişileriz biz,\nhem çok uzaklardan geliyoruz bak,\nçok uzaklardan.\n\nO kapıyı kapa.\ngel sen asıl bizi gör,\ngör halimizi, acı.\nBir başka kapı aç,\nişte na şurda,\nbir gizli kapı.\nBir büyük sağrak bul getir bize.\nSonra doldur şarabı\neski dostluğumuzun şerefine.\nO kapıyı kapa.\nGel bizi yıka, arıt.\n\nHani bir gün, bilmem unuttun mu,\nbiz hepimiz uykudaydık.\nSen bir tekme atmıştın bize,\nderken bir, bir daha.\nSıçramış uyanmıştık uykudan.\nOturup şarap içmiştik sonra.\nŞarap başımıza vurmuştu\nO zaman olmuştu işte ne olduysa.\n\nDenizleri yüksük gibi gören timsahlarız artık,\ntirit, mercimek, aş erleri değil.\nHaydi inadı falan bırak,\ninadı bırak da kendine gel,\nbize şarap ver, şarap." + }, + { + "id": 49192.0, + "title": "Gözlerimde Sen", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "bu siiri sevdigim kiza yazmisim" + }, + { + "id": 27746.0, + "title": "Ay! Ay! Ay!", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Şu gökteki ay var ya \nŞu boktan şu yarım ay\nBakarsan bakarsan bakarsan\nBi tek sözüme bakıyor benim\n dolunay olmak için\nO bana bakıyor\nBen ona.\nO bana bakıyor\nBen ona,\nHepimiz ama\nHepimiz\nHepimiz\nBakıyoruz hep birbirimize\nbakıyoruz hep bakıyoruz\nADAM olmak için hep\nAy! Ay! Ay!\nO bana bakıyor\nBen ona.\nO bana bakıyor\nBen ona\nCanım yanarcasına\nNe zaman\nAma ne zaman olacak bu iş?\nBakıyorum bakıyorum da aya\nBakıyorum da ayın ayaklarına\nYatırmışlar yine Ahmed’i falakaya" + }, + { + "id": 50714.0, + "title": "Beri Gel", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne kaçarsın benden bahtı karalım\nDeli gönlüm sende kaldı beri gel\nBen gidince yataklara düşmüşsün\nİki yanım kanda kaldı beri gel \n\nAhı'nan vah'ınan yüklenmiş göçüm\nEl sözüne uydun küsersin niçin\nİmam Hüseyin'in başı hak için\nİki gözüm kanda kaldı beri gel \n\nDolaşır Mahzuni sevda çölünde\nKoyma beni hal bilmezin elinde\nYusuf Nal köyünde Maraş elinde\nEmanetim sende kaldı beri gel." + }, + { + "id": 34672.0, + "title": "Serçeleme", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Çok oldunuz be serçeler\nKapatırım şimdi kapıyı\nDedim\nDinlemediler beni\nBen de kapatmadım kapıyı\nVarsın dinlemesinler" + }, + { + "id": 751.0, + "title": "İntihar Etme Leyla", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "sormasam da adını \nprangalarım söyler...\niki damla göz yaşı akıtan yüreğime..\nbaharı unutturan sormasam da adını \nsoldun bir tabeladır asılan düşlerime..\nçaresizlik hep sana özgü müdür sanırsın..\nyalnız sen mi kararır,küçülür aldanırsın..\nbeni de sömürüyor bu zalim vaveyla\nintihar etme leyla...\nbir muamma akşamı közlere sardın beni..\nbir türlü aşamıyorum yasaklarını\nulaşamıyorum sofralarına...\nmıknatıslı yolların çekiyor ayaklarımı\nölü bir badem gibi öyle durma karşımda\nbir ceset olup düşme hüsranın kollarına..\nintihar etme leyla..\nmevlevi duruşunla eritiyorsun beynimi \nçiçekler manzumesi yanaklarından...\niliğim süzülüyor \ngeç geldin iklimine yalnızlığımın \nağırlayacak yerim kalmadı hicranını \numutlarımdan başka..\ngitme mumyalanmadan cilasıyla ..." + }, + { + "id": 2250.0, + "title": "Rüzgar", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 7.0, + "poem": "Şimdi bir rüzgar geçti buradan\nKoştum ama yetişemedim,\nNerelerde gezmiş tozmuş\nÖğrenemedim.\n\nBesbelli denizden çıkıp\nKıyılar boyunca gitmiştir,\nTuz kokusu, katran kokusu, ter kokusu\nYüreğini allak bullak etmiştir.\n\nSonra başlamış tırmanmaya dağlara doğru\nBulutları koyun gibi gütmüştür,\nOkşayıp otları yaylalarda\nBüyütmüştür.\n\nKöylere de uğradıysa eğer\nIslak, karanlık odalarda beşik sallanmıştır,\nGünes altında çalışanlara\nİmdat eylemiştir.\n\nSonra başlayıp alçalmaya ovalara doğru,\nHaşhaş tarlalarında eflatun, pembe, beyaz,\nKıraçlarda mavi dikenler..\nToz toprak gözlerine gitmiştir.\n\nŞehirlere uğramış ki yanımdan geçti,\nHaşhaş çiçeğine benzer kızlar görmüştür,\nBir gülüş, bir tel saç, allık pudra\nAlıp gitmiştir.\n\nŞimdi bir rüzgar geçti buradan\nKoştum ama yetişemedim,\nSoraydım söylerdi herhalde\nSoramadım." + }, + { + "id": 39538.0, + "title": "Bir Kör", + "poet": "Jorge Luis Borges", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne zaman aynadaki yüze baksam, \nbilmiyorum hangi yüz bana bakıyor; \nbilmiyorum hangi yaşlı yüz sessizce\nve bezgin bir öfkeyle kendi imgesini arıyor.\nKaranlığımda yavaşça görünmeyen çizgilerimi\naraştırıyorum ellerimle. Bir kıvılcımın ışığı\nsızıyor içime. Saçlarını tanıyorum, \nkülrengi, hatta altın sarısı olan.\nGene söylüyorum yalnızca boş ve yapay\nyanlarını yitirdim eşyanın.\nBu soylu sözler Milton’un bilgeliği, \nama ben gene de harfleri ve gülleri düşünüyorum.\ndüşünüyorum ki görebilseydim yüzümün çizgilerini, \nbilebilirdim kim olduğunu bu benzersiz akşamda." + }, + { + "id": 105848.0, + "title": "Bu Yıl Bu Dağların Karı Erimez", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu yıl bu dağların karı erimez\nEser bâd-ı sabâ yel bozuk bozuk \nTürkmen kalkıp yaylasına yürümez\nYıkılmış aşiret il bozuk bozuk\n\nKızılırmak gibi çağladım aktım\nEl vurdum göğsümün bendini yıktım\nGül yüzlü cerenin bağına çıktım\nGirdim bahçesine gül bozuk bozuk\n\nElim tutmaz güllerini dermeye\nDilim tutmaz hasta hâlin sormaya\nDört cevabın mânasını vermeye\nSazım düzen tutmaz tel bozuk bozuk\n\nPir Sultan'ım yaratıldım kul diye\nZalim paşa elinden mi öl diye\nDostum beni ısmarlamış gel diye\nGideceğim amma yol bozuk bozuk" + }, + { + "id": 47607.0, + "title": "Zaman", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Susarak anlattın bütün gizliyi\nSakladım duygumu ben konuşarak\n\nBir acı tarlası sessiz yüzünde\nAşkı yürürlüğe koyma savaşı\n\nİçimde bir düzen kaynaşmaktadır\nBüyük ve çekingen bakışlarından\n\nEn iyi anlatış artık susmaktır\nAnladım bunu ben seni bilince\n\nGel denize yaslan yalnız denize\nSırrını denizler taşır insanın\n\nZaman bir hızdır ve yıldızlar akan\nEsneye günler ve gece üstünden\n\nBir uyku bölmezse anılarımı\nKorkarım çıldırtır bu hayal beni\n\nGözlerin ne kadar İstanbul öyle\nSebiller uçuşur parmaklarında\n\nOrtak günlerimiz tarih şöleni\nSaçlarında sayfa sayfa güneşi\n\nİçimde bir sergi var portrelerin\nHayalim her yerde kavrar gölgeni\n\nAşka ve tabiata ulaştır bizi\nGel kurtar bu şehrin gürültüsünden\n\nTerketme n'olursun bir eşya gibi\nÖlümsüz bir hasret yaşarken bende\n\nVurulmuş geyiktir sensiz zamanlar\nİçimin ormanı bir yangın yeri\n\nBir uyku bölmezse anılarımı\nKorkarım çıldırtır bu hayal beni\n\nIstırap varoluş şartımız oldu\nEsef etme yazım karaymış diye\n\nBir yanım vahşidir ürkütür seni\nAykırı düşerim sulhçülüğüne\n\nBir gün deli gibi sarsarak seni\nGöklerin yolunu sorabilirim\n\nBaşımı taşlara vurabilirim\nAklımdan çıkarsa anılarımız\n\nParamparçayım gel sen onar beni\nTopla aynalardan eski gölgemi\n\nGöçebe ömrümü bağla zamana\nDağılsın içimin karıncaları\n\nBir uyku bölmezse anılarımı\nKorkarım çıldırtır bu hayal beni" + }, + { + "id": 57638.0, + "title": "Tûtî-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil", + "poet": "Nef'i", + "rating": 7.0, + "poem": "Tûtî-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil\nÇarh ile söyleşemem âyînesi sâf değil\n\nEhl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana\nEhl-i dil birbirini bilmemek insâf değil\n\nYine endîşe bilir kadr-i dür-i güftârım\nRûzigâr ise denî dehr ise sarrâf değil\n\nGirdi miftâh-ı der-i genc-i ma'ânî elime\nÂleme bez-i güher eylesem itlâf değil\n\nLevh-i mahfûz-ı suhandir dil-i pâk-i Nef'î\nTab'-ı yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değil\n\nGünümüz Türkçesi\n\n1. Mucize gibi sözler söyleyen bir papağanım, dediklerim lâf değildir. Felekle konuşamam; tenezzül etmem; çünkü onun aynası, kalbi temiz değildir. (O benim seviyemde değildir.)\n\n2. Gönlü temiz olmayana gönül ehlidir diyemem; gönül ehillerinin birbirlerini bilmemesi insafa sığar bir iş değildir.\n\n3. Felek alçak, dünya ise kıymet bilmez; inciye benzeyen sözümün değerini gene düşünce bilir.\n\n4. Şiir hazinesinin kapısının anahtarı elime geçti; âleme bol bol cevher dağıtsam bunlara ziyan olmuş gözüyle bakılamaz.\n\n5. Nefi’nin temiz gönlü şiirin levhi mahfuzudur, dostlarınki gibi kitapçı dükkânı değil!" + }, + { + "id": 65643.0, + "title": "Hüzün Mevsimi", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 8.0, + "poem": "Gece \nbir tabut gibi çöker omuzlarıma \nbir ölünün iç çekmesi olur rüzgar \nhüzünle düşünürüm uzaktaki bir evi \n\nyıldızlar sayılmaz: hasret uzakta \nhasreti bir ben bilirim \n\nbir de gecenin gözlerindeki baykuş \nbaykuş kötü kuş baykuş çirkin kuş \nonu hüznümle güzelleştiririm. hüznümle \nsüsler. bir damın üstüne oturturum \nsüsler. Damımın üstüne oturturum \n\n-sizi hiç bu kadar yakından görmedimdi \n\nyıldızlar sayılmaz: hasret uzakta \n\nabimin acıyla yontulmuş yüzü \nyaşlı bir güvercin gibi düşer avuçlarıma \ndağılır ses olur acısı \nezberlediğim bir öğüdü yineler bana \n\n-çocuğum üşütme yüreğini \nşimdi hüzün mevsimidir bütün şiirleri gezen \n\nben doğma büyüme evciyim göç benim harcım değil \nhasret bana çabuk dokunur yalnızken karanlıktan \nkorkarım \n\nmesela mevsim kışsa yağmur yağıyorsa \nmesela annem de yoksa yanımda \nmesela, şimşek de çakıyorsa ben çok korkarım ağlarım \n\n-ana bana kurşun dök. dua oku. üfle ana \nana ben daha çok küçüğüm. bana ninni söyle ana \n\nyalnızım. bunu hep söylüyorum \nyalnızım. bunu hep söylüyorum \n\ngeceyi çarmıha geriyorum kimseler tapmıyor \nhüznümü ölçeğe vuruyorum yüreğine sığmıyor \nher şey ne kadar olabilir meraklanıyorum \nyüzüme dokundukça tırnaklarım kanıyor \nyalnızlığımı hüznümle yoğuran gece \nöyle basitsin ki sen bütün şiirlerin içinde \nbiliyorum. biliyorum bunu da biliyorum \ngökteki yıldızlar kadar dizeler yazılsa da \nkendime kendimden başka kendim yok \nne utancımı kuşanan bir sevgi \nne çirkinliğimi öpen bir kız \n\nyalnızlığımdan yalnızlığım yalnız \n\n-ana bana bir hal oldu. hep böyle titriyorum \nana çok üşüyorum, ıhlamur ısıt bana \n\nyıldızlar sayılmaz: hasret uzakta \nben sevgiye hasretim, sevgi uzakta \n\ney insanlar \ney gecede unutulmuşluğumun yargıçları \niğrenerek öpüyorum parmaklarınızı \niğrenerek. hepinizi kucaklıyorum ilkin \nağzınızı dudaklarınızı dişlerinizi öpüyorum \nbilmiyorsunuz. ben kendimi öpüyorum \n\ncinsel bir çiftleşmedir çarşaflar \nıslak bir gece en fazla kendini çoğaltır \nbir solucan vücuduna yeni bir halka ekler \ndöllenir acı. sevişme daha da erselikleşir \n\n-hü'yü tanıdım size anlatmalıyım bir gün \nsize bir gün mutlaka hü'yü anlatmalıyım \n\ngeceyse \ntükenmişse güneşin güçlülüğü \ngök gözlerinin buğusunu yansıtır \nsenin acın acıların ölümüne gebedir \nkorkma yavrum \nne gece ne geceler senin \nsuçsuz mızıkçılığını küçültemez \nbir çirkini öpmek için uzattığın yüreğini \n\ngüzelleşip bir sevginin göğsüne yatmak biraz \nbiraz yorgun biraz korkak bir insan sevmek biraz \ndayayıp sırtını gecenin duvarına \nbir ölünün ağzını dudağını öpmek biraz \n\nyıldızlar sayılmaz: hasret uzakta \nben sevgiye hasretim, sevgi uzakta \n\ney kanımda tefler çalan mevsimle gelen \nsesimi çakallarla boğan gece \nhüznüme vur acımı soy \nbeni de kuşat \nboris karlof kadar masum yüzümü \nkaranlığınla frenkeştaynla \nçünkü artık büyütmeliyim içimde nefreti \nkalbim ki yıllardır iyiliğe abone \nnerde bir insan görse \nbırakır sevgi kuşlarını \nçünkü o bağışlar yargıçlarını \nkendi yasalarını kuramıyan yargıçlarını \n\ney gecede unutulmuşluğumun suçluları \ney yanlışlığımın yanlış yargılayıcıları \nsuçum: nefreti öksüz bırakmak \nsavunmam: sevgimi yüceltmek içindir \nsakalım yok biliyorum ama kötü değilim \nbüyükleri sayarım küçükleri severim \nçocukları incitmeden severim. kadını öpmesini \nbilirim \n\nsizi de sizi de öpmesini bilirim \n\n-ana ben çok yalnızım. benim başka sevgim yok \niçimde utanç çiçeği gibi büyüyor hü \n\nkural tanımayan sevgim benim \naykırım fizikötem doğaüstüm yanlışlığım \naşkım. sevgili yanılgım benim başyargıcım \nnefretim nefretim nerdesin \n\nkalbim \nbir gün elbette sana hükmedeceğim \n\nelbet geçer bu hüzün mevsimi \nbir baykuş bir serçeyle arkadaş olduğu gün \no gün size sevinci de anlatıcam \nbir solucan bir leylekle çiftleştiği gün \no gün bahar mevsimidir size aşkı anlatacağım \n\nve bir gün elbette yıldızları sayacağım \n\n-gelin kucaklayın beni. yıldızları sayamıyorum." + }, + { + "id": 1091905.0, + "title": "Dikiş Tutmaz", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Beşi beşyüz gösterip insan aldatamazsın\nYalanın büyüğünü deve yutmaz hemşerim\nİpotekli yaşarsın, kaçsan ki kaçamazsın\nBir kez sökülen akıl dikiş tutmaz hemşerim.\n\n01.10.2008/Vakit" + }, + { + "id": 73695.0, + "title": "Uyumsuzluğun Şiiri", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Sana göre değilim; sırtımda kambur viraneleri ömrün\nEllerimde birikmiş kan damlaları; ayaklarım tutuklu\nYüzüm istediğince taze değil; kirpiklerim yıpranmış\nGözlerim diri, bakışlarım hercai değil meydanlarda\n\nYürümek istesek deniz kenarında, her şey kararıyor\nBakmak dilesek gönlümüzce ufka, bulutlar yanıyor\nHiçbir şey gereğince olmuyor, ne sessizlik, ne çığlık\nAyağa kalktığım yerde oturuyorsun; göğe dönüyorsun\nGülümsediğin yerde ağlıyorum; yere bakıyorsun\n\nNe zamana değin ıssız bir sevda, kırık aynalarda\nNe zamana kadar acı bekleyişler uyandıracak volkanları\nSeninde özgür bir evrenin olmalıydı yeryüzünde\nSeninde uşakların su dökmeli avucuna yorgun bezirganların\nSeninle sahilde yürümeliydi rüzgar\nBiraz rıhtım koymalıydı, biraz dünya ve şiir\n\nHain kahkahalar yükselmemeli gölgelerden\nTenhalar size bakmamalı, kırılmamalı pencereler\nMum yakmalısınız romantik olsun diye karanlık\nYokluğumda keşfetmelisin özgürlüğü\nUnutmasan da silinmeyen izlerimi bir ömür, her taraf deniz\n\n‘‘ancak ölüm’’ desek de, ayrılık dudaklarında bir ölüm gibi\ngelip ayıracak kalplerimizin öpüşen dudaklarını\nbir daha görmeyeceğim yüzünü gözlerimde\ncelladınla uçurumlarda gezdireceksin ayaklarını\n\nsonrası nedir bilir misin, tufan mı, kıyamet mi? ateş niçin? \nNe ben varım senin için dünyada, ne de sen yaşadın benim için" + }, + { + "id": 54992.0, + "title": "Kafka Market / Kafka Market", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Tesadüf perisi dün yine beni şaşırttı. Aksaray’da Kafka isimli bir markete rastladım. Kafka’nın üstündeki bez afişte de “Kafka Market’te et ve şarküteri satışına başlandığı” yazıyordu. Randevuma gecikmek pahasına hemen otobüsten indim. Heyecan ve şaşkınlıkla Kafka Market’e girdim...\n\nKapının hemen yanında oturan kasiyer kızlar beni soluk soluğa görünce telaşlandılar. Onlara hemen Kafka Market’in sahibi ile görüşmek istediğimi söyledim. “Hemen şimdi! ” Kasiyer kızların telaşı daha da arttı. Yarattığım panik, diğer market görevlileri ve alışveriş eden birkaç müşterinin de dikkatini çekti. Herkes bana doğru yöneldi. “Ne oldu beyefendi, nedir bu telaşınız? ” diyerek yanıma geldiler. “Derhal! ” dedim. “Derhal buranın sahibiyle görüşmek istiyorum.”\n\nO sırada kravatlı, bıyıklı, esmer bir adam depodan koşarak çıkageldi. “Buyrun beyefendi, kusura bakmayın”, dedi: “Otobüsten gördüm. Marketinizin addı beni çok etkiledi. Kafka benim en sevdiğim romancıdır. Aslında ona romancı da dememeli. Çağdaş bir mesihtir o bana göre. Milan Kundera da onun geleceği gören şair-romancı olduğunu söyler. Bilirsiniz. ‘Roman Sanatı’ adlı kitabında...”\n\nSorumlu müdür şaşkınlık içindeydi: “Ne romancısı, ne Milan Kundera’sı beyefendi... Bir yanlışlık var galiba”, dedi, kibar, ama gergin bir ses tonuyla.\n\n“Nasıl yanlışlık olur? ” dedim. “Dünyada kaç tane Kafka var ki. İşte siz de o büyük romancının adını marketinize koymuşsunuz, bundan daha ilginç, çarpıcı ne olabilir? ” Artık sorumlu müdür sinirlenmişti: “Beyefendi, ben Kafka’yı tanımam, kendisini de hiç görmedim”, dedi.\n\nBen hayal kırıklığının kıyılarında dolaşırken, bu arada içeri Kafka Market’in sahibi girdi. Kahvede okey oynuyormuş, kasiyer kızlardan biri koşarak gidip çağırmış. Herhalde “Market’e tuhaf biri geldi. Kafka diye bir romancıyı sorup duruyor” demiştir. Marketin sahibi yüzündeki teri silerken, “Buyurun beyefendi, sorun nedir? ” diye sordu. “Efendim” dedim. “Marketinize ünlü romancı Kafka’nın adını koymanız beni çok heyecanlandırdı ve çok sevindirdi de, sizi tebrik etmek için geldim” dedim. Market sahibi zararsız bir deli olduğuma kanaat getirmiş olacak ki, derin bir soluk aldı: “Yok kardeşim, ne romancı Kafka’sı diyorsun sen. Bu Kafka, Kafkas Kartalı’nın kısaltılmışıdır. O kadar. Ben esasen o kartalı çok severim de. Gökyüzünde öyle bir süzülüşü vardır ki, bir görseniz. Ah Kafkas Kartalı ah. Ya canım, böyle işte...”\n\nMarketten boynum bükük çıkarken, şu tesadüf perisinin son günlerde bana pek de olumlu sürprizler yapmadığını düşündüm. Ama olsun. Yine de ben onu şaşırtmaya devam edeceğim. Yeter ki o şımarmasın; ben bu şehirde ve bu ülkede hayal dünyamı hor görmeye devam ederim..." + }, + { + "id": 20700.0, + "title": "Doyulur mu?", + "poet": "Neşet Ertaş", + "rating": 8.0, + "poem": "Tatlı dile güler yüze \nDoyulur mu doyulur mu \nAşkınan bakışan göze \nDoyulur mu doyulur mu \n\nDoyulur mu doyulur mu \nCanana kıyılır mı \nCananına kıyanlar \nHakkın kulu sayılır mı \n\nZülüflerin dökse yüze \nYar badeyi sunsa bize \nLebleri meyime meze \nDoyulur mu doyulur mu \n\nHem bahara hemi yaza \nYarın ettikleri naza \nYar aşkına çalan saza \nDoyulur mu doyulur mu \n\nGaribim geldik gitmeze \nMuhabbetimiz bitmeye \nYar île sohbet etmeye \nDoyulur mu doyulur mu" + }, + { + "id": 63578.0, + "title": "Kırdın Kalbimi Cankörüğüm", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne zaman yağmur yağsa\nBir buluşma yeri olurdun\nİstanbul'da rüzgâr soluklara\nMavisi yasaklanmış deniz\nKızıl tufanı yaratmadan daha\nNe zaman yağmur yağsa\nTarihin şiir tanığı olurdun\nYağmurdan sonra\nToprak kokusu bakışlılara\n\nTam otuz yıl nasıl kıydım sana\nBin zehirli duman arasında\nIslığınla besteledim hep\nEn pembe çocuk düşlerini\nPan'ın flütünden mi kalma\nBabam'ın dilsiz kavalından mı\nHep rüzgârla bir tuttum seni\nHani yolu yakın\nAşkı sonsuz kılan rüzgârla bir\n\nEy can içre cankörüğüm\nHangi kentin temiz havası\nYetmez oldu ki soluğuna\nÇıkardın kendini ölüm doruğuna\nÖlmek kolay değil cankörüğüm\nKalbimde sevinç gözesi pınarlar\nKalbimde yaşamak aşkı çınarlar\nVe bir nice coşkular coşkular\nSende onlar gibi yaşayacaksın\nAkıp ırmaklara karışacaksın\nSırılsıklam bütün sevişmeleri\nYine soluğunla kurutacaksın" + }, + { + "id": 69026.0, + "title": "Vay Anasını", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Tarifi imkansız böyle bir aşkın\nYüreğim komada, feleğim şaşkın\nBin yerimden vurdu, her bir bakışın\nVay anasını, vay anasını\n\nHasretin içimde mayın tarlası\nGözlerin karşımda idam mangası\nSevdan yüreğimde bir el bombası\nVay anasını, vay anasını\n\nYıktın duvarını korkularımın\nAteşi sen oldun umutlarımın\nKölesiyim şimdi duygularımın\nVay anasını, vay anasını\n\nSatmışken dünyanın ben anasını\nKapatmışken aşka her sayfasını\nYaktın yüreğimin tam ortasını\nVay anasını, vay anasını\n\nBir küstün, çatıldı bahtımın kaşı\nYağmura çevirdin gözümde yaşı\nYerlere değdirdin bu mağrur başı\nVay anasını, vay anasını" + }, + { + "id": 16308.0, + "title": "Femina", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 6.0, + "poem": "nasıl bir ayin gerek bu lanete Femina\nyaşamının kırıkları birleşsin diye\nhangi büyülü ezgiyle dans edeceksin\nyeni günün şafağında? \n\nbin yılların laneti bu Femina\nbaşka gün yok başka dünya\nhadi dans et, elinde bir tas zehir\nayak bileklerinde demirden halkalarla\n\nsıkılgan hecelerin sedef çiçekleriyle\nkanırt çivisini tüm kutsal kitapların\nFemina dans et ince topuklarınla\nsars kızıl opalini toprağın\n\nuzun kürklü hayvanların ininde\nsoğuk yıldızların ince yılanı\ngibi kıvrıl Kybele ananın suretinde\n\nbaşka gün yok başka dünya\nboyun eğişlerin gururlu zilleriyle\nçal bin yıllık aldanışı Femina\n\niçinde eskil ritim, yırtılan etin sesi\numarsız sessizliğin iç çekişleri\neşlik edecek senin dansına\n\nişaret bekleme sim gölgeler çağından\nışığın içindeki gölge gibi gel\nballı şerbetleri yudumlar gibi\niç aykırılığın saf içkisini\nyaz buğusunda yanan ülke gibi gel\n\naklın deliliğe çarpan kıyılarından\nbay tanrının yatağından\nsisten çık gel siyah tüller içinde\n\nsiyah güller içinde\ndantel tencerelerin kızgın köpüklerinde\n\nhadi dans et, çoktan başladı ayin\nbüyülü ellerinle çal aşkın zillerini\nFemina, uysallığın çılgın gelini\n\ndans et, siyah iplik gününde parlak taşların\ndans et, lanetli çığlığıyla bataklık kuşlarının\ndans et, usanmış askeri gündelik savaşların\ndans et, çağıran ritmiyle kaybolmuş hayatların\n\nbaşka gün yok başka dünya\nyeni günün şafağında\nFemina\ndans et" + }, + { + "id": 676856.0, + "title": "Cenk Türküsü", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 8.0, + "poem": "Türk Oğullarına\n\nDüşman yine öz yurduna el attı, \nMezarından ata'n kılıç uzattı, \nYürü diyor, hakkı zulüm kanattı, \n\nAttilâ'nın oğlusun sen unutma! \nMedeniyet deme, duymaz o sağır; \nTaş üstünde taş kalmasın durma kır: \nKafalarla düz yol olsun her bayır, \nAttilâ'nın oğlusun sen unutma! \n\nKoş, Pilevne yine al bayrak taksın, \nGece gündüz Tuna suyu kan aksın, \nYaksın kahrın, bütün Balkan'ı yaksın; \nAttilâ'nın oğlusun sen unutma!" + }, + { + "id": 271863.0, + "title": "1 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "1\nDünyayı süslediler, bir şey kalmadan.\nBu süslere inanma, akıl olmadan.\nGiden de çok dünyadan, gelen de ama; \nSen payını al ondan, seni almadan!" + }, + { + "id": 2147.0, + "title": "Atatürk'ü Duymak", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 7.0, + "poem": "Ulu rüzgarlar esmedikçe,\nYaşamak uyumak gibi.\nKişi ne zaman dinç? \nDalgalanırsa bayrak, bayrak gibi.\n\nNe var şu dünyada ekmekten daha aziz? \nSürdüğün tarlalara sevginle serpildik,\nEkmek olmak için önce\nBuğday olmak gibi.\n\nSilinir sözlüklerden sen hatıra geldikçe\nCılız sözler: usanmak, yorulmak, durmak gibi.\nKuvvettir yaptıkların her yeni yetişene,\nBir ışık-kaynak gibi.\n\nEn yakınlar zamanla fersahlarca uzak gibi; \nBir sen varsın kalacak, bir sen ölümsüz\nDaha da yakınsın, daha da sıcak.\nBıraktığın toprak gibi.\n\nKaç Türk var şu dünyada, bir o kadar susuz:\nHepsinin gönlünde sen, bir pınar bulmak gibi.\nAncak senin havanda sağlıklar, esenlikler; \nOlmaya devlet cihanda Atatürk'ü duymak gibi..." + }, + { + "id": 15224.0, + "title": "Ran Away to Sea", + "poet": "Ali Ayçil", + "rating": 7.0, + "poem": "Burada vakitler durgun bir göle civilenmis\nkugular ilk kuguyu yuzup duruyor hala\nbir yaprak sararınca tüm tabiat titriyor\nölüme kef geliyor,çünkü her yan musalla\n\nÇekilsin ardımsıra sürgüsü dış kapının\nzaten köklerim ayırık incinmez ayrılıktan\nsevsinler aqnneleri gitmeyen oğulları\nonlar için ortaya koysunlar kişmiş ve safran\n\nGecenin rahlesinde yağmurdan bir risale\ngöğün atı kişniyor huysuslanıyor ruhum\ndenize bakan yerde dudağı nardan beter\nçekip o ince kızı sevmeye gidiyorum." + }, + { + "id": 1572805.0, + "title": "Demirci", + "poet": "Mehmet Emin Yurdakul", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben bir küçük çocukken bir zavallı sefildim; \nÖmrün ağır yumruğu beni dahi inletti; \nKopardığım feryâdı yine bana dinletti; \nÇok vakitler hiç kimse sormadı ki: Ben kimim? ...\n\nLâkin bir gün dedim ki: 'Benim gibi en sağlam,\nEn kuvvetli kollara sahip olan bir adam\nKendi gibi bir kuldan,\nBir merhamet umarak ekmeğini dilenmez; \nYer yüzünde kendine av bulacak bir arslan\nBaşkasına güvenmez; \nHer bahtiyar alında bir kavganın teri var; \nEğer kişi isterse tâli'ini kucaklar.'\n\nGençliğimin en tatlı, en ateşli yaşında,\nŞu örsümün başında,\nÇekicimle çalışmak sanatını buldum ben; \nMemleketin namuslu demircisi oldum ben.\n\nDemircilik! ... Evet bu, sıkıntılı bir iştir; \nBunun için göğüste kalbim gibi kalp gerek,\nÖyle erkek bir kalp ki Allah ona ürkmemek,\nZahmet çekmek, katlanmak kuvvetini vermiştir.\n\nAncak benim zahmetim karşılıksız değildir; \nÖrs üstünde döğdüğüm bir biçimsiz sert demir,\nÇekicimin altından\nAlet olup çıkınca bana bir zevk aldırtır.\n\nBenim terli alnımı asâletli bir insan,\nVakarıyla kaldırtır.\nBu saatte duyduğum yorgunluklar hep gider; \nBir ses bana içimden: Çalış, çalış, çalış der.\n\nYan, ocağım bir güneş aleviyle yan, parla; \nGözlerimi bir mihrab nûru gibi yaldızla.\nYan ocağım, can göster; \nBir ananın mübârek bağrı gibi sesler ver." + }, + { + "id": 2320168.0, + "title": "Ruh Söküğü", + "poet": "Özge Dirik", + "rating": 9.0, + "poem": "ruhlar incinir.\nsürekli incinirler.\nonları yaşatmak için günboyu çalışır bahaneler.\nçok zayıf hafızaları vardır\ngüçlü doğarlar\nyaşlandıkça daha unutkan olmak zorundadırlar, bu ölümlerini geciktirir.\nEvet, evet\nruhlar ölürler.\no kadar hızlı ölürler ki\nhiç yanmaz canları.\nruhların canları vardır,\nbir değil, beş değil\nmilyon tane canları vardır.\nhepsini birden bir kadında da bırakabilirler\nsakat bir köpeğin bacağına da sarabilirler yüzlercesini.\nbir bakarsanız hain bir masada kirli ellere bacaklarını sunup ölen ruhçuklar\ngörürsünüz.\n\nruhlar düşünmezler\n\nher ruh iyi bir bedende ruh konağı bulmak ister,\niki üç gün refakat ederler değişik bedenlere,\nolmadı mı olmaz\nbedensiz ölen ruhlar vardır\n\nbazı ruhlar bedenlerle valse kalkarlar\nbu uyum diğer ruhları acıtır.\nruhlar acırlar.\nbirbirlerine, kendilerine, bedenlerine\n\ngüzellik ruhta değil, ruh güzellikte konaklar.\niyi bir ruh için iyi bir beden mükemmel olmak demektir.\nbunu hep inkârda da olsalar\nruhların sırrı güzel bedenlerdir,\nbuna ulaşanı kıskanırlar.\n\nbu yüzden bendeki ruhu,\nhep dışladılar." + }, + { + "id": 2388.0, + "title": "Atatürk'ten Son Mektup", + "poet": "Halim Yağcıoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Siz beni halâ anlayamadınız. \nVe anlamayacaksınız çağlarca da...\nHep tutturmuş 'Yıl 1919, Mayıs'ın 19'u' diyorsunuz. \nVe eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz. \nMustafa Kemâl'i anlamak bu değil,\nMustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.\n\nBırakın o altın yaprağı artık, \nBırakın rahat etsin anılarda şehitler. \nSiz bana, neler yaptınız ondan haber verin.\nHakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin? \nMustafa Kemâl'i anlamak yerinde saymak değil. \nMustafa Kemâl'in ülküsü, sadece söz değil. \n\nBana muştular getirin bir daha, \nUygar uluslara eşit yeni buluşlardan...\nKuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı? \nUzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı? \nMustafa Kemâl'i anlamak avunmak değil, \nMustafa Kemâl'in ülküsü, sadece söz değil. \n\nHâlâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda, \nHâlâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz. \nUyanın artık diyorum, uyanın, uyanın! \nUluslar, keşfe çıkıyor, uzak dünyaların... \nMustafa Kemâl'i anlamak göz boyamak değil, \nMustafa Kemâl'in ülküsü, sadece söz değil..\n\nBeni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız; \nLaboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil. \nBilim ağartsın saçlarınızı... Kitaplar... \nAncak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar... \nMustafa Kemâl'i anlamak ağlamak değil, \nMustafa Kemâl'in ülküsü, sadece söz değil.\n\nDemokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü..\nGörüyorum ki, hâlâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş,\nBirbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken. \nHani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen? \nMustafa Kemâl'i anlamak itişmek değil,\nMustafa Kemâl'in ülküsü, sadece söz değil.\n\nArayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla. \nBilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla. \nBu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister, \nPaydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter! \nMustafa Kemâl'i anlamak aldatmak değil,\nMustafa Kemâl'in ülküsü, sadece söz değil..." + }, + { + "id": 36245.0, + "title": "Rahmet", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 7.0, + "poem": "Gökte rahmet olsan, umrum değilsin\nSenin yağmurunla ıslanmıyor bedenim\nKızgınlığım sana değil, kendime benim\nSenin mevsiminde açmıyor çiçeklerim..." + }, + { + "id": 1343177.0, + "title": "Artık Geç Oldu", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 8.0, + "poem": "Gözümün İçine Derin Manidar\nBaksan Neye Yarar Artık Geç Oldu\nAraya Örülen Çok Duvarlar Var\nYıksan Neye Yarar Artık Geç Oldu\n\nKıyamete Kadar Bil Ki Bu Sürgün\nÖlmekten Bin Beter Olsam Da Her Gün\nPişmanım Diyerek Karşıma Bir Gün\nÇıksan Neye Yarar Artık Geç Oldu\n\nMesken Tutarım Da En Viran Yeri\nCenneti Vaadetsen Dönemem Geri\nDönüşüm Yok Deyip Son Gemileri\nYaksan Neye Yarar Artık Geç Oldu\n\nKıyamete Kadar Bil Ki Bu Sürgün\nÖlmekten Bin Beter Olsam Da Her Gün\nPişmanım Diyerek Karşıma Bir Gün\nÇıksan Neye Yarar Artık Geç Oldu" + }, + { + "id": 48606.0, + "title": "Uykusuz", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Saatler sabahı çalıyor yine\nBir gece lambası bir ben uykusuz\nKulağım hep senin ayak sesinde\nBir şu kaldırımlar bir ben uykusuz\n\nYaralı yüreğim her an pusuda\nŞafakla dönersin hani olur ya\nŞimdi bütün şehir derin uykuda\nBir şu yaralı gözler bir ben uykusuz\n\nBir tek o şahitti son akşamında\nYeniden yanarım her yanışında\nBen gibi kimsesiz köşe başında\nBir sokak lambası bir ben uykusuz\n\nNöbetteyim sokaklarda\nGözlerim hep şafaklarda\nSense benden uzaklarda\nBir gece bekçisi bir ben uykusuz....." + }, + { + "id": 334352.0, + "title": "Put", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Yetişemez en hakir çobanın idrakine; \nYirminci asır putu,taptıkları makine...\n 1974" + }, + { + "id": 45887.0, + "title": "Ağıt", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Dün gece seyrimde gördüm cerenim.\nKızlar ne kadar çok seviyorlarmış ki seni\nMosmor olmuş gülyazısı bedenin\n\nMosmor olmuş gülyazısı bedenin\nDüşmüş sanki erguvanlar içinde\nEn genç burcu yıldızdan bir kalenin\n\nEn genç burcu yıldızdan bir kalenin\nUçmuş sanki uçsuz bir uçuruma\nGökyüzünün çakır gözlerinden\n\nGökyüzünün çakır gözlerinden \nDüşmüş bir damla, bir deniz feneri\nIşınlarıyla şile bezlerinin\nGüdüyor çobansız kalmış tekneleri" + }, + { + "id": 19378.0, + "title": "Akşamüstü Bir Kahvede", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Akşamüstü bir kahvede\nBira içtim birkaç bardak\nGazeteden yoruldukça\nGelip geçene bakarak\n\nKahvenin müşterileri\nİçerdeydi daha fazla\nCamlı terasta idim ben\nÇıkıntı yapan sokağa\n\nSevimsiz bir kocakarı\nTorununu azarladı\nBir köpek geldi içerden\nCamdan dışarıya baktı\n\nSalınarak geçip gitti\nGenç bir anne çocuğuyla\nKasketli iki müşteri\nBir şey konuştu patronla\n\nBiraz sonra geldi köpek\nBaktı yine aynı yere\nTıraş edilmiş yüzünde\nKederle ve ciddiyetle\n\nKocakarı torununu\nAzarladı bir kez daha\nKarıştı iki kasketli\nAkşamın ıssızlığına\n\nKöpek yine gelip baktı\nCamdan ve hep aynı yere\nYüzünde aynı ciddiyet\nVe gözlerinde kederle\n\nKocakarı içkisini\nBitirmiş olmalıydı ki\nÇıkıp gitti torunuyla\nBiri bir kahve söyledi\n\nAz önceki anne çocuk\nDöndüler elde ekmekle\nKöpek yine gelip baktı\nCamdan ve hep aynı yere\n\nBakıyor birkaç saniye\nİçeriye dönüyor ve\nGeliyordu çok geçmeden\nBakmak için aynı yere\n\nKoyulaşırken gitgide\nUsul ve yumuşak akşam\nEğildim ben de yavaşça\nBaktım köpeğin ardından\n\nUzuyordu bombuş sokak\nGelip giden azalmıştı\nParketmiş birkaç araba\nVe akşamın ıssızlığı\n\nEğilip bir daha baktım\nBelirgin hiçbir şey yoktu\nKöpek ise arada bir\nGelip bakıp dönüyordu\n\nBen de bu notları aldım\nBir şiir yazarım diye\nYaşamın anlamsızlığı\nVe ciddiyeti üstüne" + }, + { + "id": 6067.0, + "title": "Kanser", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "Bütün denizlerin ayni limana çıkması neden?\nNeden gökyüzünun bu sinirsiz karamsarlığı?\nYitirecek neyimiz var ki umutlarımızdan başka?\nVe batacak başka bir gemimiz mi kaldı?\n\nDev bir ağaç yapraklarını dokuyor içimizde\nNereye baksak her haliyle o çıldırtan sonbahar\nKaç yüz org birden çalınıyor, duyuyor musun?\nHani o birlikte söylediğimiz şarkılar?\n\nNe oldu o düşlere? Nemde o iyimserlik\nBiz seninle şatolar kurmadık mi bir zaman\nSimdi biz o değiliz sanki, hiç o olmamışız,\nSanki bir şey var incinen dağılan bozulan.\n\nSu martinin kanatları neden kırık biliyor musun?\nBu adamı dört duvar içine kim koydu sensiz?\nEğil bir kuyuya seslen, yankılanan benim hep\nBenim içimde can verdi o gök o deniz!\nSonunda tek başımayım, bak böyle bıçaklanmış!\nBiliyorum bir olu var, ama ne? Ama kim?\nSoğuk, merhametsiz kollarıyla sarmış her yerimi\nBir KANSER tümürü gibi buyuyor çaresizliğim." + }, + { + "id": 124897.0, + "title": "Aziz Yarim", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 8.0, + "poem": "Aziz diyar El aziz\nMadenin gülü kokmuyor sensiz\nHala haritanın sağ köşesindeyiz\nHer defasında sensiz her defasında sana dertliyiz\nAziz yarim sanki ben hala 25 sen hala 18\nDeğişen hiçbir şey yok bak bizde\nTelvelerin kabardığı diplerde\nEşrefin oturduğu mahalledeyiz\nÖyle bir özlemişiz ki seni\nArtık dönsen de olur dönmesen de \nBiz her daim yine sana sitemli yine sana hasret gideriz\nAziz yar sen bir sabah bu şehri başıma yıkıp gittin\nDağları deviriverdin üstüme hiç çekinmedin\nBen bu şehirde bir daha da sabah görmedim\nGünaydınlar olmadı günler aymadı sensiz\nKaralar çekildi gözümün ferine\nSon soluğumun dibine çöktüm öylece\nGidişin gibi durdum şuracıkta\nHer gün şu köşe başında kaç yıllar saydım\nHiç yaşamadım sensiz ama hep yaşlandım inadına\nHer hazan hep hüzünle geçti bu şehirde\nBen bir El azize birde sana kıyamadım işte\nHer hazan hep hüzünle geçti bu şehirde\nBen bir El azize birde sana kıyamadım işte \nDaha geçmedi benim sana ağrılarım\nSalındığın sokaklar hala sızım sızım\nYıktığın duvarlarda durur yine gül adı\tn\nHiç dayanmadım hiç dayanamadım\nBu enkazın altında seni düşünmeden yaşamadım yaşayamadım\nBen sana nerde yanlış yaptım aziz yar\nBir sabah gidiverdin aklımı kaçırdım\nAnlamadım hatalarımı hiç söylemedin\nKafamın içinde bu sorularla ölmedim bile bak ölemedim\nBen kafamın içinde bu sorularla ölmedim ölemedim\nBana bir özlemin kaldı yadigar bu viranede\nDerdimi sığdıramıyorum bedene\nYıkılıyorum her geçen gün yokluğunun üstüne\nSıkılıyorum bazen\nSakınıyorum yinede seni gönlümün her köşesinde\nYine duruyor mu toyluğunun kabri gamzelerinde\nİşvenin alası savrulurdu tellerinde\nNe senden geçilirdi ne bu diyardan gidilirdi\nBir tutam saçın uğruna yaktıydım ben bu şehri\nSonra bende yandıydım içinde\nHiç gitmedim buralardan senelerce\nSensizlikten gidemedim bir adım öteye\nBir derin yara bir derinlikli sevda bıraktın ya sen bana\nPaylaşamadığım tek acı hatıra en anlamlı dua yine sendin bana sendin\nAziz yarim El aziz\nMadenin gülü kokmuyor sensiz\nBiz hala haritanın sağ köşesindeyiz\nHer defasında sensiz her defasında sana demiz\nAziz yarim ben sanki hala 25 sen sanki 18\nDeğişen hiçbir şey yok bak bizde\nTelvelerin kabardığı diplerde\nEşrefin oturduğu mahalledeyiz\nÖyle bir özlemişiz ki seni\nArtık dönsen de olur dönmesen de \nBiz her daim yine sana sitemli yine sana hasret gideriz" + }, + { + "id": 2296568.0, + "title": "Nar Taneleri", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir zamanlar, bir narın ortasında,\nher şeyden habersiz yaşarken ben,\nbir gün, bir nar tanesinin,\n\"Gün gelecek bir ağaç olacağım,\"\ndediğini işittim,\n\"Gün gelecek bir ağaç olacağım\nve rüzgâr şarkı söyleyecek\ndallarımın arasında; \ndans edecek gün ışığı\nyapraklarımın üstünde; \nbütün mevsimler boyunca güçlü\ngüzel ve görkemli olacağım.\"\n\nBunun üzerine, bir başka nar tanesi,\n\"Senin kadar genç olduğum günlerde,\"\ndiye söze karıştı,\n\"ben de hayaller kurardım böyle; \nama olup biteni, geçmişi, geleceği\nölçüp tartabiliyorum şimdi\nve görüyorum ki, boşmuş, boş,\nboşun boşu,\nümitlerim de hayallerim de.\"\n\nSonra bir üçüncü nar tanesi\nkarıştı söze,\n\"Hiçbir şey görmüyorum ben,\" dedi,\n\"hiçbir şey, bu tıkış tıkış\nve tekdüze hayatta-\nöyle büyük, öyle parlak falan\nbir gelecek vaat eden.\"\n\nBir dördüncü nar tanesi,\n\"Fakat, parlak bir gelecek umudu\nolmadan da, düşünsenize,\" dedi,\n\"ne kadar manasız olurdu hayat.\"\n\nBeşinci nar tanesi,\n\"Niye tartışıp duruyorsunuz,\nolacaklar hakkında\nböyle boş yere,\" dedi,\n\"anlam veremiyorum buna, doğrusu,\ndaha bilmezken şimdi ve burada\nne olduğumuzu.\"\n\nFakat sohbet böyle felsefi\nboyutlara varınca\naltıncı nar tanesi:\n\"Şimdi neysek,\" diye açıkladı fikrini,\n\"gelecekte de öyle\nsürdüreceğiz, bence,\nneysek, o halimizi\nve bu, hiç yoktan daha iyi.\"\n\nYedinci nar tanesi,\n\"Gelecekte hayatın\nve onu bu tohum ambarından\ndışarı taşımanın\nyolu olabilecek\nçok parlak bir fikir var\naklımın ucunda, fakat,\" dedi\n\"bir türlü sözcüklere\ndökemiyorum onu.\"\n\nBöyle, böyle tartışma kızıştıkça kızıştı,\nsekizinci, dokuzuncu, onuncu,\nderken bütün nar taneleri\ntartışmaya karıştı\nher ağızdan bir ses değil,\nsanki birkaç ses birden\nçıkmaya başladı bir an\nve ben söylenenlerden artık\nhiçbir şey anlamaz oldum.\n\nBunun için de, tuttum hemen o gece\ntaşındım bir ayvanın içine,\nBirkaç çekirdek vardı\nayvanın ortasında sadece; \nve ortalık sessizdi,\nsessiz ve çürüyecek kadar rahat,\nsanırım, bu nedenle." + }, + { + "id": 33959.0, + "title": "Urfalı", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 6.0, + "poem": "urfanın etrafı dumanlı dağlar \nyüreğim yanıyor aney \niçerim ağlar \nurfanın etrafı dumanlı dağlar \no dumanlar içimi kaplar \ngezme ceylan bu dağlarda \nseni vururlar \nseni vuran kurşun benim yüreğim dağlar \nve sevdam karalar bağlar \nurfalı \nayağı kabaralı kunduralı \nbenim sevdiğim başkasının gelini \nbu değildir sevdamın bedeli \nağa kızı paşa kızı \nbeni hor mu görürsün \nkır atının üstünde gurbete mi yürürsün \nyakışmadı ihanet edişin \nyakışmadı ihanet edişin ve gidişin \nbir yiğidi bırakıyorsun ardında giderken \nyaralı bir yiğidi \ncan çekişen kır at gibi \nbu yiğidi vurmalı \nkeremi aslı yaktı \nbeni de sen urfalı \ngöresim gelir kör olduğumu ve ölesim \ndumanlı dağlarda vurasım gelir kendimi \nyada mecnun olasım \nağa kızı paşa kızı \nele gelin giderken bu yiğidi vurmalı \nferhatı şirin yaktı \nbeni de sen urfalı \nurfalı \nayağı kabaralı kunduralı \nbenim sevdiğim başkasının gelini \nbu değildir sevdamın bedeli \nibrahimi yakan ateşler var içimde \nfıratın suyu az gelir \nurfanın etrafı dumanlı dağlar \no dumanlar içimi kaplar \ndurma ceylan bu dağlarda durma seni vururlar \nseni vuran kurşun benim yüreğim dağlar \nve sevdam karalar bağlar \nyakışmadı ihanet edişin \nyakışmadı ihanet edişin ve gidişin \nbir yiğidi bırakıyorsun ardında giderken \nyaralı bir yiğidi \nkeremi aslı yaktı beni de sen urfalı \nurfalı \nbaşında al duvağı \nayağı kabaralı kunduralı \ngel vur gitmeden \ngitmeden bu yiğidi vurmalı \nferhatı şirin yaktı \nbeni de sen beni de sen urfalı" + }, + { + "id": 39480.0, + "title": "El Aldı Gitti", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 7.0, + "poem": "Çağrışır bülbüller gelmiyor bağban \nHoyrat dost bağından gül aldı gitti..\nYüz bin mihnet çektim bir bağ bezettim\nYari ben besledim el aldı gitti..\n\nNice mihnet çektim bin daha gerek\nHayli ômür ister bir daha görek\nNazlı yarim aldı o kanlı felek\nAktı gözüm yaşı sel oldu gitti..\n\nNazlı yardan kem haberler geliyor\nDostlarım ağlıyor düşmanlar gülüyor \nDediler ki sefil Emrah ölüyor\nKimi kazma kürek bel aldı gitti.." + }, + { + "id": 38425.0, + "title": "Mekik", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 7.0, + "poem": "Şimdi aşk kaçmış bir ilmektir gövdenin örgüsünde\nUykusuz bir gecenin çitlerine takılan.\nSökülür durmadan uzayan ipliğiyle, \nSarılır mekiğine sabahın\nÜrkek bir güvercin halinde.\nVe sen eksildikçe o güvercin tamlanır, \nKanatlanır böylece köpüren özlemiyle.\nUçar gider geçmiş bir günün ardından, \nBir tüy kalır geriye senin bittiğin yerde." + }, + { + "id": 108627.0, + "title": "Bu Dünyanın Evvelini Sorarsan", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu dünyanın evvelini sorarsan\nAllah bir Muhammet Ali'dir Ali\nSen bu yolun sahibini ararsan\nAllah bir Muhammet Ali'dir Ali\n\nTahtını terketti İbrahim Edhem\nSüleyman Nebi'ye verildi hatem\nHer kulun alnına yazıldı sitem\nKişinin çektiği yoludur yolu\n\nErenler öldürür yoldan şaşanı\nİhlas ile kaldırırlar düşeni\nTarikatta her kişinin nişanı\nErenler katında bellidir belli\n\nErenler elinden dolu içildi\nOl saatte kıl-ü kalden geçildi\nFirdevs-i alada güller açıldı\nCennet-i alanın gülüdür gülü\n\nPir Sultan Abdal'ım ummana daldı\nYenemedi kendin engine saldı\nHak-i payınıza yüz süre geldi\nErenlerin kemter kuludur kulu" + }, + { + "id": 233747.0, + "title": "On ve Son", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "\t\t\t\t\t\n\tBu sana onuncu mektubum\n\tVe de sonuncu\n\tArtık fark etmiyor benim için\n\tNe olursa olsun sonucu\n\tNasılsa göründü artık\n\tİkimize ayrılığın ucu\n\n\tDerler ki; \n\tHer aşkın gökyüzünde bir meleği varmış\n\tBir aşk bitince o melek ağlarmış\n\tVe bir yıldız kendini vurup\n\tSonsuzluğa kayarmış\n\tKaldır başını\n\tBak gökyüzüne\n\tŞimdi bütün melekler yasta\n\tVe bütün yıldızlar sana 'Gitme' diye yalvarmakta\n\tSense\n\tHala içi boş kupkuru bir inatta\n\tBense\n\tHala resmini çiziyorum bu son mektupta\n\n\tOysa\n\tAylar var umutlarım komada\n\tHayallerim bitkisel hayatta\n\tVe bu zavallı yüreğim\n\tAcele Rh pozitif bir aşk aramakta\n\n\tAnlayacağın\n\tSeninle tarihi geçmiş bir aşkı yaşadık ikimiz\n\tEskimiş düşlerim bir eskiciye yakışır artık\n\tİple çektiğim temmuzları da sana bıraktım\n\tİstersen \n\tGöz yaşlarımı bir madalya gibi diz göğsüne giderken\n\tÇünkü \n\tKapattım aşkın bütün sayfalarını artık...\n\tSon postayı koydu sabrım yalnızlığıma\n\tVe son resti çekti gözlerim\n\tDönüşü olmayan yollarına...\n\n\tAma yine de sen üzülme\n\tSözüm var kendime \n\tBu aşkı sensiz de yaşatacağım\n\tOlurda bir gün \n\tZamansız kapanırsa gözlerim \n\tSakın şaşırma\n\tSana anlatamadığım bu aşkı\n\tOrada meleklere anlatacağım\n\tVe işte o gün\n\tİki damla yaş düşecek gözlerinden biliyorum \n\tİşte o gün \n\tSeni de sana ağlatacağım.\n\n\tDedim ya\n\tBu sana onuncu mektubum\n\tVe de sonuncu\n\tArtık fark etmiyor benim için\n\tNe olursa olsun sonucu\n\tSen yepyeni aşklara yolcusun artık\n\tBen en eski yalnızlığıma yolcu...\n\t" + }, + { + "id": 62385.0, + "title": "Dost", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 7.0, + "poem": "Dostumdu önceleri, \nGöznurunu kitaplara dökmek varken\nAvare gezerdi caddelerde.\nDünya böyledir zaten, \nKadın olmasın ara yerde.\n\nBir varmış, bir yokmuş aramızdaki dostluk.\nKızına kıl kadar olsun göz koysaydım, \nDerdim, buydu korktuğu.\nOdama uğramaz oldu, semtimden geçmez; \nOysa bir ben vardım içli dışlı olduğu." + }, + { + "id": 23322.0, + "title": "En Mutlu Gün", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 7.0, + "poem": "En mutlu gün en mutlu saat\nKurumuş körelmiş yüreğimin bildiği,\nen büyük umutları gücün ve gururun\nHissettiğim, geçip gitti.\n\nGüç mü dedim? Evet öyle düşünmüştüm\nAma yazık! Çoktan yitip gitti hepsi\nGençliğimin hayalleri-\nAma boşver şimdi.\n\nYa gurur, ne yapacağım senle şimdi\nsakin ol ruhum! \nBelki bir diğer baş devralır\nÜzerime döktüğün zehri.\n\nEn mutlu gün-en mutlu saat\ngözlerimin gördüğü göreceği,\nEn parlak ışıltısı gücün ve gururun\n Hissettiğim:\nAma o zaman çektiğim acıyla\nGücün ve gururun umudunu verselerdi,\nYaşamazdım o parlak saati tekrar\n\nÇünkü onun kanatlarındaydı kara alaşım\nVe çırptıkça-bir öz dökülüyordu\nÖldürmeye yeterli\nOnu bilen bir ruhu." + }, + { + "id": 271886.0, + "title": "285 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 9.0, + "poem": "285\nDerler: Aşık ve sarhoş cehennemlik olacak! \nBu söz ki gönüllere sanma korku salacak.\nGiderse cehenneme tüm aşık ve sarhoşlar; \nKüçük yapın cenneti, yarın bomboş kalacak!" + }, + { + "id": 10394.0, + "title": "Kime Sordumsa Seni", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 9.0, + "poem": "Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler; \nKimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler...\nKünyeni almak için, partiye ettim telefon:\nBizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler! .." + }, + { + "id": 36568.0, + "title": "Deniz Suyu Türküsü", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 6.0, + "poem": "Deniz\ngülümsüyor uzaktan.\nDişleri köpükten, \ndudakları gök.\n\n'Ne satarsın, deli kız\nrüzgarda memelerin? '\n\n'Suyunu denizlerin, yiğit, \nsuyunu denizlerin.'\n\n'Ne taşırırsın kara oğlan, \nkanınla karıştırıp? '\n\n'Suyunu denizlerin, yiğit, \nsuyunu denizlerin.'\n\n'Bu tuzlu gözyaşları, ana, \nnerden gelirler? '\n\n'Ağlarım suyunu denizlerin, yiğit, \nsuyunu denizlerin.'\n\n'Bu derin sızı, gönül, \nnerden doğdu oy? '\n\n'Ne acıymış, ne acı\nsuları denizlerin''\n\nDeniz\ngülümsüyor uzaktan.\nDişleri köpükten, \ndudakları gök." + }, + { + "id": 26745.0, + "title": "Bir Gece", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Ondört asır evvel, yine bir böyle geceydi,\nKumdan, ayın ondördü, bir öksüz çıkıverdi! \nLâkin o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler; \nKaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi! \nNerden görecekler? Göremezlerdi tabî'î:\nBir kere, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi; \nBir kere de, ma'mure-i dünyâ, o zamanlar,\nBuhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.\nSırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; \nDişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi! \nFevzâ bütün âfâkını sarmıştı zemînin\nSalgındı, bugün Şark'ı yıkan, tefrika derdi.\n\nDerken, büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz,\nBaşlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi! \nBir nefhada kurtardı insanlığı o ma'sum,\nBir hamlede kayserleri, kisrâları serdi! \nAczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi; \nZulmün ki, zevâl akılına gelmezdi, geberdi! \nÂlemlere, rahmetti, evet, Şer'-i mübîni,\nŞehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi.\nDünya neye sâhipse, onun vergisidir hep; \nMedyûn ona cem'iyyeti, medyûn ona ferdi.\nMedyûndur o ma'sûma bütün bir beşeriyyet...\nYâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret.\n\nHilvan, 11 Rebîülevvel 1347\n(28 Ağustos 1928)" + }, + { + "id": 105840.0, + "title": "Gel Seninle Ahd-ü Peyman Edelim", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Gel seninle ahd-ü peyman edelim\nNe sen beni unut ne de ben seni\nİkimiz de bir ikrarı güdelim\nNe sen beni unut ne de ben seni\n\nAman kaşı keman elinden aman\nSürdük sefasını etmedik tamam\nEhl-i irfan içre olduğum zaman\nNe sen beni unut ne de ben seni\n\nHem saza mailem hem de sohbete\nHem sana mailem hem de devlete\nAşkın ile düştüm diyar gurbete\nNe sen beni unut ne de ben seni\n\nYarimin cemali güneşte mahı\nSana aşık olan çekmez mi ahı\nGetir and içelim Kelamullahı\nNe sen beni unut ne de ben seni\n\nAbdal Pir Sultan'ı çektiler dara\nDüşmüşüm aşkına yanarım nara\nBakın hey erenler şu giden yara\nNe sen beni unut ne de ben seni" + }, + { + "id": 59866.0, + "title": "Yaşa Sen", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 8.0, + "poem": "Her şeye boşver, dolu dolu yaşa.\nMadem ki bir aşkın var, ne güzel, tadını çıkar...\n\nSanki ayıp bir şeymiş de utanıyormuşsun gibi\nyazmışsın bana...\n\nHer şeye boşver ve aşkı yaşa... \nİlle de büyük aşk olması gerekmez; \nyaşanan her aşk büyüktür, yeter ki tadını çıkarmasını bil...\n\nÇok büyük umutlar bağlama, yarını hiç düşünmeden, \ngünü gününe sev, sevginin tadını çıkar...\n\nSevgide geleceği düşünürsen aşkı, bombok edersin. Sakın haaa...\nSonsuz, monsuz diye karşındakinin başını yeme...\n\nHer şeye boşver; öylesine sev ki, \nsevdiğini bile umursama, salt kendin için sev, \nbencilce yaşa aşkı, bütün maddesiyle...\n\nYaşamdan elinde kala kala salt yaşadığın\nsevgiler kalır sonunda, ne şu, ne de bu...\n\nBütün onlar, aşkı yaşamak için gerekli olan\n- ne yazık ki gerekli olan- gereklerdir.\n\nAslolan aşktır yaşamda...\n\nDolu dolu, dolu dizgin, zilzurna, saniye saniye\naşkı yaşayarak sev...\n\nİki yıl, üç yıl sürecek diye umutlanıp enayilik etme...\nİster sürer, ister sürmez... Sen o anı yaşa yeter ki...\n\nYitirdiğin zaman; yaşadıklarını kazanmış olacaksın...\nSonunda elbet yitireceksin, ama yitireceğini hiç\ndüşünme; çünkü aynı zamanda kazanmışsındır da...\n\nAnılar kazanıyorsun daha ne...\nİç o zaman, sarhoş ol...\n\nYüce şeyler düşünme severken, \nsevgiyi berbat edersin; çünkü sevginin\nkendisinden daha yüce bir şey olamaz..\n\nAferin sana seviyorsan, seviliyorsan...\n\nSakın kuşkulara kapılma.\nKarşındakini didikleme, yiyip bitirme...\n\nTürk gelenekleri, görenekleri öyle...\nSakın bu aptallığı yapma...\n\nSeverken yirmi yıl sonrasını değil, \n\nyirmi dakika sonrasını bile düşünme, \nsevinin içine edersin...\n\nAn an yaşa, derin derin hem de...\nAfferin sana...\n\nÇok sevindim. İşe güce boşver.\nArtık sana ne Surname'yi, \nne de başka şeyi soruyorum.\n\nKeyfince yaşa, sev... Sevildikçe sev, \nsevilmeyince de tastamam boşver ve\no zaman o güzelim yalnızlığına sarıl...\n\nO yalnızlık ki, bütün sevgilerden daha güzeldir\nve sonunda onun koynuna girmek için\nkendi kollarımızla kendimizi sararız...\n\nO zaman da hiç üzülmeyeceksin.\nÇünkü nasıl olsa, sığınacak bir yalnızlığımız var; \ngünün birinde anamız bile bizi bırakır gider\nama o yalnızlığımız, biz yaşadıkça bizi hiç bırakmaz...\n\nSeverken bunları düşünme, lütfen yarınsız sev! \n\nHadi, sevgiyle öperim.\nYaşa sen! ..." + }, + { + "id": 1663295.0, + "title": "Sevda Vadisi", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 8.0, + "poem": "Sevda vadisine düştüm \nGamlıyam şahım Ali\nKimsesiz kaldım karanlık\nGün be gümrahım Ali\nDoğmuyor mihr-i ümidim\nÇıkmıyor mahım Ali\nGelmiyor mu kulağına\nAhlı eyvahım Ali\n\nMerhamet et herşeye agahım Ali\nVar mı senden başka söyle irticagahım Ali\n\nBir günahkar insanım ben\nYok yüzüm peygambere\nİstemem bir türlü gitmek\nBöyle huzur mahşere\nTesadüf eylerim derken\nBelki bir gün rehbere\ndüşmüşem elsiz ayaksız\nBak aslan-ı haybere\n\nÇıkmıyor bir an ciğerden\nGeldi sevda hançeri\nHakkın aşkına esir ol\nDuğum günlerden beri\nZikreylerim ismini ben\nGal-u beladan beri\nO kadar yandım yakıldım\nUnuttum her yeri" + }, + { + "id": 1636538.0, + "title": "Gülüm", + "poet": "Ömer Lütfi Mete", + "rating": 8.0, + "poem": "Bu şehir girdap gülüm\nGirdapta mehtap gülüm\nFeleğin bir suyu var\nSu değil kezzap gülüm\n\nFeleğe dayandım gülüm\nÖldüm de uyandım gülüm\nÖldüm de uyandım\n\nBu şehir serap gülüm\nSerapta mihrap gülüm\nFeleğin bir topu var\nMermisi kezzap gülüm\n\nFeleğe dayandım gülüm\nÖldüm de uyandım gülüm\nÖldüm de uyandım\n\nYezidin harcı zulüm\nYiğidin burcu ölüm\nFeleğe dayandım gülüm\nÖldüm de uyandım gülüm\nÖldüm de uyandım" + }, + { + "id": 53446.0, + "title": "Rüzgârı Acıtan Doğu", + "poet": "Bejan Matur", + "rating": 7.0, + "poem": "Geldim\nSuskun ve kederli\nBıraktım kendimi toprağına\nKalbim bekle diyordu\nBir tapınak bu geç olmadan\nAma geciktim\nGölgesi kalmış duvarların\nKendileri gitmiş uzaklara\n\nDoğu diyorum bazan\nRüzgarı acıtan doğu\nYeter mi anlamama\nAvunmak için\nDörtlükler ve haritalar\nTopladım çantama\nTaşlar biriktirdim\nSaçlarımı uzattım kahırla\n\nSenden konuşan\nO tuhaf kalabalığın ortasında\nBaktım dağ göllerinin derin uykusuna\nGörünen tüm yollara baktım\nGücüm yok\nAcıyan yaralarını sormaya\n\nOrada\nTanrının biliniyor kuşlar\nKadınlar tanrının biliyor kuşları\nVe soruyorlar ona\nTanrım ne yaptık sana\nKuşlarının kanatlarını mı kırdık\nNe yaptık sana\n\nTanrı sessiz\nAnnem kadar sessiz\nBakarak\nNeden bekliyorsunuz burada\nDiyordu kalanlara\n\nAh sevgili ten\nNeden bekliyorsun burada\nAlıp kokunu git\nGit\nO acı rüzgarın ardından" + }, + { + "id": 15429.0, + "title": "Bulmak", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir an kayboldun gibi! yaşadım kıyameti\nYoruldun ama buldun ey kalbim emaneti\n\nYeniden su yürüdü dalıma yaprağıma\nBir bakışın can verdi kurumuş toprağıma\n\nÇiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından\nGöz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından\n\nBir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde\nYüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde\n\nBir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş\nYeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş\n\nSoluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine\nKapılıp gidiyorum saçının sellerine\n\nGözlerinden göğüme sayısız yıldız akar\nBir gülüşün içimde binlerce lamba yakar\n\nBir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın\nSesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın\n\nTabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi\nYüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi\n\nSensiz geçen zamanı belli yaşamamışım\nSensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım\n\nBir yol buldum öteye geçerek gözlerinden\nİşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden\n\nÖlüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm\nÖlümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm\n\nGüzlek 1971" + }, + { + "id": 28447.0, + "title": "Yollar", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Varsın biraz da yollar çeksin benim cefamı \nArtık verin çocuklar, artık verin asamı!. \nBir başka kâinata, bir başka yurda yol var; \nSiz örtünün garipler siz örtünün abamı! \nYorgun düşüp uzandım altında asumanın; \nGölgende buldum ey dal bir anne ihtimamı. \nŞahane manzaraydı dünya sınırlarında \nBir kubbenin rüku’u, bir zirvenin kıyamı. \n\nYükseklerinde ömrün dağlar, sular kovuklar: \nYükseklerin diliyle tekrar edin nidamı! \nDağlar lisana geldi, gökler lisana geldi; \nŞerh oldu Mesnevi’den yıldız \nŞerh oldu Mesnevi’den yıldızların kelamı. \nŞeffaf mavinizden abdest alıp el açtım \nArtık yakındayım, ey gökler, duyun duamı!" + }, + { + "id": 9059.0, + "title": "Mutlu Olma Şansı", + "poet": "Yılmaz Güney", + "rating": 9.0, + "poem": "Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili, \nbiz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık çünkü. \nDünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı. \nKedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk... \nYüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili... \nNe güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım. \nYaşamak ne güzeldir be sevgili... \nSevinerek, severek, sevilerek, düşünerek... \nVe o vaz geçilmez sancılarını duyarak hayatın..." + }, + { + "id": 96590.0, + "title": "Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar\nHepsine yüzer kere rastladım en azdan\nUmutsuz sevdalara tutulmak onlarda\nBozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda\nVerdi mi adama her şeylerini verirler \nBen gördüm ne gördümse kadınlarda \nPorsuk nehrinin geçtiği\n\nKızılırmak parça parça olasın \nBir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı\nTaş toprak arasında türküler arasında\nKaranlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan\nKocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı\nKimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını \n\nDicle kıyılarına tiren varınca\nBüyük bir gökyüzü git allahım git \nGenel olarak önce kaşları görünür\nSonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında\nYanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar\nGül kurusu\n\nBir gün sizin de yolunuz düşer memlekete\nSiz de görürsünüz bunları kadınlarda\nÖdevleri yenilmek olan hep\nBıçakla kemik arasında\nSusmakla ağlamak arasında\nYenilmek\nKadınlar" + }, + { + "id": 116520.0, + "title": "Mescidim Mihrabım", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Mescidim mihrabım üstad işidir\nYola secde kılmak farz oldu bize\nBir musahip gerek yola gitmeğe\nEvliya buyruğu arz oldu bize\n\nPir Eşiği Kabe Muhammet mihrap\nÖzün turap eyle dört kapını yap\nŞu dünya fanidir hem hane harap\nGüvenme faniye bahara yaza\n\nCehd eyle halini yoluna uydur\nYoluna uymazsa emeğin zaydır\nNefsine cellat ol canına kıydır\nAçılsın güllerin hem taze taze\n\nSer nedir muhabbet canım arzular\nYol içinde hesap çoktur gaziler\nDerdim çoktur yarelerim sızılar\nEr olan dayanır bal ile tuza\n\nPir Sultan Abdal'ım yola gelince\nYolda varlığını ele alınca\nDört kapıya kırk makama erince\nKim bahane bulur şol kamil söze" + }, + { + "id": 91391.0, + "title": "Direnç Çiçeği", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "-Aysel Zehir için-\n\n Yarım kalan hiçbir yolculuk yok bu yaşamda\nBirbirine Karıştırılan hiçbir boyut yok\nOnbeş yaş nedir ki \nYılların sözle çizilen anlamında\nYa bir duygu selidir aralıksız\nYa da bir inanç fırtınası yüreğin\nDirence açılan gençlik koylarında\n\nBir devrin sembolü diyorlar şimdi adına\n\nToprağa ölüm düştükten sonra Hiroşima’da\nTüm bitkilerden önce yeşeren bir açelya\nŞimdi Kadıköy-Rıhtım’da\nNeyi çağrıştırıyor sana\nSen söyle ey direnç çiçeği-neyi\n\nLiseli bir kız iken / saçlarında rüzgarlar\nCevizli tekelinde / ellerinde yarınlar\nElleri utandırır\nGözündeki söz senin / içindeki öz senin \n\nBir köpük onur uğruna kuruyan ırmaklar\nVe gelenek denizlerinde ezgilenen ışıklar\nHenüz dile gelmedi \nİstanbul’u ezen suskunluğunda senin\n\nGazetelerde resimlerinle dolarken sayfalar\nNedense söyleşilerde yalnızca\nBeyin hücrelerine yöneltiliyor sorular\nSense ölüm rengine inat\nTan maviliğince susuyorsun\nYalnızca geçmişin \nGelecekteki ölümsüz sesini yanıtlıyorsun\nHani çok çok övmekten korktuğun \nO bin renkli açelyanın inançlı sesini \nYanıtlıyorsun-gülümsüyorsun-susuyorsun\n\nBağrıdaki besteler / yüzündeki ezgiler\nDile gelmez sözlerin / bilinmez ki ne söyler\nDilleri utandırır\nGözündeki söz senin / içindeki öz senin\n\nEy ovaların ateş ateş çölleştiği yerde\nToprağın ırmak ırmak yüreklenişi sen\nYarınlara selamını iletsin diye adın\nDamarlarına bağlanan yaşamı\nÖlümü kucaklarken ellerinle kopardın\n\nKurtarmak için enginlerin anlamını\nGökyüzünü yere indirdiğinden beri\nYa da silmek için bir damlanın yüzünü\nBir okyanusun kucağına bastığından beri \nVe bıçak sırtı bir dönem uğruna\nBütün zamanı omuzlarına aldığından beri\nAdın bir açelyadır artık senin\nKoynuna ölüm düşürülen bütün topraklarda\nBir açelya\n\nAskıda falakada / her mevsimde dört açan \nHücrede zindanlarda / güneşsiz ışık saçan\nGünleri utandırır\nGözündeki söz senin / içindeki öz senin\n\nYepyeni sözcükler yeşeriyor şimdi\nAlnının ışıklı yamaçlarında\nYüreğini içmek gerek duymak için \nSoluğunu solumak gerek\nHer dalıp gidişinde bin şiir çıkarıyor belki gözlerin\nYaşama gözlerinle dalmak gerek\n\nBir devrin sembolü diyorlar şimdi adına\n\nDolar dolar gözlerin / varılmaz ki gizine \nBir damlası bile / dökülmez ki yüzüne \nSelleri utandırır\nGözündeki söz senin / içindeki öz senin" + }, + { + "id": 14902.0, + "title": "Biz Ne Ayrılıklar Görmüş Adamız", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "Gitmek istiyorsan gidebilirsin\nBiz ne ayrılıklar görmüş adamız\nÇekinme sende vur sırtımdan beni\nBiz ne ihanetler görmüş adamız\n\nAldırma sen benim yalnızlığıma\nAldırma sen benim gözyaşlarıma\nBoşver sende kalmış yarınlarıma\nBiz kadere çelme takmış adamız.\n\nSevsen gidemezdin sevsen bırakmaz\nSevsen çıldırırdın seven ne yapmaz\nGit bu ateşte beni kül etmez yakmaz\nBiz ne cehennemler görmüş adamız\n\nHadi daha çabuk daha acele\nKoş başka kollara koş güle güle\nSen de unutursun adımı bile\nBiz ne vefasızlar görmüş adamız\n\nHep aynı hikaye hep aynı masal \nSen bu şarkıyı git başka yerde çal\nAl yanı başımdan gölgenide al\nBiz ne yalnızlıklar görmüş adamız\t" + }, + { + "id": 100804.0, + "title": "Güzel Bir Sabah", + "poet": "Jacques Prevert", + "rating": 5.0, + "poem": "Korkmazdı kimseden\nYa da hiçbir şeyden\nFakat bir sabah güzel bir sabah\nBir şey gördüğüne inandı\nAma bir şey yok dedi\nVe haklıydı\nHiç şüphe duymadığı mantığıyla\nBir şey yoktu\nFakat sabah aynı sabah\nBirisini duyduğuna inandı\nVe açtı kapıyı\nVe kapattı kimse yok diyerek\nVe haklıydı\nHiç şüphe duymadığı mantığıyla\nKimse yoktu\nAniden bir korkuya kapıldı\nVe anladı ki yalnızdı\nAma yapayalnız da değil\nYaşıyordu beraberce\nKarşısındaki hiç kimseyle\n\n(fransızcadan, Faruk Günay)" + }, + { + "id": 3712.0, + "title": "Yolcu", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 8.0, + "poem": "Görüyorum ki, bir an önce varmak istiyorsun oraya. Gerginsin\nkıpır kıpırsın, soluk soluğasın, yay gibisin ey yolcu \ncoşkunluğun ne güzel, ofken ne güzel \nSana selam, sana saygı\ney yolcu \n\nFakat düşündün mu yolunun uzunluğunu? \nNeler var yolunun üstünde, düşündün mu? \nKoşar-adim asabilecekmişsin su dağı, geçebilecek misin\nbu hızla su beli, tırmanabilecek misin bu solukla su sırtı? \nOvada dikenler yollara uçmuştur, kuru dereleri seller basmıştır,\nkar yağmıştır belki o tepelere? Böyle, uçar gibi geçip\ngidebilecek misin oralardan, hemen varabilecek misin oraya? \nBelki sırtlanlar üşüşmüştür leşlere, kuzgunlar tutmuştur belki\nyolları. Belki silinmiştir ayak izleri yolcuların.\nButun bunları düşündün mu ey yolcu? çünkü sen, ne ilk yolcususun\nbu yolun, ne de son.\n\nDerim ki sana:\nNehirler boyu git \nNerelerde ve niçin durgundur nehirler,\nnerelerde ve niçin hırçındır nehirler,\nnerelerde ve niçin mendereslidir,\nnerelerde ve niçin çağlayanlı ve de çavlanlıdır nehirler,\ngözlerinle gör, duy kulaklarınla \nGör ve duy ki, nasıl varır nehirler denizlere \n\nDerim ki sana:\nDenize varmaktır amacı nehrin, denize varmak, ey yolcu \nBüyükse dağ, aşamıyorsa üstünden nehir, dolanır çevresini dağın.\nBüyükse kaya, sokup atamıyorsa nehir, birikip birikip taslar\nüstünden, dolanır yanını yöresini. Yokuşsa yolu, koşamıyorsa\nmenderesler çizer nehir. uçurum çıkarsa önüne, kapıp bırakır kendini\nnehir, acar kanatlarını; varır varacağı yere, oraya denize \n\nDerim ki sana:\nNehirler boyu git ve gör nehirlerin nasıl yol aldıklarını \nsen de bir nehirsin ey yolcu \nSenin de varmak istediğin bir yer var\nGerçekten varmak istiyorsan oraya, nehirlere iyi bak \nEngeller\nnasıl asılır, öğren nehirlerden\nYari yolda yok olup gitmek değildir\namaç, nehirler gibi akıp, nehirler gibi ulaşmaktır oraya \nVarmaktır oraya, ey yolcu \n\nDerim ki sana:\niyi oku yolunu, avucunun içi gibi bil \nDizlerini, ciğerlerini,\nyüreğini siki tut, iyi dengele \nOvada koşar gibi vurma kendini\ndik yokuşlara \nuçuruma atlar gibi bindirme kayalara \n daha koş, daha koş diye alkış tutanlara kanıp da, kesilip\nkalma yari yolda \nDipdiri varmalısın oraya \nHız koşusu değil bu,\ney yolcu, engelli koşudur bu \nEngelleri asa asa, gücünü koruya\nkoruya varmalısın oraya \nçünkü oraya varmaktır amacın, koşmak değil \nBoşuna sevmedim nehirleri \nAktıkça büyümesi boşuna değil\nnehirlerin \nAkan buyur, ey yolcu \n erişir menzil-i maksuduna aheste giden demiyorum ben sana,\n tiz reftar olanın peyine damen dolaşır demiyorum. Böyle\ndemiyor çünkü nehirler. Duracaksın, dolacaksın, atlıyacaksın,\nasacaksın, koşacaksın ve varacaksın oraya, diyor nehirler.\nÖyle diyorum ben de\nBeni dinle, beni anla ey yolcu \n\nadim adim\nkulaç kulaç\nilerliyor nehir\nyoklayıp\naraştırarak\ntartıp\ndengeleyerek\nadim adim\npençe pençe\nilerliyor nehir\nbirdenbire koçbaşı\nbirdenbire ipek bir çarşaf\nve balıklar kurbağalar yosunlar\nköprüler ve yoksul değirmenleri bozkırın\nbirdenbire bir uğultu\nbirdenbire bir kıyamet\nbindirip\nçekilerek\nçekilip\ntoparlanarak\nveriyor cüceleşip\ndevleşerek\nveriyor\nnehirlerce Kahtalarla\n\nşarkılar söylemeliyim\nnehirler gibi uzun\nnehirler gibi kollu\nnehirler gibi hırçın\nve yumuşak\nve nehirler gibi\ndur\ndurak bilmeyen şarkılar söylemeliyim\n\ngitmek\nnehirlerle yan yana\ngitmek\nnehirler gibi zor\nnehirler gibi çetin\nnehirler gibi umutlu\ngitmek\nnehirlerden de öteye\noraya\ntaaa oraya\no büyük kurtuluşa\nyüreğim\nyaralı kuşum\ntopla ve aç kanatlarını" + }, + { + "id": 4240.0, + "title": "Çıkmaz Sokak", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir daha dünyaya gelsem\nYine seni severdim\nBeni üzesin diye\nBeni deli divane edesin diye\nBiliyorum\nSen de bir daha dünyaya gelsen\nYine beni sevmezdin\nKahrımdan öleyim diye" + }, + { + "id": 21998.0, + "title": "Bir Alıp Satıcı Gönül", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 6.0, + "poem": "Düştüm bir öylesi çekilmez derde,\nNe ölümü düşünürdüm, ne yaşamak korkusu,\nNe sır aradım herşeyde, ne gariplik var serde,\nNe kara sevda, ne sevmek ne sevilmek arzusu\nArtık her şarkı dokunur bana bu şehirde.\nHasret nedir bilmezken o kadar\nŞimdi, her an, her yerde gurbetteyim.\nÇünkü daha görmediğim güzellikler var,\nÖyle bir yürek koymuşlar ki içime neyleyim,\nHer yere gönlümü vermeden geçemem dostlar! \nBen deli miyim bilmem mi neler ettiğimi.\nBir han köşesinde yatmayınan Kerem diyorlar,\nNe tuhaf bu insanlar derdini dökmeyinen\nÇaresiz derde bulunmaz merhem diyorlar,\n\nAh.. bir alıp satıcı gönlüm var gezer çarşı çarşı,\nBaşım güneşe düşmüş yanmayı öğrenir.\nNolur böyle duradursun cama güneşe karşı,\nGönül her yerde bir kardeşim güzel her yerde bir.." + }, + { + "id": 82127.0, + "title": "Evet Evet", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "Evet Evet \n\ntanrı aşkı yarattığında çoğu insana yaramadı\ntanrı köpekleri yarattığında köpeklere yaramadı\ntanrı bitkileri yarattığında eh işte idare ederdi\ntanrı nefreti yarattığında standart bir hizmete kavuştuk\ntanrı beni yarattığında beni yaratmış oldu\ntanrı maymunu yarattığında uyuyordu\nzürafayı yarattığında sarhoştu\nuyuşturucuları yarattığında kafası kıyaktı\nve intiharı yarattığında bunalımdaydı\n\nsenin yatakta uzanmış halini yarattığında\nne yaptığını biliyordu\nsarhoştu ve kafası kıyaktı\nve sonra dağları ve denizi ve ateşi\naynı anda yarattı\n\nbazı hataları oldu\nama senin yatakta uzanmış halini yarattığında\ntüm Kutsal Evren' in üzerine boşaldı.\n\n Charles Bukowski" + }, + { + "id": 212791.0, + "title": "Şair", + "poet": "Mehmet Emin Yurdakul", + "rating": 8.0, + "poem": "Bana yirmi yaşımda ateş saçan bir sevdâ,\nİlk şi'rime altundan kanad veren o hulyâ\nAk saçlarım altında yine alev saçacak.\n\nMilletinin ruhuyle feryad eden bir dudak\nO şeyleri söyler ki çağlattığı gümüş ses\nAsırların önünde nağmesini dindirmez.\n\nHiddet, tahkir hepsi boş! .. Her cefaya katlanan\nYine şair kalbinden başka bir kalb değildir; \nBu zayıf kalb en mağrur alınları eğiltir.\n\nŞu dünyada bir büyük rüya gören kahraman\nO kartala benzer ki en yangınlı şimşekler\nOnun sisli ve korkunç yollarına nur serper." + }, + { + "id": 1343158.0, + "title": "Adam Ol Yeter", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 9.0, + "poem": "Ne hakim, ne savcı, ne de doktor ol\nHedefe yürüyen adam ol yeter\nÇıksa da önüne binbir türlü yol\nHedefe yürüyen adam ol yeter\n\nElbet seni hakir görenler olur\nKınayanlar olur, yerenler olur\nVazgeç diye akıl verenler olur\nHedefe yürüyen adam ol yeter\n\nKararlı ol, kim ne ederse etsin\nDüşmana el salla kör dövüş bitsin\nSonsuza talipsen aldırma gitsin\nHedefe yürüyen adam ol yeter\n\nEngeller çıkarsa pes etme sakın\nÖlümüne giden bir tavır takın\nKışlar bahar olur, uzaklar yakın\nHedefe yürüyen adam ol yeter\n\nŞu sahte dünyada gözün kalmasın\nDışın alsa bile için almasın\nMakamın, şöhretin varsın olmasın \nHedefe yürüyen adam ol yeter\n\nGaribi, mazlumu üzen değişmez\nEzilen değişmez, ezen değişmez\nLafazanlık ile düzen değişmez\nHedefe yürüyen adam ol yeter\n\nBir çınarsın, kimse bükemez seni\nİstediği yöne çekemez seni\nHesaplar, planlar yıkamaz seni\nHedefe yürüyen adam ol yeter\n\nMertlik ve dürüstlük hileyi yener\nYalancının mumu yatsıda söner\nMutlaka bu devran tersine döner\nHedefe yürüyen adam ol yeter" + }, + { + "id": 2111413.0, + "title": "Türk", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 9.0, + "poem": "Yurdumuzun dostuna dost, düşmanına düşmanız, \nBizi sorun tarihlere, biz nasıl kahramanız. \n\nGöz dikilmez bu vatana, yan bakılmaz bayrağa, \nKahramanlar nesliyiz biz, Oğuzun soyundayız.\n\nBiz cihâna karşı durduk, \nEzdik düşmanı, yere vurduk.\n\nKarşımızda secde etti, en kavi düşman bile,\nKim bilir, kaç gazaya şahit oldu bu yerler? \n\nDestan oldu savletimiz*, azmimiz, dilden dile,\nBize, \"Yılmaz, korku bilmez, arslan oğlu Türk\" derler.\n\nBiz cihâna karşı durduk, \nEzdik düşmanı, yere vurduk..." + }, + { + "id": 898.0, + "title": "Sana Kalan Saz", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 9.0, + "poem": "Sana\nyaralarımdan çiçekler,\nilk yardım geceler biraz da\nve yangından kurtarılması imkansız acılar\nbırakıyorum...\n\nseni özümün gizinde saklıyorum...\nbütün aşklarımın izlerini sayıklayarak\nve aldatarak tüm sevdiklerimi,\n\nsana\ncinayetimin ipuclarını bırakıyorum...\nvasiyeti olmayan ölüler ülkesinden\n(türkülerin sırtındaki muamma!)\nyazık bir nakarat bırakıyorum sana\n\n'ben sana gülüm demem,gülün ömrü az olur'\n\nöç biter,\nbiter şarkı,\n\nyaz olur..." + }, + { + "id": 53436.0, + "title": "Keskin Uyak", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 7.0, + "poem": "düşmezse düşmesin yakamızdan ölüm\nbizim de ülkemizde sabah olacak gülüm" + }, + { + "id": 56636.0, + "title": "Arkadaşlık Hataları", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Düşkün bir prenstin\nmuhtaç kalmıştın bu dünyada görünmeye\nbitmeyen arzularına muhtaç kalmıştın\n\nSadece fakir biriydin sana göre\nbeni görünce öylesine kaptırmştın ki\no eski muhteşem günleri anmaya\nfark edememiştin beni\n\nYine de küllerini getirdin bana\nbu kayıp dünyanın sayıklıyan tarihine\nbenimle geçmek istedin...\n\nOysa düşkünde olsalar\nprensesler iyi bilmeliydi\nkimlerle tarihe geçeceklerini\nvurulmuş bir insanla kurtulmayı düşlemenin\nonu bir kez daha vurmak oldugunu...\n\nHem artık sayıklayan tarihin bile çok vakti yoktu\ndüşkün prenseslerin arkadaşlık hatlarını bagışlamaya..." + }, + { + "id": 998092.0, + "title": "Zaman", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Korkunç bir hızla\nDevreder eskiye yeniyi \nTarihin kum saati \nYetmez Arap çölleri \n\nSürer müthiş dönüşüm \nYeni eskinin omuzlarında \nÖlüme doğar usulca \nSolar bir tomurcuk\nDönüşerek eskiye \n\nBitmiştir beklenen gün \nBeklenecekler sonsuz \nGecedir günün habercisi \nBir ümit dökülür karamsarlığa \nVe bir şiir başlarken biter" + }, + { + "id": 72790.0, + "title": "Şehidin Destanı", + "poet": "Ömer Lütfi Mete", + "rating": 9.0, + "poem": "Fişekler patlıyor güneş tutuk hilal berrak \nDağ taş can evinden tekbir tekbir çağlayarak \nSultanım seni uğurlar bu ebedi bayrak\nSen ki kevseri namluyla içtin ırmak ırmak\nSen bir köprü, düştün de geçit verdi uçurum \nAl kanlar içinde boyuna kurban olduğum\nŞehidim, ruhum, melekler katında alptuğum\n\nAlbeni, albeni nur yüzün gök alnın boyadı al beni\nCennet tanıdığım bağrındaki albeni\nÖcün sorayımda şehidim al beni\nUçtu bulut yeleli yiğidim gökten emin\nKanından tapusuyla ocağımdır bu zemin\nYemin dövüşte secdeye kırılan kalemin\nSilahın bayrağın kuranın üstüne yemin\nCephanem hatıramdır gece gün yudum yudum\nSen gayret pınarım suyuna kurban olduğum\nŞehidim, ruhum, melekler katında alptuğum\n\nYüreğim kor yüreğim pir yandı bir daha sönmez kor yüreğim\nKim demiş haini canda kor yüreğim\nYedi kat yerin dibine kor yüreğim\nGördüğüm tabut mu köy ufkunda seher vakti\nTabut değil yıldız yıldız mahyam yola çıktı\nDağ dağ omuzlarda geliyor ecelin tahtı\nSemalar kıskanır ey makber sendeki bahtı\nSabrımda vurulan iç içe bin kere mazlum\nVarını vakfetmiş huyuna kurban olduğum\nŞehidim, ruhum, melekler katında alptuğum\n\nÖzümün özü bu girdapta kanayan \nSen asıl yar için akmayan kana yan\nO yar özü kim bakar bu kana yan \nÖzüm özüm kanayan\nMüjde ey toprak tuğbadır bu fidan bu civan\nŞehidim ölümsüz fani gönüllerde divan\nOn binler yüz binler göz göz, saf saf hakka revan\nDiyet alacağız billah top yekün bir cihan\nÖlmedin sen bir oluştur bu bir şanlı doğum\nKütüğü göklerde soyuna kurban olduğum\nŞehidim, ruhum, melekler katında alptuğum\n\nİşte namazındayım, işte veda bayramı\nSundular bu mercan sükutta sonsuz meramı\nGayrı rahatta buldum canıma ilk haramı\nYalnız senin rütbene hasret sarar yaramı\nKalmayacak gümüş hilal okçusundan mahrum\nIrz diye devraldık yayına kurban olduğum\nŞehidim, ruhum, melekler katında alptuğum" + }, + { + "id": 58913.0, + "title": "Rengahenk", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "\t\t\nBir yelkenli bayrağı al\n-Mor da olabilir-\nAlmış yaprağına rüzgarı\nRumca bir şarkı patlatıyor\ndenizin gözüne gözüne\n\nMubalağa laz oldu vre sevgilim\nAramızda bu yaz\nPontuslarını zaptetmeye birbirimizin\nSelvi yeşili serenlerimizle\n\nBeğenmediysen o yeşili\n-Nefti mi? Değil-\nCamgöbeği olabilir mesela\nSuların postekisinde sevişmek için\n\nMubalağa yaz oldu bu yaz\nİkimiz de ömrümüzün güzünde\nFuzuli'nin dediği Geday-ı Muhteşemler\n\nBitkiniz tatlı-işlemeden\nBöyle böyle deryadil oluyor derya\nDerunumuzdaki..\nUyuyalım mı dedin vre sevgilim? \nGaflet ki, o bayrağı al yelkenliden\n-Mor da olaballir-\nDalgalarla dalga geçer geçerken\nKucağımıza atlayan bir lapindir\nMenzilimiz pontus değil azrail\nVe önümüz sırf ebabil...\nLakin o da ölecek bir gün mutlak\nBizcileyin yaşarsa bir yaz\n\nBunu Rabiş'in camına\nBayrağı al bir yelkenliyle yaz! \n-Mor da olabilir ama-\nRumca bir şarkı patlataraktan\nAğaran siyaha doğru\nSiya siya! ..\nİki ceset ki aşktan boğulmuş\nKasımpatları gibi patlayan kulaklarıyla\nTozlarından tuzlarından donanmalar kurulmuş\nGidiyorlar Cezayir'i fethe yeni baştan\nBiri erkek biri dişi\nİki korsan\n\nGüler'le Can...\nİkisi de birbirinden ala\nİkisi de mubalağa! \n\nŞiirin bütün bu felaketine rağmen\nİkisi de yaşıyorlar hala...\nBöylece tekmil oluyor yavaş yavaş\nBütün bir sonbahar...\n\n(Rengahenk)" + }, + { + "id": 39525.0, + "title": "Kum", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 6.0, + "poem": "Bana yaşadığı kentin kumunu gönderen\nBir sevgilim vardı\nBense merak ederdim hep oranın rüzgarını\nUslu mu deli mi sürekli mi\nApansız mı çıkar gökte savurur\nYerden aldığını\n\nPaylaştığımız kentler oldu sonra\nRüzgar usta ben acemi\nEsti geçti bir hışımla geçti\nKum doldurdu gözlerimi" + }, + { + "id": 3700.0, + "title": "Güç Olan", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "Himalayaların tepesine tırmanmak güç\nama mümkün\nOkyanusu asmak da güç\nama mümkün\nAy'a ulaşmak da öyle\n\nAma mümkün değil iste\nBülbülün eti için öldürüldüğü bir ülkede\nsanatı zincire vuranlara\nmeram anlatmak\n\nÖt kuşum\nÖt kuşum\nÖt güzel kuşum\nEller ne derse desin\nben sana vurulmuşum." + }, + { + "id": 49662.0, + "title": "Dağlar", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 7.0, + "poem": "Burçlarında ceylan taşıyan yücelere ey \nAyın hüzün saati gözlerinden \nKuytu yerlerine sümbüller dökülen \nNergisler açan eteklerinde \nGöklerden muştular indiren güvercinleriyle \nDorukları bembeyaz yaşmaklarıyla \nGüneşe uzanan ağaçlarıyla \nZamanı hiç geçmeyecekmiş gibi donduran \nEy bir yanıyla derin sulara dayanan \nEy dağlar nerdesiniz ey. \n\nKim bizi senden koparan \nHangi ses çağıran bulvarlara \nDengemizi bozan intihar vitrini bulvarlara" + }, + { + "id": 33090.0, + "title": "Cebbar Oğlu Mehemmed", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "cebbar oğlu mehemmed \n\nkaman civarına bahar gelince yıkılır ovadan apdal çadırları\nyücesinde pare pare duman tutmuş\ndüdüldağ'ın yaylasında mekan kurulur\nhoş gelmişsin evvel bahar\nnisan ayı içinde donanır dağlar\ndonanır yeşilinden alından\nistasyon deresi kabarmıştır\nhacıdağ'ın selinden\ndağlar sıra sıradır eylim eylim\ndağlar uzanır bir uçtan bir uca\ndağlar bir birinden yüce\nyamaçlarında kireç yakılır\nbir ömür boyunca kahrı çekilir\nkimse anlamamış sırrını hikmetini\nbu bereket nereden gelir\nbaşınızdan duman eksilmesin gavurdağları\nsiz hikayet eylediniz bana\nbahçe kazasının kaman köyünden\ncebbar oğlu mehemmed'in hikayesini\n\nyılların yücesinden şöyle bir seyran edelim\nbir avuç toprağıma çöreklenmek için\nyürümüş selamsız sabahsız\ndestursuz girmiş memleketime\nyedi çeşit frenk askeri\nuğursuz bir hava çökmüş\nüstüne memleketimin\nuğursuz ve karanlık\nçocuklar gülmemiş artık\nsessiz sessiz ağlamış analar\noduna giderken vurulmuş\nve yahut harman yerinde\navuçları buğday kokan delikanlılar\n\nve nice gavurdağı kızlarının\nbirer birer ırzına geçilmiş\nyalvarmış ihtiyarlar allah'a\n- rivayet şöyledir kim -\ndumanlı bir güz akşamı\nşu mor dağlar efendim\ndestur demiş de yürümüş\nsilkinip kalkmış ayağa\n\ngel haberi öteden verelim\nçıkmış dağlara kendiliğinden\ncebbar oğlu mehemmed\nfransız'a silah çekmiş\nhür yaşamak uğruna\nırz uğruna namus uğruna\nana için baba ve kardeş için\n\nşu mübarek topraklar\nşu mübarek vatan için\nderken efendim\nbir gün kaman'dan öte\nuğrun uğrun haber ulaşmış\nurfa'nın antep'in köylerine \ngözü kanlı maraş beylerine\n\ncebbar oğlu mehemmed\nburcu burcu çam kokan bir yaz akşamı\nomuz vermiş bir ağaç gölgesine\nusul usul türkü söylüyor\n - hasret kuşun kanadında\n deli kuşlar uçun gayrı\n yazımız böyle yazılmış\n bu diyardan göçün gayrı -\nkirveleri durdu ve süleyman\non sekiz adım gerisinde\nşahin gibi tünemişler kayaların üstüne\navuçları sıcak bakışları ok gibi\ndeliyor her dokunduğu yeri\nbiri doğuya bakıyor diğeri batıya\n\niptida durdu görüyor geleni\nyel midir toz mudur anlamıyor\nlakin bıyıkları terlemeden\nçeteci olan garip ökkeş\nçok geçmeden getiriyor haberi\ntabur tabur üstümüze varıyor\ndüşman yola çıktı savranlı'dan\n\nhemen mevzie sokuldu mehemmed \nyanıbaşında durdu ve gerisinde süleyman\nçeteler yer tutup pusu kurdular\nkanlı geçit boyuna\ndüşman yanaşırken kaman köyüne\nbekletmeden yaylım ateşi açıldı\nmermi kurşun yağmur gibi saçıldı\nilk seferinde on beş kişi vurdular\nve bir hayli düşman kırdılar\nyamaçlarda koptu kızılca kıyamet\ncesaretlerine söz yoktu ama\nneyleyip nitsinler düşman daha çoktu\ndüştü birer birer bütün yiğitler\ngürültüler boğazda sustu nihayet\n\ndemek diz üstü düşmüş mehemmed\nkirvesi durdu'nun yanıbaşına\nkanlar akar yarasından\nal al olmuş çevresinden\n\nköpük köpük gözlerini doldurur\nbir başına mehemmed yedi düşman öldürür\nmavzerinin namlusu hala sıcak\ntutulmaz\nölümün derdi büyük yiğenim\nçare bulunmaz\n\naynı akşam doğurmuş karısı döne\nmavi gözlü bir çocuk sarışın \nbir avuç toprak sarmışlar altına\nve kemal koymuşlar adını" + }, + { + "id": 20866.0, + "title": "Uyur İdik Uyardılar", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Uyur idik uyardılar\nDiriye saydılar bizi\nKoyun olduk ses anladık\nSürüye saydılar bizi\n\nSürülüp kasaba gittik\nKanarada mekan tuttuk\nSeri Hakk'a teslim ettik\nÖlüye saydılar bizi\n\nHalimizi hal eyledik\nYolumuzu yol eyledik\nHer çiçekten bal eyledik\nArıya saydılar bizi\n\nPir divanına dizildik\nAşk defterine yazıldık\nBal olduk şerbet ezildik\nDoluya saydılar bizi\n\nPir Sultan Abdal'ım şunda\nÇok keramet var insanda\nO cihanda bu cihanda\nAli'ye saydılar bizi" + }, + { + "id": 13349.0, + "title": "Güneş İnip Suya Dokun", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Birara neydi o bulutlar\nSomurtkan dudakları yere sarkan\n\nArkasında deniz alev alan adam\nÇehrem sarsılıyor bakmaktan\n\nGüneş inip suya dokun\nNehre yaslanıp baş aşağı koşan bir yaşlı ağaç ol" + }, + { + "id": 15584.0, + "title": "Yaşamak Güzeldir Anne", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Anne ben senin oğlunum\nKanayan bir yurdum var\nAnne ben senin oğlunum\nSönmeyen bir umudum var\n\nEllerimi tutma ne olur\nBeni ağlatma ne olur\nAnne ben senin oğlunum\nBu kavgaya inancım var\n\nYaşamak güzeldir anne\nYaşamak senin için\nYaşamak güzeldir anne\nYaşamak yarınlar için\n\nÖlmek yaşamaktır yine\nHalkının yüreğinde\nÖlmekte güzeldir anne\nÖlmek özgürlük için\n\nAnne seni seviyorum\nSana ihtiyacım var\nAnne seni seviyorum\nCiğer delen bir acım var" + }, + { + "id": 50050.0, + "title": "Hasan'dan Gelen Mektup - 5", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Aha bu mektubu saldığım zaman\nKöyde kötü şeyler oluyor gene.\nPekmeze karıştı olanca saman\nPınara sülükler doluyor gene.\n\nBir rezil türküdür dinlediğimiz\nTadını, tuzunu bilmediğimiz\nTüküre tüküre kirlediğimiz\nUtanmaz suratlar gülüyor gene.\n\nEvlek evlek ekin idi tarlalar\nHasar etti piç sıpalar, danalar\nEmeği zay'olan garip analar\nAğlayıp saçını yoluyor gene.\n\nTohum gene susuz, toprak gene sert\nİlâç gerek, ilâç; öldürür bu dert...\nKöy, oba, mahalle,öfkeden fert fert\nÖlüyor; ölüyor, ölüyor gene.\n\nYaramız bir değil, elli değil ki..\nOdun kim? adam kim? belli değil ki..\nHer insan pergelli, pilli değil ki..\nBiri gidip, biri geliyor gene.\n\nÇarkı ters çevirdi kalleş kolanlar\nNe olduysa bize oldu olanlar\nAdam sandığımız cıvık oğlanlar\nİbiş'in sazından çalıyor gene.\n\nYiğit kim? korkak kim? göremiyorum.\nşaşırdım, bir karar veremiyorum\n'Neme lâzım' deyip duramıyorum\nÖfkeler uykumu bölüyor gene!\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 2427.0, + "title": "Resim", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Bir savaş: Otlukbeli\nBir mavi: Spartaküs\nBir soru: niçin Spartaküs\nBir kuş: nereye gidiyon kuşu\nBir çiçek: bilmem ki çiçeği\nBir su: şüpheli\n\nBir belge: noterlerinden\nElbet başkent noterlerinden\nBir şair: Ahmed Arif\nToplar dağların rüzgarlarını\nDağıtır çocuklara erken\nBir çocuk: ince burunlu\n\nEy ince burunlu Güneyli çocuk\nNe soracaksan işte sor\nBir çalgı: fayton\nBir içki: rakı hayır votka\nBir tabanca: tabii dolu\nBir haber: ölümüm yakın\n\nBir imza: okunmuyor" + }, + { + "id": 2130403.0, + "title": "Oza'dan", + "poet": "Andrey Voznesenski", + "rating": 9.0, + "poem": "XIV\n\nSelam Oza, evde, geceleyin\nYa da uzakta bir yerde, neresi olursa olsun,\nhavlarken köpekler,yalarken kendi göz yaşlarını\nSenin soluğundur duyduğum ses.\n Selam Oza! \n\nNasıl bilebilirdim, sinik ve gülünç\nBir kişi gibi, ürkerek giren bir göle,\nGerçekte korku olduğunu aşkın, söyle? \n Selam Oza! \n\nNe korkunç, bir başına düşünmek şimdi seni? \nDaha da korkunç,bir başına değilsen oysa:\nŞeytan öylesine doyumsuz bir güzellik vermiş ki sana.\n Selam Oza! \n\nEy - insanlar, lokomotifler, mikroplar\nGerin kanatlarınızı elinizden geldiğince ona.\nHarcatmam onun, dokundurtmam kılına.\n Selam Oza! \n\nYaşam bir bitki değilse aslında,\nNeden dilimliyor, parçalıyor insanlar onu\n Selam Oza! \nNe acı bu denli geç rastlamak sana\nVe böylesine erken ayrı kalmak sonunda.\n\nKarşıtlar getiriliyor bir araya\nBırak çekeyim kahrını ve acını kendime\nÇünkü acılı kutbuyum mıknatısın ben,\nSense sevinçli. Dilerim sonuna dek kalırsın öyle.\n\nDilerim hiç bilmezsin ne denli hüzünlüyüm.\nİnan, kendimle üzmeyeceğim seni.\nİnan, ders olamayacak sana ölümüm.\nİnan, yük olmayacağım sana yaşamımla.\n\nSelam Oza, dilerim ışıl ışıl kalırsın hep\nBir sokak fenerinden sızan bir ışık gibi.\nSuçlayamam bırakıp gittiğin için beni.\nŞükür ki girdin yaşamıma.\n\n Selam Oza! \n\n\tÇeviren: Mehmet H. DOĞAN - Turgay GÖNENÇ" + }, + { + "id": 16118.0, + "title": "Kadınlar", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 5.0, + "poem": "Neden kadınlar böyle sıcak?\nNeden kadınlar böyle taze?\nYaz gelince basmalar giyerler \nSade.\n\nBen yine çocukları severim\nBütün kadınlardan ziyade.\n\n (1942)" + }, + { + "id": 17110.0, + "title": "Bir Çiçek Aldım", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 8.0, + "poem": "Dün gece yine yalnızdım\nSokağa çıktım\nVe kendime bir çiçek aldım\nKendim almamış gibi yürüdüm sokaklarda \nVe yalnız değilmişim gibi düşündüm\nAma her gece gibi\nDün gece de yalnızdım\nVe kendime bir çiçek aldım\nBir saat geri alınmış saatler \nBen geri almadım\nVe bir saat daha yalnız kalmadım\nBir masaya oturdum\nİki çay ısmarladım\nBen içtim \nsen soğuttun\nsana söyleyeceğim her şeyi yuttum\nçok dert etmedim \nçünkü yoktun\ndün gece yine yalnızdım\nrahat ağladım\nyokluğundan gizlemedim gözyaşlarımı\nve lambaları hiç karartmadım\ndün gece \nher gece gibi yalnızdım\nsokağa çıktım\nve kendime bir çiçek aldım\nsen sandım \nKoklamadım" + }, + { + "id": 43929.0, + "title": "Sen 1", + "poet": "Yaşar Nabi Nayır", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşkını gözlerinle, dün, kalbime işledin, \nBir sanatkâr, eliyle, oyar gibi mermeri.\nRüzgâr yüzü görmeyen ufkumda genişledin\nBir fırtına halinde koptuğun günden beri.\n\nDaha fani olaydı kurtulurdu zarardan, \nAşkım ki farkı yoktur bir dağ başında kardan.\nGururuma basarak üstüne çıkanlardan\nDönmeyen bir sen varsın, yalnız sen varsın geri.\n\nNasıl taşta çeliğin izi kalırsa derin, \nÜstüne satır satır öyle nakşoldu yerin.\nÜzülme, senden sonra kalbime girenlerin\nYalnız senin aksindir orda göreceklerin..." + }, + { + "id": 47971.0, + "title": "Çiçekle Konuşma", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Artık ne pencerem var seni koyacak\nNe masam\nSevgilim de yok bu şehirde\nÇiçek seni alıp ne yapsam" + }, + { + "id": 1343147.0, + "title": "Ha Senin Ha Benim", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 7.0, + "poem": "Seyret doya doya, Güneşi ay'ı, \nHa senin, Ha benim, Ne fark eder ki\nKimden esirgeriz, Fani dünyayı, \nHa senin, Ha benim, Ne fark eder ki\n\nNe hayaller kurdu bak nice canlar, \nNice padişahlar, nice sultanlar, \nMademki yolcuyuz saraylar, hanlar, \nHa senin, Ha benim, Ne fark eder ki\n\nAkibet belliyken bu telaş niye, \nŞu kısa ömürden kim almış paye, \nİki metre kefen en son sermaye, \nHa senin, Ha benim, Ne fark eder ki \n\nVefadan payını almayan dünya, \nHiç kimseye yaren olmayan dünya, \nSana da bana da kalmayan dünya, \nHa senin, Ha benim Ne fark eder ki" + }, + { + "id": 1759164.0, + "title": "Bilmek İstersen Seni", + "poet": "Hacı Bayram Veli", + "rating": 8.0, + "poem": "Bilmek istersen seni\nCan içre ara canı\nGeç canından bul anı\nSen seni bil sen seni\n\nKim bildi ef'alini \nOl bildi sıfatını\nAnda gördü zatını\nSen seni bil sen seni\n\nGörünen sıfatındır \nAnı gören zatındır\nGayri ne hacetindir\nSen seni bil sen seni\n\nKim ki hayrete vardı \nNura müstağrak oldu\nTevhid-i zatı buldu\nSen seni bil sen seni\n\nBayram sözünü bildi \nBileni anda buldu\nBulan ol kendi oldu\nSen seni bil sen seni" + }, + { + "id": 64931.0, + "title": "Kızlar", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 6.0, + "poem": "beş yıldır\naynı\nlamba siperliğine\nbakıp duruyorum\nüzerinde bir tür\nbakar tozu birikti\nve buraya gelen kızlar\ntemizlemeyecek kadar\nmeşguller\n\nama önemi yok\nzaten ben de\nşu ana dek\nfarkedemeyecek kadar \nmeşguldum\n\nışığın\nbeş yıllık\ntoz nedeniyle\niyi aydınlatmadığını" + }, + { + "id": 6091.0, + "title": "Seni Arıyorum", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Şimdi bir an dönerek gerilere, hani\nBir zamanlar beni ölesiye yaşatan\nEllerimi bırakıp sevecen ellerini\nÇevremi sımsıcak bir sevgiyle kuşatan\nSeni arıyorum\n\nBir deniz hıçkırıyor ta içimde, dinle\nGiderek yalcın kayalar, kumlar eriyor\nSimdi baş başayım bir kıyıda kendimle\nVe bende var ettiğin o ben can veriyor\nSeni arıyorum\n\nGülerdin bir zamanlar güneş batmazdı\nBaştanbaşa bir gül bahçesiydi ortalık\nRenkler ya mavi, ya pembe, ya beyazdı\nOysa simdi ne yana baksam karanlık\nSeni arıyorum\n\nVarsın ama yoksun. yanımdasın, değilsin\nGözlerim boşuna deliyor geceleri\nTek seni bir kez daha görebilmek için\nDaldırıp ellerimi benden içeri\nSeni arıyorum\n\nEllerim içimde bir kan golüne batıyor\nBağırıyorum kimseler duymuyor sesimi\nDişlerim hırsla dudaklarımı kanatıyor\nVe senden uzakta verirken son nefesimi\nSeni arıyorum\n\nBu son aldanışım, son yıkılışım olacak\nGelsen de bos artık gelmesen de, ben yokum\nYine de son bir ümit kırıntısıyla, bak\nO her şeyi yitirdiğim anda bulduğum\nSENI ARIYORUM." + }, + { + "id": 2083606.0, + "title": "Rüzgar Bizi Götürecek", + "poet": "Füruğ Ferruhzad", + "rating": 8.0, + "poem": "Benim küçük gecemde \nRüzgar ağaçların yaprağına son kez süre tanıyor \nBenim küçük gecemde viran olmanın korkusu var \n\nKulak ver \nKaranlığın esintisini duyuyor musun? \nBen garipçe şu talihime bakıyorum, ümitsizliğe alıştım \n\nKulak ver \nKaranlığın esintisini duyuyor musun? \n\nGecede, şu an bir şey geçiyor \nAy kızıl ve karmaşık \nVe her an düşme korkusu yaşanan bu damda \nBulutlar yaslı kalabalıklar gibi \nSanki yağmurun yağacağı anı bekliyor \n\nBir tek an \nOndan sonra hiç \nBu pencerenin arkasında gece titriyor \nVe yeryüzü \nGeri kalıyor dönüşünden \nBu pencerenin arkasında bir bilinmeyen \nBeni ve seni bekliyor \n\nEy baştan ayağa yeşil olan sen \nEllerini, yakıcı hatıralar gibi benim aşık ellerime bırak \nVe dudaklarını, sıcak bir his gibi senden benim aşık \ndudaklarımın okşayışlarına teslim et \n\nRüzgar bizi kendisiyle götürecek \nRüzgar bizi kendisiyle götürecek" + }, + { + "id": 971119.0, + "title": "Günlerim", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Gün olur \nDeniz olmasa da yakınlarda\nYosun kokusu gelir burnuma \nVe bazı gün \nYüreğimde hissederim \nYoksul ülkelerdeki savaşları \nGün olur \nÜlkemdeki yokluklar ve acılar \nYiyip bitirir beni \nBazı gün\nSevinç içinde koşarım \nÇiçekli,yeşil ağaçların arasından \nVe geri dönesim gelmez \nHüzne ve kedere \nBazen şiir yazarım hayata aşka dair \nBazen ne hayat \nNe aşk \nNe şiir." + }, + { + "id": 100553.0, + "title": "Diğer Yanın", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 7.0, + "poem": "En şık elbiselerin\nDiğer yanının tezgahında dokundu.\nEn tatlı yemeklerin\nDiğer yanının sofrasında yediğin.\nİstirahat ettiğin en rahat divan\nDiğer yanının evindeki.\nAllah aşkına! \nDe bana\nNasıl olur da\nKendini diğer yanından ayırabilirsin?" + }, + { + "id": 19532.0, + "title": "Yak Sevdanın Çırasını", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne hüzünler kurtarır seni\nne çeyiz sandığının ceviz gölgesi\nve ne de acının ses duvarındaki\nyorgun ve bıkkın bekleyişler\n\nAcılar karartmışsa bile günlerin duvağını\ndüşürmüşse de ilkyazın tomurcuklarını fırtınalar\nhayat kendini yeniden yaratan bir bahardır\nverecektir en olgun meyvelerini mutlaka\nyeter ki hüzünler sarartmasın yüzünü\n\nYak sevdanın çırasını türkülerle\nbarajını yıkan bir ırmak gibi katıl hayata\nHüznün isyana dönsün artık\nbitsin bezginliğin ölümcül suskunluğu\nevde kalmış bir cinsellik değildir çünkü dünya." + }, + { + "id": 19976.0, + "title": "Akşam ÜStü Rüyası", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 8.0, + "poem": "Şimdi gemiler geçer uzaklardan\nGönlüm güvertede sereserpedir.\nIşıklı geceler,saz sesleri, peynir ekmek\nNe biletim ne param ne dostum var\nPır pır eder yüreğim bakındıkça...\n-Uyan Turgut um, garibim, uyanBura Terme'dir.\n\nTerme köprüsünden kamyonlar geçer,\nIrgatlar üç orada beş burada konuşurlar\nBir gece başlar, yarı siyah, yarı kırmızı\nCigaramı yakar evime dönerim...\n-Gidin gemiler, gidinVardığınız yerlere selam edin\nGün olur bütün kaygılardan uzak\nBen de gelirim..." + }, + { + "id": 20181.0, + "title": "Aralık Günleri İçin Bir Aşk Denemesi", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşk bu \nKanatları yıldırımlanmış katı boğalar\nAteşin saydam gövdesini kırarak\nYatarak hayat dolu sarnıçların karnına\nSıkı sıkıya kapalı sivri ve kıvrak gaga\n\nDelip geçecek dalıp yeryüzünü\nBak istersen avuçlarıma\nKüçük parmağın hizasında o derin havzada\nGöğüs göğüse iken ikimize\nİki ayrı kadeh gibi doldurulmuş yudum kat'i\nSesin\nSırrım\nGözüm palaspandıras çehremde\n\nAşk bu \nÇölün sarı sofrasında atlılar\nHepsinde \nGererken parçalanan elimde \nÇelik yay parçaları\nAğızlarımız kum rüzgarlarıyla yanık\nYiyip içmezik acıkmazık\n\n:Başkanları\nUyutmasın vahalar diye\nKoynuna doldurmuş yılanları:\n\n/çocuk\nBir tane.Dayanmış yanağını cama\nKarşı evin balkonuna bakıyor\nOrada bir çocuk\nTutunmuş demirlere../\n\nİki kadeh arasında ufak kara nehrim\nBeni senden bölen.Suyu yakut de ki kafur\nÇölün arı çehrenin gamsız ölümün uzakça olduğu bir demde\n\nDiz çökeyim söyle \nTahtın nerede\nBende kaynayan sende kaynak\nTıpatıp iki kristal küre\n\nAramızda ceylanımsı bir sıçrama\nÇalkalanır sonsuzca.Şöyle irice\nBir kelime bul ok atsın döş kemiğime\n\nÖfkemi iyi belesin öfken\n\nAşk duraksar ve yara alır\nUçak çelik rengi göğü sesiyle sokunca\nAlçalarak yemyeşil ekinlerin arasına \nKuru ekmek yiyen üzgün köylüleri bombalamaya\n\nİlkin küçük nir göl kan dolu ağzı\n/hava nasıl da yeşil/\nSu mu yoksa o katı ışık mı yanakların taşıdığı\nNilüferler isteklerkoca bir dev\n\nAşk bu çiğnenmiş kırbaçlanmış alta alınmış\nTanıyıp tutunacak bir insan arayan\nGördükçe çelik kazanlarının iç kaynamasını\nKaliforniyadaki silah fabrikalarını\n\n/Doların egemenliğ halkın refahı:\nDepolar boşalmalı/\n\nAşk aşk bir şehir harabesi daha kazandın\nKurşun kanatları gergin\nFosforlu mermiler yine taze\nYıldırımlanmış boğalar\nHavanın katı gövdesini kırarak\nYararak hayat dolu sevdanın karnını\nPilot ağzı zehirli bir dil\nKentelenmiş çeneler arasından \nGözler ovaya başını çıkaran insanları\n\nHaydi aşk aşk\nDe ki dağları delerim senin için\nYıldızlar yakarışlar açık kartlar\nVe haydi hoşçakal\n\nKilimin üstünde\nBir ampül\nBir kırbaç bir ayakkabı" + }, + { + "id": 285423.0, + "title": "63 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 5.0, + "poem": "Yılan olup bir taşa girsen de Sâki,\nEcel yine olacak ensende Sâki,\nDünya ki hep topraktır, oku bir şiir\nŞarap ver, bir nefeslik yel bende, Sâki! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 104681.0, + "title": "İptida Bağdad'a Sefer Olanda", + "poet": "Kayıkçı Kul Mustafa", + "rating": 6.0, + "poem": "-Genç Osman Destanı-\n\nİptida Bağdad'a sefer olanda\nAtladı hendeği geçti Genç Osman\nVuruldu sancaktar kaptı sancağı\nİletti bedene dikti Genç Osman\n\nEğerleyin kır atımın ikisin\nFethedeyim düşmanların hepisin\nSabah namazında Bağdad kapısın\nAllah Allah deyip açtı Genç Osman\n\nSultan Murat eydür gelsin göreyim\nNice kahramandır ben de bileyim\nVezirlik isterse üç tuğ vereyim\nKılıcından al kan saçtı Genç Osman\n\nKul Mustafa karakolda gezerken\nGülle kurşun yağmur gibi yağarken\nYıkılası Bağdad seni döğerken\nŞehitlere serdar oldu Genç Osman" + }, + { + "id": 20850.0, + "title": "Ufuklar", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 7.0, + "poem": "Ruh ufuksuz yaşamaz. \nDağlar ufkunda mehabet, \nOva ufkunda huzur, \nDeniz ufkunda teselli duyulur. \nYalnız onlarda bulur ruh ezeli lezzetini. \nBu ufuklar avutur ruhu saatlerce, fakat \nBir zaman sonra derinden duyulur yalnızlık. \nRuh arar kendine bir ruh ufku. \nManevi ufku pek engin ulu peygamberler \n- Bahsin üstündedir onlar-lakin \nHayli me'ud idiler dünyada; \nYaşıyorlardı havarileri, ashabiyle; \nNe ufuklar! Ne güzel ruh imiş onlar! Yarab! \n\nAnnemin na'şını gördümdü; \nBakıyorken bana sabit ve donuk gözlerle, \nAcıdan çıldıracaktım. \nAradan elli dokuz yıl geçti. \nAh o sabit bakış el'an yaradır kalbimde, \nO yaşarken o semavi, o gülümser gözler \nNe kadar engin ufuklardı bana; \nTeneşir tahtası üstünde o gün, \nBakmaz olmuşlardı artık bu bizim dünyaya. \n\nYaşıyan her fani \nYaşıyan ruh özler, \nHer sıkıldıkça arar, \nDar hayatında ya dost ufku, ya canan ufku.\n\t\t" + }, + { + "id": 45189.0, + "title": "Seni Benim Kadar Sevemeyenler Seni Benim Kadar Sevebilir mi?", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "seni benim kadar sevecek olan\nbaşını taşlarda çürütmelidir\nyarasına dikenleri sarmalı\nkalbinde dağları yürütmelidir\n\ngözleri her sabah başka bir çeşme\nher akşam krater, her gece duman\ngökleri günboyu alevlenirken\nboynunda bir kement olmalı zaman\n\nyollar düğüm düğüm boğmalı onu \nızdırap sızmalı baktığı yerden\nkaplan tutuşmalı, kurt inlemeli\nsaçından bir teli yaktığı yerden\n\nsana benim kadar tutulmak demek\nvurulmak demektir kartallar gibi\ntâcını, tahtını kaybetse bile\ngülümseyebilmek krallar gibi\n\nseni benim kadar sevecek olan\nruhunu kapından kovabilir mi\nseni benim kadar sevemeyenler\nseni benden fazla sevebilir mi" + }, + { + "id": 2110503.0, + "title": "Kuş Koysunlar Yoluna", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu. \nHep böyle mi bu? \nBir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer... \nKafatasımın içini, bir küçük huzur adına\naynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden! \nPaniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben. \nOyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.\nNiye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına\nniye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına \nniye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına? \n\"Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna\" bir çocuk demiş." + }, + { + "id": 42307.0, + "title": "Göz Dostu Gönül Misafiri", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Ormanlarda yuvasını yitiren\nBir kuş görsem, sen gelirsin aklıma.\nBeni alıp uzaklara götüren\nBir düş görsem, sen gelirsin aklıma.\n\nGönlüm viranedir yıkılmış, yanmış\nHayâl mermerinde hatıram donmuş\nAsırlar öncesi duvara konmuş\nBir taş görsem, sen gelirsin aklıma.\n\nToprakta ağacın her hâli güzel\nGölgesi, meyvesi, hem dalı güzel\nNerede ne zaman faydalı, güzel\nBir iş görsem, sen gelirsin aklıma.\n\nAçılmış çiçektir her gülen dudak\nKılıfta tomurcuk zor gülen dudak\nBir dostluk bakışı, bir gülen dudak\nBir diş görsem, sen gelirsin aklıma.\n\nYüreğinde deli taylar eşinen\nGam ilinden dert iline taşınan\nAltmış yıl yaşayıp, bin yıl düşünen\nBir baş görsem, sen gelirsin aklıma.\n\n(Beşinci Mevsim)" + }, + { + "id": 2127175.0, + "title": "Açtı Bahar Çiçekleri Ada'nın", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Ağaçlar al giydi kuşlar dillendi\nAçtı bahar çiçekleri Ada'nın\nToprak mevce geldi yer yeşillendi\nAçtı bahar çiçekleri Ada'nın\n\nKuğul kuğul ötüşüyor kumrular\nÇağlayıp akıyor bulanık sular\nMeleşir koyunlar körpe kuzular\nAçtı bahar çiçekleri Ada'nın\n\nAdapazarı'na demişler Ada\nYar elinden yaralarım ziyade\nÇiğdemleri dağda gülü ovada\nAçtı bahar çiçekleri Ada'nın\n\nMektup yok sıladan dağlar kar mıdır\nAkar gözüm yaşı bir pınar mıdır\nKuşlar eşin bulmuş ilkbahar mıdır\nAçtı bahar çiçekleri Ada'nın\n\nVeysel'de kalmadı hiç sabrı karar\nGün günden ediyom ömrümden zarar\nBizim ele selam söylen turnalar\nAçtı bahar çiçekleri Ada'nın" + }, + { + "id": 2134213.0, + "title": "Ağıt", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 8.0, + "poem": "Nehirler gibi, \nAğlamak istiyorum, \nGarip bir başıma ben; \nKaygılar almalı beni, \nDalıp gitmeliyim, \nEski maden gecelerin gibi. \nNeden, \nPırıl pırıl anahtarlar, \nNeden harami elinde? \nKalksana Oello ana, \nAç sırrını, \nBu bitmez gecenin \nYorgunluğuna; \nAkıl ver damarlarına, \nSenin olsun, \nYupanqui’ler güneşi \nUyku hali konuşurum \nSeninle, \nToprak toprağa. \nSıradağların; \nDöl yatağı; \nSen ey Perulu ana, \nNasıl oldu nasıl oldu da \nSaplandı, \nBu hançerler çığı, \nSenin gebe kumluğuna? \nEllerin içindeyim, \nKıpırdamam, \nDuyuyorum: \nMadenler yayılıyorlar, \nYeraltı boğazlarına. \nKöklerinden olmuşum, \nBen, senin; \nBilmem neden, \nToprak vermez bilgeliğini \nBana. \nGeceden gayrı, \nGördüğüm yok; \nYıldızlı topraklar, \nAltında. \nBu uyduruk, \nBu cinli hayal da ne? \nSürünür gider, \nTa kızıl bir çizgiye? \nYasın gözleri, \nBitki, kapkara. \nNasıl vardın, \nBu acı rüzgara; \nNasıl oldu, nasıl oldu da, \nÖfke taşları arasından, \nKopak; \nKaldırmadı kil tacını, \nO gözler kamaştıran? \nYanayım kara bahtıma, \nÇadırlar altında, bırak! \nKararmış ölü bir kök gibi, \nKo batıp gideyim! \nBu bitmez zalim gecede, \nYerin dibine ineceğim, ben; \nBir altın ağza kadar. \nGecenin taşına uzanmalıyım. \nBurada ölmeliyim, derdimle." + }, + { + "id": 15239.0, + "title": "Güzeldiniz", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir zamanlar sizi de sevmiştik hatırlar mısınız\nGüzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz\nHer gece ayla beraber çıkardınız gökyüzüne\nGün olur güneşler doğardı aydınlığınızdan\nGözlerinizin şavkı vururdu duvarlara\nGün olur dağ rüzgarıyla gelirdiniz\nİnsanı büyüleyen bir havanız vardı\nGüzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz\n\nTutunca avuçlarımızda eriyecek sanırdık elleriniz\nÖyle beyazdılar, inceydiler anlatılmaz\nYa dudaklarınız yaban eriği kokulu\nİnsanı deli divane eden dudaklarınız\nHiç öpmemiştik ama bilirdik tadını öpmüşçesine\nZekiydiniz aklımızdan geçenleri bilirdiniz\nBir tanrı yüreğiyle severdik sizi\nGüzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz\n\nNereye gitsek sizi bulurduk karşımızda\nYürüsek gölgemizdiniz uyusak düşümüzdünüz\nKır çiçekleri açardı bastığınız yerde\nİyot kokuları gelirdi uzak denizlerden\nGözlerinize gemilerin biri gelir biri giderdi\nYosun yeşili elbiseler giyerdiniz\nBilseniz nasıl da yaraşırdı size\n\nŞimdi ne desek faydasız yoksunuz\nBir karanlıktır bıraktınız arkanızda\nYüzünüzü görmek mümkün değil artık\nKulaklarımızda yalnız aksi kaldı gülüşlerinizin\nHani yokluğunuz bu kadar uzun sürmeyecekti\nHani giderken gelirim demiştiniz\nVefasızlık bile yakıştı size\nGüzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz" + }, + { + "id": 2114149.0, + "title": "Sulara Dalan Gözler", + "poet": "Halit Fahri Ozansoy", + "rating": 9.0, + "poem": "Gözlerim daldı gitti bir rüya denizine, \nSularda uzun uzun baktım ayın izine \nDedim: Yirmi yaşımın ay ışığı değil bu, \nHani başım düşerdi bir sevgili dizine. \n\nSular gene o sular, kıyı gene o kıyı, \nGene çamlar dinliyor uzaktan bir şarkıyı, \nAh artık görmüyorum eridi mi ne oldu? \nİri yeşil gözlerde gördüğüm pırıltıyı!" + }, + { + "id": 44098.0, + "title": "Bilmem Ağlasam mı?", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 8.0, + "poem": "Mevlâm gül diyerek iki göz vermiş\nBilmem ağlasam mı ağlamasam mı\nDura dura bir sel oldum erenler\nBilmem çağlasam mı çağlamasam mı\n\nYoksulun sırtından doyan doyana\nBunu gören yürek nasıl dayana\nYiğit muhtaç olmuş kuru soğana\nBilmem söylesem mi söylemesem mi\n\nMahzuni Şerif’im dindir acını\nBazı acılardan al ilâcını\nPir Sultanlar gibi dar ağacını \t \nBilmem boylasam mı boylamasam mı" + }, + { + "id": 73694.0, + "title": "Artık İlgilenmiyorum Seninle", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Bunca yıkılmış dağlar üstüne\nKalbimin kanını buharlaştırdı gözlerin\n\nOysa kaç güvercin havalanmıştı içimden\nKonarak pervazlarına gülüşlerinin\nKaç mermi sıyırmıştı ruhumu\nAcımasız yürüyüşlerinin mevzilerinde\nDayanmıştım\nAğlamıştım saatlerce parçalanan düşlerime\nTa ki sevgilim\nKızaran bir gök bulutu\nÖlümü\nBir yıldırımla düşürdüğün ana değin\nKalbimin haritasına\n\nArtık ilgilenmiyorum seninle\nDemiştin barut kokan kelimelerle\nDemiştin de hayat ölü bir bıldırcın gibi\nTutuşup yanmıştı yanan bir tahta içinde \nTarla küllerle dolu, ortasında yumurta\nÇatladıkça yeniden doğuruyor kanımdan \nFışkıran harflerle kalbim olan cümleyi: \nBen ancak bir tarih kitabı kadar\nİlgileniyorum seninle..." + }, + { + "id": 1271973.0, + "title": "Hasret", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "Kalbimi hoplatan da ne? \nNedir beni dışarı çeken? \nÇevirip de sıkarak\nEvden itip yuvadan eden? \nAynı ta oradaki bulut\nKayalardan sıvışır gibi! \nGöç etmek istiyorum\nVarmak ve kalmak bengi! \n\nAha salkıyor kargalar\nDostane uçuşlarıyla; \nKarışıyorum aralarına\nVe takılıyorum alaya.\nVe dağları taşları\nBeraber kanatlıyoruz.\nOysa aşağıda bulunuyor,\nArıyorum onu sonsuz.\n\nŞimdi gelirken değiştiriyor; \nBense acele etmekteyim,\nKuş gibi öterken,\nÇalımsı ormana ermeliyim.\nO bekledi ve dinledi\nVe gülümsedi kendine:\n'Nede çok tatlı öter ya\nKi sadece sade bana.'\n\nBatarken Güneş\nAltınlıyor tepeleri; \nAnımsayan Güzel,\nBırakıyor geçeni,\nÇınarın kıyısında salınıyor\nÇayırlardan ileri,\nVe gitgide kararıyor\nDolanıyor Tanyeri.\n\nBirden uyanıyorum Nurla,\nParlayan bir Yıldızım.\n'Ne ışıldar yukarda,\nÇok yakın ufuklarda? '\nVe sende hayretle\nO yananı gördüysen:\nBakarsın kaymışımdır ayaklarına,\nYalnızca kapanmış, umutluyumdur!" + }, + { + "id": 98699.0, + "title": "Boyunayım", + "poet": "Sylvia Plath", + "rating": 8.0, + "poem": "Ama enine olmayı tercih ederdim. \nBen kökünü toprağa batırmış bir ağaç değilim \nTaşları ve o ana sevgisini emen \nBu yüzden büyüyemiyorum parlak yapraklara her nisan, \nBir çiçek tarhının güzelliği de olamadım ne yazık ki \nSanki özenle boyanmış ve kendi payına düşen hayranlarını kabul eder gibi, \nPek yakında bütün yapraklarından birer birer döküleceğini bilmeden. \nBenimle karşılaştırılırsa, ölümsüz sayılır bir ağaç \nVe bir çiçek o kadar uzun boylu değildir belki, ama kalkışmanın anlamını bilir, \nBense ömrünü bir ağacın, cesaretini istiyorum bir çiçeğin.\n\nBu gece, yıldızların o sonsuz incelikte ışıkları altında, \nAğaçlarla çiçekler serin kokularını serperlerken havaya. \nAralarında yürüdüm, hiçbiri farkıma varmadan. \nUykuya dalmadan düşünürüm de bazen \nBen de onlar gibiyim aslında – \nDüşüncelerim bulanır sonra. \nUzanıp yatmak, daha doğal geliyor bana.\nSınırı olmayan sohbet yürürlüğe girdiği zaman, gökle aramızda. \nVe son kez uzanıp yattığımda bir gün ben asıl o zaman yararlı olacağım:\nO gün ağaçlar bana bir kez olsun dokunabilecek ve benimle ilgilenecek vakti olacak çiçeklerin" + }, + { + "id": 32370.0, + "title": "Dolanış", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu fena mülkünde ben nice nice hayran olam\nYe nice handan olam ye nice bir giryan olam\n\nGeh feleklerden meleklerden dileklerden dileyem\nGah arş u şemste gerdun olam gerdan olam\n\nAdımım attım yedi dört onsekizden ben öte\nDokuzu yolda kodum şah emrine ferman olam\n\nDost ferah kıldı terahtan ben teberra eyledim\nSuret-i insan olam hem can olam hem kan olam\n\nGah bir müfti müderris geh mümeyyiz gah temiz\nGah bir müdbir-ü nakıs (naks) ile noksan olam\n\nGah batn-ı hut içinde Yunus ile söyleşem\nGeh çıkam arş üzere bir can olam Selman olam\n\nGah inem esfellere şeytan ile şerler düzem\nGeh çıkam arş üzre vü seyran (olam) cevlan olam\n\nGah işidirem işitmezem işümezem aceb\nNice bir nisyan olam hayvan olam insan olam\n\nGah ma'kuulat-ı mahsulat takrir-ü beyan\nGah maksurat olam geh sahib-i Keyvan olam\n\nNice bir surette insan ü sıfatta canver\nNice bir tilki olam ya kurt u ya arslan olam\n\nNice bir tecrid ü ferd ü mücerred münferid\nYe nice (cin) nice ins ü nice bir şeytan olam\n\nNice bir aşk meydanında nefs atın seyittirem\nYe nice bir başımı tup eyleyip çevgan olam\n\nGah birlik içre birlik eyleyem ol bir ile\nGeh dönem derya olam katre olam umman olam\n\nGah düzahta yanam Fir'avn ile Haman ile\nGah cennete varam gılman ile Rıdvan olam\n\nGah bir gaazi olam Efrenk ile cenk eyleyem\nGeh dönem Efrenk olam nisyan ile isyan olam\n\nGah ola odlar yakam diler yıkam canlar yakam\nGah varam arşa çıkam geh şah u geh sultan olam\n\nNice bir dertler ile odlara yanam yakılam\nNice bir şakir olam zakir olam mihman olam\n\nGönlümün gencine renc irgörmeden bir yol bulam\nYahu deryaya girem bi reng ü bi elvan olam\n\nYe nice bir ben diyem sensin diyem utanmadan\nYe nice deksiz olam dilsiz olam hayran olam\n\nNice bir balçıkt' olan alçakta olam har olam\nGah varam gevher olam yakuut olam mercan olam\n\nAdemilikten çıkam uçam melekler mülküne\nLevn olam bi levn olam geh kevn olam bi kan olam\n\nGah zındandan çıkam azad olam abad olam\nGeh yine der-ban olam mahbus olam zindan olam\n\nDar olam girdar olam Mansur olam ber-dar olam\nTen olam hem can olam hem in olam hem an olam\n\nYunus'a Taptuğ u Saltuğ u Barak'tandır nasib\nÇün gönülden cuş kıldı ben nice pinhan olam\n\nYunus imdi bu sözüben aşıka di aşıka\nKim sana ben sıdk olam hem derd ü hem derman olam\n\nGah halis gah muhlis olam uş Furkaan ile \nGah Rahman'ur-Rahim ya Hayy ü ya Mennan olam\n\nGeh dönem bir şems olam zerremde yüzbin arş ola \nGeh yien tuğyn olam alemlere tufan olam\n\nEvveli Hu ahırı Hu ya Hu illa Hu olam\nEvvel ahır ol kala vu ' Men aleyha fan ' olam\n Yunus Emre" + }, + { + "id": 42947.0, + "title": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "'Bir zaman lale de sendin bize peymane de sen'\nAz mı sular içtik o Çoban Çeşmeleri'nden\n\nBir zaman senden esti şiirin rüzgarları\nHala bir anıt gibi durur Han Duvarları\n\nİşte o kızıl saçlar, işte suda halkalar\nMemleket türküleri, yarım kalan mısralar\n\nDinledik neyden kaç yıl en güzel besteleri\nSeyrettik şiirinde o eski bahçeleri\n\nAli'si Ayşe'siyle sendeydi memleketim\nYaz, ölümsüz şairim, şiirine hasretim" + }, + { + "id": 1403.0, + "title": "Bulutları Kıvırcık", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "yil dört mevsim on iki ay \nyil üçyüzaltmisbes gün \nolur olmaz yerinde \ngecenin ve gündüzün \ntenimde uyaniyor senin \nçiglik çigliga tenin \nkütür kütür kirmizi \nkaniyor elimde bir karpuz \nne bir uyku gecelerimde \nne düs ne bir huzur \nelmaya sakalimi sürtüyorum \nyanaklarin düsünce aklima \negilip aliyorum kirazi islak \ndudaklarini alir gibi agzima \ngözlerinden akiyor ardarda kaç kugu \nsonra bütün kugu egimleri boynunda \nomuzlarinda sirtinin olugunda \nsaçlarin bir gümüs ugultu \nuçup uçup ellerimi aranan \nmemelerin degirmi bugusu \nbelin \nbelinin çukuru \ndeli edecek beni \ndurduk yerde baslayan \nkalçalarindaki müzik \nve çisil çisil uyanmis \nbulutlari kivircik.. \nfelâket hüzün \nbir bahar bir kus uçursa hüznün \nsevgilim kus bahçesine döner yüzün \nbüsbütün uçurmali oysa geceme seni \nbilerek isteyerek unutup herseyi \naçligi surada kavgayi orada \nmilitani sorguda isçiyi sokakta \nparmaklarinizda gün boyu günes \nbögürtlen yer gibi temmuz gecelerinde \nmosmor sevismeliyiz seninle sabaha kadar \n(MÜEBBET TÜRKÜSÜ / 1987)" + }, + { + "id": 2110955.0, + "title": "Üzülürsün", + "poet": "Şeyh Edebali", + "rating": 9.0, + "poem": "Cahil ile dost olma\nİlim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez, üzülürsün\nSaygısızla dost olma\nUsul bilmez, adap bilmez, sınır bilmez, üzülürsün\nAçgözlü ile dost olma\nİkram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez, üzülürsün\nGörgüsüzle dost olma\nYol bilmez, yordam bilmez, kural bilmez, üzülürsün\nKibirliyle dost olma\nHal bilmez, ahval bilmez, gönül bilmez, üzülürsün.\nUkalayla dost olma\nÇok konuşur, boş konuşur, kem konuşur, üzülürsün.\nNamertle dost olma\nMertlik bilmez, yürek bilmez, dost bilmez, üzülürsün." + }, + { + "id": 66579.0, + "title": "Diyalektik Gazel", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "büyük bir şaşaadır ölüm\n\tebruli nurlarla gelir\nöyle bir yanardağdır ki öfkesi\n\tmutantan destur'larla gelir\n\nkarşıtıyla yüklüdür herşey\n\tmutlak çözümlerden vazgeç\ntartışılmaz mükemmellikler\n\tne gizli kusurlarla gelir\n\nsen sen ol korkma karanlıktan\n\tdik ışık çekirdeklerini\nçünkü en berrak sular bile\n\ten yağlı çamurlarla gelir\n\nnasıl doğmakla başlarsa ölüm\n\tölmekle başlar öyle hayat\nbil ki dünyayı sarsan sıçramalar\n\tbirikmiş şuurlarla gelir" + }, + { + "id": 54886.0, + "title": "Yarin Beyaz Gerdanında", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Yarin beyaz gerdanında\nTürlü türlü haller gördüm\nSıralanmış her yanında\nYıldız gibi benler gördüm\n\nYar ile tenha buluştuk\nGizli dertlerimiz açtık\n Hayli bir zaman konuştuk\nDudağında ballar gördüm.\n\nDudu diller inci dişler\nAhu gözler o bakışlar\nKesme kakül sırma saçlar\nZülüfünde teller gördüm.\n\nElmas küpe kulağında\nGüller açmış yanağında\nSeher vakti dost bağında\nTaze açmış güller gördüm.\n\nSöylenir sevdan Veysel'i\nAşıktır aşığın temeli\nBen o yari görmeyeli\nAylar geçti yıllar gördüm." + }, + { + "id": 1947260.0, + "title": "Terkib-i Bend -X-", + "poet": "Ziya Paşa", + "rating": 8.0, + "poem": "İkbâl için ahbabı siâyet yeni çıktı \nBilmez idik evvel bu dirayet yeni çıktı \n\nSirkat çoğalıp lafz-ı sadâkat modalandı\nNâmûs tamâm oldu hamiyyet yeni çıktı\n\nDüşmanlara ahbabını zem oldu zarafet \nDil-dârdan ağyara şikâyet yeni çıktı \n\nSâdıkları tahkîr ile red kaide oldu \nHırsızlara ikram u inayet yeni çıktı \n\nHak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi\nHâinlere amma ki riâyet yeni çıktı\n\nEvrak ile i`lân olunur cümle nizâmât\nElfâz ile terfîh-i raiyyet yeni çıktı\n\nÂciz olanın ketm olunur hakk-ı sarîhi\nMahmîleri her yerde himâyet yeni çıktı\n\nİsnâd-ı taassub olunur merd-i gayûra\nDinsizlere tevcîh-i reviyyet yeni çıktı\n\nİslâm imiş devlete pâ-bend-i terakkî\nEvvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı\n\nMilliyyet-i nisyân ederek her işimizde\nEfkâr-ı Fireng’e tabaiyyet yeni çıktı\n\nEyvah bu bâzîçede bizler yine yandık \nZîrâ ki ziyan ortada bilmem ne kazandık\n\nAçıklaması\n\n1- Yükselmek, iyi bir mevkiye gelmek için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı, önceleri bu beceriksizliği bilmezdik, bu da yeni çıktı\n2- Hırsızlık çoğalıp sadakat sözü moda haline geldi, namusu bitirdik, hamiyet yeni çıktı\n3- Düşmanlara dostları yermek bir incelik oldu; başkalarına gönül dostlarından şikayet yeni çıktı\n4- Sâdık kişileri aşağılama, reddetme benimsenir oldu; hırsızlara ikram ve yardım yeni çıktı\n5- Her ne kadar doğruyu söyleyenler de önceleri nefretle karşılanmışsa da ancak hainlere uyma yeni çıktı\n6- Bütün düzenlemeler bazı kâğıtlar ile ilan olunur, söz ile halkın refaha eriştirilmesi ise yeni çıktı\n7- Güçsüz olanın en belirgin hakkı saklı tutulur, himaye görenleri her yerde korumak yeni çıktı\n8- Gayretli kişiler taassubla suçlanırken dinsizlere özgü derin düşünce yeni çıktı\n9- Devletin yükselmesine engel olan İslamiyet imiş, önceleri yoktu, bu rivayet yeni çıktı\n10- Her işimizde millî benliğimizi unutarak Batı düşüncesine körü körüne bağlılık yeni çıktı\n11- Eyvah bu oyunda bizler yine yandık, çünkü zarar ortada bu konuda bilmem biz ne kazandık" + }, + { + "id": 718383.0, + "title": "Bir Selama Değmedi", + "poet": "Bahtiyar Vahapzade", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu gün ben seni gördüm\nSelam vermek istedim\nYüzünü yana çevirdin\nSöyle,yıllardan beri\nKalbimiz beraber duydu \nBeraber vurduğu yılları\nPeki,ne çabuk unuttun\nBeş yıl gözümden akan o kanlı yaşları\nBir selama değmedi mi? \nHiç yüzüme bakmadan yanımdan nasıl geçtin\nSen aşkın selamını korkuya mı değiştin\nYoksa sen kendi yeminine sözüne sadık kalmadın mı? \nO kadar yakın iken bu kadar uzak oldun\nTatlı gülüşlerimiz, acı feryatlarımız\nBir selama değmedi mi? \nKaygılı-kaygısız anlarımız\nBir selama değmedi mi? \nYalnız şimdi anladım ah sen daha benim için\nUlaşılmaz bir çiçeksin\nYaşanmış günlerim tekrar geri dönmeyeceksin\nKop ey tufan, es ey yel, Hazan oldum döküldüm\nTam beş yıl kalbimde\nBeslediğim sevgi, bir selama değmedi\nBir günlük hasretime dayanamayan gülüm\nPeki ne oldu bu hasret bir selama değmedi mi? \nGittin, arkandan baktım can ayrıldı canımdan\nSen nasıl sorumsuzca geçtin yanımdan\nAh çektim,üstümdeki yapraklar titredi gülüm\nSenin kalbin titremedi\nArkanada bakmadın\nNeden senin yolunu sevgi kesmedi? \nKazancımız söyle bu mu? \nSöylenmemiş o selam elvedamız mı oldu? \nSen bana zulm ettin bana zulum yakışır\nBir selama değmeyen aşka ölüm yakışır" + }, + { + "id": 71497.0, + "title": "Müslümanlık Nerde", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile... \nAdem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile! \nKaç hakiki müslüman gördümse, hep makberdedir; \nMüslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir; \n\nİstemem, dursun o payansız mefahir bir yana... \nGösterin ecdada az çok benziyen kan bana! \nİsterim sizlerde görmek ırkınızdan yadigar, \nÇok değil, ancak Necip evlada layık tek şiar. \nVarsa şayet, söyleyin, bir parçacık insafınız: \nBöyle kansız mıydı -haşa- kahraman ecdadınız? \nBöyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdasına? \nBenzeyip şirazesiz bir mushafın eczasına, \nHiç görülmüş müydü olsun kayd-i vahdet tarumar? \nBöyle olmuş muydu millet canevinden rahnedar? \nBöyle açlıktan boğazlar mıydı kardeş kardeşi? \nBöyle adet miydi bi-perva, yemek insan leşi? \nIrzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan... \nHey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan! ... \n\"His\" denen devletliden olsaydı halkın behresi: \nPayitahtından bugün taşmazdı sarhoş naresi! \n\nKurd uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi. \nSaldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi. \nLakin, aşk olsun ki, aldırmaz otlarmış eşek, \nSanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek! \nKâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı... \nHasmı, derken, çullanırmış yutmadan son lokmayı! ... \nBu hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin usluba sok: \nHalimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok. \nBurnumuzdan tuttu düşman; biz boğaz kaydındayız; \nBir bakın: hala mı hala ihtiras ardındayız! \nSaygısızlık elverir... Bir parça olsun arlanın: \nVakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın! \nDavranın haykırmadan nakus-u izmihaliniz... \nÖyle bir buhrana sapmıştır ki, zira, halimiz: \nZevke dalmak söyle dursun, vaktiniz yok mateme! \nDavranın zira gülünç olduk bütün bir aleme, \nBekleşirken gökte yüz binlerce ervah, intikam; \nYerde kalmış, naşa benzer kavm için durmak haram! ... \nKahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur? \nYoksa, istikbalinizden korkulur, pek korkulur." + }, + { + "id": 22698.0, + "title": "Uy Havar!", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 8.0, + "poem": "Yangınlar,\nKahpe fakları,\nKorku çığları\nVe irin selleri, aç yırtıcılar,\nSuyu zehir bıçaklar ortasındasın.\nBir cana, bir başa kalmışsın vay vay! \nPusatsız, duldasız, üryan\nBir cana bir de başa\nSeher vakti leylim - leylim\nCellat nişangahlar aynasındasın.\nOy sevmişem ben seni...\n\nÜsküdardan bu yan lo kimin yurdu! \nHe canım...\nÇiçekdağı kıtlık, kıran,\nGül açmaz, çağla dökmez.\nVurur alnım şakına\nVurur çakmaktaşı kayalarıyla\nKüfrünü, Medetsiz, Munzur.\nŞahmurat Suyu kan akar\nVe ben şairim.\n\nNamus işçisiyim yani\nYürek işçisi.\nKorkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş,\nNe salkım bir bakış\nResmin çekeyim,\nNe kınsız bir rüzgar\nMısra dökeyim.\nOy sevmişem ben seni...\n\nVe sen daha demincek,\nYıllar da geçse demincek,\nBıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,\nÖmrümün sebebi, ustam, sevgilim,\nYaran derine gitmiş,\nFitil tutmaz, bilirim.\nAma hesap dağlarladır,\nUmut, dağlarla.\n\nDüşün, uzay çağında bir ayağımız,\nHam çarık, kıl çorapta olsa da biri\nDüşün, olasılık, atom fiziği\nVe bizi biz eden amansız sevda,\nAtıp bir kıyıya iki zamanı\nYarının çocukları, gülleri için,\nKoymuş postasını,\nGörmüş restini.\nHe canım,\nSen getir üstünü.\n\nUy havar! \nMuhammed, İsa aşkına,\nYattığın ranza aşkına,\nDeeey, dağları un eder Ferhadın gürzü! \nBenim de boş yanım hançer yalımı\nVe zulamda kan - ter içinde asi,\nHe desem, koparacak dizginlerini\nYediveren gül kardeşi bir arzu\nOy sevmişem ben seni..." + }, + { + "id": 9407.0, + "title": "Atatürk'ün Bir Saati Vardı", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 7.0, + "poem": "Atatürk'ün bir sözü vardı \nYediveren gül gibi açardı\n\nAtatürk'ün bir atı vardı\nEtilerden beri yaşardı\n\nAtatürk'ün bir resmi vardı\nBuğday tarlası gibi ağardı \n\nAtatürk'ün bir saati vardı\nDurmadı." + }, + { + "id": 2127185.0, + "title": "Ansızın Kalbimde Uyanan Aşkın", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Ansızın kalbimde uyanan aşkın\nMübarek cemalin görünce coşar\nGerdan yaylasında gördüğüm köşkün\nAdalet tahtını kurunca coşar\n\nAşıklar aşk meyin içmiş ezelden\nNe kuru tahtadan ne sarı telden\nDostun bahçesinde açılan gülden\nGirip deste deste derince coşar\n\nSevme ile umut dünyanın tadı\nDünya güzel'olsa istemem yadı\nBu garip gönlümün sensin muradı\nKol kola can cana sarınca coşar\n\nVeysel'in kalbinde gizlidir canan\nBir suna bakışlı kaşları keman\nBulursam ağyardan hali bir zaman\nAşıklar visale erince coşar" + }, + { + "id": 90977.0, + "title": "Tension à Smyrne", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "kasım’da bir çarşamba çatladı\nyarısını çaldılar yarısını ben çaldım\non üç gün dudak dudak yaşadım\ndün gece kayboldu beni bıraktı\nbir cıgara yaktım telefon ettim\nekipler on bir buçukta geldiler \ngemisi on bir yirmi beşte kalktı\n\t\ngözbebeklerimize mızrak gibi saplı \nçığlıklar götürüp getiren bir tren \ndokuz gün yolculuk dedik durduk \no eksik bir çarşamba ben eksik bir salı\n1. armstrong’ın delik deşik sesinden\notuz altı saat hayal dokuduk\nçekirdekli ve mürekkep kanatlı\nbir yağmur üstümüze yıkılırken \nyolculuk dedik durduk yolculuk\n\nsonra aşk sıyrılmış dört gün bir gece \niki bıçak hızıyla yaşadığımız\nateş ve barut gibi sımsıkı içiçe\nbirbirimizin avuçlarına kapanışımız\nsabırsız dudaklarımıza değdikçe\nrüzgarın sünger gibi köpürmesi\naklımıza dakar limanı geldikçe\nzehirli gözlerimizin yaşarması\nkaybettiğimiz kaybolduğumuz vs…\n\nyarın şafakla bir konsolosluğun kapısındayım\ndakar için fransız vizesi isteyeceğim\n-... pardon monsieur! je vais vous demander \nun visa, si c’est possible, pour dakar" + }, + { + "id": 22145.0, + "title": "Sen Sen Sen", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden., \nDağbaşı yalnızlığı ölümden beter. \nHiç kimse aramasa sormasa beni \nSen gelsen yeter.. \n\nHuzur ellerinin güzelliğidir. \nGözlerin karşımda mutluluk denizi. \nHer sabah soframızda ekmeğimizi \nSen bölsen yeter.. \n\nYüreğim seninle yaylalar kadar serin \nNe bir çizgi hasret, ne bir nokta gam \nYayla dumanı gibi gözlerime her akşam \nSen dolsan yeter.. \n\nBende çaresizlik sonsuz kördüğüm. \nBende sabır sende naz.. \nGündüzünden vazgeçtim düşümde biraz \nBir yüz görümlüğü sen olsan yeter.. \n\nDuymasa da hiç kimse şâir gönlümün, \nSende karar kıldığını... \nVe içimin şerha şerha yarıldığını, \nSen bilsen yeter.. \n\nBir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi.. \nÇıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek.. \nBir incecik dal gibi üzerime titreyerek, \nEğilsen yeter..........." + }, + { + "id": 24755.0, + "title": "Vazgeçilmezimdin", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Yakınlaştıkça kaybolan\nbir kente dönüşürdün\nKeşfedilmezim olurdun\niçinde yolculuk etsem de...\nGünahkar mevsimimdin.\n\nHiç umut yoktu sende\no yüzden vazgeçilmezdin,\nvazgeçilmezimdin..." + }, + { + "id": 24271.0, + "title": "Sevda Kalıcıdır", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 7.0, + "poem": "Kayboldum\nBir köpeğin çocuğu beklediği gibi\nHasterle kamaşık yüreği\n\nKayboldum\nBağırırlar, seslerini yankısı dönmez geri\nDönemez bir türlü\n\nKayboldum\nHerkesin adı okunur, düşmüştür onunki\n\nKayboldum\nYıllarca beraber uyumak uyanmak\nSuya ve ekmeğe uzanmak birlikte\nTartışmak, küsüşmek, sevişmek\nAma sevda nerde sevda nerde\n\nKayboldum\nKimilere göre hüzündü kimlere nostalji\nKimler tutkun idi kimler unuttu\n\nSiz hepiniz ölüleri ve mezarları seversiniz\nÇoğa sürmez bir gün bende beklerim" + }, + { + "id": 2421.0, + "title": "Nu", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Önü\nKapalıçarşı; \nArkası\nMısırçarşısı." + }, + { + "id": 64930.0, + "title": "Entel", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 5.0, + "poem": "kadın\nhavaya sprey sıkan\nuzun bir hortum misali\ndurmadan yazı yazıyor, \nve durmadan\nkavga ediyor; \nsöyleyebileceğim\ngerçekten farklı\nhiçbir şey\nolmadığından\nsöylemekten\nvazgeçiyorum; \nsonunda-\nüzerinde\netki yaratmaya çalışmıyorum\ngibi bir şey deyip\nsöylene söylene\nçıkıp gidiyor.\n\nama biliyorum ki\ngeri dönecek\nhep dönerler.\n\nve\nakşam 5'te\nkapıyı çalıyordu.\n\naçtım kapıyı\nbeni istemiyorsan\nuzun kalmam, dedi.\n\neyvallah, dedim, \nbanyo yapmam lazım.\n\nevlilik gibi bir şey: \nher şeyi\nhiç olmamış gibi\nkabulleniyorsun." + }, + { + "id": 39536.0, + "title": "Düş", + "poet": "Jorge Luis Borges", + "rating": 7.0, + "poem": "Gece yarısı saatleri saçıp savururken\nBereketli zamanı, \nDaha da ötelere gideceğim Ulises’in yoldaşlarından, \nİnsan belleğinin ulaşamadığı\nDüşler ülkesine.\nAklımın almayacağı parçalar kaldı bende\nO sualtı dünyasından: \nİlkel bir bitkibilimden otlar, \nHer türden hayvanlar, \nÖlülerle konuşmalar, \nAslında hep birer maske olan yüzler, \nÇok eski dillerden sözcükler, \nVe zaman zaman bir korku, gündüzün\nBize sunduğuna hiç benzemeyen.\nYa bunların hepsi olacağım ya da hiç biri.\nO öteki olacağım bilmeden olduğum, \nO öteki düşe, uyanık halime\nBakmış olan kişi. Şimdi onun değerlendirdiği, \nYakınmadan ve gülümseyerek." + }, + { + "id": 19625.0, + "title": "Küçük Bir Atom Bombası", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 6.0, + "poem": "Ah, küçük bir atom bombası verin bana\nFazla büyük olmasın \nKüçücük \nSokakta gezinen bir atı öldürmeye yetecek kadar \nAma hiç at yok ki sokakta\n\nÖyleyse, saksıdaki çiçekleri uçurmaya yetecek kadar\nAma hiç çiçek yok\nGörmüyorum\nsaksıda \n\nAşkımı korkutmaya \nYetecek kadar \nÖyleyse,\nAma aşkım yok ki\n\nKirli ve sevimli bir çocuğu yıkar gibi\nKüvetimde yıkayabileceğim\nbir atom bombası\nVerin bana\nÖyleyse\n\n(küvetim var)\n\nDüğme burunlu\nPembe kulaklı \nTemmuz ayında \nİç çamaşırı gibi kokan\nBir atom bombası, general \n\nAklımı kaçırdığımı mı düşünüyorsunuz?\nDüşüncelerinize bakarak\nBen de sizin aklınızı kaçırdığınızı \nDüşünüyorum:\nBaşkası yollamadan\nSiz yollayın bir tane." + }, + { + "id": 58677.0, + "title": "Yok", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Kitabımı sana adamak istedim \nGözlerine baktım \nGözlerin yok \nÖpmek istedim \nYüzüne baktım \nYüzün yok \nTutmak istedim elini \nElin yok \nIsıt sözlerimi yüreğe işleyen kulakların yok \nAnlat bana bişey anlat \nDilin yok \nHaydi yanyana yanın yok \nKitabımı sana adamak istedim \nAdın yok \nGüvercin getirdi şiirimi geriye \nBu dünyada anlattığın kadın yok...." + }, + { + "id": 48077.0, + "title": "Gazel", + "poet": "Nedim", + "rating": 7.0, + "poem": "Hele îd oldu ol gül-gonce handân olduğun gördük\nDemâg-ı telh-kâmın şekkeristan olduğun gördük\n\nO sîm endâmı aldık halka-î ağûuşa bir kerre\nO elmâsın hele zîb-i nigin-dân olduğun gördük\n\nMeh ü mihrin senin olsun felek biz îd-gehlerde\nHilâl ebrûların hurşîd-i tâbân olduğun gördük\n\nO kâfir-beççe bir peymâne sahbâ sundu kim alıp\nDerûn-i lâleden âteş fürûzân olduğun gördük\n\nNiyâz ü nâz ü nûş ü bahş ü ibrâm-ı kenâr ü bûs...\nBugün meclisde zevkin böyle tûfân olduğun gördük\n\nYalan olmaz o şûhun görmedik mey içtiğin ammâ\nBir iki kerrecik hem-bezm-i mestân olduğun gördük\n\nGülistân görmedik gül kokmadık ammâ ruhün meyden\nGül-ender-gül gülistân-der-gülistân olduğun gördük\n\nBi-hamdillâh yine kilk-i Nedîmâ-yı sühân-sâzın\nGazel-perdâz-ı bezm-i sadr-ı zî-şân olduğun gördük\n\n \n***********************************************************\n\nBayram oldu gonca gülün açıldığını gördük\nKeyifsiz meyus olanların sevindiğini gördük\n\nO gümüş teni kucağımızın halkasına aldık bir kez\nO elmasın bu halkada yüzüğün taşına bezek olduğunu gördük\n\nMihriban sevimli olman sana kalsın felek biz bayram zamanlarında\nKaşları hilal (ay para) olanların parlayan şafak saçan güneş olduğunu gördük\n\nO kafir çocuk bir kadeh dirilik suyu, şarap sundu, alarak\nKalbindeki ateşten bir ışık parladığını gördük\n\nOnun devresinde yalvararak, ısrar ettik tatlı bir öpüş için\nBugün mecliste zevkin böyle tûfân olduğun gördük \n\nYalan olmaz o şûhun görmedik şarap içtiğin amma \nBir kaç kez sarhoşlarla aynı mecliste olduğunu gördük\n\nGüllük gülistanlık görmedik, gül koklamadık, amma ruhun şaraptan\nVe onun gül içinde gül, gülistanlık içinde gülistan olduğunu gördük\n\nŞükürler olsun kamış kalemli Nedimi söze hazır söze uygun\nGazel yazanlar meclisinin başında muhterem, saygıdeğer olduğunu gördük\n\nUyarlama: Xalide Efendiyeva" + }, + { + "id": 104683.0, + "title": "Kara Gözlü Dilber Lebin Lezzeti", + "poet": "Kayıkçı Kul Mustafa", + "rating": 7.0, + "poem": "Kara gözlü dilber lebin lezzeti\nSükker midir şerbet midir bal mıdır\nDökülmüştür ak gerdanın üstüne\nKakül müdür sırma mıdır tel midir\n\nKudretinden eğnine hulle biçilmiş\nGerdanına siyah benler saçılmış\nHüsnünün bağında çiçek açılmış\nLale midir sümbül müdür gül müdür\n\nGönlümdür aşk ile arayup süzen\nAğyar olur yarin ardınca gezen\nSöyledikçe kara bağrımız ezen\nAğız mıdır dudak mıdır dil midir\n\nAlçakları koyup yüksekte uçmak\nRakib-i naşiye sırrını açmak\nYadlara meyledip fakirden kaçmak\nAdet midir kanun mudur yol mudur\n\nMustafa der acep gördüğüm düşü\nDilbere meyletmek aşıkın işi\nYolunda harcolan gözümün yaşı\nDerya mıdır ırmak mıdır göl müdür" + }, + { + "id": 96692.0, + "title": "Çoklukta Birlik", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir tapınaktır doğa, sütunları canlı \nAnlaşılmaz sözler duyulur zaman zaman \nSembol ormanları içinden geçer insan \nTanıdık bakışlar süzer gibidir sizi \n\nBir derin, bir karanlık birlik içinde \nAydınlık kadar sonsuz, gece kadar geniş \nUzaktan söyleşen uzun yankılar gibi \nRenkler, sesler, kokular karışır birbirine \n\nKokular vardır çocuk tenlerinden taze \nObua sesinden tatlı, çayır gibi yeşil \nKokular da vardır azgın, zengin, gürül gürül \n\nİnsana sonsuz şeylerin tadını veren \nMisk, amber, aselbent, buhur gibi kokular \nDuyuları, düşünceyi alıp götüren" + }, + { + "id": 54683.0, + "title": "Bu Dert Beni Adam Eder", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Gece gündüz dolaşırım tenhalarda menhalarda\nBenim annem güzel annem beni koyver\nSağ yanımda bir sızı var, sol yanımda yandım aman altıpatlar\nBu dert beni verem eder\n\nEğri büğrü bakar oldum boyunbağı takar oldum şaşkın oldum\n şakar oldum \nİkide bir yüreğimi dağa taşa diker oldum\nŞunca yıldır karanlıkta göz kırpmak bıkar oldum\nBenim annem şeker annem gençlik elden gitti gider\n\nDama çıktım damdan düştüm kılıç kestim esrar içtim\nŞahin oldum keloğlanın külahını kaptım kaçtım\nYare ağlar güler uçtum yarı yolda yorgun düştüm\nBenim annem kadın annem buna nasıl iş bana deyver\n\nGece gündüz düşünürüm tenhalarda menhalarda\nAman annem güzel annem beni koyver \nSağ yanımda bir sızı var, sol yanımda dağlar duman altıpatlar\nBu dert beni adam eder" + }, + { + "id": 58612.0, + "title": "Böcek", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Garip bir cesaretle konuyor kalemimin ucuna\nVe gittikce böcekleşiyor, kemiriyor şiirimi de\nSözcüğün birine biraz böceköldürücü ekliyorum\nÇılğına dönüyor sokakta böcek gibi böcek" + }, + { + "id": 296303.0, + "title": "Bab-ı Adi Tipine", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Üstüme söverek gel, bayılırım; fakat sövmen bir fikir öfkesine, bir düşünce sinirine bağlı olsun...\nBöyle gelebiliyor musun? \nSen, yalnız kendine oyuncak edindiğin mukavva Dünya içinde sahte gerçekler imal edip bunları insanlara yutturmaktan anlıyorsun! \nGüvenle gel, biterim; öyle ki, hiçbir desteğin olmasa da güvenindeki heybet bana yeter? \nBöyle gelebiliyor musun? \nSen yalnız, arslanın iki ayağı arasına sığınıp, faaliyetine engel gördüğü kediyi rapor eden sıçana benziyorsun! \nFikrin yok, hakikatin yok, bilgin yok, ihlâsın yok, güvenin yok; ve düşün, bunlardan tek tek pay almış olarak ne çapta ahlâkın yok! ..\nBöyle olunca, işte böyle perişan olur; ve kalemini vücudunda en uygun kılıfa sokup, suspus, oturursun! \nDarısı Bâbıâli yokuşundan inip çıkarken bâb-ı âdi kulübesi sakinlerine mahsus bir eda takınanlara...\n \n (22 Ocak 1962" + }, + { + "id": 96689.0, + "title": "Gizli Sevda", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 8.0, + "poem": "Hani bir sevgilin vardı\nYedi sekiz sene önce, \nDün yolda rastladım\nSevindi beni görünce.\n\nSokakta ayaküstü\nKonuştuk ordan burdan, \nEvlenmiş, çocukları olmuş\nBir kız, bir oğlan.\n\nSeni sordu\nHiç değişmedi, dedim, \nBildiğin gibi...\nAnlıyordu.\n\nMesutmuş, kocasını seviyormuş, \nKendilerininmiş evleri..\nBir suçlu gibi ezik, \nSana selâm söyledi." + }, + { + "id": 66607.0, + "title": "Bilmeceler", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 6.0, + "poem": "Elimde ne var\nElimde, avucumda - -\nGene ne var\nYolların ucunda? \n\nAvucu alalım: \nYüzük, değirmen taşı\nHançer, kama\nDefne dalı? \n\nBuğday, karınca\nHangisi kimden\nSüleyman'dan, \nAdem'den? \n\nYollara bakalım: \nYolların sonu dağ, \nBisütun mu yoksa\nFerhad'ın deldiği? \n\nBilemem bildiğim\nZaman zaman zamanın\nBize neler verdiği, \nBizden neler aldığı." + }, + { + "id": 36247.0, + "title": "Gamzelerim", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben hüzünlerle sevdim şiirleri \nBen hüzünlerle büyüttüm kendimi \nKüçükken gamzelerim vardı benim \nBüyüdükçe hüzne sattım hepsini..." + }, + { + "id": 64148.0, + "title": "Korkunun İsi", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "kederli bir ağustostu\nmehtabı ölüm tehlikesi\ntellerde bir vınlama\nelektriğin titremesi\nadeta gümüş kaplama\nyağlı beyaz bir taksi\nbebek'te unutulmuştu\ncihangir'e son müşterisi\n\ngece böcekleri sustu\nkadın değil koyu sinema\nbir renkli film güzelliği\niçi hayli eskimiş ama\nyosmalığı kusursuzdu\ncıgara bir cıgara daha\nbesbelli eksiklendiği\ndolmabahçe'de kustu\n\nhem sarhoş hem huzursuzdu\nhayatı büyük bir yanılma\npektaş holding'in metresi\nyani sırılsıklam mutsuzdu\nkul köle olmuştu adama\ngençken ne kadar korkusuzdu\nyaşlandıkça artıyor endişesi\n\ngecelerdir uykusuzdu\nbu da gelmişti başına\nherhalde başka bir kız buldu\netine dolgun genç irisi\nadam ondan soğumuştu\naz kaldı kovulmasına\nkederli bir ağustostu\nacı sular geliyor ağzına\ngözlerinde korkunun isi" + }, + { + "id": 15244.0, + "title": "Musiki", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Alev alev yanmadadır \nRuhumda deniz köpüğü \nBenimle uyanmadadır \nTanrıların en büyüğü \n\nDünyalara sığamıyan \nSessizlikler içindeyim \nUyan, siyah ruhum uyan \nMavilikler içindeyim \n\nSür ey masmavi zaman sür \nBir cihanı dinliyorum \nBütün genişliğiyle hür \nO ummanı dinliyorum. \n\nÖmrün sustuğu yerdeyim \nSorma: Niçin, nasıl, hangi \nBedenim, ruhum, herşeyim \nTanrı huzurunda sanki." + }, + { + "id": 31438.0, + "title": "Seni Düşünüyorum", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 6.0, + "poem": "Çocukluğunu düşünüyorum Emilia\nDeniz boyundaki ıssız yolu sabahleyin\nHani saçların, atkın uçuşurdu rüzgarda\nKokusunu duyuyorum bembeyaz gömleğinin\nSeni kucağıma alıyorum Emilia\n\nBen büyüttüm seni, ben yetiştirdim\nBugüne bu sevdaya\nToprağım ekmeğim kitabım şiirim\nSen ne varsa iyiden doğrudan yana\nGözümün nuru, başımın tacı, efendim" + }, + { + "id": 31794.0, + "title": "Kardeşlik Acısı", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 6.0, + "poem": "Yıllar var ki sizleri düşünüyorum: \nYanan şehirlerim, \nDüşmana ekmek veren tarlalarım\nTeknelerim, ocaklarım, öğretmenlerim! \nVe sizleri: \nCaddeler, tarlalar, fakülteler, \nNehir boyları, şehirler, ordular\nAşklarım, hünerlerim, sefaletlerim! \nEllerime ateş düştü\nYüreğime, gövdeme, kollarıma.\nBiliyorum ey demokrasi! \nBütün şairlerin ölür\nBarikatların susar\nVe yanar da limanların, iskelelerin\nZafer gülleri sensiz açmaz\nBöyle bir macerada.\nKardeş, kardeş! \nAlkış tutan ellerini kesmedim, \nTanklarımla tarhlarını ezmedim.\nBen kendi halimle müthiş kişi\nBen sevici sert ve delişmen...\nVe hürlük kardeşlik çırasını\nKendi hissemce götüren insan.\nBiliyorum bu dünyada\nGökyüzü ve denizyüzü\nCümle çiçek ve cümle yemişler vardır\nBiliyorum bu dünyada\nYalnız ve 'yalnız insanlar\nYani kardeşler vardır.'\nBeni şehir şehir beni, \nBeni köy kent beni\nBeni usul, beni yolca götür\nKardeşlik treni! \nAğır yaralılar taşıyorum\nİncinmesin kollarım, ayaklarım, ellerim\nIşıltılı gündüzlere gitmeliyim\nAcılar, darağaçları, kelepçe demirleri! \nBayram şenliklerine, \nDemokrasi şenliklerine gitmeliyim\nUğruna şiir yazılan, döğüşülen, ölünen insanlar! \nYeter değil bana\nZaferlerin, \nYıllardır gece hücumlarına\nSokak savaşlarına katlandığım." + }, + { + "id": 334355.0, + "title": "Camii", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Camiler serbest ama bütün yolları yasak; \nOnlar meydana hakim,bizse camide tutsak...\n 1974" + }, + { + "id": 2126021.0, + "title": "Yaş On Sekiz", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 9.0, + "poem": "Daha on sekizindeyim İbo\nNasıl yiğit nasıl delikanlıyım\nDaha on sekizindeyim İbo\nKoskoca bir ihtilal atlatmışım\nSakallarım çıkmış tam ve eksiksiz\nBir resim çektirmişim hatıra diye\nSakal bu nasıl bekledim sen de bilirsin\nBabam tıraş olmuş canım çekmiş de\nÖylesine beklemişim on sekiz sene\nDaha çocuk olmadan adam olduk biz\nKavgada kırıldı burnumun solu\nFaçamızı çizdiler rezil olduk biz\nArabesk müzikler dinlemişiz İbo\nSevmişiz sevgimizi diyememişiz\nOkul duvarına adını yazmış\nBir kalbin içinden ok geçirmişiz\nMahallenin kızlarını hep biz korumuş\nNamus deyip başımız önde geçmişiz\nNe bir kıza bakmış, ne baktırmışız\nKapı önlerinden hep sessiz geçmiş\nEzanda müziği kapattırmışız\nDaha on sekizindeyim İbo\nSadece genç değil delikanlıyım\nHem nasıl platonik hem ne aşığım\nOnun dar sokağına öylesi mahkûm\nO kaldırım tozuna ne aşinayım\nDaha on sekizindeyim İbo\nO hiç benzemiyor on yedisine\nHukuk özgürsün diyor\nBir adım reşit olmuş\nEhliyet cebimde gıcır duruyor\nAbim de 74 tosbağa almış\nArabayla giriyorum o dar sokağa\nCamımdan ucuz müzik düşmüyor artık\nOrson Welles dinliyorum Frank Sinatra\nAcı duygularım kalmamış artık\nAbartmışım İbo on sekizdeyim\nÖyle artık eve meve gitmez olmuşum\nBir bekar evinin bodrum katında\nReşit kimliğimle özgür olmuşum\nDaha on sekizindeyim İbo\nSesim kişilik olmuş, yumruğum demir\nNe diyorum sana on sekiz İbo\nBu sadece takvimde bir yaprak değil\nDedim ya; dedim ya genç değil delikanlıydım\nTorba taşıyamadım hiç bir teyzeye\nOtobüslerde yayılıp hiç oturmadım\nYer verdim benden bile biraz bile büyüğe\nSağ sol davalarına hiç bulaşmadım\nBenim sevdalarım ütopyadandı\nHiç kimseyi fikrinden yargılamadım\nBenim kavgalarım haksızlıktandı\nSevdalarım olmuş gelip geçici\nKimsenin namusuyla oynamamışım\nBizim kitabımıza uymamış belli\nBu yüzden bu yüzden hepsinden yara almışım\nHiç kimseye zararım olmamış İbo\nBir anamı üzmüşüm naçar kalmışım\nAnam etme oğul dellenme demiş\nAnamı naz makamından çok kullanmışım\nDoğru yerde yanlış adam olmadım İbo\nYanlış yerde doğru adam oldum ben\nBırak düşmanıma düşman olmayı\nDüşmanıma bile dost olmuşum ben\nNe yaparsan yap bugün kendine İbo\nGünahların da senin sevapların da\nKavgaların da senin sevdaların da\nBunlar masal değil, yaşamdı anla\nOn sekiz, on sekiz özel bir tarih her yaşantıda\nÖzgürlük, ehliyet hepsi bir kında\nO günden burnumda kırık var hala\nBir de sakalım da eskiye inat üç tane beyaz çıktı\nÜç dertli nokta www.sendeyim.com\nÖzet şu ki; on sekiz dertliydi İbo\nÖzet şu ki; on sekiz zevkliydi İbo\nÖzet şu ki; on sekiz insan ömründe\nBir daha on sekiz olmuyor İbo\nBir daha on sekiz olmuyor İbo" + }, + { + "id": 2110283.0, + "title": "Bizsiz Gidiyor", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "Fecre benzettiği bayrakla kefenlenmiş Ata,\nÇıktı bir kor gibi mermer kapısından sarayın.\nGönlümüz, bayrağı öğrendiği günden beri ta\nDuymamıştır bu kadar hüznünü yıldızla ayın! \nGidiyor, gizleyerek sır gibi bizden sesini,\nÇıkıyor, ilk olarak bir yola Başbuğ bizsiz.\nBiz, ki dünyada, bırakmazdık onun gölgesini,\nBu ne hicranlı seferdir ki beraber değiliz.\nYürüyor, kalbimizin durduğu bir yolda değil,\nKanlı bir gözyaşı nehrinde muazzam tabutun.\nEy ilâhın yüce davetlisi, göklerden eğil,\nGöreceksin, duruyor kalbimiz üstünde putun! \nSen ki Gayya'ya düşen on yedi milyon Türk'ün\nDehşetinden sararırken yüzü yaprak yaprak,\nOnu bir hızla çevirmiştin ölümden daha dün:\nTunç elin, yalçın iradenle kolundan tutarak.\nVe bugün on yedi milyon geliyor bir yere de,\nEbedî yolculuğundan seni döndürmek için\n-Onu yoktan var eden sendeki derman nerede? \nGücü ancak yetiyor kabrine yüz sürmek için" + }, + { + "id": 49660.0, + "title": "Karanlıkta Korkan İdamlıklar", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Bak sabah olmuş\nSağ elim kement gibi bak sana uzattım\n\nBen karanlığım korkma ben karanlığım\nSessiz sabahların korkak idamlıkları kalkın\n\nBen sizi mavi sabahlara sararım.\n\nYeni bir çağa giriyoruz bakın\nEn serseri bombalar ensesinde kimsesizliğin\nÖcünü kusuyor önünüze\nBunalan sessizliğin.\n\nEy sarı benizli idamlıklar kalkın\nYeni bir çağa giriyoruz bakın.\n\nBeyaz çarşaflarla al kanlar donarsa\n\nSenin kanın donarsa benim kanım donarsa\nBen serin mezarlara muştular götürürüm." + }, + { + "id": 40256.0, + "title": "Şair Bahşişi", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Ölürüm diyor ki, \n-Ne diyor ölüm? \n-Cemal hariç değil! \n\nDiyor ki, \n-Ne diyor Cemal Süreya? \n-Her ölüm erken ölümdür/\n üstü kalsın\n\n-Olur diyor ölüm, kabul!" + }, + { + "id": 14549.0, + "title": "Aynı Bardaktan İçmeyeceğiz", + "poet": "Anna Ahmatova", + "rating": 7.0, + "poem": "Aynı bardaktan içmeyeceğiz,\nNe suyu,ne tatlı şarabı,\nŞafakta öpüşmeyeceğiz\nVe akşam çöktüğünde pencereden bakmayacağız.\n\nSen güneşle soluklanıyorsun ben ay ile\nAma aynı aşkla yanıyoruz ikimiz de.\n\nBenim yanımda sadık,sevgili yarim,\nSenin yanında neşeli eşin,\nAma okuyorum gri gözlerindeki korkuyu\nÇünkü sensin acım.\nO arada bir buluşmalarımız bundan böyle\nDaha bir aradabir olsun.\nGönlümüz rahat olsun,o zavallı gönlümüz.\n\nŞiirlerimde yalnız senin sesin var\nSenin şiirlerinde,biliyorum benim soluğum esiyor\nAh bir ateş ki cesareti yok\nNe unutuşa,ne korkuya dokunmaya...\nBir bilsen nasıl seviyorum şu an\nO kuru dudaklarını,gül rengi! \n\n(çev: Güneş Acar)" + }, + { + "id": 41540.0, + "title": "Benden Selam", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Benden selam söylen vefasız yare \nGurbet benim olsun sıla kendine..\nÇekilmedik derdimizi bölüşek \nYadı ben alayım sıla kendine..\n\nDökek derdimizi ölçek bölüşek \nNe el bize ne biz ele karışak \nFelek bize gül demezki gülüşek \nCefa benim olsun çile kendine..\n\nÇektigim cefalar yar senden geldi \nBana bu sitemler kar senden geldi \nBaşımdaki duman kar senden geldi \nBen kara bağlayım ala kendine..\n\nEvvelden hastadır yaralı gönlüm \nSevdayı mahbuba ereli gönlüm \nAşkın gömleğine gireli gönlüm \nHicranı Veysel'den n'ola kendine" + }, + { + "id": 96789.0, + "title": "İnsan ve Deniz", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 8.0, + "poem": "Sen, hür adam, seveceksin denizi her zaman; \nDeniz aynandır senin, kendini seyredersin \nBakarken, akıp giden dalgaların ardından. \nSen de o kadar acı bir girdaba benzersin. \n\nHaz duyarsın sulardaki aksine dalmaktan; \nGözlerinden, kollarından öpersin, ve kalbin \nKendi derdini duyup avunur çoğu zaman, \nO azgın, o vahşi haykırışında denizin. \n\nKendi aleminizdesiniz ikiniz de. \nKimse bilmez, ey ruh, uçurumlarını senin; \nSırlarınız daima, daima içinizde; \nEy deniz, nerde senin iç hazinelerin? \n\nAma işte gene de binlerce yıldan beri \nCenkleşir durursunuz, duymadan acı, keder; \nNe kadar seversiniz çırpınmayı, ölmeyi, \nEy hırslarına gem vurulmayan kardeşler!" + }, + { + "id": 24289.0, + "title": "Saçma Ey Göz Eşkden Gönlümdeki Odlara Su", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 9.0, + "poem": "Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su\nKim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su\n\nÂb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem\nYa muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su\n\nZevk-i tiğından aceb yok olsa gönlüm çâk çâk\nKim mürûr ilen bırakır rahneler dîvâre su\n\nVehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin \nİhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su \n\nSuya versin bağban gülzarı zahmet çekmesin\nBir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzâre su\n\nOhşadabilmez gubârını muharrir hattına\nHâme tek bakmaktan inse sözlerine kare su\n\nÂrızın yâdiyle nemnâk olsa müjgânım n'ola\nZayi olmaz gül temennâsiyle vermek hâre su\n\nGam günü etme dîl-i bîmardan tiğin diriğ\nHayrdır vermek karanû gecede bîmâre su\n\nİste peykânın gönül hecrinde şevkim sâkin et\nSusuzum bu sahrede benim içün are su\n\nBen lebin müştâkıyım zühhâd kevser tâlibi\nNitekim meste mey içmek hoş gelir huşyâre su\n\nRavza-yı kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr\nÂşık olmuş gâlibâ ol serv-i hoş reftâre su\n\nSu yolun ol kûydan toprağ olup tutsam gerek\nÇün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vare su\n\nDestbûsi arzûsiyle ger ölsem dostlar\nKûze eylen toprağım sunun anınle yâre su\n\nServ ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger \nDâmenin duta ayağına düşe yalvara su \n\nİçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile\nGül budağının mîzacına gire kurtâre su\n\nTînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme\nİktidâ kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr'e su\n\nSeyyid-i nev'i beşer deryâ-yı durr-i istifâ\nKim sepiptir mu'cizâtı âteş-i eşrâre su\n\nKılmak için taze gülzâr-ı nübüvvet revnakın\nMu'cizinden eylemiş izhar seng-i hâre su\n\nMu'ciz-i bir bahr-i bî-pâyan imiş âlemde kim\nYetmiş andan bin bin âteşhâne-i küffâre su\n\nHayret ilen parmağın dişler kim etse istima\nParmağında verdiği şiddet günü Ensâr'e su\n\nDostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât \nHasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su \n\nEylemiş her katrede bin bahr-i rahmet mevchîz\nEl sunup urgaç vuzu için gül-i ruhsâre su\n\nHâk-i pâayine yetem der ömrlerdir muttasıl\nBaşını taştan taşa vurup gezer âvâre su\n\nZerre zerre hâk-i dergâhına ister salar nûr\nDönmez ol dergâhtan ger olsa pâre su\n\nZikr-i na'tın virdini derman bilir ehl-i hatâ\nEyle kim def-i humar için içer meyhâre su\n\nYâ Habîballah yâ Hayr'el-beşer müştâkınım\nEyle kim lebteşneler yanıb diler hemvâre su\n\nSensin ol bahr-i kerâmet kim Şeb-i Mi'rac'da\nŞeb-nem-i feyzin yitirmiş sâbit ü seyyâre su\n\nÇeşm-i hûrşidden her dem zülâl-ı feyz iner\nHâcet olsa merkâdin tecdîd eden mi'mâre su\n\nBîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dîl-i sûzânıma\nebr-i ihsanın sepe ol nâre su\n\nYümn-i na'tınden güher olmuş Fuzûlî sözleri\nEbr-i nîsandan dönen tek lü'lü-i şehvâre su\n\nHâb-ı gafletten olan bîdâr olanda rûz-i haşr\nHâb-ı hasretten dökende dîde-i bîdâre su\n\nUmduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrûm olmayam\nÇeşm-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su \n\nSaçma ey göz yaşından gönlümdeki ateşe su\nKi bu denli tutuşan ateşe olmaz çare su\n\nYa su rengindedir gökyüzü rengini göremiyorum\nYa da gözümden yayılmış hepten gökyüzüne su\n\nMızrağının zevkiyle tutuşarak yok olsa gönlüm\nKi geçerken yarıklar açar duvarda su\n\nYaralı gönlüm korkuyla söz eder kirpiğinden\nNitekim çekine çekine içer kimde olsa yara su \n\nSuya versin bahçıvan gülzarı zahmet çekmesin\nBir gül açılmaz yüzün gibi verse bin gülzara su\n\nHattat yazısıyla benzetemez yüzünün tüylerini\nKağıda bakmaktan inse gözlerine kara su\n\nSevgili anısıyla ıslansa kirpik ne olur\nBoşa gitmez gül umuduyla vermek dikene su\n\nGam günü esirgeme hasta kalbe oklarını\nHayırdır vermek karanlık gecede hastaya su\n\nGönül yalnızlığında kirpiğinle özlemimi gider\nSusuzum bu sahrada benim için ara su\n\nBen dudağı arzularım zahitler kevser ister\nNitekim meste mey içmek hoş gelir ayıka su\n\nHer an yerinde durmayıp senin köyünden geçer\nAşık olmuş galiba o hoş huylu serviye su\n\nSu yolunu o köyden toprak olup tutsam gerek\nRakibimdir diye bırakmam varsın o köye su\n\nEl öpme arzusu ile ölecek olsam dostlar\nTesti yapın toprağım sunun onunla yara su\n\nServi dik başlı olur kumrunun yalvarmasına \nKarşı, eteğini tutup ayağına düşse yalvarsa su\n\nİçmek ister o bülbülün kanını hile ile\nGül budağının doğasına gire kurtara su\n\nTertemiz doğasını göstermiş dünyalılara\nUymuş seçilmiş Ahmed peygamberin izine su\n\nİnsan türü efendisi af denizinin incisi\nSerpmiş mucizesi kötülerin ateşine su\n\nPeygamberlik bahçesini yeşertmek için\nÇıkarmış mermer taşından mucizeleriyle su\n\nMucizesi dünyada engin bir denizmiş ki\nYetmiş ondan kafirlerin bin bir ateşevine su\n\nHayret ile parmağını dişler kim dinlese\nParmağından vermesi şiddet günü Ensar'a su\n\nDostu yılan zehiri içse hayat suyu olur\nDüşmanı su içse döner yılan zehirine su\n\nVar etmiş her damlada binlerce dalgalı deniz \nAbdest alırken değdiğinde yanaklarına su\n\nAyağının toprağına varayım der çağlardır\nBaşını taştan taşa vurup gezer avare su\n\nZerre zerre dergahın toprağına salsın ister nur\nDönmez o dergahtan lime lime bile olsa su\n\nNatının virdini hata işleyen ilaç bilir\nİçkiden kurtulmak için içer ayyaş bile su\n\nEy peygamber ey en güzel insan seni özlerim\nNasıl ki susuzlar yanıp her an ister kendine su \n\nSensin keramet denizi ki miraç gecesinde\nFeyzin şebnemi yetirmiş durana gezene su\n\nGüneşten her zaman duru ışıklar saçılır ki\nGerekirse kabrini imar eden mimara su\n\nCehennem korkusu ateşi salmış yanık gönlüme\nRahmetinin bulutu serpsin o ateşe su\n\nNatının kutuyla cevher olmuş Fuzûlî sözleri\nNisan bulutundan inen inci tanesi gibi yere su\n\nGaflet uykusundan uyandığında kıyamet günü\nHasret uykusundan döküldüğünde uyanık gözlere su\n\nUmudum odur ki kıyamet günü mahrum kalmayayım \nKavuşma pınarın versin susuz dudağıma su" + }, + { + "id": 84872.0, + "title": "Ut", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "\t\tÜner Birkan'a\n\nRakı içilir mi hiç çiçeksiz\nçiçeksiz ölürüm dükkanları\nhem kim olsa ölür ispatinin ebesi\nzulmü ilan edilmiş sokağa çıkar\nyalnızlığının ut sesi bir fonograf\ntanzimat fermanında unutulmuş hacivat\ngelip kahkahalar tarafından iğne ister\n\nYalnız belki çocuklar için atlı\ngülen tramvayı ölümün cumhuriyete\nenflasyonu sekiz memeli bir zenne\no çirkinim tasviri efkar bir zindan\nvakitlere açıktır kepengi aşkı memnu\nölü teyzesine yazlığa giden kim çocuk\npire kasketini deve kimler giyer acaba\nzehir dükkanları çiçek çiçekçi pera'da\n\nBenim ut teyzem de öldü galiba hacivat\nşimdi şu rakıdan ne diye vergi alırlar sanki." + }, + { + "id": 98930.0, + "title": "Rubailer-15", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Benim varlığım senin yaptığım bir nakış\nTürlü güzel renklerini senden almış\nKendimi düzeltmeye nasıl varsın elim\nSenden güzelini yapmak bana mı kalmış" + }, + { + "id": 32925.0, + "title": "Al Beni Sevecenliğine", + "poet": "Şükran Kurdakul", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben sevdayım, al beni sevecenliğine\nBen gülüm, dallarına aşıla beni\nÇocuğum ben, göğsünde büyüt, \nUmudum ben, düşüncende geliştir.\n\nAcıyım, gerçeği ararsan bende, \nİnancım, çoşkuyu yaşarsan bende.." + }, + { + "id": 3928.0, + "title": "Hoşça Bak Zâtına Kim Zübde-i Âlemsin Sen", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 8.0, + "poem": "Ey dil ey dil niye bu rütbede pür gâmsın sen\nGerçi vîrâne isen genc-i mutalsamsın sen\nSecde-fermâ-yi melek zât-ı mükerremsin sen\nBildiğin gibi değil cümleden akvâmsın sen\nRûhsun nefha-i Cibril ile tev’emsin sen\nSırr-ı Hak’sın mesel-i İsi-i Meryem’sin sen \n\nHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen\nMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen\n\nMerteben ayn-ı müsemmâdadır esmâ sanma\nMerciin Hâlik-i eşyâdadır eşyâ sanma\nGördüğün emr-i muhakkakları rü’yâ sanma\nBaşkasın kendini sûretle heyûla sanma\nKeşf ile sâbit olan mâ’niyi dâ’vâ sanma\nHakkına söylenen evsâfı müdârâ sanma\n\nHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen\nMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen\n\nİnleyip sırrını fâşeyleme ağyâra sakın\nDüşme bilmezlik ile varta-i inkâra sakın\nDeğmesin âhların kâkül-i dildâra sakın\nSonra Mansûr gibi çıkman olur dâra sakın\nArz-ı acz etmeyesin yâreden ol yâra sakın\nBulduğun cevher-i âlîleri bîçâre sakın\n\nHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen\nMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen\n\nSendedir mahzen-i esrâr-ı mahabbet sende\nSendedir mâ’den-i envâr-ı fütüvvet sende\nGizli gizli dahi vardır nice hâlet sende\nMa’rifet sende hüner sende hakiykât sende\nNazar etsen yer ü gök duzâh u cennet sende\nArş u kürsiyy ü melek sendedir sende\n\nHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen\nMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen\n\nHayftır şâh iken âlemde gedâ olmayasın\nKeder-âlûde-i ümmîd ü recâ olmayasın\nVâdî-i ye’se düşüp hiç ü hebâ olmayasın\nYanılıp rehrev-i sahrâ-yı belâ olmayasın\nÂdeme muttasıl ol tâ ki cüdâ olmayasın\nSecdeler eyle ki merdûd-i Hüdâ olmayasın\n\nHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen\nMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen\n\nMerk-i hâtif gibi bu kayd-ı sivâdan güzer et\nErişen hâr u hasa âteş-i aşkı siper et\nDâmenin tutmaya âsâr-ı alâyık hazer et\nŞems veş hâhiş-i Munlâ ile azm-i sefer et\nSâf kıl âyineni kâbil-i aks-i suver et\nHele bir cem’-i havâs eyle de Gâlib nazar et\n\nHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen\nMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen" + }, + { + "id": 52611.0, + "title": "Kısa", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Hayat kısa, \nKuşlar uçuyor.\n\n(Yeni Yaprak, Sayı: 2, Ocak 1989)" + }, + { + "id": 99901.0, + "title": "Fatih Kürsüsünde Seçmeler", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "Birinci zumreyi teskil eden zavalli avam, AVAM: Halktan ilmi irfani\nBiraksalar devam edecek tatli uykusuna devam. az olan kimse\n \nBugun nasibini yerlestirince kursagina; \n'Yarin' nedir? Onu bilmez, yatar donup sagina. \n \nYikilsa ars-i hukumet, tikilsa kabre vatan, KABR: Mezar\nVazifesi degil; cunku 'hepsi Allah'tan! ' \n \nNe hukmu var ki, esasen yalanci dunyanin? \nOlurse, yan gelip yatacak cennetinde Mevla'nin. \n \nFena kuruntu degil! Ben derim, sorulsa bana: \n'Kabul ederse cehennem ne mutlu, amca, sana! ' \n \n.......... \n \nikinci zumreyi teskil eden cemaat ise, \nHayata kuskun olandir ki: saplanip ye'se, YE'S: Umitsizlik\n \n'Selametin yolu yoktur... Ne yapsalar bosuna! ' \nDemis te hirkayi cekmis butun butun basina. \n \nBu turlu bir hareket mahz-i kufr olur, zira: MAHZ: Sirf, katiksiz\nTalepte amir olurken bir ayetinde Huda; \n \nBuyurdu: 'Kesmeyiniz ruh-u rahmetimden umid; NEFHA: Guzel koku\nKi musrikin olur ancak o nefhadan nevmid.' NEVMiD: Umitsiz\n \nBu bir; ikincisi: ye'sin ne olsa esbabi, ESBAB: Sebebler\nOnun atalet-i kulliyedir ki icabi, ATALET: Tembellik\n............. KULLiIE:Tamamiyle\n\nOsmanli(yok olusununun hemen oncesi) 'daki 4 zumreden 3.cusu\n..........\n\nBu zuppeler acaba hangi cinsin efradi? \nkadin desen, geliyor arkasindan erkek adi; \n\nHayir, kadin degil; erkek desen, nedir o kilik? \nDemet demetken o saclar ne muhtasar o biyik? \n\nSadasi baykusa benzer, hirami saksagana; \nHulasa, zuppe demistim ya, artik anlasan a! ...\n\nFakat bu kukla herif bir buyuk seciyye tasir, \nKi, haddim olmiyarak, 'Aferin! ' desem yarasir.\n\nNedir mi? Anlatayim: oyle bir metaneti var, \nKi en savulmiyacak ye'si tek birayla savar.\n\nSinirlerinde teessur denen fenalik yok, \nTabiatinda utanmakla asinalik yok.\n\nBilirsininiz, hani, insanda bir damar varmis, \nKi yuzsuz omak icin mutlaka o catlarmis, \n\nNasilsa 'Rabbim utandirmasin! ' duasi alan, \nBu arsizin o damar zaten eksik anlindan! \n\nCebinde gordu mu uc tane cil kurus nazlim, \nTokatliyan'da satar mutlaka, gider de calim.\n\nEger dolandirabilmisse istenen parayi; \nGorur mahalleli ta karnavaldan maskarayi! \n\nBeyoglu'nun o mulevves muhit-i fahisine\nDalar gider, takilip bir sefilin pesine.\n\n'Haya, edeb gibi sozler rusum-u fasidedir; \nVatanla aile, hatta, kuyud-u zaidedir.'\n\nDiyor da hepsine birden kuduzca saldiriyor..\n'Ayip degil mi? ' demissin... Acep kim aldiriyor! \n\nNamaz, oruc gibi seylerle yok alis verisi; \nMukaddesat ile eglenmek en birinci isi.\n\nDuyarsaniz 'kara kuvvet' bilin ki: imandir.\n'Kitab-i kohne' de -hasa- Kitab'i Yezdan'dir.\n\nUsenmeden ona Kur'ani anlatirsan eger, \nSu ezberindeki esmayi muttasil geveler:\n\n'Kurun-u maziyeden kalma cansiz evradi\nCekerse, dogru mu yirminci asrin evladi? '\n\nNedir alakasi yirminci asr-i irfanla\nBu saklaban herifin? Anlamam ayip degil a! \n\nMeta'-i fazli mi varmis elinde gosterecek? \nNedir meziyyeti, gorsek de bari ogrensek.\n\nHayir! Mehasin-i Garb'in birinde yok hevesi; \nRezail, oldu mu lakin, siaridir hepsi! \n\nButun kebaire (icki, kumar, zina) tiryaki bir kopuk tanirim.\n-Ne oldu bilmiyorum simdi, sag degil sanirim-\n\nKumar, senaatin aksami, irtikap, icki...\nHulasa defter-i a'mali oyle kapkara ki:\n\nYaninda leyl-i cehennem, sabah-i cennettir! \n'Utanmiyor musun. Ettiklerin rezalettir! '\n\nDenirse kendine, milletlerin ekabirini\nSayardi gostererek hepsinin kebairini:\n\n'Filan icerdi... Filan fuhsa munhemikti...' diye\nMulevvesatini bir bir rical-i maziye\n\nIzafe etmeye baslardi paye vermek icin.\n'Peki! Fezaili yok muydu soylediklerinin? '\n\nDiyen cikarsa 'muverrihlik etmedim! ' derdi.\nSu zuppeler de, bugun ayni ruhu gosterdi.\n\nFransiz'in nesi var? Fuhsu, bir de ilhadi; \nKapiti bunlari 'yirminci asrin evladi! '\n\nYa Alman'in nesi var zevki oksayan? Birasi; \nUnuttu ayrani, ma'tuda dondu kahrolasi! \n\nHeriflerin, hani dunya kadar bedayii var:\nUlumu var, edebiyyati var, sanayii var.\n\nGiden birer avuc olsun getirse memlekete; \nDoner muhitimiz elbet muhit-i ma'rifete.\n\nKucak kucak tasiyor olmadik mesaviyi; \nBegenmesek 'medeniyyet! ' diyor; inandik iyi! \n\n'Ne var, biraz da maarif getirmis olsa...' desek\nEmin olun size 'hammallik etmedim? ' diyecek.\n\n..........\n\t\t\t\n\t\t\t Fatih Kursusunde - 1914" + }, + { + "id": 23730.0, + "title": "Yağmurda Sis Düdükleri' Bölümünden", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Yağmurda Sis Düdükleri\n\nimdat çığlıkları mıdır\n bir felaketi mi duyururlar\n anlaşılmaz söyledikleri\nsalkım saçak çökerler karanlığıma\n yalnızlığımı dağıtırlar\n yağmurda sis düdükleri\n\ncamlarda çehreler hayal meyal\n aramızdan müthiş ayrılmışlardır\n anlaşılmaz niye öldükleri\nson nefeslerini tasarladıkça\n insan ısrarla ölümünü yaşıyor\n yağmurda sis düdükleri\n\nyürekte keder yoğunlaştıkça\n bulutlar buz tozuna yozlaşıyor\n anlaşılmaz neleri götürdükleri\nsabahlar olur bir türlü uyuyamam\n içimde sanki şilepler çarpışıyor\n yağmurda sis düdükleri" + }, + { + "id": 48573.0, + "title": "Çok Uzun Bir Gündü Aşka Dönüyordum", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "Çok uzun bir gündü aşka dönüyordum \nÇok uzun, yavrum, çok uzun seni sevmekten \nİşte diyordum ilk öpüş işte masmavi yarığın \nİşte yedisi sabahın ve ıslak ağzının \nİşte eski bir otu kasıklarının ve karnının \nİşte dilinin getirdikleri işte ormanlarım \nİşte döşekte çırılçıplak upuzun uyanışın \nİşte kayaya vuran eski gölgen eski sesin \nİşte o ağzındaki esmer kuş o yaban ırmak \nKal öyle diyordum böyle anadan doğma iç içe \nKal öyle ilkin orandan öpeceğim diyordum \nAşk ki karadır tek heceli bir sözcüktür \nİşte tam böyle, sevdalım, tam böyle diyordum" + }, + { + "id": 59626.0, + "title": "Bir Sefilenin Hasbihali'nden", + "poet": "Abdülhak Hamit Tarhan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne idim ben, ne tabii bir kız\nBelki sahrada rebii bir kız\n\nEn büyük zevkim, ümidim, neşem\nKırda seyran idi, her gün, her dem\n\nDüşünürken o büyük sahrada\nBeni halk eyleyeni tenhada\n\nDuruyorken hareketsiz, sessiz\nYere inmiş göğe benzerdi deniz\n\nAksi tekbir ile dolmuş dereler\nSecde eylerdi bütün meşcereler\n\nŞebi mehtap doğar aynı şafak\nHer taraf nura olur müstağrak\n\nAkıyormuş gibi her suda hayat\nYüzüyormuş gibi hep mahlukat\n\nUçacakmış gibi eflake zemin\nHalden, mazi ile atiden emin\n\nMutmain şevk ile soldan, sağdan\nBir şataretle inerdim dağdan." + }, + { + "id": 11161.0, + "title": "Kimbilir Kaç Kişi Seni Sevdi", + "poet": "William Butler Yeats", + "rating": 9.0, + "poem": "Kimbilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi\nKaç kişi güzelliğini sevdi\nBelki gerçek aşkla; belki değil\n\nAma bir tek kişi seni sevdi.\nBir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi." + }, + { + "id": 1812327.0, + "title": "Olduğun Gibi Gel!", + "poet": "Rabindranath Tagore", + "rating": 8.0, + "poem": "Olduğun gibi gel, süslenmek için uğraşma! \nSaçının örgüleri çözüldüyse \nAyrımı düzgün değilse \nKorsenin kurdeleleri bağlanmamışsa, aldırma! \nOlduğun gibi gel, süslenmek için uğraşma! \n\nÇimenlerin üzerinden, koşar adımlarla, gel! \nDudağının boyası çiğ taneleriyle silindiyse \nAyaklarında şıngırdayan bilekliklerin gevşek duruyorsa \nKolyenin incileri koparak yere düşüyorsa, aldırma! \nÇimenlerin üzerinden, koşar adımlarla, gel! \n\nGökyüzünü kara bulutlar kaplıyor, görmüyor musun? \nIrmağın karşı kıyısından turnalar havalanıyor \nVe anında, rüzgar gibi, arka arkaya \nGeniş fundalıklar üzerinden geçip gidiyorlar \nÜrkmüş koyun sürüleri ağıllarına koşuyor \nGökyüzünü kara bulutlar kaplıyor,görmüyor musun? \n\nAynanın önündeki feneri yakma boşuna \nAlev yine titreyecek ve rüzgar onu yine söndürecek. \nGözlerin sürmesiz olsun, ne fark eder ki? \nGözlerin gökyüzündeki bulutlardan daha siyah, bilmiyor musun? \nAynanın önündeki feneri yakma boşuna \n\nOlduğun gibi gel, süslenmek için uğraşma! \nÇiçeklerden tacını öremediysen, ne önemi var? \nBileziğinin kopçası kapanmıyorsa, bırak kalsın \nGök bulutlarla kaplandı …Vakit geç oldu \nOlduğun gibi gel, süslenmek için uğraşma!" + }, + { + "id": 23447.0, + "title": "Kır Uykusu", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne hoştur kırlarda yazın uyumak! \nBulutlar ufukta beyaz bir yumak, \nAğaçlar bir derin hulyaya varmış, \nSaçında yepyeni teller ağarmış. \nBaş yorgun, yaslanır yeşil otlara, \nGöz dalgın, uzanır ta bulutlara. \nÖğleyin bu uyku bir aralıktır, \nSaf hava bir kanat gibi ılıktır. \nzaman gönülde ne varsa diner, \nYüzlere tülümsü bir buğu iner. \nErirken sıcakta yaz kokuları, \nNe hoştur, ne hoştur kır uykuları!\t" + }, + { + "id": 31189.0, + "title": "Dörtlükler (Rubailer)", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir duygu mu var böyle derin, böyle geniş \nSevmek bir ölüş, belki tekrar diriliş \nBitmez kederim, bil ki tükenmez derdim \nAç kalbimi öğren, seni sevmek ne imiş! \n\nSeven kaybeder miydi arayıp bulmasaydı\nYeni güller açmazdı o güller solmasaydı\nHiç çekilmez olurdu yaşadığımız dünya\nAşkın bittiği yerde unutmak olmasaydı.\n\nBir gün zaman kayar ellerinden tutamazsın\nSel gibi akan yaşlarını kurutamazsın\nÖylesine bendesin ve öylesine sendeyim ki\nUnutmak istesen de artık unutamazsın\n\nHerkes gibi bir gün dürülür defterimiz\nErgeç çürüyüp toprak olur her yerimiz\nKinler durulur, anlaşılır gerçekler\nSöyler, o zaman her şeyi dörtlüklerimiz\n\nBir g��n kader çağırır, gelmem diyemezsin \nEcel isterse eğer, ölmem diyemezsin \nO kadar sevildin ki Tanrılar misali\nArtık, aşkı tatmadım, bilmem diyemezsin.\n\nBir duygu mu var böyle derin, böyle geniş \nSevmek bir ölüş, belki tekrar diriliş \nBitmez kederim, bil ki tükenmez derdim \nAç kalbimi öğren, seni sevmek ne imiş!" + }, + { + "id": 105341.0, + "title": "Mecnun'a Dönmüşüm Bilmem Gezdiğim", + "poet": "Gevheri", + "rating": 7.0, + "poem": "Mecnun'a dönmüşüm bilmem gezdiğim\nDağlar mıdır sahra mıdır yol mudur\nDostumun bağına girip dizdiğim\nLale midir sümbül müdür gül müdür\n\nAşk değil mi beni derde düşüren\nFerhad gibi yüce dağlar aşıran\nYari böyle benden ayrı düşüren\nAdu mudur engel midir el midir\n\nKamil olan belli olur söz ilen\nAl yanağa çifte benler dizilen\nMah yüzüne bölük, bölük yazılan\nKakül müdür zülüf müdür tel midir\n\nGevheri der bulmam kimsede vefa\nDost diye sevdiğim etti kim sefa\nHubların aşıka ettiği cefa\nKanun mudur erkan mıdır yol mudur" + }, + { + "id": 79883.0, + "title": "Ağlayan Kaya", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben şiirin nefer taşı \nBüyük bir Amerika keşfettim ruhunuzda \nBen başarıların Kristof Kolomb’u \nNe duruyorsunuz hadi alkışlayın! \n\nCennete gitmek isterdim otostopla, \nCinnete kadardı tüm yollar oysa, \nTüm hayatı okşamak isterdim kedilerin şahsında \nTüm sarı, tüm kara, tüm yumuşak. \nİlk sevgilimle bir kilisenin bahçesinde buluşurduk. \nBir mezarlıkta öpüştük ilk defa, \nRengarenk boncuklar saçılmıştı benden her tarafa, \nKapkaraydı ama toprak. \nBinlerce ruhu taciz etmiş bir ilk aşk \nTanrım sorarım sana neye yarar? \nİpek yolunda ipektim o zaman \nBaharat yolunda baharat. \nAşk kırmızı atlastı, \nTen Greenwich başlangıç meridyeni \nYağmur yağardı, durmadan yağmur \nCoğrafyadan da anlarım, hadi alkışlayın! \nKeşke aşk şiiri yazsam \nNe güzel, \nAktarlara tarçın diye satardım \nTicareti de öğrendim bakın, \nHadi alkışlayın. \n\nCesaret sanırım bir çeşit esaretti, \nIskat edilmekti mirastan \nTüm malvarlığını veremli kıza bırakmak \nAnanın vasiyetini çekirdek külahı olarak kullanmak \nKorkuyorum ama artık \nHadi alkışlayın! \n\nCesaretim bir süredir gözaltında \nİhzar müzekkeremi kendim yazdım \nTehlikeli sayılmam artık. \nKalbimin kalın kitabının arasında kuruttum \nOnu orada \nBeş parmaklı bir çınar yaprağı gibi unuttum. \nKalbim! \nŞiirimin Hacer’ül esved taşı \nHadi ama baylar, \nBakın kaldıramıyorum, \nYardım edin de şunu yerine koyalım. \n\nHay! \nKeşke susmanın muhabbet kuşu olaydım. \nTers Pinokyo olmak istiyorum Gepetto Usta \nKötülüklere boğulup \nİnsanlıktan çıkmak istiyorum artık! \nKafam karışık ama \nYetişir! \nBir beyaz balinanın karnında uyumak istiyorum artık. \nCamdan papuçlarım kırık..\n\nPrens de bulamaz beni artık. \nHayata söyleyin bundan sonra gitsin \nAnlamını masallarda arasın \nHay! \nBen sizin ruhunuza çiçek aşısı yapayım \nDa çiçekler açsın ruhunuz. \nHadi alkışlayın! \nBiliyorum hala biraz safım. \n\nKeşfettim \nKüçük ruhlarınızdaki büyük Amerika’yı \nHadi alkışlayın! \nBU SİZİN BAŞARINIZ." + }, + { + "id": 21243.0, + "title": "Bir Kuşun Resmini Yapmak İçin", + "poet": "Jacques Prevert", + "rating": 7.0, + "poem": "Önce bir kafes resmi yaparsın\nKapısı açık bir kafes\nSonra kuş için\nBir şey çizersin içine\nSevimli bir şey\nYalın bir şey\nGüzel bir şey\nYararlı bir şey\nSonra götürür bir ağaca\nAsarsın bu resmi\nBir bahçede\nBir koruda\nYa da bir ormanda\nSaklanır beklersin ağacın arkasında\nSes çıkarmaz\nKımıldamazsın\nKuş bazen çabuk gelir\nAma uzun yıllar bekleyebilir de\nKarar vermezden önce\nYılmayacaksın\nBekleyeceksin\nYıllarca bekleyeceksin gerekirse\nResmin başarısıyla hiç ilişiği yoktur çünkü\nKuşun çabuk ya da yavaş gelmesinin\nGeleceği olup da geldi mi kuş\nÇıt çıkarmak yok\nKafese girmesini beklersin\nGirdi mi kafese fırçanla\nUsullacık kapısını kaparsın\nSonra kuşun bir tüyüne dokunayım demeden\nBütün kafes tellerini teker teker silersin\nYerine bir ağaç resmi yaparsın\nDallarının en güzeline kondurursun kuşu.\nTabii ne yapraklarının yeşilini unutacaksın\nNe yellerin serinliğini\nNe de yaz sıcağındaki böcek seslerini\nOtlar arasında.\nSonra beklersin ötsün diye kuş\nÖtmezse kötü\nResim kötü demektir\nÖterse iyi olduğunun resmidir\nİmzanı atabilirsin artık\nBir tüy koparırsın usulca\nKuşun kanadından\nVe yazarsın adını resmin bir köşesine." + }, + { + "id": 1009632.0, + "title": "Şiirin Eleştirisi", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 6.0, + "poem": "İğrenmesine iğrenirim ya kentsoyluların\n egemenliğinden\nPolislerin papazların egemenliğinden\nDaha bir öğrenti verir bana iğrenmeyen adam\nBenim gibi\nKendi güçlerinden.\n\nTükürüyorum yüzüne doğadan daha küçük adamın\nBu şiirin eleştirisi'ni bütün şiirlerime yeğ tutmayan\n adamın." + }, + { + "id": 27931.0, + "title": "Hedef", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "- Oğlum Türk-İslâm ile Enderhan'a -\n\nÇıktık Ötüken'den günün birinde,\nYıkandık Mekke'nin tevhid nurunda.\nHem dünde, bugünde, hemi yarında\nİslâmlık Miraçtır, Ülkü sancaktır\nBu mübarek yoldan dönen alçaktır.\n\nYürüdük 'Nizam-ı Âlem' uğruna\nDoğduk güneş gibi küfrün bağrına\nBatılın elleri düştü böğrüne\nİslâmlık rahmettir, Ülkü sancaktır\nBu mübarek yoldan dönen alçaktır.\n\nHep karaya kara, aka ak dedik\nKorkaktan, millete fayda yok dedik\nHayat mücadele, ölüm hak dedik\nİslâmlık cihaddır, Ülkü sancaktır\nBu mübarek yoldan dönen alçaktır.\n\nBiz dava uğruna serden geçmişiz\nAnadan, babadan, yârdan geçmişiz\nİman denizine yelken açmışız\nİslâmlık hedeftir, Ülkü sancaktır\nBu mübarek yoldan dönen alçaktır.\n\nEngeller yıldırmaz Müslüman Türk'ü\nŞüphesiz, inandık; söz verdik çünkü...\nKıyamete kadar yaşar bu ülkü! \nİslâmlık sevdadır, Ülkü sancaktır\nBu mübarek yoldan dönen alçaktır.\n\n(Kan Yazısı)" + }, + { + "id": 14021.0, + "title": "Rubailer - 6", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Rintlerin yolunda kendini unut\nNamazın, orucun kökünü rut\nÖgütlerin iyisini Hayyam'dan işit\nŞarap iç, yol kesme, yoksulları tut" + }, + { + "id": 1343160.0, + "title": "Bu Gece", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 8.0, + "poem": "Yüreğimi görmek için\nYüreğini yak bu gece\nSana bende ermek için\nBenden sana bak bu gece\n\nGel destursuz, gir haneme\nYakın deme, uzak deme\nGözyaşını dök içime\nIlık ılık ak bu gece\n\nHa var, ha yok olmuş tenim\nNasıl olsa ben hep senim\nYa aklımı oynat benim\nYa aklımdan çık bu gece\n\nBahtım sararıp solmaksa\nDertle, matemle dolmaksa\nVuslatım hüsran olmaksa\nDağıt beni yık bu gece" + }, + { + "id": 56289.0, + "title": "Kar Taneleri", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 7.0, + "poem": "ellerinden yağardı\nen güzel yalanından dünyanın\nbedenimde titreyen kar taneleri\n\nhangi sevişme bir vedadan daha uzundur\nnedir ki aşk çağımızda bir merhabadan başka? \ndemiştin ya, aşk\nkış yorgunluğu gibi yürürken aramızda\n\nbir merhaba yeterdi güneşi ısıtmaya\n\ngecenin gömdüğü gümüş bir yıldız gibi\nmermer bir unutuşun mücevherine\nbağışladım kar sesini\nyüreğinde\ndonup kalmış kışın merhametine\n\nkurudu bir içdeniz, güneş çekildi\nbir mevsim gözlerini bırakıp gitti\nkar kokan bir rüzgârı çıkarıp sandığından\n\nderken bir “merhaba” sildi kendini\niçimdeki ülkelerin haritasından\n\ngecenin gömdüğü gümüş bir yıldız gibi\nöyle sevdim ki, unuttum sevmeyi\nbağışlamaz beni artık hiçbir hatıra" + }, + { + "id": 7273.0, + "title": "Yalnızca Kanatlarına Güven", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "aşkımız bir gün uçup giderse aramızdan sevgilim\nsırt çantalı bir duman gibibir melekle çarpışan kelebeğin kanadından dökülen toz\nbir çağlayanda sürüklenen bir dal parçası gibi\nistemediğimiz yerlere giderse aşkımız sevgilim yalnızca kanatlarına güven\nkendi yarattığımız boşluğun ucunda sıkı sıkı tuttuğumuz bir kapı koludur yaşam\nve aşk, en derin kuyumuza düşen keman yürüdüğümüz yollar daralırken\nçökerken altımızdaki merdivenler sevgilim yalnızca kanatlarına güven\nsevdalılar bilir bir kuş yağmurudur ilkbahar\nsevmeyi beceremeyenlerin koyduğu yasaklar çözülüp gider çocuk gölgelerinde yazın\nve ağzımızın içinde dağılır aşk sapsarı bir şeker gibi erirken sonbahar\nbitmeyen bir kıştan söz açılırsa sevgilim sevgilim yalnızca kanatlarına güven\nelimi uzattığımda sana gemileri göstermek için\ndümende kan kokusuyla bayılmış bir kaptan\nateşin yüreğine sürüklenen bir ülke ufukta\nve çekirge sürüleri yolcu bavullarından çıkan sevgilim dökülürken tüyleri\nsavaş uçaklarına çarpan güvercinlerin\nher gün değişen atlasların içinde tara saçlarını ve yalnızca kanatlarına güven\ngötürürlerse bir gün beni ellerim iplerle bağlı\nşiirlerimin bilmediği yerlere ve hiç kimsenin\nalnımdan fırlayacak göçmen bir kuş gibi dur dünyanın paslanmış sırtında\nve bensizliğe havalanırken korkma sevgilim sevgilim yalnızca kanatlarına güven" + }, + { + "id": 47307.0, + "title": "Ne Haber", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Giderken ne büyük sözler etmiştin\nBen hiç unutmadım senden ne haber? \nÖlsem de bu sevda bitmez demiştin\nBen aynı aşığım senden ne haber? \n\nDönüşü olmayan yolda mı kaldın? \nDağların ardında çölde mi kaldın? \nYoksa yabancı bir kolda mı kaldın? \nBen aynı yerdeyim senden ne haber? \n\nAğladığın günde mendilin oldum\nKaranlık gecende kandilin oldum\nAşığın esirin, sevgilin oldum\nBen aynı sevdalı senden ne haber? \n\nUykusuz şarkılar dudaklarımda\nSigaram ters dönmüş parmaklarımda\nGözyaşım kurumuş yanaklarımda\nBu gecem de böyle senden ne haber?" + }, + { + "id": 50234.0, + "title": "Bayraksızlar!", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 9.0, + "poem": "Bayraksızlar bayraksızlar \nYere düşse bayrak sızlar \nNerden bilsin kıymetini \nSoysuz sopsuz bayraksızlar \n\nNe olurdu yazmasaydım \nBen bu kara yazıyı \nBilmeseydi namert soysuz \nİçimdeki sızıyı \n\nYıldızların isyanı var \nHilâl taşıyan felek \nDamla damla kan akıyor \nDelik deşik bu yürek \n\nAl rengine kara bağlar \nYastadır deli gönül \nAşık'ın olmuşum senin \nHastadır deli gönül \n\nRenginde şehitlik gizli \nHilâlinde mana var \nYüreğimde saklamışım \nKurbanında kına var \n\nToprağa düşse yiğit \nÖlüm güç verir bize \nİnancıma teslim oldum \nZulüm güç verir bize \n\nUğrunda ölen yiğit \nKim ne bilsin ne kadar \nGeriye ne can kaldı \nHepsini kurban adar \n\nYamacında gezindiğin \nŞimdi dağlar ağlasın \nBayrağım hançerlendi \nŞimdi çağlar ağlasın \n\nBayrak yere düşerken \nAlkışlayan piçleri \nKahredecek Türk milleti \nDestek veren güçleri \n\nSusmayın ey milletim \nBayraksızda ar olmaz \nSusar ise yiğitler \nVatan bize yar olmaz \n\nBaşı bozuk yaylada \nPusuları kurdular \nİki yaşında yiğit \nKürşad'ımı vurdular \n\nBundan gayrı düşmanım \nBayrağa ters bakanlar \nArtık hesap vermeli \nDağı taşı yakanlar \n\nMeleküt aleminde \nDestan olan can bizim \nDalgalansın bayrağım \nÜstündeki kan bizim \n\nDört aylık bebeklere \nKurşun sıkan nerdesin \nNereye gidersen git \nÖleceğin yerdesin \n\nHükmü ilâhi varsa \nBelki korur Yaradan \nKan düşmanı olmuşuz \nÇekilsinler aradan \n\nBu vatanın ekmeğii \nGözünüze durmalı\nYiğit bir can gelmeli \nSizden hesap sormalı \n\nSefai'yem yaşamak ki \nBundan gayrı ar gelir \nAy yıldızlı bayrağa \nBu yeryüzü dar gelir!" + }, + { + "id": 37117.0, + "title": "Koca Mustapaşa", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "Koca Mustapaşa! Ücra ve fakir İstanbul! \nTa fetihden beri mü’min, mütevekkil, yoksul, \nHüznü bir zevk edinenler yaşıyorlar burada.\nKaldım onlarla bütün gün bu güzel rü’yada.\nÖyle sinmiş bu vatan semtine milliyetimiz\nKi biziz hem görülen, hem duyulan, yalnız biz.\nManevi çerçeve beş yüz senedir hep berrak; \nYaşıyanlar değil Allah’a gidenlerden uzak.\nBir bahar yağmuru yağmış da açılmış havayı\nHisseden kimse hakikat sanıyor hülyayı.\nAhiret öyle yakın seyredilen manzarada, \nO kadar komşu ki dünyaya dıvar yok arada, \nGeçer insan bir adım atsa birinden birine, \nKavuşur karşıda kaybettiği bir sevdiğine.\n\nServiliklerde sükun, yolda sükun, evde sükun.\nBu taraf sanki bu halkıyle ezelden meskun.\nBir afif aile sessizliği var evlerde; \nÖrtüyor farkı asaletle çekilmiş perde.\nKaldırımsız, daracık, iğri sokak, doğru sokak..\nHer geçildikçe basılmış ve düzelmiş toprak.\nKuru ekmekle, bayat peyniri lezzetle yiyen, \nÇeşmeden her su içerken: <> diyen\nYaşıyor sade maişetlerin en safında; \nRuh esen kuytu mezarlıkların etrafında.\nBu vatandaş biraz ahşapla, biraz kerpiçten\nYapabilmiş bu güzellikleri birkaç hiçten.\nTürk’ün asude mizaciyle Bizans’ın kaderi\nKarışıp mağrifet iklimi edinmiş bu yeri.\n\nŞu fetih vak’ası, yarap! Ne büyük mu’cizedir! \nHer tecellisini nakletmek uzundur bir bir; \nBir tecellisi fakat, ruhu saatlerce sarar: \nKoca Mustafa var, camii var, semti de var.\nElli yıl geçtiği günlerde büyük mu’cizden, \nHak’dan ilham ile bir gün o güzel semte giden\nRum vezir, eski manastırda ederken secde, \nKalbi çok dolduran iman ile gelmiş vecde, \nOnu, tek Tanrısının mabedi etmiş de hayal, \nVakfedip her neye malikse, bütün mal ü menal, \nBir fetih camii yapmak dilemiş islama.\nSebep olmuş bu eser yad edilir bir nama.\n\nDört asırdır inerek camie nur üstüne nur\nYerde bulmuş yaşıyanlar da, ölenlerde huzur.\nOna hala gidilirken geçilir bir yoldan, \nGöze çarpar ölüm ayetleri sağdan soldan, \nSarmaşıklar, yazılar, taşlar ağaçlar karışık; \nHafız Osman gibi hattatla gömülmüş bir ışık\nBu mezarlıkta siyah toprağı aydınlatıyor; \nBelli, kabrinde, O, bir nura sarılmış yatıyor.\n\nGece, şi’riyle sararken Koca Mustapaşa’yı\nSeyredenler görür Allah’a yakın dünyayı.\nYolda tek tük görünenler çekilir evlerine; \nGece sessizliği semtin yayılır her yerine.\nBir ziyaretçi derin zevk alarak manzaradan, \nUnutur semtine yollanmayı artık buradan.\n\nGizli bir his bana, hatif gibi, ihtar ediyor; \nÇok yavaş, yalnız içinden duyulan sesle, diyor: \n<>\n\nGeç vakit semtime döndüm Koca Mustapaşa’dan\nKalbim ayrılmadı bir an o güzel rü’ya’dan.\nBu muammayı uzun boylu düşündüm de yine, \nDikkatim hadisenin vardı derinliklerine; \nBu geniş ülkede, binlerce latif illerde, \nNice yıl, cedlerimiz kökleşerek bir yerde, \nManevi varlığının resmini çizmiş havaya.\nKi bugün karşılaşan benzetiyor rü’yaya.\n\nKopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan.\nBahseder gerçi duyanlar bir onulmaz yaradan; \nDerler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük; \nBudur alemde hudutsuz ve hazin öksüzlük.\nSızlatır bazı saatler dayanılmaz bir acı, \nKökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı.\nRuh arar başka teselli her esen rüzgarda.\n\nNe yazık! Doğmuyoruz şimdi o topraklarda!" + }, + { + "id": 39112.0, + "title": "İşte Böyle", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 8.0, + "poem": "Yalnızım. \nGündüzler, geceler boyu yalnız, \nNe elimden tutan dost, ne yüzüme gülen kız\nDolaşıp durduğum sokaklar ıssız.\n\nSokaklar unutturmaz yalnızlığımı, \n\nBekarım.\nBeklemez yolumu penceresinde karım.\nNe bir türkü duyarım bekar odamda ince\nNe dağınık eşyama değer kadın eli\nNe olurdu her akşam eve gelince\nMasal gözlü bir çocuk 'Baba' desydi.\n\nRüyalar unutturmaz bekarlığımı\n\nÇirkinim.\nUsandım tek başıma türküler çağırmaktan\nBiliyorum güzel değil gözlerim, dudaklarım\nİçinizden çıkıp gitsem bir gün diyordum\nBaşladığım bütün türküler yarım\nÖyle bakmayın yüzüme kahroluyorum...\n\nTürküler unutturmaz çirkinliğimi...\n\nÜstelik şairim bilemezsiniz\nHer akşam rüzgar gibi sokaklara düşürek\nElleri ceplerinde birisi gezer\nBir yürek taşı gögsünde duygulu, ürkek\nCeylan Yüreğine benzer\n\nMısralar anlatmaz şairliğimi." + }, + { + "id": 63207.0, + "title": "Bir Albümden Resimler", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 6.0, + "poem": "Okunmuş toprak\nÇocukluğumun resmi\nSargıdan görülmüyor\nBoynumda köstebek izleri.\n\nLise son sınıf\nGençliğimin resimleri\nGülümseyen arkadaşlar\nNeydi isimleri? \n\nKuytu köşe, kitaplar\nGömüldüğümün resmi: \nYüksek okul, bir onuru korumak\nHabersiz çekilmişti.\n\nSonra her şey değişti\nYolum bir ormana düştü\nGür otlar, çalı, ceylan\nVurulan ben oldum, bu onun resmi.\n\nBunlar da ellerim yazgı çizgi\nDerken tenha bahçe\nBiraz dinleneyim dedim\nKovulduğumun resmi." + }, + { + "id": 14022.0, + "title": "Rubailer - 7", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Felek ne cömert aşağılık insanlara\nHan, hamam, dolap, değirmen, hep onlara\nKendini satmayan adama ekmek yok\nSen gel de yuf çekme böylesi dünyaya !" + }, + { + "id": 37999.0, + "title": "Nedir Bu Dünya Tasası?", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Kalk, günü zevkine bak, hem, ne bu dünya tasası? \nGel, otur, keyfini sür, mutluluğun tam sırası.\nEğer olsaydı bu dünyada vefadan bir eser\nBaşkasından sana kalmazdı sevilmek sırası" + }, + { + "id": 1301661.0, + "title": "Gazup Bir Şair", + "poet": "Abdülhak Hamit Tarhan", + "rating": 7.0, + "poem": "Seneler var ki yazmadım bir şey\nBende yok sanma ra'd-ü berk-u sema\nHayli demdir hamuş idim amma\nFeveran oldu, infilak ettim\n\nSanmayın yer katında bir bodurum\nAçmışım gökyüzünde bir uçurum\nKi derununda ben varım ancak\n\nBugün olsam da bir cihan dide\nKarlar altında nevbaharım ben\n\nYıldırım yağdırır ateş böceğim\nHaniya bende böyle şeyhuhet? \n\nGazebim geçti, sakinim şimdi\nyok canım bir latife ettimdi\nMest idim önce, şimdi bihuşum\n\n(Büyük şair Abdülhak Hamid'in sekseninci yıl dönümü kutlanırken bir İstanbul gazetesi Hamid dahi midir? diye bir anket açtı. Kendisi bu ankete aldırışsız bir tebessümle dahi değil vahiyim cevabını verdi. Büyük şairin o tebessümü zehir doluydu. Bu zehrini gazup bir şair şiiriyle akıttı.)" + }, + { + "id": 64932.0, + "title": "Edebi Bir Aşk", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "onu her nasılsa yazışma ya da şiir veya dergiler yoluyla tanıdım\nve bana tecavüz ve şehvet konulu çok seksi şiirler yollamaya başladı, \nve işin içine biraz da entellektüellik karışınca\nbiraz kafam karıştı ve arabama atlayıp Kuzey'e sürdüm; \nuykusuz, akşamdan kalma, yeni boşanmış, \nişsiz, yaşlanmış, yorgun, beş on yıldır\nçoğunlukla uyumak ister bir halde, sonunda moteli buldum\nküçük güneşli bir kasabada toprak bir yol üzerinde\nve orda oturup bir sigara tüttürdüm\ndüşündüm, gerçekten delirmiş olmalısın diye, \nve bir saat geç çıktım\nkadınla buluşmaya, epey yaşlıydı, \nnedense benim kadar, pek seksi değildi\nve bana çok set, ham bir elma verdi\nkalan dişlerimle çiğnediğim; \nadı konulmamış bir hastalıktan ölüyormuş\nastım gibi bir şeyden, ve\nsana bir sır vermek istiyorum dedi, ben de\nbiliyorum; bakiresin,35 yaşındasın, dedim.\nve bir defter çıkardı, on-oniki şiir: \nbir ömürlük çalışma ve okumak zorunda kaldım\nve anlayışlı olmaya çalıştım\nama çok berbattılar.\nsonra onu bir yere götürdüm, boks maçlarına \nve ellerini kenetleyip\ndumanın içinde öksürdü\nve etrafına bakınıp durdu\nbütün insanlara\nve sonra da boksörlere.\nsen hiç heyecanlanmazsın, değil mi? , dedi\nama o gece tepelerde epeyce heyecanlandım, \nve onunla iki-üç kere daha buluştum\nşiirlerinin bazılarında yardımcı oldum\nve dilini boğazımın yarısına kadar soktu\nama ondan ayrıldığımda\nhala bakireydi\nve berbat bir şair.\ndüşünüyorum da bir kadın açmamışsa bacaklarını\n35 yıl\niş işten geçmiştir\naşk için de\nşiir için de." + }, + { + "id": 285437.0, + "title": "90 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 9.0, + "poem": "Şarabı ışık, güneş gibi içmeli,\nİçmeli dolu dolu ve deli deli.\nBir tanıdık sokakta beni görünce:\nMerhabalar Ey Şarap; deyip, geçmeli! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 1382585.0, + "title": "Bende Kal", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir tohum verdin \nçiçeğini al \nBir çekirdek verdin \nAğacını al \nBir dal verdin \nOrmanını al \nDünyamı verdim sana \nBende kal" + }, + { + "id": 20584.0, + "title": "Mescid-i Aksa", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 9.0, + "poem": "Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde \nBir çocuk gibiydi ve ağlıyordu. \nVarıp eşiğine alnımı koydum \nSanki bir yeraltı nehri kaynıyordu. \n\nGözlerim yollarda, bekler dururum \n'Nerde kardeşlerim' diyordu bir ses. \nİlk kıblesi benim ulu Nebimin \nUnuttu mu bunu acaba herkes. \n\nŞimdi kimsecikler varmaz yanıma \nResulden yoksunum, tek ve tenhayım. \nRüzgarlar silemez gözyaşlarımı \nÇöllerde kayıp bir yetim vahayım. \n\nMescid-i Aksa'yı gördüm düşümde \nGötür Müslüman'a selam diyordu. \nDayanamıyorum bu ayrılığa \nKucaklasın beni İslâm diyordu." + }, + { + "id": 1963809.0, + "title": "İyi Adamın Sorguya Çekilmesi", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 8.0, + "poem": "öne çık: duyduk ki\niyi bir adammışsın\nsatılık değilmişsin ama\neve düşen yıldırım\nsatılık değildir o da\ndönmezmişsin bir kez söylediğinden\nneymiş söylediğin\nonurluymuşsun, söylermişsin düşünceni açıkça\nhangi düşünceni\nyürekliymişsin\nkime karşı\nbilgeymişsin\nkimin için\ndüşünmezmişsin kendi çıkarını\nkiminkidir o zaman düşündüğün\niyi bir arkadaşmışsın\niyi insanlar da var mı arkadaşların arasında\n\ndinle şimdi: biliyoruz\ndüşmanımız olduğunu. onun için\nbir duvar önüne götüreceğiz şimdi seni\nama hizmetlerini\nve iyi yanlarını da göz önünde tutarak\niyi bir duvar seçeceğiz sana ve\nseni iyi tüfeklerden çıkacak iyi kurşunlarla vurup\niyi bir kürekle iyi toprak atacağız üstüne" + }, + { + "id": 21496.0, + "title": "Kalbim Dinamit Kuyusu", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 8.0, + "poem": "Kalbim dinamit kuyusu\nŞafakları; \nTaaa şafakları \nNice bir \nYangınları düşer alın çatıma \nGencecik ölüme gitmenin. \nYığılır boşkovanlar, dumanlı \nVe susar mitralyözler kuytularda. \nSuskundur, \nKaranlıktır, \nKayıtsızdır, \nHer namlu. \nBeni kurşunlar götürür \nKollarım vurulu \nGözlerim açık. \nŞafakları, \nTaaa şafakları, \nKınalı tavşanlar suya inmeden, \nİlk çığlıklarındayken martılar, \nKamplarda idamcılar \nAzgın ve manyak \nTan yerinde kızartılar... \n\nTan yerinde kızartılar \nHey canım, \nOrada, \nSularla \nSınırlarla \nUzaklar uzağında \nVe benim şuncağızımda hemencecik \nGöğüs kafesimin altında, solda, \nBarajlar, yeşeren çöller, \nKatarlar, traktörler, \nYani her vidasynda bin sevda, \nHer civatasında bin saygı, \nBin ustalıkla, \nİşlenen ve yaratılan dünyaların kımıldanışı \nVe hayatı pırıl pırıl çarktan çıkaranların \nDeliksiz uykularından uyanışı.. \nKutlu ve saygındır bir daha \nBerrak çelik, \nRenkli pamuk \nVe sütlü buğday. \nKutludur, saygındır kuşkusuz \nÇimentosu ninnilerle karılan \nÇeliğine su diye \nÖpücükler verilen \nÇatılarında köpürmüş güvercin uğultusu \nBahçelerinde güneş sağnaklarıyla \nGörkemli çocuk saraylarının \nCana can katan nuru. \nYani, yaratan ve adaletli olan insan gücünün \nO her yerde geçerli \nKesenkes haklı onuru. \nKutlu ve saygın olacak elbet... \n\nBeni yiğitler götürür \nKatlarına sevda ile varılan \nYiğitler ki, \nDişlerini tükürmüş \nYiğitler ki, \nHayaları burulan. \n\nYan yana, upuzun, boylu boyunca \nTepeden tırnağa kan \nYiğitler ki, \nHer biri bir parça vatan. \nGözlerinde \nBir küfür kasırgası \nAna-avrat \nAh ulan... \n\n........................ \n\nCanımda damıttım seni ey zulüm, \nSancısını \nİnceden \nKum gibi taşıdığım. \nKasığımda Amerikan kemendi \nBağıra bağıra geceler boyu \nKaskatı kesilip \nKan işediğim. \n\nBeni baskınlar götürür \nGerillanın şah damarı halkıma \nKorkunç ve soylu bir tutkudur dayatma \nYalnız bu kadar da değil, \nYarin hayâli gibi üstelik \nNazlıdır, \nUsuldur, \nİnce, \nBilgedir, \nBiz ki, ustasıyız \nVatan sevmenin \nUmut, saklımızda ölümsüz bayrak \nKırmızı-kırmızı \nDalga-dalgadır... \n\nBeni gözlerin götürür \nGözlerin, aşkla, acıyla... \nKuşatmışlar sesimi, soluğumu. \nKesilmiş tuz-ekmek payım. \nVurgunum \nVe darda, \nGözaltındayım. \nDal, kor keser penceremde açarsa; \nKuş, vurulur üzerimden uçarsa, \nVe hal böyle böyle, \nYol bu yöndeyken. \nGelir, \nKi, her gelişinde daha da içten \nGelir, \nSoluk soluğa benim olursun. \nAmansız sarmasında kollarımın \nEsrik, çığlık çığlığa \nErir, tükenir vücudun. \n\n....................... \n\nNicedir, \nKahpe ağzında \nBir salgın, \nBir deprem gibi künyemiz \nNicedir, \nBaşımıza zından dünyamız \nBiz ki, yarınıyız halkın \nUmudu, yüzakıyız \nHıncı, namusu... \nŞafakları, \nTaaa şafakları \nHey canım, \nKalbim, dinamit kuyusu..." + }, + { + "id": 331755.0, + "title": "Belki Bulursun!", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Oyuncak kırılır, haydi, ya insan,\nNasıl parçalanır, nasıl bölünür? \nSöylerler, mezara kulak dayasan; \nBir daha ölmemek için ölünür.\n\nÇekilmez akılda bu kadar sancı; \nAkıl bir küçük diş, at, kurtulursun! \nÖlmemenin olsa gerek ilacı; \nEski rafta ara, belki bulursun! ..\n\n1972" + }, + { + "id": 40479.0, + "title": "Sibernetik", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "üç kere üç dokuz eder\nbilirsin\nbirin karesi birdir\nkare kökü de\nbilirsin\n'mutlu aşk yoktur'\nbilirsin\n\nama baharda ya da dışarda\nsonsuz göğün altında\naşkın aşkla çarpımı\nnedendir bilinmez\ngarip bir biçimde\nhep sonsuzdur" + }, + { + "id": 53961.0, + "title": "Gölgeli Otoportre", + "poet": "Ernesto Che Guevara", + "rating": 8.0, + "poem": "Genç bir ülkeden, kökleri otlardan doğan, \n(o kökler ki Amerika'nın öfkesini yadsıyan) \nsizlere geliyorum, kuzeyli kardeşlerim. \nAcılı haykırış, umutsuzluk ve inanç yüklü, \nsizlere geliyorum, kuzeyli kardeşlerim. \nBiz 'homo sapiens'lerin geldiği yerden, \nnice yol aldım göçebe ayinleriyle, \nbir haç gibi taşıdığım astımımla \nve onun özüme yakışmayan mecazıyla. \nUzundu yol ve çok ağırdı dert \nsürmektedir bende avare adımlarımın kokusu, \nhala batık bir gemidir derinlerdeki özüm \n-kurtarıcı kıyılar görünseler bile- \ndalgalara karşı gönülsüz yüzüyorum \nbatık bir gemi oluşumu koruyarak. \nYalnızım acımasız geceye karşı \nve biletlerin bıraktığı kesin şeker tadına. \nAvrupa çağırıyor beni yıllanmış şarabının sesiyle, \nsarı etinin soluğuyla, müzedeki eserleriyle. \nYeni ülkelerin neşeli klarnet sesiyle \nalıyorum karşıdan geniş etkisini \nLenin'in icra ettiği ve halkların söylediği \nMarks ve Engels şarkılarının." + }, + { + "id": 291576.0, + "title": "Cellat", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Bilmiyorum\nHangi cellat \nUzatıp ellerini \nO eşsiz güzelligi \nUmut çiçeklerimi \nHiç gözünü kırpmadan \nAyırdı gövdesinden." + }, + { + "id": 41222.0, + "title": "Mutluluk", + "poet": "Hermann Hesse", + "rating": 8.0, + "poem": "Mutluluğu aradığın sürece, \nMutlu olacak kadar olgun değilsindir, \nVe ulaşacak kadar her istediğine.\nKayıplara yakındığın sürece\nVe hedeflerin varsa durmadan yöneldiğin, \nBilemezsin huzur nedir diye.\nVazgeçersen şayet her arzudan, \nNe hedef, nede istek tanıyıp\nMutluluğu artık adıyla anmıyorsan, \nO zaman olup bitenlerin akışına\nDayanamaz yüreğin ve ruhun erişir huzura.." + }, + { + "id": 39291.0, + "title": "Farkında mısın?", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 8.0, + "poem": "Anneciğim bilmem farkında mısın? \nSöylenmemiş en mübarek en aziz\nDuygularla çepe çevre çaresiz\nSana yöneldiğimin farkında mısın? \n\nDemeden yakın ırak\nBulutlarla savrulup, ırmaklarla akarak\nSana 'Anne' diyen dilleri kıskanarak\nKapına geldiğimin farkında mısın? \n\nBütün anneleri düşündüm tek tek\nSensin benim için en güzel örnek\nSeni dinleyerek, seni severek\nNasıl yüceldiğimin farkında mısın? \n\nSeni göremedim diye bu bahar\nİçimde bin türlü duygunun isyanı var\nTurnaların gökyüzünü sevdiği kadar\nSeni sevdiğimin farkında mısın?" + }, + { + "id": 4619.0, + "title": "Mavi, Maviydi Gökyüzü", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 8.0, + "poem": "Mavi, maviydi gökyüzü\nBulutlar beyaz, beyazdı\nBoşluğu ve üzüntüsü\nİçinde ne garip yazdı...\n\nGarip, güzel, sonra mahzun\nIşıkla yağmur beraber, \nBir türkü ki gamlı, uzun, \nVe sen gülünce açan güller.\n\nBeyaz, beyazdı bulutlar\nGölgeler buğulu, derin; \nAh o hiç dinmeyen rüzgâr\nVe uykusu çiçeklerin.\n\nMor aydınlıkta bir çınar\nVeya kestane dibinde; \nMahmur süzülen bakışlar \nİkindi saatlerinde...\n\nBirden gülümseyen yüzün \nSabahların aynasında\nVe beni çıldırtan hüzün\nİki bakış arasında.\n\nKim bilir şimdi nerdesin\nSenindir yine akşamlar\nMerdivende ayak sesin\nRıhtım taşında gölgen var" + }, + { + "id": 100234.0, + "title": "Sevmekten Gidince", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 9.0, + "poem": "Sen beni sevmekten gidince ben bana borçlu kaldım\nYa sen bana fazla geldin ya ben sana az kaldım\nGitme bir adım öteye gülüm bir adımda gurbet olur\nGitme bir nefes öteye gülüm her nefes hasret olur\n\nAşk yasaklandı artık halka açık yerlerde\nEl tutmak yol açıyor diye hesapsız\nSusmalara kaldırdık tüm tutuşmaları \nYasak kelime oyunu yapmak\nYalan söylemek mecburi ve serbest ayyuka çıkmak\nArtık yağmur sonraları toprak kokmak yok\nTomurcuklanmak günah\nVe bir insan gözü yüzünden 100 gün ardarda uyumamak\nKimse ölmesin diye \nKimsenin aklında her sevdalı verdiği sözü geri alacak\nGüneşi ayı ve hatta hiç bir tabiat olayı \nŞahit gösterilmeyecek hiç bir sevdaya \nNe deniyorsa onu atacak kalp\nVe süresi24 saate çıkarılacak meskun mahallerde ağlamanın\n\nSen sesini alıp gidince ben burda dilsiz kaldım\nYa sen bana fazla geldin \nYa ben sana az kaldım\nGitme bir adım öteye gülüm bir adımda gurbet olur\nGitme bir nefes öteye gülüm her nefes hasret olur" + }, + { + "id": 24100.0, + "title": "Eski Zaman Aşığı", + "poet": "Oktay Rifat", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben eski zaman aşığıyım\nSevda çeker düşünürüm ağlarım\nBazen tilki kadar kurnaz bazen akılsız\nBazen çocuk gibiyim bacak kadarım\n\nHerkes aşık olur sevdalanır\nBir yolu var gönül çekmenin de\nBenimki sevda değil ateşten gömlek\nBir kor düşmüş ışıl ışıl yanar içimde\n\nAma ben eski zaman aşığıyım\nSevmek kadar katlanmak da gelir elimden\nGece hayalimde gündüz fikrimde\nEla gözlü o yar çıkmaz gönülden" + }, + { + "id": 48612.0, + "title": "Melce", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir kâse su gibi dökülse kuma \nKuramlar kollayan dik başlı aklım \n\nRüzgârın başıma verdiği şekil \nYol olsa içimin ormanlarında \n\nUnutsam eşyanın gürültüsün \nRengini suların tadını gülün \n\nGünleri bir secde hızıyla geçip \nErişsem mahşere bir iftar gibi \n\nGenişle ey kalbim kardan sözlerle \nAyıkla ve yıka pıhtılarını" + }, + { + "id": 8854.0, + "title": "Nafile", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Simsiyah\nBembeyaz\nBomboşum\nİster siyah tebeşirle çiz\nİster beyaz tebeşirle\nNafile" + }, + { + "id": 1510020.0, + "title": "Ey Yolcu, Uyan!", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 9.0, + "poem": "‎ ''Allah'a dayandım! '' diye sen çıkma yataktan...\nMa'na-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan! \nEcdadını, zannetme, asırlarca uyurdu; \nNerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu? \nÜç kıt'ada, yer yer, kanayan izleri şahid:\nDinlenmedi bir gün o büyük nesl-i mücahid.\nAlemde ''tevekkül'' demek olsaydı ''atalet''\nMiras-ı diyanetle yaşar mıydı bu millet? \nÇoktan kürenin meş'al-i tevhidi sönerdi; \nKur'an duramaz, Nezd-i İlahi'ye dönerdi.\n\n''Dünya koşuyor'' söz mü? Beraber koşacaktın; \nHeyhat, bütün azmi sen arkanda bıraktın! \nMadem ki uyandın o medid uykulardan,\nBir parçacık olsun, hadi, hiç yoksa, kımıldan.\nDünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz; \nDavranmayacak kimse bu meydana atılmaz.\nMüstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da; \nMaziyi, fakat, yıkmaya kalkışma bu yolda.\nAhlafa döner, korkarım, eslafa hücumu:\nMazisi yıkık milletin atisi olur mu? \n\nEy yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabaha:\nBir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vaha!" + }, + { + "id": 25262.0, + "title": "Dua", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 9.0, + "poem": "Biz,kısık sesleriz...minareleri,\nSen,ezansız bırakma Allahım!\nYa çağır şurda bal yapanlarını,\nYa kovansız bırakma Allahım!\nMahyasızdır minareler...göğü de,\nKehkeşansız bırakma Allahım!\nMüslümanlıkla yoğrulan yurdu,\nMüslümansız bırakma Allahım!\nBize güç ver...cihad meydanını,\nPehlivansız bırakma Allahım!\nKahraman bekleyen yığınlarını,\nKahramansız bırakma Allah'ım!\nBilelim hasma karşı koymasını,\nBizi cansız bırakma Allah'ım!\nYarının yollarında yılları da,\nRamazansız bırakma Allah'ım!\nYa dağıt kimsesiz kalan sürünü,\nYa çobansız bırakma Allah'ım!\nBizi sen sevgisiz,susuz,havasız;\nVe vatansız bırakma Allah'ım!\nMüslümanlıkla yoğrulan yurdu,\nMüslümansız bırakma Allah'ım!" + }, + { + "id": 9406.0, + "title": "Şarkılar", + "poet": "Necati Cumalı", + "rating": 7.0, + "poem": "Ağladığını istemem ben ölürsem \nBeni en sevdiğin halimle hatırla\nUzak bir yerde çalıştığımı düşün \nHayatta olduğuma inan\nBir gün gelir kendiliğinden\nGeçer bütün üzüntüm. \n\nHer yeni gelen günü \nYeni bir ümitle beklemeli\nHer yeni gün \nYeni havalarla gelir.\nGece, yağan yağmurla uyursun\nSabah, bir de bakarsın odan güneşli\n\nHer gelen vapuru, treni\nYeni bir ümitle beklemeli\nHer gelen vapur, tren \nYeni insanlarla gelir\nBen esmerdim güzelim\nBu sefer bir sarışını seversin\nAşk yaşayanlar içindir." + }, + { + "id": 1593896.0, + "title": "Tarih Bitti", + "poet": "Mevlâna İdris Zengin", + "rating": 8.0, + "poem": "Sana bakmak toprağa bakmak kadar güzeldi\nSert şarkılar vardı yanaklarında\n\nSabahın sisini dalgın atlara yükledim\nSenin şehrine vardım saçlarını aradım boşuna\nSen yoktun bir şey yoktu\nBütün dillerde yalan söyledim sana inanmak için\n\nSen gittin tarih bitti milat neyi açıklayabilir\nSana bakmak toprağa bakmak kadar güzeldi\n\nNe vardı bir de bahçeler vardı\n\nBahçeye resimler düşmeye devam ediyor\n\nKimi eski bir denize çizilmiş\nKimi her yanı haziran bir trene\nKimi bir kelimeye\n\nBir resimde isa akşama bakıyor\nBir resimde tarihçiler eliboş dönüyor kadınların verdiği sözlerden\nBir resimde yüzlerce anahtar var hiç kapı yok\nBir resimde telefon çalıyor açıyoruz ve yağmur\nIslanıyor zaman\nBir resimde yedi kişiyiz aramızda en güzel ölüm gülümsüyor\n\nÇiçektik çok\nHatırlar mısın\nHatırlarsın\n\nGeçtik dünyanın arasından\nGeçtik bu küçük omuzlarımızla\nMaviler giymiş ağlayan meleklere\nTarifsiz kadınlara\nDüşmüş bayraklara gecikerek\nGeçtik dünyadan bağışla bizi\n\nYaptıklarımız için\nYapmadıklarımız için\nElimizi\nDilimizi\nTanrım\nBağışla bizi\n\nKimsenin olmayan bir yoldan geçerken\nKimsenin olmayan bir resmini gördüm hayatın\n\nBüyük dalgınlar vardı\nCevapsızlar\nHiç deniz görmeyenler\nKimseye bir şey sormayanlar vardı\nKaybedenler\nHayatın büyük ırmağında\nVardı ve akıyordu\n\nSonra kimse kalmadı\nHiç kimse\nBağırmak için\nYalvarmak için\n\nÇünkü herkes gitti\nÇünkü herkes gider\n\nGeceler var bir de iyi geceler\n\nİyi geceler bayım hiç yittiniz mi\nEn az bir defa yitmeli insan\n\nNasıl geçti yıllar telefon beklerken mi\nŞarkılar bitti şarkılar bitti\nBir şey söylemedin kadınlar için\nDevrimler için bir şey söylemedin\nYıldızlar için\nİyi geceler bayım\n\nYine birisi ağlamış bak yeryüzü ıslak.\n\nİçinde yalan olmayan bir cümle söyle bana\nİçinde amerika olmayan bir cümle söyle\nİçinde zulüm olmayan bir cümle\nİhtiyacım var buna\n\nÇok hırpalandım zeytin ağacı\nÇok hırpalandım sevgilim\nBu vakitsiz değişen haritalardan\nKederli göklerden mübarek çocuklardan kapanmış çiçeklerden\nGeldi geçiyor dünya\nElimi tut\nBir cümle söyle\nİçinde yalan olmayan bir cümle\nGöklere bakma anında dünyadan çıkma anında\nSöyleyip kaybolayım söyleyip varolayım\nBir cümle bir cümle bir cümle\n\nLailaheillallah" + }, + { + "id": 21766.0, + "title": "Engellenmiş Kaçak", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Kırıldığın zaman,\nçitin ötesindeki insanları düşün,\nacıları içini ısıtsın, doğrulansın yüzün,\ngözlerine çekimser bir mevsim süsü ver\nkorkma, kimsenin gözükmez içi...\n\nHem bak nasıl da harcanıyor dünya\naileler... sevgililer... bütün ülke.\nÜstelik kadının yüzü paramparça\nkadın kalpten ölecek,\no kadına sakın nüfuz etme...\n\nBoğ odana deniz menevişleri getiren kızı\nvehimlerinden yaptığın sevginle,\nufacık sahnelerde büyük öfkeler tasarla,\nantika bir çerçeve uydur\nbüyük insanlık derdine…\nNasılsa çitin ötesinde insan dolu,\nsen gövdeni düşün yalnızca\ngöğsünün en ince yerinde…\n\nHem bak nasılda harcanıyor dünya\naileler… sevgililer… bütün ülke\nüstelik kadının yüzü paramparça,\nkadın kalpten ölecek,\no kadına nüfuz etme…\n\nKış başladı… başlayacak,\nartık hesaplar açık veriyor,\nbir isim bulmalısın kendine\nengellenmiş kaçak… engellenmiş kaçak…" + }, + { + "id": 36566.0, + "title": "Akşamın Ninnisi", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 6.0, + "poem": "Ninni söylüyor akşam, \nportakallara.\n\nKız kardeşim şarkı söylüyor: \nDünya bir portakaldır.\n\nAy ağlıyarak diyor: \nBir portakal olmak istiyorum.\n\nOlamaz kızım, \npembeleşsen de.\n\nOlamaz dönsen bile\nküçücük bir limona.\nYazık!" + }, + { + "id": 903724.0, + "title": "Devrim Yobazları", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Kafaları kızınca darbeye başvurdular\nDevrim yobazlarından çok şamar yedi ülkem.\nAkrebi sıvazlayıp bülbüle taş vurdular\nSıcak çorba yerine soğuk kar yedi ülkem.\n\n18.11.2008/Vakit" + }, + { + "id": 37172.0, + "title": "Nur", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen ol dersen olur,\nNur bize Allah'ım nur!" + }, + { + "id": 46859.0, + "title": "Yalnızlık", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 9.0, + "poem": "çok yalnızım, mutsuzum\ngöründüğüm gibi degilim aslında\nkaranlıklarda kaybolmuşum\n...bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır\naradıkça batıyorum karanlik kuyulara\nkimse duymuyor çığlıklarımı\nduyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor\nbense insanların bu ilgisizligi karşısında ilgiye susamışım\nümidimi yitirmişim\nbiliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim\narkamı dönüp inandığım ve güvendiğim herşeye\nveda edeceğim\n\n\"en yakın yabancı sendin,\ndaha sürülmemişken ışığın biberi\nyaramıza,\nyaslanırken boşlukta duran bir merdivene\nhenüz.\n...\ngüzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız,\nilkyaz derken -kışı gözden kaçıran\nyüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız\nen güçsüz kollarla-\n\nçözüldü aşkın zarif ilmeği\nbulandı aynalar duruluğu.\nçok gizli bir doğru gecenin toyluğunda\nbilmedik çekenin yanlış bir uzaklık\nolduğunu...\n\nyabancıların en yakınıydın sen! \"\n\ney iki adımlık yerküre\nsenin bütün arka bahçelerini gördüm ben!" + }, + { + "id": 376032.0, + "title": "Yüzük", + "poet": "Alper Gencer", + "rating": 6.0, + "poem": "rastlaşmasak bulanır kırbaç tutan gözlerin\nardındaki yalnızım, üfledin mumu gittin\nuzakta uyuyunca sandın ki söner kandil\nbir bakıma eksikti, her bakımdan çekinik\nyakandan bir gül düştü, dağıttın ezip geçtin\n\ndenize sarı düştü, sen buna inanmadın\nbaşını kaldırsaydın güneşteydi mavilik\ndudakların birleşti açılmadı bir daha\ntopladın bavulunu gözyaşların döküldü\nsığmadı ikimize bir kılıcın gezliği\ndışına yuvarlandık birlikteliğin\n\nardındaki yalnızım, öncende küflü bir söz\nyosun tutmuş bir milat sarkıyor çevremizden\nomuzlarımız gergin o yükü taşımaktan\nsana avam geliyor gece gelen su sesi\nben ise şarkılar besteliyorum ondan\n\nyatkınım dudaklarını aralayan her söze\nbohçan çözülse yeter, gönlü olur boşluğun\nbir rüzgar efil efil seslese bu sükutu\nakşamları çığlığı duyulur olur günün\nyatkınım gözündeki o merdiven boşluğa\nbakışların takılmış benli bir oruçluğa\ngölgeni unutmuşsun bir gün geri almaya\ngeldiğinde hüzünden o parmağa bak\n\nsen yokken ben senle nişanlandım, üzgünüm\nbir genç kız ölüsünden yüzük yaptılar bana." + }, + { + "id": 38023.0, + "title": "Acının Tutanakçısıyım", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Acının tutanakçısıyım\nAnlatıp dururum aşkları\nAyrılıkları ve o destan\nYalnızlığını ömrümüzün\n\nGöçebe, Gezgin ve Aylak\nBirmiydim aklıma gelmedi\nBir çingeneyle bir bilici\nHep ayni şeydi bildiğim\n\nVe serseriliğimdi aşklar\nBir masalcıydım belki de\nYaşadım o büyük serüvenleri\nYolculuklar tarihimdi benim\n\nAcılar yaşanıyordu yurdumda\nPespese yakılıyordu kentler\nBense hep oralardaydım\nDaha yangın başlamadan önce" + }, + { + "id": 2141700.0, + "title": "Acep Şu Yerde Var M'ola", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Acep şu yerde varm'ola\nŞöyle garip bencileyin\nBağrı başlı gözü yaşlı\nŞöyle garip bencileyin\n\nGezdim Rum ile Şam'ı\nYukarı illeri kamu\nÇok istedim bulamadım\nŞöyle garip bencileyin\n\nKimseler garip olmasın\nHasret oduna yanmasın\nHocam kimseler duymasın\nŞöyle garip bencileyin\n\nSöyler dilim ağlar gözüm\nGariplere göynür özüm\nMeğer ki gökte yıldızım\nŞöyle garip bencileyin\n\nNice bu dert ile yanam\nEcel ere bir gün ölem\nMeğer ki sinimde bulam\nŞöyle garip bencileyin\n\nBir garip ölmüş diyeler\nÜç günden sonra duyalar\nSoğuk su ile yuyalar\nŞöyle garip bencileyin\n\nHey Emre'm Yunus biçare\nBulunmaz derdine çare\nVar imdi gez şardan şara\nŞöyle garip bencileyin\n\nKamu: Tamamı, hepsi\nOd: Ateş\nGöynümek: Dertlenmek, içlenmek\nSin: Mezar taşı\nYumak: Yıkamak\nŞar: Şehir" + }, + { + "id": 20598.0, + "title": "Sevgili Gençlik", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Öyle parçalandım ki ömrümde\nSevgiyle öfke arasında,\nSevgimi öfke vurdu\nÖfkemi sevgi kaçırdı\nİçim parçalandı arada\n\nBi de bi gün baktım gökyüzüne bir bayram gecesi\nBi kestane fişeği açmıştı yedi rengimden\nYağıyorum çocukların üstüne" + }, + { + "id": 88210.0, + "title": "Kimse Bilmez", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu yıldızlı gökler \nNe zaman başladı dönmeye\nKimse bilmez\nKimse bilmez" + }, + { + "id": 9534.0, + "title": "Dayan Kalbim", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Seni dağladılar, değil mi kalbim,\nHer yanın, içi su dolu kabarcık.\nBulunmaz bu halden anlar bir ilim;\nAkıl yırtık çuval, sökük dağarcık.\n\nSensin gökten gelen oklara hedef;\nOyası ateşle işlenen gergef.\nÇekme üç beş günlük dünyaya esef!\nDayan kalbim üç beş nefes kadarcık!\n\n(1972)" + }, + { + "id": 5466.0, + "title": "Bir Şey Her Şeydir Her Şey Bir Şey", + "poet": "Oktay Rifat", + "rating": 5.0, + "poem": "1\n\nBir öpüş su içiyor maşrapasından gecenin,\nher dudak yalnızlığımızın peşinde,\nbatık gemileri dirilen güneşleriyle\ngöksel balıklarına karşıcı gelebilir mahalle.\n\nNe güzel ölüler vardı bir vakitler,\nyüzler, şimdi dirilerin bil çaydanlığı boş,\nomuzları sarkık ceketler içinde,\nçayırdaki evlerinin gözleri kör,\nbir adamın boşluğunca sırtını denize dönmüş\nkedileri nokta gibi sedirde,\nunutulmuş bir anı kalıntısı gibi uzaktalar\niçleri yok kutularıyla baş başa.\n\nYeniden uyumalı o kuşla kanadının altında,\naktarmalı damlayan suyu yavaşça\noluklarına ruhumuzun,\nneresini veriyorsak yine orası,\nörselemeden, incitmeden.\n\n2\n\nHer sabah bir gül tutarak uyanıyor,\nher akşam bir sofranın dikeninde\nuzatıyor saçlarını unutmak için,\ndişlerini biliyor ya da bilmiyor,\navuçları belli ki güneşe dönmek için,\nyüreği bir çardaktan sarkabilir.\n\nHep o kapıdan girip çıkıyoruz,\nak evler giyiniyoruz, sofamız, taşlığımız\ngel diye sesleniyor kuleden\natladığımız kuleden denizin sesine doğru,\nbir kent çekiyoruz ardımızda\navutulmaz bülbüller kadar hızlı.\n\nHep o saraydan görünüyor, bahçesinden,\ntüm başlangıçlara gebe tek dilenci,\nüfürülmüş bir saksağan karaltısı\ngibi elleri nar tanesinde,\ndudağında bayıltıcı\nson karanfil kokusu, fesleğenler, fesleğenler.\n\n3\n\nGeri dönmesini, yüz geri etmesini seviyor,\nseviyor geçtiği yollardan tersine yürümesini,\nbakıyor eskiden düşürdüğü bir çakı otların arasında,\nuyutuyor ağzında başka bir tadı var,\nuyanıyor başka bir güneş damarlarında.\ntaş bir simgeymiş, yalnızlık tıka basa dolu,\nyaprakların savruluşu rüzgarda\nbir umudun suya vuran rengiymiş buluttan,\nbulutsa uçan kuşmuş memesinden\ntip tip bütün gece.\n\nKendini bir de rüzgarlarında bulsa\n\n4\n\nAh sen en güzel taş, taşken su,\nsuyken kara burçak, yaba, bel, çivi,\nbütün kapıların mandalı, ipler, serilmiş çamaşırlar,\nağızlık, mintan, camdaki saksı,\nsaksıyken bulut, bulutken tesbih,\nçektiğim hali silktiğim, yatırdığım,\nüstüne bindiğim, öptüğüm, mezarında yanında yattığım,\nyatarken deniz, denizken balık, balıkken güneş,\ngüneşken tarla, tarlayken ev, pencere,\npencerede insan başı, kendim, bir başkası,\nkaranlık duvarda yürüyen akrep,\ntenekelerle çekilen kuyudan suladığımız, kırptığımız,\nbir sopa diktiğimiz yanına, iple bağlanan,\nbağlanırken çözülen, çözülürken misina,\nhepsi bir anda, hepsi bir solukta,\nhepsi, hepsi, hepsi.\n\n5\n\nGözlerim değince tarlada mısıra,\nbir su akıyor içimden otlar arası,\nbir kuş uçuyor üstünde yabanil,\ngözlerim değince kuşa, yalayınca tüylerini\nbir ağaç büyüyor boynumda kara yeşil,\ngüneşe bakıyorum, ırgatlara bakıyorum,\nbulutum geçiyor başlarından salınarak,\nveriyorum, alıyorum, öğütüyorum,\nekmek ediyorum saçta, çöreotu ekiyorum,\nbebelere, yoksullara, acıkanlara" + }, + { + "id": 79891.0, + "title": "Karınca Kumu", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 8.0, + "poem": "Işıl’a....\n\nYine gittin o karanlık odaya\nKaranlık uykularına.\nSen hep gülerdin oysa, gülüverirdin\nBir bakardım eğilmiş su içiyor\nGamzelerinden kuşlar.\nBir bakardım gözlerinde\nGüneşli ve sıcak iki hurma.\nBir bakardım hayata dikleniyor\nDiktiğin horoz ibikleri saksılarda.\nBiriciğim, kardeşim ne oldu sana? \n\nKarşıyaka vapurunda alıştı dilim en çok acıya\nAcı çaylar içer ve bakardım karanlık sulara\nBir balığın uykusunu düşlerdim\nKaranlık sularda kaybettiği rüyaları, \nSigaramdan kopup giden iki kıvılcım\nMerak ederdim ne konuşurlar aralarında? \nSen beni hep merak ederdin, \nSen beni hep yemeğe beklerdin, \nSeni sıcacık evimizde bulduğumda\nİki kıvılcım buluşmuş gibi olurdu\nBalığın karanlık uykusuyla.\nBir kesmeşeker koymuş gibi olurdun sanki\nDilimin ucuna.\n\nBerekettir diye hani geçen hıdrellezde\nKarınca kumu toplayıp getirmiştin\nKimse bereketi öyle getirmedi bana\nKüçük, küçücük bir torbada\nAz gerçi cüzdanımda hala kağıtlar, \nAma bozuklar harmandalı oynuyor, \nZil oluyor parmağımın ucunda, \nKüçücük insanlar şimdi cüzdanıma her bakışımda\nNeşeli bir ateşin üstünden atlıyor.\nKardeşim, biriciğim, kimse yoksulluğu benim için\nBöyle sevimli kılmadı şimdiye kadar.\n\nKötü rüyalar görürdüm durmadan\nBağırırdı bir yaşlı kadın: \n“Mavi alevlerin ortasına, \nBu kırmızı elbise giymiş kadın yakışır.”\nSanırım birileri beni yakacak\ndiye tuttururdum sabahları.\nAteş iyidir derdin sen, başarıdır, \nÇok şeyler başaracaksın.\nKardeşim, biriciğim sen olmasan, \nAblanın kabuslarını kim hayra yorardı? \n\nYine gülsen, gülüversen, \nBen böyle saymazdım\nçarşafımdaki kırmızı gülleri o zaman, \nSayıyorum, sayıyorum\nHiç bitmiyor güller, \nsensiz hiç bitmiyor zaman.\nÇıksan o karanlık uykudan, \nKilerde fazla güneşimiz kalmış mı bir baksan.\nBütün serotonin geri kalım inhibitörleri birleşseler\nGeri alamazlar çünkü, \nhayra yorulmuş bir rüya kadar sevinen hayatı, \ngeri alamazlar bir avuç karınca kumunun huzurunu." + }, + { + "id": 55915.0, + "title": "Sokaklar Tekin Değil", + "poet": "Altay Öktem", + "rating": 7.0, + "poem": "yüzüme sevgi dolu\nbakarken canımı acıtıyorsun, sokaklar tekin değil\nkuytu bir köşe bile bırakmadılar bize\nrasgele işlenen cinayette tek ipucu sözlerin\nonlar da konuştukça kusmuk gibi dilinde\n\nsokaklar tekin değil, hava soğuk, üşürsün\nyün eldiven tak, parmak izin bulaşmasın kente\nhaydi son kez sevişelim o yanlış evlerde\no trenin vagonuna asalım derimizi\nnazlanma; yanlış bir adres daha ver bana\nbak bir elmanın tombul kurdu gibiyiz\nkırık bir şemsiyenin sapı gibiyiz senle\n\nyüzüme sevgi dolu\nbakma; içimden silah sesleri geliyor\nbir adam bir sancıyı kudurtuyor içimde\nsokaklar tekin değil, zar tutarken hırpalanan biri var\nbüyük bir ihtimalle\n\nbir güle ceza veren yeniyetme çocukları\nolur olmaz yerlerde öldürmekten yoruldum\nolduğun gibi gel, olduğun yerde soyun! \nyani terli ve kırışık, yani solgun ve kirli\nyani tuzlu bir gölde biriken cesetler gibi\nbenim dilim yetmez diye delileri topladım\nyalamaya hazırız çürüyen yerlerini\n\nyüzüme sevgi dolu\nbakarken canımı acıtıyorsun, sokaklar tekin değil\niyisi mi kendine çevir dur\ntüm serseri mermileri" + }, + { + "id": 86583.0, + "title": "Hansı Gülşen Gülbüni Serv-i Hıramanunca Var", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Hansı gülşen gülbüni serv-i hıramanunca var\nHansı gülbün üzre gonce la’l-i handanunca var\n\nHansı gülzar içre bir gül açılur hüsnün kimi\nHansı gül bergi leb-i la’l-i dür-efşanunca var\n\nHansı bağun var bir nahli kadün tek bar-ver\nHansı nahlün hasılı sib-i zenahdanunca var\n\nHansı huni sen kimi cellada olmuşdur esir\nHansı celladun kılıcı nevk-i müjganunca var\n\nHansı bezm olmış münevver bir kadün tek şem’den\nHansı şem’ün şu’lesi ruhsar-ı tabanunca var\n\nHansı yerde tapılur nisbet sana bir genc-i hüsn\nHansı gencün ejderi zülf-i perişanunca var\n\nHansı gülşen bülbüin derler Fuzuli sen kimi\nHansı bülbül nalesi feryad-u efganunca var" + }, + { + "id": 2251.0, + "title": "Tokad'a Doğru", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 5.0, + "poem": "Çamlıbel'den Tokad'a doğru\nTozlu yolların aktığı ırmak!\nBen seni çoktan unuttum;\nSen de unuttun mu, dön geri bak.\n\nAtların kuyruğu düğümlü,\nBir yandan yağmur yağar, ıslak;\nBir yandan hamutlar şak şak eder,\nBir yandan tekerler döner, dön geri bak.\n\nOrda, derenin içinde\nİki üç akçakavak,\nTekerler döner, başım döner,\nKavaklar yeşeriyor dön geri bak.\n\nOrda, derenin içinde\nİki üç çırılçıplak\nAlçacık damı düşündükçe\nGözlerim yaşarıyor, dön geri bak.\n\nIrmaklar gibi uzaklaşır\nBir türkü kadar uzak\nTekerler iki çizgi bırakır,\nHamutlar şak şak eder, dön geri bak." + }, + { + "id": 60583.0, + "title": "Kör Bir Maraş Bıçağı", + "poet": "Bejan Matur", + "rating": 6.0, + "poem": "Kör bir Maraş bıçağının üzerinde \nBir Urartu sikkesinin taşıdığı motiflerle \nŞu yazılıydı: \n‘İçimizdeki ve üstümüzdeki anlatılamaz olana’ \n\nI \n\nBir şey değişmedi.\nAnlaşılacak bir şey yok.\nSadece bedenimi kesen suyun\nUzaklığına bırakabilirim kendimi.\nAnlamak için gitmeyi\nGiderken ölmeyi. \n\nBir şey değişmedi. \n\nII \n\nGüneşin erittiği şarkı söylendi burada\nÖlümün tükettiği şarkı.\nDağlara yürümekle anladığ��m dikenlerin dili\nSöyledi bana\nGitmeliyim\nGitmiş tüm kavimler gibi. \n\nDinledim şarkısını dikenlerin \nAcıtmak için yaratıldıklarını bilmiyorlar. \nBıraktıkları gölge kadar olduğunu hayatın, \nKüçük sıradan. \nTaşlarla konuşuyorlar \nGece ay ışığıyla. \nBöceklerle dostluğu onların \nToprağın katı yatağıyla \n\nÖldüm ben \nVarlığın uykusunda uyuyarak \nVe bakındım \nHer yer kurak \nHer yer kurak \n\nIII \n\nUyansın buradan bir acıyla, bir gece yarısı\nSürülen kavim. \nKuyulardan \nAsma dallarından \nVe utancı örten varlığından incirin \nKim daha eskiydi? \nKim dünyada olmanın bir gölgeyle \nBir olduğunu bilir? \nToprağın üzerinde ve altında yeni olmayana \nDiyen gümüş sikke kaç bin yıllık? \nZaman hızla geçiyor sanıyordum. \nYalan. \nGeçmiyor \nBirikiyor acısı kavimlerin \nTarih bırakmıyor zamanı kuyusundan. \n\nKör bir Maraş bıçağını taşlara sürtüyorlar\nKan için. \nSulara karışacak\nVe unutulacak kan için. \n\nIV \n\nBiriktirdiği doğrudur suyun hayatı\nBüyüttüğü.\nAma burada,\nBu derin vadide kıvrılarak kaybolan nehir \nGötürüyor ruhunu kavimlerin.\nGötürüp ölümlerini denizlerin diplerinde saklıyor. \nÖlümlerini onların, balıklara söyletiyor \nŞakayıkların titrekliğine katıyor düşlerini\nMercanların sabrına. \n\nKör bir Maraş bıçağını biliyorlar bir taşla\nKan için.\nSulara karışacak ve unutulacak\nKan için. \n\nV \n\nGece oldu \nYolu bitmemiş kavmin ürpertisi \nSardı beni. \nGitmeliyim. \n\nKesilmeden önce bir kurban\nKonuşur\nVardır söyleyeceği. \nBen duydum.\nEğildim ve bir kuyuda gördüm göğü\nDünyaya göz olmuş kuyunun nemi\nSöyledi bana; \n\nİçindeki ve üstündeki anlatılamaz olan \nAynıdır aslında\nAynılığındandır ki\nAvutmaz." + }, + { + "id": 2417.0, + "title": "Metinlerde Buluştuk", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Metinlerde buluştuk kopkoyu deyimlerde, \nKoşut ve eş zamanlı okuduk kimi kitapları; \nO arada iki de defterimiz oldu, \nBiri babasına daha çok benziyor.\n\nBir türlü kotarılamayan uğraş, \nÇ harfini daha yeni dönmüşüz; \nGözlerimizde İbni Sina bozukluğu, \nDostumuzsa, Bodrum'da, dönmez geri.\n\nUzaklardaydın, oracıkta, öbür kıtada, \nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 74469.0, + "title": "Çağrı", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 7.0, + "poem": "Doğrudur yıldırımın düştüğü, yağdığı\n yağmurun, \nBulutların rüzgarla sökün ettiği.\nAma savaş öyle değil, savaş rüzgarla\n gelmez; \nOnu bulup getiren insanlardır.\nDuman tüten topraktan bahar boyunca, \nDökülüp yükselir birden gökyüzü.\nAma barış ağaç değil, ot değil ki\n yeşersin: \nSen istersen olur barış, istersen\n çiçeklenir.\n\nSizsiniz uluslar, kaderi dünyanın.\n Bilin kuvvetinizi.\nBir tabiat kanunu değildir savaş, \nBarışsa bir armağan gibi verilmez\n insana: \n Savaşa karşı\n Barış için\nKatillerin önüne dikilmek gerek, \n'Hayır yaşayacağız! ' demek.\nİndirin yumruğunuzu suratlarına! \nBöylece mümkün olacak savaşı önlemek.\n\nOnlar demir çeliği elinde tutan birkaç\n kişidir, \nYoktur karabasandan bir çıkarları\nDünyaya bakıp 'ne küçük' derler, \nBir şeylerle yetinmezler ucunda, \nPara hesap eder gibi hesaplıyorlar\n bizi, \nSavaş da bu hesabın ucunda.\nÜrkmeyin tutmuşlar diye suyun başını: \nKorkunç oyunları, davranın, bitsin.\n\nSöz konusu olan çocuğundur, ana: \nKoru onu, dikil karşılarına, \nBiz milyonlarca kişi\nSavaşı yener miyiz? \nBunu sen bileceksin.\nBunu biz bilecek, biz seçeceğiz.\nBir de düşün 'Yok! ' dediğini: \nDüşün ki savaş geçmişin malı\nve barış taşıyor gelecekten." + }, + { + "id": 52561.0, + "title": "Cehennemde Bir Mevsim", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 8.0, + "poem": "Aldanmıyorsam bir zamanlar hayatım, önüne\nbütün gönüllerin açıldığı, yoluna bütün şarapların\ndöküldüğü bir şölendi.\nBir akşamdı dizimi oturttum Güzelliği-Terslik\nedecek oldu-İler tutar yerini bırakmadım ben de.\nBayrak açtım adalete karşı.\nAldım başımı kaçtım. Ey büyücüler, size ey\nbahtsızlık, ey nefret, hazinem size emanet.\nAzmettim, söndürdüm içerimde insan ümidi adına\nne varsa. Bir yırtıcı hayvan amansızlığıyla atıldım\nüzerlerine boğayım diye cümle sevinci.\nCellatlara seslendim, ısırayım diye ölürken\nmavzerlerin kabzalarını. Seslendim salgınlara, \nboğsunlar istedim, kan içinde, kum içinde beni. Tanrı\nbildim musibeti. Gırtlağıma kadar battım çamurlara.\nCürümün ayazında kurundum. Hop oturup hop\nkaldırdım çılgınlığı.\nBana baharın getirdiği iğrenç bir budala kahkahasıydı.\nDerken az önce işte, bir de baktım ki kıkırdamak\nüzereyim; aklıma eski şölenin anahtarlarını aramak\ngeldi, dedim belki de yeniden heveslenirim.\nHayırmış meğer o anahtarın adı-Anlaşıldı ben bir\ndüşteymişim.\n'Sen canavar kalacaksın...' falan filan... atıp\ntutmaya başladı başıma bu şirin hasırları ören şeytan.\n'Ölümüne sürsün cümle iştahın, bencilliğin, cümle\nbağışlanmaz günahın.' \n\nAh, canıma yetti arttı-Kuzum şeytan, ne olur daha\nbir öfkesiz bakıver de benden yana ufak tefek, yolda\nkalmış alçaklıklar vara dursun, sen ki yazarda tasvir, \nöğreticilik vergilerinin yokluğuna vurgunsun, senin için\nkopardım lanetli gün defterimden bu uğursuz yaprakları." + }, + { + "id": 1695493.0, + "title": "Ferman-ı Aşka Can İledür İnkiyadumuz", + "poet": "Baki", + "rating": 8.0, + "poem": "Ferman-ı aşka can iledür inkiyadumuz \nHükm-i kazaya zerre kadar yok inadumuz \n\nBaş eğmezüz edaniye dünya-yı dun içün \nAllah'adur tevekülümüz i'timadumuz \n\nBiz mükteka-yı zerkeş-i caha dayanmazuz \nHakk'un kemali lütfunadır istinadumuz \n\nZühd ü salaha eylemezüz iltica hele \nTutdı egerçi alem-i kevn-i fesadumuz \n\nMeyden safa-yı batın-ı humdur garaz heman \nErbab-ı zahir anlayamazlar muradumuz \n\nMinnet Huda'ya devlet-i dünya fena bulur \nBaki kalur sahife-i alemde adumuz\n\nBâki\n\n*************************\n\nGüncel Türkçe Uyarlama\n\nAşkın fermanına boyun eğmekliğimiz ta candan ve yürektendir. Bu uğurda alın yazımıza karış zerre inadımız ve karşı koymamız söz konusu değildir. \n\nŞu alçak dünyanın birtakım geçici menfaatleri uğruna aşağılık kimselere boyun eğmeyiz. Bu yolda bütün tevvekülümüz, bütün güvencimiz Allah'adır. O'nun hükmüne rıza gösteririz. \n\nBiz geçip gidici mevkii ve makam ile makam ile edin,lmiş altın işlemeli yastıklara sırtımızı verip dayanmayız. Bütün dayanağız Cenabıhakk'ın noksansız ve sınırsız lütfunadır. \n\nHele sofuluk ve gözü kapalı dindarlığa asla sığınmayız. Velev fesadımız bütün mevcudat alemini tutmuş bile olsa! \n\nBizim içkiden anladığımız küpün içindeki safadadır. Her şeyi, gördükleri dış yüzüyle değerlendirip hüküm verenler, bizim meramımızı asla anlayamazlar. \n\nDünya devleti geçip gider ve yok olur ama Allah'a binlerce şükürler olsun ki, bizim adımız alemin sayfasında Baki kalır.\n\nUyarlama: Xalide Efendiyeva Hanımefendiye teşekkür ve hürmetle \n\nantoloji.com" + }, + { + "id": 1802173.0, + "title": "Avare İlhamlar", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 6.0, + "poem": "Kader cellâdına\nSessiz uzat boynunu; \nAcıma ne kendine, ne de gelecek günlerine\nYalnız bir düşünceye yum gözlerini\nSon darbe inmeden evvel, en son anda\nBir çiçek, bir kuş, bir tebessüm ol; \nDüşüncen kurtarsın seni senden,\nBil! Biraz sonra\nEbediyen senindir\nSenden uzak olan her şey...\n\nII\n\nEllerini yüzümde gezdir,\nSil alnımdan yorgunluğu,\nGözlerimin altından\nYaşamak korkusunu al,\nAvuçlarından çıkmış bir heykel olsun başım.\nSonra sen de gözlerini kapat,\nBırak, ellerin sessizce düşünsün\nDüşüncende yaşamak isterim ben senin:\nBir gün en yalnız saatinde\nParmak uçlarından\nVe avuçlarından\nGelip konuşurum seninle.\n\nIII\n\nAyrılalım,\nSen annen güneşe git, nur ol; \nBen toprakta dağılacağım.\nBir akşamüstü\nOrmanı tek bir saz yapan\nEn son dalda\nSon ışık ol,\nGel, beni bul." + }, + { + "id": 1822698.0, + "title": "Gel", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşkımız sembolleşsin iğde çiçeklerinde\nOlgunlaşan meyveler dalları eğerken gel.\nDuru bir yaz sabahı Toros eteklerinde\nAkdeniz dalga dalga kıyıyı döğerken gel.\n\nSeher yeli çamları, çavdarları tararken\nDağlar göller üstüne sisten perde örerken\nİlkbaharın ilk gülü kılıfını yararken\nSonbaharda son yağmur yollara yağarken gel.\n\nSuların sessiz akıp, kuşların ötme vakti\nYollar daha bitmeden düşlerin bitme vakti\nSemada yıldızların uykuya yatma vakti\nİster ay batarken gel, ister gün doğarken gel.\n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 1295875.0, + "title": "Vaveyla", + "poet": "Namık Kemal", + "rating": 8.0, + "poem": "Nefta 1\n\nFeminin rengi aksedip tenine\nYeni açmış güle misal olmuş\nİn'itafiyle bak! ne al olmuş! \nServ-i simin safalı gerdenine\nBu letafetle ol nihal-i revan\nGiriyor göz yumunca rü'yama\nBenziyor aynı, kendi hülyama\nBu tasavvur dokundu sevdama\nAh böyle gezer mi hiç canan? \nGül değil arkasında kanlı kefen\nSen misin sen misin ey garib vatan! \n\nNefta 2\n\nBu güzellikte hiç bu çağında\nYakışır mıydı boynuna o kefen? \nCisminin her mesamı yare iken\nTuttun evladını kucağında\nSen gider isen bizi kalır sanma\nŞühedan oldu mevt ile handan\nSağ kalanlar durur mu hiç giryan? \nTende yaştan ziyadedir al kan\nSöyleyen söylesin sen aldanma! \nSen gidersen bütün helak oluruz\nKoynuna can atar da hak oluruz\n\nNefta 3\n\nGit vatan! Kabe'de siyaha bürün\nBir kolun Ravza-i Nebi'ye uzat\nBirini Kerbela'da Meşhed'e at\nKainatta o hey'etinle görün! \nBu temaşaya Hak da aşık olur\nGöze bir alem eyliyor izhar\nKi cihanda büyük letafeti var\nO letafet olunsa ger inkar\nMezhebimce demek muvafık olur\nAç vatan göğsünü İlah'ına aç! \nŞühedanı çıkar da ortaya saç! \n\nNefta 4\n\nDe ki Yâ Râb bu Hüseyn'indir\nŞu mubârek Habîb-i zî-şânın\nŞu kefensiz yatan şehîdânın\nKimi Bedr-in kimi Hüneyn'indir\nTazelensin mi kanlı yâreleri? \nMey dökülsün mü kabr-i eshâba? \nYakışır mı sanem bu mihrâba? \nHaç mı konsun bedel şu mîzâba? \nDininin kalmasın mı bir eseri? \nAdem evlâdı bir takım cânî\nSenden alsın mı sâr-ı şeytânî? \n\nVAVEYLA:çığlık\nFEM: ağız\nİN'İTAF: yönelme,(bu şiirde: yansıma)\nSEVR-İ SİMİN: gümüşten selvi\nNİAL-İ REVAN: yürüyen fidan\nMESAM: ter delikleri,gözenek\nŞÜHEDA: şehitler\nHAK OLMAK: toprak olmak,ölmek\nMEVT: ölüm\nHANDAN: sevinçli,şen\nGİRYAN: ağlayan\nRAVZA-İ NEBİ: Peygamberin mezarı\nMEŞHED: bir şehidin öldüğü yer (bu şiirde: Hazreti Hüseyin'in öldüğü yer)\nHEYET: olduğu gibi\nGER: eğer\nHABİB-İ ZİŞAN: ünlü büyük sevgili,Hazreti Muhammet\nŞEHİDAN: şehitler\nBEDR,HÜNEYN: Peygamberimizin müşriklere karşı iki savaşı\nESHAB: Peygamberimizi görenler,O'nun zamanında yaşayanlar\nSANEM: put\nMİZAB: oluk,su yolu\nSAR-İ ŞEYTANİ: şeytanın öcü" + }, + { + "id": 9981.0, + "title": "Hattım Hisabın Bil Dedin Gavgalara Saldın Beni", + "poet": "Baki", + "rating": 8.0, + "poem": "Hattım hisabın bil dedin gavgalara saldın beni\nZülfüm hayalin kıl dedin sevdalara saldın beni\n\nGeh ebr veş giryan edip geh bad veş püyan edip\nMecnun-ı sergerdan edip sahralara saldın beni\n\nVaslım dilersin çün dedin lutf edeyin olsun dedin \nYarın dedin birgün dedin ferdalara saldın beni\n\nYusuf gibi izzette sen Yakub veş mihnette ben \nDil sakin-i beytül hazen tenhalara saldın beni\n\nBaki sıfat verdin elem ettin gözüm yaşını yem\nKıldın garik-i bahr-ı gam deryalara saldın beni" + }, + { + "id": 42792.0, + "title": "Azgın Deniz", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Hangi hissin parmağı dokundu ki, derine,\nDüştü bir gizli alev salkımı içerine? \n\nHangi kabus bastı ki, seni uykularında,\nBirdenbire cehennem kaynadı sularında? \n\nÖrtüldü baştan başa tenin beyaz bir terle,\nDuman duman yayılan incecik köpüklerle.\n\nHangi dert kaldı, söyle, bağrına üşüşmeyen,\nHangi ölüm şarkısı, bu dilinden düşmeyen? \n\nHangi öfkeyle yüzün, böyle karıştı yer yer,\nSana yan mı baktılar, bir şey mi söylediler? \n\nBir şey dinleme artık, artık bir şey dinleme! \nÇağır, bütün günahkar ruhları cehenneme! \n\nKarşına, sahil, kaya, insan kim çıkarsa vur! \nVur başına, alemde, kör, sağır, ne varsa vur! \n\nSal her taraftan, dağdan, gökten, pencereden sal! \nNihayet kala kala dünyada tek kişi kal!" + }, + { + "id": 17825.0, + "title": "Sen Yoksun", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "sen yoksun\ndeniz yok\nyıldızlar arkadaşım\nya bu gece harikalı bir şeyler olsun\nyahut bir bomba gibi\ninfilak edecek başım\n\nağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım\nistanbul minareler odamda gibi\ngökyüzü temiz ve parlak\nişte kol kola girmiş en mesut günlerimiz\nmuhalif bir rüzgar karşı sahilden\n\nfosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz\nhavada kanat sesleri \nve çılgın kokular\n\ndeniz yok\nyıldızlar uzaklaşıyor\nben yine yalnız kalıyorum\nistanbul minareler kaybolmuş\nsen yoksun" + }, + { + "id": 13673.0, + "title": "Hapishanede Bir Sabah Türküsü", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Maltepe Askeri cezaevinin avlusunda\nSisler içindeki Büyükada'nın karşısında\nOturmuş yazarım bu şiiri\n\nEylül başlarında bir cumartesi sabahı\nLodos titretiyor ağaçları\nYağmur geceden yıkamış çiçekleri\n\nGökyüzü mavi,bulutlar beyaz\nArdından baharın geçti koca bir yaz\nHapisteyiz hala ve güzün ilk serinlikleri\n\nAvlunun dört yanı dikenli teller\nTellerin gerisinde nöbetçiler bekler\nKapanır uykusuzluktan gözleri\n\nOn gündür çocuk sesi duymadım\nÖzledim 'baba' deyişini kızımın\nÖzledim beni görünceki sevincini...\n\nHayatım benim, kırk yıllık hayatım\nSeni başarabildiğimce dürüst yaşadım\nİçim burada da pırıl pırıl şimdi\n\nGeçer,güzelim,bu günler de geçer\nSökülüp atılır dikenli teller\nKoparır halk bir gün zincirlerini" + }, + { + "id": 59641.0, + "title": "Bütün Yaz", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne güzel geçti bütün yaz\nGeceler küçük bahçede\nSen zambaklar kadar beyaz\nVe ürkek bir düşüncede\nSanki mehtaplı gecede\nHülyan, eşiği aşılmaz\nBir saray olmuştur bize\nHapsolmuş gibiydim bense\nBir çözülmez bilmecede\nNe güzel geçti bütün yaz\nGeceler küçük bahçede" + }, + { + "id": 104688.0, + "title": "Sevdasını Başımızda", + "poet": "Kayıkçı Kul Mustafa", + "rating": 6.0, + "poem": "Sevdasını başımızda\nGörür nazlanı nazlanı\nSülün gibi karşımızda\nYürür nazlanı nazlanı\n\nGözümden akan kan gibi\nGüzellere sultan gibi\nHublar üstünde han gibi\nDurur nazlanı nazlanı\n\nÂşıkı mest eder sözün\nBin kan eder elâ gözün\nKâkülüyle ol mah yüzün\nBurur nazlanı nazlanı\n\nMustafa metheder seni\nTerk ediben gitme beni\nTakip boynuma zülfünü\nSürür nazlanı nazlanı" + }, + { + "id": 94169.0, + "title": "İlahi", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 6.0, + "poem": "Sabahleyin-öğlenleyin-akşam karanlığında-\nBenim ilahimi duyarsın, Maria.\nKederde ve sevinçte, iyide ve kötüde, \nTanrının anası benimle ol.\nSaatler pırıltıyla uçtuğunda, \nVe tek bir bulur karartmadığında göğü, \nAylak olmasın diye ruhum, \nLütfun götürürdü onu sana ve seninkine; \nŞimdi, fırtınaları kaderin\nGeçmişimi ve günümü karartınca, \nBırak ışısın geleceğim\nSenin ve senin olanın tatlı ümidiyle" + }, + { + "id": 800881.0, + "title": "Memleket Hasreti", + "poet": "Şemsi Yastıman", + "rating": 9.0, + "poem": "Ölmez, sağ olursam bu yaz inşallah\nSılayı bir daha görmek istiyom\nKırşehir'e varsam ya ağşam, zabah\nTopraklara yüzüm sürmek istiyom\n\nHarmana denk gelse, düvene binsem\nŞöyle dabaz olup, kaşınsa ensem\nAcık bağ bellesem, acık dinlensem\nÇayıra bir pala sermek istiyom.\n\nKaman'ı, Mucur'u, Çiçekdağı'nı\nKındam, Dinekbağı, hem Özbağ'ını\nKöylü, kentli, hastasını, sağını\nGörüp bir muhabbet kurmak istiyom.\n\nBağ bozumu üzüm haftına batsak\nBekmez kazanına hayvalar atsak\nBoranıynan damla şiresi datsak\nArı soksa, çamır sürmek istiyom.\n\nHacı Bektaş, Ahi Evran Sultanı\nAşık Paşa, Kaya Şeyhi cananı\nİmarette neslim Şeyh Süleyman'ı\nAşk ile bağrıma sarmak istiyom.\n\nÜç arkadaş şöyle bir bahça bulsak\nÇalpıdan hatlayıp, bir üzüm yolsak\nSağbısı dutsa da, bir rezil olsak\nO tatlı günlere ermek istiyom.\n\nAhievran, çarşı içi, hökümet\nKümbetaltı, Kayabaşı, İmaret.\nAkrabayı, eşi dostu ziyaret\nUğrayıp, hal-hatır sormak istiyom.\n\nSeğirdip, dolaşsak hep tarla dapan\nKeklik dutmak için kursaydık kapan\nDaş döğüşü olsa, vızlasa sapan\nKafamı, gözümü yarmak istiyom.\n\nNe büyüktür zevki yurdu görmenin\nKaç senenin hasretine ermenin\nDört bir yanda methedilen termenin\nŞifalı suyuna girmek istiyom.\n\nBilmem ki olur mu gine becerim? \nÇayırda oynasak zıkka, acerim\nTerleyip, karakıp, bir su içerim\nDalağım kabarıp, böğrmek istiyom.\n\nHalam sağ olsa da, sesim duysaydı\nCebime devramel, iğde koysaydı\n(Şunda yi) diyerek alma soysaydı\nCevizi de dişle kırmak istiyom.\n\nEnteremi giysem, sümüğüm aksa\nKoluma silerim, yağlığım yoksa\n(Başangı) dır diye mahalle bıksa\nKesekle camları kırmak istiyom.\n\nBir de gitsem tezem beni görseydi\nİçi çokelikli dürüm dürseydi\nHele azıcık da sızgıt verseydi\nO an pirzolayı yermek istiyom.\n\nCesurluğum dutsa, şöyle kasılsam\nYaylıların arkasına asılsam\nKımçıyı yiyince yere yassılsam\nYollarda ağlayıp durmak istiyom. \n\nDayımgilden acık köğtür aldırsam\nEmmimgilden armıt kak'ı buldursam\nCeblerime şak leblebi doldursam\nTöhmeleyip, uşgur kırmak istiyom.\n\nCeviz kaval etsem, sakam da toksa\nÇızgılı oynarım, eneğim çoksa\nKoluma söylerken bir döğüş çıksa\nSumsuk yimek, hem de cırnak istiyom\n\nSögürmelik bir et çıksa satırdan\nHöşmerim, çullama gitmez hatırdan\nKuşlukleyin hedik gelse tandırdan\nÇölmeğin içine girmek istiyom.\n\nTok, çik, opban, mirre bir aşşık atsam\nSakanın dımığna kurşun akıtsam\nÜç yüz enek ütüp, cebe bakıtsam\n(Ne şişiyon la) dedirmek istiyom.\n\nBir hağbe kemeyi yüklesem sırta\nÇıksam bir alamaç yapacak sırta\nBeş gö suvan, üç kaynamış yımırta\nBazlama içine sarmak istiyom.\n\nGörür m-ola bu fakirin gözleri\nDelice Çay'ını, berrak özleri\nKıssıkkaya serinledir bizleri..\nNeyleyim denizi, ırmak istiyom.\n\nBunları her daim arzular özüm\nMemleket mahsulü vücuda lüzum\nTokaloğlu kaysı, dıranı üzüm\nTek, yimeyim, şöyle dermek istiyom.\n\nKim sorarsa yazdın bunları niye? \nGelecek nesile kalsın hediye\nKırşehir'de doğdum, Türkmen'im diye\nHer yerde göğsümü germek istiyom.\n\nBir düğün olsa da bir kayın gitsek\nDokuz butlu tavuk lafını etsek\nDam pilavu, gelse yisek tüketsek\nDavullu zurnalı dernek istiyom.\n\nEy Şemsi Yastıman, ümitli kulsun\nKısmet ise gayen yerini bulsun\nHemşeriler buna vasıta olsun\nKırşehir'e selam vermek istiyom." + }, + { + "id": 8344.0, + "title": "Bakarsak", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "Zarif bir hüzündür bembeyaz dolaşan kuğuya bakarsak\nMücevher titreşimleriyle mütereddit bir akşam suya bakarsak\nFazlasıyla ısındı deniz kaynadı kaynayacak\nDipten bir deprem yaklaşıyor suyun üzerindeki buğuya bakarsak\nNe kadar yoksul ve çıplak görünürse görünsün ağaçlar\nO kadar yakındır ilkbahar özsuyu yürümüş dallara uğultuyla bakarsak" + }, + { + "id": 14402.0, + "title": "Uyandırmak İçin Seni", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 9.0, + "poem": "uyandırmak için seni\nayışığı sonatından geceyi çaldım\nıssız bir şehre gittim hiç gitmediğin\nsessizliğe bilmediğin şiirler fısıldadım\n\nrüzgârların dindiği kıyılarda\nöykünü dinledim ıslak kumlardan\ndeniz uyuyordu ayak ucunda\naramızda tüy gibi uçarken zaman\n\naralık perdelerden yüzüne düşen\nayın tenha seslerini okşadım\naçıklarda yitmiş bir yelkenliden\neğilip sulara gölgeni öptüm\n\nkimsesiz çocukların ince parmaklarıyla\ndokundum düşlerinin kırılmış aynasına\neski resimlerin soluk çizgilerinden\nellerini seyrettim mağaralarda\n\nuyandırmak için seni\nbütün geçmişini yeniden yazdım\nbir gül iliştirip yalnızlığına\nunuttum ne varsa unutmadığın\n\nuçucu bir kokuyla sardım yalnızlığını\nbir dağ gecesi gibi ürperdi tenin\nsoluğundan soluğuma uzanan\nuzun bir yol diledim\n\nuyandırmak için seni \nalnına solgun düşen saçlarını seyrettim\nsonsuzluğu çağırdım avuçlarından\nkayan bir yıldız gibi ölürken kalbim" + }, + { + "id": 3328.0, + "title": "Yenilen Büyür", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "İşte karanlik büyümüstür,\nDag daha dag\nSu daha su\nYildiz daha yildiz olmustur ötelerde.\nİşte karanlik büyümüstür,\nEllerin\nAyaklarin\nSoluklarin karasi,\nGöklere, göklerin karasina karismistir kocaman.\nİşte karanlik büyümüstür,\nYarali atlarin kisnemeleri\nGeri çekilen toplarin gicirtisiyla büyümüstür yusyuvarlak.\nUzaklarda\nİzmirden çok uzaklarda\nİşte karanlik büyümüstür,\nİşte gözlerini örtmüstür yenilen." + }, + { + "id": 1153700.0, + "title": "Ne Çok İsteği Var Tatlı Yârin!", + "poet": "Anna Ahmatova", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne çok isteği var tatlı yârin! \nİsteksizdir elbet aşksız insan.\nSevinç duyarım suyun sâkin\nSaydam buz altında kalışından.\n\nVe atların buza – yardım et Tanrı’m! –\nO aydınlık ve kırılgan olan,\nSakla, sende kalsın mektuplarım,\nGelecek’tir bizi yargılayan.\n\nAçık, apaçık olman için ve\nBilge görünmen için onlara,\nSenin o şanslı yaşam öykünde\nHiç yer verilir mi boşluklara? \n\nHer nimet tatlıdır bu dünyada.\nSıkı dokunmuştur ağları aşkın.\nBenim adımı ders kitabında\nÇocuklar okusun, farkına varsın,\n\nBıyık altından gülümsesinler,\nBu hazin öyküyü öğrenince…\nAşk ve huzur vermedin, bu sefer\nAcı bir şöhret ver, hiç değilse.\n\n1913" + }, + { + "id": 90195.0, + "title": "Misafirler", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 6.0, + "poem": "'Tanrı misafiriyiz.' deyip kondular Tanrı'm! \nBenim evimi senin evin sandılar, Tanrı'm!" + }, + { + "id": 1073128.0, + "title": "Yandum Elünden (Gazel)", + "poet": "Ahmed Paşa", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey fitnesi çok kavli yalan yandum elünden\nBir nâz ile bin gönül alan yandum elünden\n\nSen şem’ gibi gayr ile meclisde gülersin\nBen akıduram yaş ile kan yandum elünden\n\nNey gibi delindi ciğerüm ışkun elinden\nHer dem iderem âh ü figaan yandum elünden\n\nYandı dü cihan âteş-i âhumla ve likin\nBen senün eyâ şâh-ı cihân yandum elünden\n\nŞol sunduğun âteş midür ey sâki bana kim\nSen aldun ele câm hemân yandum elünden\n\nHer hâr ile sen sohbet idersin dün ü gün hem\nDerdün iderem mûnis-i can yandum elünden\n\nAhmed çeke cevrüni ve lûtfun göre agyâr\nEy şefkati az şâh-ı cihan yandum elünden" + }, + { + "id": 48088.0, + "title": "Kuğu Ezgisi", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 8.0, + "poem": "Kuğuların ölüm öncesi ezgileri şiirlerim,\nYalpalayan hayatımın kara çarşaflı\n\t\tbekçi gizleri.\n\nNe zamandır ertelediğim her acı,\nÇıt çıkarıyor artık, başlıyor yeni bir ezgi,\n-bu şiir -\nSendelerken yaşamım ve bilinmez yönlerim,\nDost kalmak zorunda bana ve\n\t\t sizlere! \n\nÇünkü saldırgan olandan kopmuştur o,\nuykusunu bölen derin arzudan.\nBüyüsünü bir içtenlikten alırsa\nKendi saf şiddetini yaşar artık,\n\t-bu şiir -\nKuramadığım güzelliklerin sessiz görünümü,\nulaşılamayanın boyun eğen yansısı,\nSevda ile seslenir sizlere!" + }, + { + "id": 975911.0, + "title": "Gar Saati", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben bir gar saatiyim \nküçük bir istasyonda \nbekleme salonunda \n\neğer bir kaç yolcu varsa \nve gün aşırı gelen posta \nhiç rötar yapmazsa \ndeğmeyin mutluluğuma \n\nBen bir gar saatiyim \nküçük bir istasyonda \nbekleme salonunda \nhiç yolcu olmasada \nzamanının dolmasını bekleyen." + }, + { + "id": 45578.0, + "title": "Odanda Tek Başına", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Biz seninle hep bayağılıktan kaçtık... Sıradan, basit, gündelik olandan. \nKüçük mutlulukları, hayatın içindeki o kanaatkar doyumları değil, hep \ntrajediyi aradık. Mükemmeli... Biz seninle hep kusursuzluğu aradık.\nBizi birbirimize yakınlaştıran ne varsa hep kutsaldı, özeldi, \nayrıcalıklıydı. İlişkimizden aslında ikimize de ait olmayan, kutsal ve \nkusursuz bir imge yarattık. Hayatımızda eksik kalmış ne varsa, o yarım \nkalmış tutkularımızı o yaralı arzularımızı, eksik çocukluğumuza ait ve \niçtenlikle koruyamadığımız bütün duygularımızı bu imgeye ödünç verdik. Artık \nyaşayan gerçek kişiliklerimiz değil, sanki bu kutsal, bu kusursuz imgeydi.\nBu imge lekelenmesin, bu düş bozulmasın diye öyle çok şey gizlerdim ki \nsenden. İçim ürperirdi böyle anlarda, kendimden çok uzak bir yere çekilirdim \nsanki, bilinmezliğe... Aramızda öyle çok tanımlanmamış anlar, öyle kopuk, \nöyle başıboş duygular, bana o denli ait olduğu halde nasıl anlatacağımı \nbilemediğim öylesine derin savruluşlarım vardı ki...\nYarattığımız ve aşk adını verdiğimiz bu kutsal imgeye sadık kalabilmek için \nkendime karşı sadakatsiz davranıyordum.\nSeninle yanyana uzanırdık, dünyanın dışındaki yaz bahçelerinde, o gerçekdışı \nmevsimlerin kıyılarında... Üzüntülerimiz, içimizdeki yaralar yanyana dururdu \nöyle. Bizden çok bu yaralar özlerdi birbirini, o kimsesiz üzüntülerimiz...\nİçimdeki yaram senin yaranı özledikçe ruhumun gurbetlerinde daha çok \nhissederdim kendimi... Asıl çektiğim acı buydu aslında, yanındayken kendimi \nyine de senden çok uzaklarda hissetmemdi.\nFarkederdin sürükleniş suskunluklarımı. Böyle anlarda zamanı durdurmak \nisterdin. Zamanı dondurdukça içimizdeki boşlukların kapanacağını, o gizli \nürpertilerin dineceğini, tanımlanmamış anların ve o kopuk, o başıboş \nduyguların tanımlanacağını, savrulmaların biteceğini düşünürdün. Zamanı \ndondurunca hep iyi ve mükemmel insanlar olarak kalacağımızı sanırdın. Hayata \nbu donmuş zamandan, bu mağrur ve korunaklı kristalin ardından bakınca hiç \nkirlenmeden ve ebedi bir saflık halinde yaşayacağımızı hayal ederdin.\nOysa ne zamandan kopabiliyor, ne de hayattan gizlenebiliyorduk. Biz zamandan \nkopmak istedikçe zaman bizi daha çok acıtıyor; hayattan gizlendikçe o \nkendisini daha çok hatırlatıyordu. Hayattan ve kendimizden korktukça \nkendimizi aşkın kutsal acısına kapatıyorduk. Hayat acı verdikçe biz o \nkutsal, o ayrıcalıklı kıldığımız acımıza daha bir sarılıyorduk. Bu kutsal \nıstırap bizi hayattan korurken başkalarından üstün kılıyordu.\nOysa kutsallık hiç saf değildir sevgili; gücünü zayıfların kanından alır. \nMükemmellik, kaybedeni çok, anlamsız ve haksız bir yarıştır. Saflığın içinde \nbirçok günah gizlidir. Ben bu kutsal aşkın kan kaybeden zayıfıydım işte. Bu \nkötü yarışta hep kaybedendim. Saflıktı benden istediğin, ama saklayamazdım \nkendimden, içimde birçok günah gizliydi. Ben kaybettikçe yarattığımız o \nkutsal imge sana ait oldu. Ben günahı kabullendikçe kusursuz ve mükemmel \nolan sen oldun. Oysa kendisini diğer insanlardan biraz olsun farklı ve özel \nsayan her insana zor gelir hayatın o basit, o sıradan dertleri, doğal \nacıları, lekelenmiş tutkuları. Böyle insanlar ya kutsal olmaya soyunurlar, \nya da kutsal birine adarlar kendilerini. Hayatın içinde çırılçıplak varolmak \ngururunu incitir böyle insanların. Gerçek bayağı gelir. Mükemmelin kölesi \nolmak, hayatın sıradanlığını yaşamaktan daha gözalıcıdır çoğu kez. Kendi \nsıradanlığından tiksinince hayallerinde yarattıkları gerçekdışı bir \ntrajediye sığınırlar.\nBaşta bende böyleydim. O dokunulmaz güzelliğini, o ulaşılmaz kutsallığını \ngördükçe sıradanlığımdan tiksiniyordum ve yaşadığım gerçek giderek daha çok \nbayağı geliyordu bana. Sıradan biri olmaktansa, mükemmelin kölesi olmak \nistiyordum. Bildiğim ve bilmediğim bütün zaaflarımı gizleyip, bu trajedinin \ncesur ve ölümsüz kahramanı olmak istiyordum.\nOysa gerçek hiç böyle değildi. Sadece seni yitirmekten korkuyordum. Çünkü \nsen özlediğim herşeydin. Mükemmeldin, kusursuzdun, sıradanlığı aşmıştın, en \nönemlisi kutsaldın. Sana ulaşmam, seni etkilemem için yaşadığım herşeyi \ninkar etmem gerekti bu yüzden. Hiç olmadığım kadar iyi, hiç olmadığım kadar \nince, hiç olmadığım kadar derin gözükmem gerekiyordu. Hissetmediğim şeyleri \nhissediyormuş gibi gözükmem gerekiyordu.\nO kutsal güzelliğin benden herşeyimi istiyordu. Oysa ben o herşeyim neydi \nbilmiyordum ki... Tamamlanmamış, eksik bir varlıktım. Tıpkı hayat gibiydim. \nİstediğin şeyleri verebilmem için hissetmediğim şeyleri hissediyor gibi \nsöylemem gerekiyordu.\nO kutsal aşk için sana yalan da söyledim. Seni yitirmemek içinde hepsi. En \nzor, en gizli, en iflah olmaz yaralarımı gizleyerek anlattım sana kendimi. \nSeni kazanırsam bu yaralarımdan kurtulurum sanıyordum. Oysa sen o dokunulmaz \ngüzelliğine, o ulaşılmaz kutsallığına sığındıkça hayattan gizlenirken, ben \nsana ulaşmaya çalıştıkça kendi hayatımdan, kendi gerçekliğimden daha geriye, \ndaha aşağıya düşüyordum. İkimiz de kendi gurbetimizde yaşıyorduk oysa. Ne \nyapsak, ne etsek kendimizi özlüyorduk. Yaşadığımız acı hayatlarımız gibi \ngerçekdışıydı. Ama acıydı sonuçta...\nSen hayatın bayağılığından kaçıyordun, bense kendimden. Ama buluştuğumuz yer \naynı acıydı. Bizi hayattan kopartan, bizi hiç ummadığımız kadar bencil kılan \nbir acıydı bu. Ve hayatla sınanmayan bu içe dönük acı bizi hep yüzeyde \ntutuyordu. Çünkü en derinde yatan gerçeğimize insek ne olacağımızı \nbilmiyorduk. Oysa belki çıldıracak, belki de gerçekten değişecektik. \nTabiatımız değişecekti. Oysa biz kendimizi kutsala adadıkça, mükemmelin, \nkusursuzluğun peşinden koştukça, hayat bize dokunmadan, içimize hiç sızmadan \ngeçip gidiyordu uzaklara. Tıpkı bize dokunmadan geçip giden hayat gibi. \nAslında biz de birbirimize dokunmadan geçip gidiyorduk.\nSana taptığımı söylüyordum, ama seni gerçekten tanımıyordum. Sen beni \nhayatın bayağılığından, sıradanlığından yanına çağırıyordun, ama aslında \nbeni pek tanımıyordun. Bu yüzden inanmıyordum yaşadığımız hiçbir şeye. Bizi \nbaşkalarından üstün kıldığını sandığımız bu acının hayatta bir karşılığı \nyoktu, inan...\nSeni unutmam mümkün değil, ama ben geldiğim yere geri dönüyorum. Bu \nkusursuzluk senin olsun. Birgün kendimi inkar etmeye karar verirsem bunu \nsadece kendim için yapmalıyım: Mükemmellik senin olsun. Sana herşeyimi \nvermemi istiyorsun. Oysa ne seni, ne de kendimi tanıyorum: Kutsallık senin \nolsun. Bu aşk beni tutuk, ezik, korkak biri yaptı. Seni biraz olsun \netkileyebilmek için yaptığım bütün fedakarlıkların, hayatımın en büyük \nbencillikleri olduğunu anladığım an kendimden kaçıp kurtulmak istedim.\nO an anladım ki, fırından aldığım ekmeğin sıcaklığı bu aşktan daha kutsaldı. \nYüzümü ısıtan mütevazi güneş, evlerine ekmek götürdüğüm çocukların sevinci, \nçay bardaklarındaki kaşık sesi daha kutsaldı. O küçük mutluluklar, o eksik, \no kanaatkar doyumlar daha kutsaldı...\nEvet, hayat karanlık, bayağı, acımasız, kirli, sıradan, incitici; ama gerçek \nsevgili... Ona dokunabiliyorsun. Ama ben senin kutsal ve mükemmel saydığın \nhiçbir şeye ulaşamadım. Sana ulaşamadığım için duyduğum kaygı ve \npişmanlıklar da bana ait değildi. Çektiğim acıysa yıllardır sakladığım \nyaraları biraz daha gizlemeye yarıyordu. Oysa hayat çok basit sevgili... \nBunu bir anlayabilsek herşey çok farklı olacak. Ve hayatın o basitliği \niçinde saklı derinliği, vazgeçilmezliği...\nArtık kutsal olan hiçbir şeye inanmadığım için daha berrak ve açık görüyorum \nçarşıdan eli boş dönenleri... Şehirleri hızla saran açlar ordusunu... \nDünyayla aramdaki o sahte acıları ortadan kaldırdığım için tanık oluyorum \nherşeye: İşte dün gece TEM karayolunda bir travestiyi daha ezip geçti; \nsürücüsü karanlık ve sarhoş bir araba... İzmir'de bir kafeteryada garsonluk \nyapan Dersim'li Gökhan bugün, tıpkı dün ve önceki günlerde olduğu gibi tam \nonbeş saat ayakta servis yapacak müşterilere ve onca yorgunluktan sonra \nevine döndüğünde, Jack London gibi sabah dek ezilen insanların öyküsünü \nyazacak. Eskiden olsa çok romantik gelirdi bu gencin hali bana. Ama değil, \nçok sert, çok acımasız bir hayatı var; ama yine de gözlerinden o sımsıcak \ngülümsemesi hiç eksik olmuyor.\nYıllardır görmediğim üniversiteden bir arkadaşımın matbaasına uğradım \ngeçenlerde. Devrimci bir belediye başkanının afişiyle aynı makinede bastığı \nporno dergileri kurusunlar diye birlikte ipe asıyordu. Bunu yaparken de \nbütün içtenliğiyle, bu düzeni değiştirmeliyiz arkadaş, diyordu.\nCezaevindeki çocukları için direniş yaptıklarından karakola götürülüp \ngözaltına aldıkları yaşlı anneleri polis gecenin bir yarısı sokağa \nbırakıyor. Ceplerinde neredeyse hiç para olmadığından şehrin çok uzağında \nolan evlerine gitmek için yürümekten başka çareleri yok bu çilekeş \nkadınların. Neredeyse sabaha dek yürüyecek olan bu yaşlı kadınların \nçektiklerini mutlaka içimizde hissetmezsek yaşadığımız hayatın hiçbir anlamı \nolmaz. Çünkü çoğu kez biz farketmesek de bu hayatta acı tek... Istırap \ntek... Aşk ve iyilik tek bir yerden akıyor kalplerimize...\nAynı saatlerde başka bir yerde, yaşlı ve eşcinsel bir tiyatrocu iki kimsesiz \nsokak çocuğunu zorla evine götürmek istiyor; onunla birlikte olurlarsa çok \npara vereceğini iddia ediyor. Evet, hayat hiç romantik değil; ama \nyargılamadan önce onu anlamalıyız sonuna dek... Belki de tam bu sırada \nlekesiz bir aşkı özleyen ve yalnızlığın o korkunç kaderiyle boğuşan Serpil \nöğretmeni çalıştığı kasabada, çocuklarını okuttuğu adamlar telefonla arayıp, \nyanına gelelim mi, boş musun, diye taciz ediyorlardır.\nAsıl trajedi hayatın ta kendisi sevgili...\nHayat karanlık, acımasız, bayağı ve kirli; ama bizim erdem sayıp \nabarttığımız duygusallıklardan, kendimizi başkalarından üstün kılmak için \nsığındığımız kutsallıklardan daha gerçek, daha sahici.\nYıllardır ruhumun gurbetinde yaşamaktan tükendim. Kendi yaramı görüp, ona \nsarılamadığım için, ondan akan kanla yıllardır zehirleniyorum. Yıllardır \nsenin yanında, ama senden çok uzakta kalmaktan sevgim acıyor. Birlikte \nyarattığımız bu hayattan kopuk imgeyi bırakıp, kendime doğru yürüyorum.\nHayatı ve seni buradan seyrediyorum. Odandasın ve tek başına dans ediyorsun....\nİyilik ve sevgiyle gülümsüyorum; seni sevip hissetmem için seni sahiplenmem \ngerekmiyor. Oradasın ve varsın işte. Nereye gitsem içimde hissediyorum seni...\nHayatın bütün renkleri yüzünde...Odanda tek başına dans ediyorsun...\nİlk kez acı çekmeden özlüyorum seni..." + }, + { + "id": 185843.0, + "title": "Sone 5", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 6.0, + "poem": "Her gözün takıldığı o bir-içim-su yüzü\nÖzenle, incelikle yaratan şu saatler\nBirer zalim olup da vurunca yaman gürzü\nO eşsiz güzellikten kalmaz hiçbir hoş eser.\nDurmak bilmeyen zaman, yaz’ı söküp götürür,\nYok eder iğrenç kışın kucağına atarak; \nÖzsu, ayazda donar, sağlam yapraklar çürür:\nGüzellik kar altında, her yöne çıplak, çorak.\nÖzsuyu çiçeklerden çekip almamışsa yaz,\nCam duvarlar içine kapatmamışsa onu,\nGüzel göçüp gidince güzellikten iz kalmaz:\nGelir, kendisi gibi, anılarının sonu.\n___Özsuyu çekilmişse, kış gelince o çiçek\n___Kupkuru kalsa bile, tatlı özü sürecek." + }, + { + "id": 54994.0, + "title": "Hayat Bir Emrin Var Mı? / Titrek bir mum ışığında yaşayan annelerimiz", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Yıllar sonra itiraf etti. Üniversitede okuyan üç erkek çocuğu vardı ve faşizmin gemiyi azıya aldığı günlerdi. Silahlarını hayatlarının en üstün gücü sayan faşistler tarafından öldürülmemiz an meselesiydi. Küçükyalı MHP’de benim için “vur emri” çıkmıştı. Eve arka bahçelerden dolaşarak giriyordum. Sonra, biz geceleri derin uykulara daldığımızda, sessizce uyanıp sokak kapısının önünde, bir sandalyenin üzerinde sabahlara kadar bekliyormuş: Eve, kapıyı kırıp bizi öldürmeye gelen faşistlere önce kendi canı ve bedeniyle karşı koyabilmek için. Gün ışımaya başladığında biz onu görmeyelim diye usulca yatağına girer, biraz olsun uyumaya çalışırmış. \n\nÇoğunlukla bizim için katlandıklarını göremezdik. Yaptıklarını hemen hiç önemsemezdik. Titrek bir mum ışığı gibi yaşardı. Biz büyük düşlere koşarken, o küçük dünyasında bizim için eşsiz anları örerdi. Farkında değildik. Çok da konuşmazdık onunla. Bir şeyler anlatırdı, sıkılırdık. İçten tek cümlemiz yeterdi, artardı oysa. O cümleyi kuramadık. Vaktimiz kısıtlıydı, devrim yapacaktık, Ama bizim için her gece kapı önünde canını siper eden annemizden haberimiz yoktu! ...\n\nAnnemiz, annelerimiz, bizden umudu kesince teselliyi birbirinde arayan kalbi kırık insanlar... Her gün önümüzden defalarca gelip geçen ve bizlere sırılsıklam âşık olan; ama sevgilerine asla karşılık bulamayan o bedbaht insanlar... \n\nOnların tren istasyonlarında, otobüs duraklarında, ağaç altlarındaki bankalarda birbirleriyle konuşurken, dertleşirken, birbirlerine kalplerini açarken görüyorum. Gözlerindeki derin acıları, çamaşır yıkamaktan kurumuş elleri, solgun eşarpları ve insafsız ağırlıktaki alışveriş torbalarının yardımıyla tanışıyorlar birbirleriyle. Hemen oracıkta çocuklarına duydukları o derin sevgiyi, o naif öfkelerini, parçalanmış hayallerini anlatıyorlar birbirlerine. \n\nAh o evlatlar, o acımasız sevgililer neden hep böyledir onlar? Neden hep böylesine soğuktur kalpleri? İşte hepsi binip gitmişlerdir arzu ve ihtiras tramvaylarına. Arada bir, bir lütuf gibi gelip yüzlerini gösterirler. Ama yanlarında asla kalplerini getirmezler. Düşünmeden ve ��zensizce konuşurlar onlarla, vakit geçirir gibi. Sıkıcı bir görev gibi! ... \n\nİşte çabucak geçti öfkeleri. Bir sessizlik girdi araya. O eski soru atıldı ortaya. Şimdi nerede ne yapıyorlar acaba? Sabah evden çıkarken ördükleri gül kurusu ya da uçuk mavi veya şarap rengi kazaklarını giymişler midir? İyi bir kahvaltı yapmışlar mıdır? O ışıklı omuzları gece açıkta kalıp üşümüş müdür? Eşleri onlara mutlaka iyi bakmıyordur. Çünkü sadece kendileri onları aşkla düşünüyordur. Çünkü aşkın olmadığı yerlerde geceleri omuzlar açıkta kalır. Aşkın olmadığı yerlerde mutfaklarda besleyici ve lezzetli yemekler pişmez. Aşk yoksa gözyaşı ve dokunaklı dizelerle örülmüş gül kurusu kazaklar giyilmez, unutulur. Aşkın olmadığı yerlerde koşullu sevgiler vardır. Herkes birbirine sevgisini ölçerek, biçerek verir. Oysa anneler çocuklarını, yani aşıklarını hep yarın öleceklermiş gibi doyasıya ve imkânsız bir aşkla severler. \n\nOysa çocukları sevgililerinin kendilerine öyle ya da böyle veda edişlerini hiç unutmazlar ve hep yürek çarpıntısıyla anarlar da, ama annelerinin onlar giderken, evden çıkarken sırtlarına hafifçe utanarak, belli belirsiz dokunmalarını hemen hiç hissetmezler, hissetseler de üzerinde pek durmazlar. Omuzlarına o arkadan dokunuşun içinde çok büyük anlamlar vardır. O dokunuşta imkânsız bir aşk vardır oysa... \n\nAnneleri görüyorum buradan. Birbirlerinin kırık kalplerini sarmak, o umutsuz ve imkânsız aşklarının acısını dindirmek için tren istasyonlarında, otobüs duraklarında, ağaç altlarındaki banklarda bir araya geliyorlar. Gözlerindeki derin acıları, çamaşır yıkamaktan kurumuş elleri, solgun eşarpları ve insafsız ağırlıktaki alışveriş torbalarıyla... Titrek bir mum ışığında yaşayan annemiz, annelerimiz. Biliyorum her şey için çok geç değil; ama yaptıklarımdan utanıyorum. Çok utanıyorum! ..." + }, + { + "id": 21099.0, + "title": "Sen Ve Ben", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 8.0, + "poem": "herkes dört gözle tatili beklerdi\nbense okulların açılmasını\nçünkü seni görmek vardı koridorlarda\nve bana güleceği günü beklemek.\n\nben okul bahçesindeki ağaca, baş harflerimizi\nsen gönlüme sevdanın adını yazmıştın\nben sırama isimlerimizi\nsen kalbime ilk aşkı yazmıştın.\n\nsenden sonra sana yazdığım şiirlerden\nhaberin bile yok\nve yağmur yüzüme vuruyor\nve soğuk.\n\nokuldan sonra\nher dolma kalem, her lacivert kravat\nher beyaz gömlek ve yakalık\nve her 12 aralık\nsen gelirsin aklıma\nçocukluk işte, belki de ilk AŞK\nbelki de ilk delilik.\n\nseversin demiştin ya hani bundan sonrada\ninan ki o kadar kimseyi sevemedim\nve o iki kelimeyi senden sonra kimseye\nama kimseye söyleyemedim.\n\nbelki hiç olmadın benim için\nbelki de azdın\nama olsun\nben hep sana şiirler yazdım.\n\nceketimi ve kravatımı saklıyorum hâlâ\nbirinin üzerinde tebeşir\nbirinin üzerinde ayran lekesi\nve SENİ SEVİYORUM HÂLÂ\nelmayı da, havayı da, suyu da\n\nve bilmeni istemiyorum hâlâ\nsana şiirler yazdığımı\nve bilmeni istemiyorum bütün bunları\nçünkü her şey böyleyken güzel\nen dokunulmamış,en yaşanmamış\nve ne tadılmamış haliyle.\nbir sahilde el ele dolaşılmamış\nve bir kafede çay içilmemiş haliyle\nher şey\nböyleyken güzel belki de\n\nama sen gönlüme sevdanın adını yazmıştın\nben aşkına tutulmuş bir deli candım\nsen gönlüme sevdanın adını yazdın\nben aşkına tutulmuş seni ararım.\nSENİ SEVİYORUM" + }, + { + "id": 81114.0, + "title": "Ve Kaybetmek Seni", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "O seni düşünmek yok mu\nGeceler dolusu seni düşünmek\nSarılmak karanlıklara sen diye\nSen diye kucaklamak yorganı okşamak, öpmek\n\nO seni beklemek yok mu\nHer gün sabahlara dek uykusuz beklemek\nAhh, ayak sesleri, kapı gıcırtıları bilemezsin\nBir defa yaşamaktır o, bin defa ölmek\n\nO seni özlemek yok mu\nSaçlarını, ellerini, dudaklarını özlemek\nUzun uzun gözgöze gelmek seninle\nSeninle bir olmak, beraber olmak, sevişmek\n\nO seni gizlemek yok mu\nKuşlrdan, çiçeklerden bile kıskanıp gizlemek\nSeni saklamak içimde delice, divanece\nÖylece yaşamak seni, öylece sevmek\n\nVe seni kaybetmek yok mu\nBulduktan sonra seni kaybetmek\nİşte o beni yakan, yıkan, solduran\nSes versem de duyamazsın artık\nYüreğimde kan, gözlerimde kan, dudaklarımda kan" + }, + { + "id": 82273.0, + "title": "Kaylule Suları", + "poet": "Ömer Lütfi Mete", + "rating": 7.0, + "poem": "Toprak döşek, taş yastık\nHuzme emziren ağaç\nDünyayı dala astık\nBir saatlik bir ilaç\n\nOruç bozmayan su\nPeygamber uykusu\nPeygamber uykusu\n\nBüründük gölgemize\nGüneş bakarken dimdik\nUzandığımız göze\nGönül dağında geldik\n\nYar eteğinden su\nPeygamber uykusu\nPeygamber uykusu\n\nBirkaç pamuk bulutla\nSarılır göz yaramız\nTen kavgasına mola\nDalıp dolmak sıramız\n\nRüzgar yüzdüren su\nPeygamber uykusu\nPeygamber uykusu" + }, + { + "id": 33349.0, + "title": "Süleyman", + "poet": "Selim Temo", + "rating": 6.0, + "poem": "umutsuzsun \nmuhtemelen yağmur yağacak \nanladım nisan! \n\nbaşka yere gidemediğin için burdasın \nbaşkası olmadığın için kendi \n\nbir kadının terli koynunda \nfeodal erkek yalnızlığın \nancak mezara gömersin \nkorku senfonisi ıslığınla \n\nbütün komşular esmerliğine düşman \naşkın yol yordam bilmezi \nyüreğine dayanırlar Süleyman \nbütün şiirleri üstlenirsin \n\nfiili meçhul birisin \nbaşkasına yeten yetmemiş sana \n\nkışın kesin zatürree \nörenci kahvelerinde potansiyel çay bardağı! \nkaçman yazıklanışın \nüstelemeyisin susmasa \n\nbir zaman gözlerinde kallavi bir sitem dokunur \nkendine uçurumlanır barışıklığın \nbir zaman yorulursun \n\nhayat yorucu \nhayat bıktırıcı tekrarlarda \nhayat biraz kavgalıyken barışık olduğumuz \n\nPazarcık ovasında bir turaç ötüyor \nsevdiğini kim öpüyor \nha Süleyman \n\nhadi \nsokaklara vur şimdi \nbelki kendine rastlarsın \n\nherkes biraz başkası" + }, + { + "id": 48263.0, + "title": "He", + "poet": "Asaf Halet Çelebi", + "rating": 8.0, + "poem": "vurma kazmayı\n ferhâaad\n\nhe'nin iki gözü iki çesme\n âaahhh\n\ndağın içinde ne var ki\ngüm güm öter\nya senin içinde ne var\n ferhâaad\n\nejderha bakışlı he'nin\niki gözü iki çeşme\nve ayaklar altında yamyassı\n\nkasrında şirin de böyle ağlıyor\n ferhâaad" + }, + { + "id": 334386.0, + "title": "Sen ki...", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen ki, bir sapık ırza geçse nefret kusarsın; \nMilletin ruh ırzına geçerlerde susarsın! ..\n 1978" + }, + { + "id": 2279241.0, + "title": "Veda", + "poet": "Neşet Ertaş", + "rating": 9.0, + "poem": "Tükendi ömrümün çoğu gidiyor\nCahil ömrüm geldi geçti yel gibi\nSevdiğim uzaktan seyir ediyor\nBeni görüp bakınıyor el gibi\n\nGeçti günler, yıllar, ömürse doldu\nGiden gitti bilmem geri ne kaldı\nÖmrümün baharı sarardı soldu\nYandı kaldı garip bağrım çöl gibi\n\nVeren, geri almak için gözlüyo\nHer an her saniye beni izliyo\nGarip bağrım için için sızlıyo\nSazımda inleyen sırma tel gibi\n\nUzun yoldan gelmiş gibi yorgunum\nNe kimseye küskün ne de dargınım\nBir ahu gözlüye candan vurgunum\nGarip gönlüm kapısında kul gibi\n\n(Neşet Ertaş'ın son şiiridir.)" + }, + { + "id": 2252343.0, + "title": "Derman Aradım Derdime", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 9.0, + "poem": "Dermân aradım derdime\nDerdim bana dermân imiş\nBürhân aradım aslıma\nAslım bana bürhân imiş\n\nSağ u solum gözler idim\nDost yüzünü görsem deyû\nBen taşrada arar idim\nOl cân içinde cân imiş\n\nÖyle sanırdım ayrıyam\nDost gayrıdır ben gayrıyam\nBenden görüp işiteni\nBildim ki ol cânân imiş\n\nSavm-u salât u hac ile\nSanma ki biter zâhid işin\nİnsan-ı kâmil olmağa\nLâzım olan irfân imiş\n\nKande gelir yolun senin\nYa kande varır menzilin\nNerden gelip gittiğini\nAnlamayan hayvân imiş\n\nMürşid gerektir bildire\nHakk’ı sana hakka’l-yakîn\nMürşîdi olmayanların\nBildikleri gümân imiş\n\nHer mürşîde dil verme\nKim yolunu sarpa uğradır\nMürşîdi kâmil olanın\nGâyet yolu âsân imiş\n\nAnla hemen bir sözdürür\nYokuş değildir düzdürür\nÂlem kamu bir yüzdürür\nGören onu hayrân imiş\n\nİşte Niyâzî’nin sözün\nBir nesne örtmez Hak yüzün\nHak’tan âyân bir nesne yok\nGözsüzlere pinhân imiş" + }, + { + "id": 59653.0, + "title": "Orda Bir Köy Var Uzakta", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 8.0, + "poem": "Orda bir köy var, uzakta\nO köy bizim köyümüzdür.\nGezmesek de, tozmasak da\nO köy bizim köyümüzdür.\n\nOrda bir ev var, uzakta\nO ev bizim evimizdir.\nYatmasak da, kalkmasak da\nO ev bizim evimizdir.\n\nOrda bir ses var, uzakta\nO ses bizim sesimizdir.\nDuymasak da, tınmasak da\nO ses bizim sesimizdir.\n\nOrda bir dağ var, uzakta\nO dağ bizim dağımızdır.\nİnmesek de, çıkmasak da\nO dağ bizim dağımızdır.\n\nOrda bir yol var, uzakta\nO yol bizim yolumuzdur.\nDönmesek de, varmasak da\nO yol bizim yolumuzdur." + }, + { + "id": 2396.0, + "title": "Çekirge Bulutu", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Çekirge bulutu içinde\nKoynuma soktuğun ekin; \nÇalgılar ikidurur sürgün ilinde, \nBir gözü mavidir bir gözü bleu.\n\nGölgede boy atmış top fesleğen, \nBir ilkokul bahçesinde görmüştüm seni, \nMarienbad ilkokulu, Nişantaş'ta; \nBir çocuk yeşil örtüyü çekiverdi.\n\nHızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek..\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 17549.0, + "title": "Rinna-Rinnan-Nay", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "melengecin dalinda cifte sigircik diley cifte sigircik\ncigerime ates degdi oley diley oley gencecik\nzehir pamuk irgatligi gavur gundelikcilik\n\nrinna-rinnan-nay\nyuregim bolundu lay\ndamarlarim delindi\nkan gider kan gider\n\nmelengecin dalinda cifte saksagan diley cifte saksagan\nboynumda donup batir oley diley sol kahbe devran\naglarim bir yandan kan kusarim bir yandan\n\nrinna-rinnan-nay\nellerim kirildi lay\ngozum seli duruldu\nkum gider kum gider\n\nmelengecin dalinda cifte guvercin diley cifte guvercin\negnimde goynek yok oley diley ayagim yalin\nolursem kahrimdan oldugum bilin\n\nrinna-rinnan-nay\nyollarim kapandi lay\nbulutlar parcalandi\ngun gider gun gider\n\nmelengecin dalinda cifte ispinoz diley cifte ispinoz\naziktan yetimim oley diley katiktan oksuz\ndirliksiz duzensiz hanidir hurriyetsiz\n\nrinna-rinnan-nay\nkunyemiz yazildi lay\nkervanimiz dizildi\ncan gider can gider" + }, + { + "id": 21763.0, + "title": "Beni Hep Bir Baskasi Savunuyor", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Onca atilistan sonra\nbalkonuma dondum\nOnca bilgi utandigim cocuklugum icindi\nCunku beni hep bir baskasi savunuyor\nSesimden, ellerimden, gulusumden biliyorum\n\nHep sakladigim yara izini\nbalkonumdan odama goturuyorum iste...\nodamdan bir kez olsun cikartmadigim\nsesimden, ellerimden, gulusumden\n biliyorum..." + }, + { + "id": 3024.0, + "title": "Hayallerini Yak Evi Isıt", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 8.0, + "poem": "Sevgim seni yurduna getirdi: \ntuzak ev,dilsiz baba,yenik anne... \nİşte hepsi bu... \nHayallerini yak,evi ısıt. \nGideceğin en büyük oda arka odan. \nİçerden sesleri geliyor annenle babanın, \nyanlış ilişkiler ayaklarını yerden kesiyor. \nArtık biliyorsun çarpınca duvara ne kadar \nacıyacağını kalbinin. \nSevgim seni yurduna getirdi... \n\nArkadaşların çok uzaklara gitti. \nSevmeden seviştiler özgürlük adına \nKaptırmadan kendilerini hiçbir şeye, \nbütün hazları tattılar. \nSense evinde kaldın, \nacıları gömme töreninde. \nKatı kuralların vardı, \ntutucuydun onlara göre. \n\nDöndüler sonra birer birer \nsana sordular yine de kaderlerini. \nneydi yaşamak, neydi hayatın anlamı... \n\nBütün yanlış ilişkiler seni yurduna getirdi. \nArtık biliyorsun yere düşünce ne kadar \nacıyacağını kalbinin. \nSevgim seni yurduna getirdi." + }, + { + "id": 29088.0, + "title": "Adem Oğlu", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Miskin Adem oğlanı,nefse zebun olmuşdur\nHayvan canavar gibi,otlamağa kalmıştır\n\nHergiz ölümün sanmaz,ölesi günin anmaz\nBu dünyadan usanmaz,gaflet önin almışdur\n\nOğlanlar öğüt almaz,yiğitler tevbe kılmaz\nKocalar taat kılmaz,sarp rüzgar olmuştur\n\nBeğler azdı yolundan,bilmez yoksul halinden \nÇıktı rahmet gölünden,nefs gölüne dalmışdur\n\nYunus sözi alimden,zinhar olma zalimden\nKorkadurın ölümden,cümle doğan ölmüşdür." + }, + { + "id": 72100.0, + "title": "Bedri'ye Mısralar", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "Gelmek’çün ikinci bir hayata, \nBir gün dönüş olsa ahretten; \nHer ruh açılıp da kainata, \nKeyfince semada bulsa mesken; \nTalih bana dönse, nazikane; \nBir yıldızı verse malikane; \nBigane kalır o iltifata, \nİstanbul’a dönmek isterim ben.\n\nBin bir tepe yükselen Boğaz’dan\nBaktıkça vatan görünsün engin; \nHer yıl, bin ömür boyunca, yazdan, \nYelkenler açılsa ufka gergin.\nLakin bu ikinci varlığımda, \nSon devrede, ihtiyarlığımda, \nArtık çekilince söz ve sazdan, \nÖmrüm İç-Erenköyü’nde geçsin." + }, + { + "id": 45547.0, + "title": "Sekiz", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Bugün Ondokuz Mayıs, \nMayısın ondokuzu! \nSen ey Türk ülkemizin geleceği, \nUlusumuzun gözbebeği, \nSen ey demirparmaklıklarda barfiks yapan, \nRanzalarda parende atan\nSportmen ve kahraman Türk gençliği, \nÖnünde senin bütün Kilit-bahirler açık, \nAma her zaman Samsun'a çıkılmaz ya, \nBu sabah da avluda volta atmaya çık!" + }, + { + "id": 63292.0, + "title": "Gökyüzü Saatleri", + "poet": "Arif Ay", + "rating": 7.0, + "poem": "\t\tIII\nbakışından yakaladım seni\nduruşundan\nsu gibi akışından sesinin\nağaçlar kuşlar cümle bulutlar geçti\nhüznünden yakaladım seni\n\nsaçlarımda eski zaman karıncaları\nve ilk ışıkları çeşmelerin\nyüzün yüzüme değer gibi yıldızlar\nakşamından yakaladım seni\n\nsevinç mi telaş mı\ntahtaya kalkmış çocuk gibiyim karşında\n\nIV\nyaz akik bir güldü\nyanağında soldu ve bitti\nsende mi esti bu rüzgar\nsavrulur saçların da şimdi\nyapraklar tümden nefti\n\nbir düş horozudur güneş\nher saat seninle\nkurulur masaya bir güzel\nıssızlıklardan ıssızlıklara öter\n\nen tetik yerindesin sabahın\nkuşlar uçuruyor bakışların\n\n(Bin Yılın Destanı) \n\n\nArif Ay" + }, + { + "id": 28919.0, + "title": "Hurûfî Melâl", + "poet": "İhsan Deniz", + "rating": 5.0, + "poem": "Senin artık gülmekten vazgeçtiğin gün\ntopladım bu hurûfât tozlarını.\nGözlerindeki ışığa yeniden dokundum,rutubetli\nsabrını yarıladım,badem çiçekleriyle\ntazelenen gönül bağını yağmurlu\nvedalara bağışladım...\n\nKi orada, o cefa yurdunda, tüyleri su\nduasına çıkmış figan\niçinde kavrulan bir\ntitreyiş\ntin sen...\nHabersizce varılan bu ıssız\nyolculukta, yüzüme üflenen siyah\ndakikaları sen\nsay! \n\nSensay, helak\noluş provasında çırpınan acziyet\nliflerini.. O panik\nhalinin şiddetinde gezinen kasvet\nve muhabbeti...\n\nVe artık bütün aynaları ihmal\net; geri çekil ve seyret: Hangi betbaht\nsine tahammül gösterebilir senin göz\nbebeklerinle hükmettiğin bu vahşi dansa? Ruhumda\ndoğuştan gelen bunca metalik kusuru böyle\nçabuk ve muntazam kim\nsetredebilir? Bundan böyle dudakların hangi\nharfe kilitlenecek, son defa kalbine\nsensor! \n\nBen ki, bu ummanı çoktan\nkuruttum! Kuru bir gül\ndeseni gibi saçlarının huzurunda sedef\nseccadelere saçıldım...\n\nDilinin oyuklarında çocukları\nuyandıracak başka ne kaldı\ndiye sormayı hiç düşünmedim o tuhaf limon\nağacında sudan bir sebeple sendelerken.\nAvucunun tiklerini her saat başı rüzgarın\nkumuyla ovmanın anlamı ne\ndemeden önce, ayak bileklerine varoluş\nkımıltısı zerkeden sarışın heyecanına dönüp\nbakmayı aklımdan geçirmedim.\nKederli silüetini iyiliklerle dondurdum..\nSesindeki zayiata alıştım..\n\nKalbimi mecalsiz\nbırakan kaybediş\nsözleriydi iki yakana bütün\nteferruatıyla iliştirdiğim fısıltılı\ndilekler. Ruhumun ihyası\nadına kınına sokulduğum o kadim kelimeler\nbile alnımın çatısına biraz\nolsun pey vermedi..\nİyi ki bu yaşta beni kabahatli\nkılacak çocuksu huylarım var\ndiyerek sürdürdüğüm sersemlik \nhalim, giderek seni\ndaha çok soldurmanın naçiz sıfatı\nolmakta gecikmedi...\n\nÇok uyumaktan sararan dişlerim\niçin biriktirdiğim bu mayhoş lezzet,\nsenin dumanlı susuşuna çarpan beyaz\nmecazi bir kokuya dönüştü.\nAğlamaktan kırıldığın gibi sükûn\nbuldu herşey..\n\nSonunda hayata yaptığın yas\ndolu teklif, irili\nufaklı bir çok ham hevesi söktü\naldı benden..\nGünün birinde lalelerle serinlemek \nhayali, meçhul bir zamanın koyu\nkaranlık girdabına sıkıştı\nkaldı..\nVe göğsümde yeis\niçinde didişen kimse için değilim ben! sayhası, senin\nsesinle ıslandığım her gün sanki\nbiraz daha kabardı..\n...\nNihayet bitti! \nVe başladı o keten rüyanın ömrümü\nsızlatan hışırtısı diyebilecek\nkadar uzun ömürlü\nolmam gerekmeyecek..\nBelki de o mel'un\ntuzağı bir daha hiç\ndemeneyecek, mazinin ıslak\nteniyle nabzımı uyuşturmayacak, babaların\nhareli sırrını büyük\nbir iştahla kazıyacağım hayatın\ncanını sıkan toplu fotoğraf\nalbümünden..\n\nBelki de neden\nsonra yanılacak hafızam..\nİkiz bir harf\ngibi sayıklanacağım dünyanın sonunu\nsayıklayan o mûtena sarnıçta.\nHiç kalbim kalmayacak! .." + }, + { + "id": 19886.0, + "title": "İthaka", + "poet": "Konstantinos Kavafis", + "rating": 8.0, + "poem": "ithaka'ya doğru yola çıktığın zaman,\ndile ki uzun sürsün yolculuğun, \nserüven dolu, bilgi dolu olsun. \nne lestrigonlardan kork, \nne kikloplardan, ne de öfkeli poseidon'dan. \nbunlardan hiçbiri çıkmaz karşına, \ndüşlerin yüceyse, gövdeni ve ruhunu \nince bir heyecan sarmışsa eğer. \nne lestrigonlara rastlarsın, \nne kikloplara, ne azgın poseidon'a, \nonları sen kendi ruhunda taşımadıkça, \nkendi ruhun onları dikmedikçe karşına. \n\ndile ki uzun sürsün yolun. \nnice yaz sabahları olsun, \neşsiz bir sevinç ve mutluluk içinde \nönceden hiç görmediğin limanlara girdiğin! \ndurup fenike'nin çarşılarında \neşi benzeri olmayan mallar al, \nsedefle mercan, abanozla kehribar, \nve her türlü başdöndürücü kokular; \nbu başdöndürücü kokulardan al alabildiğin kadar; \nnice mısır şehirlerine uğra, \nne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerinden. \n\nhiç aklından çıkarma ithaka'yı. \noraya varmak senin başlıca yazgın. \nama yolculuğu tez bitirmeye de kalkma sakın. \nvarsın yıllarca sürsün, daha iyi; \nsonunda kocamış biri olarak demir at adana, \nyol boyunca kazandığın bunca şeylerle zengin, \nithaka'nın sana zenginlik vermesini ummadan. \n\nsana bu güzel yolculuğu verdi ithaka. \no olmasa, yola hiç çıkmayacaktın. \nama sana verecek bir şeyi yok bundan başka. \n\nonu yoksul buluyorsan, aldanmış sanma kendini. \ngeçtiğin bunca deneyden sonra öyle bilgeleştin ki, \nartık elbet biliyorsundur ne anlama geldiğini ithakaların." + }, + { + "id": 88351.0, + "title": "İbadet", + "poet": "Bahtiyar Vahapzade", + "rating": 6.0, + "poem": "İBADƏ T \n\nArtıq dönüb dövran, də yişib zaman \nGə lmə k istə yirə m haqqa sə cdə yə , \nİmdad istə mə kçün indi tanrıdan \nHə r gecə ə llə rim uzanır göyə : \n\n- İlahi, qə lbimi açıram sə nə , \nÇin eylə sə n mə nim röyalarımı. \nDiz çöküb önündə gə ldim sə cdə nə , \nQə bul et sə n mə nim dualarımı. \n\nİbadə t! Allahla pünhani söhbə t, \nİbadə t - öz arzum, öz niyyə timdir. \nAmma bacarmadım, yaş ötüb.. fə qə t \nMə nim dualarım ibadə timdir. \n\nAllaha duama, namaz yerinə \nBaşqa cür ibadə t, başqa yol - dedim. \nQol, boyun! Bağlıdır biri-birinə . \nBoynun öz yüküdür sınmış qol - dedim. \n\n'Çoxdur günahları ömür yolunun' \nNeylə rə m bu sözü mə nə el desə ? \nMə n nə yə gə rə yə m sınımış qolumun \nYükünü, cövrünü boynum çə kmə sə ? \n\nYaman üstə lə di günah tövbə ni, \nRuh da nə fsimizdə yox olmuş bizim. \nİlahi, o qə də r unutduq sə ni, \nBə sirə t gözümüz tutulmuş bizim, \nDurdu üzümüzə günahlarımız, \nBə ndə lik etmə di tanrıya bə ndə . \nSə ni yaxşı gündə unutduq, yalnız \nDüşdün yadımıza dara düşə ndə . \n\nDünyanın qə ribə oyunları var, \nDünə n aldananlar aldadır bu gün. \nDünə n sə ni danıb rütbə alanlar \nSə ni tə bliğ edə n molladır bu gün. \n\nYa Rə bbim, sə n özün kömə k ol bizə , \nİşıq saç qaranlıq ürə yimizə . \nBiz bu var dünyada yaşarkə n yoxuq, \nSə n yox ikə n varsan, biz varkə n yoxuq. \nBizə bir kə ramə t bə xş elə yoxdan, \nTanıyaq yolunu, qılaq sə cdə ni. \nEy gözə görünmə z, ey yeri pünhan, \nKönül gözümüzlə biz görə k sə ni. \n\nBizim qə lbimizə nur ver, ilahi, \nBizi haqq yoluna döndə r, ilahi. \nSə nin kömə yinə möhtacıq bu gün, \nEşit fə ryadımı, eşit nalə mi. \nBizim də rdimizə ortaq et bu gün \nBizim də rdimizə lal-kar alə mi. \n\nÖzün görürsə n ki, bu gen dünyada \nHaqqımız tapdanır hə r addım başı. \nTə klə ndik, ə l açaq indi biz yada? \naxı, göz yaşımız ə ridir daşı. \nDözdük bu on ili, dözə rik yenə , \nBaşqa bir hikmə tdir tə ntidə n mə ni: \nMə ə ttə l qalmışam sə nin sə brinə , \nSözüm küfdürsə , ə fv et sə n mə ni. \n\nQaldı yad ə lində namus, arımız, \nMillə t unudulmuş, xalq unudulmuş. \nBir loxma çörə kçün övladlarımız \nÖzgə qapılarda didə rgin olmuş. \n\nDə yanə t, lə yaqə t qalmadı bizdə , \nHə r gün gə lmə lə rlə dolur mə mlə kə t. \nÖz doğma, öz halal və tə nimizdə \nGə lmə sahibkara ə l açır millə t. \n\nFə hlə maaşını alammır nə də n? \nOn qat artıq alır yad oğulları. \nBizim ac fə hlə nin göynə rtisində n \nGöyə rir gə lmə nin gömgöy dolları. \n\nBu millə tverilə n quru və də yə , \nYaddan gə lə n paya şükran edilmiş. \nİçilə n bol suya, bomboş mə də yə \nUdduğu havaya şükran edilmiş. \n\nDoğma mə mlə kə tdə , doğma diyarda \nBu xalqı hə yansız qoyma, Allahım, \nCırıq çadırlarda, şaxtada, qarda \nDonan körpə lə rə qıyma, Allahım. \n\nHamı yalanlardan cə zanə gə lmiş, \nRiyalar, boyalar basıb ölkə ni. \nBir qarın çörə yə möhtac edilmiş \nBu xalqın üstünə çə k öz kölgə ni. \n\nElə hey sabaha baxdıq bu gündə n \nİşartı görünmür, qarşı dumandır. \nƏ n adi, ə n kiçik haqqımızla sə n \nBizi imtahana çə kmə , amandır. \n\nGə l bu imtahandan sə n qurtar bizi, \nYa Rə bbim, ağıl ver, kamal ver bizə . \nÇoxdan unutmuşuq düşmə nimizi, \nDüşmə n kə silmişik bir-birimizə . \n\nYol bir olmalıdır, ə qidə birsə , \nNeçə tə riqə tə bölünmüşük biz. \nAilə də tirə lik - didişmə dirsə , \nMillə tdə tirə lik - fə lakə timiz! \n\nVə tə n bir, millə t bir, yollar cürbə cür, \nƏ qidə - ağ yalan, mə qsə d - kürsüdür. \nKöhnə bayatıya, köhnə sə s-küyə \nTə zə ad verdilə r, ünvan verdilə r. \nGözə kül üfürüb uca kürsüyə \nƏ qidə paltarı geyindirdilə r. \n\nTarix sə hnə sində n qorxuram silə \nBiri-birimizə bu nifrə t bizi. \nƏ fv et suçumuzu, bizə rə hm elə , \nBu də rin uçrumdan xilas et bizi. \n\nNə hiylə tanıdı, nə tə lə millə t, \nSə nin anan ölsün, a belə millə t. \n\nBizi endirdilə r göylə rdə n yerə , \nQaytar tariximin qızıl çağını. \nİlahi, hökmünlə qaldır göylə rə \nİslam bayrağını, türk bayrağını. \n\n1-3 yanvar,1999" + }, + { + "id": 333.0, + "title": "İçerde", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 8.0, + "poem": "haberin var mı taş duvar\ndemir kapı, kör pencere, \nyastığım, ranzam, zincirim\nuğruna ölümlere gidip geldiğim, \nzulamdaki mahzun resim, \nhaberin var mı? \ngörüşmecim yeşil soğan göndermiş\nkaranfil kokuyor cigaram\ndağlarına bahar gelmiş memleketimin" + }, + { + "id": 1065715.0, + "title": "Armağanlar", + "poet": "Jorge Luis Borges", + "rating": 7.0, + "poem": "ona, gözle görülmeyen müzik verildi,\nzamanın bir armağanı, zamanla son bulacak.\ngüzellik verildi, yürekleri dağlayan bir güzellik.\naşk verildi, armağanların en korkuncu.\n\nona, yeryüzündeki kadın güzelliklerinin\ntümünün bir olduğu bilgisi verildi.\nbir öğleden sonra ay'ın ayırdına vardı,\nay'la birlikte yıldızların simyasının.\n\nona alçaklık verildi. alçakgönüllülükle,\nkılıcın işlediği suçları araştırdı,\nkartaca yıkıntılarını,\ndoğu'yla batı arasındaki göğüs göğüse çarpışmayı.\n\nona dil verildi, şu yalan.\nten verildi, sonunda toprağa karışan.\nürkünç bir karabasan verildi.\nve aynadaki öteki yansıdı, bizi gözünde alıkoyan\n\nzamanın devşirdiği kitaplar arasından\nbirkaç sayfa bağışlandı ona; \nelea'dan bir karşıtlıklar yığınağı,\nzamanın aşındıran rüzgarından sakınılmış.\n\ninsan sevgisinin yüce kanı\n(bir grek bu imgenin sikkesini bastı) ödülüydü,\nadı bir kılıç olan ve gökyüzünden\nyeryüzüne edebiyatı indiren biri'nden gelen.\n\nbaşka şeyler verildi, her birinin kendi adı vardı:\nküp, küre, piramit,\nsonsuz kum, tahta\nve insanlar arasında yürümek için bir gövde.\n\nher gün tadını çıkarmayı hak etti:\nişte senin tarihin, tıpkı benim tarihim gibi..." + }, + { + "id": 21995.0, + "title": "Yağmur Güzeli", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 8.0, + "poem": "Yağmurlar yağmıyor mu inceden ince\nRüzgarlar esmiyor mu serince\nBir sigara yakıyorum efkarlanarak\nÇıkıp karşıma sen geliyorsun\nSaçların ıslanmış oluyor\n“Gel” diyorum duymuyorsun beni bir türlü\nSeni böyle hayal meyal yaşamak çok zor\nUzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden\nEllerim boşlukta kalıyor.\n\nBir gün çıkıp gideceksin \nSonra arkandan yine ince bir yağmur yağacak\nCadde cadde,sokak sokak \nSayıklar gibi dolaşıp seni arayacağım\nBeni bir köşe başında ağlıyor bulacaklar. \nSaklamak zor olacak,çaresiz kalacağım\nSeni sevdiğimi anlayacaklar.\nÜstüme yağmurlar yağacak \nİnce bir dal gibi birden kopup kırılacağım\nKaldırım taşlarında sıcaklığım kalacak\nKahrolacağım.\n\nBu şiiri yağmur yağarken yazdım\nEzanlar okunuyordu minarelerden\nSeni düşünmeseydim yağmurlu havalarda\nSokaklara çıkmayı göze almazdım.\nMelul mahzun dolaşmazdım akşam karanlığında,\nDuraklarda yapayalnız kalmazdım.\n\nYağmurlar yağmıyor mu inceden ince\nRüzgarlar esmiyor mu serince\nBir sigara yakıyorum efkarlanarak\nÇıkıp karşıma sen geliyorsun\nSaçların ıslanmış oluyor\n“Gel” diyorum duymuyorsun beni bir türlü\nSeni böyle hayal meyal yaşamak çok zor\nUzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden\nEllerim boşlukta kalıyor." + }, + { + "id": 82629.0, + "title": "Duvar", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "- bu şiir ikinci dünya savaşı içinde\n kahredilen bütün dünya duvarları\n için yazılmıştır.-\n\nben bir duvarım hiç güneş görmedim\nsen hiç güneş görmemiş bir başka duvar\nyüzümüz benek benek tahta kurusundan\nve sinemiz baştan başa ak üstünde karalar\n- kelepçeden kahroldu kahroldu bileklerim\n- sıyrılıp çıktım artık ölüm korkusundan\n- dilim dilim sırtımdaki yaralar\nben demirbaşım sığır siniriyle dayak yedim\nbiz de duvarız dinliyen duyan düşünen duvarlar\nbizim kucağımız terkedilmiş bir yatak gibi kirli soğuk\nve bizim kucağımızda kasırgalı insanlar\n\nyüzündeki deniz parlaklığıyla durur hatıramızda\no çocuk yumruklu dev o dev yumruklu çocuk\no zaman mayıs'tı yağmurlar başımızda\nbir cumartesi akşamı girdi kapımızdan\ngözlerinde kıpkızıl diken diken öfkesi\nadeta birden bire aydınlandı zindan\nonu böyle görünce nasıl da korkmuştuk\nsapından fırlamış bir balta gibi çehresi\nve omuzlarında delikanlı gölgesi\n\no zaman mayıs'tı yağmurlar başımızda\no sırt üstü yatağında yatardı\nsımsıcak gözleri şimdi bile aklımdadır\nbir sana bakardı bir bana bakardı\ndışarda tabiat mevsimin en çıngıraklı ayındadır\ntoprak ana bütün zincirlerinden çözülmüş\nsabahlar akşam üstleri manolya gibi parlak\ntarlaların yüzü gülmüş\nişte her akşam geçtiği denize çıkan sokak\nah işte annesi annesi sevgilisi\nişte biz dinliyen duyan düşünen duvarlar\nişte o çocuk yumruklu dev o dev yumruklu çocuk\n\ndışarda tabiat mevsimin en çıngıraklı ayındadır\nbizim kucağımız terkedilmiş bir yatak gibi kirli soğuk\no bir kaç defa kartal gibi gitti kartal gibi döndü\nçığlıklarını değil kırbaç sesini duyduk\nbiz duvarız neyleyim gözlerimiz ağlamayı bilmez\nonu bir gece sabaha karşı büsbütün götürdüler\nkendi gitti ismi kaldı yadigâr bağrımızda\no zaman mayıs'tı yağmurlar başımızda\n\nya biz idam duvarıyız karşımızda çok insan öldürdüler\nonlar hep döküldü biz hep ayakta kaldık\ntemelimiz kanla beslendi ama nedense uzamadık\nöyle bakmayın bu yaralar şerefli yara değil\ngetirirler vururlar biz öyle dururuz\nyağmurlar gözyaşı bulutlar mendil\nelimizden ne geldi de yapmadık\nah öyle bakmayın utanırız kahroluruz\n\nonlar hep döküldü biz hep ayakta kaldık\nbir mayıs sabahı toprak rezil gök rezil\nyıldızlar küfür gibi yüzümüze tükürür gibi\nşafak sancılarıyla iki büklümdü ufuk\nve simsiyah çamur gibi bir manga ortasında\nsiyaset meydanına geldi dev yumruklu çocuk\nbulutlar eğilip alnının terini sildiler\nve mermiler birdenbire ölümü getirdiler\n\no düştü biz yine ayakta kaldık\nhalbuki ne kadar yorgunuz\nöyle bakmayın bu yaralar şerefli yaralar değil\nah öyle bakmayın utanırız kahroluruz" + }, + { + "id": 45197.0, + "title": "Gözler", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Sende sevgidir zaman ve Leyla'dır\nKulak ver, tükenmeyen âh ü zârıma, gözler\nEy, dikenli yolları gökyüzüne bağlayan\nBir hayali dilberin çehresinde parlayan\nMehtabım gülümse de kalbimde gül büyüsün\nSen ki, güzel gözlerin belki en büyüğüsün\nGüneş gibi, ufkumda doğup da yanan gözler\nRuhumun yağmurunu içip da kanan gözler\n\nGeceye mi çırpınış, gurbete mi bu hasret\nBitmeyen bir susuzluk ve sönmeyen hararet\nOrtasında kalmışsın; saçların darmadağın\nGülşenim, yıkılmadan saray gibi otağın\nHayatın donbaharı kuşatmadan rengini\nYitirmeden şu billur ve masmavi engini\nBeni al kollarına, uyut sonsuza değin\nYüzümde dalgalansın o simsiyah eteğin\nGöreyim elmas gibi parlayan nakışları\nGönlümü çiçek çiçek sırlayan nakışları\n\nPapatya bir simada sana taht kurmuş Allah\nNe olur, üzme beni; çektiğim her derin âh\nİçimden bir parçayı koparıp götürüyor\nVe hicrân sis misali, her yanımı bürüyor\nMehtabım, yıldız gibi süsle kâküllerini\nKoklayayım kalbimde yeşeren güllerini\nIslanmış sinesine çekiver bir baharın\nUyandır şarkısıyla beni, kanaryaların\nDuaya kalksın elim, başım şükre uzansın\nSesim dudaklarıma mahpus iken, uyansın\nVe matem kuyusundan çekeyim ellerimi\nToplayayım yerlere düşmüş hayallerimi\nKapkaranlık dünyama bir ışık yakan gözler\nBana, benimmiş gibi, ümitle bakan gözler" + }, + { + "id": 462.0, + "title": "2", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 4.0, + "poem": "Nasıl anlatılıyordu o duygu\nSözler tozpempeydi\nSusmalar uçuk mavi\n\nNerde benim belleğim\nUnutmuşum o en çok bildiğim sözü\nBu gece ellerim bile dilsiz \nKonuştukça zehir yeşili \nSustukça zifirden karanlık" + }, + { + "id": 54698.0, + "title": "Hak Bir Gönül Verdi Bana", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Hak bir gönül verdi bana \nHa demeden hayrân olur\nBir dem gelir şâdân olur \nBir dem gelir giryân olur\n\nBir dem sanasın kış gibi \nŞol zemheri olmuş gibi\nBir dem beşâretden doğar \nHoş bağ ile bostân olur\n\nBir dem gelir söyleyemez \nBir sözü şerh eyleyemez\nBir dem dilinden dür döker \nDertlilere dermân olur\n\nBir dem çıkar arş üzere \nBir dem iner taht-es-serâ\nBir dem sanasın katredir \nBir dem taşar ummân olur\n\nBir dem cehâletde kalır \nHiç nesneyi bilmez olur\nBir dem dalar hikmetlere \nCâlînus u Lokmân olur\n\nBir dem dev olur yâ peri \nVîrâneler olur yeri\nBir dem uçar Belkîs ile \nSultân-ı ins ü cân olur\n\nBir dem varır mescidlere \nYüz sürer anda yerlere\nBir dem varır deyre girer \nİncil okur ruhbân olur\n\nBir dem gelir Îsâ gibi \nÖlmüşleri diri kılar\nBir dem girer kibr evine \nFir'avn ile Hâmân olur\n\nBir dem döner Cebrâil'e \nRahmet saçar her mahfile\nBir dem gelir gümrâh olur \nMiskin Yunus hayrân olur" + }, + { + "id": 212787.0, + "title": "Bırak Beni Haykırayım", + "poet": "Mehmet Emin Yurdakul", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben en hakîr bir insanı kardeş sayan bir rûhum; \nBende esîr yaratmayan bir Tanrı'ya îman var; \nPaçavralar altındaki yoksul beni yaralar; \n\nMazlumların intikamı olmak için doğmuşum.\nVolkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez; \nBora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.\n\nBırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et; \nUnutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,\nSevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir; \n\nZaman ona kan damlayan dişlerini gösterir,\nBu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukuk; \nYalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk! .." + }, + { + "id": 1277417.0, + "title": "Kamil Mürşide Varmasan Olmaz", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Gel ey kardeş, Hakkı bulayım dersen, \nBir kamil mürşide varmasan olmaz, \nResulün cemalini göreyim dersen, \nBir kamil mürşide varmasan olmaz. \n\nNiceler gittiler mürşid arayı, \nArayanlar buldu derde devayı, \nBin kez okur isen aktan karayı, \nBir kamil mürşide varmasan olmaz. \n\nGel şimdi kardeşler gidelim bile, \nNice aşıkların bağrını dele, \nCebrail delildir, Ahmet'e bile, \nBir kamil mürşide varmazsan olmaz. \n\nKadılar mollalar cümle geldiler, \nKitapların hep bir yere koydular. \nSen bu ilmi kimden aldın dediler. \nBir kamil mürşide varmasan olmaz. \n\nYUNUS EMRE bunda mana var dedi, \nBir kamil mürşide sen de var şimdi, \nHazret Musa'ya Hızır'a var dedi, \nBir kamil mürşide varmasan olmaz." + }, + { + "id": 23298.0, + "title": "Nasıldı", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 7.0, + "poem": " -I-\nÖnce sevinç uyutmadı beni\nSonra üzüntü nöbet tuttu bütün gece.\nİkisi de gidince başımdan\nUyudum, ama ah, her Mayıs gecesi\nBir kasım sabahı getirdi ardından.\n\n -II-\nSenin derdin benimdi\nBenimki senin\nPaylaşamazsam bir sevinci seninle\nYoktu benim de sevincim" + }, + { + "id": 20846.0, + "title": "Mehlika Sultan", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 8.0, + "poem": "Mehlika Sultan'a aşık yedi genç \nGece şehrin kapısından çıktı: \nMehlika Sultan'a aşık yedi genç \nKara sevdalı birer aşıktı. \n\nBir hayalet gibi dünya güzeli \nGirdiğinden beri rü'yalarına; \nHepsi meşhur, o muamma güzeli \nGittiler görmeye Kaf dağlarına. \n\nHepsi, sırtında aba, günlerce \nGittiler içleri hicranla dolu; \nHer günün ufkunu sardıkça gece \nDediler: ''Belki bu son akşamdır'' \n\nBu emel gurbetinin yoktur ucu; \nDaima yollar uzar, kalp üzülür: \nÖmrü oldukça yürür her yolcu, \nVarmadan menzile bir yerde ölür. \n\nMehlika'nın kara sevdalıları \nVardılar cikrigi yok bir kuyuya, \nMehlika'nın kara sevdalıları \nBaktılar korkulu gözlerle suya. \n\nGördüler: ''Aynada bir gizli cihan.. \nUfku çepçevre ölüm servileri.....'' \nSandılar doğdu içinden bir an \nO, uzun gözlu, uzun saçlı peri. \n\nBu hazin yolcuların en küçüğü \nBir zaman baktı o viran kuyuya. \nVe neden sonra gümüş bir yüzüğü \nParmağından sıyırıp attı suya. \n\nSu çekilmiş gibi rü'ya oldu!.. \nErdiler yolculuğun son demine; \nBir hayal alemi peyda oldu \nGöçtüler hep o hayal alemine. \n\nMehlika Sultan'a aşık yedi genç \nSeneler geçti, henüz gelmediler; \nMehlika Sultan'a aşık yedi genç \nOradan gelmeyecekmiş dediler!.." + }, + { + "id": 1348331.0, + "title": "Ölmemekten Ölmek", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 6.0, + "poem": "Gözkapaklarımın üzerinde ayakta duruyor\nVe saçları saçlarımın içinde\nBiçimi ellerimin biçiminde\nGözlerinin rengi gözlerimin renginde\nGölgemde yitip gidiyor\nTıpkı bir taş gibi gökyüzünde.\n\nGözleri var her zaman açık\nVe bir an olsun uyutmaz beni.\nDüşeri var apaydınlık\nGüneşler buharlaştıran\nGüldürür, ağlatır beni ve güldürür\nKonuşturur beni söyletmeksizin tek bir söz." + }, + { + "id": 63572.0, + "title": "Öküz", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir öküz varmış altında yerin, \n Bir Öküz de üstünde göklerin.\n İki öküzün arasında\n Tepinişine bakın şu eşeklerin..." + }, + { + "id": 1299.0, + "title": "Karabiber", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "İzmir'de bir ağaç gördüm\nAdı karabiberdi karabiber\nYaprağının ucunu ısırdım\nTadı karabiberdi karabiber.\n\nBir yaşıma daha girdim\nBiber dediğin tuzluğa yaraşır\nFidesi olur fidan olur\nBir çınar boyunda karabiber\nİnsanın başı döner\n\nÇiçek mi, meyva mı, tohum mu nedir\nNar tanesi gibi pırıl pırıl\nÇingen pembesinden sıcak\nKarabiber ağaçlar dolusu\nKarabiber sebil\nKarabiber salkım saçak\n\nİzmir'de bir ağaç gördüm\nAdı karabiberdi\nYa karabiber türküsü Allahım\nNecati Cumalı söylerdi\nSoba borusu gibi bir sesi vardı\nKarabiberim, derdi karabiberim\nCandarmalar geliyor kalk gidelim\n\nİzmir´de bir ağaç gördüm\nAdı karabiberdi\nBenim,avuç içi kadar saksılarda\nAsma kütükleri,yeşerten anam\nBu ağacı görse sevincinden ağlardı\n\nİzmir´de bir ağaç gördüm\nAdı karabiberdi\nDalını,meyvasını,gölgesini\nGetirdi masamıza serdi\nYapraklarını görsen bayılırsın\nBir yazma oyası kadar ince\nSöğüt dallarından narin\nSaçlarının arasında dolaştığını duyarsın\nİncecik biberli ellerin" + }, + { + "id": 399733.0, + "title": "Umut", + "poet": "Kağızmanlı Hıfzı", + "rating": 7.0, + "poem": "Ağlama gözlerim mevla kerimdir \nHer daim rüzigar böylede kalmaz \nDermansız dert olmaz sabreyle gönül\nGeçer bu ah ü zar böyle de kalmaz \n\nAdem Sefiyullah yedi buğdayı \nKıldı ihtiyarsız N ehi Hudayı\nBilirdi affeder bayi gedayı\nAfeder ol Digar böyle de kalmaz\n\nFerman Hudanındır emrolsa ondan \nNuh-u Nebiyullah çıkar Tufan'dan \nAçılır deryanın yolu bir yandan\nGörünür bir kenar böyle de kalmaz\n\nNe kadar çok olsa dağların karı \nEridir Hudanın hoş bulutları\nYetişir bağların ayvası narı\nAçılır nev-bahar böyle de kalmaz\n\nYandı nar içinde İbrahim Halil\nTevekkül dalını yandırdı zelil\nAteşi gülüstan eyledi Celil\nGördüler sönmede nar böyle kalmaz\n\nEyup gibi çeken varmış cefayı\nCefayı çekmiyen bulmaz sefayı\nBir derde akibet binbir şifayı\nVerir Perverdigar böyle de kalmaz\n\nNe ise Haktandır Gal ü Beladan \nLokman haber verdi arş ü aladan\nGel HIFZI gümanın kesme Mevaldan\nBu çark-ı bergarar böylede kalmaz." + }, + { + "id": 508168.0, + "title": "Derdim Ondur", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Derdim ondur,çün dokuz diyemem ağyare men\nSekizinde kaldı aklım,yedisinde avare men\n\nAltısı mende var iken,beşten çekemem elimi\nDörtte Hüda lütfederse,üçte buldum çare men\n\nEy Nesimi çün iki gönül hali değildir\nAnın için yalvarırım gece gündüz bir'e men" + }, + { + "id": 1802180.0, + "title": "Ölünen Nehir", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 4.0, + "poem": "Çok geç, yüzeydeki güller için\nBırakmaya çocuklar hatırlanır\nKiliseler, camiler ve Allah'ın yoksulları\nYapılır yeniden süslenir okşanır.\n\nÖlünen bir nehir olmalı dünya\nKocamış filleri çekip kıyısına\n\nDöner sona doğru bir ses bayırlardan\nKendinden önceki: yanıldım mı ne? \nYüzü, uzun oyunların ağıt çizgileri\nGittikçe inen kuşları görür görür ağlar\n\nÖlünen bir nehir olmalı dünya\nKocamış filleri çekip kıyısına." + }, + { + "id": 9012.0, + "title": "Yol Ağzında", + "poet": "Eflatun", + "rating": 7.0, + "poem": "İki ürkek, kırılgan insandı onlar.\nBir yolun ağzında buluştular.\nÇıplak bedenlerinde geçmişin yara izleri,\nÇuvaldan bir örtüye sarındılar.\nVe baktılar birbirlerine,\nBaktılar ürkerek kırılmaktan.\n\nBiri çıkarsa örtülerini ,\nDiğeri de çıkaracak.\nBiri bıraksa kalkanlarını,\nDiğeri de bırakacak.\nÖylece beklediler birbirlerini,\nBeklediler ürkerek kımıldamadan.\n\nİlk kadın cesaretlendi.\nSıyırdı azıcık örtüsünü,\nSol omuz başı göründü.\nAdam uzattı elini,\nAdamın eli çeliktendi.\n44 yıllık uğraşının sonucu,\nEl yapımı çelikten.\nVe soğuktu.\nAdam sıcağı unutmuştu.\nTir tir titredi yüreği kadının.\nGeçmişin hayaletleriyle savaştı bir süre\nVe örtündü ürkerek yeniden.\nBulabildiği ne varsa, çer, çöp, taş, diken,\nKat kat örtündü eskisinden beter.\n\nİki ürkek, kırılgan insandı onlar.\nBir yolun ağzında ayrıldılar.\nKadın çirkindi artık,\nAdamsa hala çelikten." + }, + { + "id": 62994.0, + "title": "Sebil Ve Güvercinler", + "poet": "Ziya Osman Saba", + "rating": 7.0, + "poem": "Çözülen bir demetten indiler birer birer\nBırak, yorgun başları bu taşlarda uyusun\nTutuşmuş ruhlarına bir damla gözyaşı sun\nBir sebile döküldü bembeyaz güvercinler\n\nNihayetsiz çöllerin üstünden hep beraber\nGeçerken bulmadılar ne bir ot ne bir yosun\nÜrkmeden su içsinler yavaşça, susun, susun! \nBir sebile döküldü bembeyaz güvercinler\n\nEn son şarkılarını dağıtarak rüzgara\nBeyaz boyunlarını uzattılar taslara\nBir damla suya hasret gideceklermiş meğer\nŞimdi bomboş sebilden selviler bir şey sorar\nHatırlatır uzayan dem çekişleri rüzgar\nMermer basamaklarda uçuşur beyaz tüyler" + }, + { + "id": 48248.0, + "title": "Ne Yağmur... Ne Şiirler..", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Soruyorum sevgilime\n- Darağacından Notlar’ı okudun mu? \nBu bizim hayatımız.\nGece doluyor içeri\nYıldızlarıyla.\nÜç ilde\nSıkıyönetim var.\n“Askeri savcı”\nSözü\nYer alıyor\nGünlük bir sözcük olarak\nHayatımızın sözlüğünde.\nAşklar kelepçeli\nGüney Amerika’da.\nKederden\nGeberiyorum.\nHerkes hayatını anlatıyor.\nDeli anneler\nYıkık binalar\nParamparça\nBir gençlik\nYaşadığımız.\nHayatımızın kanadığını görmüyor musun? \n- Darağacından notları’ı okudun mu? \nİşkence\nVe umut\nŞiiri fışkırtır.\nRuhumun yaralarını saracak\nŞafağın sözcüklerini\nArıyorum.\n“Kalın devrimci romanların\nSonundaki keder”\nKalın\nDevrimci\nBir roman olarak hayatımız.\n- Darağacından Notlar’ı okudun mu? \nSevgilim\nSeni\nÖpüyorum.\nHer gün\nGeçtiğim denize\nYabancılaşmasam\nBütün hayatları\nAnlatabilsem.\nÖlüme karşı\nDururken bir adam\nTek bir mısra halinde\nHayatını\nOkuyor.\nÇıldırasıya\nBoğuntuluyum.\nÇıldırasıya \nBir özlem\nGünler ve Prag\nVe trenler\nVe alıp beni\nGötüren keder. \nGünleri zincire\nVuruyorlar.\nAşklar kelepçelidir.\nGüney Amerika\nÇe Guevara.\nHer şeyi bir bir\nAnımsıyorum.\nKalın\nDevrimci romanları.\nHayat \nDolduruyor beni\nNasıl\nYıkık bir binayı\nGökyüzü doldurursa.\n- Darağacından\nNotları’ı okudun mu? \nPrag’da\nBir sevgilim var.\nVe ikinci dünya savaşı\nVe tanklar\nVe ellerim\nSana son kez dokunduğunda\nArtık\nSenin\nOlmayacağını bilmek; \nArtık\nOlmayacağımız.\nÇünkü\nÇıkış yok buradan.\nSilah sesleri\nBir bahar.\nEy uçuşan\nGüvercinleri kalbimin.\nEy bir imkanı\nYaşamak duygusu.\nEy içime\nSindirdiğim sevgin.\nPrag’daki\nSevgilim.\nKarlı gecelerde\nAnımsarım seni\nYağmurlar altında\nDolaştığımız Litvanya’yı.\n“Kanal”ı\nSeyrederken\nBütün Slav\nVe Slavak güzellikleri.\nKalın sesli\nKadınlar.\nOrtodoks\nHüznü.\nVe “Tütün”ü\nOkurken\nVe Fuçiği.\nKanımızla\nYazılmıştır\nHayatın destanı\nToprakta\nDudaklarımızın\nİzi var.\nVe donup kaldığımız\nCephelerde\nBuruşuk\nMektuplar\nVe yerlerine\nUlaşmamış.\nSavaş\nVe keder\nVe şiirler\nKorkunç bir\nAşk özlemi.\nİnsanlara\nDuyduğum sevgiden\nBoğulurcasına\nKalbimi\nÇatlatırcasına\nİmgeler\nVe trenler boyunca\nTaşıdığım.\nŞehirlerden\nGeçerek\nVe her bir insanın\nBakışlarında\nKöyler ve uzak\nDuygular.\nSonsuzca seninle\nSevişme özlemi\nVe erkek olduğumun\nBilincinde olarak\nVe idama\nGiden bir adamın\nKarısına\nBıraktığı\nMektup kadar\nÇağdaş ve anlaşılır.\nEkmek kadar\nKederli.\nVaptzarov’un\nŞiirleri kadar.\nSevgilim, binlerce kilometreye\nYayılan kalbim\nVe gözyaşlarım\nVe her şeye\nYetişme duygusu.\nBütün romanları\nYutarak\nBütün aşkları\nYaşayarak\nVe çağdaş ve sarsak\nKalbimi\nAvutamaz\nNe yağmur...\nNe şiirler..." + }, + { + "id": 2108065.0, + "title": "Anam", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Dokuz ay koynunda gezdirdi beni \nNe cefalar çekti ne etti Anam \nAcı tatlı zahmetime katlandı \nUçurdu yuvadan yürüttü Anam \n\nAnaların hakkı kolay ödenmez \nAnalara ne yakışmaz ne denmez \nKan uykudan gece kalkar gücenmez \nEmzirdi salladı uyuttu Anam \n\nDoğurdu beni Sivas ilinde \nSivralan Köyünde tarla yolunda \nAzığı sırtında orak elinde \nTaşlı tarlalarda avuttu Anam \n\nBen yürürdüm Anam bakar gülerdi \nHuysuzluk edersem kalkar döverdi \nHemen kucaklayıp okşar severdi \nÇirkin huylarımı soyuttu Anam \n\nÇocuğudum Anam bana ders verdi \nOkumamı çalışmamı ön gördü \nMilletine bağlı ol da dur derdi \nVatan sevgisini giyitti Anam \n\nTükenmez borcum var Anama benim \nOnun varlığından oldu bedenim \nKimi köylü kızı kimisi hanım \nTa ezel tarihte kayıtlı Anam \n\nVeysel der kopar mı Analar bağı \nAnalar doğurmuş ağayı beyi \nİşte budur sözlerimin gerçeği \nOkuttu oğretti büyüttü Anam" + }, + { + "id": 49345.0, + "title": "Amerika Katil", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 9.0, + "poem": "Bütün insanlık adına\nAmerika katil katil\nKanun yapar kendi teper\nAmerika katil katil\n\nVietnam'ın suçu nedir? \nHür yaşamak ayıp mıdır? \nAtom patlat ister kudur? \nAmerika katil katil\n\nTürk Milleti Türk Milleti\nNerden gelmiş elin iti? \nBu gidişin sonu kötü\nAmerika katil katil\n\nBirgün gramlar bir olur\nKilodan hakkını alır\nZalim olan bela bulur\nAmerika katil katil\n\nMahzuni Şerif uyuma\nGün geldi çattı akşama\nBizden selam Vietnam'a\nAmerika katil katil" + }, + { + "id": 8855.0, + "title": "Bir Şahit Aranıyor", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Yaşadım!\nErik ağaçları şahidimdir\nYıldızlar şahidimdir.\n\n Yaşadım!\nAvuçlarımın gücü yettiği kadar\nDağları, kadınları, meyveleri\nYaşadım!\nİncirin dallarına yürüyen süt\nYonca tarlasından gelen nefes\nHorozun ibiğinden damlayan kan\nYollar ve sevgili türküler şahidimdir." + }, + { + "id": 49685.0, + "title": "Sabah Koşusu", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 7.0, + "poem": "İlk güneşi duyuyoruz etimizde\nDerimizde ansızın kaçak bir rüzgar yakalıyoruz\nBir serinliyoruz bilseniz bir serinliyoruz\nHer gün gidip beş vakit\nDenizi öpsek yeridir.\n\nBir karınca durmuş yaşamayı anlatıyor\nBir dinliyor böcekler görseniz bir dinliyor\nBir çoban yıldızları sayıyor\nBir arabacı şapkasını atıyor havaya.\n\nSabah oluyor yalınayak koşuyoruz yeni bir çağa\nDerin asfaltları duyuyoruz\nSıcaklığını duyuyoruz\nBazen bir serinlik doluyor içimize\nAyaklarımızdan\nGöğü kapatan çatıları yıkıyoruz ellerimizle\nVe şunu iyi anlıyoruz\nEn iyisi yürüyerek gidilir yaşamağa.\n\nİstanbul, 1960" + }, + { + "id": 2110257.0, + "title": "Atatürk'ü Dinlerken", + "poet": "Behçet Kemal Çağlar", + "rating": 8.0, + "poem": "Yay yine gerilmede, fırlayacak yine ok; \nYine vatanımızın yeryüzünde eşi yok; \nBozkurt, Ergenekon'u yeni delmiş gibidir:\nHer biri ihtiraını seyre gelmiş gibidir.\nKalpler ellerde çarpar gibi alkış kopuyor; \nHer ruh bir tutam ışık ve her göz bir damla kor:\nEn büyük, en sevgili, en genç, en mert geliyor; \nDünya imtihanını veren tek fert geliyor; \nKürsüye her çıkışta, Türk daha yükselecek...\nDinle: Her cümlesinde doğuyor bir \"gelecek\"; \nAslan, insan ve Tanrı bir arada bu başta...\nKıvılcımlar doğuyor bastığımız her taşta,\nÖnümüzde mesafe ve zaman çökmekte diz; \nBir İnönü azmiyle ardındayız hepimiz...\nYerine getirmeye yeni dileklerini,\nKoymuş on yedi milyon, yola yüreklerini,\n\"Marş! Marş! \" Öz yurdu fethe! \" Şimdi manen, yeniden:\nDeliyor dağı taşı öncümüz gibi tren,\nFabrikalar kalemiz, kanallar siperimiz\nVe bu fetih olacak bizim şaheserimiz..." + }, + { + "id": 3300.0, + "title": "Çirkin", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 5.0, + "poem": "Çirkin, yavrum, dudaklarindaki kizillik,\nKansiz dogaya karsi.\nUyurken memleket ve evren uzaktan,\nUyurken bir hücre, hücreler içinde,\nEksi.\n\nÇirkin, bu satislar,\nYüzde yirmi, yüzde otuz.\nGeçer anlarin tadi içerden ;\nAnilar ve sevgiler, çarsilar üstünde, uçar.\nYeniden var oluruz.\n\nSürünür ovalar yasli ve bosuna,\nÇirkin simdi, yükselmis güzellik.\nVe kaçar yasamanin ölçülerinde; yeni, uzun;\nBir avuçluk, bütün dokunduklarimiz,\nBir ellik.\n\nOkulumuz, bahçelere, hesaplara dönmüs,\nÇirkin.\nSonsuz ormanligi rahatligin, yüce uzamisligi erdemliligin,\nDaglarda ve sokaklarda.\nTedirgin.\n\nYalanla, gerçeklerin sirrina varmis,\nOyunla karismis, ölmüslerin akillarina;\nÇirkin, mahkemelerde bir avukat.\nGelir bilinmeyen yönlerin namussuz hoslugu,\nKörlerden ve topallardan daha sakat.\n\nÇirkindir, uzayan erkek vakitlere göre,\nGece yarisi.\nAgriyan kemiklerle, uzakliklara gizlenmis,\nAcimakla degil, korkunçluguyla büyük,\nYildizlar yildizlar ve yukarisi.\n\nÇirkin degil midir, dolarken nesillerin hayirsizligina,\nYavas yavas.\nNinelerin çarpilmis yüzünde,\nKabul edilmemis duasinda gelinlerin,\nTarihlerden bir savas?\n\nBir ekmek kavgasi duyulur ta böceklerden,\nUluyan agaçlar, susan makineler sesi.\nIgrenç hendeseleri gövdenin, bürünür düslere;\nGezegenler arasindaki uygarliga karsi,\nÇirkin, doymuslarin ve doymamislarin nefesi.\n\nNasil kimildamasin, nasil uyusun,\nSabrimiz ve ahmakligimiz, derinde ?\nGüzel degildir avunmak, kuslar çiçekler bosunadir;\nÇirkindir, küçük mutlulugumuz,\nPiç dünyalar üzerinde.\n\nInsan boyu kadar cüce, insan ömrü kadar kisa,\nGüzel neymis ki ulu çirkinin yaninda?\nÇirkin, bu, bardaklara sigmayan kederimiz,\nÇirkin, bu ardi ve önü görünmeyen kader,\nKaranlikla ve soysuzlukla yasar, vataninda.\n\nÖlüm, karsiliksiz gülümseme, çaresiz sey,\nUgruna efsaneler beyazliginda yürür nefis.\nÇirkin, bin yil önceki anam babam,\nKoyduklari her tas, inandiklari her masal,\nPis.\n\nTanri duymaz, cenazeler duymaz,\nGöklerde sehrimizin utanmayan sagirligi,\nBiter, aptalin türküleri, gömülerde,\nAskin, havanin, yerin hafifliginde ey dost,\nÇirkindir agirligim, agirligin, agirligi." + }, + { + "id": 37831.0, + "title": "Bir Sevgi İletisi", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 8.0, + "poem": "Kadın sevdiği adama sorar: ' Neden Ağlıyorsun? ' Adam cevap verir: ' Seni sevemediğim için.'\n\nİşte bu yüzden bir kez daha iyi ki varsın diyorum sana.\n\nSenin de beni sevmeni elbette çok isterim. Belki de inanmayacaksın ama, olmasa da olur. Çünkü yıllarca sevgimin öyle çok düşmanı, öyle çok muhafızı vardı ki, ben seninle onları aştım, inan varolman bile yeterli ve seni seviyor olmak bile büyük bir nimet benim için.\n\nVe şunu bil ki bu sevgime asla çoklarının yaptığı gibi yeteneksizliklerimi, kusurlarımı, yalnızlık korkumu, başarısızlıklarımı yüklemiyorum. Eğer öyle olsaydı, yitirmekten ölesiye korkar, seni kör bir tutkuyla sahiplenirdim.\n\nOysa seni bir dine bağlanır gibi değil, kendi özgürlüğümü sever gibi seviyorum." + }, + { + "id": 49672.0, + "title": "Susmak", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Ey sesimi keskin bir bıçak gibi \nKınında saklayan çağ \nEy sabırla bileyen günlerimi." + }, + { + "id": 79932.0, + "title": "Sinem Üstü Düğüm Olsun, Dağ Olsun", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Elım ile yıktım, boşandı bendim.\nCoşkun sular gibi çağlar, gezerim.\nYitirdim kendimi, bulmadım gitti.\nSevdası başımda ağlar, gezerim.\n\nSinem üstü düğüm olsun, dağ olsun; \nÇevre yanı mor sümbüllü bağ olsun; \nIrak, yakın kömür gözlüm sağ olsun; \nHayalin gönlümde eğler, gezerim.\n\nBenden selam olsun yedi benlime, \nYine gam, kasavet bastı gönlüme.\nSaçım, başım yolup kendi eğnime\nGeyik postlarını bağlar, gezerim.\n\nKarac`oğlan der ki: Derdim deşmeğe, \nArzuhal yazdırdım, yare göçmeğe, \nAman deyip kapısına düşmeğe, \nDertli yüreğimi dağlar, gezerim." + }, + { + "id": 49302.0, + "title": "Bırak Beni Konuşayım", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Bende bir insan oğluyum\nBırak beni konuşayım\nBir başım bir beynim vardır\nBırak beni konuşayım\nDüşüneyim, danışayım\n\nBeni öldürüp ağlama\nBöyle bulanıp çağlama\nYazık kolumu bağlama\nBırak beni konuşayım\nDüşüneyim, danışayım\n\nSenin dilin benim dilim\nYakışmaz insana zulüm\nİnsanım hayvan değilim\nBırak beni konuşayım\nKonuştukça düşüneyim\n\nYa sen niçin düşünürsün\nDüşündükçe boşanırsın\nHalk demeye üşenirsin\nBırak beni konuşayım\nHep gerçeğe ulaşayım\n\nDüşünen cahil olamaz\nCahil kendini bilemez\nCan gider fikir ölmez\nBırak beni konuşayım\nCahilliği biz yenelim\n\nMahzuni halk için ölsün\nBen giderim dostlar kalsın\nKoltuk sana sizin olsun\nBırak beni konuşayım\nİnsan gibi yaşayayım\nYaşadıkça düşüneyim." + }, + { + "id": 104446.0, + "title": "Yaz Gelip De Beş Ayları Dolunca 3", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Yaz gelip de beş ayları dolunca\nAçılmış bahçenin gülleri güzel\nYaktı beni Fadime'nin nazarı\nZülüften ayrılmış telleri güzel\n\nElif'i dersen de nazlıdır nazlı\nEsme'yi dersen de sırf ala gözlü\nSöyletme Şerfe'yi bülbül avazlı\nSöylüyor Zehra'nın dilleri güzel\n\nEmne'yi der isen incedir ince\nBağdat'ın Mısır'ın gülleri konca\nEşşe'nin kaşı da kalemden ince\nSevmeye Hörü'nün belleri güzel\n\nDöne güzelliğin halka bildirir\nKamer pınardan da kabın doldurur\nEşşe yürüy'şünde beni öldürür\nSevmeli Cennet'in boyları güzel\n\nKaradan da Karac'oğlan karadan\nSürün çirkinleri çıksın aradan\nHerkesi sevdiğ'ne vere Yaradan\nSevdiğim Meryem'in benleri güzel" + }, + { + "id": 84218.0, + "title": "Hasta", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "\"Vak'a Halkalı Zira: at Mektebi' nde geçmişti\"\n\n- Bence Doktor, onu siz soyarak dinleyiniz; \nHastalık çünkü değil öyle ehemmiyetsiz. \nSade bir nezle-i sadriyyemi illet? Nerede? \nÇocuğun hali fenalaştı son günlerde, \nAmeliyata çıkarken sınıf on gün evvel, \nBu da gelmez mi? Dedim 'Kim dedi, oğlum sana gel? \nNöbet üstünde adam kaçmalı yorgunluktan; \nHadi yavrum, hadi söz dinle de bir parça uzan.' \nO zamandan beridir za'fi terakki ediyor; \nGörünen: bir daha kalkınması artık pek zor; \nUyku yokmuş; gece hep öksürüyormuş; ateşin \nOluyormuş biraz dindiği \n\n- Ben zaten işin, \nBir ay evvel biliyordum ne vahim olduğunu \nBana ihtara ne hacet, a beyim. Simdi bunu? \nMaamafih yeniden bakalım dikkatle: \nHükmü kat' i verelim, etmeye gelmez acele. \n\n- Çağırın hastayı gelsin. \n\n- Kapının perdesini, \n\nAçarak girdi o esnada düzeltip fesini, \nBir uzun boylu çocuk.. Lakin o bir levha idi..! \nÖyle bir levha-i rikkat ki unutmam ebedi, \nRengi uçmuş yüzünün, gözleri çökmüş içeri. \nElmacıklar iki baştan çıkıvermiş ileri. \nO şakaklar göçerek cepheyi yandan sıkmış; \nFırlamış alnı, damarlarla beraber çıkmış, \nBet-beniz kül gibi olmuş uçarak nur-i şebâb; \nO yanaklar iki solgun güle dönmüş, bitâb! \nO dudaklar morarıp kavlamış artık derisi; \nUzamış saç gibi kirpiklerinin her birisi! \nKafa yük gibi kesilip boynuna, çökmüş bağrı; \nİki değnek gibi yükselmiş omuzlar yukarı. \n\n- Otur oğlum seni dikkatlice bir dinleyelim … \n\nSoyun evvelce, fakat … \n\n- Siz soyunuz yok halim! \n\nSoydu bîçâreyi üç-beş kişi birden, o zaman \nAldı bir heykeli uryân-i sefalet meydan \nYok bu kemik külçesinin dinlenecek bir ciheti: \n' Bakmasak hastayı nevmid ederiz belki ' diye; \nÇocuğun göğsüne yaklaştım biraz dinlemeye: \nÖksür Oğlum … Nefes al…Oldu, giyin; \nBakayım nabzına... A’ la... Sana yavrum, kodein \nYazayım, öksürüyorsun, O, keser, pek iyidir… \nArsenik hapları al, söylerim eczacı verir. \nHadi git, kendine iyi bak… \n\n- Nasıl ettin doktor? \n\n- Edecek yok, çocuk artık yola girmiş, gidiyor! \n\nSol taraftan rienin zirvesi tekmil çürümüş; \nHastalık seyr-i tabiisini almış yürümüş. \nDevri salisteki asarı o mel'un marazin Var tamamıyle, değil hiçbir eksik arazin. \nBütün a'raz, sehikiyle, zefiriyle…\n\n- Yeter! \nHastanın çehresi meydan da! İnsanda meğer \nOlmasın his denilen şey.. O değil, lakin biz \nBunu ' Tebdil-i hava ' derde nasıl göndeririz? \nSurda üç-beş günü var.. Gönderelim Yolda ölür…. \n' Git! ' demek, hem, düşünürsek ne büyük bir zuldür! \nHadi göndermeyelim.. Var mı fakat imkanı? \nKime dert anlatırız? Bulsan a derdi anlayanı! \n\n- Sözünüz doğru, Müdür bey; ne yapıp yapmalı; tek \nBu çocuk gitmelidir. Çünkü eminim, pek pek, \nDaha bir hafta yasar, sonra sirayet de olur; \nBöyle bir hastayı gönderse de mektep ma'zur. \n\n- Bir mübaşşir çağırın. \n\n- Buyrun efendim. \n\n- Bana bak: \n\nHastanın gitmesi herhalde muvafık olacak. \n' Sana tebdil-i hava tavsiye etmiş doktor. \nGezmiş olsan açılırsın..' diye bir fikrini sor. \n' İstemem! ' de o fakat dinleme, iknaa çalış; \nKim bilir, belki de biçare çocuk anlamamış? \n\n- Şimdi tebdil-i hava var mı benim istediğim? \nBırakın halime artık beni, rahat öleyim! \nÜç buçuk yıl bana katlandı bu mektep, üç gün \nDaha katlansa kıyamet mi kopar? Hem ne içün \nBeni yıllarca barındırmış olan bir yerden. \n' Öleceksin! ' diye koğmak? Bu koğulmaktır. Ben, \nKimsesiz bir çocuğum nerde gider yer bulurum? \nEtmeyin sokaklarda perişan olurum! \nAnam ölmüş babamın bilmiyorum hiç yüzünü; \n\nSanki atideki mevhum refahım giderek, \nOnu çalkandığı hüsranlar, içinden çekecek! \nKardeşim kurduğun amali devirmekte ölüm; \nBeni göm hurfe-i nisyana, ben artık öldüm! \nHangi bir derdim için ağlıyayım, bilmiyorum. \nDöktüğüm yaşları çok görmeyiniz; mağdurum! \nO kadar sa'y-i beliğin bu sefalet mi sonu? \nBiri evvelce eğer söylemiş olsaydı bunu, \nÇalışıp ömrümü çılgınca heba etmezdim, \nBen bu müstakbele mazimi feda etmezdim! \nMerhamet bilmeyen insanlara bak, Yarabbi, \nKoğuyorlar beni bir sail-i avere gibi! \n\n- Seni bir kerre koğan yok, bu sözün pek haksız. \n' İstemem yollamayın ' dersen eğer, kal, yalnız.. \nHastasın.. \n\n- Hem Verem'im! Söyle, ne var saklayacak! \n\n- Yok canim, öyle değil… \n\n- Öyle ya herkes ahmak, \n\nBırakırlar mi, eğer gitmemiş olsam acaba? \nDoğrudur gitmeliyim.. Koşturunuz bir araba. \nSon sınıftan iki vicdanlı refikin koluna \nDayanıp çıktı o biçare, sefalet yoluna. \nAtarak arkaya bir lemba-i lebriz-i elem, Onu teb'id edecek paytona yaklaştı ' Verem'! \nTuttu bindirdi çocuklar sararak her yerini, \nÖptüler girye-i matem dökerek gözlerini; \n\n- Çekiver doğruca istasyona …. \n\n- Yok, yok, beni ta, \n\nGötür İstanbul’a bir yerde bırak ki; guraba, \n- Kimsenin onlara aldırmadığı bir sırada - \nUzanıp ölmeye bir şilte bulurlar orada!" + }, + { + "id": 50379.0, + "title": "Acıtan Gerçek", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "canim oglum\nguzel yavrum\ngözumun isiltisi\nölumden \nölmekten \ndegil korkumuz\n\ndalda yaprak\nacar birgun\nguler birgun\nsolar birgun\nsavrulur\nKARISIR TOPRAGA TOZ OLUR GIDER\n\nbunlar kirlangic yavrum\nguneyli guzellerimiz\ngelirler birgun bir firtinayla\nyazarlar mavimizi piriltilarla\ndoldururlar mavimizi gunesli cigliklarla\nharmanlayip yavrulari agustos kapisinda\nkaralayip mavimizi cilginca\nbirgun birdenbire bir firtinayla \ncekip giderler\nkaralanmis mavi kalir yukarda\ncatilarda yuvalar\nusur birgun\ntozar birgun\ndagilir\nKARISIR TOPRAGA TOZ OLUR GIDER\n\nölumden \nölmekten \ndegil korkumuz\nyaprak duser\ncicek solar\nsogur elbet yuvalar\ntaa eskiden \ncok eskiden\nbinlerce yildanberi\nkirlangiclar gibi savrulur gunlerimiz \nve kimbilir\nnerde \nnasil\nne bicim\ncikar birgun karsimiza sonumuz\n\nölumden \nölmekten \ndegil korkumuz\ndaha guzel bir dunya \nYASANILIR BIR VATAN\ndiye baslarken sarkimiza \nvurulup kahpe tuzaklarda bir geyik gibi\ndusmek boyluboyunca\ncepte vergi makbuzumuz\n\nbundan iste korkumuz \ncanim oglum \nguzel yavrum\ngözumun isiltisi\nbundan kaygumuz!" + }, + { + "id": 54608.0, + "title": "Gün Kararmasin Geldiginde", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Güz yakmadan gülün pembesini\navuclarimda ol, sokul yanima\ngülüsünle isinsin bedenim\nve dudaklarimda acilasan islik\nadinla ciceklensin\n\nSerceler göce dayanmaz bilirsin\nne özleyen bir bakis kalir\nne de simsicakligin\nsular donar yürek üsür\nsende kalir seni yakan\n\nUcurumlar acilir yollarinda\nbuharlasir ciy damlalari\nTerli bir kisrak gibi gel kapima\nsavrulsun saclarin\nyastigim kekik koksun\n\nUzagi yakin et\npembelessin carsafin\nölüm kapimin tokmaginda\nayriligi iyi bilirim\nferhat olmayayim daglarda\n\nEy gülün pembesiyle\nbir gülümseyisi paylasan\nkar yagiyor yatagima\navuclarim kutuplara döndü\ngün kararmasin geldiginde" + }, + { + "id": 63081.0, + "title": "Ölüm", + "poet": "Osman Sarı", + "rating": 7.0, + "poem": "Beklemiş beklemiş birden gelmiş ölüm\nSanki bin yıl beklemiş beni bulmuş ölüm\n\nKuşatmış her yandan bütün yolları tutmuş\nHerkesi bir av gibi önüne katmış ölüm\n\nSiz niçin böyle dimdik ayaktasınız dağlar\nSanki sizi görmemiş sizi unutmuş ölüm\n\nEy bir türlü doymayan gözleri zulmün\nSeni de vurmak için pusuya yatmış ölüm\n\nEy zulüm denizleri köpürüp taşan\nHer yanı tutmuş ölüm her yanı tutmuş ölüm\n\nNerede bir can varsa ağını atmış ölüm\nKendi hiç uyumamış bizi uyutmuş ölüm\n\nBeklemiş beklemiş birden gelmiş ölüm\nSanki bin yıl beklemiş beni bulmuş ölüm" + }, + { + "id": 6058.0, + "title": "Güller Ağlar İçimde", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Duysak ayak seslerini akşamın\nVe sokaklardan el ayak çekilse\nBir ürpertiyle duyarım o zaman\nSeni çağıran sesi uzaklardan\n\nNe zaman ayrılık saati gelse\nBir gariplik çöker içime birden\nKalan tek anı gibi bir devirden\nDurmadan çalınır o gamlı beste\nSanki bilir de hazin öykümüzü\nBulutlar ağlar, kararır gökyüzü\n\nNe zaman ayrılık saati gelse\nBir çaresizliği anlatır gibi\nBirden değişir gözlerinin rengi\nMavi solar, koyulaşır yeşilse\nSarınca ruhunu eski bir hüzün\nUçar gider pembeliği yüzünün\n\nNe zaman ayrılık saati gelse\nUzatsan özlemle dudaklarını\nTüm ağaçlar döker yapraklarını\nNe çiçek kalır ortada, ne bahçe\nSadece uğultusu o rüzgarın\nVe bir umut kırıntısı: belki yarın\n\nNe zaman ayrılık saati gelse\nBir fırtına çıkmışçasına, büyük\nİçimizdeki güllerin boynu bükük\nBir zaman kalakalırım öylece\nNeden sonra gittiğini anlarım\nİçimde güller ağlar, ben ağlarım." + }, + { + "id": 588711.0, + "title": "Promete Kentte", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 7.0, + "poem": "promete şimdi kentte\nkayalara bağlı değil\nbeton duvarlarla çevrilidir\nkartalların giremiyeceği bir semtte\nkendi kendini kemirir" + }, + { + "id": 63610.0, + "title": "Eski Bir Sancı", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 8.0, + "poem": "Eski bir sevdayı anlatır, \nÇalan her şarkı.\nHer nağmede gizlidir, \nEski bir sancı.\nBazen hüzzamdır sessiz, \nHüzünlüdür eskiden.\nBazen sabadır sensiz, \nMistik ve de derinden.\n\nSen ki hasret yüklü gemide, \nYanımdayken özlemim.\nSen ki özlem yüklü sevdada, \nYurt yurt gezindiğimsin.\nNe sen bil bunu, \nNede ben söyleyeyim.\nAşık maşuktan ayrı, \nAcı çeker bilirim..." + }, + { + "id": 105171.0, + "title": "Belalara", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 7.0, + "poem": "Bin kere nasihat eyledim sana, \nGönül düşme dedim bu deryalara, \nSen guş huşunu vermedin bana, \nDüşürdün başımı ne belalara. \n\nVaktin dilberinde namus ar olmaz, \nİkrarında sabit ber-karar olmaz, \nAldatırlar seni sana yar olmaz, \nGönül niçün düştün bi-vefalara. \n\nMünafık sözüne gel gitme beyim, \nHatır-ı mahzunum incitme beyim, \nDert-ment Emrah'a cevr etme beyim, \nZird dayanılmaz bu cefalara." + }, + { + "id": 11125.0, + "title": "Memleket Havası", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu bizim gökler gibisi hiç bir dağda çatılmamıştır\nYıldızlarımızın titremesi yüreğine deprem indirir\nHiç bir yerde bu denize bu acı tuz katılmamıştır\nTopraktan sağdığımız pekmez güneşin başını döndürür" + }, + { + "id": 104608.0, + "title": "On Birinde Bir Yar Sevdim", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "On birinde bir yar sevdim\nYeni açmıs güle benzer\nOn ikide şeker şerbet\nOğul vermiş bala benzer\n\nOn üçünde gözün süzer\nZülüfün gerdana düzer\nKargı kamış gibi uzar\nBoyu servi dala benzer\n\nOn dördünde pek derbeder\nDostun ikrarını güder\nNere çekersen ora gider\nBoynu toklu kula benzer\n\nOn beşinde yaşar yaşın\nHer örnekten bağlar başın\nTenhalarda arar eşin\nTez alışkın tele benzer\n\nOn altıda kurt bilekli\nYüreği Hakka dilekli\nSağrısı yesil örekli\nEsen poyraz yele benzer\n\nOn yedide delidolu\nHiç bilmez gittiği yolu\nHasbahçenin gonca gülü\nKız turnada tele benzer\n\nOn sekizde geçer gücü\nKız oğlana bulur suçu\nGelinin ibrişim sacı\nKızın altın tele benzer\n\nOn dokuzda olur hasta\nZülüfleri deste deste\nGelin şeker şerbet tasta\nKız petekte bala benzer\n\nNaçar Karac(a) oğlan naçar\nAşkın kitabını açar\nYiğirmide vakti geçer\nGeçmez akça pula benzer" + }, + { + "id": 94168.0, + "title": "Helen'e", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 6.0, + "poem": "Helen, senin adın\nEskinin Nicean yelkenlileri gibidir, benim için\nUsulca, kokulu denizin üzerinden\nO yol yorgunu gezgini taşır\nKıyısına kendi memleketinin\n\nGezmeyi özler yapayalnız denizlerin üstünde\nYunanlı yüzün, sümbül saçların\nSenin havaların getirmişti beni eve\nYunanistanın görkemine ve\nRoma yüceliğine.\n\nİşte, oradaki pırıltılı pencere nişinde\nNasıl da bir heykel gibi, görürüm dineldiği\nAh, Pysche, kutlu topraklar olan bölgelerden\nAkik lamba elinde." + }, + { + "id": 33799.0, + "title": "Neden Sonra", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "O dedi ki: \nBir gün bana gönül verdin \n'Aşktır benim mayam' derdin \nSonsuz bir hisle severdin \nAklında mı? \n\nBen dedim ki: \nAşktan yana, histen yana \nGayri sual sorma bana. \nBelki dün bilirdim ama \nUnutmuşum! \n\nO dedi ki: \nYüreğime ektin bir köz \nYaralarım oldu göz göz \nYemin edip verdiğin söz \nAklında mı? \n\nBen dedim ki: \nYanan yakar iyi bil ki \nBen de yaralıyım belki \nUnutmak ayıp değil ki \nUnutmuşum! \n\nO dedi ki: \nYalan söylemezdin hani? ... \nUnutmam derdin sen, beni \nSormak suç olmasın yani \nAklında mı? \n\nBen dedim ki: \nHangi yalan, hangi gerçek? \nMeyvesini yedi çiçek \nSoru sorma, cevabım tek; \nUnutmuşum! \n\nO dedi ki: \nMühürledin dudaklarım \nDüğümün kalpte saklarım \nMektup yazan parmakların \nAklında mı? \n\nBen dedim ki: \nNe mühür kaldı, ne senet \nEr-geç kopar çürük kenet \nUçmuş akıl denen meret \nUnutmuşum! \n\nO dedi ki: \nBeni, benden almıştın ya \nÇıkla sen ben olmuştun ya \nGerçek sevgi, yalan dünya \nAklında mı? \n\nBen dedim ki: \nVazgeç gayri iş yok bende \nYitirmişim seni, sende \nKimin nesisin, adın ne? \nUnutmuşum! \n\nVe bilenler dediler ki: \nAşk da, söz de yalan imiş \nAkıl işi değil bu iş.. \nVe sonra hatırladık ki \nSevenler hep boşa sevmiş...\n\nÇıkla: Sadece" + }, + { + "id": 68196.0, + "title": "Hayat Nedir Anne?", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "benim hiç sapanım olmadı anne, \nne kuşları vurdum, \nne de kimsenin camını kırdım... \nçok uslu bir çocuk değildim ama, \nseni hiç kırmadım, hep boynumu kırdım. \nben hayatım boyunca \nbir tek kendimi vurdum! .. \n\nsuskun görünsem de, \nfırtınalı ve mağrurdum anne. \nbir mızrak gibi, \naynada hep dik durdum anne! .. \nben sana hiçbir gün laf getirmedim, \nleke sürmedim. \nama göğsümü çok hırpaladım, \nkalbimi çok yordum... \nben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! ... \n\nbenim hiç sevgilim olmadı anne, \nne bir yuva kurdum, \nne bir gün şansım güldü... \nöpemeden bir bebeğin gidişini, \ntükendi gitti çağım... \nkimi yürekten sevdiysem, \nyüreğini başkasına böldü... \nbir muhabbet kuşum vardı, \no da yalnızlıktan öldü... \n\nsen beni göğsünde \nhep acılarla mı soğurdun anne? \nyoksa evlat diye, \nkoca bir taş mı doğurdun anne? \neziyet değilim, zahmet değilim, \nmusibet hiç değilim; \nbir senin mi balına sinek kondu, söylesene! \ndoğurdun da beni, \nne ile yoğurdun anne? \n\nbenim hiç hayalim olmadı anne... \nne seni rahat ettirdim, \nne kendim ettim rahat... \nbir mutluluk fotoğrafı bile çektirmedi bu hayat! \nkaybolmuş bir anahtar kadar \nsahipsizim anne... \nne omzumda bir dost eli, \nne saçımda bir şefkat... \n\nsay ki yollardan akan, \nşu faydasız çamurdum anne... \nsay ki ıslanmaktım, üşümektim, \nsay ki yağmurdum anne! \nbunca yıldır gözyaşlarını, \nhangi denizlere sakladın? \noy ben öleyim, \nSen beni ne diye doğurdun anne?" + }, + { + "id": 784143.0, + "title": "Cehennem Köpekleri", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "azdılar yine; sıçrayıp ısırıyorlar,geri çekiliyorlar,etrafımda dolanıp sonra yine saldırıyorlar.\n\noysa ben kurtulduğumu sanıyordum\nonlardan,beni unuttuklarını; ama\nşimdi daha da\nçoklar.\n\nve ben daha yaşlıyım \nşimdi\n\nama köpeklerin yaşı\nyok\n\nve herzamanki gibi\netinizi ısırmakla yetinmiyor\nbeyninizi ve ruhunuzu da\nısırıyorlar\n\nbu odada\netrafımda dönüyorlar\nşimdi.\n\nharikulade \ndeğiller; cehenem\nköpekleri bunlar\n\nve sizi de\nbulacaklar\n\nşimdi \nonlardan biri\nolsanız\nda." + }, + { + "id": 41714.0, + "title": "Sonnet", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "Çekemezsin bir yere sineden başka.\nBiliyorum günler hep böyle geçecek.\nNe akşamleyin komşu, ne bir akraba, \nNe bir dost, oturup karşılıklı içecek..\n\nYalnızlık sade şurda burda değil, \nDüşüncede, hatırada ve dilekte.\nHangi taşı kaldırsan, nerde 'of! ' çeksen, \nBir dudağı yerde, bir dudağı gökte..\n\nBilmem rengi nasıldır, boyu ne kadar.\nBiçen her kimse yıllardır yanlış biçiyor.\nBir elbise ki, alabildiğine dar..\n\nNedir bir türlü sırrını anlamadık, \nKimdir bizimle böyle şaka ediyor, \nHangi cebini karıştırsan yalnızlık..\n\nTurgut Uyar\nArz-ı Hal" + }, + { + "id": 105164.0, + "title": "Ne Vefasın Gördüm Bezm-i Cihanın", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne vefasın gördüm bezm-i cihanın\nKan ile pür olsun peymâneleri\nNe lütfunu gördüm pîr-i mugânın\nBasma yıkılsın meyhaneleri\n\nÇok çektim feleğin cevr ile kahrın\nBin kerre nüş ettim tas ile zehrin\nBoş olsun şarabı sâk-i dehrin\nLebinden emzirmez mestaneleri\n\nEmrahi beyhude sanma emeğin\nElbette dergâha geçer dileğin\nKırılsın dişleri çarh-ı feleğin\nNice hor eylemiş merdaneleri" + }, + { + "id": 4024.0, + "title": "Günler Perişan", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 8.0, + "poem": "yırtarak geçiyor kalbimizden\nhayatı da törpüleyen zaman\n\nşuramızda bir şey var\nacıya benzer\numuda benzer\nböyle günlerde hayat\nhem acıya, hem acıya benzer\ngün ölümle başlatıyor hayatı\nher şafak taze bir ölünün üstünde doğuyor\nher sabah ölümü anlatıyor gazeteler\nsol köşede ölümü kutsallaştıran bir fotoğraf\nyeni bir cinayetin röntgenini çıkartıyor gövdeme\nbeynim sabırla keskin\niğdişliyor haber bültenlerini, yorumları, sahte ölüm ilanlarını\nbizim ilanlarımız çoktan verilmiştir\ngelirse de bilinir nerden ve nasıl\nböyle ölümün yücedir adı\nha kanağacı canım, ha gelincik tarlası\nçünki ölümün kanıdır besleyen\nbir başka baharın tohumlarını\nşuramızda bir şey var\nbizi onduran şey\nacıya saran\numudu kuşatan\n\nkalbim: kalbim mi desem\nvar kalbim: yaşayan ben\nhayatla ölümle cinayetle\ngazetelerde, radyolarda, eski üniversitelilerde\neski prof hocalarla\nyaşayan ben: geç mi kaldık/kabul edemem\nah benim sevgili annem\noğlun da elbet yurtseverden\nbir gün bırakırda sizi yüzüstü\nyüzüstü değil: elbette bizüstü\nbırakır da: kötü sarmaşıkları, yaban güllerini\nbırakır da: sekizyüzlük hırtları, şunları, bunları\ngiriverir senin sıcacık kucağına\nyani hem sana karşı, hem senin için\ngiriverir o yanılmaz tarihçinin yaprağına\nölüm mü dedim annem\nölüm senin gibi güzel annelerin\nsenin gibi güzel çocuklar feda etmiş\no tarih atlasında\nbir kırmızı gül olur ancak\nkoksun diye çocukların bahçesi\n\nşuramızda, tam şuramızda\nkanserli bir virüs gibi kanımıza karışsa da bizi yaşatan günler perişan\n\nişte bir bir kırıyorlar dalıylan\nyeryüzünün olgunlaşan meyvelerini\nçünki biliyorlar vakit dar\noysa dalları kırılmayan ölür mü sonsuz ağaç\nhayatı pekiştiren kökümüz var\ndünyayı emeğe kazandırmak için\nhayata ve ölüme sonsuz bir anlam veren\nkanağacına sözümüz mü var\n\nbiz şimdi gidiyoruz gibi ya dostlar\nbir gün döneriz elbet\nacısız, adsız\n\nölümsuyu sürünün\nsürünün ölüm suyu\nbir ölü bir dirinin kanıdır\nbesler hayatsuyu\n\nşuramızda, tam şuramızda\ntarihe nasıl anlatsam\n\ney anneleri korkutan\nbizi yaşatan kan\n\ngünler perişan" + }, + { + "id": 81709.0, + "title": "Vedha'lardan Birinde", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 4.0, + "poem": "I-Kumarcı Musa\n\nVedha'lardan birinde Musa kumar oynuyor\nPeygamberlik bir meslek oldu\nBozuk radyo ne demişti ağustosta\n(Ben karımın fotoğrafını isterim sizden) \nDördüncü duvarda ben bulunuyorum\n\nVedha'lardan birinde bir küçük tanrı\nKüçük işler için\n(Ben görmemiş olayım) \nNasılsa tanımadığım bir toprakta öleceğim\nBurada sakal uzatıp\nTaranmış saçlarıyla\n(Siz kendinizin kaçıncı peygamber olduğunu sanıyorsunuz) \nHangi rejim için\n(O kadar çabuk değişiyorlar ki) \nBirinci katları dinamitlenmiş evlere benzer yıkılıveririz\nSokak başlarında görür ve fotoğraflarını çekeriz\n(Vedha sana ne dedi) \n(Dedi ki) \n\nII- Amatörler ve Profesyoneller\n\n(Kaçıncı Vedha'da vardı bu) \nBir ay vardı\nAy çıkınca gitmeliydim oysa\nGidin unutun diyorlardı\nVrangel'in orduları bile unutuldu masaların başında\n\nViski bize bir profesyonel orospu kadar pahalı geliyor\nSokakta şapkalarımı çıkarıp selam veriyordum\n(Numarasını bilmediğim Vedha'lardan birinde) \nArtık kendilerini bir eşya ile karıştırmaya başlayan orospular\nÇok iğreti duruyorlardı düşecek gibi oluyordum\nBunlar da bizim Vedha'larımız\n\tVedha belki hiç doğmamıştı\n\tNe denebilir belki hiç doğmamıştı\n\nIII- Got'lar ve Genç Vedha\n\nBir Got sürüsü için\nGenç Vedha anlamsız bir Vedha'ydı\nVizigot Kralı Alerik - takma adıyla - Ayıların ayısı tütün sarar\n(Çağının en kötü tütün saran kralı) \n\nIV- Duba'dan Laternacı\n\nHiç bakmasa bu kadar dikkatli\nLaternacı geçiyor azınlıklardan arta kalanı\nÇaldığı havayı ne tanır ne sever benim gibi\n\nAdamlar geldi denizden ölmüş\nKimin şansı yoksa bırakmış ellerini dubadan\nİşe yaramayanların felsefesi bunlar\nBir uşak üçüncü katın balkonundan aşağı attı kendini\n(Çocukluğumu saklasaydım benim de ellerim olurdu dubada) \n\nV- Ayşe Dolley'in Bulunmadığı Bölge\n\nKim bu adamlar ayakları üzerinde duruyorlar\nBaşlangıçta dinleniyorlardı\nSonraları hiç yorulmadılar\n(Vedha çok gençti) \n\nDeniz tuzu kokan saçlarını yıka sararıyorlar\nBir takım unutulmuş yüzler gibi\nSigara içiyorlar çok ve ölümü kullanıyorlar\n\nArtık onları ben bile tanımıyorum\nRomanyalı pembe gözlü şeytan\n- Yahudi soyundandır biraz -\nHarita bilmeyen bir Vedha'yı\nBir ağacı yakıp içer gibi öpüyordu\nEski takvimleri seve seve kullanır\n\nBen ikinci gözümü bir kurşunla değiştim\nNe denebilir benim gözüm maviydi\n\nVI- Vedha Vedha Vedha\n\nDenizden uzaklaşmaksızın birbuçuk ama değişen birbuçuk\nİnançlarını nerede bırakmıştın sen\nAradığın şehirleri taşıdı trenler\nPabucumun bir teki ırmağa düşmüştü\nGöğün ta kendisi o zaman geldi\nGel biz gidelim buralardan yalınayak (Vedha'm gitmiş) \nVedha Vedha Vedha ne diyordu (diyordu ki) ." + }, + { + "id": 26433.0, + "title": "Ey Halkım!", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "Sevidir öz türkçe\nTüm belaların mümessili\nHer dilde aynı sızıyı hatırlatır\nYalnızlık\nBakma kemik sesidir sesimin içine sızan\nKırılmaktadır sabah akşam\nEklemlerim fire vermektedir ek yerlerinden\nRuhumdaki\nDikiş izleri belli olmaktadır\nEvet değirmende bir başak kederidir un\nAma suyla hamur olacak bir şey değildi bu kördüğüm...\nSen bir sokak oluyorsun bazı\nBazı bir koku\nBirinin saçına sinen\nSen bir şaka oluyorsun bazı\nDurup dururken aklıma gelen\nSen bir çift göz oluyorsun bazı\nBir tek sözü bile aklında tutamayan\nHerkes kötü davranıyor bana\nSözüm kesiliyor\nVe kanıyor en zayıf harfinden\nSaçım çekiliyor\nYüzümden\nHerkes bana kötü davranıyor\nYalnızlığım ki,yirmidört saat birlikteyiz\nKendisiyle\nBazı o bile uğramıyor\nAsıl gelmayince gelen\nBir ölüm haberi gibi \nAğaçlarım sökülüyor sonra\nBaşka yere ekilecekmiş süsü veriyor\nKuru dallarımın pişmanlığına\nEllerime yapraklar dökülüyor\nHak edilmiş bir sonbahardan\nHerkes bana kötü davranıyor\nUğradıklarında anlıyorum\nGörmezden geliyorlar\nYol uzun vakit kalmıyor bana\nAyaküstü kalbimi kırıp gidiyorlar\nAğzımda kendi gözyaşım birikiyor\nİçin için bir tuz tadı\nİçin bu kayıplar içinizden geldiği gibi\nÜzülmeniz için\nHerkes sevsin istedim beni\nSuç işledim masa örtülerime\nSüs mahiyetinde\nKimseyi sevemedim uluorta\nSuç işledim kayıtlara geçti\nGeçti gitti bir ömrün \nHenüz bilmiyorum ne kadarı\nCezadır ey halkım\nÇekilir tenimden \nTez elden hazırlanır doktora\nKendini ele veren tezler \nKonumuz yoktur ey halkım\nKonuşmacınız yalnızlık illetinde\nYazılarına bir süre zarar verecektir\nKendisi yıllık gizinde\nKar bile yağmaz\nKış kendini tanımlamaz\nAkdenizin zedeli mevsimlerinde\nSeyrine buğu dayanmazdı oysa\nÇocukluğum\nLapa lapa bir seyirliktir\nKomikliğimiz yoktur ey halkım\nKomiğiniz kar izindedir\nKadındır\nSaçlarında birbirine karışır teller\nSevgilinin tellerine bakışlar konar\nHerkes sevdiğine canım \nBöyle mi yazar?\nAşkımız yoktur ey halkım\nSevdalınız şıllık izindedir\nYazımız yoktur ey salkım\nÜzümlerimiz üzünç içinde\nŞarap meylindedir\nŞiirimiz çoktur ey halkım\nŞairiniz acı çekmektedir." + }, + { + "id": 40997.0, + "title": "Bizim Ocakta", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "İçin için yanarız biz durmadan \nBin bir şekil bin bir çizim ocakta \nOrtalıkta dönüyor iz durmadan \nNice muammaya çözüm ocakta \n\nSeçmeli zamanla karadan akı \nİyi kollamalı gül veren bagı \nİlim irfan medeniyet kaynagı \nİkrarım var derki sözüm ocakta \n\nFilizi olmayan kökü sökeyim \nSevdası olmayan yere dikeyim \nYunuslar misali odun çekeyim \nKüllenmeden yansın közüm ocakta \n\nKöz ateş vurdukça kaynasın kazan \nYanıpta kül olsun huzuru bozan \nYapraklar sararıp gelmeden hazan \nHam kalmasın pişsin özüm ocakta \n\nÖzü pişirdikten sonra varayım \nYaralı kuş kanadını sarayım \nVarıp dostun divanına durayım \nAk olsu isterim yüzüm ocakta \n\nLeksizdir elbet yüzümüz bizim \nSefai namustur sözümüz bizim \nDurmadan dövülür özümüz bizim \nNice hamlar pişer bizim ocakta" + }, + { + "id": 1343167.0, + "title": "Konuşan Dili Ol Susan Canların", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir söyle pir söyle Hakk'ın aşkına \nKonuşan dili ol susan canların \nMazlumu sömüren dönsün şaşkına \nKonuşan dili ol susan canların \nHakkı var üstünde garibanların \n\nSaltanata gözün gönlün tok olsun \nNazarında makam mevki yok olsun \nYüreğin yay gibi sözün ok olsun \nKonuşan dili ol susan canların \nHakkı var üstünde garibanların \n\nMazluma yoldaş ol yüreğini ver \nBir cana can olmak her şeye değer \nVebalin büyüktür susarsan eğer \nKonuşan dili ol susan canların \nHakkı var üstünde garibanların! .. \n\nAdalet hükmetsin divan kurulsun \nHak yerini bulsun meydan durulsun \nHaksız babansa da hesap sorulsun \nKonuşan dili ol susan canların \nHakkı var üstünde garibanların! .. \n\nŞu dünyada bir tek doğru kalsa da \nDoğruyu demekten alem yılsa da \nBunun sonu ipe gitmek olsa da \nKonuşan dili ol susan canların \nDuası üstünde garibanların! .." + }, + { + "id": 1488619.0, + "title": "Divan-kebir'den Seçme Rubailer 1", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Ömür tükendi ise Allah başka bir ömür verdi.\nGeçici ömür kalmadıysa, işte şuracıkta tükenmeyen,ölümsüz ömür...\nAşk, hayat suyudur, bu suya dal! \nBu denizin her damlasında başka bir hayat, başka bir ömür var." + }, + { + "id": 5123.0, + "title": "Allah Dostu", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Allah dostunu gördüm, bundan altı yıl evvel;\nBir aksamdı ki, zaman, donacak kadar güzel." + }, + { + "id": 62995.0, + "title": "Bolluk", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 5.0, + "poem": "Yonca Pazar günü toplanır, insan pazartesi\nPeygamber çiçeği bilmeden ölür\nOmaholar çiçek koparmaz gece\nÇünkü bolluğu ölüler getirir bize\nSuda boğulmuş martı ölümsüzdür\nVe yaşlandım, buzlu camın havailiği gibi\nSavaşan yalnızlığın gökyüzü kış\nSabah yumuşak karla yükseldikçe\nArtık ölüm tümden yeşermezmişcesine\nBelleğin eşiği yunmuş yıkanmış\n\nDeniz sen her zaman kusursuz düşündürdün \nÇok eskidenmiş gibi ölüyorum\nTanımadığım otlarla içiçe\nÇünkü bolluğu ölüler getirir bize\nAma bir şey daha var, biliyorum\n (güneşte)" + }, + { + "id": 9008.0, + "title": "Şarkımız Bizim", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Kırılırda bir gün bütün dişliler\nDöner şanlı şanlı çarkımız bizim\nGökten bir el yaşlı gözleri siler\nŞenlenir evimiz barkımız bizim\n\nYokuşlar kaybolur çıkarız düze\nKavuşuruz sonu gelmez gündüze\nSapan taşlarının yanında füze\nBaşka alemlerle farkımız bizim\n\nKurtulur dil, tarih, ahlak ve iman\nGörürler nasılmış, neymiş kahraman\nYer ve gök su vermem dediği zaman\nHer tarlayı sular arkımız bizim \n\nGideriz nur yolu izde gideriz\nTaş bağırda, sular dizde gideriz\nBir gün akşam olur bizde gideriz\nKalır dudaklarda şarkımız bizim" + }, + { + "id": 1864266.0, + "title": "Yoksul Yokuşu", + "poet": "Nilay Özer", + "rating": 7.0, + "poem": "yoksulların çocukluk fotoğrafı az olur\nhiç olmaz belki de avuntunun bez bebeği\nmisketler yuvarlanır yokuş aşağı\nher şey masallar kadar yakınken gerçeğe\nsabahları umuda yoran babalar\nakşamları yarı bunak ve kambur\nyokuşu sırtlanıp da gelirler eve\n\nçok yokuşlu semtlerde yaşadık hep\nderimiz de bahtımız da abanozgillerden\nbeş taştan biri yuvarlanır dört taşa\nkız oyunu der çekilir erkekler\neğilir topaçlar ve gazoz kapakları\nölüler de yoksulluğun payandasıymış gibi\neğik yatar mezarda yokuş aşağı\n\nama gülümsemiştim bu yokuşa ben bir kez\nancak ilkokula başlarken çektirdiğim\nödünç yakalıklı fotoğrafımda\nkuş ayaklı bir sevinçtim yokuş yukarı\nbir kamyon freninden koptu yokuş aşağı\naltında ben okulda fotoğrafım\navuntunun bez bebeği hiç olmadı sanırım..." + }, + { + "id": 2032582.0, + "title": "Bir Mektup", + "poet": "Ezra Pound", + "rating": 9.0, + "poem": "Alnımın üzerinde saçım dümdüz kesilirdi daha; \nOynardım sokak kapısının önünde, çiçek derlerdim.\nBambu sırıklarına binmiş gelirdin, atlılar gibi,\nDört dönerdim yörende, mürdüm erikleriyle oynardın.\n\nChokan köyünde yaşayıp gidiyorduk işte:\nİki küçük çocuktuk, sevgiden gayrisini bilmeyen.\nOndördümde vardım sana, efendim benim.\nGülemezdim karşında, sıkılgandım çünkü.\n\nBaşımı eğer, duvara çevirirdim yüzümü.\nKırk kere de çağırsan, gözüm yerden kalkmazdı.\nOnbeşimde yüzümü çatmadım artık\nAyağının bastığı toprak olayım istedim,\n\nDünyalar durdukça durdukları yerde...\nDaha yukarılarda mı olacaktı gözüm? \nOnaltıma bastım sen gittin.\nAnafor kaynattığı sulardan, Ku-to-yen´e\n\nBeş ay oldu ayrılalı\nDallarda maymunlar üzünç içinde.\nAyağını sürüyordun gittiğinde.\nKapının önü yosun şimdi, bir sürü yosunlar var,\nYolunmayacak kadar kökleri derinlerde.\nYapraklar erkenden dökülüyor bu güz estikçe rüzgar\nÇiftleşen kelebekler Ağustos´ta sarardı daha.\nBatı bahçesindeki otların üzerinde,\nDokunuyor bana bunlar.\nYaşlanıyorum.\n\nKiank ırmağının dar geçitlerinden inmekteysem şimdi,\nBana haber ver, bileyim de önceden,\nKarşılayayım seni\nCho-fu-sa´ya kadar çıkıp." + }, + { + "id": 1294230.0, + "title": " Filistinli Sevgili", + "poet": "Mahmud Derviş", + "rating": 8.0, + "poem": "Gözlerin bir diken\nyüreğe saplanmış,\nçıldırasıya sevilen,\nişkencesine dayanılamayan.\nGözlerin bir diken,\nrüzgârdan koruduğum,\nötesinde acıların, gecelerin,\nderinlere sapladığım.\nKandiller yanar ışığınla,\ngeceler dönüşür sabaha.\nBense unuturum birden,\n- göz rastlar rastlamaz göze-,\nyaşadığımız bir vakitler\nkapının ardında\nyanyana.\n\n*\nŞakırdın sanki konuşurken.\nİsterdim konuşmak ben de.\nDudaklarda hayır mı kalmıştı ki,\nO bahar gibi dudaklarda! \n\nSözlerin\ngüvercin gibi\nyuvamdan\nuçtu gitti.\nKapımız,\nsonbahar kadar sarı\nbasamakları ardından\nfırladı gitti\ncanının çektiği yere.\nAynalar oldu paramparça,\nyığıldı içimize\nacı üstüne acı.\nTopladık sesin küllerini\ngetirdik bir araya.\nBöylece söyler olduk\nacılı türküsünü yurdumuzun.\nHep birlikte sazın bağrına\nektik bu türküyü,\nevlerin damlarına taş fırlatır gibi\nfırlattık attık bu türküyü,\nalın, dedik,\nsancıdan kıvranan kalplere.\nOysa her şeyi unuttum ben şimdi.\nYa sen, ya sen, sevgili,\nsesini kimselerin bilmediği! \nBelki de gidişindir senin\nya da susmandır\nsazı paslandıran.\n\n*\nDün seni limanda gördüm,\nyapayalnız, yolluksuz yolcu.\nBir yetim gibi sana doğru koşuyordum,\narıyordum sanki yaşlı anamı.\n\nNasıl, nasıl, yemyeşil bir portakal ağacı\nkapanır bir hücreye ya da bir limana,\nnasıl saklanır gurbet elde\nve yemyeşil kalır? \nYazıyorum not defterime:\nLimanda durakaldım...\nEn dondurucu kış kadar soğuk gözler gibiydi dünya,\ndoluydu portakal kabuklarıyla ellerimiz.\nVe hep çöl, ve hep çöl, ve hep çöldü ardım.\n\n*\nSeni yalçın dağlarda gördüm,\nkuzularınla, kovalanan çoban kızı.\nSen benim bahçemdin,yıkıntılar ortasında.\nBendim o yabancı, bendim kapını vuran.\nEy gönül! Ey gönül! \nKapı kalbimin üzerinde yükseliyordu,\npencere, taşlar ve çimento\nKalbimin üzerinde.\n\n*\nSeni su testilerinde gördüm,\nbuğday başaklarında,\nyıkık dökük, parça parça, unufak.\nHizmet ederken gördüm gece kulüplerinde,\nsancıların şimşeklerinde gördüm ve yaralarda.\nBağrımdan koparılmış ciğer parçası sensin.\nDudaklarıma ses olacak yel sen.\nAteş ve akarsu sensin.\nGördüm seni bir mağaranın ağzında\nyetimlerinin çamaşırlarını iplere asarken.\n\nGördüm sokaklarda seni ve ateş ocaklarında,\nkaynayan kanında güneşin.\nVe ahırlarda...\nVe bütün tuzlarında denizin.\nVe kumlarda...\nToprak gibi güzel,\nyasemin gibi,\nve çocuklar gibi.\n\n*\nVe ant içerim ki,\nbir mendil işleyeceğim yarına kadar,\ngözlerine sunduğum şiirlerle süslü\nve bir tümceyle, baldan ve öpücüklerden tatlı:\n'Bir Filistin vardı,\nbir Filistin gene var! '\n\n*\nGözleriyle Filistin,\nkollardaki, göğüslerdeki dövmelerle Filistin,\nadıyla sanıyla Filistin.\nDüşlerin Filistin'i ve acıların,\nayakların, bedenlerin ve mendillerin Filistin'i,\nsözcüklerin ve sessizliğin Filistin'i\nve çığlıkların.\nÖlümün ve doğumun Filistin'i,\ntaşıdım seni eski defterlerimde\nşiirlerimin ateşi gibi.\nKumanya gibi taşıdım seni gezilerimde.\nKoyaklarda çağırdım seni bağıra bağıra,\ninlettim senin adına koyakları:\n\nSakının hey\nkayaları döve döve şarkımı koparan şimşekten! \nBenim gençliğin yüreği! \nBenim beyaz kanatlı atlı! \nBenim yıkan putları! \nKartalları tepeleyen şiirleri benim eken\ntüm sınırlarına Suriye'nin! \nZalim düşmana bağırdım, ey Filistin, senin adına:\n'Ölürsem, ey böcekler, vücudumu didik didik edin! '\nKarınca yumurtasından kartal çıkmaz hiçbir vakit,\nyalnız yılan çıkar zehirli yılanlardan! \nBen barbarların atlarını iyi bilirim.\nBir ben dururum onların karşısında,\nbir ben,\ngençliğin yüreğiyim her daim,\nyüreğiyim beyaz kanatlı atlıların.\n\nMahmud DERVİŞ\n\nÇevirenler: A. KADİR - Süleyman SALOM" + }, + { + "id": 503519.0, + "title": "Kadir Geceleri Fırsat Sizindir", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Kadir geceleri fırsat sizindir\nBöyle Hakk mihmanı can ele girmez\nPeygambere yüzler sürmek bizimdir\nGitti bu günkü gün dün ele girmez\n\nAzrail el sunar alır canı\nCehteyle burada menzil alasın\nNasip olur mu bir daha göresin\nDuasın alacak kul ele girmez\n\nKimler dinler avazını ününü\nAllah'ın velisi imam soyunu\nBöyle Hakk mihmanı can ele girmez\nÖzünü kul eyle iman bulasın\n\nEy Nesimi sakın durup oturma\nSırrını sakla nadana taş götürme\nCehteyle de imanını yitirme\nZay edersin din iman ele girmez" + }, + { + "id": 47130.0, + "title": "Türkmen Ağam", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Dağlar dağımdır benim\nGam ortağımdır benim\nSöyletme çok ağlarım\nYaman çağımdır benim.'\nDündar Taşer'in büyük hâtırasına...\n\nİşit beni, dinle beni, duy beni...\nEylendirmez dügün, dernek, toy... beni.\nYar beni hey... dil beni hey..oy beni...\nDündar Ağam, bizi koyup gitti bil! ...\nUçmağ içre bir menzile yetti bil! ...\n\nÜlkü yolu diken olur, taş, olur, \nYağsız ayran, kuru ekmek aş olur...\nKim derdi ki, Ağama bir iş olur? ? ? \nKahpe felek bize oyun etti bil! ...\nAttıgı taş bağrımıza battı bil! ...\n\nUluna da Bozkurtlarım, uluna...\nUluna da ince aylar doluna...\nGafil durup güvenirsen soluna\nBaşın üzre sefil baykuş öttü bil! ...\nVatanını iki pula sattı bil! ...\nTanrı bilir, dün de bizim, yarın da...\nBir gün olur; bir sabah tan yerinde, \nDalgalanır dokuz tuğ gönderinde...\nTürkmen Ağam nağrasını attı bil! ...\nOtağ kurup gölgesine yattı bil! ...\n\nYol demeyem, yel demeyem, yürüyem...\nGöğüs verem, şu dağları kürüyem...\nBen Oğuz'un dediği Gök Börü'yem...\nYine doğum sancılarım tuttu bil! ...\nTanrıdağ'da 'kalk' borusu öttü bil! ...\n\nSanmayın bu, ağlama ya ağıttır.\nBu, Ağamın kavlince bir ögüttür.\nAğlamak ne? Dündar Ağam şehiddir\nAğlar olsan kaşlarını çattı bil! ...\nOraları birbirine kattı bil! ..." + }, + { + "id": 29079.0, + "title": "Atlar", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 7.0, + "poem": "Pencereden atları gördüm.\n\nBerlin'deydim, kıştı. Işık\nIşıksızdı, gökyüzü yoktu gökyüzünde.\n\nHavanın aklığı ıslak bir ekmek gibi.\n\nVe penceremden boş bir sirk\nKışın dişleriyle kemirilmiş.\n\nAnsızın bir adamın yedeğinde\nOn at göründe sislerin içinden\nÇıkarken titremediler, ateş gibi,\nO saate kadar bomboş olan\nEvreni doldurdular gözlerimde. Görkemli, yangınlı\nUzun bacaklı on tanrı gibiydiler,\nYeleleri tuzun düşlerini andırıyordu.\n\nPortakaldan ve evrenlerdendi sağrıları.\n\nBaldı derileri, amber, yangın.\n\nBoyunları gururun taşlarından\nOyulmuş kulelerdi,\nVe kızgın gözlerine güçlü bir dirim\nEğilmişti bir tutuklu gibi.\n\nVe orada, sessizlikte, ortasında\nGünün, kirli ve dağınık kışın\nHaşarı atlar kan,\nUyum ve yaşamın kışkırtıcı gömüleriydiler.\n\nBaktım, baktım ve yeniden yaşadım:\nKaynağın, altın dansın, gökyüzünün,\nGüzellikte yaşayan ateşin\nOrada olduğunu bilmeden.\n\nO kapanık Berlin kışını unuttum.\n\nAma atların ışığını unutmam." + }, + { + "id": 10908.0, + "title": "Son Aşkıma", + "poet": "Enis Behiç Koryürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey benim gül demetim, ey bir çile ipeğim! \nSeni çok seviyorum, daha çok seveceğim.\n\nSen benim kuraklıktan solan gönül bahçemde,\nSen benim şu yıldızsız kalan hulya gecemde\nBir son bahar değilsin, sonuncu bir baharsın; \nUfkumda fecri açan gül kanatlı rüzgarsın. \n\nŞi'rimdeki heyecan bugün sendedir ancak, \nBu şi'rim bende artık son heyecan olacak, \n\nŞu gönlüm bilsen, nasıl çırpınarak yoruldu.\nBir güzelden kurtuldu, bir güzele vuruldu.\nHer birinde bir parça daha yorgun düşerek,\nKimine lanet edip kimiyle öpüşerek,\nNihayet, işte bugün hepsinden ayrılmışım; \nO kadar bıkkınım ki, mazime darılmışım...\n\nSen ki bir çocuk kadar şakraksın, neşelisin; \nSen ki aşka gençlikle koşan güzel delisin; \nBana mahkum olduğun lahzalar var sanırım; \nBusemle ürperdiğin o anları tanırım.\n\nEy cici kırlangıcım, benim ipek böceğim! \nYaklaş sana pek gizli bir şey söyleyeceğim:\nSeni gittikçe fazla seviyorum yaramaz! \nBugün dünden daha çok ve yarından daha az..\n\nKıymetli tutuyorsun, değil mi, bu sevgimi? \nYalvarırım, beni hep titreyerek sev, e mi! \nBakışımdan korkarak, göğsüme sokularak,\nAşkın bütün şiirini her an bende bularak..\nYalvarırım, böyle sev! Bana karşı aciz ol! \nSevişmekte zalimlik, inan ki en fena yol..! \nArtık mücadelesiz, gözyaşından müstağni\nBir sevgiye muhtacım, sen de böyle sev beni.\nO ipekten göğsünde bırak başım dinlensin! \nBir çile ipeğim sen, gül demetim de sensin! \nSakın sanma bıkarım tatlı buselerinden...\nSevilmek ihtiyacı bende öyle derinden\nGelen bir iptila ki severim sevildikçe.\nEsirinim, seninim olduğunu bildikçe.\n\nŞairliğim seninle en bahtiyar, en mağrur\nAnındayken düşün ki gençliğimin sonudur.\nBırak gönlüm kendini bu aşka hakim sansın! \nGenç kadın, mahkum ol ki ona hakim olansın..." + }, + { + "id": 24306.0, + "title": "Merak", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "siz şimdi bana bir kucak \ngökyüzü getirebilir misiniz demir örgülerle parçalanmamış \nsuda serin suda pırıl pırıl akan bir yaprak \nbana çiçek kokusu bana deniz bana toprak \nboyunca mayısa batmış bir ağaç büyütebilir misiniz bana \nverebilir misiniz muştusunu silahları susmuş bir dünyanın \naç doydu güneşe sarındı çıplak-diyebilir misiniz \nsöyleyin bana \nokuyabilir misiniz kurtuluş haberlerini şiir tadında \ngüney afrika'da \nkara öfke \nkara bir kartal \ngibi kondu \nkaranlığın gözüne \nalaydınlık bir sabah doğdu \nzencilerin yüzüne- \nmesala \n\ngencecik öpüp gitmek birşey değil \nşu kahrolası merak olmasa" + }, + { + "id": 104954.0, + "title": "Dün Gece Dün Gece", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Dün gece dün gece gördüm düşümde\nGöçün çekmiş gider ili Zeyneb'in\nİnci mercan gibi ufak dişinde\nTatlı tatlı söyler dili Zeyneb'in\n\nZeyneb pek küçüktür haldan bilmiyor\nÜn eyledim hiç yanıma gelmiyor\nGöz görüp de gönül karar kılmıyor\nAştı üstümüzden yolu Zeyneb'in\n\nYaz gelip de meyvaları yetmemiş\nŞeyda bülbül konup figan etmemiş\nBahçasında mor menevşe bitmemiş\nAçılmış goncası gül�� Zeyneb'in\n\nSabah olur seher yeli estirir\nSiyah zülfü mah yüzünde gezdirir\nZalım engel yari bize küstürür\nDolansın boynuma kolu Zeyneb'in\n\nBahar olup seher yeli esti mi\nZeyneb bizim ile kadem bastı mı\nAcep bizden umudunu kesti mi\nKaracaoğlan olsun kulu Zeyneb'in" + }, + { + "id": 44731.0, + "title": "Her Şey Uzaktadır", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Uzaktadır her şey; gökyüzü, deniz.\nHer an peşimizden koşan gölgemiz, \nÖzlenen limanlar, yanan yıldızlar.\nUzaktadır her şey; anneler, kızlar...\n\nUzaktadır her şey, hep... yalnız ölüm, \nHer yerde, her an yakınımız ölüm." + }, + { + "id": 54272.0, + "title": "Davet", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 6.0, + "poem": "Seni ben bekliyorum göğsüm açık, bağrım açık; \nHançer ol göğsüme saplan, ecel ol karşıma çık.\n\nÇalmamış madem ki bir gece felekten gönlüm; \nGelecek bari elinden gelsin dilerim ölüm.\nToprağın rengi kanımdan kızarırken yer yer; \nUzanıp sapsarı, son busemi koymazsam eğer; \nObenim kalbimi göğsümden ayırmış çeliğe.\ngezsin ismim yedi kat gökte kahpe diye.\nBeni mahfetmeden alemde obiğane duruş; \nBana sal yalvarırım pençeni, ey yırtıcı kuş.\n\nİşte ben bekliyorum göğsüm açık, bağrım açık; \nHançer ol göğsüme saplan, ecel ol karşıma çık." + }, + { + "id": 21431.0, + "title": "Gözlerin İstanbul Oluyor Birden", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 9.0, + "poem": "Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,\nBir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.\nMartılar konuyor omuzlarıma,\nGözlerin İstanbul oluyor birden.\n\nAkşamlardan, gecelerden, senden uzağım\nŞiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen\nDurgun sular gibi azalacağım\nBir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.\n\nŞarkılarla geleceksin, duygulu, ince\nYalnız gözlerime bak diyeceksin.\nEllerim usulca ellerine değince\nKaybolup gideceksin\n\nBir elim seni çizecek bütün pencerelere\nBir elim seni silecek.\nKalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere\nSenin için yeni baştan can kesilecek.\n\nNe güzel seni bulmak bütün yüzlerde\nSonra seni kaybetmek hemen her yerde\nNe güzel bineceğim vapurları kaçırmak\nYapayalnız kalmak iskelelerde.\n\nSeninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,\nBir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.\nMartılar konuyor omuzlarıma,\nGözlerin İstanbul oluyor birden." + }, + { + "id": 46042.0, + "title": "İlk Adım", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir mermi de benden aslanım, \nBir mermi de benden.\nBir mermi de benden zafer topları\nMukaddes namlular! \nDaha gelmesin mi bahar, \nDaha gülmesin mi ağlayanlar? \nYıllardır kan içinde, sargı içinde\nUnuttunuz mu\nSevmesini şakalaşmasını? \nÇekik gözlüler, \nKıvırcık saçlılar, ablak yüzlüler! \nKüller mi saz beniz etti sizi\nYabani güller, dost bakışlar, otlu çiçekler! \nVe sizler: \nAdana, Aras pamuğu kadar\nSevdiğim yüzler! \nYayla türkülerim kadar\nMemleketlilerim kadar\nSevdiğim yüzler! \nAltıya mı değdi yaşlarınız\nOtuz dokuz doğumlu çocuklar? \nÖmrünüz, gözleriniz, uykularınız\nSığınaklarda geçti harp boyunca.\nOylum oylum ateşleri gördünüz mü, \nCepheden dönenleri sordunuz mu? \nTanır mısınız\nAy nedir, gün nedir, elma nedir? \nGüneşi gözlere doldurmak güzelken\nHey küçük kardeşler hey\nGörün ne hale koydular dünyamızı.\n\nŞimdi zafer topları gürlüyor\nAvrupa'da.\nVe deniz ötesi kıtalardan\nŞarkılar...\nŞimdi kazaska oynuyor Avrupa.\nŞimdi silah yerine bayrak tutanlar...\nHiçbirini tanımadığımız, \nOyunlarını bilmediğimiz\nMişiganlılar, Oksfortlular, Ukranyalılar\nŞimdi, göz aydın etme zamanıdır.\nYeni bir dünya doğuyor.\nŞorul şorul giden kan pahası.\nMüjdeler, müjdeler olsun\nYeni bir dünya doğuyor\nZincir seslerinden\nVerem basillerinden uzakta...\nBüyük ölülerini bağrına basıp\nYaralı insanlarımız\nKahramanlarımız konuşuyor: \n'Benim olsun, senin olsun, bizim olsun, \nHani kardeşlerimiz vardı ya\nBu dünyada.\n-Kız kardeşlerimiz, annelerimiz, şairlerimiz-\nDumdum kurşunuyla vursalar da\nHer zaman böyle döğüşeceğiz: \nGırtlak gırtlağa, diş dişe, tank tanka\nDemokrasi için, \nEşitlik ve hürlük uğruna'\nBir mermi de benden aslanım\nBir mermi de benden\nBir mermi de benden\nZafer topları, mübarek namlular!" + }, + { + "id": 109167.0, + "title": "Gel Efendim Gel (Hasretinle Beni)", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Hasretinle beni üryan eyledin\nBeklerim yolların gel efendim gel\nGönül kuşu kalktı cevlan eyledi\nBeklerim yolların ali ali gel efendim gel\n\nEvvel ahir sensin dönmezem senden\nMeyl ü muhabbetin çıkar mı candan\nGönül göç eyledi kevn ü mekandan\nBeklerim yolların gel efendim gel\n\nTevarih çoğaldı da hadden aştı\nUrum sofuları bildiğin şaştı\nŞimdi gayret Şah-ı Merdan'a düştü\nGözlerim yolların gel efendim gel\n\nHorasan'dan kalktı Hind'i yararak\nTop top olmuş hariciler kırarak\nBendelerin Şah'ına yalvararak\nBeklerim yolların gel efendim gel\n\nBozuldu yolcular yollarda kaldı\nAyin erkan gitti dillerde kaldı\nBendelerin zayıf hallerde kaldı\nBeklerim yolların gel efendim gel\n\nPir Sultan'ım Allah Allah diyelim\nGelin nikabını elden koyalım\nTakdir böyle imiş biz ne diyelim\nBeklerim yolların gel efendim gel" + }, + { + "id": 24090.0, + "title": "Meri Kekliğim", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 5.0, + "poem": "Bir \nElde\nÇatal\nBir\nElde\nDehre\nDalar\nDikenlerin\nKengerlerin\nPeşinde\nKaderimmiş\nSöğerim\nOy\nMeri\nKekliğim\nYeter\nÇektiğim\n\nDut\nKurusu\nSüpürge\nTohumu\nYediğimiz\nVe\nBir\nGodik\nArpa\nİçin\nSivas\nKapılarından\nGeri\nÇevrildiğimiz\nGünleri\nDefledik\nMeri Kekliğim\nYeter\nÇektiğim\n\nYol\nParaı\nVeremedim\nDiye\nŞu\nDağları\nBana\nAştırdılar\nŞu\nYolları\nBana\nHacizlere\nGitti\nSuna\nGibi\nKeçim\nİneğim\nMeri\nKekliğim\n\nKore\nDağlarında\nTabakam\nKaldı\nMapus\nDamlarında\nÖzgürlüğüm\nHey\nMeri\nKekliğim\nYeter\nÇektiğin." + }, + { + "id": 35567.0, + "title": "İsimsiz", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir akşam üstüdür şarabî\nBahçeler ve dağlar üzre hükümran\nTam dünyayı dolaşmak saatindesin\nAy ışığı su içer birazdan.\n\nKızarmış kalçalarını çanlar\nAlabildiğine vurur\nManşetlerde kilometre kilometre yalan\nSallanır durur.\n\nSen çocuk tulumunda\nMatbaa mürekkebi\nRüsva olmuş ellerin emeği\nAlıp götürmüşler dost dediğini\nAlmış rüzgârlar içini.\n\nÜmide benzer\nSevdaya\nSoğuk bir namludur\nKör ve pusuda\nEnse kökünde zulüm\nVe sermiş cânım sofrasını dört başı mâmur\nBurnun dibine\nHürriyet.\n\nSeviyorsun mümkün\nAranızda kurşun\nYasak bölge var\nSen genç\nSevdan ölünecek kadar güzel\nKanunu yapanlar ihtiyar." + }, + { + "id": 327940.0, + "title": "Bunu Saymıyorum Aşk", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 5.0, + "poem": "Çok zamansız yakaladın beni\nÇok acemi\nBunu saymıyorum aşk\nBir daha gel emi! ...\n\n Ahmet Selçuk İLKAN\n\n'Erkekler hep yalnız ağlar' kitabından\nwww.ahmetselcukilkan.com.tr" + }, + { + "id": 20750.0, + "title": "Rüzgar", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu ne yeşil, ne mavi bu, ne sarı? Yolumuzda.\nNasıl koyup gitmeli bu denizi, bu kırları?\nUğulda, uğulda, uğulda sonbahar rüzgârı,\nBir dal kırabilir misin bakalım, gönlümüzde?\n\nBu şarkılar, bu hâlis sözler varken, dilimizde." + }, + { + "id": 271897.0, + "title": "268 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "268\nBeni, toprak ve sudan kazdı; benim suçum ne? \nDokuduğu ipek, çul, sazdı; benim suçum ne? \nİyi, kötü yaptığım her şeyi ve her sözü\nBu alnıma kendisi yazdı; benim suçum ne?" + }, + { + "id": 6937.0, + "title": "Ne Zaman Ayrılık Saati Gelse", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne zaman ayrılık saati gelse\nEn vazgeçilmez yerinde yaşamın\nDuysak ayak seslerini akşamın\nVe sokaklardan el ayak çekilse\nBir ürpertiyle duyarım o zaman\nSeni çağıran sesi uzaklardan\n\nNe zaman ayrılık saati gelse\nBir gariplik çöker içime birden\nKalan tek anı gibi bir devirden\nDurmadan çalınır o gamlı beste\nSanki bilirde hazin öykümüzü\nBulutlar ağlar, kararır gökyüzü\n\nNe zaman ayrılık saati gelse\nBir çaresizliği anlatır gibi\nBirden değişir gözlerinin rengi\nMavi solar, koyulaşır yeşilse\nSarınca ruhunu eski bir hüzün\nUçar gider pembeliği yüzünün\n\nNe zaman ayrılık saati gelse\nUzatsan özlemle dudaklarını\nTüm ağaçlar döker yapraklarını\nNe çiçek kalır ortada, ne bahçe\nSadece uğultusu o rüzgarın\nVe bir umut kırıntısı: Belki yarın\n\nNe zaman ayrılık saati gelse\nBir fırtına çıkmışçasına, büyük\nİçimdeki güllerin boynu bükük\nBir zaman kalakalırım öylece\nNeden sonra gittiğini anlarım\nİçimde güller ağlar..." + }, + { + "id": 40242.0, + "title": "Islık", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Yabanıl ot kokuları\ngetiriyor bir rüzgar\nkıpırdatıyor suları\n\nBelki sonbahar\nvurgun yapamayacak\nyol vermeyecek sular\n\nVe neşeli bir ıslık\ntutturmuş şimdi ova\nnice acıya karşılık\n\nAşkı savunmada doğa" + }, + { + "id": 32301.0, + "title": "Dîvân-ı İlâhîyât 165", + "poet": "Aziz Mahmud Hüdayi", + "rating": 7.0, + "poem": "Tînet-i Âdemde konmasa eğer sevdâ-yı aşk\n Cenneti bir dâneye satmazdı ol dânâ-yı aşk\n\n Kenz-i mahfîden zuhûra geldi eşyâ lâ-cerem\n Bâd-ı hubbiyle temevvüc etdi çün deryâ-yı aşk\n\n Tâlib-i dîdâr olup ayılmaya tâ haşredek\n Kim ki nûş ede ezel bezminde ger sahbâ-yı aşk\n\n Aşk ü müşg olmaz nihân ânı bilir halk-ı cihân\n Âşık-ı bî-çâreye mümkün müdür ihfâ-yı aşk\n\n Bülbülün hâlin bilenler gûş ederler nâlesin\n Bir gül-i bî-hâr içündür bunca hûy u hây-ı aşk\n\n Aşk-ı Şîrîn oldu feryâdına Ferhâd'ın sebep\n Ey nice dânâyı Mecnûn eyledi Leylâ-yı aşk\n\n Ey Hüdâyî hâlet-i aşkı ne bilsin her meges\n Kulle-i Kâf-ı hakîkat mürgüdür ankâ-yı aşk" + }, + { + "id": 42735.0, + "title": "Kayıp Adresteki", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "-I-\n\nSen dostumdun benim, gülünce güneşler açardı\nSu gibi azizdin, yurdumdun, alnında ateşler yanan\nIşıklı bir ırmak gibi aktığımız o uzun yürüyüş\nDaha dündü sanki, her patlayan sağanak bunu anlatır\nFabrika düdükleri bunu anlatır bana her vardiyada\n\nHazırladığımız ilk taş baskısı afişi anımsar mısın\nBükülüp giden kent sokaklarını, fabrika önlerini\nSonra kitapları (kokuları hala burnumda onların) \nHangi mayısta taşıdık kentlere güllerin rengini\nGerçi gülistan olmadı ömrümüz, gam değil\n\nBelki tanırdın ilk vurulanı, o gün hiç ağlamadık\nHayır ağlamadık, çıldırdık o gün çıldırasıya\nAdını çocuklarımıza verdik onun, çoğaldı\nMezarlar çoğaldı o günden sonra, yetişmedi bize\nÖldürülecek kadar büyümüştük, öyle demişlerdi\n\nVe hayat öylece akıp durdu işte, akıp duruyor\nKimilerinin bakışlarına yine karlar yağmış\nSaçları dumanlı bir geçit sanki, dudakları lâl\nKitap yakanlar eksilmiyor, şu uçuşup duran\nKırlangıç ölülerini görüyor musun kentin üstünde\n\nSen dostumdun benim, gülünce güneşler açan\nBulutlara, rüzgara asarım suretini her akşam\nHer akşam bir mektup yazarım dağlar kadar\nKayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun\nUnutma dostumsun sen, neredeysen orada ölmek isterim\n\n-II-\n\nKasabalı bir hüzün çökerdi söylediğin türkülere\nMeşeler göğerir kalbin rehin kalırdı o huysuzda\nVe akşam soframıza ağarken bir yayla bulutu\nKuşları ürkütülmüş bir dal gibiydin, öylesine mahzun\nEfkâr da yakışırdı sana, ilk kadeh kekik kokardı\n\nKısa pantalonlu resimlerimiz sararmadı daha\nİlk sigarasını bölüşen iki okul kaçağı, iki haylaz\nHiç kimseler anlamıyor muydu o günlerde\nİlk sevgilileriyle denizaşırı yolculuk düşleri kuran bizi\nVe ne çok yalnızdık sinemalar olmasa\n\nUnutalım mı şimdi kente indiğimiz o ilk günü\nSabahlara kadar okuduğumuz o kitapları\nKar aydınlığında yürüdüğümüz yolları unutalım mı\nArtık çok geç, işçiler seni soruyor ve ötekileri\nHer karşılaşmamızda sizi konuşuyoruz uzun uzun\n\nAnımsar mısın odamızın talan edilişini\nHer katta yaralı bir kardeşin çığlığını sonra\nKantinde kitaplar yırtılıyordu, delik deşikti duvarlar\nMosmor bir çığlıktı gözleri malatyalı kızın\nSana hep o huysuzu anımsatırdı, bilirdim\n\nKimilerine göre ancak ölümü güzelleştirirdik biz\nBirer çılgın mıydık gerçekten, serseri bir rüzgâr mıydık\nGöğermiş meşeler kadar yakın mıydık bulutlara\nVe tarih upuzun bir hikâye miydi -öyle diyorlardı-\nBir işçi kıza söyledim bunları, yalandır, dedi\n\nAnlamını yitiren birşeyler mi var şimdilerde\nYazdığım şiirlere yabancıyım, sokaklara yabancıyım\nTaşı delemiyor bir çığlık ve apansız bir\nSu oluyorum ipince, kendime sızıyorum\nDünya yetmiyor bazen, bırakıp gidebilir miyim\n\nVe hayat böylece akıp durdu işte, akıp duruyor\nKentler karıncalanmış birer namlu gibi\nUpuzun yatıyorlar dizlerimde ama sımsıcak\nMeşeler göğermiş diyorsun varsın göğersin\nHer yaprak bir öpücüktür sana o huysuzdan\n\nSen dostumdun benim gülünce güneşler açan\nBulutlara rüzgâra asarım suretini her akşam\nHer akşam bir mektup yazarım dağlar kadar\nMeşeler göğermiş diyorsun varsın göğersin\nUnutmadım bırakıp giderken söylediğin sözleri" + }, + { + "id": 53336.0, + "title": "Sevgili! Bir Başka Güzelsin", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Sevgili! Bir başka güzelsin bugün, \nAy gibisin! Pırıl pırıl gülüşün, \nGüzeller yalnız bayram günleri süslenir, \nSeninse bayramları süsler gül yüzün." + }, + { + "id": 39258.0, + "title": "Gel Sevelim", + "poet": "Neşet Ertaş", + "rating": 7.0, + "poem": "Gel sevelim sevileni seveni\nSevgisiz suratlar gülmüyor canım\nNice gördüm dizlerini döveni\nGiden ömür geri gelmiyor canım\n\nÖzü gülmeyenin yüzü güler mi\nSevgisiz muhabbet Hakk'a değer mi\nSeven insan kaşlarını eğer mi\nZorunan güzellik olmuyor canım\n\nSevgi haktır seven alır bu hakkı\nİçi güler dıştan görünür farkı\nSevmeyene akmaz sevginin arkı\nBoş lafla oluklar dolmuyor canım\n\nBir zaman aşıkken sen de sevmiştin\nO anda dünyayı nasıl görmüştün\nSanki cennetin bağına girmiştin\nÇokları bu hakkı bilmiyor canım\n\nAşkın ateşine yandım alıştım\nBu ateş içinde aşkla tanıştım\nDoğru mu yanlış mı deyi danıştım\nSevgisiz hakka kul olmuyor canım\n\nSevenin içinde yanar ışıklar\nKaybolur karanlık tüm dolaşıklar\nGaribim sevenler bunca aşıklar\nBoş hayale boşa yelmiyor cenım" + }, + { + "id": 1951508.0, + "title": "Ay Vurunca Yüzüme", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 7.0, + "poem": "bu böyle bir şiir işte\nay girince geceye\nbu şiirde bakır yeşil\nçuha delik deşik lekeli masalarda\nihtiyarlar en kimsesiz ihtiyar\nkahveler nargilesiz\n\nbu şiirde çatanalar denizsiz\nçocukların gözü pamuk helvacılarda\nkadınların kocaları haylidir işsiz\n\nbadem çiçekleri kırağı pası\nbahar ayaksız elsiz\nsıkıyönetim gecesinde bir yüzün kalmış\nçırılçıplak\nkimliksiz\n\nbu şiirde aşk\nyüzümde unuttuğun utanmasız bakışın\nmor kumlarda çürümüş deniz kabuğu\nikindi güzlerine düşürdüğün bir tarih\n\nbu böyle bir şiir işte\nay vurunca yüzüme" + }, + { + "id": 15236.0, + "title": "Doremifa", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "İşte uzaklara gittim çok uzaklara \nKıyısında bu soğuk denizlerin \nSeni düşünüyorum Doremifa \nAyaklarımın altında kumlar çıtırdıyor \nBaşımda büyük dalgaların sarhoşluğu \nDenizin yeşilinde gözlerini görüyorum \nKöpüklerin beyazlığında ellerini \n\nSenin için balıklar tutuyorum vazolar dolusu \nKırmızı balıklar yeşil balıklar mor balıklar \nCanım sıkılıyor dudakların aklıma geldikçe \nTutup denizleri sarıya boyuyorum \nGökyüzünü siyaha \nBu bulutlar sana benziyor \nBu bulutlar senin gibi \nOysa sen bulutlara benzerdin Doremifa. \n\nUzaktan gemiler geçiyor duman gibi hayal gibi \nBüyük kanatlı kuşlar dönüyor başımda \nDudaklarımda sevdiğin şarkılar \nElimde bir bıçak var kana bulanmış \nKumların üstüne adını yazıyorum \nSana gelme diyorum \nSana git diyorum \nElimde bıçak var diyorum sana \nÜstüme gelme \n\nİşte uzaklara gittim çok uzaklara \nGözlerimin önünde alabildiğine deniz yemyeşil \nAlabildiğine gökyüzü masmavi \nAlabildiğine bir keder içimde kapkara \nSeni düşünüyorum \nFamiredo \nFamiredo \nDoremifa" + }, + { + "id": 13486.0, + "title": "Bebek", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir bebek\nDünyaya açtı gözlerini\nVe alabilmek için\nİlk nefesini\nBastı çığlığı\nKeşke gerekli olabilseydi bu kadar\nYaşamdaki tüm ağlamalar." + }, + { + "id": 230022.0, + "title": "Pembe Yalı", + "poet": "Oktay Rifat", + "rating": 6.0, + "poem": "Kızlar vardır kıvırcık salat gibi\nAğızları burunları kıvır kıvır\nBacak bacak üstüne vapurlarda\nRüzgâr eser oraları buraları görünür\nBaktıkça fık fık eder adamın içi\n\nVay canına tükürdüğümün İstanbul'u\nBir oynak olur Fındıklı önlerinde\nElimde yüz iğnelik çapari\nPoyraz gibi dalarım Palamutlara\nAltımda Turgut Reis motoru\n\nRumelihisarı'nda Orhan'ın mezarı\nNe gittim ne gördüm gitmek de istemem\nTaze ekmek bir parça beyaz peynir\nŞimdi olsa şuracıkta kafa çeker\nDenize mi bakar kim bilir\n\nBen rıhtımdan suya atlarım\nAltımda balıklar\nÜstümde bulutlar\nAğzımın kenarında çırpıntılı Boğaz suyu\nPembe yalıya doğru yüzerim" + }, + { + "id": 27986.0, + "title": "Güney İlleri", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Gök mavi, dağlar ak, ovalar yeşil.. \nDört mevsim bahardır güney illeri \nÇiğ düşmüş çiçekte gün ışıl ışıl.. \nBir sarı, bir mordur güney illeri \n\nYollar kıvrım kıvrım iner yokuştan\nKöpüklü suları dökülür taştan \nKuşları çiçekten, çiçeği kuştan \nSeçilmeyen yerdir güney illeri. \n\nDağılır yaylanın boz dumanları \nEğilir yıldızlar öper çamları \nBir başka âlemdir yaz akşamları \nCennet ile birdir güney illeri. \n\nBaharda haz duyar nar çiçeklenir \nArı sesi çan sesine eklenir \nTüm güzellik Toroslarda renklenir \nOylum oylum kardır güney illeri. \n\nMotor sesleriyle uyanır sabah \nKekik kokusuna boyanır sabah \nÖzene-bezene yaratmış Allah, \nNe geniş, ne dardır güney illeri. \n\nOrdadır ozanın gönül bolluğu \nSevgi sıcak sıcak, aşk buğu buğu.. \nGerçek yiğitlerin harman olduğu \nEşsiz bir diyardır güney illeri.\n" + }, + { + "id": 52568.0, + "title": "Maruri Sokağındaki Pansiyon", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 7.0, + "poem": "Karşı karşıya değildi evler, sevmezlerdi birbirlerini, \nyine de yan yanaydılar.\nduvar duvara, fakat\npencereleri\nbakmazdı sokağa, konuşmazdı, \nöyle sessizdiler.\n\nBir kâğıt uçuruyor havalanır gibi ağaçtan\nkışın kirli bir yaprak.\n\nAkşam ortalığı tutuşturuyor, kaygı içinde\nyok oluveren bir ateş boşaltıyor gök.\n\nKara sis balkonları örtüyor. \n\nAçıyorum kitabımı. Yazıyorum\nbir maden ocağının \nçukurunda sanıp kendimi, \nbir ıslak, \nbırakılmış dehlizde.\nBiliyorum kimse yok şimdi\nevde, sokakta, acı kentte.\nBir mahkûmum açık kapısının önünde, \naçık dünyanın önünde, \nakşam alacasında şaşkın, gamlı bir öğrenciyim, \nçıkıyorum işte o zaman şehriye çorbasına, \niniyorum ardından yatağa ve yarına." + }, + { + "id": 16015.0, + "title": "Evvel Zaman", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 7.0, + "poem": "Asardın okulu her sabah\nSen de aşıktın bir zamanlar,\nGeceleri sokak sokak gezerdin\nEllerin ceplerinde, yıldızları sayarak.\n\nİnsanın sevdası on beşinde\nHoroz şekerlerine güneşlere benzer,\nGülerdi tramvaylarda küçük bir kız\nBekareti beyaz dişlerinde.\n\nİçi kadın çamaşırı doluydu vitrinlerin,\nAllık pudra, frenk altını küpeler,\nO tarihte dükkanların önünde \nDalıp giderdin.\n\n (1943)" + }, + { + "id": 30257.0, + "title": "Bizim Memleket", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "İçimden tanırım ben o illeri\nOnlar ki zahirde viran olurlar\nArdıçlı dağları çamlı belleri\nAşanlar Şirin'e hayran olurlar\n\nDökülür köpüklü sular yarından\nBaharlar yaratır kışın karında\nİçenler sihirli pınarlarında\nŞöyle bir silkinir ceylan olurlar\n\nBaşı boş kırlara salar tayını\nElinden düşürmez okla yayını\nAklına getirmez zafer payını\nMemleket yolunda kurban olurlar" + }, + { + "id": 331747.0, + "title": "Bir'dir Bir", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Sizin oynadığınız uzun eşek, birdir bir,\nYa bizimki o tek yol bir tanedir bir'dir bir!" + }, + { + "id": 934.0, + "title": "Susarak", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 7.0, + "poem": "Güneş altında söylenmedik söz yokmuş..\nBu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi..\nNe gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz..\nBende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde..\nHiç bir biçim kalmamiş dünyada denenmedik...\nBende susuyorum sevgimi saklayıp içimde....\nDuyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor...\nSusarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim ...\nAma bir başka seven yok benim sustuğum biçimde ....." + }, + { + "id": 23302.0, + "title": "Yazmam Daha Aşk Şiiri", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Oydu bir bakışta tanıdım onu\nKuşlar bakımından uçarı\nÇocuk tutumuyla beklenmedik\nUzatmış ay aydınlık karanlığıma\nNerden uzatmışsa tenha boynunu\n\nDünyanın en güzel kadını oydu\nSaçlarını tarasa baştan başa rumeli\nOtursa ama hiç oturmaz ki\nKan kadını rüzgardı atların\nHep andım ne yaşanır olduğunu\n\nEn çok neresi mi ağzıydı elbet\nBütün duyarlıklara ayarlı\nÖpüşlerin türlüsünden elhamra\nSınırsız denizinde çarşafların\nBir gider bir gelirdi işlek ağzı\n\nAh şimdi benim gözlerim\nBir ağlamaktı tutturmuş gidiyor\nBir kadın gömleği üstümde\nGünün maviliği ondan\nGecenin horozu ondan" + }, + { + "id": 2292325.0, + "title": "Kalbiyle Söyleşen", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "dağ köyünde körbağırsak sancısa\nkonur karnın ağrıyan yanına\nalev gibi tuğlalar\n/ Bir kalbiniz vardır onu tanıyınız.\nBir şehir kadar kalabalıktır bazıları\nBir dehliz kadar karanlıktır bazıları\nKonuşurlar\nİsterler\nSusarlar\nDinlememişseniz nice yıl kalbinizi\nEv meslek iş para geçim diyerek\nDüşünün şimdi bir de\nŞehirlerde kasaba ve köylerde\nBaşını eğmiş kalbiyle söyleşen bir kişi olduğunuzu" + }, + { + "id": 108842.0, + "title": "Ecel Burcu", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Hak belasın versin Mülcem Oğlu'nun\nHançer ile kanın saçtı Ali'nin\nTerk eyledi Bağdat gibi şarını\nEcel burcu boynun büktü Ali'nin\n\nAli'm çeker idi dünya firkatın\nCümle kullarını alırdı satın\nFatma Ana ile Şehriban Hatun\nLibasın üstüne döktü Ali'nin\n\nAli'm ah eyledi eridi sızdı\nKanber de bu işte ayrılık sezdi\nOğlu İmam Hasan tabutu düzdü\nTabutu misk anber koktu Ali'nin\n\nBir nur doğdu Muhammed'in veçhinde\nZülfikar oynadı Çin ü Maçin'de\nDoksan bin evliya sancak içinde\nGözleri kan ile doldu Ali'nin\n\nPir Sultan Abdal'ım sever hazırı\nİstemişler Üveys ile Hızır'ı\nYükletmişler Ab-ı Zemzem çadırı\nDeve kapısına çöktü Ali'nin" + }, + { + "id": 116962.0, + "title": "Yürü Bre Kahpe Felek", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Yürü bre kahpe felek\nGafil gafil gelme bari\nBiz de doğduk ölmek için\nYüzümüze gülme bari\n\nGafil gelirsin yanıma\nKıyarsın tatlı canıma\nToprak atarsın sineme\nSorucuyu salma bari\n\nBildim feleksin cihandan\nÇıkmaz parmakların kandan\nKurtuluş yok imiş senden\nYiğitlikte gelme bari\n\nSen bir feleksin sözün yok\nYola gidersin izin yok\nKimi görmeğe gözün yok\nKimisini görme bari\n\nPir Sultan'ım der hanedir\nBilirm kastın canedir\nHer işlerin tersinedir\nBildiğinden kalma bari" + }, + { + "id": 104956.0, + "title": "Evvel Sen De Yücelerden", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Evvel sen de yücelerden uçardın\nŞimdi inginlere indin mi gönül\nDerya deniz dağ taş demez geçerdin\nKaradan menzilin aldın mı gönül\n\nYiğitliğim elden gitti yel gibi\nDamağımda tadı kaldı bal gibi\nHoyrat eli değmiş gonca gül gibi\nBozulmuş başlara döndün mü gönül\n\nHasta oldun yastığını istersin\nKadir Mevlâ'm sağlığını göstersin\nCennet-i âladan bir köşk dilersin\nBoynunun farzını kıldın mı gönül\n\nKaracaoğlan der ki söyle sözünü\nHakk'a teslim eyle kendi özünü\nNâs işine karalama yüzünü\nYolun doğrusunu buldun mu gönül" + }, + { + "id": 59612.0, + "title": "Vurma Nurettin", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Hayatın kıyısında \nDelinmiş bir kayıksın\nYanlış yere yanaştın\nSen bunlara layıksın\n\nBu şehre bel bağladın\nDoymadı gitti karnın\nBir kondu yaptın ama\nYıkıldı kaldı yarım\n\nVurma Nurettin vurma\nO senin karın\nBak onlar çocukların iftiharın\n\nYaşama kavgasında \nNe gelirse yutarsın\nBelki fırsat çıkarsa \nBir ucundan tutarsın\n\nBu şehrin girdabında \nKayboldu yoğun varın\nBöyle umutsuz olma \nHele bir olsun yarın" + }, + { + "id": 38306.0, + "title": "Gidip Gelme", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "En son denizi işittim\n-Öc alıyor benden-\nİçim için kaynıyordu demin\nPatlamadın ya dedim\nPatladı işte\nÖbür sesler\n-Fabrikanın düdüğü cankurtaranla ezan\nVe göğsümün hırıltısı-\nHiçbiri ayağına su dökemez bunun\nBu vurdu muydu uçuyor canımın yongaları\nPul pul pırıl pırıl ve oğul oğul\nBir mevlut balığı ağıyor sanki menevişlere\nHiç kalır yanında bütün seviştiklerim \nBu deniz, düştükçe düşen nabzım terim benim\nBeyler gayrı beni sarı defterinizden silin\nNem varsa definem ipim kefenim\nHepsi sizin hepsi sizin, hapsinizin.\nYeter ki beni bir genel afla başınızdan defedin\nVe defleriyle çalparalarıyla gümüş sürülerinin\nBu dif gibi cesedi Kanal`ın döllüğüne defnedin\nKulaklarınızı çınlatırım ordan\nIsırırım gözlerinizi\nGeri dönen bir hecetaşı gibi geceden\nHeceleyerek kendi kitâbesini\nUnutmuş bildiği ne varsa önceden\nSekerek ve sikerek denizi\nŞaş kalacaksınız o zaman\nŞeytan minareleriyle nasıl okunurmuş ezan\nVe düşmüş kalkmış bir Allah gibi tuzlar içinde\nVaracağım ki cenazenize \nBir kızım daha olmuş denizanalarından\nVe tıpkı ve tıpkı bir insan\nKaptığım gibi onu da atacağım ki dalgalara\nAyrı düşmesin garip, sütanamızdan\nAnladınız mı şimdi Can\nNiye gelirmiş hep Boğaz`dan" + }, + { + "id": 591753.0, + "title": "Tuhaf", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Kamusal alan var beri dünyada\nMüslümana yasak, Papa'ya serbest\nKoşu meydanına çıkmak çok tuhaf\nSafkan taya yasak, sıpaya serbest..\n\n27.11.2006/Vakit" + }, + { + "id": 137674.0, + "title": "Garipler", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 7.0, + "poem": "Gece soğuk, kar serpiyor\nFırıncı ekmek yapıyor,\n Beş küçük çocuk\n\nBakıyorlar somunlara,\nYazık değil mi bunlara\n Donları delik! \n\nVe fırıncının kolları\nÇeviriyor somunları\n Harlı fırında.\n\nSomunların çıtırtısı,\nFırıncının zevzek sesi\n Kulaklarında.\n\nBüzülmüşler o daracık\nAna göğsü gibi sıcak\n Delik önünde.\n\nEkmek, iftar sofrasının\nÇörekleri gibi, bakın\n Çıkıyor işte.\n\nDelikten yaşam tütüyor\nBöcekler ile ötüyor\n Kızaran ekmek\n\nÇarpıyor, nasıl iştahla\nYırtık giysiler altında\n Beş çocuk yürek.\n\nToplanmış kuşluk vaktinde,\nKırağı, çiyler içinde\n Yoksul İsalar.\n\nKüçük delikte yüzleri,\nEkmeklerde aç gözleri\n Ne söylüyorlar? \n\nBüzülmüşler, bu alaca\nTan vaktinde, budalaca\n Dualar kime? \n\nYırtık donlar patlıyor\nBağırmaktan. Savruluyor\n Gömlekleri kış yelinde.\n\n(Fransızcadan çeviren:Erdoğan Alkan)" + }, + { + "id": 19580.0, + "title": "Sözler", + "poet": "Sina Akyol", + "rating": 7.0, + "poem": "Burada kal. \nÖğlen avlusunda.\nZamanın yalın diline yerleş.\nUfka bakmanın meraklısı ol.\nMaviye, beyaza, gündüze çalış.\n\nZakkumu anla! \nAğusu,tenime sürdüğüm merhemdir diye \nbeni, mırıldanıp şaşırt.\n\nAğustosun hummalı böceğini,\nonun terli şarkısını \ngayret et,Türkçe' ye çevir.\n\nTaşlığı yıkamanın, asmayı budamanın,\nçıplak ayakla yürümenin\nhayli zengin üslubunu edin.\n\nBurda kal. \nKalıcı zamanda.\nÖğlen avlusunda.\n\nArın gövdenden.\nKendin oluncayakadar soyun.\n\nFerah sular dökün.\nDerin uyu." + }, + { + "id": 39514.0, + "title": "Madımak Oteli", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "\t\t_Sivastopal,2 temmuz 1993, \n\t\t 37 ölü, \n\t\t milyonlarca şiir yaralı._\n\nsizleri tanıyordum\nsabahları geçerek önümden giderdiniz işlerinize\nsiz\nkendini amber ağacı sanan karalahana suratlı manav\nyüreğini örümceklere diktiren terzi çırağı\nsiz\nçocuklara çarpıp kaçma eğilimli belediye şoförü\nmaçlarda peygamberlere küfreden zabıta memuru\nevet siz\nsiz\nöğrencilerine Atatürk heykelini tokatlatan öğrenci yurdu müdürü\nyani siz beyefendi\nsiz\nçanakçılar, kışkırtıcılar, kibritçiler\nmelek boğazlayıcılar\nsahte itfa’ye aslanları\nsiz\ncinayet sonrası toz olan pır pır sultan imamlar\nbayat yeşil biberler\nkanat düşmanları\nsizleri tanıyordum\nkutu kutu odalarım kol kanat gerdi askerlik anılarınıza\nbanka cüzdanlarınıza\nastım ilaçlarınıza\nkiminiz evden kovuldunuz bende yattınız sabaha kadar zik zak\nkorudum sizi göktaşlarından ve ay çarpmalarından\nçocukluk arkadaşınızdı otel kayıt memuru önce onu yaktınız\ntürküleri yaktınız şiirleri yaktınız\ndoğru sözü yaktınız\n\nakşamları geçerek önümden gidersiniz evlerinize\nyıkıntıma sinsi sinsi gülersiniz\nkapıda sizi karşılayan çocuklarınız\nonlar da öğrenir bir gün\niçindeki insanlarla yaktığınız\nbir otelin\nsonsuza dek\nkül tüküreceğini yüzünüze." + }, + { + "id": 678264.0, + "title": "Uzak Beyaz Bir Hayal Tutuyor Ellerini", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Ellerin son gemiden artakalan bir hüzün\nBir vadiyi çoğaltan saf suyu sessizliğin\nErimeyi bir kalbin potasında öğrenmiş\nBir gecenin nabzında damlamıştır yerlere\nBelki son meddücezir vaktidir denizlerin\nO hangi aynalardan çıkıp gelmiş ansızın\nSen hangi dağ başında bırakmışsın ruhunu\nŞimdi yalnızlık için kan döküyor gözlerin\n\nArtık duymuyor seni fırtınalar, bulutlar\nSözlerin bin bir çeşit alevlerle yanıyor\nSen O’nda unutulan resimlerin matemi\nO sende her çiçeğin yüzüyle uyanıyor\n\nUzak beyaz bir hayal tutuyor ellerini\nIrmağı yatağından ayırdıysa karanlık\nSu şimdi kahra giden yolların ayrımıdır\nBir tohum gülümsüyor; kökleri yüreğinde\nBir tohum ki, bahçenin en nazlı kıvrımıdır\n\nBir tohum, dallarında asılı kirpiklerin\nBir tohum, gövdesine gözbebeğin gömülü\nBir tohum, kabuğunda gül baharı taşıyor \nBir tohum, ardı sıra sefiller ağlaşıyor\n\nİstenmeyen birisin şimdi doruklar kadar\nOyuncak bekleyip dur yetim çocuklar gibi \nBilmiyor ki, senin de görünmez bir günün var\nUzak beyaz bir hayal tutuyor ellerini" + }, + { + "id": 494122.0, + "title": "Güldür Gül", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben bugün pirime vardım\nPirin cemali güldür gül\nOturmuş tahtı mekana\nTahtı revanı güldür gül\n\nGülden terazi tutarlar\nGülü gül ile tartarlar\nGül alır gül satarlar\nÇarşı pazarı güldür gül\n\nGülden degirmeni döner\nOnun ile gül döverler\nAkar arkı döner çarkı\nBendi pınarı güldür gül\n\nAk gül ile kırmızı gül \nÇift yetişmiş bir bahçede\nBakışları hare karşı\nHar-ı ezharı güldür gül\n\nGel ha gel Seyyid Nesimi\nHak nefesi güldür gülün\nŞu öten garip bülbülün\nDerdi figanı güldür gül" + }, + { + "id": 17729.0, + "title": "Ey Balçık Dünya", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Seni bildim bileli,\ney balçık dünya,\nbaşıma nice belâlar geldi,\nnice mihnet, nice dert.\nSeni sırf belâdan ibaret gördüm,\nseni sırf mihnetten, dertten ibaret.\n\nİsa'nın yurdu değilsin sen,\nyayıldığı yersin eşeklerin.\nNerden tanıdım seni bilmem ki,\nnerden parçası oldum bu yerin,\n\nBana vermedin bir yudum tatlı su,\nsofranı yaydın yayalı.\nElimi ayağımı bağladın gitti,\nelimin ayağımın farkına varalı.\n\nBırak da bir ağaç gibi\nyerin altından çıkarıp ellerimi\nsevgilinin havasıyla sarmaşdolaş olayım,\nuzayıp gideyim bâri.\n\nEy çiçek, dedim çiçeğe,\ndedim, bu küçük yaşta sen,\nneden ihtiyar oldun bu kadar,\ndedim, nasıl oldu bu böyle?\n\nÇocukluktan kurtuldum, dedi çiçek,\nsabah rüzgârını tanıyalı,\nhep yukarlara doğru çıkar\nyukarlardan gelmiş bir ağaç dalı.\n\nŞunu da söyledi çiçek:\nMadem aslımı tanıdım,\nmadem yersizlik âlemi aslım,\nartık bana tek bir şey düşecek:\nYücelip aslıma gitmek.\n\nSus yerter artık,\nvar git yokluğa haydi,\nyoklukla yok ol.\nGit, yokluklardan tanı\nyokluktan var olanı." + }, + { + "id": 58777.0, + "title": "Baştan Kara", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Başlayan bir şey vardı unuttum\nAnımsamaya çalışıyorum şimdi\nEmekdar kelimelerle: \nBahar\nGençlik\nBebek\nÇiçek\nDeniz\nİşçi\nBağımsızlık\nÖzgürlük\nEşitlik\nAşk\nMezarımda dönüyorum da\nYuvarlanıyorum baştan kıça\nKalafattan yeni çıkmış bir tekne\nDalga olmayan dalgaların üstünde...\n\n(Güle Güle Seslerin Sessizliği" + }, + { + "id": 17655.0, + "title": "Küçük Kızım Su'ya", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir derin uykudaydım ölümün içinden\nAçtımki gözlerimi\nBir suyun gölgesi gibi\nKendisi adeta bir suyun\nAyakucumda sen oturuyorsun\n\nŞiir getirenlerin çok olsun çocuğum!" + }, + { + "id": 270702.0, + "title": "Ellerin Değince Denizlerime", + "poet": "Çiğdem Sezer", + "rating": 7.0, + "poem": "kalkıp bir ağacı suluyoruz ellerinle\nyağmura bakıyoruz -hep yağıyor-\npirinçhan'da bir gramofon\n -beni kör kuyularda...\nellerin öylece duruyor masada\nkuyum ustası ellerin\nbir şunu unutmuyorum\ngülerdin, şenlenirdi bahçelerim\n\nben alıp ellerini uzaklara gideyim\nardım sıra kambur cüce\nçevirsin çemberini\nalıp gideyim ellerini...ellerinin\ntenimdeki gül dövmesini\n\nkaç kış uyudum, unuttum\nkarlar nasıl erirdi soğuk göllerde\npaslı dilim ağulu dilim kekeme\nçamaşır günleri kapı önleri sevişmeme \nsaatleri evlerin, bir peygamber çiçeği\nağzında yarım bir cüzle\nbeni ezberle, diyor, beni ezberle\nbir bunu unutmuyorum, bir de\nparmak izlerini,ateşler içinde\n\nkaç vurgun kaç hastalık\nölmedimse, telkâri gümüş\nellerin, işlediği için\n bir gül\n bir daha\n köklerime\n\nbir şunu unutmuyorum\naşk engüzel yenilgi\nellerin değince denizlerime" + }, + { + "id": 16366.0, + "title": "Hatırla ama!", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir tatlı ömür gibi gitmeye niyetlendin,\nayrılık atına eyer vurdun inadına.\nAma bizi unutma, hatırla ama.\n\nSana temiz dostlar, iyi dostlar, bağdaş dostlar\nyeryüzünde de var. gökyüzünde de var.\nEski dostla ettiğin yemini, hatırla ama.\n\nSen her gece ay değirmisini\nbaşına yastık edince yollarda,\ndizimde yattığın geceleri hatırla ama.\nSen ey, hüsrev'i kendine kul,\nŞirin gibi bir nice güzeli esir eden,\naşkının ateşiyle tıpkı Ferhat gibi benim\nayrılık dağını delmede olduğumu, hatırla ama.\n\nBir deniz kesilen gözlerimin kıyısında\nbir aşk ovasını görmüştün hani;\nsarfan dallarıyla, ağustos gülleriyle sarmaşdolaş.\nBunu unutma, hatırla ama.\n\nEy Tebrizli Şems,\ndinim aşktır benim, senin yüzünü gördüm göreli,\nbenim dinim senin yüzünde övünür, ey sevgili.\nBunu unutma, hatırla ama." + }, + { + "id": 7274.0, + "title": "Saçıma Dokunma", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 8.0, + "poem": "'saçıma dokunma' diyorsun masal saçan bir sesle\nekmek gibi dilimlediğimiz yatak sarılmış bize,\nbırakmak istemiyor\nkasıklarını öperken 'saçıma dokunma' diyorsun\ndilimde gezdirirken seni,\n'saçıma dokunma, n'olur'\nkapısı açılan bahçene girerken bir daha, bir daha\nanılar dökülüyor göksarmaşıktan\n\nikimiz de biliyoruz\nbir çözsem saçlarını\nbir daha söz etmeyeceğiz ayrılıktan\nsaatlerin saçları olsaydı sevgilim\nbu kadar hızlı geçip gider miydi zaman\nah sevgilim ne diyecektim ben sana\naç pencereyi ve dışarıya bak\nson gecemizde kar altında kuğular" + }, + { + "id": 2247.0, + "title": "Kayıp Sevda", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir yandan türkü söyler\nBir yandan yürür ağlıyarak,\nSevdası rüzgâr gibi iter\nDere boyunca yalnayak.\n\nNilüferler gibi solgun Ophelia!\nYanaklarına yapışır saçları.\nAçılır etekleri suyun yüzünde,\nSeyrederdi söğüt ağaçları.\n\nİnsan kalbi o zamanlar da vardı\nDaha küçüktü, daha kırmızıydı ama şimdikinden\nKopardılar kalbini Ophelia'nın\nNilüferler gibi sarardı.\n\nŞimdi de kızlar sokaklarda,\nMinnacık eller, ayaklar, saçlar.\nAma nerde onlar, nerde Ophelia\nNerde evvel zaman içindeki aşklar.\n\nSevdamız kayboldu zamanlarda.\nDişi ceylânla erkek ceylân\nAyrı yönlere koşar gider.\nBir sevişmek kaldı romanlarda." + }, + { + "id": 26393.0, + "title": "Yol", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Yar yüreğim yar, gör ki neler var,\nBu halk içinde bize gülen var.\n\nKo gülen gülsün, Hak bizim olsun,\nGaafil ne bilsin,Hakk'ı seven var.\n\nBu yol uzaktır menzili çoktur,\nGeçidi yoktur derin sular var.\n\nGirdik bu yola aşk ile bile,\nGurbetlik ile, bizi salan var.\n\nHer kim merdane gelsin meydane,\nKalmasın cana kimde hüner var.\n\nYunus sen bunda meydan isteme,\nMeydan içinde merdaneler var." + }, + { + "id": 64319.0, + "title": "Yunus' Ki Sütdişleriyle Türkçenin...", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Yunus ki sütdişleriyle Türkçenin\nNe güzel biçmişti gök ekinini, \nDüşman müşman girmeden araya\nDolanıp bütün yukarı illeri\nToz duman içinde yollar boyunca\nCanından sızdırmıştı şiiri; \nVasf-ı Hal'inde öyle esrikti\nAcı dirliği Aşık PAşa'nın, \nGünlük gibi havayı doldururdu.\nSevginin ve kimyanın öğretisi; \nBursa 'da otlar ağaçlar arasında\nkim yazdı günün aydınlığın \nO diri o insan yüzlü beratını\nBaşka kim yazdı Emir Sultan 'dan\nVe bakalım Balım Sultan Urum Abdallarından\nBaba dostlarıyla kadınlarla\nBirtakım ilişkilerden sıyrılarak\nÇıkarak karıkocalığın dükkanından \nTuttu aynasında Kızıl Deli'yi; \nYağmur altında sicim gibi\nParasını serperken havuzlara \nAşık Garip unutmuştu kendini \nAklını fikrini takıp Mecnun'a, \nOralarda sevgili bir küfür gibi\nSon yükselişigibi bir sesin \nDemirin taşın yergisiyle dolu\nO çimenleri yeşerten nârâ\nO dalga dalga yayılan \nAnamın içi gib ovalara, \nVe indi mi birden bire inen \nSImsıcak bir şafak gibi dağlara, \nSütbeyaz Ayvaz Kankırmızı Köroğlu; \nSen ki şu kısacık hayatında \nSevdin ve yaşadın kelimeleri\nBir gün bile düşürmedin kalbinden\nYarana bastığın büyülü deyimi\nNiye mi koşarsın böyle ufka doğru\nPir Sultan mı ısmarladı seni\nKızılırmaktan öte Sivas'a doğru\nYeryüzü gökyüzü ve sabah vakti\nBilece uçarsınız hastanız ulu\nAlnında göğsünde parmak uçlarında\nKan pıhtısının ısrarlı bakışı\nSiyaset meydanı hıncahınç dolu, \nUstamın gözlerindeki son damla mavi\nTakılıp kalmış kirpiklerine, \nPerçemi uysalca dolanmış darağacına, ; \nUzakta kavaklar kuşku sorulu\nBir tambur dehşeti sazında\nHazırlar kaderini Kadı Burhanettin'in\nOlsa da bir gün Sivas 'a sultan\nFışkıracaktır kanı bir tuyuğ gibi\nAzeri ağzıyla koçlara devran\nBir tuyuğ gibi elemsiz bir fıskıye gibi\nBaşı omuzundan kaydığı zaman; \nSen ki gözlerinle görmüştün 57'de \nBabanın parçalanmış beynini\nKağıt bir paketle koydular mezara \nİstesen belki elleyebilirdin de\nAma ağlamak haramdı sana\nO günler istesende istemesen de\nBoğazında buruldu kaldı Türkçe\nMevsimlerin tülüne sarılı halde\nYıllarca dinlendirdin acını\nUtandın ondan korktun bir bakıma\nSakladın geleninden gideninden; \nVe sen daha nice raslantılarla\nNice suçsuzun başında bulundun ki\nGöğe urmak ister gözbebekleri\nNice şair nice duyarlık elçisi\nZehir Kazak zıkkım Gedayi\nBir buğday yüzlü zülfü doşaşığın \nÖzlemiyle karmış doğanın buyruğunu \nKütüğü nakıştan beter olmuş\nNar çiçeği Karacaoğlan: ; \nYaz kış yapraklı Dertli Boran; \nEzilmişin tutanakçısı Kabasakal; \nDördüncü Murad'ın çılgınlığıyla\nYeniçeri bedeninenişanlar vuran\nSeyrek asker Kayıkçı Kul Mustafa; \nİşgal acılarından mavi bir lirizm çıkaran\nMaliyeci şairlerin ilki Bayburt'lu Zihni; \nVe sürgün şairlerin ne ilki ne de sonuncusu\nYiğit ve açık Türkmen: Dadaloğlu; \nKamu kuşların yedi bin yıl\nTam bir danişmendlik içre uçtuğu\nVe gülün tek bir solukta \nKöy köy dağılıp kahverengide\nKent kent kırmızıda toplandığı Gülşehri; \nKim bu Gülşehri öksüz Emrah kim? \nŞems Banu ne olacak Kişverkişan nere kalesi? \nYA ulu Camiin ünlü romancısı \nYalvaçlara kimlik kağıdı dağıtan \nÇekidüzeni unutulmaz Süleyman Çelebi? \nSen işte bunlarla bildin Türkçeyi\nBunlarla\nGelen giden obayı sevdi." + }, + { + "id": 34230.0, + "title": "Her Şey Tekrardır Biraz", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 8.0, + "poem": "Öperse sakalımı biralanmış bir berber\nAşkımın civcivleri kanatlanmış \n merhaba\nşiirlere kılıç çeken gökyüzü\nyerin bu şiirde de bir çocuk ağlamasıdır\n(yerin bu şiirde küçük bir çocuk ağlamasıdır) \nyani ki sen\n\n EY\nli bir heple başlayan\nhüzünlerin ve yalnızlığın bekçisi\nbütün şiirlerin babası\n üvey\nbabam\n merhaba\n EY\n(artık küçül) \n -ey-\nacıların güç çeşmesi\nsuyun artık beslemiyor çocukları\ney babam \n merhaba\nolmasa babamın karısı\nbüyütün artık beni\n\n(ağlamak acıların yontulmuş biçimidir\nhüzünse bir çocuğun gökyüzünü sevmesidir) \n\nyorgunum bir gülü devşirmekten\ngörseniz artık\nyüzüm\nbozulan bir çiçektir\nevde kalmış kızların göğsünde sık bulunan\nbeni solduran akşamüstleridir pencerelerde\nçünkü hüznü h��zün besler yalnızca\n merhaba\n\ndiyorum bir acıyı ikiye bölmek\nbir elmayı ikiye bölmek kadar güçtür\ngörseniz artık\nyüzüm\nbozulan bir dengedir.\nbir serçeyi gökyüzünde barındırmaktan kıyan\n(bence bütün serçeler yaşlandıkça serçedir) \ngüneş(ki göğün orospusudur) \nyatar da çirkinliğin baykuş kuşuyla\nunutur bir serçeyi kendisiyle sevişmeyi\nşimdi yaşlanan bir gökyüzüdür hayatı\naşkı ve sevişmeyi kendisinde arıyan\n merhaba\ndiye bir ses nerden\ngelirse küçük bir çocuğun \nserçeleri çok seven bir çocuğun\neskiyen yüzüdür güneşe karşı\n\n(babam benim\nannemi sana emanet ediyorum)" + }, + { + "id": 38349.0, + "title": "Eksilen", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 6.0, + "poem": "Öyle yıpranmış ki\nBir forması eksik içinden, \nSahafa düşmüş bir kitap\nGibi sararmış üzüntüsünden.\nBir ay doğuyor usul usul\nKaranlığın göğsüne, \nDünden bugüne kendini\nBiraz daha eksilterek getiren\nKüsmüş göğüne besbelli\nGeleceği göremediğinden\nTaşıyor oysa hüzünlü bitişinde\nDoğuşunu yeniden" + }, + { + "id": 57636.0, + "title": "Ey Dil Hele Âlemde Bir Âdem Yoğ İmiş", + "poet": "Nef'i", + "rating": 8.0, + "poem": "Kıt'a\n\nEy dil hele âlemde bir âdem yoğ imiş\nVâr ise de ehl-i dile mahrem yoğ imiş\n\nGam çekme hakîkatde eğer ârif isen\nFarz eyle ki el'ân yine âlem yoğ imiş" + }, + { + "id": 50715.0, + "title": "Tarz-ı Kadim", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "-babam şair bedri ilhan'a...-\nolmuyor neyleyim\nolmuyor velinimetim efendim\nolmuyor yirminci asırda\ntarz-ı kadim üzre gazeller söylemek\nbeşiktaş'a yakın hanesi yerle yeksan oldu nedim'in\nbaki o enis-i dilden\nbir yahya kemal kaldı hal-i hazırda\nayıptır efendim iç bade güzel sev demek\nvar ise akl-u şuurun\nayıptır bu zamanda yardeyip yar işitmek\nkıvılcımlar kaymalı\ninsanlarım dedikçe şair kaleminden\nzaten ömrümüz rüzğarlı sular gibi dalgalı\nkimseler başlamaz medar-i maiset derdinden\nkim okur kim dinler siham-i kazayı? \nyalnız alıp verilir bir selam kalmıştır\nnabi efendi'den\n\nsen benim velinimetim efendim\nben senin hayr-ul-halef\nsen vakt-i zamanında\nuyan derdin uyan ey mest-i habinaz\nuyan artık uyan\nbense uyandım hab-i gafletten\nuyan derim uyan ey esirler dünyası!" + }, + { + "id": 44723.0, + "title": "Bazen", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 9.0, + "poem": "Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan, \nGüneş kucağındadır, bilemezsin.\nBir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür, \nCiğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.\nKoca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.\nUçar gider, koşsan da tutamazsın..." + }, + { + "id": 40478.0, + "title": "Bıktım Böyle...", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "Üç yıl sonra mıydı bilmiyorum\nama ekimin onbeşiydi biliyorum\nekimin onbeşiydi ama \nekimin onbeşinde ne oldu bilmiyorum\nherkesin sular gibi dağıldığı ama herkesin\nbir sur önünde miydik bir yolda mı\nsemtini bilmediğim bir karakolda mı\nsonra topluca bir bahçede durduk\n\nbıktım böyle sayrılıklardan\nateşim çıksa neyse ne \nneyi bıraksam aklımdan bir suya karışıyor\nbir büyük savaşda Kıbrıs kıyılarında\nvurulan ve ölen bir askerin\nçelik miğferi gibi \ndipde ışıltısını görüyorum yalnız\nelimi eteğimi çekiyorum bahçeden\nsazlıklara vuruyorum belliğimi\n\nzalim bir ilk yazdı ama yaşadığımız\nişte bunu unutmamalı unutmamalı\nbir ölüm nefes alırken bir dudakda\nöbür bütün şeyleri nasıl anlatmalı\nmiğferin paslandığını usul usul\nbir yangının söndüğünü\nve suların pırıl pırıl kaldığını\nbir otobüs Mersin den Mardin e giderken\n\no zaman aşkınla dol kalbim\nnerden ne kadar derlediysen o kadar\nsenin kendine seçtiğin alameti farika\nuzun bir gece görünümünde geçerli hala" + }, + { + "id": 44502.0, + "title": "Sen ve Ben", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 7.0, + "poem": "İçme, ilk yudumda zehirler seni\nBahtın kadehime döktüğü şarap.\nHer akşam koynunda uyutur beni, \nHer sabah alnımdan öper ızdırap.\n\nSen, yirmi yaşında bir baharsın ki\nGölgende neş'enin rüzgârı eser.\nDüşünen alnımda benim her çizgi\nBaharı olmayan bir kışa benzer\n\nSana ufuklar “Gel! ” diye bağırır, \nEllerinde çiçek haykırarak\nSeni gür sesiyle hayat çağırır, \nBeni de çiğneyip geçtiğin toprak..." + }, + { + "id": 36232.0, + "title": "Geçti Dost Kervanı", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Şu karşı yaylada göç katar katar\n Bir güzel sevdası gözümde tüter\n Bu ayrılık bize ölümden beter\n Geçti dost kervanı eyleme beni\n \n Şu benim sevdiğim başta oturur\n Bir güzelin derdi beni bitirir\n Bu ayrılık bize ölüm getirir\n Geçti dost kervanı eyleme beni\n \n Pir Sultan Abdal'ım kalkın aşalım\n Aşıp yüce dağı engin düşelim\n Çok nimetin yedik helallaşalım\n Geçti dost kervanı eyleme beni" + }, + { + "id": 1832118.0, + "title": "İris'in Ölümü", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 8.0, + "poem": "bugün kalbimi eski bir plak gibi\nöyle çok tersine çevirdim ki\n\nbazı şarkılar vardır\ncızırtılı bir yağmur gününü anlatır\nuzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı\ndeniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır\no zaman bir yavru yengece bakan\ninsanların şarkısı olurdu o şarkının adı\nkeşke ismim iris olsaydı\nkeşke ismim herkese\nsarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı\n\nbazı şarkılar vardır\nellerim kocamanlaşır, tuhaflaşır\nişte o ellerimle herkese\nçamurlu şiirler uzatsaydım\nhepsi çok kirli olsaydı tanrım\n\nbazı şarkılar vardır\nkırmızı akşamsefalarını anlatır\nkaranlığın kalbinde yalnız, açmanın acısını\nkomşu kadınların basma elbiseli konuşmalarını\ngeceyi onlar bahçeye taşırdı\nben ne zaman öleceğim tanrım\nsabah olunca mı\nkeşke birkaç dakikayı ipek mendillere sarıp saklasaydım\nirileşen, gitgide irileşen ağaç gibi\nismi nedensizce iris oluveren bir ağaç gibi\nşu odanın ortasında dursam\nsaat kuleleri dökülürdü dallarımdan tanrım\nartık sarı yaprakların ölü olduğuna inanmıyorum\n\nbazı şarkılar vardır\nkanatlarında yağmuru taşıyan kelebeği anlatır\nkırmızı bir çakmak gibi neşeli ölmek olurdu\no şarkının adı\nardında yalnızca nemli sigaralar bırakmanın acısı\nkeşke ismim iris olsaydı\nkeşke ismimin bir anlamı olmasaydı\n\nherkes çıkarsın kalbini\no çirkin mücevher sandığından\nve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım" + }, + { + "id": 285427.0, + "title": "74 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben ki yokluk ve varlık nasıl oktur; bilirim.\nEn küçükten büyüğe, bilgim çoktur; bilirim.\nBu bilgim boşunadır, yanılsam da utansam; \nSarhoşluktan yüksek bir rütbe yoktur; bilirim! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 102498.0, + "title": "Ey Padişah! Ey Padişah!", + "poet": "Aşık Paşa", + "rating": 6.0, + "poem": "Ey padişah! Ey padişah! \nÇün ben beni verdim sana, \nGenç ü hazinem kamusu\nSensin benim önden sona.\n\nEvvel dahi bu akl u can \nSeninleydi asl iken; \nAhır gerü sensin mekan\nUş varırım senden yana\n\nSenden sana varır yolum, \nSana seni söyler dilim, \nİlla sana ermez elim, \nBu hikmette kaldım tana\n\nBu hikmeti kim ne bile, \nBilse dahi gelmez dile; \nBu ah ile bu zar ile\nGözüm yaşı nice dine! \n\nDursam seninle dururam, \nBaksam seninle görürem\nHer kancaru kim yürürem, \nGönlüm yönü senden yana.\n\nSensin bana can u cihan, \nSensin bana genc-i nihan, \nSendendürür assı, ziyan; \nNe iş gelir benden yana.\n\nSöz söyleten dilimde sen, \nHükmeyliyen içimde sen, \nAlıveren elimde sen\nCümle işim önden sona.\n\nŞöyle yakın olmuş iken, \nGörmez seni bu can u ten\nKim geçiser bu perdeden, \nKim mani olur hükmüne? \n\nAşık sana tuttu yüzün \nUnuttu cümle kendözün\nCümle sana söyler sözün\nSöz söyleten sensin yine." + }, + { + "id": 19335.0, + "title": "Çık Gözüme", + "poet": "Sefil Selimi", + "rating": 6.0, + "poem": "Sihirli mühürlü bir kapıdayım,\nGâhi örtük, gâhi açık gözüme.\nEsrara bürünmüş bir yapıdayım,\nGâhi mamur, gâhi açık gözüme.\n\nGördüğüm her şeyde ararım mânâ,\nEsrarla hikmetle kalırım dona,\nHer varlık mahsustur yalnız ona,\nGâhi büyük gâhi küçük gözüme.\n\nYoruldu mantığım kurudu zekâm,\nHakk’ın boyasına yetmiyor rakam,\nSarmış bu alemi top yekün bekam,\nGâhi bin gâhi buçuk gözüme.\n\nÇeşitli kılıkta o verir emir,\nKendi düzeninde fikri hür amir,\nYaptığını eder, eliyle tamir,\nGâhi binâ, gâhi saçak gözüme.\n\nSEFİL SELİMÎ’nin derdi var köklü,\nHaksız gözükür ya tamamen haklı,\nAradığı hakan adem’de saklı,\nGâhi emir, gâhi köçek gözüme." + }, + { + "id": 23442.0, + "title": "İmge Dedim Adına", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Son çocukluk da bitmişti ömrümde \nDüşlerim belki kış ölüsü belki yaz \nKırlara bahar yetmese de içimde \nYüreğim nar çatlamasıydı sana kadar \nDilimde sözcüklerin çelik dinerci \nSesimde ölüm rengine inat aşklar \n\nMavilikler yasaklandı gökyüzünde \nÖzgürlüğü kuş kanatlarında bekledim \nDoğduğum gün adına 'imge' dedim \n\nSevdim bütün insanları insan yanlarını \nSen de seveceksin \nDallarına su yür��müş ağaçlara güleceksin \nKar yağsa da yaktığn ateşler üstüne \nAteşi yüreğinle körükleyeceksin \nKuş sesleri de ertelenebilir güne karşı \nÇiy de düşebilir anıların üstüne \nEn güzel ezgileri nehirağzı denizlerde \nHep kendi sesinle türküleyeceksin \nHüzün ağaçlarının sevinç açtığını \nAdının sonsuz anlamında göreceksin \n\nSevdim soluğunu rüzgar kılan insanları \nSoluğumu soluklarına kattım \nBir damla uğruna gökyüzünü omuzladım \nBir çocuk ölümleri ağlattı beni \nBir de türkülerde kalabalık ihanetler \nGülüp geçtim yalan iktidarlar görkemine \nAşk adına sesimi sürdüm namlulara \nEn büyük eylemleri söz eyledim \nDoğduğun gün adına 'imge' dedim \n\nSen elbette sen olacaksın biliyorum \nSesinde yirmibirinci yüzyılı dinliyorum" + }, + { + "id": 35893.0, + "title": "Sone 61", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 9.0, + "poem": "Ağır gözkapaklarım, yorgun gece içinde\nHayalinle apaçık kalsın, dileğin bu mu? \nSana benzer gölgeler, gözümle eğlensin de\nKeyfince parçalayıp geçsinler mi uykumu? \nGönderdiğin, ruhun mu canevinden uzağa\nİşlerime gözkulak olsun, düşürsün diye\nAylak saatlerimi, utancımı tuzağa: \nHasedine, kuşkuna yardakçılık etmeye? \nHayır, sevgin çoksa da büyük değil o kadar\nBenim kendi aşkımdır vermeyen uyku durak, \nİşte öz sevgim, dirlik düzenliğimi bozar\nSenin uğruna bana hep nöbet tutturarak.\nBen bekçinim, sen başka yerlerde uyanıksın: \nBenden uzaksın, sana başkaları çok yakın.\n(İngilizce'den çeviren Talat Sait Halman)" + }, + { + "id": 40694.0, + "title": "Niğde'den", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Evimden karlı dağlar görünür Niğde'de\nBaktıkça hüzünlenir, efkarlanırım\nSığmaz bu dağlara kaderim, sığmaz\nDayanılır dert değil bu Tanrım\n\nNiğde bir taş yığını, toprak yığını\nBir gök var burada denize benzer\nBen denizlerin aşığı adam\nBana uzak denizler\n\nEvimizin önünde pazar kurulur her hafta\nBen ecelle can pazarlığındayım\nGünlerimi aydınlatan güneş değil\nKaranlık gecelerin en karanlığındayım\n\nGönlümde eser rüzgarları Niğde'nin\nBir gariplik çöker üstüme her akşam\nDüşündükçe ağlamak gelir içimden\nAğlayamam\n\nPenceremden kimsesiz mezarlar görünür\nVe karşıda ağaçlar içinden tren yolu geçer\nSahillere, sahillere doğru trenler\nDolu dopdolu geçer\n\nVelhasıl bir garip adamım ki Niğde'de\nÖmrümüm otuzuncu, evimin beşinci katındayım\nSormayın günlerimin nasıl geçtiğini\nBaşka sefere anlatayım" + }, + { + "id": 49018.0, + "title": "Ariadne'nin Yakınması", + "poet": "Friedrich Nietzsche", + "rating": 8.0, + "poem": "Kim ısıtır, kim sever beni daha?\nSıcak eller uzatın bana!\nYürek mangalları uzatın bana!\nVurulup düşürülmüş çırpına çırpına, \ncan çekişenler gibi, ayakları ovuşturulan,\nsarsılmışım, ah! Bilinmeyen ateşlerle yana yana,\nsen peşimdesin, ey Düşünce!\nAdlandırılamaz! Açıklanamaz! İğrenç!\nSen, ey bulutların ardındaki avcı!\nYerle bir olmuşum senin şimşeklerinle,\nsen alaycı göz, dikmişin gözünü bana karanlıklardan!\nYatıyorum öyle,\nkıvrılarak, çırpınarak, işkencesiyle\nbütün sonsuz ezaların,\nvurdun beni\nsen ey zalim avcı,\nsen ey tanınmaz - T a n r ı...\nur, daha derine vur!\nBir kez daha, haydi vur!\nKopar, parçala bu yüreği!\nNiye bu işkence\nkörelmiş oklarla?\nNeye göz koydun böyle,\nusanmadın mı bu insan işkencesinden,\nacı vermekten haz duyan Tanrı şimşeği gözlerle?\nÖldürmek değil istediğin,\nyalnızca eziyet, eziyet etmek mi?\nBana - niye eziyet ediyorsun,\nsen, ey acı vermekten haz duyan tanınmaz Tanrı?\n\nHa ha!\nUsul usul sokuluyorsun\nböylesi gece yarısında? ...\nNe istiyorsun?\nKonuş!\nÜstüme geliyorsun, sıkıştırıyorsun beni,\nHa! Çok yaklaştın yanıma!\nSoluğumu duyuyorsun,\nyüreğimi dinliyorsun,\nkıskanç seni!\n - neden kıskanıyorsun beni?\nGit! Defol!\nO merdiven de niye?\nİçeri mi girmek istiyorsun,\nyüreğime tırmanmak,\nen mahrem\ndüşüncelerime tırmanmak?\nUtanmaz! Tanınmaz! Hırsız!\nNe çalmak istiyorsun?\nNe gözetlemek istiyorsun?\nNe işkencesi etmek istiyorsun?\nSen ey işkenceci!\nsen - Cellat - Tanrı!\nYoksa köpek gibi,\ntaklalar mı ataydım karşında?\nteslim mi olaydım, kendimden geçerek\nsevginle - sırnaşarak?\n\nBoşuna!\nSürdür batırmanı!\nZalim diken!\nköpek değilim - avınım yalnızca senin,\nzalim avcı!\nen gururlu esirinim,\nen ey bulutların ardındaki haydut...\nKonuş artık!\nEy şimşeklerin ardına gizlenen! Tanınmaz! konuş!\nNe istiyorsun, ey Eşkiya... b e n d e n?\n\nNasıl?\nFidye mi?\nNe istiyorsun fidye diye?\nÇok iste - böylesi yaraşır gururuma!\nve az konuş - böylesi yaraşır öteki gururuma!\n\nHa ha!\nBeni - istiyorsun ha? beni?\nherşeyimle beni? ...\nHa ha!\nVe işkence ediyorsun bana, delisin ya işte, \ngururumu kırıyorsun işkencenle?\nS e v g i ver bana - kim ısıtır ki beni daha?\nkim sever ki beni daha?\nsıcak eller uzat bana,\nyürek mangalları uzat bana,\nbana, yalnızların en yalnızına,\nbuzunu ver ah! yedi kat donmuş buz,\ndüşmanları bile\ndüşmanları özlemeyi öğreten,\nver, evet, teslim et,\ney zalim düşman\nbana - k e n d i n i!\n\nKaçıyor!\nBu kez o kaçıyor,\ntek yoldaşım,\nen büyük düşmanım, tanınmazım benim,\nCellat-Tanrım benim! ...\n\nHayır!\ngel geri!\nbütün işkencelerinle birlikte geri gel!\nBütün gözyaşlarım\nsana akıyor,\nyüreğimin son alevi\nseni aydınlatıyor.\nGel, geri gel,\ntanınmaz Tanrım! A c ı m benim!\n\n son mutluluğum benim! ...\n\n(***)" + }, + { + "id": 98697.0, + "title": "Lady Lazarus", + "poet": "Sylvia Plath", + "rating": 8.0, + "poem": "Gene yaptım, gene yaptım işte.\nOn yılda bir kere\nBeceririm bunu ben –\n\nBir çeşit ayaklı mucize, tenim\nBir Nazi abajuru kadar parlak, \nSağ ayağım\n\nKağıt üstüne ağırlık, \nYüzüm hiçbir özelliği olmayan, halis\nYahudi keteni, en incesinden.\n\nKaldır o örtüyü\nSevgili düşmanım.\nKorkuttum mu yoksa? \n\nGöz ve burun oyuklarımla, otuz iki dişimle? \nSasımış soluğum\nYok olur gider bir günde.\n\nPek yakında, evet pek yakında\nMezar inimin yediği etim\nGene üstümde olacak eve gittiğimde.\n\nBir kadın olacağım yine, yüzümde gülümseme.\nOtuzundayım daha.\nKedi gibi dokuz canım var hem de.\n\nBununla üç etti.\nNe pis iş bu\nSilip, yok etmek her on yılı böyle.\n\nMilyonlarca lif, milyonlarca.\nAğızlarında fındık fıstık çatur çutur, itişip\nKakışıyor kalabalık, görmek için ellerimin, ayaklarımın\n\nAçığa çıkarılışını.\nBaylar, bayanlar! \nBöyle striptiz görmediniz.\n\nBunlar ellerim.\nBunlar da dizlerim.\nBir deri bir kemiğim belki, \n\nAma, aynı kadınım işte, tıpatıp aynı.\nİlk kez olduğunda on yaşındaydım ben.\nKazaydı.\n\nİkincisinde, işi bitirmeye\nVe bir daha dönmemeye öyle kararlıydım ki.\nKapatmıştım kendimi, \n\nSallanıyordum deniz kabuğu gibi.\nSeslenmek, durmadan seslenmek, bir de ayıklamak\nZorunda kaldılar üstüme inciler gibi yapışmış kurtları.\n\nÖlmek, \nHerşey gibi, bir sanattır, \nBu konuda yoktur üstüme.\n\nÖyle ustaca yaparım ki cehennem gibi gelir.\nÖyle ustaca yaparım ki gerçekmiş gibi gelir.\nBir talebim olduğunu bile söyleyebilirsiniz.\n\nÖyle kolay ki bir hücrede bile yapabilirsiniz.\nÖyle kolay ki yaparsınız ve kımıldamazsınız.\nBenim canıma okuyan\n\nAynı yere, aynı surata, \nAynı şaşkın, hayvansı\n'Bu bir mucize! Mucize! '\n\nHaykırışlarına güpegündüz\nGörkemli bir dönüş yapmak.\nBir bedeli var\n\nYaralarıma bakmanın, kalp atışlarımı\nDinlemenin bir bedeli var –\nTıkır tıkır çalışıyor işte.\n\nBedeli var, hem de ne bedeli var, \nBir sözcüğümün ya da bir dokunuşumun\nYa da kanımdan bir damlanın\n\nYa da saçımın bir telinin ya da bir parçasının elbisemin.\nYa, işte böyle, Herr Doktor.\nİşte böyle, Herr Düşman.\n\nBeni siz yarattınız.\nBen sizin kıymetli eşyanız.\nEriyip bir çığlığa dönüşen\n\nSom altından bebeğiniz.\nDönüyor, yanıyorum.\nYüksek alakalarınızı küçümsüyorum sanmayın.\n\nKarıştırıp durduğunuz\nKüller, küller –\nEt, kemik, yok orada başka bir şey –\n\nBir kalıp sabun, \nBir alyans, \nBir de altından diş dolgusu.\n\nHerr Tanrı, Herr Şeytan\nAman dikkat\nAman dikkat\n\nBen diriliyorum, kalkıyorum işte\nKüllerin arasından kızıl saçlarımla\nVe insan yiyorum, hava solurcasına." + }, + { + "id": 28560.0, + "title": "Taş Ayna", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 6.0, + "poem": "gecenin terli etinde\nhayat, o ağır yele\nsavuruyor hiçliğin tozlarını\nçınlayan reklam ışıklarına\ndemirli gölgelere\n\nafişler kımıldıyor yorgun caddede\nbir kahkaha, ipekten bir çekiçle\nkırıyor taş aynasını\nzamanın\nrüzgâr kristalleri\ndağılıyor gecenin ellerinde\n\ndans ederek geçiyor şenlik alayı\nışıldayan altın külçeler gibi\ngecenin buz tutmuş gözlerinde\nparıldıyor\nyalnız bir atın sessiz yaşları\n\nhayat, o ağır yele\nuçuşuyor \nyıldızların sönmüş nefeslerinde\nyaşlı bir at ölüyor\nseğiren karlar üstünde\n\nyaşlı bir at ölüyor\nminicik bir yıldız gibi doğan bir at\nbakıyor dünyaya soruların içinden\ninleyen karlar üstünde\n\ntanrılar ve adamlar görmüyor onu\nzıplıyorlar gecenin neşeli güneşinde\nbir geliyor bir gidiyor ışıklar\nürperen karlar üstünde\n\nbir leke gibi duruyor at caddede\nuçacak bir tüy gibi ağır ve ince\nhayatın kıyıları uzaklaşıyor\nsoluyor kar çiçekleri yüzünde\n\ndans ederek geçiyor şenlik alayı\nkahkaha\nçığlık\nat\nçöp yığını\nhiç\n\ngömülüyor\nkalplerin çürüyen gecesine \t" + }, + { + "id": 63108.0, + "title": "Turgut Uyar", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Ak odada oturur\nKapısı penceresinden çok\n\nGözlerinde yıldızlar\nSerin yerde durur\n\nBir elinde kadeh\nÖbürünü yarasına bastırır\n\nİnşaattan ses gelir\nBir şeyi okşar gibidir\n\nUzanıp durmuş mahcup\nIşığagöçerin şarkısı\n\nDönülmez dizeler içinde\nOnunkiler gülaçılır\n\nÖldüğü gün\nHepimizi işten attılar." + }, + { + "id": 38347.0, + "title": "Ne Zaman Geldim Sana", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 7.0, + "poem": "Bütün gece bir saat tıkır tıkır işledi\nDüşündüm bütün gece\nKurulmuş bir saat gibi.\nElimde seçkin bir sözcük demetiyle, \nDüşündüm gelip arasam seni.\nBütün gece bir saat tıkır tıkır işledi\n\nVakti anlamak güçtü, ama kulağımdaydı sesi\nBir saat suyun dibinde, \nKıvrımlar çizen yelkovanı akrebi.\nDuydum çaldı gecenin bir yerinde.\nDüş müydü, gerçek miydi? \nVakti anlamak güçtü, ama kulağımdaydı sesi.\n\nGeldim mi sana, yoksa gelmedim mi? \nNe zaman kapatsam gözlerimi, \nHep o saat dibinde suyun\nVe ben yanında bir gemi leşi.\nBelki hiç yaşamadım senin öznel tarihini.\nGeldim mi sana, yoksa gelmedim mi? \n\nSen sırtına giymedin çiy tanelerini, \nAvucuma düşmedi yılın ilk cemresi\nSeni hiç görmedim, sana gelmedim, \nİkiye ayırmadık biz o tarihi.\nNeden durmuyor öyleyse dipteki saat? \nSen sırtına giymedin çiy tanelerini.\n\nAnılardır bir batığın koruyan gövdesini, \nAcı verseler bile.\nO saat, o çarpık saat duyuracak sesini\nDüşümde, gerçeğimde\nSevgiyle kurarak kendi kendini.\nAnılardır bir batığın koruyan gövdesini." + }, + { + "id": 59718.0, + "title": "Sesliler", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 6.0, + "poem": "A kara, E ak, I al, U yeşil, O mavi, sesliler\nDiyeceğim bir gün gizli doğumlarınızı da\nKaranlık koylara, kara sineklere benzer A\nO amansız pis kokular üstünde fır dönerler\n\nKır çiçeği, buhar, çadır beyazlığında E'ler\nBenzer dik buzulların mızrağına, ak krallara\nKızıla I, gülüşüne o canım dudakların, kana\nHani hoş pişmanlıklar içinde hani öfkeler\n\nÇevreler U, yeşil denizlerin çalkantısı\nDuruluğu onca otlakların, kırışıkların\nBastığı simyanın geniş alınlara damgasını\n\nKutsal borazan O, yaban çığlıklar, gürültüler\nMeleklerden, acunlardan geçmiş sessizlikler\n- Sen ey OMEGA, O mor ışığı gözlerinin!" + }, + { + "id": 20711.0, + "title": "Şöhret", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir baltada indirdin \nAğacından dalımı\nBana zehir yedirdin\nElaleme balımı\n\nİstemem ne dil ne mal\nBana ne verdinse al\nSazını kafana çal\nVer bana kavalımı" + }, + { + "id": 39048.0, + "title": "Aşk Fısıltıları", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "-1-\n\nGiyindin mi? \nTırnaklarını boyadın mı? \nYa dudakların\nOnları da boya\nTara saçlarını bir güzel\nHazır mısın? \nÇıkabilir miyiz\nDoruklarına aşkın? \nO yerlere varabilir miyiz? \nDenizleri geçebilir miyiz? \nEl ele\nHazır mısın? \nHadi soyun öyleyse\n\n-2-\n\nSağında bir yürek çarpıyor\nBenim yüreğim\nSağımda bir yürek çarpıyor\nSenin yüreğin\nŞimdi\nİki yürek bir bedeniz\nSonra\nİki beden bir yürek\n\n-3-\n\nHer parçam bir ayrı yerde\nBir ayağım bu günde\nBir ayağım yarında\nBir gözüm göklerde\nBir gözüm denizlerde\nBiri yaşamakta ellerimin\nBiri ölümse\nYüreğimse\nBin parçaya bölünmüş\nHer biri bin yerinde\n\n-4-\n\nBeni çoğalt\nBeni artır\nBeni benimle çarp\nSeni bin yürekle seveyim\nBeni kendinle çarp\nSeni bir milyon yürekli seveyim\nBeni yerden yere çarp\nDuvardan duvara\nÖleyim\nSeni bir milyar yürekle seveyim\n\n-5-\n\nBir ova\nSonsuz\nOvada bir at koşuyor\nSoluk soluğa\nSarp bir kayalık\nDağ başında\nBir kartal kanat çırpıyor\nSoluk soluğa\nEllerimde bir balık\nKıpkırmızı\nCan veriyor\nSoluk soluğa\n\n-6-\n\nNefesin nefesime karıştı\nKokun kokuma\nEtin etime karıştı\nGözlerim gözlerine\nSuyum suyuna\nCanım canına karıştı\nBir dere\nGeldi ta uzaklardan\nGürül gürül\nDenize karıştı\nGök toprağa karıştı\nToprak sonsuzluğa\nBen sana\nSen bana\n\n-7-\n\nSaat kaç\nAkşam oldu mu? \nGidiyor musun? \nYoo gitme\nKal ne olursun\nBırak giysilerin gitsin\nÇorapların\nYüzüklerin\nAyakkabıların gitsin\nİstiyorlarsa\nSen kal bebeğim\nAşk varsa\nTanrı varsa\n\n-8-\n\nYokluğunda\nHangi eve girdiysem\nHangi odaya\nOrada ben yokum\nUzaklarda\nBir ev vardı\nO evde bir oda\nOrada sen yoksun\n\n-9-\n\nUzaktayım\nBeni çağırıyorsun\nYanındayım\nBeni çağırıyorsun\nİçindeyim\nBeni çağırıyorsun\nİçimdesin\nAvaz avaz bağırıyorsun\n\n-10-\n\nÖlürdüm bu sevgiden yana yana\nAlevlerim yıldızlara yükselirdi\nKüllerim kaplardı tüm evreni\nVe ruhum dolaşırdı ta mehşere dek\nKordan bir çığlık gibi\n\nYaşamam seni kıskandığım içindir" + }, + { + "id": 31646.0, + "title": "Haftanın Günleri", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Bilir misin yüceler yücesi tanrı\nŞarap ne zaman coşturur içenleri? \nPazar, pazartesi, salı, çarşambe, perşembe, \nBir de cuma, cumartesi günleri...." + }, + { + "id": 65225.0, + "title": "Güzel", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "Dün seni görende sinem sızladı, \nDamarım çekildi dilim lal oldu, \nKara kaşın başkaldırıp bakanda, \nAklım koydu gitti fikrim kül oldu.\n\nSalınır da dağlar taşlar salınır, \nDeli çaylar gibi gönlüm bulanır, \nSeni görmeyinc ebeynim dolanır, \nBir gün derler bu garip de del oldu.\n\nKurbanın olayım kurtaran yok mu, \nİki kelam etmek garibe çok mu, \nBakışın kılıç mı gülüşün ok mu, \nSöküldü ciğerim her yan al oldu.\n\nGüzel seni bir kenara koymayım, \nHayalini syrettikçe doymayım, \nYüzünü görüyüm sesin duymayım, \nKim ne bilsin SEFAİ'e hal oldu." + }, + { + "id": 17305.0, + "title": "Karamba Karavita", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Ey sevgili karamba sen busun işte \nSen herşeyden birhabersin\nSen muslattan daha tuhafsın \nsen ölümü benliğine işlemiş karamba karavitasın" + }, + { + "id": 60724.0, + "title": "Yarın Erkenden", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 7.0, + "poem": "Yarın erkenden kırlar ağardığı zaman\nGideceğim... biliyorum beni bekliyorsun bak, \nGeçip gideceğim dağlardan, ormanlardan\nDaha fazla kalmayacağım senden uzak.\n\nGözlerim düşüncelerime saplı yürüyeceğim, \nDuymadan hiçbir haber, hiçbir şey görmeden, \nYalnız, kimsesiz, birbirine kenetli ellerim\nGideceğim, farkı yok gündüzümün gecemden.\n\nNe uzaklarda Harfleur'ü saran perdelere\nBakacağım, ne de inen altın renkli akşama\nKavuşunca bir bağ yeşil çoban püskülü ve\nBir çiçekli funda koyacağım mezarına." + }, + { + "id": 230038.0, + "title": "Kâinatın Akşam Yoklaması", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir an, akşamın fikirden geçmesi,\nİlk insandan son insana kadar, daima.\nKendimi ve herkesi boşlukta hissediyorum; \nDairemsi bir müddet iniyor ruhuma.\n\nBir an, coğrafyanın dışında,\nVe bütün sathı, atmosferin.\nSevgilerin en samimi olduğu saat; \nEn çok düşünceye benzediği vakit, çiçeklerin\n\nBir an, zamanın gölgesi yüze değer.\nVe aralığı hayatın ölümün aralığı.\nBembeyaz bulutlar gibi geçer göklerden,\nKör bir adamın bahtiyarlığı.\n\nBir an; bütün anaların şefkati,\nVe maviliklerde rüyası, bütün genç kızların.\nMerhametin büyük varlığı gibi silik,\nKalpteki ışığı gibi uçan yıldızların.\n\nBir an, kaybolmuş sonsuzluğu göz yaşlarının,\nHatıraların kaybolmuş mesafesi.\nBir misafirliğin ilk manzaraları kaplar,\nVe gurbet kaplar, herkesi.\n\nBir an, hayalden hendeseler dünyasında,\nKürelerin mesafelerindeki ahenk.\nBütün sessizliğiyle hayatın uzunluğu,\nDenizlerden, gözlerde mazi olan renk.\n\nBir an üstümüzde elbise,\nKızını okşayan bir adamın avuçlarındaki sıcaklık.\nVe bütün atomları kaplar habersiz,\nGençlikleri ölümden uzaklık.\n\nBir an, bir an ki her şey farkında.\nHer gün aynı vakit semadan geçer.\nVe susar bir insan gibi hüzünle,\nTaşlar, bulutlar, ışıklar, fikirler.\n\nBir an ki cesaretin büyük sessizliği,\nHissin ve aklın sonsuz memleketinde.\nAllaha mevcut veriliyor,\nKâinat hazır ol vaziyetinde!" + }, + { + "id": 144700.0, + "title": "Beng ile Seyretmeğe", + "poet": "Kaygusuz Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Beng ile seyretmeğe ah bize bir bağ olsa \nİssi soğuk olmasa havası hub sağ olsa \nPireden incinmesek kar ü yağmur olmasa \nSinek hey vızlamasa ana hem yasağ olsa\n \nDobruca Ovası’ndan büyük yağlı çörekler \nAkkirman’ın yağından benzimiz hey ağ olsa \nCümle cihan koyunun semiz yahni etseler \nBiz yemeğe başlasak engeller irağ olsa\n \nGaziler helvasından cihan dopdolu olsa \nZülbiye halkaları sütü dahi çoğ olsa \nKanda bir gül varisa badem paluze olub \nBir yanından diş ursak çevresi yağ bal olsa\n \nDüpdüz bu yaş ovalar her biri boş durmasa \nSulu şeftalisi çoğ bin üzümlü bağ olsa \nKaygusuz Abdal otur kimin ye kimin götür \nSufiye koz kalmadı abdala kaymağ olsa" + }, + { + "id": 96010.0, + "title": "Ayak İzleri", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 6.0, + "poem": "Varlığından şu güzel ülkeyi kurtarsak da; \nAdımından kalan izler, lekedir toprakta!" + }, + { + "id": 52610.0, + "title": "Mezartaşı Çiçekleri", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "70.000 aşk ve 90.000.000 dize: \nÜnlü şair İlhan Berk burda yatıyor! \nN'olur yolcu, sevaptır, sakın üşenme\nYukardaki sayıya bir sıfırda sen ekle.\n\n(Yusufçuk, Sayı: 7, Temmuz 1979)" + }, + { + "id": 20752.0, + "title": "Hatıra", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 7.0, + "poem": "Dün, bir gölge gibi geçti yanımdan\nOydu, bir bakışta tanıdım onu; \nRüyalarıma tayf halinde konan,\nPeşime bir korku gibi düşen o.\n\nBazı yapraktı, bazı bir rüzgâr.\nDolardı aydınlık olup, odama.\nBahçemde süzülür giderdi bahar\nSabahının fecri vururken cama.\n\nAyakları kumda bırakmadan iz\nYanıma geldiği hep gecelerdi; \nSanki bir lahitten kalkar ve sessiz\nUzak bir maziye dönüp giderdi.\n\nBir avuç ışıktı incecik yüzü,\nGözleri geceler gibi derindi; \nİçine başımın her an düştüğü\nAvuçları sudan daha serindi.\n\nGeçerken dün yoldan, ruhumu saran\nBir gölge halinde ve ağır ağır; \nTanıdım; o, yâdı hoş zamanlardan\nSeven ve yaşayan bir hatıradır." + }, + { + "id": 5900.0, + "title": "Dünya Bir Yana, Sen Bir Yana", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Yeryüzü padişahların, kralların olsun.\nCehhennem kötü insanın olsun, Cennet iyi insanın..\n\nTanrıya toz kondurmamak meleğin işi olsun,\nTemizlik, Cennet kapıcısının işi..\n\nKim, ne olursa olsun,\nSevgili bizim olsun tek,\nCanı, Canımız olsun...." + }, + { + "id": 23450.0, + "title": "Gül", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Gülün tam ortasında ağlıyorum\nHer akşam sokak ortasında öldükçe\nÖnümü arkamı bilmiyorum\nAzaldığını duyup duyup karanlıkta\nBeni ayakta tutan gözlerinin\n\nEllerini alıyorum sabaha kadar seviyorum\nEllerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz\nEllerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum\nİstasyonda tiren oluyor biraz\nBen bazan istasyonu bulamayan bir adamım \n\nGülü alıyorum yüzüme sürüyorum\nHer nasılsa sokağa düşmüş\nkolumu kanadımı kırıyorum\nBir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı \nVe zurnanın ucunda yepyeni bir çingene\n\n (1954)" + }, + { + "id": 110114.0, + "title": "Gün Tutuşur", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Gün tutuşur canım gece tutuşur \nZindanlarda tutsak canlar tutuşur \nGülüm toprak olur yele karışır \nYürür gelir canlar yollar tutuşur \n\nSıvas ellerinde sazım tutuşur \nSöz tutuşur canım türkü tutuşur \nTeller bizi söyler diller yarışır \nÖzgürlüğü yazan kalem tutuşur \n\nCanlar can olur da eller tutuşur \nDost evnide canım sevda tutuşur \nPir Sultanlar ölmez binler yetişir \nAkar gelir canlar tarih tutuşur" + }, + { + "id": 25665.0, + "title": "Derinlik Çekimi I", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 5.0, + "poem": "Yükseklerden bakamıyorum\nKorkuyorum\nDerinlik çekiyor kendine\nDüşecekmişim gibi içimin derinliğine\nBaşım dönüyor yükseklerden\nÇekiyorum beni kendi derinliklerime" + }, + { + "id": 59434.0, + "title": "Rüzgarla Bir", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Hangi günün gecesidir / yazı kışta kılan bilir\nGün içinde görünmeden / günü suya salan bilir\nDağlar düze iner birden\nAşkı sonsuz kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir\n\nGöl göl olur damda biri / çentik atar günlerine\nSel sel akar diğerleri / güneş güler tenlerine\nBiri bine döner birden\nYolu yakın kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir\n\nRüzgar çocuk sesleriyle / mavi bir düş kurar gökte\nSözde türkü dalda çiçek / olur açar her yürekte\nGözden perde iner birden\nDüşü gerçek kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir" + }, + { + "id": 40249.0, + "title": "Güz Dalgınlıkları", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 9.0, + "poem": "Güğl diye kokla güz dalgınlıklarını\nUmut tacirlerine yüz verme sakın\nYenilirsen dövüşerek yenilmelisin\nHiç kimseye vereceğin hesap kalmamalı" + }, + { + "id": 80644.0, + "title": "İkizler", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Biz böyle bir gün için gelişmiş ikizleriz; \nBoyundan öpme çürür, öpülecek bizleriz..." + }, + { + "id": 18581.0, + "title": "Meraklı Bir Kızla Söyleşi", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 7.0, + "poem": "ilk şiirini ne zaman yazdın\n\nilk aşık olduğumda\n\nilk ne zaman aşık oldun\n\nilkokula giderken\n\nnedenli sevebilir ki çocuk\n\nbir insan nasıl severse\n\nama erin bile değil\n\nacılar erken büyütüyor\nbizim ülkede çocukları\n\nanlayamadım\n\nyirmi besi geçmiyorsa başımız\nyedisinde baslarız sevmeye\nölümüne severiz on birinde\n\npeki ya aşk nedir\n\nen güzel bölüşümdür\n\nne zaman doğdun\n\nhangisini soruyorsun\n\no da ne demek\n\n1960'ta\nbüyücek bir bakir leğen içinde\niki damla çiğlik katışık\nbuğday kokulu anam\ndiz kırıp\ntitrek bacaklarından doğurdu beni\n\naşık olduğumda doğdum ikinci kez\nela gözlü bir kızdı narince\nçabuk kirildi\nama ben donemdim geriye\n\nsonra dostlarım doğurdu beni\ngürül gürül düşünerek\ntezgahtar yoktu aramızda\n\nve zindanda\nşiir adında bir kız tanıdım\nbarıştı kavgaydı insandı\nsevdim onu\no da beni sevdi\nsevişir doğarız o günden beri\n\nduvarlar çok yüksek\nyakışıklı mısın\ngöremiyorum\n\ngecen gün şiir yazıyordum\naçılmış dünyaya kollarım\nat ötede unutulmuş bir ayna\neğilip baktım yüzüme\nboyuma poşuma\ngöğüslerimi şişirdim\niçeri çektim karnimi\nyok canim\nbenzetemedim\nbir şeye\n\ngözlerim özlem ateşi\nalnım kursun yeri\nellerim çocuk eli\nboyum insan boyu\ntenim alaca şafak\ninsanim iste\nolancası bu\n\nölmek nedir\n\nyasadım diyebilmektir\n\nya yasamak\n\nölebilmektir çırılçıplak orta yerinde yasamın\n\nama sen çok gençsin\n\nkendine bak\nyüzyıl yasadım ben\n\nanlayamadım\n\nönemi yok\nben seni anladım" + }, + { + "id": 50697.0, + "title": "Korkarım", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "ay soluk soluğa\nyıldızlar akla ziyan bir irilikte\nuzaydan yanmış kibrit kokuları\n koklasam korkarım\n koklamasam\ngizli yılan ıslıklarıyla özsuyu zaptediyor\nhenüz birer iskelet gibi çıplak\naşağıdan yukarıya ağaçları\n çiçekleri uyandı uyanacak\n koparsam korkarım\n koparmasam\nöyle yoğun bir elektrikle\n çıtırdar ki saçları\nkim değse tutuşacak\n dokunsam korkarım\n dokunmasam\ngözleri bir yangın başlangıcıdır\ndudakları kırmızı alarm\nuğultusu şehre yayılır\n sokak sokak\n tutulsam korkarım\n tutulmasam" + }, + { + "id": 134901.0, + "title": "Ala Gözlerine Kurban Olduğum", + "poet": "Aşık Kerem", + "rating": 6.0, + "poem": "Ala gözlerine kurban olduğum\nHep senin derdinden yanar ağlarım\nKime arzedeyim garip halimi\nEllerin yanında görür ağlarım \n\nBenden kaçar sevdiğim, gayrden kaçmaz\nDahi pek küçüktür, aşıkın bilmez\nYalvarsam Mevla'ya dileğim geçmez\nYüzümü yerlere sürer ağlarım \n\nYine düşt'ayrılık vücut şehrine\nYürek mi dayanır dilber cevrine\nSürülünce insan mahşer yerine\nHak'kın divanına durur ağlarım \n\nKerem der bu firkatla yanarsam\nTükenir ömrümüz bir gün ölürsem\nBu hasretle kıyamete kalırsam\nKefenim boynuma sarar ağlarım" + }, + { + "id": 48985.0, + "title": "Sorumluluk", + "poet": "Nizar Kabbani", + "rating": 6.0, + "poem": "I.\nSorumludur gözlerin, sevgilim\nAleme dökülen her bir yağmurdan\nVe her bir ağaçtan ormanda yetişen\nSorumludur gözlerin yazılmasından şiirin\nİnci ve sedefin teşekkülünden\nOlgunlaşmasından sevgi ve cinsiyetin\nVe büyümesinden çocuklarla çiçeklerin\nGündüzün abasından gecenin çıkmasından\n\nII.\nSorumludur gözlerin dönüşünden bu evrenin\nIşığın seferinden ve değişiminden renklerin\nİklimin vaziyetinden\nVe kıvamından denizlerdeki maviliğin\nSorumludur gözlerin, sevgilim\nBaharda tarlaların giyindiği her şeye karşı\nOrmanlarda ateşin tutuşturduğu her şeye karşı\nVe her şeye karşı, şehirlerde nehirlerle dolup taşan\n\nIII.\nSorumludur gözlerin, sevgilim\nBu dünyadan; doğudan batıya kadar\nKuzeye ve güneye kadar\nSorumludur balıkların hicretinden\nDönmesinden yıldızların\nBitkilerin sürgün vermesinden\nHayatın sürekliliğinden\nSoluklanmasından günbatımında hülyaların\nSorumludur sarkıtılan ipten\nVe koza yapmasından ipekböceğinin\nSorumludur parlayan yahut ışıyan her şeyden\nKonandan yahut uçandan\nSorumludur gözlerin, sultanım\nArzın dönmesinden\nVe istikbalinden milletlerin\n\nÇeviren: İlyas Altuner" + }, + { + "id": 399736.0, + "title": "Yakarış", + "poet": "Kağızmanlı Hıfzı", + "rating": 7.0, + "poem": "Zulümden münezzeh adil padişah\nEy şahların şahı sana sığındım\nKulunam kapında kurbana geldim\nBeklerem dergahı sana sığındım\n\nÇok demdir çekerim aşk ile sevda\nOldum hasretinden bülbül-i şeyda\nSen sakla gülümü har oldu peyda\nElaman İlahi sana sığındım\n\nYedi yıldır hasretini çekerim\nMenevşe misali boynum bükerim\nGörmedi gözümden kan yaş dökerim\nÇeküben bir ahı sana sığındım\n\nMaşuk şirin sudur aşık balıkdır\nne kadar nuş etse bağrı yanıkdır\nAh bu nasıl seldir ne bulanıkdır\nHuda, ben birmahi sana sığındım\n\nHIFZI hayran oldu aşkın yasına\nNe kendine malik ne dünyasına\nDaldı sefinesi gam deryasına \nYunus'un Allah'ı sana sığındım." + }, + { + "id": 8334.0, + "title": "Âheste Çek Kürekleri", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 7.0, + "poem": "Âheste çek kürekleri, mehtâb uyanmasın,\nBir âlemi hayâle dalan âb uyanmasın.\n\nÂğuş'u nev-bahâr'da, hâbîdedir cihân;\nSürsün sabâh-ı haşr'e kadar, hâb uyanmasın.\n\nDursun bu mûsikî-i semâvî içinde sâz,\nLeyl-i tarâb'da bir dahî mızrâb uyanmasın.\n\nEy gül, sükûtâ varmayı emr-eyle bülbüle,\nGülşen'de mest-ü zevk olan ahbâb uyanmasın.\n\nDeğmez Kemâl, uyanmaya ikmâl-i ömr içün,\nVarsın bu uykudan dil-i bîtâb uyanmasın." + }, + { + "id": 69421.0, + "title": "Emperyalizm", + "poet": "Nizar Kabbani", + "rating": 6.0, + "poem": "Sözüm saçlarına, yetki elde eden\nSömürgeci olmuş da saçların\nDeli gibi devamlı koşuyor yalınayak\nArdım sıra koşuyor\nVe dans ediyor etrafımda\nÇekiyor üstüme perdelerini\nBen farkında olmadan\nÖyle bir gündüz olsa ki\nZalim, kudretli ve etkili\nÖzür kabul etmeyen bir gündüz\nBu güzel bir hakimiyet terk ettiğim\nLanet ettiğim ve kabullendiğim isteyerek\n\nSözüm saçlarına, kendini hortumlayan\nYıldızlar görüyorum haber getiren \n\nÇeviren: İlyas Altuner" + }, + { + "id": 40340.0, + "title": "Yalnızlık Yasak", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Yüklenmiş kanadına uzak kırların\nve gecelerin kar ürpertilerini\ntaşıyıp gelmiş buraya dek\nhâlâ uğulduyor ürkek göğsünde\ndağ başlarının çelik fırtınaları\n\nÇocuksu bakışlarında yorgunluk değil \nbir hasretin direnci var daha çok\nama üşüyor yanlızlıktan.üşüyor\ntek düşmüşlüğün acımsı utancından\nboynu eğik bekliyor şafağı şimdi\n\nBir yanlızlık mıdır bunca çoğaltan\nacıyı ve biberli yanılgıyı\nve bir yanlızlığı kabullenmek midir\ninceden ve usuldan başlatan\nyürekte burgaçlanan sancıyı\n\nSessizce çekilmiş dostların arasından\nbir yanlışı sürdürmenin ortasından kendince \nAyrımına bile varılmamış o yangın günlerinde\nAma üşüyor şimdi kar fırtınasına tutulmuş\ngibi üşüyor yanlız kuş\n\nŞimdi biliyor artık yalnız kuş\nbiliyor ki artık gecikmiştir\nyolcular varmıştır varacağı yere\nAnlıyor ki şimdi yalnız kuş\nyalnızlık yanlışlığın ilk adımıdır.\n\nAHMET TELLİ" + }, + { + "id": 104536.0, + "title": "Şunda Bir Güzelin Salınışını", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Şunda bir güzelin salınışını\nSelviye benzettim, dallar içinde\nIrmak kenarında, derya yüzünde\nKuğuya benzettim, göller icinde\n\nYörü güzel yörü, yolun basmazlar\nSöyledip de şirin dilin kesmezler\nGüzel sevmis deyi çekip asmazlar\nKoy ben de söylenem diller icinde\n\nBenim yarim gelişinden bellidir\nAk elleri deste deste güllüdür\nEşinden ayrılan neden bellidir\nGezer melil melil iller icinde\n\nAlına da deli gönül alına\nCiğerciğim aşk oduna deline\nİller atlas geye, çıkıp salına\nKo, ben de kalayım çullar içinde\n\nKarac'oglan der ki, isim zar m'ola\nAşk kemendi boynumuza dar m'ola\nAcap yarim gibi güzel var m'ola\nHakk'ın yarattığı kullar içinde" + }, + { + "id": 1277118.0, + "title": "İkincil Ruhla Pis Duvar Buluşmaları", + "poet": "Özge Dirik", + "rating": 8.0, + "poem": "on iki sandalyeli bir masayla, masanın gençliğinden konuşuyorduk. \non bir sandalye ve iki intihar büyütmüş balkon pür dikkat beni dinliyorlardı. \n\nzamanın mücadelesi armağan etmişti bizi, birbirimize. \npireli bir devletin kanatlarının arasındaki karıncalardık. \nne söylesek ayıptı biraz söylemesi. \n\ndahası an, tıbben ölüydü. \natık kamyonlarında mühürlü bir yürek \nşehir çöplüğünde martı ziyafetinden önce \nbir film setine emanet edilirdi belki, \nkorkuturdu yine bizi. \n\nsenin dünyanda vapur kalkınca \nbalıklar çamaşır yıkardı \niçindeki hileli sayaçların aritmetiği \nsıfırdan sıkılmıyordu bir türlü \n\ntırabzanlardan aşağıya \nayaklarını sallandırıp \nannesine hınzır hınzır gülen o çocuk \nuçurumlara gözlerini gıdıklatacak yaşa çoktan geldi. \nama ikimiz de biliyorduk \nelleri harita kadar acılı her annenin son görevi \nçocuğunu öleceği yaşa büyütmekti. \n\nsağır ve dilsizler ülkesinde \nkulaktan kulağa oynarken özgürlük düşün, \nsigaranla aynıydı aşkının geleceği \nduman hali. \n\nşimdi biz, \nyatırılmamış bir şans kuponu \npişmanlık olur en iyi ihtimalimiz. \n\noysa \nmendil satar yine de bakardım bu kente \nolsaydın içinde." + }, + { + "id": 10014.0, + "title": "Aşkın Aldı Benden Beni", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşkın aldı benden beni \nBana seni gerek seni \nBen yanarım dün ü günü \nBana seni gerek seni\n\nNe varlığa sevinirim \nNe yokluğa yerinirim \nAşkın ile avunurum \nBana seni gerek seni \n\nAşkın aşıklar oldurur\nAşk denizine daldırır\nTecelli ile doldurur\nBana seni gerek seni\n\nAşkın şarabından içem\nMecnun olup dağa düşem\nSensin dünü gün endişem\nBana seni gerek seni\n\nSufilere sohbet gerek\nAhilere ahret gerek\nMecnunlara Leyla gerek\nBana seni gerek seni\n\nEğer beni öldüreler \nKülüm göğe savuralar \nToprağım anda çağıra \nBana seni gerek seni\n\nCennet cennet dedikleri \nBirkaç köşkle birkaç huri \nİsteyene Ver anları\nBana seni gerek seni \n\nYunus'dürür benim adım \nGün geçtikçe artar odum \nİki cihanda maksudum \nBana seni gerek seni" + }, + { + "id": 563107.0, + "title": "İthaf 2", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 5.0, + "poem": "Yanaşıyorsunuz yine, sendelenen kılıklar, \nErkence, vaktiyle fersiz nazarlara görünen. \nSizi bu sefer hiç tutmaya yelteniyormuyum? \nYüreğimi hala o evhama eğik seziyormuyum? \nKapalı dürtüşüyorsunuz! Tamam, buyrun halledin, \nBuhar ve sisden nasıl etrafımdan kalkarsınız; \nSinem delikanlı sarsılmış seziliyor \nCazip nesiminizle, esrarengiz esintinizin. \n\nBeraberinizde neşeli günlerin resmini getiriyorsunuz, \nVe kimi sevimli gölgeler çıkıyor göğe; \nBir eski, yarı kısık efsane gibi \nİlk aşk ve dostluk ulaşıyor yükseklere; \nAcı yenileniyor, kederde tekrarlıyor \nHayatın labirent divane seyrini \nVe iyileri sayıyor, kimi güzel saatlerde \nBahtın kandırdığı, önümde ansızın kaybolan. \n\nDuymuyorlar, arkalarından dökülen nağmeleri, \nO ruhlar, benim ilk söylediklerim; \nKaybolmuş şen mahşer, \nSusmuş, ah! O ilk aksiseda,. \nDerdim sesleniyor yabancı topluma, \nAlkışları dahi kalbimi endişelendiriyor, \nVe daha neler, aryamla dağlanan, \nYaşıyorsa eğer, dünyada dolaşır elvanlı. \n\nVe beni çoktan kesilmiş bir hasret yakalıyor \nSahi ve sakit, deha alemine, \nBelirsiz selenlerle uçuyor şimdi \nBenim peltek türküm, Eol harpı gibi, \nBir dehşet kapıyor, yaş akıyor ardıl, \nKeskin yürek, narin ve yufka hissediliyor; \nSahip olduğumu çok uzaklarda görüyorum, \nVe kaybolanlar bende gerçeğe dönüşüyor. \n\nÇeviren: Musa Aksoy\n\nNot: Bu şiir GOETHE’nin dünya edebiyatına miras bıraktığı FAUST’un girişidir." + }, + { + "id": 64951.0, + "title": "Bir Televole Masalı", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Hayat bir televole masalı değildir kızım! \nSakın aldatmasın seni\nSeda'nın Güllü'nün o hoş kahkahaları\nEbru'ların Çağla'ların Demet'lerin\nO sabun köpüğü muhteşem aşkları (!)\nBen ne dev yalnızlıklar bilirim \nBen ne ayrılıklar\nben ne hıçkırıklar \nKim bilir \nNasıl ıslaktır geceleri onların yastıkları...\n\nHayat Mehmet Ali'nin çiftliği değildir kızım! \nÖyle hep yüzüne gülmez bu çarkıfelek\nFeleğin çarkına düşünce anlarsın\nAslanın neresinde ekmek.\n\nHayat bir Tarkan şarkısı değildir kızım\nÖyle hüp diye içine almaz seni hiçbir sevgili\nve hiç kimse kuş sütüyle beslemez seni\nGüzelliğin solunca anlarsın \nAynalarda bile zor bulursun kendini.\n\nHayat ne Aydın'ın 'Aydın Havası'\nNe Fatih'in 'o kıskıvrak yılan dansı! '\nNe bir Gülben \nNe de Bir Hülya kavgası\nHayat seni kaybettiğim günden beri\nİçimde bir kurşun yarası.\n\nHayat bir peri masalı değildir kızım! \nÖyle evinin önünde \nBeklemez seni beyaz atlı prensler\nBak Beyaz'ın bile simsiyah oldu hayalleri çoktan\nVe Okan yaralı bir kuştur artık\nHergün kendini gagalamaktan\nVe sanat adına\nArto'yu Hande'yi Sevda'yı zagalamaktan\n\nHayat bir tatil köyü değildir kızım! \nBir o yana bir bu yana sallamaz seni\nBir düşün \nYıkılan yuvaları\nO kırık hayatları\nYarınsız çocukları\nBir düşün\nO arka sokakları\nSahipsiz çığlıkları\nÇaresiz anaları - babaları...\n\nHadi olacaksan \nGel doktor ol öğretmen ol alim ol\nKırılmış kanadım, kolum, elim ol\nUmudum ol güneşim ol ateşim ol\nSeni de sarsın mutluluğun \nO sımsıcak kolları\nVe senide yutmadan\nReyting canavarının o sahte yıldızları! ...\n\nUnutma\nsakın unutma kızım! \nOnların \nHazin bir romandır\nÖzendiğin bütün hayatları..." + }, + { + "id": 47304.0, + "title": "İnsan Olmak Kolay Değil", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Durup durup bana sorma\nBunu bilmek olay değil\nİnsan doğduk insan ama\nİnsan olmak kolay değil\n\nKalpten başka bir yolu yok\nAşktan başka bir dalı yok\nKitabı yok okulu yok\nİnsan olmak kolay değil\n\nYüreğinde sevgi yoksa\nGözlerinde şefkat yoksa\nDünyalar da senin olsa\nİnsan olmak kolay değil\n\nNeler gördük bu dünyada\nNeler verdik bu uğurda\nSultan olmak kolaydı da\nİnsan olmak kolay değil!" + }, + { + "id": 105315.0, + "title": "Bizden Selam Olsun Gül Yüzlü Yare", + "poet": "Gevheri", + "rating": 7.0, + "poem": "Bizden selam olsun gül yüzlü yare\nSalınıp sevdiğim bağlara gelsin\nSeverim dilberi elde ne çare\nYürekte eriyen dağlara gelsin\n\nSevda derler bir acayip dengim var \nGüzeller giyecek şali rengim var\nBugün benim adüvlerle cengim var\nKılıçlar bilensin zağlara gelsin\n\nNe kadar cevr etse şikayet etmem \nÖperim koçarım hiyanet etmem\nCanım sende iken feragat etmem\nİsterse gerdanım ağlara gelsin\n\nGevheri bağlamış bir özge eda \nElinde tesbihi dilinde Hüda\nDellal-i muhabbet eylemiş nida\nMecnunum olanlar dağlara gelsin" + }, + { + "id": 1333.0, + "title": "Serseri", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Yeryüzünde yalnız benim serseri,\nYeryüzünde yalnız ben derbederim.\nHerkesin dünyada varsa bir yeri,\nBen de bütün dünya benimdir derim.\n\nYıllarca gezdirdim hoyrat başımı,\nAradım bir ömür, arkadaşımı.\nÖlsem dikecek yok mezar taşımı;\nHalime ben bile hayret ederim.\n\nGönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar;\nNe kendisine yar, ne kimseye yar,\nBir rüya uğrunda ben diyar diyar,\nGölgemin peşinden yürür giderim..." + }, + { + "id": 33877.0, + "title": "İstiyorum", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 7.0, + "poem": "istiyorum gideyim sevdiğimle.\nistiyorum boş vereyim sonu ne olacak.\nistiyorum düşünmeyeyim iyi mi, kötü mü.\nistiyorum bilmeyeyim beni seviyor mu? \nistiyorum gideyim sevdiğimle." + }, + { + "id": 58541.0, + "title": "Boyalar", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 5.0, + "poem": "Yeşil çalışkandır, \nKırmızı yaramaz, \nSarı uykucu, \nAk yıkanmış, \nKara korkak.\n\nBen erkenden \nAnaokuluna giderken\nYeşil gibiyim." + }, + { + "id": 21925.0, + "title": "Ömrümü Kayda Geçirdi Bir Sokak", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Eski bir yalnızlıktan ödünç alınmış günlerle\nYaşadım gençliğimi ölü bir kadının saçlarını\nOkşayarak ...\nYaşadım babamın ruhuma ithaf ettiği\nBütün pişmanlıkları ,\nBozgun bir kalp ve siyah bayraklı şiirlerle\nDolaştım bütün sahipsiz duyarlıkları...\n\nÖmrümü kayda geçirdi bir sokak\nSokak ki vaiz ve ticaret \nIslak tül kokusu ve kömür.\n\nSokak ki hep kışa doğru yürür" + }, + { + "id": 52991.0, + "title": "C", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 6.0, + "poem": "günlerim karbon kağıdı\nve en keleği\nbir böcek olmak\nkıyısında\naç leyleklerin beklediği\nbir orman yangınında" + }, + { + "id": 42220.0, + "title": "Tevziat", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "İlâhi nizamdır yorulmaz, şaşmaz\nBulutlar dünyaya rahmet dağıtır.\nZerreden kürreye haddini aşmaz\nYıldızlar semaya rahmet dağıtır.\n\nSeyreyle âlemi ibret içinde\nGörene hikmet var hikmet içinde\nTürlü renk, sayısız lezzet içinde\nTopraklar meyveye rahmet dağıtır.\n\nToplar çeşme, kaynak, dereyi, çayı\nAksatmaz günleri, haftayı, ayı\nEzelden ebede asırlar boyu\nIrmaklar deryaya rahmet dağıtır.\n\nKorkulu, karanlık, kör gecelerde\nAklın, hissin, ilmin bittiği yerde\nMânâ ülkesinden açılır perde\nUykular rüyaya rahmet dağıtır.\n\nYıl, beş yüz yetmiş bir, bir mübarek an\nArz’a teşrif eder en yüce Sultan\nElinde ALLAH’ın kelâmı KUR’AN\nFâniden ukbâ’ya rahmet dağıtır.\n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 16119.0, + "title": "Mehmet Ali", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 5.0, + "poem": "Mehmet Ali' yi anası\nİşe giderken doğurdu\nSavaş bitiminden üç ay önce.\nAz süt emdi Mehmet Ali,\nAz ışık gördü,\nAz ısındı,\nDuydu anasının yorgunluğunu,\nBol bol uyudu Mehmet Ali\nÇocukların bedava uykusunu.\n\nZeytinyağı ve ekmek kadar\nKıttı özgürlük memlekette.\nBüyüdüğü zaman akranları Mehmet Ali' nin\nHer şey bol olur elbette.\n\n (1945)" + }, + { + "id": 2744.0, + "title": "Serenad", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 8.0, + "poem": "Yeşil pencerenden bir gül at bana,\nIşıklarla dolsun kalbimin içi.\nGeldim işte mevsim gibi kapına\nGözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.\n\nAçılan bir gülsün sen yaprak yaprak\nBen aşkımla bahar getirdim sana; \nTozlu yollarından geçtiğim uzak\nİklimden şarkılar getirdim sana.\n\nŞeffaf damlalarla titreyen, ağır\nKoncanın altında bükülmüş her sak.\nSeninçin dallardan süzülen ıtır,\nSeninçin karanfil, yasemin zambak...\n\nBir kuş sesi gelir dudaklarından; \nGözlerin, gönlümde açan nergisler.\nDüşen öpüşlerdir dudaklarından\nMor akasyalarda ürperen seher.\n\nPencerenden bir gül attığın zaman\nIşıkla dolacak kalbimin içi.\nGeçiyorum mevsim gibi kapından\nGözlerimde bulut, saçlarımda çiğ." + }, + { + "id": 1277854.0, + "title": "Hoş Geldi Bana Mey-kedenin Âb Ü Havâsı", + "poet": "Baki", + "rating": 7.0, + "poem": "Hoş geldi bana mey-kedenin âb ü havâsı \nBillâh güzel yerde yapılmış yıkılası\n\nZibâ yaraşır hil’at-i nâz ol boyu serve \nİki kolumu etsem ana bel dolaması\n\nDikkatler ile seyr ederiz yâri serâpâ \nGörmez mi idik biz de eğer olsa vefâsı\n\nDünyâ değer ol mâh-likaa dilber-i garrâ\nYusuf’ta dahi yoktur anı hüsn ü behâsı\n\nMeddâh olalı çeşm-i gazâlânına Bâki\nÖğrendi gazel tarzını Rûm’un şuarâsı" + }, + { + "id": 70474.0, + "title": "Arkadaşlık", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 8.0, + "poem": "Ve bir genç, şöyle dedi: 'Bize arkadaşlıktan bahset.'\n\nVe o cevap verdi: \n\n'Arkadaşınız, cevap bulan gereksinimlerinizdir.\nO, sevgiyle ektiğiniz ve şükranla biçtiğiniz tarlanızdır.\n\nO sizin sofranız ve ocak başınızdır.\nÇünkü ona açlığınızla gelir ve onda huzuru ararsınız.\n\nArkadaşınız sizinle içinden geldiği gibi konuştuğunda, \nne 'hayır' demek zor gelir, ne de 'evet' demekten çekinirsiniz.\n\nVe o sessiz kaldığında, kalbiniz onun kalbini dinlemek için sessizleşir.\nÇünkü arkadaşlıkta, kelimeler susunca, tüm düşünceler, tüm arzular\nve beklentiler, gürültüsüz bir sevinç içinde doğar ve paylaşılırlar.\n\nArkadaşınızdan ayrıldığınızda ise yas tutmazsınız; \nÇünkü onun en sevdiğiniz yanı, yokluğunda\ndaha bir berraklık kazanır, tıpkı bir dağın, \ndağcıya, ovadan daha net görünmesi gibi...\n\nVe arkadaşlığınızda, ruhsal derinlik\nkazanmaktan başka bir amaç gütmeyin.\n\nÇünkü, salt kendi gizemini açığa vurmak peşinde\nolan sevgi, sevgi değil, savrulmuş bir ağdır\nve sadece yararsız olan yakalanır.\n\nVe arkadaşınıza, kendinizi olduğunuz gibi sunun.\nEğer dalgalarınızın cezrini bilecekse, \nmeddini de bilmesine izin verin.\n\nÇünkü salt zaman öldürmek için bir arkadaş\naramanızın anlamı olabilir mı? \nOnu, zamanı yaşatmak için arayın.\n\nÇünkü o gereksiniminizi karşılamak içindir, \nboşluğunuzu doldurmak için değil.\n\nVe arkadaşlığın hoşluğunda, \nkahkahalar, paylaşılan hazlar olsun.\nÇünkü küçük şeylerin şebneminde, \nyürek sabahını bulur ve tazelenir.'" + }, + { + "id": 51872.0, + "title": "Senden Bütün İstediğim", + "poet": "William Blake", + "rating": 9.0, + "poem": "Senden bütün istediğim; \nKüçük bir sevgidir.\nGelen ve ağır ağır büyüyen\nDeğil, gelen ve giden...\n\nVe senden bütün istediğim; \nÜmit dolu güneşli bir gün\nSevgi dolu bir kucaklayış\nDeğil, kucaklayış sonra da gidiş...\n\nSenden bütün istediğim; \nBeni kırmamak, \nBeni bekletmemek.\n\nYarın çok geç olabilir.\nUnutma ki vermek almaktır.\nSenden bütün istediğim\nKüçük bir sevgidir, \nGelen ve ağır ağır büyüyen\nDeğil, gelen ve giden..." + }, + { + "id": 1636747.0, + "title": "Gönül Çalamazsan Aşkın Sazını", + "poet": "Aşık Hüdai", + "rating": 9.0, + "poem": "Gönül çalamazsan aşkın sazını\nNe perdeye dokun ne teli incit\nEğer çekemezsen gülün nazını\nNe dikene dokun ne gülü incit\n\nBülbülü dinle ki gelesin coşa\nKarganın namesi gider mi hoşa\nMeyvesiz ağacı sallama boşa\nNe yaprağını dök ne dalı incit\n\nBekle dost kapısın sadık dost isen\nGönüller tamir et ehli dil isen\nSevda Sahrasında Mecnun değilsen\nNe Leyla'yı çağır ne çölü incit\n\nRızaya razı ol hakka kailsen\nAra bul mürşidi müşkülde isen\nHakikat şehrine yolcu değilsen\nNe yolcuyu eğle ne yolu incit\n\nGel haktan ayrılma hakkı seversen\nNefsini ıslah et er oğlu ersen\nHüdai incinir inciden versen\nNe kimseden incin ne eli incit" + }, + { + "id": 23388.0, + "title": "Bir Sen", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 7.0, + "poem": "Günlerce yağmurda,\ngünlerce karda,\ngünlerce rüzgar esti\nErzurum'da,Zara'da.\nBir sıcak sen kaldın içimde.\n\nO gün bu gün\ndünya bir yana\nsen bir yana\n\nDünyalar senden yana.\n\n (1954,İstanbul)" + }, + { + "id": 273957.0, + "title": "Denizden Kalan İzlerle", + "poet": "Akif Kurtuluş", + "rating": 6.0, + "poem": "sanırım geleceğim, ellerimle başa çıkabilirim \nyürüyüşümü değiştirdim, paçama çamur sıçratmıyorum \nkuşkulanıp koşsam anlarlar o kumral kızı sevdiğimi \naradığım adresleri çıkarabilirler gezindiğim garlardan \nkorkarım ele verir beni avuçlarıma sürdüğüm maviler \ntelefona davransam, çeviremem numarayı, sesim tutuklanır \n\ngelirim, yüzümü denizden kalan izlerle seçersiniz \ndağların arka yüzleriyle bir çağrılır adım \nboynuma diken dolasınlar, dayatacak alnım var \ngüneşe götürecek sırtım var, içimi üşütemezler\nağbilerim öğretti, yalnız suya teslim olurum \nneresinden olsa yırtarım örümcek sessizliğini \n\nordan balkonlarımı güz yaprakları boğarken ayrılmıştım\nşimdi salaş iskeleden gün batışlarına sataşıyorum \nakşam kapımın önüne taş bırakıp sabah buluyorum \nbir parça kum koyuyorum bileklerime karıncalar için \ndikmiyorum gömleğimin söküklerini, böylesi daha iyi \nkasaba delisi uğurluyor gittiğim her yerden, geliyorum \n\nsaçlarınıza saklanan kuşlarla karşılayın beni \nkirpiklerimi telekleriyle siler, gözbebeklerimde uyurlar \nserpin üzerine, bir onlar yabana atmaz beni \n\nYALAN ŞİİRLER - YİNE ÇİÇEK TOZLARINA (Akif Kurtuluş)" + }, + { + "id": 2136005.0, + "title": "Kendini Boşuna Harcamış Olur İnsan", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 10.0, + "poem": "Kendini boşuna harcamış olur insan,\nDilediğine erer de sevinç duymazsa.\nYıktığın hayat kendininki olsun daha iyi,\nYıkmakla kazandığın şey, kuşkulu bir mutluluksa." + }, + { + "id": 48144.0, + "title": "Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "Himalayalarin tepesine tirmanmak guc\nama mumkun\nOkyanusu asmak da guc\nama mumkun\nAy'a ulasmak da oyle\n\nAma mumkun degil iste\nBulbulun eti icin olduruldugu bir ulkede\nsanati zincire vuranlara\nmeram anlatmak\n\nO't kusum\nO't kusum\nO't guzel kusum\nEller ne derse desin\nben sana vurulmusum" + }, + { + "id": 47603.0, + "title": "Ölüm", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Gel anla ve yaşa doğrusal hüznü\nAcılar güvence ölümsüzlüğe\nSenden her kaçtıkça sana yaklaştım\nGöç nasibim özlem kanımdır benim\n\nBu tenha dünyanın ürküntüsünü\nEkledim gövdeme bir parça gibi\nBir sözdür susuşun bir ince fikir\nBin yorum getirir aklıma birden\n\nGövdemi kurşunlar sererse yere\nKırgın bakışların değdi bilirim\nVe ölüm konuğum olduğu zaman\nDuyduğun vicdanın ayak sesidir." + }, + { + "id": 48132.0, + "title": "Kırlara Bahar Yetmiyor", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Herkes kendince seviyor baharı\nKimi ufuklarda yaşamı karşılıyor\nKimi bakışlarda yeni başlayan aşkları\nEy yasa bürünen mayıs sabahları\nKimler onarıyor şimdi\nDallarda dağılan kuşsuz yuvaları\n\nYapraklar üstünde yanan gözyaşları\nTutulan yasın gizli sözleri\nDamlalar\nYine tan vakti analar mı ağlıyor\n\nBen bu baharlara bahar diyemem\nDersem şivan düşer bahçelere\nNerde yaşamın o fidan coşkuları\nAşkın gelincik yangınları sevgiler\nKırlara bahar yetmiyor ne yapsak\nKara haberlerle soluyor güller\n\nKim kimden alınıyor bu topraklarda\nBu topraksa tohumu biz\nHer bahar boy verip yeşermişiz\nŞu çiçeklerse gözlerimiz\nGizli gizli açılıp sevinmişiz\nSiz bu sevinmeyi yaşayabilir misiniz? \nGeleceği besleyen emeğin sabrını\nBir suyun akışında bulabilir misiniz? \nVe karanlığın ihanetine karşı\nTetikte nöbetçi bütün sabahları\nÖlürcesine sevebilir misiniz? \nSiz bu sevdayı öldürebilir misiniz?" + }, + { + "id": 226734.0, + "title": "Bir Alman Anasının Ağıdı", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu çizmeleri bendim sana giy diyen, oğlum,\nbu haki gömleği bendim sana giy diyen.\nNerden bilecektim bu kara günleri göreceğimi,\nbilseydim, giydirmem, derdim, giydirmem,\nasın beni, derdim, daha iyi.\nElini görürdüm hani ben senin, oğlum,\n'Hayl Hitler! ' diyerek kaldırdığın elini,\nHitler' i selamladın diye, nerden bilecektim,\nkuruyacağını bir gün elinin.\nDuyardım, oğlum, söz ettiğini senin \nüstün bir ırktan.\nNasıl varacaktım farkına, nerden bilecektim, nerden\ncelladıymışsın meğer sen kendinin.\nGittiğini görürdüm senin, oğlum,\nuygun adımla Hitler' in ardından.\nNerden bilecektim, onu izleyenin\nartık bir daha geri dönmeyeceğini.\nBana derdin ki, oğlum, derdin ki:Almanya\ngelecek bir gün tanınmaz hale.\nNerden bilecektim, oğlum, bu yerin nerden bilecektim,\nküller ve kanlı taşlar arasında kalacağını böyle.\nHaki gömlek vardı her zaman sırtında senin.\nGiyme şu gömleği demedim sana, demedim, oğlum.\nBu günleri göreceğimi bilmiyordum, ne yapayım,\nsana o gömleğin kefen olacağını bilmiyordum." + }, + { + "id": 49292.0, + "title": "Ararlar Beni", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Güvenme dünyada malım var diye\nAcep insan mıyım sorarlar beni\nHalımdan anlamaz cahiller niye\nHer biri bir yandan yorarlar beni\n\nHoşlar meclisine girdim hoşlandım\nAşkın ateşine düştüm haşlandım\nDallarımda meyve döktüm taşlandım\nYa niçin gövdemden kırarlar beni\n\nDöndü gitti Hak yolunu övenler\nPişman olup dizlerini dövenler\nBir lokmaya nice bana sövenler\nAh Mahzuni diye ararlar beni" + }, + { + "id": 59642.0, + "title": "Raks", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 6.0, + "poem": "Tılsımlı çocuğu saf aydınlığın \nBu kadın vücudu beyaz ve çıplak. \nEşiğinde sanki sonsuz varlığın\nHer an değişiyor dönüp uçarak.\n\nVe gülümseyerek öyle derinden \nHer lâhza başka şey ve hep kendisi \nBir başka yıldızdan veya alevden \nAnın ve hareketin mucizesi. \n\nArkasında ritmin geniş rüzgarı \nBir gül kasırgası gibi enginde. \nSavruluyor yüzü, çılgın kolları \nYarattığı zaman bahçelerinde. \n\nHer an değişiyor, yelken, gül, kanat \nBütün burçlarıyla uzanmış gece. \nDefneler önünde şaha kalkan at \nZihnin eşiğinde ürkek düşünce. \n\nHer lâhza başka şey ve hep kendisi \nYaralı bir ceylân gibi bakarak, \nAnın ve hareketin mucizesi \nUçuyor, duruyor, bekliyor... çıplak. \n\nVe ümitsiz avı bin sonsuzluğun \nBekliyor ruhunun eşiklerinde. \nTılsımlı kaderi her susuzluğun \nBir gül fırtınası gibi derinde." + }, + { + "id": 5140.0, + "title": "En Yakın", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Butun insanlığı dövsen havanda,\nZerre zerre herkes yine yalınız.\nboşlukta yol alan uçsuz kervanda,\nHer şey tek basına, dağ, tas ve yıldız.\n\nHerkes bir vücutsuz hayal peşinde;\nEsini kaybetmiş herkes esinde.\nİçinizde yiv yiv derinlesirde,\nÇıksın karsınıza en yakınınız|" + }, + { + "id": 14905.0, + "title": "Seni Arıyorum", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "Bu şehrin bütün sokaklarına sinmiş yalnızlığım\nSensizliğin köşe başındayım\nAvuçlarımda kırık dökük pişmanlıklar\nAvuntusuz çıkmazlara doğru yürüyorum\nBütün umutsuzluğuma inat\nYine seni arıyorum...\n\nDudaklarımda bildiğin o ıslık\nSokak lambalarına sığınıyorum\nHafiften bir yağmur ağlıyor benimle\nBir deli rüzgar saçlarımda\nYalnızlıktan üşüyorum\nBulamayacağımı bile bile\nYine seni arıyorum...\n\nAnlatacak nelerim var bir bilsen\nİçimde ihtilaller kopmuş\nKendime sürgüne verdim\nMutluluğum çoktan iflas etmiş\nİtiraza hakkım yok biliyorum\nBeni savunmak sana düştü\nSeni arıyorum...\n\nYarım kalmış şiirlerim gibisin\nYaşanmamış çocukluğumsun anılarımda\nÖylesine eksiğim sensiz\nÖylesine sahipsiz\nİşte bütün umutlara havlu attım gidiyorum\nİçinde geç kalmışlığın çaresizliği\nÇocuklar gibi ağlıyorum\nVe gel gör ki her damla gözyaşımda\nYine seni arıyorum...\t\n\t\t" + }, + { + "id": 1343140.0, + "title": "Yokluğumun Resmi", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 8.0, + "poem": "Attığım her adım benden uzakta\nBastığım her yerde yokmuşum meğer\nÇırpınırken “ben” denilen tuzakta\n“Ben” bana saplanan okmuşum meğer...\n\nAklım kumsal iken ben toz paresi\nÇıktıkça yükseğe alçalır oldum..\nDüşündüm, derdimin nedir çaresi\nSusarak konuşmak sonunda buldum...\n\nEsrarlı vuslata bir adım kala\nHasretin vecdiyle ben kement attım\nYürekte boğulmak ne güzel bela\nBattıkça kurtuldum çıktıkça battım…\n\nGörünmez cevheri buldum diyerek\nKörlüğü kör ettim deli bir taşla\nBilmeyi bilmeden bildim diyerek\nBoşluğu doldurdum dolu bir boşla...\n\nNasılların sebebini sorarken\nSualimi cevapladım ‘niçin’de\nÇokluğumda yokluğumu ararken\nYalnız kaldım yığınların içinde…\n\nSatır satır böldü beni heceler\nHer kırkımı kırka yardım savuştum\nBoşluğumu kucakladı geceler\nSessizlikte gürültüyle boğuştum… \n\nVar’da yoku haykırırken her seda\nAklım ki, aklımı başımdan aldı\nO’na gidiyorum bana elveda\nSonsuz olan sona bir nefes kaldı..." + }, + { + "id": 41730.0, + "title": "Sen Derviş Olamazsın", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "***\nDervişlik der ki bana \nSen derviş olamazsın..\nGel ne diyeyim sana\nSen derviş olamazsın..\n***\nDövene elsiz gerek \nSövene dilsiz gerek\nSen derviş olamazsın..\nDerviş gönülsüz gerek\n\n***\nDerviş yunus gel imdi\nUmmanlara dal imdi\nUmmana dalmayınca\nSen derviş olamazsın.\n***" + }, + { + "id": 285396.0, + "title": "2 Nolu rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Temiz bir can gelmiş; ne toz, ne toprak.\nO dünya konuğuna, burda iyi bak.\nOtur, biraz sohbet et; sabah şarap sun; \nBirazdan diyecek ki: Sonrası; yasak! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 98757.0, + "title": "Çatısız Hayal", + "poet": "Gonca Özmen", + "rating": 8.0, + "poem": "Her kuyuda saçlarını kesen bir kadın oturur\nHırpalanmış güllerin, uğultusunda eti, henüz çiğ\nSabahın dilsizliğini öğrenmiş gibi erken\nVe buğulu bir Modigliani tenhası boynunda\n\n-Ah eşiğim! Eşiğimde kaç ölü sevişme\nEşik ki en dar yolculuktur kadında\n\nMühürlüydü yüzünün okunmamış mektubu\nTepeden tırnağa dağılıyordu çatısız bir hayal\nHangi yanımdı bu kadın böylesine ırak? \nO soyunan bir orman, bense bunaltı akşama\n\n-Ah çıkmazım! En çingenesi mevsimlerin\nNe ki her bahçede azarlanmış rüzgârım \n\nSuçüstüyüz tüm yenik bağışlamalardan\nAğırlaşan çıplaklıktan odalar dolusu\nFreud'su bir leke uzar diye derisinde aynanın\nAnnemin bocalaması hep göğüs uçlarında\n\n-Ah cinnetim! Söktüm rahmimden göğü\nLanetli bir kısrağım ancak hiçlikte soluyan \n\nGonca Özmen / Adam Sanat Dergisi Ağustos 2001 sayısı" + }, + { + "id": 74485.0, + "title": "Başsağlığı", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda \nAcılar unutulduktan sonra \nDönmeliyim. \n\nÖlümlerin karşısında şaşırıyorum \nNe desem ki \nDüşünüyorum. \n\nKalanları ağlıyor gidenin \nBenim gözlerim kuru \nHerkes bana bakıyor, biliyorum \nİçlerinden geçenleri. \n\nBaşsağlığı dilemek \nGaribime gidiyor \nÖlen öldü, sen yaşa \nKüçültmeye benziyor. \n\nBeni böyle kitaplar mı yaptı ne \nKağıtlarda gidenlere içlenip ağlayan ben \nHayattaki ölümlerde put gibi duruyorum. \n\nBen canavar ruhlu muyum \nBir ölü evinde tek söz söylenmeden \nPut gibi duruyorum \n\nkimse anlamaz derdimi \nBen uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda \nBir yakınım öldümü." + }, + { + "id": 5158.0, + "title": "Mezar", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Kapıya ne icra memuru gelir,\nNe Birinci Şube sivil polisi....\nİçerde kimine kuş tüyü sedir;\nYüz üstü toprağa düşer kimisi....\n\nBir musiki orda zaman ve mekân....\nYıldız dolu feza küçük camekân....\nİmkân atomunu çatlatan imkân....\nBir hiç ki, içinde heplerin hepsi" + }, + { + "id": 59707.0, + "title": "Neşe'ye Sone", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Yakın gözlüğümü yitirdim \nYitirince seni kadın- \nDoğumun ardından \nÇatladı kapı sanki \n\nÖyle uzak bir doğu ki her şey \nGörünmüyor burnumun ucundan \n\nÇiğnenecekmiş gibi geliyor hep \nGeçerken kıtadan kıtaya \n\nTers bir dizeye rastladım demin \nTaburcuymuş, öyle dedi \nÇıkışını yaptırıyormuş acundan \n\nLâf! \n\nNe sen ne ben sevgilim \nÖldükse ölümden değil \nSevişmenin acısından" + }, + { + "id": 5167.0, + "title": "Ölçü", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Müjdecim, Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim; \nSana uymayan ölçü, hayat olsa teperim!" + }, + { + "id": 67669.0, + "title": "Fotoğraf", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 7.0, + "poem": "Dört kişi bir parkta çektirmişiz\nBen, Oktay, Orhan bir de Şinasi\nAnlaşılan sonbahar\nKimimiz paltolu, kimimiz ceketli\nYapraksız arkamızdaki ağaçlar\nHenüz babası ölmemiş Oktay'ın, \nBen bıyıksızım, \nOrhan Süleyman Efendiyi tanımamış.\n\nLakin ben hiç böyle mahzun olmadım; \nÖlümü hatırlatan ne var bu resimde\nHalbuki hayattayız hepimiz." + }, + { + "id": 5951.0, + "title": "Baharı Bekleyene", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "ben kışın güzelliğini söylerim ne gelirse dilime\nçünkü kış bir hazırlıktır soluğuma kıpkırmızı gülüme\n\nnice kırmızı ayaklar gelip geçti o gün katar katar\nkış günleri sözgelişi ben bir çöp bile almadım elime\n\naltı kız bir ay ışığı def çalıp şarkılar söylediler\nberi yanda ormanlar yanardı, ciğerpareler lime\n\nartık su uyur aşk uyanır mendilim kana boyanır\nbilirim bu baharda da herkes hasetlenir halime\n\nve ellerim batık bir suda akar gözlerim her şeye bakar\nbahar bir gelsin yeter artık eksikse de bırak elleme\n\nsu uyur düşman uyumaz suların dibi güllerde\n\naltı kız bir oğlan def çalıp şarkılar söylediler\nbaktım birinin kara bir gecesi düşüvermiş mendilime\n\nşimdi elimde baston silah, başımda şapka öyle\nağzımda kurşun hızında seçtiğim her kelime\n\nsu. hiç kimse durmazsa her şey yürür, bu aşk demektir\nher şey kullanılmazsa dirim bir ihanettir ölüme\n\nsakiniz elimiz filan temiz baharı filan bekleriz\nfincanı tastan oyarlar içine bade mi koyarlar\n\nbiz silah kuşanırız bize bir şey söyleme" + }, + { + "id": 2292328.0, + "title": "Yaşamak", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Neden diye sormayın hemen. Onu ben kendi kendime de açıklayabilmiş değilim henüz.\nKişinin ihtiyaç duyunca aramasının binlerce çeşidi olmalı.\n\nAradığımızın ne olduğunu biliyorsak, arayacağımız yer bellidir. Bakınırız ve onun işaretlerini tanımakta güçlük çekmeyiz.\n\nSıkıntı kollarını göğsümde kavuşturmuş. Soluk alırken, genişleyip daralan kaburgalarım, zamanın boşuna ve nedensiz geçtiğini biliyor.\n\nÇoktandır yabancı bir cismin kalbime sürtünmekte olduğunu biliyorum.\n\nYine de biri çıksa, nasılsın dese alışkanlıkla iyiyim diyeceğim.\nKederli olduğumda söylenemez zaten. Buna sebepte yok çünkü. Ne taze bir ölüye sahibim, ne felâket geçirenlerim var.\nDedim ya oturuyorum öylece. İyi ki etrafımda kalbimi tanıyanlar yok.\n\nHiç beklemiyordum, birden kadın bana çevirdi bakışını. Tanrım ne büyük bir merak içindeydi bu bakış. Durmadan sormaktaydı. Hayattan ne beklediğimi sormaktaydı...Günü birlik yaşama içinde elde edilebilen sayısız imkanlar kaçırmıştı.\n\nBu durumda ona bakmak zordu. Huzursuz kımıldayarak ondan kurtulmaya çalıştım. Fakat bakışımı tutmuştu, ondan ayrılamıyordum, tanışmıştık bir kere. Tekrar karşılaştığımız takrirde, sorularını, ikinci kez tekrarladığını bilerek, düşündü mü der gibi, başkalarının öğrenmelerine duyulan güvensizlikle, yine alay ederek tekrarliyacağını düşünüyordum. Fakat umulmadık bir anda başka, herhangi bir şeyle ilgilenmeye başladı... Birden sahipsiz kalmıştım. Bakışım, yere paralel durmak zorunda bulunan, fakat içindeki sertlik süratle yumuşayan bir bakır tel gibi eğiliyordu boyuna. Durumun saçmalığını kavrayıncaya kadar bir an bocaladım. Bu belki de devam edecekti ama, seni hissettim. Evet, bakıyordun, yanılmamıştım...Bunu hissetmemden ne kadar önce başlamıştım bilmiyorum ama, bakışlarımız karşılaşınca kaçtın, önüne döndün...ve dönmen için zamanın vardı. Fakat dönmemiştin. Omuzlarından bana dokunup kaldığını anladım.\n\nGörüyordun, beni hissediyordun.\n\nVe o zaman başladı.\n\nİste yine bir şey var.\n\nBakıyordum sana.\n\nŞimdi birşeysin benim için...Varsın.\nFakat bocalıyordum.\n\nGizlice düşündüğüm, farkedilmesinden korktuğum hakikat sen miydin, yoksa ben, hatırasızlığı, boşluğu, en ucuz şekilde, sırtımdan korkakça, hiç bir teşebbüste bulunmadan birden bire atmak için yine hayal mi kuruyordum.\n\nDedim ya işte, bocalıyorum.\n\nYeniden yaşamaya başlamak kolay mı? \n\nYaşamak s.168-174" + }, + { + "id": 58756.0, + "title": "Yalnız Değildir İnsan", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 7.0, + "poem": "gece\nipince bir yağmur gibi indi\nsustu sular\nyıldızlar savurarak gümüşten saçlarını\ntoprakla öpüştüler\n\nufkun ulaşılmaz çizgisinde yer\nyasladı yorgun başını göğün geniş göğsüne\nbin yılların sevdalısı dalgalar\nçakıltaşlarında harelendiler\n\ntitriyordu kirpikleri\nuykusunda gülümseyen çocuğun\nusul usul fısıldarken\nsonsuzluğun o gizemli ezgisini rüzgarlar\nSamanyolu'nda bir yerde\nyalnız değildi insan\nyalnız değildir insan" + }, + { + "id": 10642.0, + "title": "Sunu", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 5.0, + "poem": "Sunu\n\nFiller mezarlığında fil ölüleri\nVe belki birkaç da şiir bulursunuz\nKi o şiirler kendi ölümlerini sezen\nBirer kuğuydular kuytu sularda\n\nAhmet Telli" + }, + { + "id": 76621.0, + "title": "Duy Feryad Etmede Her An Bu Ney", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Duy feryad etmede her an bu ney, \nAnlatır hep ayrılıklardan bu ney. \n\nDer ki feryadım kamışlıktan gelir, \nDuysa her kim, gözlerinden kan gelir. \n\nAyrılıktan parçalanmış bir yürek \nİsterim ben, derdimi dökmem gerek. \n\nKim ki aslından ayırmış canını, \nÖyle bekler, öyle vuslat anını. \n\nAğladım her yerde hep ah eyledim, \nGördüğüm her kul için dostum dedim. \n\nHerkesin zannında dost oldum ama, \nKimse talip olmadı esrarıma. \n\nHiç değil feryadıma sırrım uzak, \nNerde bir göz, nerde bir candan kulak? \n\nAynadır ten can için, can ten için, \nLakin olmaz can gözü her kimsenin. \n\nNey sesi tekmil hava oldu ateş, \nHem yok olsun, kimde yoksa bu ateş! \n\nAşk ateş olmuş dökülmüştür ney'e, \nCezbesi aşkın karışmıştır mey'e. \n\nYardan ayrı dostu ney dost kıldı hem, \nPerdesinden perdemiz yırtıldı hem. \n\nKanlı yoldan ney sunar hep arz-ı hal, \nHem verir Mecnunun aşkından misal. \n\nNey zehir, hem panzehir, ah nerde var, \nBöyle bir dost, böyle bir özlemli yar? \n\nSırrı bu aklın bilinmez akl-ile, \nTek kulaktır müşteri, ancak dile. \n\nGam dolu günler zaman hep aynı hal, \nGün tamam oldu, yalan, yanlış, hayal. \n\nGün geçer yok korkumuz, her şey masal, \nEy temizlik örneği sen gitme, kal! \n\nKandı her şey, tek balık kanmaz sudan, \nGün uzar, rızkın eğer bulmazsa can. \n\nOlgunun halinden ah, anlar mı ham? \nSöz uzar, kesmek gerektir vesselam. \n\n(Farsça, Çeviren: F. Halıcı)" + }, + { + "id": 105159.0, + "title": "Gönül Gurbet Ele Çıkma", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 8.0, + "poem": "Gönül gurbet ele çıkma\nYa gelinir ya gelinmez\nHer dilbere meyil verme\nYa sevilir ya sevilmez\n\nYöğrüktür bizim atımız\nYardan atlattı zatımız\nGurbet ilde kıymatımız\nYa bilinir ya bilinmez\n\nBahçemizde nar ağacı\nKimi tatlı kimi acı\nGönüldeki dert ilacı\nYa bulunur ya bulunmaz\n\nDeryalarda olur bahri\nDoldur ver içem zehri\nSunam gurbet elin kahrı\nYa çekilir ya çekilmez\n\nEmrah der ki düştüm dile\nBülbül figan eder güle\nGüzel sevmek bir sarp kale\nYa alınır ya alınmaz" + }, + { + "id": 15988.0, + "title": "Sazıma", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben gidersem sazım sen kal dünyada\nGizli sırlarımı aşikar etme\nLal olsun dillerin söyleme ya da\nGarip bülbül gibi ah-u zar etme\n\nGizli dertlerimi sana anlattım\nÇalıştım sesimi sesine kattım\nBebe gibi kollarımda yaylattım\nHayali hatır et beni unutma\n\nBahçede dut iken bilmezdin sazı\nBülbül konar mıydı dalına bazı\nHangi kuştan aldın sen bu avazı\nSöyle doğrusunu gel inkar etme\n\nBenim her derdime ortak sen oldun\nAğlarsam ağladın gülersem güldün\nSazım bu sesleri turnadan m'aldın\nPençe vurup sarı teli sızlatma\n\nAy geçer yıl geçer uzarsa ara\nGiyin kara libas yaslan duvara\nYanından göğsünden açılır yara\nYar gelmezse yaraların elletme\n\nSen petek misali Veysel'de arı\nİnleşir beraber yapardık balı\nBen bir insanoğlu sen bir dut dalı\nBen babamı sen ustanı unutma." + }, + { + "id": 47240.0, + "title": "Duvara Tebeşirle Yazılan", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 7.0, + "poem": "'Savaş istiyoruz! '\nEn önce vuruldu \nBunu yazan.\n\n (a.kadir- a.bezirci)" + }, + { + "id": 2143662.0, + "title": "Acaba", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Uyuyan göllere ay ışığında\nSevginin resmini çizsem kim anlar?\nTomurcuk ayrılıp gül açtığında\nYağmurun saçını çözsem kim anlar?\n\nBir mekan kaplamış ne varsa nerde\nKendi ötesini saklar her perde\nSonsuzluğun sona erdiği yerde\nHuduttan bir kulaç kazsam kim anlar?\n\nAşk kömür beyazı kin süt karası\nEklenir yarama her dost yarası\nEt oldum bıçakla kemik arası\nCellatla ahdimi bozsam kim anlar?\n\nDoğumda yalan var ölümde gerçek\nBir şeyler anlatır balık kuş çiçek\nKırık gönülleri toplayıp tek tek\nToplayıp göğsüme dizsem kim anlar?\n\nGün geldi zamanı gömdüm kabire\nDağ oldu aklımın verdiği fire\nBağlasam telaşı çelik zincire\nSabrın derisini yüzsem kim anlar?\n\nİçte deprem olur dışın düğümü\nİhlassız çözülmez işin düğümü\nAklımdan geçeni düşündüğümü\nOkusam kim dinler yazsam kim anlar?" + }, + { + "id": 45202.0, + "title": "Kâbus", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Çift başlı yılanlar çıktı kabirden\nTokmaklar inmeye başladı birden\nBeynime saplandı zehirli oklar \nKıpkızıl kan ile doldu oluklar\nTokmaklar inmeye başladı birden\nÇift başlı yılanlar çıktı kabirden\n\nAdımlarım bataklığa gömüldü\nBülbüller ağladı; baykuşlar güldü\nAynalarda cesetleşti umutlar\nDevler gibi haykırıyor umutlar\nBülbüller ağladı; baykuşlar güldü\nAdımlarım bataklığa gömüldü\n\nYeryüzü kaynıyor damarlarımda\nKar yağıyor artık baharlarımda\nUfuklar daraldı, boynuma geçti\nKabuslar ruhumu ikiye biçti\nKar yağıyor artık baharlarımda\nYeryüzü kaynıyor damarlarımda\n\nGözlerim çiyanlı bir kuyu, eyvah\nKapkara tüllere büründü sabah\nMakinalar ezdi duygularımı\nHıçkırıklar böldü uykularımı\nKapkara tüllere büründü sabah\nGözlerim çiyanlı bir kuyu, eyvah\n\nYorgunum; titriyor bütün bedenim\nKimseler duymuyor âhımı benim\nNerede huzuru sardığım günler\nNeşeli bayramlar, tatllı düğünler\nKimseler duymuyor âhımı benim\nYorgunum; titriyor bütün bedenim" + }, + { + "id": 59788.0, + "title": "Aşklama", + "poet": "Metin Eloğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Şaraptı rakıydı şuydu buydu\nKişi esrimeyi bir aşkta tatmalı ilkten\nDedim ya ondan gayrı korkuluğa güvenmem\nİçtiğim hep aşktı benim gerisi tortu\n\nSevişik bir keçi yumukgöz oğlağına\nÖzüne aşk sızmış o sütü emziriyor\nYumurtasını bir kovuğa koyarken\nAşkı da koyuyor anaç zargana\n\nAşk mavisi tükendiyse o boşuna denizde\nBil ki diken bir çamurla örtülüdür sığlığı\nNiye enez bu zambak diye sordular mıydı\nAşksız geçen günlerinde örselenmiş, de\n\nAşk bürünmeseydi de bak hiç şakır mıydı\nŞu bi damlacık isketeyi ta gagadan kuyruğa\nKişi gönlünü yitirdi mi ne yüzle çıkar sokağa\nYaşamda nesi varsa aşk işte onun adı\n\nAnsıyın, aşkla yağdı da sular\nOndan kokulandı ıtır çekirdeklendi elma\nDoğayla elele bizi üreten bir sevgi var\nEvrende en soylusu sezdim ki bu çoğalma" + }, + { + "id": 60580.0, + "title": "Kadınlar", + "poet": "Bejan Matur", + "rating": 7.0, + "poem": "Mavi dövmeleri \nVe bitmek bilmez yasların çürük izleriyle \nDurup ateşe bakıyorlar. \nRüzgâr estiğinde hepsi ürperiyor \nGöğüsleri değiyor toprağa \n\nEllerinde yanan odunlar taşıyan kadınlar \nSiyah kazanların pası çökmüş yaşlılığıyla \nDolaşıp duruyorlar. \nAteşin öfkesi kabardığında \nSesler artıyor. \nOrada ateş hiç bitmiyor \nSöndürmek bir belâ \n\nGöğüsleri pörsüyen kadınlar \nEllerinin korkunç inceliğiyle \nTutacakları odunların sertliğini düşünmekte \nVe susmaktalar. \nSustuklarında yaşları farkedilmiyor \nToprak kokuyor bağırdıklarında \n\nNereye yaslanacaklarını unuttuklarından \nGözlerini toprağa bırakıyorlar \nÇünkü bulutlar gökte kalıcı değil \nEn içten \nToprağa veriyorlar kendilerini \nVe kokuyorlar arasıra" + }, + { + "id": 59645.0, + "title": "Rıhtımda Uyuyan Gemi", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 6.0, + "poem": "Rıhtımda uyuyan gemi\nHatırladın mı engini? \nSert dalgaları, yosunu\nSuların uğultusunu? \n\nN'olur bir sabah vakti\nÇağırsa bizi sonsuzluk\nBirden demir alsa gemi\nBaşlasa güzel yolculuk.\n\nYırtılan yelkenler gibi\nEnginle başbaşa kalsak.\nVe bir şafak serinliği\nİçinde, uykuya dalsak.\n\nRımtımda uyuyan gemi\nHatırladın mı engini? \nGidip de gelmeyenleri\nBeyhude bekleyenleri?" + }, + { + "id": 47244.0, + "title": "Duyumsadığın Her Şeye", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 6.0, + "poem": "Duyumsadığın her şeye\nEn küçük önemi ver.\n\nSöylemişti sensiz yaşayamayacağını\nUnutma bunu, yeniden rastlarsan ona\nTanıyacaktır seni.\n\nBana bir iyilik yap, bu kadar çok sevme beni\n\nSon kez sevildiğimde\nDuymamıştım en küçük bir sevinç bile.\n\n (turgay fişekçi)" + }, + { + "id": 298666.0, + "title": "34 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "34\nDün şarap bulmak için biraz yürüdüm.\nAteş kenarında bir soluk gül gördüm.\nDedim: Ne yaptın ki sen, yakarlar böyle? \nDedi: Şu çimenlikte bir kere güldüm!" + }, + { + "id": 1776419.0, + "title": "Susmak Bir Cüsse İşi", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Anladım ki susmak bir cüsse işi…\nDerin denizlerin işi…\nSerin sular en hafif rüzgârları bile coşturabiliyor\nDerin denizleri ise ancak derin sevdalar… \n\nDerin denizlerin sükutu büyüler beni\nİçimi bir heybet hissi kaplar\nBenliğimi hasret duyguları istila eder\nKalbim ürperlerle dolar\nDalgalı denizler, durgun mavi denizler kadar heybetli gelmez bana\nGöklerin suskunlugu da öyle\nGök gürlemeleri, mavi derinliklerin heybetini siler diye düşünmüşümdür hep\nSükut her zaman daha manalı, daha derindir\n\nKalbe sözden çok sükuttan manalar akar\nİnsan evrendeki sükutu anlayabilseydi, kim bilir belki de söz olmayacaktı\nİnsanlar sükutun dilinden anlayacak, derin ve manalı bakışlarla konusacaklardı\nVe ses, sükutun heybetini bozamayacaktı\nKonuştuğum zamanlar hep acze düşmüşümdür de ondan kelama sarılmışımdır\nEvrendeki her varlıkta sükutu bir süs, bir hikmet olarak algılamışımdır\nSözü ise ancak bir zaruret\n\nHep derin denizler kadar heybetli bir sükut dinledim ondan\nSanki durgun ve derin bir ummanın kıyısına varmıştım\nDerinliklerinde gönül ve hikmet incilerinin gülümsediği bir deniz bulmuştum\nHayatın hiç bir kasırgası, hadiselerin hiç bir fırtınası onu dalgalandıramıyordu\nO denize imrendiğim an, gözlerim şu mısralara takılmıştı:\n\nGittim, gittim, denizin sınır yerine vardım\nHalin bana da geçsin! diye ona yalvardım\nBir çılgın vesvesede içim didiklense de,\nOlaydım o cüssede, O’nun gibi susardım\n\nGercekten de öyle olmustu Sonsuza götüren bir denizin kıyısına varmıştım\nO zaman anladım ki, susmak bir cüsse işi Derin denizlerin işi\nSığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor\nDerin denizleri ise ancak derin sevdalar\nAnladım ki, derin ve esrarengiz olan her sey susuyor\nAnladım ki susan her şey derin ve heybetli…" + }, + { + "id": 348029.0, + "title": "Bir Ölü Macar Cambazı", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 5.0, + "poem": "Sana korkunç gülümsemeler bitti\nsonra hiç kimseyi göremedim\nherkes beni arıyordu\nbir ölü macar cambaz buldu beni buldu beni\nsamyeli esiyordu denizden" + }, + { + "id": 2276.0, + "title": "Kanatlar", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 6.0, + "poem": "Yaşamaktan mı yorgunum,bilmem\nSeni günlerce beklemekten mi?\nYine yoldan geyik geyik sekişin\nGün sönerken mi,ay batarken mi?\n\nSöyle:Memnun musun uzaklarda\nYuvan aydın gönülcüğün şen mi?\n\nYine kalsın mı, dizlerimde başın\nYine koynumda can çekişsen mi...\nKim sorar,ey hayat,kim düşünür\nKi vakit geç mi yoksa erken mi?\n\nSöyle:Memnun musun uzaklarda\nYuvan aydın gönülcüğün şen mi?\n\nGökte kanatlar bizimdi...bilmezdik\nBu hafiflik kanat mı yelken mi;\nAnlamaz,anlamazdık Allahım\nBöyle yekpare can mıyız ten mi?\n\nSöyle:Memnun musun uzaklarda\nYuvan aydın gönülcüğün şen mi?\n\nBilemem:Gizli gizli'gel'dediğin\nBaşka bir aşina mıdır,ben mi;\nKadehinden mi sarhoşum hala\nKadahlerinden mi?\n\nSöyle:Memnun musun uzaklarda\nYuvan aydın gönülcüğün şen mi?" + }, + { + "id": 16016.0, + "title": "Müstezat", + "poet": "Nedim", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey şûh-ı kerem-pişe dîl-i zâr senindir\nYok minnetin asla\nEy kân-ı güher anda ne kim var senindir\nPinhân u Hüveydâ\nSen kim gelesin meclise bir yer mi bulunmaz\nBaş üzre yerin var\nGül goncasısın gûşe-i destâr senindir\nGel ey gül-i rana\nNeylersen edip bir-iki gün bâr-ı cefâya\nSabreyle de sonra\nPeymâne senin hâne senin yâr senindir\nEy dil tek ü tenhâ\nBir bûse-i cân bahşına ver nakd-i hayatı\nGer kail olursa\nSenden yanadır söz yine bazar senindir\nEy âşık-ı şeydâ\nÇeşmân-ı siyeh mest-i sitem kakülü pür-hâm\nEbrûları pür-çîn\nBenzer ki bu dîldâr-ı cefâkâr senindir\nBiçâre Nedîmâ" + }, + { + "id": 59435.0, + "title": "İhanetin Uğultusu", + "poet": "Selim Temo", + "rating": 7.0, + "poem": "öylesine bir Mayıs. bu\nikinci, sen yoksun. ruhum\nçinko bir tepside. yalnız; \narayan değil dönen biridir\n\nher yer bulaştı üstüme.\nkirliyim, \nbir zenci kadar telaşlı. bağırın, \ndiye sustum, söz ve ses\nyabancıdır, ten yanılmaz. ansızın\nbir teleferik, termometre ya da aysar...\ndeliyim, bir gece bekçisi kadar dalgın. kefen\ndiye örtünmedin üstüme\n\nişte herkes çekip gitti. geç oldu, ama\nanladım, insandan korkmak gerektiğini. söyler-\nim, zaman ve veznedar cüreti: \n'esrik bir kadını öpüyorum. bakmayın\nadımı bilmiyor. nasılsa unutur\ngüneşin kuzeyden battığını. kasıklarımda\ncinlenen hin'e sarılıyor. bildiğim\ntek özgür ülke, nüfus: 1, rakım: 1.72! '\n\niçime döndüm yine. seni severek\nkullandım çarşı iznimi." + }, + { + "id": 79830.0, + "title": "Kalbimin En Doğusunda", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşkın kanununu tahsil etmiştim kalbimin en doğusunda\nİçimde yağmur duasına çıkmış birkaç köy\nBirkaç köy sular altında.\nKalbimin doğusu, \nHer resme güneş çizen bir çocuktu.\nGam yükünün kervanları yürürdü dudaklarımda\nKavruk ve çatlaktı dudaklarımın toprakları.\nÖlümün ötesinde bir köy vardı\nOrda, uzakta, kalbimin en doğusunda\nŞimdi bana yalnızca\nDertli türkülere duyduğum karşılıksız aşk kaldı.\n\nGüzel beyaz bir tay doğururdu her sene hafızam\nYorgundu oysa\nDurmadan, durmadan hatırlamaya koşmaktan.\n\nKalbimin doğusunda bir yalan dünya vardı.\nOkyanusları mavi olmayan.\nBenim için hayat, \nKalbi kalpazanlıktan kırk sene yatmış çıkmış bir adamdı.\nGeçmişim acıyor şimdi, yalnız benim değil\nBenim ülkemin geçmişi de acıyor mesela.\nBilirdim oysa ilk badem ağaçları çiçek açar baharda.\nBilirdim çiçek satan çingene kızlarını\nOnlar bütün şimdileri, bütün zamanlara\nBir gül parasına satardı.\nOğlan kıza bir gül alsa\nBilirdim odur en kırmızı zaman.\nAdına aşk diyorlardı\nKalbimin en doğusunda bir yalan dünya vardı.\n\nKim bir şairi kırsa\nŞair gider uzun bir dizeyi kırar mesela\nBilirim kim dokunsa şiire\nEline bir kıymık saplanacak.\nBilirim kırılmış dizeleri tamir etmez zaman\nYorgunum oysa\nDurmadan kendime bir tunç uyak aramaktan.\n\nAşkın kanununu tahsil etmiştim kalbimin en doğusunda\nBoş salıncaklar gibi gıcırdayarak konuştum karanlıkla\nKediler gibi mırıldanarak.\nAlkolden bir denize bıraktım kalbimi\nKırmızı bir sandal gibi, \nArka sokaklarda sarhoş konuştum karanlıkla.\nAvuçlarımla konuştum, \nAllah büyüktür diyen insanlar gibi.\nKedi dili bisküvilerinin bir pastayla konuşması gibi\nYumuşak ve kremalı konuştum onunla.\nBaharda leylaklar açardı boynumda\nMor ve pembe konuştum karanlıkla\nGece açılıp gündüz kapanan bir parantezdim, \nSözler vardı içimde işe yaramayan\nSözlerle konuştum karanlıkla...\nÖnce söz yoktu kalbimin en doğusunda\nSözler...\nBir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan." + }, + { + "id": 42822.0, + "title": "Nesli Tükenmiş", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Neydi o denizin maviliğinden güzel? \nDupduru, apaydınlık eden gecemi neydi? \nNerde o gözlerimde büyüttüğüm resim? \nO şarkılar ansızın bitecek miydi? \n\nHani bizdik sonsuzluğa açılan ilk pencere\nHani bizi var eden o yanyana dakikalardı\nBitti mi çağırışı gecelerin, plaklar sustu mu? \nHani seninle doludizgin yaşamak vardı\n\nBir ölüm kadar güzeldi her şey\nYeniden arınırdık her sevişmede\nDoğan gün bir uzak iklimde bulurdu bizi\n\nŞimdi neden o çizgiler bir bir değişmede? \nBütün zamanların beni terketmesi neden? \nYoksa nesli tükenmiş bir hayvan mıyım ben?" + }, + { + "id": 1343173.0, + "title": "Sendeki Ben", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 8.0, + "poem": "İlan edemezken gönül halimi \nİçini döküşün beni anlattı \nLal eylerdi derinliğin alimi \nEngine çıkışın beni anlattı \n\nAşk elinden nağmeleri sesleyip \nSükut ile ifadeyi süsleyip \nDuyguları gözyaşıyla besleyip \nSel gibi akışın beni anlattı \n\nCan evime hapsol diyen o çağrı \nTitretti adeta felç olan bağrı \nMaziye gerilip atiye doğru \nİçini döküşün beni anlattı \n\nVakit daraldıkça açıldı perde \nYokluğun korkusu başladı serde \nZamanın en erken olduğu yerde \nBoynunu büküşün beni anlattı \n\nKaderin zuhuru ne geç ne erken \nAnlaşılır ancak vuku bulurken \nTalihin yüküne talib olurken \nDağılıp çöküşün beni anlattı \n\nİradem susunca, sevda yer etti \nSevdayı beyana gönlüm ar etti \nBir anda başlayıp bir anda bitti \nGönlümden çıkışın beni anlattı" + }, + { + "id": 39266.0, + "title": "Bir Acayip Adam", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Suphi suphi bir acayip adam \nSuphi suphi benim canım ciğerim \n\nKimse bilmez nereli olduğunu \n\nSuphi suphi bir acayip adam \nSuphi suphi susar akşam oldumu \n\nBir cebinde daskapital, \nBir cebinde kenevir tohumu \n\nSuphi suphi bir acayip adam \nSuphi suphi benim canım ciğerim \n\nFırtınadan artakalmış bir teknede tevekkül içinde \nGörkemli sakalı ve iğreti parkasıyla \nGizlediği macerasıyla bir acayip adam yaşardı \nAkşamları susardı ben konuşsam kızardı \nBir sürgün kasabasıydı bir eski zamandı \nHazirandı, çocuktum, evden kaçmıştım \nGelip ona sığınmıştım \nKüçücük bir koydu, sığdı \nBurayı keşfeden belki o oldu \nUzaktan kasabanın ışıkları yanardı \nİçim anneyle dolardı ağlardım \nSuphi şöyle bir göz atardı \nGizli bir cigara sarardı ağlardı \nSonra barışırdık ben flüt çalardım \nCigara sönerdi ağlardı \nNerden geldiğini bilmezdim \nKimsesizdi belki kimliksizdi \nOnun macerası onu ilgilendirirdi \nKimseye ilişmezdi bir şeylere küfrederdi hep \nTedirgin bir balık gibi uyurdu \nBazen kaybolurdu arardım \nYağmurun altında dururdu \nBir kalın kitabı vardı cebinde dururdu \nHer gün okurdu ben bir şey anlamazdım \nKapağını seyreder duymazdım \nSakallı bir resimdi kimdi ne kadar mütebbessimdi \nSordum bir gün Suphi’ye \nSöylediklerini niye anlamıyorum diye \nBildiklerini dedi yüzleştir hayatla \nVe sınamaktan korkma \nDoğruyla yanlışı o zaman ayırabilirsin \nVe onu anlayabilirsin \nSonra gülerdi \nGünlerim yüzlerce ayrıntıyı merak etmekle geçerdi \nSonra yine akşam olurdu Suphi susardı \nBen konuşsam kızardı \nTekneye martılar konardı \nYüreğim Suphi’ye yanardı ağlardım \nSuphi denize tükürürdü \nGökyüzünü tarardı ağlardı \nSonra barışırdık ben flüt çalardım \nYıldız kayardı ağlardık \n\nSuphi suphi bir acayip adam \nSuphi suphi benim canım ciğerim \n\nKimse bilmez nereli olduğunu \n\nSuphi suphi bir acayip adam \nSuphi suphi susar akşam oldumu \n\nBir cebinde daskapital, \nBir cebinde kenevir tohumu \n\nSuphi suphi bir acayip adam \nSuphi suphi benim canım ciğerim \n\nBir sürgün kasabasıydı bir eski zamandı \nHazirandı, çocuktum, evden kaçmıştım \nGelip ona sığınmıştım \nBir gün aksilik oldu annem beni buldu \nSuphi kaçıp kayboldu kasaba çalkalandı \nOlay oldu ben sustum kanım dondu \nPolisler onu bulduğunda tekti, felaketti \nHerkes meydanda birikti \nKarakoldan içeri girerken sanki mağrur bir tüfekti \nAnsızın dönüp bana baktı anladın mı dedi \nAnladım dedim anladım \nVe o günden sonra hiçbir zaman \nHiçbir yerde hiç ağlamadım" + }, + { + "id": 21764.0, + "title": "Cana Yakin Hayalet Ol", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Simdilik beni en son sen ara\nuzunc melegi dolasip dursun odamda.\n\nKis omuzlarini, kucult kendini\nbirsey isteme, istemeye yeltenme\narzuyu arzulama\nhosa gorun, hosa git...incitme\nincin, icini kanat... Hep acit kendini\nKendini kalabaliklara sun..Bosluga el salla\nguleryuzlu ve canayakin bir hayalet ol\nyuzunu hep onlara tut\ngozlerini icine cevir\nnefesini tut ve yasa\n\nCunku bitmedi daha\nicindeki o buyuk hazirlik\nve sen sevdikce...sevdikce\namansiz bir sevda halinde birgun\nolecek bu kasvet, olecek\nbenimle birlikte.\n\nSimdilik beni en son sen ara\nuzunc melegi dolasip dursun odamda." + }, + { + "id": 2386.0, + "title": "Bilgisayar Olarak", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Bilgisayar olarak kullanmış bir gölü\nSelçukluya pragmalar taşıyan Gazali\nBir ilk aptallığı düğüm sayarak \nYadsımış dört yanı hep yukarı bakmış.\n\nBu yüzden önündeki ayna kırılır kırılmaz\nİntihar etti sayılmış tasavvuf ehli, \nYine bu yüzden doğduğu an\nKaymaya başlamış Osmanlı yıldızı, \n\nBaktım yeri toparlıyor ayak izleri\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 104879.0, + "title": "Kesret-Vahdet", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 9.0, + "poem": "Oldum çü mahv-ı mahz-ı zat, buldum vücudumdan necat\nBen içmişim ab-ı hayat, ermez bana herkiz memat\n\nBen dost yolunda varımı terk eyledim önden sonra\nKüfrile iymandan geçüp a'yanda bulmuşam sebat\n\nHer kande baksam görünür gözlerime sırr-ı ezel\nHer şey ulaşıp aslına çıktı aradan kainat\n\nDost ile ben dost olalı, zevkiyle işret bulalı\nZayf-ı mükerremdir bu can hep yediğim kand ü nebat\n\nHalvet'den ettim rıhleti, kesretde buldum vahdet'i\nBazar'da düzdüm halveti, ruz u şeb'im iyd ü berat\n\nGördüm bu alemler kamu benim vücudumla dolu\nBir olmuş 'Uçmağ' u 'Tamu', cümle bana olmuş sıfat\n\nHer ne yana kim eğilem, ol yana her şey eğilir\nOlmuş Niyazi hep senin sayelerin sitti cihat" + }, + { + "id": 61524.0, + "title": "Gülerken Yüzün", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 6.0, + "poem": "Gülerken yüzün\nDem çeken bir güvercinin sesini\nİçin için büyüyen çimenleri\nBaharda lunaparkı, bayramyerini\nVe alışkanlıklar dışında her şeyi\n\nGülerken yüzün\nAşıyor geçmişin acılarını\nKendini yarına değiştiriyor\n\nGülerken yüzün\nSanki çarmıhını kırmışsın\nSenin ve ardından geleceklerin\nAylası alnına düşmüş gecenin\nOturmuş ağlıyor kendisi\n\nBunu öyle candan öyle yürekten\nÖyle bir tutkuyla istiyorum ki\nAklımda hep öyle kalmalısın" + }, + { + "id": 96966.0, + "title": "Ne İçindeyim Zamanın", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 8.0, + "poem": "Ne içindeyim zamanın, \nNe de büsbütün dışında; \nYekpare, geniş bir anın\nParçalanmaz akışında.\n\nBir garip rüya rengiyle\nUyuşmuş gibi her şekil, \nRüzgarda uçan tüy bile\nBenim kadar hafif değil.\n\nBaşım sükutu öğüten\nUçsuz bucaksız değirmen; \nİçim muradına ermiş\nAbasız, postsuz bir derviş.\n\nKökü bende bir sarmaşık\nOlmuş dünya sezmekteyim, \nMavi, masmavi bir ışık\nOrtasında yüzmekteyim." + }, + { + "id": 52606.0, + "title": "Yakın", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Güzelsin sevgilim, \nAma çok yakından!" + }, + { + "id": 52563.0, + "title": "Duyum", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 7.0, + "poem": "Mavi yaz akşamları, patikalarda, dalgın, \nGideceğim sürtüne sürtüne buğdaylara.\nAyaklarımda ıslaklığı küçük otların\nYıkasın, bırakacağım başımı rüzgara.\n\nNe bir şey düşünecek, ne bir laf edeceğim; \nAma sonsuz bir sevgi dolduracak içimi; \nGöçebeler gibi uzaklara gideceğim; \nMes'ut sanki yanımda bir kadın varmış gibi." + }, + { + "id": 5075.0, + "title": "Zafer Türküsü", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "Yaşamaz ölümü göze almayan\nZafer, göz yummadan koşarda gider.\nBayrağa kanının alı çalmayan\nGözyaşı boşana boşana gider!\n\nKazanmak istersen sen de zaferi\nGürleyen sesinle doldur gökleri\nZafer dedikleri kahraman peri\nSusandan kaçar da coşana gider.\n\nBu yolda herkes bir ey delikanlı\nDiriler şerefli ölüler şanlı\nYurt için döğüsen başı dumanlı\nHer zaman bu sandan, o sana gider." + }, + { + "id": 22179.0, + "title": "İkinci Mektup", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Aramak... Ömür boyunca aramak... \nYalnız seni aramak... Paslı teneke kutularda, küf kokan \ndolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde,\nsonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak. \nBelki bu şehirde değilsin. Ne çıkar? Seni arıyorum ya.\nBelki de ayni sokakta evlerimiz, sabahları\nbeni görüyorsun işime giderken. \nSonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı... \nBeni bekliyorsun ya da bir başkasını, bir başkasını...\n\nHiç gel demiyeceğim sana. Aramak neredeyse \nben oradayım. Ayaklarım ne güne duruyor? \nYok yok birden karşıma çıkma. \nKaç, saklan. Seni aramak istiyorum.\n\nGit bu şehirden haydi git. Dağlara çık, o uzak dağlara.\nRüzgârların krallığında hüküm sür. Baktın ki oraya da \ngeldim, yine kaç. Başını al, açıl denizlere.\nGemilerin en güzeli, en büyüğü dilediğin limana \ngötürmeli seni, dilediğin yere demir atmalı. \nBen küçük bir balıkçı kayığı ile\npeşinden gelsem yeter. Seni arıyorum ya !\n\nBir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar \naramalı insan ama ne aradığını bilmeli. \nYaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. Okyanus dalgaları \nüstünde bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli.\nYalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesip\nkanatmalı. Çöllerden geçmeli yolu, yanmalı kavrulmalı. \nSonra gözün alabildiğine ak, soğuk ülkelere düşmeli. \nBuzlar kırılmalı ayaklarının altında,\nüstüne kar yağmalı.\n\nBir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni.\nAyaklarını Afrika'dan getirip bir kâğıt üzerine \nyapıştırmalıyım, saçların Sibirya'da bir mabudun\ngözleri olmalı, ellerin İtalya'da bir heykelin elleri.\nBulsam da seni parça parça bulmalıyım.\n\nYine de bir yerin eksik kalmalı.\nYeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım.\nVe tam seni tamamladığım anda ölmeliyim." + }, + { + "id": 2110288.0, + "title": "Çankaya", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey neftî gölgesinden uzanıp birkaç dalın\nŞeref rüyalarına dalan yeşil Çankaya! \nNasıl kanatlarını sakladın o kartalın,\nNasıl yettin yıllarca onu barındırmaya? \nO ki sarsıntısından taçlar düşerdi taçlar,\nNasıl saydın korkmadan göğsünün çarpışını? \nNasıl ateş almadı onu görmüş ağaçlar,\nİçinde yanan güneş yakmadı mı dışını? \nArzı oynatmak için yeterken her adımı\nYanardağlar bulurken kül olmuş her yığın dağ,\nO seni yıkmadı mı, o seni yıkmadı mı? \nO eşsiz kahraman ki dünya ağırlığında:\nOn milyon bel iki kat olmuşken eğilmeden\nOnda on beş milyonun boynu birden uzaldı,\nTanrı, peygamber diye nedir, kimdir bilmeden\nTaptığımız ne varsa hepsi ondan şeklaldı.\nŞeref rüyalarına dalan yeşil Çankaya,\nGölgesi baş döndüren bu sırrı anlat bize:\nNasıl yettin yıllarca onu barındırmaya,\nSeni böyle ebedî kılan hangi mucize?" + }, + { + "id": 5670.0, + "title": "Serenat", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir nisan akşamı,serin bir günün,\nŞark'ın bu sevimli,güzel köyünün\nCenneti andıran bir akşamıydı.\n\nSizi ilk balkonda gördüğüm gündü,\nYüzünüz sararmış gibi göründü,\nAcaba ruhunuz çok hasta mıydı? \n\nSordum ki bu kimdir,gülümsediler,\n'Eşinden ayrılan bir kız dediler,\n'Gezdiği yer işte bu ücra saray.\n\nHicran ne anlamış,sevda ne bilmiş,\nAğlatmış,ağlamış,sevmiş,sevilmiş\nBir güzelmişsiniz,isminizde Ay." + }, + { + "id": 101886.0, + "title": "Hayatın Enayisi Kim Acaba?", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Hayat kitaplarda yazılan gibi değilmiş. \nKitaplarda her kelimenin altında başka bir kelime gizliymiş. \nHer yüzün altına başka bir yüz... \nBöyle gidiyormuş bunun sonu yokmuş. \nGeç de olsa şimdi anlıyorum. \nBeni aşar bu kelimelerin altındaki kelimeler, bu yüzlerin altındaki yüzler... \n\nBen içimdeki acıya bakarım. \nİçimdeki enayiliğe bakarım. \nEvet kelimelerin altındaki kelimeyi, yüzlerin altındaki yüzü biliyorum ama, ben seni içimde hissederken, \nsana inanmışken şehrin her tarafında yanan bir ışık vardı. \nYollarda, bahçelerde, hiç durmadan yanan bir ışık... \nSen bu hayatta her şeyi benden iyi bilirsin. \nÖyleyse açıkla seni içimde hissettiğim her an hayatı aydınlatan bu ışığı... \n\nYollarda, bahçelerde, evlerde gece ve gündüz durmadan yanan bu ışığı... \nHadi böyle bir ışığın hiç olmadığına inandır beni. \nEnayisin de bana... \nÇocuklardan, sarhoşlardan, budalalardan bile daha enayi... \nDünyayı, insanları, hayatları göründüğü gibi sandığım için... \nHerşeyin göründüğü gibi olduğuna inandığın ve öyle sevdiğim için enayisin de... \n\nAma açıkla bana bu ışığı..." + }, + { + "id": 10632.0, + "title": "Göç", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Göç oldu bir acıdan öbür acıya\noysa sağrısı kurumamıştı atımızın\ndaha dün sürüp gelmiştik buralara\nbugün göründü yine yolların ucu\n\nDevrildi kıl çadırlar seher vakti\nusulca uyandırıldı çocuklar\nve kadınlar bohçası çözülmemiş\nbir keder gibi gibi düştüler yola\n\nTurnalar gitti biz gittik\nbitmedi peşimizdeki nal sesleri\nnerde konaklasak tedirgindik\nkuruyordu ırmaklar ve göller\n\nBir yangın gibi taşıyıp durduk\nkederi ve acıyı göğsümüzde\nyer gök duman içindeydi sanki\ngenzimizi yakıyordu ayrılıklar\n\nZulüm bırakmadı peşimizi hiç\nbiz gittik o buldu izimizi\nkonar göçer olduk yedi iklimde\ntanığımızdır dağlar taşlar\n\nYalnız bir öfke ışıltısı kaldı\ngözlerimizin yorgun sularında\nyaşamak bir inat oldu artık\nyaşamak bir direnme oldu zulme\n\nVe işte devrildi yine kıl çadırlar\ngöç başladı bir acıdan bin acıya\nGeride akşamın küllenen ateşi\nve susturulmuş çocuk sevinçleri kaldı\n\n(Su Çürüdü)" + }, + { + "id": 1275235.0, + "title": "Özgürlük", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 8.0, + "poem": "Okul defterlerime \nSırama ağaçlara \nKumlar karlar üstüne \nYazarım adını \n\nOkunmuş yapraklara \nBembeyaz sayfalara \nTaş kan kağıt veya kül \nYazarım adını; \n\nYaldızlı tasvirlere \nToplara tüfeklere \nKralların tacına \nYazarım adını \n\nOrmanlara ve çöle \nYuvalara çiğdeme \nÇın ��ın çocuk sesime \nYazarım adını \n\nEn güzel gecelere \nGünün ak ekmeğine \nNişanlı mevsimlere \nYazarım adını \n\nGök kırpıntılarına \nGüneş küfü havuza \nAy dirisi göllere \nYazarım adını \n\nTarlalara ve ufka \nKuşların kanadına \nGölge değirmenine \nYazarım adını \n\nFecrin her soluğuna \nDenize vapurlara \nAzgın dağın üstüne \nYazarım adını \n\nBulutun yosununa \nKasırganın terine \nTatsız kaba yağmura \nYazarım adını \n\nParlayan şekillere \nRenklerin çanlarına \nFizik gerçek üstüne \nYazarım adını \n\nUyanmış patikaya \nSerilip giden yola \nHıncahınç meydanlara \nYazarım adını \n\nYanan lamba üstüne \nSönen lamba üstüne \nBirleşmiş evlerime \nYazarım adını \n\nİki parça meyvaya \nOdama ve aynaya \nBoş kabuk yatağıma \nYazarım adını \n\nObur köpekçiğime \nDimdik kulaklarına \nAcemi pençesine \nYazarım adını \n\nKapımın eşiğine \nKabıma kacağıma \nİçimdeki aleve \nYazarım adını \n\nCamların oyununa \nUyanık dudaklara \nSükütun ötesine \nYazarım adını \n\nYıkılmış evlerime \nSönmüş fenerlerime \nDerdimin duvarına \nYazarım adını \n\nArzu duymaz yokluğa \nÇırçıplak yalnızlığa \nÖlüm basamağına \nYazarım adını \n\nGeri gelen sağlığa \nKaybolan tehlikeye \nHatırasız ümide \nYazarım adını \n\nBir tek sözün şevkiyle \nDönüyorum hayata \nSenin için doğmuşum \nSeni haykırmaya \n\nÖzgürlük \n\nPaul Eluard\n\nM. C. Anday - O. V. Kanık" + }, + { + "id": 85849.0, + "title": "Kadınlar, Ülkeler, Denizler", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Gözlerin gözlerime değince\nSu katılıyor rakıya\nDenizler açılıyor önümde.\n\nÜç çeşit deniz var bildiğim: \nBirincisi süt liman deniz.\nİlkgünün özenle okşadığı, \nGökyüzüyle kaynaşan deniz.\n\nİkincisi dalgalı oynak, \nBir kedi gibi önce sokularak\nSonra tozu dumana katan deniz.\nBalıklara beşik sallayan deniz.\n\nÜçüncüsü volkansı dağlar...\nTüfek namlusundan menevişli, \nBaştan başa gövdesi köpek dişli, \nKendi kendine savaşan deniz.\nAnadolu dağları gibi kıraç, \nKış ortasında kurtlar gibi aç\nKaranlığa uluyan deniz.\n\nSenin gözlerin de öyle uzak, \nÜç türlü denizde balkıyarak\nBütün yaşamımı alıp gitti.\nTürküler yitirdim dağlarda.\nÇiğdemleri rüzgar okşar ya, \nSarkar ya söğütler ırmağa\nRakıya su katılır gibi\nGözlerin başlar yansımaya\n\nGözlerin gözlerime değince su katılıyor rakıya, \nÜlkeler de kadınlara benziyor, \nBaşlıyor yansımaya.\n\nİşte güvercin kemikli kız! \nKoca Fransa, Akdeniz...\nVe Almanya ki lahana, tütün, \nSokakları kan kokarken bir gün\nGençliğimi orada bırakıp geldim.\nOysa balık gibiydi Urzula Rayh\nBir sarı çiğdem gibi severdim." + }, + { + "id": 96018.0, + "title": "Sen", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Koku, tad, sıcak... sende her aradığım vardı:\nSeni soğuk bulanlar, ısıtamayanlardı." + }, + { + "id": 25263.0, + "title": "Gerici", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Tarihlere,destanlara yol bulabilsem\nHiç durmadan düşünmeden geri giderim...\nBuna şaşma ki geçmişte yaşamayı ben,\nGelecekte yaşamaya tercih ederim." + }, + { + "id": 102150.0, + "title": "Türk Diline Kimse Bakmaz İdi", + "poet": "Aşık Paşa", + "rating": 7.0, + "poem": "Türk diline kimse bakmaz idi, \nTürklere hergiz gönül akmaz idi. \nTürk dahi bilmez idi bu dilleri, \nİnce yolu ol ulu menzilleri. \n\nBu Garibname eğer Gönül geldi bile, \nKim bu dil ehli dahi mana bile, \n\nYol içinde birbirini yermiye, \nDile bakıp manayı hor görmeye, \nTa ki mahrum kalmaya Türkler dahi, \nTürk dilinden anlayanlat ol haki." + }, + { + "id": 230027.0, + "title": "Lâle", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 5.0, + "poem": "Ellerimle soydum seni\nTaç yapraklarını açması gibi\nNar gibi diş dişti tazeliğin.\n\nAh şakıyan ormanı solukların,\nÖpüşün, bakışın yüreği,\nSoran diri sessizliğinde.\n\nBağladım seni dişlerimle\nDoymak bilmez ipek böceği gibi,\nAy gibi yarıktı kırmızılığın.\n\nİki dilim lâle döşekte." + }, + { + "id": 68111.0, + "title": "Tanım", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 6.0, + "poem": "kısaydı kalem\nömrü yetmedi\n\tuzamaya\nkaybolmuş\ntılsımlı\naceleci bir gezginin\nkurulmuş kumsaatiydi\n\tağlamaya\n\nadını soruyorlar\nadını söylemiyor\n\nhırçın bir yağmurum ben\nharflerim yetmez\nakrostiş ya da\nkartvizit\n\tyapmaya\n\nşiir bir sezdirmedir diyor\nlamsız an'lar için\nimgeler yalan söyler\nyalanı şiir eyler imgeler\ndokunduğun yerlerde\nizsiz ıssız sesler kalıyor\nadsız ama\nelmacık kemikleri belirgin\nmısralar başlıyor\nsaçlarının kaldığı yerden\n\tkonuşmaya\n\nadını soruyorlar\nadını söylemiyor\nbiraz da susmaktır diyor\nşiirimi okumak\nusta işi bir tabloya\nyeniden yeniden\nyeniden bakmak\nvan gogh'un kulağıyla duymak\ntanrısal seslerini hayatın\npazar günkü bir sokaktır\ncismim\nvesaitin yetmez\nyeryüzümü\n\tadımlamaya\n\nadını soruyorlar\nadını söylemiyor\n\nefsunlu kaldırımlar boyu\naçık açık susabilen\nsınırsız şehirsiz\nuzadıkça vatansız\nçoğaldıkça isimsiz\nyurttaşlarım yaşar\ndünyanın on bir yanında\n\tyalnızlaştıkça\n\nadını soruyorlar\nsusun diyor şiirim\nyeri yurdu sahibi olmayan\nhaymatlos bir piç\nbir gölgenin yorgunluğuyum ben\nyazılması unutulmuş günahlar için bir fihrist\nbin yıl sonrası için bir ajanda\nanlatmaktan sıkılmış\nbir meddahım ben\notopsisiz gömülmüş!" + }, + { + "id": 57142.0, + "title": "Başka Bir Özlem", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir şehla bakışın güneş edalım\nDeliyor dağ gibi kalkanlarımı\n\nYitirdim denizin saçına tutkun\nSabahleyin erken kalkanlarımı\n\nBağrımda büyüdü ömür dikeni\nHürriyet harcadı alkanlarımı\n\nGecenin karanlık yüzü içinde\nZaman yuttu şimşek çakanlarımı\n\nHangi rüzgar alıp götürdü, bilmem\nKendini ateşte yakanlarımı\n\nDostlarımı geri verin uzaklar\nHer seher semaya akanlarımı" + }, + { + "id": 39086.0, + "title": "Gel Seninle Resim Yapalım", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 7.0, + "poem": "Gel seninle resim yapalım\nBir yüz çizelim ince, \nKüçük nezleli bir burun\nVe gözler zeytin iriliğinde.\n\nSonra bir gelincik, ince bir boyun, \nSoyulmuş bademden daha ak bir ten, \nÖyle bir yüz ki seher vakti\nMutluluk estirsin güneş doğarken\n\nVe saçları çizelim, bulutlar, \nTürküler, masallar gibi, \nHepsinin üztüne sonra\nKocaman bir insan yüreği.\n\nÖyle bir yürek ki sevgiyle \nArkadaşlıkla, mutlulukla dolsun, \nİsterse ondan sonra\nBütün şairler ölsün.\n\nCAHİT KÜLEBİ" + }, + { + "id": 42165.0, + "title": "Selam ile Haram", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Biz dünyadan gider olduk\nKalanlara selam olsun\nAma hep böyle gidecekse bu dünya\nKalanlara haram olsun." + }, + { + "id": 6653.0, + "title": "Son Kadeh", + "poet": "Anna Ahmatova", + "rating": 8.0, + "poem": "Yıkılmış yuvama kaldırıyorum kadehimi\nKin , öfke dolu hayatıma\nYalnızlığına ikimizin\nve sana kaldırıyorum.\nYalanına bana ihanet eden dudaklarımın\nGözlerindeki ölü soğukluğuna\nHayatın bu kadar acımasız , kaba oluşuna\nVe kurtarmamasına bizi tanrının\n\n1934" + }, + { + "id": 24272.0, + "title": "Yorgun Sevi", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 9.0, + "poem": "Susarak,iki komşu gibi güne değerek\nAsıl söyleneceklerin üstünden aşarak\nSevdiğim\nAyrı ayrı uzakta,yanyana\n\nBirbirimizi derinden gözlediğimiz yazlarda\nVe üstün körü baktığımız kentlerde\nGüllerin güllerimiz\nHüzünlerimse hüzünlerimiz değil\n\nBir deli kuzgun gibiyim yaşlı teleğimle\nGöğü siliyorum duraksamadan\nYorgunluktan değil,öyel sanıyorum\nYalnızlıktandır\nHızla dökülüyor tüyüm teleğim\n\nOrda öyle aramızda soluyor işte\nAyrı ayrı uzakta,yan yana\nHangi yangın hangi deprem becerebilir?" + }, + { + "id": 4477.0, + "title": "Yokluğun Her Dakika Ölüm Demek Gitme Kal", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Yokluğun her dakika ölüm demek gitme kal\nHasretim daha yüz yıl dinmeyecek gitme kal\nYetişir senden uzak yıllardır kahroldugum\nAyrılma hiç yanımdan mahşere dek gitme kal" + }, + { + "id": 1082743.0, + "title": "Bayramlar Bayram Olsun", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yaza dönsün kışınız, bayramlar bayram olsun\nDert görmesin başınız, bayramlar bayram olsun\nOtlar/dikenler dolsun Nemrut'ların çanına\nKolay gelsin işiniz, bayramlar bayram olsun.\n\n07.12.2008" + }, + { + "id": 52562.0, + "title": "Cümleler'den", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 6.0, + "poem": "Dört şaşkın gözümüz için tek bir ormana. --birbirine\ngönülden bağlı iki çocuk için bir kumsala. -- bizim apaçık\nduygudaşlığımız için ezgili bir eve, -- indirgendiğinde dün-\nya, işte o zaman bulacağım sizi.\n\nDingin ve yaşlı bir adamdan başka kimse kalmazsa dünyada, \nbir 'görülmemiş zenginlik'le kuşatılmış yaşlı adamdan, \n-- işte o zaman ocağınıza düşeceğim sizin.\n\nAnılarınızın tümünü kavrarsam, -- size boyun eğdirmeyi\nbeceren kadın ben olursam, -- işte o zaman boğazlayacağım \nsizi." + }, + { + "id": 23600.0, + "title": "Liseli Kız", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 7.0, + "poem": "Benim de bir zamanlar sevdiğim vardı\nBeyaz dantel yakalı liseli bir kız.\nBağlarda, bahçelerde, yaylalarda yeşeren\nAl karanfiller gibiydi aşkımız...\n\nGülünce içimde rengârenk güzel,\nGüller açılırdı iri.\nHani bilirsiniz ya yıldızsız siyah \nGeceler gibiydi gözleri.\n\nBir mermer çeşmeden akan su gibi,\nGeçip gidiyordu günlerimiz.\nBiz bize yaşıyorduk kendi kaderimizi\nBütün yaratılkardan habersiz.\nVe yuvada bekleşen sabırsız, küçük \nSerçeler gibiydik ikimiz.\n\nGözleri konuşurdu susunca, mahzun:\n'Seni seviyorum' derdi.\nSevdadan, gurbetten, hasretten yana\nSıcak türküler söylerdi...\n\nÜstelik bir ceylan gibi sebepsiz\nÜrkek halleri vardı.\nAyrılık deyince oturup sessiz\nÇocuklar gibi ağlardı.\n\nBilmiyorum simdi kaç yıl, kaç mevsim\nİçli mektuplar yazdık.\nBazen yan yana yürür, beraber otururduk\nAma konuşamazdık.\n\nBen görmedim şimdi öyle diyorlar\nBüyümüş artık liseli kız, gelin olmuş...\nUnuttum her şeyi diyormuş \nVe her gece rüyâsını nur topu kadar güzel\nsarışın çocukları süslüyormuş.\n\nGörsem çocularını şimdi diyorum\nBakamam yüzlerine çaresiz\nBana bakar çocuklar sessiz.\nÇocukları gözlerinden tanırım\nBiliyorum, hiç birşey bilmezler ama \nBakamam, utanırım" + }, + { + "id": 5813.0, + "title": "Gitme Kal", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 8.0, + "poem": "Nice nice acıları aklına getir\nBunca yoksulluğu aklına getir\nGözyaşlarını aklına getir\n\"GİTME KAL\" var yok dinlemez bir çocuk isteğidir\nGitme aklına getir\n\nKıraç mı kıraç toprakların üstüne\nGüneşler açar yağmur kesilince\nÇırılçıplak kayada yetişir incir ağacı\nDağların kuytusunda bir uslu çiçek\nDağıtır mevsimi kendi kendine\nGitme beraberlik içinde\nNasıl sevinirdik aklına getir\n\nHer şeyi her şeyi aklına getir\nGece yarılarını aklına getir\nSöylediklerini aklına getir\nSinsi yağmurlar yağıyordu\nSoğuktu\nYaktığımız ateşi aklına getir\n\nNelerden geçiyorsun aklına getir\nGitme dünyamızın her yerinde\nYorgun eller gülleri derleyince\nEllerin sevincini aklına getir\nGüllerin sevincini aklına getir\n\nNe çok severdik seni aklına getir" + }, + { + "id": 35232.0, + "title": "Elele Gittiğimiz", + "poet": "Adnan Azar", + "rating": 4.0, + "poem": "Biliyor musun giderek azalıyoruz böyle\nsen bir susuşa doğru kırılarak\nben senin susuşunun ardında\nnereye gitsek orada olmuyoruz\nbiliyor musun giderek azalıyor muyuz böyle\n\nakmaktadır günler belki bunlar son rüzgarlardır\nçünkü neye değsek ellerimiz yanıyor\nyaz kimliksiz bir gülle orada kalakalmış\nyaz kalsın orda çocukluğum ağlasın\nburda bakışlarımızı sular boğmaktadır." + }, + { + "id": 33788.0, + "title": "Hak Yol İslâm Yazacağız", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Kör dünyanın göbeğine \nHak yol İslâm yazacağız. \nKuşların göz bebeğine \nHak yol İslâm yazacağız. \n\nYola, ağaca, pınara \nEsen yele, yağan kara \nYağmur yüklü bulutlara \nHak yol İslâm yazacağız. \n\nKoç burcuna, yay burcuna \nBebeklerin avucuna \nMinarelerin ucuna \nHak yol İslâm yazacağız. \n\nBucak bucak, köşe köşe \nKara taşa, kor-ateşe \nYıldıza, aya, güneşe \nHak yol İslâm yazacağız.\n\nAskerlerin miğferine \nKağnıların tekerine \nBuda´nın tunç heykeline \nHak yol İslâm yazacağız. \n\nHer kapının eşiğine \nHer sofranın kaşığına \nBalaların beşiğine \nHak yol İslâm yazacağız. \n\nHerkes duyacak, bilecek \nSaklanmaz gayrı bu gerçek \nYaprak yaprak, çiçek çiçek \nHak yol İslâm yazacağız.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 66507.0, + "title": "Böyle Gelmiş Böyle Gitmez", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "“Annemin anısına adıyorum” \n\nBütün anneler, annelerin en güzeli, \nSen, en güzellerin güzeli.\nOnüçünde evlendin, \nOnbeşinde beni doğurdun, \nYirmialtı yaşındaydın, \nYaşamadan öldün.\nSevgi taşan bu yüreği sana borçluyum.\nBir resmin bile yok bende, \nFotoğraf çektirmek günahtı.\nNe sinema seyrettin, ne tiyatro.\nElektrik, havagazı, su, soba, \nVe karyola bile yoktu evinde.\nDenize giremedin, \nOkuma yazma bilmedin.\nGüzel gözlerin, \nKara peçenin arkasından baktı dünyaya.\nYirmialtı yaşındayken\nYaşamadan öldün...\nAnneler artık yaşamadan ölmeyecek...\nBöyle gelmiş, \nAma böyle gitmeyecek!" + }, + { + "id": 51728.0, + "title": "Aile", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 7.0, + "poem": "Sağ çıkıp günlük savaştan \nEvin yolunu tutmuşum \nYemek yedik, çocuklarım uyudu \nİniyor üstüme yavaştan \nAllah’ın bembeyaz bulutu \nKederlerimi unutmuşum. \n\nHayatta olduğuma \nSeviniyorum şimdi \nKavuştum çoluk çocuğuma \nKoltuğuma uzandım, rahatım \nKahvem içime sindi \nBaşladı gecelik saltanatım." + }, + { + "id": 2141197.0, + "title": "Edelim Nazmile Hoş Bir Nasihat\t", + "poet": "Seyrani", + "rating": 8.0, + "poem": "Edelim nazmile hoş bir nasihat\nDinlesin talib-i destan olanlar\nŞayet verdi nutkum cahile sıklet\nKadrim bilir ehl-i irfan olanlar\n\nMeylini vermişsin kesb ile kare\nZikirden fikirden olup avare\nBulursun ey miskin ölüme çare\nBulmadı âlemde Lokman olanlar\n\nKimsenin kimseye yoktur sayesi\nSütlere karıştı cehlin mayesi\nTilkiye verildi aslan payesi\nTilki payesinde aslan olanlar\n\nBütün cihan tuttu şimdi efkâre\nKüçükten büyüğe yoktur mudare\nHizmet gördürürler pir ihtiyare\nÜç beş yaşındaki sübyan olanlar\n\nNiçin garip oldu hükm-i şeriat\nKadının müftünün yediği rüşvet\nİçkide zinada cahile nevbet\nVermiyor hafız-ı Kuran olanlar\n\nMağrip dediğimiz şark olur bir gün\nMümin münafık fark olur bir gün\nCennet libasına gark olur bir gün\nHak için sinesi üryan olanlar\n\nKim ne işler ise kendisi biler\nHer âdem bir türlü sevdaya yiler\nDünyada ağlayan ahrette güler\nRuz ü şeb Hak için giryan olanlar\n\nFark etmez dediğin asla din iman\nAnınçün bilemez yahşiyle yaman\nHaraç korkusundan olmuş Müslüman\nBir alay nimet-i küfran olanlar\n\nCellad-ı ecelden yemişler satır\nKimi tellak imiş kimisi natır\nKara toprak içre gark olmuş yatır\nKimi veli kimi sultan olanlar\n\nHiç kimse kimsenin gayretin gütmez\nAnınçün Hak sözün tutup işitmez\nMeyhaneye gider camiye gitmez\nKadısı müftüsü şeytan olanlar\n\nDinleyene sivrisinek saz olur\nAnlamaza davul zurna az olur\nSureta insanlar hilebaz olur\nBöyledir manası hayvan olanlar\n\nGörmüş yok cihanda cahilden vefa\nVefa umup etme kendine cefa\nOlur mu insana zehirden şifa\nFikretsin gönülden ihvan olanlar\n\nSultan isen koyma boynunda vebal\nHer işin sonunda var elbet zeval\nBir mezaristana git eyle sual\nKimdir o hâk ile yeksan olanlar\n\nKüçük lokma ile dolmaz avurdu\nNe yaman insanı kastı kavurdu\nCihanın külünü göğe savurdu\nGeçti sadarete hayvan olanlar\n\nBizleri bu ateş haşredek yakar\nSanma şimdi sular engine akar\nBorcunu zannetme gırtlağa çıkar\nEcelden kalbine ferman olanlar\n\nAlırsın rengini yeşilli morlu\nİlletin yok iken olursun çorlu\nKılıç vuran düşman olursa zorlu\nKurtulmaz sahib-i kalkan olanlar\n\nHerkes belasını azdı da buldu\nİnsanda evvelki sadakat n'oldu\nEski sarayları beğenmez oldu\nYere sığmaz oldu sultan olanlar\n\nÇarh-ı felek daim dönüp övünmez\nDönerse de dahi eyliğe dönmez\nYedi derya suyu dökülse sönmez\nBu zulmün nârından suzan olanlar\n\nSeyranî kâmiller ta'nın eylesin\nCahiller nutkun zemmin söylesin\nBundan âlâ destan yapıp neylesin\nŞairlikte merd-i meydan olanlar" + }, + { + "id": 2240.0, + "title": "Bilinmeyen", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "O ki bardağa dökülen seraptır\n(Bal yoğunluğundadır, sıcaktır, ışıktır)\n\nO ki sabah erken bir bahçedir\n(Çayır kokusudur, serinliktir, muttur)\n\nO ki esen yeldir kar erirken\n(Çiğdemdir, ağaç çiçeğidir, okşayıştır)\n\nO ki içilen sudur kana kana\n(Özlemdir, doymayıştır, kardeştir)\n\nO ki bir yüce ırmaktır akar\n(Ürküntüdür, baş dönmesidir, gidiştir)\n\nO ki maviliği belirsiz denizdir\n(Buğulanmadır, düştür, sevmekte ölümdür)\n\nO ki bir ince kızdır ak tenli\n(Yaşamdır, umuttur, gözyaşıdır)" + }, + { + "id": 27723.0, + "title": "Çağırayım Mevlam Seni", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Dağlar ile taşlar ile\nÇağırayım Mevlâm seni\nSeherlerde kuşlar ile\nÇağırayım Mevlâm seni\n\nSular dibinde mâhiyle\nSahralarda âhû ile\nAbdal olup yâhû ile\nÇağırayım Mevlâm seni\n\nGök yüzünde İsâ ile\nTûr dağında Mûsâ ile\nElimdeki asâ ile\nÇağırayım Mevlâm seni\n\nDerdi öküş Eyyûb ile\nGözü yaşlı Ya’kûb ile\nOl Muhammed mahbûb ile\nÇağırayım Mevlâm seni\n\nHamd ü şükrullah ile,\nVasf-ı Kulhüvallah ile\nDaima zikrullah ile,\nÇağırayım Mevlam seni \n\nBilmişim dünya halini\nTerk ettim kıyl ü kâlini\nBaş açık ayak yalını\nÇağırayım Mevlâm seni\n\nYûnus okur diller ile\nOl kumru bülbüller ile\nHakkı seven kullar ile\nÇağırayım Mevlâm seni" + }, + { + "id": 8717.0, + "title": "Sevinçsiz Anılar", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Ölümüm kandil olacak,\nakşamlar akşamlar akşamlar olacak\nBen bu acılı baloda\nMaskesini yitirmiş seferi şair\nBen inançsız yolcu\nBütün istasyonlarda\nkanlı rütbeler takılacak omuzuma\nBir kuşluk vakti dalgın atların hıncını\ndüşünürken\nsen'Yalnızlığın bahçesini sulamış olacaksın'\nVe gidiyorum...\nDudaklarımda bir nergis tadı\nBak,kar izleriörtü bile,\nKendini iyi koru, bu kış çok uzun sürebilir.\nAnılarım tutkularıma bağlıydı bilirsin\nArtık pişmanlık olsa da ılur olmasa da.\nNe olursun sen hep böyle kal\nVarsın ellerim ellerinsiz kalsın.\n'Ölümüm kandil olacak,\nakşamlar akşamlar akşamlar olacak...'" + }, + { + "id": 242546.0, + "title": "Göz Coğrafyası", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yollara bakardın hep korka korka\nDalardı gözlerin, hatırlar mısın? \nEn kısa zamanı otuza, kırka\nBölerdi gözlerin, hatırlar mısın? \n\nKavgalıydın bir kadersiz baş ile\nGücün yetse kovalardın taş ile\nKederlenir, mercan mercan yaş ile\nDolardı gözlerin, hatırlar mısın? \n\nÇıkar seyrederdin tepeyi, dağı\nİnerdin sessizce dağdan aşağı\nHer adım attıkça kara toprağı\nSulardı gözlerin, hatırlar mısın? \n\nZaman hızlı, kaçamadın önünden\nİkrar et, geriye ne kaldı dünden? \nNe kadar kötülük varsa kökünden\nYolardı gözlerin, hatırlar mısın? \n\nYürekten verirdin verdiğin vakit\nSular ürperirdi girdiğin vakit\nBir çocuk, bir çiçek gördüğün vakit\nGülerdi gözlerin, hatırlar mısın? \n\nMezar taşlarında kitabeleri\nOkumak huyundu öteden beri\nGiderdin ezele, dönmezdin geri\nSolardı gözlerin, hatırlar mısın? \n\n28.01.2005" + }, + { + "id": 1480555.0, + "title": "İki Üç Balta Ayırmaz Bizi Mazimizden", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "İki üç balta ayırmaz bizi mazimizden.\nAğacın kökü madem ki derindir cidden,\nDalı kopmuş, ne olur? Gövdesi gitmiş, ne zarar? \nO, bakarsın, yine üstündeki edvarı yarar,\nYükselir, fışkırıp, afak-ı perişanımıza; \nYine bir vaha serer kavrulan imanımıza." + }, + { + "id": 54558.0, + "title": "Generalim Tankınız Ne Güçlü", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 7.0, + "poem": "Tankınız ne güçlü generalim, \nSiler süpürür bir ormanı, \nYüz insanı ezer geçer.\nAma bir kusurcuğu var; \nİster bir sürücü.\n\nBombardıman uzağınız ne güçlü generalim, \nFırtınadan tez gider, filden zorlu.\nAma bir kusurcuğu var; \nUsta ister yapacak.\n\nİnsan dediğin nice işler görür, generalim, \nBilir uçurmasını, öldürmesini, insan dediğin.\nAma bir kusurcuğu var; \nBilir düşünmesini de.\n\nÇeviren: A.Bezirci" + }, + { + "id": 48615.0, + "title": "Şehir Gazeli", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Her eylem yeniden diriltir beni\nNehirler düşlerim göl kenarında\n\nEy deprem gel yetiş bu şehirlerin\nDoğayı çarptıran konumlarına\n\nDoğ ey güneş erit taştan adamı\nVe kurut taşları diken elleri\n\nBabamın gölgesi koruyor beni\nOh ne güzel şehir bu eski şehir\n\nDönüştür ey kalbim bahçeli eve\nAnlamı ezen o makinaları\n\nKurtuluş haberi olsun dünyaya\nAyırma üstümden bir an gölgeni" + }, + { + "id": 3377.0, + "title": "Rindlerin Akşamı", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 8.0, + "poem": "Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç; \nBu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç! \nCihana bir daha gelmek hayal edilse bile,\nAvunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.\nGeniş kanatları boşlukta simsiyah açılan\nVe arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan\nGeçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece.\nGuruba karşı bu son bahçelerde, keyfince,\nYa şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül! \nYa lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül." + }, + { + "id": 50698.0, + "title": "Geçti Felek", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Geçti felek geçti gayri zamanım\nGidiyorum kara gözlüm ağlama\nGök yüzünde kayıp oldu dumanım\nSavruldu poyraza külüm kalmadı\n\nErenler konardı erler göçerdi\nMevla'nın aşkına demler içerdi\nGüzeller toplanır ekin biçerdi\nHarman savuracak yelim kalmadı\n\nMahzuni Şerif'im ah bre günler\nKırılmış sazımın telleri inler\nAlnı top perçemli güzel gelinler\nDüğünler tutacak halim kalmadı" + }, + { + "id": 4681.0, + "title": "İstanbul Dedim de Seni Hatırladım", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "İşte İstanbul\nyorgun şehir\nişte canından bezmiş boğaz vapurları\nkederli tramvaylar\nve Galata Köprüsü'nden\ntelaşlı insanlar geçmektedir\nbir gizli sevinç mahzun gözbebeklerimde\neriyen bir sükun kaldırımlarda adım adım\nişte İstanbul\nİstanbul dedim de seni hatırladım.\n\nBalıkçı tepsilerinde gümüş balıkları\ntekir,barbunya,canım uskumru,levrek\nişte İstanbul\nkulaklarımda bir derin uğultu\nhiç bitmeyecek\nkarşıda kızkulesi\ngözleri yaşlı bir kadın gibi\nve minareler çaresizliğimizi haykırmakta Allah'a\ncaddelerinde başım dönüyordu\ngecelerinde ağladım\nİstanbul,o büyük şehir\no mahzun şehir\nİstanbul dedim de seni hatırladım.\n\nBoğaz içinden bir vapur geçer\nbenim aklımdan senin gözlerin geçiyordu\n-Bebek, dediler indim\nnereye baksam denizdi\nmavi mavi bir hüzündü ayaklarımın altında\nişte İstanbul\nHaliç,\nÇiçek Pasajı,\nBeyoğlu...\nBeyoğlu'nun daracık sokaklarında seni aradım.\nİçim ürpertilerle dolu,amansız korkularla\nİstanbul dedim de seni hatırladım." + }, + { + "id": 2139140.0, + "title": "Şathiyat", + "poet": "Kaygusuz Abdal", + "rating": 9.0, + "poem": "Yücelerden yüce gördüm\nErbabsın sen koca Tanrı\nAlem okur kelâm ile\nSen okursun hece Tanrı\n\nÂsi kullar yaratmışsın\nVarsın şöyle dursun deyü\nAnları koymuş orada\nSen çıkmışsm uca Tanrı\n\nKıldan köprü yaratmışsın\nGelsin kullar geçsin deyü\nHele biz şöyle duralım\nYiğit isen geç a Tanrı\n\nKaygusuz Abdal yaradan\nGel içegör şu cür’adan\nKaldır perdeyi aradan\nGerelim bilece Tanrı" + }, + { + "id": 105854.0, + "title": "Emek Çektim Bir Ev Yaptım Erenler", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Emek çektim bir ev yaptım erenler\nYine bu güzele bildiremedim\nBahar geldi çiçek bitti ot bitti\nToprak güldü taşı güldüremedim\n\nYüreğimde belli belli yaralar\nŞeytan kalbin almış gözün köreler\nHakk'ın niyaz eylemeye âr eyler\nEğilip bir secde kıldıramadım\n\nHû demine bir ikrarı güdenin\nTu yüzüne ikrarından dönenin\nPîr Sultan'ım münafığı nâdanın\nGönül aynasını sildiremedim" + }, + { + "id": 2390.0, + "title": "Bir Kış", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm, \nYalnız işitme duyusu kalır ortada.\nAsya kentleri yürür dururlar, \nHöyükler burnumda hızma.\n\nUzakta dev bir damla:Pırıl pırıl Pencap! \nTabanlarından kayıp duran sütunlar\nYitmiş bir geleceğin işaret parmakları:\nHorasan uykusuna havlayan köpekler, Buhara.\n\nUzaklara bir bakışın vardı kafeteryada\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 34533.0, + "title": "Sen Türkü Söyle ve Gülümse", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "sen türkü söyle ve gülümse küçüğüm, çünkü sesinin ırmağıyla yeşerecek hasretin bozkırları" + }, + { + "id": 3312.0, + "title": "Geçen Şey", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Kocaman yildizlar altinda ufacik dünyamiz,\nVe minnacik bir ``hane'':\nKokar kir çiçekleri gün agarmadan,\nAnisiz, uykusuz,\nKokar nane.\n\nTa öncelerden beri mestolmus herkes,\nBir bakima her sey ``mestane''.\nHayal edilir nazli yar yönlerden,\nAsk ile kuslar süzülür,\nDegisir gökler sahane.\n\nFarkinda degil gönül,\nSanki hepten divane;\nIçimizden, disimizdan\nGeçer vakit\nZalim, zalimane !" + }, + { + "id": 45198.0, + "title": "Mağaralar", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Rüzgârına kapıldım hazin bir sonbaharın\nAhengine büründüm çıldıran aynaların\nKorkunç bir heyulada gömüldükçe derine\nKapandım kan dağının hayalet evlerine\nGünlerimi boşluğun ipinde sıraladım\nHer akşam gözlerimin akını karaladım\n'Kavurucu bir yazın sıcağını ân' diye\nKar çiçeği sevdiğim saatlere hediye\nSesler yankılanınca arkamdan ve önümden\nBir şey koptu ve uçtu semalara gönlümden\nAnladım ki, sonuna ulaşınca bir ömür\nYeni bir ömür başlar, daha güçlü, daha gür\nVe ruhun gergefinde nakışların arzular\nBaykuşlar bana âşık, bana düşkün kayalar\nDiye üzülmüyorm; kapım taş, pencerem taş \nGönlüme mağaranın duvarları arkadaş\nAh, yalnızlığın şekle bürünen cenâzesi\nAh, ruhumun hastalık taşıyan ferâcesi\nHer akşam hançeriyle bani kalpten yaralar\nİçime karanlığı dolduran mağaralar" + }, + { + "id": 2127142.0, + "title": "Mihnet Eylemem", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 10.0, + "poem": "Özü bozuk sözü bozuk dile mihnet eylemem \nBağına bağban değilsem güle mihnet eylemem \nMecnununu susuz koyan çöle mihnet eylerim \nDerdi benim dermanımdır ele mihnet eylemem\n\nDostun ayağına turab toza kurban oluyum \nVarımda o yoğumda aza kurban oluyum \nAşk ehlinin sofrasında tuza kurban oluyum \nNamertlerin sofrasında bala mihnet eylemem\n\nBinbir yıllık aşk taşırım başım gönül yorgunu \nGökyüzünün fırtınası özüm yerin durgunu \nGüz ayının mihricanı sinem ülger vurgunu \nAşkın ataşına yandım küle mihnet eylemem\n\nDenizlerin deryaların benki taşkın delisi \nEhli gönül muhabbetin benki şaşkın delisi \nBenki kelamın yolcusu benki aşkın delisi \nBeni benden alan almış kula mihnet eylemem\n\nSefaiye ışık olan nura mihnet eylerim \nBeni divane eyleyen yara mihnet eylerim \nİnceden inceye gelen sıra mihnet eylerim \nArsız adapsız töresiz yola mihnet eylemem" + }, + { + "id": 9536.0, + "title": "Denge", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 8.0, + "poem": "Sizin alınız al inandım\nSizin morunuz mor inandım\nTanrınız büyük amenna\nŞiiriniz adamakıllı şiir\nDumanı da caba\n\nBütün ağaçlarla uyuşmuşum\nKalabalık ha olmuş ha olmamış\nSokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum\nAma sokaklar şöyleymiş\nAğaçlar böyleymiş\nAma sizin adınız ne \nBenim dengemi bozmayınız\n\nAşkım da değişebilir gerçeklerim de \nPırıl pırıl dalgalı bir denize karşı \nYangelmişim diz boyu sulara\nHepinize iyiniyetle gülümsüyorum\nHiçbirinizle dövüşemem\nBenim bir gizli bildiğim var\nSizin alınız al inandım\nMorunuz mor inandım\nBen tam kendime göre\nBen tam dünyaya göre\nAma sizin adınız ne \nBenim dengemi bozmayınız" + }, + { + "id": 17741.0, + "title": "Bu Gün Ahmet Benim", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Bugün ahmet benim,\nama dünkü Ahmet değil.\nBugün anka benim,\nama yemle beslenen kuşcağız değil.\n\nEnelhak kadehiyle\nbir yudum içen sızdı\nTarılık şarabından.\nŞişelerle, küplerle içtim ben, sızmadım,\nben, sultanların aradığı sultan.\n\nBen hâcetler kıblesiyim.\nGönlün kıblesiyim ben.\nBen cuma mescidi değilim,\ninsanlık mescidiyim ben.\n\nBen saf aynayım,\nsırım dökülmemiş, paslanmamışım.\nBen kin dolu bir gönül değilim,\nSinâ dağının gönlüyüm ben.\n\nÜzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum,\nbenim sarhoşluğumun sonu yok.\nTarhana çorbası içmem ben,\ncan yemeği yerim,\niçerim can şerbeti.\n\nİşte sarttı seni\nbir gümüş bedenlinin özlemi.\nAltın haline geldin artık.\nSen altına âşıksın,\naltın benim rengime âşık.\n\nGönlü saf sûfiyim ben,\nbenim tekkem âlem,\nmedresem dünya benim.\nDeğilim abalı sûfilerden.\n\nİster yakarış eri ol sen,\nmeyhane eri istersen,\nbundan sanki ne çıkar?\nYok cumartesiymiş, yok cumaymış,\nbence ne farkı var?\n\nGerçeğin tadını alan er\nne altına aldırış eder,\nne kalendar tacına bakar.\nNe tasası vardır, ne kini.\n\nEy Tebriz'li hak Şems'i,\nyüzünü göstermediysen sen,\nyoksul çaresiz kalırdı kulun;\nne gönlü olurdu, ne dini." + }, + { + "id": 1328139.0, + "title": "İnce Ve Şirin", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "Gördün mü o kızı\nFıldır esen hızını? \nİsterdim eşim olsun! \nTabi! Sarışını, Bozu! \nEvcil, Kırlangıç gibi narin,\nYuva kurarken misali.\n\nSen benimsin ve o kadar kibar,\nSen benimsin ve hayli terbiyeli,\nAma, tek bir şeyin eksik hala; \nSivri dudaklarınla öpersin,\nKumruların su yudumlaması gibi; \nPek naziksin daha." + }, + { + "id": 82914.0, + "title": "Başımızın Üstünde Bir Bulutun", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 6.0, + "poem": "Başımızın üstünde bir bulutun\nGüneşe asılmış gölgesi, \nUzakta toz halinde dağılan\nYoğurtçu sesi, \nGün bitmeden başladı içimizde\nYarınsız insanların gecesi." + }, + { + "id": 62081.0, + "title": "Göçtü Kervan Kaldık Dağlar Başında", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Ah nice bir uyursun, uyanmaz mısın? \nGöçtü kervan kaldık dağlar başında. \nÇağrışır tellallar inanmaz mısın? \nGöçtü kervan, kaldık dağlar başında. \n\nEmir Hac göçeli hayli zamandır, \nMuhammed cümleye dindir, imandır. \nDelilsiz gidilmez, yollar yamandır, \nGöçtü kervan, kaldık dağlar başında. \n\nBülbül olup dost bağında ötegör \nİyi amellerle yükün tutagör \nEfendimin kervanına yetegör \nGöçtü kervan kaldık dağlar başında \n\nYunus sen bu dünyaya niye geldin? \nGece gündüz Hakk'ı zikretsin dilin. \nEnbiyaya uğramaz ise yolun, \nGöçtü kervan, kaldık dağlar başında." + }, + { + "id": 5080.0, + "title": "Yağmur", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 8.0, + "poem": "Uyu! Gözlerinde renksiz bir perde,\nBir parça uzaklaş kederlerinden.\nBir ruh gülümsüyor gibi derinden,\nMehtabın ördüğü saatler nerde?\n\nVarsın bahçelerde rüzgar gezinsin,\nYağmur ince ince toprağa sinsin,\nBir başka alemden gelmiş gibisin,\nDalmış gözlerinle pencerelerde." + }, + { + "id": 98392.0, + "title": "Halimiz Tamam", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Tekmil medreseler, minareler bir gün yıkılmayacaksa, \niman küfür olmayacaksa bir gün, \nküfür bir gün imanın yerine geçmeyecekse, \nişte o zaman halimiz tamam.\nBir daha ne kalenderliğin yolu yordamı bulunur, \nne dünyamıza layık bir adam." + }, + { + "id": 72614.0, + "title": "Hem Sıkıntı Hem Hüzün", + "poet": "Mihail Yuryeviç Lermontov", + "rating": 7.0, + "poem": "Hem sıkıntı hem hüzün ve yok el uzatacak kimse\n İçinin daraldığı bu dakikalar...\nİstekler! ...Boşuna ve sonsuzca istemenin yararı ne? ...\n Ve yıllar geçmede, en güzel yıllar! \n\nSevmek...fakat kimi? Değmez emeğine bir an için, \n Ve yok olanağı sonsuz bir aşkın.\nKendi ruhunda da kalmamış izi geçmişin: \n Yitirmiş anlamını sevinçlerin, acıların...\n\nTutkular mı? Gönlün o tatlı ağrısı da\n Mantığın sözü önünde silinip gidecektir; \nVe yaşam, çevrene soğuk bir dikkatle baktığında\n Boş ve aptalca bir şakadan başka nedir...\n\n(1840)" + }, + { + "id": 4942.0, + "title": "Kan", + "poet": "Muzaffer Tayyip Uslu", + "rating": 8.0, + "poem": "Önce öksürüverdim\nÖksürüverdim hafiften,\nDerken ağzımdan kan geldi\nBir ikindi üstü durup dururken\n\nMeseleyi o saat anladım\nAnladım ama, iş işten geçmiş ola\nŞöyle bir etrafıma baktım,\nBaktım ki yaşamak güzeldi hâlâ\n\nMesela gökyüzü,\nMaviydi alabildiğince\nİnsanlar dalıp gitmişti\nKendi alemine" + }, + { + "id": 48092.0, + "title": "Canım Sıkıntı Sınırı", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 8.0, + "poem": "Aydınlıkta köhneliği belirginleşen ve kentte ve konutta hiçbir şey neyse ben oyum. Öylesine \nbağsız ve yeğniyim ki bu hafifliğin şiddetinin bedelini bir gün öderim diye düşünüyorum. \nSanki varoluş beni cezalandırmak ister gibi; yoğunluğundan bana düşen payını benden geri \nalarak bu yoğunluğa, olur olmadık herkese ve her şeye fazlasıyla katlayarak sunuyor.\nÜlkem yok, cinsim yok, soyum yok, ırkım yok; ve bunlara mal ettirici biricik güç, inancım\nyok. Hiçlik tanrısının kayrasıyla kutsanmış ben yalnızca buna inanabilirim, ben. Yere göğe\nzamana denize kayalara ve kuşlara da dokunan aynı tanrı değil mi? Bu kutla tanrının\nyönetkenliğinde, olmayan ellerimle bir yok-tanrı'yı tutuyor ve ölçüyorum yokluğun ağırlığını.\nKefe'lerinden birine onun oylumu pekâlâ sığıyor, diğerine duygular, duyumlar ve düşünceler\nyığılıyor, işte yetkin eşitlik...her gün her gece bu eşitliğin bilgisiyle geçiyor. Bir eskiciden\nsatın alınmış bu teraziyi bir gün başka bir eskiciye vereceğim, o gün, tozanlarım her bir yana\ndağılıp toprağın suyun ölümsüzlüğüne eklemlenecekler ve ben özgürleşeceğim." + }, + { + "id": 1741670.0, + "title": "Kendime Öğüt", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Umutları hayâllere bağla-çöz, boş oturma. \nSevgilere, nefretlere hudut çiz, boş oturma. \n\nRüzgârı, yağmuru dinle; gecelerden nur topla \nKimse yoksa nefsin vardır, söyle söz boş oturma. \n\nDirilerle irtibatın bozulmuşsa ne çıkar \nMezardaki ölülere mektup yaz, boş oturma. \n\nYeryüzünde yalnız kalıp sıkılırsan çare çok \nYum gözünü, çık yukarı gökte gez, boş oturma. \n\nTamiri mümkün değildir eskiyen kundakların \nBoş bulduğun her mekâna tabut diz, boş oturma. \n\nEv yapmayı ihmal etme fani konuklar için \nSonra son menzili düşün, mezar kaz, boş oturma. \n\nYeis seni kuşatmasın, ataleti silkip at \nKaranlığın liflerinden ışık süz, boş oturma. \n\nKorkak tembelin işidir ham tevekkül, ham sabır \nHak yoldaki tuzakları kır ve boz, boş oturma. \n\nYürü kutsal hedeflere ölsen bile gam değil \nHiç olmazsa geleceğe kalsın iz, boş oturma.\n\nSula tevhid bahçesini, uyuyanlar uyansın \nİsyan lazımsa isyan et, zulmü ez, boş oturma. \n\nSana söylüyorum sana, yapma naz, boş oturma. \nDoğrul hadi, ayağa kalk… vakit az, boş oturma.\n\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": 23747.0, + "title": "Düşman", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 6.0, + "poem": "Tükendi gençliğim karanlıklarda,\nÇılgın fırtınalarda ve yağmurlarda;\nGüneş bazan açtı, kapandı derhal\nBahtımın yazgısı karanlıklarda;\nÖyle harap ettiler ki gönül bahçemi\nDallar hep kırıldı, yapraklar yerde\nKuytularda birkaç meyvesi kaldı...\n\nİşte ulaştım güz aylarına\nFikirler sararmış yapraklar gibi;\nKullanmalı artık her bir aleti\nKüreği, tırmığı ve ötekileri,\nDüzeltip onarmak için yeniden\nBahçemdeki bütün harap yerleri\nSuların basıp da oyup açtığı\nKocaman çukurları mezarlar gibi...\n\nHayal ettiğim yeni çiçekler,\nAcaba bulurlar mı kimbilir,\nArdıç kuşlarının bulduğu gibi\nGüç alabilecekleri her bir gıdayı,\nGizemli gıdayı, özlü gıdayı\nBu sulak topraklarda. Bu hoş havada.\n\nEy acı! Ey acı! Yiyip bitiriyor hayatı zaman,\nVe yüreğimizi kemiren düşman\nBu anlaşılmaz, bu garip düşman\nBüyüyüp güçleniyor kanlarımızla\nDurmadan kaybettiğimiz kanlarımızla.\n\n(Fransızca`dan Çeviri : Şevket Seydialioğlu)" + }, + { + "id": 49296.0, + "title": "Kıran Kırana", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Yürü bre bol mezarlık\nHer gün de varan varana\nKahrolası koca dünya\nBirbirin kıran kırana\n\nGayrı çekemem bu nazı\nKış temsil edemez yazı\nKör olmuş insanın gözü\nGerçeği soran sorana\n\nMahzuni nedir bu zulüm\nKalmadı takatım halim\nEn sonunda vardır ölüm\nKendini yoran yorana" + }, + { + "id": 16138.0, + "title": "Ve Gittikçe Irayan", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 7.0, + "poem": "buğulu bir camdan bakar gibisin\ngözlerinde bu dalgın, bu yorgun bulut\nyüreğimde güz kıyamet fırtınalar koparan\nbu dargın bulut\n\nyaban bir yağmur sonrası sesin\ndallarına çekilmiş durgun bir çınar\ngibi sakin\nsuskunluğu telâşsız sözlere sarıyorsun\nyüreğim örselenmiş kırık kanatlarıyla\ndüşerken avucuna\nanlamıyorsun\n\nböyle mi biter aşklar\ngün batımına uçan göçmen bir kuşun\nyitivermesi gibi\nbir rüyanın ansızın bitivermesi gibi\n\nnasıl unutursun? \nnasıl unutursun beni sevdin\nharlı ateşler yaktın karanlığıma\naşkların haraç mezat satıldığı dünyada\nyıldızları birer birer indirdin saçlarıma\n\nseni sevdim\nkocaman bir dağ gibi genişledi yüreğim\n\nne çok şeyimiz vardı anlatacak\nkimsenin bilmediği ne çok şeyimiz\nne çoktuk, ikimizdik, ne çoktuk\nne güzeldik, hiç olmadığımız kadar\n\nsen alır gelirdin kendini\nbeni getirirdin yüreğindeki\nöyle anlardı, aşardık insanın yazgısını\nnasıl unutursun? \n\ngiderdin\nmasamda söylenmemiş şiirleri bırakıp\nsen gelinceye kadar\nnasıl da yalnızlıktı yastığımda unuttuğun\nve artık hep yokluğun…\n\nbir rüzgârdı, kapandı pencereler\nson sesleri bunlar ezgimizin\nduyuyor musun? \ngidiyorum\nkal, demiyorsun\n\nşimdi bozkırlarda usul usul ağlayan\nkahır yüklü ağır bir tren gibiyim\nkimsesiz bir aşkın ayak izinden\nuzak yıldızlara doğru yol alan\nve gittikçe ırayan\nve gittikçe ırayan" + }, + { + "id": 2026967.0, + "title": "Ekinoks", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 8.0, + "poem": "yazı orda geçirdik kışa gerek kalmadı\nsafça acemice şarkılar söylendi oyunlar oynandı\nsözde sevinç haline getirildi yıllanmış hüzünler\naşklar unutuldu ve bazılarına yeniden başlandı\n\n\"insan yaşlandıkça kurtulur\" demiş birisi\nkorkudan belki yılgınlıktan ve başka bir şeylerden\n\noysa yaşlandıkça bulunur mavinin en iyisi\nakasya çürür tren hızlanır eller ufalır gibi\nkim yitirir söz gelimi bir başkasının bulduğunu\nevet kim yitirir kim bulur\nherhangi bir akşam alacası değil ki bu\n\nimdi ey kış diyorum seni de orda geçirseydik\nkim düşünecekti bir kumsalda\nsabahın tanıksız kendi kendine olduğunu\n\n\"oysa\" diyor birisi\n\"sabah yeniden hatırlamadır yaşamayı\"\nbana kalırsa \"oysa\" diyenlerden hep korkmalı\n\"oysa ölüm var\" da diyebilir aynı kişi\n\noysa ölüm yakın olmamalı\nsüzgün ve uzun şeylerden de korkmalı bana kalırsa\nuzun süren devrimlerden süzgün aşklardan\nve bunlara benzeyen başka şeylerden\nakasya hemen çürümeli tren birden hızlanmalı\nşimdi ey kış diyorum\nne kadar sürersen sür\nyaz güzeldi ve sapsarıydı\nherkes doydu ve eğlendi oyunlar oynandı\noteller ve sokaklar da sapsarıydı\nkimler ne konuştu ne yitirdi ne kazandı\n\nama bir şey vardı eksilen ya da çoğalan\nkumun altında mı denizin üstünde mi masalarda mı\n\n\"dünya bir sanrıdır\" diyor birisi\n\"belki bir sancı\"\n\nne bırakmıştım orda sahi\nmor gibi soylu bir şey mi\nbir eziklik mi yoksa\n\nherkes ne kadar da mutluydu \"oysa\"\n\nne bıraktıysam o kadar kaldı orda" + }, + { + "id": 607746.0, + "title": "Hafta", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 6.0, + "poem": "1\n\nDalgası ırmağın\nGökyüzünün kuşağı\nRüzgar yaprak ve kanat\nBakış söz\nBağlılığım sana\nGidiyor bir yere durmadan.\n\n2\n\nİyi bir haber,\nBu sabahla gelen\nDüşünde gördün beni.\n\n3\n\nBizim yapayalnız sevimizi ortak etmek isterdim\nDünyanın en kalabalık kentlerine\nYerini bıraksın sırası geldiğinde\nBizim gibi sevişenlere\nSayısı çok onların çok az.\n\n4\n\nKin duyuyorum yüreğime kin duyuyorum bedenime\nAma bir şey demek elimden gelmez sevdiğime.\n\n5\n\nİki kişiydik yaşıyorduk\nBir sevişme gününü parıltılar içinde\nGüneşimiz o kucaklıyorduk birlikte\nYeryüzü tüm ışıktı bizim için\n\nGece bastırınca gölgesiz kaldık\nAltını parlattık ortak kanımızda\nİki kişiydik bir tek kaynakta\nBu aydınlık bir daha kararmaz.\n\n6\n\nSis karıştırıyor ışığını\nYeşiline karanlığın\nIlık bedenini sen\nDelice istediğim benim\n\n7\n\nKapanıyorsun aydınlanıyorsun\nUyuyorsun uyanıyorsun\nBoyunca akıp giden mevsimlerin\n\nSen bir ev yaptın\nPekiştirdin yüreğinle\nBir yatak bir yemiş tıpkı\n\nSığınağı bedeninin\nDüşlerin uzar gider\nGüzel günlerin evi bu\n\nVe öpüşmeler gecenin içinde." + }, + { + "id": 1009625.0, + "title": "Güzel ve Benzer", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 6.0, + "poem": "Günün sonunda bir yüz\nBir beşik gibi günün ölü yapraklarında\nBir çıplak yağmur demeti\nGizlenmiş bütün güneş\nKaynakların bütün kaynağı suyun dibinde\nKırık aynaların bütün aynası\nBir yüz sessizliğin tartılarında \n\nÖbür çakıllar arasında bir çakıl\nGünün son ışıklarının sapanları için\nUnutulmuş bütün yüzlere benzeyen bir yüz." + }, + { + "id": 2292344.0, + "title": "Aklım Takıldı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 9.0, + "poem": "Aklım takıldı! \nBir şey diyeceğim! \nYok, yok demeyeceğim! \nVazgeçeceğim! \n\nAslında başka bir şeydi söylemek istediğim.\nYazdım, sildim.\nYazdım, sildim.\nSeni düşünüyorum ne yalan söyleyeyim. Ama sorsan söylemem! Sen anla! Hisset ya da.\nYormak istemiyorum artık hiç kimseyi. Yorgunum zira! Yeniden kurasım yok hiç, aşka dair cümleler. Kelimeleri yan yana getiresim yok bir de, kendimi anlatmak için.\nSen anla! \nKonuşmak istemiyorum kısaca. Konuşacak ne var ki? Benim sana gelene kadar ne yaptığım mı, senin bana gelene kadar ne yaşadığın mı? \nSaçma! \nNe geçmişe aidim artık ne de geleceğe ve kaçırmak istemiyorum şu anı da, olmuşların, bitmişlerin, gelmişlerin, geçmişlerin laf kalabalığında. Olacakların, biteceklerin ve geleceklerin kurgusunda ya da.\nAma şimdi burada, seni düşünüyorum ne yalan söyleyeyim. Ama sorsan söylemem! Sen anla! \n\nNe şu andan öncesi ne şu andan sonrası Dedim ya; bir tek şu anın ciddiyetindeyim.\nHayallerim yok sana uzun uzun anlatabileceğim ama çok istersen kurarım tabi senin için ve illâ merak ediyorsan hatırlarım elbet canımın yanmışlığını da zira unutmuş değilim.\nRuhumda dikiş izlerim.\n\nYeni bir alfabe arıyorum konuşabilmek için! Hiç söylenmemiş sözler duymaya ihtiyacım var, ve belki yeniden cümleler kurmaya ihtiyacım var, yetmiyor bildiklerim.\n\nŞimdilik, baş edilir gibi değil içime çekilmişliğim.\n\nSözlerini duyuyorum; düşüncemi zorlayan, aklımı sana uçuran. Her anlamaya çalıştığımda merak edilen oluyorsun. Anlamak istemiyorum merak etmekten korktuğum için! \nYoksa buradayım yani, yörüngendeyim.\n\nMasallar tadındayım. Zehirli elma hevesindeyim! Bul beni! Lakin ne soru istiyor canım ne cevap. Ne bir beklentim var ne de bir söz verebilirim.\nBulursan, sadece bulduğuna sevineceğim! Ve eğer geleceksen, seni burada bekleyeceğim.\n...\nÖzür dilerim bu kadar yorgun olduğum için!" + }, + { + "id": 105169.0, + "title": "Deyiş", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 6.0, + "poem": "Dedim: Dilber, sen de sevdakâr mısın? \nDedi: Senden evvel nâra ben yandım.\nDedim: Doğru söyle, bana yâr mısın? \nDedi: Sadık yârim, gönülde andım.\n\nDedim: Gel, ağyarı feramus eyle! \nDedi: Terkeyledim, gönlüm hoş eyle.\nDedim: Gam-ı aşkı sen de nuş eyle.\nDedi: Çoktan anı nus edip kandım.\n\nDedim: Germanına benler dizilmiş.\nDedi: Görenler bağrı ezilmiş.\nDedim: Mahmur musun gözler süzülmüş? \nDedi: Hâb-ı nazdan yeni uyandım.\n\nDedim: Emrah gibi var mı âşıkın? \nDedi: Elbet benim senin lâyıkın.\nDedim: Halinden bil bağrı yanığın! \nDedi: Bilmez idim, şimdi inandım." + }, + { + "id": 48539.0, + "title": "Evlerimizi Takdim Ederim", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Şu karşıdaki delikli kutuya ev derler\nİnsanoğulları burada yer burada içer\nVe daha tuhaf tuhaf işler görürler\nBunların çoğu ayıp şeylerdir söylenmez\nEvlerimizin üstü kapalıdır\nVe bütün şairler gökyüzüne pencereden bakarlar\nHalbuki kuş yuvalarının üstü açıktır\nVe kuşlar şiir yazmazlar" + }, + { + "id": 1297117.0, + "title": "Zeytinlik", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 7.0, + "poem": "Kurşunî yapraklar altında çıktı yukarlara \nkurşunî hep ve zeytinliklere karışırcasına; \ntoza belenmiş alnını gömdü sonra \nkızgın elinin tozluluğuna. \n\nHepsinden sonra bu. İşte buydu sonu. \nGözlerim körleşirken gitmeliyim ben; \nneden istiyorsun bunu, var olduğunu \nneden söyliyeyim, seni artık bulamazken. \n\nArtık bulamıyorum seni bende, hayır. \nBaşkalarında da. Bu taşta da yoksun sen. \nArtık bulamıyorum seni. Yalnızım ben. \n\nBütün insanlığın acısıyla yalnızım, \nonu seninle hafifletmek için omuzlamıştım; \noysa yoksun, adsız utanç, sen... \n\nSonradan anlatıldı: “Bir melek geldi derken...” \n\nNe meleği? Ah geceydi gelen \nağaçlarda yaprakları ilgisizce kımıldatarak. \nHavarilerse düşlerinde sıçradılar ancak. \nNe meleği? Ah geceydi gelen. \n\nGörülmemiş bir gece değildi gelen gece; \nonun gibi yüzlercesi geçip gider. \nSonra köpekler uyur, taşlar durur öylece. \nAh yaslı bir gece, ah herhangi bir gece \ntekrar sabahın olmasını bekleyen. \n\nMelekler böyle yakaranlara gelmez çünkü, \ngeceler genişlemez bunların çevresinde. \nKendini kaybedenleri her şey bırakır yüzüstü; \nbabalar onları terkederler, \nkapanır onlara analar rahmi de. \n\n(Çev: A.Turan Oflazoğlu)" + }, + { + "id": 1085127.0, + "title": "El ��ek İlacımdan Tabib", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşiyan-i mürg-i dil zülf-i perişanındadır \nKanda olsam ey peri gönlüm senin yanındadır \n\nAşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib \nKılma derman kim helakim zehri dermanındadır \n\nÇekme damen naz edip üftadelerden vehm kıl \nGöklere açılmasın eller ki damanındadır \n\nBes ki hicranındadır hasiyyet-i kat'-i hayat \nOl hayat ehline hayranem ki hicranındadır \n\nEy Fuzuli şem'-veş mutlak açılmaz yanmadan \nTablar kim sünbül rişte-i canındadır" + }, + { + "id": 13414.0, + "title": "Karanlığın Gözleri", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "şimdi yoksun\nseni düşünebilirim artık\ntutar ellerini öperim uzun uzun\nkimseler ayıplayamaz beni\nyokluğunda seni nasıl sevdiğimi anlayamazlar\nişte gözlerin işte dudakların\nsenin olan ne varsa karşımda duruyor\nayaklarını dilediğim yere götürebiliyorum artık \nsevdiğim şarkıları söyletiyorum dudaklarına\nve hoyrat ellerimle seni\nher gün biraz daha güzelleştiriyorum\nbütün resimler sana benziyor\nhayret\nbütün aynalarda sen varsın\nnereye gitsem peşimden geliyorsun\nşimdi sigarasın dudaklarımda\nbiraz sonra beyaz bir kağıt\nve akşam içtiğim bir kadeh içki olacaksın\nkimse yokluğunda bunca sevilmedi\nkimse yokluğunda ilahlaşmadı bu kadar\nsaçların böyle daha güzel\nsen daha güzelsin\ngelecek mutlu günlerin ışığında\nher şey daha güzel\nne var ki ayrılığın adı kötüye çıkmış\nyoksa bin yıl daha yaşamak isterdim\nve seni bin yıl daha \nayrılıklar içinde sevmek isterdim\nama biliyorsun nihayet ben de bir insanım\numutsuzluğa düştüğüm anlar oluyor\nhiç gelmeyeceksin sanıyorum\no zaman kurşun gibi bir korku saplanıyor kalbime\nkatran gibi bir yalnızlık sarıyor içimi\nyalnızlığımdan utanıyorum\nbeni sevmesen ölürdüm\nbeni sevmesen bir çakıl taşıydım şimdi\nbeni sevmesen bir duvar gibi sağırdım\nkördüm bir at kadar\nölümden acıydım ölümden beterdim\nbeni sevmesen\ndünyayı bütün insanlara zindan ederdim\nbeni bu kadar saracak ne vardı\nkanıma girecek\ngöz bebeklerime oturacak\nbir sen fani gibi dudaklarımdan eksilmeyecek\nne vardı\nhiç karşıma çıkmasaydın\nbu kör olası gözler görmeseydi seni\nne vardı güzelliğini bilmeseydim \nbir dua gibi bellemeseydim adını\nne vardı bütün gece\ngözlerimi tavana dikerek\nseni düşünmeseydim\nbelki karşımda değilsin yanılıyorum\nbu gözler senin gözlerin değil\naldatıyorlar beni\nkaranlığın gözleri olmalı bunlar\nbana böylesine keder veren\ngülmeyi,yaşamayı haram eden\nbir karanlığın gözleri olmalı\nöyleyse sen hiçbir yerde yoksun\nsana hiçbir zaman yaklaşamayacağım\nyalan bu geçici sevinç,bu nur,bu ışık\nbu karanlığın ortasında yanan alev gözler\nbu kadeh içki gibi aydınlık\nne dedimse inanma\nseni değil kendimi anlatıyorum\nsen istediğin kadar\nvarlığın ta kendisi ol\nölümsüzlüğün ta kendisi\nben günden güne yok olmaktaydım\nbütün ışıkları kaldırıp attım bir yana\nanlıyor musun\ngökyüzü güneş olsa\nsensiz karanlıktayım" + }, + { + "id": 2141702.0, + "title": "Anmaz Mısın Sen Şol Günü 2", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 10.0, + "poem": "Anma mısın sen şol günü? \nGözün nesne görmez ola. \nDüşe sûretin toprağa, \nDilin haber vermez ola. \n\nÇün Azrâîl'i ne tuta? \nAssı kılmaz ana ata, \nKimse doymaz o heybete, \nHalktan medet ermez ola. \n\nGele sana can alıcı, \nDahi can alır kılıcı, \nAklını baştan alıcı, \nBir dem aman vermez ola. \n\nOğlan gider danışmana, \nSalâdır dosta düşmana, \nSonra gelmeyin pişmana, \nSana assı kılmaz ola. \n\nEvvel gele şu yuyucu, \nArdınca şu su koyucu, \nİletip kefen sarıcı, \nBunlar hâlin bilmez ola. \n\nAğaç ata bindireler, \nSinden yana göndereler. \nYer altına indireler, \nKimse ayrık görmez ola. \n\nÜç güne dek oturalar, \nHep işini bitireler. \nOl dem dile getireler, \nArtık kimse anmaz ola. \n\nYunus miskin bu öğüdü, \nSen sana versen yeğ idi. \nBu şimdiki mahlûkata, \nÖğüt assı kılmaz ola." + }, + { + "id": 185839.0, + "title": "Sone 2", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 7.0, + "poem": "Gelip kuşattığında alnını kırk yılın kışı,\nVe güzelliğinin meydanında derin siperler kazdığında,\nGençliğinin göz alıcı kibirli giyim kuşamı,\nDönüşür değersiz eski püskü paçavraya.\nDerken sorulduğunda sana güzelliğin nerde diye,\nO diri günlerinin definesi nerde bulunur,\nDersen ki derine çökmüş gözlerimde,\nBu yanıt, ezici bir utanç ve müsrif bir övünme olur.\nOysa ne çok övünme hak ederdi güzelliğin,\nEğer şöyle deseydin: “Bu benim güzel yavrum\nMazur gösterecek beni, toplandığında yekunum”.\nÇocuğunda sürdüğünü gösterebilseydin keşke güzelliğinin! \nÇocuğun daha körpeciktir sen yaşlanırken,\nVe duy kanının ısındığını üşüyorken sen.\n\nÇeviren: İsmail Haydar Aksoy" + }, + { + "id": 503328.0, + "title": "Benzemez", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 8.0, + "poem": "Yaptığımız Kabedir\nYıktığımız kilise\nŞu bizim seyranımız\nBir seyrana benzemez\n\nSüleyman'lar içinde \nAli bir Süleyman'dır\nSüleyman'lar bildiler\nBir Süleyman'a benzemez\n\nAbdesttimiz katlanmak\nNamazımız sabretmek\nBiz bir oruç tutarız\nRamazana benzemez\n\nKitabımız da kıl var\nDağlar kadar görünür\nBiz bir ayet okuruz\nBir Kur'an'a benzemez\n\nKul Nesimi sen seni\nMana bilir söylersin\nBiz bir deniz geçeriz\nBir ummana benzemez" + }, + { + "id": 2135505.0, + "title": "Ölüm", + "poet": "Sylvia Plath", + "rating": 9.0, + "poem": "Ölüm çok güzel olmalı,\nyumuşak, kahverengi toprakta yatmak,\nbirinin başının üzerinde çimlerin dalgalanması, ve sessizliği dinlemek.\nDünün olmaması, ve yarının olmaması.\nZamanı unutmak, hayatı affettmek, barışta olmak…" + }, + { + "id": 67322.0, + "title": "Sürgün", + "poet": "Jorge Luis Borges", + "rating": 6.0, + "poem": "Biri iz sürüyor İthaka yollarında, \nunutmuş kralını yıllarca önce\nTroya’ya giden; \nbiri yeni ele geçirdiği toprakları düşünüyor, \nyeni sabanın, oğlunu, ve belki de mutlu.\nYerkürnin sınırları içinde ben, Ulisses, \nHades’in derinliklerine indim\nve yılanların aşk düğümünü çözen\nTebai’li Tiresias’ın hayaletini gördüm, \nbir de, ovada aslanların gölgelerini öldüren\nve Olimpos’ta oturan Harekles’in hayaletini.\nBiri yürüyor bugün Bolivar ve Şili’de, \nbelki de mutlu, belki değil.\nBen o olmak isterdim." + }, + { + "id": 134.0, + "title": "Şahmaran", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 5.0, + "poem": "Sedef, safir ve kör uyku, dünden\nKalan bir aynaya vuruyor düş gibi\nVe kâhinin her remil atışında ölüm\nKara değil, karada havada ve suda\n\nAğlayan narım da çatladı çünkü ben\nÇocuklarımı kaybediyorum dağlarda\nDağlar ki ceylan yurdu, bir gülistan\nOlsun içindi düşerse yolu Şahmaran'ın\n\nVe anılardır diye bilinen Şahmaran\nBelleğin derin kuyusundaki uykusunu\nBir hançerle kesip çıkmalıdır günyüzüne\nVe bırakarak derisini çöl iklimlerine\n\nTozlaşan ve durmadan tozlanan keder\nSedef, safir ve kör bir uykuya dönerken\nÇöl hep çöldür, daima çöl, gri söylence\nVe buhurun incelttiği ölümcül bir büyü\n\nGülen ayvamı soruyorum ağlayan kızımı\nNerdesin bunca zaman ey Şahmaran\nDağlar ceylan yurdudur, bir gülistan\nDüş yollara, keder öcünü almalıdır çünkü\n\n(Çocuksun Sen)" + }, + { + "id": 25821.0, + "title": "Çaresiz", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 8.0, + "poem": "ah bilsen bir bilsen duyduklarımı\nsanki bir dağ ağırlığı kalkacak üzerimden\nve nehirler boşalacak bir anda içerimden\nsakın bilme...\n\nanlatsan duyarım bütün güzellikleri\nerir dağlarımın başındaki kar\nsussan içerimde kıyamet kopar\nsakın konuşma...\n\nha küreğe mahkum olmak prangaya vurulmak\nha görmemek gözlerini, ikisi de bir\nbütün kördüğümleri çözecek gözlerindir\nsakın bakma...\n\nbir haberin gelse iki satırlık\nyüreğim birdenbire kanatlanır yücelir\nbir martı gibi çıkar kapına gelir\nsakın yazma...\n\nçıkıp gittiğinden beri, sessiz sedasız\nbaşıboş kalan esir, zindanda yatan hürüm\ndönmezsen çaresiz kalır ölürüm\nsakın gelme...\n\nişte dağlar, taşlar şahidim olsun\nyüzüme bakma, konuşma, yazma istemiyorum\ndipsiz karanlıklara bağırıp duruyorum\nsakın işitme..." + }, + { + "id": 57238.0, + "title": "Begonyalı Pencere", + "poet": "Ahmet Ada", + "rating": 7.0, + "poem": "Senin bu küsümser yüz\nBir ağlar bir gülersin\n\nSeninle ayakta duruyor\nHercai sözcüğü.\nSeninle biçim - bozuma\nUğruyor Türkçe.\nGünübirlik değerleri ters yüz ede ede\nDöküntü değeri kazanıyor\nHer sevgili.\n\nYüzün göğe açılmış\nGündeş yazı\nBegonyalı pencere" + }, + { + "id": 2391.0, + "title": "Bir Mineli", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir mineli altın saat, \nBir altın köstek ve madalyon \nBir roza maşallah, \nOn iki miskal inci.\n\nMadalyonunu ve boncuğunu\nİttim içeri, \nGözlerimizin dibi karıştı\nDağyollarının uzak dumanı gibi.\n\nVe konsolün üstünde noksan bir gümüş kutu\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni" + }, + { + "id": 16364.0, + "title": "Gitme İstemem", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Demek sen böyle salına salına bensiz gidiyorsun ey canımın canı.\nEy, dostlarının canına can katan, \nGül bahçesine böyle bensiz gitme istemem.\n\nİstemem, ey gökkubbe, bensiz dönme\nİstemem, ey ay, bensiz doğma.\nİstemem, ey yeryüzü, bensiz durma\nBensiz geçme, ey zaman, istemem.\n\nSen benimle beraberken\nHem bu dünya güzel bana, hem o dünya güzel.\nİstemem, bensiz kalma bu dünyada sen, \nO dünyaya bensiz gitme, istemem.\n\nİstemem, ey dizgin, bensiz at sürme.\nİstemem, ey dil, bensiz okuma.\nİstemem, ey göz, bensiz görme.\nBensiz uçup gitme, ey ruh, istemem.\n\nSenin aydınlığındır aya ışığını veren geceleyin.\nBen bir geceyim, sen bir aysın madem, \nGökyüzünde bensiz gitme, istemem.\n\nGül sayesinde yanmaktan kurtulan dikene bak bir.\nSen gülsün, bense senin dikeninim madem, \nGül bahçesine bensiz gitme, istemem.\n\nSenin gözün bende iken\nBen senin çevganın önündeyimdir.\nNe olur, öylece bak dur bana, \nBırakıp gitme beni, istemem.\n\nO güzelle berabersen, sen ey neşe, \nİstemem, sakın içme bensiz.\nHünkarın damına çıkarsan, ey bekçi, \nSakın bensiz çıkma, istemem\n\nBir şey yoksa bu yolda senden, \nBitik bu yola düş enlerin hali.\nBen senin izindeyim, ey izi görünmez dost, \nBensiz gitme, istemem.\n\nNe yazık bu yola bilmeden, rasgele girene! \nSen ey, gideceğim yolu bilen, \nSen ey yolumun ışığı, sen ey benim değneğim, \nBensiz gitme, istemem.\n\nOnlar sadece aşk diyorlar sana, \nOysa aşk sultanı mısın sen benim.\nEy, hiç kimsenin düşüne sığmayan dost, \nBensiz gitme, istemem." + }, + { + "id": 50724.0, + "title": "Pusudaki", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "gece bir anda yıldız\nbahçe bir anda çiçek\nuzaktan denizin kokusu\nkaranlıkta kımıldayan böcek\n\niçimi bir anda\n aydınlatır mimozalar\nbir anda yaşamak yeniden güzel\nyepyeni bir aşk\n pusuda hazır" + }, + { + "id": 21747.0, + "title": "Yalnizlik Kurdu", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "'Simdi sen gideceksin, git'\nguzelligini, ulasilmazligini al ve git.\nBirak beni eski kisimda\nyarinimi gotur.\nGencligin o yara almaz bencilligine git.\nIcinde git gide buyuyen o yalnizlik kurdunu\nguzelligine dadanan o hastalikli huznunu\nbirak ve git...\nKibirli arzularina, altin golgedeki kusursuz yuzune...\nYillar sonra yasayacagin\nunutuluslari, o acimasiz kislari\nbana birak ve git ..." + }, + { + "id": 108847.0, + "title": "En İyi Dostundan Sakın Sen Seni", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir öğüdüm vardır sana söyleyem\nEn iyi dostundan sakın sen seni\nÖğüdüm dinlersen manası budur\nEn iyi dostundan sakın sen seni\n\nGelir senin ile güler de oynar\nArdınca önünce ayıbın söyler\nBir vakit gelince önüne çıkar\nEn iyi dostundan sakın sen seni\n\nSenin ile hüsnün bahçesin gezer\nGönül aşk elinden satırlar yazar\nArdınca önünce kuyular kazar\nEn iyi dostundan sakın sen seni\n\nGelir senden önce yükseğe çıkar\nGözlerinden kanlı yaşını döker\nAyağın kayınca urganın çeker\nEn iyi dostundan sakın sen seni\n\nPir Sultan Abdal'ım böyle söyledi\nİndi aşkın deryasını boyladı\nBunu işlemeyen kula söyledi\nEn iyi dostundan sakın sen seni" + }, + { + "id": 56843.0, + "title": "Temmuz Sokağı'nın uğultusu", + "poet": "Selim Temo", + "rating": 7.0, + "poem": "ben Menaf; hayatın şaşmaz mağduru\nbir kez olsun güldüğüm iftiradır.diye\nsöylüyor türküsünü ceketçilerin.alnında\nbitkin bir ter soğuk ve nasılsa kavruk\n\nbiz yani Gençlik Parkı'nı severiz.sevgilimiz\ntedirgin çıkmıştır mahellenin o bildik solgunluğundan\ndaha çok kışı atlatır yaza boza yürüdüğümüz.diye\nsöylüyor türküsünü bekârhanlarının.elinde\nTekel Birası.ve tek sap leylakla\nçiziyor güvenilmez bir maviyi \n\nburada çalınmış kepler, postallar\nkürtçe ve Artvin ve Çerkeş, Sivas\nsuyun tonları ve ışığı dinlenmiş lambaların.diye\nsöylüyor türküsünü hamalların.sırtında\nunutulmuş bir şive.Türkçeyi öpüyor\nyabancı kaldığım bir yerinden\n\nbense bütün dillerde söylüyorum\nemeğin uzun tarihini.ve fakat\nTemmuz Sokağı'nda işler kesat!" + }, + { + "id": 13121.0, + "title": "Alkol İkindisi", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "Biz ne zaman içsek,\nKöfte geç gelir\nVe oturur muhabbetin terkisine \nÇıplak bir efkar sözcüğü\n\nBiz ne zaman içsek,\nSabah akar meycinin cebine \nGünde kaç kez öpüşür ki akrep ile yelkovan\nBiz ne zaman içsek,\nİç değilizdir aslında.\nDışımızda bronz bir akşam sözcüğü,\nÇırıl bir efkar sözcüğü\nDelikanlı kıvamında sevda değilse de\nTabansız sevişmelerdeki el değmemiş pişmanlık\nBiz ne zaman içsek, \niç değilizdir aslında.\n\nBu alkol ikindisi şiirle\nŞimdi burda açılsaydın\nAdımın baş harfi gibi\nBelki ağustos kokardı ağustos\nSen,\nFikrini ipotek etmiş kiralık sevdalara\nSenine boyuna sevilmiş sen \nYalanı sevdasından büyük sen\nBir bil-sen.\n\nBiz ne zaman içsek seni düşünüyoruz\nGenzimizde göl gözyaşları\nBiz ne zaman içsek,\nİç değilizdir aslında.\n\nDışımızda bronz bir İzmir akşamı..." + }, + { + "id": 1975363.0, + "title": "Özseven", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 9.0, + "poem": "Çirkin değil benim halkım\nAnlar dilinden aynaların\nKonuşur aynalarla\n\nNevruzcana nazlıdır o\nSarp kayalarda gizlidir\nSümbüldür boynu bükük\nAğıtlar tanığıdır\nSöğüttür incecik su başlarında\nDalı yağma yaprakları tozludur\nUzak atar yakın düşer kurşunu\nBalaban bakışlı sulu gözlüdür\n\nBir bakarsın Yunus Emre\nBir bakarsın Pir Sultan\nBuluşur tanrısıyla yavan ekmekte\nEmeğin hakkına kılıç sözlüdür\nBir yüzüyle Bedrettin o\nBir yüzüyle Karacoğlan\nHacıbektaş der de uçar bir ak güvercin\nYeryüzünün en bilge topraklarında\nBalık olur takla atar deryada\nTurna olur aşıp gider dağları\nOkul der de boylar hapis damları\nGün göremez kahrolası dünyada\n\nTanığımdır bol yıldızlı geceler\nTanığımdır yaban gülü şafaklar\nBarış buram buram tüter burnunda\nKan sızar en oynak türkülerinden\nİmecidir yoksuldur katar terini\nAş pişirir ölüsüne yürek yağından\nYakınması yoksulluktan\nYakınması ayrılıktan\nÖlümden\nKolkolalık nakış olur ışır örtülerinde\n\nÇirkin değil benim halkım\nAnlar dilinden aynaların\nKonuşur aynalarla\nDüşman değil benim halkım\nBarışa kardeşliğe\nKahpeliğe kalleşliğe puştluğa düşman\nEn başta da sömürüye\nAçlığa düşman" + }, + { + "id": 72787.0, + "title": "Ya Gazi Ol Ya Şehit", + "poet": "Mehmet Emin Yurdakul", + "rating": 8.0, + "poem": "Hadi yavrum ben seni bugün için doğurdum\nHamurunu yiğitlik duygusuyla yoğurdum\nTürk evladı odur ki yurdu olan toprağı \nAna ırzı bilerek yad ayağı bastırtmaz\nBir yabancı bayrağı ezan sesi duyulan\nHiçbir yere astırtmaz\n\nGit evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım \nŞu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım\nHadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit\n\nHadi yavrum köyüne, nişanlına veda et\nSabanını tarlanı her şeyini feda et\nO silaha sarıl ki böyle günde bir erkek\nBir dualı demirden başka bir şey kullanmaz\nBunu tutan bir bilek köleliğin \nUğursuz zincirine uzanmaz\n\nGit evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım\nŞu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım\nHadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit\n\nHadi yavrum kendine sen de yiğit er dedir\nBüyüdüğün gaziler ocağına can getir\nO cenkleri kazan ki senin büyük Türk adın\nYedi iklim dört bucak içerisine ün salsın\nBeş yüz yıllık ecdadın kabirlerde titreyen \nKemikleri öç alsın\n\nGit evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım\nŞu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım \nHadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit\n\nHadi yavrum bugün de dertli ninen ağlasın\nAyrılığın oduyla yüreğini dağlasın\nO yaşları saçsın ki senin aslan göğsünde\nBenim kanlı gözyaşım düşman için kin olsun\nKara yerin yüzünde ayağının bastığı \nDağlar beller leş olsun" + }, + { + "id": 28746.0, + "title": "Seni Asla Lekeleyemem", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "seni asla lekeleyemem,çünkü\nen derinimdesin\nbuluşmak için çırpındığım o ta içimde.\nseni asla lekeleyemem,çünkü\ngünlük,basit,sıradan hayatımda yoksun\nyasakların geri çekildiği,\nkorkunun sustuğu\no saf anlarda beliriyor kalbin...kalbime..." + }, + { + "id": 1730923.0, + "title": "İnsan Ederler", + "poet": "Aşık Sümmani", + "rating": 8.0, + "poem": "Ervahı ezelde taksim babında\nHerkese bir türlü ihsan ederler,\nKimi gam çeker de hayal habında,\nKimini tahtında sultan ederler.\n\nAdamın bağrın muştayla ezerler,\nAheste aheste yola dizerler,\nElden ele kap dan kaba süzerler.\nYoğururlar sonra insan ederler.\n\nSümmani değilsin her işe agah,\nGeçer gençlik fayda vermez ahu vah,\nİstersen geda ol ister padişah,\nSonunda hak ile yeksan ederler." + }, + { + "id": 28996.0, + "title": "Dünya", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Geldimse bu dünyaya ne bulmuş dünya\nGitsem de eğer kıymeti eksilmez ya ! \nBir kimse çıkıp da anlatıp söylemedi \nGelmekte ve gitmekteki hikmet ne ola?" + }, + { + "id": 950258.0, + "title": "Ben Sana", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben sana bok demem,\nBoklar duyar ar eder.\nBir zerren düşse boka,\nOnu da mundar eder.\n\nTanrı senin hamurunu \nNecasetle yoğurmuş,\nAnan seni s.ç.r iken\nYanlışlıkla doğurmuş." + }, + { + "id": 54872.0, + "title": "Uykunda Öpüyorum Seni", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Uykunda ağlıyorsun...\nUykunda öpüyorum seni... Korkmadan ağlıyorum\nseninle...\nSenin için bir şey yapamay��şıma, seni bu dünyada\nyapayalnız, kimsesiz bırakışıma ağlıyorum...\nSenin için gerçeklik yok, bu hayat, bu hayatın\nkuralları yok... Kendine nasıl derinden ve katıksız\ninanıyorsan, bu hayata, bu insanlara da öyle\ninanıyorsun... Bunu sana ben anlatamam. Bak bu sensin, \nbak bu da hayat, bu da kuralları; bak, insanlar seni\naslında nasıl görüyor, yok bu hayatta duygularının\nkarşılığı, diyemem. Seni sevginden uyandıramam...\nYıllar önce senin olduğun yerdeydim ben de. Tam orta\nyerde. Benim de saçlarım sevecen bir kardeşlik\nkokardı.\nHerkese koşarken açıkta kalırdı öldürülmeye en açık, \nen savunmasız yanlarım. Nereme bıçak saplanırdı\nbilmezdim, ama hep yersiz kanayan o zavallı saçlarıma\ndostluklara gölge düşürüyor, diye kızardım...Umudu\nürkütüyor diye yaralarıma kızardım... Ben en çok beni\nyaralayanlara koşar; bir suç, bir yanılgı varsa, \nçoğunu omuzlamak için kendimden vazgeçerdim...\nSırf sevgiler bitmesin, sırf hayatın sevinci\ngölgelenmesin, dostlukların son günü gelmesin diye\nüstüme alırdım bütün günahları, bütün yanılgıları, \ngeçmiş ve gelecek bütün kötülükleri... Sevginin\numutları sürsün diye, göze alırdım kalbime akıtılacak\nzehirleri... Göze alırdım eksik yaşanmış bütün\nsevgilerin tanığı ve sürgünü olmayı...\nSonra baktım kimsesiz ve tesellisiz ölüyorum... Gördüm\nkendimi nasılsa. Gördüm anısız ve habersiz öldüğümü...\nSon kez baktım etrafıma, bir yakın, bir içten ses, bir\nkardeş kokusu aradım kendime. Bağlanmak istedikçe\nöylesine kopmuştum ki insanlardan, öylesine çok\nsevmiş, öylesine çok inanmıştım ki, nasıl oldu\nbilmiyorum, içimden bir kötülük, bir acımasızlık; \niçimden zavallı bir intikam duygusu çıkartıp, o yaralı\nkendimi, beni ben yapan o kimsesiz sevgimi o boşluktan\nçekip aldım... Aldım onu ve korumaya başladım.. O\nyaralı, o parçalanmış, o kimsesiz sevgimi, kötülükle, \nacımasızlıkla, hırsla, kıskançlıkla korumaya\nbaşladım... O da yetmedi, yazmaya başladım sevgili.\nYazmaya... Ne hissedersem, ne hissedeceksem, hayatımda\nne varsa, her şeyi yazmaya başladım...\nYazmak, acılardan, aşklardan, yitirişlerden, itilip\nkakılmalardan kurtulmanın en geçerli yolu oldu benim\niçin...\nKimse elimden söküp almasın diye o yaralı, o kimsesiz\nsevgimi ve bir daha o karanlık boşluğa düşmemek için\nyazmaya başladım...\nYıllar sonra şimdi sen o boşluktasın. O yaralı, o\nkimsesiz sevginle bir zamanlar benim olduğum yerdesin.\nSaçlarındaki kan kokusunu buradan duyabiliyorum. Bu\nkokuyu iyi bilirim. Çünkü yıllarca, sevginin peşinden\nkoşulsuzca koştuğum o yıllar boyunca hep kendi kanımı, \nhep bu kokuyu koklamak zorunda kalmıştım...\nArzuladığım ne varsa her şey karşılıksız kaldı bu\nhayatta. Saçlarımdaki kan kokusu şimdi içimde sahipsiz\nbir nefrete dönüştü...\nKin öyle bir şeydir ki sevgili, her şeyi; yaşanmış ve\nyaşanan bütün sevgileri, gerçek adına ne varsa her\nşeyi çamurunda gizler.. Gün gelir, artık hiçbir şey\nanlaşılmaz olur. Haklılar haksızlara, kurbanlar\ncellatlara, sevgiler nefretlere karışır... Ve bir\nbakarsın, sen de bu acımasız hayatın hakemliğini kabul\netmişsin. O kanlı nehrin kenarına gider ve günlerce, \nhatta yıllarca oradan düşmanının cesedinin geçmesini\nbeklersin... Bu bekleyişin sonu yoktur. Çünkü\ndüşmanlarının sonu yoktur... Biri biter, diğeri gelir\nardından. Ve sen düşmanlarınla uğraşmaktan bezgin ve\nkimsesiz sevginle uğraşmaya dayanamaz, öylece\nkalırsın...\nYalnızlığınla birlikte düşersiniz boşluğa. O çok\nkorktuğun boşluğa... Öyle kirletirsin ki yalnızlığını, \no kirlettiğin yalnızlığını sevsinler diye, dünyanın en\nsamimiyetsiz insanlarına, kardeşim, diye sarılırsın...\nBiliyor musun, sen benim o çok eski halimsin... Sana\nbakıyorum yazılarımı yazdığım bu soğuk, bu uzak\nodadan. Bana umutsuzca sevdalanmanı seyrediyorum.\nBende hiç umut yokken, beni vazgeçilmezin yapmanı\nseyrediyorum... Seni seyrediyorum sevgili, seni...\nSaçlarındaki kan kokusunu içime çekiyorum. Yıllar\nönceki kendi kokumu içime çekiyorum... Hayır, \nacımıyorum sana, sendeki kendimi özlüyorum en çok.\nSendeki o çocuk cesaretini, o çıplak sevgiyi\nözlüyorum. Sendeki o kanayan, o kimsesiz, ama saf, o\ntepeden tırnağa sevgiye inanan kendimi özlüyorum...\nBedelsiz, acıtmayan, hesap sormayan ve çok savunmasız\nbir güzelliğin vardı senin... Duygusuzlara göre çok\nkolaydın. Kurbanın o doyumsuz şehveti vardı sende. En\nkırgın, en yaralı insanları bile bir cellat yapardı o\nsaf, o gerçeküstü sevgin...\nSeyrederdim seni o uzak odamda, bir şey yapamadan\nseyrederdim seni yazarken...\nBuruk bir sevinçle izlerdim cellatlarınla sevişirken\naldığın hazzı. Nasıl da kıskanırlardı seni, \nkendilerine duyduğun sevgiyi bile kıskanırlardı...\nSeninle sevişirken aldığın o inanılmaz hazzı\nkıskandıkları gibi... Sen o çıplak, o bedelsiz\nsevginle bütün dengelerini bozardın onların. Aldığın o\nhazla kendilerine duydukları o bütün sahte güvenlerini\nderinden sarsardın... Senin bu sınırsız hazzı, bu\nçıplak sevgiyi, bu derin ve çılgın bağlanışı onca\nyitirişler, onca göze alışların sonucunda kazandığını\nanlamazlıktan gelirlerdi... Ne kadar zevk alsalar da\nbu kimsesiz sevginden, her yakınlığa hazır oluşundan, \nçabucak bağışlamandan, yine de seni kendilerine\nbenzetmek, dahası yorulmanı, güce ve gerçeğe teslim\nolmanı, onları bütün o kayboluşlarında, \ntükenişlerinde, yani her durumda, her şekilde\nkabullenmeni isterlerdi...\nOnları her halleriyle kabul ettiğinde ise senden\nkorkmaya başlarlardı... Çünkü öylesine korunaklı, \nöylesine derinlerde saklıydı ki sevgileri, seni\nanlaşılmaz, tuhaf, hatta bulaşıcı bir hastalığa\nyakalanmış, tehlikeli biri gibi görmeye başlarlardı...\nO çıplak, o sahipsiz sevgin yıllar önce terk ettikleri\nkalplerini, düşlerini, inançlarını hatırlatırdı\nonlara. Çekiciliğine kapılıp yanına geldikleri anda ve\nseni anlar anlamaz ölümcül bir ürküntüye kapılmaları\nbu yüzdendi...\nÇünkü bugünün insanı kimden korkuyorsa, kim ona yok\nettiği kendisini hatırlatıyorsa onu öldürmek ister\nsevgili.\nSafı, çıplağı, koşulsuz seveni, kendisine yitirdiği\ninsanlığını hatırlatanı öldürmek ister...\nKabul et artık, kimi sevsen, kimin özgürlüğünü istesen\nölümünü istemedi mi senden. İstemedi mi... Kabul et\nartık...\nBen onlardan hiç olmadım. Ben gözümü senden hiç\nayırmadım. Çünkü sen benim saf çocukluğumdun. Sen\nbenim o yaralı, o kimsesiz gençliğimdin...\nHayatı bitirdiğim yerde sen yeniden başlıyorsun..\nDokunurken içimi acıtan başında benim kanım var...\nAnla artık, seni değil, en çok kendimi yalnız\nbırakıyorum o rutubetli evde... Senin o affedemediğin\nkalbinde yatıyor benim tek ve gerçek sevgim...\nTek umudum senin bu savunmasız halin. Senin bu\nkimsesizliğin... Uyumsuzluğun. Tek çıkışım senin bu\ndeli, bu çıplak sevdan...\nKötülüklerin yok muydu, yok muydu hırsların... Vardı\nelbet. Ama öylesine acemiydi ki hırsların; \nkötülüklerin bu hayat karşısında öylesine çaresiz ve\nöylesine masum kalırdı ki, sonunda yine sana dokunurdu\nzararı; karşındakileri değil seni engellerdi o\nkimsesiz öfken... Kötülüklerinin zararı sonunda sana\ndokunmasaydı, yenseydin karşına çıkanları, yenseydin\nkalbini, hayat senin için hiçbir zaman böyle\nolmayacaktı... O kutsal, o hiç sönmeyen ışık nereye\ngitsen ardından gelmeyecekti... O sevinçli ıstırap\nkalbini hiçbir zaman böylesine içtenlikle\nısıtmayacaktı.\nBu şehri ebediyen terk edip giderken, bana söylediğin\no son sözde saklı olmayacaktı hayatımızın gerçeği: \n'Hayatın kuralları derdin hep, biliyor musun, bu\nhayatta hiçbir şeyi başaramadım ben...'" + }, + { + "id": 6060.0, + "title": "Gün Batımı", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Yaklaşan ayak sesleridir aksamın\nSeraktan çıkmış bu uzun yolculuğa\nBir gelen var uzaktan soluk soluğa\nKapkara gözleri hüzünlü ve dalgın\nAksam, rüyalarımıza giren o esmer kadın\n\nİste! acilmiş dipdiri göğüsleri\nBir vuslat gecesine çağırır bizi\nVe ansızın büyüler gözlerimizi\nSaçlarında o yıldız yıldız süsleri\nSair 'hoyrattır' diyor aksam üstleri\n\nHoyrattır evet, o butun aldanmışlar\nYüz karası fahişeleri dünyamızın\nEn vazgeçilmez yerinde rüyamızın\nGelir, gözlerinde o vahşi bakışlar\nAksam, uzak bir golde büyüyen kamışlar\n\nNe hazin batması çiğlik çığlığa her gün\nGullerin solması ve dönmesi havada kuşların\nO bitmeyen hüznü, apansız akşam oluşların\nAffedilmez bir zamandır bu, isteksiz, olgun\nHer aksam dünyamıza gölgesi düşer olumun\n\nBiz eli kolu bağlı insanlarız çirkin ve zavallı\nKötülük kusmak için karanlığı bekleriz\nKirletir geceleri turlu pisliklerimiz\nBizim gibisini görmedi evren, evren olalı\nBöyle kotu bir dünyaya bir daha gün doğmamalı" + }, + { + "id": 384566.0, + "title": "Poe'nin Kuzgun'u", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir vakitler bir gece yarısı sıkkın, kafa yoruyorken, yorgun argın, \nUnutulmuş eski ilimlerin garip ve acayip kitap ciltleri üzerine ben- \nKestiriyordum, tam dalacağım esnada, ani bir tıkırtı geldi öteden, \nOdamın kapısını kibarca birisi vuruyor, vuruyordu sanki tak tak. \n'Bu', diye söylendim, 'odamın kapısını tıklatılıp duran bir konuk, \nSadece bu, başka bir şey yok.' \n\nAnımsıyorum ah çok kesin, bir Aralık ayındaydık, rüzgârlı, hazin, \nÖlen her bir köz parçası dövüp işliyordu yer döşemesine ruhunu. \nSabahı diledim arzuyla; Ben boşu boşuna ödünç bir avuntuyu \nArıyordum acı dindirici kitaplarımda, acısı için Lenore' un, o yitik, \nO meleklerin Lenore dedikleri kızın, o eşsizin, ışıyanın ışık ışık, \nO burada adı anılmayanın artık. \n\nVe titretiyor, erguvani perdelerin ipeksi, kederli, belirsiz hışırtısı \nÖylesine dolduruyordu ki içimi hiç duyulmamış tuhaf korkularla \nNihayet kalp çarpıntımı bastırmak için tekrarladım kalkıp ayağa \n'Bu, odamın kapısında içeri geçmeye yalvaran biri, bir konuk \nBu, oda kapımdan gireyim diye yalvaran geç kalmış bir konuk \nBudur ancak, başka bir şey yok.' \n\nÇok geçmeden topladım cesaretimi, uzatmadan tereddütümü \n'Bayım ya da Madam, içtenliğimle bağışlamanızı ediyorum rica, \nŞöyle bir şey oldu fakat, uyukluyordum ben, sizse öyle kibarca \nGelip çaldınız oda kapımı, öyle belli belirsiz tıklattınız ki tık tık, \nTam emin değilim sizi işittiğimden.'- dediğimde açtım kapıyı \nardına dek: - \nBir şey yoktu, karanlık vardı dışarıda bir tek. \n\nO karanlığın derinliğine dikkatle bakarak, orda durdum, merak, \nKorku, kuşku duyarak, daha önce hiç bir faninin cüret edemediği düşler kurarak uzun süre. \nBozulmadı sessizlik lakin, karanlık vermedi bana bir emare, \nVe fısıldaşılan 'Lenore! ' sözcüğüydü, orada tek söylenen sözcük, \nFısıldadığım 'Lenore! ', bir yankıyla mırıltılı geri dönen sözcük, \nBaşka bir şey değil buydu ancak. \n\nOdama geri döndüğümde ben, ruhum tutuşmuştu tamamen, \nÇok geçmeden öncekinden daha yüksek bir tıkırtı işittim tekrar. \n'Eminim', dedim, 'pencere kafesinde eminim hayret bir şey var; \nO halde, şu esrarı araştırmam, neymiş orada ki görmem gerek- \nBir araştırayım şu esrarı, kalbim bir anlık sakin olman gerek:- \nRüzgâr bu daha başkası yok.' \n\nPanjuru hızla açınca, girdi o an, oradan içeriye çırpına uça, \nÇok eskideki kutsal günlerden gelme haşmetli bir Kuzgun; \nGöstermeksizin en ufak bir saygı, bir azcık dur durak olsun, \nLort veya leydi edasıyla tünedi oda kapımın üstüne konarak- \nTünedi oda kapımın tam üstündeki Pallas büstüne konarak- \nTünedi, oturdu, hepsi bu dahası yok. \n\nTakındığı ifadenin haşin ve ciddi adabı bu abanoz kuşun, \nKederli hayallerimi gülümsemeye çevirdi sonra hemen, \n'Korkak değilsin sen' dedim, 'kırpık, tıraşlı tepeliğine rağmen \nSöyle bana, senin lorda yaraşır ismin nedir Gece'nin Plutonik \nKıyısında, Gece'nin kıyısından gelen, korkunç, amansız ve antik \nKuzgun! ' Dedi ki, 'Asla Olmayacak.' \n\nAçıkça duymaktan böyle düzgün konuşmasını bu çirkin kuşun \nHayrete düştüm, anlamı, alakası zayıf olsa da cevabının; \nKabul edelim ki henüz ihsan edilmemiştir odasında kapının \nÜzerinde bir kuş görmek yaşayan bir insana şimdiye dek- \nOda kapısı üstündeki yontu büstte, adı Asla Olmayacak \nGibisinden bir kuş ya da hayvan görmek. \n\nFakat o yumuşak büstün üstünde bir başına oturdu, söyledi sade \nO bir tek sözcüğü, sanki o bir tek sözcükle dökercesine içini. \nDaha ne bir tüyünü oynattı Kuzgun, ne de bir şey söyledi yeni, \nTa ki ben 'Diğer dostlar önceden uçtular' diye mırıldanana dek, \n' Uçup giden umutlarım gibi önceden, o beni yarın edecek terk.' \nO zaman kuş dedi ki 'Asla olmayacak.' \n\nYerinde verilmiş bu cevapla bozulmuş dinginlikte irkilmiş, \n'Kuşkusuz' dedim, 'sarf ettiği laflar peşindeki merhametsiz yıkım \nTarafından izi sürülmüş mutsuz bir üstattan kaptığı tek birikim, \nÖyle ki, izi şarkıları tek nakarat olana dek sürülmüş gittikçe çabuk \nİzi umutlarına ağıt olana dek sürülmüş o bir tek melankolik \nNakarat, 'Asla', diyen 'asla olmayacak.' ' \n\nFakat hala sevk ediyordu üzgün ruhumu gülümsemeye kuzgun, \nBir iskemleyi dosdoğru kuşun büstün ve kapının önüne çektim; \nSonra kadife mindere çöktüm, kendimi düşü düşe eklemeye bıraktım \nBu uğursuz geçmiş zaman kuşunun ne olduğunu düşünerek, \nVe bu katı kaba korkunç kuru geçmiş zaman kuşunun ne demek \nİstediğini, 'Asla olmayacak' diye gaklayarak. \n\nBunu sezinlemeye çalışarak oturdum, tek hece söylemeden durdum \nAteş gibi gözleri şimdi göğsümün içinde yanmakta olan kuşa, \nBunu ve dahasını düşünerek oturdum, başım dayalı rahatça, \nSeyrettiği kadifeye, lamba ışığının şeytanca zevklenerek, \nLamba ışığının zevkle seyrettiği mor kadifeye yaslanamayacak \nFakat o, ah bu asla olmayacak. \n\nDerken, sanki hava ağırlaştı çöktü, görünmez bir buhurdandan esanslar koktu \nSallanan, adımları tüy kaplı zeminde çıngırdayan Meleklerce sola sağa. \n'Zavallı' dedim kendime, 'Tanrın sana ödünç verdi, gönderdi bu Seraphimlerle sana, \nSoluklan, rahatlan ve Lenore'un anılarının acısından arın artık, \nİç, kana kana iç, bu acılardan arındırıcı iksiri ve unut o yitik \nLenore'u. Kuzgun dedi ki 'Asla olmayacak'. \n\n'Kötücül şey! ' dedim, 'Kâhin! Kuş da olsan iblis de yine de kâhinsin! \nYoldan Çıkarıcı göndermişse de, fırtına fırlatılmışsa da seni bu yakaya, \nYapayalnız ama yine de gözü pek, büyülenmiş bu çöllük ülkeye, \nDehşet uğrağı bu evin üstüne, var mı, yalvarırım, söyle bana neyse gerçek, \nŞifalı bitkisel bir merhem Gilead'da, yalvarırım, söyle bana apaçık. \nKuzgun dedi ki 'Asla olmayacak'. \n\n'Kötücül şey! ' dedim, 'Kâhin! Kuş da olsan iblis de yine de kâhinsin! \nÜstümüzde uzanan cennetin, ikimizin de tapındığı tanrının adına \nSöyle, bu gamlı ruh uzak Aden'de sarılabilecek mi o genç kadına \nMeleklerin Lenore dedikleri o azizeyi sarabilecek mi kucaklayarak, \nMeleklerin Lenore diye çağırdıkları o ışıyan, o eşi benzeri yok \nKadını. Kuzgun dedi ki 'Asla olmayacak'. \n\n'Kuş ya da iblis! ' diye haykırdım, 'Ayrılığımızın işareti olsun o söz, \nKatıl ona, o fırtına ile Gece'nin Plutonik kıyısına geri dön, \nGit söylediğin yalanın izi gibi kara bir tüy bile bırakmadan, \nYalnızlığımı bozmadan git! Kapımın üstündeki büstten kalk! \nGaganı kalbimden çıkart, suretini kapımdan çek! ' \nKuzgun dedi ki 'Asla olmayacak'. \n\nVe Kuzgun uçmadan hiç bir yana, hala oturuyor, oturuyor hala, \nOda kapımın hemen üstündeki solgun büstünde Pallas'ın; \nVe gözleri tamı tamına benziyor gözlerine düş kuran bir iblisin, \nVe lamba ışığı zemine vuruyor gölgesini onun üzerinden akarak, \nVe ruhum zeminde dalgalanarak uzanan bu gölgesinden onun \nHiç sıyrılamayacak, asla olmayacak. \n\nEDGAR ALLAN POE’dan çeviren Dr.Osman Tuğlu" + }, + { + "id": 1644640.0, + "title": "Ne Değişir", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "ben kan diye başlamak isterim oysa gülün derdi başkadır\nlâle bahardan yanadır çiğdem güneşten konu değişir\n\nhepsine pekâlâ amma bilirim gülün derdi uydurma\nkıpkırmızı en çok yakışırken kendine onu değişir\n\nlâle mayıs ayıdır mora turuncuya filan boyanır\npek güvenmem yabancıdır bakarsın yönü değişir\n\nçiğdem cefaya katlanır alışmıştır kendi yeşiline\nhaklıdır bakımsızdır yağmurun durmadan günü değişir\n\nhoş olsun bütün verdikleri aldıkları şu çiçeklerin\ngül susar çiğdem uyanır tüfek başlar konu değişir\n\nhep böyle süreceği sanılır bu gül hikayesinin\nhep böyle sürer gerçi ama bir gün sonu değişir" + }, + { + "id": 508182.0, + "title": "Dil Binayı Kibriyadır", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Dil binayı kibriyadır\nYıkma gönlün kimsenin\nEsrar-ı kenzi Hüdadır\nYıkma gönlün kimsenin\n\nMümin kalbine eyle\nİzzet ile hürmeti\nDaha enderi Hüdadır\nYıkma gönlün kimsenin\n\nKalb-i mümin Beyt-ü Hakk'tır\nHac-ı Ekber andadır\nBelki Hakk onda bakidir\nYıkma gönlün kimsenin\n\nEy Nesimi belki Hakk'ın\nBelki vahdetnamedir\nSecdegahım Mustafa'dır\nYıkma gönlün kimsenin" + }, + { + "id": 742.0, + "title": "İstanbul", + "poet": "Vedat Türkali", + "rating": 7.0, + "poem": "\"Sis\" şairine ithaf edilmiştir.\n\nSalkım salkım tan yelleri estiğinde\nMavi patiskaları yırtan gemilerinle\nUzaktan seni düşünürüm İstanbul\nBinbir direkli Halicinde akşam\nAdalarında bahar\nSüleymaniyende güneş\nHey sen güzelsin kavgamızın şehri\n\nVe uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde\nBakışlarımda akşam karanlığın\nKulaklarımda sesin İstanbul\n\nVe uzaklardan\nVe uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde\nSen şimdi haramilerin elindesin İstanbul\n\nPlajlarında karaborsacılar\nYağlı gövdelerini kuma sermiştir.\nKürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında\nBalıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın\nMeyvesini birlikte devşirirler\nSen şimdi haramilerin elindesin İstanbul\n\nEt tereyağı şeker\nPadişahın üç oğludur kenar mahallelerinde\nYumurta masalıyla büyütülür çocukların\nHürriyet yok\nEkmek yok\nHak yok\nKolların ardından bağlandı\nKesildi yolbaşların\nHaramilerin gayrısına yaşamak yok\n\nAlmış dizginleri eline\nBir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası\nOnların kemik yalayan dostları\nOnların sazı cazı villası doktoru dişçisi\nVe sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel\nVe sen \nVe sen haktan bahseden Ortaköyün Cibalinin işçisi\nSeni öldürürler\nSeni sürerler\nBuhranlar senin sırtından geçiştirilir\nİpek şiltelerin istakozların\nve ahmak selameti için\nHakkında idam hükümleri verilir\n\nHaktan bahseden namuslu insanları\nYağmurlu bir mart akşamı topladılar\nKaranlık mahzenlerinde şehrin\nCellatlara gün doğdu\nKardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır\nBir kalem yazın vardır\nDudaklarını yakan bir çift sözün vardır\nSöylenmez\n\nHaramiler kesmiş sokak başlarını\nPolisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi\nHaramilerin elinde\nVe mahzenlerinde insanlar bekler\nGönüllerinde kavga gönüllerinde zafer\nBebeklerin hasreti içlerinde gömülü\nCan yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde\n\nBoşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul\nBulutların ardında damla damla sesler\nGülen çehreleri ve cesaretleriyle\nArkadaşlar çıktı karşıma\nDindi şakalarımın ağrısı\n\nBir kadın yoldaş tanırdım\nBir kardeş karısı\nHasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları\nVe hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi\nCellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında\nGebeliğin dokuzuncu ayında\nAç kurtların varoşlara saldırdığı\nTipili bir gece yarısı\nSırtında çok uzak bir köyden indirdi\nOtuzbeş kiloluk sırrımızı\nZafer kanlı zafer kıpkırmızı\n\nBoşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul\nBekle bizi\nBüyük ve sakin Süleymaniyenle bekle\nParklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla\nMavi denizlerine yaslanmış\nBeyaz tahta masalı kahvelerinle bekle\nVe bir kuruşa Yenihayat satan\nTophanenin karanlık sokaklarında\nKoyunkoyuna yatan\nKirli çocuklarınla bekle bizi\nBekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi\nBekle dinamiti tarihin\nBekle yumruklarımız\nHaramilerin saltanıtını yıksın\nBekle o günler gelsin İstanbul bekle\nSen bize layıksın" + }, + { + "id": 134909.0, + "title": "Ne Kaçarsın Benden", + "poet": "Aşık Kerem", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne kaçarsın benden ey yüz ü mahım\nSeni sever var mı benden ziyade\nRuz-i şeb durmayıp alırsın ahım\nAşığın ağlatma bundan ziyade\n\nKaşların yay mıdır kirpiğin ok mu\nBir kez ben de sana sarılsam çok mu\nHey zalim göğsünde imanın yok mu\nSana lazım değil benden ziyade\n\nGel ver muradımı ben de bileyim\nÇok ağlattın bugün ben de güleyim\nİstersen canım sana kurban olayım\nHünerim yok sana bundan ziyade\n\nHercaisin gonca gülün kokulmaz\nCevredersin nice hatır yıkılmaz\nKerem der ki mah yüzüne bakılmaz\nİnsanı yakarsm günden ziyade" + }, + { + "id": 17191.0, + "title": "Ağıt", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Göz gamın ne olduğunu bilseydi,\ngökyüzü bu ayrılığı çekseydi,\npadişah bu acıyı duysaydı; \ngöz gece demez gündüz demez ağlardı,\ngökler yıldızlara, güneşle, ayla\ngece demez gündüz demez ağlardı.\npadişah bakardı ününe,\ntacına, tahtına, tolgasına, kemerine,\ngece demez gündüz demez ağlardı.\n\nGül bahçesi güzün geleceğini duysaydı,\nuçan kuş avlanacağını bilseydi,\ngerdek gecesi bu özlemi görseydi; \ngül bahçesi hem güle hem dala ağlardı,\nuçan kuş uçmaktan vazgeçer ağlardı,\ngerdek gecesi öpüşmeye, sarılmaya ağlardı.\n\nZaloğlu bu zülmü görseydi,\necel bu çığlığı duysaydı,\ncellâdın yüreği olsaydı; \nZaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı,\necel bakardı kendine ağlardı,\ncellât, yüreği taş olsa, ağlardı.\n\nKumru, başına geleceği duysaydı,\ntabut, içine gireni bilseydi,\nhayvanlarda bir parça akıl olsaydı; \nkumru selviden ayrılır ağlardı,\ntabut omuzda giderken ağlardı\nöküzler, beygirler, kediler ağlardı.\n\nÖlüm acılarını gördü tatlı can,\nkoyuldu işte böyle ağlamaya.\nOlanlar oldu, gitti dostum benim.\nşu dünya bir altüst olsa, ağlasa yeri var.\nöylesine topraklar altında kalmışım." + }, + { + "id": 6059.0, + "title": "Güllerin Ağladığı Saat", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Güllerin ağladığı bir saat vardır hani\nBüyür o saatte yalnızlığı bahçelerin\nDüşer korkusu kalbe yaklaşan gecelerin\nBir dev uzatır gökten o çirkin ellerini\nGullerin ağladığı bir saat vardır hani\nHer şey o saatlerde merhametsiz ve soğuk\nGitgide uzaklaşır batan güneşle sesin\nBir bakarım ki benden en uzak çizgidesin\nBaslar geceye doğru upuzun bir yolculuk\nHer şey o saatlerde merhametsiz ve soğuk\nYüzünü hatırlatır gökyüzünde ne varsa\nGözlerin bu saatte kopkoyu elemlidir\nDudakların kim bilir şimdi nasıl nemlidir\nEllerin öyle yanar ufuk nasıl yanarsa\nYüzünü hatırlatır gökyüzünde ne varsa\nBir çıngırak sesidir uzaklarda kaybolan\nUmulmadık bir anda bitiverir şarkılar\nKapanır yüzümüze o mermer kapılar\nÖzlemler ateş simdi anılar duman duman\nBir çıngırak sesidir uzaklarda kaybolan\nAk köpükler kararır deniz görünmez olur\nÇağırır yasamaya bizi tek-tuk ışıklar\nBöylece üstümüze çöker de karanlıklar\nCamlar, bir kapanır, odalar, evler uyur\nAk köpükler kararır deniz görünmez olur\nGullerin ağladığı bir saat vardır hani\nCıvıl cıvıl bahçelerden el-ayak çekilir\nYapraklar düşünceli, dallar hüzün kesilir\nHer aksam uzaklara alır oturur seni\nGullerin ağladığı bir saat vardır hani." + }, + { + "id": 21477.0, + "title": "Ülke", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Saat Çini vurdu birden: pirinççç\nBen gittim bembeyaz uykusuzluktan\nKasketimi eğip üstüne acılarımın\nSen yüzüne sürgün olduğum kadın\nKaranlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin\nBir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi.\nBir takım genç anneleri uzatırdı bir keman\nSen tutar kendini incecik sevdirirdin\nBir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa\n\nYalnız aşkı vardır aşkı olanın\nVe kaybetmek daha güç bulamamaktan\nSen yüzüne sürgün olduğum kadın\nKardeşim olan gözlerini unutamadım\nÇocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını\nDostum olan ellerini unutamadım\nKarım olan karnını ve önlerini\nOrospum olan yanlarını ve arkalarını\nİşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını\nNasıl unuturum hiç unutamadım\nKibrit çak masmavi yanardı sesin\nOrmanlara ormanlara yüzünün sesi\nEn gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma\nŞu karangu şu acayip şu asyalı aşkın\nSoluğu kesen ağulayan ormanlarında\nYaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı\nVe çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında\nKaradeniz'e karışırdı ordan Akdeniz'e\nOrdan da daha büyük sulara\n\nGeceyse ay hemen tazeler minareleri\nKur'an sayfaları satılan sokaklardan\nÖlüm bir çeşit sevgiyle uçar\nÖlüm uçar çocuk yüzlere\nBen o sokaklardan ne kadar geçtim\nDamağımda dilinin yosunlu tadı\nÖnce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine\nBir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını\nPazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini\nYani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi\n\nBir başak ufak ufak bildirir Konya'yı\nO başakta o Konya'da seni ararım\nBen şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi\nAltın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız\nPara basma yetkisini Fırat'ın suyunu Palandöken'i\nErzincan'ın düzünü asma bahçelerin dibini\nAntalya'nın denizini o denizin dibini\nBeş türlü yengeç yaşıyan sularında\nÇağanoz adi pavorya çingene pavoryası ayı pavoryası bir de çalpara\nBilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında\nCanımla besliyorum şu hüznün kuşlarını\nSen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya\nYokluğun gayri şurdan şuraya geldi\nBir günler şölenlerle egemen ülkende\nŞimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor\nN'olur ağzından başlıyarak soyunmaya\nBir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme\nÇık gel bir kez daha çıkıntılardan\nÇık gel bir kez daha bozguna uğrat" + }, + { + "id": 2377.0, + "title": "Ya'u", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Elektrikler sondu dun gece,\nZorbela toplayip satrancin taslarini\nM E C B U R E N yattik\n\nSimsiyah kediler gibi dolasiyor kogusta\nUyuyan dostlarin nefesleri.\nD O L A S S I N L A R azicik !\n\nTam ben de eve dogru aciliyordum\nSipirdatmadan hic kurekleri,\nYanmaz mi o tepemdeki yuz mumluk isik!\n\nBir kurek mahkumunu Bogazda sandal sefasina\nHaklilar, birakmazlar tabii ama...\nYa'u ne guzel seymis meger K A R A N L I K !" + }, + { + "id": 35566.0, + "title": "Togliatti", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 6.0, + "poem": "Palmiro, Palmiro şanlı işçi\nSıcak yaralarındaki barut kokusu\nkesik, anaların sütü\nVe kaçmıştır bebelerin uykusu\nKoku katedrallerinde yarımadanın\nGün görmüş meydanları Roma'nın\nBizimledir\nMavi mavi eser deniz meltemi\nSicilya'nın güneşli kalçaları\nBizimle kartpostal dalgınlığında Napoli bahçeleri\nBizden yanadır hava\nBizden yanadır su\nBizden yanadır Sinyor de Gasperi'nin\nVe bütün sinyorların korkusu\nÜrkmüştür manastır fareleri." + }, + { + "id": 2225092.0, + "title": "Kırık Mozaik", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 10.0, + "poem": "Kör bir kuyuda yitirdim suretimi belki bir yezidiyim \nBir ceylanın gözlerine akşam çökünce \nSanki yağlı kementler dolanıyor boynumda \nDüşlerimde kanlı çocuk kundakları \nDelik deşik ağtlar bin yıllık çıban \nEski bir yalan oluyor babil söylenceleri \nToprağa ateşe su ve rüzgâra \nKan damlıyor avestanın sayfalarından\n\n Her coğrafyaya bir renk işledim belki bir çingeneyim \n Kırlarda unuttum desem de düşlerimi \n Sönmedi o ateş hep yandı bedenimde \n Kondular beni kendine benzetemedi \n Her toprakta ölülerim var \n Atlaslar parçalar yüreğimi bu yüzden \n Ateşten bir ordudur bütün sınırlar \n\nErtelenmiş bir acıyım belki bir ermeniyim \nZiyaretçisi olmayan bir mezartaşı gibi \nHep tenha oldum nasibimi bilirim \nBütün replikler yanlış şifrelenmiştir \nYüzümün çizgilerinde durur rivayet \nHer gün yeniden çarmuha gerilirim\n\n Bir sığınmayım sanki bu dünyada belki bir süryaniyim \n Eski bir çeşme gibi artık su akıtmayan \n Silmeye çalışmayın anıların izini \n İçinde yarım kalmış günlüklerimle \n Gümüş işlemeli bir sandık gibi kalayım öyle \n Varsın hüzün sözcüğü eşanlamlı tutulsun ömrümüzle \n Ben yine her gece kulağına fısıldarım taşların \n Yüzümü serin sularında yıkarım \n Dicle kirvem olur milattan beri \n\nYaratım, sayı 17, 2007" + }, + { + "id": 185826.0, + "title": "Sone 50", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 6.0, + "poem": "Yola koyuldum ama, ilerlemek ne de zor; \nŞu yorucu yol var ya, ben sonuna vararak\nRahata kavuşmayı umarken, şöyle diyor:\n“Sen ne kadar gidersen dostun o kadar ırak.”\nBeni götüren hayvan, üzüntümün yorgunu,\nGüçbelâ yürür benim dert yükümü taşırken; \nZavallı, bir sezgiyle öğrenmiş sanki şunu:\nBinicisi hız sevmez senden uzaklaşırken.\nKanlı mahmuzum bile onu öne süremez\nSağrısını öfkeyle bazen dürtükleyince; \nYalnız inilder de, başka yanıt veremez,\nO, derisini deşen mahmuzdan keskin bence.\n___çünkü o inleyişten şu doğuyor kafamda:\n___benim derdim önümde, sevincimse arkamda." + }, + { + "id": 104494.0, + "title": "Yürü Bire Yalan Dünya 1", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 9.0, + "poem": "Yürü bire yalan dünya\nSana konan göçer bir gün\nİnsan bir ekine misal\nSeni eken biçer bir gün\n\nAğalar içmesi hoştur\nO da züğürtlere güçtür\nCan kafeste duran kuştur\nElbet uçar gider bir gün\n\nAşıklar der ki n'olacak\nBu dünya mamur olacak\nHaleb'i Osmanlı alacak\nDağı taşa katar bir gün\n\nYerimi serin bucağa\nSuyumu koyun ocağa\nKafamı alin kucağa\nGarip anam ağlar bir gün\n\nYer yüzünde yeşil yaprak\nYer altında kefen yırtmak\nYastığımız kara toprak\nO da bizi atar bir gün\n\nBindirirler cansız ata\nİndirirler tuta tuta\nVar dünyadan yol ahrete\nYelgin gider salın bir gün\n\nKarac'oğlan der nasıma\nÇok işler gelir başıma\nMezarımın baş taşına\nBaykuş konar öter bir gün" + }, + { + "id": 2369.0, + "title": "Mare Nostrum", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 8.0, + "poem": "En uzun kosuysa elbet\nTurkiye'de de Devrim\nO, onun en guzel yuz metresini kostu\nEn sekmez luverin namlusundan firlayarak ...\nEn hizlisiydi hepimizin,\nEn once gogusledi ipi...\nAciyorsam sana anam avradim olsun\nAma ask olsun sana cocuk, Ask olsun" + }, + { + "id": 60582.0, + "title": "Kuzeyde Zaman", + "poet": "Bejan Matur", + "rating": 7.0, + "poem": "Bak burada tanrı iyi.\nBu kasaba, \nDünya burada başlıyormuş\nGibi duruyor.\nDeniz kal diyor sadece\nKal ki ömrün,\nGelip geçen yolculara\nBakmakla geçsin. \n\n* \n\nKuzeyde, \nDünyanın başladığı yer gibi \nDuran kasabada, \nIşığı gömmek için zaman \nKalbi yormak için ten olacaksa, \nBuna inanan insan \nYollar yapar. \nBuna inanan bir kadınla adam \nElbet çıkar. \nVe giderler \nAyın hilal haliyle \nKadına göründüğü dağlardan. \nKadın ölmüş bir şairden söz eder \n‘dil karmaşık olan hayatı düzenler’ diyen \nve öldürülmüş olan bir şairden. \n\nAnlamıyorum der sonra\nYol yoldur\nTopraksa toprak\nİnsanın ruhu gözlerinden konuşur\nVe bazan da ağzından. \n\n* \n\nYol biter \nDünya başlayınca \nKasabaya hayatı öğreten dalga \nEmdiği kayalığı iterek: \nİşte bak diyordu \nAğlıyorum batırdığım bu kayanın başında. \nBak işte, \nBu köpükler benim boş laflarımdır \nBüyülendim taşın sabrından. \n\nGöğsüne siyah ağaçlar iliştirmiş bu tepe\nBir korsan kalesidir\nSes çıkmaz tarihten\nAğzını bir kapatsa. \n\n* \n\nKaşları çatılmıştı kadının \nKekeme ağızlı seyrelmiş orman \nHomurdanarak: \nSanıyor musun ki bu deniz \nVaktiyle \nBir dağı almasa içine \nBu toklukta \nBöyle... \n Neyse \n\n* \n\nİşte geldin\nVe gördün\nIşık bir cevap değildir\nDevam et der sadece\nDevam et. \n\n* \n\nSen ki aşkını \nKaranlık bir odada \nUykuya dalmadan fısıldadın \nRahmetin yine de topraktan olur \n\n* \n\nBiri dese ki \nRuhtan öncedir ışık \nVe kusura yakın \nİnan. \n\nHayat ne kadar karmaşıksa \nİyilik o kadar yalın" + }, + { + "id": 6025.0, + "title": "Ben Eylül Sen Haziran", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir eylüldü başlayan içimde\nAğaçlar dökmüştü yapraklarını\nÇimenler sararmıştı\nRengi solmuştu tüm çiçeklerin\nGökyüzünü kara bulutlar sarmıştı\nKatar gidiyordu kuşlar uzaklara\nDeli deli esiyordu rüzgar\nDağılmıştı yazdan kalan ne varsa\nYaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar\n\nNeydi o bir zamanlar\nSevmişliğim, sevilmişliğim\nO heyheyler, o delişmenlikler neydi\nNe bu kadere boyun eğmişliğim\nNe bu acıdan korlaşan yürek\nNe bu kurumuş nehir; gözyaşım\nÖnümdeki diz boyu karanlıklar da ne\nNe bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım\n\nBeni kötü yakaladın haziran\nGamlı, yıkık eylül sonuma\nBir ilk yaz tazeliği getirdin\nMasmavi göğünle\nCana can katan güneşinle\nPırıl pırıl engin denizinle girdin içime\nÇiçekler açtı dokunduğun\nÇimler büyüdü yürüdüğün\nVe güller katmer oldu güldüğün yerde\n\nBaşımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi\nOldurduğun yemişlerin ağırlığından\nDallarım yere değiyor\nGüneşi batmadan saçlarının\nBir dolunay doğuyor bakışlarından\nGün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma\nUykusuz gecelerim seninle apaydınlık\nBaşım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan\nÖlebilirim artık\n\nÖlme diyorsan; gitme kal öyleyse\nSarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma\nBaksana; parmak uçlarım ateş\nLavlar fışkırıyor göz bebeklerimden\nHadi gel, tut ellerimi, benimle yan\nBenimle meydan oku her çaresizliğe\nBenimle uyu, benimle uyan\nBirlikte varalım on üçüncü aylara" + }, + { + "id": 38818.0, + "title": "Ezel Kâtipleri Uşşâk Bahtın Kare Yazmışlar", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 6.0, + "poem": "Gazel\n\nEzel kâtipleri uşşâk bahtın kare yazmışlar\nBu mazmûn ile hat ol safha-i ruhsâre yazmışlar\n\nHavâs-ı hâk-i pâyun şerhini tahkîk edîp merdüm\nGubâr îlen beyâz-ı dîde-i hûnbûre yazmışlar\n\nGirip büthâneye kılsan tekellüm cân bulur şeksiz\nMusavvirler ne sûret kim der ü dîvâne yazmışlar\n\nMuharrirler yazanda her kime âlemde bir rûzî\nBana her gün dil-i sad-pâreden bir pâre yazmışlar\n\nYazanda Vâmık u Ferhâd u Mecnûn vasfın ehl-i derd\nFuzûlî adını gördüm ser-i tumâre yazmışlar" + }, + { + "id": 8852.0, + "title": "Yetim Bahçe", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Senin güllerin her yerde açar\nDağda, bayırda, kırda, bozkırda\nBozkır biraz şüpheli ama\nGünlerden bir gün açar mı açar\nBozkır dediğin sakar\nSenin güllerin her yerde açar\nYa benim güllerim\nSevinen çocuk gözlerinde bir\nBedava iyilik yapanların gözlerinde iki\nBağışlamasını bilen yüreklerin en kuytu yerinde\n açar üç\nBenim güllerimle senin güllerin el ele\nEn güzel bahçe\nBenim güllerim olmadıkça\nSenin bahçelerin yetim, yitik" + }, + { + "id": 14114.0, + "title": "Kapı", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Kapı kapı,bu yolun son kapısı ölümse!\nHer kapıda ağlayıp,o kapıda gülümse." + }, + { + "id": 19372.0, + "title": "Yet Each Man Kills The Thing He Loves", + "poet": "Oscar Wilde", + "rating": 8.0, + "poem": "Yet each man kills the thing he loves\n By each let this be heard,\nSome do it with a bitter look,\n Some with a flattering word,\nThe coward does it with a kiss,\n The brave man with a sword!\n\nSome kill their love when they are young,\n And some when they are old;\nSome strangle with the hands of Lust,\n Some with the hands of Gold:\nThe kindest use a knife, because\n The dead so soon grow cold.\n\nSome love too little, some too long,\n Some sell, and others buy;\nSome do the deed with many tears,\n And some without a sigh:\nFor each man kills the thing he loves,\n Yet each man does not die." + }, + { + "id": 4845.0, + "title": "Aykırı Sevda Sözleri", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 7.0, + "poem": "1.\nSevdiğim, tabutum, ak kefenim; \nDerin ve dar mezar çukurum benim.\n\n2.\nYeni bir kalıba dök, beni arıt bir potada.\nGeçmişim saklı ama geleceğim ortada.\n\n3.\nKabahatinden daha büyüktür özümü; \nYüreğimin aşık olmaktan ötürü.\n\n4.\nSen vazgeçilmez kötü bir alışkanlıksın,\nCinnete ve ölüme karsı bir esrarsın.\n\n5.\nEn büyük yanlış bir kadına bağlanmaktır; \nGerçek aşk bir kadından kadınlara akmaktır.\n\n6.\nSeni kuşanıp çıkarım sokaklara.\nTuhaftır, hep ben olurum hazır patlamaya.\n\n7.\nYüreğime benzin döküp kibrit çakan; \nEy usta kundakçım iz bırakmayan! \n\n8.\nSöylentiler çıksın, elimi kana bula; \nYeter ki günlerim olsun çırılçıplak koynunda.\n\n9.\nKumar borcum, yani namusumsun; \nMasum değil, iflah etmez tutkumsun.\n\n10.\nBütün pislikleri ortaya çıkardığından,\nAşıksam nefret ediyorum yaşamaktan.\n\n11.\nAşk bütün kötülüklerin anasıdır.\nHer aşk sonunda bir bozgun anısıdır.\n\n12.\nSeninle içimde bir yakın ölüm sevinci; \nSen vaktini şaşmazsın salgınlar gecikmeli.\n\n13.\nAşkın fincanından kayıp gitmiş bir pul sırça\nVe güve yeniği umudun havli kumasında.\n\n14.\nBenim soluğum barut kokar ve de kan.\nSeninki bir ağıttır kendini yerden yere vuran.\n\n15.\nBu ham dünyada zoraki bir söz gibi sevgim.\nSevsem sana yazık, sevmesem incinirsin.\n\n16.\nSevgimiz bir tastır yarısı gömük toprağa; \nKaldırsan böcekler görürsün altında.\n\n17.\nTemiz kalmış ne bulunur bir çöplükte\nAşk da kirlenir elbet insanla birlikte.\n\n18.\nGözlerine derinden ne zaman baksam; \nHep uzaklaşıp giden yalnız bir adam." + }, + { + "id": 22936.0, + "title": "İlk Atlas", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 7.0, + "poem": "Neler var bir düşün ikimizin arasında; \nSenle ben varız önce katı sınırlarımızla.\nAç da bak sabırla, iyice ara\nBir çocuğun kanayan ilk atlasında\nKaçılacak yer yoktur bulanmadan acıya.\n'Mutlu aşk yoktur dünyada'\nSeninle benim aşkımız bile olsa." + }, + { + "id": 1650423.0, + "title": "Herkese Benden", + "poet": "Osman Konuk", + "rating": 6.0, + "poem": "bitirelim\nkendi en yükseğinden itilince herkes incinir\nyağmacıların ortasızlığı\ngüneş yanığı bir suratın ortasızlığı\nçekirdeksiz mandalinaların ve çekirdeksiz kadınların ortasızlığı\nbiri bana söylesin\ngeldiysem ordaysam gerçekten\nbitirelim şu işi\nherkese benden\n\ngeçmemiş gelmemiş olmamışlardan bahsederdim\nbasit bir el hareketiyle bitirilmemiş\nakşam eve dönmese de hiç merak edilmemiş\n\nespriler iyi, kadınlar çekirdeksiz, kimse ümraniye’de oturmuyor\nboğaz manzaralı bir bilboardda oturuyor\nkimse ne kadar çok incinmiyor, bitirelim\nbu balık bir çocuk tüfeğiyle vurulmuştur diyorum\nherkese benden\nbunu hep kullanmak istediğimden değil,\nağızsız bir çığlık\nağızsız bir çığlık\nherkese benden kendi etinden\n\nbana\ngeçmemiş gelmemiş olmamışlardan\nbir zaman, hiçbir etikette aralık 08 gibi saçma sapan bir şey yazmayan\nneden çıkmayalım bu özürlü takvimden\naptalların gramerinden, mitoloji filan bilenlerin\nnoktalı virgülü hep en doğru yere: ah belinda filminden\nyüzünü buruştur ve bunu kimseye açıklama\ntek başına bilemediğin, tek başına bilemediğini…\nkimseye açıklama\nelmayı soyma, dilimleme ama dilimlenmiş bir elma hakkında\nkasıkların çamaşırlarca kandırılması hakkında\npeynirli poğaçalardaki peynirin yetersizliği hakkında\nkendi yükseğinden itilip düşürülenin incinmesi hakkında\nbitirelim şu işi\nbitirelim\ngeçmemiş olmamış gelmemişlerden geçelim\n-hadi geçtik\n\nilk büfeden birkaç tane alabilirim\npeynirli poğaça, tüfek, kalem; yirmi at ve bir rum kızı\npeki: bir roman taslağı için kötü\nhemen oracıkta adımı veriyorum\nher kırkbir saniyede on bebek doğuyor\nher elliiki saniyede onu ölüyor\nbu on ısrarından hemen vazgeç\nkayıtlara geçmeyen onbirinciden\ngeçme\n\nişte aşağıda boş bir çerçeve\nyazmak çizmek bedava\no en parlak cümleni, bilinmeyen hünerini\nherkese benden" + }, + { + "id": 17725.0, + "title": "Şiar Edindik", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Bu dünyada ne kimseye uymuşluğumuz var,\nne şu atlas kubbe altında ev kurmuşluğumuz.\nBiz susuz kalmışız,\niçtikçe içiyoruz.\nGüzel bir sarhoşluğumuz var,\ngüzel, hiç doymayan.\nRahmet denizinin dalgasıdır bu;\nbir saman çöpünden başka bir şey değildir\nbu dalganın üstünde düşman.\n\nAşşağılık kişinin peşine düşmemeyi şiar edindik biz.\nGönül dalgasını bırakmamayı şiar edindik.\nŞu yokluk yurdunda\nNuh veHalil gibi,\nölmezlik denen yerde aşk çardağı kurmak varken,\nburnu büyük Âd ve Smud gibi köşkler kurmamayı,\nKafdağı'nda avlanmak duruken\nGerkes gibi leş avlamamayı,\niyi yürekli, tertemiz dostları bırakıp\nkahpeleri aldatan dev'e yönelmemeyi,\nşu kara toprağa\nmeyvası cefa olan fidanı dikmemeyi,\nkafiye de, şiir de önem vermemeyi,\nbizden olmayan şeylere pek aldırış etmemeyi\nşiar edindik." + }, + { + "id": 7372.0, + "title": "Beni Yakışına", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "O esrarlı yangına bu can nasıl dayandı?\nSahile vurdu kalbim,su yandı,kum da yandı.\nBir mum gibi eriyip aktı uykusuzluğum,\nÖlüme başkaldıran dertli uykum da yandı.\nYurdundan mahrum edip dolaştırdın Cem gibi.\nRuhumla söndü alev,sonra ruhum da yandı.\nKül oldu bir yiğidin figanıyla her umut.\nBülbülün küllerine konan puhum da yandı.\nBöylesi bir yangını görmedi Nemrut bile.\nKaktüsün gölgesinde nazlı âhım da yandı. \nÂhımdır zannederdim en belalı kıvılcım,\nKirpiğine dokunan kanlı âhım da yandı.\nBir damla su ver bana ey çöl! Bari sen küsme.\nKalmadı hiçbir şeyim bak,günahım da yandı.\nYenilgiler bir tufan gibi çöktü üstüme.\nÜlkem yıkıldı heyhat! \nOrdugâhım da yandı.\nKöleleri her akşam duman kıldı gözlerin,\nBaşıma tâc ettiğim padişahım da yandı.\nİlk defa böylesine tutuştu gökkuşağı.\nRenklerim siyah oldu ve siyahım da yandı.\nO'ndan başka ne varsa yandı,\nYandık sen ve ben.\nO'nu göreyim diye,kıblegâhım da yandı." + }, + { + "id": 63327.0, + "title": "Kızılırmak", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 8.0, + "poem": "Silâh ve şarkı \nben bütün karanlıkları bunlarla yendim \n\tdoğacak çocuğumun kanında esen \n\temekçi karımın dimdik bakışlarında \n\tve çetelerin sipsivri uykusuzluğu \n\t\tsilâh ve şark \n\nbenim bütün şarkılarım iri kuşlardır al ve şafakleyin \nışıklı nehirler büyütür silâh seslerim tankaranlığında \nyekinir yürür orman \n\tyekinir yürür toprak \n\t\tyekinir yürür kalabalıklar \n\t\t\tve der ki kitabın ortayerinde \n\t\t\t\tbütün ırmakları dünyanın \n\t\t\t\t\tkızılırmaktan geçer \n\nvurun kanatlarınızı karanl��ğa kuşlarım \ngeçin sıcak ırmakları kuşlarım \nkızılırmak kızılırmak akın kuşlarım \n\n\taçtım kırkıncı kapıyı \n\tgördüm ki atın önünde et \n\t\ttitrer biryerleri zamanın \n\tkırdım kırkıncı kapıyı \n\tgördüm ki itin önünde ot \n\t\türperip durur hiç olmalardan \n\tşakıdı kuş \n\tyarıldı nar \n\tdelirdi ateş \n\tve başladı uğul uğul uğuldamağa \n\t\tbütün ırmakları dünyanın \n\t\t\t\tkızılırmak \n\t\t\t\tkızılırmak \n\ngüneşin ortasında insanlar kımıldaşır \nve der ki şakıyan kuş \n\tyarılan nar \n\t\tdeliren ateş: \n\t\t\tzaman akıyor \nomuzlarında kalabalık nalkırıklarıyla \nanasonlu duyarlığında general nargilelerin \nbir damla kankurusu çok eski savaşlardan \nbelki silâhların çürümedik biryerlerinde \nbelki pişman bir ağzın acıyarak anlattıkları \naşka benzer bir karışık kıtlık direnci \nboyunları kafataslı saray kahramanları \nyığınlara vatan diye kalan yoksunluk \n\n\tne de çok özlemişiz gökyüzüne kansız bakmayı! \n\nyıkık bir ud tiryakiliği antika cumbalarda \nkanaryalarında berberli bezginliği burjuvalığın \nbir polis burnu belki - dağdaki çarıksızın çarıksızlığı \nbir büyük vurgun düzeni - belki de bir lavrens \n\tvurgunun soygunu nevyork'ta döllediği \nbir kucak sakal sanmak belki de marks'ı \ntoprakları denizleri insanları ingilizlemek \nsilâhlarla beklemek sömürge sofralarını \n\tvaşington ağalarının pilâtin dişlerine \ntaze bir kan gibisine gerinir güneşlerde \nsaklar genişliğini şarapçasına \naltun tepsilerde çok büyük ölür yürek \nçok büyük hıncı kalır mayonezli kirenaların \n\n \nyanyana \n\tbirsofrada \n\t\tsanfransisko ve c.i.a. \n\t\t\tyâni çuval ve mızrak \n\t\t\tnotrdam'ın kargalarının güldüğü \n\n \nsakalları incili hümanizma satıcıları \nhalep pazarlarından gecikmiş bir ikindi \nkışlalar öğlesonları asurbanipal \n\tbir böcek ölüsünün geceyi kemirdiği \ntektanrılı çokyataklı ve çok çok acımaklı \nikindi parklarında köpek ve kıral \n\taltun ve brovningin karanlık egemenliği \n\nkonuşun soytarılar \nçalgılar susun \ndaha bitmedi açlar \nsalınır o eski sularda cüzzam yalnızlığı kirliliklerin \ngözün gözü sömürdüğü topraklarda ayıp ve kara \nşimdi çoktaaan terekesi o serüven kahramanlığın \no bezirgan mutluluk balık tutar şimdi mor kuytularda \n\t\n\n\tne de çok özlemişiz gökyüzünü kirşiz sevmeyi \n\n\t\tkırdım kırkıncı kapıyı \n\t\tkandım o pınarlardan \n\t\tbaşladı ugul uğul uğuldamağa \n\t\t\tbütün ırmakları dünyanın \n\t\t\t\tkızılırmak \n\t\t\t\tkızılırmak \n\n \nSen ne cömert topraklarsın ey ortadoğu \nsen ne çok soyulansın ve hiç uyanmıyansın \n\nakdeniz'de mor bir deniz burjuva gitarlarında \nkuytuların kuytularda ölüme döllenmesi \nsevişmenin soyutluğu ve çamurluğu \nduaların çamurluğu ve soyutluğu \ngökyüzüne insanca bakamamak \n yâni hiçbir şey \n yâni utanç ve lavanta \n yâni mum \nçoktespihli bir ebabil ki uzar çöllerde \nuzatır baltazar bayramlarını petrol petrol \nuzatır köleliği âmin âmin \n\tçeşmelerinden hâlâ şehname akan \n\tşahlı seccadelerde acem ve anka \n\tmezarlık toprak reformu - kölelerin eşelendiği \n\tkeskin bir ingiliz burnu - de ki abadan \n\t\tya da bir şah ve allah ve dolar üçlemesi \n\t\t\tsaat tam onikiye beş kala \n\nakdeniz'de mor bir deniz burjuva gitarlarında \nsoyubitmiş balıkların akvaryum bezginliği \nbir dilim ay \n\tbir lokma arap \n\t\t- gölgesini güneşten bile esirgeyen - \n\t\t\tve şakkulkamer bedeviliği \n\t\t\t yâni utanç ve lavanta \n\t\t\t yâni kirli ve kaçak \n\t\t\t yâni mum \nkalçaları, kadın pazarlarının - yok başka \nkaranlık vatanseverliği kaçakçılığın - yok başka \ngeneral nargilelerin madalya törenleri \nve şeytan taşlaması petrol kırallarının - yok başka \nezik ve utangaç \nbilgiç ve yoz \nmum \n\tyâni demek istiyorum ki \n\t\tsadakalı sosyalizm soytarılığı \n\n \nkonuşun soytarılar \nçalgılar susun \nbekler güzel yarınlarını bu tutsak toprakların \n\tçetelerin o sipsivri uykusuzluğu \n\nakdeniz'de mor bir deniz burjuva gitarlarında \nneyin neye düşman olduğu belki de hiç bilinmeyen \nhergece bir düşük, sam radyosunda \n\thersabah bir komik âdem \n\t\tbir hacıyatmaz \nve komünistli bir kıralistan yunanistan'da \n\nhacının develeri gevişirken ay altında ortadoğu'da \npetrol ve çelik kırallarının gölgesinde bir istanbul akşamı \n bizans ve kirli \n türk ve yoksul \n ve mâcun \nallaha ve devlete ve bilcümle gölgelere dualar eyliyerek \nbiryanı yangın yıkım \nbiryanı yoksul yetim \nbiryanı dökülür pul pul \ndeniz \n\taltun \n\t\tve kristal karışımı halinde bir istanbul \n\t\t\tuyanır köprüaltı uykularında \n\nelektıronik müzikli bir hicazkâr ud \nve kızıl çağrısı açlığın \no devletli tekliğinin kabuğunda bir hamal Ortadoğulu \n sıla çalgını da \n vatan yoksulu \n\t allaha inanır arapça \n\t yoksulluk çeker türkçe \n\t ve denizi sever çocukça \n\toraları söyler durmadan \n\toralarda yaşar bıkmadan \n\toralarda ölür istanbullarda \n\n\nkaktüs kemirenlerinden biri midir brezilya'nın \nyoksa nil'e tapan ve aç yatan bir fellah mıdır \n kimbilir belki de rio'lu bir gecekondulu \ninsan nerde başlar belli değil ki \nistanbulsuz gibi yaşıyarak istanbul'u \nvatansızlığını vatan diye güzelim gün ortasında \n elektıronik müzikli bir hicazkâr ud \n develeşip develeşip dönüşmesi gökdelenlere \n yanki go hom'lu bir miting alaturka \n betonarme balkonlarında emperyalizmin \n ve kasıklarında maydarling amerika \n yâni bütün devrimcilerin konakladığı \n en çok özlediklerine düşman yaşıyan \n bir gecikmiş kıral ve özgür köle \n sürüyerek zincirlerini kaldırımlarda \n ana avrat söverek soluna sosyalistine \n ve bir somun ekmek kaldırımlarda \n ve bir garip hamal kaldırımlarda \n ve bir vatanölüsü kaldırımlarda \n\nNe bulmak içkilerde intiharlarda \nneye varmak birşeyleri durmadan çoğaltarak \nçiçek resimleri çizmek güneşli pencerelere \nölüleri akreplerle çiyanlarla karıştırarak \neski çamaşırları yenilemek dilencilerde \nbir eski oyuncaktan koca bir gençlik bulup çıkarmak \n\nkimbilir biz şimdi nelerin neresindeyiz \nalı neden moru neden kırmızıyı kimbilir neden severiz \n\n\tbir kenti geri almak ve davul \n\tbir kenti geri vermek ve davul \n\toynaşmak iskeletlerle altunlarla madalyalarla \n\tdedeleri gümüşlere altunlara atlara oranlamak \n\tbıkıp bıkıp yeniden başlamak sevişmelere \n\tkimbilir biz şimdi nelerin neresindeyiz \n\talı neden moru neden kırmızıyı neden severiz \n\t\t\t\t\t[kimbilir \n\ndal uyur daldasında yorgun dalların \ngece büyük büyük anlatır eskimişlerden \nsu değil toprak değil \n\t\tde ki acımışlıklar \n\t\tde ki altun sözcükleri tükenmişliğin \noturur direk direk \ngötürür pazar pazar \n\t\tne ki yaşamak? \n\n\t\tumduğum gel \n\t\tsevdiğim gel \n\t\tbeklediğim gel \n\t\tgel benim \n\t\t\tkuşak kuşak \n\t\t\t\tyoluna kurban olduğum \n\nKırmızböceğini tanır mısınız? \n\ngüneşin kıyısında kırmızböcekleriyiz \nbir, maviye çalar türkülerimiz \n\tbir, kapkaraya \nkağnı uzaklığını bilir misiniz \nkırmızıbiber ve tuz\n\tbilir misiniz \nkarlı karanlıkta yalnız \n\t\tyapayalnız \n\t\t\tince ince ölmek \n\t\t\t bilir misiniz \nbugün bulgurun sonu \n\tyarına dur bakalım \n öbürgün allah kerim \n bilir misiniz \ntoprağın boynu bükük \neller umarsız \n\tağam sen bilirsin \n\t\tbilir misiniz \nhani derya içre olup da deryayı bilmeyen balıklar gibiyiz \nve işte atombombalarıyla korunur açlığımız \n\n \nişlemeli mendil ve kurşun \nharmanyeriyiz hey bre \n karakol kapısıyız \n imparatorluk kokar sefaletimiz \nsoyula soyula çıplak \ngüdüle güdüle sürü \nbütün halklar gibiyiz - biraz kuşdili \n biraz kahvefalı \n ve biraz da düş \nhapisâne avlusuyuz hey bre \n cennet kuzularıyız \n\t helallaşır gibi bakarız dostların gözlerine \nseveriz gülyağını \n ve bir de aynaları \n\tve bir de aynalarda yiğitlik masallarını \n\t\tsonra azıcık da sakızı \n\t\tazıcık da uçkurhavalarını \nbıyık burup gazel çekeriz de tenhalarda menhalarda \nuzatırız boynumuzu elkapılarında \n sülünler gibi \n\nve işte türkiyeliyiz \nhani derya içre olup da deryayı bilmeyen balıklar gibiyiz \nhamsiyiz karadeniz'de \n\tçukurova'da pamuk \n\t\tuzunyayla'da buğdayız \n\t\t\tege'de tütün \nsınırboylarında gözükara kaçakçılarız \nistanbul'da kadillaklı karaborsacı \n\tve doğu dağlarında koçero'larız \neşsiz bir güzellikle çarpılmış gibi \n\tuyumuşuz yoksulluğun körmemelerinde \nçalışkanız \nfilozofuz \ndostuz \nbütün sömürülenler gibi ezik \n\tbütün uyananlar gibi kızgın ve doluyuz \nseslenir yüzyıllar ötesinden pir sultan abdal'ımız \n 'üstü kanköpüklü meşe seliyiz' \netekleriz de kodaman soyguncuları ekmek kapılarında \ngözümüz gibi koruyup kolladığımız devletin silâhını \n\t\t\they bre \n\t\tyoksul - yetime doğrulturuz \n\nve işte türkiyeliyiz \nateşleriz de mandıraları fabrikaları \n\ttopal karıncayı melhemleyip salıveririz \nbir yaprak düşer bir yanbakış götürür biryerlerimizi \nkan sızar yeşillerden ak mendillere \nçıkarıp öcümüzü dağbaşlarına \n\tağıtlara ağıtlara dökeriz yüreğimizi \n\nsaksıda çiçek \nkıraçta ceviz \nörtülerimizde nakış nakış sabır ve gözyaşı vardır bizim \n\nakıyorsak garip çaylar gibi incelerekten \ndokutuyorsak eğer sonbahar gibi \n\tçok ağır olduğumuz içindir mandalar gibi \n\t\tve balıklar gibi çok kalabalık \nseviyorsak silâhı ve yoksulluğu \nsusuyorsak kar altında toprakçasına \nbıçak kemiğe değmediği \n\tgüneş ufuktan doğmadığı \n\t\to tozkoparan fırtına \n\t\t kapımızı \n\t\t kırmadığı \n\t\t içindir \n\nvurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım \ngeçin sıcak ırmakları kuşlarım \nkızılırmak kızılırmak akın kuşlarım \n\n\nAnasının karnını tekmelediğinde temmuz \nkocaman ve çoook akıllı bir balıktı uzayda \n proton -1 uydusu sovyetler'in \n ve çelik bir kelebekti mariner-4 \n ensekökünde merih'in \nşeftali emzikteydi bursa'da \npamuk çiçekte \n\tçukurova'da \nve yeşil bir buluttu buğday \n\tkonya'da \n\t\tsivas'ta \n\t\t\tsiverek'te \n\nozan ozanca söylüyordu dünyanın geleceğini \nişçi grevce \nadını bile bilmediğimiz birileri vardı dünyanın bir- \n\t\t [yerlerinde \n örneğin Singapur'da \n tahran'da belki \n belki de kordoba'da \nkarakas'da mı desem katanga'da mı \nyoksa roma'da mı ankara'da mı \nbirileri biryerlerde durmadan yontuyordu \n barışı mermer mermer \n öfkeyi demir demir \n sevgiyi tunç tunç \n doyumsuz günler aşkına \n\n\nölmek birşey değil dostlar \n\thergün ölmek güç \naçlık \n\to başka ölüm \naçlık korkusu \n\tbeter \nne atom ne hidrojen ne yangın \ndağları dümdüz etmeğe - dostlar \n aç çocukların çığlığı yeter \nproton-1 \nmariner-4 \ngüzel \n akıllı \n büyük \nyıldız kaymaları masallar getirirken gecelerime \nyangından kaçar gibi bölük bölük \n sırtı yorganlı emekçileri cömert ülkemin \n göçüyorlardı vatan vatan \n viyana üzerinden \n adenover almanyasına \n 'allı turnam bizim ile gidersen \n şeker söyle kaymak söyle bal söyle' \nsöyle ki iyi vursun hınzır vurguncu \ntüyübitmediği soysun tefeci \neskiden gemilere bindirip bindirip zencileri \nallı turnam geçersen ırgat pazarlarından \nzincirli topraklardan hacizli kapılardan \nhastane önlerinden geçersen allı turnam \n\ninsan bazan ölümden de güçlü olabiliyor \nbirşeylerin gidişinden ve hiç dönmeyişinden \n\nsabahları yorumlamak güç değil \nyoksulluğu yorumlamak güç değil \nnasılsa bir başka yorumlamak hep aynı sabahları \n\t\tesmer ve uzak \n\tinmeli antenlerin ardında şaşkın \nve grevler döverken komprador marka demokrasinin \n \t\t\t\t[duvarlarını \nyedirip yüreklerini korkularına \n\tbir köledüzenin uşağı efendisi \n\t\tcebi dolarlısı da \n\t\t\tsırtı bitlisi \ntekmeler gibi güneşi çocukların gözbebeklerinde \n\t 'arefe gününde bayram ayında' \n\t vurdular emekçilerin kongresini \n\tkördüler \n\tkaraydılar \n\tçiçeksizdiler \n\t\tve gelip bir karanlıktan \n\t\t\tgidiyorlardı bir karanlığa \n\nBenim karamsarlığım belki de bir demet gül - sevdiğim \niçimin büyük büyük aklığından geliyor belki de karam- \n\t\t\t [sarlığım \n\nkocaman ve çoook akıllı bir balıkken uzayda \n\tproton -1 uydusu sovyetler'in \n\tve kondukonacakken luna'lar \n\t\ttatlı bir öpücük gibi ay'a \ndilenmek benim ülkemde \n işsizlik benim ülkemde \n ve şeytan taşlamak yasak değildi benim ülkemde \n\tbaböf'ü okumak yasak \npaspas yapıldı demirinden giyotinin \ndirektuvar bir ölü söz lârus'ta \noysa bizim buralarda \n\tkelepçe yapılıyor hâlâ \n\tpitekantıropüs babanın günahsız baltasından \n\nkopmuş toprağından kanayarak \n\t\tkanayarak \nsaçılmış yollara türkü türkü \nışık ne \n vatan nerde \n ne ki kutsallık! \n\nkentlerin varoşlarında sanki kurt sürüleri \ntanrıya filan değil \n allı morlu ışıklara dönük yüzleri \nkonuşur elleri ekmek ekmek \n takırdar çeneleri \nölüm yakın\n\tlokman uzak \nanlamak yasak değildi benim ülkemde \n\t\t\tanlatmak yasak \nadına grev diyorlardı \n\tadına gecekondu \nbir şey dolaşıyordu aramızda seslisoluklu \nyaşıyorduk onu biz - dinine allahına kitabına dek\nyaşıyorduk yağmurda yaprak gibi her zerremizde \nölmek yasak değildi yoluna onun \n adını koymak yasak \ntutmuş troya atları subaşlarını \n madalyalı seyisleri emperyalizmin \nak taşın üzerinde iki damla kan \n biri memet \n öbürü memet \n 'arayerde bu kan nedir \n\t\t\tdost dost dost' \ngörmek yasak değildi benim ülkemde \n\t\tgöstermek yasak \n\nben ki uçan kuşu kıskanırdım oyun çağımda \nnehirleri yağmurları selleri kıskanırdım \nbuluttan gemilerimle aşardım duymadığım denizleri \nyıldızlardan yıldızlara kurulu hamağımda \n\tmapusâne türküleri söylerdim geceleri \nbir uzak sel sesiydi o kaygan günlerimde ekmek kavgası \ndünyamda renkler ve böcek sesleriyle bir öyle cümbüş \nen hırçın yıldızları en uysal kavaklara işlemek yaprak \n\t\t\t\t\t[yaprak \nyaralı bir serçenin gözlerinde bir evren ölüp ağlamak \nve bütün haziranları bir tek gülle açmak hersabah \n\no tedirgin ellerin bakışları hâlâ sofralarımda \nhâlâ çizik çizik kanar kaygusu o ekmeksiz akşamlarımın \nyok artık, dost yüzlü ağaçlarım, gurbet kanatlı gemilerim \n\t\t\t\t\t\t[yok \ngömüldü gitti kervanlarım o çıtır çıtır ağustos gecelerinde \n\nbir dilim güneş koyup bir dilim yoksul sevince \naşk büyütmek \n\tgecelerce gecelerce özlemeklerden \nbölündüm ayrılıklara parça parça \ndağıldım yeryüzüne çığlık çığlık \nşimdi patron yüzlü sabahlardayım \nşimdi direk direk direnmek \n\ngel benim sevdiceğim \ngel benim umducağım \nbeklediğim gel \ngel de bitsin \n kuşak kuşak \n yoluna kurban olduğum \n\nbinip binip bulutlara ulaştım yıldızlara da \n\tkıtalardan kıtalara el sallıyamadım \n\t\tel sallıyamadım \n turnalar bile geçip gitti türkülerimden \n ben kaldım buralarda \nben işte kaldım buralarda ey dost \nkırmızıkuşlar \n kırmızıkuşlar \n diye diye avuttum \n\thırçın çocuklarımı \nem, em \n\tdiye diye ağladıkça \n\t\tağladıkça \n\t\t\tmasmavi çocuklarım \n\t\t\t\thep işte böyle \n\ninsan bazan ölümden de güçlü olabiliyor \nanaç bir ağaç gibi dinleniyor kaygularım şimdi güneşte \naldanmak ne kolay \n ne temiz \n ne ilkel \n\t\tallahım! \nkalabalıklarla sevmek güzel günleri \n\t\t\tne denli güç \n\t\t\tne denli güç \n\t\t\t\tallahım! \n\nuzay \no masallaranası yıldızlı karanlığım \n\t\tkaranlığım benim! \no şafak tarlalarının ekmeğe dönüşmesi \nsarıçiçek vakti ölmek ekinler arasında ve şafakleyin \n bıldırcınlar ve yıldızlar ve tanyeli eşliğinde \nbirşeyleri bulmak ve varamamak \nvakur bir ağaç gibi kucaklamak evreni ve şafakleyin \n\t alfa \n \tbeta \n\t gama \n \tve aynştayn \n\tyâni biraz daha iflası korkularımızın \n\t\tinsan denilenin karanlık kurtuluşu \n\tbir ceviz yaprağı denli basit ve ilkel \n\t karışık mı karışık bir ceviz yaprağı gibi \n\nnezaman kaldırsam başımı geceleyin \nne denli çok anlamağa çalışsam \n\tgökyüzü bir yapraktı unutulmuş \n\t not defterinden aynştayn'ın \n\nne sanat sanat için şarlatanlığı \n ne savaş için savaş \nçoktan anlaşıldı hey bekleroğlu \n taşın taş olmadığı \n\t\t ateşin ateş \nşimdi deprem çizgileri yığınların gözbebeklerinde \nşimdi yumruk çiçekleri o sömürge ülkeler \naşamazken kel dağları kel dağları düşlerde bile \ngeçtim sesduvarlarını sesduvarlarını düşlerde gibi \nyedi başlı beyler besledim yüreğimden yedirerek \nvurdum sonra başlarını beylerin efendilerin \nyok benim tanrılarla kişilerle hiçbir alışverişim \nben artık, düzenlerle boğuşan bir gerçek devim \nöyle bir dünyayım ki ben-hep özlenmiş hiç yaşanmamış \ninsan ve emekten geçer ekvatorum benim \nkendim çizerim sabahlarımı-yok benim sabahçıbaşım \nyok benim lüpçübaşım yok benim hötçübaşım \n yok \n yok \n yok! \n\nElbet bir bildiği var bu haçaturyan'ın \nbir bildiği vardı elbet erzurumlu hançerbarı'nın \narjantin pampalarında uykusuz çetecilerin \n\tbenim kurtuluş anıtlarımda mermi yüklü ananın \n\tlumumba'nın kanının \n\tkanayan viyetnam'ın . \n\t\tkurşunlu duvarlara doğan günlerin \n\t\t kalabalık acıların \n\t\t bıçakaçmaz ağızların \n\t\t\tbir bildiği vardı elbet \n\t\t\tbir bildiği var \n\t\t\tbir bildiği olacak elbet \n\nhiç yalan söylemedi kalın çizgilerle susuşu yoksulluğun \nhiç yalan söylemedi gözlerde zulüm \n ve çıplak uykularında zengin düşleri milyonların \n hiç yalan söylemedi \n\nhiç yalan söylemedi bu ozan \nelbet bir bildiği var bu kayguların \nbirikip birikip durmadan biryerlerde \nacıların öfkelerin birikip biryerlerde \nyekinmesi yatanların ve yürümesi \nakması küçüklerin ve katılması \nyıkması birşeylerin \n\tve yıkılması \n\t yıkılıp yapılması \nhiç yalan söylemedi bu ozan \nişte karton kaleleri kapitalizmin \nişte gözün göze düşman olduğu \n\t\tişte elin ele düşman \nve işte benim \n yeryüzünde güller gibi açılan devrimlerim \n\nkamboçya'da kalkan kamçı \n\tşaklar çukurova'da belimde benim \nistanbul'da verilmeyen hak \n\t\tdurdurur dakota'nın volanlarını \nve der ki öpüp kaldırdığım ekmek \n - beni böyle yerdenyere çalan şey - \n nevyork'ta bitmişse grev \n ben burda bil ki grev gözcüsüyümdür \n\nbenim gözlediğim \ngel benim yürekyağım \ngel benim \n kuşak kuşak \nyoluna kurban olduğum \n gel! \n\nOf ooofff, koca gürültülü devrimsiler yutturmacalar \ncilalar civeleklikler yalancılıklar \nkaragünlü saraylı soytarılıklar of! \nsoygunların gölgesinde sosyete adaleti \nbre hitlerkırması kurtköpekleri \n\til duçe döküntüsü yandançarklılar \n\t\tbre arapsaçı sadakalı sosyalistler eh! \n\n \nelif lâm mim vav he ye \ndirekler arası kubbe \na be ce de ve ye ze \nkadillak marka bir hecindeve \nsaraylardan saraylara aktarılarak \n\teldenele ceptencebe aktarılarak \n\t\t- yürü bre kahpe devran! - \nkanarmş savaşlarla kıtlıklarla yoksunluklarla \nbir gözünde nevyork \n\tbir gözünde moskova \ngevişir tespih tespih \ndökülür dua dua \n\tayışıklı sularında \n ortadoğu'nun \nof ooofff, koca gürültülü devrimsiler yutturmacalar \nallamalar pullamalar törpülemeler \nkaragünlü saraylı soytarılıklar of! \n\nYorul ey gayrı \nakma ey su! \ney benim yaratan tedirginliğim tutsak yanım dinmeyen \n [sızım ey! \nçıkarıp çıkarıp yeniden çıkarmak bu dağı bu doruğa \n\tyorul ey gayrı \n\takma ey su! \n\ndurup durup kaygulanmak gibi birşey bu bizim sularla \n\t\t\t\t[akıp gitmelerimiz \nsonsuz bir tren penceresinden savrulan güvercinleriz \n\tçok buruk çok buruk bir şarap diyorum sıkın bağları \n\tben hiç ölmediğimi yaşamak istiyorum \n\torman seviyorsam kimbilir dallara düşmanlığımı \n\tbayat bir başdönmesi - susmamak diye birşey \n\tkantutar beni yoksa - kantutmak diye birşey \n\tbırakma beni bırakma beni - çıldırırım diye birşey \n\toysa düştüm develeri - düşlerimde uçaklar şimdi \n\tdüşlerde başlayınca devrim - ne anladınız? \n\tdevrim diye birşey - bir gecekondu tenceresinde \n\tdemek ki önce devrim - ne anladınız? \n\tve ölmek vazgeçilmez bir alışkanlıksa \n\t\tyorul ey gayrı \n\t akma ey su! \n\nçiçekler bırakınca renklerini biçimlerini \nresimler sakal salınca yaldızlı albümlerde \neski bir türkü gibi bakışlarından belli \nbitkilerin sürüp giden yeşillerinden belli \nkalırız gündengüne yaşlanan sözcüklerde \nbir akşam saatinde günbatımında \ngözgöze gelmelerde ve içkiye yenilmelerde \nbülbüllerin öte öte bitiremedikleri \nkana benzer kan değil kan gibi korkunç ve karanlık \nkalırız birşeylerde ve kimbilir tanrımsılarda \nbelki de çocukların hiç bitmeyen oyunlarında \n\nve ölmek vazgeçilmez bir alışkanlıksa \n\ngülersin - menekşeler olur sesin - bırakıp gitmek \ngözlerine bakınca balıklar cıvıldaşmak - bırakıp gitmek \n\nbir avuç bulut içmek masmavi güvertelerde \nağlamak tekil değil - ne anladınız? - bırakıp gitmek \nkalırız birşeylerde ve kimbilir tanrımsılarda \n\nböcekti karanfildi kemandı bonaparttı \n\tanarşistti burjuvaydı polisti kenediydi \n\t\tyoksuldu zengindi kıraldı soytarıydı \n\t\t\tsoğuktu sıcaktı ılımandı of \n\t\t değil işte bu değil \n\t\t topunun sülâlesini! \n\nadamı tutup götürüyorlar \ngeceyi burnundan getiriyorlar \nbütün kırbaçları bütün kelepçeleri bütün alçaklıkları \nadamı vurup öldürüyorlar \n\ngeceyi bir daha yaşamak kolay \nadamı bir daha öldürmek zor \nsiz bu tutanaktan ne anladınız \nöldürmek diye birşey - ne anladınız \nsuçsuzdu diyorum - ne anladınız \nsefaleti yok etmek adamın düşü \ngüzel günler düşünmek işi \ndiyorlar bu kokan balığın başı \ntevfik fikret diyor devenin başı \nkime yüklemeli bu iğrenç suçu \nkime yüklemeli bu iğrenç suçu \nkime yüklemeli bu iğrenç suçu \n\n\nBenim karamsarlığım belki de bir demet gül - sevdiğim \niçimin büyük büyük aklığından geliyor belki de karam- \n\t\t [sarlığım \n\nbiz ki \n\tpetrolü kavuçuğu kahvesi ve kakaosuyla \n\tve kastro'su zapata'sı amado'suyla \n\tsıcak ve kıvrak bir şarkı gibi düşünürüz \n\t\t\tatlantikaşırı bağımsızlığı \nbiz ki bir vaşington sineği kondurup bir zenci dağa \n kanlı bir çocuk başı buluruz viyetnam'dan \nve bazan \n\töyle bir sızıyla sarsılır ki antenlerimiz \n\t sivaslı bir bağlamadan \n\t afrikalı bir tamtamdan \n\t\tdaha ilkel ve yalınkat kalır \n\t\to ipek öfkesiyle leonid kogan \n\nbeni ısırdı \n\t- bilirim - \n\t\t18'lerdemondros'larda \ndemokrat suratlıydı \n\t\tbilirim \n\t\t\tbezirgan dişli \nhâlâ damlıyor kanım \n\tviyetnam'da kırılan dişlerinden \nve hâlâ aç dolaşıyor başkent caddelerinde \n\t\tkurtuluş savaşı kahramanlarım \n\tçoğunun çoktan söndü ödü ocağı \n\t kalmadı çoğundan bir nişan bile \nişte bundandır ki benim \n birtürlü gülemiyor \n\t\tgülemiyor \n\t\t\tgülemiyor işte türkülerim \n\n \n\n \nof ooofff \nne de çok seviyorum harita okumayı! \nsakarya sivas erzurum \n\tmadrid seul havana \n\t\thepsini hepsini anlıyorum \nalev alev budistleriyle saygon \nlinkoln'ün mezartaşı vaşington \nve süzgün gözlü kompradorlarıma kurtuluş istanbulu \n\n\t\t\tanlamak hem kolay \n\t\t\them kolay değil \n\nne ölüm \nne aşk \nne de işsizlik \n ve ne de deniz deniz kabarması yüreğin \nne içki \nne çiçek \nne dostluk \n ve ne de akşam saatleri dişi kentlerin \ninsan bir anda bütün bir evreni birden yaşıyor \n kan sıçrayınca bağımsızlık bayraklarına \n\nBirgün çıkıp geldiler - anlamsız yüzlerini ve gülüşlerini - \ntüketimartıklarım üretimorganlarını ve eski külotlarını - \nçikletlerini çukulatalarmı getirip bıraktılar - tiklerini mi- \nmiklerini çiğliklerini - gençkızların düşlerini getirip bırak- \ntılar - hergün hergün yeniden getirip bıraktılar - iplerini \noltalarını konservekutularmı - süttozlarmı soyalarını sa- \nlemlerini - kısırlıkhaplarmı madalyalarını tasmalarını - \nbayraklarını bayrakyırtmalarını sövmelerini - anamıza \nbacımıza çocuğumuza - en çok önem verdiğimiz şeyle- \nrimize - üretimorganlarını ve tüketimartıklarım kullana- \nrak - tanrının ve isa'nın ve bizimkilerin izniyle - atlarını \nseyislerini çombelerini - tıraşlarını ve dişlerini getirip bı- \nraktılar - hergün hergün yeniden getirip bıraktılar - son- \nra güzel güzel anlaşmaları - sonra güzel güzel sözleş- \nmeleri - sonra güzel güzel paylaşmaları - asılmış- \nların ve asılacakların izniyle - vedurmadan durmadan\nbaltazar bayramlarını - sonra güzel güzel savaş uçakla- \nrını - radarları rampaları atombombalarmı - denizaltı de- \nnizüstü birşeylerini - bilinçaltı bilinçüstü herşeylerini - \npiekslerini bitekslerini bitpazarlarını - eroinlerini kokain- \nlerini getirip bıraktılar - hergün hergün yeniden getirip \nbıraktılar-\n ve sonra çekilip gitmediler gemilerine \n ve sonra çekilip gitmediler gemilerine \n ve sonra çekilip gitmediler gemilerine \n ve artık okadar çok şey getirdiler ki \n ve artık okadar çok şey getirdiler ki \n ve artık okadar çok şey getirdiler ki \n bağımsızlığa yer kalmadı ülkemde \n\n \nacılar ey acılar \nişsizlik acısı \nözgürlük acısı \nbağımsızlık acısı ey \nve ey mızmız acılara direnmenin yoksul kahramanlığı \n ey hergün ölüm \n ey hergün ölüm \ntoplanın \nbirleşin \nbir olun \n acıların şâhı gibi gelin üstüme \n gelin \n\t ve bitsin şu iş \n\n \n\nseninle gelecek - çâre yok \nseninle bu tatlılık ey büyük acı \n \tgök incir nasıl ballanırsa acılardan \n\tacı koruk nasıl bulursa balların en sarhoşunu \n\t\t\to işte o! \n\t\tgel benim darmadağın direncim \n\t\tgücüm \n\t\t emeğim \n\t\t\tçilem gel \n\t\tgel benim büyük acım \n\t\t gel ve bitir şu işi! \n\t\tkalaylardan mı gelirsin bolivya'lardan \n\t\trio'nun favelalarmdan mı \n\t\tispanya'dan mı viyetnam'dan mı \n\t\tzonguldak kömürlerinden mi gelirsin \n\t\t\tçukurova'lardan mı \n\t\tyellerle mi gelirsin ateşlerle mi \n\t\tuçarak mı koşarak mı yırtınarak mı \n\t\t\tgel işte gel gayrı \n\t\t\tgel \n\t\t\t gel \n\t\t\tgel de bitir şu işi \n\nelbet bir bildiği var bu çocukların \nkolay değil öyle genç ölmek \nyeşil bir yaprak gibi yüreği \n\tkoparıp ateşe atmak \n\t\tpek öyle kolay değil \nhem öyle bir ağaç ki şu yaşamak denilen şey \n\ther bahar yeniden yeniden tomurcuklanır da \n\t yalnız bir bahar çiçeklenir \n \t a benim gülüm! \n\nelbet bir bildiği var şu benim bilenmiş bıçak gibi \n\t\t\t\t[yüzümün \n\nyaşamak \n\tbir köpek gibi tekmelenerek \nyaşamak \n\töpülüp okşanıp kaldırılarak \n\nne donkarlosun domuz ahırı \n\tne senatör makdoların oda uşağı \n\t\tne de hacıfışfışın kurban etidir \ndemokrasi \n\tdemokrasi denilen o haspanın - a benim gülüm \n\t\tlordlar kamarasına açılmaz kapısı \nbeşikteki bebeler bile biliyor bunu artık \nbiliyor ve unutmuyorlar \n\tinsan kanıyla işlediğini \n\t\to teksas tipi demokrasinin \n\nelbet bir bildiği var şu benim bilenmiş bıçak gibi \n\t\t\t\t[yüzümün \nelbet kolay değil öyle genç ölmek \n\nkore bir kan lekesidir \n\takşamlarımızda sızlayan \nbir kopuk koldur hiroşima \n\t\tuçaklar geçtikçe çırpınan \norda \n\tuzakdoğu'da \n\t\tgencecik yürekler gibi seğrîşir her bahar \n\t\t\tbarış güvercinleri hiroşima çocuklarının \nburda \n\tbenim ülkemde \n\t\ttitreşip durur yeni barış güvercinleri \n\ninsan karı��tırıyor bazan \n\t\tölmek mi yaşamak \n\t\tyoksa yaşamak mı ölmek \n\nbir karanfil takmak yakaya \nbelki de bir orkide \nbir baloya gitmek \n gitmemek \nbir kumar partisi belki de \nonlarca hep birdir a benim gülüm \nonlarca hep aynı değerde \n\tafrika'da kaplan ve zenci avıyla \n\t\tbir atom savaşı ve toptan ölüm \n\nçocuklar büyümesin \n\t büyümesin \n\ttomurcuklar açmasın \n açmasın \n\t ve sularca akmasın o en güzel şey \nyaşlılar yaşamasın \n\t\tyaşamasın \n\tocaklar tütmesin \n\t\t tütmesin \nve yuvalar, gülüm benim \n\tgülmesin gülmesin \nçapraz iki çizgi ak bulutlara \ngâvur gözlü kargaları emperyalizmin \n\t\t\tamerikan bitpazarlarında \n\ndünya bir genişleyip alabildiğine \n\t\tdaralıyor birden eliçi kadar \nve dolar \n madalyalı bir yular gibi geçmiş boyunlarına \nne güvercinin göğsündeki gökkuşağını görür gözleri \nne karakarıncanın güneşe günaydınını \nne de sevişir gibi işlemenin güzelliği titretir yüreklerini \nkongo bir açık bonodur \n belçikalı banker brodel'in kasasında\nve mister gülbenkyan'ın purosunda \n enfes bir tütündür havana \nduymazlar çeliğin mavi kahkahasını \ntomurcukta çatlayan gücü görmezler gülüm \nsatarlar bir akşam içkisine \n o cânım ülkelerin \n narçiçeği yarınlarını \n\nsatarlar gülüm \nmemedi memede vurdurup memedin tarla sınırında \nmemedin karahaberini satarlar memedin memedine \nve karagün \n - hangi karagün? - \n\tgelip çatınca davul davul \nyavruyu memeden koparır gibi \n\tkoparırlar işleyen elleri işlerinden \n\tsokarlar ateşten ateşe gülüm \n\tsoygun düzeninde göbek atarlar \nne sevinç \nne kıvanç \nne güven \nbize onlardan kalan \n\t\tbir avuç yorgun umut \n\t\t zincirde bir vatan \n\t\t ve kanrevan türkülerdir \n\nİncecik boyunlu kıraç karpuzu \n\tdışı yeşil yeşil \n\tiçi kırmızı \nyuvarlana yuvarlana geçer bulutlar \nmeler yanık yanık bağlı bir kuzu \nnah şuramda koskocaman dağ benim \nnah şuramda ipincecik bir sızı \nceylanları ceylan gibi çizmem ben \n\t\tçizersem hilâl boyunlu \nçiçekleri çiçek gibi çizmem ben \n\t\tçizersem nakış nakış \nakarım ince ince de olurum nehir nehir \nkavgaları kavga gibi çizmem ben \n çizersem türkü türkü \nyazmışlar benim için kocaman kitaplara \n dışı yeşil yeşil de \n içi kırmızı \n\nneylerim ben kitapları kocaman kitapları \nefendim okusun benim, canım efendim \no kuştüyü salonlarda, canım efendim \nokusun da büyüsün benim efendim \nokusun da biliversin aklımdan geçenleri \nben işte hep böyle azgelişmişim \nyâni ben çünkü evet azgelişmişim \nevet çünkü hayır fakat ben işte azgelişmişim \nçokçalışmış azgelişmiş ve işte yoksul düşmüş \ncephelerde mapuslarda aslanım aman \nkıtlıklarda kıyımlarda kurbanım aman \nseçimlerde sayımlarda ben varım aman \nkerpiçlerde küllüklerde hayranım aman \nşenliklerde şölenlerde ben yokum aman \n\nben işte hernedense azgelişmişim \nçokçalışmış azgelişmiş ve işte yoksul düşmüş \ndemiri de kömürü de sökerim aman \nbuğdayı da pirinci de ekerim aman \nçilem budur benim işte çekerim aman \nevet çünkü hayhay fakat ben işte azgelişmişim \nyâni ben çünkü evet hayır fakat azgelişmişim \nölüm kalım kıtlık kıyım ben varım aman \nbayramlarda seyranlarda ben yokum aman \nsoygunlara vurgunlara hayranım aman \nvatan millet allah patron kurbanım aman \nkalabalık ve karanlık türküyüm aman \n\nbenim için demişler ki kocaman kitaplarda \n dışı yeşil yeşil de \n içi kırmızı \nneylerim ben kitapları kocaman kitapları \nefendim okusun benim, cânım efendim \nokusun da biliversin aklımdan geçenleri \nokusun da açıversin gözünün şafağını \nturnalar çizeyim gurbetlerime \nağıtlar düzeyim yiğitlerime \nkelepçeler vurulsun bileklerime \nokusun da büyüsün benim efendim \nyumuşacık salonlarda cânım efendim \n\nve der ki şakıyan kuş \n\tyarılan nar \n\t\tdeliren ateş \nbu ne çapraz gidiş hey bekleroğlu \n\tuşak matti seyretmez de breht'i \n\tefendisi puntila'sı seyreder \nbu ne çapraz gidiş hey bekleroğlu \n\tvolga mahkûmları'na mahkûmlar değil \n\taristokrat salonlarda efendiler içlenir \n\ndamarı pir sultan damarı \ndamarı robson damarı \ngelir uğul uğul yeraltı nehirlerinden \n gelir ve bulur yüreğimizi \n damarı kavga damarı \nbu ne biçim düzen hey bekleroğlu \nöfkesi sesinden büyük \n sesi ününden kocaman ruhi su'yu \nşu benim her dalı bin dert açan çıra-çakmak ülkemde \nşu benim yürekleri çıra-çakmak tutuşanlarım değil \n istanbul \n sosyetesi \n alkışlar \n\t\t'gelin canlar bir olalım \n\t\ttevekkel tu taalâllah' \n\nvurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım \ngeçin sıcak ırmakları kuşlarım \nkızılırmak kızılırmak akın kuşlarım \n\nAy doğar bedir bedir \nyel eser ılgıt ılgıt \nsırıtır sıram sıram elkapıları \n\telkapıları da kölelik kapıları\n\t\tkul olur yiğit \n\nay doğar hilâl hilâl \ngün doğar devrim devrim \nsırıtır sıram sıram elkapıları \n\t\telkapıları da kölelik kapıları\n\t\t\tkurtulur yiğit \n\nyeşili çin'den gelir bu kahkahanın \n\t\tkırmızısı afrika'lardan \nve dünya dünya olur diyorum hey bekleroğlu \n\t\tyaşamak yaşamak \ngün gelir biz de görürüz yedi rengini deryaların \ngün gelir biz de ölürüz hey bekleroğlu \n\t\tyaşamak gibi güzel \nsüzüp süzüp güneşi bereketlerden \n\t\tçin'den hindistan'dan amerika'dan \n\t\ttaze bir kan gibi dolaşırız biz de bu yeryüzünü \n\n \nvatan topraksa eğer \normansa nehirse mâdense vatan \nişçiyse köylüyse aydınsa vatan \n\tyâni yapıp yaratmaksa herşeyi yenibaştan \n\t\tsevmeyi yenibaştan \n\t\talkışı yenibaştan \n\tbir hesabı vardır bunun sorulur \n\tbu hesabı soracaklar bulunur \n\t\takgün karagünden öcünü alır birgün \nürker altunlu yiğitliğin senin ey bunak düzen \nürker bu yağma saltanatın \n\to kanlı karanlıktan kopup gelen bebeğin \n\t\tgüneş renkli ilk çığlığından \nlenin'ler olur bu çığlık hey bekleroğlu \n marks'lar mao'lar mevlâna'lar \n mustafa kemaller olur hey bekleroğlu \n galile'ler gagarin'ler adsız ustalar \n ve sen olursun işte hey bekleroğlu \n kıtlıklarda \n kıranlarda \n kurtuluşlarda \n\nuyan ey köşem bucağım \nkırıkkolum iğriboynum sağırkapım dilsizim \nvaktidir direnmenin \nvaktidir şimdi \nkaralasın göbeğinde güzel gün \nkaralasın göbeğinde mutluluk \nkarataş çatladıçatlıyacak \n\nproton -1 \nmariner - 4 \n\tanamın aksütü gibi biliyorum ki \n\taynı kafadan doğma \n\taynı ellerden çıkmadır \n\t ve aynı amaçlarla dönmeseler de uzayda \n\t anamın aksütü gibi biliyorum ki \n\t bir mariner işçisi de özlemektedir \n\t\t\t [barışı \n\t\t\t en az bir proton işçisinin sevdiği \n\t\t\t\t [kadar \nSilâh ve şarkı \nben bütün karanlıkları bunlarla yendim \nsesimde benim \n\tiki yumruk gibi yanyana dövüşüyorlar \n\t\tspartaküslerle viyetkonglar \nyüreğimde benim \n\tette bıçak gibi yatıyor \nyarım kalan şarkıları yiğitlerimin \nöfkemde benim \n\tçok dallı bir ağaçtır özlemek \n\t\tdoymadan gidenlerimin gözbebeklerinden \n\nyürüdüm üstüne üstüne bunca yıl \ngeçtim dikenlitellerini yasakların bir bir \n\ntavında demir \n\ttavında toprak \n\t\tve tavında yürek gibi kabarık \n\t\t\tve alıngan \ndokundum ateşli kabuğuna güzelin \n\t\t\tiyinin \n\t\t\t gerçeğin \n\t\tsoyundum kötülüklerden çırçıplak \n\ndünyanın tepesinde bir avuç hışır \nkarga kanat çırpsa uykuları karışır \nyağmalanmış emeklerden gelir soylulukları \n\tyağmalanmış özgürlüklerden \n\tdinleri imanları vurgun kelepir \ntoprağın memeleri \n altun ışıltılı kumları kıyıların \n\temeğin çiçekleri \n\t hep onlar için \nhep onlar için takvimlerin mutlu günleri \niçimizin karanlığı \nsoframızın öksüzlüğü \nhiç gülmemesi yüzlerimizin \n\t hep onlar için \nadları morgan da osman da filân da olsa \nisacı da olsalar muhammetçi de \niki dallas domuzu gibi benzerler birbirlerine \n karagünler için kaldırırlar kadehlerini \n adanalı bir toprak ağasıyla \n detroit'li bir otomobil fabrikatörü \n\ndünyanın tepesinde bir avuç hışır \ndinleri imanları vurgun kelepir \nşarkılarda bile istemezler güzel günleri \nve bacakları çörçil zaferi çizerken havalarda musolini'nin \n öter faşizm düdücükleri \n\t\tyanki go hom çaçaca \n\t\tmaydarling amerika \n\t\tmaydarling amerika \n\nBir oğlum olacak adı temmuz \nuykusuz \n\tkorkusuz \n\t beter mi beter \nben beynimi satarak yaşıyorum \no benden proleter \n\nbir oğlum olacak adı temmuz \nkarataşın göbeğinde aşk \nkarataşın göbeğinde barış \nkarataş çatladıçatlıyacak \nbende bitmeyen kavga \n\tonda yeniden başlıyacak \n\nbir oğlum olacak adı temmuz \nöfkede benden fırtına \n sevgide deniz \nne samanyollarının ulu kervanları susuzluğumun \nne kutupşafaklarında tanrılaşması ilkelliğimin \ntemmuz gibi sıcak ve bereketli \n\t temmuz gibi uçsuzbucaksız \n\n\nbir oğlum olacak adı temmuz \ndilinde en güzel sesi türkçemin \n\tkulağı en yiğit şarkılarla delik \nkorkak bir merakla değil yıldızlı karanlığı \n\tvivaldi'yi dinler gibi okuyup anlıyacak \nve belki de sütdişleri sürerken balaban bir bursa şef- \n\t\t\t [talisine \n\tay'dan kendi sesini dinliyecek \n\tvahşi bir çiçek gibi açılmış gözleriyle\n\nben ki yalınayak bastım kızgın dişlerine açlığın \n\tiri bir çizme gibi balkanlar'a basarken faşizm \n\t\tdağlarda silâh atmayı sevdim \nben ki silâh taşıdım gizli gizli \n\tdünyanın bütün devrimlerine \nboşuna dönmüyor bu rotatifler \nboşuna bağırmıyor bu kara \nboşuna dinlemiyor bu korku kapımızı \nanamın aksütü gibi biliyorum ki \n\tdoyumsuz günlere doğacak temmuz \n\t\tdoyumsuz günler görecek \nhani şu hep andıkça sızlatan yüreğimizi \nhani şu hep dalıp dalıp gittiğimiz andıkça \nbeklediğimiz beklediğimiz beklediğimiz \n\tve tam görecekken göçüp gittiğimiz günler \n\t\t\t\t [gibi günler \n\t\tama mutlaka \n\nkarataşın göbeğinde aşk \nkarataşın göbeğinde barış \nkarataş çatladıçatlıyacak \nben direndim yorulmadım \n\to yorulup yıkılmıyacak \n\nvurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım \ngeçin sıcak ırmakları kuşlarım \nkızılırmak kızılırmak akın kuşlarım \n\n \nAnkara / Temmuz 1965 \n\n\n“mayonezli kirena”: ikinci dünya savaşı günlerinde, bazı ülkelerde \nemperyalist ordu komutanlarına tepsi içinde sunulan çocuk ölüsü. \n\n“şakkulkamer”: ay’ın yarılması, çatlaması, ay’daki gölgeler \nmuhammed’in mucize gösterip, ay’ı yardığı, çatlattığı biçiminde \ndinsel bir inancın doğmasına yolaçmıştır." + }, + { + "id": 1244630.0, + "title": "Dalgalar", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Sarmış deniz kızları gibi dalgalar bizi, \nUzun saçları gümüş, şeffaf tenleri fosfor. \nYumuşak başlarıyla sarsarak teknemizi, \nYolcu, gittiğin sahil nerde diye bağırıyor. \n\nNe bir kıyıdan eser, ne bir ışıktan eser, \nSulardan daha derin, yolun karanlıkları. \nDalgalar, yürüyünüz, arayalım beraber, \nBaşımızı dövecek yalçın kayalıkları! .." + }, + { + "id": 2141711.0, + "title": "Aşk İle Gelen Erenler", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşk ile gelen erenler içer ağuyu nuş eder\nTaptuğa çıkmayan çaylar deniz ile savaş eder\n\nBiz bu yoldan üşenmedik erenlerden usanmadık\nKimseyi yavuz sanmadık her ne eder kolmaş eder\n\nKolmaşa verdik sözünü söz ile döğdük yüzünü\nYaban canavarı gibi belinler ondan şeş eder\n\nBu sohbete gelmeyenler Hakk nefesi almayanlar\nSürün onu bundan gitsin durur ise çok iş eder\n\nCahildir manaden almaz oturur kararı gelmez\nÖleceğini hiç bilmez yüz bin yıllık teşviş eder\n\nDağ ne kadar yüksek ise yol onun üstünden aşar\nYunus Emre’m yolsuzlara yol gösterir ve hoş eder" + }, + { + "id": 50643.0, + "title": "Düşem Yollara", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 7.0, + "poem": "Tutam yâr elinden tutam \nÇıkam dağlara dağlara \nOlam bir yaralı bülbül \nİnem bağlara bağlara \n\nBirin bilir birin bilmez\nBu dünya kimseye kalmaz\nYâr ismini desem olmaz\nDüşer dillere dillere\n\nEmrah eder bu günümdür \nArşa çıkan tütünümdür\nYâra gidecek günümdür\nDüşem yollara yollara" + }, + { + "id": 33385.0, + "title": "İşte Gidiyorum", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "İşte gidiyorum...\nKarşılıksız bir aşka kurban ettim ömrümü! \nİşte gidiyorum, \nToprak alsın benim de bu hazin öykümü...\n\nİşte gidiyorum... gurbet yorgunu gövdemi, \nÇukura kim indirecek? \nİşte gidiyorum, \nBu menfur cinayeti, şimdi çıkıp kim üstlenecek? \n\nÇürüdü gözlerim, \nÇürüdü yüreğim, bu yağmurlu şehirde.\nİşte gidiyorum, \nBeni kaldırın, hicranım kalsın teneşirde.\n\nSize, yüzyıllardır sesini kaybetmiş\nBir türküyü söyleyecektim; \nVe bir yayla rüzgarı şefkatiyle\nKirpiğinizin ucundan öpecektim...\n\nBir masum türküydü sadece\nYüz binlerce mağdurun gönlünde; \nBelki söyleriz hep birlikte\nBelki... mahşerin birinci gününde.\n\nNasıl sevmiştim hepinizi, \nNasıl böyle oldu akıbetim? \nVe nasıl çöle döndü, \nO benim gül-gülistan memleketim? \n\nİşte gidiyorum, \nHiçbiriniz, hiçbir dilde beni anlamadınız.\nBen başımı verdim, sizinse\nİnsafsız bir linç oldu karşılığınız.\n\nİşte gidiyorum, \nPenceresiz bir dünyanın bilinmez labirentine...\nİşte gidiyorum, \n''Saçlarındaki yıldızları artık koparabilirsin anne! ''\n\nSonunda kaptırdım gönlümü\nÖlüm denen o kaypak türküye.\nVe işte kurtuldun benden\nŞen olasın ey sevgilim; Türkiye! \n\nElbet benim de vardı, \nKendime ve yurduma dair umutlarım.\nBelki bıraktığım yerden sürdürür; \nDostlarım, karım ve çocuklarım...\n\nÇatladı yüreğim, çatladı sazım.\nDemek ki böyleymiş yazım.\nSizlere armağan olsun\nSizlerden ödünç aldığım bu yürek sızım.\n\nBu nasıl hapis Tanrım\nSabah-sabah bu ne hikmet, bu ne sis? \nKalbime son mermiyi sıkmak\nSana mı düştü, ey güzel Paris? \n\nİşte gidiyorum, \nKalmadı söyleyecek son bir sözüm.\nDediğiniz gibi olsun be! \nDediğiniz gibi olsun gözüm! \n\nİşte gidiyorum, \nTükenmişti inancım, bu nankör hayata dair.\nBelki benim için birkaç mısra döktürür\nHayaloğlu diye bir şair! .." + }, + { + "id": 13783.0, + "title": "Zaten", + "poet": "Roni Margulies", + "rating": 7.0, + "poem": "Nasıl kırık dökük,\nyarım yamalak, eksik,\nnasıl yamalı hayatlar\ngeçiyor gözlerimin önünden.\n\nBir zanaat mutsuzluk sanki:\nÖğrenip bir önceki nesilden,\nonyıllarca didiniyoruz\nve kuşkuya düşsek de bazen,\n\nsanıyoruz ki\nböyledir, iyidir,\nne olacak ki başka,\nbudur hayat zaten.\n\nYa beceremiyoruz biz bu işi,\nya da becerecek bir şey yok zaten." + }, + { + "id": 104365.0, + "title": "Ağlayı Ağlayı Düştüm Yollara", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ağlayı ağlayı düştüm yollara\nKarışayım bozbulanık sellere\nAdı sanı bilinmedik illere\nGitmeyince gönül yardan ayrılmaz\n\nAhım kaldı şu gelinin ahdinde\nDeremedim güllerini vaktinde\nKaranlık gecede kolum altında\nYatmayınca gönül yardan ayrılmaz\n\nGözüm kaldı şu kaplanın postunda\nAzrail de can almanın kastında\nDöne döne teneşirin üstünde\nYunmayınca gönül yardan ayrılmaz\n\nHadini de Karac'oğlan hadini\nAramazlar gurbet ile gideni\nAk göğsün üstünde çakır dikeni\nBitmeyince gönül yardan ayrılmaz" + }, + { + "id": 30344.0, + "title": "Vatan Destanı", + "poet": "Halit Fahri Ozansoy", + "rating": 8.0, + "poem": "O kadar dolu ki toprağın şanla,\nBir değil, sanki bin vatan gibisin.\nYüce dağlarına çöken dumanla\nGöklerde yazılı destan gibisin.\n\nHep böyle bulutlar içinde başın,\nHilâli kucaklar her vatandaşın.\nGeçse de asırlar, tazedir yaşın,\nO kadar leventsin, fidan gibisin.\n\nÇiçeksin, bayılır kuşlar kokundan,\nHer dalın bir yay ki zümrüt okundan\nMüjdeler fısıldar Ergenekon'dan:\nBu sese gönülden hayran gibisin.\n\nEy bütün cihana bedel Türkeli,\nAçtığın cenklerin yoktur evveli.\nTarih bir nehir ki coşkundur seli.\nSen ona nisbetle, umman gibisin.\n\nBir yandan hep böyle taştın, köpürdün,\nBir yandan cefalı bir ömür sürdün,\nFakat ne derece ezildinse dün.\nŞimdi gene tunçtan kalkan gibisin.\n\nBir insan nihayet kemikle ettir,\nBu et, bu kemiğe can hürriyettir.\nEn büyük hürriyet Cumhuriyettir,\nDemek şimdi sen bir cihan gibisin.\n\nEy ana toprağı, ey Anadolu,\nAçıldı önünde terakki yolu.\nHamdolsun her yanın bereket dolu,\nCennette bir yeşil meydan gibisin.\n\nYeni bir ay ördün al bayrağına,\nGirdin en sonunda irfan bağına,\nMedeni hayatın nur ırmağına\nEzelden susamış ceylan gibisin." + }, + { + "id": 54275.0, + "title": "Şark", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "Musallat, hiç göz açtırmaz da Garb’ın kanlı kâbûsu,\nAsırlar var ki, İslâm’ın muattal, beyni, bâzûsu.\n«Ne gördün, Şark’ı çok gezdin? » diyorlar. Gördüğüm: Yer yer,\nHarâb iller; serilmiş hânümanlar; başsız ümmetler; \nYıkılmış köprüler; çökmüş kanallar; yolcusuz yollar; \nBuruşmuş çehreler; tersiz alınlar; işlemez kollar; \nBükülmüş beller; incelmiş boyunlar; kaynamaz kanlar; \nDüşünmez başlar; aldırmaz yürekler; paslı vicdanlar; \nTegallübler, esâretler; tehakkümler, mezelletler; \nRiyâlar; türlü iğrenç ibtilâlar; türlü illetler; \nÖrümcek bağlamış, tütmez ocaklar; yanmış ormanlar; \nEkinsiz tarlalar; ot basmış evler; küflü harmanlar; \nCemâ’atsiz imamlar; kirli yüzler; secdesiz başlar; \n«Gazâ» nâmıyle dindaş öldüren bîçâre dindaşlar; \nIpıssız âşiyanlar; kimsesiz köyler; çökük damlar; \nEmek mahrûmu günler; fikr-i ferdâ bilmez akşamlar! .....\nGeçerken, ağladım geçtim; dururken, ağladım durdum; \nDuyan yok, ses veren yok, bin perîşan yurda başvurdum.\nMezarlar, âhiretler, yükselen karşında dûrâdûr; \nNe topraktan güler bir yüz, ne göklerden güler bir nûr! \nDerinlerden gelir feryâdı yüz binlerce âlâmın; \nUfuklar bir kızıl çenber, bükük boynunda İslâm’ın! \nGöğüsler hırlayıp durmakta, zincirler daralmakta; \nBunalmış kalmış üç yüz elli milyon cansa gırtlakta! \n\n* * *\n\nİlâhî! Gördüğüm âlem mi insâniyyetin mehdi? \nBütün umrânı târîhin bu çöllerden mi yükseldi? \nŞu zâirsiz bucaklar mıydı vahdâniyyetin yurdu? \nBu kumlardan mı, Allâh’ım, nebîler fışkırıp durdu? \nHenüz tek berk-ı îman çakmadan cevvinde dünyânın,\nBu göklerden mi, yâ Rab, coştu, sağnak sağnak, edyânın? \nSerendib’ler şu sâhiller mi? Cûdî’ler bu dağlar mı? \nBu iklîmin mi İbrâhîm’e yol gösterdi ecrâmı? \nHarem’ler, Beyt-i Makdis’ler bu topraktan mı yoğruldu? \nBu vâdîler mi dem tuttukça bîhûş etti Dâvûd’u? \nHirâ’lar, Tûr-i Sînâ’lar, bu âfâkın mı şehkârı? \nBu taşlardan mı, yer yer, taştı Rûhullâh’ın esrârı? \n\n* * *\n\nCihânın Garb’ı vahşet-zâr iken, Şark’ında, Karnak’lar,\nHerem’ler, Sedd-i Çin’ler, Tâk-ı Kisrâ’lar, Havernak’lar,\nİrem’ler, Sûr-i Bâbil’ler semâ-peymâ değil miydi? \nO mâzîler, İlâhî, bir yıkık rü’yâ mıdır şimdi? \nNe yapsın, nâ-ümîd olsun mu Şark’ın intibâhından,\nPerîşan rûhumuz, hâib, dönerken bâr-gâhından? \nBu haybetten usandık biz, bu hüsrân artık elversin! \nİlâhî! Nerde bir nefhan ki, donmuş hisler ürpersin,\nSerilmiş sîneler kâbûsu artık silkip üstünden,\n«Hayat elbette hakkımdır! » desin, dünyâ «değil! » derken? \n\nİstanbul, 19 Eylül 1334 (1918)" + }, + { + "id": 63167.0, + "title": "Gölde", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 6.0, + "poem": "Dayanıksız şeyler durgun alışlarda\nEzilir ipek, küflenir tevrat, çalınır inci\nDoğu çarşısının yoksul yahudisi\nBir dost esintiyi yineler- Hüzün -\n\nGeçtikçe incelir, geçtikçe silinir\nMutluluk dapları\nBir kalır yerleri ve gökleri bir kalır\nİnce elemeye, sık dokumaya\nEy mutsuz tanrı, senin gözlerin\n\nO tek eski gövdesiyle göl kıyılarında \nYetkin bir gevşekliği sürdürsün bıkmadan\nO tek kendine katlasın zamanı -sus, sus, sus-\n-Ölüdür seslenmeyin." + }, + { + "id": 5134.0, + "title": "Büyük Randevu", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Büyük randevu... Bilsem nerede, saat kaçta?\nTabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta?" + }, + { + "id": 18579.0, + "title": "Yağmur Altında Öpüşmek", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "hava kararmıştı\nyağmur yağıyordu\ndudakları sımsıcaktı\nelleri üşüyordu\nbir öptüm \nbir daha öptüm\nkimseler görmedi öpüştüğümüzü\nyağmurdan başka\niki gözüm çıksın\nşimdi ne zaman yağmur yağsa\nutanıyorum..." + }, + { + "id": 104716.0, + "title": "Hüda Davet Eder", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 8.0, + "poem": "Hüda davet eder elhamdülillah\nBu can dosta gider elhamdülillah\nHakikat Şehrine Çün rihlet oldu\nGönül durmaz uyar elhamdülillah\nDuyaldan can ü dil vaslı habibi\nHem okur hem yazar elhamdülillah\nYakın geldi tulua Şems-i ruhum\nBugün kevnim doğar elhamdülillah\nİlim dedikleridir halveti yar\nKamu ağyar gider elhamdülillah\nŞehadet mansıbıdır ali mansıb\nBize veriliser elhamdülillah\nGörüde mani yüzünden cemali\nBozuldu hep suver elhamdülillah\nBiliştik bunda hem ihsanlar etti\nNasibimiz kadar elhamdülillah\nNe gam giderse dünyadan Niyazi\nVisaline erer elhamdülillah" + }, + { + "id": 1282276.0, + "title": "Aşksızlara Verme Öğüt", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşksızlara verme öğüt,\nÖğüdünden alır değil.\nAşksız kişi hayvan olur,\nHayvan öğüt bilir değil.\n\nEksik olman ehillerden,\nKaça görün cahillerden.\nTanrı bîzar bahîlerden,\nBahîl dîdâr görür değil.\n\nBoz yapalak devlengece,\nEmek yeme erte gece.\nOnun işi göstepektir,\nSalıp ördek alır değil.\n\nŞah balaban, şâhin doğan,\nZîhî öğmüş onu öğen.\nDoğan zaif olur ise,\nDoğanlıktan kalır değil.\n\nKara taşa su koyarsan,\nElli yıl ıslatır isen.\nHeman taş gine bayağı,\nHünerli taş olur değil.\n\nOl iki cihan güneşi,\nZâhir dünyasın değşirdi.\nCâhil onu öldü sanır,\nOl Hub sağdır, ölür değil.\n\nYunus olma câhillerden,\nIrak olma ehillerden,\nCâhil ne var mümin ise,\nCâhillikten kalır değil." + }, + { + "id": 53265.0, + "title": "Mor Külhani", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "1.Şiirimiz karadır abiler\n\nKendi kendine çalan bir davul zurna\nSesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan\nTaşınır mal helalarında kara kamunun\nŞeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir\n\nAşk örgütlenmektir bir düşünün abiler\n\n2.Şiirimiz her işi yapar abiler\n\nValde Atik'te Eski Şair Çıkmazı'nda oturur\nSaçları bir sözle örülür bir sözle çözülür\nKötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta\nSaatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir\n\nDirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler\n\n3.Şiirimiz gül kurutur abiler\n\nDönüşmeye başlamış Beşiktaşlı kuşçu bir babanın\nTaşınmaz kum taşır mavnalarla Karabiga'ya kaçan\nGamze şeyli pek hoş benli son oğlunu\nSuriye hamamında sabuna boğmasının şiiridir\n\nOğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler\n\n4.Şiirimiz erkek emzirir abiler\n\nİlerde kim bilir göz okullarına gitmek ister\nYanık karamelalar satar aşağısı kesik kör bir çocuğun\nKinleri henüz tüfek biçimini bulamamış olmakla\nTabanlarına tükürerek atış yapmasının şiiridir\n\nBöylesi haftalık resimler görür ve bacaklanır abiler\n\n5.Şiirimiz mor külhanidir abiler\n\nTopağacından aparthanlarda odası bulunamaz\nYarısı silinmiş bir ejderhanın düzüşüm üzre eylemde\nKiralık bir kentin giriş kapılarına kara kireçle\nŞairlerin ümüğüne çökerken işaretlenmesinin şiiridir.\n\nAyıptır söylemesi vakitsiz Üsküdarlıyız abiler\n\n6.Şiirimiz kentten içeridir abiler\n\nTakvimler değiştirilirken bir gün yitirilir\nBir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla\n\nDüzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?" + }, + { + "id": 3263.0, + "title": "Han Duvarları", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,\nBir dakika araba yerinde durakladı.\nNeden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,\nGözlerimin önünden geçti kervansaraylar...\nGidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,\nUlukışla yolundan Orta Anadolu'ya.\nİlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık! \nYüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,\nGök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...\nArkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,\nÖnde uzun bir kışın soldurduğu etekler,\nSonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...\n\nEllerim takılırken rüzgârların saçına\nAsıldı arabamız bir dağın yamacına.\nHer tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,\nYalnız arabacının dudağında bir ıslık! \nBu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,\nUykuya varmış gibi görünen yılan yollar\nBaşını kaldırarak boşluğu dinliyordu.\nGökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.\nSerpilmeye başladı bir yağmur ince ince.\nSon yokuş noktasından düzlüğe çevrilince\nNihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi.\nYollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.\nGurbet beni muttasıl çekiyordu kendine.\nYol, hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük yine.\nNe civarda bir köy var, ne bir evin hayali,\nSonunda ademdir diyor insana yolun hali,\nArasıra geçiyor bir atlı, iki yayan.\nBozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan\nTekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,\nUzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...\nKendimi kaptırarak tekerleğin sesine\nUzanmış kalmışım yaylının şiltesine.\n\nBir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan; \nGeçiyordu araba yola benzer bir sudan.\nKarşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,\nSağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:\nAğır ağır önümden geçti deve kervanı,\nBir kenarda göründü beldenin viran hanı.\nAlaca bir karanlık sarmadayken her yeri\nAtlarımız çözüldü, girdik handan içeri.\nBir deva bulmak için bağrındaki yaraya\nToplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.\nBir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,\nGurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.\nBir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,\nGöğüsler çekilerek nefesler daralıyor.\nŞişesi is bağlamış bir lambanın ışığı\nHer yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.\nGitgide birer ayet gibi derinleştiler\nYüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler...\nYatağımın yanında esmer bir duvar vardı,\nÜstünde yazılarla hatlar karışmışlardı; \nFani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,\nAygın baygın maniler, açık saçık resimler...\n\nUykuya varmak için bu hazin günde, erken,\nKapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken\nBirdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı; \nBu dört mısra değil, sanki dört damla kandı.\nBen garip çizgilere uğraşırken başbaşa\nRaslamıştım duvarda bir şair arkadaşa; \n\n\"On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan\nBaba ocağından yar kucağından\nBir çiçek dermeden sevgi bağından\nHuduttan hududa atılmışım ben\"\n\nAltında da bir tarih: Sekiz mart otuz yedi...\nGözüm imza yerinde başka ad görmedi.\nArtık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş! \nNe hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş; \nAraya gitti diye içlenme baharına,\nHuduttan götürdüğün şan yetişir yârına! ...\n\nErtesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,\nSoğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk.\nUfku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri\nArkamızda kalıyor şehrin kenar evleri.\nBulutların ardında gün yanmadan sönüyor,\nHöyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...\nYanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,\nBir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar.\nBiz bu sonsuz yollarda varıyoruz, gitgide,\nİki dağ ortasında boğulan bir geçide.\nSıkı bir poyraz beni titretirken içimden\nGeçidi atlayınca şaşırdım sevincimden:\nArdımda kalan yerler anlaşırken baharla,\nÖnümüzdeki arazi örtülü şimdi karla.\nBu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu,\nBurada son fırtına son dalı kırıyordu...\nYaylımız tüketirken yolları aynı hızla,\nSavrulmaya başladı karlar etrafımızda.\nKarlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü; \nKar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...\nGönlümde can verirken köye varmak emeli\nArabacı haykırdı \"İşte Araplıbeli! \"\nTanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana\nBiz menzile vararak atları çektik hana.\n\nBizden evvel buraya inen üç dört arkadaş\nKurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş.\nÇıtırdayan çalılar dört cana can katıyor,\nKimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...\nGözlerime çökerken ağır uyku sisleri,\nÇiçekliyor duvarı ocağın akisleri.\nBu akisle duvarda çizgiler beliriyor,\nKalbime ateş gibi şu satırlar giriyor; \n\n\"Gönlümü çekse de yârin hayali\nAşmaya kudretim yetmez cibali\nYolcuyum bir kuru yaprak misali\nRüzgârın önüne katılmışım ben\"\n\nSabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı,\nGüneşli bir havada yaylımız yola çıktı...\nBu gurbetten gurbete giden yolun üstünde\nBen üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde.\nUzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık,\nBir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.\nGün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,\nBaşucumda gördüğüm şu satırlarla yandım! \n\n\"Garibim namıma Kerem diyorlar\nAslı'mı el almış haram diyorlar\nHastayım derdime verem diyorlar\nMaraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben\"\n\nBir kitabe kokusu duyuluyor yazında,\nKorkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.\nEy Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı! \nBahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı! \nAz değildir, varmadan senin gibi yurduna,\nPost verenler yabanın hayduduna kurduna! ..\n\nArabamız tutarken Erciyes'in yolunu:\n\"Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu? \"\nGözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,\nDedi:\n\"Hana sağ indi, ölü çıktı geçende! \"\nYaşaran gözlerimde her şey artık değişti,\nBizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...\nGönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.\n\nAradan yıllar geçti işte o günden beri\nNe zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,\nÇünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.\nEy köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,\nDönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar! \nEy garip çizgilerle dolu han duvarları,\nEy hanların gönlümü sızlatan duvarları! .." + }, + { + "id": 37278.0, + "title": "Biz Üç Kişiydik", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Biz üç kişiydik; \n Bedirhan, Nazlıcan ve ben\nÜç ağız, üç yürek, üç yeminli fişek...\nAdımız bela diye yazılmıştı dağlara taşlara, \n Boynumuzda ağır vebal, koynumuzda çapraz tüfek...\n\nEl tetikte kulak kirişte\n Ve sırtımız toprağa emanet...\nBaldıran acısıyla ovarak üşüyen ellerimizi, \n Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık.\nDeniz çok uzaktaydı\n Ve dokunuyordu yalnızlık.\nGece uçurum boylarında, \n Uzak çakal sesleri\nYüzümüze, ekmeğimize, \n Türkümüze çarpar geçerdi.\n\nGöğsüne kekik süredi Nazlıcan, \n Tüterdi buram buram.\nGizlice ona bakardık, \n Yüreğimiz göçerdi...\n\nBelki bir çoban kavalında yitirdik Nazlıcan'ı, \n Ateşböcekleriyle bir oldu kırpışarak tükendi.\nBir narin kelebek ölüsü bırakıp tam ortamıza, \n Kurşun gibi, mayın gibi tutuşarak tükendi...\n\nOy Nazlıcan vahşi bayırların maralı, \n Nazlıcan saçları fırtınayla taralı, \nSen de gider miydin böyle yıldızlar ülkesine, \n Oy Nazlıcan oy can evinden yaralı...\n\nNazlıcan serin yayla çiçeği\nNazlıcan deli dolu heyecan\nGöğsümde bir sevda kelebeği\nNazlıcan ah Nazlıcan...\n\nArtık yenilmiş ordular kadar\n Eziktik, sahipsizdik\nGeçip gittik, parka ve yürek paramparça, \nGerisi ölüm duygusu, gerisi sağır sessizlik, \nGeçip gittik, Nazlıcan boşluğu aramızda...\n\nBedirhan'ı bir geçitte sırtından vurdular...\nYarıp çıkmışken nice büyük ablukaları, \nOmuzdan kayan bir tüfek gibi usulca, \n Titredi ve iki yana düştü kolları....\nÖlüm bir ısırgan otu gibi sarmıştı her yanını\nDevrilmiş bir ağaçtı ayışığında gölgesi\nUzanıp bir damla yaş ile dokundum kirpiklerine\n Göğsümü çatlatırken nabzımın tükenmiş sesi...\n\nSanki bir şakaydı bu, birazdan uyanacaktı, \n Birazdan ateşi karıştırıp bir sigara saracaktı\nOysa ölüm sadık kalmıştı randevusuna ah\n O da Nazlıcan gibi bir daha olmayacaktı...\n\nEy Bedirhan; Katran gecelerin heyulası, \n Ey Bedirhan; Kancık pusuların belası\nSen de böyle düşecek adam mıydın konuşsana, \n Ey Bedirhan ey mezarı kartal yuvası...\n\nBedirhan mor dağların kaçağı\nBedirhan mavi gözleri şahan\nZulamda suskun gece bıçağı\nBedirhan ah Bedirhan...\n\nBiz üç kişiydik\n Üç intihar çiçeği\nBedirhan, Nazlıcan ve ben\n Suphi..." + }, + { + "id": 78063.0, + "title": "Bir Yiğit de Bir Güzeli Severse", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir yiğit de bir güzeli severse \nEmrettiği yere hemen gitmeli \nArdına düşmeyle güzel sevilmez\nGüzelleri koşup koşup bulmalı\n\nZehirdir kötünün ekmeği yenmez\nMerd olanın ışığı sönmez\nBir güzel seversen sözünden dönmez\nSevdiğinin halından da bilmeli\n\nDolandım dağları borlara düştüm \nKız senin derdinden odlara düştüm\nÇaresi bulunmaz dertlere düştüm\nDostunun derdine ortak olmalı\n\nKarac'oğlan der ki n'olup n'olmadan\nDost ağlayıp düşman bize gülmeden\nBiri ölüp biri ile kalmadan\nÖlecekse ikisi de ölmeli" + }, + { + "id": 35666.0, + "title": "Pantolonlu Bulut", + "poet": "Vladimir Vladimiroviç Mayakovski", + "rating": 7.0, + "poem": "Düşünceniz\nSünepe beyninizde yatar ya miskin miskin\nYağ bağlamış bir uşak yatar gibi pis bir yatakta\nÇileden çıkararak kanlı paçavralarıyla yüreğimin\nAlaya alacağım onu, hınzır ve hayta\n\nNe gönlüme tek bir ak düştü, \nNe ihtiyar bir sevecenlik başımda! \nTuttu bütün dünyayı sesim, o korkunç gümbürtü; \nYakışıklı yürürüm şimdi\nYirmi iki yaşımda.\n\nSiz çıtkırıldımlar! \nKemanlara geçirenler sevdayı.\nSiz geçiren hamhalatlar dümbeleklere.\nDerinizi kolaysa tersyüz edin benim gibi, \nOrtada baştan aşağı dudaklar kalsın bir kere! \n\nGelin de görün –\nMelekler takımında görevli bir hanım var salonda, \nKeten gibi düzgün.\nAhçı nasıl çevirirse yemek kitabını\nDudaklar çeviriyor yollu yordamlı o da.\n\nİsterseniz\nBen çılgına dönerim tenden, \n-ya da renk değiştiren bir gök gibi ufukta-\nisterseniz öyle çıtkırıldım olurum öyle incelirim ki\nçıkarım insanlıktan, dönerim pantolonlu bir buluta! \n\nİnanıyorum çiçekler içindeki bir Nis’e! \nYine herkes benim yüzümde tafra sahibi, \nBir hastane gibi köhne erkekler de, \nYıpranmış kadınlar da bir atasözü gibi." + }, + { + "id": 63881.0, + "title": "Türkiye Atlası", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 5.0, + "poem": "Kimi dev yatırım, özel sektör\nKimi dağ köylerinde çerçi olduğu.\nYükselir bir yapı gökdelen binlerin\nOnda bir görülmez harcı olduğu.\n\nKoltuk altında haç kimiler\nVarmadan bir kutba, geçmeden bir çölü\nÇoklayın, düzen kocalarının\nNe de kolay hacı, hancı olduğu.\n\nVe çiler yazarlar, makara çekerler\nBinlerin o birlere borcu olduğu." + }, + { + "id": 741941.0, + "title": "Yar Yüreğim Yar", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Yar yüreğim yar\nGör ki neler var\nBu halk içinde\nBize güler var\n\nKon gülen gülsün\nHak bizim olsun\nGâfil ne bilsin\nHak'kı sever var\n\nBu yol uzaktır\nMenzili çoktur\nGeçidi yoktur\nDerin sular var\n\nGirdik bu yola\nAşk ile bile\nGurbetlik ile\nBizi salar var\n\nHer kim merdâne\nGelsin meydâne\nKalmasın câne\nKimde hüner var\n\nYunus sen bunda\nMeydan isteme\nMeydan içinde\nMerdâneler var" + }, + { + "id": 57934.0, + "title": "Hayatımı Genişleyen", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 6.0, + "poem": "Hayatımı genişleyen halkalar içre yaşarım ben, \nnesneler üzre açılan birim birim.\nSonuncuyu, belki, başarmak gelmez elimden; \nfakat denemek isterim.\n\ndönerim çevresinde Tanrı'nın, o eski kulenin gece gündüz\ndönerim binlerce senedir; \ndoğanmıyım ben, fırtına mı, bilmem henüz, \nyoksa bir büyük şarkı mıyım nedir..." + }, + { + "id": 105157.0, + "title": "Elâ Gözlerini Sevdiğim Dilber", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 6.0, + "poem": "Elâ gözlerini sevdiğim dilber\nSen benim derdimden devâ bilmezsin\nSen nasıl tabipsin yoktur ilâcın\nYürekte yaramı sarabilmezsin\n\nSana derim sana ey kalbi hayın\nKimseler çekmesin feleğin yayın\nAlıp harap ettin gönül sarayın\nAlıp bir taşını koyabilmezsin\n\nEmrah eydür yalan oldu sözlerim\nMuhabbetin can evimde gizlerim\nNe durursun ağlasana gözlerim\nGitti kaşı kara, görebilmezsin" + }, + { + "id": 72348.0, + "title": "Gel Gör Beni Aşk Neyledi", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben yürürüm yane yane\nAşk boyadı beni kane\nne akilem ne divane\ngel gör beni aşk neyledi\n\nakar sulayın çağlarım\ndertli ciğerim dağlarım\nŞeyhim anuban ağlarım\ngel gör beni aşk neyledi\n\nmiskin yunus bi'çareyim\ndost ilinden avareyim\ngell gör beni aşk neyledi" + }, + { + "id": 1708868.0, + "title": "Gece Sen Misin", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 8.0, + "poem": "Beyaz ipekler giyinen biri, \nuyanamadığının farkına varıyor; \nUyanmış gerçeklikten ve kafası karışmış çünkü. \nÜrkmüş kaçıyor bu yüzden düşlere ve duruyor bahçelerde, \nbir başına kara bahçelerde. Şenlik uzakta. \nIşık belli belirsiz. \nGece soğuk ve sokuluyor çepeçevre yanına. \nVe soruyor kendisine doğru yönelen bir kadına. \n‘’ Sen gece misin? ’’ \nGülüyor o. \nVe adam utanıyor beyaz elbiselerinden o an. \nVe uzaklarda yapayalnız kollarında olmak istiyor onun. \nEksiksiz kollarında." + }, + { + "id": 3372.0, + "title": "Duyuş Ve Düşünüş", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 7.0, + "poem": "Sevdiklerim göçüp gidiyorlar birer birer\nAy geçmiyor ki almayayım gamli bir haber.\n\nKalbim zaman zaman bu haberlerle burkulu;\nZihnim düşünceden dagınık, gözlerim dolu.\n\nKaybetti asrımızda ölüm eski hüznünü,\nLakayd olan muhimsemiyor gamli bir günü.\n\nÇok şey bilen diyor:'Gidecek her gelen nesil\nEy sade-dil bu bahsi hayatinda böyle bil\n\nHiç durmadan, hayat öğtür devreden bu çark,\nÖlmek sırayladır, sıralanmakta varsa fark.\n\nİlmin derin görüşleri, aklın hükümleri\nDoldurmuyor boşalmış olan hisli bir yeri" + }, + { + "id": 1500004.0, + "title": "İşitme Her Sözü Ol Güş-ü Sağır", + "poet": "Aşık Sümmani", + "rating": 8.0, + "poem": "İşitme her sözü ol guş-u sağır\nBeladan sakınmak noksanlık mıdır\nİmkansız bir işe bağır ha bağır\nBarbarlık eylemek irfanlık mıdır\n\nSöz söyle gönlünün iktidarınca\nEl elden üstündür arşa varınca\nSüleyman’a söz öğretti karınca\nNasihat dinlemek nadanlık mıdır\n\nArifler her vakit nasihat eyler\nAklı olmayanlar öğüdü neyler\nDost dostun her sözü yüzüne söyler\nDoğru söz söylemek düşmanlık mıdır\n\nAşığı Sümmani ilimden bıkmaz\nAklı olan doğru yolundan çıkmaz\nYiğit odur gücün yettiğin yıkmaz\nDüşkünü öldürmek aslanlık mıdır" + }, + { + "id": 575376.0, + "title": "Kahrında Hoş Lütfunda Hoş", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Cana cefa kıl ya vefa\nKahrın da hoş, lutfun da hoş,\nYa derd gönder ya deva,\nKahrında hoş, lutfun da hoş.\n\nHoştur bana senden gelen:\nYa hilat-ü yahut kefen,\nYa taze gül, yahut diken..\nKahrında hoş lutfun da hoş.\n\nGelse celalinden cefa\nYahut cemalinden vefa,\nİkiside cana safa:\nKahrın da hoş, lutfun da hoş.\n\nGer bağ-u ger bostan ola.\nGer bendü ger zindan ola,\nGer vasl-ü ger hicran ola,\nKahrın da hoş, lutfun da hoş.\n\nEy padişah-ı Lemyezel! \nZat-ı ebed, hayy-ı ezel! \nEy lutfu bol, kahrı güzel! \nKahrında hoş, lutfun da hoş.\n\nAğlatırsın zari zari,\nVerirsen cennet-ü huri,\nLayık görür isen nari,\nKahrında hoş, lutfun da hoş.\n\nGerek ağlat, gerek güldür,\nGerek yaşat gerek öldür,\nAşık Yunus sana kuldur,\nKahrında hoş, lutfun da hoş." + }, + { + "id": 35662.0, + "title": "İsimsiz Şiir", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 6.0, + "poem": "Üstüme lapa lapa kar yağıyordu yeniden \nYeniden yüreğim beyaz bir lale\nBerrak sular, ışıklar, çiçekler, renkler \nYeniden karşımda birer şelale\n\nArtık benim için ne ekmek, ne su\nSağımda, solumda vehim ordusu.\nVe hep onu, bulamamak korkusu\nSoyundum yeniden büyük melale.\n\nBana alev gibi bir şeyler yazdı\nSanki baştan başa şiirdi, nazdı...\nKırk yıl bile düşünsem olmazdı\nGelmezdi bu sevda akla, hayale.\n\nBitmiş tükenmiştim, efkarım çoktu\nSalkım söğütlerden bir farkım yoktu\nYar beni yeni bir yarışa soktu\nŞu halime bir bakın: deli-divane! \n\nGönlüm nakış nakış renkli bir kilim\nBir kınalı-güzel türküdür dilim\nYeminle anlatsam kim inanır kim\nİçine düştüğüm bu çılgın hale.\n\nKarışıp gitsem mi ebabillere\nAdını versem mi karanfillere\nSeslenip dursam mı sahillere\nlale! lale! lale!" + }, + { + "id": 137931.0, + "title": "Ofelya", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 8.0, + "poem": "Yıldızların uyuduğu, sessiz, kara\nDalgalarda Ofelya iri bir zambak,\nYüzüyor duvaklı, uzanmış sulara...\n-Avcı borularının ezgisinde bak.\n\nBin yıl geçti, Ofelya yine üzgün,\nUzun sularda kefen gibi akıyor.\nBin yıldır, gündüz gece, deli gönlünün\nHüznünü meltem yellerine döküyor.\n\nAçıp sularda salınan tüllerini\nBeyaz göğüslerini öpüyor rüzgar,\nSöğütler eğmiş omzuna dallarını\nAğlıyor. Uykulu alnında kamışlar.\n\nYöresinde üzgün nilüferler bazan\nDağıtıyor Ofelya kızılağacın uykusunu,\nBir kanat vuruşuyla dallar yuvadan\n-Salıyor yıldızların altın şarkısını.\n\nSen ey solgun Ofelya, kar gibi güzel! \nSulara gelin oldun ergen çağlarda! \n-Çünkü Norveç doruklarında esen yel\nAcı özgürlüğün tadını öğretti sana:\n\nSavuran bir soluk gür perçemlerini\nBüyüyordu düşlerinin akışında; \nDinliyordun doğanın ezgilerini\nAğacın, gecelerin yakınışında; \n\nÇünkü boğuk sesi çılgın denizlerin\nO tatlı, çocuk göğsüne vuruyordu; \nBir nisan sabahı, yorgun bir atlı senin\nDizlerinde sessizce oturuyordu! \n\nGök! Aşk! Özgürlük! Bu nasıl düş Deli Kız! \nGüneş vuran kar gibi eriyip gittin; \nKonuşma, sus! Seviyi bizlere dilsiz\nO mavi gözlerinle çoktan öğrettin! \n\n-Ve diyor ki Ozan: Aydın gecelerde\nOfelyam çiçekler devşiriyorsun; \nHep böyle yüz, ak gelinliğinle suda\nDalgalar beşiğini sallayıp dursun.\n\n(15 Mayıs 1870) \n\n(Fransızcadan çeviren:Erdoğan Alkan)" + }, + { + "id": 23962.0, + "title": "İkili", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 8.0, + "poem": "Akıl ersin ermesin sevdama\nSenden yanayım dedi yeşeren dal senden yana" + }, + { + "id": 70472.0, + "title": "Beyitler", + "poet": "Namık Kemal", + "rating": 8.0, + "poem": "Sana senden gelir bir işte 'dâd' lâzımsa\nZaferden ümidin kes gayriden imdad lâzımsa.\n\n \n\nYüksel ki yerin bu yer değildir; \nDünyaya gelmek hüner değildir.\n\n \n\nBize gayret yaraşır, merhamet Allah'ındır. \nHükmü ati ne fakirin, ne de şeyhin şahındır" + }, + { + "id": 20909.0, + "title": "Beni Anlamayışına", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "Sana bir uygarlığı getirdim; anlamadın\nYavuz kahramanları, şiirin burçlarını\nAyak ucuna koydum gecenin saçlarını\nUrganmış boynumda taşıdığın gerdanlık \nSana hükümdarlığı getirdim; anlamadın\n\nSevda suya karışır, sızar kan dağlarına\nKöpüren yüreğimde zıpkınlanır umutlar\nYüzün tunç gibi çöker ülkemin bağlarına\nIrmaklar bilmediğin kadar hülyalı akar\nHer vadi bir yanıyla senin yüzüne bakar\nBir yanında münzevi hıçkıran Leyla kuşu\nSen henüz tanımadın sevda denen yokuşu\nSen henüz yorulmadın yokuşta devler gibi\nYıkılmak üzre olan çaresiz evler gibi\nSen henüz vurulmadın uçarken göklerinde\nSen henüz bir oltaya takılmadan derinde\nKaralar bağlamadın; beni anlayamazsın\nO kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın\n\nSeni bir yıldız gibi koyacağım göklere\nHer gece ışığını ruhumdan alacaksın\nAldanma gururunu okşayan çiçeklere\nEn güzel güllerini ruhumla alacaksın\n\nKopacak sanıyorsun bu ip ince yerinden \nBu ipin her çizgisi yaralı bir dev gibi\nİnecek sanıyorsun bu bayrak gönderinden \nBu sevda tükenecek sönen bir alev gibi\n\nSen hala anlamadın sevginin en hasını\nSen hala çözemedin ırmağın dünyasını \nO, coşkun bir denizin sularına yürürken \nSen hasta bir çeşmeden doldurmuşsun tasını\nGittiği her iklime sevdanı götürürken \nGözyaşı çukuruna gömmüşsün deltasını\n\nHenüz bir tokat gibi inmedi yüzüne aşk \nKalbine çivilerle gömülmedi ayrılık\nGörmedin bir arslanın can çekişen resmini\nYalnızlık kitabında okumadın ismini\nBir takvim yaprağında yanmadı bakışların\nDökülen tüylerine tutunmadın kuşların\nKaranlık köşelerde acı acı gülmedin \nSen henüz kovulduğun kapılarda ölmedin\nO Celali uykudan uyanmadın, uyanma\nDüşlerimin rengine boyanmadın, boyanma\n\nBir kuş gibi çırpınan kalbimin kafesine\nBir avuç yem bıraksan ölür müsün, a gülüm\nFeryadı kayaları parçalayan sesine \nÖmür boyu yabancı kalır mısın, a gülüm\nSen henüz bir zindanın küflü duvarlarına\nÇarpmadın gözyaşıyla boğulan gözlerini\nSen henüz diken diken saplamadın göğsüne\nDudağında kuruyup dağılan sözlerini \nSen henüz dokunmadın yalnızlığa kan gibi\nAcıyı kaynatmadın içinde volkan gibi\nKaralar bağlamadın beni anlayamazsın\nO kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın" + }, + { + "id": 39469.0, + "title": "Korkuyla Umut Arası", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 8.0, + "poem": "Bilinmeyene yürümek garipti\nHayat belki de \nBilinmeyene yürümekten ibaretti\nBir sonraki\nAtılıp atılamayacağı \nbilinmeyen bir adımın\nGötürüp götüremeyeceği \nbilinmeyen bir yolun\nSonundaki bilinmeyenlerden\noluşuyordu her şey\nVe hiçbir şeyi önceden bilmek\nmümkün değildi\nAslında yürütülmekti\nsonunu bilmeden yürümek\ncesur atılmalıydı adımlar\nkorkuyla umut arasında\nGüneş açar\nya da yağmur yağardı.\nDeprem ne zaman nereyi yıkar\nbelli olmazdı\nEn iyisi hazırlıklı olmaktı her şeye\nUmudu ve korkuyu elden bırakmadan...\nKimin ne zaman, nerede, ne kadar olacağı\nbelli olmadan.\nÖnemli olan \nbir yerlerde olduğumuz sürece\noranın hakkını vermek\nve geride bir şeyler bırakmaktı.\nBir iş, bir eser ya da bir iyilik, \nBelki de kıyamet\nson iyilik yapıldıktan sonra kopacaktı." + }, + { + "id": 30668.0, + "title": "Gül 1", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 5.0, + "poem": "İzmir! e götürüyorum bir gülü\nSarı bir gülü.." + }, + { + "id": 2123810.0, + "title": "Kürsî-i İstiğrak", + "poet": "Abdülhak Hamit Tarhan", + "rating": 8.0, + "poem": "Kenâr-ı bahrde hoş bir mahaldir, nâzır-ı âlem, \nTahaccür eylemiş bir mevcdir; üstünde bir âdem, \nHayâlettir, oturmuş, fikr ile meşguldür her dem; \nGiyinmiştir beyaz amma, bakarsın arz eder mâtem, \nBulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem; \nAğaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem... \n\nBu tenha yerleri gördün mü sen zannetme hâlîdir, \nHayâlâtımla meskûndur, bu yerler pür meâlîdir, \nMuhât-ı aczdir hem lâ-tenâhî birle mâlîdir; \nBu mevkidir yerim sahilde bir kürsî-i âlîdir. \nBulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem; \nAğaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem... \n\nSükûnetle kuşanmış hây u hûy-i şehri gûş eyle, \nSehâb-ı hande-rîz ü berk-ı yekser-kahrı gûş eyle, \nAğaçlardan çıkan efkârı seyret, nehri gûş eyle; \nBu vahşetgâhda sen gel benimle dehri gûş eyle. \nBulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem; \nAğaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem... \n\nDüşün ol zâtı kim emriyle zâtından ıyân olmuş, \nVücûd-ı sermedîsinden zemîn ü âsmân olmuş, \nDüşün deryâyı, her bir katre mevc-i bî-kerân olmuş, \nHafâyâ-yı ilâhîdir ki yekdil, yekzebân olmuş. \nBulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem; \nAğaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem... \n\nOdur hîçî-i mâzî lücce-i sürh-i meşiyyette, \nBu târîkî-i müstakbel kebûd-ı sermediyyette, \nDurur bir kibriyâ-yı bî-nihâyet nûr u zulmette, \nBeraber cümle mevcûdât ü eşyâ hep muhabbette. \nBulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem; \nAğaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem... \n\nEder yekdiğerin takbîl dâim zühre vü zerre, \nYürür bir yolda murg u mâhî vü mehtâb ü şebperre, \nOtur şu minber-i deryâ-muhât-ı senge bir kerre, \nHemen allah'ı gör şâmil semâdan bahr ile berre. \nBulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem; \nAğaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem... \n\nYürür her burc bin asr-ı mücessemdir, mümâsildir, \nZılâle sûretâ, zannetme lâkin cism-i zâildir, \nBu hey'et zîr ü bâlâ mercî-i aslîye mâildir, \nGiderler şâd ü handân cümlesi bir feyze nâildir. \nBulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem; \nAğaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem... \n\nDöner vâdide dûr a dûr bir ses, rûdlar çağlar, \nÇemen mâî, koyunlar penbe, rengârenktir dağlar, \nŞafaktan, bahrdan etmekte cem-i sîm ü zer bağlar. \nBu şenlikte benim gönlümdür ancak varsa bir ağlar. \nBulutlar, dalgalar, yıldızlar, etrafımda hep mahrem; \nAğaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem... \n\nİner sisler içinde bir küçük kız kûhdan tenhâ, \nDoğarken necm-i bî-hâb-ı seher peyda vü nâ-peydâ, \nGeçer peyk-i sabâ dûşunda aks-i cûşiş-i deryâ, \nCeres yâd-ı vatanla dilde eyler derdimi ihyâ. \nBulutlar, dalgalar, yıldızlar etrafımda hep mahrem; \nAğaçlar, cûylar, kuşlar, çiçekler dâimâ hurrem..." + }, + { + "id": 2148370.0, + "title": "Alırım Kız Seni Komam İllere", + "poet": "Dadaloğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Oturmuş ak gelin taşın üstüne\nTaramış zülfünü kaşın üstüne\nBir selam geldi başım üstüne\nAlırım kız seni komam illere\n\nBir taş attım karlı dağlar ardına\nYuvarlandı düştü yarin yurduna\nBen yeni de düştüm sevda derdine\nAlırım ahdımı komam illere\n\nAtımın kuyruğu cura saz gibi\nDivana vurmuş da ergen kız gibi\nAlarmış yanağı bahar yaz gibi\nGetirin kır atım göçem illere\n\nDadaloğlu der de oldum kastana\nGelip geçer selam verir dost bana\nGöçeyim mi bilmem Namrun üstüne\nÇekilem mi kahpe Bulgar illere" + }, + { + "id": 21755.0, + "title": "Uyur, Bir Daha Uyanmazdin", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Martilarin sana dogruyu soyleyecekti\narzu tramvaylarina binmeseydin...\nAcilarin seni yeni bir sehre goturecekti\nyuruyusune vurulmasaydin...\nTuhaf, ele gecmez, tehlikeli bir hayvandin.\nSehrin yaban adamlari sana oyle bakmasaydi,\nuyur, bir daha uyanmazdin..." + }, + { + "id": 110854.0, + "title": "Deniz kızı ile sarhoşların masalı", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 7.0, + "poem": "Bütün herifler içerdeydi\ngirdiğinde o çırılçıplak\nherifler içiyordu, ona tükürmeye \nbaşladılar\ndaha yeni çıkmıştı nehirden, birşey\nanlamıyordu\nyolunu yitirmiş bir deniz kızıydı\nküfürler aktı parıldayan teninde\naçık saçık sözler yağdılar altın\nmemelerine\nağlamadı çünkü bilmiyordu ağlamayı\nçıplaktı çünkü bilmiyordu giysileri\ndağladılar gövdesini sigaralar, yanık\nmantarlarla\nyuvarladılar meyhanede kahkahalar \natarak\nkonuşmadı çünkü bilmiyordu\nkonuşmayı\nuzak bir aşkın rengindeydi gözleri\nkolları ikiz safirlerdi\ndudakları titriyordu mercan ışığında \nsonunda çekip gitti kapıdan\ngüçbela girdiğinehirde tertemiz oldu\nyağmurda beyaz bir taş gibi pırıl pırıl yine\nyüzdü bakmadan arkasına\nyüzdühiçliğe, yüzdü ölüme." + }, + { + "id": 20911.0, + "title": "Koşma 338", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Yüceden mi geldin sen seher yeli\nDaha dostum eller ile gezer mi? \nSolmuş derler gül benzinin iziği, \nDaha dostum eskisinden güzel mi? \n\nO ne dedi, sen ne dedin varıncak? \nOğlan aşık mısın? Dedi görüncek\nEl kavuşturup divanına duruncak\nDaha dostum eskisinden güzel mi? \n\nKolda götürürüm yavrı baz gibi\nYüzerim göllerde boymul kaz gibi\nBahçandan açılan top nergiz gibi\nToplar toplar, dost zülfüne dizer mi? \n\nKarac’oğlan, gider kendi yoluna\nÇiğ ibrişim pek yakışır beline, \nDivitin, kalemin almış eline; \nO dost bizi defterine yazar mı?" + }, + { + "id": 5330.0, + "title": "İncinen Gurur", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Pencereden baktığımda görüyorum\nSenin yüzün incir yaprağında\nSenin ürkekliğin duvar üstünde yürüyen\nBir kedinin kıvraklığında\n\nAynada dururken görüyorum\nKırmızı öpüşün sol yanağımda\nDişimi fırçalarken senin ağzın\nSerin suların berraklığında\n\nRakı devrilmiş masalarda yokluğun\nVeya benden önce kalkıp gitmişliğin\nGece boyu dolandığım barlarda\nSarhoşlara tekrarladığım adın\nBalıkçı kahvesinde, çorbacıda, kenarlarda\n\nDökülmek istemiyorum hayır! ..\nÇingene çiçekçiler habire yaltaklandığında\nBilmediğim soruların açtığı çukuru \nYalanlarla doldurmak istemiyorum\n\nSeni kaybettim galiba\nİki taşın arasında kaldım\nBu, benim hatam değildi\nSeni ben çook geç tanıdım\n\nDerin acılar bahçıvanı\nYüreğime ne ektin böyle...\nAşk korkağını bağışlar mı? \nSöyle...\n\nAramak ne kötü herkeste seni \nHer gözde bulup yanılmak seni\nAh turuncu rüyalar güzeli \nHem kendini yok ettin \nHem beni\n\nBaşka ne acıtabilir içimi \nYaşım kırkı devirmişken\nSeni böyle patavatsızca sevmişken\nVe, tam aynayı güneşe çevirmişken\nBaşka ne...\n\nSeni vefasız aşklara bırakıyorum\nYüzümü kırılan bardaklarda ara\nDüşünme ben ne olurum\nSanırım bi daha onarılmaz\nİncinen gururum" + }, + { + "id": 30539.0, + "title": "Fatih'le Çağdaş Bir Hesaplaşma", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Her delikanlının senin yaşında, \nKavak yelleri eserken başında; \n\nTa.. bilmem nereden şu kadar yolu \nGelip, almak var mıydı İstanbul'u? \n\nBunca zahmet, bunca şehit, bunca kan... \nNeden yaptın bunu Sultan Mehmed Han? \n\nHatanı silmedi hala asırlar, \nHele işlediğin öbür kusurlar... \n\nAyasofya'yı camiye çevirdin; \nBilmiş ol ki büyük bir çam devirdin.. \n\nMinareler diktin dört bir yanına \nKubbedeki Haç'ın kıydın canına... \n\nKorkudan sustular güzelim çanlar, \nSultanım! İrtica değil mi bunlar! ? ? \n\nBalkanlarda gürledin, çaktın Mora'da \nNe işiniz vardı beyim orada? \n\nYaptığın bu yanlış yüzünden \nBütün avrupanın düştük gözünden. \n\nBulgarın elini sıkmaz olduk, \nYunan'ın yüzüne bakmaz olduk... \n\nNeyse ki çağımız füze çağıdır, \nAyasofyanın da müze çağıdır. \n\nŞol dört minare, dört dikili taş. \nGibi sessiz kılıp eyledik çağdaş... \n\nEğer uğramazsak kem bir nazara \nBelki korlar bizi Ortak Pazara..! !" + }, + { + "id": 23465.0, + "title": "Hayal Bana Yakın Yar Bana Uzak", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Hayal bana yakın yar bana uzak \nSevdası başıma dolanır gitmez \nAşkına düşeli yar bana uzak \nYüz bin öğüt versen biri kar etmez\n\nSenin aşkın beni kıldı urusvay \nDüşmüşüm peşinde koşarım hay hay \nKabul et kapında beni de kul say \nDost yoluna ölür aşık ar etmez \n\nEy beni bu derde giriftar eden \nEski muhabbeti kaldırdın neden \nGönül ister kavuşmayı ölmeden \nGül olmasa bülbül ah u zar etmez\n\nBeni yakan yansın aşkın narına \nGönül düştü bir zalimin toruna \nBakmaz mısın bu Veysel'in zarına \nAh çeker ağlarım yar elim yetmez." + }, + { + "id": 44101.0, + "title": "Başörtüsü", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 9.0, + "poem": "Ne demekmiş\n“Yasak! ”\nİşiniz mi kalmadı\nYapacak? \n \nNe diye karışırsınız\nSaçımıza-başımıza, \nBizi oyuncağınız mı sandınız\nBakıp yaşımıza? \n \nSebebini anlatamayacağınız\nÇocukça bir devrin hevesinden\nKarşınızdaki en güzel portreleri\nMahrum ettiniz çerçevesinden! \n\nKim demiş, ki: \n“Başörtüsüydü o! ”\nBaşımızın -renk renk-\nSüsüydü o! \n \nAltında saçlarımız, \nArkadan, ne hoş sarkardı; \nKimimizde -örgü örgü- sarmaşıklaşır...\nKimimizde, su olup akardı! \n \n * \n * * \n \nŞu, bu nâmına “Yasak! ” demiş\nBulundunuz, tezelden; \nNe olurdu, anlasaydınız biraz da, \nGüzellikten, güzelden! \n \n * \n * * \nSiz, bizden değilsiniz, \nTanımıyoruz hiç birinizi, \nÇekin başımızdan\nEllerinizi! \n \nBir gericilik tutturmuşsunuz; \nGericilik değil, Türk'ün köy modasıdır bu...\nÜstelik, ninemizin başımızda\nTaşıdığımız hatırasıdır bu! \n \nDediniz: “Çıkacak başınızdan\nBaşörtünüz! ”\nAlın -öyleyse- onunla\nYüzünüzü örtünüz!" + }, + { + "id": 689844.0, + "title": "Hüzzam Yangınları II", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 5.0, + "poem": "İkinci yangın\n\nBir nevâ perdesinde filizlenen kıvılcım\nNarçiçeklerine son rüyayı hatırlatır\nAlevden bir gergefse tahammül, ruhumuzun\nTitrek avuçlarına her gece kan damlatır\nHangi gönül ressamı dokunmuştur bilinmez\nBir kalbin duvarına böyle tenhâ ve uzun\n\nAlevden bir gergefse tahammül, ruhumuzun\nÖlü çığlıklarıyla muammalı ve dalgın\nSen hangi Mevlana’yı arıyorsun ey bahar\nkaranlık bir dünyanın zindanı mı bu yangın\nBekle ki, gül yağmuru yağsın kirpiklerine\nElbette her şimşeğin bir hicaz dörtlüsü var\n\nSen hangi Mevlana’yı arıyorsun ey bahar\nŞarkılarda batıyor hümayun tekneleri\nDördüncü ses bir kuşun kanadında tevekkül\nAkıl, suya gölgesi düşen esrarlı peri\nBir başına eriyip akarken mihverinden\nNeden Yusuf yüzlüdür göklere savrulan kül\n\nDördüncü ses bir kuşun kanadında tevekkül\nHisar perdesinde kum, kırlangıçlar ve zehir\nÇürüyen bir câzibe tutuyor ellerinden\nYaslı bir mağaradan süslü bir cennete gir\nNice yangın saklıdır hüzzam ırmaklarında\nAkkor binlerce deniz boşalıyor terinden\n\nÇürüyen bir câzibe tutuyor ellerinden\nTehlikeli sularda sanma ki yüzün güler\nKorsanlar alır bir gün kaptanlık beratını\nSuya hükmedemezsin; düşmanındır gemiler\nGüneşin battığı yer âşiyanın olmadan\nKendi dağlarına dön ve hazırla atını" + }, + { + "id": 17811.0, + "title": "Kuşbakışı", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 6.0, + "poem": "senin bakışın sevgilim\nsenin bakışın\nbulutlarla yanak yanağa gezen kırlangıç\nuçurumların anlamını bilen albatros\nyağmurlu günlerde güneş devrimi yapan güvercin\nsenin bakışın\ntelefon kulübesinde sesimle sevişen kumru\ngök gürültüsünün üstünden geçen turna\nemeğin kavgasına kanat veren kartal\nsenin bakışın sevgilim\nsenin bakışın\n'çok uzaklara gitmeliyim kendimi bulmak için'diyen leylek\n'uzaklara gidersen yitirirsin yanındakileri'diyen serçe\nbaştankara,içimdeki yazı bahçesine dadanan \nsevgilim senin bakışın\nkısa otlara uzun dalların öykülerini anlatan çalıkuşu \nçocukluğumun şeytan uçurtmalarıyla yarışan saka\naynanın önünden yavaşça geçen tavuskuşu\nsevgilim\nışığın yırtıldığı yerde gökyüzünü bekleyen ispinoz senin bakışın\ngökdelenin bodrumunda yuvasını arayan tarla kuşu\nodun kafalıları hırpalayan ağaçkakan\nsevgilim\nsavaş gemilerinin üzerine yağan martı senin bakışın\nsenin bakışın\ngeceyi,seviştikçe kanadı kanayan geceyi\nboşluğun ıslığıyla aralayan yabankazı\ngerçeküstü pelikan,\ngökyüzünde su kanalları açan pelikan\n'yakaladığım en büyük balık sensin'diyen yalıçapkını senin bakışın\nsevgilim \nsenin bakışın\nkonduğu ağaçlara bir bir sarıldığım ardıç kuşu\nsürüden erken ayrılan bıldırcın\ncereninsırtında uyuyan keklik\nsevgilim\nsenin bakışın yağmurkuşlarının nem bolluğu\nyıldızların felsefesini bilen kukumav\ncennet papağını,yatağımda gökkuşağını uyutan\nkuşların müzik öğretmeni bülbül\nsenin bakışın\nezilenler başkaldırdıkça sevinçle öten kızılgerdan\nsinema karanlığında dudak çırpan istanbul kuşu\n-öyle bir kuş varsa eğer-\ngeceyle gündüzü tüylerinde eşitleyen saksağan\nsevgilim senin bakışın \nmutsuzluğa gagasıyla gülümseme biçen kayaşakrağı\nyapraktan çimene haber götüren ötleğen\nVan Gölü'ne gölgesi vuran atmaca\nAladağlar'da iç geçiren şahin\nsenin bakışın\ndenizcilerin unuttuğu bahri\ngemilerin unuttuğu suyelvesi\nsevgilim\nhiç unutamadığım yelkovan kuşu senin bakışın\n\nyüzümdeki gökyüzü\nbakışlarındaki kuşlarla tanıdı kendini\nsevgilim senin yüzün\nsenin yüzün\neski kuşların yeni seyir defteri.." + }, + { + "id": 79890.0, + "title": "Enkaz Kaldırma Çalışmaları", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 8.0, + "poem": "I-\nBir tezgahtar parçasıyım ben\nÜç kuruşluk acıya müdahale edemem\nKanatlarımda sigara yanıkları\nGül diye okşadım onu yıllarca\nSen istersen derdim müşterilerime\nSen istersen kalbimin hepsi de melek olsun\nİnanırdım bazen bir kase bal bile umutsuzdur.\nGül tutan bir adam aradım yıllarca\nRakamlar büyür, şehir küçülürdü.\nVazgeçtim, vazgeçtim sonra\nBeni anneme götürsün bindiğim bütün taksiler.\nKalbim neden isli bir şehir? \nKalbim! Neden ben? \nBir tek aşk sözü söylememiş gibiyim.\n\nII-\nBir tezgahtar parçasıyım ben\nKendime alıştım bodrum katlarında\nGeceleri yokluğum karşıladı beni\nKuru yapraklar sererdi merdivenlerine\nViks sürdüm burnuma, coca-cola içtim\nAğlamaklı oldum kaç kere çilek reçeli yüzünden.\nBüyülendim Sibel Can çalınan taksilerden\nBüyülendiğin şeyler, \nBüyülenmediğin şeyleri döverdi bilem.\nNeden sen böyle çocukluk resmiydin kalbim? \nKendime alıştım bodrum katlarında\nArtık bir karanlık bağımlısıyım.\nKezzap attı yüzüme sokak lambaları\nTenekeden bir aydınlıkla kestim\nHayatla ilgili bütün bağlarımı\nHazırım ben\nBir anne ismine bağlamayı her şeyi: \nFüsun...\n\nIII-\nAcıklı sözler kraliçesiyim ben\nYağmur bir daktilo kız kadar hızlı\nHızlı daha hızlı\nFazla vaktim kalmadı\nArtık ifadem alınmalı.\nAsaletim de sizin olsun baylar, rezaletim de! \nBeni bir sutyen lastiğiyle asın.\nİnanın kendimin\n“Yokluğunda çok kitap okudum”\nBana birkaç hayati meseleyi ödünç ver kalbim\nGörüş günlerinde seninle konuşabilmem için.\nKalbim neden ben? \nSırf sevinsin diye seni bir kere bile\nElinden tutup parka götürmedim.\n\nIV-\nMelankoli ve kolonya şişesi\nKalbim ile İzmir aynı şey mi? \nBoyunlarında simsiyah birer halka\nKumruların hepsi de dişi mi? \nGugukguk yusufçuk\nNerdesin? Burdayım.\nBekleyin, bekleyin geliyorum! \nMelankoli ve kolonya şişesi\n\nHayatımın üstünde imkansız kuşlar uçuyor.\n\nV-\nKalbimi bıraktım bir yanıbaşımda\nKanatlarımda hep böyle yalnız başıma\nSon şiirimi de kaybettim.\nKalbim! Neden ben? \nSon çocukluk resmimi de bir yabancıya gönderdim." + }, + { + "id": 42819.0, + "title": "Taş", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben çakıl taşıyım küçük\nBen kaldırım taşıyım yorgun\nBen sabır taşıyım pare pare\nVe ben ah mezar taşıyım\nNe çare!" + }, + { + "id": 95256.0, + "title": "Gidiyoruz, Tozlanmış Yüreklerimizle", + "poet": "Ingeborg Bachmann", + "rating": 7.0, + "poem": "Gidiyoruz, tozlanmış, onca yitirişten \nnicedir katılaşmış yüreklerimizle. \nYalnız bizi dinlememeleri değil mesele, \nsağırlaşmışlar da üstelik, tozlanmış \ninlemeleri duyup yakınamayacak kadar. \n\nŞarkı söylüyoruz, ezgi yüreğimizde. \nOradan çıkabildiği hiç duyulmamış. \nYalnız arada bilenlere rastlanırmış: \nTutan olmamıştı bizi, kalalım diye. \n\nDuyuyoruz. Paydos artık ağırdan yürümeye. \nİşin sonu da kalmayacak yoksa. \nVe çeviriyoruz gözlerimizi Tanrıya: \nAlın terimizin karşılığıdır ayrılık! \n\n(Çeviren: Ahmet Cemal)" + }, + { + "id": 28943.0, + "title": "Sone 75", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir an sevinç duyarken, korkuyorum sonra hemen, \nHaydut yıllar çalar götürür diye hazinemi; \nBir an, başbaşa kalmaktan öte bir şey istemezken,\nSonra diyorum ki, alem niye görmesin sevincimi? \nBazan, sana baka baka kendime çektiğim ziyafetle,\nDoydum sanırken, bir bakışın açlığıyla ölüyorum sonra,\nSenin bana verdiğin ya da verebileceğinden öte,\nNe bir şeyden zevk alıyorum, ne de çabalıyorum almaya.\n İşte böyle, her gün hem açlıktan ölüyor, hem tıkanıyorum; \n Ya oburca her şeyi yiyorum, ya da hiçbir şeye dokunmuyorum." + }, + { + "id": 1708870.0, + "title": "Seven Kadın Die Liebende", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 7.0, + "poem": "İşte pencerem. Az önce \nne kadar da hafif uyandım. \nYüzdüğümü sandım. \nNerede başlıyor gece, \nNerede son buluyor yaşantım? \n\nBir kristalin derinlikleri gibi şeffaf, \ndilsiz, karanlık, \nben’im diyebilirdim dört bir taraf, \nçevremi saran tüm varlık. \n\nİçime sığdırabilirim yıldızları bile; \nkalbim büyük görünüyor o kadar; \nöylesi bir keyifle \nbenden izin istiyor tekrar \n\ngaliba o sevmeye başladığım, \no tutunmaya başladığım kişi için. \nBakıyor bana yazgım, \nyabancılığıyla asla bilinmezin. \n\nUzanan ben miyim bu \nsonsuzluğun altında, \nki çayır gibi hoş kokulu \nileri geri salınmakta, \n\nhem sesleniyor hem korkak, \nduyulur diye seslenişleri, \nbir başkasında boğulmak \nonun kaderi. \n\nReiner Marie RİLKE \nÇeviren: Osman TUĞLU" + }, + { + "id": 104504.0, + "title": "Var Git Ölüm", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ölüm ardıma düşüp de yorulma\nVar git ölüm bir zaman da gene gel\nAkıbet alırsın komazsın beni\nVar git ölüm bir zaman da gene gel\n\nŞöyle bir vakitler yiyip içerken\nYiyip içip yaylalarda gezerken\nGene mi geldin ben senden kaçarken\nVar git ölüm bir zaman gene gel\n\nÇıkıp boz kurtlayın ulaşamadım\nYalan dünya sana çıkışamadım\nEşimle dostumla buluşamadım\nVar git ölüm bir zaman da gene gel\n\nKarac'oğlan der ki derdim pek beter\nBahçede bülbüller şakıyıp öter\nAnayı atayı dün aldın yeter\nVar git ölüm bir zaman gene gel" + }, + { + "id": 2222.0, + "title": "Bach Sonatı", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 8.0, + "poem": "ne ben sorayım seni\nne sen beni sor\nsoyunmuş seslerimiz tenden\nboşlukta bir aşk örüyor\n\nses olmuş duygular\nyaklaşır dalga dalga zamansız\nkavuşsa da seslerimiz birbirine\nbiz kavuşamayız\n\nne kollarımız var saracak\nne öpecek dudaklar\nne görülecek yüzümüz var\nne görecek göz\n\nbir aşk örüyoruz boşlukta\nçizgiden soyut\nzerreden öz" + }, + { + "id": 46302.0, + "title": "Senin İçin", + "poet": "Cenap Şahabettin", + "rating": 7.0, + "poem": "Sesin işler gibi bir şûh kanat gamlarıma \nSeni dinlerken olur kalbim uçan kuşlara eş \nGün batarken sanırım gölgeni bir başka güneş \nSarışınlık getirir gözlerin akşamlarıma. \n\nDoğuyor ömrüme bir yirmi sekiz yaş güneşi \nBir kuş okşar gibi sen saçlarımı okşarken \nKoklarım ellerini gülleri koklar gibi ben \nAvucundan alırım kış günü bir yaz ateşi \n\nGönlüme avdet eder her unutulmuş nisan \nNe zaman gençliğini yolda hırâman görsem \nEskiden pembe dudaklarda dağılmış bûsem \nToplanır leblerime bir gece dalgın dursan \n\nSeni zambak gibi gördükçe açık pencerede \nGül açar bahtımın evvelki hazanlık korusu \nGenç eder ufkumu hülyâlarımın genç kokusu \nSorarım ak saçımın örttüğü yıllar nerede \n\nÇehremi varsın o solgun seneler soldursun \nYeni yıldız gibi doğdukça güzel her akşam \nGençliğin böyle benimken kocamam hiç kocamam \nRuhum, ölsem bile ben, sen yaşayan ruhumsun" + }, + { + "id": 34514.0, + "title": "El Gazeli", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ellerine Sarın Kalbimin içini\nO ayla boyanmış nar ellerine\n\nBahar ellerine giydir düşleri\nGöksel şarkıları sar ellerine\n\nO kar ellerine yar ellerine\nDeme sabah akşam var ellerine\n\nRüzgar mı asker mi biçti yolumu\nÖnünde kaç engel var ellerine\n\nBitirip şu kara kuru ekmeği\nGöç etsem diyorum yar ellerine." + }, + { + "id": 105310.0, + "title": "Başına Bir Hal Gelirse", + "poet": "Gevheri", + "rating": 7.0, + "poem": "Başına bir hal gelirse\nDağlara gel bağlara gel\nSeni saklar vermez ele\nDağlara gel bağlara gel\n\nBu canım aşka cinseli\nAşk odu ile pişeli\nYeşil dağlar menevşeli\nDağlara gel bağlara gel\n\nRakibe miktarın bildir\nYanına civanlar uydur\nZamane dostundan yeğdir\nDağlara gel bağlara gel\n\nGevheri düşmüş dillere\nDiyar-ı gurbet illere\nBillahi vermem ellere\nDağlara gel bağlara gel" + }, + { + "id": 2099566.0, + "title": "Bende Sığar İki Cihan", + "poet": "Seyyid Nesimi", + "rating": 9.0, + "poem": "Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam\nCevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam\n\nKevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim\nSen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam\n\nKimse gümân ü zann ile olmadı Hakk ile biliş\nHakkı bilen bilir ki ben zann ü gümâna sığmazam\n\nSûrete bak vü ma'nîyi sûret içinde tanı kim\nCism ile cân benim velî cism ile câna sığmazam\n\nHem sadefim hem inciyim haşr ü sırât\nBunca kumâş ü raht ile ben bu dükâna sığmazam\n\nGenc-i nihân benim ben uş ayn-ı ayân benim ben uş\nGevher-i kân benim ben uş bahr ile kâna sığmazam\n\nArş ile ferş ü kâf ü nûn bende bulundu cümle çün\nKes sözünü uzatma kim şerh u beyâna sığmazam\n\nGerçi muhît-i a'zâmım adım âdem durur âdemim\nDâr ile kün fekân benim ben mu mekâna sığmazam\n\nCân ile hem cihân benim dehr ile hem zamân benim\nGör bu latifeyi ki ben dehr ü zamâna sığmazam\n\nEncüm ile felek benim vahy ile melek benim\nÇek dilini vü epsem ol ben bu lisâna sığmazam\n\nZerre benim güneş benim çâr ile penc ü şeş benim\nSûreti gör beyân ile çünkü beyâna sığmazam\n\nZât ileyim sıfât ile Kadr ileyim Berât ile\nGül-şekerim nebât ile piste-dehâna sığmazam\n\nŞehd ile hem şeker hem şems benim kamer benim\nRûh-ı revân bağışlarım rûh-ı revâna sığmazam\n\nTîr benim kemân benim pîr benim civân benim\nDevlet-i câvidan benim îne vü âna sığmazam\n\nYer ü gökü düzen benim geri dönüp bozan benim\nCümle yazı yazan benim ben bu dîvâna sığmazam\n\nNâra yanan şecer benim çarha çıkar hacer benim\nGör bu odun zebânesin ben bu zebâne sığmazam\n\nGerçi bugün Nesîmîyim Hâşîmîyim Kureyşîyim\nBundan uludur âyetim âyet ü şâna sığmazam" + }, + { + "id": 63609.0, + "title": "Anam Gelir", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 7.0, + "poem": "Sakalıma kır düştü, \nSöylemeyin anama.\nÜzülürde ağlar, \nAğlar sonra, bilirim.\n\nHepsi hepsi üç tane\nÜç tel ne ki sakalda\nÜzüldüğüne değmez, \nDeğmez sonra bilirim.\nGözlerime bir baksın, \nBir baksın anam şöyle.\nDerdi gözümden okur, \nOkur sonra bilirim\n\nYine İstanbul anlatırım, \nAnlatırım neşeyle.\nNeşemde hüzün bulur, \nBulur sonra, bilirim.\n\nAna bir şey yok derim, \nSen dua et gizlice.\nAnam hep dua eder, \nEder sonra bilirim.\n\nÖlüm haberim gelir\nBir gün bir gazetede.\nPeşimden anam gelir, \nHemen gelir, bilirim." + }, + { + "id": 99906.0, + "title": "İsmi Olmayan Şiirler 5", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "Umidin her zaman haib, nasibin daima nekbet; \nHayatin gecti husranlarla ey gun gormeyen millet! \nNe devletsiz basin varmis, ne mel'un tali'in, hayret! \nMuebbed bir hayat ummus da icmistin.. Fakat seyret:\nNasil zehr oldu birden diktigin sahba-yi hurriyet! \n\nMeger altust olurmus en muazzam ars-i istiklal; \nMeger pamal edermis en bulend akvami izmihlal; \nMeger birden olurmus altiyuz yil beslenen amal, \nUfuklar, bak, adem rendinde zulmetlerle malamal..\nNe beklerdik, nasil ciktin sen ey ferda-yi istikbal! \n\nBu istikbali ruyamizda gorseydik inanmazdik! \n'Sabah olmus' dedik, sezmekle bir avare aydinlik.\nNe haybettir: degilmis fecr-i kazibler kadar sadik! \nCahimi bin hatar kat kat yigilmis, gelde yirtip cik! \nilahi! Bir isik goster, bunaldik busbutun artik! \n\nFakat hey saskin, istimdad icin Hak'dan yuzun var mi? \nKitabullah'a yuksekten bakan gozler de aglar mi? \nMuhakkar gordugun kuvvet bu gun bir bak, muhakkar mi? \nDemezdin, ruhu Kur'an'in o lakaydiyle muztar mi? \nYa sen muztar kalir, feryad edersen, aldirirlar mi! \n\nEvet, sen boyle bir ferda-yi mahser-hizi ummazdin, \nHaberdar eyleyenler oldu; guldun. Pek de kurnazdin! \nKudurmustan beter bir hale geldin, durmadin azdin! \nDusen ma'suma cikmak gayr-i kaabil bin cukur kazdin:\nGomup ahlaki, artik fuhs icin bah-name'ler yazdin! \n\nUtanmak bilmiyorsun, anladik, lakin ne isterdin:\nSu milletin ki levsiyyati bir 'meslek' deyip verdin? \nibadullahi saptirdin, fakat bir yol mu gosterdin? \nGorursen nerden bir namus, fush-abada gonderdin; \nSezersen kimde na-merdane bir fitrat, kanat gerdin! \n\n *\n * *\n\nBiyik kirpik, sakal yontuk da tirnaklar birer parmak; \nYikanmaz bir surat, sol gozde beyzi cam, fakat parlak; \nHamamsiz ensenin sirtinda bir yag var: kayar yavsak! \nSu, kalcinlarla kivrik pantalon altinda, kiskivrak\nSeken Osmanli centilmeninde hicbir duygu yok mutlak...\nUtanmak ver, yeter, kaabilse Allah'im, utandirmak! \n\n Mehmet Akif ERSOY\n 29 Tesrinisani 1328\n (1912)\n\n-" + }, + { + "id": 13355.0, + "title": "Zahmet Vakti", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Yaşamak bir sokak lambası gibi\nBir gece evden atılmış bir çocuk sanki\nTek bir damla tek bir ses gibi\nAklıma düşüyor \n\nArtık delirir koşar şimşeklerim\nYaşamak bu nadir ve gevşek\nHayır bugün hiçbir kimseyi alkışlamıyorum\nVe onların dikilip içi yumurta çürüğü kokan\nKristal fanuslarına baka durdukları gibi bakıp durmuyorum \n\nVe bazı bey alıkların dediği gibi\nSadece yürek arılığını arı bulmuyorum\n\nDüşünün \nTohumlar ekilir\nYağmurlar başlar\nO zaman filizler bir karış boyu yükselmiştir\nKöylü davarlarını alır götürür sürer üstüne\nBaşak dediğimiz rahmet ondan sonra fışkırır\nEsas ondan sonra gövdelenir\n\nGörmezik/ gördürürler\nDavarın yedim doydum sandığı\nBir dalgınlık \n\nçünkü benden bir kahramanlık kalacak\nçünkü besmeleyle başlandı\nçünkü desturla tuttuk ne tuttuksa\nçünkü imanla çok şeylere çağrıldık gözümüz \ndağlarda kaldı eşya geride kaldı\ndünya arkada bırakıldı\nbir diş gibi ayrıldık çenemizden\ndil çağı kapandı göz bağı koptu\nbir tövbe sancağı açıldı bir zevk süreci değil\nçünkü bütün o zamanlar toptan kullanılmış oldu\n\niçinde zalimlerin asılma sahneleri\niçinde kan akıtanların kanlarının seli\niçinde mahzun edenlerin gözyaşı nehirleri\nçünkü tövbe edildi izin verildi besmeleyle başlandı\n\nsevgilinin elinden dertler hoş\nbeline/ çamur çamur olarak\ntekme tekme olarak\non gündür ve kırk gündür daha\naç acına ayakta\ndurmak\nelli gün ayakta durmak olarak kaydedildi\nsevilinin elinden bağış ve kefaret olarak\nbilindi\nkabul edildi\nrazı olundu\nağlanmadı\npeki ekmek istenmedi mi istendi\nSadece bir parça ekmek istendi tapınmaya bedensel güç olarak\nYalvarılmadı HİÇKİM\nSE\nYE\nağlanmadı\nrazı olundu kabul edildi öpüp başa kondu\nve çünkü tövbe edildi\nbir tövbe sancağı açıldı bir zevk süreci devrildi\nbir isyan kazanı devrilmedi\nitiraz isyan akmadı\nbir tövbe sancağı açıldı\nçünkü bütün zamanlar toptan kullanıldı\niçinde zalimlerin asılma sahneleri\niçinde kan akıtanların kanlarının seli\niçinde mahzun edenlerin gözyaşı nehirleri\nçünkü tövbe edildi tövbe edildi\n\nağıt güzel vakitlerindendir\nestağfirullaaaaah ve işte böyle uzatarak\nkalbim aç\netim yanık\nDünya diz çöktüğüm yer kadardır dizimin yanında bir diz\ndizimin yanında bir diz sağdan biri iki üç\ndört beş altı yedi soldan bir iki üç\ndört beş altı yedi\nbir sana bir sana bir sana... avucunu aç avucunu kapa\ndilini tut aklını kravatın gibi çöz at\nşimdi bir damla gözyaşı bir iri yahut" + }, + { + "id": 48093.0, + "title": "Düşü Ne Biliyorum", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 8.0, + "poem": "Kimdi o kedi, zamanın\neşyayı örseleyen korkusunda\neğerek kuşları yemlerine, \nbana ve suçlarıma dolanan? \n\t\nGök kaçınca üzerimizden ve\nyıldız dengi çözüldüğünde\nneydi yaklaşan\nyanan yatağından aslanlar geçirmiş\nve gömütünün kapağı hep açık olana? \n\nYedi tül ardında yazgı uşağı, \ngörüldüğünde tek boyutlu düzlüktür o\nve bağlanmıştır körler\nörümcek salyası kablolarla birbirine\nsevişirken, \niskeletin sevincini aklın yangınına\ndöndüren, fil kuyruğu gerdanlıklarla.\n\nYine de, zaman kedisi\npençesi ensemde, üzünç kemiğimden\nçekerken beni kendi göğüne, \nbir kahkaha bölüyor dokusunu\n\n\tdüşler marketinin, \n\nuyanıyorum küstah sözcüklerle: \n\tEy, iki adımlık yerküre\n\tsenin bütün arka bahçelerini\n\t\tgördüm ben!" + }, + { + "id": 1811788.0, + "title": "Başka Bir Anlatım", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 5.0, + "poem": "Şenlik ateşleri yerleştirir boynuzlarını\nÇıldırmış bir geyiğin ikindi tarlasına,\nGittikçe yayılır vadi. O küçük rüzgar\nSıçrar bayırlardan bayırlara.\n\nHava kristalleşir duman altında\n-Kedi gözleri gibi sarıdır, hüzünlüdür –\nBen dallardan yürürüm gözlerimde\nDallar, ırmaklardan yürür.\n\nGelirler bana gerçek şeylerim benim,\nAynı ezgileri tekrarlayarak,\nBurada bu bu ikindi sazlıklarında\nNe garip Federico adında olmak.\n\nÇev. Ülkü Tamer" + }, + { + "id": 24462.0, + "title": "Kan Uyku", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir biz varız güzel öbürleri hep çirkin\nBirde bu terli karanlık\nSonra bir şey daha var muhakkak ama adını bilmiyorum\nNereden başlasam sonunda o ışıkla karşılaşıyorum\nYarı çıplak utanmaz bir kadın resmini aydınlatıyor\nAkşam oluyor ya bir türlü inanamıyorum\nOturmuş iri yapılı adamlar esrar çekiyorlar\nDaha bir aydınlık olsun diye içtikleri su\nSarı toprakdan testileri güneşte pişiriyorlar\n\nBir korkuyorum yanlız kalmaktan bir korkuyorum\nGündüzleri delice çalışıyorum geceleri kadınlarla yatıyorum\n\nSonra birden büyümüş görüyorum ağaçları\nKısrakları birden yavrulamış\nHavaları birden güneşli\n\nKadınlarla yattığım yetse ya\nBirde kadınlarla yattığıma inanmam gerekiyor\n\nHoşlanmıyorum" + }, + { + "id": 43068.0, + "title": "Sabah İskambil Atar Kahvede, Akşam Domine", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "Köylünün bir şeyi yok, sıhhatı, ahlakı bitik; \nBak o sırtındaki mintan bile tiftik tiftik.\n\nBir kemik, bir deridir ölmedi kaldıysa diri; \nNerde evvelki refahın ancak onda biri? \n\nDam çökük, arsa rehin, bahceyi icra ister; \nBir kalem borca bedel faizi defter defter! \n\nHiç bakım görmediğinden mi nedendir, toprak, \nVerilen tohmu da inkar edecek, öyle çorak, \n\nBire dört aldığı yıl köylü emin ol, kudurur: \nHar vurur bitmeyecekmiş gibi, harman savurur.\n\nUğramaz, gün kavuşur, çitine yahut evine; \nSabah iskambil atar kahvede, akşam domine.\n\nMuhtasar, gayr-i mufid ilmi kadardır dini; \nNe evamir, ne nevahi, secemez hiçbirini.\n\nNamazın semtine bayramlarda uğrar sade; \nHiç su görmez yüzünün düşmanıdır seccade.\n\nHani, üç beş kişiden fazla musallı arama; \nMescid ambarlık eder, başka ne yapsın, imama! \n\nOkumak bahsini geç, Çünkü o defter kapalı, \nBir redif zabıtı mektepleri debboy yapalı, \n\nSıtma, fuhuş, içki, kumar, türlü fecayı salgın...\nSonra söylenmiyecek şekli de var hastalığın.\n\nBir taraftan bulanır levse hesapsız namus; \nBir taraftan serilir toprağa milyonla nufus.\n\n.........\nMehmet Akif ERSOY\nASiM: SAFAHAT-6.Kitap\n1919" + }, + { + "id": 2607.0, + "title": "Ben Ölürsem Akşamüstü Ölürüm", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben ölürsem akşamüstü ölürüm \nŞehre simsiyah bir kar yağar \nYollar kalbimle örtülür \nParmaklarımın arasından \nGecenin geldiğini görürüm \nBen ölürsem akşamüstü ölürüm\nÇocuklar sinemaya gider \nYüzümü bir çiçeğe gömüp \nAğlamak gibi isterim \nDerinden bir tren geçer \nBen ölürsem akşamüstü ölürüm \nAlıp başımı gitmek isterim \nBir aksam bir kente girerim \nKayısı ağaçları arasından \nGidip denize bakarım \nBir tiyatro seyrederim \nBen ölürsem akşamüstü ölürüm \nUzaktan bir bulut geçer \nKaranlık bir çocukluk bulutu \nGerçeküstücü bir ressam \nDünyayı değiştirmeye baslar \nKus sesleri, haykırışlar \nDenizin ve kırların \nRengi birbirine karışır \nSana bir şiir getiririm \nSözler rüyamdan fışkırır \nDünya bölümlere ayrılır \nBirinde bir pazar sabahı \nBirinde bir gökyüzü \nBirinde sararmış yapraklar \nBirinde bir adam \nHer şeye yeniden baslar" + }, + { + "id": 67376.0, + "title": "Eskiden Bilmezdim Yalnızlığı", + "poet": "Yılmaz Güney", + "rating": 9.0, + "poem": "Eskiden bilmezdim yalnızlığı \nBir ağaç nasıl yalnız değilse ormanında \nBir çiçek kendi dalında \nEskiden bilmezdim yalnızlığı \n\nYalnızlığın içinde \nŞimdi yalnız, yalnız mıyım \nKopuk muyum dalımdan \nUzağında mı kaldım ormanın" + }, + { + "id": 233751.0, + "title": "Bir Şairin Hatıra Fotoğrafı", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "\tBİR ŞAİRİN HATIRA FOTOĞRAFI\n\n\t\tAdana'da doğmuşum\n\t\tMirza Çelebi'de\n\t\tİlkokulu İstiklal'de\n\t\tOrta'yı Tepebağ'da\n\t\tLiseyi Erkek Lisesin'de okumuşum\n\t\tKimilerine göre doğuştan şair\n\t\tBiraz da asi doğmuşum\n\t\tVe en acısı Adana'nın barajında\n\t\tÜç kere boğulmuşum\n\t\tO gündür bugündür\n\t\tDenizle aram açık\n\t\tBuz gibi soğumuşum\n\t\n\t\tLise'den sonra kendimi\n\t\tDenizi olmayan Berlin'de bulmuşum\n\t\tMimarlık okumuşum\n\t\tMühendislik okumuşum\n\t\tVe matematik çıktıkça karşıma\n\t\tİnadına şiir dokumuşum\n\t\tVe annemi kaybetmişim\n\t\tBir Şubat gecesinde\n\t\tDünyadan soğumuşum\n\t\tGel gör ki \n\t\tDikeni de gülü de \n\t\tO şehirde bulmuşum\n\t\tVe bir sabah\n\t\tDikeni yoluma\n\t\tGül'ü koluma alıp\n\t\tİstanbul'a \n\t\tEdebiyat Fakültesine koşmuşum.\n\n\t\tDaha ilk nefesinde gençliğimin\n\t\tSürgün'ü Nazım'dan\n\t\tGurbet'i Orhan'dan\n\t\tHasreti Ahmet Arif'ten tanımışım\n\n\t\tVurulmuşum taşına toprağına şiirin\n\t\tYunus'la yoğrulmuş\n\t\tNesimi'yle çoşmuş\n\t\tPir Sultan'la yanmışım\n\t\t\n\t\tBir gözümde Veysel\n\t\tBir gözümde Köroğlu\n\t\tDilimde Karacaoğlan, Emrah, Dadaloğlu\n\t\tNe türküler yakmışım\n\n\t\tNecip Fazıl'la kaldırımlarda yatmış\n\t\tAtilla İlhan'la Maçka'da buluşmuş\n\t\tÜmit Yaşar'la yüzlerce kez aşık olmuşum\n\t\n\t\tVe haykırmışım göklere\n\t\tŞairler severse işte böyle sever\n\t\tYüreğimde can sesleri\n\t\tMendilimde kan sesleri\n\t\tVe dilimde hep o şiirler\n\t\tBir yanımda Can Yücel\n\t\tBir yanımda Edip Cansever \n\n\t\tİşte bu yüzden\n\t\tAcıların şahını\n\t\tAşkların ilahını\n\t\tYalnızlığın padişahını\n\t\tGölgesinden tanırım \n\t\tAma ne zaman bir ayrılık çalsa kapımı\n\t\tBuz keser kanım donar kalırım\n\t\tVe soluğu yine bir şiirde alırım\n\n\t\tKısacası\n\t\tAdım Ahmet Selçuk \n\t\tSoyadım İlkan\n\t\tBir söz vardır ya hani \n\t\tTanıyan bir\n\t\tTanımayan bin pişman\n\t\tYetişir sanırım\n\t\tBunca sohbet bunca ağıt bunca ahh\n\t\tŞiirlerimin gözü yolda kalmasın\n\t\tHadi bana eyvallah\t" + }, + { + "id": 57239.0, + "title": "Bir Çocuk", + "poet": "Ahmet Ada", + "rating": 9.0, + "poem": "Sen ey engin gönüllü düşsever\nSıfatsız derviş\nDolaştın içinde hep özveriyle\nDoğu'yu, Batı'yı, sokakları\nSokaklar ki leylak kokardı\nŞuraya koymuştun masaya\nÇiçeklerin sokak görgüsünü\nSokakların çiçek örgüsünü\n\nSen ey uçuruma atlayan çocuk\nAnlat şimdi uçurumu, uçan çiçekleri\nBazı güneşleri büyük sulara akan\nBazı aşkları beyaz sessizliğe akan\n\nBak işte geçti yine\nİçinden sümbül yeleli bir at\n\nSen ey uslanmaz kalender\nDoğu'lu bilge, gün doğdu bak\nHasret burcuna düştü\nİmgelerin sınırsız dalga boyu\n\nDeniz kıyısında denize karşı\nYaktı sigarasını bir atlı\n\nSen ey uslanmaz uçarı çocuk\nAnlat şimdi vişneçürüğü ufku\nUçurum sessizliğinde suçsuzluğunu\nBak işte Cemal Abidir\nLaleli'den dünyaya doğru giden bir tramvayda\nOnun kasketine yağan yağmuru anlat" + }, + { + "id": 105834.0, + "title": "Ben De Şu Dünyaya Geldim Giderim", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben de şu dünyaya geldim giderim\nKalsın benim davam divana kalsın\nMuhammed Ali'dir benim vekilim\nKalsın benim davam divana kalsın\n\nYorulan yorulsun ben yorulmazam\nDerviş makamından ben ayrılmazam\nDünya kadısından ben sorulmazam\nKalsın benim davam divana kalsın\n\nBen de vekil ettim Bari Hüda'mı\nO da kulu gibi zulüm ede mi\nOrda söyletirler bir bir adamı\nKalsın benim davam divana kalsın\n\nMümin müslim düşürür de cem olur\nAnda sınık yaralara em olur\nKara taş erir de safi mum olur\nKalsın benim davam divana kalsın\n\nPir Sultan Abdal'ım dünya kovandır\nGitti adil beyler kalan avamdır\nMuhammed divanı ulu divandır\nKalsın benim davam divana kalsın" + }, + { + "id": 20204.0, + "title": "On Ayrılık Şiiri 2", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Sadece ikimize değil\nBütün hayata üzgünüm\nFotoğraflarda \nBir gece hatırası\n\nÖylesine yalnızım ki\nSanki yokum\nEriyor eski ben\nVe yeni biri olamıyorum\n\nKeder sokulgan adımlarıyla\nGelip kıvrılıyor yüreğime\nHayat sakin\nŞafakta evler gibi\n\nSanki hiç bir şey olmadı\nİkimiz yokuz sadece\nBiz olan ikimiz yokuz\nDeniz hep orada\nVe ağaçlar aynı düşlerinde" + }, + { + "id": 104619.0, + "title": "Yine Sevda Geldi Serime", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Yine sevda geldi serime\nKoymazlar ki gidem kendi yoluma\nEl uzatman benim gonca gülüme\nAllı turnam, harman dalı do'ndu' mu'\n\nSarı edik geymis koncu dizinde\nArzumanım kaldı ala gözünde\nBöyle güzel m'olur köylü kızında\nAllı turnam, harman dalı do'ndu' mu'\n\nYiğitleri vardır ata binerler\nSoğuk sulu yaylalara konarlar\nToprak tutmaz diye geri dönerler\nAllı turnam, harman dalı do'ndu' mu'\n\nArap ata biner hep yarışırlar\nCirit oynarlar da ok atışırlar\nYine bir gün gelir yan bakışırlar\nAllı turnam, harman dalı do'ndu' mu'\n\nKarac'oğlan seni çağırır yine\nYiğit olan hançer sokar beline\nArzulayıp çıkar Bağdat çölüne\nAllı turnam, harman dalı do'ndu' mu'" + }, + { + "id": 45147.0, + "title": "Mezar Taşımdaki Dört Mısraya Bakarken Ağlayışına", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "ağlama, sonsuzluğun kapısıdır bu taşlar\nağlama ki, onlarda feryât etmeye başlar\nneden toprak olduktan sonra geldin yanıma\nbir ömür nerde idin od düşerken canıma\nmâdem acı çekmemi istemiyordun gülüm\nneden yandığım halde, acı çekiyor külüm\nmahrumun olsam bile, ağlama, kabrimde ben\ndayanamam kederlenmene, kahrına rağmen\neyvah, sende solmuşsun istilâ kıskacında\nsonbahar rüzgarları sevişiyor saçında\ngözlerinde, kırılgan tebessümü akşamın\nnerde, esirgediğin o mağrur ihtişamın\ndünya mı sarsılıyor, yoksa titriyor musun\nben sana tiryakiyim hâlâ, biliyor musun\ntoprağımda tütüyor hayalin, buhur gibi\nher gece bekliyorum gelmeni, sahur gibi\nkomşularım soruyor: Kimdir bu nazlı sultan? \nadını anacağım ânda ağarıyor tan\nsen güneşe bakarken, uykuya dalıyorum\nhaberini her yani gelenden alıyorum\nbu hayal hakikatin özüdür, rüya değil\nsûretimi görürsün, mezarıma bir eğil\nokursun kitâbemde vardığım son durağı\nbulursun başucumda gülümseyen burağı\n'Hû' sesini fısıldar kulağına taşlarım\nruhuna kâfur gibi yayılır gözyaşlarım" + }, + { + "id": 8343.0, + "title": "Ağır Kan Kaybı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Biz yalnızlıktan doğduk o dağdağalı sudan\nBiz yani erdoğan ayşenur ali ve ahmet\nBirkaç litre kan bir hayli kemik epeyce korku\nSanki bir tesbih koptu tane tane savrulduk\nKöy köy bucak bucak memleket memleket\nYani afyon adilcevaz akçadağ turgutlu\nBirkaç litre kan bir hayli kemik epeyce korku\n\nBuzlu mehtap alçakca kesmişti yolumuzu\nBütün kapılardan açıkca kovulmuştuk\nSilahımız avcumuza yapışmıştı soğuktan\nBiz yani erdoğan ayşenur ali ve ahmet\nBirkaç litre kan bir hayli kemik epeyce korku\nKestiremedik ne yaptığımızı kim olduğumuzu\nSanki bir tesbih koptu tane tane savrulduk\nKöy köy bucak bucak memleket memleket\nYani afyon adilcevaz akçadağ turgutlu\nBirkaç litre kan bir hayli kemik epeyce korku\n\nNe kadar korkmuştuk elimizden tutmadılar\nDoğrudur kendi içimizde daraldığımız\nKim neyi savundu bilinmez nereye kadar\nBiz yani erdoğan ayşenur ali ve ahmet\nBaşka bir yalnızlıkta boğulduk / havasızlıktan\nSanki bir tesbih koptu tane tane savrulduk\nKöy köy bucak bucak memleket memleket\nNe solculuğumuz solculuktu ne sağcılığımız\nKaranlık bir kapı ölüp üstümüze kapandılar\nKimse bizi sevmedi / ağır kan kaybıyız" + }, + { + "id": 48140.0, + "title": "Tel Örgülere Takılmadan", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Daha takılmadan bu telörgülere\nBiz ki\nÇocuğumuz dedik alınterine\nOkşadık alınterinin yanaklarını\n\nNasıl sevdik karayı bembeyaz\nSarıyı kıpkızıl\nPembe-beyaz dallarcasına\nTohum tohum patlarcasına\nÜstüne üstüne yürüdük ölümlerin\nAşkın sularına girercesine\nVe tarihin en güzel yaprağını\nGüneşin parmağıyla çevirircesine\n\nBir şarkıyla geldik bugünlere\nSevdikçe söyledik\nÖzledikçe yeniden besteledik \nKelepçeler çürüdü sesimizde\nVelhasıl\nDaha çocukken türküledik\n\nBu telörgülere takılmadan önce\nBiz ki vatanımız dedik alınterine\nÖptük alınterinin topraklarını\nBaşlar koyduk uğruna\nHer damlasına can verdik\nKurtuluşumuz dedik alınterine\nAçtık alınterinin bayraklarını" + }, + { + "id": 62416.0, + "title": "Mühür Gözlüm", + "poet": "Neşet Ertaş", + "rating": 8.0, + "poem": "Mühür gözlüm seni elden\nSakınırım kıskanırım\nUçan kuştan esen yelden \nSakınırım kıskanırım \n\nHavadaki turnalardan\nSu içtiğin kurnalardan\nGiyindiğin urbalardan\nSakınırım kıskanırım\n\nBeşikte yatan kuzundan\nHem oğlundan hem kızından\nBen seni senin gözünden\nSakınırım kıskanırım\n\nAl'İzzet'i oncalardan\nElindeki goncalardan\nYerdeki karıncalardan\nSakınırım kıskanırım" + }, + { + "id": 67319.0, + "title": "Marienbad Ağıdı", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 7.0, + "poem": "Artık ne bekleyebilirim, yeniden\nBuluşsam da o gonca çiçekten\nCennet ve cehennem seni bekliyor\nDuygular kararsızlık dalgalarında sarsılırken, \nBitsin bu kuşkular artık! İşte gök kapında\nKaldırıyor yerden seni kollarıyla\n\nİşte cennete kabul edildin, keşke\nDeğer olsaydın sonsuz güzel hayata\nArtık ne istek, ne umut, ne tutku kaldı\nBurasıydı yöneldiğin içten çabalarla\nKarşında görünce eşsiz güzelliği\nYanık gözyaşlarının kaynağı tükendi\n\nGün nasıl da hızla çarptı kanatlarını\nZamanı önüne katıp sürer gibi\nAkşamki öpücük bir mühür dudaklarda\nYarınki güneşin de aynen göreceği\nSakin bir yürüyüşteydi zaman, \nKız kardeşler gibi, benzer ve benzemeyen\n\nSon öpücüğün nasıl da tatlı kıyıcılığı\nKesiveriyor aşkın kusursuz örgüsünü\nŞimdi acele, tedirgin koşan, sakınıp eşiğinden\nArdından alevler içinde bir melek geliyor gibi\nGöz, karanlık yola yorgun bakıyor\nDönüp baktı: Kapı kilitli duruyor\n\nŞimdi kendine bile kilitli olan bu gönül\nSanki hiç açılmamış, mutluluk saatlerini\nGökteki bütün yıldızlarla yarışarak\nOnun yanında hiç yaşamamış gibi\nUsanmış, utanmış, bungun, hüzünlü\nKaranlıklar içinde soluksuz gönlü\n\nBu dünyadan geride ne kaldı? Sarp kayalar\nKutsal gölgelerle taçlandırılmadı mı? \nÜrünler olgunlaşmadı mı? Yeşillikler canlı, \nIrmak ve otlaklar boyunca uzanmıyor mu? \nVe yeryüzü ötesinin büyüklüğü \nBiçimli ve biçimsiz kubbelenmiyor mu? \n\nNasıl da aydınlık ve kırılgan, hafif ve ince\nCiddi bulutlar korosundan altı kanatlı melek\nTıpkı o, yukarıdaki mavi gök\nBuhar gibi karışıveren maviliğe\nBöylece gördün danslar içinde sevinçli\nO, sevgililer sevgilisini.\n\nYalnızca birkaç dakika izin sana\nOnun yerine bir hayli tutup bırakmaya\nYüreğine geri dön, daha kolay bulabilirsin orda\nDeğişen biçimlere oynarken onu.\nPek çok resim giderek oluşturuyor birini\nBöyle binlerce kez ve hep hep sevgili\n\nKapılarda bekliyordu, karşılar gibi\nAdım adım mutlu etti beni\nBir daha koştu son öpücükten sonra\nBir son daha kondurmaya dudaklarıma\nNasılda canlı şimdi anısı\nİçimde alevden harflerle yazılı.\n\nO gönül ki, yüksek surlar yaptırmış\nİçinde korumak için kendini ve sevdiğini \nOnun yerine de sevinç duyuyor bu aşktan\nYalnızca ona açınca kapılarını tanıyor kendini\nBöylece kendi sınırları içinde daha özgür\nVe yalnızca ona teşekkür için atıyor yüreği\n\nSevme gücü ve gereksinim\nKarşılıklı sevgiyle yok edildi\nSevinçli tasarılar için umudun neşesi\nKarar ve eylem için hemen bulundu\nAşk bir heyecansa seven için, \nBen en hoş örneğiyim bunun.\n\nBeni böyle kılan onun varlığı! Nasıl bunaltıcı\nBir korku akıl ve beden üstünde, istenmeyen ağırlık: \nTüyler ürpertici hayaller dolu\nYürek boşluğunun ıssızlığında.\nŞimdi eşikte umudun bilinen şafağı\nIşıyor güneşin yumuşak aydınlığında.\n\nTanrı'nın verdiği huzuru bu evrende\nAkıldan çok mutluluk veren - okuduğumuza göre -\nKarşılaştırıyorum aşkın huzuruyla, \nSonsuzca sevdiğin yanındaysa bu dünyada\nGönül rahatlar, bozamaz hiçbir şey o derinde\nDuran anlamı, o anlam ait olmaktır sevdiğine..." + }, + { + "id": 35228.0, + "title": "Eksik Güneşler", + "poet": "Necati Cumalı", + "rating": 6.0, + "poem": "Kaç günümüz varsa şunun şurasında\nO kadar güneşimiz var\nHer günlük hakkımızdır mutluluk\nAnla\nDün bugün eksilen güneşler\nÖdenmez yarınla" + }, + { + "id": 70450.0, + "title": "Vermek", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 8.0, + "poem": "Sonra, varlıklı bir adam konuştu: 'Bize vermekten bahset.'\n\nVe o cevap verdi: \n\n'Sahip olduklarınızdan verdiğinizde, \nçok az şey vermiş olursunuz; \n\nGerçek veriş, kendinizden vermektir.\n\nÇünkü sahip olduklarınız, yarin ihtiyacınız olabilir\ndiye saklayıp koruduğunuz şeylerden ibaret değil mi? \n\nVe yarin, kutsal şehre giden hacıları takip ederken, kemiklerini, \niz bırakmayan kumlara gömen fazla uyanık bir köpeğe ne getirebilir? \n\nVe ihtiyaç korkusu da, ihtiyaçtan başka bir şey değil midir? \n\nKuyunuz tamamen doluyken susuzluktan korkmak, \ntatmin olamayan bir susuzluk göstermez mi? \n\nÇok fazla şeye sahip olup, çok az verenler, bunu\ngösteriş isteyen gizli arzuları için yaparlar, \nki bu da armağanlarını yararsız kılar.\n\nVe bazıları vardır ki, çok az şeye sahiptirler ve hepsini verirler.\nBunlar hayata ve hayatin definesine inananlardır, \nve kasaları hiç bos kalmaz.\n\nBazıları sevinçle verirler, bu sevinç onların ödülüdür.\n\nBazıları ise ıstırap içinde verirler ve bu acı onların vaftizidir.\n\nVe bazıları vardır ki, ne vermenin acısını hissederler, \nne sevinç ararlar, ne de bir erdemlilik düşüncesi taşırlar; \n\nOnlar, su vadideki mersin ağacının kokusunu salışı gibi verirler.\n\nBöyle kişilerin ellerinde Tanrı dile gelir ve\nonların gözlerinden Tanrı, dünyaya gülümser.\n\nİstendiği zaman vermek güzel bir davranış olabilir; fakat\nistenmeden, ihtiyacı hissederek vermek çok daha anlamlıdır.\n\nVe cömert olan için, verecek kimseyi aramak, \nveriş olayından daha fazla sevinç getirir.\n\nVermekten alıkoyacağınız herhangi bir şey olabilir mi? \n\nSahip olduğunuz her şey bir gün verilecektir.\n\nÖyleyse simdi verin ve vermenin hazzını\nmirasçılarınız değil siz yasayın..\n\nÇoğunlukla söyle dersiniz: \n'Vereceğim, ama hak edeni bulabilirsem.'\n\nNe koruluktaki meyve ağaçları böyle düşünür, \nne de çayırdaki sürüler.\n\nOnlar, saklandığında çürüyecek olanı, yasayabilsin diye verirler.\n\nHerhalde kendisine günler ve geceler verilmesini hak eden\nbir kişi, sizden gelebilecek şeyleri de hak eder.\n\nVe hayat okyanusundan içmeye hak kazanmış bir insan, \nsizin küçük ırmağınızdan da bir bardak su alabilir.\n\nFaydasından öte, kabul etmenin gerektirdiği cesaretten ve\ngüvenden daha büyük bir değer var midir? \n\nVe siz kim oluyorsunuz da, onların göğüslerini yırtarak\ngururlarını korunmasızca ortaya seriyor, sonra da\nonların değerlerini örtüsüz ve gururlarını\nutanmasız olarak değerlendiriyorsunuz? \n\nÖnce kendinizi vermeye hak kazanmış ve\nverme olayında bir aracı olarak görün.\n\nÇünkü gerçekte her şeyi veren hayattır\nve siz kendinizi bir verici olarak belirlediğinizde, \nsadece bir tanık olduğunuzu unutuyorsunuz.\n\nVe siz alıcılar, ki hepiniz bu gruba dahilsiniz, ne kendinize\nne de size verene bir boyunduruk yüklememek için, \nhiç bir minnet hissi taşımayın.\n\nBunun yerine, armağanları kanat yaparak, \nverenle beraber yükselin; \n\nÇünkü borcunuzu gereğinden fazla abartmak, \nannesi özgür yürekli dünya, \nbabası evren olan cömertlik olgusundan\nşüphe etmek demektir...'" + }, + { + "id": 50757.0, + "title": "Haziran", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "My love is like a red, red rose (e.e.cummings)\n\nKırmızı kırmızı bir güldür aşkım\nİnce yüzünüzde. Kırmızı. Korkunç.\n\nKor sevişmemizden deli bir yalım\nKoyuna sevdanın. Kırmızı. Korkunç.\n\nKaranlık, büyür büyür benim aşkım\nGecenizde sizin. Kırmızı. Korkunç.\n\nVücudunuza, ağzınıza iner\nGezer etinizi. Kırmızı. Korkunç.\n\nKalır bir gün bir krallık olduğu\nGüzelliğinizin. Kırmızı. Korkunç" + }, + { + "id": 41928.0, + "title": "Nasılsın Bugün?", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir haber alamadım gittin gideli\nMutlu mu, mutsuz mu, nasılsın bugün?\nHayli zaman oldu görüşmeyeli\nNasılsın birtanem, nasılsın bugün? \n\nGönül defterini karıştırdın mı? \nKalbini hasrete alıştırdın mı? \nAyrılığı bize yakıştırdın mı? \nNasılsın sevgilim, nasılsın bugün? \n\nBilmem ki beni hiç anar mısın? \nUnuttun mu yoksa, hatırlar mısın? \nSöyle; eskisinden bahtiyar mısın? \nNasılsın birtanem, nasılsın bugün? \n\nSeninle doluyken aldığım nefes\nBitirdi bu aşkı sendeki heves\n'Çekinme, sor' diyor içimden bir ses\nNasılsın sevgilim, nasılsın bugün?" + }, + { + "id": 91847.0, + "title": "Hapisanelere Güneş Doğmuyor", + "poet": "Neşet Ertaş", + "rating": 7.0, + "poem": "Hapisanelere güneş doğmuyor\nGeçiyo bu ömrüm de günüm dolmuyor\nEşim dostum hiç yanıma gelmiyor\nYok mu hapisane beni arayan\nBu zındanda ölem can gardiyan\n\nBirer birer yoklamayı yaparlar\nAkşam olur kapıları kaparlar\nBitmiyo geceler, olmaz sabahlar\nYok mu hapisane beni arayan\nBu zındanda ölem can gardiyan\n\nAnamdan doğalı garip kalmışım\nAcı hapisane aha genç yaşım\nBenim zındanlarda neydi işim\nYok mu hapisane beni arayan\nBu zındanda ölem can gardiyan" + }, + { + "id": 292190.0, + "title": "Bitmedi", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Hayır bitmedi \nAncak başlıyor hayat \nDostlarım,sırdaşlarım \nŞikayet değil \nUmudun güllerini sular \nDamlayan göz yaşlarım \nAcı değil gururdur \nKanayan tırnaklarım \nHayır bitmedi \nAncak başliyor hayat." + }, + { + "id": 6129.0, + "title": "Ayrılık Sevdaya Dahil", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "görinen yıldız değil yir yir delinmişdür felek\ngün yüzünün hasretiyle tir-i ahımdan benüm\n\nnecati\n\n-1.\naçılmış sarmaşık gülleri \n kokularıyla baygın\nen görkemli saatinde yıldız alacasının\ngizli bir yılan gibi yuvalanmış\n içimde keder\nuzak bir telefonda ağlayan\n yağmurlu genç kadın\n\n-2.\n\nrüzgâr \nuzak karanlıklara sürmüş yıldızları\nmor kıvılcımlar geçiyor \n dağınık yalnızlığımdan\nonu çok arıyorum onu çok arıyorum\nheryerinde vücudumun\n ağır yanık sızıları\nbir yerlere yıldırım düşüyorum\n ayrılığımızı hissettiğim an \n demirler eriyor hırsımdan\n\n-3.\n\nay ışığına batmış \n karabiber ağaçları \n gümüş tozu\ngecenin ırmağında yüzüyor zambaklar \nyaseminler unutulmuş\n tedirgin gülümser\nçünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var\n çünkü ayrılık da sevdâya dahil \n çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili\n hiç bir anı tek başına yaşayamazlar\n her an ötekisiyle birlikte \n herşey onunla ilgili\n\ntelaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar\ngittikçe genişleyen \n yakılmış ot kokusu\n yıldızlar inanılmayacak bir irilikte\n yansımalar tutmuş bütün sâhili\nçünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var\nöyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil\n çünkü ayrılık da sevdâya dahil \n çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili\n\n -4.\n\nyalnızlık \nhızla alçalan bulutlar \n karanlık bir ağırlık\nhava ağır toprak ağır yaprak ağır\nsu tozları yağıyor üstümüze\nözgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır\n eflatuna çalar puslu lacivert \n bir sis kuşattı ormanı\n karanlık çöktü denize\nyalnızlık \nçakmak taşı gibi sert \n elmas gibi keskin\nne yanına dönsen bir yerin kesilir \n fena kan kaybedersin\nkapını bir çalan olmadı mı hele \nelini bir tutan\nbilekleri bembeyaz kuğu boynu \n parmakları uzun ve ince\nsımsıcak bakışları suç ortağı \n kaçamak gülüşleri gizlice\nyalnızların en büyük sorunu \ntek başına özgürlük ne işe yarayacak\nbir türlü çözemedikleri bu \n ölü bir gezegenin \n soğuk tenhalığına\n benzemesin diye \n özgürlük mutlaka paylaşılacak \n suç ortağı bir sevgiliyle\n\n-5.\n\nsanmıştık ki ikimiz \n yeryüzünde ancak \n birbirimiz için varız\nikimiz sanmıştık ki \n tek kişilik bir yalnızlığa bile\n rahatça sığarız\nhiç yanılmamışız \n her an düşüp düşüp \n kristal bir bardak gibi\n tuz parça kırılsak da \nhâlâ içimizde o yanardağ ağzı\n hâlâ kıpkızıl gülümseyen \n -sanki ateşten bir tebessüm-\n zehir zemberek aşkımız" + }, + { + "id": 16182.0, + "title": "Şubat Yolcusu", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Seni kim çizebilir şubat yolcusu\nYalnız akşam olsun dağınık olsun\nCeplerinde bozuk bir bulut uğultusu\nGeceleyin dörtte bir ölüm korkusu\nDörtte dört sabaha karşı yağmursun\nSeni kim çizebilir şubat yolcusu\nBütün çizgileri bozuyorsun" + }, + { + "id": 104503.0, + "title": "Sana Dedim Allı Gelin Has Gelin", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Sana dedim allı gelin has gelin\nSuya gider sağ elinde tas gelin\nYedi yıldır ben sevdana düşeli\nKerem eyle şu sevdamı kes gelin\n\nZalim aşk elinden içmişim ağı\nSenin için dolanırım bu dağı\nAlam beliğine altın saç bağı\nTak saçına ince bele as gelin\n\nBen seni severim sen de seversen\nİnsan olman el sözüne uyarsan\nÇizme olam ayağına giyersen\nÖkçesin de çamurlara bas gelin\n\nKarac'oğlan der ki nic'olur halim\nYoluna dökülsün olanca malım\nGiyin hint kumaş karşımda salın\nKo desinler şu yiğidin has gelin" + }, + { + "id": 17824.0, + "title": "Söyle Sevda İçinde Türkümüzü", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 8.0, + "poem": "Söyle sevda içinde türkümüzü,\nAç bembeyaz bir yelken\nNeden herkes güzel olmaz,\nYaşamak bu kadar güzelken?\n\nİnsan, dallarla, bulutlarla bir,\nAyrı maviliklerden geçmiştir\nİnsan nasıl ölebilir,\nYaşamak bu kadar güzelken?" + }, + { + "id": 26829.0, + "title": "Mart Diye Bahar Geldi", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "Adını savurur rüzgar,\nSaçlarının niyetine.\nAşka küserim sonra,ülserim azar,\nAzar azar düşer şakaklarıma mart akları.\n\nBak ne güzel erken bahar açmış ağaçlar,\nBir soğuk vursun da görsünler günlerini!\n\nAdını savurur rüzgar,\nDeneyimli bahar niyetine.\nÜlserim azar,\nAzar azar düşer saçlarıma mart akları.\n\nBen her bahar pişman olurum.\nErken açar baharlarım,\nSoğuk vurur goncalarıma,\nToprak olurum.\n\nMartı görünce kaçacak yaz ararım.\nVe gözlerimi kapatırım erken martı sesi duyunca.\nSanki kızım dilime vurmuş sanırım,\nGiderken kapattığım kapının kilidi.\n\nBen her bahar pişman olurum.\nGüneşe kanar baharlarım,\nOROSPU BİR GÜLÜŞÜN GAMZELERİNE,\nYAPRAK YAPRAK TESLİM OLURUM!" + }, + { + "id": 48129.0, + "title": "Bir Ses", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Onurun çırpındığı bütün göğüslerde\nAzgın lokomotifler gibi her nefes\nBir ses dolaşıyor yürekten yüreğe\nBir ses\nYalayarak geçiyor demir kapıları\nTelörgülerde parmaklıklarda dolaşıyor\nKimse görmüyor belki duymuyor da\nBir ses dolaşıyor her yerde her an\nBir ses\nBir ses ki yaşamın tümüne özdeş\nSağırların kulaklarına fırtınadır\nKörlerin gözlerinde güneş" + }, + { + "id": 88371.0, + "title": "Medeniyet", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 5.0, + "poem": "Şu haline bak da utan! \n Ne okuma bilirsin ne sayı, \n Ne üstünde var ne başında, \n Ne midende ne kursağında, \n Bari gel de görgünü arttır\n Medeniyet öğren ayı.\n Yemek masası nedir, peçete nedir, \n Çatal bıçak nedir gör! \n Giymek şart değil ya, \n Ayakkabı gör gömlek gör\n Jartiyer bile görsen faydası var.\n Tarak deyip de geçme \n Saçını tara da gör \n Kafan nasıl işlemeye başlar.\n Kanalizasyon gördün mü sen hiç? \n Gel de kanalizasyon gör\n Yemek şart değil ya\n Döner kebap gör, su böreği gör, \n Ekmek gör be ekmek, \n Ne görsen faydası var!" + }, + { + "id": 82934.0, + "title": "O Dönmeden Önce", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 7.0, + "poem": "Geceleyin benden ayrılır ruhum, \n Dönünceye kadar açık kalır cam.\n Uyanık, başımın ucunda bir mum, \n Beklerim, beklerim böyle her akşam. \n Bilmesem de nereye gidiyor ruhum, \n Bütün gece sessiz, eriyip de mum, \n Sabah olduğunu çok biliyorum; \n Biliyorum, bu bir sonsuz helecan. \n Besbelli bir ömür böyle sürecek, \n O öyle uçarı, ben böyle ürkek; \n Bir gün ya bilerek, ya bilmeyerek, \n O dönmeden önce camı kapayacağım" + }, + { + "id": 110113.0, + "title": "Gördüm İki Turna", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Seyredelim Horasan'ın ilini\nGördüm iki turna güzel turnalar\nTavaf ettim imamların yerini\nGördüm iki turna güzel turnalar\n\nMuhammet bizimdir Ali bizimdir\nErkanı bizimdir yolu bizimdir\nDeğmesin yad avcı teli bizimdir\nGördüm iki turna güzel turnalar\n\nMuhammet Ali'den parıldar damlar\nElinde doğar ol şems ile kamer\nYaylağı Yıldız'dır gözleği Kemer\nGördüm iki turna güzel turnalar\n\nŞu gelen avcıdan hazerim deyu\nEzel ki ikrarı bozarım deyu\nÇığrışır Tebriz'de öterim deyu\nGördüm iki turna güzel turnalar\n\nPir Sultan Abdal'ım kendi halinde\nKalmadılar evliyanın yolunda\nKalkıştı da gitti Ali gölünde\nGördüm iki turna güzel turnalar" + }, + { + "id": 1658.0, + "title": "Fayton", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 7.0, + "poem": "O sahibinin sesi gramofonlarda çalınan şey \nincecik melankolisiymiş yalnızlığının \nintihar karası bir faytona binmiş geçerken ablam \ncaddelerinden ölümler aşkı pera'nın \n\nEsrikmiş herhal bahçe bahçe çiçekleri olan ablam \nçiçeksiz bir çiçekçi dükkanının önünde durmuş \ntüllere sarılmış mor bir karadağ tabancasıyla \nzakkum fotoğrafları varmış cezayir menekşeleri camekânda \n\nBen ki son üç gecedir intihar etmedim hiç, bilemem \nintihar karası bir faytonun ağışı göğe atlarıyla birlikte \ncezayir menekşelerini seçip satın alışından olabilir mi ablamın." + }, + { + "id": 170047.0, + "title": "Yıldızların Altında", + "poet": "Ömer Bedrettin Uşaklı", + "rating": 9.0, + "poem": "Benim gönlüm sarhoştur\nYıldızların altında\nSevişmek ah ne hoştur\nYıldızların Altında\n\nSular rüzgarı dinler\nAşıklar hep serinler\nÇoban yolları inler\nYıldızların altında\n\nYanmam gönlüm yansa da\nEcel beni ansa da\nGözlerim kapansa da\nYıldızların altında\n\nMavi nurdan bir ırmak\nGölgede bir salıncak\nBir de ikimiz kalsak\nYıldızların altında\n\nNe keder ne yas olur\nÇakıllar elmas olur\nBir kadeh bir tas olur\nYıldızların altında\n\nEttiğim ah değildir\nBahtım siyah değildir\nBuse günah değildir\nYıldızların altında" + }, + { + "id": 42622.0, + "title": "Anılar Defterinde Gül Yaprağı", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Anılar defterinde gül yaprağı\nGibi unutuldum kurudum\nBaşıma düşmüş sevda ağı\nBir başıma tenhalarda kahroldum\nSen kimbilir, rüzgârlı eteklerinle\nKimbilir hangi iklimdesin, ben\nSensiz bu sessizlikle\nDeli gibiyim sensiz\nBu sessizlikle\n\nAyrılıkla başım belada\nGözlerini çevir gözlerime\nYoksa sensiz bu sessizlikle\nDeliler gibiyim\nSensiz bu sessizlikle" + }, + { + "id": 1216.0, + "title": "Aşk Bitti", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "F.E.S. ve öbürleri için \n\nBir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da \n Uzun bir hastalık gibi \n Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi \n Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı \n Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi \nBitti. \nBir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da \nYürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi \nSokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır \nİhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım \nPencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim \nBelki bir yağmur yağar akşama doğru \nYarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım \nAşk da bitti diyordu ya bir şair \nAşk bitti işte tam da öyle" + }, + { + "id": 73880.0, + "title": "Saklı", + "poet": "Zafer Ekin Karabay", + "rating": 8.0, + "poem": "uyurdum, \ndokunduğum camlar kırılırdı derinliğinde uykumun.\nNil, gözlerimden geçsin diye\ngüne kirpiklerim kırılırdı.\noysa, saklambaç oynayan bir çocuktu büyüttüğüm; \nbabasının dudaklarına sıkışmış ve unutulmuş...\n\nsobelendim, saklandığım saydam düşlerin ardında.\nsunacak başka birşeyim yoktu, bir çocuğun\nbayram sabahındaki beklentisini sundum yaşama\nve tedirginliğini oğlu savaşta bir annenin.\nuzak ezgisini dinleyerek bırakıp gitmelerin.\n\nnil güne akarken şubat gibi biriktim; \ndört yıl topladığı acısını \nyirmidokuzuncu adımında gösteren.\nve çıktım yaşama\nonun sakladıklarını sunarak saklandığım yerden.\nsonra kendime dönüp dinledim\nyeniden acılarıma sordum: \nyaşamın neresinde saklanmalı ozan, \nyada nasıl saklamalı yaşamı?" + }, + { + "id": 65425.0, + "title": "Mavi Kuş", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 9.0, + "poem": "mavi kuş\n\nbir mavi kuş var yüreğimde\nçıkmaya can atan\nama ben ondan güçlüyüm, kal, \ndiyorum ona, kimsenin\nseni görmesine izin veremem.\n\nbir mavi kuş var yüreğimde\nçıkmaya can atan\nama viski döküyorum üstüne\nsigara dumanına \nboğuyorum, \nfahişeler, barmenler ve\nbakkal çırakları hiçbir zaman\nbilmiyorlar onun orada\nolduğunu.\n\nbir mavi kuş var yüreğimde\nçıkmaya can atan\nama ben ondan güçlüyüm, \nyat lan aşağı, diyorum ona, \nocağıma incir dikmek mi\nniyetin? Avrupa'daki kitap\nsatışlarımı sabote etmek mi? \n\nbir mavi kuş var yüreğimde\nçıkmaya can atan\nama zekiyim, sadece\ngeceleri izin veriyorum çıkmasına, \nherkes yattıktan sonra.\norada olduğunu biliyorum, derim\nona, kederlenme\nartık.\n\nsonra yerine koyarım yine\nama hafifçe öter\ntamamen ölmesine de izin\nvermiyorum\nve birlikte uyuyoruz\ngizli antlaşmamızla\nve insanı ağlatacak kadar\ngüzel, ama ben\nağlamam, ya\nsiz? \ncharles bukowski" + }, + { + "id": 13487.0, + "title": "-Benim Sevdam", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Benim sevdam\nBir güle benzer\nBazen solar,bazen açar\nAma sürekli yaşar\nKışın kardelen gibidir\nBaharda delerek ölü toprağını\nGöğe uzanır\nBoyuna posuna bakmadan\n\nBenim sevdam\nBir suya benzer\nTemiz ve berrak\nVe çöl ateşinde kanarak\nİçilen bir suya\n\nBenim sevdam\nBir kuşa benzer\nUçar gökyüzüne\nBulanır maviye\nBazen kartal\nBazen serçe\nBazen güvercin olur." + }, + { + "id": 656243.0, + "title": "İlahi", + "poet": "Aziz Mahmud Hüdayi", + "rating": 8.0, + "poem": "Buyruğun tut Rahman'ın, tevhide gel tevhide\nTazelensin imanın, tevhide gel tevhide.\n\nYaban yerlere bakma, cânın odlara yakma\nHer gördüğüne akma, tevhide gel tevhide.\n\nMâsivâdan gözün yum, ne umarsan Hak'tan um\nGitsin gönülden hümum, tevhide gel tevhide.\n\nZahirde kalan kişi, güç etme âsân işi\nGider gayri teşvişi, tevhide gel tevhide.\n\nŞirki baştan savarsan, Hak bilmeye iversen\nYaradan'ı seversen, tevhide gel tevhide.\n\nEmri yerine getir, erkenden işi bitir\nSıdk ile iman getir, tevhide gel tevhide.\n\nSen seni ne sanırsın, fâniye dayanırsın\nÜş bir gün uyanırsın, tevhide gel tevhide.\n\nUyanagör gafletten, geç bu fani lezzetten\nİç kevser-i vahdetten, tevhide gel tevhide.\n\nHüdayî'yi gûş eyle, şevke gelip çûş eyle\nBu kevserden nûş eyle, tevhide gel tevhide.\n\nOd: Ateş\nMâsivâ: Allâh'tan başka her şey\nHümum: Kederler\nAsân: Kolay\nTeşviş: Kargaşa\nİvermek: Acele etmek\nSıdk: Sadakat\nÜş: Elbet\nGûş: Dinlemek\nCûş: Coşmak\nNûş: İçmek" + }, + { + "id": 94170.0, + "title": "Şarkı", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 6.0, + "poem": "Gelin olduğun gün gördüm seni-\n Alevli bir pembelik yüzüne indiğinde\nMutlulukla sarılmıştın, öyleyken\n Tümden aşka kesilmişti dünya önünde.\n\nVe senin gözlerinde tutuşan ışık\n (artık her ne idiyse) \nGüzellik diye gördüğüydü\n Sızlayan gözlerimin yeryüzünde.\n\nO pembelik, kızlık utancı belki-\n Geçip gider öyleyse-\nAma hala harlı bir ateş, öyleyken\n Tutuşturdu, yazık, o adamın göğsünde.\n\nO, gelin olduğun gün seni gören\n Hani şu derin pembelik yüzüne çöktüğünde\nMutlulukla sarılmıştın, öyleyken\n Tümden aşka kesilmişti dünya önünde." + }, + { + "id": 645014.0, + "title": "Varlığa Ve Yokluğa", + "poet": "Çiğdem Sezer", + "rating": 8.0, + "poem": "insan ne zaman alışır hayata \nbaba? \n\nyağmurun değdiği her yerdi yüzün\nseni sordum da irkildi toprak\nölümü bildim, büyüdüm\nçocukluğum mevsimsiz bir leylak\nbir yelkovan gidişi\nbir akrep\nyürüyüşü\nötesi iyilik, güzellik...alıştığımız\nbir yarayı sarıp sarmalamak\n\ngecikmiş sözlerin ağırlığı heybemde\nbir karanfil, solgun, öyle\nkedere bulanarak\nnasıl dökülürse\ndöküldü toprağına sözlerim de\n\nsöküp nallarını atların\nkoşturmak gibi karanlığın evine\nöldün. yokluğunda\nvarlığı bildim\n\ninsan nasıl alışır içindeki cam kırıklarına\nbaba?" + }, + { + "id": 3005.0, + "title": "Büyük Olsun", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben büyük şarkıları severim; büyük olsun\nDeniz gibi, gökyüzü gibi herşey ve mahzun.\nSeviyorsam seni aşk ölümsüzdür gönlümce\nAşıksam kadınım değil tanrıçasın, ece.\nDenizler yolculuğa çağırır durur da beni\nGitmem düşünerek geri döneceğim günü.\nBen büyük rüzgarları severim büyük olsun\nAşkım da, özlemim de hepsi, herşey ve mahzun.\nİnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı,\nUykudan bile mahşer gününde uyanmalı." + }, + { + "id": 104377.0, + "title": "Bana Kara Diyen Dilber", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 9.0, + "poem": "Bana kara diyen dilber\nKaşların kara değil mi\nYüzümü güldüren gelin\nGözlerin kara değil mi\n\nGüzel ben seni isterim\nSeni koynumda beslerim\nYüzünü güzel göreyim\nZülüfün kara değil mi\n\nBoyun uzun belin ince\nYanakların olmuş gonca\nSalıversin kulunca\nBeliğin kara değil mi\n\nUtanırsın akar terin\nGüzellikde yok benzerin\nEn sevgili makbul yerin\nSaçların kara değil mi\n\nBeni kara diye yerme\nMevlam yaratmış hor görme\nEla göze siyah sürme\nÇekilir kara değil mi\n\nHint'den Yemen'den çekilir\nİner Bağdat'a dökülür\nTürlü taama ekilir\nBiber de kara değil mi\n\nGöllerde kuğular olur\nGöğsü ak kara benlidir\nMısır'da çok zengin vardır\nKölesi kara değil mi\n\nPınara konan kuğunun\nKanadı beyaz çoğunun\nÇöldeki Arap Beyinin\nÇadırı kara değil mi\n\nHer yoldan gelir geçerler\nAktan karayı seçerler\nAğalar beyler içerler\nKahve de kara değil mi\n\nEvlerinde sular akar\nGüzelleri göze bakar\nHublar yanağına sokar\nSümbül de kara değil mi\n\nKarac'oğlan der maşallah\nBirgün görünür inşallah\nKara donludur Beytullah\nÖrtüsü kara değil mi" + }, + { + "id": 30563.0, + "title": "Sensizlik", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "benim şiirim...." + }, + { + "id": 277003.0, + "title": "Dip Dalgaları", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "\n\nKayıp bir balıkçının\nSaçını okşar\nDip dalgaları\n\nVe biraz uzakta\nAnnelerini arar\nYitik bir balığın yavruları." + }, + { + "id": 104668.0, + "title": "Canım Sen Güzel Olmağa", + "poet": "Kayıkçı Kul Mustafa", + "rating": 7.0, + "poem": "Canım sen güzel olmağa\nSana bir ben gerek bir ben\nÂşıkın gönlün almağa\nSana bir ben gerek bir ben\n\nBen hocamdan okurum da\nBülbül gibi şakırım da\nAl yanağın çukurunda\nSana bir ben gerek bir ben\n\nMustafa'm der çaresi ne\nMerhem eyle yarasına\nİki kaşın arasına\nSana bir ben gerek bir ben" + }, + { + "id": 3317.0, + "title": "Karanlık Yapı", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Vurmus daglara daglara isigi\nBelli olmus uzagi yitmisliginden\nDüsünür bizi\nGece asagida\n\nÜstlerden büyür samanyolu\nBir sevgiye benzer\nBaska bir sevgiye benzerken\nGece asagida\n\nBagislar öldürmüsü\nÇalani yalan soyleyeni kaçani\nTopraga çig düsmeden\nGece asagida\n\nBir eski savas alaninda korkunç\nBir ayrilikta upuzun\nNeler soyunur neler\nGece asagida\n\nNice yorgun olursa olsun yercek\nYükünden yesilinden\nUyutur böçegi otu\nGece asagida\n\nBu nedir bulamiyorum\nYildizlar yildiz\nGökyüzü gök\nGece asagida\n\nHani yapilar vardir\nTas tas doldurur boslugu\nÖylece duvarlari örer\nGece asagida\n\nSusma\nDinleme gerek\nIletine güne tohumu\nGece asagida\n\nBakma\nAnlama gerek\nAzalir biraz simdi\nGece asagida\n\nKisi yerin dibine dek çirilçiplak\nBasarisiz uykusuz\nAma bir umut verir\nGece asagida" + }, + { + "id": 236746.0, + "title": "Bir Gazeteci Aranıyor", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "\t\tBİR GAZETECİ ARANIYOR\n\t\t\t\t\t\n\n\t\tHayatını ve yüreğini bu yola adamış nice ölümsüz \n\t\t\tgazetecilere saygı ve sevgilerimle\n\n\t\t\t\n\t\tBir hayat sayfası bu\n\t\tYorgun çürümüş yalanlardan\n\t\tSuya yazılmış yazılardan\n\t\tÜzerindeki yıllanmış tozlardan\n\t\tVe gündelik yaz- bozlardan\n\t\tÜç günlük aşklar\n\t\tKeyifli mekanlar\n\t\tYemek tarifleri\n\t\tGece kulüpleri\n\t\tZiyafetler\n\t\tKıyafetler\n\t\tRezaletler\n\t\tVe en acısı\n\t\tFaili meçhul cinayetler\n\t\tKatil kim\n\t\tSuçlu kim\n\t\tGünahkar kim\n\t\tYok mu bu izi sürecek bir yürek\n\t\tKalemler mi kırıldı\n\t\tCanlar mı bu kadar ürkek\n\t\tNe hayattan \n\t\tNe sanattan bir haber\n\t\tVarsa yoksa bir magazin -bir spor\n\t\tAşkta ve sporda sadece skor\n\t\tSiyaset kapalı kapılar ardında\n\t\tÖtesini ne sen söyle\n\t\tNe de bana sor.\n\t\tİsyanım bir çığlık gibi duruyor yüreğimde\n\t\tVe gittikçe büyüyor\n\t\tEkmekler bile küçüldü-insancıklar gibi\n\t\tÇocuklar uçurumun eşiğinde\n\t\tKapkaç yaşıyor\n\t\tVe hayat\n\t\tBizimle son dansını ediyor\n\t\tGel gör ki\n\t\tİpi kopmuş çivisi çıkmış bu dünyada\n\t\tHala herkes bambaşka bir rüyada\n\t\tNerede\n\t\tBu kırık dökük\n\t\tBu rezil bu boynu bükük\n\t\tBu umut düğmeleri sökük\n\t\tHayatı tamir edecek bir tamirci\n\t\tNerede\n\t\tİnsanlığa\n\t\tYaşam sevinci\n\t\tVerecek bir gazeteci\n\n\t\tİşte bütün yürekler sokaklarda\n\t\tÇığlık çığlığa haykırıyor\n\t\tİnsanlık adına\n\t\tYarınlar adına\n\t\tDoğmamış çocuklar aşkına\n\t\tBöyle \n\t\tYüzlere\n\t\tBinlerce\n\t\tOn binlerce gazeteci aranıyor." + }, + { + "id": 10627.0, + "title": "Bekle Beni", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "I\nBekle beni küçüğüm\numudu karartmadan\nsevinci yitirmeden bekle\ndöneceğim bir gün elbet\nbekle beni\n\nBahar geldiğinde\nkırlara çıkacaksın\ndizboyu otlar üstünde\nkoş koşabildiğince\nve sakın yitirme neşeyi\n\nKırların sessizliğinde\nyüreğinin sesini dinle\nve orada benim için\nküçücük bir yer ayır\nve bekle beni küçüğüm\n\nDoğa pervasızdır biraz\nbakarsın en olmaz yerde\nmasmavi bir su fışkırır\nve suyun ışıldayan göğsünde\nsevincin nilüferleri\n\nBahar şaşırtmasın seni\nsırtüstü uzan bir gölgeye\nsuların, kuşların sesini dinle\nve bekle beni orada\ndöneceğim küçüğüm\n\nII\n\nMapusane türküleri\nhüzünlüdür biraz\nbelki her dinleyişinde\nyüreğin burkulmakta\niçin sızlamaktadır\n\nAma acılara alışılmaz\nbirşeyler var değişecek\nbirşeyler var\ndeğiştirmemiz gereken\nönce acılardan başlanacak\n\nBeş on yıl dediğin\npek kolay geçmeyebilir\nüstelik bu savaş\nbu kahredici kıyım\nbitmeyebilir daha uzun süre\n\nAma sen sahip çıkarak\nyaşama ve sevince\nbekle beni küçüğüm\nacılar bitecek bir gün\nsevgiler çiçek açacak\n\nMapusane türküleri\nhüzünlüyse de biraz\nyüreğin burkulmasın\niçin sızlamasın sakın\nve bekle beni küçüğüm\n\nIII\n\nKış kıyamet bir gün\nbakarsın çıkıp gelmişim\nvarsın azgınlaşsın tipi\nve uğuldayadursun\ndışardaki rüzgâr\n\nSakın şaşırma küçüğüm\nüşümüş bir serçe gibi\ntitremesin ellerin\napansız çıkıp geleceğim\nkış kıyamet de olsa bir gün\n\nUğuldayan bu rüzgâr\nbu delice yağan kar\nürkütmesin seni\ndirenmektir artık\nbekleyişin öbür adı\n\nSen türküler söyle\nve gülümse küçüğüm\nçünkü sesinin\nırmağıyla yeşerecek\nhasretin bozkırları\n\nBekle beni küçüğüm\numudu karartmadan\nsevinci yitirmeden bekle\ndöneceğim bir gün elbet\nbeke beni küçüğüm\n\n(Saklı Kalan)" + }, + { + "id": 2228.0, + "title": "Göçmen", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 7.0, + "poem": "sevdiklerimin başında bir bilmediğim\ngörmediğim özlemediğim özlediklerimin başında\n\nyurdum olmadan sıladayım\nkimsem ölmeden yasta\nyollarda gözlediğim ne\nmektuplarda beklediğim ne\n\nnereden sürmüşler beni buralar nere\nburalar nere, buralar nere\n\nbir bildiğim olmalı, bilmez olmuşum\nbir derdim olmalı, gülmez olmuşum\nburalara konmuş göçmen olmuşum\nbir derdim olmalı, gülmez olmuşum" + }, + { + "id": 17114.0, + "title": "Günahsız Aşk", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 8.0, + "poem": "Zamansız gözlerini ufka dikişin var ya\nBeni benden edişin\nHesap vermeden \nSormadan\nSöylemeden sevişin\nBuğulu gözlerinde\nBakışların beni bırakır gider ya\nSadece\nSadece sen yokken kendime gelişim\nUmulmadık bir yerinde hayatın\nCiğerlerini söküp atarcasına \nKalbindekileri haykıracakmış gibi\nKarşımda duruşun\nVe bir kelime bile etmeden \nÇekip gidişin\nVe susuşun var ya...\n\nŞakağıma dayanmış bir namlunun\nTetiğini çekmeyişin\nOluk oluk cana hayat veren kanı\nŞahdamarda kesişin\nVe beni benden edişin\nEn yaşanacak zamanında \nyaşanmamışlıkların\nÇekip gidişin\nVe aşktan ölürken dahi\nSevmiyorum deyişin\nVe günahsız gidişin\nBeni günaha sokar ya..." + }, + { + "id": 5672.0, + "title": "Kır Türküsü", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 6.0, + "poem": "Yayılır karanlık sisler engine,\nKorkarım,bakamam sana ben yine.\nYıllarca dalardım solgun rengine\nGüneşten nur uman gözler yanmasa!\n\nVadide bir hazin nağme ürperdi;\nBu ıssız dağların sen misin derdi?\nÜstünde yabani güller biterdi\nDereler,tepeler seni anmasa...\n\nÇoşarak ruhunun bütün hevesi\nYükseldi uzaktan bir çoban sesi.\nBence bir,kırların ye'si,neşesi,\nKolların boynuma halkalanmasa!" + }, + { + "id": 17071.0, + "title": "Leyla", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Leyla isteyen,mecnun olmalı\nKendinden de,dünyasından da geçmeli\nAşıklar sofrasına davet edildiginde\nBen körüm,ben tokum diyebilmeli" + }, + { + "id": 54214.0, + "title": "Pembe Sevgili", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey, öyleydi o! \nKedilik kafesinde yaşardı \nKötülük denli gerçekti \nDünyaya karşı güler, gülerdi. \n\nPembe sevgili \nDeliliğin oyuncak odasındaydı. \nSanat denli kurmaca gözyaşlarıyla \nAğlar, ağlar dünyaya karşı." + }, + { + "id": 116803.0, + "title": "Onun Duasını Eden Kim İdi", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Erenler sultanı Bağdat şehrinin\nİptida binasın kuran kim idi\nOn'ki imam koymuş mihrap taşını\nOnun duasını eden kim idi\n\nDoksan üstad gelmiş anı yapmağa\nYapıp temel taşların berkitmeğe\nBağdat içinden teferrüç itmeğe\nGökten kandil ile inen kim idi\n\nUçurdum ben kuşum uçan kuş ile\nDolduysa gözlerim kanlı yaş ile\nÜçyüz altmış başaçık derviş ile\nBağdad'a şeydallah iden kim idi\n\nBağdad'ın yaylağın bile yayladı\nİndi aşkın deryasını boyladı\nİki cihan fahri dua eyledi\nEl kaldırıp amin diyen kim idi\n\nPir Sultan Abdal'ım zaman farıdı\nAhımdan dağların karı eridi\nBağdat'tan çıkıp da bir tuğ bürüdü\nAskerini çekip gelen kim idi" + }, + { + "id": 2229.0, + "title": "İnsan", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 8.0, + "poem": "elbette senden güzel olacaktı\nçizdiğin resim\nyaptığın heykel\nsenden büyük olacaktı\nsenden yakışıklı\n\nelbette senden doğru söyleyecekti\nyazdığın şiir\n\nelbette senden çok duyacaktı\nsöylediğin türkü\n\nsen olduğundan büyüksün\nsen olduğundan iyisin\nsen olduğundan güzel" + }, + { + "id": 6047.0, + "title": "Dağ Rüzgarı", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Kaderde senden ayrı düşmek de varmış\nDoğrusu bunu hiç düşünmemiştim..\nSeni tanımadan\nHele seni böyle deli divane sevmeden \nYalnızlık güzeldir diyordum\nAl başını, kaç bu şehirden\nUfukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara\nRüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git \nGit gidebildiğin yere git diyordum\nOysa ki, senden kaçılmazmış\nYokluğuna bir gün bile dayanılmazmış.\nBilmiyordum.\n\nYine de dayanmağa çalışıyorum işte\nBir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen\nGeçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye\nRüzgar güzel bir koku getirmişse\nSaçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum\nYaşamak seninle bir başka zamanı\nBir başka zamanda seni yaşamak\nHer şeyden önce sen \nElbette sen\nMutlaka sen\nİster uzaklarda ol\nİster yanı başımda dur\nSen ol yeter ki bu zaman içinde\nBen olmasam da olur\nSeni bir yumağa sarıyorum yıllardır\nBitmiyorsun\nÇaresizliğim gün gibi aşikar\nSu olup çeşmelerden akan güzelliğin\nİnceliğin ışık yüzüme vuran \nSen güneş kadar sıcak\nTabiat kadar gerçek\nSen bahçelerde çiçekler açtıran\nSudan, havadan, güneşten yüce varlık\nSen, o tek sevgi içimde\nSen görebildiğim tek aydınlık\n\nBir nefeste benim için al\nHavasızlıktan öldürme beni\nBulutlara, yıldızlara benim için de bak\nSusadım diyorsam\nBir yudum su içmelisin\nBen yorulduysam sen uyumalısın\nEllerim sevilmek istiyor\nSaçlarım okşanmak istiyor\nDudaklarım öpülmek istiyor \nAnlamalısın.\n\nAğaçların yeşili kalmadı\nGökyüzünün mavisi yok\nBu dağlar o dağlar değil\nRüzgarında kekik kokusu yok\nKim bu çaresiz adam \nBu kan çanağı gözler kimin\nKaç gecedir uykusu yok\nGündüzü yok\nGecesi yok\nYok\nYok\nAnladım\nSensiz yaşanmaz bu dünyada \nİmkanı yok." + }, + { + "id": 88357.0, + "title": "Sevdinse…", + "poet": "Bahtiyar Vahapzade", + "rating": 7.0, + "poem": "Sevdinsə …Beş il, on beş il nə dir, \nBütün ömrün boyu gözlə yə cə ksə n. \nNə boyda zülm etsə sevgili sə nə , \nSevdinsə …'hə r zülmə döz', - deyə cə ksə n. \nSevdinsə …Kölgə yə dönüb hə r zaman \nSə n onu hə r yerdə izlə yə cə ksə n. \n\nSevdinsə …qə m içib, də rd udacaqsan, \nOnu unutmağı unutacaqsan. \nZə rə rin xeyirdir, xeyirin zə rə r, \nSevdinsə …Günahın içində hə qsan. \nOnu unutmağa çalışsan, ə gə r. \nSə n özün özünü unudacaqsan. \n\nSevdinsə …qanqalı gül bilə cə ksə n. \nHə r ə sə n yarpağa kövrə lə cə ksə n. \nSevdinsə …nə dünə n, nə də bu günsə n, \nSevdinsə …hə mişə sə n gə lə cə ksə n. \nSevdinsə …bir ömrün ilk sabahısan, \nDünyanın ə n böyük xeyirxahısan. \n\n1980" + }, + { + "id": 13568.0, + "title": "Armağan", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 7.0, + "poem": "-I-\nölümsüzlük yalan, diyordu zaman\ndinle bak, içindeki o lacivert uçurum\nderin bir kuyunun hüzünlü şarkısıyla\nçağırıyor seni hiç usanmadan\n\nama sen ölüm yokmuş gibi sev\nve dinle sevincin şarkılarını\nhayat ağacının yapraklarından\n\nçünkü yapraklar da uçuşur bir gün\nsensiz de eser rüzgâr çıplak ağaçlarda\n\nan kısadır ve aşk bir armağandır sana\n\n-II-\nduyuyordum, dinlemeyen ruhumdu\nkalbim yalnız bir savaşçının korkularıyla\nuçurum kadar derin bir hayat arıyordu \n\nve gerçek, melankolik bir anın aynasında\nsöndürdü kalbin ışıklarını\nsimsiyah labirentte meşalesini yakan\nzamansız bir tanrı gibi belirdi zaman\n\nölüm, dedi tendeki sureti içindeki aynanın\nalnında gezdirirken yalnızlık ellerini\nan lacivert bir yalandır kendi zehrine tapan\nacımadan emzirir zehriyle düşlerini\n\nsordum ona, gerçek hangi yüzün senin?\ndedi; ben gerçeğim, senden başka yüzüm yok\nölüm sensin ve ölüm tek sevgilimdir benim\n\n-III-\nkristal bir fanusa kapattım çığlığımı\nsunmak için sonsuz tapınağın ilahlarına\nhep birlikte girdik anın lacivert kapısından\nben, yıkılmış düşlerim ve aşk ve yalan\n\nsunak taşında sessizce bekleyen zaman\nmerhamatle baktı uzun uzun yüzüme\ndedi; acelen ne, şimdi gerçeksin, bu an\nölüm ülkesinden senin için çaldığım\nve sana verdiğim tek armağan\n\nunutma düşlerini, kalbindeki gerçeği\nçünkü yalan olacaksın birazdan" + }, + { + "id": 4589.0, + "title": "Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 8.0, + "poem": "Hayatta ben en çok babamı sevdim\nKaraçalılar gibi yardan bitme bir çocuk\nÇarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-\nNasıl koşarsa ardından bir devin \nO çapkın babamı ben öyle sevdim\n\nBilmezdi ki oturduğumuz semti\nGeldi mi de gidici-hep, hep acele işi! -\nÇağın en güzel gözlü maarif müfettişi\nAtlastan bakardım nereye gitti\nÖyle öyle ezberledim gurbeti\n\nSevinçten uçardım hasta oldum mu\n40'ı geçerse ateş, çağrırlar İstanbul'a\nBir helalleşmek ister elbet, diğ'mi, oğluyla! \nTifoyken başardım bu aşk oyununu\nOhh dedim, göğsüne gömdüm burnumu\n\nEn son teftişine çıkana değin\nKoştururken ardından o uçmaktaki devin\nDaha başka tür aşklar, geniş sevdalar için\nAçıldı nefesim, fikrim, canevim\nHayatta ben en çok babamı sevdim." + }, + { + "id": 50051.0, + "title": "Hasan'dan Gelen Mektup - 2", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Ekinden umudu kestik\nDomuz bir değil beş değil.\nAkrep doldu yorgan, yastık\nBu iş bildiğin iş değil.\n\nAt belleyip vurduk eyer\nEşeklere verdik değer\nHuyu nasıl dersen eğer\nBu çüs de makbul çüs değil.\n\nGüneş doğmaz oldu cama\nYırtığı kirletti yama\nAdam bizim adam amma\nAdamın başı baş değil.\n\nDemir cıvıyor sıcaktan\nEl kalkmaz oldu kucaktan\nAteş kovuldu ocaktan\nBu aş, yenecek aş değil.\n\nBöyledir işte son durum\nSözler yorum, işler yorum...\nGerçeği anla diyorum\nGönlümüz gene hoş değil.\n\nVur Emri" + }, + { + "id": 67263.0, + "title": "Güz", + "poet": "Kemalettin Kamu", + "rating": 7.0, + "poem": "Kurudu artık otlar\nBitmiyor tazeleri\nBirikinti sularda\nYaprak cenazeleri\n\nDöndü yayladakiler\nErdi dağlara batı\nOvalar daha geniş\nKayalar daha katı\n\nBaşım avuçlarımda\nBir ağır külçe hüzün\nDüşüyor gözlerime\nÇiğ taneleri güzün" + }, + { + "id": 2297306.0, + "title": "Bensiz Gittiğin Yerler", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 9.0, + "poem": "Kuşlar uçmuyor arkadaşlardan\nKonulan şeyler gibi, suya, akşamdan,\nBaktım elime, herkes birikmiş-\nDemek ki kendini seçemez insan\n\nAkşamın annesi vardır babası\nBelki de incecik arkadaşları,\nÖlürsen o vakit, nasılsın olur\nEy kalbim, anladın mı? \n\nHerkesin adını biliyor taşlar\nİmtiyaz diyorum ben buna kuşlar,\nYol geçmez, konuşmazsak, hatırlatılır; \nBurası dünyadır, dır, dır.\n\nAğzımı arıyor kırk yıldır hayat; \nDokuz ekim pazar, ekmeğin gürültüsü-\nGünlerin gözüne baktım da baktım,\nÖlümün ev hali, son gecenin örtüsü...\n\nYağmurda koşan bir çocuk olsam\nVedalaşır gibi bildikleriyle.\nKendinden mahrum kalır mı insan? \nKalsam.\n\nDuralım burada, güzel esiyor!" + }, + { + "id": 29291.0, + "title": "Zoro/Kamçılı Kadın", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "Gözlerın kaç gece eder \nDudakların kaç karanfil\nGülünce sehpalar devriliyor\nKızgınlığın kaç yanardağı\n\nSevışmen savaştan beter\nYenen yenilen belli değil\nFena halde kayıp veriliyor\nKimin kolu kimin bacağı\n\nYalnızlığın simsiyah panter\nVahşiliği zehirli bir yeşil\nDişleri ısırdıkça sivriliyor\nBilinmez ne zaman ısıracağı\n\nYok yok elinde ölmek yeter\nCam tozu kumsal soğuk sahil\nŞeffaf bir sonsuzluğa giriliyor\nTanrının sizi bulamayacağı" + }, + { + "id": 19324.0, + "title": "Vahim Bir Aşk", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "dökerek \nbütün yapraklarımı \ntenhasında oturulmayan \nbir ağaç gibi geldim \nne rüzgar ne de bir meze \nbana rakı ver şef \nşişesinde \n\ngitarcı çocuğa söyle \nbenim şarkılarımdan \nuzak dursun bu gece \nservis filan istemez \nsandalyeyi kaldır \nçiçekleri mumu \no adam buralara gelmez \n\nvahim bir aşk \nkapatmış gözlerini \naçıp bakmıyor \nbir kalbi var \nsanki atmıyor \nne fırtına biliyor \nne düğün çiçeği \n\nadam değil o \nbaşka bir şey \nyüzündeki çocuk \nbüsbütün bulut \nve bana uzak \ncehennem kadar \nsandalyeyi kaldır şef \nşişeyi masada bırak \n\nöyle kurşun gibi \nbıçak gibi değil \nbütün denizleri ölür\nbir adam değerse \nkalbine kadının \nşarkılar yarım kalır \nrakı yarım \n\naç bir kurt gibi kararıyor gece \ngeceleri kent bir bilmece \nhayatımı masadan alıyorum \nen iyisi mi unut şef \nsandalyeyi çiçeği mumu \nben balkona çıkıyorum \n\nben kendimden çıkıyorum..." + }, + { + "id": 2389.0, + "title": "Bir Çiçek", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,\nBir yanlışı düzeltircesine açmış; \nGelmiş ta ağzımın kenarında\nKonuşur durur.\n\nBir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,\nGüverteleri uçtan uca orman; \nAldım çiçeğimi şurama bastım,\nBastım ki yalnızlığımmış.\n\nBir başına arşınlıyor bir adam mavi treni\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 18811.0, + "title": "Darağacı", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "\nAlacakaranlıkda olsun ölümüm\nKısın lambaları kısın\nAlın götürün umutlarmı\nKederim dünyada kalsın\n\nÖlüm fermanımı okusun savcı\nToplansın iki üç dost beş on yabancı\nGün doğmadan kurulsun darağacı\nBeni hayallerimin bittigi yere asın" + }, + { + "id": 50726.0, + "title": "Cananım", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Bana yücelerden seyreden dilber\nSiyah kirpiklerin ok mu cananım\nİnsaf et yüzünü yüzüme dönder\nIstırabın sonu yok mu cananım\n\nGönül sevdi benim günahım nedir\nYandım ateşine bunca senedir\nMecnun'un derdinden derdim fenadır\nBu derdin dermanı yok mu cananım\n\nBu dünya misaldir çatısız hana\nEbedi kalmadı şah'a sultan'a\nDeryanın içinde bir damla bana\nBu da Mahzuni 'ye çok mu cananım." + }, + { + "id": 104723.0, + "title": "Bulan Özünü", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 9.0, + "poem": "Bulan özünü gören yüzünü\nBir yüzü dahi görmek dilemez\nVuslatta olan hayrette kalan\nAklın diremez kendin bulamaz\nHer şam u seher odlara yanar\nHer benzi solar ağlar gülemez\nAşık olagör sadık olagör\nCehd eylemeyen menzil alamaz\nMeftun olalı mecnun olalı\nBu Mısri dahi akla gelemez" + }, + { + "id": 891.0, + "title": "Çöl Daha İyi!", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "Çöle kıyısı olan kentlerin\nlimanları sıkıcı olur\nkuş uçar gemi geçmez, \nkervan zaman içinde.\nböyle kentlerde insan\nfırtına gibi sever, \nsevdiği için ağlamayı.\n\nhangi türküde sevmekten bahsedilse\nben hicaz olurum\nelimi ıslatır elinin teri\nziyan olurum\n\nseni sevmekle ıslanır akşam sefalarım\nhangi türküde sevmekten bahsedilse\nbu çölde ben\n'şair burada yaşadığı kenti çöle benzetiyor'da\nbahsedilen şair olurum" + }, + { + "id": 2136966.0, + "title": "Şairin Görevi", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 8.0, + "poem": "I.\nNiçin sürgünsün şair yaşadığın toplumda? (1) \nIşıksız bir karmaşadır siyasal partiler,\nBir yararı olur mu şu tasasız ruhuna? \nÇiçeğe durmuş şiirin sararıp soluyor; \nO boğucu, kirli havalarında onların,\nGüzelim buhurların, günnük kokuların; \nŞaşırıyor yolunu soluklarını duyunca.\nKöle ruhlu kavgalarında senin yüreğin,\nÇimeni gibidir yaşadığımız kentlerin\nGelip geçenlerin ayaklarının altında.\n\nHalkın ve kral, dumanlı, sisli başkentlerde\nNasıl çarpışıyor iki ölümcül güç gibi,\nDuymuyor musun seslerini dehşet içinde,\nSen ey toprağına tohum serpiştiren çiftçi! \nSen ey şair, sen ey usta, kapat kulağını! \nBu şamatanın sana hiçbir yararı var mı? \nGürültünün patırtının içinden gelen\nBu insanların arasında asla yer alma! \nDizelerde tanrıya şarkılar söyleyen sen\nUzak dur, uzak dur, onlara sakın karışma! \nArınmış ruh, şarkını göklerde meleklerin\nVerdiği huzurlu, barışçı konserde söyle! \n\nSen ey kutsal çiçek, sen de gidip çöllerin\nEngin gökleri altında serpilip büyü! \nSen ey düşsever insan, sığınakları ara! \nGizli mağaraları, barınakları ara! \nUnutuşa kanat aç bulmak için sevdayı,\nSessizliğe koş eğer işitmek istiyorsan\nGökten gelen o sevecen ve o ciddi sesi,\nLoş yerlere koş gönü görmek istiyorsan.(2) \n\nHaydi ormanlara git, haydi sahillere git! \nKendi tatlı şarkını oralarda bestele! \nYaprakların ve gök gibi mavi dalgaların\nŞarkılarıyla, ilahileriyle birlikte.\nTanrı seni bekliyor kutsal bir yalnızlıkta; \nTanrı ne çokluklarda, ne kalabalıklarda; \nİnsan küçüktür, nankördür ve beyhudedir.\nHer şey kırlarda titreşir, kırlarda ah çeker.\nDoğa büyük bir çalgıdır, büyük bir lirdir,\nŞair ise o büyük lirin kutsal yayıdır.\n\nFırtınalarımızdan çekil ey bilge kişi! \nBu imparatorluk ki tehlikeli sularda,\nYol alıyor, ne dümeni var ne pusulası\nSen sakın aldanma, sen sakın kanma ona! \nBu gemi senin için bir aralık ayında,\nBir balıkçının kurutmak için ağlarını\nGerdiği odasının en ücra köşesinden,\nUğursuz bir gürültüyle gece karanlıkta,\nÜrperen ve yana yatmış direkleriyle,\nGeçişini duyduğu bir gemi gibi olmalı.\n\nII.\nÇok yazık! diyor şair, yazık, hem de çok yazık! \nBen suların ve ağaçların sevdalısıyım; \nOnların mırıltıları, fısıltılarıyla\nYoğruldu, olgunluğa erişti yetkin aklım.\nKin, nefret yoktur evrenin yaratılışında.\nEngeller yoktur onda, zincirler yoktur onda.\nİyilik doludur çayırlar, dağlar, tepeler; \nGülleri, çiçekleri anlatır bana güneşler; \nDoğada, uçsuz bucaksız bir huzur içinde\nRuhum dört bir yana ışıklarını saçar.\n\nSeviyorum seni, seviyorum kutsal doğa! \nSenin içinde eriyerek sen olmak da var; \nOysa serüvenlerin yaşandığı bu çağda\nHerkes kendini başkasına tutsak kılıyor.\nHer düşünce bir güçtür, her düşünce kuvvettir.\nTanrı özsuyunu kabuklar için yaratır,\nYeşermiş, çiçek açmış dalları kuşlar için,\nOvadaki bitkiler, otlar için dereleri,\nDolu kadehleri dudaklarımız için,\nAkıllar için düşünürü, bilge kişiyi.\n\nTanrı böyle istiyor çelişkili zamanlarda,\nHerkes çalışır ve herkes bir hizmet sunar.\nKardeşlerine dönüp de \"Ben artık çöle\nGidiyorum\" diyenlere yazıklar olsun! \nKinler, nefretler, rezillikler şu şaşkın,\nHuzursuz halkın yakasına yapışmışken\nNe ayıp ayakkabısını giyip gidene! \nHiçbir işe yaramayan bir şarkıcı gibi\nKentin kapılarından apar topar tüyen,\nKırık dökük düşünüre yazıklar olsun! \nDaha güzel günleri hazırlamak için şair\nKaranlık günlerde, kötü günlerde gelir.\nÜtopyaların, düşsel ülkelerin adamıdır; \nAyakları burada, gözleri başka yerdedir.\nİster yersinler onu, ister övsünler, ne gam! \nO peygamberler gibidir, her an, her zaman\nVe her yerde, içine her şeyi sığdırdığı,\nElinde salladığı bir meşale gibi\nGeleceğimizi, güzel günleri aydınlatır.\n\nHalklar sıkıntıya düştüğünde onları görür,\nHep aşklarla dolup taşar tüm düşleri.\nO düşler ki nesnelerin ona fırlattığı\nGölgelerin, karanlıkların ürünüdür.\nAlay etsinler onunla, varsın etsinler,\nO düşünmeyi sürdürür ve kitlelerin\nİşitmediği şeyi sessizliğe kaydeder.\nKimileri küçümser, görmezden gelir onu\nBu boş insanların sözlerine güler geçer,\nKahkahayla güler ve sessiz sessiz düşünür.\n\nUğultularını ve hıçkırıklarını\nDalga dalga kumsallara yayan kalabalık,\nBir okyanus gibi düşlerimizin üstüne\nKuşkuyu ve alayı yayan kalabalık,\nSeni kıvançlandıran soylu, yüce düşünce\nDevam ediyor gök bak hâlâ kekelemeye,\nAma yaşamın damgasını da taşıyor,\nÇünkü insan soyu var Havva'nın karnında\nKartal yumurtasında kartal, meşe palamudunda\nMeşe var! Bir beşiktir Ütopyalar da! \n\nZamanı geldiğinde kamaşmış gözlerinizle,\nBu beşikten, serpilip açmış yürekler için,\nDaha iyi bir toplumun çıktığını göreceksiniz.\nHakkın doğurduğu görevin, kutsal düzenin,\nGalip gelen inancın ve iyi geleneklerin,\nÇıktığını göreceksiniz. Bu devingen ve\nHep kıvançlı ya da hep üzgün kalabalık,\nYasanın ancak düşler kurarak devşirdiği\nBir şeylerin tohumunu bir gün atacaktır.\nBir gün ayaklarının üstünde duracaktır.\n\nFakat bu güçlü tohumları taşımak için,\nİçinde kutsal ışınların arındırdığı,\nEsin dolu, sapasağlam yürekler gerek.\nKatıksız yürekler, tertemiz yürekler gerek.\nAlabora olur tayfası olmayan gemi\nKadırganın yol alması için nasıl ki\nKürekçiler her iki yandan kürek çekerse,\nHerkesi ve herşeyi anlayan Tanrının da\nAncak büyük ruhlara düşüncelerinin\nİki yanında kürek çektirmesi gerek.\n\nUzak dursun sizlerden kutsal kuramlar, (3) \nUzak dursun gelecek zamanın yasaları,\nGeçmişte sizin yıldızınız altından giden,\nSonra sanrının arkasına gizlendiği,\nÖrtüyü kaldırıp atıp da ruhunu pintilik,\nVe tutkunun en alçakça emellerine\nHiçbir şey olmamış gibi hemen teslim eden,(4) \nGeçmişi, anıları, umutları olmayan,\nBu solgun dudaklı konuşmacı, bu hatip\nUzak dursun sizlerden, uzak dursun sizlerden! \n\nUzak durur adı insan sarrafına çıkan,\nKeselerini altınla doldurmak isteyen,\nEfendisini yeni hizmetçiler taşıyan,\nO eski rahip gülücüğünü götüren,\nDinselliğini pazara çıkarıp satan,\nYırtık gülücükleriyle tüm kötülüklerin,\nGöbek attığı bu zevk, bu eğlence cümbüşünde,\nBaşkaları düşünürken o kafayı çeken,\nGerçek hazineleri çar çur edip kaybeden\nCüce ruhlu mağrur devden uzak durun! (5) \n\nDört yol ağızlarında sağa sola sataşan\nBoş öfkelerden, hiddetlerden uzak durun! \nGünün birinde kaplan kesilecek olan\nHalkın sevdiği bu kedilerden uzak durun! \nHalk dalkavuklarından, saray yağcılarından,\nPartisinin orta yolcu olduğunu söyleyen\nÇıkarcı, bencil politikacıdan uzak durun! \nUzak durun bütün sönmüş köseğilerden,\nGöğüslerinde bir ruh taşımayanlardan,\nVe ruhlarında Tanrıyı taşımayanlardan! \n\nYalnızca bu adamların eline kaldıysak,\nUlu Tanrım, içinde yaşadığımız bu çağda,\nŞair nasıl olur da bağırmaz acı içinde\nNasıl olur da bağırmaz \"yazık! yazık! \" diye\nBir gün utançtan yüzünü de gösteremez,\nEvinin eşiğinde, öyle bekler ayakta,\nİnmek üzere olan akşamın karşısında,\nSilinen, yitip giden güne göz yaşı döker,\nUfkun dört köşesine, ufkun dört bir yanına\nKorkunç bir hayalet gibi küllerini saçar. (6) \n\nBulutlarda gezen çakırdoğanları gibi\nGülüşleri duyulur utkulu şairlerin,\nYergici şairlerin, alaycı şairlerin,\nAristofanes'lerin, (7) ve kara şairlerin.\nSayısız utancımızı yüzümüze vurmak için,\nPetrone (8) karanlıkta uykusundan uyanıp,\nO ünlü Romalı üslubuna sarılırdı.\nAşağılık, alçak çağımızın yöresinde\nArchiloque'un (9) topal vezni, aksayan vezni\nBir kırbaç gibi hoplayıp zıplardı elinde.\n\nAma Tanrı geri çekilmez hiçbir zaman,\nBu güneş ki her şeye bir soluk kazandırır,\nHiçbir zaman tümüyle yitip gitmedi gözden,\nTümüyle batmadı gizlendiği tepelerden.\nO hep üzgün ve tasalı koyaklar için,\nKörleştirilmiş karanlık şu ruhlar için,\nGururun yoldan çıkardığı yürekler için,\nUçurumların üzerindeki bir doruğa\nIşınlarını bırakır, ışınlarını ve\nBazı gerçekleri bırakır alınlar üstüne.\nDurmayın haydi yüce ruhlar ve düşünceler,\nDurmayın kemirilmiş sıkıntılı beyinler,\nDurmayın hasta yürekler, yaralı gönüller,\nSizler dua edenler, güzel şeyler düşünenler! \n\nHaydi biraz cesaret, ey gelecek kuşaklar! \nFırtınanın, boranın ormanda ağaçlarda,\nKopardığı gürültüyle, istemeyerek de olsa\nGelen sizler! haydi biraz daha cesaret! \n\nDur durak bilmeksizin amaçsız dolaşanlar,\nSizler! yolun zifiri karanlıklarında,\nEllerini uzatarak düşünüzün şekillerini\nGördüğüne inanan gezgin kuşkucular! \nSizler, kafaları acı çeken düşünürler! \nSizler, ilahi bir dehşetle dolu olanlar! \nKoyak'ın böğürtlerine sarkmış olarak\nUçurumların kıyılarına tutunanlar! \n\nSizler, bu kederli ve utkulu dalgaların\nDenizinde kazaya uğrayan ey insanlar! \nSizler, denizden tir tir titreyerek çıkanlar! \nSizler! Yalnızca yüreklerini kurtaranlar! \n\nBütün sabahlarda, çiçeklerin arasında\nSizler, güneşin doğduğunu gören bilgeler! \nVe bu kutsal ışıkların içine gömülmüş\nTan kızıllığında yeniden gelirsiniz siz.\n\nSizler, ey savaşçılar! Gün doğmadan elini,\nKolunu yıkamak için hazır bekleyenler! \nSizler, odalarda düşler, hayaller kuranlar! \nGözleri karanlığın içinde yitip gidenler! \nSizler, ey sabrın ve direncin insanları! \nSizler, ey hep mutlulukları dileyenler! \nSizler, hâlâ İsa efendimizin eteğini\nVe hâlâ umudu avuçlarında tutanlar! \n\nSizler ellerinde lamba, bir şey arayanlar! \nSizler tek silahı övendire olan çobanlar! \nDayanın ey dağlarda, beldelerde olanlar! \nDayanın, dayanın, ey vadilerde olanlar! \n\nYeter ki her biriniz dar bir keçi yolunu\nBir sabahın izini, bir karığı izlesin; \nYeter ki hepinizin kara bir dalga olan\nKıyısı Tanrı ve kuzey yeli bulut olsun; \n\nYeter ki siz inancınızı eksik etmeyin,\nYeter ki siz kıvançlıyken ya da kederliyken\nBir çocuğa, bir yıldıza ya da bir çiçeğe\nZaman zaman sevgi dolu gözlerle bakın; \n\nYeter ki köle ya da özgür yurttaş demeden\nHer şeyde ve herkeste sevecek bir yan bulun,\nYeter ki siz, teninizin her bir dokusunda\nEvrensel insanlığın titreştiğini duyumsayın.\n\nDayanın, karanlığın ve köpüğün içinde\nHedef çok yakında ortaya çıkacak,\nSisin, dumanın içindeki insanlık soyu\nBir sözcük değildir, bir bilmecedir ancak.\n\nÖne eğilmiş alınlarınızın üstünden\nYeterince geceler ve fırtınalar geçti.\nKaldırın gözlerinizi, kaldırın başınızı! \nIşık orada, yukarıda, yürüyün haydi! \nEy halklar, kulak verin, kulak verin bu şaire! \nEy halklar, kulak verin bu kutsal düşsevere! \nGece alnı ışıklı olan yalnızca odur,\nO muştulayacaktır size karanlıkları,\nDelecek olan gelecek zamanları\nAçılmamış tohumu yalnız o bilebilir\nBir kadın gibi tatlıdır erkek ve Tanrı,\nOrmanla ve dalgalarla nasıl konuşursa,\nOnun ruhuna da öyle usulca seslenir,\nYumuşak, sevecen ve usul bir sesle.\n\nÇünkü O'dur bütün dikenlere karşın,\nArzulara ve kederli olaylarla karşın,\nYıkımlarınız içinde eğilip geleneği\nToplayarak yürümeye devam eden odur.\nGökyüzünün kutsayabildiği her şey,\nVe yeryüzünün kapladığı her şey,\nBereketli, verimli bir gelenekten doğar.\nKökü geçmişe dayanan bütün düşünceler,\nİster insansal olsunlar ister tanrısal,\nGelecekte de yaşar ve çiçekler açar.\n\nIşık saçıyor şair sonsuz gerçek üstüne\nIşık saçıyor şair, saçıyor alevlerini,\nOlağanüstü bir aydınlıkla ruhumuz\nİçin ışıl ışıl parlatıyor gerçekleri.\nBoğuyor ışığıyla, ışığıyla dolduruyor,\nKenti, çölü, Louvre'u ve kulübeyi,\nBütün ovaları, bütün dağları ve tepeleri,\nKaldırıyor perdeyi gizlerin üzerinden\nÇünkü şiir kralları ve şiir çobanları,\nYıldızdır, Tanrının yolunu gösteren. (10) \n\n(1) Diğer insanların tersine şair kalabalıkların içinde kendini sürgün hisseder.\n(2) Hugo, \"Görünüm\" adlı piyesinde de bu düşünceyi işler.\n(3) Vigny de \"Katıksız Tin\" terimiyle aynı düşünceyi işler.\n(4) Hugo Tevrat'a gönderme yapıyor.\n(5) Hugo burada her dönemin başbakanı Talleyrand'ın portresini çiziyor.\n(6) Hugo Tevrat'a gönderme yapıyor.\n(7) Aristophane: V. yüzyılda yaşamış Atinalı ünlü güldürü yazarı.\n(8) Petrone: Satyricon'un yazarı. Neron'un çok sevdiği yazar. Zamanın gelenek ve göreneklerini hicvediyordu.\n(9) Archiloque: İ.Ö. VII. yüzyılda yaşayan yergici İyonyalı şair.\n(10) Çocuk İsa'nın önünde bağlılıklarını bildirecek olan krallar ve çobanları Beytlehem'e götüren yıldız gibidir şiir.\n\nÇeviren: Tozan ALKAN" + }, + { + "id": 102500.0, + "title": "Divaneyim Aklım Kalmadı Serde", + "poet": "Aşık Paşa", + "rating": 6.0, + "poem": "Divaneyim aklım kalmadı serde\nBir kaşları keman aldı da gitti\nAşkın deryasına açuben yelken\nBir kıyas ummana daldı da gitti\n\nYarin şehrine uğrarsa yolum\nYüz sürüp payine arzedem halim\nAhdinde durmadı şol kanlı zalim\nBeni ferdalara saldı da gitti\n\nZalim felek yine gösterdi işler\nGözlerimden akar kan ile yaşlar\nYüreğimdeki yareler işler\nGamzesi sinemi deldi de gitti\n\nBarekallah ne hoş yaraşır allar\nLeblerinden akar sükkerle ballar\nDer Aşık eğnime aldığım şallar\nHayali gözümde kaldı da gitti" + }, + { + "id": 25669.0, + "title": "Taze Taze", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Dondurma kutusu üstünde\nÜç kırmızı çiçek\nCanımın içi kadar sıcak\nDilediğim kadar kırmızı\nÖzlediğim kadar gerçek.\nDondurma kutusu üstünde yaz gelmiş meğer\nNeler getirdi kim bilir neler\nNeler götürecek." + }, + { + "id": 34307.0, + "title": "Ustranın Ağzında", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "yıllar var ki serçeleri unutmuşum\nüzerimden gökyüzünü almışlar gibi\nasfaltların karanlığında boğulmuşum\nufacık oysa hep böyle uçuşurlarmış\nkarlı ağaçların arasındaki alfabemdeki\niyimserlikleri bir türlü anlaşılmamış\n\nyıllar var ki serçeleri unutmuşum\nkuruş kuruş beni vurmuş öldürmüşler\nboşa çıkmış başkaldırmam sarhoşluğum\nonlarsa benim için ışık biriktirirlermiş\nşafak kapılarında gülüşürmüşler\nçocuk zenginlikleri hiç bitmemiş" + }, + { + "id": 19388.0, + "title": "Hemingway'in Bir Hikayesinden Çağrışımlarla", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Kadın ve adam oturuyorlardı\nUzakta beyaz dağlar vardı\nGara girmek üzereyken Barselona-Madrid treni\n\nKadın üzgündü, üzgündü, üzgündü\nAdam düşündü, düşündü, düşündü\nAşkımız bitmesin isterim dedi\n\nBiralar içildi ve başka içkiler\nKadın ve adam kederliydiler\nNe birleşiyor, ne ayrılıyor elleri\n\nNeden, neden sönüp gider bir aşk\nAcının silinmez tortusunu bırakarak\nOnulmazca inciterek yürekleri\n\nKadın daha gerçek bir acıyla yaralıydı belki de\nTasalı bir sevecenlikle baktı erkeğine\nGözyaşları içinde gülümsedi\n\nKadın ve adam oturuyorlardı\nAralarında bir masa vardı\nVe hüznün aşılmaz engelleri\n\n 1975 \n\n Ne Yağmur Ne Şiirler" + }, + { + "id": 1488623.0, + "title": "Divan-kebir'den Seçme Rubailer 3", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 7.0, + "poem": "Benim aşktan başka bir arkadaşım yoktu ve olmadı.\nNe dünyaya gelmeden önce, ne de daha sonra aşksız yaşadım.\nCanım içimden bana şöyle sesleniyor:\nEy aşk yolunun olgun yolcusu, bana kapıyı aç!" + }, + { + "id": 40534.0, + "title": "Seni Yağmurdan Sonra Seveceğim", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 9.0, + "poem": "Şimdi git..\nSay ki, seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik.. Say ki, gece mektuplarını, en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik.. \nSay ki, sevda trenini kaçırdığım durakta bir süre beraber beklemedik.. \nSen git.. \nBen gelemem bu yürekle.. \nYa da kal.. \nEylül yağmurlarını bekle.. \n\nSeni yağmurdan sonra seveceğim.. \nSaçlarıma ak düşmemiş halimle.. \nSen yaşlardayken.. \nOnsekizimde, yirmimde.. \nSeni yağmurdan sonra seveceğim.. \nKaldırımların ıslak ve temiz haliyle.. \nYaşlı yüzüm delikanlı yüreğimle.. \nSeni yağmurdan sonra seveceğim.. \nAşksız geçen onca yılı yakacağım.. \nSevda alevinde kendi ellerimle... \n\nŞimdi git..\nSay ki, seninle sahildeki çardakta hiç dondurma yemedik..\nSay ki, oturup konuştuğun yaşlı ve yabancı bir adamdı.. \nVe sevdadan hiç söz etmedik.. \nSay ki, hiç gülmedik.. \nAynı şeyleri sevmedik.. \nVe yağmurdan sonra beraber yürümedik.. \nSeni yağmurdan sonra seveceğim.. \nKimse bilmeyecek, herkesten gizleyeceğim.. \nYağmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada.. \nSeninle gökkuşağının altından geçeceğim.. \nSeni yağmurdan sonra seveceğim.. \nVe seni sevdiğimi kimseye söylemeyeceğim.. \nBelki bu dünya gözüyle gördüğüm son yağmur olacak.. \nIslak kaldırımlarda sırılsıklam yürüyeceğim.. \nBen seni yağmurdan sonra seveceğim.. \nVe bir gün ölürsem yeşil gözlerinde öleceğim....." + }, + { + "id": 38958.0, + "title": "Demedim mi?", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 8.0, + "poem": "Demedim mi bu hasret bitirir seni\nAy dolanır gider, yalnız kalırsın\nHer gün yeni baştan dağılır, ufalırsın\nDemedim mi yüreğim sevme! \n\nİşte ne gözyaşı, ne yemin, ne söz....\nGeri dönen hangi güvercinin var? \nSenin hangi çiçeğini sakladı bahar? \nDemedim mi aklım, inanma! \n\nBir gün naza çeker kendini demedim mi? \nGörmesen zindana döner bu şehir...\nGörsen, umursamaz, aldırmaz kafir\nDemedim mi gözlerim bakma! \n\nDemedim mi bu ürperten sıcaklık...\nBu taze güzellik kaybolur birgün? \nSonra boşu-boşuna aranır, dövünürsün\nDemedim mi ellerim dokunma! \n\nDemedim mi bir gün susar şarkılar\nSesine ses veren rüzgar olur...\nistediğin kadar artık bekle dur...\nDemedim mi kulağım duyma! \n\nBirgün çıkıp gideceği belliydi\nAyan-beyan belliydi anlayamadın.\nBaşka bir rüyada şimdi o kadın\nDemedim mi kollarım sarma! \n\nBütün çektiklerim senin yüzünden\nGölge bile geçirmezdin bir zaman üzerinden\nAh! şimdi paramparça oldun binbir yerinden\nDemedim mi gururum kırılma!" + }, + { + "id": 39510.0, + "title": "Tomris Uyar İçin Bir Şiir Kurma Çalışması", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 8.0, + "poem": "seni sonsuz biçiminde buldum o biçimi almıştın\nsandviçlerle, kötü şehirle, terle başbaşa kalmıştın\n\nyürüdü üstüne herkesin neonu, herkesin babaannesi\nherkesin en eski olan kökü, en eski hanesi\n\nyeşili bozup suya çevirdin, akşamı sonsuz uzattın\nne buldunsa o akşama uygun, ne buldunsa ona kattın\n\nperdeler uzundu, rüzgar kısa, masalar üç bacaklı\nmasalar dört bacaklı, rüzgarlar uzun, perdeleri kısalttın\n\nsen bir atmacanın en uzun çığlığısın her tür gökte\ngöğü büyüttün, otobüsleri aldın, şehirleri ufalttın\n\nyıkılan bir kedi bir süre olarak doldurur sesini\nseversin bir kanaryanın sesinden çok kendisini\n\ndenizi ve ormanı, açlığı ve başkaldırmayı ayırmadın\nbırakılmış bir köşebaşının en güzel tanımıdır adın\n\nseversin diye söylerim her şeyi, sana uygun olsun\nçünkü her şeyin birbirine uygununu sen bulursun\n\ngel ellerini ver en güzel ellerini öyle\nruhum, ateş yüreğim, kokum, birlikte öyle" + }, + { + "id": 44501.0, + "title": "Her Şey Yerli Yerinde", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 7.0, + "poem": "Her şey yerli yerinde; havuz başında servi \nBir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan \nEşya fışkırmış gibi tılsımlı bir uykudan, \nSarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi. \n\nHer şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak, \nSerpilen aydınlıkta dalların arasından \nBüyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman \nSessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak. \n\nBiliyorum gölgede senin uyuduğunu \nBir deniz mağarası kadar kuytu ve serin \nHazların âleminde yumulmuş kirpiklerin, \nYüzünde bir tebessüm, bu ağır öğle sonu. \n\nBelki rüyalarındır bu taze açmış güller, \nBu yumuşak aydınlık dalların tepesinde. \nBitmeden aşk türküsü kumruların sesinde; \nRüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner. \n\nHer şey yerli yerinde; bir dolap uzaklarda \nAzapta bir ruh gibi gıcırdıyor durmadan. \nBir şeyler hatırlıyor belki maceramızdan \nKuru güz yaprakları uçuşuyor rüzgârda." + }, + { + "id": 10643.0, + "title": "Yenildik", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Yenildik;\nŞimdi kim bilebilir zakkumun\nO kekre tadını bizim kadar\nTenimize sinmiş sülfür kokusunu\nSoluğumuzdaki cıvayı kim duyar\n\nİntikamcıydı bilim, sezgimizse\nGölgesi sulara vuran bir ceylan\nNeyi yaşamışsak ömrümüz diye\nDerimize yazdı o vak'anüvis\nKehribar saplı bir hançerle\n\nKehânet kuyularında sınandık\nTerkettiğimiz her şehir yakıldı\nAnıtlar dikildi kahhar ve kutsal\nZamansa bir karadeliğe dönüştü\nBelleğimizin oksitlenen çöllerinde\n\nÇöl ve moraran cesetler, rüya\nKâbusa dönüyor cinnet saatidir\nCoğrafyanın bu yakasında bir halk\nKendi oğullarını boğazlıyor artık\nKûfi bir cesaret oluyor cinnet\n\nBiz keder diyorduk, tarihmiş\nDilimizde işte o kil ve kül tadı\nŞimdi kim bilebilir yenilginin\nO kekre kokusunu bizim kadar\nSoluğumuzdaki cıvayı kim duyabilir" + }, + { + "id": 54563.0, + "title": "Melahat Gecilmez", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "1.Gazetelerde ak kara bir resmi otuz yillik.Arkasinda mulki taksimatli bir harita.Komiserin odasinda agirlanirmis.\n2.Ve imparatoriceliginde bir vesikalik.Tombalaci Ceylan renkli cekmis.Delikleri balmumuyla orterler.\n3.Gonderilen celenklerde 'Gecilmez' yazilmisti soyadi.Kucuk harflerle de 'fuhsun anisina'.\n4.Canakkaleli Melahat'in torenine polis bandosu da katilmistir." + }, + { + "id": 2114152.0, + "title": "Yayla Türküsü", + "poet": "Halide Nusret Zorlutuna", + "rating": 10.0, + "poem": "Bingöl yaylasında bin renktir bahar, \nO güzel adına kurban yaylalar! \nBir yudum suyunda bin bir şifa var, \n\nSarmaşır güneşle, öpüşür ayla, \n\"Yaylalar içinde Erzurum yayla\" \n\nGülüne başka gül uyar mı ola? \nTürküsünü Tanrım duyar mı ola? \nDüşümde gördüğüm bu yar mı ola? \n\nSarmaşır güneşle, öpüşür ayla, \n\"Yaylalar içinde Erzurum yayla\" \n\nDamarında akan Türkün kanıdır. \nGöğsünü kabartan Türkün şanıdır; \nYayla Türkün canı, öz vatanıdır, \n\nSarmaşır güneşle, öpüşür ayla, \n\"Yaylalar içinde Erzurum yayla\"" + }, + { + "id": 5781.0, + "title": "Şair Leyla Sokağı", + "poet": "Rüştü Onur", + "rating": 8.0, + "poem": "Payıma düşen toprak parçası\nSenin de payına düşer\nAyrılık gayrılık yok\nÖlüm nefesinde nasıl olsa\nAmma henüz vakit erken\nDaha gün\nKarşı apartmanın balkonunda\nDur bakalım hele\nBen salata satayım\nŞair Leyla Sokağı'nda\nSen gene koş\nBez fabrikasındaki\nTezgahının başına\nÖlüm içimde\nÖlüm dışımda\nÖlüm talihsiz aşımda\nÖlüm kuru başımda\nTeselli benim gözyaşımda" + }, + { + "id": 46600.0, + "title": "Berceste", + "poet": "Nedim", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen bî-haber hayâlin ile gûşelerde biz\nTâ subh olunca her gece ayş u dem eyleriz\n\nEsdikçe bâd-ı subh perîşânsın ey gönül\nBenzer esîr-i turra-i cânânsın ey gönül\n\nGüllü dîbâ giydin ammâ korkarım âzâr eder \nNâzenînim sâye-i hâr-ı gül-i dîbâ seni\n\nGülüm şöyle gülüm böyle demektir yâre mu’tâdım\nSeni ey gül sever cânım ki cânâne hitâbımsın" + }, + { + "id": 2406.0, + "title": "G Vitamini", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Bilginlerimiz sağolsunlar\nBir vitamin buldular\nÇalışınca azıcık; \n\nYumuşak G vitamini: \nUlusalcılık! \nUlusalcilik!" + }, + { + "id": 1153692.0, + "title": "Son Karşılaşmanın Şarkısı", + "poet": "Anna Ahmatova", + "rating": 7.0, + "poem": "Buzdan bir el kalbimi sıkıştırıyordu sanki\n\nAma bir düşte yürüyor gibiydim; \n\nSağ elimin eldivenini\n\nÇıkarıp sol elime giydim\n\n\n\nBitmez tükenmez gibi geldiler bana\n\nOysa topu topu üç taneydi basamaklar\n\n“Benimle öl..” diye fısıldadı\n\nAkçaağaçların arasından sonbahar\n\n\n\n“Aldatıldım ben.. Üzgünüm..\n\nUçarı, kötü yazgım aldattı beni…”\n\nDedim ki “Ben de, ben de öyleyim..\n\nÖlürüm… Ölürüm seninle sevgili..”\n\n\n\nSon karşılaşmanın şarkısıydı bu\n\nDönüp bir kez daha baktım karanlık eve; \n\nYatak odasının penceresinde\n\nMumlar, kayıtsız, sarı bir ışıkla parlıyordu…" + }, + { + "id": 34651.0, + "title": "Diken Diken/ Vuslat", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "zembilcide büyüyen, dal üstünde uyuyan\ngülmek sende gül olur, sen bende diken diken\nelmas beşik içinde kundağını öptüğüm\nsevmek tende gül olur, ten bende diken diken\ninci döker gözlerin asil kirpiklerinden\numut kanda gül olur, kan bende diken diken\nkezzap akıtsan bile filizlenir yüreğim\nölüm canda gül olur, can bende diken diken\nmaverayı bulunca kapında süvariler\nkılıç kında gül olur, kın bende diken diken\nkafdağından öteye gidenler birgün döner\nhasret handa gül olur, han bende diken diken\nhasadı diriliştir tarlasında sevginin\nbuğday unda gül olur, un bende diken diken\nacıların birikir, birikir de içimde\nher şey bende gül olur, ben bende diken diken" + }, + { + "id": 47795.0, + "title": "Boşuna", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 8.0, + "poem": "Sen yoksun \nBoşuna yağıyor yağmur \nBirlikte ıslanmayacağız ki...\nBoşuna bu nehir \nÇırpınıp pırpırlanması \nKıyısında oturup göremeyeceğiz ki... \nUzar uzar gider \nBoşa yorulur yollar \nBirlikte yürüyemeyeceğiz ki... \nÖzlemler de ayrılıklar da boşuna \nÖyle uzaklardayız \nBirlikte ağlayamayacağız ki... \nSeviyorum seni boşuna \nBoşuna yaşıyorum \nYaşamı bölüşemeyeceğiz ki..." + }, + { + "id": 82913.0, + "title": "Ayna", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 7.0, + "poem": "Derin sularında bu ayna her an\nSizden bir parıltı aksettirecek\nKah çıplak bir omuz sessiz düşecek\nEriyen bir kuğu beyazlığından\n\nBazen bir tebessüm, tutuşmuş mercan\nRüyasıyla sanki bir kızıl çiçek\nVe saçlar öyle ümitsiz yüzecek\nOlgun akşamların ağırlığından" + }, + { + "id": 98982.0, + "title": "Ye's", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 9.0, + "poem": "Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak…\nAlçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.\n\nDünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.\nİmânı olan kimse gebermez bu ölümle:\n\nEy dipdiri meyyit, ‘İki el bir baş içindir.’\nDavransana… Eller de senin, baş da senindir! \n\nHis yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin? \nHayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin.\n\nKurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz? \nKendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz? \n\nÂtiyi karanlık görüvermekle apıştın? \nEsbâbı elinden atarak ye’se yapıştın! \n\nKarşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan\nTek bir ışık olsun buluver… Kalma yolundan.\n\nÂlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk! \nEy elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk! \n\nHerkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın\nVarken, hani herkes gibi azminde sebâtın? \n\nYe’s öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.\nÜmîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun! \n\nAzmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar; \nMe’yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar\n\nLânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez…\nEn korkulu câni gibi ye’sin yüzü gülmez! \n\nMâdâm ki alçaklığı bir, ye’s ile sirkin; \nMâdâm ki ondan daha mel’un daha çirkin\n\nBir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,\nNevmid olarak rahmet-i mev’ûd-u Hudâ’dan,\n\nHüsrâna rıza verme… Çalış… Azmi bırakma; \nKendin yanacaksan bile, evlâdını yakma! \n\nEvler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş…\nSesler de: ‘Vatan tehlikedeymiş… Batıyormuş! ‘\n\nLâkin, hani, milyonları örten şu yığından,\nTek kol da demiyor bir tarafından! \n\nSâhipsiz olan memleketin batması haktır; \nSen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.\n\nFeryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar…\nUğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.\n\nFeryâd ile kurtulması me’mûl ise haykır! \nYok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır! \n\n‘İş bitti… Sebâtın sonu yoktur! ‘ deme, yılma.\nEy millet-i merhûme, sakın ye’se kapılma.\n\n(14 Mart 1913)" + }, + { + "id": 2291014.0, + "title": "Geçimsizlik", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 7.0, + "poem": "Birine kızıyordu delikanlı:\n–Ah! dedi, bi bilsem onun kim olduğunu! \n\nUsluluklar içindeydi kızın gözleri:\n–Ya yoksa, dedi, öyle biri? Ya kızacak bişey yoksa. Yol boyunca konuşmadılar artık, kara kara düşünüyordu delikanlı: Ya yoksa öyle biri…Ya kızacak bişey yoksa? Yıllardır su verdiği, üstüne titrediği, biliyordu, o içindeki sevgi, o pırıl pırıl hançer öfkesiz kalırsa paslanacak…\n\nKızın aklı ütülü çarşaflarda…ertesi sabaha buruşacak…\nÖfkesiz… umutsuz… sevgisiz…" + }, + { + "id": 83995.0, + "title": "Darağacı", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Ve günlerden bir gün, bir sabah erken\nKuşluk vaktinde, bülbüller öterken\nKentin meydanında bir darağacı.\nSallanıyor boşlukta bir yabancı.\nGeçiyor sabahın yolu alnından\nVe yalın ayakları bir gecede...\n(Yeni yollarını mı düşünmede\nBu ayaklar? .. son durağına kadar\nNe uysal yürümüştür bu ayaklar!) \n\nEsintili alanda üç beş adam; \nUykusuz yüzleri donuk birer cam, \nBakadurmuşlar öyle... ve garibi, \nHepsi ayrı ayrı asılmış gibi.\nBen de aralarında üç beş adam; \nUzatsam elimi, alnını tutsam, \n“Uyan, kardeşim! Desem, bu uykudan”, \nYüzünü kapardı hemen, korkudan.\n\nÇekilirken gece batıya doğru, \nKonmuş da bir çatıya karga ruhu\nSöylenip duruyordu: “Gün doğmada\nBen miyim bu? ben mi, bu baş bu eller, \nBu ayaklar? .. ya hani nerde yollar? ”\n(Anlamamış ne olup bittiğini\nZavallı karga; atın yittiğini.\nSadece bir göğe, bir yere bakıp\nÖlüyü lüye çekiştirir hep.) \n“Niye geldin bu çıkmaza, be ayak? \nVar mı beni boşlayıp, burda barınmak? \nBen insanoğlunun aynası mıyım? \nŞu garip yolcunun aynısı mıyım? \nBenzeten kim bana bu dağarcığı*\nOrda sadece bir darağacı\nVe onda rüzgarla sallanan bir dal! ..\nYalnız, beni düşünür gibi bir hal! ”\n\nBir yağmur gölcüğü yerde akşamdan, \nİçinde titrek bir yansı idamdan...\n\nBu biçim üzre bitecekken gece, \nDağılacakken artık seyirci de, \nBirden, kargalarla doldu gök yüzü.\nTüm asılmışların ruhlar sürüsü\nTamusal bir koroyla, dişi erkek, \nAlçalarak, yükselerek, dönerek, \nİlenirlerdi bağrışa çağrışa\nHem asılana, hem asan nebbaşa: \n\n“İşte Ölen, ama işte Öldüren, \nİşte Bulan, ama işte Bulduran, \nFilozof ve kurtarıcı, hem yalvaç, \nHem doğrucu bir ruh ve de yalancı\nVe siyasacı ve hakcı ve hırsız\nVe can çalan ve övüngen ve arsız...”\n\nGün doğmak üzre, eşya kabarıyor, \nYeryüzünün çatısı ağarıyor; \nAcı bir gün! Karga ağlanır durur, \nAdam darağacında sallanır durur..." + }, + { + "id": 189.0, + "title": "Beyoğlu'ndan Dolmabahçe'ye Taşınan Bir Aralık Akşamı", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "Sus pus olmuş puslu bir İstanbul muydu yüzünyoksa çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne.\nDolmabahçe'de, çay tadında...\nDivit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında, tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.\nBen rehnedilmiş yelkovan gibi...Hani akrep'i seven ama yüreği takvim yokuşlarında...\n Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı, sesinin sesimde yankılanmasının...Sanki perdedekine üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün içime...Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim seyir defterimde...Ve ben amerikanca bir filmi kürtçe seyrediyorum.\nKadın, Beyoğlu'nda bir kış akşamında, üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan muzdarip yürüyordu...Adam da...Yürümek hiçbir şeyi çözmüyordu, bazı aralık akşamlarında...Parmağında yaralı bir öyküyü taşıyordu adam...Kadının yüzünde bir hüzün...Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük...Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti...Soğuğun ve karanlığın vehameti! \n Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi küçültülmüş, daraltılmış..İlk sahibinin o pantolonla yaşadığı şeyler, yani pantolonu pantolon yapan anılar, bazı ilkbahar bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen yazlar...Yaşananlara bir beden büyük geliyor artık hayat! \n Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık olmak içinse erken...Beni sevda yerimden vurdu yine zaman...Şimdi sana söylenecek tek cümle: \n BENDE SANA YETECEK KADAR BEN KALMADI..." + }, + { + "id": 42823.0, + "title": "İnsanoğlu", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "-1-\n\nNe tuhaftır şu insanlar\nKimi zincirleri içinde hür\nKimi esir olmaktan bahtiyar\nKimi de benim gibi binbir şeyi düşünür\n\nNe tuhaftır şu insanlar\nKimini yel alır, su götürür\nKiminin çilesi sürer mezara kadar\nKimi de gününü gün etmeyi düşünür\n\n-2-\n\nİnsan insanın kadrini bilmezmiş meğer\nAnlaşılmadı gitti mısralarım\nÇünkü insanlar benim halime güler\nBense onlar için ağlarım\n\nİnsan insanın kadrini bilmezmiş meğer\nBirimiz gülsek, ağlıyor onumuz\nBizden kara değilmiş geceler\nBari karanlık olmasaydı sonumuz\n\n-3-\n\nNice insanlar gördüm ki ben\nDudaklarında en ateşli türküler\nBarış içinde yaşamayı bilmeden\nBir savaş meydanında öldüler\n\nNice insanlar gördüm ki ben\nDudaklarında en bayağı şarkılar\nVe gözlerinde ihtiras ışığı eksilmeden\nBirer ilah gibi yaşadılar\n\n-4-\n\nYarabbi, adaletin bu mu? \nKuş uçar, yılan sürünür\nDüşünmek istemem fani olduğumu\nVerdiğin nimetlere şükür\n\nYarabbi, adaletin bu mu? \nYaşayan yaşar, ölen toprağa gömülür\nVe hayat sadece bir arzu mu\nBizi korkutan ölüm müdür? \n\n-5-\n\nSöyleyin ey çizgiden hayaletler\nArtık ihtiyar olduğumuz gerçek mi? \nKaybolan o gamsız saatler\nHiç geri gelmeyecek mi? \n\nSöyleyin ey çizgiden hayaletler\nİn misiniz, cin misiniz? \nYa siz, ey eşsiz faziletler\nFazilet olduğunuza emin misiniz? \n\n-6-\n\nBeni kendimden ayırma ya rabbim\nVerdiğin her dert benim içindir\nBu saatte içimde seslenen kim\nBu ürpertici ses kimindir? \n\nBeni kendimden ayırma ya rabbim\nİçimdeki şeytanı sustur\nÇünkü başım, vücudum, kalbim\nYalnız bana mahsustur" + }, + { + "id": 105839.0, + "title": "Geçebilirsen Gel Beri", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Açıldı cennet kapısı\nLal-ü gülherdir yapısı\nKıldan incedir köprüsü\nGeçebilirsen gel beri\n\nCanımız melek canıdır\nTenimiz süleyman tenidir\nİçtiğimiz aslan sütüdür\nİçebilirsen gel beri\n\nBen hocama kul olmuşum\nÜstattan öğüt almışım\nBen kanadım bağlamışım\nÇözebilirsen gel beri\n\nBen has bahçenin gülüyüm\nAyn-ı cemin bülbülüyüm\nKırk kapının kilidiyim\nAçabilirsen gel beri\n\nPİR SULTAN'ım Haydar heman, \nDağları bürüdü duman\nİşte İncil, işte Kur'an\nSeçebilirsen gel beri" + }, + { + "id": 104495.0, + "title": "Viran Oldum Mor Sümbüllü Bağ İken", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Şu yalan dünyaya geldim geleli\nTas tas içtim ağulari sağ iken\nKahpe felek vermez benim muradım\nViran oldum mor sümbüllü bağ iken\n\nAradılar bir tenhada buldular\nYaslandılar şıvgalarım kırdılar\nYaz bahar ayında bir od verdiler\nYandım gittim alkarlı dağ iken\n\nFarımaz da deli gönlüm farımaz\nAkar gözlerimin yaşı kurumaz\nŞimden geri benim hükmüm yürümez\nAzil oldum güzellere beğ iken\n\nKarac'oğlan der ki bakın geline\nÖmrümün yarısı gitti talana\nSual eylen bizden evvel gelene\nKim var imiş biz burada yoğ iken" + }, + { + "id": 17050.0, + "title": "Sonuçsuz Bir Telefon Konuşması", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 8.0, + "poem": "Bak Bedri dinle beni,\nDinle beni ikigözüm kardeşim\nYücel diyor ki Bedri\n (kapı çaldı bi dakka\n ...................) \nHayır Zeki değilmiş,\nAkın'mış gelen.\nAkın diyor ki Bedri,\n'Haltetmesin gelsin' diyor.\n'Gelsin de söyleşelim,\ndadılık bitsin' diyor.\nKabarmış müzik damarı yine bizim Gürler'in.\nDalgaların,durakların dumanını attırıyor\nBağırıyor minör minör, barok dedikçe\nVe gülüyor majör majör,\ndokundukça tellerine enformasyonun.\n\nBırak şimdi çalışmayı, Hacettepe'yi\nKemal'i de yatır artik be kuzum,\nYatsın kerata.\nSen dünyanın en iyi,\nSen dünyanın en doçent,\nSen dünyanın en baba\nbabasısın be Bedri.\nBilmez miyim ben seni! \nBak şimdi dinle beni,\nAgostina kızmaz bana boş lafı bırak\nHem kızacak ne var bunda be Bedri,\nKadın değil, kumar değil be gözüm\nBiraz müzik,\nBiraz sanat,\nBiraz da laklak\nHepsi bu.\nGeleceksin değil mi? \nGeliyorsun değil mi? \nGelmelisin mutlaka.\nBırak şimdi gülmeyi de 'evet' de.\nHadi Bedri 'evet' de.\nÇok da güzel çay demledim tam senlik,\nvallahi çiçek gibi.\nBir de güzel peynir var ki, harika.\nBilmiyorum, ablan bulmuş,\nKaçtan almış sormadım.\nSormak neyi kurtarir ki be Bedri! \nSele gitmiş değirmenin,\nşakşağı mı aranır ki! \nEkonomi filan değil bu bizimkisi,\nÇürük yangın merdiveni be Bedri.\nGeliyorsun değil mi? \nGeleceksin değil mi? \nGelmelisin mutlaka.\n\nDomates, yeşil biber, maydonoz,\ndiri diri, kütür kütür \ntam senlik.\nEkmek de taze Bedri,\nEkmek de be kardesim ekmek de! \nBiz rakıya vuracağız besbelli.\nSen çaya yumulursun.\nNe yaparsın be Bedri,\nArada bir çekmeden de olmuyor.\nOlmuyor be kardeşim olmuyor! \nŞu dinine yandığımın dünyası,\nbaka baka içine gözlerimizin,\nediyorlar içine günlerimizin.\nHidrojen sallasan gıkı çıkmıyor.\nSabır kayası da, sabır kayası...\n\nHadi, hadi atla gel, bekletme bizi.\nYücel'i bilmez misin be Bedri,\nDoktor değil mübarek,\ngecikmis tanrı.\nÇay devirir bardak bardak, üstüne rakı! \nAnlatırken sanırsın ki incesazdan Hüseyni,\nAk gömleği geçirmesin sırtına,'Hipokrat Andı'.\nBir de bahar bahar gülmez mi sana,\nAl başını çık dağlara.\nYücel'i bilmez misin be Bedri,\nsafi tümör celladı.\n'Kızdırmasın, gelsin' diyor,\n'Bin kelleyi bir cidaya dizerim\nkızarsa beynim' diyor.\nGürler'se çoktan yerleşti enformasyon füzesine,\nyıldızlar arasında mekik dokuyor.\nYüreğimi çikartmış koymuş masaya,\nbeynimi çıkartmış koymuş masaya,\ninsan denen karmaşığın dibini kurcalıyor.\nhayır hayır,\nbuz koymuyor rakısına filozof doktor,\nDNA kullanıyor.\nBana öyle geliyor ki azizim,\nDNA da az gelecek böyle giderse,\nbizimkinin hızına...\nGürler'i bilmez misin be Bedri,\nalıyor da yüreğini insanın,\nyerine bülbül yerleştiriyor.\nBu hekimsel coskunluğa gülüyor Akın,\n' allah be ' diyor.\nAkın'ı bilmez misin be Bedri,\nsimyacılık uzmanı,\nlokman çömezi.\nYeni dönmüş dağlardan güneş kokuyor.\nBol bol ot toplamış, keyfi yerinde\n'lokmancilik oynuyoruz aman be abi'\ndeyip deyip emiyor aslan sütünü,\nanasonla koklasiyor kadehinde.\nOf be, of be! \nAmma da sakızlattık sözü be! \nPaveze de senin olsun,\nMaronetti de..\nHadi artik, bırak artık, bırak şu çalışmayı.\nKant da kalsın bu gecelik,\nSossür de,\nDella volpe de..\nYahu bırak Kroçe' yi Bedri be\nÇaydanlıkta su kalmadı kardeşim,\nBitirdi rakıları bu Doktor Gürler\n\nAlooo! \nSesin gelmiyor Bedri! \nKemal sen mi oynadın bu telefonla? \nBanyoda mı baban yavrum,\nDönmedi mi dedin daha,\nDönmedi mi Beytepe'den! \nKemal yavrum, babanı istiyorum.\nBaban yavrum baban yok mu? \nBaban Kemal,\nBaban yavrum,\nnerde babacan? \n\nbak bedri dinle beni\nakin diyor ki bedri\n alooo? \nyücel diyor ki\n aloooo? \ngürler diyor ki bedri\n aloo? \nsesin gelmiyor bedri\nbedri sesin gelmiyor\nsustur su gürültüyü\n sustur su asansörü\n su radyoyu, su müziği\n su kenti sustur bedri! \nalooooo! \nalooooo! \nKemal sen çık aradan! \nErgun oğlum baban nerede? \nBen Hüseyin, Agostina\nAgostina, ben Hüseyin! \nKuzum neden yoksunuz,\nNeden kimse konuşmuyor bu telefona.\n \nSıfırbirr dinle beni,\nSıfırüç dinle beni,\nHeey ptt nerdesin? \nSıfıriki nerdesin,\nBozukluk var nerdesin,\nKonuşmuyor nerdesin? \nSıfırsekiz, sıfırdokuz\nAhmet, Mehmet, Roma, Berlin, Moskova,\nSes vermiyor Ankara\nSes vermiyor nerdesin! \nSen bakıver Gürler şuna,\nSen bakıver Yücel şuna,\nAkın, şuna sen bakıver kardeşim,\nSes vermiyor bütün dünya,\nSes vermiyor nerdesin! \n\nYoruldum be çocuklar! \nBunaldım bağırmaktan\nKocaldım be çocuklar! \nUnuttum neresiydi,\nBilmiyorum nerdedir,\nNasıldır bilmiyorum.\nBir yerler vardır elbet,\nbildirin bir yerlere çocuklar.\n'Geceler bozuk' deyin,\n'Gündüzler bozuk' deyin,\nYaşamak be çocuklar\n'yaşamak bozuk' deyin.\nBildirin bir yerlere çocuklar,\nAylara, yıldızlara, mars'lara, merih'lere\nbir bilen yok mu sorun,\nbir gören yok mu sorun,\nsorun Bedri kardeşi! \n\nNe de güzel çay yapmıştım,\nNe de güzel peynir vardı,\nEkmek de taptazeydi.........\n\n (11.07.1979-Ankara) \n\nO akşam beş kisiydik orada/Biri Gürler İliçin'di biri O/Biri Yücel\nKanpolat'tı, biri O/Biri Akın Çubukçu'ydu, biri O/Biri bendim, biri O.\nO akşam dört kişiydik orada/beşinci yoktu/Bedrettin yatıyordu\nKarşıyaka'da'da/Kurşun yemiş,karnı toktu." + }, + { + "id": 922010.0, + "title": "Korkaklar Resmigeçidi", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Zifiri karanlık 'aydın'larımız\nEvvelemir Bismillah'tan korkarlar.\nVe 'çağdaş yaşamcı' kadınlarımız\nGusül, abdest, Kıblegâh'tan korkarlar.\n\nMilliyet'siz... rûy-i zemin ülkesi\nKimi Lenin, kimi Mao halkası\nİnkârcılık devrimcinin ilkesi\nLâilâhe İllallah'tan korkarlar.\n\nPatronun belinde silahtır basın\nİnsandır demeyin, umudu kesin\nYönetmeni öküz, yazarı tosun\nUyuturlar, intibahtan korkarlar.\n\nAdı 'sanatçı'ya çıkan her şebek\nYolda göğüs açar, sahnede göbek\nKi bunca yarasa, baykuş, köstebek\nHem ışıktan, hem sabahtan korkarlar.\n\nSiyasette yalan satmak huyları\nBoya sürmek, çamur atmak huyları\nHer nesneye yalan katmak huyları\nİstikrardan, inşirahtan korkarlar.\n\nSaçma sapan yorumlarlar çağları\nölülerden medet umar sağları\nKırdılar geçmişle olan bağları\nTarihteki padişahtan korkarlar.\n\nHiçbir küfrü bırakmazlar kazaya\nMabetleri çevirirler müzeye\nHayrandırlar doğu, batı, kuzeye\nGeri kalan tek cenahtan korkarlar.\n\nBüyükler tanırız, yüz okka beden\nFikrî sıkletleri sıfırdır, neden? \nAslı nedir, öğrenmeden bilmeden\nHoş kelamdan, has mizahtan korkarlar.\n\nDoğru dürüst bir hâlleri bulunmaz\nİhanette ihmalleri bulunmaz\nKalleşlikte emsalleri bulunmaz\nMertlik denen bir silahtan korkarlar.\n\nKiralıktır beyinleri, kıçları\nDışlarından daha kirli içleri\nZina yapar çoğaltırlar piçleri\nAileden ve nikâhtan korkarlar.\n\nKimi devrim, kimi koltuk yobazı\nKimi ilim, kimi hukuk yobazı\nKimi antik çağın moruk yobazı\nHak ehlinden, hayırhah'tan korkarlar.\n\nHem korkaklar, hem şirretler velhasıl\nGünlük yalan yumurtlarlar ki, nasıl! \nBu günlük burada bitti bu fasıl\nTüm eğriler doğru rah'tan korkarlar...\n\n24 Kasım 1996(Yasaklı Rüyalar)" + }, + { + "id": 1167353.0, + "title": "Atatürk Kurtuluş Savaşında", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir gemi yanaştı Samsun'a sabaha karşı \nSelam durdu kayığı, çaparası, takası, \nSelam durdu tayfası \nBir duman tüterdi bu geminin bacasından bir duman \nDuman değildi bu \nMemleketin uçup giden kaygılarıydı \nSamsun limanına bu gemiden atılan \nDemir değil \nSarılan anayurda \nKemâl Paşa'nın kollarıydı \nSelam vererek Anadolu çocuklarına \nÇıkarken yüce komutan \nKaradeniz'in hâlini görmeliydi \nKalkıp ayağa ardısıra baktı dalgalar \nKalktı takalar, \nİzin verseydi Kemâl Paşa \nArdından gürleyip giderlerdi \nErzurum'a kadar." + }, + { + "id": 50826.0, + "title": "Atlıkarınca", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 5.0, + "poem": "Ne çektik böyle gülünceyedek\nEh, şeniz işte hep bu düğünde! \nKarım sen bir deliler evinde, \nYirmisindeki hemşirem Van'da, \nBabam tenha tezgahının üstünde, \nBen bir hayal atının sırtında\nVe anam mahzun... ölünceyedek." + }, + { + "id": 55613.0, + "title": "Değişim", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Ince uzun bir hayvan, carpiyor carpiyor\ncarpiyordu kendini taslara, canimi sikiliyor\ncanmi cekisiyordu yoksa? yok efendim dedi\nyanimdaki adam, gömlek degistiriyor yilan\nbu hallerden anlariz dedi azcok, bizde sinif\ndegistirmisdik bir zaman" + }, + { + "id": 45436.0, + "title": "Hicran Kucağında", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 7.0, + "poem": "Hicran kucağında tuttuğum sırdaş\nÇağlamış bulanmış durulmuş olsun\nSözüne sazına güven de yanaş\nKulağı ezelden burulmuş olsun\n\nBoş kafa gezdiren seyyahlar gibi\nKeşkülünün delik çıkmasın dibi\nAriften anlasın seçsin garibi\nHakikat yolunda yorulmuş olsun\n\nTaban tepmiş olan gam kervanında\nDostunu konuklar tatlı canında\nKoçlar gibi duran bir meydanında\nArslanlar yurdundakurulmuş olsun\n\nGel dese de bakma nâkes aşına\nBir sırsat erer de kakar başına\nDostun namerd dehrin mehenk taşına\nFelâket pazarında vurulmuş olsun\n\nDuysun aşkın elindeki rebâbı\nOkusun alnında çile kitâbı\nNeyzen gibi günahının hesâbı\nMezara girmeden sorulmuş olsun" + }, + { + "id": 1260.0, + "title": "Orda Bir Çocuk... Burda Ben", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir ana gülümserken yorgun ve güzel\nYüreği müjdelerle tüy gibi hafiflerken,\nOrda, bir çocuk doğar sımsıcak dünyamıza\nBurda ben...\n\nDal nasıl, yaprak nasıl, ekin nasıl büyürse\nToprak nasıl uyanırsa bir incecik yağmurdan\nOrda bir çocuk büyür yumak yumak bir nurdan,\nBurda ben...\n\nKoştuğu, atladığı, durduğu, uzandığı,\nDüşüp kaldığı yerlerde gözbebeğim var.\nOrda, toz-toprak içinde bir çocuk ağlar,\nBurda ben...\n\nNe oyun oynamak ister, ne uyku ne su,\nNe elişi resimleri gönlünü alır.\nOrda, bir uzak evde bir çocuk yetim kalır,\nBurda ben...\n\nDokunsam, martı gibi uçup gidecek sanki,\nSolgun yüzlü bir avuç kar.\nOrda, bir gece yarısı, bir hasta çocuk sayıklar,\nBurda ben...\n\nBirden bire uyanır bir ana uykusundan,\nSapsarı bir korkuyla bakakalır nefessiz.\nOrda, sabaha karşı bir çocuk ölür sessiz,\nBurda ben..." + }, + { + "id": 96693.0, + "title": "Hiçliğin Tadı", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey hüzünlü ruhum. \nİhtiyar budala. \nKanının kanatlarında hırçın bir kıvılcım yanardı, \nUmudun mahmuzu yavaşça dokunsa şaha kalkardın. \nEy şimdi her adımda derin derin soluyan hasta \nİşe yaramaz beygir \nUzan olduğun yere dayanmasını bil. \nSönmeyen yanı var mı dünyanın... \n\nRuhum, acılarını örtün. \nAğır mermer tabutlarda uyanacak zamandır. \nYenilmiş yaralar içindesin kocamış bunak \nArtık ne kavganın tadı \nne de aşkın dinmeyen fırtınası ulaşmaz sularına. \nElveda kavalın türküsü \nFlütün iççekici elveda \nSomurtkan ve karanlık kapılarımı çalmayın artık \nEy hazların derinliği duyumların ateşi elveda.. \n\nRuhum sevgili baharının bitti. \nO çılgın kokuların tükendiği zamandır.. \nAyaklarımın altında yusyuvarlak dönüyor dünya \nIssız dağların karlı ağzında donmuş bir yolcu derinlere kayıyor \nGeçmişin titreyen eli sazdan örülmüş rüzgarlı kulübesi \nGerek yok sığınmaya \nEy her solukta gövdemi yutan zamanın muazzam ürperişi \nRuhum dünyanın çığlarını çağır. \nSeni sarıp döne döne götürecektir zaman." + }, + { + "id": 1132959.0, + "title": "Canlı Anı", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "Sevgilinin kuşak ve halkasını çalmak,\nBazen kızmayı yeğler, bazen salar bırakarak,\nSize gayet çoktur, isterim inanmak\nVe kıskanmam kendinizi kandırmanızı:\nBir peçe, şal, jartiyer, yüzük; \nGerçekten değildir küçük; \nYalnız, bana yetmez takıntısı.\n\nHayatından canlı bir parça,\nOnu kafi çekinmeden sonra\nEn Sevgilisi verdi bana,\nVe bir aldatı oldu kimi görkem anında.\nAh nasıl da gülerim tümüyle ıvır zıvırlara! \nO güzel saçlarını sundu hayranlara,\nEn güzel simanın pırlantasını, aslında.\n\nSenden, derhal yoksun olayım mı yar,\nBenden koparılamasan da her ne kadar:\nBakmak, şakalaşmak vede öpüşmek var\nSenden kutsal bir emanet kalsada.- \nSaçlarının ve kederimin kaderi eşit; \nOlmasa talihimiz dümdüz giderdi tek şerit\nUğruna, ondan ayrıyız şimdi aynı yolda.\n\nBağlıydık ona sımsıkı; \nOkşardık o yumuşak yanakları,\nHoş bir arzu kıvırırdı ve bize asılırdı,\nKayar düşerdik tam göğsünün üstüne.\nAh hasmım, hasetlikten arınmış yiğidim,\nSense şipşirin armağan, en yüce ganimetim,\nAnımsat bana neşeyi ve hevesi büsbütününe! \n\nÇeviren: Musa Aksoy" + }, + { + "id": 331750.0, + "title": "Çek Perdeyi", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Evler döşemekti bendeki tasa,\nYaptım, ettim, nöbet mezara geldi.\nYeter bana, üç beş arşın bez olsa; \nBeklenmedik mallar pazara geldi.\n\nPenceremde bir gün günlerden bir gün:\nSes baygın, renk dalgın ve ışık süzgün; \nBelirsiz bir semte insanlık sürgün...\nÇek perdeyi güneş nazara geldi." + }, + { + "id": 2399.0, + "title": "Dikkat, Okul Var!", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Şanssız mıydık? haksızlık olur şimdi\nDüşünsene nasıl geçmiştik hızla\nBirleşen iki güvercinin arasından\nHiç dokunmaksızın onlara\n\nBende tarçın sende ıhlamur kokusu \nAz mı dolandık Başkentin sokaklarında\nAma işte şölenin kaçınılmaz acısı\nBizim payımıza düştü sonunda\n\nAşkımız şimdi görklü bir hayatın\nYabancaya berbat bir çevirisi\nSen metinde üç beş satır atladın\nBen geçmiş zamanda dondurdum fiilleri\n\nSen ki özenle katlanmış bir mendil gibiydin\nDüşünür müsün zaman zaman acaba \nNelerle ödedik şu mevsimi\nVe gün nasıl vuruyor topuklarımıza\n\nŞanssızım diyemem ben kendi payıma\nOluyor böyle şeyler ara sıra\nSözgelimi okul kitaplarına girmez şiirim\nBütün çocuklar anlar da" + }, + { + "id": 60584.0, + "title": "Dünyada Olmak Acıdır. Öğrendim.", + "poet": "Bejan Matur", + "rating": 7.0, + "poem": "Yeryüzündeki tüm kızıl taşlara\nTanrının kanı sürülmüştür.\nBu yüzden kızıl taşlar\nÇocukluğumuzu öğretir.\nTanrı, biz çocukken,\nYanımızda dolaşır.\nKüpemize dokunur\nVe kolyemize.\nPabuçlarımıza ve kurdelamızın\nKızçocuk olmak kıvrımına girer\nSaklanır. \n\nKızıl bir elbise ve yatak almalıylım,\nKızıl bir yüzük,\nVe lamba.\nO zaman olmalı ki,\nAnnenin zamanı başlar ve tükenir. \n\nBeklemeyi bilen kan,\nTaş olmayı da bilir.\nDünyada olmak acıdır. Öğrendim. \n\nKızıl karanlık\nMavi karanlık\nVe başlangıç\nBir anlamı olmalı ki bunların,\nBırakmaz bizi annemiz ve tanrımız." + }, + { + "id": 2432.0, + "title": "Teknokratlar", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Butun mimarlar yuksek,muhendisler de\nBir sen kaldin alcak mimar ey Sinan Usta!" + }, + { + "id": 23434.0, + "title": "Hudut Taşları", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu bulanık hava,bu toprak, bu su\nBeni benden, beni senden ayırır.\nBu sabahsız gece, bu düş, bu uyku\nBeni benden, beni senden ayırır.\n\nDoğmadık güneşin aydınlığında\nUzarsa gölgeler dost kılığında\nŞüphe keleplenir gönül çığında\nBeni benden, beni senden ayırır.\n\nDoğrultmak istesem, kırılır dallar\nSınadım, zamana sığmadı yıllar\nBu dikenli yollar, bu taşlı yollar\nBeni benden, beni senden ayırır.\n\nSevgi bulutundan rahmet damlası\nDüşmeden, ayrılık doldurur tası.\nYoğun maddelerin ince mânâsı\nBeni benden, beni senden ayırır.\n\nSen aşka hiç dersin, bense hayata..\nKim bilir, belki de bendedir hata.\nBu dalgalı deniz, bu yanlış rota\nBeni benden, beni senden ayırır.\n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 108623.0, + "title": "Biz Muhammet Ali Diyenlerdeniz", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey yezit bizlerde kıl ü kal olmaz\nBiz Muhammet Ali diyenlerdeniz\nTarikat ehline mezhep sorulmaz\nBiz Muhammet Ali diyenlerdeniz\n\nEğnimize kırmızılar giyeriz\nHalimizce her manadan duyarız\nİmam Cafer mezhebine uyarız\nBiz Muhammet Ali diyenlerdeniz\n\nHer kimin çerağın yoksa Hak yakar\nMümin olanları katara çeker\nAslımız on iki imama çıkar\nBiz Muhammet Ali diyenlerdeniz\n\nMuhammet Ali'dir kırkların başı\nAnı sevmeyenin nic'olur işi\nAtalım yezide laneti taşı\nBiz Muhammet Ali diyenlerdeniz\n\nBiz tüccar değiliz alıp satmayız\nErkandır yolumuz yoldan sapmayız\nKarnımız geniştir biz kin tutmayız\nBiz Muhammet Ali diyenlerdeniz\n\nBaharda açılır gonca gülümüz\nOl dergaha doğru gider yolumuz\nOn iki imamı okur dilimiz\nBiz Muhammet Ali diyenlerdeniz\n\nPir Sultan'ım eyder erenler gani\nEvveli Muhammet ahiri Ali\nAnlardan öğrendik erkanı yolu\nBiz Muhammet Ali diyenlerdeniz" + }, + { + "id": 15285.0, + "title": "Hızla Akan Mızrak", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Sabahtır\nAlkışlar gecenin\nSıcak damları sükûn yapılarıyla \nAydınlatır bir ucundan \nKahvaltı sofrasında çay tasını\n\nDüzgün uysal Işıklı bir de ağız\nGizlice götürür hücreyi bütüne\nVe akla her gelen telgraf telinde \nÖpüşür iki güvercin\nİncelmiş ve yumuşamış gagalarıyla\n\nBu geçen mızrak \nKalın kararlı\nAtanın değer biçilmez atıyla\nKuşkusuz yolunda gerek\n\nMızrak geçer ışığı\nGeçer geceyi dolduran karanlığı da" + }, + { + "id": 3834.0, + "title": "Hani Kurşun Sıksam Geçmez Geceden", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 8.0, + "poem": "Yiğit harmanları, yığınaklar,\nKurulmuş çetin dağlarında vatanların.\nDize getirilmiş haydutlar,\nHayınlar, amana gelmiş,\nYetim hakkı sorulmuş,\nHesap görülmüş.\nDemdir bu...\n\nDemdir,\nDerya dibinde yangınlar,\nKan kesmiş ovalar üstünde Mayıs...\nUçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,\nÇelik kadavrası korugan'ların.\nÖlünmüş, canım, ölünmüş\nMurad alınmış...\n\nGelgelelim,\nBeter, bize kısmetmiş.\nÖlüm, böyle altı okka koymaz adama,\nSusmak ve beklemek, müthiş\nGenciz, namlu gibi,\nVe çatal yürek,\nBarışa, bayrama hasret\nUykulara, derin, kaygısız, rahat,\nOtuziki dişimizle gülmeğe,\nDoyasıya sevişmeğe, yemeğe...\nKaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,\nAsıl, bizim aramızda güzeldir hasret\nVe asıl biz biliriz kederi.\n\nİçim, bir suskunsa tekin mi ola? \nO Malta bıçağı, kınsız, uyanık,\nVe genç bir mısradır\nFilinta endam...\nNeden, neden alnındaki yıkkınlık,\nBakışlarındaki öldüren buğu? \nKaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...\nNasıl da almış aklımı,\nSürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,\nDost, düşman söz eder kendi kavlince,\nKınanmak, yiğit başına.\nBu, ne ayıp, ne de yasak,\nÖylece bir gerçek, kendi halinde,\nBelki, yaşamama sebep...\n\nEvet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.\nHani, kurşun sıksan geçmez geceden,\nAnlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...\nVe zehir - zıkkım cıgaram.\nGene bir cehennem var yastığımda,\nGel artık..." + }, + { + "id": 503935.0, + "title": "Uykudan Uyanmış Şahin Bakışlım", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Uykudan uyanmış şahin bakışlım\nDedim sarhoşmusun söyledi yok yok\nAk elleri elvan elvan kınalım\nDedim bayram mıdır söyledi yok yok\n\nDedim ne gülersin dedi nazımdır\nDedim kaşım mıdır dedi gözümdür\nDedim ay mı doğdu dedi yüzümdür\nDedim ver öpeyim söyledi yok yok\n\nDedim aydınlık mı var dedi aynımda\nDedim günahım çok dedi gönlümde\nDedim mehtap nedir dedi koynumda\nDedim ki göreyim dedi yok yok\n\nDedim vatanın mı dedi ilimdir\nDedim bülbülmü dedi gülümdür\nDedim Nesimi Şah dedi kulumdur\nDedim satar mısın söyledi yok yok" + }, + { + "id": 1452649.0, + "title": "Sone 139", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 6.0, + "poem": "Ah, sen kalbimi ezdin geçtin gaddarlığınla; \nŞimdi üstüme atma tüm kötülüklerini! \nBeni gözünle değil, şu dilinle yarala,\nHileyle değil, gerçek gücünle öldür beni.\nGözüme baka baka, 'Sevdiğim başkası,' de; \nCanım, başka bir yana çevirme o bakışı; \nTürlü aldatmalarla yaralamak da niye,\nZaten savunma gücü nedir ki sana karşı? \nSeni bağışlasam mı? Ah, sevgilim bilir ki\nGüzelim bakışları olmuştur bana düşman.\nDüşmanları hep benden öteye çevirir ki\nBaşkaları devrilsin o amansız oklardan.\nVazgeç, işte ben artık yarı ölüyüm ama,\nBak da büsbütün öldür beni, son ver acıma..." + }, + { + "id": 105357.0, + "title": "Ne Kaçarsın Benden Ey Yüzü Mâhım", + "poet": "Gevheri", + "rating": 8.0, + "poem": "Ne kaçarsın benden ey yüzü mâhım\nSeni seven var mı benden ziyâde\nRûz u şeb durmayıp alırsın âhım\nÂşıkım ağlatma bundan ziyâde\n\nGece gündüz bir visâle ermedim\nBülbül olup gonce gülün dermedim\nBu cefâlar nedir ben de bilmedim\nVar mı ki bir zâlim senden ziyâde\n\nSöyle murâdını ben de bileyim\nİnsaf eyle çok ağlattın güleyim\nKabul eyle sözüm kurban olayım\nHaddim yoktur sana bundan ziyâde\n\nHercâisin gonce gülüm kokulmaz\nGeçer gider hatırcığım sorulmaz\nDer Gevherî mâh yüzüne bakılmaz\nYakar hüsnün beni nârdan ziyâde" + }, + { + "id": 98572.0, + "title": "Babam İçin Bir Sonsuz", + "poet": "Nilay Özer", + "rating": 7.0, + "poem": "daha çok sever miydim uçmasını bilseydin\nbabamsın ah keklik burcu bir talan! \nekinler sararırken doğdun mühim bilgidir\non kardeşin küçüğü ölüleri saymazsam\n\nyıkandın tuzlandın kundaklandın sıkıca\norak sıcaklarında bir pembe oğlan\nevlerin önünde küçük bir hayat\nkımıl kımıl dipdiri çiltenler karıncalar\nve toprak dediğin cana musallat\nyalnızlığın çocuklara kadar indiği\neflatun akşamların uçbeyi babam\n\nfaydasız kamışlardan kurduğun ordu\nkurtlarla savaşmaya sensin gidecek\nsensin gidecek yüz koyunun peşine\nvadiler öyle derin ovalar öyle geniş\nüstelik Türkçe bilir yankı dağları\nbir çağırsan Allah’ı bin kere ses verecek\n\nyatıya kalan yağmurlar yüzünden hep\nıslak döşeğinde revir iniltileri\ninanmak nice yanıldıktan sonra kendine\nbuğdayların birliğine hamur teknelerine\ninanmak yedisinde sorusuz\nonunda beter mahmuzları kuşanıp\nşahlanan bir yanıtla on beşinde\ninanmak sonsuz’un hiç’e erdiği değil\nbulutlar hamamda kadınlar gibi oynak\n\nsarı tüyler pazenler insan kamaşabilir\nkitapların zifiri ferahlığı yok henüz\nhenüz dünya harflerden yaratılmış da değil\nkara lastik pilli fener pazar ekmeği\nsevinç bir taşa beş erik atan ağaçtır\nve bayramlar ağız tadıdır ama\nmezar üstlerinden toplanan şekerlerin\n\nazabı uzun sürer duası yapılmazsa\nbir kere bisiklete binmiştin babam\nyukarıdan görmüştün köyün bulutlarını\nama nasıl üzer bu hafiflik uyanınca\ndarası alınmış yaşamlardır rüyalar\nrüyalar defter kalem\ngerçekler kum masası\nparmağınla yaz öğren önce yoksul olduğunu\nsonra insan olduğunu bütün acılarla akran\ntohum serp su taşı dağarındaki çöle\n\nemek israf değildir harcan da harcan\ninsan olmak yetmiyor insanı anlamaya\nsızmak gerek o çürük hartamalardan\ngötürdüğün tavuklarla birlikte\nsoluk benzin öğretmene armağan\ney sesleri semirmiş yağız alfabe! \nbabam yeniden büyür mü oralarda\n\nburalarda şehirli kızlar gibi bunalsam\nbiliyorum tilkiler pusar geceye\nıtır ve çığlık olur evlerin dili\ncinai bir hevesle yarına aşılanan\ngün gibi biliyorum bende devam ettiğini\nfiğleri ellerimle derer ellerin\ney gelincik kurumlu tepelerin çakırı! \nayaklar altından sevaba kaldırılmış\nekmekleri öptüğün dudaklarınla söyle\nservetimiz yokluksa onu öveyim\ndavran özrüm kalmasın\nsoysuz kuşku güveyim\n\nbaşaklar arasında kanlı bir hasat vakti\nsaçların şeytanın tırpanıyla kesilmiş\nne kadar sakınsan kirleniyorsun babam\nsen esmer undan yapılmış değilsin ki\nçağrılsan üç beş keder bildik cin isimleri\ndöl ve ışkın sureleri tertemiz ezberinde\nher akla kısmet midir uyanıp da ölümden\nbirden bire anlamak zerrecikleri\n\ncaydığın güller vardı o zaman\nkargaların çalıp çalıp karnına gizlediği\nyeşil taşlar mavi boncuklar vardı\nsürgün içini boşaltmamıştı toydun\nkendini gizlemedin kem gülüşlerden\nısırganlar kaynadı dövüldü havanlarda\nve macunlar sürünüp şerbetler içtin\ninceysen dal gibiysen bu senin kabahatin\nrüzgar söküp götürürken gövdeni\ngördün korkuluklar daha direngen\nyayık seslerinden umut telvelerinden\nyavan bir gayretle topladın da kendini\nganimeti kargalarla paylaşmadın yeniden\nbüyüdün yüz sürerek kösnül çuhaya\n\nbattal yataklarda çalkalanıp duruldun\nanların arasından fareler bakar gibi\nkırlangıç yumurtası bulmuş gibi tarlada\nkoştun haber verecek bir aşk aradın\nalnının dar çatkısı kuytular ardın sıra\ncılız bacakların birbirine dolaşık\nherkes kendine sanrı tende ısrarlı herkes\ndizlerini kanattı kapaklandığın kadın\nhenüz fırsat varken masalları kınamak\nve bağırmak istedin yok mu boş bir kerevet\nhayret uzlaşıyor kanımla zehrin\nsesine karışan efkarın meleziyim\n\nateş farz kül sünnet uzayacak bu dua\nya ben baba! .. ya ben nasıl aşık olayım\n\nyazımıza benzeyen bir yaz bulamadıkça\nelişi bir karyola istiflenmiş şilteler\nkav kalaylı kap kacak belki dilsiz bir radyo\nvardın çattın çatallanan yollara\nşehir okuldu çünkü gitmek gerekti bazen\nçünkü kalmak vakıf toprağı gibi\nbaşkasının yığını gibi sonuçsuz\nçünkü sussan yazmanlara yorgunluk\nkonuşsan uğursuz sözün içrek obası\ngittin yanan karınlarını soğuk duvarlara sürtüp\nrahatladı ergen kızlar\n\nköylü ismin yatılı bir kıyıma kayıtlı\nüniforman hep yaş hep telaş\nkaldırımlara kafa tutun da ne oldu\nyenişmek şöyle dursun yarışmadı sokaklar\nkolların dertleştiğin dereleri boğarken\neski harmanları hoyrat gezerken gölgen\nyapmacık bir merakla sorsaydın üst’lerine\n\nandıkça mı rütbe alır anılar\nçarşılar sinemalar ıssız duraklar\nalışmak günlere kıymaktır ilkin\nsonra sonra uç verir direnmenin sancısı\nsonra sonra yoksunduğun bir sicim\nhiç arkadaşın olmadı sahi\nbir kadın iki çocuk hayata iyi gelir\nsineklikli pencere çift kenesetli saka\nara sıra bardaklara boşalan bir sürahi\nuzun seferlerden kalma o bahriyeli hüzün\n\nyüzün ince kadehlere hep yenik\ndeğiş ki değişsin evin yazgısı\nyeltenmem elbet edepten ileridir\nbir kızın babayı yazıklaması\nkara sakız yakısı dindirmedi hiç\nbaharları hazin bir şarkı gibi nükseden\nüzen ve üzerken hor gören\nbileklerinin zahmetli ağrısını\ndemek kenetlenmiş kolları yarıp\namansız bir şevkle halaylara eklenen\ndemek mendil sallayan püskül sürüyen\ngençliğin şimdi çaput üstüne çaput\n\nbaşımızı okşasan hayrattık sana\nsakalını öptürsen tövbe ve yatır\noysa şifa dağıtan dallara uzanırdın \nve herkesten gizli severken bizi\nahlatlar gövermiş gibi keyifli\nyazıdan eski bir şarkı mırıldanırdın\nkimse duymazdı seni duysa da dinlemezdi\ngöğsünü eşeleyen evcil güvercinleri\nkuğuran ve kuğururken hor gören\nsadakatini üşütürlerdi\nmeşin gök yırtıldı eridi krallığın\nonların hayli yamalı düzeninde\nbir meyveye çekirdek bile olamazdın sen\nsen ki hesap hanesinde eksik bir sıfır\n\nhırsın kıt kinin seyrek hala tamamlanmadın\nyaşlandıkça kısaldın hürmet dileme\nve yerini kabul et onların sözlüğünde\ncüceler insan küsuratıdır\nkauçuk tabanlı yas\nyüklüklerin sırma boşluklarıyla\nkasıklarını nemli tutan elli yaş\nbütün kuyular ağzındır bağır\nve tanıklığa çağır\niri bir siğil gibi yakılmış coğrafyayı\nsoğumuyorsa öfkenin lavları düşün\nsepilenmiş bir dilin cümleleri içine\ngiyindiğin meseller hangi çıplak halkındır\ncansız bedenlere sarıldığında\nya da bir bedelle vurulduğunda boynun\ntek başlı olmayı azımsayan mazlumlar\nneden sırdaş bilirler seni\n\nsoluklan da anlat bozkırın sertliğini\ndüşmanla birleş ölüme karşı\nçünkü enikleri gölde boğdular \nalageyikleri vurdular bir kuytuda\norman küstü dağ devrildi çağladın\nşimdi neden böyle sakinsin babam\nsen bu öyküleri at hırsızlarından mı çaldın\nkeşke hafızama kusur bulsaydım\nunutsaydım keşke esaslı bir evlat gibi\nama bu yağ dikeni bu çadır bezi bu küf\nsenden bana miras bu ince çene\neleğime bıraktığın bir avuç kumdan\narta kalmış taneler yani hepsi bu\n\nsalkımsöğütler kadar sendenim işte\nöğüdünü tuttum uzattım saçlarımı\nölürsem göğüslerimi örtsünler diye\nçeyizimi barbar çalılıklara serdim\nçekilecek çileye ikramdır diye\nkızınım en zayıf yanınım sandın\nsandın ki hep hazırım el olmaya\noysa şakaklarındaki dehşete düşen\nyıldırımlara lehimli damarlarım\nışığımız söner camlarımız kurşunlanır\nbelki yakınlaşırız bir tehlike anında\nkıstırılmışken ve sonrası yokken artık\nbirbirimize bakar bakar susmayız\nmadem huzuruna çıkılmıyor yordamsız\nbir kuşun yarasından ulanırız hayata\nne mantık ne ahlak ne de şekil bilgisi\naşağılayamaz bizi canımıza kıyarken\nbir başka aklın aracısıyız\nömrün kiracısıyız gideceğiz nasılsa\nsilinecek yeryüzünden şarkımız\nserin ve yalansız mavilerle bekleyen\nher baba gibi evhamla isterdin ya\nbağışla oğul doğmadım sana\noğul gibi dik durdukça alkışlanan ben\nne vakit kendimi bir bıçağa önersem\nacının harflerine şedde koyan bir din ki\nvesvese üfledi kulaklarıma\nbeni senle var eden rastlantıya ürperdim\nkabullendim böylece ensemdeki soluğunu\n\nsirenler kornalar ve ıslıklar dinince\nherkes içimden duyacak sur’u\ndevlet ahrete sahip olmadan\nyağmura karışmadan güneşin kanı\naslımıza dönelim bu son alamet\nkapat kapıları babam şehir eve girecek..." + }, + { + "id": 5185.0, + "title": "Ve Gelir", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu yurda her bela içinden gelir; \n'Hep'leri hep, hiçin hiçinden gelir.\nGelemez bir ithal malidir akil, \nKaf dağından, Cinden, Macinden gelir.\nDünküne eş, bu gün küfür yobazı; \nBütün derdi festen, lap cinden gelir.\n'Allah vardır! ' dersin; sorarlar: Niçin? \nSonra tokat, puta 'niçin' den gelir.\nBenim nur mayama pislik atanlar, \nŞeytan, senin büyük elcinden gelir! \nBiricik selamet yolu tarihte, \n'Sormayın, görmeyin, geçin! ' den gelir.\nGenç Osman’ı lif lif yolan o güruh, \nKahpe devşirmenin piçinden gelir.\nBir gün bu gidişle çatlarsa yürek, \nDile vurdukları perçinden gelir..." + }, + { + "id": 18049.0, + "title": "Bir Dost İçin Sone", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Maruzatım odur ki;en iyi bir dostsun\nDağların doruğunda bir çiçek kadar iyi\nSen karanlıkta yüzümüzü ağartan ışık\nResimlerin duvarlarda şakır kuşlar gibi\n\nSen O'sun her zaman yalansız olan sevgisi\nSaksıları sulayan,vazolara can katan\nO en koyu,en çaresiz gecelerde bile\nYeri,göğü bir merhabasıyla aydınlatan\n\nSen O'sun sevince boğan bütün kederleri\nSolan,kuruyan,bir çiçek gibi ağlayansın\nVe esen dost bir imbatsın akşamüzerleri\n\nKalan bir gün gibi yazdan,öyle Haziransın\nYalan değil,biz ne arayıp sende bulduksa\nMutluyuz,dostça gönül tahtına kurulduksa." + }, + { + "id": 607737.0, + "title": "Gül İşlemeler", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 6.0, + "poem": "Göz göze bir geldik mi \nYalım yalım tutuşur kardan örtüler \nYaklaşan güneşin altında \n\nAçar kollarını pencereler \nİyiliğin yolları boyunca \nAçılır kuşlar açılır eller \nGünler açılır geceler açılır \nUçsuz bucaksız gökyüzünde \nAçılır yıldızları çocukluğun \nİnceden bir türkü ağızlarında \n\nGöz göze bir geldik mi \nAlır başını gider korku \nSaklanır körpe çimenlerde \n\nÖlü tapınaklarda böğürtlenler \nÇekerler kuytu gölgeden yemişlerini \nKızıl kara ateşli \nŞarabı köpürür toprağın \nUçan arıların başı döner \nKöylüler der bir ağızdan \nBöyle güzel yıl görmedikti \n\nGöz göze bir geldik mi \nBaşlar damarlar boşalmaya \nÖper dalgalar kumsalları \n\nAslanlar geyikler güvercinler \nBakarlar açık havaya içleri titrer \nGörürler bahar gibi doğuşunu yavrunun \nCan katar şehvete durmadan \nCömert ana verimli kadın \nGök toprak girer renkten renge \nDoğuş karşı kor ölüme \n\nGöz göze bir geldik mi \nTutuşur duvarlar geçmiş günlerle \nDuvarlar yeni günlerle yanar \nDışarda toprak ana \nUzanır yatağında melek gibi \nYıkar gökyüzü şafakta \nÇalgıcının gülen ağlayan yüzünü \nKöleyle sultan başlar soyunmaya \nDaldan yapraktan \n\nGöz göze bir geldik mi \nSen güpegündüz ben karanlık gece \nBir fısıltı bir istek ne yana baksan \nİlk ve son düş ha doğdu ha doğacak \n\nPAUL ELUARD \nÇeviren: A.Kadir – A.Bezirci" + }, + { + "id": 2144.0, + "title": "Zindanı Taştan Oyarlar", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Sılanın ufak tefek yolları\nAğrıdan sızıdan tutmaz elleri\nTepeden tırnağa şiir gülleri\nYiğidim aslanım aman burda yatıyor\n\nBugün efkarlıyım açmasın güller\nYiğidimden kötü haber verirler\nDemirden döşeği taştan sedirler\nYatak diken diken yastık batıyor\nYiğidim aslanım aman burda yatıyor\n\nBir şubat gecesi tutuldu dilin\nSilaha bıçağa varmadı elin\nNe ana ne baba ne kız ne gelin\nYiğidim aslanım aman burda yatıyor\n\nNe bir haram yedin ne bir cana kıydın\nEkmek kadar temiz su gibi aydın\nHiç kimse duymadan hükümler giydin\nYiğidim aslanım aman burda yatıyor\nDöşek melül mahzun, yastık batıyor\n\nMezar arasında harman olur mu\nOn üç yıl hapiste derman kalır mı\nAzrail aç susuz canin alır mı\nYiğidim aslanım aman burda yatıyor\nDöşek melül mahzun, yastık batıyor\n\nZindanı taştan oyarlar\nİçine bir yiğit koyarlar\nSağa döner böğrü taşa gelir\nSola döner çırılçıplak demir\nÇeliğin hası da yiğidim aman böyle bilenir\nDöşek melül mahzun, yastık batıyor\nYiğidim aslanım aman burda yatıyor\n\nDilimde dilimi bulduğum, gücüne kurban olduğum\nAnam babam gibi övdüğüm\nDayan aslan ustam yiğidim dayan\nDayan hey gözünü sevdiğim\nBugün efkarlıyım açmasın güller\nYiğidimden kötü haber verirler\n\nSana kökü dışarda diyenlerin kökleri kurusun\nKurusun murdar ilikleri dilleri çürüsün\nŞiirin gökyüzü gibi herkesin\nSen Kızılırmakçasına bizimsin\nEn büyük demircisi dilimizin\nCanımız ciğerimizsin\n\nBugün burdaysa şiirin yarın Çin'dedir\nBütün hışmıyla dilimiz\nKökünden sökülmüş bir çınar gibi yüreğimiz içindedir\n\nBugün burdaysa şiirin yarın Çin'dedir\nAcısıyla sızısıyla alnının kara yazısıyla\nBir yani nur içinde tertemiz\nBir yani sızım sızım sızlayan memleketimiz içindedir\n\nBugün burdaysa şiirin yarın Çin'dedir\nBütün hışmıyla dilimiz\nKökünden sökülmüş bir çınar gibi yüreğimiz içindedir" + }, + { + "id": 116933.0, + "title": "Ya Eceldir Ya Didardır Ya Nasip", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Kısmet verip bizi salan çöllere\nYa eceldir ya didardır ya nasip\nFelek bizi saldı özge hallere\nYa eceldir ya didardır ya nasip\n\nKısmet verip çevre çevre yeldirdi\nBilmediğim hikmetlere daldırdı\nÇekip ayrılığın okun doldurdu\nYa eceldir ya didardır ya nasip\n\nFelek arka vermiş çerhin devine\nArıt kalbin evin iman sevine\nTürlü dalga geldi gönlüm evine\nYa eceldir ya didardır ya nasip\n\nMuhannettir dünyasını kayıran\nŞol Gani Settar'dır açlar doyuran\nBeni de sevgili yardan ayıran\nYa eceldir ya didardır ya nasip\n\nPir Sultan Abdal'ım der ki vardığım\nUlu dergahtır yüzler sürdüğüm\nBilmediğim hikmetleri bildiğim\nYa eceldir ya didardır ya nasip" + }, + { + "id": 2124037.0, + "title": "Attığımda O Oku", + "poet": "Süleyman Çobanoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Benden daha ne olur, yürür yalan söylerim \nbir şey acır içimde bu göğsüme ne kattın \nsende noksan bulmadım şu yerle gök yanarken \nattığımda o oku ben atmadım sen attın \n\nRab bu nasıl denizdir yüzme bilen kuşu yok \niçimde acır bir şey bu gösüme ne kattın \nanlar gibi olmuştum yetmiş üçte bir cuma \nattığımda o oku ben atmadım sen attın \n\nGeçer gider hacegân ve ahûlar ve zaman \nacır bir şey içimde bu göğsüme ne kattın \nbilmem değmişse bile ağa yahut karaya \nattığımda o oku ben atmadım sen attın." + }, + { + "id": 61878.0, + "title": "Değişim", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 6.0, + "poem": "Çocuk ders çalışıyor görünüşte\nSayfaları yavaş yavaş çeviriyor\nÇocuk deniz çalışıyor gerçekte\nGözlerini ufuklara dikiyor\nDurup durup adını anıyor\nAşkın sözlüğünü ezberlemekte\nBütün nöbetçilerle yarışıyor\nGözleriyle gelişini beklemekte.\n\nBiz şimdi aşk öğrenelim\nİnsan dersi sonra da öğreniyor\nYüzyıllık kitaplarda bilgi kendi malımız\nHaritadan şehirler kaçmıyor ya\nSevinmek yaşarlığa dokunmaktır\nAtlı gibi dört nala içmizden gidiyor\nBazen her şey yanılmakta bile\nSevişmek gene en az yanılmaktır." + }, + { + "id": 46381.0, + "title": "Bercesteler", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Döğülmeye söğülmeye koğulmaya billâh\nHep râzıyım ammâ ki efendim senin olsam\n\nEylesen tûtîye tâlim-i edâ-yı kelîmât\nSözü insan olur ammâ özü insan olmaz\n\nEy dil ki hecre doymayıp istersin ol mehi\nŞükr et bu hâle yoksa gelir yüz belâ sana\n\nCevr odı yaktı beni yanımda durma ey gönül\nBir tutuşmuş âteşem kurb-ı civârımdan sakın\n\nEdemem terk Fuzûlî ser-i kûyın yârin\nVatanımdır vatanımdır vatanımdır vatanım\n\nEy Fuzûlî câna yetmişem gönülden şükr kim\nBağladım bir dil-bere kurtardım ancan cânımı\n\nCân u dil kaydını çekmekten özüm kurtardım\nCânı cânâneye ettim dili dildâra fedâ\n\nAh eylediğim serv-i hırâmânın içindir\nKan ağladığım gonce-i handânın içindir\n\nDostum âlem seninçün ger olur düşmen bana\nGam değil zîrâ yetersin dost ancak sen bana\n\nEsîr-i gurbetiz biz senden özge âşinâmız yok\nAyağın kesme başınçin bizim mihnet-serâlardan\n\nKıldı zülfün tek perişan hâlimi hâlin senin\nBir gün ey bî-derd sormazsın nedir hâlin senin\n\nNe yanar kimse bana âteş- i dilden özge\nNe açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı\n\nCân u ten oldukça menden derd ü gam eksik değil\nÇıksa can hâk olsa ten ne can gerek ne ten bana\n\nAvâreler felekzedeler mübtelâlarız\nAlemde bir muhabbete kalmış gedâlarız\n\nHâlî etmiştir mahabbet beni benden dostlar\nAyb kılman âlemde görseniz bî-pervâ beni\n\nDemen kim adli yok yâ zulmü çok her hâl ile olsa\t\nGönül tahtına andan özge sultân olmasın yâ Rab\n\nTutuştu gam oduna şâd gördüğün gönlüm\nMukayyed oldu ol âzâd gördüğün gönlüm" + }, + { + "id": 47765.0, + "title": "Cennetteki Kişiye", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 7.0, + "poem": "Herşeydin, aşkım, benim için\nRuhumun istediği-\nYeşil bir adacık, aşkım, denizde\nBir sunak ve bir çeşme, \nBaştanbaşa masal meyveleri ve çiçekleriyle örülmüş, \nVe, bu çiçeklerin hepsi benimdi.\nAh, fazla parlak bir düş uzun sürmek için\nAh, yalnızca kararmak için yükselen\nYıldızlı umut.\nGelecekten bir ses haykırır\n'Devam. Devam-' diye\nAma geçmişin (karanlık körfez.) üstünde yatar\nKorkuyla dolu ruhum, sessiz ve, devinimsiz.\n\nÇünkü, yazık. Yazık ki söndü\nBenim için yaşam ışığı\nArtık-artık-artık-\n(Böyle bir lisan tutar ancak ağırbaşlı\nDenizi kıyıdaki kumlara karşı)\nÇiçek açmayacak gökgürültüsünün sarstığı ağaç, \nNe de vurulmuş kartal süzülecek göklerde.\n\nVe günlerimin tümü esrimeyle geçer, \nVe geceleyin rüyalarım\nSenin gri gözlerinin ışıdığı, \nÖlümsüz ırmakların kıyısında\nGöksel danslar eden adımlarının\nParladığı yerlere ilişkindir." + }, + { + "id": 67309.0, + "title": "Çapkın Kız", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 6.0, + "poem": "Kahverengi bir salon, cila ve meyva kokan, \nKurulmuş koca iskemleye tıkınıyordum, \nBir Belçika yemeği, buyursun canı çeken, \nYeter ki karnım doysun, aldırmayıp yiyordum, \n\nRahattım - oh ne güzel çalar saatin sesi-\nDerken, mutfak açıldı, sürünmüş, sürmelenmiş, \nKılık kıyafetine ise biraz boş vermiş, \nYanaştı cilvelenip aşevi hizmetçisi.\n\nİstediği tatlı bir öpücüktü sanırım\nBelçikalı kızları bakışından tanırım, \nFazla çatal kaşıkları masadan topladı, \n\nDudak büktü gülerek çocuk bir yüzle bana: \nBastırıp parmağını şeftali yanağına, \n'Buramı üşütmüşüm, dokun anlarsın' dedi." + }, + { + "id": 1957.0, + "title": "Ayrılık Ayracı", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun \nBir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın\nGökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi \nVe ne kadar az konuşur olduk günboyu\nBirden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor \nTam da susuşların birbirine eklendiği yerde\n\nEzberlenecek hiçbir şey yok bu dünyada\nKirletilmemiş bir bulut bile yok artık\nBöyle diyorsun her yolculuğa çıkışımda\nYaşadığın kent de sana benziyor gitgide\nNe zaman dönmeyi düşünsem yangın çıkıyor\nYa da erteletiyorum biletimi son anda\n\nUzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam\nKarşılıksız mektuplar kadar burkuluyor kalbin\nYazdığım şiirler de canımı sıkıyor artık\nFotoğraflarımı yırtıp atıyorum tek tek\nVe ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi\nEylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık\n\nÜşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için\nUçaklar gemiler trenler çiziyorsun duvarlara\nKendine bir deniz bul artık bir de rüzgâr\nParçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada\nTek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı\nVe gelirken havaya uçurmak bindiğin otobüsü\n\nBirden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor\nTam da çiçeklerin sulanmadığı yerde\nKonuşacak bir şeyler bulamıyorsak günboyu\nDerim ki ayrılık gündemdedir ne yapılsa\nVe sen bütün ayraçları kaldırdığını sanmıştın\nAma unutmuşsun yine de ayrılık ayracını" + }, + { + "id": 29296.0, + "title": "Ağlatan Mutluluk", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Çıksam şimdi güzelliğin gökyüzüne\nDolaşsam\nGörsem bütün tanrısal sevgileri\nÖlümsüzlüğün sofrasına bağdaş kursam\nVe anlatsam\nAnlatsam o ağlatan mutluluğu\nBilmem inanır mı bana mavilikler\n\nSuskun bir coşkunun doruklarında\nPürköpük ve rüzgarlı\nBir nehir kahkahasıydı gözyaşı\n\nVivaldi böyle dinlenirmiş meğer\nMutluluk bile sensiz çekilmezmiş\nBen ki yaşamı toprak bilmiştim\nNice tohumlar ekmiştim bunca yıl\nGeç anladım\nAşkın tohumu sensiz ekilmezmiş\n\nSessizlik açarken zulüm bahçeleri\nGözlerinde bir anda dört mevsim\nHer mevsimin güzelliğinde sen\nBunca ayrık ve diken içinden\nGüle çıkmak işte budur desem\nBilmem inanır mı bana çiçekler \n\nİçimde sayısız denizlerin şahlandığı\nO günü tarihlesem şimdi\nIrmak ırmak çizsem zamanın yüzüne\nAdına sonsuzluk desem\nVe her saniyesini o sonsuzluğun \nAn be an şiirleştirmek istesem \nBilmem inanır mı bana sözcükler" + }, + { + "id": 9175.0, + "title": "Taşlama", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben yitirdim ben ararım\nYâr benimdir kime ne\nGâh giderim öz bağıma\nGül dererim kime ne\n\nGâh giderim medreseye\nDers okurum Hak için\nGâh giderim meyhaneye\nDem çekerim kime ne\n\nSofular haram demişler\nBu aşkın şarabına\nBen doldurur ben içerim\nGünah benim kime ne\n\nBen melâmet hırkasını\nKendim giydim eğnime\nAr ü namus şişesini\nTaşa çaldım kime ne\n\nSofular secde ederler\nMescidin mihrabına\nYâr eşiği secdegâhım\nYüz sürerim kime ne\n\nGâh çıkarım gökyüzüne\nHükmederim kaf'tan kaf'a\nGâh inerim yeryüzüne\nYâr severim kime ne\n\nKelp rakip böyle diyormuş\nGüzel sevmek pek günah\nBen severim sevdiğimi\nGünah benim kime ne\n\nNesimî'ye sordular li\nYârin ile hoş musun\nHoş olayım olmayayım\nO yâr benim kime ne" + }, + { + "id": 2273916.0, + "title": "Zülf-ü Kâküllerin Amber Misali", + "poet": "Sıdkı Baba", + "rating": 9.0, + "poem": "Zülf-ü kâküllerin amber misali \nBuy-u erguvandan güzelsin güzel\nKızarmış gonca gül gibi yüzlerin\nŞah-ı gülistandan güzelsin güzel\n\nYüzünde yeşil ben aşikar olmuş\nÇekilmiş kaşların zülfikâr olmuş\nGözlerin aleme hükümdar olmuş\nMühr-ü Süleyman'dan güzelsin güzel\n\nKurulmuş göğsünde bahçe-i vahdet\nHatmolmuş kadrinle tûbayı hikmet\nCemalin seyreden istemez cennet\nSen huri gılmandan güzelsin güzel\n\nGözlerin velfecri benzer imrân'e\nSeni seven âşık olur divane\nYanakların şûle, vermiş cihane\nYüz mahı tabandan güzelsin güzel\n\nÇiğ düşmüş çayıra benzer yüzlerin\nÂşıkın öldürür şirin sözlerin\nMısrın hazinesi değer gözlerin\nZühre-i rahşandan güzelsin güzel\n\nSıdkı der suretim hattın secdegâh\nCümle güzellere oldum pişegâh \nGüzeller tacısın yüzün padişah\nYusuf-u kenan'dan güzelsin güzel" + }, + { + "id": 48134.0, + "title": "Sen Yürürsün Rüzgar Yürür", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen yürürsün rüzgar yürür\nSabahlar sığmaz olur gözlerine\nHer adımda çözülür bir karanlık\nŞafaklar çiçek sunar ellerine\nGün tutuşur\nDağlar aydınlanır\nYeniden aydınlanır\nYeniden canlanan bu yaşam\nTürküler dizer saçının tellerine\n\nSen yürürsün rüzgar yürür\nAlıp savurur beni saçların\nEn kalabalık alanlara götürür\nBir cellat çıkar apansız\nBir fidan yeşermeden çürür\nVe kana bulanır ırmaklar\nBaştan başa geçer kentleri\nKan temizlenir cellat ölür\n\nSen yürürsün rüzgar yürür\nMahpuslar soluğunla umutlanır\nToprak çatlar\nGökyüzü bıçak bıçak şimşeklenir\nGörkemli bir yürüyüş başlar içimde\nVe bir tan vakti\nKırılır bütün güzellik yasaları\nAğaçlar aşk açar bahçelerimde\n\nSen yürürsün rüzgar yürür\nDallar eğilir\nYapraklar secde eder yürüyüşüne\n Sular kabarıp dalgalanır\nKöpüklü başlarıyla selamlar seni\nVe tanrılar kalır önünde\nNe beyler ne krallar\nSeninle yazılır en büyük destan\nEn güzel tarih seninle başlar\n\nSen yürürsün rüzgar yürür\nBir sevinç boylanır dünyada\nÇocuklar korkusuz büyür\nKan boğulur susar\nDokunup geçtiğin her kuraklık\nYemyeşil bir vadiye dönüşür\n\nSen yürürsün rüzgar yürür\nBizi bu deprem günlerinde\nİnan ki bir şiirsiz yaşamak\nBir de sensiz savaşmak öldürür" + }, + { + "id": 42090.0, + "title": "Yalnız İnsan", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 8.0, + "poem": "Yalnız insan merdivendir\nHiçbir yere ulaşmayan\nSürülür yabancı diye\nDayandığı kapılardan\n\nYalnız insan deli rüzgar\nNe zevk alır ne haz verir\nDokunduğu küldür uçar\nSunduğu tozdur silinir\n\nYalnız insan yokki yüzü\nYağmur çarpan bir camekan\nVe gözünden sızan yaşlar\nBir parçadır manzaradan\n\nYalnız insan kayıp mektup\nAdresimi yanlış nedir\nSevgiler der fırlatılır\nKimbilir kim tarafından" + }, + { + "id": 5486.0, + "title": "Şehir", + "poet": "Konstantinos Kavafis", + "rating": 8.0, + "poem": "'Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim', dedin\n'bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.\nHer çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;\n-bir ceset gibi- gömülü kalbim.\nAklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?\nYüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,\nkara yıkıntılarını görüyorum ömrümün, \nboşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.'\n\nYeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.\nBu şehir arkandan gelecektir.\nSen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,\naynı mahallede kocayacaksın;\naynı evlerde kır düşecek saçlarına.\nDönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.\nBaşka bir şey umma-\nÖmrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,\nöyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.\n\n( Çeviren: Cevat Çapan )" + }, + { + "id": 45094.0, + "title": "Beş Kuruşa Aşk Şarkıları", + "poet": "Ahmet Oktay", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir yalnızlık büyütürdüm saksıda\nkalandı çok eski günlerden\nbir bana yetsin, hıncımı arttırsın\naşkımı pekiştirsin diye sevince.\nGünüydü, gelip durdu hüznümün önünde\ngidilmemiş bir saklı deniz sandım.\n\nKıpırdamazdı yapraklar geceyle\ntüketirdi çiçeği, kuşu sevdiremeyen konyak\nbana neydi gülmeler, şarkılar\notobüs durakları, alandaki kalabalık\ngeldi durdu, alana merhaba dedim.\n\nBir göz bozgundur yerine göre\nvururdu pencereme rüzgâr,\nben hep öyle bir gözdüm\nçığlığını kendine saklayan.\nDüş kurmazdım, beklemezdim şurda burda,\nçiçek demetleri, bisikletler geçmezdi\napansız geliverdi sokağıma.\n\nHıncım bana kalsın gayrı\nsen yalnızlığımı götür.\nBana çay demlemeyi öğret\nelimi yüzümü yıkamayı,\nağzıma rakı koydurma.\nHıncım bana kalsın diyorum\nçünki ben bu kenti kendimde büyüttüm\nbir barbarın vahşi ateşiyle,\nçünki yapılarının taşında onulmazlığım\nçünki şarkılar kanımın bedeli.\n\nEn sevdiğim kelimeler gibisin\nörneğin öfke gibi\nhani bir zamanlar\ndağda ve sokakta açan.\nÖrneğin umut gibi\ngünde, gecede yitip durduğumuz\nzeytin dalını dal eden.\nÖrneğin aşk gibi\ndenizlerin üzerinde yürüten.\nÖrneğin kavga gibi\nyüreğimi sıkı, saçlarımı kara tutan\nkayaları yumuşatan kavga gibi.\n\nDenizler benim kadar kıpırdayamaz\nbak şimdi parklardayım\nbir çocuğun menevişli gözlerinde.\nHüzünleri bırakmanın günü\ngünü çığlığı olmak dünyanın,\nhüznümü iki kat ediyor ama\ngecede alnıma dayalı alnın." + }, + { + "id": 932.0, + "title": "Ay Karanlık", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 8.0, + "poem": "Maviye, \nMaviye çalar gözlerin, \nYangın mavisine.\nRüzgarda asi, \nKörsem, \nSenden gayrısına yoksam, \nBozuksam, \nCan benim, düş benim, \nEllere nesi? \nHadi gel, \nAy karanlık...\n\nİtten aç, \nYılandan çıplak, \nVurgun ve bela\nGelip durmuşsam kapına\nVar mı ki doymazlığım? \nİlle de ille\nSevmelerim, \nSevmelerim gibisi? \nOturmuş yazıcılar\nFermanım yazar\nN'olur gel, \nAy karanlık...\n\nDört yanım puşt zulası, \nDost yüzlü, \nDost gülücüklü\nCigaramdan yanar.\nAlnım öperler, \nSuskun, hayın, çiyansı.\nDört yanım puşt zulası, \nDönerim dönerim çıkmaz.\nEn leylim gecede ölesim tutmuş, \nEtme gel, \nAy karanlık..." + }, + { + "id": 16651.0, + "title": "Dert Beni", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "alçakta yüksekte yatan erenler\nyetişin imdada aldı dert beni\nbaşım alıp hangi yere gideyim\ngittiğim yerlerde buldu dert beni\n\noturup benimle ibadet kıldı\nyalan söyledi de yüzüme güldü\nyalın kılıç oldu üstüme geldi\nçaldı bölük bölük böldü dert beni\n\npir sultan abdal'ım gönül hastadır\nkimseye diyemem gönlüm yastadır\nbilmem deli oldu bilmem hastadır\nşöyle bir sevdaya saldı dert beni" + }, + { + "id": 223920.0, + "title": "Bizler Susuyorduk", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 8.0, + "poem": "Bilmek acı çekmektir. Ve bildik; \nKaranlıktan çıkıp gelen her haber \nGereken acıyı verdi bize: \nGerçeklere dönüştü bu dedikodu, \nKaranlık kapıyı tuttu aydınlık, \nDeğişime uğradı acılar. \nGerçek bu ölümde yaşam oldu. \nAğırdı sessizlğin çuvalı" + }, + { + "id": 25004.0, + "title": "Garip Gerçekler", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir tarafta her devrin sultanları durur\nBir tarafta kaderin kurbanları durur\nNe kurban kesiciler biter dünyamızda\nNe de kesilen kurban kanları durur." + }, + { + "id": 1177179.0, + "title": "Çobanla Bülbül", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 7.0, + "poem": "Çoban kaval çaldı,sordu bülbüle:\n“Sürülerin hani,ovan nerede? ”\nBülbül sordu,boynu bükük bir güle:\n“Şarkılarım hani,yavrum nerede? ” \n\nAğla çoban ağla.Ovan kalmadı.\nGöz yaşı dök bülbül,yuvan kalmadı.\n\nÇoban dedi:”Ülkeler hep gitse de,\nKopmaz bende Anadolu Ülkesi,”\n Bülbül dedi:”Düşman Hased etse de\nİstanbul da şakıyacak Türk sesi”\n\nÇalış çoban,kurtar öz yurdunu.\nŞairlerden topla,bülbül bir ordu. \n\nÇoban dedi:”Edirne’den ta Van’a\nErzurum’a kadar benim mülklerim.”\nBülbül dedi:”İzmir,Maraş,Adana,\nİskenderun,Kerkük en saf Türklerim”\n\nSarıl çoban,Sarıl.Mülkü bırakma.\nYad elinde,bülbül,Türk’ü bırakma.\n\nÇoban dedi: Sürülerin hep kaçsa\nBenim sürüm var, kaçmaz, adı Türk ili.\n Bülbül dedi: “Şarkı ölsün, yok tasa; \nTürkülerim yaşar söyler halk dili.\n\nYalvar çoban,yalvar.İlin kurtulsun.\nDile haktan,bülbül,dilin kurtulsun." + }, + { + "id": 108853.0, + "title": "Erler Himmet Edin", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Banaz'dan sürdüler bizi Sivas'a\nErler himmet edin ben gidiyorum\nGaripçe canıma kıldılar cefa\nErler himmet edin ben gidiyorum\n\nGidi kafir gelir dedim imana\nKuzular ağlıyor hem yana yana\nGetirip de haps ettiler zindana\nErler himmet edin ben gidiyorum\n\nGidi dideceğim yoldan kalmadı\nGüzel Şah'a gelir dedim gelmedi\nPirimizden bize himmet olmadı\nErler himmet edin ben gidiyorum\n\nUrganım çekildi sığındım dara\nÜstüme döküldü ağ ile kara\nMuhbirim üstünde çıralar yara\nErler himmet edin ben gidiyorum\n\nPir Sultan Abdal'ım kolum büküldü\nAktı gözüm yaşı yere döküldü\nAhir urgan boğazıma takıldı\nErler himmet edin ben gidiyorum" + }, + { + "id": 24997.0, + "title": "Çarpık Çağ", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Doğru mu, yanlış mı karar sizlerin\nBiz aklın durduğu çağda yaşadık\n'Ben dinsizim! ' diyen beyinsizlerin\nDin dersi verdiği çağda yaşadık.\n\nÇabuk pişsin diye zorbanın aşı\nAyıran olmadı kurudan yaşı\nKeçinin kaplana her adım başı\nKırk tuzak kurduğu çağda yaşadık.\n\nBaylar çalım sattı, bayanlar etin \nAr duvarı çürük, darbeler çetin.\nModern putçuluğun, şirkin, zilletin\nKemale erdiği çağda yaşadık.\n\nBazen kör kilitler vuruldu dile\nBazen armağanlar kazandı hile\nHomo'nun,komo'nun, deyyusun bile\nİtibar gördüğü çağda yaşadık.\n\nYabancısı olduk ilin, obanın\nMüdür ekmeğini çaldı çobanın\nResmi dairede devlet babanın\nİpe un serdiği çağda yaşadık.\n\nÖnümüz çileydi, arkamız cefa\nBir gün semtimize basmadı sefa\nMürşidin, müridin günde beş defa\nGünaha girdiği çağda yaşadık.\n\nKimi hak adalet gördü düşünde\nKimi devlet kuşu buldu başında\nVatanseverlerin vatan dışında\nHasretlik sürdüğü çağda yaşadık.\n\nGöz yumup izine düştük batı'nın\nTuttuk kuyruğundan haçlı atının\nPamuk yumağının, tüyün, tütünün\nNice baş yardığı çağda yaşadık.\n\nNeler yıkmadık ki son olsun diye\nHarcadık günleri gün olsun diye\nAsker kaçağının şan olsun diye\nAskeri vurduğu çağda yaşadık.\n\nDilendik, savurduk Doları, Markı\nDöndükçe aşındı düzenin çarkı\nŞalvarı, kasketi, gömleği, börkü \nİhtiras sardığı çağda yaşadık.\n\nKimi vurgun vurdu döndü köşeyi\nKimi yalamakla doydu şişeyi\nKiminin ateşi, külü, maşayı\nEkmeğe dürdüğü çağda yaşadık.\n\nKılavuzluk yaptı körü beylerin\nSeçimde sağılan sürü, beylerin\nMorgtaki ölüden diri beylerin\nHâl-hatır sorduğu çağda yaşadık.\n\nAtladık bir çağdan bir diğerine\nÇıktık zirvelere, daldık derine\n'Çağdaş bayanlar'ın cins beylerine\nÇuvallar ördüğü çağda yaşadık.\n\nBiri yola çıkmaz dayı bulmadan\nBiri balık avlar suyu bulmadan\nBirinin haftayı, ay'ı bulmadan\nMilyarlar derdiği çağda yaşadık.\n\nBaş örtüsü yasak,Türk olmak günah \nSabır ver, sabır ver ey gadir Allah! \nBulaşık basının her gün, her sabah\nİslâm'ı Yerdiği çağda yaşadık.\n\nZorbaya rüşvettir 'nurol-çok yaşa'\nMâbutlar, kıbleler değişti hâşâ\nİnsanın kâğıda, demire, taşa\nSecdeye vardığı çağda yaşadık.\n\nGörün hâlimizi biz insanların\nTutsağı olmuşuz suizanların\nHer zaman her yerde müslümanların\nMüslüman kırdığı çağda yaşadık." + }, + { + "id": 80774.0, + "title": "Neler Yaptık Nasıl Geldik Bugüne", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yürüyen, konuşan, yiyen, doymayan\nKaç put sevdik, kaç put seçtik sayamam.\nToprakları kanımızla suladık\nKaç kuyuda ekin biçtik sayamam.\n\nHangi yaşta kaç slogan söyledik\nKaç mantara alkışçılık eyledik\nKaç dönemde kaç zindanı boyladık\nKaç sırtlana kucak açtık sayamam.\n\nNutukla büyüttü kurnazlar bizi\nAyakta uyuttu cambazlar bizi\nBatıya peyledi papazlar bizi\nKaç kürsüden yalan içtik sayamam.\n\nKaç cehennem yaptık, kaç cennet yıktık\nGönül sarayına kaç maymun tıktık\nKendi göğsümüze kaç kurşun sıktık\nKaç tezata konup göçtük sayamam.\n\nKuruyan umutlar, sönen hayaller\nKurtlar sofrasında yenen hayaller\nAcıya, hüsrana dönen hayaller\nKaç dağdan denize uçtuk sayamam.\n\nDevletliler çıkıp devlete kondu\nBüyük putlar büyük servete kondu\nHak, hukuk, insanlık sepete kondu\nKaç melekten(!) korkup kaçtık sayamam.\n\nUymadı bir türlü başlar bedene\nYanaşmadık 'niçin' ile 'neden'e\nNe söyleyim? . Çok sürü var güdene\nKaç berzaha girip geçtik sayamam.\n\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": 58691.0, + "title": "Kadın Yüzü", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 8.0, + "poem": "Yaradan, kadın yüzü çizmiş sana eliyle, \nİstek dolu sevgimin efendisi dilberi; \nİnce kadın yüreğin öğrenmemiştir hile, \nBilmez kadınlardaki kancık döneklikleri; \nGözlerin daha parlak, kahpelikten yoksundur, \nNeye bakarsa baksın altın yaldız kaplatır; \nErkeklerin en hoşu, en hoş şeyler onundur, \nErkekleri büyüler, kadınları çıldırtır. \nSeni yaratmış olsa kadın olarak önce \nYaradan bile çılgın bir sevgi duyacaktı, \nAma bir hiç uğruna bir fazlalık verince \nVarlığına doymaktan beni yoksun bıraktı. \nDeğil mi ki kadınlar için yaratmış seni, \nSen sevgimi al, onlar sömürsün hazineni" + }, + { + "id": 46601.0, + "title": "Doğrudur", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "''Kendilerini hep ''çok'' bizi hep ''yok'' saydılar.\nVe sonra kuyruklu bir yıldız gibi kaydılar, kayboldular...''\n\nDoğrudur\nBu hayattan\nBu dünyadan\nEzginliğim\nBezginliğim\nDoğrudur! \n\nDoğrudur\nBu üç günlük sevdalara\nSözüm ona yılın aşklarına\nBöylesine yalanlara dolanlara\nÖnümüzde olanlara\nArkamızdan çalanlara\nBizi böyle yakanlara\nO kör gözle bakanlara\nMelek yüzlü yılanlara\nNefretim\nDoğrudur! \n\nDoğrudur\nVur patlasın çal oynasın gecelere\nGözyaşımıza gülenlere\nKalbini cebinde unutup gezenlere\nBu vurdum duymazlara\nBu şiirsiz şarkılara\nBu asrın hatası bestelere güftelere\nKendisinden başkasına yar olmayan şairlere\nBöylesine yazanlara çizenlere\nCümle uyur gezerlere\nHayretim \nDoğrudur! \n\nBu nasıl bir tiyatro\nBu nasıl bir komedi\nKim dedi? Ne dedi? Nasıl dedi? \nKim kimi havuza itti\nKim kimi bir çıtır için terketti\nTutturmuş gidiyor\nBir ele vole - güle vole - tele vole\nOysa kalemizde hep çile vole\nBu ne hazin bir gerçek\nBu nasıl bir ateşten gömlek\nBaştan başa acı\nBaştan başa yabancı\nKendi yurdumda gurbetim\nDoğrudur! \n\nAh benim dolar yeşili gözlüm\nAh benim gece kuşum\nAh benim rüzgar gülüm\nSeni de şiirlerim gibi \nParça parça kopardılar benden\nNe sana\nNe bana\nNe de uykusuz gecelerime acımadılar\nİşte bu yüzden\nBu yüz karası günlere\nBu kendi ellerimizle yazdığımız kadere\nCinnetim\nDoğrudur! \n\nişte o gün-bugündür\nKadın gibi kadına\nAdam gibi adama\nHasretim\nDoğrudur!" + }, + { + "id": 70488.0, + "title": "Rubaîler", + "poet": "Nedim", + "rating": 7.0, + "poem": "Sâkî nigehin tamam kâr etdi bana\nHayretle cihan yüzünü târ etdi bana\nCahbâya bahane bulma vallah billâh\nNitdiyse o çeşm-i pür-humâr etdi bana\n\nRakkas bu hâlet senin oynunda mıdır\nAşıkların günâhı boynunda mıdır\nDoymam şeb-i vaslına şeb-i ruze gibi\nEy sim-beden sabah koynunda mıdır" + }, + { + "id": 13335.0, + "title": "Kutsal Mavi Çocuk Şiiri", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Ellerin çıktı ve göğün ortasına geldi\nTarlada\nBakışı gittikçe yer toprağına\nÇakılan\nBu kadar beklerken habersizdi\nVe hatta onlar da habersizdiler\n\nSular mı anladı\nDağlar mı sezdi\nYoksa birdenbire bir çiçek mi\n\nBir gün\nHerhangi bir an\nAma bir çelik an\nHer şey \nVe hepsi başlarını kaldırdılar\nVe hemen ellerinin gölgesi düştü yüzlerine\n\nKarmakarışık belirsiz uzun\nGeçti ve geçti gölgesi\nZerdüştün ayaklarından bir kartalın" + }, + { + "id": 16019.0, + "title": "Sevda Peşinde", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 9.0, + "poem": "Kimsenin başına gelmemiştir\nBenim başıma gelenler.\nHangi günüm sevinçli geçti?\n\nElbette tadı var bu alemin\nAğaçların çiçekleri var,\nKadınların sıcak dudakları,\nBin bir türlü hali var denizlerin.\n\nEvimdeyken bu saatte ben\nÇarşıya ekmek almaya giderdim,\nŞehirli bir kadın gibi kokardı\nEvlerin bahçeleri akşam serinliğinde.\n\nVektiyle İzmir'e gitmiştim\nÖmrümde ilk defa\nAşıklık yüzünden.\nŞehre girerken ışıklar uçuşuyor\nRüzgar okşuyordu saçımı tren penceresinde,\nKalbim bir bayrak gibi çırpınıyordu.\n\nO gün bugündür başıma gelenler\nKimsenin başına gelmemiştir\nEkmek peşinde.\nGeçmişten söz etmek neye yarar.\n\nİşte şu anda naçar kaldım\nKoca bir şehrin ortasında.\nKaranlık caddeler uzayıp gidiyor,\nKar yağıyor ışıkların üstüne\nBir kadın çorabını çekiyor.\nÇok sallanma küçük hanım,\nGönlüm gitmez peşinden\nBirisi var yolumu bekler.\nÖmrüm günüm yanlız geçiyor\nBir tek sevda peşinde.\n\n (1946)" + }, + { + "id": 6658.0, + "title": "Çanlar", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 6.0, + "poem": "Zamanı say,tempo tut,\nRunik bir tempo olsun,\nTintintin sesleri müzik gibi yükselsin\nÇanlardan,çanlardan,çanlardan,\nÇan...çan...çan...\nÇanların çınlayan sesini dinle...\nO cesur çanlar!\nTitreşimleri ne müşiş bir korku masalı anlatıyor!\nAh, çanlar,çanlar!\nKorkuları nasıl bir masal anlatıyor..." + }, + { + "id": 2097.0, + "title": "Derdim Çoktur", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Derdim çoktur hangisine yanayım \nYine tazalendi yürek yarası \nBen bu derde kande derman bulayım \nMeğer Şah elinden ola çaresi \n\nEfendim efendim benim efendim \nBenim bu derdime derman efendim \n\nTürlü donlar giyer gülden naziktir\nBülbül cevreyleme güle yazıktır\nÇok hasretlik çektim bağrım eziktir\nGüle güle gelir canlar paresi \n\nBenim uzun boylu servi çınarım \nYüreğime bir od düştü yanarım \nKıblem sensin yüzüm sana dönerim\nMihrabımdır kaşlarının arası \n\nDidar ile muhabbete doyulmaz \nMuhabbetten kaçan insan sayılmaz \nMünkir üflemekle çırağ söyünmez \nTutuşunca yanar aşkın çırası \n\nPir Sultan'ım katı yüksek uçarsın \nSelamsız sabahsız gelir geeçersin \nDilber muhabbetten niçin kaçarsın \nBöyle midir ilimizin töresi" + }, + { + "id": 115225.0, + "title": "Gözünü Aç", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 8.0, + "poem": "Gözünü aç daha meydan var iken, \nDizginin canbaz elinde Neyzen! \nGirmedim ya kapısından baktım, \nCennet'i at pazarı sandım ben" + }, + { + "id": 38022.0, + "title": "Adın Bahardı", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 9.0, + "poem": "Kente yanlızlık gelirdi sen uyuyunca\nYüzümde mevsim değişirdi uyandığında\nBilmezdin gizliden seni sevdiğimi\nAşkın içimde solardı adın bahardı\n\nEteğini koştururdun sokağımızda\nSokak sus pus olur sana bakardı\nBilmezdin gizliden izlediğimi\nGözlerim gözlerinden korkardı\nHatırlıyorum adın bahardı\n\nSokakta bir bayramdı durakta bekleyişin\nSanki sonsuz bir ayrılıktı okula gidişin\nBilmezdin her sabah seni yolcu ettiğimi\nYüreğim yol boyu ardından ağlardı\nHatırlıyorum adın bahardı" + }, + { + "id": 58914.0, + "title": "Üç Nal Lokantasından", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu cehennemi sıcaktan kurtulmak için\nSırtımı, omuzlarımı yüzen\nNe bir esinti bekliyorum yaprakları uçarısıya, \nNe de bir yaz yağmuru bardaktan boşanırcasına\nİhtiyacım benim başka bir sıcak\nTeninin sıcaklığı senin\nYelelerimden sağrıma inen ter damlalarıyla\nKoşturacak beni menzilinden menziline\nDört ayak, üç nal\n\n(Güle Güle Seslerin Sessizliği)" + }, + { + "id": 899.0, + "title": "Büyüyorum", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "Büyüdükçe, \nsentetik zamanlara\nkangren ayaklar bastım, \nizi kaldı\nömrümün...\n\nKara çaldılar yüzüme\nbütün kara parçalarında\nelbette\n'afrika dahil'\nparça başı çalışan\nkiralık katildi zaman.\n\nGülüşüm sivas yangını, \nağlarsam kızma...\nölmek bile\nyakışıyor bazı adama..." + }, + { + "id": 21214.0, + "title": "Tek Başına", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 7.0, + "poem": "Ölürken çocuklarımı unuttum\nKüçük deniz kirpikleriyle sabah\nDenedim bütün sabahları.\n\nSana sürgünümün şarabını bıraktım al\nMumlarını güzelliğin ve hiçliğin\nBir de kaygumun soluk ellerini.\n\nDenedim bütün ölümleri\nAma görmedim büyülü ağaç\nEzilmiş sevdaların giysileri.\n\nSana ayrılığın yayını bıraktım al\nBir de adını bilmediğim gökyüzünü\nLamalar gibi koşar bozkırda.\n\nOysa ölümsüzlük şuracıkta,kar\nGüneşi gibi doldurmuş odayı,basit,\nAnlamsız ve tek başına.\n\nAyaklarım hayvan,üstüm başım bitki\nDenedim bütün vakitleri al\nBaşka türlü geçmeyen bir vakitti.\n\n M.C.Anday" + }, + { + "id": 14207.0, + "title": "Bir Sokak", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Dün gece lambaların kör ışığı içinde\n-----Herkes ömründe bir kez olsun o yoldan geçer___\nBir sokağa düştüm ki her köşede bir gölge,\nHer pencerede bir baş, her kapıda bir fener.\n\nOnların iki yana dizili yüzlerinde\nKalmamış gibiydi bir damla ışıktan eser\nVe körler gibi, sanki elleriyle derinde\nYitmiş hayallerini arıyorlardı yer yer.\n\nBalkonundan sarkarak biri: 'Yavrum, diyordu\nHatırlamaz olmıuşsun artık eski karını;\nGöğsümde geçirdiğin sevda akşamlarını.'\n\nBiri memelerini gösterip gülüyordu:\n'Pencereme bakmadan geçme öyle, güzelim!\nBen Leyla'dan sevdalı, Zeliha'dan güzelim..." + }, + { + "id": 44730.0, + "title": "Ayrılış", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Gün batıyor, gün batıyor, \nVeda etsem hepinize.\nUfuk kanlı bir denize\nDönüyor, sizi bıraksam.\n\nGün batıyor, gün batıyor, \nEvimi, eşyamı, paramı\nNem varsa yaksam ve bir an\nKaybetsem kara bir duman\nArkasında hafızamı, \n\nKoşsam, koşsam, koşsam, koşsam..." + }, + { + "id": 59625.0, + "title": "Şair-i Azam", + "poet": "Abdülhak Hamit Tarhan", + "rating": 7.0, + "poem": "Mevki Viyana\nBir darbe-i ma'kus ile düşmüş o yana\nHep tersine dönmüştür onun giydiği şeyler\nHem bid-defaat! \nOnlarla yatıp kalkar imiş kendisi söyler\nVaktiyle bütün Pul'da yapılmışsa da heyhat! \nCümlesi solmuş.\nVaktiyle siyah, şimdi fakat yemyeşil olmuş\nBir paltosu vardır.\nTek gözlüğü vardır, geceler kandilidir o.\nYa rab ne hayat! \nCepler delik az çok\nLakin ne zarar var ki delikten düşecek yok.\nBir korkusu vardır\nMeyhanelerin saat-i tatili pek erken...\nBir kirli paçavrayla gezer\nMendilidir o.\nLastikleri bir başkasınındır ki yürürken\nDurmaz ayağından çıkar ekser...\nSerpuşu ne festir, ne külahtır, ne sarıktır\nKalpak da değildir\nBir şapka mı, haşa. O onun kendine mahsus\nBir başka şekildir.\nKeşkül gibi bir şey...\nMilliyetini farık olan yok, soruyorlar: \nKimdir bu alamet, bu musibet, ne kılıktır.\nÜrkütmeyelim sus...\nBir kahkaha, bir av'ava kopmakta peyapey\nBazen de müheyyâ-yı tasadduk duruyorlar.\nZül farkına bir zam! \nAncak biri vardır, ona der: Şair-i Azam!" + }, + { + "id": 21221.0, + "title": "Şehirden Bir Çocuk Sevdin Yine", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Yaktın masum hırslarını geliyorsun\noysa bir bilsen, seni ona taşıyan şehir\nsaçını bağladığın iple bile alay ediyor\nAh! bir bilsen herkes tetikte;\nsense böyle hesapsız, böyle sevinçle\n\nAh! bir bilsen\nsadece güzelliğin tutuyor acımasızlığın\nkapılarını\n\nYaktın masum hırslarını geliyorsun,\nşehirden bir çocuk sevdin yine..." + }, + { + "id": 80240.0, + "title": "Kim", + "poet": "Yılmaz Güney", + "rating": 8.0, + "poem": "Kimdir… Sardunyayı, yasemini\nVe hanımelini sevmeyen\nKimdir… Gül fidanlarını kıran\nAkşam sefalarına saldıran\nKimdir… İncir kuşlarını\nKumruları yok sayan\nKimdir… Erik ağaçlarından\nKiraz ağaçlarından\nO ağaçların çiçek açmalarından korkan\nKim…" + }, + { + "id": 4508.0, + "title": "Baba Bana Bağırma", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "yol ıslanmasın diye\n şemsiye açanlara...\n\nbaba bana bağırma\nbülbülleri kaçırdın ormanlarımdan\nkulaklarımın kapılarını havalara uçurdun\nkapılar baba kapılar pencereleri alıp gittiler\ntenorlar kaçtı ses tellerinden\nçevreye saçıldı yavru diktatörler\nseni ne sopranolar istedi de vermedik baba \nbaba bana bağırma\nbayrak direklerine konan kartalları anlat\nuzun uzadıya\nnasıl da göremediler avcıları\no keskin gözleriyle vah hah ha\nşans yıldızlara özgü bir yalan baba\nyıldızlara tükürüp tükürüp onları gezegen yaptınız\nsavaşan halklar taktınız dünyanın boynuna\n\nyalanları yazdım defterime hiç unutmadım\nradyasyonu radyo istasyonu sanan Bakanları\nçiğleri, Meclis tavanını çiğ köftelerle çiğneyen\ndoğum sonrası acılarını cüce ülkeler doğuran kadınların\n\nhiç unutmadım\nsakallarını yüzlerinde\nyüzlerini sakallarında unutan adamları\nve ısırgan tarlalarındaki parçalarını\nUğur Mumcu'yu biz yapan bombanın\n\nhiç unutmadım\nuzak yakın tüm tuzakları baba\nyolun ezdiği oyuncak bir kamyonsun sen\nbir gam ağacısın\nkar yüküne dayanamayıp kırılan\nilkbaharı gerzeklere ödünç verdin\ngeri getirmediler\ngüneşin başına gelenleri\nbiz ilkbaharsız nasıl anlarız baba\n\nbaba bana bağırma\nbir kulağımdan giriyor sözlerin\nöbür kulağımı tıkıyor\nBuenos Aires'te olsaydım diyorum içimden\nEva'nın peronunda\nkaranlıktan kuşlar çalan bir tren\nbir bıçak kaçağı\ntangonun bacaklarını havaya kaldırdığı kentte\nama iyi ki buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan\nburada\nbilginin bilgisizlikten daha çok acı verdiği yerde\nburada, tam karşında\nhapisanelerde hintyağı gibi bir şeydi zaman\nhastanelerde pıhtılaşmış kan gemisi gibi\nyol alırdı saatler\nkarılarının namuslarını dillerinde saklayan\nadamlar vardı bir taraflarda\ntelevizyon kanallarında yitirilen çocuklar\ngökyüzüne düşmemek için denize yapışan balıklar\nve depolara indirilen Lenin heykelleri vardı\nSovyet Rusya'da\nkafandaki duvarları\nniye cebine koymuyorsun sen baba\n\nbaba bana bağırma\nfarkında değilsin\narkasını ezilenlerin yaladığı\nbir posta puludur dünya\nbir karadelik yutana kadar uzayda bizi\nasansör boşluğuna itilen bir kedisin sen\nsöylemenin tam sırası\nülkeyi bu duruma senin oy verdiğin\npartiler getirdi baba\nama ben buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan\nbir yaşamlık kaygı duruşundayım\nyakın tarihimiz için\n\nbaba bana bağırma\nbacağından vurulursa bir şiir\nnereye kadar gidebilir\nbana bağırma baba\nkendine bağır\nyoksa her şey bitebilir" + }, + { + "id": 15962.0, + "title": "Göçmen Kuşlar", + "poet": "Mustafa İslamoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "hançerlenmiş çatal yürek iki baş\nbaşbaşa vermişler konuşmuyorlar\nyetimce gözlerden savruluyor yaş\nyağıyor dışarda içli içli kar\nçatal yürek hançerlenmiş bir çift baş\n\nbir kuş kör kafeste babasız kalır\nkavrulur bir serçe anasızlıktan\nah gülmeyen gözler yollarda kalır\ndökülür yaşları vefasızlıktan\nbir kuş kör kafeste babasız kalır\n\nyataklar küf gibi zindan kokuyor\nküsmeler küsmeler ve barışmalar\nbir dost yüreğimde sevgi dokuyor\nayrılık gözyaşı son sarışmalar\nyataklar küf gibi zindan kokuyor\n\nherkesle gülünür fakat çilelim \nağlanmaz herkesle unutma bunu\ndostluk yemininin üstünde elim\nbölmez mi bölmez mi hasret uykunu? \nve gülmek ki tokat tokat çilelim\n\nkadehler dolusu baldıran zehri\ngördün, göz kırpmadan nasıl içilir\nbilirsin haldaşım bu zalim şehri \nburda dirilere kefen biçilir\nkorkusuz içilir baldıran zehri\n\nbak körpe ceylanlar nasıl vurulur\nzalim avcı gezer bizim bağlarda\nceylanları vuran eller de kurur\nbir parça kırmızı kir kalır karda\nyavru ceylanlar bak nasıl vurulur\n\nhangi dost dikmişti şu tomurcuğu\nbağrımın içinde göğerip duran\ney kara günlerin dertli çocuğu\nsenin nabzın mıdır ranzamda vuran\nsöyle kim dikmişti şu tomuruğu\n\nne açmaz gül imiş ah şu bahtımız\nağarsa mı ola kıpkırmızı tan\nyad elde kuruldu payitahtımız\nhüzün sarayında bir garip sultan\nne açmaz gül imiş ah şu bahtımız\n\nartık güneşlerde kara doğuyor\ngeçmiyor umudu vuran zamanlar\nhayat yıldırıyor hayat boğuyor\nbilmem kimin için çalıyor çanlar\ngüneşler de artık kara doğuyor\n\nbu yağmur bu yağmur niçin yağar ki\ngörmez mi bir çift göz suluyor yeri\nvurulanlara su sunma be saki\nkavrulsun garibin yansın yüreği\nbu yağmur bu yağmur niçin yağar ki\n\nher seher uzaktan bir horoz sesi\nne çılgın yalıyor parmaklıkları\nesiyor Yusuf’un kutlu nefesi\nyıkıyor Züleyha kara duvarı\nıraklardan yanık bir horoz sesi\n\ngel yaralı serçem küsme bahtına \nvurma kayalara allı başını\nanka kuşu olsan geçmem tahtına\nbir sen kaybetmedin can yoldaşını\nyaralı serçem gel küsme bahtına\n\ney kara çayımın buğulu kiri\nkıvrıla kıvrıla nere gidersin\nötelerden eğer sorarsa biri\nbırakmadılar da gelmedi dersin\nkara çayımın ey buğulu kiri\n\nmahpus ranzam soğuk yüzüne senin\nsahte gülüşleri tercih ederim\nmeftunu olmuşum demir kefenin\nsende yaşar, sende ölüp giderim\nmahpus ranzam soğuk yüzüne senin\n\ngece yine kustu bütün kinini\nher saniye can çek, kıvran, sabah et\nefendi, demirbaş kabul et beni\nmevcut listesinin başına kaydet\ngece yine kustu bütün kinini\n\nDerde sevdalıyım derde vurgunum\nbu sevda düşürür eline cânâ\n\nhep sürüklenmekten inan yorgunum\nniye kattın gittin seline cânâ\n\nperişan dağınık ve de bozgunum\nne çare düşmüşüm diline cânâ\n\nEyyub’um Yusuf’um hadi Mecnun’um\namma dayanamam yeline cânâ\n\nyanmış vurulmuşum, meftun olmuşum\nsaçlarının bir tek teline cânâ\n\nyüklenme bu denli kurban olayım\nyetmez mi savurdun külüne cânâ\n\nderde sevdalıyım derde vurgunum\n\nyerine varmamış dileklerimi\ngötürün melekler n’olur götürün\nsoldurmayın açmış çiçeklerimi\nMevla’dan dertlere derman getirin\nyerine varmamış dileklerimi…\n\nbütün umutların bittiği yerde \nhayret ölüler de volta atarmış\ninanmazsan civan bak yarıver de\ngönül mezarımda kimler yatarmış\ngöster can alıcı o melek yerde\n\ndoğduğum yerlerde vurgun mu oldu? \nsular mı yürüdü memleketime\nsoldu, gün görmemiş menekşe soldu\nkaç hançer saplandı safiyetime\ndoğduğum yerlerdevurgun mu oldu? \n\narasıra kuşum uç üzerimden\nvefasızım amma belki özlerim\nbir de sen oklama ta can yerimden\ngel, bugün de taşma ırmak gözlerim\nkuşum arasıra uç üzerimden\ngöç eden kuşların gözleri kara\ndayan gülüm dayan bahar gelecek\nmuhabbet ne büyük kapanmaz yara\nölecek yaralı serçe ölecek\ndönecek mi söyle kuşlar bahara? \n\nBir güzel düş gibi bir hayal gibi\nsen de git can kuşum, de var sen de git\ndost mezarı içim bulunmaz dibi\ndüşersem aklına el aç niyaz et\nbelki bir su yürür…içim çöl gibi…" + }, + { + "id": 45196.0, + "title": "Kalbimin Mahuru", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Sen ki, gül bahçesinde kalbimin mâhurusun\nBir de hüzzâm yerine bana nihâvendi sun\nO kâbus günlerin matemi unutulsun\nGülümse de ruhumun gözyaşları kurusun\nSen ki, gül bahçesinde kalbimin mâhurusun\nBir de hüzzâm yerine bana nihâvendi sun\n\nSevdamızı duyunca aynalar coştu bugün\nHayalimde efsulu yüzün bir hoştu bugün\nSeni gören ağaçlar, kuşlar sarhoştu bugün\nSöyle niye penceren yine bomboştu bugün\nSen ki, gül bahçesinde kalbimin mâhurusun\nBir de hüzzâm yerine bana nihâvendi sun" + }, + { + "id": 39259.0, + "title": "Yolcu", + "poet": "Neşet Ertaş", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir anadan dünyaya gelen yolcu\nGörünce dünyayı gönül verdin mi? \nKimi büyük kimi böcek kimi kul\nMerak edip hiçbirini sordun mu? \n\nİnsan ölür ama ruhu ölmez\nBunca mahlukat var hiçbiri gülmez\nCehennem azabı zordur çekilmez\nAzap çeken hayvanları gördün mü? \n\nİnsandan doğanlar insan olurlar\nHayvandan doğanlar hayvan olurlar\nHepisi de bu dünyaya gelirler\nAna haktır sen bu sırra erdin mi? \n\nVade tekmil olup ömür dolmadan\nEmanetçi emanetin almadan\nÖmrünün bağının gülü solmadan\nVarıp bir canana ikrar verdin mi? \n\nGarip bülbül gibi feryad ederiz\nCehalet elinde küsm-ü kederiz\nHep yolcuyuz böyle gelir gideriz\nDünya senin vatanın mı yurdun mu?" + }, + { + "id": 58220.0, + "title": "Anfora", + "poet": "Zerrin Taşpınar", + "rating": 6.0, + "poem": "Bütün sınırlarını aştık da dağların\nbütün okyanusların kapılarını\ndüşle gerçek kucak kucağa\nköpükle dalgakıran\nve yalnızlığın deniz feneri\n\nBiz ki asırlardır sesiydik aşkın\nbir kuş azatlamadık\nbir boncuk geçirmedik\nincecik bilekteki son boğuma\n\nÇömlekçi söyle bana\nnasıl bulur gizli bir liman\ninsan kendinden bunca korkarsa..." + }, + { + "id": 460.0, + "title": "Özlem", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "O denli o denli çok beklettin\nAlıştırdın bekletmeye kendini\nÇok zamanlar geçti de geldin\nSenden çok seviyorum senin özlemini" + }, + { + "id": 59658.0, + "title": "Halay", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 6.0, + "poem": "Çekin halay, çalsın durmadan sazlar\nÇekin ağır ağır, halay düzülsün.\nSüzülsün oyunlar, süzülsün nazlar\nİnce beller, mahmur gözler süzülsün.\n\nTutun kızlar tutun, birleşsin eller\nÇalın sazlar çalın, kırılsın teller.\nDönün kızlar dönün, kıvrılsın beller\nUzun, siyah saçlar tel tel çözülsün.\n\nBakışlar saçılsın kirpiğinizden\nKayan yıldızlar gibi geceki izden\nEtekler içinde naz eden dizden\nÜzülsün bu deli gönlüm üzülsün." + }, + { + "id": 52498.0, + "title": "Elma", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Şimdi sen çırılçıplak elma yiyorsun\nElma da elma ha allahlık\nBir yarısı kırmızı bir yarısı yine kırmızı\nKuşlar uçuyor üstünde\nGökyüzü var üstünde\nHatırlanacak olursa tam üç gün önce soyunmuştun\nBir duvarın üstünde\nBir yandan elma yiyorsun kırmızı\nBir yandan sevgilerini sebil ediyorsun sıcak\nİstanbul'da bir duvar\n\nBen de çıplağım ama elma yemiyorum\nBenim öyle elmalara karnım tok\nBen öyle elmaları çok gördüm ohooo\nKuşlar uçuyor üstümde bunlar senin elmanın kuşları\nGökyüzü var üstümde bu senin elmandaki gökyüzü\nHatırlanacak olursa seninle beraber soyunmuştum\nBir kilisenin üstünde\nBir yandan çan çalıyorum büyük yaşamaklara\nBir yandan yoldan insanlar geçiyor çoğul olarak\nDuvarda bir kilise\n\nİstanbul'da bir duvar duvarda bir kilise\nSen çırılçıplak elma yiyorsun\nDenizin ortasına kadar elma yiyorsun\nYüreğimin ortasına kadar elma yiyorsun\nBir yanda esaslı kederler içinde gençliğimiz\nBir yanda Sirkeci'nin tren dolu kadınları\nAdettir sadece ağızlarını öptürürler\nAyaküstü işlerini görmek yerine\n\nAdımın bir harfini atıyorum\n\n(1956)" + }, + { + "id": 28896.0, + "title": "Ah Ölüm", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Yalancı dünyaya konup göçenler\nNe söylerler ne bir haber verirler\nÜzerinde türlü otlar bitenler\nNe söylerler ne bir haber verirler\n\nKiminin başında biter ağaçlar\nKiminin başında sararır otlar\nKimi masum kimi güzel yiğitler\nNe söylerler ne bir haber verirler\n\nToprağa gark olmuş nazik tenleri\nSöylemeden kalmış tatlı dilleri\nGelin duadan unutman bunları\nNe söylerler ne bir haber verirler\n\nYunus derki gör taktirin işleri\nDökülmüştür kirpikleri kaşları\nBaşları ucunda hece taşları\nNe söylerler ne bir haber verirler" + }, + { + "id": 44163.0, + "title": "Unutma Bacım", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Türksün, Müslümansın; dahası var mı? \nUnutma bunları aman ha bacım.\nSenin ak yüzünden ak olmamalı\nDağda kar, külekte ayran ha bacım.\n\nBir kocan olmalı, bir evin senin; \nArtsın, eksilmesin şerefin senin; \nBarışta annelik görevin senin, \nSavaşta silâha davran ha bacım.\n\nHak yolun yolcusu kalmaz arkada; \nGücünü, gönlünü ülküye ada.\nYaşamak ne kadar hakkımızsa da, \nCanımız Türklüğe kurban ha bacım.\n\nDonsuz “yıldız”ları edinme örnek, \nKırk sandığa sığmaz bir kirli gömlek.\n“Namus için” diyor en kutsal ölmek; \nCeddinin yazdığı ferman ha bacım.\n\nEskiyi, yeniyi bırak bir yana; \nHer şeyin iyisin, doğrusun ara.\nUyma köksüzlere, olma maskara; \nAman ha, aman ha, aman ha bacım.\n" + }, + { + "id": 1728979.0, + "title": "Babam", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "dünyaların en iyi babası benim babamdır\ndüşmandır düşüncelerimiz\ndosttur ellerimiz\ndünyada tek elini öptüğüm\nbabamdır\nkırkını geçtin adam olmadın der\nbaşım önümde dinlerim\nönünde tek baş eğdiğim babamdır\nsabahlara dek kuran okur\nanamın ruhuna\ninanır ona kavuşacağına\nbana gavur der\ndiş bilemeden\ndünyada tek bağışladığı ben\ntek bağışladığım odur\nbaşım derde girdikçe bakar çocuklarıma\nbitürlü ölemiyorum der senin yüzünden\nçocuklar ortada kalacak\nölemez kahrımdan benim\nyaşamak zorunda benim yüzümden\ngözlerindeki ateş bakışlarında söner\ntuttuğun altın olsun der\nçocukluğumu tek anlayan odur\ndünyaların en iyi babası benim babamdır" + }, + { + "id": 1130.0, + "title": "Sen Ağlama Yar", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Dağlar beni koy ver gidim yar ağlamasın\nDizin vurmasın\nDoymadım ömrüme nasıl ölem yar ağlamasın\nGülüm solmasın\nYollar tuzak ben ne edim yar ağlamasın \nYürek yanmasın\n\nAğlama yar sen ağlama yar \nGadan belan bana gelsin\nSen ağlama yar\nGül kırılmasın\nGönül kırılmasın \nKar fırtına boran olsun \nGülüme yağmasın\nBen öleyim oy ben öleyim\nBu canıma kurşun değsin \nDur ben öleyim\n\nAğlama yar gel ağlama yar\nSana gelen bana gelsin \nSen ağlama yar\nGülüm darıldı\nGönlüm yoruldu\nKar fırtına boran vurdu\nGülüm kırıldı\nBen öleyim oy ben öleyim\nBu canıma kurşun değsin \nDur ben öleyim" + }, + { + "id": 11219.0, + "title": "Bir Şehit Kızına", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": " -Türküler Ve Alaz İçin-\n\nGüzelim,sevdiğim,çocuğum,gülüm\nBir şehit kızısın sen.\nAcılı, buruk bir türkü gibisin\nBu acımasız günlerin içinden\n\nTuhaf bir sıkıntıyla daralır şimdi\nKüçücük,kuş kanadı yüreğin:\n'Babam nerede,niye gelmiyor\nBabama küstüm ben anneciğim...'\n\nBaban artık hiç olmayacak yavrum\nSana çocuğum diyemeyecek bir daha\nGüçlü,baba kucağının sıcaklığını\nDuyamayacaksın minik vücudunda\n\nBaban yiğit bir oğluydu halkının\nOnun için öldürdüler\nSana halkımızdan armağan olsun\nGetirdiğim kırmızı güller\n\nYıllar geçecek,alışacaksın\nBir ince sızı kalacak ondan,\nSenin gözlerin gibi ışıltılı\nÇiçekler fışkıracak babanın mezarından\n\nVe tıpkı serpilen bir çiçek gibi\nGelişip ışırken bilincin gitgide\nBabanı yeniden kavrayacaksın\nBaban yeniden doğacak seninle\n\nGüzelim,sevdiğim,çocuğum,gülüm\nBir şehit kızısın sen\nAcılı,buruk bir türkü gibisin\nBu acımasız günlerin içinden\n\n(Ocak 1981)" + }, + { + "id": 100576.0, + "title": "Düşünceler", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 9.0, + "poem": "Durmaksızın yürüyorum bu kıyılarda, \nkumla köpüğün arasında.\nYükselen deniz ayak izlerimi silecek, \nrüzgar köpüğü önüne katacak, \nama denizle kıyı daima kalacak.\n\nBugünün acısı, dünün hazzının anısıdır.\n\nAnımsamak bir tür buluşmadır.\nUnutmak ise bir tür özgürlük. \n\nYüreğimdeki mühür \nkalbim kırılmadan çözülebilir mi? \n\nSevgililer birbirlerinden çok \naralarındakini kucaklarlar. \n\nArkadaşlık her zaman için \ntatlı bir sorumluluktur, \nasla bir fırsat değil. \n\nAncak büyük bir acı veya büyük bir sevinç \nsenin gerçeğini açığa çıkarabilir. \nİşte böyle bir anda \nya güneş altında çıplak danset, \nya da çarmıhını taşı. \n\nİnsanlık, sonsuzluğun dışından \nsonsuzluğa akan bir ışık nehridir. \n\nŞafağa ancak \ngecenin yolunu izleyerek ulaşılabilir. \n\nGariptir ki, \nkimi zevklerin tutkusudur, \nacılarımızın bir kısmını oluşturan. \n\nKişinin hayal gücüyle, düşlerinin gerçeklesmesi arasındaki mesafe, \nyalnızca onun yoğun isteğiyle aşılabilir. \n\nCennet orada, \nşu kapının ardında, \nhemen yandaki odada; \nama ben anahtarı kaybettim.\nBelki de sadece koyduğum yeri unuttum. \n\nKuş tüyünde uyuyanların düşlerinin, \ntoprak üzerinde uyuyanlarınkinden \ndaha güzel olmadığı gerçeğinde, \nyaşamın adaletine olan inancımı \nyitirmem mümkün mü? \n\nBana kulak ver ki, \nsana ses verebileyim. \n\nKarşındakinin gerçeği\nsana açıkladıklarında değil, \naçıklayamadıklarındadır. \nBu yüzden onu anlamak istiyorsan, \nsöylediklerine değil, \nsöylemediklerine kulak ver. \n\nSöylediklerimin yarısı beş para etmez; \nama ola ki diğer yarısı sana ulaşabilir \ndiye konuşuyorum. \n\nYalnızlığım, insanlar geveze hatalarımı övüp, \nsessiz erdemlerimi eleştirmeye \nbaşladığında doğdu. \n\nBir gerçek her zaman bilinmek, \nama ara sıra söylenmek içindir. \n\nİçimizdeki gerçek olan sessiz, \nedinilmiş olan ise gevezedir. \n\nİçimdeki yaşamın sesi, \nsenin içindeki yaşamın \nkulağına ulaşamaz. \nYine de kendimizi yalnız \nhissetmemek için konuşalım. \n\nSözcüklerin dalgası \nhep üstümüzde olsa da, \nderinliklerimiz daima dinginliğini korur. \n\nYaşam kalbini okuyacak \nbir şarkıcı bulamazsa, \naklını konusacak \nbir filozof yaratır. \n\nZihnimiz bir süngerdir, \nyüreğimizse bir nehir.\nÇoğumuzun akmak yerine, \nsünger gibi emmeyi seçmesi ne garip! \n\nEger kış, \n'Baharı yüreğimde saklıyorum' \ndeseydi, ona kim inanırdı? \n\nHer tohum bir özlemdir. \n\nÖğretilerin çoğu pencere camı gibidir.\nArkasındaki gerçeği görürsün, \nama cam seni gerçekten ayırır. \n\nHaydi seninle saklambaç oynayalım. \nYüreğime saklanırsan eğer, \nseni bulmak zor olmaz. \nAncak kendi kabuğunun \nardına gizlenirsen, \nseni bulmaya çalışmak \nbir işe yaramaz. \n\nNeşeli yüreklerle birlikte\nneşeli şarkılar söyleyen \nkederli bir kalp ne kadar yücedir. \n\nYürüyenlerle birlikte yürümeyi yeğlerim, \ndurup yürüyenlerin geçişini seyretmek değil. \n\nHayır, boşuna yaşamadık biz! \nKemiklerimizden kuleler yapmadılar mı? \n\nÖzel ve ayrımcı olmayalım. \nUnutmayalım ki, şairin aklı da, \nakrebin kuyruğu da gururla \naynı yeryüzünden yükselir. \n\nEvim der ki, 'Beni bırakma, \nçünkü burada senin geçmişin yaşıyor.'\nYolum der ki, ' Gel ve beni izle, \nçünkü ben senin geleceğinim.'\nVe ben hem eve, hem de yola derim ki, \n'Benim ne geçmişim, \nne de geleceğim var.\nEğer kalırsam, \nkalışımda bir ayrılış vardır; \ngidersem, \nayrılışımda bir kalış. \n\nYalnızca sevgi ve ölüm \nher şeyi değiştirebilir.' \n\nDaha dün, yaşam küresi içinde\nuyumsuzca titreşen bir kırıntı \nolduğumu düşünürdüm.\nŞimdi biliyorum ki, \nben kürenin ta kendisiyim, \nve uyumlu kırıntılar halinde \ntüm yaşam içimde devinmekte. \n\nAdlandıramadığın nimetleri özlediğinde, \nve nedenini bilmeden kederlendiğinde, \nişte o zaman büyüyen her şeyle\nberaber büyüyecek ve \nüst benliğine uzanacaksın. \n\nAğaçlar yeryüzünün \ngökkubbeye yazdığı şiirlerdir.\nAma biz onları devirir ve \nboşluğumuzu kaydedebilmek için \nkağıda dönüştürürüz. \n\nGüzelliğin şarkısını söylersen eğer, \nçölün ortasında tek başına olsan bile\nbir dinleyicin olacaktır. \n\nEsin daima şarkı s��yler; \nasla açıklamaya çalışmaz. \n\nEn büyük sarkıcı, \nsessizliğimizin şarkısını söyleyendir. \n\nEğer ağzın yemekle doluysa \nnasıl şarkı söyleyebilirsin? \nVe eğer elin altınla yüklüyse, \nşükretmek için nasıl kaldırabilirsin? \n\nSözler zamansızdır. \nOnları zamansızlıklarını bilerek \nsöylemeli ya da yazmalısın. \n\nŞiir bir düşüncenin ifadesi değildir.\nO, kanayan bir yaradan\nveya gülümseyen bir ağızdan \nyükselen bir şarkıdır..\n\nKum ve Köpük - 1926" + }, + { + "id": 1297115.0, + "title": "Eski Yunan Cariyelerin Mezarları", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 5.0, + "poem": "Uzun saçlarının içinde yatarlar ve kahverengi yüzler \nçok önceden kendi içlerine çekildiler. \nSanki çok büyük bir uzaklığın önündeymiş gibi, kapalı gözler. \nİskeletler, ağızlar, çiçekler. Ağızların içinde, \ncep satrancının adamları gibi sıra sıra dizilmiş parlak dişler. \nVe çiçekler, sarı inciler, narin kemikler, \neller ve gömlekler, buruşmuş kalbin üstünde \nçürüyen yün bez. Fakat orada, altında \no yüzüklerin, altında muskaların ve mücevherlerin \nve mavi gözler gibi kıymetli taşların (hatıraları aşıkların) , \nhâla ortadadır cinsiyeti sessiz yeraltı türbesinin, \nçiçek petalleriyle dolmuş kemerli çatısına kadar. \nVe tekrar sarı inciler, gevşetilmiş ve dağıtılmış, \nkendilerine ait ateşe verilmiş kilden kaplar üzerinde \nbir zamanlar boyanmış portreler, parfüm kavanozlarının \nçiçekler gibi kokan yeşil parçaları, ve imajları \nmihraplarının üzerinde oturan küçük ev-halkı tanrılarının: \nkendinden geçmiş tanrılarla cariye-cennetleri. \nKırılmış elbise kemerleri, yeşim taşından oyulmuş bokböcekleri, \nmuazzam cinsel organları olan küçük heykeller, \ngülen bir ağız, danseden kızlar, koşucular, \nküçük yaylara benzeyen altın tokalar \nkuş avlamak için kullanılan-ve hayvan şekilli nazarlıklar, \nsüslü bıçaklar ve kaşıklar, uzun iğneler, \nyuvarlak açık kırmızı renkli bir kırık çömlek parçası üzerinde \nbir at takımının ayakta duran bükülmeyen bacakları \ngirilecek bir yerin üzerindeki karanlık yazıt gibi. \nVe tekrar çiçekler, birbirinden uzağa yuvarlanmış inciler, \nyan tarafları parlayan küçük yaldızlı bir lîr; \nçiseleyen yağmur gibi düşen duvakların arasında \nsanki ayakkabının krizalitinden dışarı tırmanmış gibi: \nzarif solgun kelebeği ayak bileğinin. \n\nVe böylece yatarlar, gerekli şeylerle dolu ağzına kadar, \npahalı şeyler, mücevherler, oyuncaklar, kaplar ve kacaklar, \nkırık incik boncuk (ne kadar çoğu içine düşmüş onların!) \nve kararırlar bir nehrin dibi kararırmış gibi. \n\nÇünkü nehir yataklarıydı onlar birzamanlar, \nve üzerlerinde kısa, aceleci dalgalar \n(herbiri kendini daha fazla uzatmak isteyerek, her zaman) \nsayısız delikanlının cesetlerini sürükledi; \nve içlerinde büyümüş adamların akıntıları kükredi. \nVe bazen oğlan çocukları ileri fırlarlardı \nçocukluk dağlarından, aşağı inerlerdi çekingen akarsularla \nve oynarlardı nehrin dibinde ne buldularsa, \ndik yokuş bilinçlerini yakalayıncaya kadar: \n\nSonra doldurdular, açık, sığ suyla, \nbu geniş kanalın bütün genişliğini ve koydular \nderinliklerde dönen küçük girdapları, \nve aynaladılar yeşil kıyıları ilk kez \nve uzaktan seslenmelerini kuşların —, gökte, o sırada \nyıldızlı geceleri bir başka, daha tatlı ülkenin \nçiçek açtı üzerlerinde onların ve kapanmayacaktı hiçbir zaman. \n\nRainer Maria Rilke\n\n(Çev: Vehbi Taşar)" + }, + { + "id": 676851.0, + "title": "Ala Geyik", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 9.0, + "poem": "Çocuktum, ufacıktım,\nTop oynadım,acıktım.\n\nBuldum yerde bir erik,\nKaptı bir Ala Geyik.\n\nGeyik kaçtı ormana,\nBindim bir ak doğana.\n\nDoğan, yolu şaşırdı,\nKaf Dağından aşırdı.\n\nAttı beni bir göle; \nGölden çıktım bir çöle,\n\nÇölde buldum izini,\nKoştum, tuttum dizini.\n\nGeyik beni görünce,\nDüştü büyük sevince.\n\nVerdi bana bir elma,\nDedi, dinlenme, durma.\n\nDağdan yürü, kırdan git,\nAltın Köşke çabuk yet.\n\nSeni bekler ezeli,\nOrda dünya güzeli.\n\nBin yıllık çile doldu! \nBunu dedi, kayboldu.\n\nYedim sırlı elmayı,\nGördüm gizli dünyayı.\n\nGündüz oldu, geceler; \nAk sakallı cüceler,\n\nKorkunç devler hortladı,\nCinler, cirit oynadı.\n\nKesik başlar yürürdü,\nSaçlarını sürürdü.\n\nBir de baktım, melekler,\nBaşlarında çiçekler.\n\nDevlere el bağlıyor,\nGizli gizli ağlıyor.\n\nKılıcımı çıkardım,\nPerileri kurtardım.\n\nKurtardığım periler,\nAdım adım geriler,\n\nKanadını açardı,\nSelam verir, kaçardı.\n\nAz, uz gittim, dolaştım,\nAltın Köşke ulaştım.\n\nBir kapısı açıktı,\nÖteki kapanıktı.\n\nKapalıyı açarak,\nAçığa vurdum kapak.\n\nAt önünde et vardı,\nİt, ot yemez a��lardı; \n\nOtu ata yedirdim,\nEti ite yedirdim.\n\nAçtım bir elmas oda; \nDev şahı uykuda\n\nGördüm, kestim başını,\nDedim, Ey dev nerede? \n\nNerede Dünya Güzeli? \nDedi, Elinde eli! \n\nDöndüm, baktım. Bir Kırgız\nElbiseli güzel kız.\n\nDurmuş, bakar yanımda,\nŞimşek çaktı canımda.\n\nGüldü, dedi, Türk Beyi! \nTanıdın mı geyiği? \n\nKimse, beni bu devden\nAlamazdı. Ancak sen,\n\nKaya deldin, dağ yardın,\nGeldin, beni kurtardın.\n\nAh o imiş anladım,\nSevincimden ağladım,\n\nDedim, Turan Meleği! \nTürkün yüce dileği! \n\nYüz milyon Türk bu anda\nSeni bekler Turanda.\n\nHaydi, çabuk varalım,\nKaranlığı yaralım; \n\nSönük ocak canlansın,\nYoksul ülke şanlansın\n\nİndik, iti okşadık,\nAt sırtına atladık.\n\nGeçtik nice dağ, kaya,\nGeldik Demirkapıya.\n\nKapanması, çok yıldı,\nAçıl! dedim, açıldı.\n\nYol verince gizli yurt,\nAldı bizi Bozkurt,\n\nKaf Dağından geçirdi,\nTürk Eline getirdi." + }, + { + "id": 76147.0, + "title": "Mayakovski'nin Tutkusu", + "poet": "Vladimir Vladimiroviç Mayakovski", + "rating": 6.0, + "poem": "Duyuyor musunuz? \nDuyuyor musunuz bu at kisnemelerini? \nDuyuyor musunuz? \nDuyuyor musunuz otomobillerin ulumasini? \nBunlar\nyikanmaya giden kentlilerdir Onun bereketinde.\nBir insan batakligi tüm.\nSürüklüyor beni kalabalik\nrastgele bir yere\nsaskin, süklüm püklüm.\nDizginlere asiliyorum bense, \neteklere, \netekliklere.\n\nBu gördügüm de ne? \nSen misin? \nOraya mi götürüyorlar? \nYalan, zindikça bir küfür! \nGözümün bebegini kan bürümüstür\nkizil feneri gibi\nkerhanelerin.\n\nNiçin sen ama? \nDur! \nbildigim daha tatli zevkler var! \nUlu ormaninda kirpiklerin yok bir kimildama.\nDur! \nGeçti gitti bile...\nIste oralarda, basi baslar üstünde.\n\nIsildiyor kafatasi, \nbir kundura dense yeri, \ndazlak, \npiril piril cilali deri.\nAncak\nson bogumu üstünde\nyüzük parmaginin\nüç pirlanta yaninda\nbir iki tüy var\ndikilmis.\nYaklasiyor yosma, görüyorum.\nEgiliyor öpmek için elini.\nDudaklari fisildiyor\nküçük tüyler arasinda\nbirine 'küçük flütüm' deyip, \nbirine 'küçük bulutum'\nüçüncüsüne de\nisitilmemis, ünlü bir ad vererek\nyaratmakta oldugum." + }, + { + "id": 1894540.0, + "title": "Çöller", + "poet": "Blaga Dimitrova", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben sevmek için doğmuşum-\nsevmek ve sevilmek için.\nNe yazık ki yaşamım\nsevgisiz geçti nerdeyse.\nBu nedenle bağışlamayı öğrendim:\n\nAştığım çölleri bile\nHiç küçümsemiyorum.\nYalnızca soruyorum onlara\nşaşkın gözlerle:\nNe bahçeler olmaya doğmuştunuz kim bilir?" + }, + { + "id": 1407066.0, + "title": "Doğan Dolunaya", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "Beni birazdan terk mi edeceksin? \nAnımda çok yakındın ya! \nBulutlar örtecek seni lakin,\nVe işte yoksun artık güya.\n\nYalnız hissedersin, kederliliğimi,\nKenarın yıldız gibi parlıyor aha! \nKanıtlıyorsun bana sevildiğimi,\nOlsa da Aşkım çok uzaklarda.\n\nHadi git! Işılda daha da ışıltılı,\nTertemiz yolda dolu dolu ihtişamla! \nAtsa da kalbim acıklı hızlı hızlı,\nMutludur Gece, Sabah Akşamla.\n\nDornburg 25.8.1828" + }, + { + "id": 327972.0, + "title": "Hasret", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Ölecek miyim, tam da söyleyecek çağımda\nSöylenmedik cümlenin hasreti dudağımda..." + }, + { + "id": 509.0, + "title": "Kubbeler", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Dün başlar seferber, eller seferber; \nKurşun eritildi, mermer çekildi.\nBunlar, bu kubbeler, bu minareler\nAkçayla olacak işler değildi.\n\nBöyle bir gemide yendi suyu NUH.\nVe bu yelkenlerde kanatlandı RUH.\n\nTaşıtıp kalyonla pırlanta, inci\nAbide haline koydu sevinci\nGergefle işleyip bir inci sultan\nKi çiçek verirdi saksıya koysan,\n\nBulabildinse ey yolcu yerini\nHepsinin alnında altından bir ay.\nSeyret İstanbulun camilerini\nMinare minare, kubbe kubbe say! \n\nAçılır masmavi burda gökyüzü,\nGümüşten sütunlar üstünde durur...\nKiminin gölgesi dinlenir yerde,\nKiminin beyazı sulara vurur.\n\nAllaha giden yol buralardadır,\nKapılar açılır şerefelerden,\nBurdan uğurlanır mubarek aylar,\nBayram burda başlar arifelerden.\n\nMihraplar, kemerler, kubbeler yapmış,\nSultanı, çerisi, piri, veziri,\nNesilden nesile götürsün diye\nKanatlar üstünde şanlı TEKBİRİ.\n\nNice başbuğların açtığı yerde:\nBiri yardan geçmiş,öteki serden,\nYolcular gidiyor yarına doğru,\nKafile kafile bu köprülerden.\n\nKuşun uçuş, gülün açış saati,\nTanrının fermanı yüce kubbede\nDuyulur uyanık Fatihin 'Uyan! '\nDediği uzaktan Sultan Ahmede.\n\nDiken dikmiş, yakan yakmış mumunu,\nŞamdanlar şamdanlar, ulu şamdanlar.\nKi aydınlığıyla, asırlar boyu\nYolunu bulurdu yolda kalanlar.\n\nBurda kubbe, kemer ve mihrap olmuş,\nO kıvrak şekli ki serhadde yaydı; \nAtlas bayrakların dalgalarında\nRüzgarla öpüşen ince bir aydı.\n\nKimi yıkanırdı şadırvanlarda\nTekbire HU HU katıyor kimi; \nBeyazıt önünden güvercinlerin\nİncidir yemi...\n\nSöyleyin ey nazlı haber kuşları:\nTuna boylarından müjde geldi mi? \n\nUzaklarda kırık minarelerden\nGökte bir kapıyı vurur leylekler; \nBir gün açılacak o büyük kapı\nVe kanatlar yere inmeyecekler.\n\nTaraf taraf, kol kol şu yamaçlardan\nAçtıkça fetihler tarihi Türkün\nKubbeler erecek bir gün murada\nVe minareler dal verecek bir gün.\n\nGeçerken altından bu loş kemerin\nMenekşe menekşe gül güldür içi..\nKapanmaz kapısı Allah evinin\nKi beş vakit gürül gürüldür içi.\n\nÇinliler çinliler taze çinliler:\nBoyası göz nuru, fırçası kirpik...\nEy sanat ' Kuruyan dallarımıza\nBir yeşil yaprak ver ' demeye geldik.\n\nBiri hattın; biri mermerin, tuncun,\nKurşunun sırrını aramış bulmuş; \nYesari elinde 'Lafza-i Celal'\nSinan'da kubbeyle minare olmuş.\n\nİşte bir kubbe ki söyler saati...\nYolcu ilk, dalgalar son cemaati,\nMavidir çinisi, yenidir adı; \nMermerini sisler karartamadı.\n\nŞahzade, Laleli, Haseki Sultan...\nHepsinin üstünde Süleymaniye...\nSüleymaniyeden, Ayasofyadan\nYollar iner dal dal Yenicamiye.\n\nYelken yelken, seren seren geiler; \nYamaçta, kıyıda, yolda Camiler,\nBu Horasan, mermer kurşun dağları\nOmuzunda taşıdığı çağları.\n\nTaşıyacak daha çağlar boyunca\nVe yer çekmeyecek, yere koyunca.\nYolları arkada bırakan hızla; \nKanatlarımızla, atlarımızla\nAşarken toprağı, taşı, denizi\nBu kurşun memeler emzirdi bizi.\n\nBöyle bir gemide, yendi suyu NUH...\nVe bu yelkenlerde, kanatlandı RUH..." + }, + { + "id": 11049.0, + "title": "Kayıp Kentin Yakışıklısı", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 6.0, + "poem": "Dokuzunda kayboldu Mayıs'ın,\nCesedi bulundu\nOnikisinde...\n\nKaçırıldığında da\nKaybolduğunda da\nVe cesetken de\nYakışıklıydı...\n\nAmcamdı...\n\n (Ağustos 1995,İstanbul)" + }, + { + "id": 719132.0, + "title": "Ehl-i İman Şol Demde İnkar Ettiler", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 6.0, + "poem": "Ehl-i iman işlerini şol demde inkar ettiler\nÇün NESİMİ'yi Halep şehrinde berdar ettiler\n\nÖyle kim cevr eyleyüp zulm ile hakkı bastılar\nAhsen-i takvimi gör kim nice inkar ettiler\n\nMüftüler fetva verüben hakkı batıl ettiler\nKüfr edüp imana gelmez,gelmeğe ar ettiler\n\nHak bana emreyeledi söyle deyübejn söyledim \nSözlerimi destan edüp alemde destan ettiler\n\nBileyüben bıçakların çünkü canıma kıydılar\nSag iken ben aşkı gör nice bimar ettiler\n\nSoydular çıkardılar tenimden çün derimi\nYas edüp gökde melekler cümlesi zar ettiler\n\nEy NESİMİ vasıl oldun Hakk-ı Rahmana sen\nCennet-ül me'vayı buldun,yerin gürzar ettiler" + }, + { + "id": 56290.0, + "title": "Ölüm Gibi", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 6.0, + "poem": "işte sevişmek bitti\nölüm gibi devam ediyor gece\n\naşk henüz gidilmemiş bir ülkedir, diyorsun\nne kadar uzak gitsen çıkamazsın teninden\nkendinden çıkamazsın ne kadar yakın gelsen\n\nsessizce dinliyorum gecenin çanlarını\naçık bir yara gibi çalıyor çanlar\nvuruluyor sesinde çanların hayvanları\n\nçıkamıyorum senden ne kadar uzak gitsem\nsana varamıyorum\nne kadar yakın gelsem\n\ngözlerinde\nacının ürperen tenini okşuyorum\nnereye akar, hangi ölü denize\nistiridyeden koparılan incinin kanı\nbiliyorum\n\nölüm gibi devam ediyor gece\nsusamış bir yangını söndürerek kalbimde\nçekiyorum körelmiş bir ateşin bayrağını\nsesindeki çanların en yüksek kulesine\n\nkapanıyor gecenin ağır kapısı\nsonsuz mavi bir cam kırılıyor içimde\n\nöpüyorum\nöper gibi gözlerini son defa\nölüm gibi bir aşkın gözyaşlarını" + }, + { + "id": 63719.0, + "title": "Onulmaz", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "iyileşmez hiçbir yara bilirsin\ntortusu kalır\nhangi ses unutturabilir\nilk bıçağın yankısını\nsende rehin kalmıştır\ngecenin saplantısı\n\nhiçbir yara\nhiçbir zaman iyileşmez bilirsin\nsaklısı kalır\nyel esince sızılanır\nsu susunca ikindilerde\nherşey vakitsizce gelişir\nbirine sevişirsin\nötekini düşünürken\n\nsabahları zordur korsan sevişmelerin\neski yaraların ağrır\noysa ne bir iz görünür teninde\nne şiiri ses verir orta kulağında\nyalnız bir yürüme isteği vardır\neski yaraların eski yerinde\n\nkahvaltısı zordur olmayası bir sevişmenin\nve hep ten tuzu basmaktır\neski yaraların eski yerlerine\nhiçbir yara\ntam olarak iyileşmez bilirsin\nhangi bakış unutturabilir\nilk bıçağın ışıltısını\nkaranlıktaki\n\nşairden bir bok olmaz sabaha karşı\nsebepsiz hüzünler yazar ehliyetinde\nve ne söylese yalandır\nalkol kontrolünde\nsevmek bizahiti yaralanmaktır\nve yaralar hiçbir zaman iyileşmez teninde\nyanlış vurulmuş bir aşıdan sızar da\ndiriltir solgun baharları\nşiire sebep istemez\nşairden bir bok olmaz ve\nhiçbir yara\nhiçbir zaman tam olarak iyileşmez\n\nbardaklarda dudak izleri birikir\nsahnede eğri büğrü sesler\nve sade bir yürümek isteği tek başına\neski bir yaranın artık gözle görülmeyen izinde...\n\nçünkü hiçbir yara hiçbir zaman tam olarak iyileşmez\nçünkü en hızlı hatırlanandır\nen eski unutulan\nondan gelen ıtırlar olur yellerde\nher esinti bir acılı kokuyu taşır hassas burunlara\nsavrulur gidersin\nçok eski çok acıtan bir ağustosa\nnasıl kıyısında kalmıştık\nyapış yapış bir yazın\ndaha başkaydı hani yüzünde\nherkese aynı oranda bulaşan tuz\nyolların açmazıydı enginlikle kabaran\nve bütün yanlışları dalga dalga saklayan\nşarkılıktan usanmış deniz\nve denizi herşeye benzeten şiirler\nve kıstırılmış istridyelerde kullanılmış inci taneleri...\n\nçünkü bilirsin\nhiçbir yara hiçbir zaman\ntam olarak iyileşmez!" + }, + { + "id": 82814.0, + "title": "Parya", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 7.0, + "poem": "Bütün masalları tutuştu çocukluğumun \nAcıyı bir mayın gibi gömdük toprağa \nŞimdi alevlerle yazılıyor güncemiz \nGöçüyoruz \nYürek bir yangın yeridir artık \nkalmadı ardımızda su dökenimiz \n\nYıllarca sırtımızda taşıdığımız kambur \nKorku bir mevtadır artık gecenin kollannda \nBir eylül dolunayına defnolunur \n\nGöçüyoruz \nBir çocuk gibi elinden tut \nYıkılmış ve yakılmış anıların \nBir tutam kuş sesi sür damarlanna \nGit kendi rüzgarını bul usul \n\nYüreğini yokla bir parça umut kalmıştır belki \nYolların nabzını dinle dağların uğultusunu \nKoyaklar yankımızı saklar dönüşûmüzü bekler \nKırlangıçlar unutmaz adresimizi \n\nTarihin tabanlan sızlıyor artık \nSararmış o kirli belgelerle yaşıttır gurbet \nYollar çok eskiden tanıyor bizi \n\nGöçebe bir paryayız sanki \nNerede konaklasak kesik bir kol gibiyiz \nKimseler bilmiyor bu susuşlar nereli \nBir kilim deseni anımsatıyor çocuklara \nNüfusa kayıtlı olduklan yeri \n\nBir çağın son çeyreği yanlış kurmuş denklemi \nPatikayla dağları ayrı şeyler sanıyor \nAcıyı unutuyor hesaba katmıyor toprağın belleğini \n\nEy yaraları sağaltan zaman ey kalbim \nTez elden hükümsüz kıl kalıcı olmasın bu şiirim" + }, + { + "id": 100468.0, + "title": "Hamlet", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 8.0, + "poem": "Sevgili Ofelya, ben vezin-mezin bilmem. \nBen oflarımı sokamıyorum kafiyeye.\nLakin seviyorum seni, sen, \nOfelya’yı Of! Of! Of! Elveda! ... \nHamlet Hamlet kaldıkça senin Hamletin olan Hamlet.” \n“Canım Ophelia, beceriksizim şiir yazmakta, \nİçimdekini kalıba dökme sanatım yok, \nAma çok, her şeyden çok seviyorum seni, \nİnan bana ve Tanrı’ya emanet ol. \nCanı teninde kaldıkça sevginle yaşayacak, \nHamlet.”" + }, + { + "id": 8856.0, + "title": "Sevda Üstüne", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Bütün kitapları yakmalı\nSevda üstüne ne söylemişlerse yalandır\nKitaplara göre insan\nKaranlıkta yüzüne bin mumluk lamba tutulmuş\nGözleri, yüreği kamaşmış insandır\nAptaldır, hastadır, kahramandır\nBütün kitapları yakmalı\nSevda üstüne ne söylemişlerse yalandır.\nİçinde bir tek suret yaşayan yüreğe yürek mi derler\nBir tek yaprak veren dalın boynun burarlar\nBir tek meyve veren dalı keserler\nİnsan dediğin bir buğday tarlası gibi olmalı\nEsti mi rüzgar bir değil milyonlar için esmeli\nBir tek meyve veren dalı kesmeli\nİnsan dediğin derya misali\nÜstünde milyonlarca dalga\nİçinde kıyametler kopmalı\nİnsan dediğin derya misali\nUçsuz bucaksız olmalı.\n\nGel çıkalım sevgilim gel\nGel kurtulalım birler hanesinden\nÇekelim gidelim bir uçtan bir uca\nAçalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar\nSevelim sevelim sevelim\nSevebileceğimiz kadar." + }, + { + "id": 35562.0, + "title": "Suskun", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 9.0, + "poem": "Susardın ve kar yağardı\n\nGözlerinde başlardı gece\nYarım kalmış kitaplarda biterdi.\nAlnımızda bilenen kör bir bıçaktı zaman\nKırılmış aynalardı\n\nSusardın, durmadan susardın\nVe kar yağardı\n\nOcak ağaran saçlarımdı\nŞubat hayırsız bir evlattı, kaçaktı\nVe uzaktı yaz bir anaydı\nMart'ın izlerini taşırım bedenimde\nAynı masalın ikizleri gibiydi günler\nNisan saçlarımda ıslanırdı hep\n\nSusardın, durmadan susardın\nVe yağmurlar başlardı\n\nÇok bekletti bizi, \nHiç vaktinde gelmedi mayıs\nHaziran Aram'dı ya da öyle biriydi\nTemmuz bir düştü belki\n\nYaraları sarar gibiydi\nAğustos yıldızlarla basardı gecemizi\nBir gül suçüstü yakalanırdı\nEylül bir çocuğun ��ığlıklarıydı\n\nSusardın, durmadan susardın\nVe rüzgârlar başlardı\n\nYolunu yitirmiş bir gezgin gibiydi ekim\nSürgünlere uğurlardık kendimizi\nKalan mı bizdik, giden mi\nBilinmezdi\nKasım rüzgârda bir yapraktı\nVe biraz ıtri\nKendi sesiyle irkilirdi\nAralık günlerin son neferi\n\nSoluk bir düş geçse de\nHiçbir mevsim gözlerin kadar\nAcımasız kullanmadı neşteri\n\nSusardın ve kar yağardı" + }, + { + "id": 2127234.0, + "title": "Çiğdem Der Ki Ben Elayım", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Çiğdem der ki ben elayım\nYiğit başına belayım\nHepisinden ben alayım\nBenden ala çiçek var mı\n\nAl baharlı mavi dağlar\nYarim gurbet elde ağlar\n\nLale der ki behey Tanrı\nNeden benim boynum eğri\nYardan ayrı düştüm gayrı\nBenden ala çiçek var mı\n\nAl baharlı mavi dağlar\nYarim gurbet elde ağlar\n\nNevruz der ki ben nazlıyım\nSarp kayalarda gizliyim\nMavi donlu gökyüzlüyüm\nBenden ala çiçek var mı\n\nAl baharlı mavi dağlar\nYarim gurbet elde ağlar\n\nSümbül der ki boynum uzun\nYapraklarım düzüm düzüm\nBeni ak gerdana dizin\nBenden ala çiçek var mı\n\nAl baharlı mavi dağlar\nYarim gurbet elde ağlar" + }, + { + "id": 47129.0, + "title": "Bu Hesap Sorulacak", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 9.0, + "poem": "Yiğit olanın lokması cana azıktır beyler \nKimse bana söylemesin buna yazıktır beyler \nSoyu soysuz olanın sütü bozuktur beyler \n\nBunların soyu bozulmuş Türk'e düşman göbekten \nBu hesap sorulacak Apo denen köpekten! \n\nKan istediniz canlardan bitmedi inadınız \nOğuz size yar olmadı budüz idi adınız \nSenelerdir bu vatanın ekmeğini yediniz \n\nSuyunuzu keseceğiz dağlardaki gölekten \nBu hesap sorulacak Apo denen köpekten! \n\nDağlar, taşlar bu ovalar bilin ki Türk'ün yurdu \nAslımız insan neslidir Türk'e semboldür Kurd'u \nSoyu ermeni olanlar nerden bilecek Kürd'ü \n\nİhaneti seyreyleyin perdedeki delikten \nBu hesap sorulacak Apo denen köpekten! \n\nAlperenler şehadeti seslenirken çağrına \nİbrahim'in dedikleri nişan oldu bağrına \nMehmetçik'ler şehit düştü bu vatanın uğruna \n\nVatan mı istediniz lan beşikteki bebekten? \nBu hesap sorulacak Apo denen köpekten! \n\nBaşı bozuk yaylalarda bol keseden savurdun \nNe dinin var, ne imanın sen ne biçim gavurdun? \nHem korkaksın, hem zavallı zoru gördün kıvırdın! \n\nUrgan bile dava eder boynundaki ilmekten! \nBu hesap sorulacak Apo denen köpekten!" + }, + { + "id": 1480552.0, + "title": "Haya Öğren", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Beraber ağlamazsın, sonra, kör dersin, sağır dersin.\nBu hissizlikten insanlık hem iğrensin, hem ürpersin! \nNe ibret, yok mu, bir bilsen kızarmak bilmeyen çehren? \nBırak tahsili, evladım, sen ilkin bir haya öğren!" + }, + { + "id": 27939.0, + "title": "Ardından", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Burada baş sağlığı, orada gözler aydın;\nÍki ayrı dünyada iki ayrı tören var.\nTANRI katından gelen bir yüce buyruk üzre, \nAramızdan ansızın çadırını deren var. \nOrada ecdat ruhu sadümanlık içinde \nBurada tamu içre gönüllerde boran var.\nEksilmiş bir yanımız; çarpılmış gibiyiz hep\nTANRI korusun sanki, Bozkurtluğa kıran var. \nYukardan gök mü bastı; altta yer mi çöktü ne?\nKimsede ağız dil yok; gözleriyle soran var.\nBuradan uğurlarken onu binlerce Bozkurt\nOrada karşılayan binlerce Alp-Erenler var.\nO gün Tanrıdağı'nda tan ağardığı çağda, \nDediler Oğuz Han'ın otağına giren var.\nTöredir; konan göçer, doğan gün batar elbet\nTanrı zeval vermesin; devlet, din ve KUR'AN var." + }, + { + "id": 104958.0, + "title": "Gönül Gurbet Ele Varma", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Gönül gurbet ele varma\nYa gelinir ya gelinmez\nHer güzele meyil verme\nYa sevilir ya sevilmez\n\nYöğrüktür bizim atımız\nYardan atlattı zatımız\nGurbet ilde kıymatımız\nYa bilinir ya bilinmez\n\nBahçenizde nar ağacı\nKimi tatlı kimi acı\nGönüldeki dert ilacı\nYa bulunur ya bulunmaz\n\nDeryalarda olur bahri\nDoldur ver içem zehri\nSuna'm gurbet ilin kahrı\nYa çekilir ya çekilmez\n\nKaracaoğlan düşse yola\nBülbül figan eder güle\nGüzel sevmek bir sarp kale\nYa alınır ya alınmaz" + }, + { + "id": 4025.0, + "title": "Sevdadır", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 9.0, + "poem": "Göğü kucaklayıp getirdim sana\nkokla\naçılırsın\n\nsolmuşsun\nbenzin sararmış\nyorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzün\nöyle bükük bakma bana\n\nçam kolonyası getirdim sana\nkentli dağlıların haklı sevdasını\nbolu ormanlarından çarpan bir koku\nsanki köroğlunun ter kokusu\naman kokusu, billah kokusu\ncanlarım ,canım benim\n\nüzme kendini bu kadar\nsana umudu öğretemeyenlerin suçu mu var\nbak yeryüzü ne kadar geniş\nne kadar dar\n\nDur\nakıtma gönlüm yaşını\ngözünden öpecek bir yer bırak\n oy bana en yakın\nbana en uzak \nsevgili yar\nhasretine vur beni\n\nGiyecek çamaşır getirdim sana\nadettir diye değil, sevdim diyedir\nbağışla, eski biraz\nbedenim uygundur diye bedenine\nelimle yıkadım, ütüledim\nelma ağacında kuruttum\n\nGünler sarmal bir yay gibi\nbunu unutma\nbahar annemizin yemenisindeki solgun çiçektir\nbunu unutma\nseni ben her yerinden öperim\nbeni unutma\n\nKadere inansaydım\nsana inanırdım\ndüşürmem sigaramın ucundaki külü ben\n\nöyle kırık bakma bana\ncaddeler nasılda genişliyor\nsana bunu söyleyecektim\nbileyli bir makas vardı yanımda\nsana bunu söyleyecektim\nhadi kes büyüyen tırnaklarındaki kiri\nsana bunu........\noyyy nasıl söyleyebilirim\ndeliren sevdamızın kısrak huyunu\n\nElimi tut\ntuttururlar, o kadarına izin verirler\nkahreden bir ayrılığın çılgınlığı değil bu\nbir isyanın kelepçeleşmiş resmidir parmaklarımız\n\nsen içerde\nben dışarda.....\noyyy mahpusluk mahpusluk...... (şubat 1973/ Yansıma sa.18" + }, + { + "id": 3370.0, + "title": "Akıncılar", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 8.0, + "poem": "Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik\nBin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik\n\nAk tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle! \nBir yaz gunu geçtik tunadan kafilelerle\n\nŞimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan\nŞimşek gibi Türk atlarının geçtigi yoldan\n\nBir gün doludizgin boşanan atlarımızla\nYerden yedi kat arşa kanatlanık o hızla\n\nCennette bu gün gülleri açmiş görürüzde\nHala o kızıl hatıra titrer gözümüzde\n\nBin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik\nBin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik" + }, + { + "id": 18379.0, + "title": "Ansızın", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "seni kaybettiğim o günden beri\niçimi dağlıyor hasretin, sızın\nkah gönderiyorsun yalnızlığını\nkah karşıma çıkıyorsun ansızın\n\nherhangi bir gecede, dumanlı bir köşeden\nbazen ayın ondördü kadar şehla ve güzel\nbazen bir ejder gibi, bakışları bir kızın\nıztırab şarabıyla ruhumu sarhoş eden\nkil renkli gözlerini buluyorum ansızın\n\nherhangi bir zamanda muamma bir şarkının\ndalgın nağmelerinde duyuyorum sesini\nağlayan kirpikleri bazen kumral ve kısa\nuçurtmalar taşıyor göklere nefesini\n\nbazen karanlıkları örtecek kadar uzun\nalevli saçlarında dağılıyor gül ve gün\nkalbinden bir karanfil koparıyor sonsuzun\nsavaşta yenik düşen gemiler kadar üzgün\n\nherhangi bir denizin efsunuyle yeniden\nher şey sanki yeniden başlayacak derinde\nsönerken mutluluğun nazenin kandilleri\nyaralı bir güvercin görürüm ellerinde\nhayalinde bulurum solgun karanfilleri" + }, + { + "id": 31799.0, + "title": "Başlangıç", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 7.0, + "poem": "Zaman akar, zaman geçer, \nZaman zindan içinde; \nBiz mapusta gürül gürül yatardık\nYılan çıyan içinde.\nGetirdiler ite kaka bir yiğit, \nAyak çıplak\nAk bir mintan içinde.\nZaman zaman içinde\nIşık duman içinde\nVe raviyan-i ahbar\nVe muhaddisan-i ruzigar\nŞöyle rivayet\nVe hikayet ederler kim: \nBeni adem zor bezirgan içinde\nVardı bir Balaban." + }, + { + "id": 1110781.0, + "title": "Anla Beni Sultanım", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Zifiri kıtalardan geçerek geldim sana\nKan renginde bir mühür bir yanında yüzümün\nBir yanında zalimler otağından çizgiler\nAynalardaki ben’sin diye yöneldim sana\n\nRuhum gökte öyle bir pervanedir ki, döner\nMihverimde olanın mihverinde, riyasız\nNâmağlup bir köledir gözlerimde yanan mum\nSeninle güneş olur, sensiz kalınca söner\n\nAnla ki, bezirgânı ağlayan bu yolculuk\nKalbimi ufuklara gömdüğünde son bulur\nHükümranlık senindir bu rüya ülkesinde\nKölenin hayalinde âzatlık yok, kaçış yok\n\nSultanım, ister çürüt aynalarda bu teni\nİster gönder üstüme bütün ordularını\nRazıyım kapatsan da zindanlarına sessiz\nYetecektir, bir defa bağışlasan gölgeni\n\nHafızamda geçmişten ne işaret, ne bir iz\nGülleriniz altında kaldı isyan ve hüzün\nHiçbir şey olmasa da sarar beni bir ömür\nGözleriniz sultanım, sadece gözleriniz\n\nŞu mahzun ellerime vur artık kelepçeni\nEşiğindedir başım, üzerine basıp geç\nYürüyüp git istersen koyarak bir köşede\nHer yaptığın revâdır, yeter ki anla beni" + }, + { + "id": 79893.0, + "title": "Şimdiden Bir Hatırasın", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 8.0, + "poem": "Şimdiden bir hatırasın\nBulutsa, tozsa, uçarsa\nBütün (aşklar) paranteze alınsın\nRüzgar çanısın, rüzgarın diline dolanırsın\nNe bir şarkısın, \nne de dillerde nağme adın\nArtık bazı şarkılar kadar yaralısın\n\nGünler izmarit diplerinde biriksin\nO zaman mutlaka bir trenle gelirsin\nKöpüklerdensin, mavisin, sakinsin\nistesen suyun tenine bitişirsin\nellerimi bıraktım, artık bunu sana yazsın\nİçimde iki yaşlı balık varsa, \nİçimde biri pulsuz, iki balık varsa\nBiri sensen, gelirsen ve yok edersen\nBunu yazmak istiyorum sana\nSonra postalamak istiyorum\nPulsuz bir zarfla\nHiçbir mektup artık ikna etmiyor beni hayata\n\nBu kırmızı oyalarla saçlarımda\nBeyaz bir tülbent gibi kalırsam\ntenimde, süzemediğim tortularla\nGün olur sararırsa sayfalarda\nBıraktım ellerimi, sana bunu yazsın\nŞimdiden bir hatırasın\n\nKırık kalplerle süslü bir sayfaysan\nCamsan, saydamsam, beni kırarsan\nSimlerimle sevişirim seninle\nO süslü sayfaların üzerinde\nİçimde iki mutlu yıl varsa, \nİçimde biri simli iki kadın varsa\nSen, gelirsen ve yok edersen\nBunu yazmak istiyorum sana\nsonra postalamak istiyorum\nSimli bir yılbaşı kartıyla\nHiçbir mektup artık beni, ikna etmiyor hayata\n\nŞimdiden bir hatırasın\nAçmışsa bir sardunya saksıda\nBütün (aşklar) paranteze alınsın\nBıraktım ellerimi, artık sana bunu yazsın\nmektuplar postaya takılırsa...\nEy aşk sen\nArtık bazı şarkılar kadar yaralısın." + }, + { + "id": 215042.0, + "title": "Güneş Taşı'ndan", + "poet": "Octavio Paz", + "rating": 7.0, + "poem": "Anımsama ile yiten yüz,\ndokunuşum ile parçalanan el,\nbin yıllık gülümseyişler üzerinde\nörümcek sürülerinin döndürdüğü saçlar, geçiyor önümden\n\nyola çıkarak alnımdan, arıyorum bir şeyler,\narıyorum istediğimi bulamadan, bir an'ı arıyorum,\nfırtınadan yüzler ve şimşek ışıltıları\nkoşuşuyor gecenin ağaçlarında,\nkarartılmış bir bahçede, yağmurdan bir yüz,\nyanımdan akan acımasız su duruyor,\n\narıyorum istediğimi bulmadan, tek başıma bunları yazıyorum,\nkimse yok burada, ve bitiyor gün,\ngeçiyor yıllar, o anla birlikte yitiyorum,\nderinliklere düşüyorum, aynaların üstündeki\ngörünmez patikaya, yeniden çıkarıyor o parçalanmış imgemi,\ngünlerin arasında dolaşıyorum, parçalanmış anlarda,\ndolaşıyorum gölgemin düşünceleri arasında,\nbir an'ı arayarak, dolaşıyorum gölgemin içinde,\n\nbir kuş kadar canlı, bir an'ı arıyorum,\ngözenekli taşın dışıyla tavlanmış\nakşamüstü güneşi için:\nüzüm salkımlarının olgunlaştırdığı o saat,\nve fışkırarak, kızlar taştı meyveden,\nokulun taşlık avlusuna dağıldılar,\nuzundu birisi bir sonbahar kadar\nve yürüdü..." + }, + { + "id": 46599.0, + "title": "Bercesteler", + "poet": "Nef'i", + "rating": 8.0, + "poem": "Gönül ne gök ne elâ ne lâciverd arıyor\nAh bu gönül bu gönül kendine derd arıyor\n\nNe tende cân ile sensiz ümmîd-i sıhhat olur\nNe cân bedende gam-ı firkatinle rahat olur\n\nNe şeb ki kûyine yüz sürmesem ölürüm\nNe gün ki kaametini görmesem kıyâmet olur\n\nMecnun ne bilir kaaide-i nâz u niyâzı\nAşık mı sanır kendin o meczûb-ı muhabbet\n\t\t\t\t" + }, + { + "id": 69409.0, + "title": "Ressam Haklı", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir zaman vardı ya tarih-i mukaddes modası...\nYeni yaptırdığı köşkün büyücek bir odası\nMutfakta eski resimler ile hep süslensin\nDiye ressam aratır hayli zaman bir zengin.\nBiri peyda olarak 'Ben yaparım' der, kolunu\nSıvayıp akşama varmaz, sekiz arşın salonu\nSıvar ama ne sıvar...Sahibi der: \n -Usta bu ne? \nKıpkızıl bir boya çektin odanın her yerine! ..\n-Bu resim, askeri basmakta iken Firavun' un \nKızıl Deniz yarılıp geçmesidir Musa' nın\n-Hani Musa, be adam? \n -Çıkmış efendim karaya\n-Firavun nerde? \n -Boğulmuş.\n -Ya bu kan rengi boya? \n-Kızıl Deniz, a efendim yeşil olmaz ya bu da! \n-Çok güzel levha imiş, doğrusu şenlendi oda! .." + }, + { + "id": 3310.0, + "title": "Dünyaca", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Burda, Hindistan'da, Afrika'da,\nHer sey birbirine benzemektedir.\nBurda, Hindistan'da, Afrika'da,\nBugdaya karsi sevgi ayni,\nÖlüm önünde düsünce bir.\n\nNece konusursa konussun,\nAnlasilir gözlerinden dedigi.\nNece konusursa konussun,\nBenim duydugum rüzgarlardir,\nDinledigi.\n\nBiz insanlar ayri ayri kalmisiz,\nBölmüs saadetimizi çizgisi yurtlarin;\nBiz insanlar ayri ayri kalmisiz,\nGökte kuslarin kardesligi,\nYerde kurtlarin." + }, + { + "id": 20.0, + "title": "Sıyrılıp Gelen", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "SOLUK BİR AY DOLANIYOR\nKENTİN ÜSTÜNDE HER GECE\nHER GECE BİLGE BİR GEZGİN\nTAVRIYLA ADIMLIYOR YOLUNU\n\nGÜZ YANIĞI BİR DURGUN\nSESSİZLİKLE ÖRTÜLÜ HER ŞEY\nVE YIRTILMIŞ BİR TÜL GİBİ \nSAVRULUP DURUYOR ZAMAN\n\nSULARIN SESİNİ DİNLE ŞİMDİ\nORMANIN FISILDAYIŞLARINI\nUSULCA YARILIYOR DAĞLARIN GÖĞSÜ\nBİR AŞKI DİNLENDİRMEK İÇİN\nVE GÖZLERİ UZAK YAMAÇLARDA \nARANIP DURURKEN BİR ŞEYLERİ\nSESSİZ VE SAKİN BEKLEMEKTE\nBEKLEDİKÇE BİLEYLENEN BİR YÜREK\n\nBELLİ Kİ DAĞLARIN DENİZLERİN \nVE GÖLLERİN ÜZERİNDEN\nSIYRILIP GELMEKTEDİR SEHER\nBELLİ Kİ YAKINDIR\nBELLİ Kİ YAKINDIR DOĞAYI \nVE HAYATI SARSACAK SAAT" + }, + { + "id": 21497.0, + "title": "Bir Akşam Üstüdür", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir akşam üstüdür şarabî \nBahçeler ve dağlar üzre hükümran; \nTam dünyayı dolaşmak saatindesin. \nAy ışığı su içer birazdan. \nKızarmış kalçalarını çanlar \nAlabildiğine vurur. \nSen çocuk tulumunda \nMatbaa mürekkebi \nRüsva olmuş ellerinin emeği, \nManşetlerde kilometre kilometre yalan \nSallanır durur. \n\nBir akşam üstüdür katil, muhteşem \nAlıp götürmüşler dost dediğini \nAlmış rüzgârlar içini, \nÜmide benzer, sevdaya benzer... \nSoğuk bir namludur kör ve pusuda \nEnse kökünde zulüm, \nVe sermiş cânım sofrasını dört başı mâmur \nBurnun dibine hürriyet. \nSeviyorum mümkün değil; \nAranızda kurşun, yasak bölge var \nSen genç, sevdan ölünecek kadar güzel \nKanunu yapanlar ihtiyar." + }, + { + "id": 23717.0, + "title": "Yıldız Boklarıdır Üşüşür", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 5.0, + "poem": "Şu\nPır pır\nMaviş \nMaviş\nYamyaş\nGecede\nYıldız\nBoklarıdır.(1)\nÜşüşür\nKeban \nToprağının\nÜstüne\nGel\nKardaş\nÇözüver\nKuşağını\n\nAç\nKar\nGibi\nBembeyaz\nEkmeğini\nUpuzun.\nBiraz\nCeviz içi\nAz\nKuru\nKaymak\nBir de\nÇay\nDemliyelim\nKerpeten\nGibi\nTavşan\nKanı\nOlsun.\n\n(1)Ateş Böceği" + }, + { + "id": 61517.0, + "title": "Alar Ho", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 5.0, + "poem": "Haddeden geçirip altını\nİpek teline sararlar\nKalptan olur\nAltın yaldızı vururlar\nAk gümüş üstüne ince elleri\nBarışta ağıtlar gibi yumuşak\nÇağ gelir kavga kurulur\nSilahı sim kemerinde\nAl kanat küheylan olur\n\nDemen beylere beylere\nAlar ho\n\nRomalı Dakyustan bu yana\nKaç hayın kaç zalım görmüştür\nKaç kıya kaç yıkım görmüştür\nÇekilir sabır mağarasına\nYedi uyurlardan olur\n\nDemen beylere beylere\nAlar ho\n\nZorla hele hile ile\nToprağına girildiğinde\nSatıldığında gavura\nYöneticileri\nVerir savaşını kahraman olur\n\nDemen beylere beylere\nAlar ho" + }, + { + "id": 17445.0, + "title": "Aşk Buzlu Bir Yanardağ", + "poet": "Ferman Karaçam", + "rating": 7.0, + "poem": "üşümek üşümek bir tanem \nçocuksu gözlerinin alevinde\ntitreyip üşümek\nve kaçıp gitmek buralardan\nburalar bana dar geliyor\nsevdiğim\n\nyüreğim sığmıyor göklerin altına\nvurup gidiyorum\nrüzgarın kanatlarında\nbelkısların diyarından ta kehkeşanlara\ndolaşıyorum yeryüzünü\ngökyüzü,melekleri,\nyıldızları\nayda duruyor hala canlı ve dipdiri\naşkımızın izleri\nburalar bana dar geliyor\nbirtanem\ntutunamıyorum bu zalim dağlara,\novalara, vadilere\ntaşıp gidiyorum okyanuslardan\nüşüyorum\nüşüyorum\nalev alev kartipilerinde üşüyorum\n\ndönüp bakıyorum yollara\nvirane evlerin silueti düşmüş\nhatıralara\ndönüp bakıyorum dumanı\ngöklere biriken yakılmış zamanlara\n\nsen daha çocuksun bilmiyorsun\naşkın buzlu bir yanardağ olduğunu\nkaldırımların sensizliği nasıl\nhaykırdığımı yüzüme\ndenizin korkunç dalgalarını\nve kıyıdaki insafsız \nçarpıntılarını\nve durup durup çılgınca\nyokluğuna nasıl ağladığını\nistanbul,un\nsen bilemiyorsun\n\nüşümek üşümek bir tanem\nçocuksu gözlerinin alevinde\ntitreyip üşümek\n\nve kacıp gitmek buralardan\nburalar bana dar geliyor\nsevdiğim\nyüreğim sığmıyor\nçırpınıp duruyor deryaların \nuçsuz bucaksız ufuklarında\n\nüşüyorum \nzümrüt gözlerinin alev alev \nyangınında\nüşüyorum bir tanem\nüşüyorum" + }, + { + "id": 84875.0, + "title": "Kudüs Fareleri", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 5.0, + "poem": "Dördüncü konuşmamızda\n(ben neredeyim?)\nisa'dan önce bu kentte\nbir karınca taciri\n\nGünahkar bir hayalet için\n(biraz ölüm)\nuyluk kemiğiyle acı çekecek\nsaraylarında\n\nBeşinci konuşmamızda\n(anlatmak diye bir şey yoktur burada)\narsenik götüren bir uşak\nefendisine\n\nVebalı gecelerden\n(makasla kesilmiş sarı bir ay)\nkurtulacaklarına\ninanırlardı\n\nBiz vaktinde ölmüş olduğumuz için\n(satranç taşları gibi)\nkireçlerden korkmuyorduk\nbir de kudüs fareleri\nbir de kudüs fareleri\n\nBir öyle fareler\nbir öyle fareler" + }, + { + "id": 3261.0, + "title": "Çoban Çeşmesi", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "Derinden derine ırmaklar ağlar, \nUzaktan uzağa çoban çeşmesi, \nEy suyun sesinden anlıyan bağlar, \nNe söyler şu dağa çoban çeşmesi. \n\nGönlünü Şirin'in aşkı sarınca \nYol almış hayatın ufuklarınca, \nO hızla dağları Ferhat yarınca \nBaşlamış akmağa çoban çeşmesi. \n\nO zaman başından aşkındı derdi, \nMermeri oyardı, taşı delerdi. \nKaç yanık yolcuya soğuk su verdi. \nDeğdi kaç dudağa çoban çeşmesi. \n\nVefasız Aslı'ya yol gösteren bu, \nKerem'in sazına cevap veren bu, \nKuruyan gözlere yaş gönderen bu... \nSızmadı toprağa çoban çeşmesi. \n\nLeyla gelin oldu, Mecnun mezarda, \nBir susuz yolcu yok şimdi dağlarda, \nAteşten kızaran bir gül arar da, \nGezer bağdan bağa çoban çeşmesi, \n\nNe şair yaş döker, ne aşık ağlar, \nTarihe karıştı eski sevdalar. \nBeyhude seslenir, beyhude çağlar, \nBir sola, bir sağa çoban çeşmesi..." + }, + { + "id": 2284280.0, + "title": "Âsım", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 9.0, + "poem": "Kardeşim Fuad Şemsî’ye \n\nHOCAZÂDE Merhum Hoca Tâhir Efendi’nin oğlu.\nKÖSE İMAM Merhum Hoca Tâhir Efendi’nin şâkirdlerinden.\nÂSIM Köse İmam’ın oğlu.\nEMİN Hocazâde’nin oğlu.\n\n— Vay Hocam! Vay gözümün nûru efendim, buyurun! \nHangi rüzgârdır atan sizleri? .. Lûtfen oturun.\nMütehassirdik efendim, ne inâyet! Ne kerem! \nÖpmedik afvediniz...\n— Çok yaşa... Lâkin... Veremem.\n— Bütün İstanbul’un ağzında gezen elleriniz,\nBize nâz etmese olmaz mı efendim? Veriniz.\n— Döktüğün dillere bittim, seni çok sözlü seni! \nAyda, âlemde bir olsun aramazsın Köse’ni.\nBu herif öldü mü, sağ kaldı mı, derler de ayol,\nBaba dostuysam eğer kalkıp ararlar bir yol.\nYoksa yaşlanmaya görsün, adamın hâli yaman...\nNe fenâ günlere kaldık, aman Allâh’ım aman! \n«Nesl-i hâzır» denilen şey pek acâib bir şey:\nHoca rahmetliye bak, oğluna bak, hey gidi hey! ..\n— Amma tekdîr ediyorsun, canım ilkin adamı...\nBir selâm ver bakalım, böyle Selâmsız’dan mı? \n— Selâmun aleyküm.\n— Aleyküm selâm...\nBarıştık, yüzün gülsün artık, İmam.\n— Hele dur, öfkemi tekmilleyeyim...\n— Tekmille! \nZâten eksik bir o kalmıştı: Hudâyî sille.\n— Sanki dövsem ne yaparsın? Hocayız biz, döveriz...\nGül biter aşk ile vurduk mu...\n— İnandım, câiz.\n— Pek cılız çıktı bu «câiz», demek îmânın yok? \n— Dayak «Âmentü»ye girdiyse, benim karnım tok.\nGül değil, kıl bile bitmez sopa altında! \n— Hele! \n— Öyle olsaydı, şu karşındaki yalçın kelle,\nFark olunmazdı Kızanlık’taki güllüklerden! \nBu dayak faslı da aç karnına bilmem nerden? \nDur ki çay demleyelim, nargile gelsin, kerem et.\n— Söyle gelsin, hadi, zahmetse de...\n— Hâşâ, rahmet.\n— Enfiyen var ya? \n— Tabî’î.\n— Çekilir boydan mı? \n— Burun aldatmaya kâfî.\n— Bu nedir? Cerman mı? \n— Karışık.\n— Neyse, zarûrette pek a’lâ gidecek.\nHocazâdem, bakalım, bir de bizimkinden çek.\n— Yerli mahsûlüne benzer mi desem? ..\n— Kendisidir.\n— Sen de tiryâki değilsin ya, pek a’lâ yetişir.\n— Baban olsaydı da görseydi, işin vardı.\n— Neyi? \n— Çektiğin murdarı.\n— Sevmezdi, evet, böyle şeyi.\n— Neydi rahmetlide, lâkin, o temizlik, vay vay! \nAzıcık benzemiş olsaydı ya mahdûmu da...\n— Ay? \nŞu babamdan nerem eksik, hadi, göster bakayım? \n— Ama hiddetleneceksen ne suyum var, ne sayım? \nYok, eğer mum gibi dosdoğru cevâb istersen:\nBabanın kestiği tırnak bile olmazsın sen.\n— Ne nezâketli beyan: Hay gidi mum, tıpkı odun! \n— Böyle hiddetlenecektin, neye râzî oldun? \n— Oldum amma bu kadar doğrunun olmaz ki tadı...\n«Selâmun aleyküm behey Kör Kadı! »\nSeni çok sözlü dedin, yetmedi; tekdîr ettin,\nYine az geldi...\n— Hayır, söylemedim, söylettin.\n— Başladın şimdi de tahkîre... Kızılmaz mı Hoca? \n— Zübbelik yok! \n— O ne? Ben zübbe miyim? \n— Oldukça.\n— Vâkıâ çok severim, her ne desen aldırmam; \nBu, fakat hazmolunur parça değil... Pîr ol İmam! \n— Sen de pîr ol.\n— Ama kızdım.\n— Ne tuhaf şeysin be:\nBir sözümden kızıyorsun.\n— Kime derler zübbe? \n— Sana derler.\n— Niye? \n— Hem benzemedin merhûma; \nHem neden benzemedin, dersen, efendim, sorma,\nO ne hiddet, o ne şiddet! Çalışıp benzesene! \nİlme vakfettiği dirsek babanın: Elli sene.\n— Biz de az çok pala sürttük...\n— Sana câhil demedik,\nYalınız zübbe dedik... Bak yine baktın dik dik.\nHoca rahmetli yetişmişti, düşün hem, nereden? \nKimin oğluydu baban? Kimdi unuttun mu deden? \nİpek’in köylüsü, ümmî, yarı vahşî bir adam...\n— Bâri yamyam de! Ne mâni’ ki, evet, ak yamyam! \n— Dinle oğlum...\n— Ne nezâhet bu Hocam? Hayrânım! \n— Lâfı ağzımda bıraktın be kuzum, dur be canım...\n— Cümle bitseydi, emînim ki, dedem gitmişti...\nDar yetiştim! \n— Ne o, sırtlan da mı olduk şimdi? \n— Neyse bahsinde devam et bakalım...\n— İşte baban,\nBir şey öğrenmedi elbette o ümmî babadan.\nNe kazanmışsa, bütün, kendi kazanmış, kendi.\nZât-ı devletleri, lâkin azıcık çöplendi.\nSen duâ et babadan topladığın mîrâsa,\nHep onun himmetidir üç satır ilmin varsa.\n— Üç satır hem de, İlâhî, ne tükenmez irfan! \n— Hadi üç yüz satır olsun mütehammilse kafan.\nHoca’nın kâ’bına yükselmen için dağlar var.\n— Tırmanırsam? \n— Hadi tırman, bakalım, işte duvar.\n— Göreceksin.\n— Bu bacaklarla mı? \n— Hay hay! \n— Belli! \nYaşınız kaçtı paşam, elli mi? \n— Yoktur elli.\n— Aştınız kırkı ya? \n— Kırk altıyı bulduk.\n— A’lâ...\nYüzü bulsan, yine «hâlâ mı bu mektub, hâlâ! »\nArzı olmazsa hayâtın ne çıkar tûlünden? \nHani kırk altı yılın eldeki mahsûlünden? \nHangi bir fende teâlî edebildin, evlât? \nHangi san’atte rüsûhun göze çarpar? Anlat! \nUlemâdan mı sayıldın? Fukahâdan mı? \n— Hayır.\n— Ya siyâsî mi nesin? Kendine bir meslek ayır.\n— Şâirim.\n— Olmaz olaydın: O ne yüzler karası! \nBence dünyâdaki işsizlerin en maskarası.\n— Afedersin onu! \n— İmkânı yok etmem, ne demek! \nŞi’re meslek diye, oğlum, verilir miydi emek? \nÂh, vaktiyle gelip bir danışaydın Köse’ne,\nSenin olmuştu bugün belki o kırk altı sene.\n— Ama pek hırpaladın şi’ri...\n— Evet, hırpaladım:\nÇünkü merkep değilim, ben de mürekkep yaladım,\nBen de târîh okudum; âlemi az çok bilirim.\n«Şuarâ» dendi mi, birdenbire oynar sinirim.\nİyi gün dostu herifler, o ne yardakçı gürûh,\nO ne müstekreh adamlar! Hani bakmak mekrûh.\nDalkavukluktaki idmanları sermâyeleri...\nOnlar azdırdı, evet, başlıca pespâyeleri.\nBu sıkılmazlara «medh et! » diye, mangır sunarak,\nNe erâzil adam olmuş, oku târîhi de bak! \nEdebiyyâta edebsizliği onlar soktu,\nYoksa, din perdesi altında bu isyan yoktu:\nSürdüler Türk’e «tasavvuf» diye olgun şırayı; \nMuttasıl şimdi «hakîkat» kusuyor Sıdkı Dayı! \nBu cihan boş, yalınız bir rakı hak, bir de şarab; \nKıble: Tezgâh başı, meyhâneci oğlan: Mihrab.\nGit o «dîvan» mı ne karn’ağrısıdır, aç da onu,\nKokla bir kerre, kokar mis gibi «Sandıkburnu! »\n(*) \n(1) \nBeni söyletme neler var daha! \n— Tekmilleyiver...\nSâde pek sövme ki, Peygamberimiz şi’ri sever.\n— Vâkıâ «inne mine’ş-şi’ri...» büyük bir ni’met; \nDikkat etsen: Yine sevdikleri, lâkin, hikmet.\n(*) \n(2) \nBen ki Attâr ile Sa’dî’yi okur, hem severim; \nBaşka vâdîleri tutmuşlara ancak söverim.\nHem senin şi’re müdâfi’ çıkışın ma’nâsız:\nSana şâir diyen, oğlum, seni gördüm yalnız:\nKimi Mevlidci diyor...\n— Âh olabilsem, nerde! \nYetişilmez ki: Süleyman Dede yükseklerde.\n— Kimi bid’atçi diyor... Duyduğum en çok bunlar.\n— Daha var mıydı, İmam? \n— Var ya, unuttum: Baytar.\n— Keşke baytarlık edeydim...\n— Yine et mümkünse.\n— Yapamam.\n— Belki yapardın be...\n— Unuttum, be Köse! \n— Keşke zihninde kalaymış, ne kadar lâzımmış; \nBeni dinler misin evlâd? Yine kàbilse çalış:\nÇünkü bir tecrübe etsen senin aklın da yatar,\nBize insan hekiminden daha lâzım baytar.\n— Hele bir çek bakalım! \n— Sen de bizimkinden çek.\n— Hani çay gelmedi yâhu? \n— Ay, unuttuk, gerçek.\n— Gitme seslen yalınız, nerde Emin, yok mu? \n— Emin! \nNerdesin? Baksana, çay demleyeceklerdi demin...\n— Demlemişler, baba.\n— Sen gelsene, oğlum, buraya...\nEl öperlerdi, unuttun mu? \n— Hayır.\n— Oldu mu ya? \n— Demin öptüm, baba...\n— Öptün mü, git öyleyse hadi.\nHele yâ Rabbi şükür, çay da nihâyet geldi.\nŞeker istersen eğer bulduralım? \n— Dört yüz mü? \n— Aldığım yok, yaşasın İzmir’in a’lâ üzümü; \nHem ucuz, hem daha lezzetli! \n— Çekirdeksiz de.\n— Buyurun.\n— Başla canım, var mı merâsim bizde? \n— Hocam, evvelce üzüm çiğnenecek, üstüne çay...\nİçelim aşkına rindân-ı Hudâ’nın! \nHay hay! \n\n* * *\n\n— Hoca, keşfet bakayım, şimdi bu harbin sonunu? \n— Onu Allah bilir amma, acaba var mı sonu? \n— Ne demek! Nâ-mütenâhî mi bu? Elbette biter; \nTarafeynin biri ancak deyiversin ki: Yeter.\n— Aklım ermezse de evlâd, bu işin bitmesine,\nİki şeyden biri lâzım...\n— O nedir? \n— Dinlesene:\nİngiliz yok mu, o hâin, ya doyup patlamalı; \nYâhud aç kalmalıdır... Yoksa bizim fal kapalı.\nAçma sen şimdi o yaprakları, oğlum beni sor:\nBaşımın derdi büyük, çâresi yok... Olsa da zor.\n— Çâresiz derd olamaz, söyle Hocam, dinliyorum? \n— Bir değil...\n— Tut ki bin olmuş, ne demek, mecbûrum.\nSana hizmet, babamın rûhuna rahmettir, ayol.\n— Hocazâdem, bilirim hepsini, berhurdâr ol.\nOğlanın hâlini evvelce mi açsam? .. Lâkin,\nKomşunun derdi dururken bunu açmak çirkin.\n— Oğlanın hâli nedir, söyle? Merâk etmedeyim...\n— Hele dursun da o, ilkin şunu bir nakledeyim:\nMütekàid paşalardan biri, üç beş sene var,\nDüştü bilmem ne taraftansa bizim semte kadar.\nKimde az çok getirir bir satılık mal varsa,\nKapatıp yaptı beleşten sekiz ev, dört arsa.\nHerifin hâli bidâyette zararsızcaydı; \nSon zamanlarda, ne olduysa, namazdan caydı.\nNe cemâ’atte, ne mescidde, bugün komşu paşa.\n— Olağan şey, sofuluk çıkmadı, besbelli başa.\n— Derken incelmeye, gencelmeye kalkıştı...\n— Aman! \n— Ne aman dinledi, gittikçe, hovardam, ne zaman.\nSaç sakal tuttu ne hikmetse acâib bir renk; \nKalafatlandı bıyıklar, iki batman, bir denk! \nÇehre allıklı sabunlarla mücellâ her gün; \nFes yıkık, kelle çıkık, kaş yılışık, göz süzgün; \nİğne, boncuk, yakalık, tasma, yular... Hepsi tamam; \nKoçyiğit sanki bunak! \n— Sen de mi şâirdin İmam? \n— Kuşkulandım paşadan, gizlice gittim hanıma; \nDedim: Örtün de kızım, gel bakalım, gel yanıma.\nZevcinin tavrı acâibleşiyor zannederim,\nSen ne dersin buna bilmem, bana sor, bak ne derim:\nİşçiniz, sofracınız var mı? \n— Evet.\n— Kim? \n— Eleni.\n— Şimdi sav.\n— Hiç mi sebepsiz? \n— A kızım, dinle beni:\nBöyle şeylerde sebep, hikmet aranmaz... Çabucak\nSavabilmektedir iş... Yoksa rezâlet çıkacak:\nPaşa azmış! \n— Acabâ üstüme gül koklar mı? \n— Onu bilmem, gülü koklar mı kocan, yoklar mı? \nBeni söyletme kızım, git de hemen sav karıyı.\n*\n* *\nÇok zaman geçmedi, gördüm ki bizim soytarıyı,\nGeliyor «ilmühaber yaz» diye, neymiş bakalım? \n— Bir izinnâme.\n— İzinnâme mi? Hay hay, lâzım...\nEvlenen hangisi? Beyler mi, kerîmen mi, paşa? \n— Onların vakti değil.\n— Kim ya? \n— Benim.\n— Sen mi? Yaşa! \nTam da vaktin, hani gün geçmeye gelmez, davran! \n— Hoca eğlenme hemen yazmana bak, işte paran! \n— Ay o murdar kâğıdın pek mi büyük hâtırı ki,\nBeni ürker diye tutmuş sayıyorsun bir.. iki? ..\nKaç paran varsa büküp katla da indir cebine,\nYazamam nâfile.\n— Elbet yazacaksın, sana ne? \n— Hiç adam hâline bakmaz mı be? İnsâf azıcık! \n— Çok şükür hâlime... Nem var? Yüzüm ak, alnım açık...\nİyi bak sen bana bir kerre! \n— Hayır, kendin bak; \nBence bir kellen açık, bir de sakal diplerin ak.\n— Ama sen halt ediyorsun! Sakalımdan size ne? \n— Ne mi? Ondan beleş eğlence mi var seyredene? \nGülüyor kahvede el, çarşıda bakkal, çakkal; \nOlma beyhûde, ağızlardaki bir parmak bal; \nÇatlasan sofracı Rumdan karı olmaz adama.\n— Kim haber verdi bileydim? ..\n— Ne bunak şeysin ama! \nKim haber verdi, nedir? Sormaya var mıydı lüzum? \nYediğin herzeyi kör gördü, sağır duydu kuzum.\nSöyletir çarçabuk insan, meğer olsun pek alık,\nBoşboğaz şey, o senin yosma sakal, hasba kılık! \n— Artık elverdi İmam, kellemi kızdırma da yaz.\n— Bana bak: Hiçbir imam böyle rezâlet yazamaz.\n— Ay, rezâlet de diyor Sünnet’e! \n— Sünnet mi? \n— Ya ne? \n— Öyle şey yok...\n— Ne demek! \n— Dinle, be hey dîvâne:\nÖyle Sünnet denemez, her zaman, evlenmek için; \nVakt olur, Sünnet’i geç, vâcib olur erkek için; \nVakt olur, Sünnet olur...\n— Söylediğim çıktı, tamam! \n— Vakt olur, bir de bakarsın ki, olur böyle: Haram.\n— Kimseden dinlememiştim bu senin fetvâyı...\nNe tuhaf! \n— Sende tuhaflık, kısa kes da’vâyı.\nÇoluğun var, çocuğun var, haremin nâmuslu; \nYaşın altmış beşi bulmuş, otur artık uslu.\nNeren eksik, be adam, böyle ne var çıldıracak? \nKarı derdiyle yıkılmaz bu kadar yıllık ocak.\n— O nasıl söz? Ben ocak yıkmaya evlenmiyorum.\n— Hiç o seksen kapı gezmiş, o kaşarlanmış Rum,\nSofracıyken seni koymuş da bu cânım kılığa,\nHanımım derse, dökülmez mi ki fındıkçılığa? \nKarı kıvrak, paşa hazretleri, şallak mallak; \nBiri hakkıyle edepsiz, biri şartınca salak; \nEvelallah döneceksin çabucak maskaraya; \nVuracaksın iki üç dalgada baştan karaya! \nArtık evler gidiyor cilveyi kırdıkça madam...\nOynasın kumda çocuklar! \n— Ne vazîfen be adam? \nAvukattan da beter, ay ne kadar herze-vekil! \n— Defol ordan! \n— Haydi yaz kâğdımı! \n— Yazmam be, çekil! \n— Yazacaksın! \n— Yıkıl ordan, sana yok ilmühaber; \nMeğer emretmeli rü’yâma girip Peygamber.\n— Yazma sittin sene, pampin, yap elinden geleni; \nYedi gün sonra duyarsın: Hanım olmuş Eleni! \n\n* * *\n\nHocazâdem, sözü çıksın da nihâyet herifin,\nBana kah kah diye gülsün mü? Nasılmış keyfin! \n— Akdi kim yaptı? \n— Açıkgöz mü ararsın ki? Dolu...\nYalınız gösteren olsun: Paranın nerde yolu.\nO değil, şimdi asıl çattı belânın büyüğü:\nHaber aldım, karı kandırmış o sersem hödüğü,\nAlıyormuş bütün emlâkini.\n— Gerçek mi? \n— Evet.\nBuna bir çâre düşün, gitmesin evler, kerem et.\nO çocuklar ne olur sonra? \n— Perîşan. Ya hanım? \n— O da rahmetli anamdan daha safmış be canım! \nSöyledim söyledim aldırmadı «vurdum duymaz»! \nSonra mel’un karı kurnaz mı, hakîkat kurnaz; \nHerif eşşek mi dedin, eşhedü-bi’llâh eşşek; \nAğzı karnındaki uçkur düğümünden gevşek! \nBir kırıtsın, iki dil döksün o fettan kahbe! \nÇare yok, salyası sarkıp diyecek: Verdim be! \nHanım akşam, bize gelmişti namazdan sonra...\nYolda bîçâre şaşırmış, hadi girmiş çamura.\nNe kıyâfet, ne hazin manzara, görsen yavrum! \nKendi ağlar, kızı ağlar... Ne deyim, bilmiyorum.\nCiğerim sızladı baktım da, fakat fâide ne? \nKaderin cilvesi, kurbân olayım halledene! \nGamsız insanlara eğlence gelirmiş yaşamak; \nYüreğin hisli mi, işkencedesin, tâli’e bak! \nŞimdi, oğlum, herifin hacrine bir çâre! \n— Kolay! \n— Süfehâdan sayabilsek? \n— Sayacaksın, hay hay.\nBir adam mâlini isrâf ile etmişse heder,\nOna hükkâm-ı Şerîat «süfehâdandır» der.\nSâde-dil, ebleh olup, kâr ederim, vehmiyle,\nAhz ü i’tâya çıkıp aldanan eşhâsa bile,\n«Süfehâ» nâmını vermekte, evet, Şer’-i şerif.\nGelelim mes’elenin halline: Mâdem bu herif,\nKendi infâkına muhtâc olan evlâdlarının,\nCümlesinden geçerek, derdine bir pis karının,\nHeder etmekte bütün mâlini... Elbet ya bunak; \nYâhud aldanmaya gâyetle müsâid avanak.\nİki sûrette de hâkim bunu hacretse, eder.\nŞimdi lâzım gelen ancak size bir ilmühaber.\nİhtiyar hey’eti, muhtar, hepiniz toplanınız; \nYazınız çarçabuk... Etraflıca olsun yalınız; \nSonra, hiç beklemeden gönderiniz mahkemeye.\n— İş mühim... Korkarım etraflı yazılmazsa diye,\nŞunu sen yazsana oğlum? \n— Bakarız dur da biraz...\nDaha a’lâsı mı: Ben söyleyeyim, kendin yaz...\nİmam üslûbuna uydurması artık senden! \nHadi bir Besmele çek, başlayalım istersen.\nHele ilkin takıver gözlüğü.\n— Hay hay, takayım; \nYalınız, sen bana bir parça kâğat ver bakayım.\n— Hokka ister mi? \n— Divit var ya.\n— Peki, işte kâğat.\nEvvelâ ortaya bir\n«Hû»\nmu atarlar? Hadi at,\nBaşla:\n«Bâdî-i»\n— Evet, «ilmühaber oldur ki»\n— «Mahallemizde»\nçabuk yaz! \n— Şaşırmayım, dur ki! \n— «Filân sokakta»\n— Yavaş söyle, oldu.\n— «Kâin olan\nFilânca hânede... sâkin... filânca oğlu... filân...»\nDüşünme! \n«Her ne kadar»\n— Oldu, söyle sen...\n— «Ma’tûh»\n— Peki.\n— «Değilse de»\n— Lâkin, kalem kırıldı be, tûh! \n— Öbür kalemle yaz artık, ne makta var, ne çakı.\n«İâşesiyle»\nbitirdin mi? \n— Söyle.\n— «İnfâkı\nTamâmen üstüne âid ve...»\nHaydi! \n«Efrâdı\nKesîr...»\n— Evet, azıcık dur...\n— «İyâl ü evlâdı»\n— Peki.\n— «Bulunduğu...»\n— Dur dur! \n— Yoruldun anlaşılan? \n— Yorulmadım hadi sen...\n— «Hâlde uhdesinde olan»\nYazıldı bitti mi? \n«Bilcümle mâl ü mülkü»\n— Evet.\n—\n«Ahîren aldığı...»\nYazdın mı? .. Durma şimdi.\n— Fakat...\n— Ne var ki? \n— «Aldığı» kâfî mi? İstemez mi nikâh? \n— O halde şöyle yazarsın:\n«Ahîren istinkâh»\n— Bu oldu.\n—\n«Ettiği»\n... Kız neydi? \n— Söyledik ya kuzum,\nİşitmedin mi demin? \n— Haklısın, devâm et:\n«Rum\nCemâatinden»\nefendim\n«filânenin»\nyazıver.\n— Yazıldı.\n— «Üstüne etmek»\n— Edeydi keşke! \n— «Diler\nVe böyle mâlini beyhûde yolda imhâya\nKıyâm eder»\n— Yavaş ol! Koş diyen de olmadı ya! \n— «Ve arz edildiği vech üzre emr-i infâkı»\nNe i’tinâ bu! Yesârî misin, nesin? \n— Tıpkı? \n— Yazındı:\n«Kendine mahsûs ve münhasır bulunan»\nAdam, cızıktırıver, bakma hüsn-i hatta, filân.\n«Küçük, büyük bütün evlâdlarıyle zevcesini»\nYazıldı bitti ya? \n— Sabret, düzelteyim şu sini...\nDüzeldi.\n— Yaz bakalım:\n«Her cihetce pek mahrûm\nVe ihtiyâc»\n— Evet, oğlum, yazıldı, bekliyorum.\n— «İçinde ölmeye mahkûm»\n— Eder mi? \n— Yok\n«bırakır».\n— Yazıldı.\n— «Olmağın»\n— A’lâ! \n— Fenâ mı yoksa? \n— Hayır,\nFenâ olur mu ya? \n— «Mumâileyhin»\n— İşte bu çok! \n— Ne çâre! \n«Şer’-i şerîf cânibinden»\noldu mu? \n— Yok...\nBiraz yavaşça.\n— Peki... Haydi, şimdi bağlayıver:\n«Lüzûm-i hacrine dâir»\nyaz...\n«İşbu ilmühaber»\n«Mahallemizce»\nmi dersin? Dedinse\n«bi’t-tanzîm\nHuzûr-i hâkim-i şer’îye»\nsec’i bas:\n«Takdîm\nKılındı.»\n— Âferin, oğlum, imam da böyle yazar.\n— Onu bilmem, şu bitirdik ya nihâyet zor zar.\n— Acabâ hacri muvâfık görecekler mi ki? \n— Eyy...\nHâkimin re’yine, vicdânına kalmış bir şey.\nSen de gör kendini bir kerre.\n— Peki, evlâdım,\nGöreyim... Başka ne yapsam ki, şaşırdım kaldım.\nBittim artık, bilemezsin ne kadar bittiğimi; \nÂh görsem şu cihandan yıkılıp gittiğimi! \nNe gebermez, ne kütük bünye ki hiç kağşamamış! \nBunu Rabbim bana “sağlık” diye nerden yamamış? \nİstemem, kendinin olsun! \n— Ne diyorsun? Hele bak! \n— Bırak oğlum, azıcık derdini döksün şu bunak.\nBana dünyâda ne yer kaldı, emîn ol, ne de yâr; \nArarım göçmek için başka zemin, başka diyâr.\nBunalan rûhuma ister bir uzun boylu sefer; \nYaşamaktan ne çıkar günlerim oldukça heder? \nBir güler çehre sezip güldüğü yoktur yüzümün; \nGeceden farkını görmüş değilim gündüzümün.\nSeneler var ki harâb olmadığım gün bilmem; \nGezerim abdala çıkmış gibi sersem sersem.\nDikilir karşıma hep görmediğim bilmediğim; \nSorarım kendime: Gurbette mi, hayrette miyim? \nYoklarım taşları, toprakları: İzler kan izi; \nYurdumun kan kusuyor mosmor uzanmış denizi! \nTüter üç beş baca kalmış... O da seyrek seyrek...\nÂşinâ bir yuva olsun seçebilsem, diyerek...\nBakınırken duyarım gözlerimin yandığını; \nSarar âfâkımı binlerce sıcak kül yığını.\nNe o gömgök dereler var, ne o zümrüt dağlar; \nNe o çıldırmış ekinler, ne o coşkun bağlar.\nŞimdi kızgın günün altında pinekler, bekler,\nSâde yalçın kayalar, sâde ıpıssız çöller.\nYurdu baştanbaşa vîrâneye dönmüş Türk’ün; \nDünkü şen, şâtır ocaklar yatıyor yerde bugün.\nGündüz insan sesi duymaz, gece görmez bir ışık,\nYolcu haykırsa da baykuş gibi, çığlık çığlık.\n«Bu diyârın hani sâhipleri? » dersin; cinler,\n«Hani sâhipleri? ..» der, karşıki dağdan bu sefer! \nNerde Ertuğrul’u koynunda büyütmüş obalar? \nHani Osman gibi, Orhan gibi gürbüz babalar? \nHani bir şanlı Süleyman Paşa? Bir kanlı Selîm? \nÂh, bir Yıldırım olsun göremezsin, ne elîm! \nHani cündîleri, şâhin gibi, ceylân kovalar,\nKöpürür, dalgalanır, yemyeşil engin ovalar? \nHani târîhi soruldukça, mefâhir söyler,\nKahramanlar yetişen toprağı zengin köyler? \nHani orman gibi âfâkı deşen mızraklar? \nHani atlar gibi sahrâyı eşen kısraklar? \nHani ay parçası kızlar ki koşar oynardı? \nHani dağ parçası milyonla bahâdır vardı? \nBugün artık biri yok... Hepsi masal, hepsi yalan! \nBir onulmaz yaradır, varsa yüreklerde kalan.\n\n* * *\n\n— Sorma, Kartal’da idim ben de bu çarşamba günü.\nDediler: «Kurna’da dünden beri var köy düğünü,\nHoşlanırsan, hadi, olmaz mı? ..» «Pekâlâ, gideriz; \nHem biraz kır görürüz, hem de güreş seyrederiz.»\nKeşke, gitmem demiş olsaydım... İlâhî, o ne hâl,\nO nasıl maskara dernekti ki ta’rîfi muhâl.\nTopu kırk elli kadar köylü serilmiş bayıra,\nBakıyor harmanın altındaki otsuz çayıra.\nBet beniz sapsarı bîçârelerin hepsinde; \nNe olur bir kişi olsun görebilsem zinde! \nŞiş karın sıska çocuklar gibi, kollar sarkık; \nArka yusyumru, göğüs çökmüş, omuzlar kalkık.\nGözlerin busbulanık rengi, kapaklar şiş şiş; \nYüz buruşmuş, uzamış, cebhe daralmış, gitmiş.\nGezecek yerde o âvâre nazarlar dalıyor; \nSerilip düştü mü bir noktaya, kaldırması zor! \nSıtmadan boynu bükülmüş de o dimdik Türk’ün,\nDüşünüp durmada öksüz gibi küskün küskün.\nGövde teşrihlere dönmüş, o bacaklar değnek; \nDaha yaş yirmi iken eller, ayaklar titrek.\nÖyle seksenlik adamlar aramak pek yanlış; \nKırk onun ömrüne son merhale olmuş kalmış.\nDeğişik sanki o arslan gibi ırkın torunu! \nBense İslâm’ın o gürbüz, o civan unsurunu,\nKocamaz, derdim, asırlarca, sorulsaydı eğer…\nNe çabuk elden, ayaktan düşecekmiş o meğer! ...\nNeyse, değnekçi gelip: «Meydan açılsın, savulun! »\nDer demez, başladı kalbî sesi yırtık davulun.\nGüm güm ötmek ne gezer! Tık nefes olmuş kasnak:\nGöğsü tokmak gibi küt! küt! vuruyor hışlayarak.\nZurna hımhım mı nedir, söylemiyor bir türlü; \nÜfleyen çingenenin rengi mezar, kendi ölü.\nGüneş oldukça kızışmış, beni yormuştu sıcak; \nHele bir gölge bulup altıma çektim çabucak.\nTam demiştim: Azıcık yaslanayım, dinleneyim...\nBiri tıksırdı ta ensemde... Acâib, bu da kim? \nNe göreydim: Kelebek tarlası olmuş da içi,\nSoluyup sümkürüyor sırtıma bir yaşlı keçi! \n«Ama bak, aklıma gelmezse de hürmet talebi; \nO kadar fazla samîmiyyeti sevmem, çelebi; \nSakalından çekerim, sonra, karışmam... Hadi git! »\nNerde! Aldırmadı... Sordum, baş ödülmüş bu yiğit! ...\nHele sen geç yiğidim, geç bakalım, başka ne var? \nBir çelimsiz sopa, boynunda üç arşın astar.\nPehlivanlar hani? derken, söküvermez mi, Hocam,\nBirbirinden daha bîçâre sekiz çıplak adam? \nÂh o soygunluğu rü’yâda gören korkardı:\nÇünkü gömlek gibi etten de soyunmuşlardı! \nBir delik torbaya girmiş kimi, kıspet yerine; \nÇekivermiş kimi, bir lîme çuval dizlerine.\nKiminin, giydiği çakşır, kiminin bez şalvar; \nKiminin, uçkuru boynundan asılmış, donu var.\nAcabâ yağ sürünürler mi desem, yağ nerede? \nBereket versin onun ma’deni varmış derede:\nSağ omuzlarda birer, başları kertikli, ağaç,\nKadın, erkek, suyu aktarmada bakraç bakraç.\nSonra, nerdense gelip «yağlanınız haydi! » sesi,\nÇöktü meydanda duran kaplara artık hepsi.\nPalaz ördek gibi, bandıkça avuçlar bandı; \nMeşin ıslar gibi, kavruk deriler ıslandı.\nBu merâsim de bitip, başlayacak dendi güreş,\nÇarpınıp çırpınarak çıktı nihâyet iki eş.\nDaha ilk elde boşansın mı alınlardan ter,\nO göğüsler sana ötsün mü körükten de beter? \nBaktım: Altından o bir çifte perîşan bağrın,\nSoluganlar gibi kalkıp iniyor çifte karın! \nSonradan dizlere bir titremedir çökmüştü; \nHele çok sürmeyerek dördü de cansız düştü.\nİki bîçâre serilmiş, yatıyorken yerde,\n«Kalkın artık! » dediler, lâkin o derman nerde! \nGüreşin böylesi hiç görmediğim bir şeydi; \nOrta, baş, hepsi de bunlar gibi âvâreydi.\n\n* * *\n\nKarşıdan tentesinin nısfı hasır, nısfı aba,\nBir tekerlekleri alçak, yana yatmış araba; \nYerliden az kaba, Maltız keçisinden çok ufak,\nİki mahzûn öküzün seyrine münkàd olarak; \nNe yanık mersiyeler söyletiyor dingiline! \nBunu gördüm, acımak geldi içimden geline:\nSana baksın da kızım, bahtın utansın... Ne deyim? \nO, senin, kimdi, bugün nerde yatar, bilmediğim,\nNinenin rûhuna âgûş açıyorken melekût,\nTertemiz na’şını gufran gibi örten tâbût,\nŞu gelinlik arabandan daha şâhâneydi.\nGeçti rü’yâ gibi, Allâh’ım, o günler neydi! \nŞu bayırlarda -ki vaktiyle bütün bağlardı-\nSesi dünyâyı tutan bir bereket çağlardı.\nYa şu vâdî ki çırılçıplak uzanmış, bîtâb,\nHiç yazın böyle fezâsında tüter miydi serâb? \nŞimdi âfâka alev püskürüyor her çatlak,\nYarılıp hasta dudaklar gibi, yer yer, toprak.\n— Deşme, oğlum, yaradır, hem de yürekler yarası...\n— Neydi, yâ Rabbi, otuz kırk sene evvel burası? \nDağlar orman, tepeler bağ, ovalar hep tarla; \nKoca mer’â dolu baştan başa sağmallarla.\nİğne atsan yere düşmez: O ekin bir tûfan; \nAtlı girsen gömülür buğdayın altında kafan.\nKöylünün kırları tutmuş, yayılırken davarı,\nSökemezsin, sarar âfâkını yün dalgaları! \nDolaşır sal gibi göllerde hesapsız manda,\nFil sanırsın, hani, bir çıksa da görsen karada.\nGeniş alnıyle yarar otları binlerce öküz,\nBesiden her birinin sırtı, bakarsın, dümdüz.\nNe de ıslak patı burnundaki mosmor meneviş! \nHadi gelsin bakalım damların altında geviş.\nDiz çöker buldu mu yaslanmaya kâfî meydan; \nSürünür toprağın üstünde o kat kat gerdan.\nÇifte gözler süzülür, tek çene durmaz çiğner; \nİki yandan yere şeffâf iki ipliktir iner.\nBunların ağdalanır, maç maç öterken sakızı,\nÖteden bir sürü gürbüz, demevî köylü kızı,\nTarayıp hepsini evlâd gibi, bir bir kınalar.\nTepeden kuyruğu dikmiş, inedursun danalar,\nDalar etrâfa köyün damgalı yüzlerce tayı; \nİnletir at sesi, kısrak sesi gömgök ovayı.\nGündüzün kimse görünmez: Kadın, erkek çalışır; \nVarsa meydanda gezen tostopaç oğlanlardır.\nAkşam olmaz mı, fakat, toplar ahâlîyi ezan,\nSon cemâ’at yeri, hattâ, adam almaz ba’zan.\nGüneş âfâka henüz arz-ı vedâ etmişken,\nYükselir Kâ’be’ye doğrulmuş alınlar yerden; \nÖnce bir dalgalanır, sonra eder hepsi karar; \nÖrülür enli omuzlarla birer canlı hisar.\nBu yaman safların âhengi hakîkat müdhiş; \nSanki yalçın kayalar yanyana perçinlenmiş,\nÖyle bir cebhe kesilmiş ki: Müselsel îmân; \nHangi îmâna dokunsan taşacak itmînân.\nÂh o yekpârelik eyyâmı hayâl oldu bugün; \nMilletin hâlini gör, sonra da mâzîyi düşün.\nKim bu yalçın kayalar sarsılacaktır derdi? \nÖyle sarsıldı ki edvâra tezelzül verdi! \n\n* * *\n\nKöylünün bir şeyi yok, sıhhati, ahlâkı bitik; \nBak o sırtındaki mintan bile tiftik tiftik.\nBir kemik, bir deridir ölmedi kaldıysa diri; \nNerde evvelki refâhın acabâ onda biri? \nDam çökük, arsa rehin, bahçeyi «icrâ» ister; \nBir kalem borca bedel fâizi defter defter! \nHiç bakım görmediğinden mi nedendir, toprak,\nVerilen tohmu da inkâr edecek, öyle çorak.\nBire dört aldığı yıl köylü, emîn ol, kudurur:\nHar vurur bitmeyecekmiş gibi, harman savurur.\nUğramaz, gün kavuşur, çiftine yâhud evine; \nSabah iskambil atar kahvede, akşam domine.\nMuhtasar, gayr-ı müfîd ilmi kadardır dîni; \nNe evâmir, ne nevâhî, seçemez hiçbirini.\nNamazın semtine bayramları uğrar sâde; \nHiç su görmez yüzünün düşmanıdır seccâde.\nHani, üç beş kişiden fazla musallî arama; \nMescid anbarlık eder, başka ne yapsın, imama! \nOkumak bahsini geç... Çünkü o defter kapalı,\nBir redif zâbiti mektepleri debboy yapalı.\nSıtma, fuhş, içki, kumar türlü fecâyi’ salgın...\nSonra söylenmeyecek şekli de var hastalığın.\nBir taraftan bulanır levse hesapsız nâmûs; \nBir taraftan serilir toprağa milyonla nüfûs.\nHadi aldırmayalım yükseledursun vefeyât,\nNerde noksânı telâfî edecek tâze hayât? \nEvlenip âile teşkîli bugün zor geliyor; \nGörüyorsun ya nikâhlar ne kadar seyreliyor! \n\n* * *\n\nEskiden zurnalar öttükçe fezâ inlerdi; \nO ne dehşetli düğünler, o ne derneklerdi! \nKurulur meydana harman gibi kırk elli sini,\nTablalar yığmaya başlar koyunun beslisini.\nEnse kat kat taşıp etrâfa dökülmüş yakadan; \nGöğsün eb’âdı kabardıkça gerilmiş camadan; \nBaşta âbânî sarık, tende hilâlî gömlek; \nBelde Lâhûr şalı, üstünde o som sırma yelek; \nDizde kaytan çevirilmiş çuhadan sıkma potur; \nAmcalar, lök gibi, bağdaş kurarak halka olur.\nSofranın hâlesi şeklinde duran, kutru geniş,\nBoyu çepçevre kılapdanla zarîf işlenmiş,\nEni az peşkiri herkes götürür dizlerine.\nÇorbadan sonra etin türlüsü kalkıp, yerine,\nHamurun türlüsü devlet gibi kondukça konar.\nSekiz on yerde güğümler mütemâdî kaynar.\nTâze şerbet sunulur tâze kesilmiş karla; \nBuzlu ayransa döner ortada bakraçlarla.\nÖğle olmaz mı, cemâ’atle kılarlar namazı.\nGüreşin gümler o esnâda mehîb incesazı:\nOturur besli davullar yere, şişman şişman,\nPerde göstermeye başlar kabalardan, o zaman,\nÖyle inler ki zemin: Kalb-i fezâ «küt! küt! » atar; \nZurnanın tizleri, dersen, yedi iklîmi tutar! \nŞimdi, hayvanlı, yayan, kız, kadın, oğlan, erkek; \nKuşatır ip çekilen meydanı yüzlerce öbek.\nBir taraftan da iner nâ-mütenâhî araba...\nİner amma o kadar süslü ki, dersin: «Acaba,\nŞu beyaz tenteler altında birer hacle mi var? »\nÇekilir derken ödüller: Sekiz on seçme davar; \nİki baş manda, birer tay, dana, top top dokuma...\nHele peşkir gibi peşkeşleri artık sorma.\nYağ kazanlarla durur, tartısı yok, ölçüsü hiç; \nHani ister sürün, ister dökün, istersen iç! \nBunların hepsi biter, bir heyecandır belirir; \nNe temâşâdır o, titrer durur insan tir tir.\nBirbirinden daha mevzun iki üç çift endâm,\nAtılıp sahneye şâhin gibi etmez mi hırâm; \nSes, soluk çıkmaz olur, herkesi ürperme alır; \nO geniş yer de nefeslerle beraber daralır,\nÇünkü meydanda değil, seyre bakanlarda bile,\nÂsım’ın dengi heyâkil seçilir yüzlerle.\nŞimdi, sağ kolda, gümüş kaplı birer bâzû-bend,\nBoynu mıskayla donanmış, o yarım deste levend,\nÖnce peşrev yaparak, sonra tutuşmazlar mı,\nGüreş artık kızışır, hasmını tartar hasmı.\nUzanır şimdi göğüsler, kavuşur; şimdi, yine\nDalga çarpar gibi çarpar gerilip birbirine.\nKimi tek çapraza girmiş, mütemâdî sürüyor; \nKimi şîrâzeyi tartıp alıvermiş, yürüyor.\nKimi sarmayla çevirsem diye sardıkça sarar; \nKimi kılçık düşünür, atmak için fırsat arar.\nAdalî gövdeler altında o bîçâre çayır,\nSerilir toprağa, hem bir daha kalkar mı? Hayır! \nBu, elenseyle düşürmüş de hemen çullanıyor; \nO da kurtulmak için türlü oyun kullanıyor.\nKimi almış paça kasnak, o açar, hasmı döner; \nKimi kündeyle giderken topuk eller de yener.\nKimi cür’etli olur çifte dalar, hem de kapar; \nKimi baskın çıkarak kazkanadından çarpar.\nSeyreden halkı da bir gör: O ne candan hizmet; \nO ne rikkatli adamlar, o ne ma’sûm ümmet! \nYarılan başları çevreyle boğanlar mı dedin...\nGöz silenler mi dedin, incik oğanlar mı dedin...\nYağ süren başka, saran başka, çözenler başka; \nSu veren başka, güğümlerle gezenler başka.\nŞan, şeref duygusu millette nasıl yüksekse,\nMerhamet hissi de öyleydi, değil miydi Köse? \nNe o? Bir şey demedin...\n— Geçmişe mâzî derler! \n— Doğru, lâkin...\n— Bırak, oğlum, gelecekten ne haber? \n— Onu Allah bilir ancak.\n— Azıcık kul da bilir.\n— Bilemez, çünkü görünmez.\n— İyi amma sezilir:\nOruç sıcaklara gelmiş, Kır Ağsı bakmış ki:\nSabahlar akşam olur şey değil, bu, tiryâki; \nBütün gün esnemeden, hiddet etmeden bıkmış; \nAl atla bağdaşarak «yâ sefer! » demiş çıkmış.\nTakım rahat, pala uygun, gazâ mübârek ola:\nTavuklu, hindili köylerde haftalarca mola.\nRefîki arpayı bulmuş, keser, ferîh ü fahûr; \nBu dört öğün yiyip ister sonunda bir de sahûr! \nBedâva sofraya düştün mü, hoş geçer Ramazan; \nMisâfirim diye insan mukîm olur ba’zan.\nNasılsa bir gece bir düş görür bizim yolcu; \nSabâhı bekleyemez, yok ya hâinin orucu; \nUyandırır ne kadar köylü varsa, der: Çabucak,\nGidin bulun bana bir şöyle zorlu düş yoracak.\nÇarıkçı Emmi’yi sağlık verir cemâ’at de,\n— Fakat sahurda yatar, kalkamaz bu sâ’atte.\nBiraz sabırlı olun...\n— Şimdi isterim, gelecek:\nBen öyle bekleyemem, kalkamaz demek ne demek? \nÇarıkçı Emmi gelen halkı uğratır kapıdan.\nİkinci def’a gelirler:\n— Ocağna düştük, aman,\nHerif lâf anlamıyor, gel de sonra yat, haydi! \n— Sabah sabah bu ne düştür be? Görmez olsaydı! \nHenüz yatağma uzandım bakındı aksiliğe...\nGebermediydi ya! \n— Sen git de söz geçir deliye! \nNe söylesen kızıyor... Hak şaşırtmasın kulunu.\nAdamcağız çıkar evden, tutar köyün yolunu,\nKi uyku sersemi tak der zavallının canına; \nDüşer gelince nihâyet Kır Ağsı’nın yanına.\n— Aman be Emmi! \n— Ne var? \n— Düş yorar mısın? \n— Be adam,\nBiraz nefesleneyim, dur ki, yorgunum...\n— Duramam.\n— Neden? \n— Fenâma gider beklemek de...\n— Vah! Vah! Vah! \n— Bilir misin ki ne gördüm...\n— Hayırdır inşallah? \n— Yemek yiyip yatıverdim, tamam yarıydı gece,\nBir öyle hayvana bindim ki seçmedim iyice.\n— Peki, o bindiğin at mıydı, anlasak, neydi? \n— Bilir miyim? Yalınız dört ayaklı bir şeydi...\nKatır mı desem\nEşek mi desem? \nÖküz mü desem? \nİnek mi desem? \nAl at mı desem? \nİdiç mi desem? \nKoyun mu desem? \nÇepiç mi desem? \n— Güzel! \n— Biraz yürüdük...\n— Geçtiğin nasıl yerdi? \n— Nasıl mı yerdi? .. Unuttum, görür müsün derdi? \nYokuş mu desem? \nİniş mi desem? \nUzun mu desem? \nGeniş mi desem? \nÇorak mı desem? \nÇayır mı desem? \nSulak mı desem? \nHayır mı desem? \n— Tamam! İlerde ne gördün? \n— İlerde bir kocaman,\nKaraltı vardı...\n— Peki, ismi yok mu? \n— Bilmem aman! \nAğaç mı desem? \nKütük mü desem? \nDuvar mı desem? \nHöyük mü desem? \nAğıl mı desem? \nHamam mı desem? \nYıkık mı desem? \nTamam mı desem? \n— Ya sonra? \n— Karşıma, baktım, dikildi...\n— Kim? \n— Bir adam...\n— Tanıştınız mı? \n— O, bilmem tanır mı, ben tanımam...\nBabam mı desem? \nKızım mı desem? \nHasım mı desem? \nHısım mı desem? \nÇıfıt mı desem? \nGâvur mu desem? \nŞudur mu desem? \nBudur mu desem? ..\n— Uzatma, sen buluyorsun belânı Allah’tan...\nBu: Elde bir; yalınız pek seçilmiyor ne zaman...\nBugün mü desem? \nYarın mı desem? \nUzak mı desem? \nYakın mı desem? \nYazın mı desem? \nGüzün mü desem? \nGüzün mü desem? \nYazın mı desem? ..\n— Ne kadar doğru! Hocam, hayra yorulmaz bu gidiş.\n— Sen o rü’yâya hakîkat deyiver, tam bizim iş.\nHerifin hâlini gördün ya, bugün millet de,\nAynı meslekte, o fıtratte, o mâhiyyette.\nTanımaz bindiği mahlûku, sürer kör körüne; \nTanımaz gittiği yer hangi taraf, gördüğü ne? \nFikri yok, duygusu yok, sanki yürür bir kötürüm; \nBu da sağlıksa eğer bence müreccahtır ölüm.\nÜç beyinsiz kafanın sevkine şaşkın gibi râm; \nKırbaç altında bütün gün, ne tezallüm, ne kıyâm.\nTuttun, oğlum, bana mâzîleri tasvîr ettin; \nKöylünün hâlini bilmez, diyerek dinlettin.\nHasta meydanda, tedâvîye de cidden muhtaç; \nYalınız görmeliyim nerde hekim? Nerde ilâç? \nNesl-i hâzır ki sarık gördü mü, terzîl ediyor,\nDefol ıskatçı diyor, cerci diyor, leşçi diyor...\nHocazâdem, ne sülükmüş o meğer vay canına! \nDiş bilermiş senelerden beri Türk’ün kanına.\nEmiyor fırsatı bulmuş yapışıp, hem ne emiş! \nKene bir şey mi aceb, ah o ne doymaz şeymiş! \nNe o kızdın mı? \n— Hayır, anlarım amma keneyi,\nSağdınız siz de asırlarca o sağmal ineği.\n— Hakkımızdır sağarız: Kahrını çektik o kadar,\nBesledik...\n— Yâ? \n— Ne demek? \n— Beslediniz, hakkın var! \nHanginiz bir tutam ot verdi, bırak beslemeyi? \n— Yok mudur medresenin köylüde olsun emeği? \n— Mektebin, belki... Fakat medresenin, hiç ummam.\n— Kızarım ha! \n— O senin hakk-ı sarîhindir İmam.\n— Halka yol gösterecek bir kılavuz var: Ulemâ.\nKalanın hepsi de boş.\n— Boştur, efendim, ammâ...\n— Neymiş ammâsı beyim? \n— Yok, şu sizin medreseler,\nAsrın îcâbına uymakta inâd etmeseler...\n— Gidin ıslâh edin öyleyse! \n— Hakîkat, lâzım.\n— Fıkra gelsin mi ne dersin? \n— Hadi, gelsin bakalım.\n— Son zamanlarda hükûmet şımarık bir deliyi,\nGötürür bir yere vâlî diye bağlar.\n— Ne iyi! \n— Herifin ilk işi «Tekmil hocalar gelsin! » der.\nKi tabî’î bu adamlar da icâbetle gider.\nÖnce tebrîk ile takdîm için az çok durulur; \nSonra «meclis» denilir, bir koca dîvan kurulur.\nŞimdi kürsîye abansın da senin Vâlî Bey,\nNutka gelsin mi adam zannederek kendini? ...\n— Eyy? \nNe demiş? \n— Yok, ne geyirmiş diye sor! Ma’nâsız\nBir yığın râbıta müştâkı perâkende lâfız,\nBir etek yâve saçar, bir sürü cinnet savurur; \nBu da yetmez gibi peştahtaya üç kerre vurur,\nDer ki:\n«Yirminci asır, fenlere zihniyyetler\nVerebilmekle tebellür ve tefâhürler eder.\nVakıâ hâlet-i rûhiyyesi var akvâmın; \nBu prensiple, fakat, ma’şeri pek i’zâmın,\nBelki ferdiyyeti sarsar biraz aksü’l-ameli...\nSâde şe’niyyet-i a’sârı durup dinlemeli.\nİctihâdî galeyanlar da mühimdir ya, asıl,\nİktisâdî cereyanlardır olan müstahsil.\nBunu te’mîn edemezlerse nihâyet hocalar,\nİskolâstikle sanâyi’ yola gelmez, bocalar.\nİlk adımdır atacaktır bunu elbette ilim; \nPar-pirensip, gelin, ıslâh-ı medâris diyelim.»\n— Par-pirensip mi? Bayıldım be! \n— Fransızca’ma mı? \nYa heriften de mi eşşek sanıyordun İmam’ı? \n— Birden eşşek deme, bîçâre henüz müsvedde...\nNe yetişkinleri var, dursun o sağlam şedde.\n— Hangi müsvedde? Ne müsveddesi? Bir bilmece ki...\n— Merkebin...\n— Ey? \n— Mütekâmil soyu olmaz mı? \n— Peki? \n— İşte hilkatten o sûrette çıkarken beyazı; \nBöyle birdenbire müsvedde de fırlar ba’zı! \nNeyse geç fıkraya.\n— Nerdeydik? Evet, şimdi, nutuk\nBiter amma yayılır meclise bir durgunluk.\n— Çünkü imlâya gelir herze değil duyduğu şey! \n— Sonra kalkar hocalardan biri, der:\n«Vâlî Bey,\nŞu hitâbeyle tavanlardan uçan efkârı,\nTutamazlarsa küçük görmeyiniz huzzârı.\nSiz ki yirminci asırlardasınız, baksanıza,\nBizim on dördüne dün basmış olan asrımıza! \nAltı yüz yıl mı, evet, tam o kadar lâzım ki,\nKàbil olsun o büyük nutkunuzun idrâki.\nSâde «ıslâh-ı medâris» mi ne, bir şey dediniz...\nOnu anlar gibi olduksa da îzâh ediniz:\nAcabâ hangi zarûret sizi sevketti buna? \nYa fesâd olmalı meydanda ki ıslâh oluna.\nBunu bir kerre kabûl eylemeyiz, reddederiz.\nSonra, bîçâre medâris o kadar sahibsiz,\nO kadar baştan atılmış da o hâliyle yine,\nDüşüyor, kalkıyor amma gidiyor hizmetine.\nHalkın irşâdı mıdır maksad-ı te’sîsi? Tamam:\nŞehre müftî veriyor, minbere, mihrâba imam.\nHutabânız oradandır, oradan vâiziniz; \nOradandır hocanız, kayyiminiz, hâfızınız.\nAdli tevzî’ edecek hâkime fıkh öğreten o; \nHele köy köy dolaşıp köylüyü insân eden o.\nŞimdi bir mes’ele var arz edecek, çünkü değer:\nBunların hepsine az çok yetişen medreseler,\nBir zaman müftekır olmuş mu aceb hârice? Yok.\nİyi amma, a beyim, şöyle bakınsak, bir çok,\nBir alay mekteb-i âlî denilen yerler var; \nSorunuz bunlara millet ne verir? Milyonlar.\nŞu ne? Mülkiyye. Bu? Tıbbiyye. Bu? Bahriyye. O ne? \nO mu? Baytar. Bu? Zirâ’at. Şu? Mühendishâne.\nÇok güzel, hiçbiri hakkında sözüm yok; yalnız,\nNe yetiştirdi ki şunlar acaba? Anlatınız.\nİşimiz düştü mü tersâneye, yâhud denize,\nMutlakà âdetimizdir, koşarız İngiliz’e.\nBir yıkık köprü için Belçika’dan kalfa gelir; \nHekimin hâzıkı bilmem nereden celbedilir.\nMeselâ bütçe hesâbâtını yoktur çıkaran...\nHadi mâliyyeye gelsin bakalım Mösyö Loran.\nHani tezgâhlarınız nerde? Sanâyi’ nerde? \nYa Brüksel’de, ya Berlin’de, ya Mançester’de! \nBiz ne müftî, ne imam istemişiz Avrupa’dan; \nNe de ukbâda şefâ’at dileriz Rimpapa’dan.\nSiz gidin bunları ıslâha bakın peyderpey; \nHocadan, medreseden vazgeçiniz, Vâlî Bey! »\n\n* * *\n\nNe dedin fıkrama? \n— A’lâ! Beni habtettin, İmam! \n— Yola gel şöyle biraz, neydi o sözler? \n— Be Hocam,\nSana biz medresenin hizmeti hiç yok demedik; \nBir bedâhet bu ki inkâra çalışmak delilik.\nHalkı irşâd edecek var mı ya sizden başka? \nOnu insan bile saymaz mütefekkir tabaka? \nKöylüden milletin evlâdı kaçarken yan yan,\nSizdiniz köydeki unsurla beraber yaşayan.\nRûhunuz halkımızın, köylümüzün rûhuna denk; \nSözünüz bir, özünüz bir, o ne mes’ûd âhenk! \nBiz bu âhengi harâb etmeyecektik, ettik; \nKapanır türlü değil açtığımız kanlı gedik.\nNe kadar benziyoruz şimdi sakat bir duvara...\nVahdetin tertemiz alnında ne çirkin bu yara! \nHadi iş gör bakalım, var mı ki imkân? Nerde! \nİkilik azmine hâil kesilir her yerde.\nNe desek, dinlemiyor, nâfile, bir kimse bizi.\n— Uydurun siz de, beyim, halka biraz kendinizi.\n— Haklısın.\n— Aykırı gitmekle bu yol hiç çıkmaz.\n— Konya’daydım...\n— Haberim yok, ne zaman? \n— Bıldır yaz.\nŞehri az çok bilir, etrâfını pek bilmezdim; \nBâri bir köyleri görsem, diye çıktım, gezdim.\nYolda duydum ki: Filân nâhiyenin a’yânı,\nÜç gün evvel kovuvermiş hoca bilmem filânı; \nHerkes evlâdını almış, kapatılmış mektep.\nÇok fena şey! Hele bir anlayalım, neydi sebep.\nHiç işim yok, bu da oldukça mühim doğrusu ya,\nGidecek yolcu da var, akşama indik oraya.\nYatsıdan sonra ahâlî «bize va’z et» dediler; \nÇektiler altıma bir cıllığı çıkmış minder.\nTahta sordum, silinip çevre kadar yenlerle,\nGeldi, tâ göğsüme yaslandı sakat bir rahle.\nEvvelâ hamdeleden, salveleden başlayarak,\nGirmeden maksada dîbâceyi serdim çabucak.\nİlme kıymet veren âyâtı, ehâdîsi bütün,\nOkudum, hâsılı bülbül gibi öttüm ben o gün.\nSonra, te’yîd-i İlâhî olacak besbelli,\nÖyle bir maskara ettim ki o hâin cehli,\nHani kendim de beğendim.\n— Adam, anlat, ne dedin? \n— Biri aklımda değil.\n— Öyle mi? \n— Baktım, sadedin,\nTam zâmanıydı, ahâlîye çevirdim yüzümü; \nAçtım artık bu sefer ağzımı, yumdum gözümü:\nHiç muallim kovulur muymuş, ayol, söyleyiniz? \nO sizin devletiniz, ni’metiniz, her şeyiniz.\nHoca hakkıyle beraber gelecek hak var mı? \nSizi mîzâna çekerken bunu sormazlar mı? \nMüslüman, elde asâ, belde divit, başta sarık; \nSonra, sırtında, yedek, şaplı beş on deste çarık; \nAltı aylık yolu, dağ taş demeyip, çiğneyerek,\nÇin-i Mâçin’deki bir ilmi gidip öğrenecek.\nHiç düşünmek de mi yoktur, be adamlar, bu ne iş? \nEn büyük tâli’i Mevlâ size ihsân etmiş,\nHem de ta olduğunuz mevkie göndermişken; \nTeptiniz kendi gelen ni’meti sersemlikten! \nÇok zaman geçmeyecektir ki bu nankörlüğünüz,\nNe felâketlere meydan verecektir görünüz! \nKöylerin yüzde bugün sekseni, hattâ, hocasız; \nSiz de onlar gibi câhil kalarak anlayınız! \nBir hatâ oldu, deyip şimdi peşîmansınız a...\nNe çıkar? Gitti giden, kıydınız evlâdınıza...\nBuna benzer daha bir hayli savurdum, estim,\nSes, nefes hepsi tükenmişti, nihâyet kestim.\nSanıyordum ki duâdan koca mescid inler...\nUmduğum çıkmadı hiç: Pek yavaş âmin dediler.\nÇekiverdim o zaman ben de hemen Fâtiha’yı.\nYatacağmız odanın sâhibi Mestanlı Dayı,\nGetirirken beni, sağ elde fener, mescidden; \n«Gürül gürül okuyor hep, gürül gürül okuyor; \nYanıl da bir, deli oğlan, baban mezarda mı, sor! »\nDeyivermez mi, ne dersin? \n— Ama pek hoş cidden.\n— Bunu duydum zehir içmiş gibi sersemleştim...\nEve geldik, herifin kalbini artık deştim.\nNe de çok şey biliyormuş, be Hocam, köylü meğer! \n— Öyledir.\n— Sen de şaşarsın, hani, söylersem eğer.\nAnladım: Bilmeyecek tilki onun bildiğini.\n— Hadi naklet bakalım şimdi şu bilgiçliğini? \n— Dedi:\n«Fetvâyı veren mahkeme, yanlış, gerçek,\nİki da’vâcı ne söylerse bütün dinleyecek.\nO zaman kestiği parmak acımaz, âmennâ...\nAma hep bir tarafın ağzına bakmak, o fenâ.\nBenim arkamdaki düşman bana Mevlid mi okur? \nDur ki ben söyleyeyim bir de, kuzum, sen hele dur! \nKöylü câhilse de hayvan mı demektir? Ne demek! \nKim teper ni’meti? İnsan meğer olsun eşşek.\nKoca bir nâhiye titreştik, odunsuz yattık; \nO büyük mektebi gördün ya, kışın biz çattık.\nKimse evlâdını câhil komak ister mi ayol? \nBize lâzım iki şey var: Biri mektep, biri yol.\nNiye Türk’ün canı yangın, niye millet geridir; \nAnladık biz bunu, az çok, senelerden beridir.\nSonra baktık ki hükûmetten umup durdukça,\nNe mühendis verecekler bize, artık, ne hoca.\nPara bizden, hoca sizden deyiverdik... O zaman,\nÇıkagelmez mi bu soysuz, aman Allah’ım aman! \nSen, oğul, ezbere çaldın bize akşam, karayı...\nGörmeliydin o muallim denilen maskarayı.\nGeberir, câmie girmez, ne oruç var, ne namaz; \nGusül abdestini Allah bilir amma tanımaz.\nYelde izler bırakır gezdi mi bir çiş kokusu; \nEbenin teknesi, ömründe pisin gördüğü su! \nKaynayıp çifte kazan, aksa da çamçak çamçak,\nBunu bilmem ki yarın hangi imam paklayacak? \nHuyu dersen, bir adamcıl ki sokulmaz adama...\nBâri bir parça alışsaydı ya son son, arama! \nYola gelmez şehirin soysuzu, yoktur kolayı.\nYanılıp hoşbeş eden oldu mu, tınmaz da ayı,\nBir bakar insana yan yan ki, yuz olmuş manda,\nCanı yandıkça, döner öyle bakar nalbanda.\nBir selâm ver be herif! Ağzın aşınmaz ya... Hayır,\nNe bilir vermeyi hayvan, ne de sen versen alır.\nYağlı yer, çeşmeye gitmez; su döker, el yıkamaz; \nHele tırnakları bir kazma ki insan bakamaz.\nKafa orman gibi, lâkin, o bıyık hep budanır; \nNe ayıptır desen anlar, ne tükürsen utanır.\nTertemiz yerlere kipkirli fotinlerle dalar; \nKaldırımdan daha berbâd olur artık odalar; \nÖrtü, minder bulanır hepsi, bakarsın, çamura.\nSu mühendisleri gelmişti... Herifler gâvur a,\nNeme lâzım bizi incitmediler zerre kadar; \nİnan oğlum, daha insaflı imiş çorbacılar! \nTatlı yüz, bal gibi söz... Başka ne ister köylü? \nAdam aldatmayı a’lâ biliyor kahbe dölü! \nNe içen vardı, ne seccâdeye çizmeyle basan; \nNe deyim dinleri bâtılsa, herifler insan.\nHiç ayık gezdiği olmaz ya bizim farmasonun...\nİçki yüzler suyu, ahlâkını bir bilsen onun! \nŞimdi ister beni sen haklı gör, ister haksız,\nÖyle devlet gibi, ni’met gibi lâflar bana vız! \nİlmi yuttursa hayır yok bu musîbetlerden...\nBırakın oğlumu, câhilliğe râzıyım ben.»\n— Hakkı var.\n— Pek güzel amma, bu işin yok ki sonu.\nKapadık mektebi, kovduk diyelim farmasonu,\nBaşı boş köylünün evlâdını kimler yedecek? \nAdam ister ona insanlığı telkîn edecek.\nBunu nerden bulalım? Kimlere ısmarlayalım? \nÖnce kaç tezgâhımız var, bakalım, bir sayalım...\n— Pek uzun boylu hesâb etme, nedir mes’ele ki? \nHerkesin bildiği şey: Medrese, bir, mektep, iki.\n— İşte arz eyliyorum zât-ı fazîlânenize:\nİkisinden de hayır yok bu şerâitle bize.\n— Gâlibâ sen yeniden kızdıracaksın Köse’yi; \nSöyle, mîrasyedi bey, kimdi yıkan medreseyi? \nBiz miyiz, siz misiniz? Sizsiniz elbet...\n— Elbet! \n— Yıktınız kazmaya kuvvet, ne de sür’atle! \n— Evet.\n— Bir hünermiş gibi ikrâr ediyor ağzıyla...\n— Çünkü mektep yapacaktık onun enkàzıyla.\n— Çünkü mektep yapacakmış! .. Ne kolay söylemesi! \nBir kümes yaptığınız var mı ki, bir kaz kümesi? \n— İnkılâb ümmetinin şânı yakıp yıkmaktır.\n— Size çılgın demeyen varsa, kuzum, ahmaktır.\nYıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir? \nOnu en çolpa herifler de, emîn ol, becerir.\nSâde sen gösteriver «işte budur kubbe! » diye; \nİki ırgadla iner şimdi Süleymâniyye.\nAma gel kaldıralım dendi mi, heyhat, o zaman,\nBir Süleyman daha lâzım yeniden, bir de Sinan.\nBunların var mı sizin listede hiç benzeri, yok.\nYa ne var? Bir kuru dil, siz buyurun, karnım tok! \nÖtmeyin nâfile baykuş gibi karşımda, susun! \n— Mürteci’sin be İmam? \n— Mürteci’im, hamdolsun.\n— Hele bak hamd ediyor! \n— Hamd ediyorsam, yeridir:\nŞâfi’î’nin mi, kimindir o şiir? \n— Hangi şiir? \n— Hani «Peygamber’in evlâdını candan sevmek,\nRâfızîlikse...\n— Evet,\n— «Yerde beşer, gökte melek,\nRâfızîdir bu, desin hepsi de hakkımda benim,\nBen oyum, işte...» diyor...\n— Bildim, evet.\n— Kàili kim? \n— Şâfi’î zannederim, neyse, fakat maksadınız? \nŞunu lûtfen bana teşrîh ediniz, anlatınız.\n— Yıkılan yurduma cennet diyemem, ma’zûrum; \nHani ma’mûre? Harâbeyle benim neydi zorum? \nHeybe sırtında «adâlet» dilenirken millet,\nMüsterîh olmanın imkânı mı var, insâf et? \n«Yaşasın! » ma’cunu a’lâ idi, yut, keyfine bak! \nTutmuyor şimdi, fakat, bin yala parmak parmak.\n— Niye tiryâkisi oldun bu kadar sen de ayol? \nTutmuyor, çünkü alıştın... Yemeyeydin bol bol.\nHem bizim ma’cunu pek hırpalamak doğru mu ya? \n— Dur canım! Ben kızarım böyle vakitsiz şakaya...\nSözü tekmîl edeyim...\n— Sonra bitir, dinle biraz:\nBir yutar, beş yutar, afyonkeşi afyon tutmaz; \nDer ki: Toprak mı, ne zıkkım bu, varıp anlamalı.\nAçılır kurna başından, sıyırır peştemalı,\nNalının sırtına atlar, sürerek doğru gider,\nHangi attarsa, bulur: «Tutmadı yâhu, yine! » der.\nGülmeden çatlayadursun biriken çarşı, pazar; \n«Bu kadar tuttuğu yetmez mi kuzum? » der attar.\nSiz de artık uzun etmektesiniz, hem pek uzun; \nÜç saat esnemeden dinlediğim nutkunuzun,\n«Yaşasın! » ma’cunu peymâne-i ilhâmı bütün,\nHani, sarhoş kuşa döndün, mütemâdî öttün! \n— Bırak oğlum, yeter artık, şakanın vakti değil.\n— Sen de, öyleyse bizim ma’cuna baş kesmeyi bil! \n— Sâde bir «bal» deyivermekle ağız tatlansa,\nArı uçmuş diye, kaçmış diye hiç çekme tasa.\nAğlasın milletin evlâdı da bangır bangır,\nDurma hürriyyeti aldık diye, sen türkü çağır! \nZulmü alkışlayamam, zâlimi aslâ sevemem; \nGelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.\nBiri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ, boğarım...\n— Boğamazsın ki! \n— Hiç olmazsa yanımdan koğarım.\nÜç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam; \nHele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.\nDoğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,\nBana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle.\nYumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? \nKesilir, belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.\nKanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,\nOnu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.\nAdam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım.\nÇiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.\nZâlimin hasmıyım amma severim mazlûmu...\nİrticâın şu sizin lehçede ma’nâsı bu mu? \n— Yok canım! \n— Yok deme! \n— İfrât ediyorsun Köse...\n— Yâ? \nİşte ben mürteci’im, gelsin işitsin dünyâ! \nHem de baş mürteci’im, patlasanız çatlasanız! \nHadi kànûnunuz assın beni, yâhud yasanız! \n— Yasa yok şimdi.\n— Neden, bitti mi? \n— Çoktan bitti.\n— Dede Cengiz ya? \n— Bırak, derdimi deştin: Gitti! \n— Getirirler yine lâzımsa...\n— Hayır, gitti gider.\n— Deme oğlum! \n— Ya bizim düşmanımızmış o meğer...\nDedenizdir diye bir kahbe çıfıtmış yamayan...\n— Size hâ? \n— Öyle ya, çok geçmedi, lâkin, aradan,\nGeldi bir başka gâvurcuk, dedi «Cengiz’le, ayol,\nBu hısımlık nereden çıktı ki, siz Türk, o Moğol! ...»\n— Sonra? ..\n— Hiç! \n— Hiç mi? \n— Sönüp gitti o kızgın piyasa.\n— Hem de bir püfle! \n— Evet, şimdi ne hâkan, ne yasa! \n— Kimse ma’kul kefereymiş, o herif.\n— Sorma Köse’m...\n— Çok şükür sizde de pek yok, değil amma sersem! \n— İğnelersin şu benim neslimi yüz buldukça,\nSana elmas gibi hürriyyeti kim verdi, Hoca? \nNe yaman şeydi unuttun mu o istibdâdı? \nHep fecâyi’di, hayâtın hele hiç yoktu tadı.\nMilletin benzi sararmış, işitilmezdi refâh; \nHer nefes dört elifin sırtına binmiş bir «âh! »\nO ne günler...\n— Beni kızdırmaya söyler mahsus,\nYeter artık! \n— Niye? \n— Ezber bilirim hepsini, sus! \n— Ne tuhafsın! Bana döktürmeyeceksin içimi...\n— Yok paşam, sizde tuhaflık, o benim haddim mi? \n— Müstebiddin de gem almaz soyu çıktın, git git,\nSen ki hürriyyet için nefyolunurdun, a tirit! \nİşi yok, şimdi muhâlifliğe sarmış derdi...\n— Hoca rahmetli kerâmet gibi söz söylerdi...\n— Bâri tuttun mu? \n— Ne mümkün? O zaman nerde akıl? \n— Sonradan geldiği sâbit mi efendimce, nasıl? \n— Döverim ha! \n— Hadi dövmüş kadar ol! \n— Dur be adam,\nDinle, zevzekliği terk et! \n— Sana terk ettim, İmam! \n— Ne diyordum be? \n— Ya gördün mü kafan aynı kafa! \n«Hoca rahmetli» dedin, öyle giriştindi lâfa.\n— Evet, oğlum, Hoca sevmezdi, bilirdim, Saray’ı; \nAma sövmezdi de hoşlanmadığından dolayı.\nVardı bir duygusu besbelli ki...\n— Bilmem, varmış...\nPâdişah dendi mi, çokluk dil uzatmazlarmış! \n— Hiç unutmam, Hocazâdem ki, sıcak bir gündü,\nBahçedeydik, bana bir parça baban küskündü.\n— Sana düşkündü babam, küstüğü olmazdı ama...\n— Boşboğazsın diye kızmıştı.\n— Kerâmet! \n— Sorma! \nBüsbütün kızdırayım bâri, dedim...\n— Yâ? Çok iyi:\nÇivi, bir an’anedir bizde, sökermiş çiviyi.\n— «Ortalık şöyle fena, böyle müzebzeb işler,\nAh o Yıldız’daki baykuş ölüvermezse eğer,\nÂkıbet çok kötü...» dîbâce-i ma’lûmuyle,\nSöze girdim.\n— Kızıyor muydu? \n— Hayır.\n— Tekmille! \n— Bırakan var mı ki? Rahmetli Hocam doğrularak,\nDedi:\n«Oğlum, bu temennî neye benzer, bana bak:\nEşeklerin canı yükten yanar, aman, derler,\nNedir bu çektiğimiz derd, o çifte çifte semer! \nBiriyle uğraşıyorken gelir çatar öbürü; \nGelir ki taş gibi hâin, hem eskisinden iri.\nSemerci usta geberseydi... Değmeyin keyfe! \nEvet, gebermelidir inkisâr edin herife.\nZavallı usta göçer bir gün âkıbet, ancak,\nMakàmı öyle uzun boylu nerde boş kalacak? \nÇırak mı, kalfa mı, kim varsa yaslanır köşeye; \nTakım biçer durur artık gelen giden eşeğe.\nAdam meğer acemiymiş, semerse hayli hüner; \nSırayla baytarı boylar zavallı merkepler.\nBütün o beller, omuzlar çürür çürür oyulur; \nSonunda her birinin sırtı yemyeşil et olur.\n«Giden semerciyi, derler, bulur muyuz şimdi? \nYa böyle kalfa değil, basbayağ muallimdi.\nNasıl da kadrini vaktiyle bilmedik, tuhaf iş:\nSemer değilmiş o rahmetlininki devletmiş! »\nNasîhatim sana: Herzeyle iştigâli bırak; \nAdamlığın yolu nerdense, bul da girmeye bak.\nAdam mısın: Ebediyyen cihanda hürsün, gez; \nYular takıp seni bir kimsecik sürükleyemez.\nAdam değil misin oğlum: Gönüllüsün semere; \nKüfür savurma boyun kestiğin semercilere.»\n\n* * *\n\n— Sen işin yoksa devir çamları paldır küldür; \nNeslimin şöyle dönüp bakması hattâ züldür.\nGözüm ensemde değil, görmeliyim ben önümü; \nKestik attık hele mâzî denilen kör düğümü! \nNe zamandan beridir bağlıyız artık bıktık; \nDemir aldık o sizin an’anelikten çıktık.\n— Pupa yelken açılın şâyed oturmazsa gemi! \nBu tenezzüh, cici bey, doğruca Kağtâne’ye mi? \n— Hayır, enginleri bir bir geçerek, gâyemize.\n— Hele bir kerre çıkın Marmara’dan Akdeniz’e! \nFıkra gelsin mi? \n— İşin fıkracılık zâten İmam! \nKorkarım çam devirirsin yine...\n— Bilmem çam mam! \n«Bocalarken bakar üstündeki kaptan acemi,\nSarılır bir kayanın boynuna bîçâre gemi.\n«Bu nedir, Beybaba, bittik mi, ne olduk? » derler; \nKimi evrâd okur üfler, kimi lâ-havle çeker.\n«Yok canım! » der, Hacı Kaptan, biriken yolculara:\n«Su tükenmiş, haberim yok, buyurun işte kara! »\nSiz de, oğlum, bu mahârette, bu cür’ettesiniz:\nGemi yüzdürmek için kalmadı meydanda deniz! \n— Dinle bir fıkra da benden bakalım şimdi.\n— Olur.\n— «Devr-i sâbık»ta, kazâ teknesi, bir köhne vapur,\nAkdeniz hattına tahsîs edilir bol keseden.\nEski kaptan «Gidemem, der, getirin varsa giden.»\nYeni kaptan gelerek, doğru çıkar mevki’ine.\nAdamın tâli’i oldukça güzelmiş ki yine,\nYel üfürsün, su götürsün diye bekletmez pek,\nGece kalkar bu adem postası İzmir diyerek.\nGöksu’daymış gibi fış fış yüzedursun miskin...\nDenizin neş’esi a’lâ, hava enfes... Lâkin,\nBir taraftan verivermez mi nihâyet patlak,\nTekne körkandil olur, yolcular allak bullak.\nŞimdi bîçâre süvârîye ne dur var, ne otur; \nDinlenir farz ederek birçok emirler savurur:\n«Getirin hartayı! » der; baksana mâşâ’allâh:\nŞile, Bartın, Kızılırmak... Güzelim, Bahr-i Siyâh! \n— Akdeniz yok mu? \n— Hayır yok.\n— Bu nasıl kaptanlık? \n— Haklısın Beybaba, göndermediler, çok yazdık.\nEğilir sonra bakar: İbresi yok bir pusula...\nYürümez ezbere, yâhû, gemi, eyvahlar ola! \nBora estikçe eser, dalgalar azdıkça azar...\n«Getirin ibreyi! » der, bulmanın imkânı mı var? \n«İbre yok, Beybaba, bilmem ne getirsek? » derler...\nO da: «Öyleyse şehâdet getirin! » der bu sefer.\n\n* * *\n\nVerdiğin tek silik onluktu, behey aksi İmam,\nOlacak söz mü dokuz kubbeli, çinçinli hamam? \nBize devlet diye teslîm olunan şey neydi? \nÇarpacak sâhil arar, kupkuru bir tekneydi! \nOn sekiz mil mi gideydik? Batırırdık...\n— Lebbey? \nBatmadık bir yeriniz kaldı mı, bilsem, cici bey? \n«Devr-i sâbık» mı dedin şimdi? .. Elindeyse, çevir,\nEnsesinden tutup eyyâmı da gelsin o devir.\nMilletin beş parasız onda, emîn ol, yedisi! \nGündüzün aç dolaşır, akşama kırk ev kedisi! \nYatırın âlemi çavdar karışık mezbeleye:\nNe bu? Ekmek! diye dünyâyı verin velveleye.\nHastalık, kehle, sefâlet saradursun, kol kol,\nSâde siz seyre bakın! \n— Harb-i Umûmî bu, ayol! \n— Devr-i sâbıkta gebermezdi adam böyle zelîl,\nDiri bir yanda uzanmış, ölü bir yanda sefîl.\n— Niye hürriyyet için sürgüne gittindi? \n— Evet.\nGittim amma bu değil beklediğim hürriyyet.\nZâten i’lân edilirken işi çakmıştım ya...\nÇatlasan hayra yorulmazdı o miskin rü’ya! \nNe herifler, ne kılıklar, ne nutuklardı, düşün! \n— Düşünür, arz ederim sonra! \n— Unutmam, bir gün,\nBâbıâlî yokuşundan çıkıyordum, baktım:\nYolu boydan boya tutmuş eli bayraklı takım.\nGeziyor başların üstünde genizden bir ses.\nÇömelip, salya sümük, ağlayadursun herkes,\nBen görür görmez öten zurnayı bir irkildim...\nAy, Zuhûrî’ye çıkan maskara! Bildim... Bildim...\nDeğişen bir yeri yok, dinleyemem kim ne dese.\nYine bir kıl keçe altında kapanmış ense; \nYine yıllarca hamamsız ki boyun musmurdar; \nYine parmak gibi, âfâka batan, tırnaklar; \nYine merdâne geçirmiş gibi yatkın bir yüz,\nKi hayâ nâmına tek ârıza bilmez, dümdüz! \nYine bir tatsız alın, yassı burun, basma çene...\nHep o, hiç başka değil, gördüğüm evvelki sene.\n— Kimdi, anlat şunu? \n— Kuzguncuk’a geçtim bir gün,\nMolla’nın köşküne yaklaşmadan etmez mi sökün,\nBelki kırk elli köpek, havlayarak, nerdense...\n— Ama hiç saklama: Korkup da oturdun mu Köse? \n— Köse dünyâda senin söylediğin haltı yemez; \nParçalar, belki, fakat üstüme itler siyemez.\n— Hadi öyleyse, Hocam, sell-i asâ et de yanaş! \n— Saldıran yoktu ki... Derken kocaman bir karabaş,\nKarşıdan başladı ses vermeye...\n— Lâkin bu yaman,\nKonağın bekçisi besbelli...\n— Değilmiş, dur aman! \nO içerden, bu yiğitler de dışardan ürüdü; \nBir ağız kavgasıdır aldı, tabî’î, yürüdü.\nKarabaş sustu neden sonra, köpekler yattı; \nŞimdi âfâkı gümüş kahkahalar çınlattı.\nKapıdan bir göreyim şöyle, dedim, vay canına:\nAdam olmuş karabaş, geçti beyin ta yanına.\nBen şaşırmış bakıyordum ki sadâlar dindi; \nKarabaş salta dururken dönerek silkindi,\nOldu bir zilli köçek, oynadı hop hop göbeği; \nHani varmış gibi karnında beş aylık bebeği! \nKarabaş sonra Zuhûrî’ye de çıksın mı sana? \nHem nasıl, taş çıkarır, belki, Burunsuz Hasan’a.\nNe Arap kaldı, ne Lâz kaldı, ne Çerkes, ne Pomak,\nÖyle bir kesti ki taklidleri, bittim...\n— Hele bak! \nÇok köpoğluymuş! \n— Evet, pek de utanmaz şeydi...\n— Parsa çok muydu? \n— Bırak, toplasın, oğlum, değdi...\nKaçıranlar bile olmuş, o kadar gülmüştük.\nİşte yavrum, bu omuzlarda gezen dilli düdük,\nHavlayan, zil takınan, sonra Zuhûrî’ye dalan,\nO bizim soytarının kendi değil miydi? \n— Yalan! \n— Karabaş gel! diyecektim...\n— Dememiştin ya, sakın? \n— Ne dedim, bilmiyorum, tâ öteden bir çapkın,\nGâlibâ sezdi ki, yekten dedi: «Halt etme sofu! \nGördüğün fesli: Senin milletinin feylesofu.\nBu ve emsâli dehâlar tutuyor memleketi.\nSen bu şenlikleri gördünse kimin ma’rifeti? »\nDedim: «Ezberleyelim, saysana, oğlum, bir bir,\nŞu dehâlar dediğin kaç kişidir, kimlerdir? »\n— «İçtimâî biri, dehşetli siyâsî öbürü; \nHele mâliyyecimiz yok mu, bu ilmin pîri.»\nSayı dolmuştu, fakat bende tükenmişti sıfır; \nDön işin yoksa fırıldak gibi artık fır fır.\nBöyle bir korku geçirmiş değilim ömrümde; \nBenzedim gitti o gün neşvesi kaçmış Kürd’e.\n— Yine bir fıkra mı yerleştireceksin araya? \n— Hani vâiz geçinen maskara şeyler var ya,\nDer ki bir tânesi peştahtayı yumruklayarak:\nDinle dünya nenin üstünde durur, hey avanak! \nYerin altında öküz var, onun altında balık; \nOnun altında da bir zorlu deniz var kayalık.\nÖteden Kürt atılır:\n— Doğru mu dersin be hoca? \n— Ne demek doğru mu dersin? Gidi câhil amıca! \nSözlerim basma değil, yazma kitaptan tekmil; \nKim inanmazsa kızıl kâfir olur böylece bil.\n— Rahatım yok benim öyleyse bugünden sonra; \nGömülüp kurtulayım bâri hemen bir çukura.\n— Ne zorun var be adam? \n— Anlatayım dur ki hocam:\nBen bu dünyâyı görürdüm de sanırdım sağlam.\nNe çürükmüş o meğer sen şu benim bahtıma bak:\nTutalım şimdi öküz durdu, balık durmayacak; \nDiyelim haydi balık durdu biraz buldu da yem,\nYa deniz? .. Hiç dibi yokmuş bu işin... Ört ki ölem! \n* * *\nNe dedin fıkrama? \n— Gâyetle fenâ.\n— Vay? \n— Dinle:\nMemleket mahvoluyor, baksana, bedbinlikle.\nBen ki ecdâda söven maskaralardan değilim,\nAnarım hepsini rahmetle... Fakat münfa’ilim.\n— Niye? \n— Zerk etmediler kalbime bir damla ümîd.\nHoca, dünyâda yaşanmaz, yaşamaktan nevmîd.\nDaha mektepte çocuktuk, bizi yıldırdı hayat; \nOysa hiç korku nedir bilmeyecektik, heyhat! \nNeslim ürkekmiş, evet, yoktu ki ürkütmeyeni; \n«Yürü oğlum! » diye teşcî’ edecek yerde beni,\nDiktiler karşıma bir kapkara müstakbel ki,\nÖyle korkunç olamaz hortlasa devler belki! \nBana dünyâya çıkarken «batacaksın! » dediler...\nÇıkmadan batmayı öğren, ne kadar saçma hüner! \nYe’si ezber bilirim, azmi yüzünden tanımam; \nOkutan böyle okutmuştu, beğendin mi İmam? \n— Çattı, lâkin, o yalan bellediğin istikbâl.\n— Hadi çatmış diyelim, kimlere âid ki vebâl? \nBir ışık gösteren olsaydı eğer, tek bir ışık,\nBiz o zulmetleri bin par��a edip çıkmıştık.\nİki üç yüz senedir serpemiyor bizde şebâb; \nÇünkü bîçârenin âtîsine îmânı harâb.\nHissi yok, fikri bozuk, azmini dersen: Meflûc...\nHani rûhunda o haksızlığa isyan, o hurûc? \nKarşıdan zinde görürsün, sokulursun ki: Yarım...\nYandık ecdâdımızın nârına, hâlâ yanarım! \nYe’si tekfîr eden îmânıma olsun ki yemin,\nBize telkîn-i ümîd etmediler, yoksa bu din,\nYine dünyâlara yaymıştı yeşil gölgesini; \nYine hakkın sesi boğmuştu dalâlin sesini.\nMüslümanlık bu değil, biz yolumuzdan saptık,\nTapacak bir putumuz yoktu, özendik, yaptık! \nGöreyim gel de büyük bildiğin Allâh’ı kayır...\nHani, tevfîk-i İlâhî’ye kanan var mı? Hayır.\nYa senin âlem-i İslâm’ın inanmış ye’se; \nDîn-i resmîsi odur, vazgeçemez kim ne dese! \nÖnce dört kıt’ayı alt üst eden îmân-ı metîn; \nSonra, dört yüz bu kadar milyon adam, hepsi cebîn! \nŞark’a in, Mağrib’e yüksel, göremezsin galeyan...\nNasıl olmuş da uyuşmuş bütün ümmetteki kan? \nNiye tutmuş da bu şevket, bu şehâmet dîni,\nBenden imsâk ediyor ceddime bezl ettiğini? \nYaşamak hakk-ı sarîhim mi? Evet. Bir mantık,\nBunu inkâr edemez, çünkü bedîhî artık.\nBir bedâhet de bu öyleyse: «Çalışmak borcum.»\nYok irâdem ki, fakat, dipdiri bir meflûcum! \n— Ya kabâhat yine mâzîde mi? ..\n— Bilmem, kimde...\nBir çıfıt sillesi kaç yıldır öter beynimde:\nDedi: «Farz et senin Asya’n yedi yüz milyonmuş; \nNe çıkar? Davranamaz hiç ki, serâpâ donmuş.\nVâkıâ biz bir avuç unsuruz amma boğarız,\nKimi dünyâda görürsek hareketsiz, cansız.»\nAh o din nerde, o azmin, o sebâtın dîni; \nO yerin gökten inen dîni, hayâtın dîni? \nBu nasıl dar, ne kadar basmakalıp bir görenek? \nMüslümanlık mı dedin? ... Tövbeler olsun, ne demek! \nHani Kur’ân’daki rûhun şu heyûlâda izi,\nNasıl İslâm ile birleştiririz kendimizi? \nYe’si tedrîc ile zerk etmiş edenler dîne...\nO ne mel’un aşı, hiç benzemiyor, hiç birine! \nDikkat et: 1000 senesinden beri, a’sâbı harâb,\nYatıyor koskoca bir âlem-i îman, bîtâb.\nPıhtı hâlinde yürekler, cevelânsız kanlar; \nÇevirip yastığı tekrar uyuyor kalkanlar! \nGözünün gördüğü yok beynine çarpan güneşi! ..\n— İyi amma nasıl îkàz edeceksin bu leşi? \n— Leş değil.\n— Leş mi değil? \n— Dipdiri... Dalgın, yalnız...\nŞimdi kurtarmak için azmedelim, kurtarırız:\nVerelim gel de şunun kalbine bir canlı ümîd.\n— Ne kolay! Sa’y-i medîd ister ayol, sa’y-i medîd! \n— Eklerim ben de mesâîyi tutar birbirine,\nAl kuzum, istediğin sa’y-i medîd oldu yine.\nVar mı bir başka sözün söyleyecek? \n— Elbet var:\nHani, tevfîki hesâb etmedin, onsuz ne çıkar? \n— Ama kul neyle mükellefti ki, tevfîk ile mi? \nHiç değil, sa’y ile; tevfîk, o: Hudâ’nın keremi.\nSarıl esbâba da çık, işte tarîk, işte refîk; \nNe vazîfen senin olmazmış, olurmuş tevfîk? \nOturup dil dökecek yerde gidip döksene ter! \nBin çalış gâyen için, bir kazan ömründe yeter.\nMütebâkî o dokuz yüz emeğin yok mu, Hocam? \n— Daha doksan dokuz ister, ne demek, etsene zam! \n— Hadi ettik... Biri olmaz, biri hattâ, zâyi’; \nYa onun gâyede tek hissesi var, hem şâyi’.\nDinle üç beş sene evvel geçen oldukça mühim,\nBir ufak hâdiseden bahsedeyim...\n— Dinleyelim.\n— Hüseyin Kâzım’ı elbette bilirsin? \n— Lebbey? \n— Kadri Bey zâde canım? \n— Hâ! Şu bizim Kâzım Bey.\n— O, zirâ’atle çok uğraştı, bilir çiftçiliği...\n— Gördüm! Âsârı da var köylü için... Hem pek iyi...\n— Bir zamanlar, hani, tenvîr edelim halkı diye,\nToplanırdık ya...\n— Evet, «Hey’et-i İrşâdiyye».\n— O senin söylediğin canlı eserler, sanırım,\nYeni bitmişti ki, gösterdi de bir gün Kâzım,\nDedi: «Meclisce münâsibse basılsın da hemen,\nOkusun taşralılar gönderelim meccânen.»\nBiz bu teklîfi beğendik, aramızdan sâde,\nİ’tirâz etti şu sûretle Recâîzâde:\n«Güzel yazılmış eserler ve şüphesiz ki müfîd; \nFakat, basılsa okurlar mı? Bence azdır ümîd,\nEvet, beş on kişi ancak okur tenevvür eder; \nBizim mesârif-i tab’iyye olmayaydı heder.»\nDedik: «Cevâbını versin müellifin kendi.»\nKabûl edildi bu teklîfimiz, peki, dendi.\n— Ne söylemiş, bakalım, çünkü pek güzel söyler? \n— Söz aldı, başladı Kâzım:\n— «Efendiler, beyler,\nŞu bahsi geçmiş eserler nedir? Zirâîdir.\nMüdâfa’âtımı öyleyse pek tabî’îdir,\nAlıp da nakledivermek bütün tabîatten,\nBütün tabîate hâkim şu’ûn-i kudretten.\nBilirsiniz ki: Hudâyî biten en ince nebat,\nDöker de her sene milyonla canlı tohm-ı hayat,\nGöçerse öyle göçer hilkatin bahârından.\nYabâni hardala mümkün mü olmamak hayran? \nYa bir papatyaya kàbil mi etmemek hürmet? \nNe vergi vermedelerdir? Çiçek başından, evet,\nZemînin aldığı tohmun yekûnu: Milyarlar! \nDemek, tabîati icbâr eden avâmil var,\nBu ihtişâma, bu vâsi’, bu müdhiş isrâfa; \nO, iktisâdı bırakmazdı yoksa bir tarafa.\nİşin hakîkati: Hilkat ne kâr arar, ne zarar; \nBekà-yı nesle bakar hep, bekà-yı nesli sorar.\nNeden mi? Çünkü hayâtın yegâne gâyesidir; \nO gâye olmasa dünyâ bir âhiret kesilir.\nSaçıp savurmada fıtrat bütün hazâinini; \nMerâmı gâyesinin böylelikle te’mîni.\nYa önceden biliyor, binde kim bilir ne kadar\nZiyâna uğrayacak sonradan bu milyarlar? \nKolay değil, kimi, intâş için zemin bulamaz; \nZemin bulur kimi, lâkin nedense doğrulamaz.\nBu çiğnenir, onu kurt yer, öbür zavallıyı kuş; \nBakarsınız: Çoğu bitmiş sonunda, mahvolmuş,\nSebât edip de, fakat kurtulan tohum pek azı.\nDemek, saçarken eteklerle saçmadan garazı,\nŞu çimlenen bir avuç tohmu devşirip, ancak,\nBekà-yı nesle varan gâyesinde kullanmak.\nDemek, tabîat edermiş zaman zaman isrâf...\nHayır, tabîate müsrif demek bilâ-insâf,\nHatâ değil de nedir? Çünkü hayr için veriyor.\nEfendiler, bize fıtrat nümûne gösteriyor,\nDiyor ki: Gâyeniz uğrunda bezledin emeği; \nDüşünmeyin hele hiçbir zaman esirgemeyi.\nEfendiler, bu eserler de şimdi bastırılır,\nBiner biner saçılır yurda, çünkü lâzımdır.\nBuyurdular ki: Fakat bastırıp dağıttık mı,\nZiyân olup gidecek, hem büyükçe bir kısmı.\nEfendiler, bilirim ben de çok bu işde ziyân; \nŞu var ki: Savrulan efkârı toplayıp okuyan,\nVelev pek az kişi olsun zuhûr eder mutlak.\nBizim de gâyemiz ancak o nesli kurtarmak.»\n— Hakîkaten diyecek yok be! Âferin Kâzım! \n— Zavallı Ekrem o gün «hakka ser-fürû lâzım»\nDeyip rücû’ edivermişti.\n— Âferin, Ekrem! \nŞimdi, oğlum, sana bir vak’a da ben söylersem? \n— Dinlerim, söyle Hocam,\n— Âferin evlâd sana da! \n— Hele bir âferin olsun diyebildin bana da! \n— Kadri Bey sağdı, Trabzon’da henüz vâliydi.\nYine bir dolduran olmuştu ki Abdülhamid’i,\nKarakoldan dediler: «Şimdi, İmam, Erzurum’a! »\nBir de kış, bir de kıyâmetti ki artık sorma! \nTıktılar, çalyaka, bir tekneye; sırtım gevşek,\nAbam arkamda değil, sonra ne yorgan, ne döşek.\nTitredim beş gece, dört gün...\n— Ne de çok! Beş gece mi? \n— Hocazâdem, hele bin türlü meşakkatle gemi,\nBizi bir sâhile aktardı «Trabzon» diyerek.\nHenüz inmiş bakınırken: «Bunu Vâlî görecek,\nGötürün şimdi öbür Lâz’la beraber konağa; \nDurmayın! » emrini vermez mi bir oldukça ağa? \nYeniden doğmuşa döndüm. Aradan geçti biraz,\nSöktü Mandal Hoca’dır gürleyerek...\n— Ay, o mu Lâz? \n— Yeni Câmi’deki vâiz, bileceksin belki? \n— Bileceksin ne demek? Mandal’ı kim bilmez ki? \nTâcı yok, tahtı da yok, kendine mâlik sultan.\nGâlibâ öldü ki hiç gördüğümüz yok? \n— Çoktan! \nNe güzel söyledin, oğlum, Hoca sultandı evet,\nYoktu dünyâda esîr olduğu hiçbir kuvvet.\nHele sen yoldaşımın hâlini görseydin o gün,\nEskisinden de perîşandı...\n— Tabî’î, sürgün.\n— Başta bir dalgalı fes, tâ tepesinden o ibik,\nÇuk oturmuş bakıyor; mâvi beş on kat iplik,\nSapı yok püskülü tutmuş da, dışından ibiğe,\nBağlamış sımsıkı «Artık bu da kopmaz ya! » diye.\nÖnü göçmüş sarığın, arka taraf vermiş bel; \nÇağlıyor püsküle baktım, üzerinden tel tel.\nSaçak altında o gözler uzanan kaşlardan; \nİki şimşek dolu gök sanki, yanarsın baksan! \nSonra, hendekler açılmış gibi kat kat bir alın; \nHani, bin parça olur, düşmeyegörsün, nazarın! \nİri burnundan inip savruluyor çifte duman,\nEl ayak bağlı, solurken bu kıyılmaz arslan.\nKarayel indiredursun tipi, yağmur, kar, kış; \nHoca çıplak, yalınız çok senelerden kalmış,\nYanı yırtmaçlı bir entârisi var sırsıklam,\nAkıyor dört eteğinden hani bîçâre adam.\nLâkin aldırdığı yok: Hem sövüyor, hem yürüyor; \nGöğsünün kılları donmuş, o ateş püskürüyor! \nOflu «hâinlere lâ’net! » dağıtırken bol bol,\nKime benzetti ki, bilmem, beni «berhurdâr ol»\nDiyerek okşadı; artık ne kadar hoşlandım,\nBilemezsin... Sıcacık bir aba giydim sandım.\n— Bakalım şimdi makàmında görün Kadri Bey’i; \nZorlu vâliydi herif...\n— İlme de vardır emeği.\nEvet, oğlum, Hoca Mandal’la tutunduk el ele,\nEvvelâ Kâzım’ı gördük; bizi hürmetlerle,\nAlarak durmadı vâlîye haber gönderdi; \nGeliniz, emrini vâlî de serîan verdi.\nKâzım önden, hadi bizler de peşinden daldık.\n— Vay İmam, sen yine düştün mü bu kışlarda? Yazık! \nYa Hocam, sen niye ta Yıldız’a çıktın bu sefer? \nOtur anlat, bakalım, çünkü fenâ söylediler? \n— Kim fenâ söyledi? \n— İstanbul’a sormuştuk da...\nOflu tedrîc ile bağdaş kurarak koltukta,\nDedi:\nÇoktan beridir vardı benim bir derdim:\nGideyim, zâlimi îkàz edeyim, isterdim.\nO, bizim câmi uzaktır, gelemez, mâni’ ne? \nGiderim ben, diyerek, vardım onun câmi’ine.\nKafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid,\nKoca Şevketli! Hakîkat bunu etmezdim ümid.\nBelki kırk elli bin askerle sarılmı�� Yıldız; \nO silâhşörler, o al fesli herifler sayısız.\nNeye mâl olmada seyret, herifin bir namazı:\nSâde altmış bin adam kaldı namazsız en azı! \nHele tebzîri aşan masrafı, dersen, sorma.\nGördüğüm maskaralık gitti de artık zoruma,\nDedim ki: «Bunca zamandır nedir bu gizlenmek? \nBiraz da meydana çıksan da hasbihâl etsek.\nAdam mı, cin mi nesin? Yok ne bir gören, ne eden; \nYa çünkü saklanıyorsun bucak bucak bizden.\nDeğil mi saklanıyorsun, demek ki: Korkudasın; \nYa çünkü korkan adamlar, gerek ki saklansın.\nDeğil mi korkudasın var kabâhatin mutlak! ..»\nBir de baktım, canavarlar pusulardan çıkarak,\nKoştular, tekmeye kuvvet kimi, dipçikle kimi,\nSerdiler her tarafından delinen pöstekimi.\n— Sonra? ...\n— Ben hissimi kaybetmişim artık...\n— Vah! Vah! \n— Sanki bir korkulu rü’yâ idi... Ferdâsı sabah,\nDeniz üstünde bulup kendimi şaştım bu işe,\nDedim ki: «Anlatırım ben, Hamid öbür gelişe.\nAdam aldıkça Lâzistan kıyısından takalar,\nKurtuluş yok, seni Mandal yine bir gün yakalar! »\nKadri Bey hem beni, hem vâizi tatyîb etti; \nAba giydirdi ki bizlerce birer hil’atti.\nSonra birçok paralar verdi...\n— Cebinden mi? \n— Evet.\nOflu reddetti, ben aldım...\n— İyi olmuş...\n— Elbet.\n\n* * *\n\n— İşte gördün ya, Hocam, millet için lâzım olan,\nHoca Mandal’daki îman gibi sağlam îman.\nTitretirsin yine dünyâyı, emîn ol, tir tir; \nHele sen Şark’a o îmanda beş on sîne getir.\nZübbe vâlîye çatan hangi müderrisse, ona,\nSorarım ben ki: Açık gördüğü bir hak yoluna,\nKellesinden geçecek molla yetiştirmiş mi? \nOturup sâdece, mektepleri tenkîd iş mi? \nKuru lâftan ne çıkar? Tıngır elek, tıngır saç...\nMektebin açsa eğer, medresen ondan daha aç! \nBu da muhtâc, o da yıllarca mugaddî yemeğe.\n«Niye boynun bu kadar eğri demişler, deveye,\nA kuzum, hangi yerim doğru, demiş.» Söz de budur.\nSen işin yoksa, filân mesleğe ver pâyeyi, dur.\nO filân meslek, evet, bizde filândan yüksek; \nBir bıçak sırtı kadar farkı, fakat ölçersek.\nBeni gördün ya, şu ben kaç paralık şâirsem,\nSenin ilmin de odur, nâfile uğraşma Köse’m.\n«Bekçi hırsız yakalar bağda, koşar der ki beye,\n— Bağladım haydudu, zor zar, ayağından direğe.\n— Ayağından mı dedin? Kolları meydanda demek! \nUlan, aptal mı nesin? Şimdi çözer...\n— Kim çözecek? \n— Hele bak! Kendi çözer elleri boştaysa...\n— Paşam,\nHiç telâş etme! \n— Neden? \n— Çünkü bizim köylü adam...\n— Ne çıkar? Gitti gider...\n— Gitmesinin var mı yolu? \nTut ki, ben bilmemişim bağlanacakmış da kolu; \nAyağından ipi gevşetmeyi akletmez o da.»\nBiz de bir köylüleriz, yanlamışız bir yurda.\nÖyle hiç kendini aldatmaya kalkışmamalı,\nHangimiz, başka metâız? Hepimiz Tırhallı! \nMedresen var mı senin? Bence o çoktan yürüdü.\nHadi göster bakayım şimdi de İbnü’r-Rüşd’ü? \nİbni Sînâ niye yok? Nerde Gazâlî görelim? \nHani Seyyid gibi, Râzî gibi üç beş âlim? \nEn büyük fâzılınız: Bunların âsârından,\nBelki on şerhe bakıp, bir kuru ma’nâ çıkaran.\nYedi yüz yıllık eserlerle bu dînin hâlâ,\nİhtiyâcâtını kàbil mi telâfî? Aslâ.\nDoğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhâmı,\nAsrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm’ı.\nKuru da’vâ ile olmaz bu, fakat ilm ister; \nBen o kudrette adam görmüyorum, sen göster? \nKoca ilmiyyeyi aktar da, bul üç tâne fakîh:\nZevk-ı fıkhîsi bütün, fikri açık, rûhu nezîh? \nSayısız hâdise var ortada tatbîk edecek; \nHani bir tâne «usûl» âlimi, yâhu, bir tek? \nBöyle âvâre düşünceyle yaşanmaz, heyhât,\n«Mültekà» fıkhınızın nâmı, usûlün «Mir’ât»,\nYaşanır, zannediyorsan, Baba Ca’fer’liksin,\nNefes ettir, çabucak, kendine, olsun bitsin! \nÖlüler dîni değil, sen de bilirsin ki bu din,\nDiri doğmuş, duracak dipdiri, durdukça zemin.\nNiye isrâf edelim bir sürü iknâiyyât? \nHoca, mâdem ki bu din: Dîn-i beşer, dîn-i hayât,\nBeşerin hakka refîk olmak için vicdânı,\nBeşeriyyetle berâber yürümektir şânı.\nYürümez dersen eğer, rûhu gider İslâm’ın; \nO yürür, sen yürümezsen, ne olur encâmın? \nOflu’nun ilmi de olsaydı o îmâna göre,\nŞimdi baştanbaşa tevhîd ile dolmuştu küre,\nO nasıl kalb, o nasıl azm, o nasıl itmînân? ..\nİşte tevfîk-ı İlâhî’ye yürekten inanan; \nİşte «lâ havfe aleyhim» diye Kur’ân-ı Hakîm,\nBu velî zümreyi etmektedir ancak tekrîm.\nHâlik’ın nâ-mütenâhî adı var, en başı: Hak.\nNe büyük şey kul için hakkın elinden tutmak! \nHani, Ashâb-ı Kirâm, ayrılalım, derlerken,\nMutlakà Sûre-i ve’l-Asr’ı okurmuş, bu neden? \nÇünkü meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felâh; \nBaşta îmân-ı hakîkî geliyor, sonra salâh,\nSonra hak, sonra sebat. İşte kuzum insanlık.\nDördü birleşti mi yoktur sana hüsrân artık.\nMüslüman hakka zahîr olmaya her an mecbûr,\nSarsılır varlığı, göstermeye başlarsa fütûr.\nHele zulmün galeyânında bu mecbûriyyet,\nDaha şiddetli olur başkalarından elbet.\nÇünkü hak öyle zamanlarda kalır tehlikede,\nÇâresizdir onu kurtarmaya bakmak sâde.\nBir adam dursa da bir zâlim imâmın yüzüne,\nAdli emretse, bu zâlim de onun hak sözüne,\nİnkıyâd eyleyecek yerde tutup kıysa ona,\nO mücâhid yazılır ta şühedânın başına.\nHamza’dan sonra gelen şanlı şehîd ancak odur.\nHak için can verenin pâyesi elbet bu olur.\nHakkı bir zâlime ihtâr, o ne şâhâne cihâd! \n«En büyüktür» dedi Peygamber-i pâkîze-nihâd.\nHak zelîl oldu mu millet de, hükûmet de zelîl.\n«Hangi ümmette ki müşkildir edilmek tahsîl,\nÂcizin hakkı kavîlerden... O, kuvvetlenemez.»\n— Ne güzel söz bu! Şümûlüyle beraber mûcez.\n— Ömer’in hutbesi aklında mı bilmem? \n— Bilmem...\n— «Eyyühe’n-nâs, ederim taptığım Allâh’a kasem,\nYoktur aslâ şu cemâ’atte ki hiçbir âciz,\nBenim indimde sizin olmaya en kàdiriniz,\nBir kavînizde olan hakkını kurtarmam için.\nBir kavî kimse de yoktur ki bu ümmette, bilin,\nEn zaîf olmaya nezdimde, tutup kendinden,\nÂcizin hakkını ısrâr ile isterken ben.»\nÖmer’in işte, Hocam, çizdiği meslek buydu.\n— Lâkin akvâline ef’âli bi-hakkın uydu.\n— Sallanan çünkü kılıçlardı; ne kuyruk, ne kavuk! \nÖyle bir devr-i şehâmette kolaydır ululuk.\nSenin etrâfını alsın ki yığınlarca sefîl,\nKimi idmanlı edebsiz, kim ta’limli rezîl.\nKiminin fıtratı âzâde hayâ kaydından; \nKiminin iffeti ikbâline etten kalkan.\nO kumarbaz, bu harâmî, şunu dersen, ayyâş,\nSonra mecmû’u müzevvir, mütebasbıs, kallâş...\nBu muhîtin bakalım şimdi içinden çıkabil; \nNe yaparsın? Ömer olsan, yine hâlin müşkil.\nUğramaz doğru adam semtine, lâkin, heyhat,\nGece gündüz seni ıdlâle müvekkel haşerat! \nKulağın hak söze artık ebediyyen hasret; \nKustuğun herze: Ya hikmet, ya büyük bir ni’met! \nYutan olmazsa dedin, öyle mi? Beyhûde merak; \nDalkavuklar onu hazmetmeye candan müştak! \nGeyirirsin herifin burnuna, oh, der, ne nefîs! \nAksırırsın, vay efendim, bu ne âheng-i selîs! \nTükürürsün o mülevves yüze «hak tû! » diyerek; \nSırıtır: «Sorma, samîmiyyetimiz pek yüksek.»\nİçiyorsan, sofu, sarhoş sana herkes sâkî...\n«İşretin hurmeti hâlâ mı? O sizler bâkî! »\nIrza düşmansan eğer, âileler hep mahrem...\n«Ne büyük vahşet esâsen bu selâmlıkla harem! »\nBir muhâlif hava yok, dinlediğin aynı sadâ:\n«Zât-ı sâmînize millet de, hükûmet de fedâ.»\nMenfa’attir seni tehdîd edecek tek mevcûd,\nÇünkü çıksan da nebîyim diye, hasmın ma’bûd! \nSofusun farz edelim, şimdi de boy boy tesbîh...\nDalkavuklar bütün insan kesilir lâ-teşbîh! \nTaylâsan, cübbe, kavuk, hırka, hep esbâb-ı riyâ,\nDış yüzünden Ömer’in devri muhîtin gûyâ.\nKimi sâim, kimi kàim, o tavanlar, yerler,\n«Kul hüva’llâhu ehad» zemzemesinden inler.\nSen bu coşkunluğa istersen inan, hepsi yalan,\n«Hüve»nin merci’i artık, ne «ehad»dir, ne filân.\nÇünkü mâdem yürüyen sâde senin saltanatın,\nŞimdilik heykeli sensin tapılan mefa’atın.\nKanma, hey kukla kıyâfetli adam, hey sersem,\nHerifin ağzı «samed», mi’desi yüzlerce «sanem! »\nSen de bir tekmede buldun mu, nihâyet, yerini,\nNe kılıktaysa gelen, hepsi hüviyyetlerini,\nAynı mâhiyyete aktarma ederler çabucak.\nSana her gün sekiz on kerre söverler mutlak.\nHani dillerde gezen nâmın, o hiçten şerefin? \nNe de sağlammış, evet, anlasın aptal halefin:\n«Âh efendim, o ne hayvan, o nasıl merkepti! \nEn hayır-hâhı idik, bizleri hattâ tepti.\nBu hayâ der, bu edeb der, verir evhâma vücud; \nBilmez aptal ki değil hiçbiri zâten mevcud.\nDin, vatan, âile, millet, ebediyyet, vicdan,\nSonra haysiyyet-i zâtiyye, şeref, şöhret, şan,\nDaha bir hayli hurâfâta herîf olmuş esîr.\nSarmısak beynine etmez ki hakàik te’sîr.\nBöyle Ankà gibi medlûlü yok esmâya kanar; \nAdamın sabrı tükenmek değil, esmâsı yanar.\nKız, kadın hepsi haremlerde bütün gün mahbûs,\nŞu telâkkîye bakın, en kötü vahşet: Nâmûs! \nHerifin sofrada şampanyası hâlâ: Ayran,\nBâri yirminci asırdan sıkıl artık, hayvan! \nİçelim sıhhat-i sâmînize... Hay hay içeriz! \nBiz, efendim, senin uğrunda bu candan geçeriz.\nİçelim... Durmayalım... Âfiyet olsun... Şerefe! »\nSonra nevbetle, uzunboylu, söverler selefe.\nHalefin farz edelim şimdi öbür mektepten.\nDalkavuklar yeni bir maske takarlar da hemen,\nKuşatırlar yine etrâfını:\n«Sübhân’allâh! \nBu ne fıtrat, bu ne vicdân-ı me’âlî-âgâh! \nZât-ı ulyâları Hakk’ın bize in’âmısınız,\nKimsiniz, söyleyiniz, Hazret-i Mûsâ mısınız? \nHele Fir’avn’ın elinden yakamız kurtuldu; \nHele mahvolmadan evvel sizi millet buldu.\nÂh efendim, o herif yok mu, kızıl kâfirdi; \nÇünkü bir şey tanımaz, her ne desen münkirdi.\nNe edeb der, ne hayâ der, ne fâzîlet, ne vakar; \nGeyirir leş gibi, mu’tâdı değil istiğfar.\nAksırır sonra, fütûr etmeyerek, burnumuza...\nYutarız, çare ne, mümkün mü ilişmek domuza? \nSavurur balgamı ta alnımızın ortasına,\nTükürürmüş gibi taşlıktaki tükrük tasına! \nHezeyan, sorsanız, Allah; hezeyan, Peygamber; \nDin, vatan, âile, millet gibi yüksek hisler,\nAhmak aldatmak için söylenilir şeylermiş...\nBu hurâfâtı hakîkat diye kim dinlermiş? \nÂkil oymuş ki: Hayâtın bütün ezvâkından,\nDurmayıp hırsını tatmîne edermiş îman.\nÂhiret fikri yularmış, yakışırmış eşeğe; \nHiç kanar mıymış adam böyle beyinsizce şeye? \nHele ahlâka sarılmak ne demekmiş hâlâ? \nÇekilir miymiş, efendim, gece gündüz bu belâ? \nZevki hakmış adamın, başkası hep bâtılmış...\nÇok tuhafmış bunu insanlar için anlamayış! \nÂh, efendim, daha söylenmeyecek işler var...\nÇünkü nâmûsa musallattı o azgın canavar.\n— İyi amma niye sarmıştınız etrâfını hep? \n— Hakk-ı devletleri var, arz edelim neydi sebep:\nTepeden tırnağa her gün donanıp sırsıklam,\nHani, yuttuksa o tükrükleri, faslam faslam,\nVatan uğrunda efendim, vatan uğrunda bütün.\nBiz o zilletlere katlanmamış olsaydık dün,\nMemleket yoktu bugün, yoktu, iyâzen-billâh...\nÖyle üç balgam için millete kıymak da günâh.\nHerif ancak bizi bir parçacık olsun saydı; \nBaşıboş kalmaya gelmezdi, eğer kalsaydı,\nMülkü satmıştı ya düşmanlara, ondan da geçin,\nYıkmadık âile koymazdı Hudâ hakkı için.\nBulunur pek çok adam cenge koşup can verecek; \nHarbin en müşkili haysiyyeti kurbân etmek.\nBu fedâîliği bir biz göze aldırmıştık.\nAma Hâlik biliyor, bilmesin isterse balık.\nEy veliyyü’n-niam, artık size bizler köleyiz; \nYalınız emrediniz siz, yalınız emrediniz.»\n— Şimdi, oğlum, kızacaksın ya, fakat, boş ne desen; \nBu rezâlet beni me’yûs ediyor âtîden.\nHâle baktıkça adam kahroluyor elde değil; \nBizi kim kurtaracak, var mı ki bir başka nesil? \n— Âsım’ın nesli, Hocam,\n— Nerde! \n— Hayır, haksızsın! \nGâlibâ oğlana pek fazla bugünler hırsın? \n— Âsım’ın nesli... diyorsun. Ne uzun boylu hayâl! \n— Âsım’ın nesline münkàd olacak istikbâl.\nSana vicdânımı açtım okudum, dinlesene; \nSöyleten başkasıdır, bakma, Hocam, söyleyene.\n— Ne kehânet bu? \n— Bilirsin ki değil mu’tâdım.\n— Güzel amma, ne fazîletleri var evlâdım? \n— Ne fazîlet mi? Çocuklar koşuyor, aç çıplak,\nCebheden cebheye arslan gibi hiç durmayarak.\nYine vardır bir ölüm korkusu arslanda bile; \nYüzgöz olmuş bu çocuklar ölümün şahsıyle! \nCebhenin her biri bir kıt’ada, etrâfı deniz; \nKara dersen daha dehşetli: Ne yol var, ne de iz.\nHarekâtın görüyorsun ya, Hocam, en kolayı,\nYalnayak Kafkas’ı tutmak, baş açık Sînâ’yı! \nYapılır zannediyorsan, bakalım, sen de soyun...\nKıt’a kapmak, köşe kapmak değil artık bu oyun.\nŞu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? \nEn kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,\n-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-\nKaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.\nNe hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! \nNerde -gösterdiği vahşetle «bu: bir Avrupalı! »\nDedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,\nVarsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi! \nEski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,\nKaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.\nYedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,\nOstralya’yla berâber bakıyorsun: Kanada! \nÇehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; \nSâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.\nKimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...\nHani, tâ’ûna da züldür bu rezîl istîlâ! \nAh o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,\nNe kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,\nKustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına; \nDöktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.\nMaske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...\nMedeniyyet denilen kahbe, hakîkat, yüzsüz.\nSonra mel’undaki tahrîbe müvekkel esbâb,\nÖyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.\nÖteden sâikalar parçalıyor âfâkı; \nBeriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı; \nBomba şimşekleri beyninden inip her siperin; \nSönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.\nYerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,\nAtılan her lâğamın yaktığı: Yüzlerce adam.\nÖlüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; \nO ne müdhiş tipidir: Savrulur enkàz-ı beşer...\nKafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,\nBoşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.\nSaçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,\nYıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.\nVeriyor yangını, durmuş da açık sînelere,\nSürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.\nTop tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...\nKahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler! \nNe çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; \nAlınır kal’a mı göğsündeki kat kat îman? \nHangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm? \nÇünkü te’sîs-i İlâhî o metîn istihkâm.\nSarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,\nBeşerin azmini tevkîf edemez sun’-i beşer; \nBu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi; \n«O benim sun’-i bedî’im, onu çiğnetme» dedi.\nÂsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:\nİşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.\nŞühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...\nO, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,\nYaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor,\nBir Hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! \nEy, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! \nGökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.\nNe büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...\nBedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.\nSana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? \n«Gömelim gel seni târîhe» desem, sığmazsın.\nHerc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...\nSeni ancak ebediyyetler eder istîâb.\n«Bu, taşındır» diyerek Kâ’be’yi diksem başına; \nRûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; \nSonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,\nKanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle; \nMor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,\nYedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan; \nSen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,\nUzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,\nTürbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem; \nGündüzün fecr ile âvîzeni lebrîz etsem; \nTüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...\nYine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.\nSen ki, son Ehl-i Salîb’in kırarak savletini,\nŞark’ın en sevgili sultânı Salâhaddîn’i,\nKılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...\nSen ki, İslâm’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,\nO demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; \nSen ki, rûhunla berâber gezer ecrâmı adın; \nSen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât,\nSana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...\nEy şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,\nSana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.\n— Bırak Allâh’ı seversen, yine berbâd oldum! \nO yanık defteri artık kapa, zîrâ doldum...\nTıkanıp durmadayım. Baksana, nevbet nevbet...\nZâten a’sâbıma hâkim değilim, merhamet et.\n— Bakayım şimdi, senin neydi o müşkil derdin,\nKi sabahtan beridir söylemedin, söylemedin? \n— Âsım’ın hâli fenâ: Pek mütehevvir, ama, pek! \nNe nasîhatten alır şey, ne azar dinleyecek.\n— Atak oğlandır esâsen... Demek azdırdı işi...\n— Bilmem azdırdı mı, lâkin hoşa gitmez gidişi.\n— Ramazan Vak’ası varmış, o nedir? \n— Anlatayım...\nO zamandan beri zâten ne suyum var, ne sayım! \n— Ne demek? \n— Çıkmıyorum, sanki, berâber dışarı.\nBu, zıpır; âlemin evlâdını dersen, haşarı; \nGörecek hayli mürüvvet daha var! Ben yapamam...\n— Ramazan Vak’ası, yâhu! Şunu anlat, be adam! \n— Üsküdar’dan geliyorduk, ikimiz: Âsım, ben.\nSâ’at on bir sularındaydı... Vapur beklerken,\nYolcular Bafra’yı tellendirivermez mi sana? \nKaçıver, belli ki çıngar çıkacak, durmasana! \nHayır oğlum, nasıl olduysa, apıştım kaldım.\nÇocuğun tavrı değişmişti. Dedim: «Bak, Âsım,\nDalaşırsan bu heriflerle üzersin babanı.»\nİçlerinden biri, hem şüphesiz, en kaltabanı,\nÜç nefes püfleyerek burnuma: «Sen söyle, Hoca! \nNiye bağlanmalı hayvan gibi hâlâ oruca? »\nDeyivermez mi, tabî’î senin oğlan tokadı,\nHerifin yırtılacak ağzına kalkıp yamadı.\nGâlibâ pek canı yokmuş ki yuvarlandı leşi...\nAsıl itler gerideymiş, koşarak dördü, beşi,\nAnsızın serdiler evlâdımı karşımda yere.\nBen şaşırmış, «aman oğlum! » demişim bir kere.\nHele yâ Rabbi şükür, toplanıp oğlan birden,\nKömür almış deve kalkar gibi doğruldu hemen.\nO nasıl cehd idi kurtulmak için anlamalı:\nSilkinip attı belinden asılan dört çuvalı! \nDedim: Artık sizi haklar bu zıpır şimdi, durun,\nNe ağız kaldı yiğitlerde, hakîkat, ne burun; \nKime indiyse, nüzûl inmişe benzetti onu! \nBu sevimsiz şakanın hayli firaklıydı sonu:\nHani, salhâne civârında durup seyre bakan,\nKarabaşlar görülür: Yüzleri kan, gözleri kan; \nBu çomarlar da o vaz’iyyete gelmişlerdi.\nHepsinin hakkını Allâh için oğlan verdi! \nHele bir tânesinin beyni dağılmıştı, eğer,\nİşi sulh etmemiş olsaydı gelen dört asker.\n— Anlasaydık, şu neden sonrakinin fazla payı? \n— Ya tabancayla hücûm etti uzaktan bu dayı.\nBereket versin o askerlere da’vâ bitti; \nSedyeler geldi, polislerle herifler gitti.\n— Sizi haksız çıkaran yoktu ya? \n— Olsun mu? Tuhaf! \nAfedersin, Hocazâdem, ne kadar saçma bu lâf! \nHaklı, haksız diye taksîmi kim etmiş ki kabûl? \nBu cihan, baksana, baştanbaşa: Âkil, me’kûl.\nKuvvetin sırtını kimmiş, göreyim, okşamayan? \nNe zaman altta kalırsan, o zaman derdine yan! \n«Beşerin adli masal, hak zıpırındır yalınız; \nDövülen mahkemelerden kovulur, çünkü: Cılız! »\nBizim oğlan bunu virdetmiş, okur her yerde...\n— Doğru söz, sonra, tabî’î, efelik var serde! \n— Efelik, çok güzel amma, sonu çıkmaz bu yolun; \nEtme, oğlum, şuna bir parça nasîhatte bulun.\nÇünkü ben korkuyorum, söylemiş olsam tekrar,\nYüzgöz olduk, edecek mes’ele isyanda karar.\n— Ne demek! Hiç sana isyan mı edermiş Âsım? \n— Bence her mümkünü vaktiyle düşünmek lâzım.\n— Hocam, evlâdına benzer bulamazsın arasan,\nGörmedim ben bu kadar dörtbaşı ma’mûr insan.\nNe büyük hilkat o Âsım, ne muazzam heykel! \nOnu, bir şi’r-i hamâset gibi, ilhâm-ı ezel,\nSana sunduysa, açıp rûhunu teşrîhe çalış...\nGâlibâ oğlanı yanlış görüyorsun, yanlış! \nYalınız göğsünün eb’âdı mı sandın yüksek? \nİn de a’mâkına bir bak, ne derinmiş o yürek! \nDalgalandıkça içinden taşan îman denizi,\nDökülen hisleri gör: İncilerin en temizi.\nGövde yalçın kayadan âbide, lâkayd-i ecel; \nSanki hiç duygusu yok... Bir de fakat rûhuna gel; \nO ne ifrât ile rikkat! Hani, etsen ta’mîk,\nBir kadın rûhu değildir o kadar belki rakîk.\nSonra, irfânı için söyleyecek söz bulamam; \nOğlanın bildiği, öğrendiği her şey sağlam.\nBoynu dehşetli, evet, beyni de lâkin zinde; \nKafa enseyle beraber gidiyor seyrinde.\nÇölde ben hayli görüştüm bu sefer Âsım’la; \nHoca, te’mîn ederek söylerim îmânımla:\nİğtinâm etmeye baktım çocuğun sohbetini; \nPek yakından tanıdım çünkü husûsiyyetini.\nNe güreştirmediğim kaldı, ne koşturmadığım; \nNe de «her şeyde sıfırsın! » diye coşturmadığım.\nÇölün, âsûde muhîtinde geçen günlerimiz,\nBana gösterdi tamâmiyle ki: Oğlun eşsiz.\nBî-tenâhî safahâtıyle herif ayrı cihan; \nBî-tenâhî safahâtında da, lâkin, insan.\nHiç unutmam, büyücek bir zafer olmuş da nasib,\nAsker etmişti güreşlerle yarışlar tertib.\n«Hadi Âsım! » dedik, «olmaz» dedi, biz dinlemedik; \nBularak bir de kalın, pırpıta benzer dizlik,\nYaralıymış demedik, üç kişi tuttuk soyduk; \nÇıktı meydanda gezen hasmına bîçâre çocuk.\nNeydi oğlandaki endâmın o âhengi fakat! \nBelli her uzvu için ayrı çalışmış hilkat.\nYa kemikler ne salâbetli, ya etler ne katı:\nTepeden tırnağa, gûyâ, dolamışlar halatı,\nİki üç katlı büküp bir çınarın gövdesine.\nHele taşmış dökülürken o muazzam sîne,\nÖyle bâriz adelâtın ebedî dalgaları,\nKi yorar ârızalar seyrine dalmış nazarı.\nÇok geniş dersen omuzlar, boy o nisbette uzun,\nO ne mevzun kafadır, sonra, ne sağlam o boyun! \nUfarak bir kapı sırtın kabaran eb’âdı,\nÇarpışıp durmada nâçâr iki müdhiş kanadı.\nEnseden tâ bele sarkan o derin hat, o yarık,\nArzı umkunda nihan tûl-i mücerred artık! \nBel nisâbında, omuzlar gibi taşkın çatılar,\nAdalî baldırının kutru hemen boynu kadar.\nİki çam bölmesi kol, kim tutacak, kim bükecek? \nO bileklerle o ellerse demirden daha pek.\nYaralar başkaca endâmına heybet veriyor,\nBir şehâmetli temâşâ ki vücud ürperiyor.\nVakıâ hasmı da gürbüz delikanlıydı ama,\nÂsım’ın savleti kuvvet mi sorar hiç adama? \nSilkiyor dut gibi bîçâreyi sağdan, soldan.\nNe o? Çapraz mı? Hemen gir ki senindir meydan.\nAy! Herif sıyrılıyor, hem ne kolaylıkla, bakın! \nAman Âsım, bu güreş olmasın uydurma sakın? \nHele anlat şu işin neyse hakîkî rengi? \n«Yenemezmiş onu: Bir kerre değilmiş dengi,\nBir de bîçâre adam pek müte’azzım şeymiş,\nKahrolurmuş kederinden tutarak yenseymiş.\nSonra, lâyık mı imiş yerlere sermek şimdi,\nBöyle düşmanla bütün gün dövüşen bir yiğidi? »\n\n* * *\n\n— Anladık, hepsi de a’lâ, diyecek yok... Lâkin,\nŞu benim derdime bir çâre bulaydık ilkin.\nRamazan Vak’ası her gün, Hocazâdem, her gün,\nHele günler bereketliyse hemen üç beş öğün! \nÂdetâ çılgına dönmüş... Bu cünûnun da başı:\nYanarak gömdüğü binlerce şehîd arkadaşı.\nSanırım son yarasından da biraz huylanıyor...\nSonra, ahvâle tahammül mü dedin, gâyet zor.\nNe dolaplar dönüyor, beynini sarsar duysan! \nBence beyhûdedir, oğlum, bu nehirler gibi kan.\nO, demin «harb-i umûmî» dediğin maskaralık,\nKaragöz’den de beter, kıymeti yok beş paralık.\nPerde sıyrıldı, işin kalmadı hiçbir hüneri,\nHer bakan sezdi karanlıkta sinen çehreleri.\nYutulur herze mi pîr aşkına mahrûmiyyet? \nÇekti yıllarca, fakat, çekmiyor artık millet.\nHele sen gel de «hamiyyet! » diye aptal kandır; \nCanı yanmış dedenin son sözü «illâllah! »tır.\nBen sefâletten ölürken seni sıkmazsa refah,\nHak erenler buna ummam ki desin: Eyvallah! \nŞöyle bir bak: Ne harâb ortalığın manzarası...\nAma hiç deşme sakın, çünkü yürekler yarası.\nHani, insan sesi çağlardı şu vâdîlerde...\nSor ki âfâka, o âlemler, o demler nerde? \nYemyeşil yurda çöken kapkara toprak rengi; \nDindi binlerce hayâtın ezelî âhengi.\nYok civârımda bugün aç yatanın pâyânı; \nHer perîşan yuva bir âile kabristânı! \nBeni öldürmede, oğlum, bu harâb ıssızlık:\nHangi vîrâneyi eşsen kopuyor bin çığlık! \nHasta binlerle, bakan yok; diriler çırçıplak; \nÖlüler kaskatı olmuş, hani kim kaldıracak? \nBir taraftan bu fecâyi’ kemirirken yurdu,\nBir taraftan da elin bir sürü doymaz kurdu,\nDişliyor na’şını sırtlan gibi bîçârelerin; \nYolu ummam ki bu olsun koşulan son zaferin! \nGirdiniz harbe heriflerle «zarûrî! » diyerek; \nBu rezâlet de zarûrî mi, kuzum, bir bilsek? \n— Ama sen pek uzun ettin Hocam, artık sadede! \nBahsimiz nerde, senin söylediğin şey nerede? \n— İşte, oğlum, çocuğun rûhunu sarsan esbâb; \nMuttasıl kıvranıyor, kalbi yıkık, beyni harâb.\nHangi bîçârenin âlâmını etsin ta’dîl; \nKimin imdâdına koşsun? O kadar çok ki sefîl! ..\nHangi mâtemli evin derdine çıksın ortak? \nBir yığın kül kesilen, baksana, binlerle ocak! \nHangi yardım dilenen aczi tutup kaldırsın? \nHangi mel’un çetenin boynunu ilkin kırsın? \nBizim ev mahkeme; hâkim, bereket versin, acar; \nGeceden hükmü verir, gündüzün icrâya koşar! \n— Neme lâzım, herifin pek amelî şey bileği! \n— Ama hiç sorma bizim çektiğimiz gâileyi:\nAkşam olmaz mı, kızın benzi uçuktur mutlak...\nAğbeyim gelmedi hâlâ... diye korkak korkak,\nDikilir karşıma... Lâhavle derim, sabrederim; \nBeni kim tesliye etsin ki ben ondan beterim! \nÇullanır beynime yüzlerce mehîb endîşe; \nBütün a’sâbımı sarsar, bakamam, hiçbir işe.\nSâ’at artık bilemem altı mı, yâhud yedi mi; \nHeyecan, geldi mi oğlan; helecan, gelmedi mi.\nÇileden çıkmışım akşam, dedim:\n«Âsım, bana bak! \nYol yakınken geri dön, nâfile çıkmaz bu sokak.\nKoşuyorsun, be çocuk, çarpacak alnın duvara; \nDağılır sonra kafan, etme, çekil bir kenara.\nNe demir leblebi meslek bu, Ebû Zer-vâri? \nÖmer’in zâbıta me’mûru geleydin bâri! \nSen o meyhâneyi basmakla mükellef miydin? \nYa kumarbazları ma’nâsı nedir tehdîdin? \nToplanıp cünbüş ederken elin evlâdı, gece,\nHangi bir hakla gidip hepsini dövdün delice? \nNa’ra atmış diye sarhoşları, tut sen, kovala...\nBâri git bekçi yazıl, aylık alırsın budala! \nNiye cebren ayırırsın kocasından kadını? \nKomşular, baksana, «kel kâhya» komuşlar adını! \nBalık almış, ne olur? Sonra yedirmiş, ne çıkar? \nSanki hiç beslememiş kendisi vaktiyle zağar.\nSana bir şey dememiş, kısmış oturmuş dilini; \nNiçin, oğlum, seriyorsun herifin pestilini? ...»\nSöyleyen ben değilim şimdi, bizim Âsım Bey:\n«Harekâtım sizi bîzâr ediyormuş... Çok şey! \nBabacığım, öyle değil, dinlemeyin rast geleni; \nDinleyin suçlu muyum, haklı mıyım, bir de beni.\nHerkes aç bekleşiyor kaldırımın sırtında...\nSiz gidin, perdelerin hepsini kaldırtın da,\nAlenî işret edin âleme göstermek için! \nBe adamlar! Azıcık saygı sayın: Gizli için.\nMeze tûfânına dalmış, kulaç atmaktasınız; \nYutkunan halka bakın, pencerelerden, sayısız.\nParanız yok ya, şu ben var diyeyim, bol keseden; \nHakkınız nerde sefîh olmaya, dünyâ açken? \nHadi yâhû, yetişir... Çok bile içtikleriniz; \nDurmak olmaz, dağılın, belki uzaktır yeriniz...\nHani aldırmasalar bâri, «defol git! » dediler...\nDedim: «Artık kime âidse defolmak, o gider.»\nKollarından tutarak hepsini attım bir bir; \nSöyleyin varsa kabâhat, acabâ bende midir? \nGelelim şimdi kumarbazları tehdîde. Evet,\nBütün evlerde ışıksız bunalırken millet,\nO kulüpten sırıtan şenliğe insan duramaz:\nYanıyormuş, dediler, haftada bir sandık gaz! \nBen bu isrâfı tabî’î çekemezdim artık; \nTaşıdım söylenilen petrolü sandık sandık.\nBir ufak ölçü, dedim... Buldu nihâyet bakkal; \nAldı herkes gazı, gülyağ gibi, miskal miskal! \nNe donanmıştı sokak, doğrusu şehrâyindi! \nSormayın parçalanan zulmeti: Üç gün sindi! \nBabacığım, işte kumarbazlara zulmüm bu kadar,\nBir de öksüzler için bin lira aldım zor zar.\nGelelim cünbüşe insâf ediniz vakti midir? \nYâhud insan gibi eğlense herifler ne denir? \nMuhtekir kàfilesiymiş, ne edeb var, ne hayâ.\nAç, sefîl inleyerek can veredursun dünyâ,\nYine siz dinlemeyin, anlamayın mâtemini,\nSürün artık serilen yurdunuzun son demini! \nSağda yüzlerce ölen, solda hesapsız sürünen,\nKarşıdan bunlara gülmek ne demektir alenen? \nDurmayın, derdime ortak görünün kalkın da,\nDemiş olsam, bilirim, vüs’unüzün fevkinde.\nAğlamak çok kişinin zevki değilmiş, lâkin,\nGülmemek herkes için, zannederim, pek mümkin.\nKomşulardan sıkılın, pesten atın na’raları; \nBüsbütün sustururum sonra, çıkarsam yukarı! \nSon sözümdür size... Beyhûde fakat, nerde duyan? \nTaştı kusmuk gibi her pencereden bin hezeyan.\nPek tabî’î ki durulmazdı...»\n— Dur oğlum, yetişir! \n— Lûtfedin, bitmedi...\n— Bir dinle de, olmazsa, bitir.\nBana anlat bakayım şimdi: Şu bîçâre ocak,\nZorbalar saltanatından ne zaman kurtulacak? \nHiç bu mantıkla, a dîvâne, hükûmet mi yürür? \nBir cemâ’at ki erenler işi yumrukla görür,\nKafa bitmiş demek artık, çekiver kuyruğunu! \nKuvvetin hakkı mıdır enselemek bulduğunu? \nBize, Âsım, ne şunun yumruğu lâzım, ne bunun; \nBirinin pençesi ister yalınız: Kànûnun.\nVer bütün kudreti kànûna ki vahdet yürüsün...\nYoksa millet değil ancak dağınık bir sürüsün...\nMemleket zâten ayol baksana: Allak bullak,\nSen de hissinle yürürsen batırırsın mutlak.\nYa kuzum, zabtiye rûhuyle hükûmet sürenin,\nYeri altındadır, üstünde değildir kürenin! \n— Babacığım, öyle değil...\n— Dinlemem artık, hadi git! \n\n* * *\n\nHocazâdem, sen asıl derdi bizim kızdan işit:\nSenin aptal daha bir hayli de çılgın bularak,\nBâbıâlî’yi...\n— Aman? \n— Basmayı kurmuş...\n— Hele bak! \nAcabâ kim ki ayartan? .. Ama zannetmem pek...\n— Deme, oğlum, bana tekmîlini anlattı Melek.\nKız biraz azmine engel herifin, yoksa fenâ...\nHem basar, hem de asar, çok deli şey, âmennâ! \n— Söyle, pek kanlı oyundur, yanılıp oynamasın.\n— Beni hiç saydığı yok nâfile... Bir sen varsın,\nBir de hemşîresi var zabtedecek şimdi onu.\nAman oğlum, bana terk etmeyiniz mecnûnu.\n— Yok canım, vazgeçer elbette, bu gerçek mi deli? \n— Bilemem, korkuyorum kız beni îkàz edeli.\nİş o evvelki vekàyi’ gibi olsaydı, evet,\nBelki bir parça tesellîye bulurdum cür’et.\nLâkin, oğlum, görüyorsun: Kurulan perde yaman; \nHani, baştan başa kan, dış yüzü kan, iç yüzü kan! \nBir damar patlamasın, sel götürür memleketi; \nYoksa göstermeye Rabbim o elîm âkıbeti.\n— Yine ifrâta kapıldın sanırım...\n— Hiç de değil,\nSen şu vaz’iyyete bir baksana: Cidden müşkil.\n— Hadi müşkil diyelim, çâresi hiç yok mu ki? \n— Var.\n— Nedir öyleyse telâşın, heyecânın bu kadar? \n— Heyecan yok, yalınız, mes’elenin ihmâli,\nBence pek doğru değildir. Evet, insan hâli,\nYa nihâyet kızı saymaz da bu ma’tûh oğlan,\nYeniden kàmete kalkarsa, ne olmaz o zaman? \nKopacak fitneyi, oğlum, hele bir kerre düşün; \nSanırım ayn-ı hatâdır beni müfrit görüşün.\nHayır, ifrâtıma hükmetmene râzı değilim; \nBen de oldukça metînim, hele pek mu’tedilim.\nNe yakın der, ne uzak der, ne soğuk der, ne sıcak,\nBu çocuk harbe gider, kaç senedir, zıplayarak.\nNe zaman «gitme! » dedim? «Koş! » diyerek gönderdim; \nGönderirken de «gider, bir daha gelmez» derdim; \nUnutulmuş gibi artık bırakırdım peşini,\nAvuturdum, oturur, evde kalan kardeşini.\nHânümanlar çöküyor, zelzele yalnız bana mı? \nOrtalık can çekişirken açamam ben yaramı.\nAnlamam oğlum için çekmeyi zâten helecan; \nElin evlâdı nedir? Hepsi civan, hepsi de can.\n«Parçalanmış senin Âsım» dediler bi’d-defeât,\nBabayım, elbet içim parçalanırken, heyhât,\nHer zaman sîneye çektim, biliyorsun ya? \n— Evet.\n— Çünkü gâyetle tabî’îdir o müşkil gayret:\nKaplamış yurdumun âfâkını, mâdem, şühedâ...\nVarsın olsun kalanın uğruna Âsım da fedâ.\n«Hem gazâ, hem de şehâdet, ne sa’âdet bu! » derim; \nCiğerim yansa da söndürmek için cehd ederim.\nAma «kàtil» deseler oğlumu, yâhud «maktûl»,\nO zaman işte benim âkıbetim pek meçhûl.\nVar mı bir çâre ki dünyâda, gidip baş vurayım? \nHangi hüsrânımı «sen dur! » diyerek susturayım? \nKendi vicdânım olur önce gelir da’vâcı...\nGörüyorsun ya: Tecellüdle savulmaz bir acı! \nBabanın cânı için merhamet et, evlâdım,\nPek harâbım, bana bir parçacık olsun yardım.\nYalınız sensin elimden tutacak, yaş yetmiş...\nAh o vaktiyle ölenler ne de tâli’li imiş! \nRabbimin cilvesi bunlar ya, fakat hayrânım...\nGeberip gitmediğim, başka nedir isyânım? \nAman oğlum, «hadi tahsîlini ikmâl ediver»\nDe de, mecnûnu zaman geçmeden evvel gönder.\nÇünkü...\n— Dur dur! .. Ne haber? Yoksa misâfir mi, Emin? \n— Âsım ağbeymi getirdim...\n— İyi ettin, gelsin.\n— Bize gitmek düşüyor şimdi.\n— Selâmetle, Hocam...\nHiç merâk etme... Bu akşam kalabilsen? \n— Kalamam.\n\n* * *\n\n— Seni çoktan beridir, gördüğümüz yok, Âsım,\nNerdesin? Yerde misin? Gökte misin? Gel, bakalım! \nYalınızsın? \n— Yalınız geldim, efendim, bu sefer.\n— Getireydin, a canım, şunları...\n— Bilseydim eğer...\n— Âferin, doğrusu, cevherli çocuklar, belli! \nİftihâr etmeli gördükçe bu gürbüz nesli.\n— Ben de şükrânımı arz etmeliyim şimdi size,\nBöyle en sevgili yârânımı takdîrinize.\nAmca Bey, gördünüz, Allâh için insan şeyler...\nAma bir türlü ısınmaz, ne sebeptense, peder.\n— Aklı ermez, babanın, sen nene lâzım, bana bak! \n— Yeni yazdıklarınız nerde, efendim, okusak? \nAradım kimsede yok.\n— Varsa da üç dört eserim,\nZât-ı sâmînizi hoşnûd edemez zannederim:\nDemevî zevkiniz elbet demevî şi’r ister! \n— Asabî olsa da râzîyız, efendim, bizler...\nBir mizâc istemiyorsak o da: Lenfâîlik; \nÇünkü milletler için, doğrusu, gâyet mühlik.\n— Edebiyyâtımız Allâh’a emânet desene! \nBabanın oğlusun, Âsım, ne kadar olsa yine.\n— Pek tarafdârı değildir pederim...\n— Sorma, fenâ! \nÜdebâ nâmına kim varsa, bilâ-istisnâ,\nHepsinin rûhunu şâd etti bugün...\n— Etmeyiniz! \n— Dedim: Artık bu kadar sövmeye lâyık değiliz.\nSen de kimsin? deyivermez mi, ne oldum, bilsen? \nBense şâir geçinirdim, hele bir bak şuna sen! \nKomşunun hâline gülmek ne fenâ şey! \n— Elbet! \nYok ki dünyâda cezâsız kalacak bir hareket.\n— Evet, oğlum, yalınız ibret alanlar nerde? \nEdebî sohbet olurmuş büyücek bir yerde.\nNeden âsârımızın hepsi çelimsiz? derler; \nBu zemîn üstüne herkes iki üç söz söyler.\nBulunur, neyse, nihâyet balığın belkemiği:\nŞark’ın üç bin senedir, gün sayarak beklediği,\nO muazzam, o yaman şâir-i dâhîyi zaman,\nÇıkarıp vermemiş âgûşuna yurdun el’an.\nRûh-i millîmizi tatmîn edemezmiş bir edîb,\nGelmeden sahne-i eyyâma o dâhî-i mehîb.\nGeceler hâmile, mâdem, çocuk er geç doğacak.\nAma sen şimdi işin girdiği son safhaya bak:\nHangi saz şâiri, bilmem, bunu almış da haber; \n«Neciyim ben? » diye, günlerce tepinmiş ter ter! \nSonra durmuşsa da, hâlâ, dediler, gayzı yaman; \nDut yemiş bülbüle dönmüş, giderek, kahrından.\nBuna gülmüştüm, evet, gülmeyecektim oğlum,\nÇarçabuk adl-i İlâhî dedi: «Dur şimdi kulum,\nSen ki, vah vah diyecek yerde, gülersin kah kah; \nİşte fi’l, işte cezâ, çek bakalım! » Eyvallah.\nBabanın yok mu davuldan beter îkàzı, hani,\nTıpkı rü’yâdan ayılmışlara benzetti beni! \n— Yok efendim, bu kadar şiddeti etmem ya ümîd,\nMa’amâfih pederin hakkı değildir tenkîd.\n— Şimdi Âsım, edebiyyâtı bırak, bir tarafa; \nDaha ciddî işimiz var, geçelim başka lâfa.\nGâlibâ söylediğim yoktu? Evet, hiç yoktu:\nMısr’ın en muhteşem üstâdı Muhammed Abdu,\nKonuşurken neye dâirse Cemâleddin’le; \nDer ki tilmîzine Afganlı:\n«Muhammed, dinle! \nİnkılâb istiyorum, başka değil, hem çabucak.\nÖne bizler düşüp İslâm’ı da kaldırmazsak,\nNazariyyât ile bir şeyler olur zannetme...\nO berâhîni de artık yetişir dinletme! \nÇünkü muhtâc-ı tezâhür değil isti’dâdın...»\n— «Şüphe yok, hakk-ı semûhîleri var Üstâd’ın...\nGidelim bir yere, hattâ şu bizim Sûdân’a; \nYeni bir medrese te’sîs edelim urbâna.\nDaha üç beş de fazîletli mücâhid bulalım.\nNesli tehzîb ile, i’lâ ile meşgûl olalım.\nÇıkarıp gönderelim, hâsılı, Şeyh’im, yer yer,\nOradan âlem-i İslâm’a Cemâleddin’ler.»\n— «Bu, fakat, yirmi yıl ister ki kolay görmüyorum...\nYirmi günlük işe bak sen! »\n— «Kulunuz ma’zûrum.»\nKıssadan hisse çıkarsak mı, ne dersin Âsım! \nAnlıyorsun ya, zarar yok, daha iy’anlaşalım:\nİnkılâb istiyorum ben de, fakat, Abdu gibi...\nYoksa, ellerde kör âlet efeler tertîbi,\nBâbıâlî’leri basmak, adam asmakla değil.\nÇek bu işten bütün ihvânını, kendin de çekil.\nGezmeyin ortada, oğlum, sokulun bir sapaya,\nVarsa imkânı, yarın avdet edin Avrupa’ya.\n— Amca Bey! \n— Nâfile Âsım, seni hiç dinlemeyiz...\nÇünkü sen bir kişisin, biz bakalım öyle miyiz? \nBen... baban... sonra Melek... Tutturamazsın ne desen...\nHadi tahsîlini ikmâle tez elden, hadi sen! \nÇünkü milletlerin ikbâli için, evlâdım,\nMa’rifet, bir de fazîlet... İki kudret lâzım.\nMa’rifet, ilkin, ahâlîye sa’âdet verecek\nBütün esbâbı taşır; sonra fazîlet gelerek,\nO birikmiş duran esbâbı alır, memleketin\nHayr-ı i’lâsına tahsîs ile sarf etmek için.\nMa’rifet kudreti olmazsa bir ümmette eğer,\nTek fazîletle teâlî edemez, za’fa düşer.\nİbtidâîliğe mahsûs olan âvâre sükûn,\nÇöker a’sâbına. Artık o da bundan memnûn! \nMa’rifet, farz edelim, var da, fazîlet mefkùd...\nBir felâket ki cemâ’atler için, nâ-mahdûd.\nBeşerin rûhunu tesmîm edecek karha budur; \nNe musîbettir o: Tâunlara rahmet okutur! \nBizler edvâr-ı fazîletleri cidden parlak,\nBir büyük milletin evlâdıyız, oğlum, ancak,\nO fazîlet son üç asrın yürüyen ilmiyle,\nBirleşip gitmedi; battıkça da ümmet cehle,\nBünyevî kudreti günden güne meflûc olarak,\nBir düşüş düştü ki: Davransa da, sarsak sarsak.\nGarb’ın emriyle yatıp kalkmaya artık mahkûm; \nÇünkü hâkim yaşatan şevket-i fenden mahrûm.\nBiz, evet, hasmımızın kudret-i irfânından,\nBî-nasîbiz de o yüzden bu şerefsiz hüsran.\nSonra, a’sâra süren haybeti çekmekle, bugün,\nO fazîlet bile hissiz, hareketsiz, ölgün.\nŞimdi, Âsım, bana müfrit de, ne istersen de,\nMa’rifetten de cüdâ Şark o fazîletten de.\nLâkin ister misin, oğlum, mütesellî olmak:\nİctimâî bütün âmillere, kudretlere bak.\nBunların herbirinin kuvveti, mâzîye inen,\nKökü mikdârı olur; çünkü bu âmillerden,\nEn derin köklüsü en sağlamı, en hâkimidir.\nŞimdi, sen bizdeki kudretleri eşsen bir bir,\nGöreceksin ki: Bu millette fazîlet en uzun,\nEn derin köklere yaslanmada; hem sonra onun,\nBir mübârek suyu var, hiç kurumaz: Dîn-i mübîn.\nHâdisât etmesin oğlum, seni aslâ bedbîn...\nİki üç balta ayırmaz bizi mâzîmizden.\nAğacın kökleri mâdem ki derindir cidden,\nDalı kopmuş, ne olur? Gövdesi gitmiş, ne zarar? \nO, bakarsın, yine üstündeki edvârı yarar,\nYükselir, fışkırıp, âfâk-ı perîşânımıza; \nYine bin vâha serer kavrulan îmânımıza.\nVâkıâ ortada yüzlerce mesâvî yüzüyor; \nSen bu kâbûsu bütün şerre değil, hayra da yor.\nÇünkü yoktur birinin kalb-i cemâ’atte yeri; \nArasan: Hepsi beş on maskara ferdin hüneri! \nBu cihetten, hani, hiç yılmasın, oğlum, gözünüz; \nSâde Garb’ın, yalınız ilmine dönsün yüzünüz.\nO çocuklarla beraber, gece gündüz, didinin; \nGiden üç yüz senelik ilmi sık elden edinin.\nFen diyârında sızan nâ-mütenâhî pınarı,\nHem için, hem getirin yurda o nâfi’ suları.\nAynı menba’ları ihyâ için artık burada,\nKafanız işlesin, oğlum, kanal olsun arada.\nSen geçenlerde demiştin ki:\n«Yazık hâlâ biz,\nDünkü ilmin bile bîgânesiyiz, câhiliyiz.\nİşte fıkdânı bu ihmâl edilen ma’rifetin,\nNesli bir acze düşürmüş ki, bugün, memleketin,\nBir yığın kuvveti var, hem ne tabî’î de, henüz,\nBiz o kuvvetlere eller gibi hâkim değiliz! \nYarının ilmi nedir, halbuki? Gâyet müdhiş:\n«Maddenin kudret-i zerriyyesi» uğraştığı iş.\nO yaman kudrete hâkim olabilsem diyerek,\nSarf edip durmada birçok kafa binlerce emek.\nOnu bir buldu mu, artık bu zemin: Başka zemin.\nÇünkü bir damla kömürden edecekler te’min,\nÖyle milyonla değil; nâ-mütenâhî kudret! ...»\nİbret al kendi sözünden, aman oğlum, gayret! \nBir yılın var daha zannımca? \n— Evet.\n— Bak, ne kolay! \nLâkin ihvân-ı kirâmın? \n— Çoğunun altışar ay.\n— Hep giderler ya, beraberce? \n— Giderler, ma’lûm.\n— Hepsinin mesleği sağlam mı? \n— Evet, müsbet ulûm.\n— İnkılâbın yolu mâdem ki bu yoldur yalınız,\n«Nerdesin hey gidi Berlin? » diyerek yollanınız.\nAltı ay, bir sene gayret size eğlence demek...\nSiz ki yıllarca neler çekmediniz, hem gülerek! \nHani, bir ömre bedeldir şu geçen her gününüz; \nBir gün evvel gidiniz, bir saat evvel dönünüz.\nŞark’ın âgûşu açıktır o zaman işte size; \nO zaman varmanın imkânı olur gâyenize; \nO zaman dinlerim artık seni, Âsım, bol bol...\n— Yarın akşam gideriz.\nÖyle mi? Berhurdâr ol.\n\n22 Zilhicce 1337 / 18 Eylül 1335 (1919)" + }, + { + "id": 4812.0, + "title": "Çanakkale Şehitlerine", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 9.0, + "poem": "Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? \nEn kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,\n-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-\nKaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.\nNe hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! \nNerde -gösterdiği vahşetle- \"bu: bir Avrupalı! \"\nDedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,\nVarsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi! \n\nEski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,\nKaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer. (1) \nYedi iklîmi cihânın duruyor karşına da, (2) \nOstralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada! \nÇehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; \nSâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.\nKimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...\nHani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ! \nAh o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,\nNe kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,\nKustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına; \nDöktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.\nMaske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...\nMedeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.\nSonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,\nÖyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.\n\nÖteden sâikalar parçalıyor âfâkı; \nBeriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı; \nBomba şimşekleri beyninden inip her siperin; \nSönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.\nYerin altında cehennem gibi binlerce lağam,\nAtılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.\nÖlüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; \nO ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...\nKafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,\nBoşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.\nSaçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,\nYıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.\nVeriyor yangını, durmuş da açık sînelere,\nSürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.\nTop tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...\nKahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler! \nNe çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; \nAlınır kal'â mı göğsündeki kat kat îman? \nHangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm? \nÇünkü te'sis-i İlâhî o metîn istihkâm.\n\nSarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,\nBeşerin azmini tevkîf edemez sun'-i beşer; \nBu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi; \n\"O benim sun'-i bedî'im, onu çiğnetme\" dedi.\nÂsım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:\nİşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.\n\nŞühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...\nO, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,\nYaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, (3) \nBir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! \n\nEy, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! \nGökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.\nNe büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...\nBedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.\nSana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? \n\"Gömelim gel seni târîhe\" desem, sığmazsın.\nHerc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...\nSeni ancak ebediyyetler eder istîâb.\n\"Bu, taşındır\" diyerek Kâ'be'yi diksem başına; \nRûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; \nSonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,\nKanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle; \nMor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan, (4) \nYedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan; \nSen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,\nUzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,\nTürbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem; \nGündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem; \nTüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...\nYine bir şey yapabildim diyemem hâtırana. \n\nSen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,\nŞarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,\nKılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...\nSen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,\nO demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; \nSen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın; \nSen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,\nSana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...\n\nEy şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,\nSana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.\n\n(1) İlk baskılarda:...kum gibi, mahşer mi, hakîkat mahşer.\n(2) İlk baskılarda:...duruyor karşında,\n(3) İlk baskıda: Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,\n(4) İlk baskılarda: Ebr-i nîsânı açık..." + }, + { + "id": 54317.0, + "title": "Tatyos'un Kahrı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "son yolcunun adı attila ilhan’dı\nmiyoptu kısa boylu bir adamdı\ndostu yoktu yalnızlığı vardı\nyazı makinasıyla binmişti\nbizimle konuşmaktan çekinmişti\ngözlerini görseniz korkardınız\npolis’ten kaçıyordu derdiniz\nbir cinayet işlemişti derdiniz\nhalbuki kendinden kaçıyordu\n\ntatyosyan’la arkadaş oldu\ngüvertede birlikte gördük\nhırsızlama durduk dinledik\nermeni sicim gibi ağlıyordu\nkarısı marsilya’da kalmıştı\nçocuğu karısında kalmıştı\nanası istanbul’da bekliyordu\npalermo feneri parlıyordu\n\ntatyos’u iki polis getirdiler\nmarsilya’daydık kıştı kıyametti\nrıhtıma kelepçeli getirdiler\nmistral zehir kusuyordu\ndeniz bildiğiniz felaketti\nbölük pürçük akşam oluyordu\ntatyos’u göz hapsine koydular\nkatiyen cigara içiyordu\n\n“dövülmüş süt gibi yorgunum\ngeceleyin kapımı çalsalar\nöyle telaş telaş uyanıyorum\niflahımı kesti fransızlar\ntaşların üstünde yattım\nkarımla konuşturmadılar\nüç günde bütün ihtiyarladım\nüç gün dua ettim küfrettim\nbeni süreceklerdi biliyordum”\n\ntatyos’un camları kırılmıştı\nvapur ecel teri döküyordu\ngizli gizli şimşek çakıyordu\nhaham levi dua ediyordu\ntatyos’un kahrını anlamıştı\nallah da anlasın istiyordu\nallah tatyos’u görmüyordu\nellerini kana bulamıştı\n\ntatyos’un üç cigarası olda\nikisi mutlaka bizimdi\niki göz gibi birbirimize yakındık\naynı kahırla bakıyorduk\naynı sancıyı çekiyorduk\nbindiğimiz bu gemi batsa\nçırpına çırpına boğulsak\nallah bilir ki sevinirdik\nyalnız çocuklardan utanırdık\nmadem ki ölmemiz lazımdı\n\n“aşkale’de kel bir dağ vardı\nnefesimi keserdi tıkanırdım\nbeni varlık vergisi yıktı\nüç sefer askerlik ettim\ngözüme kargalar konardı\nelimde değildi ne yapayım\nmarsilya uzakta duruyordu\nmacera beni çekiyordu\nistanbul’u sevmiyordum\nalıp başımı gidecektim”\n\nattila ilhan bir şiir yazacaktı\nherifin yüreği delinmişti\niçi taun gibi uğulduyordu\ntatyos’un kahrını yazacaktı\nsırılsıklam utanacaktık\ntatyos mutlaka mesut olmalıydı\nömründe bir dakika olmalıydı\no dakika mesut olmalıydı\nbunun çaresine bakmalıydık\nyoksa yüzümüz olmazdı\ndoğru dürüst ölemezdik\nölüler bizi ayıplardı" + }, + { + "id": 285435.0, + "title": "85 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey şarap; güzelliğin kadehe çöker,\nBağladığın akıllar, ipi zor söker.\nSenden birazcık içen, inan ki herkes; \nİçindeki cevheri avcuna döker! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 53231.0, + "title": "Hüsnün Oldukca Füzûn Işk Ehli Artuk Zâr Olur", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Hüsnün oldukca füzûn ışk ehli artuk zâr olur\nHüsn her mikdâr olursa ışk ol mikdâr olur\n\nCennet içün men' eden âşıkları dildârdan\nBilmemiş kim cenneti âşıklarun dîdâr olur\n\nIşk derdinden olur âşık mizâcı müstakîm\nÂşıkun derdine dermân etseler bîmâr olur\n\nZâhid-i bî-hod ne bilsün zevkini ışk ehlinün\nBir aceb meydür mahabbet kim içen hüşyâr olur\n\nIşk sevdasına sarf eyler Fuzûlî ömrünü\nBilmezem bu hâb-ı gafletden kaçan bîdâr olur" + }, + { + "id": 52845.0, + "title": "Soluk Soluğa II", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Büyük aşklar yolculuklarla başlar \nve serüvenciler düşer bu yollara ancak \n\nOnlar ki dünyanın son umudu \nsoyları tükenen birer çılgındırlar \n\nAma yaşarlar dünyanın dört bir yanında \nÖlümle alay ederler sanki \n\nNerde beklenirse ordaydılar \nbir kez bile gecikmediler ömür boyu \n\nNeydi onları ordan oraya \nsavurup duran şey \n\nOnları daima yalnız kılan \nneydi bu yaşam denilen gürültüde \n\nHer dilden bir adları vardı onların \nama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar \n\nSarışındılar belki de esmer \nyani birçok yüzün bileşkesi \n\nNe altın arayıcısıydılar \nne de aylak bir gezgin \n\nVurulup düşseler de her kuşatmada \nserüvencidir onlar ve hiç ölmezler \n\nKi onlar hep yalnızdır ve her nasılsa \nBulurlar heder olmanın bir yolunu \n\nOnlar ki bu dünyada \nkahraman olmaya mahkumdurlar \n\nSislenen anılar kaldı bize onlardan \nrenkleri bozulup duran solgun anılar \n\nNasıl yazmalı ki silinip gitmesin \nbulutlar gibi çekilmesin gök boşluğuna \n\nBileği güçlü ve gözüpek avcılar mıydı \nonları kuşatıp yeryüzü cennetinden atan \n\nYoksa kendini tüketen hüzünler miydi \nvurulup düştükçe ışığını karartan \n\nO serüvenlerin günlüğü tutulmadı \nyazılmadı o insanların destan şiiri \n\nParça parça ettirilseler bir kartala \n(ki sanırım böyle oldu sonları) \n\nFışkırır yüreklerinden \nbaşarısız ihtilallerin yangınları" + }, + { + "id": 73778.0, + "title": "A Dream Within A Dream", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 5.0, + "poem": "Take this kiss upon the brow\nParting from you now\nThus much let me avow" + }, + { + "id": 20120.0, + "title": "Ellerin Müebbet", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "senin neden neden istediğini bilmezdim \nçamaşır makinası der koyardın postanı \ntersyüz eder ceplerini gösterirdi babam \nbir el ıslatır çitiler bir el iplere dizer \nrüzgâr savurur güneş kurutur sanırdım \n\nellerim ellerim ellerim derdin anne \ntuzbuz olurdu evimizim tek aynasında sesin \nbinse sesim bir akça kuşun kanadına gitse \nboy boy çamaşır leğenlerinde kaç müebbet \nbuluşuyor ellerim senin küçücek ellerinle" + }, + { + "id": 21754.0, + "title": "Sesine Dondun Hep", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Cocukluk bahcendi sesin senin,\nalevlerle mesut, cicekli aynandi.\nSizlattiginda karsiliksiz dusler bileklerii,\nnefesini kanattiginda veda sozleri\nyoruldugunda ayriliklardan,\nartik hep boyle olacak, dediginde\nsesine dondun hep.\nOrada binlerce sevdali goz seni gorsun diye,\nsesinin cocukluk bahcesine..." + }, + { + "id": 96014.0, + "title": "Güzellik", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Hastalık, sevgisizlik, öksüzlük...\n Neler geçirdim ben! \nÇıkabilseydi bir, 'güzel' diyecek\n Güzelleşirdim ben!" + }, + { + "id": 7439.0, + "title": "Şen Olasın Halep Şehri", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Hiç kimse senin kadar\nyakıştıramamıştır hüznü kendine\nHüzünler ki aşkın ve şiirin\nyıllanmış sarabıdır\ndamıtılmıştır acıların imbiğinden\nHüzünler ki şairlerin yüreğiden uçuşan\nsararmış çiçek tozlarıdır\n Biraz da şairlere özgüdür hüzün\n\nBozkırın yalımına direnen\nsolgun bir gül gibi yüzün\nAcının, sabrın ve yalnızlığın\nsessizliği sararıyor\nyorgun güzünde alnının\nVe artık bir bir şey bırakamıyorsun\nbekleyişlerden başka kendine\n Biraz da şairlere özgüdür bekleyiş\n\nHiç kimse senin kadar\nalışkın değildir ayrılıklara\nAyrılıklar ki nişanlısıdır hasretin\nacılar ve türkülerle çeyizlenir\nbekleyişlerin sararan güzüne\nVe hasret kızıl bir güldür\nayrılıkların mendiline nakışlanmış\n Biraz da şairlere özgüdür hasret\n\nKerem'i kül eden yangındır gurbet\nferhat'ın sabrıyla çatlayan kayadır\nSarınarak acının yorganına\nsararmış bir yaprak gibi nakışlar\nbekleyişlerin gergefine hüznü\nGurbet biraz da halep demektir\nsöylenir adı efsane efsane\n Biraz da şairlere özgüdür gurbet\n\nAyrılıkların çanı vurduğunda\nsavrılır pişmanlığın kızgın külleri\nBütün sevdalar hasretin yalımıyla tutuşmuş\nbir bozkır türküsüdür kerem'in kavruk bağrında\nve artık\nyollara düşmenin zamanıdır\nşen olasın halep şehri\n Biraz da şairlere özgüdür ayrılıklar...." + }, + { + "id": 3034.0, + "title": "Güzel Şey", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Ölüm güzel şey budur perde ardından haber\nHiç güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber" + }, + { + "id": 398288.0, + "title": "Eldorado By Poe", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 6.0, + "poem": "Şen şakrak donanan, \nBir şövalye kahraman, \nGölgesinde, güneşinde, \nDudağında bir şarkı \nYollarda dolaşmıştı, \nEldorado'nun peşinde. \n\nŞövalye çok kahramandı- \nFakat o yaşlandı- \nVe bir gölge düştü onun \nYüreğinin üzerine, \nRastlamayınca bir izine \nDünya'da Eldorado'nun. \n\nVe, onu nihayeti \nTerkedince kuvveti \nRast geldi gezgin bir gölgeye- \nVe ''Gölge,'' dedi o, \n''Nereden gidilir, Eldorado \nDenilen ülkeye? '' \n\n''Ay'ın dağları \nÜzerinden ileri, \nGölgeler Vadisi'ne doğru, \nSür, cesaretle sür atı,'' \nDiye gölge cevapladı, \n''Ararsan Eldorado'yu.''" + }, + { + "id": 31004.0, + "title": "Baki'nin Son Şiiri", + "poet": "Baki", + "rating": 8.0, + "poem": "Âlâyiş-i dünyâdan el çekmege niyyet var \nYakında adem dirler bir şehre azîmet var \n\nUçdı bu fezâlardan mürg-ı dil-i nâlânım \nÂrâm idemez oldum efkâr-ı seyâhat var \n\nNûş eylese bir âşık tâ haşre dek ayılmaz \nBezm-i feleğin bilmem câmında ne hâlet var \n\nBu hâlet ile ey dil sağ olmada âlemde \nDerd ü gam-ı dilberle ölmekte letâfet var \n\nGitdükçe harâb eyler mülk-i dil-i vîrânı \nDehrün bu cefâsından bir şâha şikâyet var \n\nSer terkine kâ'ildir dünyâya gönül virmez \nTerk ehlinin ey Bâkî başında sa'adet var." + }, + { + "id": 90508.0, + "title": "Kaside Der Vasf-ı Der İstanbul", + "poet": "Nedim", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu şehr-i sitanbul ki bi misl ü behâdır\nBir sengine yek pâre acem mülkü fedâdır\n\nBir gevher-i yekpare iki bahr arasında\nHurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezâdır\n\nBir kân-ı niamdır ki anın gevheri ikbâl\nBir bağ-ı iremdir ki gülü izz ü alâdır\n\nAltında mı üstünde midir cennet-i a’lâ\nEl-hak bu ne halet bu ne hoş âb u hevâdır\n\nHer bağçesi bir çemenistân-ı letâfet\nHer kûşesi bir meclis-i pür-feyz ü safâdır\n\nİnsaf değildir ânı dünyaya değişmek\nGülzarların cennete teşbih hatadır\n\nHerkes irişür anda muradına ânınçün\nDergahları melce-i erbab-ı recâdır\n\nKala-yı meârif satılır sûklarında\nBazâr-ı hüner ma’den-i ilm ü ulemâdır\n\nCamilerinin her biri bir kûh-i tecellî\nEbrû-yi melek andaki mihrâb-ı duâdır\n\nMescidlerinin her biri bir lücce-i envâr\nKandilleri meh gibi lebrîz-i ziyâdır\n\nSer-çeşmeleri olmada insana revân-bahş\nGerm-âbeleri câna safâ cisme şifâdır\n\nHep halkının etvarı pesendîde-i makbul\nDerler ki biraz dilleri bî-mihr ü vefâdır\n\nŞimdi yapılan âlem-i nev-resm ü safânın\nEvsafı hele başka kitâb olsa sezâdır\n\nNâmı gibi olmuşdur o hem sa’d hem âbâd\nİstanbul’a sermâye-i fahr olsa revâdır\n\nKûh-sarları bağları kasrları hep\nGüya ki bütün şevk ü tarab zevk u safâdır\n\nİstanbul’un evsafını mümkün mi beyân hiç\nMaksûd heman sadr-ı kerem-kâra senâdır" + }, + { + "id": 53439.0, + "title": "Zindanda Gecenin Önyüzü", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 5.0, + "poem": "geceler ayaz olur\ngeceler yalçın olur\nberbat olur hayın\nkadın olur be kadın olur\nkatar katar geçerler de\ndişi dişi sekerler de\nbiri ilişivermez yanına\nvay be..." + }, + { + "id": 107055.0, + "title": "Ağlayı Ağlayı Durma Karşımda", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Ağlayı ağlayı durma karşımda\nDost beni gönder de var andan ağla\nKirpikleri top top etmiş kaşında\nDost bizi gönder de var andan ağla\n\nDostun zülüfleri bölük bölüktür\nMenim ciğerciğim delik deliktir\nMuhabbetin sonu tez ayrılıktır\nDost beni gönder de var andan ağla\n\nBaşına bağlamış aldır valası\nAldı beni kaşlarının karası\nHasan ile Hüseyin'in anası\nDost beni gönder de var andan ağla\n\nBaşına bağlamış al ile sarı\nArkamızca etme ah ile zarı\nKoca Pir Sultan'ın gül yüzlü yarı\nDost bizi gönder de var andan ağla" + }, + { + "id": 104722.0, + "title": "Derviş Olan", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 9.0, + "poem": "Derviş olan aşık gerek yolunda hem sadık gerek\nBağrı anın yanık gerek can gözleri açık gerek\nAlçaktan alçak yürüye toprak içinde çürüye\nAşk ateşinde eriye altın gibi sızmak gerek\nZikr-i Hakka meşgul ola, yana yana ta kül ola\nHer kim diler makbul ola tevhide boyanmak gerek\nEyven kişi yol alamaz maksudunu tez bulamaz\nYoğ olmayan var olamaz varını dağıtmak gerek\nDervişlerin en alçağı buğday içinde burçağı\nBu Mısri gibi balçığı her bir ayak basmak gerek" + }, + { + "id": 20007.0, + "title": "Sevmek İçin Geç Ölmek İçin Erken", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "akşamın acı su karanlığı içinden\nsoğuk kadife teması yalnızlığın\nşuh bir kahkaha balkonun birinden\ngizli işareti midir bir başlangıcın\n\nsevmek için geç ölmek için erken\n\nbaşbaşa çay elele yürümek derken\nboğaz vapurları mı iskele sancak\ntelefonda kaybolmak sesini beklerken\ninsan insanı yeniler doğrudur ancak\n\nsevmek için geç ölmek için erken\n\niçimdeki gökkuşağı besbelli neden\nbulutların içinden kuşlar yağıyor\nbir şiire başlarsın birini bitirmeden\nhiç kimse gözlerine inanamıyor\n\nsevmek için geç ölmek için erken\n\nsevmek sevildiğini bile farketmeden\nyaklaştıkça ölüm soğuk bir yağmur gibi\nsevmek zehir zemberek ve yürekten\ngecikerek de olsa vuruşur gibi\n\nsevmek için geç ölmek için erken" + }, + { + "id": 42824.0, + "title": "İlk", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir gün sokakta yürürken\nKalbim duruverecek ansızın\nBoylu boyunca düşeceğim kaldırımlara\nMeraklı insanlar saracak dört yanımı\nÇocuklar, askerler, kadınlar...\n\nSen o anda evde olacaksın\nYaşamanın bütün güzelliği dudaklarında\nBir yandan gömleğimi ütüleyeceksin\nBir yandan şarkı söyleyeceksin\n\nDerken akşam olacak\nBir şiirim gelecek aklına\nSenin için yazdığım\nGözlerin yollarda\nKulağın zil sesinde\nBoş yere bekleyeceksin beni\n\nSaatler geçecek, gelmeyeceğim\nİlk defa olarak yemeğini yalnız yiyeceksin\nVe ben ilk defa olarak yalnız yatacağım\nBir hastanenin ölüler odasında" + }, + { + "id": 73009.0, + "title": "Allah'a ve Bize Dair", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 7.0, + "poem": "Allah ne kadar büyüktür, \nEkinlere güneş verir çocuğum.\nBeni mavi sabahlara devreder, \nMavi güller gibi uykum.\n\nAllah ne kadar büyüktür, \nKuşlar gönderir dallarımıza.\nKaranlıklar kalbe dolduğu vakit, \nNasibi terk ederiz bir yıldıza.\n\nAllah ne kadar büyüktür, \nYol verir gemimize denizler üstünden.\nGarip sonsuzluklar duyarız\nSular akarken, bulutlar yürürken.\n\nVe Allah ne kadar büyüktür çocuğum, \nŞükrolsun ruhumuz şimdi.\nNihayetsiz asırları içinde\nBizi tesadüf ettirdi." + }, + { + "id": 54998.0, + "title": "Bana Türkçe Bir Ekmek Ver / Bir Badem Ağacı Gibi Yaşamak", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Gülben Anastasias hep duygularına göre hareket etti. Öyle yaşadı. Duyguları daha sahiciydi, onlara inandı. İlk kocasından ayrılıp Almanya’ya işçi olarak gitmeye karar verdiğinde aristokrat ailesi şiddetle karşı çıktı kendisine. Aldırmadı, gitti. Siemens fabrikasına girdi. Almancasını geliştirdi. Onu büro işine aldılar. Bir süre sonra büro işi onu boğdu. Bu sırada Victor (Anastasias) adlı Güney Amerikalı bir dişçiyle tanıştı. Sevdi onu; bağlandı. Birlikte Türkiye’ye geldiler. Güzel Sanatlar’ın Seramik Bölümü’ne girdi.3. sınıfa kadar okudu. Kocasıyla Ege sahillerini dolaşırken Bodrum’da Yalıkavak Köyüne geldiler. 'İşte burası sahici bir yer' dediler, manzarasına, doğasına hayranlıkla bakarak. Yalıkavak’ta bir ev, iki değirmen, biraz tarla alıp burada yaşamaya başladılar. Burada Gülben’in Viktor adında bir çocuğu oldu. Sonra kocası kendi dünyasına, Şili’ye döndü. Gülben, Yalıkavak’ta duygularına göre yaşamayı sürdürdü. Vejetaryendi, vegan oldu. Yani hayvan sütünü, yumurtayı, yoğurdu, tereyağını, sentetik şekeri, deri ayakkabıları kendine yasak etti. Köylülerden yufka ekmeği yapmasını öğrendi. Buğdayın besleyici gücünü keşfetti. Buğdaydan çeşitli yemekler yapmasını öğrendi. Ve güneşin, ayın, börtü böceğin, badem ağacının ritmiyle yaşamayı sevdi. Hep duygularıyla. Akşamları yaptığı en sahici iş, bütün işlerini bitirip günbatımını seyretmek oldu. Tıpkı badem ağaçları gibi hayal kurarak yaşamaya başladı... \nAncak Yalıkavak’ta kaçtığı şeyler peşini bırakmadı: Para, yol, televizyon, teknoloji, beton binalar... Yalıkavak 'beyazlar' tarafından işgal edilmişti. O çok sevdiği köylüler ocaklarını söndürmüşler, Aygaz edinmişler, toprak tencerelerini atıp, emayeler almışlar; el örgüsü halılarını, dokuma halılarla değiştirmişler; dantel perdelerini çıkarıp sentetik perdeler takmışlardı. Artık akşamları, günbatımlarını değil, televizyonda 'yalan rüzgârları'nı seyrediyorlardı! .. \n\nGülben, Yalıkavak’taki düşünü bitirip Fethiye’deki dağ köyüne göç etti. Bir marangoz arkadaşına,3 metreye 5 metre baraka yuvasını yaptırdı. Ormana ve denize kendini konuk ettirdi. Seramik fırınları yaptı kendine burada. Köylülerle, çevredeki hayvanlarla, ağaçlarla, börtü böcekle tanıştı. Gökyüzüyle, her çeşit kokuyla... \n\nYıllardır olduğu gibi burada da hep güneş doğmadan uyandı. Kuşluk vakti, çiçeklerin uyanışıyla birlikte. Kahvaltı yapmadan dışarı çıkıyor, ormana, ormanı derin duygularla geçip denize ulaşıyor. Kayalıklardan iyileştirici sulara bırakıyor kendini. Yaz-kış, hep güneş doğarken. Dağların doruklarında kar varken yüzmekten delice bir zevk alıyor. Tekrar ormana döndüğünde bedenindeki o sağlıklı sıcaktan; içindeki kanın delice akışından da. Sonra 'selam, selam' adını verdiği meditasyon hareketleriyle doğan güneşi karşılıyor. Ve gün başlıyor. Gün onun için bizlerde olduğu gibi anlamsız bölümlere ayrılmamış. Gün bir akış onun için. Mükemmel bir bütünlük... Yemek öğünlerine bölünmüş bir telaşlar, koşuşturmalar, kopuşlar hali değil. Bir ırmak gibi erinçli bir şey onun için... \n\nPeki, ne yer ne içer bu kadın? Her şeyi, doğadaki saf olan her şeyi. Köylü kadınlarla yufka ekmek açar. Biraz zeytinle o yufka ekmeğinin tadına doyulmaz. Sonra çok sevdiği gomassio vardır yediği. Susam ve deniz tuzu karışımı bir yemektir bu. Zeytinyağından tampirinç yapar. Meyvenin bir çeşidi. Sebzeler. Buğdaydan yapılan onlarca ekmek. Buğday tatlısı. Şekersiz aşureler. Bulabilirse koko adı verilen tahıl sütü. Doğa o kadar cömerttir ki... \n\nPeki, ona kentli bir soru soralım: Koca gün nasıl biter o dağ başında? Bağışlar bu soruyu, tebessümle karşılar. İş o kadar çoktur ki dağ başında. Seramik fırını yakılır. Seramikler, emaylar yapılır. Buğday öğütülür. Ekmek açılır. En uzak çeşmeden su getirilir. Çiçeklerin saksısı değiştirilir. Köylü kızlara çeyiz yapılır. Onlara İngilizce öğretilir. El işi yapılır. Otlar toplanır. Değişik çaylar yapılır. Doğal yaşam ve beslenme üzerine kitaplar yazılır. \n\nİşte büyüleyici bir sessizlik! Çoban kız yayladan dönüyor keçileriyle. Sesleri derinden derine yankılanıyor. İşte çoban kız keçileriyle konuşuyor, onlarla dertleşiyor. 'Boziş gel buraya, ne o Kırıkboynuz neyin var? ' Gülben işte bu sesleri duyunca bütün işini gücünü bırakıp dinlenmeye başlıyor. Günün sahici işlerinden biri de bu. Günbatımını seyretmek de apayrı bir iş onun için. Sonra cin fikirli köy çocuklarını evine çağırıp, beyaz kâğıtlara renkli kalemlerle şekiller çizdiriyor. O şekilleri alıp bembeyaz perdelerine desenler yapıyor. İşte size bir iş daha! .. \n\nSonra gün tamamen batıyor. Güneşle vedalaşıyor. Uyku vakti gelmiştir. Hayvanlarla, ağaçlarla, börtü böcekle birlikte. Doğanın, uykusunun koynuna girip melekler gibi uyumaya başlar. Güneş hiç üzerine doğmayacaktır. \n\nPeki Gülben neleri bırakmıştır yaşadığı bu hafiflik, özgürlük ve saf sağlık duygusu için? Elektrik kullanmıyor. Güneş ışığıyla aydınlanıyor. Buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon, telefon, gazete, ilacın her türlüsünü hayatından çıkarmış. Yanında para ve saat taşımıyor. Yaşadığı yerde tek bir bakkal bile yok. Burada rekabet, hırs, nefret, kin, kıskançlık, didişme, ayak oyunları, sevgisizlik yok. Bir badem ağacı gibi neşeli, güleryüzlü, bereketli yaşayıp gitmek var. Yumuşacık bir düş gibi... \n\nPeki 'yalnızlık' diyorum. 'Sen yine de bir badem ağacı değilsin. Kentlerin havasını yıllarca soludun. Birçok dostun var, ilişkilerin.' 'Asıl kentte çok yalnızım' diyor. 'Beni anlamayan, beni, yaşantımı garip, tuhaf bulan insanlar arasında inan çok yalnız hissediyorum kendimi. Ben burada dağ köyümde, buradaki, bu kentteki dostlarımı düşünerek daha dopdoluyum. Hem aradan çok yıllar geçti. Ben kenti, kentleri çoktan kapattım. Tanıdığım insanlar da orada kaldılar.' \n\nGülben o uzak, o ıssız dağ köyünde kentteki gibi kaçınılmaz, zorunlu 'dostluklar' yaşamıyor üstelik. Dünya küçük. Onun dağ köyündeki pastoral yaşantısını duyan birçok insan gelip onu buluyor burada. Avusturya’dan, İngiltere’den, Latin Amerika’dan, İstanbul’dan, Ankara’nın birçok yerinden bu kazanılmış hayatı arzuyla merak edenleri küçücük barakasında, köylü dostlarının yardımıyla konuk ediyor. Ormanı gezdiriyor, hayvanlarıyla, ağaçlarıyla tanıştırıyor. \n\n'Peki, tümüyle hayatına baktığında, bir eksiklik duygusu, keşke şunu da yapsaydım arzusu, içinde uyanmaz mı senin? ' diyorum. 'Kentte, kentlerde çok sık yakalar da bu duygular insanları. Sen ne dersin? ' 'Söylediğin duyguların zerresi yok içimde' diyor. 'Öylesine dolu dolu yaşadım ki, inan bazen, artık yeter, diyorum. Doydum, diyorum. Öyle bir an gelirse, yani bu duygunun sahiciliğine tamamen inanırsam, hayatıma kendi ellerimle son vermek istiyorum. Bunu bir kez çok yoğun duydum. Bir keresinde ‘Heraklia’ diye bir yere gitmiştik. Geceydi. Yazdı. Bir kaleye çıktık. Aşağıda deniz muazzam görünüyordu. Gökyüzünde bir yıldız yağmuru vardı. Doğa sarhoş gibiydi sanki. Bir an kendimi öylesine mutlu hissettim ki, işte o an hayatıma son vermeyi düşündüm. Kendimi denizin yumuşacık kollarına bırakmayı...' \n\nÖyle güzel anlatıyordu ki intihar düşünü; sanki ben de o gece, onunla birlikte yumuşacık denizin kollarına atılmış gibi hissettim kendimi. Sonra o usulcacık bir sır verir gibi, mahcup: 'Bu yaz sana gelsem, bir gece olsun beni konuk eder misin, bir gün olsun senin gibi yaşamamı sağlar mısın? ' diye sordum. İri mavi gözleri şefkatle açılıyor, heyecanla: 'Hemen gel, bu yaz, yoksa çok geç kalabilirsin, bir dahaki yazlarda benim ormanım, barakam yerinde olmayabilir, teknoloji o kadar hızlı geliyor ki, çevreciler ‘çok geç olmadan’ falan diyorlar ya, aslında yanılıyorlar. Aslında çok geç oldu. Benim cennet köşem teknolojiye teslim olmadan, bu yaz gel, gecikme...' \n\nGülben Anastasias, İstanbul’a seramiklerini, emaylarını satmaya ve dostlarını görmeye gelmiş. Arkadaşımın arkadaşı. Kentte çok kalamadı, duygularına kapılıp yine Fethiye’deki dağ köyüne, tahta barakasına döndü. Daha sahici olan yüreğine. Sevgilerine..." + }, + { + "id": 1225927.0, + "title": "Müseddes Na'tı Şerif-i Nebevî", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 7.0, + "poem": "Sultan-ı rûsül şâh-ı mümeccedsin efendim, \nBî-çârelere devlet-i sermedsin efendim, \nDivân-i ilâhide ser-âmedsin efendim, \nMenşur-ı 'le-amrük'le müeyyedsin efendim. \n\nSen Ahmed ü Mahmud u Muhammedsin efendim, \nHak'dan bize sultân-ı müeyyedsin efendim. \n\nHutben okunur minber-i iklim-i bekâda, \nHükmün tutulur mahkeme-i rûz-ı cezâda, \nGülbank-i kudümün çekilir arş-ı Hudâ'da, \nEsmâ-i şerifin anılır arz ü semâda. \n\nSen Ahmed ü Mahmud u Muhammed'sin efendim, \nHak'dan bize sultân-ı müeyyedsin efendim. \n\nÜmmideyiz ye's ile âh eylemeyiz biz, \nSermaye-i imanı tebâh eylemeyiz biz, \nBabın koyup agyâre penâh eylemeyiz biz, \nBir kimseye sâyende nigâh eylemeyiz biz. \n\nSen Ahmed ü Mahmud u Muhammed'sin efendim, \nHak'dan bize sultan-ı müeyyedsin efendim. \n\nBîçâredir ümmetlerin isyânına bakma, \nDest-i red urup hasret ile dûzaha yakma, \nRahm eyle aman âteş-i hicrânına yakma, \nEz-cümle kulun Gâlib-i pür-cürmü bırakma. \n\nSen Ahmed ü Mahmud u Muhammed'sin efendim, \nHak'dan bize sultan-ı müeyyedsin efendim. \n\nŞeyh Galib" + }, + { + "id": 40994.0, + "title": "Yari görmeden", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 8.0, + "poem": "Yaz gelende başaklar boyun bükse \nKavrulsada biçmem yari görmeden \nOn sekizbin renge senin deseler \nAk karadan seçmem yari görmeden \n\nDivani iken imdadıma yetseler \nSaraya konuktur deyip ditseler \nAbu hayat deyu ikram etseler \nİç deseler içmem yari görmeden \n\nNaçarıda deli gönül naçarı \nGönül istemiyor yüksek uçanı \nCennet kapısını açıp içeri \nGeç deseler geçmem yari görmeden \n\nAşık sefaiyem açmadan solsam \nSevda pınarından aşk ile dolsam \nTopragın bagrında tomurcuk olsam \nBahar gelse açmam yari görmeden" + }, + { + "id": 40333.0, + "title": "Kahvede", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 5.0, + "poem": "Hep öyküler dinledim\nburuk, acımsı, kekremsi\nDinlerken yaşadım diyemem\nöldüm\n\nAma ölmemiş \no bin öykünün serüvencisi\nSunuyor kendini\ncanlı bir bildiri gibi\nkaçarak tırpanından\nölümün\noturmuş karşımdaki sandelyede\ndemli çaylar istiyor garsondan\nBol içki bir o kadar küfür ve boşvermişlik\nbütün hayata\nUcuza kapatılmış\nhatta bedavaya gelmişken hayat\ndinler mi girdisini çıktısını\no bin serüvenden sonra\n\nÇok öyküler dinledim\ncigara dumanıyla yüklü\nduvarların taş baskısı resimlerle\nsüslü köy kahvelerinde\nburuk, acımsı, kekremsi\nDinlerin yaşadım diyemem\nöldüm\n\nAHMET TELLİ" + }, + { + "id": 40996.0, + "title": "Gözlerin Cennet Çiçegi", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 8.0, + "poem": "Gözlerin cennet çiçegi \nGönlüm cehennem ateşi \nEger sevdigine köle olursa gönül \nNuh tufanına kucak açarmış \nLakin arfatın gerisi cinnet \nKalk güzeller güzeli yüregim sana tutsak \nDerdine pusatlandım çilen gün oldu bana \nSen ki sevdaların şahı garip gönlümün ahı \nDilegim sen kebelam sen muradım sen \nDönsede dünya kendi başına ben dönmezem yolumdan \nDolunaya güneş denktir ülgere kutup yıldızı \nAgla ey şafak yürküsü kaderim boynuma yafta \nHükmü darimiş merger \nBoynumda yay kirişi \nŞer mi yagıyor yerin yüzüne \nKaranlık bastı başımı \nSevdam yankılansın vadilerinde ey anadolum \nİgde çiçeginde gizli özüm \nSarı papatyaki el eder sen gibi \nAlıpta sineme sarasım gelir \nHer koklayış bir acı her dokunuş bin ölüm \nZaman dokuz başlı ejdarha \nSen bana düşman bense bana \nYüregim kaf dagına sürgün \nRuhum tur dagında ersir \nDeli eyledi zaman \nBir acıki dizlerim duymasada bedenim \nParmaklşarımda öldürdüm isyanımı \nŞimdi sokak aralarında gezerken \nDuysamda topal seslerini \nUyuşmuş bacagım duymayan parmaklarıma ragmen \nBu dönek günyadan dimdik geçmek zorundayım \nKoy yal verdigim ekmek verdigim köpeklerde \narkam sıra ürüp dursun \nŞimdi gecelere çivi çakar oldum \nAglama ey şafak yürkülerim aglama \nGece mavisi sevdalarımı çıglık çıglıga çadırırken gökleren \nHuzur benim deseydim vallahi düşünmezdim ey ölüm." + }, + { + "id": 25327.0, + "title": "Canfezam", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "bir darbımeseldir canfêzam bakışların\nvurur beni\nuzanırım da kadife saçaklarına\nrüzgâr durdurur beni\nşehrinde kaybolmuşum uzatmalı kirpiklerinin\nen leylâk kokuşunla, en şahin uçuşunla\no körpe, o İstanbul endâmın kavurur beni\nbu bir cefâ derbendi, kahır istilâsıdır\nellerin ufalar, tenhâlara savurur beni\nşenliğinde aykırı yürüyüşlerin\neziyorsun göklerini\nyine de ufuklarda bekletiyor gurur beni\nbu hicran değişmeyen kaderimdir, umarım\nbiliyorum canfezâm, vuslat unutturur beni" + }, + { + "id": 5673.0, + "title": "Gönül", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Bağından her güzel bir gül seçerdi,\nBundan mı sarardın soldun,ey gönül?\nKadınlar geçerdi,kızlar geçerdi,\nBir zaman aşk için yoldun,ey gönül!\n\nDünyaya baksan da gülümser gibi\nUzuyor hayatın bir keder gibi,\nEllerde dolaşan kadehler gibi\nYıllarca boşaldın,doldun,ey gönül!\n\nÇare yok,matemin çok derinse de,\nHasretin tükenmez yaşın dinse de.\nGençliği hoş geçti,eğlendinse de\nSanmam ki bahtiyar oldun,ey gönül!" + }, + { + "id": 144696.0, + "title": "Kaplu Kaplu Bağalar", + "poet": "Kaygusuz Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Kaplu kaplu bağalar \nKanatlanmış uçmağa \nKertenkele derilmiş \nDiler Kırım geçmeğe \n\nKelebek ok yay almış \nAva şikâra çıkmış \nDonuzları korkudur \nAyuları kaçmağa \n\nErgene’nin köprüsü \nSusuzluktan bunalmış \nEdirne minaresi \nEğilmiş su içmeğe \n\nKazaza balta koydum \nÇevirişin deremezim \nÇuval çayırda gezer \nSegirdüben kaçmağa \n\nAllah’ımın dağında \nÜç bin balık kışlamış \nSusuzluktan bunalmış \nKanlı ister göçmeğe \n\nLeylek koduk doğurmuş \nOvada zurna çalar \nBalık kavağa çıkmış \nSögüt dalın biçmeğe \n\nKelebek buğday ekmiş\nManisa ovasına\nSivrisinek derilmiş\nIrgat olup biçmeğe\n\nBir sinek bir devenin \nÇekmiş budun koparmış \nSalinuban seğirdür \nBir yâr ister koçmağa \n\nBir aksacık karınca \nKırk batman tuz yüklenmiş \nGâh yorgalar gâh seker \nŞehre gider satmağa \n\nDonuz dügün eylemiş \nAyuya kızın vermiş \nMaymun sındı getirmiş \nKaftan gömlek biçmeğe \n\nDeve hamama girmiş \nDana dellallık eder \nSu sığırı natır olmuş \nNöbet ister çıkmağa \n\nKaygusuz’un sözleri \nHindistan’ın kozları \nBunca yalan söyledin \nGirer misin uçmağa\n\nKaygusuz Abdal" + }, + { + "id": 503815.0, + "title": "Şair İşçidir", + "poet": "Vladimir Vladimiroviç Mayakovski", + "rating": 7.0, + "poem": "Bağırırlar şaire:\n'Bir de torna tezgâhı başında göreydik seni.\nŞiir de ne? \nBoş iş.\nÇalışmak, harcınız değil demek ki...'\nDoğrusu\n\tbizler için de \nen yüce değerdir çalışmak.\nVe kendimi\n\tbir fabrika saymaktayım ben de.\nVe eğer\n\tbacam yoksa\nİşim daha zor demektir bu.\nBilirim\nhoşlanmazsınız boş lâftan\nkütük yontarsınız kan ter içinde,\nFakat \nbizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan:\nKütükten kafaları yontarız biz de.\nVe hiç kuşkusuz\n\tsaygıdeğer bir iştir balık avlamak\nçekip çıkarmak ağı.\nVe doyum olmaz tadına\n\tbalıkla doluysa hele.\nFakat\ndaha da saygıdeğerdir şairin işi\nbalık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü.\nVe doğrusu\n\tişlerin en zorlusu\nyanıp kavrularak demir ocağının ağzında\nsu vermektir kızgın demire.\nFakat kim\n\taylak olduğumuzu söyleyerek\n\t\t\tsitem edebilir bize; \nBeyinleri perdahlıyorsak eğer\n\t\t\tdilimizin eğesiyle...\nKim daha üstün, şair mi? \nyoksa insanlara\nPratik yarar sağlayan teknisyen mi? \nİkisi de.\nYürek de bir motordur çünkü\nve ruh, onun çalıştırıcısı.\nEşitiz bizler\n\tşairler ve teknisyenler.\nVücut ve ruh emekçileriyiz\n\t\taynı kavganın içinde\nVe ancak ortak emeğimizle\n\t\tbezeriz evreni\n\t\t\tmarşlarımızı gümbürdeterek\nHaydi! \nlaf fırtınalarından\n\tayıralım kendimizi\n\t\tbir dalgakıranla.\nİş başına! \nCanlı ve yepyeni bir çalışmadır bu.\nVe ağzıkalabalık söylevci takımı\ndeğirmene yollansın dosdoğru! \nUnculuğa! \nDeğirmen taşı döndürmeye laf suyuyla!" + }, + { + "id": 46735.0, + "title": "Günün Birinde", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu devran hep böyle sürüp gitmez ki\nSen de solacaksın günün birinde\nAklına gelecek ayrılığımız\nPişman olacaksın günün birinde\n\nSenin de saçına karlar yağacak\nSenin de gözüne yaşlar dolacak\nElbette kalbini biri yakacak\nBeni anacaksın günün birinde\n\nNe geri dönecek yolun olacak\nNe de tutunacak dalın kalacak\nKorkarım pişmanlık sonun olacak\nYalnız kalacaksın günün birinde" + }, + { + "id": 55010.0, + "title": "Ben Yazarken KendiYüzüme Tükürüyorum”", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Geriye doğru baktığımda... \n\nGeriye doğru baktığımda, çünkü ancak böyle anlaşılıyor bazı şeyler, ben aslında ilkokul 4.-5. sınıftan itibaren yazar olmayı kafama koymuşum. Ama bu ciddi, planlı projeli bir düşünce halinde değil. Tabi babamdan gelen Kuvay-ı Milliye, Kemalistlik, subaylık da var. Bu yüzden iyi, yardımsever, dürüst, çevresinde sayılan sevilen adam yani bir tür kahraman olmak üzere yetiştirildik biz. Çok küçük olanaklarla zengin çocuklarının önüne geçme projesi...Kemalizm biraz da böyle bir proje. Hadi bakalım kendinizi gösterin projesi, romantik bir proje bu. Öte yandan korkunç bir oyun bu. Baştan aşağı yanlış hesaplarla dolu. Belli olanaklar babanın maaşı belli, makarna yumurta yiyorsun, hadi bakalım benim çocuğum nasıl geçecek sizi projesi, üstelik iyi adam olacak ve onları da geçeceksiniz. Okuduğun okul belli, mahalle devlet okulları. \n\nHiç unutmuyorum... \n\nKabataş Erkek Lisesi’ne kaydımı yaptıracaktım. Babam hastaydı, ayakları şişmişti. Makasla pantolonunun paçalarını kesmişti ve ayağında terlik vardı. Çok komik görünüyordu. Emekli bir albay fakat cebinde parası yok. Müdür “çocuğu yatılı verin” demiş. Ev Suadiye’de okul Ortaköy’de. O zaman köprü de yok. Gidiş-dönüş 4 saat. Ama yatılı parası yok. “Gündüzcü olsun, gitsin-gelsin” demiş babam. Tartışmışlar. Müdür, “almıyoruz çocuğunuzu okula” deyince babam çıkarmış beylik tabancasını müdürün masasına koymuş. “Alıyor musun almıyor musun? ” odadan bir çıktı, kıpkırmızı bir surat. “Gemileri yaktık oğlum” dedi. “Baba ne gemileri...” dedi ki; “Oğlum durum ciddi”. Küçük çelimsiz bir çocuğum. Kaydımızı yaptırdık, girdik okula. İlk dönem iki zayıf geldi karneye. Hiç unutmuyorum, babam “teessüf ederim” dedi. “Ulan bu okulda birinci olcam” dedim. Çünkü baba senin adına gurur savaşı vermiş, gemiler yakmış, adamcağız onuruyla yaşamış ve sen onun misyonunu yükleniyorsun. \n\n\nCan havliyle... \n\nMemur ailelerinde bir çalkantı vardır. Can havliyle okursun, can havliyle yaşarsın. Uzun vadede ne olacak diye düşünemezsin. Lisede üniversiteye girebilmek için fen bölümlerinden mezun olmak gerekir. Ben de fen bölümündeydim. Arasıra edebiyat sınıfına giderdim. Millet orada Necatigil okuyor, Orhan Veli, Özdemir Asaf okuyor. Özeniyorum onlara, çünkü onlar edebiyat deyip kaybetmişler zaten. Üniversiteye giremeyecekler ama mutlular. Ben başarılı olmayı mutlu olmaya yeğ tuttum. Çünkü başarılı olmak zorundaydım. Ailenin seni bir kere daha okutma şansı yok. Sınıfı geçmek zorundasın. Halkalar çok gevşek yani. “Hadi lan bu sene de asayım, hayatın tadını çıkartayım biraz” dediğin anda kayarsın. Yani can havli söz konusu olduğunda kimse kimsenin bohem macera arayışını taşıyamaz. Böylece edebiyat hep gizli, yasak bir tutku olarak varoluyor bende. O da meğer yaşamının ta kendisi olmuş, meslek değil yani. \n\nKemalizm’e gönül bağlamış... \n\nKemalizm’e gönül bağlamış ve kaybetmiş bir aile benim ailem. Danslar, tangolar, radyo piyeslerine ağlamalar, arkası yarın’lar üzerine sohbetler... Bir ütopya yaşamışlar, ama ütopya duvara çarpmış. Benim babam o ütopyanın duvara çarptığını Özal’la anladı. Kemalizm’in kaybettiğini, Kemalizm’e gönülden bağlanan o samimi insanların kaybettiğini babamda gördüm. Babamla beraber ben de yenildim. Çünkü ben o tarihe ne, o insanların yenilmişliğine tanığım.\n\nCezmi Ersöz Kaybetmeye... \n\n\nCezmi Ersöz kaybetmeye mahkumdur. Kaybettikçe haz alıyorum. Mazoşizm değil bu. Benim ruhum böyle oluşmuş. Kaybetmek bana şiirsel bir tad veriyor. Ayağım kaydıkça, birileri tarafından kazandığım başarı elimden alındıkça ben kendime “Hah tamam şimdi sensin” diyorum. Ben kaybedince kazanıyorum. Kendimle buluşuyorum. Yenilgiyi öven birisi değilim. Ama bu kadar adaletsiz bir toplumda başarılı olmak bana “yanlış mı yaptım? ” sorusunu sorduruyor. Bu soruyu sorunca kendime tezgah açıp, kendime çelme takıyorum. Bunu yapıyorum ki beni okuyan, yazılarımı seven insanlara biraz daha yaklaşayım, hiç olmazsa onlardan kopmayayım. Başarıyı küçümsememizin bir nedeni de bilinçaltımızdaki korku ile ilgili. Başarıyı istemiyor muyduk? Hem de çok. Biz zaten başarıya koşullandırılmış çocuklardık. Ancak öte yandan kazandığımız başarının tadını biraz olsun yaşayamadan, zenginlerin, iktidar sahiplerinin, güçlü insanların gelip hemen elimizden alacağını düşündüğümüzden, belki de bu acıyı hafifletmek için başarıyı küçümsedik. Kendi oyununu, kendi başarını gölgeleme isteği. \n\nİnsanlara bakıyorum... \n\nİnsanlara bakıyorum, inanılmaz bir tutarlılık çizgisi izliyorlar. O insanlar kendi oyunlarını asla bozamazlar. Benim binlerce okurum var. Fakat hiçbir basın organı Cezmi Ersöz’den bahsetmiyor. Ben bunu kendim yaptım.28 yaşımda egemen medyaya tavır aldım. Yani tabancayı masaya koydum, gemileri yaktım. Onlar da benim ve benim gibilerin onların hamurundan olmadığımızı anladılar. Bugün paraya ihtiyacım olur, anlaşma yaparım, üç gün sonra herşeyi yazar çeker giderim, ellerinde patlarım yani. Ciddi bir misyonun sahibiyiz bu anlamda. \n\nAçık konuşayım...\n\nBazı şeyler giderek netleşiyor. Eurogold bütün gazetelere tam sayfa, yarım sayfa ilanlar verdi. Açık konuşayım, Öküz ve Leman dergisi Eurogold’un ilanını alsaydı, ben bir daha oraya imzamı atmazdım. İnsan yazar arkadaşından da bu kadar dürüstlüğü bekliyor. Ama zaten holdingçiler bıçaklamadı bizi, en büyük darbeyi sağımızdan solumuzdan en yakın arkadaşlarımızdan yedik. Benim çok sevdiğim insanlar acı çekerek öldüler. Hayatlarını örnek aldığım, beslendiğim, gönül bağı kurduğum insanlar çok düşük maaşlarla, köşelerinde, hayattan istifa etmiş vaziyette çığlık çığlığa öldüler. Şimdi benim onların anılarına sadık olmak gibi bir misyonum var. Eğer ben Eurogold’un ilanını basan bir yerde yazarsam onlara haksızlık etmiş olurum. Bu dürüstlük anlayışına bugün aptallık gibi bakılıyor. \n\n\nTesadüfler, kaos... \n\nTesadüfler, kaos...bizim hayatlarımızı birisi filme alsa kimse inanmaz. Absürd, akıldışı, tuhaf... Mesela ben pazarcılık yapıyordum. Mahmutpaşa’dan elbezi, havlu filan aldım. Pazarın en kötü yerindeyim, mafya var orada, yağmur yağıyor, havlular ıslandı. Bir baktım bir müşteri geldi. Aaa annem! “Kaça havlular? ” dedi. Yarısını anneme sattım. Bir başka zaman salça aldım.25 kg. salça. Getirirken elimi kesti, yağmur yağdı, vapura zor attım kendimi. Açtım, bozuk çıktı. Zarar ettim. Akla mantığa uyan yanı yok yani. Beyoğlu Rumeli Han’da dayımın yanında ofisboyluk yaptım. Bankaya para yatırır, vergi dairesine, defterdarlığa giderdim. Çay, dosya, sigorta bildirgesi taşıdığım yerlerde şimdi imza istiyorlar. Her şey akıldışı gelişti çünkü. Mantığı yoktu. Hiç bir şey planlanmamıştı. Yine de ben o rastlantılardan, büyülerden, esinlerden yanayım. Sait Faik’de sistem mi vardı? O rastlantılarla yaşayan bir insandı. Hayatlar onu çekerdi, insan yüzleri onu çekerdi, bakışlar, adını koyamayacağımız bir takım insan davranışları, içsezişler ve yoğun duyarlılıklar onu çekerdi. Ekollerin adı sonradan konulmuştur. Oğuz Atay’ı da bu nedenden çok seviyorum. Küçük memur ailesi, plan program yok, anlık duygular..." + }, + { + "id": 116807.0, + "title": "Padişah Katlime Ferman Dilese", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 9.0, + "poem": "Padişah katlime ferman dilese\nYine geçmem ala gözlü Şah'ımdan\nCellatlar karşımda satır bilese\nYine geçmem ala gözlü Şah'ımdan\n\nOn yedi yerimden vursalar yara\nCerrahlar derdime kılmasa çare\nKemendi bend ile çekseler dara\nYine geçmem ala gözlü Şah'ımdan\n\nKaradır kaşları benzer kömüre\nMünafıklar zarar verir ömüre\nİk'ellerim bağlasalar demire\nYine geçmem ala gözlü Şah'ımdan\n\nEğer beni katsa kervan göçüne\nGötürseler Hindistan'a Maçin'e\nUrganım atsalar dar ağacına\nYine geçmem ala gözlü Şah'ımdan\n\nAhiri katlime ferman yazılsa\nÇıksam teneşire tabut düzülse\nKefenim biçilse mezar kazılsa\nYine geçmem ala gözlü Şah'ımdan\n\nPir Sultan Abdal'ım derim vallahi\nÖlsem terk eylemem piri billahi\nHuzur-ı mahşerde dilerim Şah'ı\nYine geçmem ala gözlü Şah'ımdan" + }, + { + "id": 49783.0, + "title": "Yatar Ağlarım", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Bugün benim yeşil bağım kurudu \nDolu vurdu yapraklarım çürüdü \nBenim de saz tutan elim var idi \nŞimdi bir köşede yatar ağlarım \n\nBenim ile lokma yiyip içenler \nGölgemin altında konup göçenler \nSizi zalim dar günümde kaçanlar \nBen kendi kendime çatar ağlarım \n\nÇırpına çırpına bir yuva kurdum \nBebeği görmedim kundağı gördüm \nDerya'da boğuldum karaya vurdum \nÇileden çileye bakar ağlarım \n\nMahzuni Şerif'im budur ahvalim \nZamane bozulmuş insanlar zalim \nKıyamete kadar gider bu halim \nSabır edip matem tutar ağlarım" + }, + { + "id": 321166.0, + "title": "Erkekler Hep Yalnız Ağlar", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "ERKEKLER HEP YALNIZ AĞLAR\n\nGünlerdir sınırında yaşıyoruz aşkın\nGünlerdir uçurumunda\nBu kaçıncı atışım kendimi\nKollarından yalnızlığa\nBu kaçıncı dargınlık\nBu kaçıncı barışma\nBelli ki\nSensizliğe sürgün artık bu gözler\nSensizliğe sürgün bu dudaklar bu eller\nŞimdi yorgun bir çınar gibi kalbim\nArtık sana değil\nSensizliğe yaslanacağım\nHoşçakal güz çiçeğim hoşçakal\nSeni artık\nGöz yaşlarınla ıslanmış\nYastıklara bırakacağım\n\nOysa yıllarca\nYemyeşil bir orman köyünde sakladım gözlerini\nDağ başlarında çoban ateşleri yaktım üşümeyesin diye\nEllerine kör gecelerin karanlığında sarıldım\nVe haykırdım\nEn dipsiz kuyulara adını\nEzberlettim seni kurtlara-kuşlara\nSense beni sokaklara vurdun\nVe en zehir şarkılara\n\nBilirsin\nRüzğara bıçak\nYağmura ateş\nBuluta kurşun işlemez\nSende öylesine vurdun ki beni\nArtık bana\nHiçbir acı kar etmez\n\nNeylersin \nÖnce melekler terk etti bizi\nSonra masmavi düşler\nÖpüşler- gülüşler-çiçekler\nBüyüsü kalmadı artık kavuşmaların\nBundan böyle\nBizi her köşede\nBambaşka bir cehennem bekler\n\nSen de bundan böyle\nİçi boş şarkılarla avut kendini\nEn ucuz aşklarla yıka kirli ruhunu\nAçılırsın\nTaşlar yosuna sarılır bilirsin\nSarmaşıklar duvarlara\nGeceler karanlığa\nSende yalnızlığa sarılırsın\nVe kadınsın\nAğlayabilirsin gönlünce\nGöz yaşların pınarlar misali çağlar\nUnutma ki erkeğim ben\nVe erkekler hep yalnız ağlar.\n\n\t\tAhmet Selçuk İLKAN\n“Erkekler hep yalnız ağlar” kitabından\nwww.ahmetselcukilkan.com.tr" + }, + { + "id": 15294.0, + "title": "Scwaebiscch - Hall 1972", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "svebiş - hal'de\nbüyük bir park her alman kentinde\nbulunduğu gibi\nve merdiven tiyatrosunda\nbir adam yaratmak piyesi\n\nolmaz dedi berbel\ntek saf damarı avrupanın\ngözlerimiz yaşarıyor\nyanağındaki kırmızılıktan akıp duruyor her şeyimiz\n\ntırmanmaya başladı merdivenleri\nhaylbronlu kedi\nsarışın -\nve kara açılımıyla kırbaçlar\nuzun saçları -\nve bindiği atlar sıyırır kayaları \ngenç\nve durup direnecek sanki kasları\nve o bakışlar kaçıp saklanan\nve umulmadık anlarda karşılaşılan arzlar\naktörlük yaptığı için kendinden \nherkeste olduğundan daha emin\n\nolmaz dedi berbel\nşiirlerimi oku derken\nbirden\nnecip fazıl göründü merdivenlerde\nmüthişti.\n\nbilin ki berdel\njan janin\nsen de merikalı tom\nve seya\nbütün ecdadınız barındı içimizdeki hoşgörüde\n\nbir gün \nbaktıkça değişen ve beni alabilen\nenginliklerinde\nbal görünümlü gamzelerinde\ndudaklarının zümrütten gibi\nbillurluk yansıyan çekişlerinde coşarak ekstazla\n. zira aklında değil\ngüzelliğinle anlıyordun.\nişte bütün bunlarda\nbütün dünyaya\nüstad necip fazılı anlattım dedim ki\n\nO görünüz görünmez\nDaha ilk sesi ilk kelimeleri\nİlk mimikleri ve yüzünde \nİçiçe dönen binlerce daireyle\nİnsanı alıp gönül hücrelerine salar\nkanının yapısını bozar\nyepyeni bir terkiple atar meydanlara\n\nçünkü çok gördüm\nonun \nyüzündeki ahenge ulaşacağım diye\ntemelinden sallanan yapıları\n\naklım mı köpürüyor ne vakti deniz\ntoprağa kene gibi yapışmış ağaçlar\nköpek bastırıyor kanı\navrupa kadını ne kapılar ışmarlıyor\nkapanıyor içindeki bütün çengeller\ninsan tarihi kadar eski bir hasretle \nbakıyor-\nve alıyor" + }, + { + "id": 546706.0, + "title": "Tebrik", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "Gökten ay parçası hâlinde, o rahmet güneşi,\nİndi âfâka bu akşam, bu mübârek akşam.\nEbedî kandili yandıkça, Hudâ’dan dilerim,\nParlasın dursun o îman senin alnında, Paşam!" + }, + { + "id": 510.0, + "title": "Anne", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "İlk kundağın\nBen oldum, yavrum; \nİlk oyuncağın\nBen oldum.\n\nAcı nedir\nTatlı nedir... bilmezdin\nDilin damağın\nBen oldum.\nElinin ermediği\nDilinin dönmediği\nÇağlarda, yavrum\nKolun kanadın\nBen oldum\nDilin dudağın\nBen oldum.\n\nBelki kıskanırlar diye\nGördüklerini\nSakladım gözlerden\nGülücüklerini...\nTülün duvağın\nBen oldum! \n\nArtık isterlerse adımı\nSöylemesinler bana\n'Onun Annesi' diyorlar...\nBu yeter sevgilim bu yeter bana! \n\nBir dediğini \nİki etmiyeyim diye \nÖyle çırpındım ki\nVe seni öyle sevdim sana\nO kadar ısındım ki\nUsanmadım, yorulmadım, çekinmedim\nGün oldu kırdın...\nİncinmedim; \nİlk oyuncağın\nBen oldum... Yavrum\nSon oyuncağın\nBen oldum...\n\nLayık değildim\nLayık gördüler\nAnnen oldum yavrum\nAnnen oldum!" + }, + { + "id": 108845.0, + "title": "Ela Gözlü Yardan Bize Gel Oldu", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Ela gözlü yardan bize gel oldu\nVaramam şu yerler yazlanmayınca\nHiç talip kalmadı ehl-i dil oldu\nGerçekler bilinmez izlenmeyince\n\nAli'yi sevenler ayan eylemez\nSaklayıp sırrını beyan eylemez\nErenler nutkunu nihan eylemez\nMuhabbet kurulup sözlenmeyince\n\nAli'yi sevenler gönül döşürür\nDöşürür de aşk kazanın taşırır\nHer mürşit çiğ talip mi pişirir\nAteş yakıp altı közlenmeyince\n\nPir Sultan Abdal'ım demek olur mu\nHercai dilbere emek olur mu\nRızasız lokmasın yemek olur mu\nMürşit nazarında tuzlanmayınca" + }, + { + "id": 123751.0, + "title": "Allah'ın Emrine Mutiim Dersen", + "poet": "Seyrani", + "rating": 7.0, + "poem": "Allah'ın emrine mutiim dersen\nResûl'ün emrine itaat eyle\nHelâl haram demez bulduğun yersen\nMü'minlik sözünden feragat eyle\n\nZahm-ı aşka gelip merhem sarmağa\nFerhâd olup bir gün bağrın yarmağa\nKudretin yoğise Beyt'e varmağa\nGönül Beytullah'tır ziyaret eyle\n\nKulun rızkın verir hazret-i Bâri\nAçılan gülleri incitmez hârı\nKötülük değildir er kişi kârı\nKemlik edenlere inâyet eyle\n\nKalbini geniş tut sıkma Seyranî\nRıza-yi Bâri'den çıkma Seyranî\nGönül beytullahtır yıkma Seyranî\nElinden gelirse imâret eyle" + }, + { + "id": 1009635.0, + "title": "Süreğen Şiir", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 7.0, + "poem": "Gülüşleri inceliyorum gözle parmakla\nErken sabahı uyuyan otu\nKi yükselip dinelir görününce hayvanlar\nAçlık duymayan göğsü\nUtanç duymayan artık\n\nGüçsüz aşklara azgın aşklara\nSuç ortağı olan kadını\nBir hıçkırığın fırtınasına\nYeşil adasına sessizliğin\n\nGülüşleri inceliyorum gözle parmakla\nYansıtıyorum onları\nNedir bu güzelim varlıklar \nKi dinlenişime uygundur konuşmaları\nÇiy tanesine uygun gülümsemeler\n\nGüneş bir köstebek gibi hoş\nAlçak bir alında bir saç lülesi\nKırılmış uzun devinimsiz gece\nYerinden çıkarılmış güzel maske\nAşınmış zincir\n\nKıvrımından açılan bir yaprak\nSüren bir gülüş\nGözlerim parmaklarım\nGençliğimiz yeryüzünde\nGünü doğuracak sevecenlikle." + }, + { + "id": 90939.0, + "title": "Gazel", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "Vur pençe-i alîdeki şemşîr aşkına\nGülbangi âsmanı tutan pîr aşkına\n\nEy leşker-i müfettihül ebvâb vur bug\nFeth-i mübîni zâmin o tebşîr aşkına\n\nVur deyri küfrün üstüne rekzi hilâl için\nGelmiş bu şehsüvar-ı cihangîr aşkına\n\nDüşsün çelengi rûmun eğilsin serî firenk\nVur Türk'ü gönderen yed-i takdîr aşkına\n\nSon savletinle vur ki açılsın bu surlar\nFecr-i hucûm içindeki tekbîr aşkına" + }, + { + "id": 46738.0, + "title": "Görürüm Seni", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Kendini yüceltme dev aynasında\nNe kadar cücesin bilirim seni\nBir gün tökezlersin yol ortasında\nİşte ben o zaman görürüm seni.\n\nElma şekeri mi sandın sen aşkı\nNe şiirin şiir ne şarkın şarkı\nHele bir kırılsın feleğin çarkı\nİşte ben o zaman görürüm seni.\n\nNe yürek var sende ne içten bakış\nBütün sermayense bir avuç alkış\nBaharın bahar da, ya gelecek kış\nİşte ben o zaman görürüm seni.\n\nElbette atarsın böyle kahkaha\nUmutların yumruk yememiş daha\nSaatin beş kala 'Ah'a - 'Eyvah'a\nİşte ben o zaman görürüm seni\nAh benim zavallım öperim seni." + }, + { + "id": 2357.0, + "title": "Bi Sen Eksiktin Ayışığı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Bileklerimizi morartmis yeni Alman kelepceleri,\nOtobusun kaloriferleri bozuldu Kaman'dan sonra\nSekiz saat oluyor karbonatli bir cay bile icemedik,\nBasimizda perensip sahibi bir bascavus.\nNigde uzerinden Adana Cezaevine gidiyoruz...\n\nBi sen eksiktin ayisigi\nGumus bir tuy dikmek icin manzaraya!" + }, + { + "id": 1290.0, + "title": "Ayrılık Sevdaya Dahil 2", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "yalnızlık\nhızla alçalan bulutlar\n karanlık bir ağırlık \nhava ağır toprak ağır yaprak ağır\nsu tozları yağıyor üstümüze\nözgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır\n eflatuna çalar puslu lacivert\n bir sis kuşattı ormanı\n karanlık çöktü denize\n\nyalnızlık \nçakmak taşı gibi sert\n elmas gibi keskin\nne yana dönsen bir yerin kesilir\n fena kan kaybedersin\nkapını bir çalan olmadı mı hele\nelini bir tutan\nbilekleri bembeyaz kuğu boynu\n parmakları uzun ve ince\nsımsıcak bakışları suç ortağı\n kaçamak gülüşleri gizlice\n\nyalnızların en büyük sorunu\ntek başına özgürlük ne işe yarayacak\nbir türlü çözemedileri bu\n ölü bir gezegenin\n soğuk tenhalığına\n benzemesin diye\nözgürlük mutlaka paylaşılacak \n suç ortağı bir sevgiyle" + }, + { + "id": 92483.0, + "title": "Öyle Bir Yaz Şiiri I", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Günlerdir bir dağbaşındayız\nBir başına ve birşeylerden uzak\nÇağıldayan çavlanları dinliyoruz\nOtların üstünde sırtüstü uzanarak\n\nDuman, is ve beton yığını \nÖyle yormuş, bezdirmiş ki bizi\nYaşayıp durmuşuz bir yangını\nUnutmuşuz gülümsemeyi sanki\n\nGünleri saymadık günlerdir işte\nSaatleri kurmadık ve saatlerce\ndağ taş demeden dolaşıp durduk\n\nÇoktandır unutup gittiğimiz\nBir sevinci tazeledik bu yaz\nDoğayı ve kendimizi dinleyerek" + }, + { + "id": 50824.0, + "title": "Ağıt", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir sevdiğim güzel vardı, bu evrenden vazgeçti; \nSevdiğini yitirenin hali nice olur belli.\nFidan boylum, güvercin bakışlım, şimdi n'etmeli? \nSevip kokamadım, doyamadım; benden vazgeçti.\n\nBenim varımdı o, benim tadım, benim ereğim; \nDireğimdi, kırıldı da çöktüm, bir oldum yerle.\nÇığrış canım, kuşlarla, böceklerle, bitkilerle; \nGel sevdiğim, gel güzelim, gel gülüm, gel direğim! \n\nRüzgarlar üşüttü onu, kuzeyden esen yeller, \nBoz bulutlar öyle benzini soldurdu, dert değil.\nBir sanırım, bu sümbül o sümbüldür! elbet değil.\nNazlı çiçeklerle bile açmaz onu bu iller.\n\nBu gamlı güz akşamı, yola düşmüş hali midir? \nEdalı boyuna göz mü değdi, dil mi uzandı, \nYa ala gözlü görke yüzünü kimler kıskandı, \nÜzerine eğildiği sular vebali midir? \n\nGarip kişi! gez git gayrı bu dağları dul, mahzun.\nBu dağların güzeliydi o, güzellerin hası.\nElbet garib olur garip kişinin yavuklusu; \nBüker de boyuncağzını kor gider melul mahzun..." + }, + { + "id": 56830.0, + "title": "Üçüncü Temrin: Ardiye", + "poet": "Selim Temo", + "rating": 7.0, + "poem": "kimse beni oynamasın kaybettim\nmesire mahalli aç öpüşler tok öpüşler içinde\nayıldı gururlu bir bardak gibi ay\nçözüldü giz kim sadık bir ağzı öpmüş ki\nulan Şakir kötü finnaler buluyorsun her aşka\nperipetie mi dedin ben orada değilim\nyırttım epey beklemiş dürüst eğilim\nve hürmetli yalınlık eliyle kisvemi\nağlasam mı birileri gibi vakara\nskorer gözüyle kaç cima hesabına kârlı\nkaybetmek işimdir toplama bilmem\nvefaysa iftiradır berabere bitmemiş\nbir aşkın uzatma dakikalarında" + }, + { + "id": 50130.0, + "title": "Yine Zevrak-ı Derunum Kırılıp Kenare Düştü", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 8.0, + "poem": "Yine zevrak-ı derûnum kırılıp kenâre düştü\nDayanır mı şîşedir bu reh-i seng-sâre düştü\n\nO zamân ki bezm-i cânda bölüşüldü kâle-i kâm\nBize hisse-i mahabbet dil-i pâre pâre düştü\n\nGehî zîr-i serde desti geh ayağı koltuğunda\nDüşe kalka haste-i gam der-i lûtf-ı yâre düştü\n\nErişip bahâra bülbül yenilendi sohbet-i gül\nYine nevbet-i tahammül dil-i bî-karâre düştü\n\nMeh-i burc-ı ârızında gönül oldu hâle mâ`il\nBana kendi tâli`imden bu siyeh sitâre düştü\n\nSüzülüp o çeşm-i âhû dedi zevk-i vasla yâ hû\nBu değildi niyyetim bu yolum intizâre düştü\n\nReh-i Mevlevîde Gâlib bu sıfatla kaldı hayrân\nKimi terk-i nâm u şâne kimi it`ibare düştü" + }, + { + "id": 104717.0, + "title": "Vaiz", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 8.0, + "poem": "Bugün bir meclise vardım oturmuş pend ider vaiz\nOkur açmış kitabını bu halkı ağlatır vaiz\nİki bölmüş cihan halkın birini cennete salmış\nEliyle kürsüden biri tamuya sarkıtır vaiz\nÇıkar ağzından ateşler yakar şeytan-ı melunu\nSanırsın yedi tamunun azabı kendidir vaiz\nTamuya şöyle doldurmuş içinde yok duracak yer\nAna yerleştirir halka acep hizmettedir vaiz\nYaraşır va'z ana hakkı ki yanar yakılır her dem\nNiyazi'nin hemen ancak cihanda adıdır vaiz" + }, + { + "id": 53962.0, + "title": "Fidel'e Şarkı", + "poet": "Ernesto Che Guevara", + "rating": 9.0, + "poem": "Haydi gidelim, \nateşli peygamberi şafağın, \ngizli patikalardan ulaşalım \no yeşil timsahı kurtarmaya, aşkla sevdiğin. \nHaydi gidelim, \nisyankar ve marslı yıldızlarla dolu \ncepheyle aşağılanmayı bozguna uğratarak \nzafere erişmeye ya da ölümle buluşmaya yemin edelim. \nDuyulduğunda ilk atış sesi ve uyandığında \nçalılıklar bakirelere yaraşan bir şaşkınlıkla, \norada, yanıbaşında, olgun savaşçılar olarak, \nbulacaksın bizi. \nSaçıldığında sesin dört rüzgara doğru \nadalet, ekmek, özgürlük, tarım reformu, \noradai yanıbaşında, aynı vurgularla, \nbulacaksın bizi. \nVe yerini bulduğunda bunca emeğin sonunda\nzalime karşı doğruluğun uğraşı, \norada, yanıbaşında, bekçilik edeeken mücadelenin sonuçlarına, \nbulacaksın bizi. \nYaralı böğrünü yaladığı gün canavar \nmilliyetçi bir mızraktır onu orada vuran, \norada, yanıbaşında, gururlu yüreklerimizle, \nbulacaksın bizi. \nSanma ki bozabilirler bütünlüğümüzü \nrüşvetle kuşanmış yaldızlı bitler, \ntek istediğim bir tüfek, mermiler ve bir siper. \nBaşka hiçbir şey. \nVe şayet engellerse yolumuzu demir, \nAmerika tarihine geçen \ngerillaların kemiklerini örtmek için \nbir mendil isteriz Kübalıların gözyaşlarından. \nBaşka hiçbir şey." + }, + { + "id": 39512.0, + "title": "Kuşlara Fırlatılan", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 6.0, + "poem": "'yuvarlanan bir taş değildir şair”\ndiyor Pablo Neruda\n\nkayaların üzerinden\nkendini boşluğa bırakıyor bir albatros\niçimdeki uçurumun kıyısında\n\naşağılarda, \ntahtalarında Akdenizli karıncaların dolaştığı sandalda, \nkanatlarını sınayan\nmartı yavrularına bakarak söyleniyorum\n\n“kuşlara fırlatılan bir taş da değildir şair\ninsanın varoluşu adına” “" + }, + { + "id": 48143.0, + "title": "Dar Açı", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "anlatmak istedikçe herseyi birden yitiriyorum\nbir kutupyildizi bir ben bir dinmeyen agrilarim\nyapayalniz kaliyorum birden güzelim\nve müthis aglamak istiyorum\ngecenin kanatlari kirik bir saati var bilmem bilir misin\nölüm korkusu alkol gibi yayilir damarlara\nsakin o saatte sokaklara çikma\ndenize bakma \nkaranliga\nyildizlara bakma sakin\no saat\niste güzelim o saat\nölüm, o ateskusu\nölüm; o mavidügüm\ndenizkizlarinin türküsünü söyler\nben yalnizim\norkestrada kirik bir saz\nkanayarak kosan bir kurt\nyüregim dagbasinda unutulmus vakur bir bayrak yirtilircasina\nbir kutup yildizi bir ben bir dinmeyen agrilarim\nçiftlesen kuslarin böceklerin insanlarin yalnizligi\nve müthis aglamak istiyorum\n\t\t" + }, + { + "id": 50716.0, + "title": "Gül Yüzlü Cananım", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 9.0, + "poem": "Gül yüzlü cananım senin elinden\nEğildi bellerim bükülmektedir\nAşkın veremiyim alçak dilinden\nGizli gizli yaşım dökülmektedir\n\nFidandım döküdü yaprağım dalım\nSen Sultansın elbet ben de bir kulum\nGüzel muhabbetin hoş şirin dilin\nŞu gönül bağına ekilmektedir\n\nAkıl ermez oldu neden işine\nNeler gelir yiğitlerin başına\nYandım ah yüzüne hilal kaşına\nAh çektikçe ömrüm sökülmektedir \n\nMahzuni Şerif'im ben bir deliyim\nGöster cemalini seyran eyleyim\nYandım dedim işte daha ne deyim\nNeden dost benden çekilmektedir." + }, + { + "id": 904621.0, + "title": "Resimler, Aynalar, Sesler, Ellerim", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Resimler\n\nSolsun mu ardında bütün resimler\nBir güz kalsın yollarında, bir de ben\nBu kambur feryadı hangi dert dinler\nDöner mi, gelirken uzağa giden\n\nAynalar\n\nAradığımızdır bizi her kuşluk\nBitkin bir aynada buluşturan sel\nŞimdi bir kalp için ağlayan boşluk\nMavi gözlerinden döküldü tel tel\n\nSesler\n\nKanar içten içe beynimde hayal\nBen kendi göğsüme saplarım kahrı\nYa ateş üfleyip yakmasın kaval \nYa da bir mezara girsin bu ağrı\n\nEllerim\n\nEllerim ürkektir ey avcı, küskün\nYavru bir ceylandır senin yurdunda\nO esrarlı başın mağrur ve suskun\nGöklere mi erdi, beni vurdun da" + }, + { + "id": 47817.0, + "title": "Yerleşik Yabancı", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 8.0, + "poem": "Kiminin dikenleri vardır\nKatlanamaz üstüne.\nHep dikene durur\nDelmemek için gövdesini, \n\nKiminin yoktur bir tek kemiği, \nDoğrulamaz ayaklarının üstünde.\nOna göre varsa yoksa kendisi, \nDürülüdür ütülü bir mendil gibi\n\nBen eğilmem gündüz ama \nGeceleri kanatırım kendimi\n\nBen bir söz söylediğim zaman, \nKendine küçük bir pıtrak edinir.\nÇok sürmez anlar başına geleceği, \nÇarşılarda pazar ondan selam kesilir.\n\nBen birini sevdiğim zaman\nGöğünü durmadan genişletir.\nAma herkes rahattır kozasının içinnde, \nO sevgi artık kimsesizdir.\n\nÖlsem ayıptır, sussam tehlikeli\nÇok sevmeli öyleyse, çok söylemeli." + }, + { + "id": 83093.0, + "title": "Ben Dervişim Diyene Bir Ün Edesim Gelir", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben dervişim diyene, bir ün edesim gelir\nSeğirdüben sesine, varıp yetesim gelir\n\nSırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir \nVarıp anın üstüne, evler yapasım gelir \n\nAltında gayya vardır, içi nar ile pürdür\nVaruben ol gölgede, biraz yatasım gelir\n\nOda gölgedir deyu, ta'n eylemen hocalar\nHatırınız hoş olsun, biraz yanasım gelir \n\nBen günahımca yanam, rahmet suyunda yunam \nİki kanat takınam, biraz uçasım gelir\n\nAndan Cennete varam, Cennette huriler görem \nHuri gılmanı, bir bir koşasım gelir \n\nDerviş Yunus bu sözü, eğri büğrü söyleme \nSeni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir" + }, + { + "id": 2110272.0, + "title": "Atatürk'ün Cenazesini Ankara'da Karşılarken", + "poet": "Mithat Cemal Kuntay", + "rating": 9.0, + "poem": "Gene on beş sene evvel gibi Gazi geliyor,\nGene on beş sene evvelki kadar yükseliyor.\nGene başlarda oturmuş, gene göklerde başı; \nYıldırımlar gene bir eski silâh arkadaşı.\nÖlümün bitmeyen ufkunda yatarken gene sağ; \nBir avuç toprak olurken gene yüksek, gene dağ.\nGene bir memleketin satveti bir tek emeli.\nKoca bir yurdu tutarken gene sapsağlam eli.\n\nÇürüyen göğsü için takızaferler gene dar; \nGene sağdır, gene sağlamdır O, hem dünkü kadar.\nOna hicranla... hayır, sade taabbütle eğil; \nÖlüdür; doğru, fakat öldüğü hiç belli değil." + }, + { + "id": 44161.0, + "title": "Reçete", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Ey yüksek sosyeteye mensup modacı hanım, \nEğlence zümresinin başının tacı hanım, \nBu metod ki, sizlerin müsbet ilâcı hanım: \nDışının görünüşü içinin aynasıdır; \nAçıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.\n\nYerindedir tahsilin, güzelliğin şahane.\nVarsa Türk'ten tâlibin, bul çeşitli bahane.\nBir ecnebî hovarda yakalarsan daha ne? ...\nDışının görünüşü içinin aynasıdır; \nAçıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.\n\nFlörtünün sayısı; en az on beş olmalı...\nKimisi hâlis züppe, kimisi keş olmalı...\nAltın kolyen, kürk manton, taksin beleş olmalı.\nDışının görünüşü içinin aynasıdır; \nAçıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.\n\nİç votkayı, şarabı; sokaklarda nâra at.\nMedeniyet sizlerle yükselmektedir kat kat(!)\nÇeşni ruha gıdadır, her gün bir yatakta yat...\nDışının görünüşü içinin aynasıdır; \nAçıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.\n\nHiç durma twist öğren, her gün bir baloya git; \nTırnağını, yüzünü, dudağını boya git.\nSun'î peyke vâris ol, conilerle aya git.\nDışının görünüşü içinin aynasıdır; \nAçıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.\n\nBazen düz pantalon giy, traş ettir enseni.\nBin dolaş bisiklete, göster şöyle sen seni.\nKabahat ailende.. anlıyorum ben seni.\nDışının görünüşü içinin aynasıdır; \nAçıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.\n\nArtist ol, filim çevir; ismine yıldız derler...\nBin kez kürtaj yaptırsan gene sana kız derler! \nÇıplak resim çektirsen, ne şahane poz derler.\nDışının görünüşü içinin aynasıdır; \nAçıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.\n\nMayoyla endam göster, git jürinin önünde..\nMahremini teşhir et her birinin önünde..\nSeçil bir kıraliçe imtihanın sonunda.\nDışının görünüşü içinin aynasıdır; \nAçıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.\n\nHayır, inanma kızım! Bunlar hep istihzadır.\nNamus, insanlar için en mukaddes meyvadır.\nGençlikte hissiyatın belki seni aldatır.\nDışının görünüşü içinin aynasıdır; \nHaddinden çok açılmak soysuzun modasıdır.\n\nTürk oğluna anne ol, iftihar et onunla; \nElin soysuz züppesi bağdaşamaz seninle; \nBu yurdun kızı isen şu sözü iyi dinle: \n'Dışının görünüşü içinin aynasıdır; \nYapacağın düşüklük bize yüz karasıdır.'\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 5950.0, + "title": "Açlık Çoğunluktadır", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "Gulu çiğdemi filan bırak\nSardunyayı karidesi filan bırak\nAcıyı ve ölümleri bırak\nOy pusulalarını ve seçimleri bırak\nEvet\nSeçimleri özellikle bırak\nÇünkü açlık çoğunluktadır\n\nHer kişinin ukala ömrü\nYeter sanılır çiçeklenmeye\nVe dünyanın karanlığından\nBir aşk bahanesiyle kurtulmaya\nKaçıp giden baharların anisi\nElden ele devredilen bir gençlik duygusu\nLaleler sümbüller butun obur boklar püsürler\nHakkim var midir bunları söylemeye\n- vardır\nGüneş doğarken ve batarken\nYazdan kısa girerken ve kıştan çıkarken\nVe dağda ve kırda\nHakkim vardır -\nÇünkü en azından dünyadan\nDölsüz katırlar geçer\nYüklü vagonlar geçer\nDemir yüklü şilepler geçer\nYelkenleri isletenleri ve tayfalarıyla\nVe onların karıları ve çocuklarıyla\nVe bilinmez sanılır geleceği\nBir demiryolu makasçısının\nOysa kesinlikle yazılmıştır\nHer sevgi kitabında\nAsil olan açlıktır\nÇoğunluktadır\n\nSevişmek o yüzden gereklidir\nEvet açlık, yok olsun butun incelikler\nMendiliniz var mi, kabak öğreten\nBoa strogonof mantar file minyon\nGüneş görmemiş midye\nMidye görmemiş güneş\nVe soygun halindeki otel malzemeleri\nVe altın arayıcılar\nVe istedikleri yerlerde\nYüksek graviteli petrol bulanlar\nHem şames kıyıs��nda\nHem mekong deltasında\nBir kalça fotoğrafına bunlarla birlikte bakanlar\nÇoğunlukta değildir\nAçlık çoğunluktadır\nArtık her şeyi yaşadık\nVe birlikte duşunduk\nVe duşunduk ki her şey cehennem\nBir bakışta\nVe cehennem\nBaşarılmamış bir savaştır\nDünyanın ortasında kullanılmamış bir su\nCehennem, insanin kendi ciğeri\nAt sırtında taşınan olu\nKundağa girmeyen bebe\nKaranlıklarda açan çiçeklerin\nBir insanin ölümüne dönüşü\nBir insan olumu olmaya\nÇünkü açlık çoğunluktadır\n\n- İste o zaman diyorum ki -\nGelişin sen olsun senin\nHer şey esirgesin seni\nÇünkü açlık çoğunluktadır\nVe ezecektir gücüyle dünyayı\n- İkimize bir aşk elbette yetmez\nTurlu şeylerin savunulduğu -\nDiriliğe eşitliğe tokluğa\nArtık ayıp olan tokluğa\nÇünkü açlık çoğunluktadır\nAçlık." + }, + { + "id": 59816.0, + "title": "Korkak Kadınlar Şiiri", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 5.0, + "poem": "Onlar için pazarlar, erkekler\nsevda ile sıkıntı arasında\nbir gider bir gelirler\n\ngencömrü aşmak, bir dağı aşmak\nsırtta çocuklar\nsonra da genç sanmaları kendilerini\nol sebeptendir.\n\nsaati sormadan korkuları vardır\nyitirmek tek yılgı\nsevdikleri sevmedikleri de olmuşsa zamanla\nşakırlar sevdiklerini de\nötekini nevroza dönüştürüp saklarlar." + }, + { + "id": 4565.0, + "title": "Yabancı", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Hangi cennetten geldim bu cehenneme\nKi her yokluk bendedir, her acı benim\nBaltalar kıyasıya inmiş govdeme\nBak! Şu devrilen hayat agacı benim\n\nBir gün beni de unut her yalan gibi\nAdımı sokaklara tükür kan gibi\nOysaki yaşadıkça bir çıban gibi\nİçinde sızlayacak o sancı benim\n\nTerkedilmiş eski bir şehircesine\nSensiz yaşıyor o can verircesine\nTutuşmuş özleminle erircesine\nBir zaman sevdigin bu yabancı benim" + }, + { + "id": 23613.0, + "title": "Münzevinin Aynaları", + "poet": "Cahit Koytak", + "rating": 8.0, + "poem": "Ya olmasaydın, Tanrım,\n Ya olmasaydın! \nİnsanların en hakiri olduğumu düşünüp de\nRuhumu oruçlarla, erdemlerle\n Kırbaçladığımda\nBakışlarımdaki kibri aynada\n Yakaladığım zaman\nUtançtan yüzümü avuçlarımla\n Kime kapardım, Tanrım? \n\nYa olmasaydın! \nİnsanların en kibirlisi olduğumu düşünüp de\nOnurları kırılmışların önünde\n Yere kapandığımda\nVarlığım bu küçümen tanrıların ayaklarıyla\n Bir kenara itildiği zaman\nYakınmalarımı, sitemlerimi\n Kime yapardım, Tanrım? \n\nYa olmasaydın! \nHarami ininde mürüvvet,\nKöle pazarında paye dağıtılırken\n''Bir kenarda kalma'yı marifet,\n Ve unutulmayı marifet bilerek\nBeyliği sultanların katında \n Aramaya çıkıpta sonra\nYarı yoldan dönmeyi başardığım zaman\nSürurumu kime gösterip, kime\n Kurum satardım, Tanrım? \n\nYa olmasaydın! \nSürurla dolup taştığım anlar\nDağları, sır yüklü develer gibi,\nYerinden oynatabileceğimi,\n Yürütebileceğimi\nDüşünüp coştuğum ve naralarımla\nYalnızca fareleri ürkütüp,\n Vaşakları, dağ keçilerini...\nSonunda uyuyan aslanı\n Uyandırdığım zaman\nHercai gönlümü can tasasıyla\nKimin yılkısına\n Katardım, Tanrım? \n\nYa olmasaydın, Tanrım,\n Ya olmasaydın! \nYürüdüğüm yollar tükendiğinde\nDostlar yabancıya,\n Sıla gurbete benzediğinde...\nKırbamda su, heybemde azık\nVe türkülerimde...\n Türkülerimde söz bittiğinde; \n\nİnsanın kıt\nGecenin yıldızsız\nİfritlerinse, daim peşimde\n(Hem uyanıkken hem de düşümde) \n Olduğu zaman,\nKimin kapısını omuzlayarak\n Hoyratça açar da, kimin\nAynalarını parçalayarak\nCanımı içeri atardım, Tanrım,\n Sen olmasaydın?" + }, + { + "id": 4247.0, + "title": "En Eski Yalnızlığımdır Aşk Benim", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "En eski yalnızlığımdır aşk benim\nGitgide büyüyen karanlıklarla\nNe zaman sevdiysem kavruldu tenim\nBir ateşin açtığı yanıklarla\n\nSabahı olmazdı çok gecelerin \nAlır, götürürlerdi beni onlar\nÖptüğüm elleriyle, korkunç derin \nBir uçurumun kenarına kadar.\n\nSonra bırakır giderlerdi, üzgün\nBakardım sessizce arkalarından \nSonra umutsuzluk, gözyaşı ve kan.\n\nBütün umutlarım biterdi bir gün \nBir gecenin orsatında kalırdım \nTek başıma ben, ben ve yalnızlığım." + }, + { + "id": 91062.0, + "title": "Elsa'nın Gözleri", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 7.0, + "poem": "Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de \nBütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm \norada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm \nÖyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde \n\nUçsuz bir denizdir bulanır kuş gölgelerinde \nSonra birden güneş çıkar o bulanıklık geçer \nYaz meleklerin eteklerinden bulutlar biçer \nGöklerin en mavisi buğdaylar üzerinde \n\nKaranlık bulutları boşuna dağıtır rüzgar \nGöklerden aydındır gözlerin bir yaş belirince \nCamın kırılan yerindeki maviliğini de \nYağmur sonu semalarını da kıskandırırlar \n\nBen bu radyumu bir pekbilent taşından çıkarttım \nBenim de yandı parmaklarım memnu ateşinde \nBulup yeniden kaybettiğim cennet ülke \nGözlerin Perumdur benim Golkondum, Hindistan'ım \n\nKainat paramparça oldu bir akşam üzeri \nHer kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın \nGördüm denizin üzerinde parlarken Elsa'nın \nGözleri Elsa'nın gözleri Elsa'nın gözleri." + }, + { + "id": 100562.0, + "title": "Kendini Biliş", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 7.0, + "poem": "Ve bir adam söyle dedi: 'Bize kendini bilişten bahset.'\n\nVe o cevap verdi:\n\n'Kalbiniz gecelerin ve gündüzlerin sirrini sessizce bilir.\nAncak kulaklariniz, kalbinizin bilgisini isitmek için deli olur.\n\nDüsüncelerinizde daima bildiginizi, kelimelerde de bileceksiniz.\nRüyalarinizin çiplak bedenine parmaklarinizla dokunabileceksiniz.\n\nVe böyle de olmasi gerekir.\n\nRuhunuzun sakli kaynagi yükselmeli ve çagildayarak denize dogru kosmali; \nVe o zaman, sonsuz derinliginizin hazineleri gözlerinizin önüne \nserilecektir.\n\nAncak bilinmeyen hazinenizi tartmak için tarti aramayin; \nVe bilginizin derinligini degnekle veya iskandil ipiyle ölçmeye kalkmayin.\n\nÇünkü kisi, ölçüsüz ve sinirsiz bir deniz gibidir.\n'Tek dogruyu buldum' degil, 'Bir dogruyu buldum' deyin.\n\n'Ruha giden yolu buldum' degil, \n'Kendi yolumda yürürken ruhu buldum' deyin.\n\nÇünkü ruh, her yolda yürür.\nRuh ne bir çizgi üzerinde yürür; \nne de bir kamis gibi dümdüz büyür.\nRuh, sayisiz taç yapraklari olan\nbir lotus çiçegi gibi açilir.'" + }, + { + "id": 46375.0, + "title": "Sen Yokken", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 8.0, + "poem": "Sen yokken gittim\nKorkularımın üstüne\nHiç ardıma bakmadım\nGümüş şiirler yazdım sen yokken\nÇok yangın çıktı yüreğimde\nKüllerini bile savurmadım\nIrak denizlerin fırtınasıydım\nUzak iklimlerin sert rüzgarları\nKulaçlarken denizinde gurbeti\nKanlı savaşlarım, \nBelalı sevdalarım olmadı hiç\nAma hep sustum, \nHep ağladım, hep yandım sen yokken.\nBekliyorum dönüşünü yeniden, \nBir gelsen, \nHayatın önünden alsan beni\nBir gelsen, \nSellerin önünden alsan beni\nBir gelsen, \nÖlümlü düşlerimden alsan beni.\n\nÇok durdum güneşe karşı bir başıma\nSavrulurdum rüzgarlarında sensizlik denizinin\nSen yokken, \nAz dolaşmadım gönlümün kuytularında\nÜşüyen karanfilim şimdi buruşuk parmaklarda\nBir kırağı ayazıydım gecenin kollarında\nZifirlerinde sadece ben üşürdüm.\nHiç aldırmadım esen rüzgara\nHiç dinlenmiş bir yürekle çıkmadım ortaya\nYinede hiç yıkılmadım giden trenlerin ardından\nAma bütün yangınlar beni yaktı önce\nHep ortasında kaldım vurgunların\nVurgun nedir ki? deme\nBir babanın serzenişi nasılsa öyle\nBayrakları indirilmiş, \nBozguna uğramış bir hisardım sen yokken\nHep sustum, \nHep yandım, hep ağladım sen yokken.\nBir gelsen, \nYangınlardan alsan beni, \nBir gelsen, \nDünyalarımdan alsan beni, \nBir gelsen, \nŞafaksız gecelerden alsan beni, \nAma ne zaman gelsen, \nAkşam kızılı gözlerimle bulacaksın beni." + }, + { + "id": 85768.0, + "title": "Allah Desin", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 8.0, + "poem": "Öyle bir bağ yetiştirsem\nDallar Allah Allah desin\nRüzgar vursun yaprağına\nYeller Allah Allah desin\n\nSaraylar yaptırsam baştan\nEtrafı güllük gülistan\nDillere olasın destan \nEller Allah Allah desin\n\nSefai'yem kurban olsun\nAkan kanlar bayrak olsun\nHatun nazlı gelin doğsun\nDöller Allah Allah desin" + }, + { + "id": 108581.0, + "title": "Bir Kişi Özünde İkilik Olsa", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir kişi özünde ikilik olsa\nHakk'ın didarını görmez billahi\nHor bakarsa evliyanın yoluna\nEli bir gerçeğe ermez billahi\n\nCihanı seyahat edip gezerse\nDoksan bin kelamı okur yazarsa\nBir mümin yezide kuşak çözerse\nDerdine dermanı bulmaz billahi\n\nEli ile komadığın alırsa\nYalan söyler Hakk'a asi olursa\nTövbe etmez günah gümrah olursa\nCehennem oduna yanar billahi\n\nBir mümin yezide kızını verse\nAnası babası ilayık görse\nYüz bin kere başı secdeye varsa\nHak da günahından geçmez billahi\n\nBir mümin yezidin yüzüne baksa\nGayet gökçek olsa şol meyli aksa\nOl müslim bacıdan zürriyet doğsa\nArsız meydanında kalır billahi\n\nPir Sultan'ım der ki Hakk'ın emrini\nKoyuverse bir kişi avradını\nMümin olan bilir bunun dadını\nYedi başlı hınzır olur billahi" + }, + { + "id": 2231.0, + "title": "Mağara", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 7.0, + "poem": "mağaranın duvarına\nhayvanları taştan oydum\nkükrediler karanlıkta\ntürkülerle karşı koydum\n\nkaranlıktı mağara\nışığı taştan oydum\nüşüyordum\nbir de güneş koydum\n\naşk oydum mağaranın duvarına\naşk oydum\nağrıdı taşlar\nyarıldı mağara\n\nben doğdum" + }, + { + "id": 102948.0, + "title": "Ölüm Gelecek ve Senin Gözlerinle Bakacak", + "poet": "Cesare Pavese", + "rating": 8.0, + "poem": "Ölüm gelecek ve bana senin gözlerinle bakacak-\neski bir vicdan azabı\nyahut saçma bir günah gibi\nsabahtan akşama dek\nuykusuz, donuk, bizi izleyen ölüm. \nGözlerin dilsiz bir çığlık,\nboş bir söz olacak, beyhude bir sessizlik.\nBu yüzdendir her sabah\nkendi gözlerini görmen yalnız\naynaya bakındığında ve o gün, ah,\ndeğerli umut, biz de öğreneceğiz\nhayat ve hiç olduğunu senin.\nÖlümün bir bakışı vardır hepimiz için.\n\nÖlüm gelecek ve bana senin gözlerinle bakacak.\nBu, bitirmeye benzeyecek bir günahı,\naynada yeniden beliren bir ölü yüzü\ngörmeye benzeyecek,\ndinlemeye benzeyecek suskun bir dudağı,\nDilsiz düşeceğiz ortasına burgacın." + }, + { + "id": 1386251.0, + "title": "Seyfi Baba", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Geçen akşam eve geldim. Dediler:\n - Seyfi Baba\nHastalanmış, yatıyormuş.\n - Nesi varmış acaba? \n- Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah.\n- Keşki ben evde olaydım... Esef ettim, vah vah! \nBir fener yok mu, verin... Nerde sopam? Kız çabuk ol! \nGecikirsem kalırım beklemeyin... Zîrâ yol\nHem uzun, hem de bataktır...\n - Daha a'lâ, kalınız\nTeyzeniz geldi, bu akşam, değiliz biz yalınız.\nSopa sağ elde, kırık camlı fener sol elde; \nBoşanan yağmur iliklerde, çamur tâ belde.\nHani, çoktan gömülen kaldırımın, hortlayarak; \n'Gel! ' diyen taşları kurtarmasa, insan batacak.\nSaksağanlar gibi sektikçe birinden birine,\nBoğuyordum! müteveffâyı bütün âferine.\nSormayın derdimi, bitmez mi o taşlar, giderek,\nDüştü artık bize göllerde pekâlâ yüzmek! \nYakamozlar saçarak her tarafından fenerim,\nÇifte sandal, yüzüyorduk, o yüzer, ben yüzerim! \nÇok mu yüzdük bilemem, toprağı bulduk neyse; \nFenerim başladı etrâfını tektük hisse.\nVâkıâ ben de yoruldum, o fakat pek yorgun...\nBakıyordum daha mahmurluğu üstünde onun:\nKâh olur, kör gibi çarpar sıvasız bir duvara; \nKâh olur, mürde şuâ'âtı düşer bir mezara; \nKâh bir sakfı çökük hânenin altında koşar; \nKâh bir ma'bed-i fersûdenin üstünden aşar; \nVakt olur pek sapa yerlerde, bakarsın, dolaşır; \nSonra en korkulu eşhâsa çekinmez, sataşır; \nGecenin sütre-i yeldâsını çekmiş, uryan,\nSokulup bir saçağın altına gûyâ uyuyan\nHânüman yoksulu binlerce sefilân-ı beşer; \nSesi dinmiş yuvalar, hâke serilmiş evler; \nKocasından boşanan bir sürü bîçâre karı; \nO kopan râbıtanın, darmadağın yavruları; \nZulmetin, yer yer, içinden kabaran mezbeleler:\nEvi sırtında, sokaklarda gezen âileler! \nGece rehzen, sabah olmaz mı bakarsın, sâil! \nSerserî, derbeder, âvâre, harâmî, kaatil...\nBöyle kaç manzara gördüyse bizim kör kandil\nBana göstermeli bir kerre... Niçin? Belli değil! \nYa o bîçâre de râhmet suyu nûş eyliyerek,\nHatm-i enfâs edivermez mi hemen 'cız! ' diyerek? \nO zaman sâmi'anın, lâmisenin sevkıyle\nYürüyen körlere döndüm, o ne dehşetti hele! \nSopam artık bana hem göz, hem ayak, hem eldi...\nNe yalan söyliyeyim kalbime haşyet geldi.\nHele yâ Rabbi şükür, karşıdan üç tâne fener\nGeçiyor... Sapmıyarak doğru yürürlerse eğer,\nGiderim arkalarından... Yolu buldum zâten.\nYolu buldum, diyorum, gelmiş iken hâlâ ben! \nİşte karşımda bizim yâr-ı kadîmin yurdu.\nBakalım var mı ışık? Yoksa muhakkak uyudu.\nKapının orta yerinden ucu değnekli bir ip\nSarkıtılmış olacak, bir onu bulsam da çekip\nAçıversem... İyi amma kapı zâten aralık...\nGâlibâ bir çıkan olmuş... Neme lâzım, artık\nGirerim ben diyerek kendimi attım içeri,\nAyağımdan çıkarıp lâstiği geçtim ileri.\nSağa döndüm, azıcık gitmeden üç beş basamak\nMerdiven geldi ki zorcaydı biraz tırmanmak! \nSola döndüm, odanın eski şayak perdesini,\nAralarken kulağım duydu fakîrin sesini:\n- Nerde kaldın? Beni hiç yoklamadın evlâdım! \nHaklısın, bende kabâhat ki haber yollamadım.\nBilirim çoktur işin, sonra bizim yol pek uzun...\nHele dinlen azıcık anlaşılan yorgunsun.\nBereket versin ateş koydu demin komşu kadın...\nÜşüyorsan eşiver mangalı, eş eş de ısın.\nOdanın loşluğu kasvet veriyor pek, baktım\nŞu fener yansa, deyip bir kutu kibrit çaktım.\nHele son kibriti tuttum da yakından yüzüne,\nSürme çekmiş gibi nûr indi mumun kör gözüne! \nO zaman nîm açılıp perde-i zulmet, nâgâh,\nGördü bir sahne-i üryân-ı sefâlet ki nigâh,\nŞâir olsam yine tasvîri otur bence muhâl:\nO perîşanlığı derpîş edemez çünkü hayâl! \nÇekerek dizlerinin üstüne bir eski aba,\nSürünüp mangala yaklaştı bizim Seyfı Baba.\n- Ihlamur verdi demin komşu... Bulaydık, şunu, bir...\n- Sen otur, ben ararım...\n - Olsa içerdik, iyidir...\nAha buldum, aramak istemez oğlum, gitme...\nBen de bir karnı geniş cezve geçirdim elime,\nBaşladım kaynatarak vemeye fincan fincan,\nAzıcık geldi bizim ihtiyarın benzine kan.\n- Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın? \nNezle oldun sanırım, çünkü bu kış pek salgın.\n- Mehmed Ağ'nın evi akmış. Onu aktarmak için\nDama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün.\nNe işin var kiremitlerde a sersem desene! \nİhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu sene.\nHadi aktamıyayım... Kim getirir ekmeğimi? \nOturup kör gibi, nâmerde el açmak iyi mi? \nKim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası:\nDostunun yüz karası; düşmanının maskarası! \nYoksa yetmiş beşi geçmiş bir adam iç yapamaz; \nOna ancak yapacak: Beş vakit abdestle namaz.\nHastalandım, bakacak kimseciğim yok; Osman\nGece gündüz koşuyor iş diye, bilmem ne zaman\nEli ekmek tutacak? İşte saat belki de üç\nGörüyorsun daha gelmez... Yalınızlık pek güç.\nBa'zı bir hafta geçer, uğrayan olmaz yanıma; \nKimsesizlik bu sefer tak dedi artık canıma! \n- Seni bir terleteyim sımsıkı örtüp bu gece! \nAçılırsın, sanırım, terlemiş olsan iyice.\nİhtiyar terliyedursun gömülüp yorganına...\nAtarak ben de geniş bir kebe mangal yanına,\nBaşladım uyku teharrîsine, lâkin ne gezer! \nSızmışım bir aralık neyse yorulmuş da meğer.\nOrtalık açmış, uyandım. Dedim, artık gideyim,\nÖnce amma şu fakîr âdemi memnûn edeyim.\nBir de baktım ki: Tek onluk bile yokmuş kesede; \nMühürüm boynunu bükmüş duruyormuş sâde! \nO zaman koptu içimden şu tehassür ebedî:\nYa hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!" + }, + { + "id": 1778545.0, + "title": "Vasiyet", + "poet": "Özge Dirik", + "rating": 7.0, + "poem": "“ki en kötüsüdür,\nölümden sonra da istemek.”\n\nBenden firar eden dünyadan,\nson isteklerimi taşırken bana,\ndikkat et; aynı olmasın torbanın rengi,\nayağına giydiğin galoşlarla.\n\nŞu bizim yan odada,\nKürt kaşlı kız çok inledi dün gece,\nboştu yatağı,\nbugün iyileşmiş, tahliyesi olmuş,\ninandıramadılar bana.\n\nBir uçlu sakla da göğsüne,\nteninin kokusu olsun izmaritinde.\nBu yalnızlığı biz yaratmadık,\nbilakis tütünü bile dost eyledik kendimize.\n\nYa sen,\nellerini yıkıyorsun bana her gelişinde,\nbenimle aynı gün ölecek olan alyansında,\nbir sabun parçası,\nne demekse.\n\nYarın belki de son kez,\nziyaret saatini özleyeceğim yine,\nyemek yiyeceğim,\ntadını tuzunu alıp, öyle veriyorlar yemeği,\nmercimeğin içindeki böceğin bile hesaplı kalorisi.\n\nGiydiğin eteğin yırtmacı ilk defa dokunuyor bana,\nbeni yolcu eden akciğer\nkediye atsan yemez\ngeç kalmayacak randevusuna.\n\nGidince çürümeyeceğini bilsem,\nellerimizi değiştirelim derdim.\nEllerimin ellerinde verdiği güzel ve uzun mola,\nayrılık Allah’ın emri,\nölüm olmasa…" + }, + { + "id": 2110218.0, + "title": "Atam", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir yüz tanıdım ruhuma nakşoldu zamanla,\nBir yüz ki bütün hatları şimşekle doluydu,\nBen yalnız onun resmine daldım heyecanlı,\nBenden çocuğum yalnız onun şi'rini duydu.\nBir hüzne bürünmüştü cenazeyle düğünler,\nBir damla yaş olmuştu denizler gözümüzde.\nHasretle bakarken gecenin rengine günler,\nSeyretti yanan gözleriniz fecri o yüzde.\nTarih onun emriyle kımıldandı yerinden,\nBirkaç yıla toplandı hemen birçok asırlar.\nİsa eli geçmiş sanılır yurt üzerinden,\nGül bahçesi olmuş dün ayak bastığı yerler.\nOndan geliyor, her günümüz başka baharsa,\nOndandır, ufuklarda ne ürperme, ne gam var...\nKalbim nefesim dursa, düşüncem sona varsa,\nDünyayı unutsam da unutmam bir Atam var." + }, + { + "id": 348031.0, + "title": "Şiirin Deniz Kıyısındaki Sesi", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Denize atılmış şiirdir bence\nYurtsayan, yurdu bilinmeyen bir yıldız\n\nŞiirin deniz kıyısındaki sesine bırakılmış ölümdür\nyanacak sarayların kestiği bir, yarım ay." + }, + { + "id": 50750.0, + "title": "Bir Kıyı Kahvesinde", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": ". Adaçaylarımızı söylemiş miydik? \nÜç kişi bir köşede oturmuş ağ yamıyordu.\nKimimiz aznif oynuyor, cıgara üstüne cıgara\nyakıyordu kimimiz. Sanki dünya durmuştu\nöyle dalmış gitmiştik. Kendi kendimizdik.\nBir sürü kırlangıç dışarda camlara vuruyordu.\nBirden bir ses, yüzüne karışmış bıyıkları, \n-Deniz çekildi, dedi. Hepimize tutup\ndenizde gezdirdiği gözlerini. Büyük\nbir boşluk bırakıp sonra da arkasında\nKalktı.\n\tBiz işte o zaman gördük onu\nve çekilen denizi.\n\tO zaman çıktık kendimizden.\n\nDışarda bir dilim ekmek gibiydi gök" + }, + { + "id": 48130.0, + "title": "Yağmur Olsam", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Sel taşkını bir akşamüstü\nBulutları bağrına basan\nAğaçlara sordum seni\nYaprak rüzgarı tutmaz dediler\nUzun uzun baktılar yalnızlığıma\nYangın yeri bir yürek\nBir de yağmur gösterdiler\n\nNe olur şu yağmurların\nBirdenbire yağanı ben olsam\nRüzgarı düğümlesem saçlarına\nBir daha bırakmasam\nÖpsem kirpiklerini\nSüzülüp gözyaşlarına karışsam\nÇağlayıp aksam çağlayıp aksam\nYüzündeki ırmaklarla geçsem ovaları\nDudaklarında denizlere çıksam" + }, + { + "id": 77400.0, + "title": "Ankaralı", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 5.0, + "poem": "senin bu ankaralı haline inat\nboğaziçi köprüsünü götürüp assam\nbir kartpostal gibi ortasına kızılay'ın\nsadece trafik mi\nbütün ezberi karışırdı ankara'nın" + }, + { + "id": 213962.0, + "title": "Lüzumat Müzekkeresi", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Uzun boylu, kısa boylu\nÖlse ne ki, kalsa ne ki? \nÜç-beş yüz bin işçi, köylü\nÖlse ne ki, kalsa ne ki? \n\nFark etmez ırgat, amele\nHarç diye basın temele\nAlt tarafı hepsi köle\nÖlse ne ki, kalsa ne ki? \n\nHayatına küstü memur\nYediğini kustu memur\nAltı memur, üstü memur\nÖlse ne ki, kalsa ne ki? \n\nVurguncuya işlesin çark\nNamuslular etmesin fark\nEsnafın destesi beş mark\nÖlse ne ki, kalsa ne ki? \n\nDulu,yetimi kim arar\nİmhasına verin karar\nEmekliler zaten zarar\nÖlse ne ki, kalsa ne ki? \n\nİşsizler sürülsün yurttan\nBüyükler kurtulsun dertten\nİnsanlar kemikten, etten\nÖlse ne ki, kalsa ne ki? \n\nTemizlensin sathı vatan\nSevinsin pusuda yatan\nVatandaş lüzumsuz zaten\nÖlse ne ki, kalsa ne ki? \n\n(Yasaklı Rüyalar)" + }, + { + "id": 435271.0, + "title": "Parça Tesirli", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 7.0, + "poem": "Mührü kazıdım dağıttım sihri\n\nBir dildim sende aksanımı yitirdim\n\nTarif ve tanım hükümsüz artık\n\nBende kaydın silindi\n\nGören yaksın her kimse o anı defterini\n\nBu hayata bir intihar borcum var biliyorum\n\nYarım kalmış bir yürüyüş oldum hep\n\nAçıyorum yeniden kapının çengelini\n\nGören hayra yorsun beni\n\n\n\nÇok örseledim demek hayatı yordum\n\nEski bir meselden esinlenmiştim oysa\n\nKarın güneşe mağdurluğu gibi oldu hep\n\nBir düşe telefim yine\n\nO malum heceye hep-yek geleyim şimdi\n\n\n\nÖnce söz vardı şimdi yok\n\nAylardan yağmur olsun istedim takvim ikindi\n\nBelki doğru okuyamadım silikti ayak izleri\n\nBir keder uyak istedi benden\n\nAşktan sızmış bir makama\n\nHeder ettim kendimi\n\n\n\nSabıka kaydım sorulmasın ne olur\n\nBen hep telaş oldum cinnet yazıldım sana\n\nHepsi bu işte belki bir körün gözleri gibi\n\nBiz seninle iki mutlak kaderiz artık\n\nKuş dili bir zamana bütünlemeli\n\n\n\nKim demiş ömür kısa külliyen yalan\n\nVarsın keyfe keder bir darbe olsun\n\nYeter ki doruktayken vurulsun parça tesirli\n\nBir rüzgâra gömülsün her aşk şiiri\n\n\n\nBir karşı-devrim gibi\n\n\n\n(Yaratım, 6)" + }, + { + "id": 18316.0, + "title": "Ne Ağlarsın", + "poet": "Aşık İsmail Daimi", + "rating": 9.0, + "poem": "Ne ağlarsın benim zülfü siyahım,\nBu da gelir bu da geçer ağlama.\nGöklere erişti figânım ahım,\nBu da gelir bu da geçer ağlama.\n\nBir gülün çevresi dikendir hardır,\nBülbül har elinde ah ile zardır.\nNe olsa da kışın sonu bahardır,\nBu da gelir bu da geçer ağlama.\n\nDaimi'yem her can ermez bu sırra,\nGerçek aşık olan erer o nûra.\nYusuf sabır ile vardı mısır’a,\nBu da gelir bu da geçer ağlama." + }, + { + "id": 55676.0, + "title": "Sevdiğim Kadın Adları Gibi 16/ Işık", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 5.0, + "poem": "kimin elini tuttuysan\ngökkuşağının altından geçti" + }, + { + "id": 63100.0, + "title": "Açılmamış Kapılar", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Sevdiğin kentlerin selamı sanki \nSülüs kamyon şoförleri \nKufi hamallar \n\nAnılar hep sonbaharda gibidir \nastrakan gecede \nsüt yıldızlar \n\nBelleğinin yerini tutar kadehindeki \nTaşlar taş kemerler \nİvedi sarmaşıklar \n\nHayatını sarsan binbir andan \nadlarını yıllara \nveren yargıç krallar \n\nNe varsa yarım kalmış, geleceğindir \nBir kez girilmiş sokaklar \nAçılmamış kapılar \n\nBilir misin iki kökeni var hüznüniyetinin: \nçiçek durumu aşklar \nyaprak düzeni siyasalar" + }, + { + "id": 63661.0, + "title": "Dohtor Bey", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 9.0, + "poem": "Verdigin perhize budur gayratım, \nBundan başka uyamayong dohtor bey, \nÜç sepet yımırta sabah kahvaltım, \nTeker teker sayamayong dohtor bey!\n\nİki leğen pilav bir yayıg ayran, \nİster yağlı olsun ister yavan, \nYanına keseyong beş kilo sovan, \nYeyong yeyong doyamayong dohtor bey!\n\nÜç tencere bamya yirim bişince, \nYirmi tas su içip biraz koşunca, \nHer yanı sökülür garnım şişince, \nSağlam göynek geyemeyong dohtor bey!\n\nSinciye acımdan çogtan ölürdüm, \nSağolsun gomşular ediyo yardım, \nBi guzudan fazla yimem söz virdim, \nAyıp olur cayamayong dohtor bey!\n\nBazı az geliyo beş kasa hurma, \nYedi lahanadan yapıyoz sarma, \nOnuda mı yeding deye hiç sorma, \nUtaneyong deyemeyong dohtor bey! \n\nGünde iki çuval unum gideyo, \nAvradım her sabah ekmek edeyo, \nBir gazan fasille gönül ye deyo, \nArtırmaya gıyamayong dohtor bey!\n\nSenede gırk dönüm bostan ekering, \nBenden başka kimse yimesing dirim, \nGavını, garpızı gabıglı yirim, \nAcelemdeng soyameyong dohtor bey!\n\nBilmem gara Memmed nereye gider, \nBuyumuş gısmatım, buyumuş gader, \nBi günde yediğim işte bu gadar, \nDaha fazla yeyemeyong dohtor bey! \n\nAşık Kara Mehmet" + }, + { + "id": 2412.0, + "title": "İki Kalp", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "İki kalp arasında en kısa yol:\nBirbirine uzanmış ve zaman zaman\nAncak parmak uçlarıyla değebilen\nİki kol.\n\nMerdivenlerin oraya koşuyorum, \nBeklemek gövde gösterisi zamanın; \nÇok erken gelmişim seni bulamıyorum, \nBir şeyin provası yapılıyor sanki.\n\nKuşlar toplanmış göçüyorlar\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 13748.0, + "title": "Senin Gemin Camdan Sevgili", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 9.0, + "poem": "Duydum ki yine umudunu kesmişsin insanlardan,\ndostluklardan... Duydum ki yine acımaya başlamışsın\nkendine...\nYolunu kimselerin bilmediği, bilmek de istemediği\nsevginin o hayal ülkesinde birilerini beklerken çok\nüşümüşsün...\nİnsan ancak kendisine sevgili olabilir, diyormuşsun.\nŞimdi artık yollarda ve binbir hayalin peşinde\nsürüklediğin ve yıprattığın sevgine minnet borcunu\nödeyecekmişsin...\nAcıyan sevgini şımartacak, onu örtülere saracakmışsın.\nOnu kendini güçlü ve korunaklı olduğunu hissetmediğin\nhiçbir yerde ortaya çıkarmayacakmışsın...\nSevgini yırtıcı bir kuş gibi yetiştiriyormuşsun.\nEn iyi savunmanın saldırı olduğunu ve yokolmamak için\nyoketmek gerektiğini öğretiyormuşsun ona...\nOna onu, sabırlar, merhametler ve inceliklerle değil,\nhazlar, hayranlıklar ve kıskanç ilgilerle\nbesleneceğini vadediyormuşsun.\nHer gece uyumadan önce arkasında Che Guevera’nın resmi\nolan aynanla konuşuyormuşsun: Bir sen varsın önemli\nolan, bir sen varsın gerçek olan... Hem onca acıya\nrağmen hala güzelim...\nVe artık kendime yasaklıyorum başkalarına acımayı ve\nhayatın acısını...\nAynadaki nefesinin buğusunu görüyorum buradan.\nGözlerinle gözgöze gelemediğim için tutup aynadaki\nbuğuyu öpüyorsun.\nYaralı kendini öpüyorsun...\nÇekmeceden cüzdanının çıkarıp içindeki kredi\nkartlarını seyrediyorsun zoraki bir hayranlıkla.\nİçinde sevgini sakladığğın kaleyi daha da\ngüçlendirmeyi geçiriyorsun aklından.\nKredi kartlarını yalıyorsun dilinle ve onların zehirli\ntadını içine akıtıyorsun.\nBankamatikten her para çektiğinde kulağına gelen ölüm\nçığlıklarına alıştırmak istiyorsun kendini böylece.\nHem senden güçsüzlerin ölümü, hem bu ölümleri gizleyen\nve bütün katliamları anında temize çeken teknolojinin\nzehirli tadı sarıyor şimdi sevginin yaralarını.\nBankamatikten her para çektiğinde kulağına gelen\nçocukların ve kimsesizlerin ölüm çığlıklarına\ndayanamadığını hissettiğin anlar, senin için hayatta\nsadece annenin babanın ve kardeşlerinin önemli\nolduğunu söylüyorsun kendine ve akşam iş dönüşü onlara\nhediyeler alarak evine dönüyorsun...\nVe eskiden, sevgini bir kalenin ardına saklamadan önce\nsadece kendi çocuklarını sevenleri kınadığını unutmak\niçinse bu defa başkaları değil kendin kanatıyorsun\nsevgini.\nSonra küçük, tüylü bir köpek almak istiyorsun kendine.\nKöpegi severken, kucaklarken sana acımasızlık eden\ndostlarının, seni sevginin o hayal ülkesinde yıllarca\nbekletip düşlerini ve ömrünü çalan sevgililerin\nyüzleri geçsin istiyorsun karşından.\nOnların yüzleri geçtikçe sahibin olduğun için senden\nbaşka kimseyi sevmeyecek ve bağlanmayacak olan\nköpeğine daha da sıkıca sarılmak istiyorsun, öpüp\nkoklamak.\nKendini öper gibi, yaralı ve belki de artık hiç\niyileşmeyecek olan kendini.\nHiç iyileşmeyeceğini artık kendinden bile\nsaklayamadığın böyle anlarda para kazanmak istiyorsun,\niş kurup daha çok para kazanmak.\nBöyle anlarda bir kalenin ardında gizlediğin herşeye\nyanlışlarla dolu olsa da senden izler taşıyan tarihine\nbile düşman oluyorsun.\nSeni bu hale getirenlerle bir olup bu belki de artık\nhiç iyileşmeyecek yaralı kendini yoketmek\nistiyorsun... Sonra yorgun düşüyorsun... Artık\ndinlenmek istiyorsun. Yarına daha dinlenmiş ve\nkorkularından kurtulmuş olarak uyanmak istiyorsun...\nVe uykuya dalmadan önce vitrinlere bıraktığın\ndalğınlığın geliyor aklına...Kendine bir kez daha\nacıyorsun ve bu yüzden pahalı bulup da almadığın\ngiysileri almaya karar veriyorsun.\nBu pahalı giysiler sayesinde ilgilerin kölesi değil,\nilgilerin merkezi olmayı istiyorsun.\nBu giysiler sayesinde sızlayan sevgilerini örtmek,\nörtmek, örtmek istiyorsun. Görünmez olmak istiyorsun.\n\nOysa senin gemin camdan sevgili...\nİşte güçlü balığın güçsüz balığı yokettiği kanlı\ndenizin her tarafından seni görebiliyorum...\nSadece ben değil dost düşman herkes uykuya daldığını\ngörebiliyoruz buradan.\nÇünkü senin gemin camdan sevgili.\nSıkıntından yediğin tırnaklarının kenarlarını...\nKorkulu bir rüya gördüğünde birden silkinişini...\nYaralı sevgini korumak için aldığın onca kötücül\nkarara rağman nasılsa hep masum kalan sayıklamalarını\ngörüp duyuyorum buradan...\nKaleni ve kalenin ardında sakladığın yaralı sevgini.\nBoşuna saklama sevgini. Senin gibiler hiç örtünemez\nsevgili...\nSeni bu kanlı deniz ve düşmanların da dostların da\nhemen tanır.\nYa benzerini bulup gidersin buralardan.\nYa da seni yokederler sevgili...\nHerkes gibi ve herşeyi bilerek yaşamaszın sen\nSenin gibiler örtünemez...\nBu kanlı denizde senin gemin camdan sevgili." + }, + { + "id": 90550.0, + "title": "Köprünün Üstünde", + "poet": "Friedrich Nietzsche", + "rating": 7.0, + "poem": "Köprünün üstünde durmuşum geçende\nKaranlık geceye bürünmüşüm.\nBir türkü duyulur uzaklardan\nAltın damlalar yağardı bir de\n\nÜrperen aynasında suyun\nGondollar, ışıklar, bir de müzik\nGeçmiş kendinden, yüzdüler alaca karanlığa doğru \nRuhum, şu görünmez parmakların dokunduğu çalgı, \nBir Venedik türküsü söyledi gizlice, \nBoyam boyam mutluluk içinde ürpererek.\nBir duyan var mı dersin?" + }, + { + "id": 2115975.0, + "title": "Gönül Seni", + "poet": "Erzurumlu İbrahim Hakkı", + "rating": 9.0, + "poem": "Vasf-i lisan seninledir, vasfedemem gönül seni \nNutku beyan seninledir, vasfedemem gönül seni \n\nHer hünerin kemalisin, her güzelin cemalisin \nHüsn ile an seninledir, vasfedemem gönül seni \n\nŞevk ü taleb ki sendedir, zevk ü tareb ki sendedir \nAşk ile can seninledir, vasfedemem gönül seni \n\nOlmasa kibr ile riya, sensin ol Beyt-i Kibriya \nGenc-i nihan seninledir; vasfedemem gönül seni \n\nBilmedi kimse cevherin, aleme doldu Kevser'in \nZevk-i cihan seninledir, vasfedemem gönül seni \n\nHükmüne Hakkı bendedir, canı seninle cindedir \nCümle cihan seninledir, vasfedemem gönül seni" + }, + { + "id": 38350.0, + "title": "Beraberken", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 7.0, + "poem": "Beraberken kıymetini bilmedimdi\nElim ayağımdın sanki zora koştuğum.\nBir yetim şiir kaldı yanımda şimdi, \nKaybetmekten deli gibi korktuğum.\nBir kum saatiyim sensiz geceden gündüze\nAltı durmadan üstüne getirilen.\nBu nasıl zaman ki çakılı kalmış güze, \nDoğmamış çocukları evlatlık verilen.\nİşte böyledir gülüm bazı şeylerin\nHiç hissedilmez varlıkları ama, \nYoklukları bir uçurum kadar derin\nBaş döndürür kıyısında nasıl da.\n\nEy bir hüznü büyüten solgun anne! \nSen de düşün benden sana kalan ne." + }, + { + "id": 1152203.0, + "title": "Etme", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.\nBaşka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.\n\nSen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı? \nHangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.\n\nÇalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.\nÇalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.\n\nEy ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...\nBizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.\n\nEy, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,\nSen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.\n\nSen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan. \nAyın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.\n\nBizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.\nGözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.\n\nAşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer; \nAşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.\n\nEy, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,\nBize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.\n\nŞekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,\nO zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.\n\nBizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.\nHuzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.\n\nHarama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.\nEy hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.\n\nİsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.\nAşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme." + }, + { + "id": 1173214.0, + "title": "Gerdek", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 5.0, + "poem": "Gerdekte, düğün aleminden uzak,\nOturmuş Amor sana sadık ve titriyor,\nSakın ha misafirlerin sırları fırıldak\nGelin döşeğinin gizemini bozmasın diyor.\nMistik kutsal pırıltılar parıldıyor\nÖnünde alevlerin mat altını; \nBir buhur anaforu etrafı sarıyor,\nDoğanın zevkini çıkarasınız diye azılı.\n\nNasıl çarpıyor yüreğin saatin çaldığında,\nKonuklarının gürültüsünü kovan.\nNasıl da yanıyorsun o güzel dudaklara,\nBirazdan kapanan ve tamanen susan.\nAcele ediyorsun, bitirmek için herşeyi,\nOnunla kutsal yere doğru girmeye; \nAteş, bekçinin ellerinde evrenin neyi\nAzalıyor, mum gibi sakince bitmeye.\n\nNasıl da sarsılıyor buselerinin çokluğunda\nGöğüsleri ve mut çehresi; \nAncak cesaretin erkini zorluyor anında.\nKi ürperten sadece şiddeti,\nAmor yardım ediyor onu çabucak soymaya,\nAma senin yarın kadar çevik değil; \nVe sonra sımsıkı kapatıyor gözlerini, güya\nMuzip, uslu, bilakis aranızda rezil." + }, + { + "id": 1329260.0, + "title": "Binamaz", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 8.0, + "poem": "Bî-namaz deyip beni Hak'dan uzak gören,\nSığmaz senin hayâline mihrâb ü mübrem.\nSen sade beş vakitte ararsın Allahını,\nBen her zaman onunla emîn ol beraberim" + }, + { + "id": 14213.0, + "title": "Gerçek", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Uyandığı zaman gökte yıldızlar \nİnsan düşünür: belki de Allah var! \nTanrısal bir öpüştür soken şafak.\n\nNe hoştur insanın bir gül açası,\nKoşan göklerde kuş gibi uçası,\nBulutlarla yagmur olup ağlamak.\n\nGitmek, sona ermeden… bir zamanda…\nBaşıboş bir tekne gibi ummanda; \nFırtınalarda ne yelken, ne bayrak.\n\nFakat beni sen uyandır, ey zeka! \nBak, işte önümde her günkü çorba,\nEkmek, kaşık ve kasesiyle bu aşk.\n\nSarhoş eden, davet eden bu ölüm\nİçinde ben salt bir ademoğluyum,\nKorkan, ölüsünü hatırlayarak.\n\nEy, ışığın boşandığı gerçek düş! \nBütün zamanı kucaklayan öpüş; \nYaşamak… eken insan, veren toprak." + }, + { + "id": 23422.0, + "title": "Cevapsız Kalan Sualler", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yürü: duvar beton, otur yer beton \nTavana bakarsın ' bakma der' beton \n- Yağmur kokan toprakların nerede? .. \n\nNe çiçekler açar, ne kuşlar öter \nYolların on adım ötede biter \n- Serbest gezen ayakların nerede? .. \n\nHer günü hasrettir haftanın ayın \nHani ya bayramın, düğünün, toyun? \n- İlin, yurdun, konakların nerede? .. \n\nGönlün gamdan göçer, gama taşınır \nBoş direkler boynu bükük düşünür \n- Dalga dalga bayrakların nerede? .. \n\nDeprem mi geçirdin, talan mı gördün? \nKanlı haydutlara haraç mı verdin? \n- Obaların ocakların nerede? .. \n\nİnancın cezalı, yüreğin tutsak \nKonuşacak yerde çaresiz susmak \n- Dudakların, dudakların nerede? \n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 70463.0, + "title": "Hürriyet Kasidesi", + "poet": "Namık Kemal", + "rating": 9.0, + "poem": "Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten \nÇekildik izzet ü ikbal ile bâb-ı hükûmetten\n\nUsanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten \nMürüvvet-mend olan mazluma el çekmez iânetten\n\nHakîr olduysa millet, şânına noksan gelir sanma\nYere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıymetten\n\nVücûdun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır\nNe gâm râh-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten.\n\nMuini zâlimin dünyada erbâb-ı denaettir\nKöpektir zevk alan, sayyâd-ı bi-insâfa hizmetten\n\nHemen bir feyz-i bâkî terk eder bir zevk-i fânîye\nHayatın kadrini âli bilenler, hüsn-i şöhretten.\n\nNedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler\nNedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten.\n\nCihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim \nUtanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten \n\nFelekten intikam almak, demektir ehl-i idrâke\nEdip tezyid-i gayret müstefid olmak nedâmetten\n\nDurup ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millette\nÇıkar âsâr-ı rahmet, ihtilaf-ı rey-i ümmetten\n\nEder tedvîr-i âlem bir mekînin kuvve-i azmi\nCihân titrer sebât-ı pây-ı erbâb-ı metânetten\n\nKaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar \nFütur etme sakın milletteki za'f u betaetten \n\nDeğildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı \nFelekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten\n\nZiya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir \nhic��b etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten\n\nBiz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim \nMuhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten\n\nBiz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim \nCihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten \n\nBiz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette \nBize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten\n\nNe gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet \nKaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten\n\nKemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın \nMüreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten\n\nFelek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin \nDönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten\n\nAnılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler \nKi ednâ zevki âlâdır vezâretten sadâretten\n\nVatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim \nAyırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten\n\nMüberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir \nVazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten\n\nCivânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ey bidâd \nErir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten \n\nNe mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet \nÇalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten\n\nGönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret \nEzilmez şiddet-i tazyikten te'sir-i sıkletten\n\nNe efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet \nEsîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten\n\nSenindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme \nCemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten\n\nNe yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl \nCihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten\n\nSenindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et \nHüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten\n\nKilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar \nUyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten\n\nHürriyet Kasidesi'nin Açıklaması:\n\nçağın değer yargılarını doğruluktan ve samimiyetten sapmış görerek\nkendi arzumuz ve saygınlığımız ile devlet kapısından ayrıldık.\n\nkendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmaz,\nmürüvvet sahibi olanlar zavallılara yardım etmekten kaçınmaz.\n\neğer millet, hor görülmüşse onun şanına bir eksiklik geleceğini sanma; \nyere düşmekle cevher, değerinden özünden birşey kaybetmez.\n\nvücudun mayası, vatan toprağıdır; \nbu vücut, acı ve sıkıntı içinde vatan yolunda toprak olursa, en küçük bir üzüntü duyulmaz.\n\ndünyada zalimin yardımcısı, aşağılık kimselerdir; \ninsafsız avcıya hizmetten zevk alan ancak köpektir.\n\nhayatın değerini şöhretin güzelliğinden üstün tutanlar ile\ngeçici zevklere ebedî feyiz tercih edilir.\n\ninsanlarda hayatın uzamasına bunca düşkünlük nedendir; \ninsan emaneti koruyacağı yerde ondan niçin menfaat bekler? \n\nkişi dünyada herkesten kendini alçak görür, ayıplanmaktan kaçınır,\nfakat kendi nefsinden utanmaz.\n\nakıllı ve bilinçli olanların, yaptıklarından pişman olup çalışmalarını artırması ve bunlardan ders alması, felekten intikam almak demektir.\n\nbaşarının, üstünlüğün değeri, milletin gönül birliğinde durur; \nkoruma ve kollama eserleri ise ümmetin düşüncesinin çarpışması ile çıkar.\n\niktidar sahibi bir kişinin azim gücü, dünyanın bir düzene girmesini sağlar; \nmetanet sahibi kişilerin ayaklarını sağlam basması ile cihan titrer.\n\nkader, her feyzini, her lütfunu bir zaman için saklar; \nmilletteki gevşeklikten, zayıflıktan sakın korkma! \n\nzincire vurulmuş aslana ayaklarının güçsüzlüğü töhmet değildir; \nbu dünyada nasipsiz himmet sahiplerinden talih utansın.\n\nışık yüksekliğin doruğundan uzaksa çaresizliktendir; \ntabiat yerde sürünen kabiliyetten utansın.\n\nbiz o osmanlılar boyunun ulu soyundanız; \nmayamız, bütünüyle şehadet kanıyla karılmıştır.\n\nbiz o yüce hamiyetli, çalışkan ve güçlü kişileriz ki\nbir küçük aşiretten dünyaya hükmeden bir devlet meydana getirdik.\n\nbiz o yüce yaratılışlı milletiz ki\nhamiyet meydanında ayaklar altında toprak olmaktan bize ölüm daha iyi gelir.\n\nhürriyet mücadelesi korkulu ateş olsa ne dert,\nyiğit olan bir insan gayret meydanından kaçar mı? \n\ncellâdın can yakan kemendi acımasız bir ejder bile olsa,\nyine bin defa esaret zincirinden daha iyidir.\n\nfelek her türlü eziyet yollarını toplasın gelsin,\nmillet yolunda hizmetten dönersem kahpeyim.\n\nbu yolda çektiğim acılar, sıkıntılar anılsın; \nbunun en basit zevki bile vezirlikten, sadrazamlıktan daha iyidir, yücedir.\n\nvatan, bir vefasız alaycı sevgiliye dönmüş,\naşkına bağlı olanları gurbet acılarından ayırmıyor.\n\nkorkudan, yalvarma yakarmadan uzağım; \nbenim yanımda görevim menfaatimden, hakkım hükûmetin kötü niyetlerinden daha üstündür.\n\ney adaletsiz, milletin yiğitleriyle mücadeleden sakın; \nsenin zulmünün kılıcı hamiyet kanının ateşi karşısında erir.\n\nzulüm ile, işkence ile hürriyeti ortadan kaldırmak ne mümkün; \neğer kendinde bir güç görüyorsan insanoğlundan idraki kaldırmaya çalış.\n\ngönülde çalışma gevheri, elmas cevherine benzer; \nağırlığın tesirinden, baskının şiddetinden ezilmez.\n\ney hürriyetin güzel yüzü, sen ne büyüleyici imişsin.\ngerçi esaretten kurtulduk derken senin aşkının esiri olduk.\n\nşimdi kalbi fethedecek güç sendedir, güzelliğini gizleme; \ngüzelliğin, milletin nazarlarından ebediyete kadar uzak kalmasın.\n\ney geleceğin umudu, sen ne can dostuymuşsun; \ndünyayı bütün üzüntü ve sıkıntılarından kurtaran sensin.\n\nhükmetme çağı senindir, hükmünü dünyaya geçir; \nallah yüceliğini her türlü belâlardan korusun.\n\ney yaralı kükreyen aslan, senin gezdiğin güzel sahralar zulmün köpeklerine kaldı,\nartık gaflet uykusundan uyan!" + }, + { + "id": 43034.0, + "title": "Sevgilimin Adı Kalaşnikof", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Üç yiğit asker, beş fakir gerilla daha öldü\nSevgilimin adı kalaşnikof\nEn uzun ömürlü aşkımızın\nÜç yiğit gerilla, beş fakir asker\nEfendiler çok yaşamanızı istemiyor\nÇiçekler, kediler, bisikletler\nSizden daha uzun ömürlü\nSevgilimin adı kalaşnikof\nEn uzun ömürlüsü aşkımızın" + }, + { + "id": 42490.0, + "title": "Akdeniz'den Geçerken", + "poet": "Kemalettin Kamu", + "rating": 7.0, + "poem": "Sular pırıl pırıl, rüzgar mis kokulu, \nKuş uçurmaz eski Türk kalyonlarının yolu.\nSağda sıra dağlarla kabaran Anadolu\nYeşil eteklerinde tükeniyor Toros'un! \n\nHavada bir dost eli okşuyor derimizi; \nBoynu bükük adalar tanıyor sanki bizi...\nİçimize çevirip nemli gözlerimizi\nGeçtik yabancı gibi yakınında Rodos'un!" + }, + { + "id": 2404.0, + "title": "Fotoğraf", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Durakta üç kişi \nAdam kadın ve çocuk \n\nAdamın elleri ceplerinde \nKadın çocuğun elini tutmuş \n\nAdam hüzünlü \nHüzünlü şarkılar gibi hüzünlü \n\nKadın güzel \nGüzel anılar gibi güzel \n\nÇocuk \nGüzel anılar gibi hüzünlü \nHüzünlü şarkılar gibi güzel" + }, + { + "id": 194.0, + "title": "Demedim Ki", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 8.0, + "poem": "Bu kenti sevdim dedim \nBenim olsun demedim ki \n\nSevdim dedimse akşam kızıllığını \nGönlüm gibi akıp giden şu çayı \nŞu ormanı şu denizi şu dağı \nBenim olsun demedim ki \n\nVuruldumsa gözlerinin gül bahçesine \nYürek çizen şimşeklerse kaçamak bakışları \nİşte buna sevmek derler dedimse \n\nÇattımsa acıların en güzeline \nYedirdimse uykuları o tatlı kuşa \nBenim olsun demedim ki \n\nBu akşam kankırmızı şarap istiyor canım \nBu akşam dünyanın bütün şarkılarını \nBu akşam dünyanın bütün özlemlerini \nBu akşam beni yalnız bırakın \nBu akşam yalnızca onu düşüneceğim \nOnu ve kendimi yalnızca" + }, + { + "id": 3297.0, + "title": "Çakırın Destanı'ndan", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "- Vuzuh, el ve ayak halinde \nonu rahatsiz ediyordu.\n\nKarar vermisim, ölecegim,\nBüyük sular arasinda, korkusuz.\nNur ile, uzak yazilar ile,\nBir muska gibi boynumda kalacak,\nBu husus.\n\nSenelerce evvel, tohumlarin mavi zamanindan evvel,\nKarar vermisim, gece kuslarinin müsaadesinde,\nEtrafima bos ve büyük kadehler dizecegim.\nVe seyredecegim onlari sultanlar gibi;\nKurumus ölülerin içmek hevesinde.\n\nHavadan hafif ve bazi kadinlardan daha eski,\nÇirilçiplak dogdugumuza dair;\nCihan boyunca, sehirlerle, daglarla devam eden,\nVaktin nebatlarla sallanan güzelligi,\nBir yadigarlik ki bilinir.\n\nAklin zina oldugu yerde,\nTaslar, odunlar gibi yavas.\nTarihin beyaz ve aydinlik havasindan,\nKarar vermisim, ölecegim,\nBüyük hayvan iskeletleriyle sirdas." + }, + { + "id": 39370.0, + "title": "Bayram Geldi;", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Bayram geldi; işimiz iştir bu aralık; \nHoroz kanı gibi şarap bollaşır artık.\nGel gelelim eşekler de boş gezer şimdi: \nOruç gemi ağızlarından çıkar, yazık!" + }, + { + "id": 2136974.0, + "title": "Güneş Uykuya Yatmış Bu Akşam Bulutlarda", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 8.0, + "poem": "Güneş uykuya yatmış bu akşam bulutlarda.\nYarın fırtına var, sonra karanlık ve gece, \nTan ağaracak sisin içinden sızan ışıkla, \nDerken günler ve geceler, ardı arkasınca! \n\nGeçip gidecek günler, geçip gidecek zaman \nDağların üzerinden, dağların, denizlerin, \nIrmakların gümüş sularından, ormanlardan \nAnlaşılmaz ilahileri gibi ölülerimizin.\n\nVe suların yüzü,ve kırış kırış ama genç \nDağların alınları ve yemyeşil ormanlar \nDaha da gençleşecek, köyden geçen küçük çay, \nYine suyu dağdan alıp denize verecek.\n\nYa ben! her geçen gün başımı daha bir eğerek, \nTatlı ışıkları altında güneşin, titrek, \nŞamatanın ortasında çekip gideceğim, \nSonsuz yeryüzünden hiçbir şey eksilmeyecek." + }, + { + "id": 20179.0, + "title": "Ölü Atlar", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Karışık bir iç deniz bunalımı\nZafersiz bir kalyonda\nÖlümün her anki hatırasından uzak\ninsanı her halinden tanıyan\nsakat bir ölü atlar alıcısı\n\nUcuza kilitlenmiş bir dağ ceylanı\nAncak bir tabuyu öldürecek bir zamanda\ngöğün bütün ön görmelerinden uzak\nfenerler tutulup tekmeler atılan\nönemli bir es çağ tanrısı\n\nTelaşla yenilen analarda kayboluşları\nsevgisiz kalan babalarla\nlekesiz bir güneşle ancak\nçocuğunu sardığı bezler arınan\nağrıtmaz sanılan bir yaşamak şarkısı\n\nikisinden birini örter kanadı\ndurulmayıp tabessüm ettirilen şarkıda\nsevinçsiz canlara dayanmak\nher an bir başka ışıksızı arayan\nacıması bir çocuğun masal cücelerine" + }, + { + "id": 3699.0, + "title": "Gökte Yıldız", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "Karanın mavileşe mavileşe mavileşmesi\ndönüşmesi altun sarısına mavinin\nve sonra ayçiçeğinde ivecen bir balarısı\nyani sen\nyani ben\nyani biz\n\ntoprağın bölüşüle bölüşüle bölüşülmesi\ndönüşmesi toprak ağasına bölük bölüğün\nve sonra varoşlarda toprak isçisi\nyani sen\nyani ben\nyani biz\n\n'manda yuva yapmış soğut dalına'\nyapar mi yapar\n'yavrusunu sinek kapmış'\nkapar mi kapar\nbu bıçak böylesine kahpe ellerde\nbu boyun kıldan ince\nhepsi bu kadar\n\ngökte yıldız ellidir de ellidir\nsayın bakin ellidir de ellidir\nsiki dur koca haydar\nbunun sonu bellidir\nkatarlandı bulutlar\nçoğu gitti azı kaldı\nsiki dur koca haydar" + }, + { + "id": 57413.0, + "title": "Herze", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "bir yılan düştü vapurda yanıma\nsarıldım denize" + }, + { + "id": 81345.0, + "title": "Defterim Dolsa da Suçlarla, Siyahtan Korkmam", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Dal goncayı bir sabah açılmış buldu, \nGül melteme bir masal deyip savruldu \nDünyada vefasızlığa bak; on günde \nBir gül yetişip, açıp, solup kayboldu. \nSen acırken bana, hiç bir günahımdan korkmam \nBenle oldukça; yokuş, engebe, yoldan korkmam \nBeni ak yüzle diriltirsin a Tanrım, bilirim; \nDefterim dolsa da suçlarla, siyahtan korkmam." + }, + { + "id": 14211.0, + "title": "Ayaklar", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Ölmüş o, ayrı düşmüş sürüden, \nayakları dışarda örtüden. \n\nÖlmüş herkes gibi ölen insan, \nYalnız ayaklar kalmış yaşayan. \n\nArdından ölüme düşen başın \nİki kardeş bakakalmış şaşkın. \n\nDer ki, bu ayakları görenler, \nBaşım değilmiş düşünen meğer. \n\nAyaklarım, az gide uz gide, \nAyaklarım, ümitler peşinde! \nYolcu ölmüş; işte ayaklar hür! \nYolcu ölmüş; ayaklar düşünür..." + }, + { + "id": 2126015.0, + "title": "Zigon Sehpa", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 8.0, + "poem": "Bu gün ordaydım? \nAynı yerde, aynı evde? \nAynı kapıdan girdim içeri. \nTesadüf bu ya aynı anahtar kalmış bende. \nSandalyede yeleğini unutmuşsun, \nMasada kahkahanı, \nMutfakda bardağını. \nSalonda duruşunu unutmuşsun. \nSonra yan odada hıçkırığını, \nKoridorda gözyaşlarını. \nKapıda çarpıp çıkışını unutmuşsun. \nBir çiçeğin zehri düşmüş zigon sehpaya. \nBir rujunun rengi düşmüş oval aynaya. \nO kavgadan arta kalan kırık bir vazoyla. \nİkimizin kalbi düşmüş tozlu balkona? \nDuvardaki resminde gülüşün kalmış. \nSon içtiğin fincanda dudak izlerin. \nPortmantonun yanında gidişin kalmış. \nKapıda bıraktığın ayak izleri. \nYastığının üstünde saçını buldum. \nPosta kutusunda mektuplarını. \nEn son dinlediğin şarkını buldum? \nO hicazda kalmış göz yaşlarını. \nYazan böyle yazmış demek şarkıyı. \nNasıl anlam buldu sen olmayınca \nNeyleyim köşkü, neyleyim sarayı? \nİçinde salınan yar olmayınca?" + }, + { + "id": 27994.0, + "title": "Fetva", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Türküler var başı belden aşağı\nÇalmayan radyonun pili cennetlik.\nKâfir meyve inmez daldan aşağı\nYoksulun yaktığı çalı cennetlik.\n\nBoşunadır dünyamıza geldiği\nAha yaşadığı, aha öldüğü...\nKorkak müslümanın namaz kıldığı\nCamiyi taşlayan deli cennetlik.\n\nKara günde çözülmesin kuşağın\nKara toprak olsun uyku döşeğin\nCihadda yük çeken uyuz eşeğin\nSemeri cennetlik, çulu cennetlik.\n\nTez vururlar harpte önde gideni\nKaçanlar kurtarır canı, bedeni.\nŞimdilik kördüğüm kalsın nedeni\nDiri b... yedi, ölü cennetlik.\n\n'Bana ne'yi akıllılık sananın\nBaşı var da, beyni yoktur; İnanın! \nBeş-on sene cehennemde yananın\nDumanı cennetlik, külü cennetlik.\n\n'Karışma boşver'i eylemiş sanat\n'Dava gereksiz' der, 'herşey menfaat'\nBöyle bir babayı vurursa evlat,\nTüfeği cennetlik, eli cennetlik.\n\nSevabı, günahı ayırmış Rabb'im\nÖlçüdür gözlerim, tartıdır aklım\nYalana riyaya, dayanmaz sabrım\nHaksıza sövenin dili cennetlik.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 48614.0, + "title": "Toprağın Babası", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Eylemin o önder çocuğu büyür\nEvrenin sebebi en son ellerde\n\nAlnında sürekli secde gülleri\nSevgi donanması denizlerinde\n\nYağmur olsun diye saçar göklere\nElinde biriken dualarını\n\nVe nur yatağında kılıçla bekler\nSonsuza açılan hicret aşkına\n\nBilge anahtarı has neslin kökü\nZülfikar çağlardan çağlara nehir\n\nToprağın babası kucakta uyur\nİki güzel iki kumru iki er\n\nKıyanın hesabı nicolur bilmem\nDinmeyen bir hüzün bir kandir sızar" + }, + { + "id": 59643.0, + "title": "Sabah", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 5.0, + "poem": "Serin rüzgarlara pencereni aç \nKarşında fecirle değişen ağaç. \nBak, seyret ağaran rengini ufkun \nMahmur gözlerinde süzülsün uykun. \nBırak saçlarınla oynasın rüzgar \nGümüş çıplaklığı bir başka bahar \nOlan vücudunu ondan gizleme. \nNe varsa hepsini boyun, saç, meme. \nEsirden dudaklar okşasın sevsin \nMademki geceden daha güzelsin." + }, + { + "id": 45897.0, + "title": "Benzetmeyi Benzetme", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "“Susurluk” ismi su sığırından geliyor\n“Manda” demek yani\n3 Kasım 1996`da\nSusurluk yolunda\nO iblis Mercedes`in\nMasum kamyona çarpmasıyla\nGazi tarafından vaktiyle\nVaktinde sittir edilip de\nSonradan harimimize\nSinsi sinsi sokulan\nManda var ya\nİşte o MANDA göle sıçtı" + }, + { + "id": 35556.0, + "title": "Bir Ömür Yetmez", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 8.0, + "poem": "Bahtı teninden yanık bir serencamdı\nBir ömrün bana giydirdikleri\nKaçamadım şerrinden şamarından feleğin\nDaha tüysüz bir çocukken dilim dağlandı\nYasaklarla korumaya alındı bütün düşlerim\n\nArdımsıra kurallar devriyeler gezerdi\nBaşım üç numara traş trahomlu gözlerim\nBabamın ters-yüz ceketi gibiydi hayat\nAcısı bol bir ağıt gibi dururdu bedenimde\nYa da sokaklarıma dar gelirdi.\n\nParçalanmış bir aynada büyüttüm kendi kendimi\nKurşun eritilirdi başımda okunmuş sular içerdim\nBoynumdaki muskaya havaleydi bütün hâllerim\n\nHem takdir hem tekdirlik bir mektepliydim on beşimde\nYağmurlar ve şarkılar kardeş gibiydi\nŞarapla tanıştığım rüzgâra bulaştığım bir takvimdi\nHepsi bir şiirin eskizleriydi belki\nSonraki yaralarıma sargı bezleri\n\nTen çıra olmamıştı yazgım henüz bakirdi\nGiz yüzle tanıştı sonra boynunu sıktı muska\nBir tren yolculuğunda bozdum bekâretini\n\nSonrası âhir zaman kahır mevsimi\nYenildiğim yıllardı kapılar kilitliydi\nRüzgârsız kaldım dilim paslandı otuzumda\nTezgahlarda boylu boyunca ertelendim yarına\nGözlerinin düsturuyla kırdım gecenin çemberini\nKaç arkadaş daha silindi kütüğünden\nNotalara söz oldular şiirlerle kutsandı isimleri\n\nKırk kere bozmuştum tövbemi kırkıma geldiğimde\nSığınacak bir dergâhım da yoktu üstelik\nBiraz daha büyütmüştüm yaramı\nBende gözlerin kaldı o şarkının sözleri\nBu biraz da kendimi seninle tanımlamak gibidir\nOrda saklıdır dünyanın bütün hazineleri\nKutlu bir mirastır elbet\nBir ömür yetmez anladım\nYazmak için bütün sen'leri" + }, + { + "id": 104443.0, + "title": "Uçup Uçup Dağ Salından Gelirsin", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Uçup uçup dağ salından gelirsin\nGelişin nereden yalınız ördek\nBen bilirim bizim ilden gelirsin\nSöylesin bir kelam diliniz ördek\n\nAğlamışsın gözyaşını sileyim\nSöyle derdin neyse ben de bileyim\nEğer yalnızsan yoldaş olayım\nDaha çok ırak mı iliniz ördek\n\nAğlamışsın gözlerinin yaşına\nUğramışsın zemherinin kışına\nAlıcı kuş ile senin işin ne\nOnda yaman olur haliniz ördek\n\nKarac'oğlan der ki bir telin eğri\nSağ yanın sol yanın püskürtme benli\nBoynunu çevirmiş bir yana doğru\nKaynar pınar olsun yolunuz ördek" + }, + { + "id": 37006.0, + "title": "Açık Arttırma", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Beni öylesine sev\nÖylesine artır ki\nHep senin üzerinde kalayım" + }, + { + "id": 96015.0, + "title": "Hisse", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 6.0, + "poem": "Onlar, almakta parsadan hisse...\nBize kalmakta kıssadan hisse!" + }, + { + "id": 2127289.0, + "title": "Ey Hocam Karışma (Bir Softaya)", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Ey hocam karışma Hikmetullaha\nO derya derindir giren boğulur\nAllah birdir inanmışız Allaha\nİki diyen o dergahtan kovulur\n\nAslım Türktür Elhamdüllah müslüman\nŞükür Amentüye etmişiz iman\nKalbime yaraşmaz şirk ile güman\nKalbimiz nur ile dolu sayılır\n\nKarışma hikmete halini konuş\nMüşkülat var ise üstad bul danış\nBu sırrın aslına eren olmamış\nBir ermiş var ise veli sayılır\n\nSen m'attın dünyanın temel taşını\nNe bilirsin yaradanın işini\nGörsene dünyanın yürüyüşünü\nBurda söyle Vaşington'da duyulur\n\nYürü ileriye bakma geriye\nNasıl işler bakmaz mısın arıya\nNar d'Allahın nur d'Allahın nuriye\nCehennem yobazın yolu sayılır\n\nCahil ile sohbet etmek zor olur\nKulağı sağırdır gözü kör olur\nHer sözünde kavga niza var olur\nCahiller dikenli çalı sayılır\n\nYetişmiycek yere elin uzatma\nBen bilirim diye halkı aldatma\nManasız mantıksız kem laf sarfetme\nBoş sözler kavganın dili sayılır\n\nBaykuş gibi durup durma yuvada\nİnsanlar kuş olmuş gezer havada\nGiriş Veysel kollarını sıva da\nÇalışan Allah'ın kulu sayılır" + }, + { + "id": 8360.0, + "title": "25 Haziran 1981", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 7.0, + "poem": "Yoktun ya burda\nBurda yokken\nDaha sıkı tuttum ellerinden\nDaha yakından baktım yüzüne\nDaha iyi daha çok\nGördüm dinledim seni\nTakıldım peşine sonra\nGözlerinden geçen bulutların\nYere düşmüş bir gülün\nBelki senin önündeyim şimdi" + }, + { + "id": 22607.0, + "title": "Onbir Meridyende Sürgün Keder ve İbrişim", + "poet": "Selim Temo", + "rating": 7.0, + "poem": "şiirin İstanbul’una giderken \non bir meridyende sürgün, keder ve ibrişim \n\ngecenin sır olduğu camlarda \nMavi Tren uykusu \nyorgun yana sır değil aksimizin \niyi bakarsan \nen önde kavaklar \n\nbir kadını anneme benzetirim \nsabaha karşı üstümü örter \nsabaha karşı Gevaş olaydı keşke \n\nzeytuniye kesmiş bir çift kederle \nsiyah ibriğim kemerlerden \ndoğuya doğru gidersen \nbelki de Batman \nyarına yetişecekmiş telaşıyla sisli \nbir kontranın elinde yeni kırılmış bir dal \nve baygın petrol kokusu her akşam \nbıttım kavuran çarşılar \nve faili meçhuller, evladiyelik! \n\nve zencefil derim en fazla Diyarbekir \nve melamin şeker kaseleri \nçocuklar ilik oynar surlarında \n\nKızıltepe tarlaları evin bağlarken \nDicle yatağına dönüyor \nkumlanmaya dinmiş aks-i suda \nayakları nemlenen şehirli kızın romantizmi \nyapay ve yüzü kadar beyazdır \nköylüler süt sağarken akşamına \n\nkirli yeşil bir geceye benzer Kurtalan \nbebekler sıtmaya açar gözlerini \nötesine tren gitmez bu yüzden! \n\nen akşam-üstü Adil cevaz! \nErciş’in bir avaz yankısında \nnetsen sığmaz nazarına \nVan Gölü evde unutulmuş bir denizdir \nVan Gölü anasından ayrı, sahipsiz \nHasan Bildirici öykülerinde dingin, saydamsı \nhava raporlarında mutedil dalgalı \nkarnında feribot gezdirir \n\nkatarlar yorulur Tatvan çıkışında \niçmeler ekşi ve soğuk kaynarken \nbilmem ki yol İran’a mıdır? \n\nSuruç’ta bir gündüz düşü \nalır kızların elini kirmenden \nbir serap doğrulur yağmur yağdı mı \nusulca uzansan Karacadağ \nsıvasız evlerin eyvanından \nhöykürdükçe çoğalır bulutlar \ngölgelir kuzeyden güneye Mardin Eşiği \nyine de Nusaybin deme \nne olur, sızıyor yaramdan \n\nyol kıyısına atılmış ceset gibi Ergani \nyenikliğin kavrukluğunda yeşerir Siverek \nve fakat Silvan diyemem, ağlarım; çocukluğumun başkenti! \n\n“Bitlis’te beş minare” \nbilemezsin nasıl geçerim Başkale’den \nbilemezsin nasıl ağlarım \nah canan mısın Şemdinli \nne kaçak geçtim üstünden \nşimdi Bingöl’de güneşe bakarak \nMalazgirt ovasından koyun peynirini \nkarıncalı sesimde aşk ilanlarımı \nve o mahcup Garzan Çayı’na değen ayaklarımı \nLice’nin taranmış bir kahvesinde \nesmer alınlı bir ihtiyara dersem \naz doğrulup Mutki tütününden sararız, biliyorum \nkötü kaynamış kemiklerimiz sızlarken \n\nben on bir meridyeni sevmekten men \ndilimde kurşun bukağı, ölüm \nbuhurlar içinde bir Digor sabahı \n\nbir eksiklik omzunda \nkaçakçı yetimleri gibi Dersim \nve Seyit sakallarıyla Rızo \nşu giden hangimizin Besê’si? \nhangimiz sivil bir aşkın kıyısında değiliz? \nhangimizin bağımsız gök yüzü? \ngecikmiş kırlangıçlar gibi deliyim \nboşuna uslandırmayın beni! \n\nBerivan serini bir Cizre ikindisinde \nMem û Zin hasretine banacak \nReşkotan bulguru olaydı keşke! \n\nmutlak bir yarın ayırdım kendime \ndağlarımdan damıtarak \nve yaralıyım Bagok kadar \na a h, diyorum; şu karanlık! \nşu bahtım renginde utanç atmosferi: \nhiçbir gelecek paklamaz seni! \n\nellerim bir kaşığın yörüngesinde \ngeç doğmuş çocuk acemiliğinde \nve tasasında dul kalmış taze gelinin \n\nzeytuniye kesmiş kederlerde \non bir meridyen gibi hareler \nher meridyeninde ölüm \nher haresinde yangın \n(kasten süsü verilmiş) \nsürülen halkım geçiyor içinden \niyi bakarsan en önde kavaklar \nve tüten yangınların isi \ndağlanmış kemerler gibi \nbir çift siyah ibrişim \n\ngecikmiş yağmurlardan geliyorum \nepey ağladım sayılır \nepey buhurdan ve yataklık \n\ngönlüm köklerimi saldığım \ncismim yapraklarımı açtığım yerdedir \nben \ndağları taşıyorum sırtımda \nondan böyle pek! \n\non bir meridyende sürgün, keder ve ibrişim \non bir meridyende dinmeyen serhıldana \nbütün sesimi vermişim! \n\n1994-95" + }, + { + "id": 26809.0, + "title": "Sokaktan Geçen Kadın", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "Önümden geçen güzel kadın,\nŞimdi evine gideceksin, \nBuğulu camların ardında, geceye karşı\nSoyunup döküneceksin.\n\nAklıma gelenleri bağışla,\nİnsanız neler düşünmeyiz\nBir görünüp, bir yitirdiğim, hayal meyal\nBeyaz göğsün, gerdanınla\nKim bilir kimlerin koynuna gireceksin...\n\nÖmrümüz yükte hafif, pahada ağır,\nAman vermez haramilerden kaçırılmış\nHem olmuş, hem olmamış istediğimiz\nBelki bana düşündürdüklerini\nBir gün sen de düşüneceksin." + }, + { + "id": 48170.0, + "title": "Öykülerimiz", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "erken kalkardı sabahları\nbir bardak süt içerdi ılıcık\nkültürfizik yapardı\nçayına süt katardı\nEkmeğini kızartır\nkaçınırdı sigaradan alkolden\nkızartmadan korkardı\ngüneş banyosunu sever her sabah\ngüzellik uykusuna yatardı öğlesonları\nÖLDÜ\n\ngeç yatardı geceleri\nuyumaktan korkardı ölürüm diye\nmeyva suyu\nsütlü kahve\nve spor\nseverdi sigarayı\nsabahtan başlardı kafa çekmeğe\ngeçmişi konuşmaktan ödü kopardı\net yoktu sofrasında\notoburdu bitkisever\nsözetmeği gelecekten\nyıkılmışlık sayardı\nÖLDÜ\n\normanları denizleri dağları kaçırmazdı\naçık hava bol güneş\nyoğurt derdi süt derdi\ngüneşle oynaşırdı günde üç öğün\nhoşlanmazdı içkiden\nsevmezdi sigarayı\nyataktan önce suya\nyataktan sonra suya\nher sabah kazırdı sakallarını\nsaattebir gülümserdi aynalara güzelim\nhovardalık bilmezdi\nakıtmazdı belsuyunu çeşmeler gibi\nÖLDÜ\n\nne gecesi belliydi ne de gündüzü\nçalışırdı ölümüne bütün gün\nseverdi sigarayı\nseverdi çay yerine sulu rakıyı\nmüzik dinler ağlardı\ngüller açar ağlardı\nuyanınca kırlangıçsız sabaha\nyalnızlığı ölüm gibi yaşardı\ninanmıştı güzelliğe\nçirkinlikten kaçardı\nÖLDÜ\n\nsevmek mi sevmemek mi\nyemek mi yememek mi\nyanlış anlamayın dostlarım beni\nölçmeyin cetvel alıp\nanlarım bilimin dediklerini\ninanırım hekimlere elbette\nkimin nerde biteceği belli mi\ndinleyin beni\n\nah koyunlar vah koyunlar\nkurdu yedi bu koyunlar" + }, + { + "id": 2141698.0, + "title": "Acep Bu Benim Canım", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Acep bu benim canım azad ola mı Ya Rab\nYoksa yedi Tamu’da yana kala mı Ya Rab\n\nAcep bu benim halim yer altında ahvalim\nVarıp yatacak yerim akrep dola mı Ya Rab\n\nAllah olıcak kazı bizden ola mı razı\nGörüp Habibi bizi Şefi ola mı Ya Rab\n\nCan hulkuma geldik de Azrail’i gördük de\nYa canımı aldık da asan ola mı Ya Rab\n\nYunus kabre vardık da Münkür-Nekir geldik de\nBana sual sordak da dilim döne mi Ya Rab" + }, + { + "id": 105844.0, + "title": "Sabahtan Uğradım Ben De Suna'ma", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Sabahtan uğradım ben de Suna'ma\nDedim, Şah'ım gafletlerden uyana\nEğildim lebine bir buse kıldım\nDedim uyan, dedi, var git o yana\n\nİnci, sedef, mercan döken kamildir\nKamillere hizmet eden kamildir\nKamil otur, kamil söyle, kamil dur\nKamil demen cahil sözüne uyana\n\nNiçin melil melil baktın bize yar\nİhsan eyle, şirin söyle bize yar\nBen teklif eyledim, sen gel bize yar\nSakın ikrarından dönme o yana\n\nBak şu kamet şu gerdan ne şahane\nArz edeyim şu sultana şu han'a\nBizi bu aşkın oduna yakma\nUmarım ki bizden beter o yana\n\nPir Sultan Abdal'ım gönlüm harabat\nAşık isen bir gül için hare bat\nMenzil almaz bu meydanda harab at\nÇevir başın dizginini o yana" + }, + { + "id": 31577.0, + "title": "950'den Notlar", + "poet": "Vedat Türkali", + "rating": 9.0, + "poem": "Yüce dağ başları dumanlı dumanlı \nIrmaklar yorgun ağır \nİnsanlar yapayalnız \nNedir üstümüzdeki bu karanlık bulut \nIrgatın akşamlara kadar düşündüğü nedir \nYabancı bandıralar bayraklar emirler \nNe maviliklerde ferahlık ne toprakta güven \nyurda ölüm tüccarları kurulmuş \nBu vatan bu millet bu bayrak \nSatılmaz diyenden hesap sorulmuş \nYollar fabrikalar tarlalar \nBir hançer altında amansız \nDağ taş haber bekler hürriyetten \nNedir bu toprakların bitmeyen çilesi \nNedir nedir nedir \nBu gün karanlıkta apansız \nBir çığlık yükseldi memleketten \nBen bayraksız hürriyettsiz neylerim dedi \nKınalı keklikler uçtu düz ovalardan tabur tabur \nYabancı bu memlekette işin ne \nYerin altında damar damar madenlerimiz var \nBizi bekler \nGötürüp top dökemezsin \nDağlarımız ırmaklarımız bize göredir \nTarlalarımız bize kadar \nEkemezsin \nBizim bu toprak için \nBu topraklarda dökülecek kanlarımız var \nElini kolunu sallayarak bu memlekette \nGiremezsin çıkamazsın \nBiliriz yağmaya geldin yabancı \nSenin bu memlekette işin ne \n\nBiliyorum bir gün karanlıkta \nKesecekler yolumuzu \nYa siz çocuklar \nNasıl anlatmalı sizlere olup bitecekleri \nÇocuklar bizim dediğimiz \nYüzümüze utanç duymadan bakmaktır \nMal değil mülk değil istediğimiz \nSize namuslu bir dünya bırakmaktır" + }, + { + "id": 28374.0, + "title": "Akrostiş", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "İhtilal acentası...\nSolun tam da ortası.\nMoskof ’un oltası..\nEli, zulüm muştası.\nTek ümidi, cuntası\n\nİnkılap, avantası...\nNemrut, onun atası...\nÖlüm yolu, rotası..\nNamlı servet çantası..\nÜnlü küfür softası..\n\n (1968)" + }, + { + "id": 632500.0, + "title": "İsimsiz", + "poet": "Nüzhet Erman", + "rating": 9.0, + "poem": "Taş toprakmış, kış kıyametmiş dinlemez\nŞiir kardelendir.\n\nYunus'un dilinde seker şerbet, has ipek\nKöroğlu'nda heyheylenendir.\n\nEşyanın uzak, tenha koyaklarında\nNabız nabız birikendir.\n\nAteşten de, tekerlekten de önce\nTez canlı, hazır ve hemendir.\n\nKan köpüğe batık al kısrağı çatlatan\nSağır uykuları bin parçaya bölendir.\n\nİçinde aynalıçarşı, rüzgârlı Çanakkale\nGidenin gelmediği cehennem Yemen'dir.\n\nİlkbahardır Boğaz'da, gözleri mahmur\nGökkuşağıdır, sulu sepkendir.\n\nBir kelime, bir kelime, bir kelime daha,\nBirden özgürleşendir.\n\nİdrake sığmazlığın bağnaz zaferine\nFi tarihini düşürendir.\n\nAnlaşılmazlığı güzel, haklı ve geçerli kılan\nEn tatlı nedendir.\n\nDağarcığındakini dervişçe bölüşen,\nVarını yoğunu sebil edendir.\n\nSızım sızım, dostlar başına mayhoş sancısı\nAklı ayartan, yürekleri çelendir.\n\nVe bu kadar çok, hatta her şey olduğuna göre,\nYa hiç bir şey değil,\n\n Ya da ilk akla gelendir! \n\n 5 Mayıs 1991\n Ankara" + }, + { + "id": 15249.0, + "title": "Yalnızlığa Çağrı", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Namusum üzerine yemin ederim \nBu şehri bu evleri bu sokakları sevmiyorum \nTiksiniyorum bu iğrenç kalabalıktan \nYalnızlığı özlüyorum \n\nYalnızlıkta sen varsın \nDilediğim gibi düşünebiliyorum seni \nBir ayna karşısında soyunuyorsun çırılçıplak \nDudaklarından öpüyorum \n\nKapatıyorum gözlerimi yağmur yağıyor \nBir bulut görüyorum sana benzeyen \nSevinçten ürperiyorum \n\nYalnızlıktan bütün teselliler yalnızlıkta \nHoşça kalın sokaklar, caddeler, insanlar \nİşte başımı aldım gidiyorum." + }, + { + "id": 53438.0, + "title": "Sınamak", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 8.0, + "poem": "biliyorum sokaklarda\nkartopu oynuyor çocuklar\nüşüdüm acıktım demeden\nbuz üstünde sınıyorlar\nminiminnacık gövdelerini\ntam zamanıdır\nsınayın çocuklar\nsokaklarda her zaman\nbuz tutmuyor kar" + }, + { + "id": 31798.0, + "title": "Köylülerime", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 6.0, + "poem": "Anamız birdir, aynı memeden emmişiz dostlar.\nKan kardeşiz, sizlere kanım kaynıyor.\nSizlerle beraber herk ettik toprağı, \nBeraber yattık hapiste, beraber teskere aldık\nVe maniler yaktık hasret için; \nGülemediysek de boş verdik beraber...\nHalay mı çekmedik kol kola, \nHoron mu tepmedik diz dize, \nÇepken mi vermedik rüzgara? \nKoyun koyuna yattık toprak duvarlarda\nSıtmayla, sığırla, davarlarla...\nDaha da yatarız dostlarım daha da...\nGün gelirse eger\nHalay çeker, türkü söyler gibi yanyana\nMavzer mavzere verip de\nDüşmana kurşun da atarız.\nSizlere kanım kaynıyor, yabancı değilsiniz bana..." + }, + { + "id": 27080.0, + "title": "Çalap Okulu", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Söylememek harcısı söylemeğin hasıdır\nSöylemeğin harcısı gönüllerin pasıdır\n\nGönüllerin pasını gel sileyim der isen\nŞol sözü söylegil kim sözün hülasasıdır\n\nKul'il hak-dedi Çalap sözü doğru diyene\nBu gün yalan söyleyen erte utanasıdır\n\nCümle yaratılmışa bir göz ile bakmayan\nŞer'in evliyasıysa hakıykatte asidir\n\nŞeriat haberini şerh ile aydam işit\nŞeriat bir gemidir hakıykat deryasıdır\n\nOl geminin tahtası her nice muhkem ise\nDeniz merci kat olsa tahta uşanasıdır\n\nBundan içeri haber işit aydayım ey yar\nHakiykatin kafiri şer'in evliyasıdır\n\nBiz talip-ilimleriz aşk kitabın okuruz\nÇalap müderris bize aşk hod medresesidir\n\nEvliya safa-nazar edeli günden beri\nHasıl oldu yunus'a her ne kim veyasıdır." + }, + { + "id": 14372.0, + "title": "Aşk ve Kuyruklu Yıldız", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "gittiğim bütün hekimler aynı şeyleri söylediler\nsöz birliği etmişcesine\n'aşk hastalığıdır bunun adı\n ve çok sarsar insanı bu yaştan sonra'\n\noysa ne yalan söyliyeyim,\nben yalnızca\nbir kuyrukluyıldıza\nçarptığımı sanmıştım\nyaşamın çıkmaz sokaklarında yürürken\nyüreğim bir patlamayla aydınlanınca" + }, + { + "id": 2226.0, + "title": "Çocuk", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 8.0, + "poem": "düşünebilseydin eğer doğduğunda\nörtülmeden öğreneceklerinle bildiğin\nkonuşabilseydin ağlamanı kesip\nbelki de birşeyler öğretebilirdin" + }, + { + "id": 23463.0, + "title": "Beserek Dağı", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Arzusun çektiğim Beserek Dağı\nElvan elvan çiçeklerin açtı mı? \nÇevre yanın güzellerin otağı,\nBizim eller yaylasına göçtü mü? \n\nGüney tarafında Kurban Pınarı,\nKalktı mı Mezarlı Boyu'nun karı? \nGarip öter meşeliğin kuşları,\nYavru şahin yuvasından uçtu mu? \n\nYeşil atlas giymiş dağlar süslemiş,\nMescit köyü eteğine yaslanmış,\nŞeme Dağı, duman olmuş puslanmış,\nSivralan'a nuru rahmet saçtı mı? \n\nZaman gelip göçler geri dönerken,\nGüzellerin yaylasından inerken,\nDilberler doldurup bade sunarken,\nVeysel Şatır, hatırlara düştü mü? \t" + }, + { + "id": 60884.0, + "title": "Akşam Sezgileri", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 6.0, + "poem": "Akşamın binbir rengi\nDeli bir tekne olur yüreğimde\nNerede gül beyazı balıklarım\n\nDeli bir tekne olur yüreğimde\nBütün yaşadıklarım\nVe bütün yaşamadıklarım\nAlır başını açılır\n\nKuşlar gibi ne varsa içimde\nYasalarını bile duymadığım\nAlır götürür beni\nAdını ve yerini bilmediğim\nUzaklara bırakır\n\nBir akşam vakti sana sarılışım\nDeli bir tekne olur yüreğimde\nHaydi gidiyoruz der\nDerken buluşur dudaklarımız\nBirden papatyalar açar içimde" + }, + { + "id": 22029.0, + "title": "Paris Şiirleri IV", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Arıyordum özgürlüğe giden yolu\nİnsan yüzlerinde değil gökyüzünde\nArıyordum küçük beyaz bir bulutu\nBoğularak uyandığım o saatte\nBeni avutan o küçük bulut muydu\n\nBir aşk bile yoktu yıkan ve onaran\nBir aşk pırıl pırıl yağmur sularından\nPaylaştığım bir şey yoktu bu şehirde\nŞiirin bittiği yerde başlayan ne \nÇocukluğum muydu içimde sızlayan\n\nVe hayatın artık geçip gittiğini\nAnlıyordum derin akan sular gibi\nKopmuş köklerimden çarparken rüzgarda\nGece bir uçurum gibi başlayınca \nBoğuntulardan çıkardım bu şiirde\n\nKimse yok Akdeniz ağlıyor sadece\nGarip ve yitik bir sonbahar gününde\nAnlamların hızı biçimi aşarken \nAğlamaz kendi uçurumuna düşen \nBoğulan kendinin labirentlerinde\n\n (Nisan 1985)" + }, + { + "id": 69418.0, + "title": "Suya Giden Allı Gelin", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "-Suya giden allı gelin \nNiçin böyle salınırsın? \nGelin bir su ver içeyim\nGelin kimin gelinisin\n\n-Su değildir derdin\nGörmek ise yeter gördün\nOğlan burda çokça durdun\nAğam gelir döğülürsün\n\n-Döğülürsem döğüleyim\nSöğülürsem söğüleyim\nGelin sana kul olayım\nÖlürüm kanlım olursun\n\n-Yaylaya göçmedin mi? \nSoğuk sular içmedin mi? \nGüzel görüp geçmedin mi? \nBeni görüp delirirsin! \n\n-Türlü yaylayı aşınca\nSoğuk suları içince\nKocayıp vaktin geçince\nTaşlar alıp döğünürsün\n\n-Evlerinin önü solgan \nAğam görürsen korkan\nTelli perçemlisin oğlan\nNe dedim ki darılırsın\n\nKarac'oğlan sana vurgun\nDöşlerin elmadan dolgun\nSevindirdin beni bugün\nİnşallah cennet görürsün" + }, + { + "id": 94804.0, + "title": "Vur Emri", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir haber dolaşır semada pulpul; \nKılınçlar bilensin akın var Çin’e.\nYiğitler at sürer düşman içine; \nTarihe hükmeden bir ses duyulur:\n- Vur! TÜRKLÜK aşkına vur! \n\nYüklenir bir ülke oymak ve avul, \nSel olur ordular, batıya akar.\nUçar elden-ele bozkurtlu bayraklar.\nEmreder bir başbuğ, sade ve vakur:\n- Vur! BAYRAK aşkına vur! \n\nKarışır top sesi, nal sesi, davul..\nÇağdan çağa çığır açar gemiler.\nBir hâkan atını denize sürer\nVe der ki: “Yıkılsın Bizans’ı koruyan sur, ”\n- Vur! FETİH aşkına vur! \n\n Parçalanmak istenir bir ülke, Anadolu’dur:\nŞahlanır bir anda bin yıllık hınçlar; \nEser poyraz poyraz eğri kılınçlar, \nKütahya düzünde kelle savrulur...\n- Vur! TOPRAK aşkına vur! \n\nYa... işte tarihin böyledir oğul! \nGeçmişten hız alsın geleceğin de..\nGöster Türklüğünü tunç bileğinle! \nBu dine, bu ırka ve bu toprağa\nSataşmak isterse herhangi gavur:\n- Vur! ALLAH aşkına vur! \n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 54988.0, + "title": "Şizofren Aşka Mektup / Özledim", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 8.0, + "poem": "Hayat soğuk, yağmurlu ve vurdumduymaz bir İstanbul gecesiydi... Ve gece yağan yağmur hep ürkütürdü beni. Yağmur değil yalnızlığımdı pencereleri damla damla yalayan, yıllarımı dolduran sensizlikti... Hep bir yanı yarımlık, hep senden uzaktalık, hayattaki tek 'kimse'mden yoksunluk, yani kimsesizlikti. Bir kavuşma mucizesine inanma yolunda harcanmış bir hayatın ansızın sonuna gelme, ve o mucizeyi yaşayamadan bir başına ölme korkusuydu yağmur…\n\nYine yağmur yağıyor, yine gece... Yine İstanbul... Ve sen kollarımın arasından sıyrılıp kalkıyorsun yataktan. Nereye gidiyorsun sevgilim? \n\nSadece sana sarılarak uyuduğumda nefes alabiliyordum. Beni kollarına aldığında, yüzümü masumiyetinin yurduna, o kimsesiz boynuna dayadığımda, kokunu kalbimle soluduğumda... Uykun benim cennetimdi. Çünkü cennet sadece ikimizin olabildiği yerdi benim için. Ne sana aşık kadınlar, ne sevdiklerin, ne geçmişin, ne yarının...Uykunda sadece ikimiz vardık. Aşkıma dar gelen sevgi sözcüklerine ihtiyacım yoktu orada. Sana sevgimi anlatmaya, ispat etmeye ihtiyacım yoktu artık. Aşkımızın kokusuydu sana beni anlatan, sana seni anlatan.... Beni gerçekliğin o soğuk, o köpüklü dalgalarıyla yutan ve alıp alıp senden ötelere savuran hayatın dışındaki tek kaçış tünelimdi uykun. \n\nÖnce kolunu çekerdin başımın altından, sonra sırtını dönerdin. Usulca sarılırdım sana arkandan, seninle ya da sensiz geçen yılların hasretiyle... Ardından yavaş yavaş kollarımın arasından sıyrılırdın...Yıllardır taşımaktan yorulmadığım hasretin, tenimden tenime akan o ateş, ağır gelirdi bedenine... Uyuyamıyorum, nefes alamıyorum, lütfen sarılma, derdin... Yatağın bir ucuna sığınmış bedeninden kovulmak, hayatından kovulmak gibiydi benim için. Sığındığım, soluk aldığım tek cennetten kovulmak gibiydi. Beni uykunda terk etmen, gerçek hayatta terk edişinden bile ağır gelirdi. Yanıbaşındaki sensizlik, o rutubetli evimdeki, o baştan ayağa sen olan evimdeki unutulmuşluğumdan çok daha ağır gelirdi. \n\nSeni kaybetme korkusu öyle işlemişti ki hücrelerime...Yataktan doğrulduğun anda bu korkuyla açılırdı gözlerim. Bilinçaltım konuşurdu benim yerime... Su içmek ya da tuvalete gitmek için kalktığın asla aklıma gelmezdi. Gittiğini düşünürdüm yalnızca... O saatte kendi evini terk edip, nereye gidebileceğini sorgulamadan, sadece beni o sonsuz hiçlikte, o en masum rüyada, cennetimizde, uykumuzda bir başına bırakıp, kaybolacağından korkardım. Bana hep aynı soruyu sorduran bu yüzyıllık korkuydu işte: Nereye gidiyorsun sevgilim? \n\nBeni yeniden hayatın içinde, gerçeklerin ortasında bir başına mı bırakıyorsun? Beni yeniden unutuluş sürgünlerine mi gönderiyorsun? Nereye gidiyorsun sevgilim? \n\nOysa seni uyutmayan içindeki o yangınlı hesaplaşmaydı. Gece iner, aşıklar, yüzler, bedenler, anılar kaybolurdu; sadece ikimiz kalırdık. Ve sen uykunda sevgimle hesaplaşmaya dalardın. Cennette cehennemi hatırlardın.\n\nDönüp geriye bakıyorum da, sanki yıllar değil yüzyıllar geçmiş aramızdan... Aramızdan ayrılıklar, ihanetler, kayboluşlar, vazgeçişler, yeniden bulmalar, korkular, yalnızlıklar, savrulmalar geçmiş. Ve bu ilişki ne çok biçim değiştirmiş... \n\nSeni yollarca, şehirlerce uzağından sevdim. Seni kelimelerce, şiirlerce yakınından sevdim. Seni dünya üzerinde sanki ilk kez benim için kalemi eline alıp da yazdığın mektuplarca sevdim. Seni umutsuzca, beklentisizce, hayallerce sevdim uzağından. Hayatımı öyle olduğu gibi bıraktım. Şehrine geldim, ama kalbine giremeden sevdim. Neydik biz o yıllarda hiç düşündün mü? Neydik birbirimiz için sevgili? \n\nGeldim. Bana destek olacak, sırtımı vereceğim bir aşkın yoktu arkamda. Kendime yeni bir hayat kuracağım yalanını, kendim dahil, sen dahil herkese söyledim. Oysa tek istediğim seninle birlikte bir hayattı. Öyle cesaretsizdim ki karşında ve öyle açık sözlüydün ki bana karşı, ancak iddiasız bir sığınmacı olabildim hayatında. Hayatına iltica etmek isteyen bir yürek sürgünü... Bir aşk meczubu sadece...\n\nDürüstlük kimi zaman yalanlardan çok daha acımasızmış, sevgili... Gerçeğin buzdan ülkesinde yapayalnız kalan yürek, hayatta kalabilmek için yalanları bile özleyebilirmiş kimi zaman... Bana aksini ispat etmek için elinden geleni yaptığın o yıllarda, buzlar ülkesinde biraz olsun ısınabilmek için, aslında beni sevdiğin yalanına inandırmıştım ben de kendimi... \n\nAşkıma kapalı bir kapının önüne bırakılmış yaralı bir kuş gibiydim. İnanacak, bir ibadet gibi yaşayacak tek şeyimdi senin aşkın. Karşılıksız, güvensiz, sessizce yaşanan bir aşk... Nasıl da hoyrattın bana karşı... Kalbinde değil miydim gerçekten? Neydik biz söylesene? O yıllarda senin neyindim ben sevgili? Can yoldaşın mı? Yol arkadaşın mı? Dostun mu? Sevgilin mi? .. \n\nSonra bir gün geldi ve unutuldum. Ve bu sorular birer birer bıçak gibi saplandı yüreğime ve yüreğimde yanıtlarını buldu. Unutuluş hepsinin acımasız cevabı oldu. Sonrası dipsiz bir karanlık... Sonrası çaresiz bir çıldırış... \n\nHayata karışmamak için tek kalkanım, tek sığınağımdı aşkın. Tek silahımı yitirdim ve hayata teslim oldum. Aldı beni savurdu başka bedenlere, parçası olamadığım o kırık dökük öykülere... \n\nKırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim için. Unutmanın en ağırı unutamadan unutmaktır. Seni sonsuza kadar kaybetmek kimlik değiştirdi ve unutmak oldu benim için. Seni unuttuğum yalanıyla hayatı kandırmaya çalışınca hayat hiç olmadığı kadar acımasız tokatlar indirdi yüzüme... Sonrası dipsiz karanlık... Sonrası hatırlamaya bile dayanamadığım düş yıkımları... Sonrası kesif, karanlık ve rutubetli bir kuyu... Koskoca bir boşluk... Sonrası 'yalnızlık' kelimesine sığmayacak kadar derin bir yalnızlık...\n\nKaç zaman sonra bilmiyorum, bir gün geldi ve beni yeniden hatırladın. Yokluğumda kendine kurduğun hayat, beni yasak bir ilişki haline getirdi bu kez de... Ve bu ilişki bir kez daha kimlik değiştirdi. Seni, bir başkasıyla birleştirdiğin hayatına uzaktan bakarak, kalbimi kıskançlığın lanetli hırsına teslim ederek, kısıtlı zamanlarda, gizli saklı buluşmalarda, o doyumsuz kaçamaklarda sevmeyi de öğrendim... Hasretinin o tarifsiz kokusu burnumu sızlatırken yapayalnız uyumayı da öğrendim. Yağmurlu İstanbul gecelerinde o baştan ayağa sen olan evimde kaderimle kıyasıya yaşamayı da öğrendim, sevgili... \n\nO zamansız unutuluşun ardından yeniden hatırlanmanın sevinci, seni paylaşmaya boyun eğmenin ve hep gizliliğin gölgesinde kalacak olmanın acısına büründü. Uykunda soluğunun bir başka soluğa karıştığını bilerek geçirdiğim sayısız gecelerde, gururumu parça parça bölüp aşkıma kurban verdim. O tarifsiz ağrıyı uyuşturmak için ruhumdan, kimliğimden, kadınlık onurumdan vazgeçtim. Her şeye rağmen direnebilmek için kendimden vazgeçtim. Geriye dönüş kapılarını sonsuza kadar kapatmış oldum böylece. Ruhumdan kendimi kovup, tüm hücrelerime sadece aşkını yerleştirdim. İşte o andan itibaren, sensizlik artık bensizlik oldu sevgili...\n\nNasıl da telaşlı, nasıl da soluk soluğa yaşardık o kaçamak anları... Aşkımızın en karanlık, en gerçek, ama en yoğun anlarıymış onlar... Sensiz geçen gecelerde yüreğimde biriken kıskançlığın, öfkenin, kırgınlığın ve hasretin hummalı karanlığı, sana kavuştuğum anlarda sevinçten çıldırmanın eşiğinde tarifsiz bir hazza dönüşürdü... Nasıl da ateşliydi sevişmelerimiz... Sana yeniden dokunmak, sanki bulutlara öpücükler kondurmak gibiydi... Huzurla huzursuzluk, hasret ve kavuşma, aşk ve öfke, merhamet ve acımasızlık, kırgınlık ve bağışlama her şey ama her şey sevgimizin taşkın sularında birbirine karışırdı. İki kalbin bir ömre sığdırabileceği tüm duyguları biz o kısacık anlarda soluk soluğa yaşardık...\n\nSonra hayatını değiştirdin. Yeniden özgürlüğüne kavuştun. Ve bu ilişki bir kez daha biçim değiştirdi. Yıllardır bir savruluş halinde aramızdan akıp giden aşkımız, nihayet dingin, doygun ve emin bir sığınak bulmuştu kendine. O savruk yıllar bile koparamamıştı ya bizi birbirimizden, artık hiçbir şey bu aşkı yıkamazdı. İhanetlerin, unutuluşun, hayatın sınavından geçmişti aşkımız. Tam da birbirimizi hayattan çok uzakta, dokunulmaz bir boyutta sevdiğimize inanmaya başlamışken, dudaklarından dökülen o lanetli cümle korkularımı yeniden uyandırdı, geçmişi zamandan koparıp aramıza soktu yeniden: 'Varlığın artık bana acı vermiyor...'\n\nAh sevgilim, ayrılık trenini çoktan kaçırmadık mı biz? Bulup bulup kaybetme oyunlarını çoktan tüketmedik mi? O dünyevi aşk oyunlarından, kıskandırmalardan, kaçamaklardan çoktan vazgeçmedik mi? Birbirimizi en ağır ihanetlerde sınamadık mı? Anlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil... Sadece seni sevmek için yaşadım ben! \n\nSenin için bir ilişkide girilebilecek bütün kimliklere bürünmedim mi? Önce aşkla değil kalbinin boşluğuyla tutunduğun bir can yoldaşıydım... Yüreğin bir başkasına kapılarını açtığında hayatından dışlanıp unuttuğun oldum sonra... Başka hayatlarda, başka ilişkilerde seni unutmaya çalışırken, belki de aslında sadece seni ararken kıskançlıktan deliye döndüğün oldum... Kalbime geri dönmek istediğinde gururumun gemilerini yakıp, metresin oldum... Vicdanın oldum senin... Merhametin oldum... Pişmanlığın oldum... Hazzın en sıradışı boyutlarını seninle paylaşan fahişen oldum... Arkadaşın oldum... Kardeşin oldum... Sevgilin oldum... Söylesene kaç kez biçim değiştirdi bu ilişki? Kaç kez kimlik değiştirdim seni sevebilmek için... \n\nAnlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil. Sadece seni sevebilmek için yaşadım ben... Hala seninle geçireceğim anların telaşıyla tüketir gibi yaşıyorum sensiz geçen günlerimi. Yıllar geçti, hala seni görecek olmanın kalp çarpıntılarıyla, yalnız senin için giyiniyorum en güzel giysilerimi. Sen güzel bulasın diye geçiyorum aynaların karşısına. \n\nSeninle geçen zaman bir daha tekrarı olmayan, doğaçlama bir melodi gibi benim için... Sanki birlikte yazılmış kaderimizin sayılı dakikalarından an çalıyorum. Öylece karşında oturup seni seyretmeyi, sana yemek hazırlamayı, seninle sohbet etmeyi, dostlarını ağırlamayı, seninle birlikte uyumayı, yani paylaştığımız ne varsa hepsini bir daha asla okuyamayacağım bir şiiri kelime kelime içime sindirir gibi, soluk soluğa hissederek yaşıyorum... Öyle birikmişsin ki içimde... Seni yaşamakla tüketmem, seni sıradanlaştırmam mümkün değil. İçime çektikçe çoğalıyorsun...\n\nŞimdi varlığım her geçen dakika daha da daralan gizli bir çember örüyor etrafına. Her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor, biraz daha kanıksıyorsun beni... O peşini bırakmayan yaralı geçmişin aramıza korku duvarları örüyor. Hayatını tüm kalbimle kucakladığımı hissettiğim anda ansızın yüzünde beliren o eski kaygıların alıp seni benden çok uzaklara, derinlere, yalnızlık kuyularına sürüklüyor. Yeni isimler, yeni aşk öyküleri, başka yüzler, başka bedenlerle kaçış planları yapıyorsun kendine... Gece ansızın seni uyandıran, kolunu başımın altından çeken, seni yatağın ucuna kadar götüren, uykunu bölüp ayağa kaldıran ve bana hep o aynı soruyu sorduran bu korkular değil mi...: 'Sevgilim nereye gidiyorsun? '\n\nSevgilim nereye gidiyorsun? Orada ne var? Benliğini kıstırdığın duvarların arkasında soğuk, uçsuz bucaksız bir yalnızlıktan başka ne var? Neden kaçıyorsun? Neden bu aşkı sonsuzluğa, özgürlüğe, daha önce hiç yaşamadığın sınırsızlığa bir kapı olarak görmüyorsun? Ben senden gitme ihtimalini hiçbir zaman çalmaya yeltenmedim ki... Sevgim seni tüketmek değil, çoğaltmak içindi... Sevgim dünyanın yaşanılası bir yer olduğuna inanman, inanmamız içindi... Yüreğimizin çok derinlerinde yaşayan o iki masum çocuğun soluk alabilmesi için bir gökyüzüydü sevgim... Ben senin kanatlarını hiçbir zaman çalmadım ki... \n\nÖyle çok reddedildim ki, öyle çok unutuldum ki senin tarafından, sensiz kalmak yüreğimi ezen tek korku artık. Öyle ki hayatım yalnız bir korku halinde ayakta duruyor şimdi... Korkumu gerçeğe büründürdüğün anda yıkılıp gideceğim. Her şeyi tükettim. Hayata tutunmak adına ne varsa her şeyi yaktım seni sevebilmek için... Tüm sabrımı, kendime ve insanlara güvenimi, sevginin hayatın tek harcı olduğuna olan inancımı... Artık senden başkasına verecek enerjim, sevgim ve hayatla hesaplaşacak bir benliğim kalmadı. Geriye dönüp sığınacak bir kendim kalmadı...\n\nŞimdi bana varlığımın sana acı vermediğini söylüyorsun. Gitmemi istiyorsun, sonra yeniden gelmemi... Ve sonra yeniden gitmemi... Beni sensizliğin o dipsiz çukuruna önce sarkıtıp, sonra yeniden gün ışığına çıkarıyorsun. Sevgimi, yokluğumu hissettiğin yerde bulmak istiyorsun. Aşkımın benliğini ve hayatını ele geçirmesinden duyduğun o sebepsiz korkuyu yenmek için, bana seninleyken tekrarı olmayan bir şiiri hatırlatan zamanın, sana benimleyken gösterdiği monoton ve tüketici yüzünü yok etmek için oynadığın bir oyun bu belki de... Beni deliliğin sürgünlerine yollayıp, sonra yeniden kalbine çağırıyorsun. \n\nKorkuyu beklemenin telaşı korkunun kendisinden çok daha ürkütücü biliyor musun? İşte bu yüzden sensizliğin karanlık kuyusuna kendi ellerimle bırakıyorum kaderimi. Korkuyu beklemekten vazgeçiyorum, ama asla seni sevmekten değil, sevgili... Sana veda etmeden kayboluşa karışmam da aslında sadece bunun için... \n\nMadem varlığım acı vermiyor sana, madem ki ancak yokluğumda sevgimi hissedebiliyorsun, öyleyse yokluğumla kal sevgili... Madem ki yokluğumla daha mutlusun, o halde yokluk benim bu aşk için büründüğüm son kimlik olsun..." + }, + { + "id": 10884.0, + "title": "Fahriye Abla", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 8.0, + "poem": "Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar\nKapanırdı daha gün batmadan kapılar\nBu afyon ruhu gibi baygın mahalleden\nHayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın sen!\nHülyasındaki geniş aydınlığa gülen\nGözlerin , dişlerin ve akpak gerdanınla\nNe güzel komşumuzdun sen fahriye abla\n\nEviniz kutu gibi küçücük bir evdi\nSarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi\nGüneşin batmasına yakın saatlerde\nYıkanırdı gölgesi kuytu bir derede\nYaz kış yeşil bir saksı ıtır pencerede\nBahçede akasyalar açardı baharla\nNe şirin komşumuzdun fahriye abla\n\nÖnce upuzun sonra kesik saçın vardı\nTenin buğdaysı , boyun bir başak kadardı\nİçini gıcıklardı bütün erkeklerin \nAltın bileziklerle dolu bileklerin\nAçılırdı rüzgarda kısa eteklerin\nAçık saçık şarkılar söylerdin en fazla \nNe çapkın komşumuzdun sen fahriye abla\n\nGönül verdin derlerdi o delikanlıya\nEn sonunda varmışsın bir erzincanlıya\nBilmem şimdi hala bu ilk kocandamısın\nHala dağları karlı erzincandamısın\nBırak geçmiş günleri gönlüm hatırlasın\nHatırada kalan şeyler değişmez zamanda\nNe vefalı komşumuzdun sen fahriye abla" + }, + { + "id": 19579.0, + "title": "İkinizden Hanginiz", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "ikinizden hanginizin\nsaçları gece laciverdi siyah\nyıldız tozundan ışıltılı\nve zengin\n\nbakır çalığı gözleri\nderin \nyer yer\neflatuna çalıyor\n\nikinizden hanginizin\nnemli dudakları fuschia\nkirpikleri kaşlarına dolaşık\nağzı fena halde aşık\nbaşladığı her öpüşte kalıyor\n\nikinizden hanginizin\nneyi noksan neyi fazla\nikinizden hanginize sorsan\nher defasında\nkendisini ötekisi sanıyor\nçok fena aldanıyor\n\nsahi siz\nhanginiz\nhanginizsiniz" + }, + { + "id": 14830.0, + "title": "Bir Yeraltı Nehrini Beklerken", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir saz kadar mutlu\nVe hüzünlü başlıyoruz bütün günlere\nVe bir türkü kadar sıcak\nBiliyoruz kidağların göğsünü saracak\nVe yerinden oynatacak olan şafak\nOnuru ışık diliyle \nKaranlıkta koruyanlarla başlayacak" + }, + { + "id": 916873.0, + "title": "Duvar Dibi", + "poet": "Tozan Alkan", + "rating": 7.0, + "poem": "şimdi sen öldün \nşimdi tüm seherleri yeryüzünün \nölüyor bende \n\nduvar dibinde bir avuç adam \natlardan konuşuyoruz uzun uzun \ntaşın yoğunluğundan \nve suyun nasıl yürüdüğünden betonda\n\nevi boşaltacaklar evi\nkimse eriklerden söz etmiyor \nsanki erikler hiç yokmuş gibi\n\nbir kadın elleriyle saçını tarıyor \nyanı başında kutsal kitaplar yalvaçlar \nkadının öpüştüğü yanık orman\n\ndurup durup başlıyoruz birbirimize \nçizik bir plağa bozuk bir saate \naslında her şey güne gecikmek için \narada erikler oluyor \nerikler ölüyor \n\nbiz duvar dibinde bekleyen adamlar \ntoprağın ağzına bakıyoruz dalgın \ntopraktan çıt çıkmıyor,\n\nçıt \nçıkmıyor." + }, + { + "id": 1775813.0, + "title": "Hoşçakal", + "poet": "Sergey Yesenin", + "rating": 6.0, + "poem": "Hoşçakal, dostum benim, hoşçakal artık,\nCan dostum, seninle dolu göğsüm -\nÇok önceden belirlenen bu ayrılık\nBuluşmayı vadediyor ilerde bir gün\n\nHoşçakal, dostum, el sıkışmadan, konuşmadan,\nHüzünlenme ve eğme kaşlarını, mutsuz; \nYeni bir şey değil ölüp gitmek bu yaşamdan,\nAma yaşamak da daha yeni değil kuşkusuz." + }, + { + "id": 93374.0, + "title": "Nalân", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Merhaba Nalân... bu sen misin, \nYoksa sen mi sandım; \nBiri çimdiklesin beni...\nŞöyle ışığa gel de göreyim, \nBeni dümdüz eden, \nO yalandan da yalan gözlerini...\n\nMerhaba Nalân...\nAmortiden mi çıktın güzelim? \nBak yine şapşal ettin bizi...\nOysa ne güzel unutmuştuk\nVe ne güzel sona ermişti, \nO gerzek pembe dizi! ..\n\nHani, son bölümde sen yamuk yapıp\nFabrikatör Nubar Bey'in\nTarabya köşküne gitmiştin...\nHani, arkadaşım Halit Akçatepe'nin yanında\nBeni acayip refüze etmiştin...\nVe işte o an gözümde, \nEskicinin bile almadığı\nBir eski eşya gibi, bitmiştin! ..\n\nMerhaba Nâlan..\nPişmanlıklar denizinin biletsiz yolcusu...\nMerhaba, artist olma hayallerinin\nİkinci sınıf karakter oyuncusu! ..\n\nVay anasını sayın seyirciler, \nVay anasını be... vay anasını! ..\nBak, şimdi ağlarım ha, \nTez kapatsın biri, \nGözlerimin bozuk vanasını! ..\n\nOysa, o zehir kusan fabrika yolunda\nBeraber ıslanmıştık biz, nice yağmurda.\nVe o gün, Nubar Bey'in çarpıp kaçtığı\nBir hayvancağızdı inleyen, \nYol kenarı çamurunda.\n\nVe hep kendine ayırdığın\nO bencil yüreğin, \nBir de o gariban köpeğe sızlamıştı.\nVe ben, ilk defa seni böyle bilmiştim, \nVe damarlarım ilk defa böyle cızlamıştı! ..\n\nMerhaba Nâlan... merhaba! \nYoksul mahallemizin en havalı kızı.\nMerhaba, yanlış ağlara takılmış\nMuhteşem deniz yıldızı! ..\n\nBen sana bakınca, dolardım bulut gibi\nDolardım da bir türlü yağamazdım...\nSen bana bakınca, \nBir ağlamak düğümlenir boğazımda, \nGurur yapar, ağlamazdım...\n\nNe düşkündüm sana be! \nHani hayvanlar yavrusunu yalarmış, \nAynen öyle...\nNe tutkuydu bizimkisi be! \nHani Ferhat dağları nasıl delermiş, \nAynen öyle...\nVe o nasıl gidişti be! \nHani bir tren gelir de üzerinden geçermiş, \nAynen öyle...\n\nOf Nâlan of! ..\nSen benim neler çektiğimi bilsen, \nBunu bilmekten ölürdün...\nŞu kadarını söyleyeyim:\nHani taş olsan, \nYani taş olsan; \nOrtadan ikiye bölünürdün...\n\nGitme Nâlan, dur! \nTekrar gitme ne olur! ..\nAldırış etme saçma sapan sözlerime.\nYoo... hayır, ağlamıyorum, \nGaliba cıgaranın dumanı kaçtı gözlerime.\n\nBelki de sen haklıydın, \nBu mahallede ne bahtın açılır, \nNe de boyun uzardı.\nÜstelik annen ölmüştü\nVe sokağınız, \nAcını kaldıramayacak kadar dardı...\n\nTerso gidiyordu herşey...\nMilllet işi-gücü bırakmış, \nAklını bize takıyordu.\nAltımızda çul yoktu, \nÜstümüzde dam akıyordu.\nArap kızı camdan bakıyordu...\n\nSen gittikten sonra ben, \nHiç sorma...\nEl attığım her işi, çok geçmedi batırdım.\nÇünkü seni unutmanın tek yoluydu; \nBütün kazancımı şaraba yatırdım.\n\nAma gelinliğin duruyor.\nBaba yadigarı cumbalı evi de satmadım.\nYalanım varsa kalkmayayım şuradan:\nBen seni bir tek gün, \nBir tek gün bile unutmadım! ..\n\nMerhaba Nâlan, \nMerhaba üzgün melek.\nMerhaba kadersizim, talihsizim.\nMerhaba titreyen elim, sancıyan belim, \nAğrıyan dizim, vazgeçilmezim! ..\n\nAma Necdet Tosun öldü Nâlan, \nArtık yemekleri sen, \nSalatayı da ben yapacağım.\nSami Hazinses kadar olmasa da\nBahçeyi sevdiğin çiçeklerle donatacağım.\n\nKemal Sunal da öldü Nâlan, \nİyi kalpli amcaları birer-birer uğurladık.\nVe dünya kirlendi, \nFilmler bozuldu\nO masum sevdalar yaşanmıyor artık...\n\nSen varsın, ben varım.\nBir de, acımasız bir dünya var dışarıda...\nEsas film şimdi başlıyor, \nVe bütün koltuklar bomboş bu sinemada! ..\n\nMerhaba Nâlan, merhaba! ..\nSen ortada sıçan, ben şaşkın körebe...\nUlan seviyorum seni be! ..\nUlan, nereden inceldiyse, \nOradan kopsun be! .." + }, + { + "id": 47656.0, + "title": "Ben Bu Köyün Delisiyim", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Beni bilen böyle bilsin\nBen dostluğun delisiyim\nAkıl irfan sizde kalsın\nBen bu köyün delisiyim\n\nBu acılar bitene dek\nAğlayanlar gülene dek\nBu can bende ölene dek\nBen bu köyün delisiyim\n\nSesi çıkmaz kırık sazın\nTadı olmaz susuz yazın\nMezarıma öyle yazın\nBen bu köyün delisiyim\n\nNe köleyim ne de bir kul\nVicdan bir borç hayat okul\nAlın sizin olsun akıl\nBen bu köyün delisiyim\n\nBenim yolum aşkın yolu\nBenim yolum hakkın yolu\nBir tek derdim Anadolu\nBen bu köyün delisiyim\n\nSizde para sizde banka\nSizde silah sizde bomba\nBende dostluk bende sevda\nBen bu köyün delisiyim\n\nHaydi koşun savaşmaya\nBu dünyayı paylaşmaya\nBen bakarım çocuklara\nBen bu köyün delisiyin\n\nAşk okurum aşk yazarım\nAşktır benim tek pınarım\nSize değmesin nazarım\nBen bu köyün delisiyim\n\nYaşayın siz aklı selim\nBoşverin siz benim halim\nSiz bir dahi siz bir alim\nBen bu köyün delisiyim\n\nBenim yolum gönül yolu\nBenim yolum sevda yolu\nBir tek derdim Anadolu\nBen bu köyün delisiyim\nBen bu yurdun delisiyim..." + }, + { + "id": 27830.0, + "title": "Kahramanlık Türküsü", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Gazi alperenler işe koyulun\nGayrı söze vakit az verilmeli\nBidevi atlara rüzgarca soluk\nVe yıldırımlarca hız verilmeli\n\nŞanlı kitap önderimiz kılındı\nİman sancak gönderimiz kılındı\nİklim-i Rum,minderiniz kılındı\nOl mindere kavi diz verilmeli.\n\nBarak Baba,Sarı Saltuk orada,\nHacı Bektaş Veli,Taptuk orada,\nBir mübarek vatan yaptık orada,\nKi,bir can dilerse bin verilmeli.\n\nTöre,nizam,yol ve yordam her kula\nUsul,erkan,edep,erdem her kula,\nYirmidört saatte her dem her kula,\nAllah ın buyruğu uz verilmeli.\n\nİnatla girmeyin soy sop faslına\nKurtsa kurt itse it döner aslına\nRum ülkelerinde Oğuz nesline \nPeygamber kavlince öz verilmeli.\n\nİçinde olanlar bir nebze iman\nGönlünü mazluma eder süt liman\nHalkı ayırmadan kafir müslüman\nAçsa aş,açıksa bez verilmeli.\n\nBu kılıçlar iller fethi içindir.\nBu kitaplar diller fethi içindir.\nTürküler gönüller fethi içindir.\nCümle ozanlara saz verilmeli.\n\nKartal yuvasıdır Söğüt te burçlar,\nDevletin zırhıdır sınırda uçlar,\nGazi Osmanlara zağlı kılıçlar\nYunus Emrelere söz verilmeli..." + }, + { + "id": 16097.0, + "title": "Nedür Bu Handeler Bu İşveler Bu Nâz u İstiğnâ", + "poet": "Baki", + "rating": 7.0, + "poem": "Nedür bu handeler bu işveler bu nâz u istiğnâ\nNedür bu cilveler bu şîveler bu kâmet-i bâlâ\n\nNedür bu pîç pîç ü çîn çîn ü hâm-be-hâm kâkül\nNedür bu turralar bu halka halka zülf-i müşg-âsâ\n\nNedür bu ârız u hadd ü nedür bu çeşm ü ebrûlar\nNedür bu hâl-i Hindûlar nedür bu habbetü's-sevdâ\n\nMiyânun rişte-i cân mı gümiş âyine mi sînen\nBinâgûşunla mengûşun gül ile jâledür gûyâ\n\nVefâ ummaz cefâdan yüz çevürmez Bâki âşıkdur\nNiyâz itmek ana cânâ yaraşur sana istiğnâ" + }, + { + "id": 3265.0, + "title": "Firari", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin \nSana kafir dediler, diş biledim Hak'ka bile \nTopladın saçtığı altınları yüzlerce elin \nKahpelendin de garez bağladım ahlaka bile. \n\nSana çirkin demedim ben, kafir demedim \nBence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin \nYaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim \nBu firar aklına nereden, ne zaman esti senin. \n\nZülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine \nTakılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek. \nSen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine \nSeni aşkım canavarlar gibi takip edecek." + }, + { + "id": 5954.0, + "title": "Islak Çeltiklere", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "benim bir sevincim var yüzün artık akşam\nbir çocuğun gülüşünü görüyorsun nereye baksam\n\nkıyımız uzak ve kuytuda ellerimiz sanki yok\nellerimiz yok ama senin ellerini bir tutsam\n\nbazı çocuklar doğar bilirim bazı çocuklar doğmaz\ndoğmayan çocuklar için bilmem ne yapsam\n\ney cavlan. bitmeyen temmuz güneşi. ey aslan\nsilkin. sakla harmanını. çocuğunu sakla\n\ney aslan. suya kaptır kendini ellerin sanki yok\nbir güzel günde mızıkalarla bir alanda dursam\n\nsen yoksun gazeteler yok geçmişin razı değil\nbilmem ki doğmayan çocukları ben mi doğsam" + }, + { + "id": 2110264.0, + "title": "İstiyorum", + "poet": "Behçet Kemal Çağlar", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir çiçek istiyorum, ben bakmadan solacak; \nBir kanat istiyorum, beni yerden alacak; \nBir güneş istiyorum, gece bende kalacak...\n\nBir mermer istiyorum, arzumca oymak için; \nBir kadın istiyorum, ruhunu soymak için; \nBir çift diz istiyorum, başımı koymak için...\n\nBir zincir istiyorum, hırsımı bağlayacak; \nBir yangın istiyorum, ruhumu dağlayacak; \nBir ana istiyorum, başımda ağlayacak...\n\nBir bilinmez kaleyi fethetmek tek başına,\nVurulup düşmek birden son burcun son taşına; \nUzanan bir çift dudak gözlerimin yaşına...\n\nBir ilham istiyorum, bir gün vahye erecek,\nBir çift göz istiyorum, can evimi görecek; \nBir sevgi istiyorum, ömürlerce sürecek...\n\nBir mihrap istiyorum, önünde diz çökmeğe; \nBiraz yer istiyorum yoldan, fidan dikmeğe; \nVe tohum istiyorum, boş tarlamı ekmeğe...\n\nBir yapı, temeline elimle taş koyacak; \nBir sevgili, her derdin gözüne yaş koyacak; \nBir iman istiyorum uğruna baş koyacak." + }, + { + "id": 38205.0, + "title": "Altıotuzbeş", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 5.0, + "poem": "intihar girişimleri acıklı olur\nbilirsiniz\nintiharını beyaz gömleklerinin cebinde taşırdı derim\ncamel paketinin yanında çakmak taşır gibi derim\nbir gün sigarası bitti derim\nbir hüzün daha edinirim kendime" + }, + { + "id": 20751.0, + "title": "Yağmur, Gül ve Eller", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Yel yapraklarımı savurur,\nDört yanım yağmurla örtülü;\nGüz vaktim gerçek ya, ne yağmur!\n\nKafamda hep bir uykusuzluk\nVe masamda bir düşler gülü,\nGecenin içinde, soyunuk.\n\nVe bir düşünce arasında\nEllerim; beyaz, boş ve bencil,\nBu gül’le gece arasında,\n\nKopmuş gidiyor dallarımdan...\nHayır, başımdan yana değil\nUykusuzluğum, ellerimden." + }, + { + "id": 20117.0, + "title": "Maceram", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "genç mi olunurmuş içerde a benim gülüm \nsöyledim yedi yılda bütün türkülerini ömrün \ngüz bir yandan uçuşur saçlarımda \nkış bir yandan \n\nihtimâl ki ben senden tam sekiz ilkbahar büyüğüm \nsen saçlarına ilkokul kurdelası taktığın gün \ndevadımlarla buluştu ayaklarım \nah ne çabuk \n\nkanımı pompaladı yüreğimin çelik kasları \nkanım damarlarımda şaha kalkan atlardı \nbeyaz atkılar gibi attım boynuma bulutları \nuçura uçura yürüdüm rüzgârında ölümün \n\nen güzel nakışını vururken kanatları kuşun \ndelip geçti karaciğerimi karanlık bir kurşun \nonsekiz yaşım düştü ıslak aynasına asfaltın \nılık bir ıslık gibi aktı kanım \nfakat ölmedim \n\nbir hemşirenin mavi gülüşüne tutundum gülüm \nanladım ki asla yenemez gülen insanı ölüm \ndokuzuncu gün haykırdım pencereden gökyüzüne \nheey \nkurşunların rağmına yaşamak ne güzel şey \n\nben böyle hep uslanmaz kavgacı ve her güzele aşık \ndurmuşken seksen mart akşamlarına bahar gibi şık \nduvarlara zincirlere çıktı yolu umudumun \nşarkılar ne bilsin sorguevlerini istanbul'un \ngayrettepe'yi samandıra'yı... ah gülüm ne bilsin \n\nparmaksız bir el gibi bütün tanımları insanın \ninsan işkencede susabilen bir hayvanmış meğer \ndur ağlama küçüğüm hiç yakışmaz yüzüne keder \nta kökünden tükürdüm dilsiz kalacakmışım ne gam \nişte böyle başladı benim yıllar süren mâceram" + }, + { + "id": 44091.0, + "title": "Bana Gel Deme", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ayağım ayağıma dolaşır sonra\nGözlerim büyür büyür, kocaman olur\nBakarsın dilim tutulur, hiç konuşamam\nBana gel deme! \n\nBırak umutsuzluğum bende kalsın\nYokluğunda eriyeyim bırak\nGözyaşlarım yağmurlaşır diyorum\nBana gel deme! \n\nİşte resimlerine bakıp avunuyorum\nHayallerim yetiyor bana ne güzel\nİnan dudaklarını ısırabilirim\nBana gel deme! \n\nZaten ölesiye hasretim aydınlıklara\nVe bitimsiz bir özleyiş bendeki\nKanatlanabilirim, uçabilirim belki\nBana gel deme!" + }, + { + "id": 1234734.0, + "title": "Boynunda Taşıdığı Altın Kalbe", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 5.0, + "poem": "Hatırımdaki sen dalgın Sevgi,\nHala taşıdığım boynumda,\nDayanır mısın can bağımızdan ötesi? \nUzatır mısın Aşkın günlerini kısaca? \n\nKaçsam da senden, Lili! Zoraki Ahdında\nYabancı diyarlarda,\nOva ve ormanlarda dolanacak kahırım.\nAh Lili’nin kalbi atmaya böyle, değil\nKalbimde, hiç durmayacak sanırım.\n\nKuş sanki, kulaç atan ebabil\nVe ormana gerisin geri uçuşmuş,\nÇekiyor hapsinin rezaletini,\nBir parçacık halatın esaretini; \nArtık O özgür doğmuş eski kuş değil,\nZaten O kime sahip oluşmuşmuş." + }, + { + "id": 47208.0, + "title": "Hatırlama", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 6.0, + "poem": "Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak\nRüyaların kadar sade, güzeldin, \nBaşbaşa uzandık günlerce ıslak\nÇimenlerinde yaz bahçelerinin.\n\nÖmrün gecesinde sükun, aydınlık\nBoşanan bir seldi avuçlarından\nBir masal meyvası gibi paylaştık\nMehtabı kırılmış dal uçlarından\n\n AHMET HAMDI TANPINAR" + }, + { + "id": 49668.0, + "title": "Yalnızlık", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir gidip bir gelerek durmadan \nAy ışığını soluyan ey deniz ey o denizin dibi \nSonra büyüten yalnızlığını kanayan yalnızlığına kalbim gibi." + }, + { + "id": 1303928.0, + "title": "Kuşun Hikayesi", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 8.0, + "poem": "Evin önünde hark vardı, \nHarkın önünde alçacık köprü, \nKöprünün üstündeki çocuklar \nHayalet gibi bir kuş gördü. \n\nEğilip baktık tahtalar arasından \nUzaklardan gelme bir garip kuş. \nKuzgun gibi,balıkcıl gibi birşey, \nKöprünün altına yorğun düşmüş. \n\nKutupların,denizlerin,romanların, \nSihrini taşıyordu. \nBiz ona bakıyorduk, o bize \nKorkusuyla karanlık ormanların. \n\nKimimiz deynekle dürte dürte... \nKimimizde kaynar su döktük, \nİşedik bir güzelce üstüne, \nGarip kuşu öldürdük. \n\nYaralı bir gemi gibi yüze yüze \nKöprünün dışına çıktı. \nVura vura eğlendik, \nAttık birbirimize. \n\nUzaklardan gelme garip kuş \nMürekkep rengi gözlerinle \nArtık dünyamızı göremezsin! \nBağrışmamız gitmez kulaklarına, \nYaprakların arasında güneşe karşı \nÇiftleşemezsin. \nDişiysen yumurtlayamazsında! \n\nBöyle deyip kuşun dört yanında \nAkşama kadar hora teptik \nİnsan olduğumuzu iyice \nGarip kuşa öğrettik" + }, + { + "id": 1442925.0, + "title": "Ancak Özlemi Bilen", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "Ancak özlemi bilen,\nBilir, neler çektiğimi! \nYalnız ve onca sevgiden\nYoksun, pek aleni,\nSemaya bakarım ben\nİşte o yana gidimi.\n\nAh! Beni seven ve bilen,\nÇok uzaklarda şimdi. \nDönüyor baş, yanıyorken\nBağırsaklarım daimi.\nAncak özlemi bilen,\nBilir, neler çektiğimi! \n" + }, + { + "id": 100573.0, + "title": "Evlilik", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 8.0, + "poem": "Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız, \nÖlümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız, \nTanrı'nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız, \nAma bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz boşluklar olsun, \nVe Tanrısal alemin rüzgarları esip dolanabilsin aranızda, \nBirbirinizi sevin, ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın, \nBırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun Sevgi \nBirbirinizin kadehini onunla doldurun ama aynı kadehe eğilip içmeyin, \nEkmeğinizi bölüşün, ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın, \nŞarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte, ama ikinizin de birer Yalnız olduğunu unutmayın, \nÇünkü lavtadan dağılan müzik aynı, ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır, \nYüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin saklayıcısı olmasın, \nÇünkü ancak Hayat'ın elidir yüreklerinizi saklayacak olan, \nHep yanyana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın, \nÇünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır, \nÇünkü bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez...." + }, + { + "id": 17596.0, + "title": "Aşk Bu", + "poet": "Ferman Karaçam", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşk bu\nyağmur dayanmaz bu bahara\n\nBulutlar ince ve narindir\nve bulutlar tanır sevgiliyi\ndöker mercan kuşlarını\n avuçlarımıza\n\nKuşlar üşümez saçlarının yangınından\n\nAşk bu \nyağmur dayanmaz bu bahara\nparmaklarından sebiller akar\ncilveli rüzgarlar\ngöz göz dilinir mağarada, yılan zehrini geçirir\nayaklarından\ngül yaprağı okşanır gibi\n\nAşk bu\nyağmur dayanmaz bu bahara\nateş tanır sevgiliyi ve gülleşir\nhasret çekilir kehribar merdivenlerin\nplatin düşlerine\n\nAşk bu\nsu yarılır ortasından\nay gibi" + }, + { + "id": 59983.0, + "title": "Seviş Yolcu", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "1.\nGurbet yavrum garba düşmektir gurbet\nÇiçeklerden gelincik içinde Bünyamin sevgisi\n\n2.\nYürüdün gittin eski kurganlar üstünden kent kent\nKulağında ama bir çömleğin kırılma sesi\n\n3.\nBarış demiştir ve güvercin tıkmışlardır boğazına\nBu yüzden edep kuralı gözetmez Anadolu ermişi\n\n4.\nBu yüzden kimi zaman zordur ayırmak\nÜstünü başını yırtmış ağıtların şiiri\n\n5.\nBir dostluk hastalığı senin şiirin\nSümbül diye genzine bastırırsın akrebi\n\n6.\nÖyle durur bir kıyının serüveninde ceset\nOdan öyle sevinçsiz yüzün öyle serin ki\n\n7.\nYine de bir elinle kapıyı aralarken\nÖbür elindeki titreme dünyanın anadili\n\n8.\nMerkezefendi'nin gizli barınağından\nBu açık hava kahvesine getirdiğin ne ki\n\n9.\nBir kentin ortasındasın boyuna saatini kuruyorsun\nO durursa hayatın da duracak sanki\n\n10.\nEvler eski bir uygarlığın dingin lağımları\nSokaklarsa çatışıyor temizliyor birbirini\n\n11.\nAnımsar mısın toros ekspresinden inmiştiniz\nBiletlerinizden ibaretti ikinizin de kimliği\n\n12.\nBahçelerden geç parklardan köprülerden geç git\nAşklar da bakım istiyor öğrenemedim gitti\n\n13.\nSeviş yolcu büyük sözler söyle ve hemen ayrıl\nUçurumlar birleştirir yüksek tepeleri" + }, + { + "id": 44192.0, + "title": "Küçük Sınav", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Ana, baba vesiledir ortada; \nKim gönderdi? Nasıl geldin? De hele.\nEt, kemik, kan mevcut durur mevtada\nEksilen ne? Niye öldün? De hele.\n\n(Kan Yazısı)" + }, + { + "id": 1109868.0, + "title": "Son Yangın", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Benim değil o eski ateş semazenleri\nŞimdi viraneleri ağlatıyor tenleri\nDalgın ırmaklarını kuruttum acıların\nRengi değişti sevda ikliminin, suların\nGeçmişini arayan o divane köprüler\nAkşamın kollarında yıkıldı birer birer\nYağmuru anlamayan bulutlar benim değil\nGünbatımına mahkûm umutlar benim değil\n\nÂşikâr olmuş meğer tende can, canda cânan\nBende yanan nûrudur, nûrumdur onda yanan\nŞimdi doruklardayım, ne yoksulum, ne yetim\nŞu incecik kalbimdir varlığına hüccetim\nNice serv-i kâmet ki, kuru bir yaprak imiş\nMeğer ruhum savrulan bir avuç toprak imiş\nBenim değil o hülya, hânende, siyah ışık\nBenim değil o saray, şehriyâr, o karmaşık\nÖlümü gezginlere bağışlayan şahmaran\nBenim değil o sahra, fırtınalar, kum ve kan\nAklı bile çaresiz koyan mağrur pençeli\nBenim değil o mühür sevdalısı, o deli\nPerdeler indi zaman perisinin yüzüne\nGecesini bağladım ağlayan gündüzüne\n\nDuymadığım seslerle uçuyor şimdi kuşlar\nEllerimden tutuyor sıra dağlar ve taşlar\nSon bir titreyiş kaldı karanlıkta, uyanmak\nKül olmadan vuslatın kapısına dayanmak\nBelki bir yol bulunur kırılan aynalarda\nBahçıvan handân olur bu ebedî baharda\nDumanlı ayinleri bitti evin, sokağın\nGeldiğini söylüyor hayat yeni bir çağın \nYeni bir sonsuzluğa açılan pencereler\nSöyleyin, o mihrimah muammadan ne haber\nEy eski çığlıklarım ne haber, nerdesiniz\nŞimdi yalnızlığa mı gömülüyor sesiniz\nYıkıldı zindanlarım, dehlizlerim, mahzenim\nGüllerim son yangında açıyor şimdi benim\n\nSon yangın, kâinatın her yerinden duyulan\nSon yangın, ceylanların gözlerinden yayılan\nSon yangın kâh bembeyaz, kâh kırmızı bir rüya\nSon yangın gölgesini bırakıyor uykuya\nSöz, incinin mercanla buluştuğu derinlik\nYürek bir tahtırevan, sessizlik ve serinlik\nKalem son limanıdır deniz fenerlerinin\nNilüferler büyümüş içinde her birinin\nBen Nuh’un gemisiyim; o bir tufan güneşi\nİki meftûn pervane ağlatıyor dervişi\nHayal, melekler kadar ıraktadır ve yakın\nZülüfleri tutuştu bu yangında firâkın\nBu yangın dokunuyor derine, hep derine\nBu yangında yürüyor yolcular kaderine\n\nÖğün ey aşk masalı okuyan tarih, öğün\nSalıncaklarında ay benimdir şimdi göğün\nBenimdir arzdan arşa tebessümle yükselen \nO terennüm, o dua, yed-i beyzâdan gelen\nRüzgâr benim, ölümsüz karanfiller benimdir\nO esrarlı ülkeler, nazlı iller benimdir\nKüheylan alev alev bir menzîle koşuyor\nBu son yangını şimdi kâinat konuşuyor" + }, + { + "id": 21753.0, + "title": "Kimsesizdi Asilligin", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Kimsesizdi asilligin\nSoyu tukenmis masal kuslari gibi\nbeklerdin beni dukkanlarin onunde\nsokak koselerinde...\n\nKimse sigamazken kendi gecesine\nsen kapilarin onundeki\nsahipsiz dalginliga vurulurdun\n\nCok iyi bildigin bir meyhaneydi dunya\nduslere karsi yasanan...\n\nTehlikeliydin, kimsesizdi asilligin\nen kirli yerde\narardin sevgiyi...\nen dipte...\n\nHayatin en unutulmus yerinde..." + }, + { + "id": 7385.0, + "title": "Ellerimi Bulsaydin", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "\t\t\nBu vapur kalkar birazdan\nKalkip gidemeyen bir ben\nMartilarin goturup getirdigi\nBu vapur kalkar birazdan\n\nKar soguklarinda iskele\nAsiklara savunmasiz durur\nKalbime romatizma vurur\nBu vapur kalkar birazdan\n\nBu vapur kalkar birazdan\nKederimi yuklenip gitmez\nBir yangindir ki ansizin\nAsk basladigi gibi bitmez\n\nBu vapur seni goturur\nPalamari kalbime gecer\nKadikoy kac adimlik yer\nBu uzaklik beni oldurur\n\nBeni denizlere alsaydin\nBelki cocuklugum biterdi\nSen ellerimi bulsaydin\nBu vapur yine giderdi." + }, + { + "id": 60860.0, + "title": "Vişneçürüğü Şiirler", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "1. Kapkaragümrüklü ölçüsüz ayaksız Ali çocuklar\nAsılmak bilirsiniz kesin tehlikeli ve yasaktır\nEdirnekapı - Bahçekapı sarı kamu tramvaylarına\n\nHaramiler Durağı'ndan Beyoğlanları öne alır\nVe delip geçer yedi kenti saatlerin en köründe\nHalk kipiyle voyvooo! Ölüm! - Ölüm! tramvayları\nArdınca siz vişneçürüğü şiirlerimi bırakmıştır\n\n2. Duyduk duymadık demeyin ha altıparmak çocuklar\nTam da kalfalığa giderken lekelenir çıraklar\nUyurlarken dahi o parmaklarındadır yüksükleri\nParça başı dikişler çıkabilir diye düşlerde\n\nKim bilir kaç şiirdir kamburu göğsünde bir çocuk\nBir silkinecek ve bütün askeri okullara girecek\nKarartma benizli bir roman çocuğu arkadaşı da\nDemirkapı dolaylarında asker - sivil terzisi olur\n\n3. Ali Korna kağıdına basılmış parlak çocuklar ise\nİstanbul padişahlarına çıkartırlar beş numara - iyi mi?" + }, + { + "id": 37375.0, + "title": "Ne Demeli Şimdi", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne demeli şimdi\nbir çiğdemin toprağı yırtışını seyredişim\ngöğe mi dokunmalı\nucuna mı körpe filizin\nöyleyse karanlık sokaklarda koştuğumu düşün\nay yine bir kadın gibi sarkıyorken denize\ndirseklerimle böğrüme gömdüğüm titremeyi düşün\noradan gövdemi kaplayışını soğuk bir terin\nvay perçemle günün huysuzluğu dolaşan kısrak\nvay acemi öpüşlerden gövdeme boşalan acımtırak has\ntelaş, kıvranış, parıltılı gözlerdeki atılganlık\nya görevin ne senin görevin\noynaşmak değil mi içimdeki savaşmak duygusuyla\nve benim nevresimim kararmışsa kirden\nrutubetten\nsarhoşsam gülümseyiş ağlayışlardan\nve kaynak sularıyla üzerime yağan aydınlık hülyaları\nsenden gelen ısıyla koruyorsam...\nNe demeli şimdi\ney serçelerin sabahlarla bölüştüğü cıvıltı\ney bir romanın olur olmaz yerinde dikkati çeken hayal\nacıyış, şevkat, umursayış, hırçınlık seli...\nbeni düşün öyleyse\nbeni hayretin ve karanlığın eşiğinde\nbeni fitillerde başlayan bir fısıltı anında\nilk satırını yazarken bir bildirinin\nkulaktan kulağa dolaşan haberlerin bağraında\nbeni dar camlarda değil \nbir bulutun seyrinde düşün\nburada \nortasında\nsıçraya sıçraya kabaran alevlerin." + }, + { + "id": 35363.0, + "title": "Yorumlar", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bitmeyen kaderdir dipsiz susuzluk\nPınarlar kaynaşan parmaklarında\n\nOdalara kepenk vurulmaktadır\nKapılar kırılan bakışlarında\n\nBir tren sesine uygulanmıştır\nBir de gökyüzüne itirafımız\n\nVaroluşumuzun bir onayıdır\nSustukça büyüyen esrarlı ateş\n\nBütün giysileri yırtsak yeridir\nYeter bize vefa elbiseleri \n\nGönlünün biçtiği yorumlardandır\nAnlam kazanması deliliğimin\n\nBıçakladım geçen katil yılları\nHer gün bir yeniden bulunca seni\n\nSana yakınım ve sana uzağım\nTutulmuş varamaz elim ayağım" + }, + { + "id": 96786.0, + "title": "Takılar", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 6.0, + "poem": "Çıplaktı sevgili ve bildiğinden gönlümü okşadığını \nYalnız çın çın öten takılarını bırakmıştı üstünde, \nZafer kazanmış havası veriyordu pahalı takıları \nMores kölelerinin taktıkları mutlu günlerinde. \n\nBu parıltılı metal ve taş dünyasının o dansettiğinde \nÇıkardıkları canlı mı canlı ve alaycı gürültüsü, \nKendimden geçiriyor beni, seviyorum delicesine \nSesi ışığa karıştıran nesnelerin görüntüsünü. \n\nUzanmıştı, okşayıp sevmeye bırakmış kendini, \nKeyifle gülümsüyordu divanın üstünden \nDerin aş kıma, tatlı aşkıma deniz gibi, \nYalıyarına yükselircesine ona doğru yükselen. \n\nEğitilmiş kaplan gibi bana dikmişti gözlerini, \nBelirsiz ve düşçü bir havayla çalımlar atıyordu \nVe şehvetperestlikle birleşen iç temizliği, \nDeğişimlerine yeni bir çekicilik katıyordu; \n\nKolu ve bacağı, baldırı ve kalçaları kaygan \nYağ gibi, kuğununkiler gibiydi kıvrıntıları, \nGeçiyordu ışıltılı ve erinçli gözlerimin önünden \nGöbeği ve göğüsleri, üzüm bağımın o salkımları; \n\nİlerliyorlardı, kötülük meleklerinden daha tatlı, \nRuhumun için e girdiği dinginliği bozmak için, \nSessiz ve yalnız, üstünde oturduğu \nBillur kayasını rahatsız etmek için. \n\nYeni bir resimde birleştiğini görüyordum sanki \nAntiop’un kalçalarıyla büstünü bir tüysüzün \nKalçaları yüksekte kalmış, alçakta beli. \nHarikaydı bu yaban ve esmer tene sürülen düzgün! \n\nYalnız bir yuva gibi, ölmeye boyun eğen \nLamba odayı aydınlatıyordu, \nHer seferinde parıldayan bir iç geçirirken \nAmber renkli bu teni kan basıyordu!" + }, + { + "id": 3962.0, + "title": "Döneceğim", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 6.0, + "poem": "Dağıtır saçlarını ve yalvarıp uzaktan\nMavi bir iklim gibi çağırır beni sesin,\nTertemiz göklerinde dal dal erguvan açan\nRüyalarıma ışık ve özlem serpmektesin.\n\nBir mayıs sabahını yaşayacak böcekler\nÇılgın karanfillerle dolacak yeşil saksın,\nVe sen bir fidan gibi yeşermiş olacaksın,\nSerin, çakıl yollarda kuşlar birikeceklere." + }, + { + "id": 1380643.0, + "title": "Erişti Nevbahar Eyyamı", + "poet": "Nedim", + "rating": 6.0, + "poem": "Erişti nevbahar eyyamı, açıldı gül-i gülşen\nÇerağan vakti geldi, lalezarın didesi ruşen\nÇemenler döndü ruy-i yare, reng-i lale vü gülden\nÇerağan vakti geldi, lalezarın didesi ruşen\n\nAçıldı, dilberin ruhsarı gibi leleler, güller\nYakıştı zülf-ü huban veş zemine saçlı sümbüller\nNevasaz olmada bin şevk ile aşufte bülbüller\nÇerağan vakti geldi, lalezarın didesi ruşen" + }, + { + "id": 5129.0, + "title": "Babadan Oğula", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Eve dönmez bir akşam;\nVe gün yüzlü çocuğu,\nSorar: Nerede babam?\n\nBakarlar, oldu, bitti;\nGelir, derler çocuğa,\nBaban attaya gitti.\n\nUzar gider bu atta;\nVe neler neler olmaz\nVe kim bilir ve hatta;\n\nBir mahşer gerisinde;\nBabası döner bir gün,\nOğlunun derisinde..." + }, + { + "id": 714820.0, + "title": "İnşallah", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Palavra karlarına Hak güneşi doğarsa\nÜflenip şişirilen umutlar suya düşer\nSusamış topraklara bir gün yağmur yağarsa\nYapıp tapındıkları mabutlar suya düşer..\n\n09.04.2007/Vakit" + }, + { + "id": 768359.0, + "title": "Bir Yastıkta Olacağız Seninle", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 8.0, + "poem": "bir yastıkta olacağız seninle..\n\nPazar da olsa pazartesi de\nAksamda ya da sabah geceyarısı öğle\nİster cennette ister cehennemde\nAşk benziyor birbirine\nDün'dü bunu sana söylediğimde\nbir yastıkta olacağız seninle..\n\nEvet bu dün'dü bu ise yarın\nYolum olarak bir tek sen varsın\nKalbimi verdim avuçlarında kalsın\nNe güzel yol alıyor seninkisiyle\nAma hepsi ömrü kadar insanın\nbir yastıkta olacağız seninle..\n\nSevgilim varolan olacak yeni\nGökyüzü bir çarşaf üzerimizde\nSeni kollarımla kuşattım işte\nVe içim sevdanla pır pır etse de\nDilediğin istediğin sürece\nbir yastıkta olacağız seninle.." + }, + { + "id": 55115.0, + "title": "Olsa Olsa", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben alıştım elin\nAlkış tutmasına, \nKüfüne emeğin, \nAkarsuyun pasına; \nYüreğime ısırgan\nBir hüzün de dolsa\n\nBenim sevdamın\nBurgaçlanan yarası, \nBu yetim güzle, \nÖksüz kış arası; \nGüldürür ancak\nBir piçi olsa olsa" + }, + { + "id": 68184.0, + "title": "Dünyanın Hali", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Dönmeye başlayalı yaşlı dünya\nÇok şeyler yaşadı insanlar \nİki binli yıllarda\nUzay avucumuzda\nUzaklar yakın \nVe doktorlar \nÖlümden döndürebiliyor insanı\nÇok şeyler değişti dünyada\nBilim ve teknikle, sevgiyle\nVe binlerce yıldır\nİnsan insan olalı \nBazı şeyler hiç değişmedi\nDeğişmedi açlıklar savaşlar ve ölüm \nDeğişmedi insanın insana yaptığı zulüm." + }, + { + "id": 53964.0, + "title": "Tomas'la Vedalaşma", + "poet": "Ernesto Che Guevara", + "rating": 7.0, + "poem": "Sanadır, kuşatılmış arkadaşım, \nak dağların berrak sularına, \nbatık gemi düşünün seni bağladığı yere\ngider ayrılık şarkım.\nUyandım bugün\nyelkenlerimde kanatlanma arzusuyla, \nhaberleşme mumları tutuyorum\nduygusuz pusulanın gösterdiği\nzaman limanına giderken gemi.\nDilimi rüzgara veriyorum\nsözcüklerini gergin gergin tutmak, \ntaze acılarından bir şeyler alıp götürmek için\nyaşamakta olduğun şaşkınlıkları paylaşmaya.\nYastığını yeşerten\nbahar da yitti gitti.\nAyrılışımı kastetmiyorum, \nartık yol almayan gemin için diyorum.\nAnlıyorum seni kırık kanatlı kırlangıç, \nisterdim Kastilya çeşmesine götürmek, \nbaşa çıkabileceğin güçle donatmak.\nOlaylara eğilmiş bir doktor olsam bile\nonları değitiremiyor, ancak anlayabiliyorum.\nBununla birlikte sihirli bir çözümüm var, \nBolivya'da bir madende, \nbelki de Şili'de, Peru veya Meksika'da\nya da yıkılmış Sonora İmpataratorluğunda, \nAfrika Brezilya'sının siyahi bir limanında ya da\nbelki de her noktada bir kelime\nöğrendiğimi sanıyorum.\nBu çözüm çok basit, \netrafıyla ilgilenme, saldır tepeye.\nBirleştir genç ellerini yaşlı kayayla, \ngünden güne ufak dalgalar halinde\nkıpırdayan kırmızı mercanlara nabzını daya.\nGünün birinde, hatıram ufuğun ötesinde\nbir yelkenli olsam bile\nve senin hatıran belleğimde demirleyen\nbir gemi olsa bile\ngeleceğe doğru neşeyle yürüyen\nufuktaki kızıl yoldaşları gördüğümde\nşaşkınlıkla haykırmaya başlayacak kuşluk vakti.\nO korkunç ve beyaz soğukkanlı kötüler\nşaşkınlığa uğramış gece gibi gerisin geri dönecekler.\nİşte o zaman, dört duvar arasında\nsolgun şair, \nevrenin şarkıcısı olacaksın\nve sen bahtı kara, ince ruhlu, hasta şair\nhalkın güçlü şairi olacaksın." + }, + { + "id": 2141699.0, + "title": "Acep Bu Ne Nesnedir", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Acep bu ne nesnedir bu dert ile firak bana\nCanımı serhoş eyledi aşk ağusu tiryak bana\n\nKimin direnci var ise derdine derman istesin\nKesdi benim direncimi derman oldu bu derd bana\n\nAşk oduna yan der isen gönüllere gir der isen\nKara nurlar aydın ola ne kandil-ü çerağ bana\n\nGökten inen dört kitabı günde bin kez okur isen\nErenlere münkir isen didar ırak senden bana\n\nMiskin Yunus erenlere tekebbür olma toprak ol\nTopraktan biter küllisi gülistanı toprak bana" + }, + { + "id": 96009.0, + "title": "Ağrı", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir âbide istersen eğer, Ağrı'ya git! \nYükseklerden gelen büyük çağrıya git! \nÇıkmışken yolcu, Ağrı'nın zirvesine, \nDönmek ne demek? Kanatlanıp Tanrı'ya git!" + }, + { + "id": 49835.0, + "title": "Gölgelere Dair", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 7.0, + "poem": "Suların karardığı bir çağda birtakım günah yüklü\ngemiler harekete hazırdı / iyice biliyorum\ngölgeler vardı / kalın tasmaları vardı gölgelerin /\nürkek sesler suları yarıyordu / bakıyorsunuz\nkuşlar bayağı gülüyordu / karanlık gölgeleri\nürkütüyordu / onlar bağlı olmayı hoş\ngörüyorlardı / korkarken ölümü düşünüyorlardı\nmuhakkak.\n\nKafaları kalındı belliydi\nGözleri kalındı belliydi\nKulakları kalındı belliydi\n\nAslında kafalarının kalın olması / gözlerinin kalın olması\nönemliydi onlar için / incelik dedin mi kötülük\ngeliyordu akıllarına.\n\nOnlar bir gemiye bindiler\n- ben ona günah yüklü gemi dedim\nOnlar oturup tasmalarından ötürü gönendiler\n- ben onlara gölge dedim\nHalbuki bana bakıp yadsıyorlardı / benim onları\ntasmalarından ötürü küçük gördüğüm belliydi /\nbenim onları başında ve sonunda sevdiğim\nbelliydi / ama anlaşamadığımız muhakkaktı.\n\nİşte ben bu noktada durdum\nDenize baktım iyi dedim\nKorkulu dağlara baktım iyi dedim\nDoğrusu hep doğaya bakıp iyi diyordum.\n\nAma gölgeler giysilerle ilgileniyorlardı / utanıyordum\nHep araçlardan söz ediyorlardı / ben utanıyordum\n\nSonra bir çağ geldi / baktım kafamda karıncalar vardı /\nsonra yapılardan yollardan bıkmıştım / ıssız\nsokaklar beni ürkütüyordu / kötü meydanlarda\nboğuluyordum / suları borulara almalarına\nkızıyordum / hele hele hep düğmelere basıp\nyaşamalarına çok çok içerlemiştim / sonra\nkalkıp afrikaya gittim / ohh afrikaya.\n\nMaraş 1958" + }, + { + "id": 16288.0, + "title": "Zülf-i Siyâhı Sâye-i Perr-i Hümâ İmiş", + "poet": "Baki", + "rating": 7.0, + "poem": "Zülf-i siyâhı sâye-i perr-i Hümâ imiş\nİklim-i hüsne anın içün pâdişâ imiş\n\nBir secde ile kıldı ruh-i âftâbı zer\nHak-i cenâb-ı dost aceb kîmyâ imiş\n\nÂvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal\nBâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş\n\nGörmez cihânı gözlerimiz yârı görmese\nMir'ât-ı hüsni var ise âlem-nümâ imiş\n\nZülfün esîri Bâkî-i bîçâre dostum\nBir mübtelâ-yı bend-i kemend-i belâ imiş\n\n(13-01-2001)" + }, + { + "id": 5528.0, + "title": "Yusufcuk", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 6.0, + "poem": "Yaşam güçtür\nHele benim gibi biri için yusufcuk\nAcılarda bir ölüp bir dirilen\nSevinçlerde hep yalnız\nBiri için yaşam güçtür yusufcuk\n\nSuçlu duydum kendimi\nBenden uzak birşeyleri özlerken\nBir düşün neydi bana ayrılan\nYalnızca dar çizilmiş yollarda\nSağına soluna bakmadan yürümek\n\nBen ki taşardım hep\nÇılgın seller gibi kendi dışıma\nGüç dönemeçleri döndüm soluk soluğa\nAşksa aşk sevgiyse sevgi\nÖmür boyu kınandım\n\nHep korku hep tedirginlik\nÖnümde hep kurallar\nYazık başkaları gibi olamadım\nÇok hırpalandım dağıldım yusufcuk\nYusufcuk yusufcuk yusufcuk" + }, + { + "id": 62001.0, + "title": "Uyan Yarim", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Uyan yarim, uyan, söndü yıldızlar, \nGün, karşı tepeden doğmak üzredir. \nHer sabah güneşi seyreden kızlar, \nMahmur gözlerini oğmak üzredir. \n\nUyan yarim, sesler geldi derinden, \nKaranlık oynadı, koptu yerinden; \nİlk ışık, kapının eşiklerinden, \nŞimdi bir gölgeyi koğmak üzredir. \n\nSevgilim, kapımı çaldı aydınlık, \nBaygın gözlerimi aldı aydınlık, \nİçimde tıkandı, kaldı aydınlık, \nBu aydınlık beni boğmak üzredir. \n\n1923" + }, + { + "id": 56633.0, + "title": "İçime Boşal", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Emerdim, emerdim gövdeni...\nİçine girip, kendime boşalmak isterdim.\nİsterdim ki teslim olmam yetmesin sana, \nseni sevdikçe büyüyen korkularımdan\nbeni sevdikçe çogolan inaçsızlıgından\nbir ev yapayım kendime, \nbir ev, \nannemin talan edilmiş saf rahmi gibi\nsonsuza kadar kendimi onunla yakacagım..." + }, + { + "id": 16113.0, + "title": "Yaralı Hayvanlar", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 6.0, + "poem": "ağır ölümlerdik hızın kanatlarında\nsadece korkuydu bizi besleyen\nateşin ağzında yaşıyorduk gövdeyi\n\nteni adımlıyorduk ateşin küllerinde\ngeceden sonrayı hiç bilmiyorduk\nunutmuştuk nasıl sevdiğimizi\nyaralı hayvanlardı aşklarımız da\n\nyaralı hayvanlardık aşklarımızda \nkendimizi ötekiyle değişiyorduk\nçoğaldı yüzlerimiz azlığımızda\nbaşkasıydık başkasını bilmeyen\n\nne çoktuk, var mıydık, sanıyorduk\nuzun yolduk, yorulduk sesimizi\normanları gömüp dallarımıza\nsessizliğin köklerinde uyuduk\n\nçürüdü sessizlikte köklerimiz de \ndeğmeden okşadık etin yılanlarını\nsanal sevişmelerin karanlığında\nkalbimize buzdan şatolar kurduk\n\nşatoların buz tutmuş kalplerinde\ngövdenin ağzından öpüyorduk ateşi\nyaralı hayvanlardık inlerimizde \nkorkuydu kanımızın yorgun bekçisi\n\nkorkuydu bekleyen kanımızın evini\nzamanı yitirdik an’a sıkıştık \nmermeri tırmalıyor içimizdeki hayvan \ntümcesini yırtan bir kağıt gibi\n\nkağıdını yırtan şaşkın bir tümce gibi\nsöküyoruz hayatın ilmeklerini\ngiyecek ben’imiz yok yalandan başka" + }, + { + "id": 1613185.0, + "title": "Kır Düğünü", + "poet": "Osman Konuk", + "rating": 6.0, + "poem": "80’lerin slow şarkılarıdır sebep biraz da\nİnsanları sömürgecilerine benzeten\nKeten takımlar, tango, fiyonklu masa örtüleri\nDersu uzala’dan dersler çıkarmak\nGelin bilkent’te iç mimari, baba koç’ta genel köle\nHer gramı çok değerli elliiki kilo anne\nZaten amaç elliiki yıl sonra\nHiç bakılmayacak fotoğraflarda en iyi yeri kapmak\nBir Kutlu hikayesine giremeyecek tipler işte\nDamat her şeyi kaydediyor\nEl kamerasıyla gerdeğe girmek deyimini bilmiyor çünkü\nOluyor böyle şeyler salaklık endüstrisinde\n\nDilekler tekrarlanır, müzik tekrarlanır\nBelki yakışırdı beyaz bu kadar tekrarlanmasa\nO kötü gülümsemeye verilmez bu kadar para\nGelin habersiz; bu düğün daha önce de yapıldı\nYeminli örnek deyimini bilmiyor çünkü\n\nBenimle tekrar edin! \n\nİlk beş sene çocuk istemeyecekler\nİkinci beş yıl nasıl geçti anlamadan\nÜçüncü beş sene de çocuk onları istemez\nBir sürü albüm, bir sürü diyet kupürü, bir sürü…\nAnkastre mutfağında aval aval bakınarak\nBu bakınma daha önce de yapıldı\nGelinliği faize sevim’den annesi şahit\nOysa her şey çok özel olacaktı geline göre\nHer şey çok genel oldu sonucu niye\n\nBağlamı farklı ama eren’le konuştuyduk\nArjantin’e aşık olur, almanya’yla evleniriz\n\nBeyaz Savunma, Pan/Heves Kitaplığı (sayfa 17)" + }, + { + "id": 6075.0, + "title": "Ne Demek", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Biz şimdi yok mu olduk ya öyle mi\nBu film bizim için oynamıyor demek\nŞarkılar şiirler falan hepsi yalan mi artık\nBu çalgılar bizim için değil öyle mi\nSiz simdi yoksunuz ne demek\n\nOlduk mu yani söyleyin açıkçası\nArtık hiç sevmeyecek miyiz\nBizi kim koydu aptal yerine\nOlduk mu yani söyleyin boğuntuya mi geldik\nSiz simdi yoksunuz ne demek\n\nHadi anlatın canim gerçeği anlatın\nBir yalan daha duymuş olalım ne çıkar\nKestiğimiz yerden kan akmayacak mi öyleyse\nDüşlerimiz de mi kalmadı hayret doğrusu\nSiz simdi yoksunuz ne demek.\nNasıl da düştük bu tüm yalnızlığa\nBizi bekleyecek kimsemiz de mi yok\nBir gecemiz bile kalmadı mi dünyada\nNe tuhaf düşünmek hiç düşünmemeyi\nSiz simdi yoksunuz ne demek\n\nHani biz sevmiştik üstelik sevenlerimiz vardı\nNe diyorsunuz nereye gittiler acaba \nNe oldu ardımızdan akacak gözyaşları\nHani aşk vardı insan vardı Allah vardı\nSiz simdi yoksunuz ne demek\n\nTutun ki olduk yağımızdan sabun yaptılar\nKokulu sabunlar, renkli sabunlar\nYine de kirlisiniz iste bizden betersiniz\nDoğrusu ayıp sakanın böylesi olmaz\nSiz simdi yoksunuz ne demek." + }, + { + "id": 2318843.0, + "title": "Dudağında Yangın Varmış Dediler", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 9.0, + "poem": "Dudağında yangın varmış dediler,\nTâ ezelden yayan koşarak geldim.\nAlev yanaklara sarmış dediler,\nSevda seli oldum, taşarak geldim.\n\nKapılmışım aşk oduna bir kere,\nKatlanırım her bir cefaya, cevre\nUğraya uğraya devirden devre\nBütün kâinatı aşarak geldim.\n\nYapmak, yıkmak senin bu gamlı ömrü,\nBen gönlümü sana verdim götürü.\nSana meftûn olduğumdan ötürü\nSarhoş oldum Neyzen, coşarak geldim.\n\n1937" + }, + { + "id": 31417.0, + "title": "Mavi Randevu", + "poet": "Celal Sılay", + "rating": 8.0, + "poem": "Mavi bir elbiseyle gelmiştin, gökyüzü maviydi..\nGetirdiğin rüzgarla ev kokuyordun..\nKolun koluma değiyordu, omzun omzuma..\nMendilin maviydi, gökyüzü maviydi..\n\nBin dokuz yüz kırk iki baharıydı\nBahçeli pencereler önünde geziyorduk,\nGözlerimiz buluşuyordu, ürperiyordum\nGökyüzü maviydi, mendilin maviydi\n\nSıcak nefesin yüzüme değiyordu\n\"Evlenebilir miyiz\" diye sormuştum,\nYürüyüşün değişmiş, yüzün penbeleşmişti; \nMavi elbiseler içindeydin, gökyüzü maviydi.\n\nElini elime verdin, ayrılıyorduk,\nGözlerin gözlerimde, dudakların ıslak,\n\"Sık sık konuşalım\" demiştin; gittin..\nMendilin maviydi, gökyüzü maviydi.." + }, + { + "id": 42746.0, + "title": "Sakız Ağacı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "O bir sakız ağacıydı, alelade; \nBir gün o yeşil sahile çıktı geldi, \nO zaman bu zamandır memnun yerinden; \nSeyreder bulutları, göğü, denizi.\t\n\nTitreşirdi rüzgarla güneşli yaprakları; \nÖmür sürdü öyle hoşnut dünyasından, \nAydınlıktan uyku tutmazdı bazı gece, \nMotor sesleri duyulurdu uzaklardan.\n\nTanrı adın işitmedi ömründe; \nİnanmadan da madem yaşanıyor diye, \nRüzgarlı bir kıyıda, sevinç içinde, \nYaşamak dururken düşünmek niye? \n\nAnmadı geçenleri bir defa bile; \nNe uğraşır mesut olan gelecekle? \nBir avare misali, günü gününe, \nO bir sakız ağacıydı, yaşadı sade." + }, + { + "id": 17637.0, + "title": "İbrahim", + "poet": "Asaf Halet Çelebi", + "rating": 9.0, + "poem": "ibrahim\niçimdeki putları devir \nelindeki baltayla\nkırılan putların yerine\nyenilerini koyan kim\n\ngüneş buzdan evimi yıktı\nkoca buzlar düştü\nputların boyunları kırıldı\nibrahim\ngüneşi evime sokan kim\n\nasma bahçelerinde dolaşan güzelleri \nbuhtunnasır put yaptı\nben ki zamansız bahçeleri kucakladım\ngüzeller bende kaldı\nibrahim\ngönlümü put sanıp kıran kim”" + }, + { + "id": 271898.0, + "title": "263 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "263\nGönlün temiz mi hocam, kanıtın var mı? \nGösterişten başka bir anıtın var mı? \nHırkan, seccaden tamam; yarın sorunca; \nTanrı'ya vermek için yanıtın var mı?" + }, + { + "id": 19340.0, + "title": "Çatlattı", + "poet": "Sefil Selimi", + "rating": 5.0, + "poem": "Siyasi arena, gır gır geçiyor, \nHalkımızı, güle güle çatlattı.\nMaazallah her taraf ataş saçıyor, \nYaktı bizi, hopur hopur hotlattı.\n\nZarar çeken yurtta, göz yumanlar kim? \nÇete başları var, vatana hakim, \nOrgan alır satar, yük tutar hekim, \nPek çok hastayı da soydu atlattı.\n\nKöyde çift sürerken, öküz koşardık, \nKarnımız doyardı, güler coşardık, \nYan yana, can cana durur yaşardık, \nKimler geldi, kapımızı kitletti? \n\nYalan yalancıya, tabut sediye, \nPartilerden vatandaşa hediye, \nAyarlama diye, tedavi diye, \nZamlar vurdu, ödümüzü patlattı.\n\nDevlet babamıza fidyeler verdik, \nYemedik yedirdik, sancıya girdik, \nEy SEFİL SELİMÎ, söyle ne gördük? \nÇalan çırpan kendisini kutladı.\n\n\n@ Yazar ve yayınevinin adı belirtilmeden ve ANASAM’dan izin alınmadan alıntı yapılamaz Bütün hakları Anasam’a aittir." + }, + { + "id": 47117.0, + "title": "Yorgunluk", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 8.0, + "poem": "Kuşlar vardır, cana benzer havalarda: \nSoğuksa kar, baharsa yaprak; \nBir başına büyür toprakta ömrümüz, \nGüneşle yeşil elleriyle çıplak; \n\n-Uslu ayaklarla başlamış yolculuk-\nYürünmez öyle, bazen durulur, \nVe iner erenler katına yorgunluk; \nKapanır sükun üzre kitaplar.\n\nNefeslerle sürüp giden yaşamamız\nBir su kenarına gelir durur; \nEkmekten, şaraptan öte nimetler vardır; \nYürünmez öyle hep, bazen susulur." + }, + { + "id": 41024.0, + "title": "Şimdi Burada Değilsin", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 8.0, + "poem": "şimdi burda değilsin....\nama beni duyuyosunn...biliyorum...\nkapat gözlerini benim için ve dinle n'olur...\nbak yoksun...\nbunun anlamını biliyomusunn....\nyokluğun\nyüreğimmdeki bu yıldızsız, \nbu dipsiz, karanlık gece...\nyokluğun, odamın duvarlarına astığım suretlerine bakarken, \nunuttuğum dalgın gözlerim....\nyokluğun yastığımda bıraktığın bu kimsesiz saç telleri...\nsırf kalemini değdirdiğin için atmaya kıyamadığım bu kağıtlar...\nher an gözümün önünde sakladığım mektupların, \npeçetelere yazdığın şiirlerin, \nhediyelerini sardığın paket kağıtların...\nsen gidince, \nhala sen kokuyodur, diye üzerime giydiğim \nve derinn derinn\nsoluduğumm giysilerin....\nbu yarı deli...\nbu hayattan kopuk ruhum...\nkapat gözlerini ve bana baak....\nben ne diye varsa gördüğün, işte o senin yokluğun....\nsöyle.! \nsana neyi anlatayımm...\nsabaha karşı çalan telefonumun ucunda, \nn'luuur bana hayattan kötü davranma diyen...sayıklayan..\no kırgın, o kendine çarpan sesini mi..! !" + }, + { + "id": 47017.0, + "title": "Unutmuşum", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Değişen ben miyim öyle\nBen miyim eski sevdalara mendil sallayan\nŞu eller\nŞu gözler\nŞu kalp benim mi yoksa\nYa şu gülen adam ben miyim? ..\n\nDemek ki unutmuşum\nDemek ki kurtulmuşum bütün acılarda\nGeceler karanlık değil, uzun değil\nAnlamsız değil şu dünya\nYaşamamak elde değil...\n\nAğaç ağaca benziyor artık\nDeniz denize\nÇiçek çiçeğe\nŞiirler yazmıyorum artık bak\nGözlerinin güzelliğine...\n\nOhh! Ne iyi unutmuşum\nUnutmuşum yıllanmış elbiselerim gibi seni\nÇıkarıp atmışım sandık sandık kalbimden\nBütün kederlerden\nBütün üzüntülerden\nNihayet kurtulmuşum..." + }, + { + "id": 29738.0, + "title": "Özmenem", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Öz menem! ...\nÖz menem! ...\nOnlar kabuk...öz menem! ..\nSen yelde savrulan kül..\nYüreklerde köz menem! ..\nÜlkü uğruna şehid\nMen Süleyman Özmen' em! ..\nNe Kafkasya ne Prut\nŞu bin yıllık anayurt! \nKurşunlanan bir Bozkurt,\nÇıkarılan göz menem! ..\nDinmez gönül sancımız,\nDerinleşir acımız...\nAlınmazsa öcümüz\nDövülecek diz menem! ...\nOk bir kez çıktı yaydan..\nGeçtik düğünden, toydan..\nŞimdi hep meydan meydan...\nSöylenecek söz menem! ...\n Bitsin bu kızıl oyun! ..\nAçılsın bahtı ay' ın! ..\nAltay' da kurultayın\nToplandığı güz menem! ...\nVur Bozkurt' um! ! . Vur tilkiye...\nVur.. kurtulsun Türkiye...\nSizi büyük ülküye\nGötürecek iz, menem! ...\nÜlkü uğrunda şehid\nMen Süleyman Özmenem!" + }, + { + "id": 30534.0, + "title": "Asım'ın Nesli", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Sakarya'nın kan fışkıran toprağından yoğrulup \nUnutulmuş pınarlardan doldurulan testiler.\n\nAzgın kuzey yellerinin ateşinde kavrulan \nBağırlardan, dudaklardan susuzluğu kestiler.\n\nHer birinden bölük bölük yumaklanan bulutlar\nŞol Ebabil kuşlarınca kanatlanıp, estiler.\n\nHaykırdılar...Can bölünmez, et tırnaktan ayrılmaz! \nBozkurt olup, çakalları inlerinde bast��lar.\n\nEn kudurgan namlulardan boşaltılan ölüm \nDöşleriyle göğüsleyip, başlarıyla süstüler.\n\nİtildiler, kakıldılar, dövüldüler, öldüler... \nLakin düşen bayrakları burçlarına astılar.\n\nYaz yağmuru sağnaklardan kırk ikindi gürleyip \nŞom ağızlı baykuşların seslerini kıstılar.\n\nNe dünyalık istediler, ne aferin umdular, \nNe kavgadan vazgeçtiler, ne gücenip küstüler.\n\nVatan, millet, din ve devlet, alsancaklar hakkına \nDar günlerin erkek aslan sesiydiler...Sustular!" + }, + { + "id": 97217.0, + "title": "Kars", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Öyle güzel ki ölürüm artık\nBeyaz uykusuz uzakta\nKars çocukların da Kars'ı\nÖlüleri yağan karda\nDonmuş gözlerimin arası\n\nSen küçüğüm sımsıcak\nNe derler ona- bu kızakta\nBoyuna türküler yakıyorsun ya\nSanki her türküden sonra\nHohlasan gök buğulanacak\n\nAnla ki her durakta\nYok sınırları aşkın\nO iyi yüzlü Tanrı\nBeklesin dursun bizi\nKurduğumuz rahat tuzakta\n\nNasıl olsa yine bir gün\nDöneriz bu yollardan geri\nSenin elinde bir mendil\nÖbüründe kuş sesleri" + }, + { + "id": 82631.0, + "title": "Hacı Murad'ın Ölümü", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "hacı murad'la olduk eski kafkasya'da\nihtiyar çuvaşgili santur çalıyordu\nne çaldığı zaten anlaşılmıyordu\noğlu belki o saat asılıyordu\nşarap patlak vermişti isyan masada\n\natlas gömlekleri boyundan ilikli\nsabahlara kadar hançer dokuyanlar\nmezmur okuyarak duvar duvar\ndudaklarında karanlık ilkbahar\ngözbebekleri çelik çekirdekli\n\nçalarak getirdiği korkak tatarların\nbakunin yazması kitaplarından\ndinamitler yürür bakü sokaklarından\nsiyah bir toz olur doru kısraklarından\nöfkeli kazakları II'nci nikola'nin\n\nölmek fısıldadıkça son semaveri\nbulutlanır çay kristal fincanda\nıslıklar gizlice bilenir zindanda\nbir ustura çizgisi azerbeycan'da\nhacı murad'ın üzengileri" + }, + { + "id": 495181.0, + "title": "Üstad'ın Vasiyetnamesi", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": ".VASİYET \n\n1 — Bu vasiyet, çoluk-çocuğumun ve şahsî yakınlarımın dar ve hususî kadrosundan ziyade, onların da içinde olduğu geniş ve umumî zümreyi muhatap tutuyor. Başta gerçek Türkün ruh köküne bağlı yeni gençlik, şu kadar yıllık mücadele hayatımda beni okumuş veya_ dinlemiş her fert, kısaca Allah ve Resulüne perçinli herkes... Onlara hitap ediyorum ve dileklerimin yerine getirilmesi için gerekli çalışmayı işte bu yeni gençliğe ısmarlıyorum! Eğer üzerilerinde bir hakkım varsa, Hesap Gününde tek tek sorumludurlar. Emanetim, beni seven ve İslâm dâvasında bir hak sahibi olduğumu kabul eden herkese... \n\n2 — Fikir ve duyguda vasiyete lüzum görmüyorum. Bu bahiste bütün eserlerim, her kelime, cümle, mısra ve topyekûn ifade tarzım vasiyettir. Eğer bu kamusluk bütünü tek ve minicik bir daire içinde toplamak gerekirse söylenecek söz «Allah ve Resulü; başka her şey hiç ve bâtıl» demekten ibarettir. \n\n3 — «Büyük Doğu -b.d. Yayınları-» kitabem kuruluncaya kadar şunun bunun neşrettiği eserlerim arasında mukaddes ölçülere karşı küçük ve hafif çapta laubali, dikkatsiz ve ciddiyetsiz, hürmet ve haşyetten mahrum ne varsa —isterse nokta veya virgül olsun— onları reddediyor, malım olmaktan çıkarıyor ve bütün sorumluluğumu, bundan böyle kendi idare, murakabe ve firmam altında çıkaracağım eserlere bağlıyorum. İnşallah Hak bana onları dünya gözüyle bütünleşmiş ve tamamlanmış gösterir, arkamdan gelecekler de bu örneklere göre devam ederler, virgül oynatmaktan bile çekinirler. İslam’a pazarlıksız ve sımsıkı bağlamadan önceki şiirlerim ve yazılarım arasında hattâ küfre kadar gidenler ise, çoktan-beri eser çerçevem dışına çıkarıldığı, her birinden ayrı ayrı istiğfar edildiği ve çöp tenekesine atıldığı için, nereden nereye geldiğimi göstermekte bile kullanılmamalı ve onlarla müminleri benden çevirmek isteyeceklere —çok denenmiştir— şu cevap verilmelidir: «Koca Hazret-i Ömer bile Allah'ın Resulünü öldürmeye davranmış ve peşinden bütün sahabîlerin, derecede ikincisi olmak gibi bir şerefe ermiştir. Hiç ona bu ilk davranışından ötürü sonradan dil uzatan olmuş mudur? Belki o noktadan bu noktaya gelmekte faziletlerin en büyüğü vardır.» \n\nEserlerim mevzuunda vasiyetim kısaca şu: İlk yazılarımdan birkaçı asla benim değil; sonrakiler de, en dakik şeriat mihengine vurulduktan, yani nasib olarsa tarafımdan bütünleştirildikten sonra benim... Bir kısmını şimdiden tamamlamış bulunduğum eserlerim üzerinde bu ölçüyü devam ettirmek ve en titiz murakabeyi sürdürmek borcu ise, mirasçılarımın ve manevî mirasçım gençliğin... Ben öldükten sonra kim ve ne suretle eserlerim üzerinde gizli bir tasarrufa kalkar da ölçüyü hafifçe bile olsa örselerse, tezgâhını başına yıkınız! En büyük korkularımdan biri, nice müellifin başına geldiği gibi, ölümümden sonraki tahriflerdir. \n\n4 — Beni, ayrıca hususî vasiyetimde gösterdiğim gibi, İslâmî usullerin en incelerine riayetle gömünüz! Burada, umumî vasiyette de belirtilmesi gereken bir noktaya dokunmalıyım: 1935 yılında, Mürşidim ve Kurtarıcım Esseyyid Abdülhakîm Efendi Hazretlerine, bir yazımı okumuştum. Bu yazı, kendilerini tanıdıktan sonraki dünya görüşüme ait olarak, zamanenin bize aykırı, meşhur bir gazetesinde çıkmıştı ve Türkün tarih muhasebesini İslâmî tefekkür noktası etrafında çerçeveliyordu. Yazıyı ellerine aldılar, kalem istediler ve üstüne öz elleriyle «altın ile yazılacak yazı» buyurdular. İşte hususî zarfında duran bu kesilmiş makaleyi, bütün eserlerimin tasdiknamesi olarak kefenime iliştirsinler... \n\n5 — Nasıl, nerede ve ne şekilde öleceğimi Allah bilir. Fakat imkân âleminde en küçük pay bulundukça, biricik dileğim, Ankara'da, Bağlum Nahiyesindeki yalçın mezarlıkta, Şeyhimin civarına defnedilmektir. Elden gelen yapılsın... \n\n6 — Cenazeme çiçek ve bando muzika gönderecek makam ve şahıslara uzaklığımız ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeyeceği malûm... Fakat bu hususta bir muziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiği de beni sevenlerce malûm... Çiçekler çamura ve bando yüzgeri koğuşuna... \n\n7 — Cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kimseyi istemiyorum! Ne de, kim olursa olsun, kadın... Ve bilhassa, ölü simsarı cinsinden imam! ... Ve «bid'at» belirtici hiçbir şey! ... Başucumda ne nutuk, ne şamata, ne medh, ne şu, ne bu... Sadece Fatiha ve Kur'ân... \n\n8 — Mezarımda ilâhî ve ulvî isim ve sıfatlardan ve benim beşerî ve süfli isim ve sıfatlarımdan hiçbir iz bulunmayacak... Mevlid de istemem! ... Onu, uhrevî rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! Sadece Kur'ân... \n\n9 — Şimdi sıra en büyük dileğimde... Müslümanlardan, eğer bu dâvada hizmetim geçtiğine inanan varsa, şunları istiyorum: Her ferdin, herhangi bir kifayet hesabına yanaşmaksızın, benim için «Necip Fazıl'ın kaza borcuna karşılık» niyetiyle bir günlük (5 vakit) namaz kılması ve yine bir gün oruç tutması... Mevtanın ardından, onun için kaza namazı Şafiî içtihadınca caizdir ve aynı içtihat Hanefilerce de rahmettir.\nHer ferdin, en aşağı 100 Tevhid kelimesi okuyup sevabının mislini bana hediye etmesi... 70 bine dolması lâzım... Bir de, üzerimde hakkı olanların bunu Allah rızası için helâl etmeleri...\nÖlünceye dek, üzerimdeki Allah ve kul haklarından mümkün olanını ödeyebilmek için elimden geldiği kadar cehdetmek azmindeysem de ne olacağını, nereye, hangi noktaya varabileceğimi bilmiyorum ve yardımı müslümanlardan bekliyorum. «Şey'en lillâh» tabiriyle bana Allah için bir şey veriniz! Yardımınızı esirgemeyiniz! \n\n10 — Allahı, Allah dostlarını ve düşmanlarını unutmayınız! Hele düşmanlarını! ... Olanca sevgi ve nefretinizi bu iki kutup üzerinde toplayınız! \n\n11 — Beni de Allah ve Resul aşkının yanık bir örneği ve ardından birtakım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız! \n\n1973 NFK" + }, + { + "id": 14588.0, + "title": "Besbelli", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 7.0, + "poem": "Besbelli ölümüm sabahleyindir.\nİlk ışık korkuyla girerken camdan,\nUzan, başucumda perdeyi indir,\nMum olduğu gibi kalsın akşamdan.\n\nSonra koş terlikle haber vermeye,\n'Kiracım bu sabah can verdi' diye,\nÜç beş kişi duysun ve Belediye,\nBeni kaldırmaya gelsin odamdan,\n\nEvden çıkar çıkmaz omuzda tabut,\nSen de eller gibi adımı unut,\nKapımı birkaç gün için açık tut,\nEşyam bakakalsın diye arkamdan." + }, + { + "id": 115228.0, + "title": "Felsefemdir Kitab-ı İmanım", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 8.0, + "poem": "Felsefemdir kitab-ı imanım, \nTaparım kendi ruhumun sesine, \nSecde eyler hakikatimher an, \nKalbimin ateş-i mukaddesine." + }, + { + "id": 103826.0, + "title": "Neylersin", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Bazen acı dinmez, bazen de yağmur\n Sevgilim gülümse, her şey unutulur\n Suskunuz bu akşam üstü\n Hasrete yanmışız, neylersin\n\nBir gün, bu mahzun sevdadan geriye\nKalırsa, sadece o hüzün kalır..\nSen de anladın ki yapa-yalnızız...\nBuluşmamız yasak, \nGörüşmemiz uzak...\nDevrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız, \nNeylersin...\n\nAh güzelim, \nİncinmiş bir sesi vardır yağmurun; \nYanaklarına vurduğunda hissedersin.\nVe bir veda sözcüğü, saçlarına, \nTitreyen bir öpücükle dokunduğunda; \nBu anı dondurmaya yetmez nefesin.\nBir film sahnesi gibi\nAkar gider ayrılık, \nNeylersin...\n\nBiz zaten hiçbir romanda\nKendi hayatımıza rastlamadık.\nBütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı.\nVe bütün bulmacalar yarım bırakılmıştı.\nTenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız.\nOysa tuttuğumuz balıkları bile\nYeniden denize bağışlamıştık.\nBiz, hayata dair\nHiçbir yanlış yapmamıştık...\nNeylersin...\n\nBiz bu sonucu haketmedik, \nHayır, etmedik...\nÖmrümüz bu talana lâyık değildi.\n\nBazen acı vurdu, bazen de yağmur\nHiç gülmedi yüzümüz, \nHiç büyümedi gülümüz...\nBizi yalnızca akşamlar kucakladı, \nBiliyorsun, \nSabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz...\n\nBir gün, bu öykünün sonuna gelince\nAnsızın desem ki: hoşça kal canım! \nUnutursun, \nMecburen unutursun...\nYıldızlar söner, bu aşk da biter! \nBazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız.\nNeylersin...\n\nAh bebeğim, ah..\nKekremsi bir tadı vardır gözyaşının, \nDudaklarına sızınca farkedersin.\nİçindeki vurgun aşklar mezarlığında, \nAyrılık, ölümden üste yazılınca, \nGideni durdurmaya yetişmez sesin...\nBir inme gibi dolaşır bedeninde pişmanlıklar, \nNeylersin...\n\nBiz zaten hiçbir sinemaya\nTam vaktinde yetişemedik.\nBütün vapurlar bizden önce kalkmıştı.\nVe bütün biletler biz gelmeden satılmıştı.\nBoşuna telaşlarda yorduk günlerimizi.\nOysa Nuh'un Gemisi'nde bile\nBize yer kalmamıştı.\nVe hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı.\nNeylersin...\n\nBiz bu aşkı sürdüremezdik, \nİnan, sürdüremezdik...\nKalbimiz bu heyecana müsait değildi.\n\nBize hep acılar kaldı, bize hep yağmur...\nUnutmasan bile artık\nUnutur gibi yapacaksın.\nVe buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda, \nHiç bitiremediğim\nBir şiir olarak kalacaksın..." + }, + { + "id": 522486.0, + "title": "Kalbim Defter, Dilim Kalem Yazarım", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Kalbim defter, dilim kalem yazarım\nHakikat emrini duyaldan beri\nYitirdim Leyla'mı gurbet gezerim\nMecnun gibi aşka uyaldan beri\n\nBize dört kitaptan haber verildi\nKamil olduk akıl başa derildi\nKafir Şeytan merdut oldu sürüldü\nHakkın dergahından sürelden beri\n\nÇıkıncak Mi'raca Hazret-i İmam\nDiledi Mevladan ümmetin tamam\nNur ile sarıldı bu cümle alem\nSaadet tacını geyelden beri\n\nMahlasım NESİMİ ismim ALİ'dir\nBu çarh dönmektedir, sanman halidir\nŞükür kalbim iman ile doludur\nCürm-ü isyanımız bilelden beri" + }, + { + "id": 399720.0, + "title": "Gönül", + "poet": "Kağızmanlı Hıfzı", + "rating": 7.0, + "poem": "Serim sevdalanıp aşka düşeli \nMöhnet kesesinden bir pare gönül \nSever bir gül gibi mahbubesini \nDüşer bülbül gibi bizare gönül \n\nOturur kapıda hem kürşad olur \nCahi cehaletten kah irşad olur \nGahi çiçek misli şad olur \nGahi gam gün ağlar biçare gönül \n\nGahi viraneye benzer birç ağı \nKış olur kar yağar dumandır dağı \nGahi baradüşer bahçesi bağı \nBenzer bir zamanda bahara gönül \n\nBu derd-i fenadan murada yetmez \nMuhabbet yanımdan uzağa gitmez \nAsla sevdiğinden feragah etmez \nMansuri tek emiralsa bir dare gönül \n\nGahi yücelerden esen yel olur \nGahi sular ile akan sel olur \nGahi örümcekten ince tel olur \nResesinden kırılır mudara gönül\n\nGahi hikmet dolar gahi boş gibi \nGahi meyhor olur bir sarhoş gibi \nGahi katlanır uçar kuş gibi \nGah yolda yorulur avare gönül \n\nGahi bülbül gibi öter dillenir \nGahi elvan çiçek açar güllenir \nGahi yeşillenir gahi allanır \nGah ta birer tektir gapgara gönül \n\nGahi neşve bilmez gahi yücedir \nGahi bezirgandır gahi hocadır \nGahi zulumat karanlık gecedir \nGah ta nur verir rihare gönül \n\nHIFZI'yım yanarım tütünüm çıkar \nGahi ateş olar cismimi yakar \nCoşkun çaylar gibi çalkanıp akar \nAkibet yetişti dildare gönül" + }, + { + "id": 503472.0, + "title": "Sorma Be Birader Mezhebimizi", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 8.0, + "poem": "Sorma be birader mezhebimizi\nBiz mezhep bilmeyiz,yolumuz vardır\nTutmuşuz evvelden rah-ı selamet\nÇağırma meclis-i riyaya bizi\n\nBizlerden bekleme züht-ü ibadet\nBiz şerbet içmeyiz, dolumuz vardır\nBiz müftü bilmeyiz,fetva bilmeyiz\nKıyl-ü kal bilmeyiz,itfa bilmeyiz\n\nHakikat bahsinde hata bilmeyiz\nŞah-ı Merdan gibi ulumuz vardır\nTevalla olmaktır bize alamet\nSanma ki sağımız solumuz vardır\n\nEy zahit,surete tapma, Hakk'ı bul\nŞah-ı Velayete olmuşuz hep kul\nBaşka şey bilmeyiz,Alimiz vardır\n\nNesimi,esrarı faş etme sakın\nNe bilsin ham ervah likasın Hakk'ın\nHakk'ı bilmeyene Hakk olmaz yakın\nBizin Hakk katında elimiz vardır" + }, + { + "id": 101347.0, + "title": "Satılık Aşk", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 7.0, + "poem": "Deniz gözleri\nEbrulu bakışlı\nSevdayı kendine esir eden\nOmuzu şallı kız.\nSöyle! Aşkını kaça sattın? \nKaç kere görücüye çıktı\nUzun saçların\nKaç pazarlığa teslim oldun\nSöyle\nKaç kere gerçekten aşık oldun\nZaten herşey para olmuş\nVe para pul\nBir de sen aşkı satsan ne yazar.\nÇünkü para\nEn kral delikanlıyı bile bozar" + }, + { + "id": 29274.0, + "title": "Üşümekten Değil Korku", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 6.0, + "poem": "Yorgun savaşçılarız, yengiler eskitti bizi\nUtanırız tadına varmaktan içkilerimizin\nBiri bütün güneşleri toplar, vermeye bekletir\nÜşümekden değil korku, ısınır olmaktan\nYorgun savaşçılarız, sevgiler ürküttü bizi\n\nTutulmuş dağ yolları oklar ve tuzaklar\nBiri dostluk adına bağışlar çirkinliğimizi\nDüz yollara düşeriz yeniden oksuz ve tavşansız\nYılgın savaşçılarız, sevgiler ürküttü bizi." + }, + { + "id": 7276.0, + "title": "İçimde Bir Sıkıntı", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 6.0, + "poem": " - Ümit'e-\nişin doğrusu\nönce sarıyı gördüm, sonra hepsini birden\ndüşe dalmış bebekti gök oyuncağıyla\n\nilerde adamla çocuk\nyürüyorlardı ikisi de tavşan uykusunda\nuzaktan yakından ilgileri yoktu gökkuşağıyla\n\nyemin ederim\niçimde bir sıkıntı o günden beri\nçocuğa yedi rengi\nbir arada işaret edemediğimden" + }, + { + "id": 1703113.0, + "title": "Beni Yanlışsız Sakla", + "poet": "Mevlâna İdris Zengin", + "rating": 5.0, + "poem": "Saate baktım yirmibeş yaşındayım\nGeç kalmadım tanrım yeniden inanmaya\nAşka geç kalmadım\n\nArdında yıkık şehirler ve leylaklar bırakan\nBir cümle dudaklarımı geçip beni ihlâl etti\nSaate baktım müthiş bir yenilme vaktindeyim\nSevgilim\nBen nerede yağmur yağarsa orada şemsiye kırmanın kitabıyım\nVe en güzel cümlen sensin\n\nSaate baktım buzlar ve çiçekler arasındayım\nGömleğim asyaya düşerken\nBeni yanlışsız sakla bu son görünüşüm" + }, + { + "id": 1084424.0, + "title": "Echel Aydınlara", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Mıgırdıç'ı sever de Osman'ı sevmez zındık\nİti-domuzu sever, insanı sevmez zındık\nİster ki diz üstüne çökertilsin Türkiye\nEkmeğini yer amma vatanı sevmez zındık.\n\n18.12.2008" + }, + { + "id": 49294.0, + "title": "Çeşmi Siyahım", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 9.0, + "poem": "İşte gidiyorum çeşmi siyahım\nÖnümüze dağlar sıralansa da\nSermayem derdimdir servetim ahım\nKarardıkça bahtım karalansa da\n\nHaydi dolaşalım yüce dağlarda\nDost beni bıraktı ah ile zarda\nÖtmek istiyorum viran bağlarda\nAyağıma cennet kiralansa da\n\nBağladım canımı zülfün teline\nSen beni bıraktın elin diline\nGüldün Mahzuni'nin berbat haline\nMervan'ın elinde parelense de" + }, + { + "id": 29272.0, + "title": "Susadım", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Susadım\nÜç tane elma soydular,üç tane portakal\nNafile\nBir bardak suyun yerini tutmadı\nAcıktım\nKuş sütü,kuru üzüm getirdiler\nNafile\nBir çimdik somunun yerini tutmadı\nSeni düşündüm sevgilim şükrederek\nSu gibi aziz olasın her daim\nEkmek gibi mübarek." + }, + { + "id": 2130790.0, + "title": "Portre", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 6.0, + "poem": "Hastalık ve ölüm çevirir küle\nBütün ateşleri bizim'çin yanan.\nAşk ve şevk dolu bu iri gözlerle,\nKalbimin boğulduğu bu ağızdan,\n\nBu öpüşten merhem gibi etkili,\nBu coşkudan bir ışık kadar keskin,\nNe kalır? Ruhum, bu dehşet verici! \nSadece üç çizgi, soluk bir resim,\n\nÖlür, benim gibi bir yalnızlıkta,\nVe zaman, o küfürbaz ihtiyar ki,\nSürtünüyor her gün sert kanadıyla...\n\nHayat ve Sanatın kara katili,\nÖldürmeyeceksin bende kalanı\nZevkim ve şanım olan kadını!" + }, + { + "id": 47248.0, + "title": "Sürgünüm", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Her gün yeni bir yangında hayatım\nAcılardan acılara sürgünüm\nSende başlar sende biter isyanım\nYalnızlıktan yalnızlığa sürgünüm\n\nAteş olsan duman olsan kar etmez\nGiden gider yollar geri getirmez\nBu talih de seni bana yar etmez\nAyrılıktan ayrılığa sürgünüm\n\nIşık seçtim gözlerini gönlüme\nYorgan gibi çekip gittim üstüme\nKimliğimden adresimden kime ne\nSokaklardan sokaklara sürgünüm\n\nYetmiyor ah isyanlarım yetmiyor\nDağda sürgün taşta sürgün bitmiyor\nHasret bana pusu kurmuş bekliyor\nGecelerden gecelere sürgünüm." + }, + { + "id": 45092.0, + "title": "Yağmur Arkası", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 7.0, + "poem": "Yağmurlar yağdı ve hiç dinmedi\nHer biri saydam çiçeklenen saçında\nYağmurlar daha çok pencereler içindi\nÖksüzdüm, gözyaşıydım dudağında\nBir sancıydım boğuk akşamlar gibi\n\nBüyüdükçe büyüdü isli ve yalnız olmak\nKirazını soldurdu ağaçların\nNasıl devrildi taşlar üstümüze\nÇoğalan nasıl boydan boya kuşkular\nKar dizboyu ölümü sokakların\n\nEzgiler sabahlarda eriyecek\nGözlerin uykumda yeşerir durur\nKalsam çağlar boyu yokluğunun kapısında\nYaşamak bunca umuda yeniden varmak olur\nÖlmek, seni duymamak bir gün daha" + }, + { + "id": 4325.0, + "title": "İnsan Bir Kere Ölür", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Her bulunduğum yerde yitiriyorum seni\nYanıbaşımda öldüğün oluyor kimi gün\nYa da ben ölüyorum sessizce gözlerinde\nBir yaprak kımıldıyor hafiften\nBu sessizlik bir kasırga başlangıcı\nKükremeye hazırlanışı denizin\nBu, aslanların sarı, vahşi gözlerindeki ölüm parıltısı\nBu bir yerde erimek\nApansız yok olmak belki de\nVe sonra susmak, susmak yüzyıllar boyu\nBeni unuttuğun bir uzak çizgide\n\nTuvale sürdüğüm boya değil artık\nKırmızı kan rengidir gözlerimin\nEn karadan daha kara yok\nOysa en beyazdın sen gecelerimde\nO bana en yakın renkti tüy gibi\nBuram buram sıcaklığını çizerdim duvarlara\nKokun bir tuhaftı çocuksu\nSonra katmerli bir gül gibiydi baygın\nGecenin en koyulaştığı o yerde\nDüşerdi ellerime darmadağın.\n\nÖten bir ishak kuşudur şimdi\nHaber getirir ölümlerden, dinle\nYaşamak bir manga asker karşımda\nAteş etmeyin diyorum\nBir diyeceğim var\nGözlerimi bağlamayın\nSon defa görmek istiyorum insanı\nGöğü, güneşi, denizleri\nVe bu son ölümün olsun diyorum\nBir daha öldürmeyin beni.\n\nKibritim ıslak\nSigaram yanmıyor\nNe olur bir ateş verin\nBu ilk aldanışım değil\nBu ilk sönüşü değil umutlarımın\nBen bu denizin son kıyısıyım.\n\nBir cam kırıldı uzakta\nTa uzakta, içimde bir cam kırıldı\nBütün şiirlerim anlamsız şimdi\nResimler renksiz, şarkılar ruhsuz\nHiç bir şey artık avutamaz beni\nBakın, bir çağ devriliyor içimde sersefil\nSon şair de kırdı son kelemini\n\nİlk meşaleyi kim yaktı bu karanlıkta\nKimdi aydınlatan benim zindan gözlerimi\nSevilmek mi\nO son artığı en ilkel çağların\nBir mağara duvarındaki en eski resim\nYa sevmek\nHiç sönmeden bir ömür boyu\nO en güzel huy benimsediğim\nYıkıldıkça tutunduğum dal bu boşlukta\nO en insancıl gerçeğim benim\n\nBen hep böyle yüzyıllar boyu sevdim\nÇağlar boyu\nKopkoyu bir geceydi yaşadığım sevince\nEllerimi arardım, bulamazdım çoğu gün\nBir saklayan vardı beni\nBir tutan vardı\nSana yaklaşamazdım\nAnlayamadığım korkular vardı içimde\nHep böyle seninle sensiz kalırdım ben\nBir kıvılcım sönerken\nBir yanardağ patlardı içimde.\n\nKo şimdi ben yalnız öleyim\nVur ellerimi ekmeğimi al\nTiksinir beni kim görse sensiz\nUtanır yalnızlığım bana baktıkça\nAynalar mı\nHani nerdeler\nKimbilir kaç yüzyıl oldu kendimi görmeyeli\nAdım mı neydi\nBesbelli unutmuşum\nHadi vur\nHadi öldür\nKurtar beni ezilmekten çürümekten\nHadi gel, açtım kollarımı\nBir zaman\nÖlmeye vaktim mi vardı seni sevmekten\n\nSen büyüyen bir sessizliktin içimde\nBeni ben eden en duru ırmaktın\nEn güzeliydin mozaiklerin\nSeninle maviydi gökyüzüm\nÇiçeklerim sende yeşerirdi\nSen bambaşka bir evren yaratırdın\nSularımdan güneşimden rüzgarımdan\nBak! Nasıl da her şey değişiverdi apansız\nŞimdi bu karanlıklarda yapayalnız\nMavi mavi bir resim ağlar duvarlarımdan\n\nBen bir tohumum\nAl beni toprağa ek yeniden\nNeredesin hani ne oldun\nAntik bir kadın başı mıydın\nYoksa bir deniz miydin eskiden\nYosunların kurudu mu öldü mü balıkların\nHani bir Nefertiti yaşamıştı eski Mısır'da\nYoksa o muydun sen\nHadi, anlat bana neydin\nBelki de uzak belirsiz bir noktaydın sen\nÖyküme girmeseydin\n\nİnsan bir kere ölür\nHer gün ölen umutlarımızdır içimizdeki\nParamparça olmuş sevgilerdir\nHer aldanış\nYeni bir aldanışa hazırlar bizi\nZamanla renkler değişir\nDonuklaşır anılar\nSilinir usumuzdan\nGüzel olan ne varsa\nGörür içindeki bütün hayallerin öldüğünü\nİnsan yaşarsa.\nVe bir gün insan da ölür\nÇimen gibi yaprak gibi\nSarsılır yeryüzü yerinden\nDevrilen koca bir ağaçtır sanki\nDurur atışları yorgun kalbimizin\nEl, ayak kesilir\nGöz ölür, dudak ölür, kan ölür\nSusar ta içimizde\nYıllardır çalan çalgı\nBütün teller ses vermez olur\nAcılar diner\nVe bir gün biter bu çirkin oyun\nPerde iner..." + }, + { + "id": 20826.0, + "title": "Akşam Musikisi", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 7.0, + "poem": "Kandilli'de eski bahçelerde, \nAkşam kapanınca perde perde, \nBir hatıra zevki var kederde.\n\nArtık ne gelen, ne beklenen var; \nTenha yolun ortasında rüzgar\nTeşrin yapraklarıyla oynar.\n\nGittikçe derinleşir saatler, \nRikkatle, yavaş yavaş ve yer yer\nSessizlik daima ilerler.\n\nÜrperme verir hayale sık sık, \nHer bir kapıdan giren karanlık, \nÇok belli ayak sesinden artık.\n\nGözlerden uzaklaşınca dünya\nBin bir geceden birinde guya\nBaşlar rü'ya içinde rü'ya." + }, + { + "id": 82349.0, + "title": "Rosenberg'ler unutulmamalı", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir çift güvercin havalansa\nYanık yanık koksa karanfil\nDegil bu anılacak şey degil\nApansız geliyor aklıma.\n\nNeredeyse gün doğacaktı\nHerkes gibi kalkacaktınız\nBelki daha uykunuz vardı\nGeceniz geliyor aklıma.\n\nSevdiğim çiçek adları gibi\nSevdiğim sokak adları gibi\nBütün sevdiklerimin adları gibi\nAdınız geliyor aklıma.\n\nRahat döşeklerin utanması bundan\nÖpüşürken o dalgınlık bundan\nTel örgünün deliğinden buluşan\nParmaklarınız geliyor aklıma.\n\nNice arkadaşlar gördüm\nKahramanlıklar okudum tarihte\nÇağımıza yakışan vakur sade\nDavranışınız geliyor aklıma.\n\nBir çift güvercin havalansın\nYanık yanık koksa karanfil\nDeğil unutulacak şey değil\nÇaresiz geliyor aklıma." + }, + { + "id": 4073.0, + "title": "Sessiz Düşünceler", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 7.0, + "poem": "Kimseyi aramıyorum kapandım kendime\nKimse de artık beni aramasın\nKoşa koşa gelen yazı denizi\nHer duyguyu her düşünceyi\nTek başıma yaşarım\n\nBirilerini aradım kapılarını çaldım\nYıllarca belki de yüzyıllarca\nAnlatmak istedim kendimi birilerine\nNeye yaradı bunca yakınlığım\n\nSandılar ki onlar olmadan\nTaşıyamam kendimi bir yerden bir yere\nOysa benim tek amacım şuydu\nBirlikte gidelim güzelliklere\n\nYüreğim uyuyan dalgalar gibi durgun\nKafam tam anlamında bir kaçak\nBen kimselerin anmadığı adam\nYüzyıl yaşamış gibi yorgun\nDaha dün doğmuş gibi çocuk" + }, + { + "id": 1723806.0, + "title": "Yeis Yok!", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "Dalâile düşmüşlerden başka kim Rabbinin rahmetinden ümîdini keser? \n(Hicr Suresi, 56. Ayet)\n\nLâkin, hani bir nefhası yok sende ümîdin! \n«Ölmüş» mü dedin? Âh onu öldürmeli miydin? \nHakkın ezelî fecri boğulmazdı, a zâlim,\nFerdâların artık göreceksin ki ne muzlim! \nOnsuz yürürüm dersen, emîn ol ki yürünmez.\nYıllarca bakınsan, bir ufak lem’a görünmez.\nBeyninde uğuldar durur emvâcı leyâlin; \nGirdâba vurur alnını, koştukça hayâlin! \nHüsran sarar âfâkını, yırtıp geçemezsin.\nArkanda mı, karşında mı sâhil, seçemezsin.\nEy, yolda kalan, yolcusu yeldâ-yı hayâtın! \nGöklerde değil, yerde değil, sende necâtın:\nÖlmüş dediğin rûhu alevlendiriver de,\nBir parça açılsın şu muhîtindeki perde.\nBir parça açılsın, diyorum, çünkü bunaldın; \nNevmîd olarak nûr-i ezelden donakaldın! \n\nEy, Hakk’a taparken şaşıran, kalb-i muvahhid! \nBir sîne emelsiz yaşar ancak, o da: Mülhid.\nBirleşmesi kàbil mi ya tevhîd ile ye’sin? \nHâşâ! Bunun imkânı yok, elbette bilirsin.\nÖyleyse neden boynunu bükmüş, duruyorsun? \nHiç merhametin yok mudur evlâdına olsun? \n\nDoğduk, «yaşamak yok size! » derlerdi beşikten; \nDünyâyı mezarlık bilerek indik eşikten! \nTelkîn-i hayât etmedi aslâ bize bir ses; \nYurdun ezelî yasçısı baykuş gibi herkes,\nYe’sin bulanık rûhunu zerk etmeye baktı; \nMel’un aşı bir nesli uyuşturdu, bıraktı! \n«Devlet batacak! » çığlığı beyninde öter de,\nMillette bekà hissi ezilmez mi ki? Nerde! \n«Devlet batacak! » İşte bu öldürdü şebâbı; \nGit yokla da bak, var mı kımıldanmaya tâbı? \nÂfâkına yüklense de binlerce mehâlik,\nBatmazdı bu devlet, «batacaktır! » demeyeydik.\nBatmazdı, hayır batmadı, hem batmayacaktır; \nTek sen uluyan ye’si gebert, azmi uyandır.\nKâfî ona can vermeye bir nefha-i îman; \nDavransın ümîdin, bu ne haybet, bu ne hirman? \nMâzîdeki hicranları susturmaya başla; \nEvlâdına sağlam bir emel mâyesi aşla.\nAllah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol...\nYol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.\n\nİstanbul, 30 Teşrînievvel 1335\n(30 Ekim 1919)" + }, + { + "id": 2411.0, + "title": "İçtim O", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "İçtim o bin yıllanmış testiden, içtim, içtim, \nÖrtüler arasında yeryüzü beğenisiyle\nAyışığını paylaşırdı bacakları, \nÖptüm ayak parmaklarını, öptüm, öptüm.\n\nPut'unu cezalandırıyor kır delisi; \nOğlan iki ev ötede, Londra'dan gelmiş; \nYazsınlar felaketlrein hep çift geldiğini, \nGarson acıması tutmuş içkievini.\n\nOrta oyunumuzun dekoru bir kağıt mendil\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 43089.0, + "title": "Bırakıp Gittin Beni", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 8.0, + "poem": "bırakıp gittin beni bütün kapılarda\nbütün çöllerde tek başıma kodun\nşafakta arayıp öğle vakti yitirdiğim\nvardığım hiç bir yerde değildin\nsensiz bir odanın sahrasını nasıl anlatsam\nhiçbir şeyin seni andırmadığı bir pazar kalabalığını\ndenizde dalgakırandan da boş boşluğunu bir günün\nseslenip de senden cevap alamadığım sessizliği\n\nbırakıp gittin beni kalarak olduğun yerde hareketsiz\nher yerde bırakıp gittin beni gözlerinle\ndüşlerin yüreğiyle bırakıp gittin beni\nyarım kalmış bir cümle gibi bırakıp gittin\ndüşen hep ben oldum en küçük kımıldanışında senden\n\nbaşını çevirdiğin için ağladığımı görmedin hiç\nbana bakıp görmediğin için \nben yokken içini çektiğin için\n\nayağına düşen gölgene acıdın mı hiç sen" + }, + { + "id": 14463.0, + "title": "Ölüler", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Ölüler bağrıyor mezarlarından;\nYolcular, oturun taşlarımızda!\nOnları deviren biziz toprağa,\nBiz attık onları böyle ayağa;\nSakın atlamayın kenarlarından!\nÖlüler bağrıyor mezarlarından...\n\nYolcular, uzanın yere upuzun;\nDayayın taşlara başlarınızı!\nTüy yastıklar gibi rahat başımız!\nBirleşsin bir lâhza orda başımız!\nBizdedir cevabı kuruntunuzun;\nYolcular, uzanın yere upuzun!\n\nBen de bir gün böyle haykıracağım:\nYolcular, oturun mezar taşımda!\nYolcular önemde fısıldaşacak,\nYolcular aşılmaz yollar aşacak.\nTaşımı yerlere yatıracağım;\nBen de bir gün böyle haykıracağım!\n\n(1935)" + }, + { + "id": 2110582.0, + "title": "Düşler", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Ana, eski günlerinden\nGelen, tadlı bir düş gördü...\nBaba, dilediğinden çok\nAltın gördü, gümüş gördü.\n\nEngelleri yene yene,\nYol olmuştu ayla sene:\nDelikanlı, ülküsüne\nGiden bir yürüyüş gördü.\n\nGecelerin ortasında\nNeler yoktu aynasında:\nKüçücük kız, rüyâsında\nKendini büyümüş gördü." + }, + { + "id": 546705.0, + "title": "Şehidler Âbidesi İçin", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Gök kubbenin altında yatar, al kan içinde,\nEy yolcu, şu topraklar için can veren erler.\nHakk’ın bu velî kulları taş türbeye girmez; \nGufrâna bürünmüş, yalınız Fâtiha bekler.\n\nHilvan, 27 Kânûnievvel 1340\n(27 Aralık 1924)" + }, + { + "id": 1874083.0, + "title": "Tarif Etmez", + "poet": "Aşık Hüdai", + "rating": 7.0, + "poem": "Dertleşek diyorsun dertli kardeşim\nBu benim derdimi dil tarif etmez\nBen doğdum doğalı akar gözyaşım\nBunu ırmak nehir sel tarif etmez\n\nDüşündükçe çöker gam üstüne gam\nGam çöktükçe içtim dem üstüne dem\nHer baktıkça yardan aldığım ilham\nOnu arı çiçek bal tarif etmez\n\nYanar şu bağrımda bu aşkın közü\nİşte böyle yakar pişirir bizi\nO kadar güzel ki cananın yüzü\nOnu lale sümbül gül tarif etmez\n\nHer aşık severek eylemiş methi\nÇile çektirmeden etmez ülfeti\nŞekile sığarsa hüsnü sıfatı\nHüdai’den başka kul tarif etmez" + }, + { + "id": 66584.0, + "title": "Şeyh Bedrettin-i Simavi'ye Gazel", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "varsa devran içinde devran\nbu devranın devranıyız biz\no canlar ki cananından taşra düşmüştür\ncananıyız biz\n\ngönül mahzun\nay karanlık\nyıldızlar gözden nihan olsa da\narşı ferşi ışıktan titretecek\nbir aydınlık imkanıyız biz\n\nince bir yağmura gerçi asılmıştır\n-serez'in esnaf çarşısı'nda-\nuzadıkça uzar gölgesi darağacından\no asırdan bu asıra\nşeyh bedrettin-i simavi'nin\nelhak/devamıyız biz\n\ngeçer mermi ıslıklarıyla / tek tek\nvurduğunu dağıtan\nsunturlu mısralar\nrediflerin gümbürtüsü akla ziyan\ntantanalı bir kavganın demek\ngazelhanıyız biz\n\ntohum ağaç ve orman\nölümün içerdiği hayat\nbuhara inkilap eden su\n-iriş dede sultanım iriş-\ngün bu gün saat bu saat\ndiyalektiğin fermanıyız biz" + }, + { + "id": 2235197.0, + "title": "Sen Türkü Yak Ben Mermi", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 9.0, + "poem": "gökten zembille inen sadece aşktir \nve ölüm daha şık durur bronz bir tende \nher daim sıfır kilometre bir gün var önümüzde \ngir ve ortalığı karıştır. \n\nah diyorum, ahi bilir misin sen \ndünya dedikleri gömgök bir yatır \nnereden bilmiş beni, röntgeni icat eden \notuz yıl yaşadım elde var sıfır. \n\ngit ve körünü öldür, bitsin artık nazları \nşöförlerin kurşunlaması gibi birtakım tabelaları \niştah kabartan ne varsa iste onları \nvurmak, her insana yakışır. \n\ndünya küçük demişlerdi, nerdesin \nkuyruğunu bırakması gibi bir kertenkelenin \nkim böyle orta yerde bırakır \nve yazmaz birkaç satır. \n\nbana günahtir, \nnereye gidersem orası senin yurdun \nçünkü aklımdan çıkmıyorsun." + }, + { + "id": 14456.0, + "title": "Terci-i Bend IX", + "poet": "Ziya Paşa", + "rating": 8.0, + "poem": "Pek rengine aldanma felek eski felektir\nZira feleğin meşreb-i nasazı dönektir\n\nYa bister-i kemhada ya viranede can ver\nÇün bay u geda hake beraber girecektir\n\nAllah'a sığın şahs-i halimin gazabından\nZira yumuşak huylu atın çiftesi pektir\n\nYaktı nice canlar o nezaketle tebessüm\nŞirin dahi kasdetmesi cana gülerektir\n\nBed-asla necabet mi verir hiç üniforma\nZerduz palan ursan eşşek yine eşşektir\n\nBed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde\nİşret güher-i ademi temyize mihenktir\n\nNush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir\nTekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir\n\nNadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz\nDivanelerin hemdemi divane gerektir\n\nAfv ile mübeşşir midir eshab-ı meratib\nKanun-i ceza acize mi has demektir\n\nMilyonla çalan mesned-i izzete serefraz\nBirkaç kuruşu mürtekibin cay-i kürektir\n................." + }, + { + "id": 116161.0, + "title": "Gece", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 8.0, + "poem": "Günün tükendiği bu saatlerde\nTüm doğa canla başla çalışıyor.\nGece vakti bu yıldızlardan inen\nNe acayip bir korkudur kim bilir? \n\nEtkisinde kalmış nice gizemin, \nKaygılı, bir yandan tir tir titriyor, \nKaranlıkta, bilinmeyen bir gücün\nGözlerini üstünde hissediyor.\n\nNe büyük dehşet kendini tanımak! \nKaçışı olmadan, durmadan çalışmak, \nEbediyetin içinde devinen\nVarlığın merhametine kalmak! \n\nBu nasıl kara, zor bir bulmaca\nAmaçlar ve çözümler gizleniyor, \nBirileri titrerken aşağıda, \nYukarda birileri düş görüyor.\n\n(1888-97) \n\nFransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN" + }, + { + "id": 41236.0, + "title": "Birlik Bağı", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Müslümanlık nerde bizden geçmiş insanlık bile\nAlem aldatmaksa maksat aldanan yok nafile\nKaç hakiki müslüman gördümse hep makberdedir\nMüslümanlık bilmem ama galiba göklerdedir\n\nVarsa şayet söyleyin bir parçık insafınız\nBöyle kansızmıydı haşa kahraman eslafınız\nBöyle düşmüşmüydü herkes ayrılık sevdasına\nBenzeyip şirasesiz bir mushafın eczasına\nHiç görülmüşmüydü olsun kayd ı vahdet tarumar\nBöyle olmuşmuydu millet can evinden rahnedar\nBöyle açlıktan bogazlarmıydı kardeş kardeşi\nBöyle adetmiydi bi perva yemek insan leşi\n\nIrzımızdır çiğnenen evladımızdır doğranan\nHey sıkılmaz ağlamassan bari gülmekten utan\n\nKurt uzaklardan bakar dalgın görürmüş merkebi\nSaldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi\nLakin aşk olsunki aldırmazda otllarmış eşşek\nSanki tavşanmış gelen yahud kılıksız köstebek\nKar sayarmış bir tutam fazla olsun yutmayı\nHasmı derken çullanırmış yutmadsan son lokmayı\n\nBir hakikattır bu bildiğin usluba sok\nHalimiz merkeple kurdun aynı asla farkı yok\nBurnumuzdan tuttu düşman biz boğaz kaynındayız\nBir bakın halamı hala ihriras ardındayız\nSaygısızlık elverir bir parça olsun arlanın\nVakti çoktan geldi hem geçmektedir arlanmanın\nDavranın haykırmadan nakus-u izmihlaliniz\nÖyle bir buhrana sapmıştırki zira haliniz\nZevke dalmak şöyle dursun vaktiniz yok mateme\nDavranın zira gülünç olduk aleme\nBekleşirken gökte yüzbinlerce ervah intikam\nYerde kalmış naşa benzer kavm için durmak haram\nKahraman ecdadınızdan sizde bir kan yokmudur\nYoksa istikbalinizden korkulur pek korkulur" + }, + { + "id": 49131.0, + "title": "Yalnız Değiliz", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir ufka vardık ki artık\nYalnız değiliz sevgilim.\nGerçi gece uzun,\nGece karanlık\nAma bütün korkulardan uzak.\nBir sevdadır böylesine yaşamak,\nTek başına\nÖlüme bir soluk kala,\nTek başına\nZindanda yatarken bile,\nAsla yalnız kalmamak.\n\nŞafakları ben balığa çıkarım\nAkan akmayan sularda\nBenim, bütün tezgahlarda paydosa giden\nBir bahar akşamı dünyada.\nBen dört duvar arasında değilim\nPirinçte, pamukta ve tütündeyim,\nKaracadağ, Çukurova ve Cibalide.\n\nZehirli kör yılanları\nVe sıtmasıyla\nGün yirmidört saat insan avında\nKaracadağda çeltikler.\nBir kız çocuğunun gözyaşı gibi\n- Ayak bileklerinde bir dizi boncuk,\nSol omzunda nazarlık,\nDağ başında unutulmuş üşümüş,\nMinicik bir aşiret kızının -\nDamla-damla, berrak olur pirinci.\nKamyonlarla, katır kervanlarıyla\nBeyler sofrasına gider...\n\nÇukurovam,\nKundağımız, kefen bezimiz\nKanı esmer, yüzü ak.\nSıcağında sabır taşları çatlar,\nÇatlamaz ırgadın yüreği.\nDilerse buluttan ak,\nKöpükten yumuşak verir pamuğu.\nKülhan, kavgacıdır delikanlısı,\nÜnlü mahpusanelerinde Anadolumun\nEn çok Çukurovalılar mahpustur,\nDostuna yarasını gösterir gibi,\nBir salkım söğüde su verir gibi,\nÖyle içten\nÖyle derin,\nTürkü söylemek, küfretmek,\nÇukurova yiğidine mahsustur...\n\nTütünü bilir misin? \n\"Kız saçı\" demiş zeybekler,\nSu içmez her damardan,\nYerini kolay beğenmez,\nÜşür\nNaz eder,\nDarılır\nİki parmak arasında kıyılmış,\nBir parçası var kalbimin\n��ncecik, ak kağıtlara sarılır,\nDar vakit yanar da verir kendini.\nDostun susan dudağına...\n\nSokaklardan,\nKıyılardan,\nGök mavisinden,\nEkmeğinden,\nCanevinden ayrı düşmeye\nYani bütün hasretlerin kahrına\nVe zehrine çaresiz kalmaların,\nİlk nefesi Hızır gibi yetişir\nCibalide sarılan cıgaranın...\n\nTütün isçileri yoksul,\nTütün işçileri yorgun,\nAma yiğit\nPırıl - pırıl namuslu.\nNamı gitmiş deryaların ardına\nVatanımın bir umudu..." + }, + { + "id": 115227.0, + "title": "İhtiyarlık İle Gençlik", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 8.0, + "poem": "İhtiyarlık ile gençlik diyerek, \nŞu hayatı ikiye böldürme! \nEy büyüken de büyük Allah'ım, \nBenden evvel s..imi öldürme!" + }, + { + "id": 59663.0, + "title": "Parkta Serenad", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "İstek ve aşk onları kavramış saçlarından \n Sürüklüyordu. Gök mordu; \nAyışığı ihtiyar çınar ağaçlarından \n Yüzlerine düşüyordu. \n\nFısıl fısıl binlerce dudaktı yaprakları \n Dalcıkların kuytularda; \nOnların da kopmuş birer yaprak, dudakları \n Akıp gidiyor sularda. \n\nSürükleniyordu aşkın sesine doğru; \n Aşkın çağrısı tez, keskin. \nBir ateş yanıyordu Sibiryalarında bu \n Işıksız serserilerin: \n\n- İçimi gıcıklıyor bu ıhlamur kokusu \n Bu ıhlamur kokusu, ah! \nYa görünmez güllerin kokuları! .. - Hep pusu \n Hep pusu bana, kah kah kah... \n\n- Bir kedi sever gibi okşasın istiyorum \n Parmakların saçlarımı. \nBu gece bütün ömrüm yaşasın istiyorum \n Doyur bütün açlarımı! \n\nBirleşelim bu gece tek bir göğüste atan \n Kalbinde bin sevişmenin. \nİçsem şu damlayan ayışığını dallardan \n Ak südü sanki memenin. \n\nÖlsek bile ne çıkar! tek böyle sarmaş dolaş \n Şuracıkta sabah sabah \nBirbirinde başlamış, birbirinde tükenmiş \n İki ölücük... - Kah kah kah... \n\nErkek susamış yılan gibi sokulgan, kıvrak \n Uzanıyor gözlerine; \nBir şey boşalıyor lık lık lık, kadında sıcak \n Bir kan gibi ta derine." + }, + { + "id": 59659.0, + "title": "Kış Düşünceleri", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 7.0, + "poem": "Geçti yaz günlerinin güzelliği\nAçık pencereler, damlar, bahçeler.\nHer şey ne sıcaktı, her şey ne iyi\nHatta o karanlık, aysız geceler.\n\nHani o gezmeler kırda denizde? \nHani o cümbüşler, sazlar temmuzda? \nAğustos mehtabı tam üstümüzde\nPlajlarda neydi o eğlenceler? \n\nYaşamak diyordum, yaşamak ne hoş! \nHele bir gelmesin n'olurdu bu kış.\nNerde o kahkaha, o ses, o alkış\nŞimdi yerini aldı düşünceler..." + }, + { + "id": 30614.0, + "title": "Darağacı", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir türkü buldurur anmalar seni \nSesime uygular sonra yakarım \n\nKalbim ki sürekli davul solosu \nVe aşkın bedeli candır ölümdür \n\nSaçların aklımın darağacıdır \nSaçların ki çeken sona sonsuza \n\nYıldızlar gözlerin denetler beni \nYıllardır günlerim bir gözaltıdır \n\nŞiirden halılar ayaklarına \nUmuttan zincirler ayaklarımda \n\nİçimin zehrini konuşsun diye \nBeklerim rüzgârdan haberlerini" + }, + { + "id": 88350.0, + "title": "Azerbaycan-Türkiye", + "poet": "Bahtiyar Vahapzade", + "rating": 9.0, + "poem": "Azerî Türkçesi\n\nBir ananın iki oğlu,\nBir amalın iki qolu.\nO da ulu, bu da ulu\nAzə rbaycan - Türkiyə .\n\nDinimiz bir, dilimiz bir,\nAyımız bir, ilimiz bir,\nEşqimiz bir, yolumuz bir\nAzə rbaycan - Türkiyə .\n\nBir millə tik, iki dövlə t\nEyni arzu, eyni niyyə t.\nHə r ikisi cümhuriyyə t\nAzə rbaycan-Türkiyə .\n\nBirdir bizim hə r halımız—\nSevincimiz - mə lalımız.\nBayraqlarda hilalımız\nAzə rbaycan - Türkiyə .\n\nAna yurdda - yuva qurdum,\nAta yurda könül verdim.\nAna yurdum, ata yurdum\nAzə rbaycan - Türkiyə .\n\nTürkiye Türkçesi\n\nBir ananın iki oğlu, \nBir amacın iki kolu. \nO da ulu, bu da ulu \nAzerbaycan - Türkiye...\n\nDinimiz bir, dilimiz bir, \nAyımız bir, yılımız bir, \nAşkımız bir, yolumuz bir \nAzerbaycan - Türkiye... \n\nBir milletiz, iki devlet \nAynı arzu, aynı niyet. \nHer ikisi cumhuriyet \nAzerbaycan - Türkiye...\n\nBirdir bizim her halimiz \nSevincimiz, melalimiz.\nBayraklarda hilalimiz\nAzerbaycan - Türkiye...\n\nAna yurtta yuva kurdum,\nAta yurda gönül verdim.\nAna yurdum, ata yurdum \nAzerbaycan - Türkiye..." + }, + { + "id": 1403319.0, + "title": "Dinlenmeyen Aşk", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 7.0, + "poem": "Kara, yağmura doğru,\nRüzgara karşı, buğulu\nUçurumlar arasından,\nSislerin ortasından,\nYılmadan! Durmadan! \nSıkılmadan! Yorulmadan! \n\nDaha çok gam üstlenip\nYaşamak isterim ben,\nHayatın gani tadını alıp\nTaşımaktansa mütemadiyen.\nOnca meyiller muzdarip\nKalpten kalbe akar,\nAman, nasıl da garip\nNeşreder tüm ağrılar! \n\nNereye kaçayım? \nOrmana mı dalayım? \nHerşey nafile! \nÖmrün tahtı çile,\nHuzuru ve tacı,\nAşk, sensin Acı! " + }, + { + "id": 42950.0, + "title": "Teselli", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Memnunum yaşamaktan\nGüzel bir kadın görsem\nGönlüm şenlenir\nİki kadeh içsem\nBaşım dumanlanır\nHele bir de sevebilsem\nİnsanları canı yürekten\nDünyalar benim olur" + }, + { + "id": 48089.0, + "title": "Zaman, Yer, Sonra", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 7.0, + "poem": "Ayla örtünüyoruz çağlardır, buğulu camlar ve farklanmış yüzümüzle. Başkaları uygarlıktan söz ediyor, bilmeden her geriye dönüşün belki ulaşılmaz bir ileriye adım olduğunu. Tohumdan korkuyoruz, yeryüzünün ilgisizliği hafif kılıyor bedenlerimizi, bakışımız göğe yönelirken yürekler serin tutuluyor. Sonra her çınlamayla endişe güğümleri omzuma biniyor; toprağın değişmezliği, yapıların kalıcılığı, anaların istemi kadar tehdit edici yükler. Örümcek ağında gizlenen eski yazılar kinin kuşkusunu kusuyor. Yeniden hatırlanıyor bir zamanın beyaz evleri, dudakların uyarısıyla sonu ertelenen aşkın iyicil kucağı açılıyor, öte dünyanın gerçek konutlarında. Çerçeveleri yalnızlıklarımızdan oluşan, kapıları acılardan örülmüş, toz, taş, geçmiş ve şimdiyi saklayan güzellik! Hiç bitmesin diyoruz dingin tavrımız, bir kez seçilmiş uğraşı yaşamdan ayırmamakla. Arınalım, arınalım artık yolsuzluklarından şu densiz yeryüzünün kalık çirkefinden; sevgi yazısıyla!" + }, + { + "id": 23077.0, + "title": "Güvercinli Güvercinli", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "Çiçekçilere soruyorum,kupa papazlarına,kumrulara\nEğreltiotlarına\nKimya kitaplarına\nKarpuz satıcılarına soruyorum balkondan bağırarak\nBilmemek ayıp değil ki öğrenmemek ayıp\nAma sevdamızın her şeyden bir fazla oluşuna kimsenin aklı ermiyor\nOkul kırmış çocuklardan bir fazla uçarı\nAdem'le Havva'dan bir fazla çıplak\nGerçi esmeriz ya,Marliyn Monroe'dan bir fazla sarışın\nBir fazla İstanbul efendisi yaşlanmış çınarlardan\nİstanbul dedim de aklıma orda olduğum geldi\nKarı muhabbetlerinde mi her allahın günü\nCarıl curul mu yine tatlı kaçık İstanbul\nNe halt edersen et en çok sedef bakışını arıyorum senden ayrıyken\nEn çokdan çok da dünyaya meydan okuyan gülüşünü\nŞiirim diyorum ona,bu sözü bir fazla hak ediyor bütün şiirlerimden\nYaban gülüm diyorum\nÇılgınlığım\nVazgeçemediğim\nBirden güvercinli güvercinli gülüyorum\nBak\nSevdemıza bir numara dar geliyor sanki şimdi yeryüzü" + }, + { + "id": 52497.0, + "title": "Türkü", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir sürü çiçek ama saydırmaya kalkma\nAyrı ayrı kadınlardan koparılmış\nKadınlardan ya hem de bilsen nerelerinden\nKahin-klin kahin-klin\nBen ne kadar öbür çiçekleri denesem\nSenin ki gül oluyor aralarında\n\nBir sürü güvercin havalan.Saçların\nBunlar tıpkı senin sevilmede ki saçların\nKanatlarımdan bellidir yeni açılmış sokaklarda\nGülüm-mera gülüm-mera\nBir güvercin akıntısında kesin güvercinler\nUçsuz bucaksız bana bakıyorsun\n\nBir sürü Süleyman Vagon-Blö'de\nİçlerinden biri Vagon-Blö'de\nEn fazla kibarı en fazla penceresi olan\nÇal-para çal-para\nAçlığa saygısından olacak\nBeni görünce şapkasını çıkarıyor.\n\n(1956)" + }, + { + "id": 82937.0, + "title": "Tabiat Odam", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 7.0, + "poem": "Severim kırlarda ben yaşamayı, \n\tOn iki ayı.\nSeverim kırların yeşil göğsünü, \n\tBütün süsünü.\n\nİstemem başımın üzerinde dam, \n\tTabiat odam.\nİstemem topraktan başka bir yatak, \n\tKehkeşanlar tak.\n\nKuşlardan savrulan bir incecik tüy, \n\tÜstümde örtü.\nVe aydan kırpılan bütün yıldızlar, \n\tRüyamda kızlar.\n\nHer sabah neşeyle uyanan bir eş, \n\tKoynumda güneş.\nDallarda ötüşen kuşlar kabilem, \n\tBilmezler elem.\n\nAğlarsak bizimle beraber olur, \n\tHemşirem yağmur.\nSızlarsak bizimle beraber sızlar, \n\tKardeşim rüzgâr.\n\nİsteyen toplasın binlerce arşın, \t\n\tKarlardan kışın.\nMutlaka öptürür bağlarda temmuz, \n\tÇıplak bir omuz.\n\nSeverim kırlarda ben yaşamayı, \n\tOn iki ayı.\nSeverim kırların yeşil göğsünü, \n\tBütün süsünü.\n\nÖlürsem istemem ne yas, ne kefen, \n\tNe başka bir fen.\nÜstümden kalkmasın çimen, çiy, yosun, \n\tRuhum uyusun." + }, + { + "id": 47242.0, + "title": "Bir Yaprak Gönder", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir yaprak gönder bana, \nbir koruluktan koparılmış olsun, \nhiç değilse evinden yarım saat öteden.\nSen oraya dek yürür güçlenirsin, \nbense kalkar teşekkür ederim sana\no güzel yaprak için." + }, + { + "id": 63732.0, + "title": "İtiraf", + "poet": "Rüştü Onur", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben, \nGülebilmemiz için ağlıyan\nAğlıyabilmemiz için gülen adam.\nBen bir tarik-i dünya.\nHallac-ı Mansur'dan sonra\nBenim derim yüzülecek\nZonguldak'ta\nVe gözlerime mil çekilecek.\n\nBen bir tarik-i dünya\nNe ev ne bark\nNe çoluk çocuk sahibi.\nBütün malım mülküm\nEllerim ayaklarım\nVe gözlerim.\nKupkuru bir kuyudayım ki\nYusuf'u özlerim." + }, + { + "id": 1734650.0, + "title": "Ülkü Türküsü", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir beyaz rahmettir, bir yeşil murat\nGörmeyen ne bilir oy bu sevdayı! \nTüter buram buram, yücelir kat kat\nArttırır gün, hafta, ay bu sevdayı.\n\nDeğişir bu mevsim, bu poyraz keser\nYurdumda davamın rüzgârı eser\nGün gelir anlayıp bağrına basar\nŞehir bu sevdayı, köy bu sevdayı.\n\nYeminim var oğlum kızım üstüne\nYazdım nakış nakış özüm üstüne\nÇilesi belası gözüm üstüne\nDerdimin dermanı say bu sevdayı.\n\nMukaddes hareket, mübarek mânâ\nTürk-İslâm ülküsü büyür yan yana\nAlır bir kaynaktan döker ummana\nIrmak bu sevdayı, çay bu sevdayı.\n\nBatılın çokluğu uzaktır bizden\nSeverim, tutarım hak olan azdan\nEn soylu türküden, en doğru sazdan\nDinle bu sevdayı, duy bu sevdayı.\n\nBedenime korkak yürek yüklemem\nTatlı diye öz canımı saklamam\nÖldüğümde çalgı, çelenk beklemem\nAl götür kabrime koy bu sevdayı.\n\n(Kan Yazısı)" + }, + { + "id": 105862.0, + "title": "Dostun Bahçesine Bir Hoyrat Girmis", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Dostun bahçesine bir hoyrat girmis\nKorudur hey benli dilber korudur\nGülünü dererken dalını kırmış\nKurutur hey benli dilber kurutur\n\nŞu meydanda serilidir postumuz (*) \nÇok şükür Mevlâ'ya gördük dostumuz \nBir gün kara toprak bürür üstümüz \nÇürütür hey benli dilber çürütür \n\nKendisi okur da kendisi yazar\nHak hilâl kaşına eylemiş nazar\nSenin akranların cennette gezer\nHürüdür hey benli dilber hürüdür\n\nHangi dinde isen ona tapayım\nYarın mahşer günü bile kopayım\nEğil bir yol ak gerdandan öpeyim\nBeri dur hey benli dilber beri dur\n\nDervişe n'olursa kendi tacından(*) \nIrakibe ölüm yâre geçinden \nBenzimin sarısı senin ucundan\nSarıdır hey benli dilber sarıdır\n\nPîr Sultan Abdal'ım başından başlar\nİyisini yer de kemini taşlar\nBin çiçekten bir kovana bal işler\nArıdır hey benli dilber arıdır\n\n(*) Post: Alevî Bektasî törenlerinin yapıldığı meydanda (odada) tarikat ulularının onikisinin makamı sayılan oniki post.\n(*) Taç : Dervislerin giydigi başlık" + }, + { + "id": 43097.0, + "title": "Olmaz ya... Tabii...", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "-Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? -\n(Kuran-ı Kerim) \n\nOlmaz ya... Tabii... Biri insan, biri hayvan! \nÖyleyse cehalet denilen yüz karasından\n\nKurtulmaya azmetmeli baştanbaşa millet.\nKâfi değil mi, yoksa bu son ders-i felaket? \n\nSon ders-i felaket neye mal oldu? Düşünsen:\nBeynin eriyip yaş gibi damlardı gözünden! \n\n'Son ders-i felaket' ne demektir? Şu demektir:\nGelmezse eğer kendine millet, gidecektir! \n\nZira, yeni bir sadmeye (çarpmaya) artık dayanılmaz; \nZira, bu sefer uyku ölümdür; uyanılmaz! \n\nCoşkun, koca bir sel gibi, daim beşeriyyet,\nMüstakbele (geleceğe) koşmakta verip seyrine şiddet.\n\nDağlar, uçurumlar, ona yol vermemek ister...\nLakin o, ne yüksek ne de alçak demez örter! \n\nAkvam (kavimler, milletler) o büyük nehre katılmış birer ırmak...\nElbet katılır... Hangisi ister geri kalmak? \n\nBizler ki bu müthiş, bu muazzam cereyanla\nUğraşmaktayız... Bak, ne kadar çılgınız anla! \n\nUğraş bakalım, yoksa işin, hey şaşkın! \nKurşun gibi sur'atli, denizler gibi taşkın\n\nBir çağlayanın menba-i dehhaşına (dehşetli kaynağına) doğru\nTırmanmaya benzer, yüzerek, başka değil bu! \n\nEy katre-i avare (zavallı damla) , bu cuşun, bu huruşun\nAhengine uymazsan, emin ol, boğulursun! \n\nYıllarca, asırlarca süren uykudan artık,\nSilkin de muhitindeki zulmetleri yak, yık! \n\nBir baksana: gökler uyanık, yer uyanıktır; \nDünya uyanıkken uyumak, maskaralıktır! \n\nEyvah! Bu zilletlere sensin yine illet...\nEy derd-i cehalet, sana düşmekte bu millet,\n\nBir hale getirdin ki, ne din kaldı, ne namus! \nEy sine-i islam'a çöken kapkara kâbus,\n\nEy hasm-ı hakiki (derçek) , seni öldürmeli evvel:\nSensin bize düşmanları üstün çıkartan el! \n\nEy millet uyan! Cehline kurban gidiyorsun! \nİslam'ı da batsın, diye tutmuş ye diyorsun! \n\nAllah’tan utan! bari bırak dini elinden...\nGir leş gibi topraklara kendin, gireceksen! \n\nLakin, ne demek bizleri Allah ile iskat (susturmak) ? \nAllah’tan utanmak da olur, ilim ile... Heyhat! \n\n18 Cemaziyelevvel 1331\n11 Nisan 1329\n1913" + }, + { + "id": 96656.0, + "title": "Sevgi ve Sen...", + "poet": "Yılmaz Güney", + "rating": 8.0, + "poem": "Sevgi ne demek bilen varmı, \nNerden bileceksiniz sevgiyi, \nSevgiden anlarmısın, benim gibi, \nSevgiyi severmisin, benim gibi, \nAma nerden bileceksinki sen sevgiyi, \nBenim kadar sevseydin sevgiyi, \nBelki o zaman anlardın sevginin önemini...." + }, + { + "id": 20203.0, + "title": "On Ayrılık Şiiri 1", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Hayatta ve ölümde ayrıldık\nAyrıldı iki beden\nGönüllerimiz ayrıldı\nSeslerimiz ayrıldı birbirinden\n\nEllerimiz ayrıldı\nKokularımız\nAynı yatakta uyanmalarımız\nGülüşlerimiz\nGözyaşlarımız\nDüşlerimiz ayrıldı birbirinden\n\nRuhun içindeki gece\nKapladı her şeyi birden" + }, + { + "id": 2131255.0, + "title": "İşaret Ateşi", + "poet": "Friedrich Nietzsche", + "rating": 9.0, + "poem": "Burada, adanın denizlerin ortasında çıkıverdiği,\nbir kurban taşı gibi birdenbire yükseldiği yerde,\nburada, kara göklerin altında tutuşturuyor\nZerdüşt koca ateşini,\nyollarını kaybetmiş gemicilere işaret ateşi,\nbir cevap verebileceklere soru işareti...\n\nBeyaz-gri karınlı bu alev\n-arzulaması yalıyor soğuk uzaklıkları,\nhep daha arı yüksekliklere uzatıyor boynunu-\nsabırsızlıkla dikelmiş bir yılan:\nbu işareti takıyorum kendi kendime.\nBenim ruhumdur bu alev:\n\nKanmazca susuz hep yeni uzaklıklara,\ndurgun yalazını fırlatıyor, yukarlara.\nNe demeğe kaçtı Zerdüşt hayvandan da insandan da? \nNe demeğe bıraktı sağlam karaları? \naltı yalnızlığı tanımıştı bile\nama yetmedi ona denizin yalnızlığı,\nada bıraktı tırmansın, tepe bıraktı yansın, alev olsun,\nbir yedinci yalnızlığı, yukarıya,\nattı şimdi oltasını arayışla,\nEy yollarını kaybetmiş denizciler! Ey sönmüş yıldızların artıkları! \nSiz ey geleceğin denizcileri! Ey keşfedilmemiş gökler! \n\nİşte atıyorum bütün yalnızlara oltamı:\nbir cevap verin alevin sabırsızlığına,\nyakalayın bana, yüksek dağlarda bekleyen balıkçıya\nyedinci, sonuncu yalnızlığımı!" + }, + { + "id": 70168.0, + "title": "Rubai", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 7.0, + "poem": "Sanma ciddiyet ile sarf ederim sanatımı \nNey elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir\nBezm i meyde sufehanın saza meftun oluşu\nNazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir" + }, + { + "id": 334388.0, + "title": "Takma Göz", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Eşyayı Hakka değil,nefse göre dizenler; \nKendi takma gözüne sahte dünya çizenler...\n 1978" + }, + { + "id": 4568.0, + "title": "Ümitsiz Aşklar İçin", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben ümitsiz aşklar için yaratılmışım\nAyrılıklar için, sonsuz kederler için\nNe zaman ta derinden sevsem birini\nEzilmeli yeni açmış gülleri kalbimin\nEn güçlü zehir olmalı aşk dedigin\nAlkol gibi damarlarıma yürümeli\nSarmalı her yanımı gece olunca\nİçimde bir çıbansa büyümeli\nİnsan sevince her gün bir kez ölmeli\nHer gün bir başka yerine saplanmalı o kursun\nYollara düşmeli, perişan deli divane\nErimeli potasında o garip var oluşun\nArtık uzak bir anıdır huzur ve sukun\nO büyük yangın başlamışsa yürekte\nBir gün gelir de bu çaresizligin\nAranır bütün tesellisi ölmekte\nOyerde sevilmek de yalan sevmekte\nNereye baksan dizboyu karanlık\nBoşuna bir ışık arama göklerde\nHer şeyinle aşkın içindesin artık\nBöyle gitgide derinlere çeker o bataklık\nOrada ölümsüz olur nice kara sevdalı\nSevmek, hiç sevilmeden; korkunç güzel\nAşk dedigin karşılıksız olmalı" + }, + { + "id": 16099.0, + "title": "Gerçekten Sevmek", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "O durmadan kaçıyor;\nsen ardından gitmiyorsan;\no günün her saatinde saklanıyor,\nsen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;\no sana acıların en büyüğünü tattırıyo\nsen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;\nboşuna aldatma kendini,\nonu sevmiyorsun demektir.\nElindeki içki kadehinde,\ndudağındaki sigarada ,\nokuduğun kitapta,\nmırıldandığın şarkıda,\nsöylediğin şiirde,\ngördüğün rüyada\nve yasaman için\nciğerlerine doldurduğun havada\no yoksa;\nOnun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;\nonu sevmiyorsun demektir.\nRenkler onunla değerlenmiyorsa,\nörneğin onsuz kırmızı kırmızılığının,\nmavi maviliğinin farkında değilse,\nbeyaz yalnız o giydiği zaman\ngüzelliğini haykırmıyorsa,\nsabahları onu görünceye kadar\ngüneş doğmuyorsa\nve onsuz gökyüzü geceleri\naya, yıldızlara\nhasret değilse\nonu sevmiyorsun demektir.\nSokakta gördüğün her yüzde\nondan birşeyler aramıyorsan,\ngüzel bir manzara,\nhüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa\nuykudan uyandığın zaman\nyasamakta olduğundan önce\nonu hatırlamıyorsan,\nomuzlarına dökülmüş sacları,\nbir sis perdesinin ardında\nher zaman gülen,\nışık saçan gözleri\naklına gelmiyorsa,\ndurup durup avuçlarının\nsıcaklığını özlemiyorsan;\nOnu sevmiyorsun demektir.\nDünyada yaşayan öteki insanların\nsenin için hala bir değeri varsa ,\nona karsı tutumunu\ntoplumun köhne ve manasız\nkurallarına göre ayarlayorsan\nve açık açık\nsanki var olduğunu haykırırcasına\nsevgini söylemiyorsan;\nOnu sevmiyorsun demektir.\nYok o senin için\nherşeyden değerliyse,\ngözünü yumduğun anda\nonu görebiliyorsan,\no bütün şarkılarda,\nbütün şiirlerde,\nbütün resimlerde ise,\nona muhtaç olduğunu\nsöylemekten utanmıyorsan,\nsenin içten ve büyük sevgine\nkarşılık vermeyeceğinden\nkorkmuyorsan,\nbütün bencil duygularından\nsıyrılabilmişsen\nonun için herşeyi,\nama herşeyi yapacak gücü\nkendinde buluyorsan,\nher hali sana\nayrı ayrı güzel geliyorsa,\nkarşısında kendini\nbir çocuk gibi hissediyorsan,\nistediği anda onun için\nölebileceksen,\nonun için yaşıyorsan\nve yine onun için\nbildiğin bilmediğin\nbütün düşmanlıklara\nkarşı koyabileceksen,\no her geçen dakika\nsende biraz daha büyüyorsa\nve kendi kendine bile\nçok sevdiğini bütün\nsamimiyetinle,\ninanmışlığınla\nitiraf edebiliyorsan,\nbir gün o seni hiç,\nama hiç sevmediğini söylese bile ,\nsenin sevginde azalma olmayacaksa\nve ölünceye kadar onu aşkların\nen ölümsüzü ile sevebileceksen;\niste o zaman\nonu seviyorsun demektir.\nO sana sevmeyi,\ngerçek aşkı öğretti.\nSen onu hep sevecek\nve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.\nO, hiç sen olmasan bile,\nseni bir parça sevmese bile...." + }, + { + "id": 15576.0, + "title": "Kavgamın Çiçeği", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Seni düşünüyorum seni\nSen ey kavgamın çiçeği\n\nToprağa su yürürken\nDağlar yeşerirken\nŞafağın kızıl okları\nGecenin kalbine dalarken\n\nSeni düşünüyorum seni\nSen ey kavgamın çiçeği\nBana sen öğrettin kavgayı\n\nSeni özlüyorum seni\nSen ey kavgamın çiçeği\n\nSulara ay düşerken\nDalgalar öpüşürken\nSokağın titrek lambası\nIslanan yüzüme düşerken\n\nSeni özlüyorum seni\nSen ey kavgamın çiçeği\nBana sen öğrettin gülmeyi\n\nSeni seviyorum seni\nSen ey kavgamın çiçeği\n\nSeni düşünüyorum seni\nSen ey kavgamın çiçeği\nBana sen öğrettin gerçeği" + }, + { + "id": 52341.0, + "title": "Bir Sürü Delikanlıya Dostça Öğütler", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 8.0, + "poem": "tibet'e git\ndeveye bin\nincili oku\nayakkabılarını maviye boya\nsakal bırak\nkağıttan bir kanoyla dolaş dünyayı\nthe saturday evening post'a abone ol\nçiğnerken sadece sol tarafını kullan ağzının\ntek bacaklı bi kadınla evlen \nve düz bir usturayla traş ol\nve kadının koluna adını kazı\nbenzinle fırçala dişlerini\nbütün gün uyu ve gece ağaçlara tırman\nkeşiş ol \nviski ile bira iç\nkafanı suyun altında tut\nve keman çal\npembe mum ışığında göbek at\nköpeğini öldür\nbelediye başkanlığına aday ol\nbir varilin içinde yaşa\nbaltayla kafanı yar\nyağmurda lale ek\nAMA ŞİİR YAZMA!" + }, + { + "id": 102940.0, + "title": "Ne Diye Anılsın Adım?", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 6.0, + "poem": "eskiden düşünürdüm: ilerde, çok ilerde\nçökünce oturduğum evler\nbindiğim gemiler çürüyünce\nanarlar benim de adımı\nbaşka adlarla birlikte.\n\nçünkü ben faydalıyı övdüm\nadi buluyorlardı yaşadığım günlerde.\nçünkü ben dinlerle savaştım\nzulme karşı çıktım çünkü\nya da başka bir şeyden ötürü.\n\nçünkü ben insanlardan yanaydım, \nsaygı duydum, onlara buraktım her şeyi; \nşiir yazdım, dili zenginleştirdim, \npratik yollar öğrettim çünkü, \nya da başka bir şeyden ötürü.\n\ndüşündüm bu yüzden adım anılır benim\ndurur bir taşın üstünde, \nalınır kitaplardan basılır\nyeni yeni kitaplara.\n\nbugünse\npekâlâ, unutulsun! \nne diye\nekmek varsa yeterince, sorulsun fırıncı? \nne diye yeni kar bekleniyorsa\növülsün erimiş kar? \nne diye \nbir gelecek varsa\ndursun bir geçmiş? \nne diye\nanılsın adım\n\nBehçet Necatigil Çevirisi" + }, + { + "id": 21246.0, + "title": "Paris At Night", + "poet": "Jacques Prevert", + "rating": 5.0, + "poem": "Üç kibrit çaktım karanlıkta arka arkaya\nBirincisi yüzünü görmek için toptan\nİkincisi gözlerini görmek için\nÜçüncüsü ağzını görmek için\nSonra kararttım dünyayı\nHatırlamak için bütün bunları\nKollarımda sıkarak seni.\n\n(Fransızca, Sabahattin Eyuboğlu)" + }, + { + "id": 35256.0, + "title": "Üsküdarın Dost Işıkları", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "Ötmekte fecre karşı horozlar birer birer\nGeçtikçe her dakika belirmektedir seher.\n\nBilmem kaçıncı fecri vatan toprağında, biz, \nGörmekle şimdi bir yaşatan vecd içindeyiz.\n\nEtrafı okşuyor mayısın taze rüzgârı; \nKarşımda köhne Üsküdar'ın dost ışıkları...\n\nKimlersiniz? Ya bağrı yanık kimselersiniz! \nYâhut da her sabah uyanık kimselersiniz! \n\nDünya yüzünde, bir sefer olsun, tanışmadan, \nÖz çehrenizle sizleri görmekteyim bu an.\n\nSizlersiniz bu anı ışıklarla Türk eden! \nEksilmesin şu mutlu şafaklar bu ülkeden! \n\nGönlüm, dilim, kanım ve mizacımla sizdenim\nDünya ve ahirette vatandaşlarım benim." + }, + { + "id": 49881.0, + "title": "Gazel", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 7.0, + "poem": "Yokmuş bir aha ey gül- i rana tahammülün\nBağrın ne yaktın ateş- hasretle bülbülün\n\nYek-rengdir zeban-ı hakikatte hüsn ü aşk\nBang-i hezar şu'lesidir ateş-i gülün\n\nDuzah-nişin-i ateş-i fakr olduğun kalur\nEy ahiret-harab tehidir tevekülün\n\nTekrarlarla şüpheleri daniş anlama\nGel arif ol ki ma'rifet olsun tecahülün\n\nMerdanelik asaleti meydanda bellidir\nHayber günü babasını kim sordu Düldül'ün\n\nGalib maarifin de sefası değer veli\nCanan vasfıdır hele aslı tegazzülün" + }, + { + "id": 48422.0, + "title": "Kesik", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Sokaktaki adamların gözlerinde yitik\nNasıl oluyor bir türlü anlamıyorum\nArada bir barış arada bir gökyüzü\nHer şeyin güzeli aşkla beraber\nKesik kesik\n\nHiç durmadı aşk dursa bile dünya\nİnsanlar sevdiler hep bazı insanları\nGece inmesin gözlere ve sokaklara\nVücutlar arasında kadınlık erkeklik\nAşkla ayakta\n\nAma ne var eskisi gibi değil\nBir başına değil aşk başka sevilerle koşullu\nMeselâ barışla arada bir gökyüzüyle\nHer şeyin gerçeği insanlıkla beraber\nAşk ünlü güzellik\n\nBir şey var değişen belli besbelli\nHangi şarkıya gitsem görüyorum\nAçılan gözlerinde büyük büyük\nAlmış insanları bir düşünce\nHürriyet eskidi" + }, + { + "id": 28909.0, + "title": "En Hüzünlü Şiir", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 9.0, + "poem": "Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim\n\nYazabilirim örneğin; “Gece yıldızla dolu\nve yıldızlar masmavi titreşiyor uzakta`\n\nŞarkı söyleyip esiyor gece rüzgârı.\n\nBu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim...\nSevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara\n\nBuna benzer gecelerde sarıldım kollarımla\nDefalarca öptüm onu sonsuz göğün altında\n\nSevdi beni o, ben de onu sevdim bir ara\nO koca, masum gözler sevilmez miydi ama? \n\nBu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim\nOnu tutamadığımı, kaybettiğimi düşünmek\n\nDinlemek uçsuz bucaksız geceyi, onsuz daha tenha kalan\nVe şiir… Çime düşen çiy gibi düşer cana.\n\nNe çıkar sevdam onu tutamadıysa...\nGece yıldızla dolu ve yanımda değil o...\nHepsi bu...\n\nŞarkı söylüyor uzaklarda biri. Çook uzaklarda...\nRuhum kayboldu onsuzlukta…\n\nGözlerim onu arıyor geri getirirmiş gibi, yüreğim onu.\nVe yanımda değil o...\n\nAynı gece ağartıyor aynı ağaçları\nBir zamanlardaki biz, artık aynı değiliz\n\nSevmiyorum artık onu doğrudur, oysa ne çok sevmiştim...\nSesim rüzgârı kollardı kulağına değmek için\n\nBaşkasının… Bir başkasının olacak...\nSesi, ışıltılı teni, derin gözleri...\nBir zaman öpüşlerime ait olduğu gibi...\n\nArtık sevmiyorum ya... severim yine belki.\nSevda o denli kısa, nisyan öyle uzun ki...\n\nÇünkü benzer gecelerde sarıldım kollarımla\nKaybolup gider ruhum onsuzlukta...\nBu bana yaşattığı en son acı\nOna yazdığım en son şiir de olsa" + }, + { + "id": 2437.0, + "title": "Dünyanın Bütün Çiçekleri", + "poet": "Ceyhun Atuf Kansu", + "rating": 8.0, + "poem": "\"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün\nçiçeklerini buraya getirin! \"\nKöy öğretmeni Şefik Sınığ'ın son sözleri.\n\nDünyanın bütün çiçeklerini diyorum\nBütün çiçekleri getirin buraya,\nÖğrencilerimi getirin, getirin buraya,\nKaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer\nBütün köy çocuklarını getirin buraya,\nSon bir ders vereceğim onlara,\nSon şarkımı söyleyeceğim,\nGetirin getirin...ve sonra öleceğim.\n\nDünyanın bütün çiçeklerini diyorum,\nKır ve dağ çiçeklerini istiyorum,\nKaderleri bana benzeyen,\nYalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,\nGeniş ovalarda kaybolur kokuları...\nYurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,\nHepinizi hepinizi istiyorum, gelin görün beni,\nToprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.\n\nDünyanın bütün çiçeklerini diyorum,\nAfyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini\nBacımın suladığı fesleğenleri,\nKöy çiçeklerinin hepsini, hepsini,\nAvluların pembe entarili hatmisini,\nÇoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın.\nAman Isparta güllerini de unutmayın\nHepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.\nGetirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.\n\nDünyanın bütün çiçeklerini diyorum.\nBen köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,\nBen bir bahçe suluyordum, gönlümden,\nKimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,\nNe güller fışkırır çilelerimden,\nKandır, hayattır, emektir, benim güllerim,\nKorkmadım, korkmuyorum ölümden,\nSiz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.\n\nDünyanın bütün çiçeklerini diyorum,\nBaharda Polatlı kırlarında açan,\nGüz geldi mi Kopdağına göçen,\nYörükler yaylasında Toroslarda eğleşen.\nMuş ovasından, Ağrı eteğinden,\nGücenmesin bütün yurt bahçelerinden\nÇiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,\nEğin türkülerinin içine gömün beni.\n\nDünyanın bütün çiçeklerini diyorum,\nEn güzellerini saymadım çiçeklerin,\nÇocukları, öğrencilerimi istiyorum.\nYalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,\nKöy okullarında açan, gizli ve sessiz,\nO bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.\nKimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,\nSeni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.\n\nDünyanın bütün çiçeklerini diyorum,\nBen mezarsız yaşamayı diliyorum,\nÖlmemek istiyorum, yaşamak istiyorum.\nYetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,\nTarümar olmasın istiyorum, perişan olmasın,\nBeni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,\nNiçin yaşadığımı ben onlara söyledim,\nÇiçeklerde açar benim gizli arzularım.\n\nDünyanın bütün çiçeklerini diyorum,\nOkulun duvarı çöktü altında kaldım,\nAma ben dünya üstündeyim, toprakta,\nYaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,\nÇile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,\nYurdumun çiçeklenmesi için daima, yaşadım,\nBilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.\nŞimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,\nDünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya." + }, + { + "id": 15286.0, + "title": "Çölde Gizli Bezginler", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "bir çiçek bahçesinde geceye durgun kalışın yağmur sıcağı gibi\nöptüm sonsuz gidişinden. saçlarının seyriyle seni\n\nyolları aşklara davul çalıp çağrılmış yalnızlarla dolduran\nakrepleridir duygunun. karanlık ordulara güneşsiz sokulan\n\nbunlar canlanınca ne ateş kirli taşlar ne böcek\nşakakların sıcağında kuytu bir ses büzülüp ölecek\n\nsabahsız kuşlara koşarsa durur mu evreni omuzlarında\nbahar şenlikleriyle. sürdüren ellerini yangın borularında\n\nşaşkınlıkla başladı bu atlar bu savaşlar insan buluşlarından\nburda biter düğün. gidilir mi evin soğuğuna çölün sıcağından\n\ngemilerimiz saklanır. ağzımızda bir aşk kaçışı vardır buluşmaların\nsaplandık tadına. durduk alnında yüreğe vuruşların\n\nyollar sellere gider. açılır parklar artık kuşlar dağılır\nbir aşkı gözyaşlarıyla bulvara çağırmak hiç keseye mi kalır\n\nçizildi yalnızlar. senin gelişin ne de süvari köprünün diplerinde\ngeçer üstümüzden yağmur alan donanmalar. kürek sesleriyle\n\nkoşu bitince aşk bir yorulmadır kaçılmaz kırbacından\nsayılır günü geçmiş anlar boşalan hangi tüfeğin arkasından\n\noturur iki bakış ormanından gerilip bir masayı kollar\nuzayıp uzaya giden akrebe katlanıp zincire gelmeyen yolcular\n\nbu bizim sesimiz denizlere ateş gibi eller açılır ortasından\nsu konuşmaz toplanmaz kuşlar. Ne kazandık yaşamamızdan\n\nbiz harcandık anam hem kelimesiz kapandık\nsevgi ektik. Sonsuz seçtik. Beğendik. Ama toprağı kazandık\n\nsevinçle kaçın kurtulun ölümlerinizle. Yalnızlıkla ben kaldım\nsevindiniz işte alın kurtulun. Aha size son atım" + }, + { + "id": 2136972.0, + "title": "Asırların Efsanesi: Bu Kitap Şu Tecellîden Doğdu", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 9.0, + "poem": "Rüya gördüm, çağların duvarı uzuyordu\nÖnümde. Granitle etten bir yığındı bu.\nBağrına uğultusu sinmişti milyonların\nEndişeden kaskatı kesilen o duvarın.\nLoş oyuklarda vahşi gözler parıldıyordu,\nYığınlar, kabartmalar, nakışlar oynuyordu,\nZaman zaman önümde açılıyordu duvar.\nYeşimden somakiden ve altından saraylar:\nUluların, bahtiyarların otağ kurduğu,\nCihangirlerin kandan, buhur’dan kudurduğu\nİnler görünüyordu, Seher yeliyle nasıl\nÜrperirse bir ağaç, o duvar da muttasıl\nÖyle ürperiyordu. Alınlarında burçlar,\nAlınlarında altın başaklardan sorguçlar,\nMuammanın üstüne bağdaş kuran birer sır\nGibi çöreklenmişti sur’a binlerce asır..\nSanki temel taşları canlıydı da, bu mahşer\nGöğe yükseliyordu… Sanki binlerce asker\nGecelerin fethine çıkan koca bir ordu\nBirden taş kesilmiş de orada uyuyordu\nKayan bulutlar gibi dalgalanıyordu sur,\nO hem canlı bir yığın hem bir hisardı. Çamur\nKanıyor, toz gözyaşı döküyordu. Mermerin\nElinde bazen kral âsası, bazen keskin\nBir kılıç pırıl pırıl yanıyordu. Duvardan\nTaş değil de kelleydi sanki her yuvarlanan..\nİnsanlığı önüne katan o meçhul rüzgâr,\nŞekilden şekile giren Âdem, dalgalar kadar\nOynak Havva, vahdette sonsuzlaşan insanlık,\nEcelin eğirdiği esrarengiz karanlık\nyumak: alınyazısı, çırpınıyordu orda..\nBazen şimşek duvarı aydınlatıyordu da,\nYüz milyonlarca çehre pırıldıyordu birden.\nBizim hep dediğimiz o hiçlikti beliren:\nTanrılar, tâcidarlar, kanun, şeref ve zafer,\nÇağların ırmağında akıp giden nesiller,\nUfukları kuşatan karanlık bir silsile\nMisali, gözlerimin önünde binbir çile,\nBinbir acı, cehalet, açlık ve hurafeler,\nİlim, tarih… uzayıp gidiyordu.\nBu mahşer,\nÇöken bir kâinatın enkazıyla yoğrulan\nBu duvar karanlıkta gittikçe daha yaman,\nGittikçe daha yalçın, daha sarp, daha mağmum\nYükseliyordu. Ama nerede? Bilmiyorum.\n\nNe adetleri saran muamma, ne göklerin\nSis perdeleri insanoğlunun sâkin, derin,\nİnatçı bakışına set çekebilir.. Demin\nKaypak, karışık görünen; şekillerin\nSinesinde dalgalar gibi yuvarlandığı,\nGözlerimin heyulâ, serap, duman sandığı\nO duvara dikkatle bakıyorum… Bulanık\nGöz bebeklerim berraklaştıkça, o karanlık\nTecelli yavaş yavaş sisten sıyrılıyordu\n\nGirdaplardan göklere yükselen mahşerdi bu! \nHer hücresinde bir dev vardı. Uğursuz asır,\nNankör asır, pis asır… Gerçeği kuşatan sır,\nBulut ve dünya: şimdi tarih ardına kadar\nAçmıştı kapısını… Bu rüyada uluslar\nZaman merdivenine yaslanmışlardı set set…\nHayalden sütunlara dayanmıştı her mabed…\nBir yanda kahramanlar, bir yanda peygamberler\nVe Membre’ye gaipler âleminden haberler\nFısıldayan Dodon, Teb, Raphidim, kutsalkaya,\nArz-ı mevud, Musa’nın kolları semâya\nKaldıran Harun’la Hur, cenkler ve Tih sahrası\nAmos’un kasırgasıyla çalkalanan arabası; \nSonra bütün o yarı haydut yarı hükümdar\nMasal kahramanları, melekler, nim-ilâhlar\nAdları kâh sevgiyle, kâh kinle bayraklaşan,\nEfsanelerin gümrah ışığıyla kaynaşan\nİnsan avcıları: Hint, İskandinav elleri\nİspanya ve destanlar: hem de en güzelleri\nİradeleri çelik mızraklar gibi yalçın\nYiğitler, hatırası karanlık asırların\nSessizliği içinde eriyen kafileler..\nTalut, Davut, Delf şehri, Endor mağarası, her\nAkşam altın makasla kesilen mukaddes mum…\nÖlülerin arasında Nemrut’u görüyorum.\nBaşaklara yan gelmiş Boaz. İşte Tiberler\nTanrısal ve muhteşem başlarında efserler,\nTasit’in kaleminde lâleleşen o parlak\nGerdanlıkları dört bir yana ışık saçarak\nCapree, Forum, Ordugâh dolaşıyorlar. Tahtın\nKaranlık zindanlara kadar uzanan altın\nZinciri… Dağlar kadar yalçındı bu garip sur.\nBu tecelli her şeyi kucaklıyordu: çamur,\nIşık, madde, ruh bütün şehirler: Teb, Atina,\nTir’in ve Kartaca’nın heybetli enkazına\nDayanıp da yükselen Roma… Bütün nehirler,\nSezarlığa özenen her zıpçıktıya: Yeter! \nYeter! Vatandaş kalmak istiyorsan, dur artık! \nDiyen Rubikon, Esko, Ren, Nil ve Ar. Karanlık\nBir iskelet misali göğe set çeken dağın\nZirveleri sislerle örtülüydü. O kalın,\nO hayalet bulutlar Ay’ı aralarına\nAlmış sürüklüyordu. Ve meçhul bir fırtına\nHisarı zaman zaman ürpertiyordu. Işık\nSisle kucaklaşıyor, esrarlı bir aydınlık,\nÇağdan çağa, taçlardan kalkanlara akseden\nGölgelerle oynuyor, kaynaşıyordu. Derken\nAlmanya oluyordu birdenbire Hindistan,\nSüleyman’ın nurundan bir parıltıydı Şarlman; \nBeşerin muzlim, garip, sonsuz mucizeleri; \nHürriyetin maddeyi canlandıran zaferi…\nZümrüt yamaçlı Pindus; yanık yamaçlı Sîna\nUzaklardan, Newton’u müjdeleyen Hiseta…\nKeşifler: Ummanları aydınlatan meşale! \nFulton vapura binmiş Jason yelkenlisiyle.\nHem Marseyyez, hem Eşil… Tayf da orda melek de..\nElektr’in kapısında Capanee beklemekte,\nVe Lodi köprüsünde Bonapart ayaktadır; \nNeron alkışlanmakta, Mesih kıvranmaktadır.\nİşte tahtın uğursuz, korkunç kasvetli yolu\nTerle, çamurla, kanla, gözyaşıyla yoğrulu..\nSonra muzlim bir tepe ve gölgeler: uluyan,\nHomurdanan, küfreden, tepinen, cana kıyan\nŞuursuz yığın.. Heyhat! Bu ne derin uçurum! \nBoğuk sesler ve canhıraş çığlıklar duyuyorum:\nSefalet hıçkırıyor, o şifasız hançere\nDurmadan, dinlenmeden sızlanıyor, boş yere:\nZaman zaman buğulu bir aynaya benziyen\nBu garip, bu esrarlı manzaraya akseden\nHem benim varlığımdı, hem bütün bir kâinat.\nDal dal ve yaprak yaprak fışkırıyordu hayat.\nŞehvet de oradaydı, ölüm de, felaket de,\nTen değiştiren ruh da, ruh değiştiren et de:\nİnsanlaşan tanrılar, tanrılaşan insanlar\nGeçiyordu önümden dalgalandıkça duvar.\nVe sonra varlıkların karanlık mahşerinde\nGözleri alev alev, dudakları hande,\nMuzlim, mağrur, müstehzi biri dolaşıyordu.\nBiraz dikkat edince tanıdım: Şeytandı bu.\nTanrının ormanında kurnaz kaçakçı şeytan.\n\nSonsuz karanlıkların bağrına hangi Titan\nÇizmişti bu tabloyu? Bu kâbuslu rüyayı\nHangi heykeltıraştı işleyen? Bu binayı\nKuran kimdi? Hangi el sefaleti, dehşeti,\nMâtemi gözyaşını ve binbir cinayeti\nKanla, çamurla, sisle, ışıkla yoğurmuştu,\nHangi el bu acaip silsileyi kurmuştu? \nTitriyordum. Bu rüya insanlıkla hilkatın\nMuzlim kaynaşmasıydı. Sütunlarından enîn\nFışkırıyordu. Surdan göğe yükselen kollar\nYumruklaşmıştı hınçtan! Vücutlar bir canavar,\nVücutlar Gomore’ydi. Ruhlar Sahyun kadar saf,\nDünle bugün yan yana dizilmişlerdi saf saf:\nOrda hayvanla insan tek varlık gibiydiler,\nBurası cennet miydi, cehennemde miydiler,\nBilmiyorum. Günahlar korkunç gölgeleriyle\nYerde sürünüyordu. Orda çirkinlik bile\nDevâsâ nakışların korkunç azametiyle\nHemâhenkti. Derinden süzdükçe bu duvarı\nApaçık görüyordum hayal olan çağları.\nNasıl kenetlenmişse sırtımızda kemikler,\nOrda da öylesine kaynaşmıştı hayır, şer.\nMezar karanlığından bir yığındı o duvar,\nDumanlı bir sabaha doğru yükseliyordu.\nGecelerin göğsünde rüyalaşan asırlar\nIşıltılı bir fecrin koynunda eriyordu.\nYer yer ağarıyordu bağrında ufukların,\nBulanık ve yıldızlı sislerle haleliydi\nGünün kasvetli nuru soluk bir ter gibiydi\nAlnında o duvarın.\n\nİçin için ürperen, dalgalanan, kaynaşan\nBu tayflar dünyasını seyrederken, fezadan\nBir uğultu boşandı, ezeli sessizliğin\nBağrından kopup gelen iki korkunç ve derin\nÇığlık duydum. Gök kubbe sanki aralanmıştı\nİlk sayha tan yerinden kopup kanatlanmıştı,\nOresti’nin ruhuydu sisleri delip geçen.\nAynı ânda gecenin karanlık sinesinden\nApokalips uçtu. Bir küsuftan fırlayan\nKara bir ifrit gibi korkunçtu, tehditkârdı.\nYaklaşan o iki ruh gölgeden iki şar’dı\nBir gelişleri vardı sisleri yırta yırta,\nÇok geçmeden ezilip gidecektim mutlaka.\nTitriyordum.\n\n… Geçtiler … Bir sarsıntıdır koptu; \nKader! diye haykırdı birinci ruh. Uğultu\nCevap verdi ikinci ruhun ağzından: Tanrı! \nBu iki vâveylâyı dehşetle tekrarlardı,\nMeş’um yankılarında karanlık ebediyet.\nÜrperdi, çalkalandı ve dalgalandı zulmet,\nBu korkunç naralarla titredi sur.. Hükümdar\nMiğferine el attı, put tacına.. Ve duvar\nBir cam gibi sarsıldı, kırıldı, parçalandı,\nKaranlığa karıştı. O ne korkunç bir ândı! \nİki ruh kaybolunca hayalin sislerinde,\nİki büyük kuş gibi.. Karanlık perde perde\nAralandı ve duvar ayan oldu. Bölmeler\nÇatlamış, parçalanmış, zedelenmişti yer yer\nSütunları muhteşem, cidarları perişan\nYıkık mabet gibi ulu yamaçlarından\nGirdap görünüyordu.\n\nRuhlar geçtikten sonra\nBir hayli değişmişti önümdeki manzara…\nSur’u parçalamıştı iki kanat darbesi,\nVarlığı kucaklayan o hayal mucizesi\nO dört başı mamur sur, sinesinde kaderin\nSonsuzla kaynaştığı; en eski devirlerin\nÇağımızla yan yana otağ kurdu bu duvar,\nBağrında asırların, teftiş gören ordular\nGibi hep bir ağızdan: “buradayız” dedikleri\nTekmil mevcutlarıyla nöbet bekledikleri\nO hisar yoktur artık ortada. O kıtanın\nYerinde adacıklar belirmiş, o cihanın\nSinesinde mezarlar yükselmişti: sütunlar\nHâlâ heybetliydiler, hâlâ ayaktaydılar,\nAma üstleri boştu.. Asırlar darmadağınık,\nAsırlar parça parça uzanıyordu artık.\nHepsi de yaralıydı, sakattı, perişandı..\nGölgeler bir bataklık gölgeler bir ummandı,\nYıkılan asırları kucaklamıştı gece\nSislerle sarmaş dolaş, bulutlarla iç içe,\nBir rüyanın perişan enkazıydı bu mahşer,\nViran, uçsuz bucaksız bir köprüydü… Kemerler\nBirer birer çökmüştü. Neredeyse uçuruma\nKarışacaktı.. Yahut muazzam bir donanma\nBozguna uğramış da batıyordu.. Fırtına,\nZirveleri dolaşan o kekeme boyuna\nAynı söze başlar da bitiremez, bocalar; \nO kesik, o karanlık, o garip cümle kadar\nMüphemdi, perişandı, bir acaipti bu sur.\nYalnız gelecek günler, soluk bir fecrin mahmur\nPırıltısı içinde dal dal ve çiçek çiçek\nAçılıyor, bulutlar arasından geçerek\nBir yıldız gibi mağrur yükseliyordu, insan\nYıldırım görmüyordu ama, o ihtişamdan\nTanrının varlığını seziyordu.\n\nO kaypak,\nO loş pırıltıları yer yer ve yaprak yaprak\nAksettiren; âtiyi, mâziyle aydınlatan\nBu kitap o esrarlı, o karanlık rüyadan,\nO canlı heyûlâdan doğdu.\nFevzâ, kafamda mısra mısra billurlaşırken,\nDoğum sancılarıyla kıvranırken şuurum\nBaşucumda bir hayal belirdi: vakur, mağmum,\nTarihin hemşiresi efsaneydi bu… Sonra\nO gitti tarih geldi… İkisi de sırayla\nBir şeyler karaladı, önümdeki deftere…\nMâziden, uçurumdan, karanlıktan bir esere\nİntikal eden nedir? Soluk bir takım izler…\nHak’ın iradesiyle fırtınalı denizler\nGibi coşkun kabaran devrimlerin yankısı,\nZelzeleden sonraki o enkaz yığıntısı,\nİstikbalin bulanık fecriyle parıldayan\nMolozlar… İnsanların kırık dökük, perişan\nYapıları.. Bağrında karanlıklar barınan\nÇağların harabesi.. Ve gökte zaman zaman\nYıldızlaşan bir fikir.. Korkunç bir salhane bu,\nÖlümün barındığı uğursuz kâşane bu.\nDuvarlarını kader örmüş bu viranenin,\nAma saçaklarında bazen şuh bir güvercin,\nBazen de bir ışık var.. o kuşun adı: Ümit\nO yıldızın: HÜRRİYET… Ve sonra vakit vakit\nİğrenç taş yığınları arasında sürünen\nİfritler, ejderhalar ve sislere bürünen\nHudutsuz, hâilevî bir enkaz silsilesi.\nKadim Babil’in tüyler ürperten bakiyyesi…\nPerişan kulesidir bu kitap varlıkların,\nHayrın, şerrin, mâtemin ve fedakarlıkların\nHâzin abidesidir.. Ufuklara hükmeden\nO yalçın, o serâzat, o mağrur silsileden\nBugün ne kaldı? Dağınık, kırık dökük, derbeder,\nKaranlık vadilerde seraplaşan şekiller,\nÇirkin yığınlar, garip bir harabe azmanı; \nBeşerin yavuz, sonsuz, perişan dâsitânı." + }, + { + "id": 14231.0, + "title": "Yüreğim Kanıyor", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Sakin göllerin kuğusuyduk,\nSalınarak suyun yanağında.\nVe okşayarak nilüfer saçlarını gecenin.\nSonumuzun adım-adım\nYaklaştığını görürdük...\n\nYarılan ekmeğin buğusuyduk; \nPaylaşılan zeytin tanesinin,\nYüzümüze saldıran yağmur avanesinin.\nBiz hep üşüyen burnumuzu\nAvucumuzda hohlayarak yürürdük.\n\nHiçbir hesabımız yoktu kimseyle.\nHiçbir aykırı yanımız,\nHiçbir yalanımız...\nGözüm yaşarıyor,\nYüreğim kanıyor...\nOlmasaydı sonumuz böyle! ..\n\nBiri, saksımızı çiğneyip gitti.\nBiri, duvarları yıktı,\nCamları kırdı.\nFırtına gelip aramıza serildi.\nBiri, milyon kere çoğaltıp hüzünleri\nHer şeyi kötüledi,\nBizi yaraladı...\n\nBiri şarabımızı döktü,\nSoğanımızı çaldı.\nBiri, hiç yoktan vurdu,\nKafeste garip kuşumuzu! \nCiğerim yanıyor,\nYüreğim kanıyor...\nSolmasaydı gülümüz böyle! .\n\nDağlarda çoban ateşiydik,\nSarmalayarak acı bir sevda masalını\nVe hıçkırarak\nHırçın rüzgârların kavalını...\nNamlunun, bağrımıza\nSinsice sokulduğunu bilirdik...\n\nCeylanın pınara inişiydik,\nVedalaşan birkaç damla gözyaşının; \nTenine kan bulaşan\nO masum çakıl taşının...\nOysa biz dualarımızda hep\nBirbirimizden daha önce\nÖlmeyi dilerdik...\n\nBazı sorumluluklarımız vardı,\nHayata ilişkin.\nBazı basit sorularımız,\nAnlaşılır bazı sorunlarımız...\nGöğsüm daralıyor,\nYüreğim kanıyor...\nİncinmeseydi gençliğimiz böyle...\n\nBirer yolcuyduk,\nAynı ormanda kaybolmuş.\nAynı çıtırtıyla ürperen birer serçe.\nHep aynı kaderde buluşurduk\nSevmeye tutuklu gibi...\n\nBirer tomurcuktuk hayatın kollarında.\nBirer çiğ damlasıydık,\nBahar sabahında,\nGül yaprağında...\nDedim ya,\nHiç yoktan susturuldu şarkımız! \nYüreğim kanıyor,\nYüreğim kanıyor...\nBitmeseydi öykümüz böyle! .." + }, + { + "id": 8728.0, + "title": "Gölgeli Adam", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 7.0, + "poem": "Şehrin yakamozları \nFakir bir yansımayla\nDenizin dalgaları arasında\nSaklambaç oynamaya başladı\nKıyıda gölgeli bir adam \nDalgaları tutmaya,\nYakamozları bulmaya çalışıyor\nVe ağlıyor\nBalıkçı motorları geçiyor açıktan\nO,gözyaşlarını saklıyor\nVe belli etmiyor \nYenilmişliğini son lodosa\nVe hırpalanmışlığını gece yağmurlarında\n\nKıyıda gölgeli bir adam\nÖylece duruyor...\nBir sigara yakıyor gölgesinden gizli\nVe nemden tutuşmayan kibriti\nYüzünü aydınlatıyor\nKimsenin göremediği\nDönüp de bakılmayan\nVe balıkçı ağlarına takılmayan\nKıyıda gölgeli bir adam\nÖylece duruyor \nVe gözleri seni soruyor" + }, + { + "id": 2118063.0, + "title": "En İyisi Sen Ol!", + "poet": "Ralph Waldo Emerson", + "rating": 8.0, + "poem": "Dağ tepesinde bir çam olamazsan,\nVadide bir çalı ol.\nAma dere kenarındaki en iyi küçük çalı sen olmalısın.\nÇalı olamazsan bir avuç ot ol.\nBir yola neşe ver.\nBir nilüfer olamazsan bir saz ol.\nAma gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın.\nHepimiz kaptan olamayız, tayfa olmaya da mecburuz.\nBurada hepimiz için birer iş var.\nCadde olamazsan, sokak ol.\nKazanmak ya da kaybetmek ölçü değildir\nHer ne isen onun en iyisi sen ol…" + }, + { + "id": 49388.0, + "title": "Kurban Oldugum", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "Niye yüzünü asarsin\nGözüne kurban oldugum\nSineme ates salarsin\nKözüne kurban oldugum\n\nTavaf etseydim bin kere\nKimse bilmez kabem nere\nAyagin bastigin yere\nTozuna kurban oldugum\n\nDestur eyle göz degmesin\nYazlar yoldan eylemesin\nSen söyle eller demesin\nSözüne kurban oldugum\n\nGünes dogar ay tutulur\nYedi koça toy tutulur\nCemalina soy tutulur\nÖzüne kurban oldugum\n\nSabret güzel sabret hele\nGönlüm sökün etti dile\nSefai kapinda köle\nÖzüne kurban oldugum!" + }, + { + "id": 1343185.0, + "title": "35 lik", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 9.0, + "poem": "Bunca yıldır yürüdüğüm\nYollar beni avutmadı\nÇilelerim düğüm düğüm\nKullar beni avutmadı\n\nSerapmış asıl sandığım\nVesveselermiş kandığım\nAslı diyerek yandığım\nKüller beni avutmadı\n\nPerdelerden sakındığım\nDertlerimi yakındığım\nYıkıldıkça dokunduğum\nTeller beni avutmadı\n\nGözüm gibi sakladığım\nHer cürmünü akladığım\nÇare diye kokladığım\nGüller beni avutmadı\n\nNe var oldum ne de yoğum\nNe ölüm bu ne de doğum\nOtuzbeşlik bir çocuğum\nYıllar beni avutmadı" + }, + { + "id": 34747.0, + "title": "Aşk Tahtı", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 7.0, + "poem": "şiir bir tuglacının dusurdugu tuglanın yere dusmesınde degıl havada asılı kalmasındadır." + }, + { + "id": 46474.0, + "title": "Benim", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 7.0, + "poem": "Ve büyür gözlerimde güvercin güzelliğin\nSonra bıkıp usanmadan sabahlara dek\nBiri durur kapında korkulu ürkek...\nO duran benim.\n\nBir gölge gibi düştüm ardına yıllardan beri\nSordum seni şehir şehir\nŞimdi her gece yarısı rüzgâr değildir\nPencerene vuran benim.\n\nBir gün bölerse uykunu bir saat çıngırağı\nBirdenbire yatağından kalkıp oturma\nÖyle korkulu gözlerle etrafına bakınma\nSaatleri kuran benim.\n\nSenin bir suçun yok kabahat bende\nBitsin bu kıskançlık gayrı diyerek, \nBoy verdiğin aynaları istemeyerek\nTekrar tekrar kıran benim.\n\nBir ceylan gibi durma artık gecenin ortasında\nCeylan gibi bakma oraya\nSeni bir beyaz duvağa, altın halkaya...\nDuyuran benim.\n\nKolay kolay unutulmaz adına yaktığım türküler\nKapanmaz yüreğime açtığın yara.\nHer akşam saçlarını karanlıklara...\nSavuran benim." + }, + { + "id": 2127179.0, + "title": "Ağlar Veysel Çıkmaz Sesi", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Ah çektikçe erir gider\nYüreğimin yağı benim\nSeni görsem durur gider\nDillerimin bağı benim\n\nGam leşkeri saf saf oldu\nHep sözlerim boş laf oldu\nSenin yolunda mahv oldu\nGençliğimin çağı benim\n\nAh belimi büken oldu\nGurbet bana diken oldu\nAltı aydır mekan oldu\nDibi Kırkkız Dağı benim\n\nSensin derdine düştüğüm\nHayal oldu konuştuğum\nHer gün yediğim içtiğim\nİçerimde ağu benim\n\nAğlar Veysel çıkmaz sesi\nGine coştu gam deryası\nGarip gönlümün yaylası\nGüzel hüsnün bağı benim" + }, + { + "id": 21677.0, + "title": "Ayrığın Yüreği", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "En küçük birşeyden çoşardı\nMesela bir kuş uçmasın Kızılırmak'a doğru\nKöklerine su yürümüş gibi sevinirdi.\nBir bulut geçsin üstünden\nAyrıklıktan çıkardı.\nDünyayı, derdi, dünyayı\nHiç birşeye değişmem.\n\nŞimdi yaşamak istemiyor." + }, + { + "id": 20020.0, + "title": "Bir İntihar Akşamı Üstüne Söylenti", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 8.0, + "poem": "Kısacık yoğun bir akşam\nherkesin yüzünün bir anıya karıştığı\nyoğun bir akşam\nbana bir memur gibi davrandılar hastanelerde\nve bir intihar üstüne söylenti\nbütün kıyıları dolaştı durdu\nkısacık bir akşam\n\nKısacık serin bir akşam\nkelebeklerin atlarla yarıştığı\nyoğun bir akşam\nbazı mektuplar damgalandı postanelerde\noturuldu bir takım şarkılar söylendi\nbir adam bir kadının kapısını vurdu\nkısacık bir akşam\n\nNeyi söylesem bir kahramanlıktı\niçinde azıcık buluştuğumuz\nbir bulutla bir kağıt peçete arasında\nkısacık yoğun bir akşam\nşaşırdım hüznümü nerelere bıraksam\nbir yanda kasıklarımın sarsılmaz gücü ve\nkısacık yoğun bir akşam\n\nHer şey bir unutkanlıktı\narada bir deliler gibi kavuştuğumuz\ntüfekle vurulmuş bir parsın yarasında\nkıcacık yoğun bir akşam\nbiliyordum bir soğuktu nereye varsam\nbir yanımda bir el bir yanda vazgeçilmez bir sancı ve\nkısacık yoğun bir akşam.\n\nKim karıştırdı gerçekliğine\nyaşadığım sonsuzluğun\nve oturuldu bir takım şeyler söylendi\nimla kurallarıyla mutsuzluk üstüne\nkısacık bir akşam\nduraladım ne yapsam\n\nKim karıştırdı gerçekliğine\nsu terazilerindeki ensizliğin\nve fotoğraflar çekildi ben çıkmadım herkes eğlendi\naraba vapurlarıyla denizsizlik üstüne\nkısacık bir akşam o kadar kısa ki bir akşam\n\nyüzümü suyun ardında buldum\nkıyılar bu yüzdendir öyle dediler\nkısacık yoğun bir akşam\nserin bir akşam öyle söylediler..." + }, + { + "id": 1954.0, + "title": "Beyaz Güvercin", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Süzülüp mavi göklerden yere doğru\nOmuzuma bir beyaz güvercin kondu\n\nAldım elime, usul usul okşadım\nSevdim, gençliğimi yeniden yaşadım\n\nBembeyazdı tüyleri,öyle parlaktı\nAçsam ellerimi birden uçacaktı\n\nEğildim kulağına;dur,gitme dedim\nHareli gözlerinden öpmek istedim\n\nDuydum;avuçlarımda sıcaklığını\nDuydum;benden yıllarca uzaklığını\n\nÇırpınan kalbini dinledim bir süre\nVe uçmak istedim onunla göklere\n\nAk güvercinin iri gözleri vardı\nGüzelliğinden fışkıran bir pınardı\n\nSoğuk sularından içtim, serinledim\nÇağlayan bir nehrin sesini dinledim\n\nBelki buydu sevmek hayat belki buydu\nIşıl ışıldım,gözlerim dopdoluydu\n\nBir name yükseldi sevinçten ve hazdan\nBir name yükseldi,güzelden beyazdan\n\nUzattı sevgiyle pembe gagasını\nBirden öğrendim hayatın manasını\n\nKaderde sevgiyi sende bulmak varmış\nSeninle bir çift güvercin olmak varmış" + }, + { + "id": 16168.0, + "title": "Belma Sebil", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "seni ben kallavi sokağı'nda gördüm\nsen beni görmedin görmedin\nkapıları çaldım adını sordum\nsöylemediler öğrenemedim\nseni ben kallavi sokağı'nda gördüm\nbir daha görmedim bilmedim\nbelma sebil adını yakıştırdım\naklıma geldikçe her sefer\ngözlerinin mavisini bitirdim\nsaçlarının siyahına başladım\n\nkallavi sokağı'nda güvercinler\nbenim karanlık istanbul'um\nbir esnaf kahvesine oturdum\nbelma sebil ya geçti ya geçer\nrüzgarını içime doldururum\nkallavi sokağı'nda güvercinler\nbunca yıl sönmemiş umudum\nnisan değilse mayıs\nperşembe değilse pazar\nben belma sebil'i bulurum" + }, + { + "id": 15233.0, + "title": "Çirkin Kadınlar", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Rüyamda çirkin kadınlar gördüm dün gece \nYüzlerini elleriyle kapatmışlardı \nBakışlarında çirkin olmanın utancı \nKalplerinde Tanrıların merhameti vardı. \n\nÖlümü hatırlattı bana çirkin kadınlar \nÖlüm daha güzel değildi yaşamaktan \nBakıp bakıp ağladılar sessizce \nBütün aynalara uzaktan \n\nBir asır kadar uzun dakikalar geçti \nYalvardılar Tanrıya çirkin kadınlar \nGüzel olmayı dilediler gök gibi, deniz gibi \n\nBir an için Tanrı olmadığıma yandım \nRüyamda çirkin kadınlar gördüm dün gece \nVe bir ölüm uykusundan uyandım." + }, + { + "id": 8588.0, + "title": "Uyan", + "poet": "Metin Eloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Hadi uyan\nGün ışığı çilemeye başladı başucunda\nDenizler bir mavilik edindi günden\nSeher yeline uyup kuşlar yerinden uçtu\nBu türküyü dinlemeyecek misin? \n\nHadi uyan\nAydınlığa çık da çil gözlerin ışısın\nİlkyazlar sıcağı biriksin yüreğine\nYoksul olsan da uyan\nGarip olsan da uyan\nMadem ki güzelsin, güzeli yaşatmak için\nMadem ki iyisin, iyiyi yaşatmak için\nMadem ki umutlusun, umudu yaşatmak için\nHadi uyan\nDenizi dinle, yaşamak desin\nToprağı dinle, barışmak desin\nGögü dinle,sevişmek desin\n\nBir plak konmuş gibi gramofona\nİşte aşk, işte özlem, işte savaşmak gücü\nUyan diyor uyansana\n\nHadi uyan\nSevdiğim uyan\nNe olur uyan!" + }, + { + "id": 1664274.0, + "title": "İstanbul'u Özledim", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 8.0, + "poem": "İstanbuldan ziyade\nİstanbulu özledim\nTertemiz, saf ve sade\nİstanbulu özledim\n\nGönül öksüz bu gece\nEfkarlıdır her hece\nHasreti bile yüce\nİstanbulu özledim\n\nNefes nefes aradım\nDert çekmeye yaradım\nOnda kaldı muradım\nİstanbulu özledim\n\nEy masum bakışlı yar\nGözünde istanbul var\nEn az gözlerin kadar\nİstanbulu özledim" + }, + { + "id": 29251.0, + "title": "Yoğuz", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Yoksa şu yaprakta Yavuz\nYoksa şu sayfada Oğuz\nBizde yoğuz bizde yoğuz\n\nElimizden siz tutunuz\nİmdadımıza koşunuz\nDaha çoğuz daha çoğuz\n\nKervanımız dizi dizi\nBırakma Yarabbim bizi\nBizler yalnız sana kuluz...." + }, + { + "id": 1664819.0, + "title": "Canın Olayım", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 6.0, + "poem": "Bende sevda yarası\nDerdin dermanı sende\nBende bahtın karası\nAşkın fermanı sende\n\nNeyim var ise aldın\nMeçhul bir derde saldın\nVarım yoğum sen oldun\nArtık can yok bedende\n\nVar ise bu can\nYoluna kurban\nHazırım her an\n\nGel de sana geleyim yar\nOl de senin olayım yar\nSende beni bulayım yar\nCanın olayım" + }, + { + "id": 47128.0, + "title": "Yunus", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 9.0, + "poem": "Dergahı şah olan Taptuk Gönlüne \nVarmayan yollarda olur mu Yunus, \nTek bir ses ile seher vaktinde \nEsmiyen yollarda olur mu Yunus. \n\nNamert insanların gece düşünde \nHaram sofralarında ekmek aşında \nSuları kurumuş pınar başında \nTurnasız göllerde olur mu Yunus \n\nKibirli gönülde, görmeyen gözde \nKırılmış kabukta, bozulmuş özde \nDestursuz mekanda, manasız sözde \nŞükürsüz dillerde olur mu Yunus. \n\nFitnede, fesatta, yuva bozanda \nHam olanı pişirmeyen kazanda \nUstasız aşıkta, cahil ozanda \nİnançsız tellerde olur mu Yunus. \n\nAşık Sefa-i'yem anında ara \nYanında, canında, kanında ara \nAşk Ocağında yananda ara \nSavrulan küllerde olur mu Yunus." + }, + { + "id": 123730.0, + "title": "Bülbüle Gül Yarar, Deveye Diken", + "poet": "Seyrani", + "rating": 7.0, + "poem": "Bülbüle gül yarar, deveye diken \nÇiledir aşıkın boynunu büken \nTarlasına haram tohumu eken \nHelal mahsulunu biçer mi bilmem. \n\nKimi mevtasına kefen biçmiyor \nKimi helal rızık yiyip içmiyor \nYavrusundan köpek bile geçmiyor \nHalk Seyrani senden geçer mi bilmem" + }, + { + "id": 49297.0, + "title": "Kayalar Kadı Olurdu", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 9.0, + "poem": "Kayalar kadı olurdu\nAkıllar yaşta olsaydı\nYeşil mezar türkü söyler\nKeramet taşta olsaydı\n\nGüle bülbül konar mıydı\nÖter öter bunar mıydı\nBahar çiçek sunar mıydı\nKabahat kışta olsaydı\n\nToprak olur ağa paşa\nGelde şu dünyada yaşa\nDüşmezdi gardaş gardaşa\nİstanbul muşta olsaydı\n\nBeni gören birşey sanmaz\nDünyayı içenler kanmaz\nMahzuni'nin kalbi yanmaz\nSevdası başta olsaydı" + }, + { + "id": 64352.0, + "title": "Küllerinden Doğan Anka Kuşu", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 7.0, + "poem": "Şöyle yazılmıştı aşk üzerine \nYangın halinde yasak çıkış kapısı\nGökyüzüne de şunlar yazılmıstı\nYanılıyorsunuz buradan gidilmez\nVe geceye de şunlar yazılmıştı.\nGecenin üzerine hicbir şey yazılmamıştı.\n\nLe Mouvement perpetuel,1920-24" + }, + { + "id": 2221.0, + "title": "Aydaki Adam", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 6.0, + "poem": "aya giden adamlar\nkovdular aydaki adamı\naya giden adamların ayak izinden\naydaki adam gelecek yine bir gün\ninecek yine geceleyin aydan\naydınlatacak yine uykumu" + }, + { + "id": 40218.0, + "title": "Bende Kalsın", + "poet": "Mustafa İslamoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "al da git eğreti gülüşlerimi \nisyanı kutsayan yüz bende kalsın \nmaviye boyama zor düşlerimi \ngemimi yakacak köz bende kalsın \n\nmermere saplanan bir deli su’ca \nnefreti sevdama etmişim boca \nkaranlığa dönük bir çift namluca \ntetikte bekleyen göz bende kalsın \n\nneşeyi açmadan solanlara ver \ngülüp eğlenmeyi yılanlara ver \nbaharı, bahçeyi çalanlara ver \nVan Gogh’un çizdiği güz bende kalsın \n\nbilirim yol uzun sürmek zor ama \nçekmediğin kahrı koy matarama \nazık kıt, vakit dar, tuz bas yarama \nçiledeki aziz giz bende kalsın \n\n1986" + }, + { + "id": 1643429.0, + "title": "İthâf", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "'Abdülhak Hamid’den sonra ledünnî şiirin menbâları kurudu. Sâmih Rifat Bey’in hâtif sadâsını andıran bir manzûmesi bu çorak devrin en güzel eseridir. O eserin kafiyelerinden doğan bu mısrâları sâhibine ithâf ediyorum.'\n\nFer almışken tulû-ı kibriyâdan\nBu gün bî-vâye kalmış her ziyâdan\nBu mülkün farkı yok bir tengnâdan\nNiçin nûr inmiyor artık semâdan? \n\nBu şek, bağrımda her gün gâh ü bî-gâh\nDolaştım “Hû! ” deyüp dergâh dergâh\nÜmid ettim ki bir pîr-i dil-âgâh\nDesün “Destûr! ” mihrâb-ı hafâdan\n\nAbâ var, post var, meydanda er yok\nHorâsân erlerinden bir haber yok\nUzun yollarda durdum hiç eser yok\nDiyâr-ı Rûm’a gelmiş evliyâdan\n\nTecellîgâh iken binlerce rinde\nMelâmet söndü Şark’ın her yerinde\nBu devrin gerçi son sohbetlerinde\nNefes’ler dinledik sâz-ı Rızâ’dan\n\nO yerler işte Bağdat, işte Âmid\nBugün her şûleden mahrûm, câmid,\nO yerlerden gelen son yolcu Hâmid\nHaberdâr olmaz olmuş mâverâdan\n\nBu manzûmenle ey üstâd-ı hoşkâm\nAli’den doldurup iksîr-i ilhâm\nLeb-i uşşâka sundun öyle bir câm\nKi yoğrulmuş türâb-ı Kerbelâ’dan" + }, + { + "id": 22556.0, + "title": "Aşk Başlamadan Güzel", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşk başlamadan güzel,\nKalplerde heyecan\nBakışlarda korku olduğu zaman güzel...\nBirbirimize sezdirmemek için çırpınış,\nBaşkaları görmesin diye çabalayış,\nGözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman...\nAşk başlamadan güzel...." + }, + { + "id": 82931.0, + "title": "Ilgaz Dağlarından", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 7.0, + "poem": "Siz, ağaçlar, elbet beni bildiniz, \nBen sizden ayrılmış yürür bir dalım.\nEy çamlar, köknarlar, ey yeşil deniz.\nBen kendi kendini sürür bir dalım.\n\nKırığım, içimden çıkmaz bu acı, \nGün oldu başıma hasretin tacı, \nDüşündüğüm zaman asıl ağacı, \nİçimi yalnızlık bürür bir dalım.\n\nNe sert kış ne gümrah ve gölgeli yaz, \nNe ılık meltemler, ne keskin ayaz.\nMevsimler derdime bir şifa olmaz, \nBen kökünden kopmuş çürür bir dalım" + }, + { + "id": 2237.0, + "title": "Yarın", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 8.0, + "poem": "birşeyler olacak yarın \nduruşundan belli \nkırdaki atların \nbulutların koşuşundan belli \nkazışından köstebeklerin toprağı \n\nkarıncaların telâşından belli \nbirşeyler olacak yarın \nbelki bir tomurcuk \nbelki bir ağacın düşen yaprağı \nbelki de bir çocuk \n\npek o kadar göremesek de uzağı \nkuşların uçuşundan belli \nbirşeyler olacak yarın \nöbürgünden önemsiz \nyarından önemli" + }, + { + "id": 22184.0, + "title": "Gençlik Bir Kitaptı", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Gençlik bir kitaptı, okuduk bitti;\nCanım bahar geçti çoktan, kış şimdi.\nHani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş?\nNasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti?" + }, + { + "id": 2141712.0, + "title": "Aşk Makamı Alidir", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşk makamı alidir aşk kadim ezelidir\nAşk sözünü söyleyen cümle kudret dilidir\n\nDiyen ol işiten ol gören ol gösteren ol\nHer sözü söyleyen ol suret can menzilidir\n\nSuret söz kanda buldu kanda söz işit oldu\nSuret kendi geldi dil dil hikmetin yoludur\n\nSuretler ün diyemez söz kendisi söylemez\nİşler hicapsız olmaz risalet hasılıdır\n\nBu bizim işretimiz oldur bu lezzetimiz\nİçip esridiğimiz aşk şerbeti gülüdür\n\nOnu ona dersin onun söyleyen ol söz onun\nOl bizimdir biz onun gayrı tesbih dilidir\n\nYunus sözün tak kılan görmedi münkir olan\nÖmrün zulmete salan ma’rifet yaksuludur" + }, + { + "id": 1690715.0, + "title": "Kızılırmağa", + "poet": "Ömer Seyfettin", + "rating": 8.0, + "poem": "Ah, ey Kızılırmak! Ağlıyor musun? \nDalgaların coşmuş, bilmiyor durmak, \nÇöktü yüzbin ocak, anlıyor musun? \nBen geldim başına, isterim sormak: \n\nYüzlerce yıl evvel üstünden geçen \nTürklerin başına nedir bu gelen? \nYasasız kalmışlar serserilikten \nKaçmak isterlerse yol verme, sen ak! \n\nAk, boğulsun kaçan, acıma ona. \nİster misin yurda baykuşlar kona? \nGeçmek lazım ise yok mudur Tuna? \nGeriye bırakma, ak Kızılırmak! \n\nÖMER SEYFETTİN" + }, + { + "id": 5191.0, + "title": "Yunus Emre", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Kaç mevsim bekleyim daha kapında, \nAyağımda zincir, boynumda kement? \nBeni de, piştiğin bela kabında, \nO kadar kaynat ki, buhara bezet! \n\nBekletme Yunusum, bozuldu bağlar, \nDüşüyor yapraklar, geçiyor çağlar; \nVeriyor, ayrılık dolu semalar, \nİçime bayıltan, acı bir lezzet.\n\nRüzgara bir koku ver ki, hırkandan; \nGeleyim, izine doğru arkandan; \nBırakmam, tutmuşum artık yakandan, \nMedet ey dervişim, Yunusum medet!" + }, + { + "id": 296329.0, + "title": "Mahkumiyetleri", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "21.12.1943 - 22.12.1943\n(1 gün) Bir Günlük Hapis: Askerken (16.1.1943 - 16.4.1943 / Erzurum) siyasî bir yazı kaleme aldığı için disiplin cezası mahiyetinde verilen 1 günlük hafif hapsin infazı... (1) \n\n\n \n 9.6.1947 - 5.8.1947 \n(1 ay, 27 gün) 'Türklüğe Hakaret Davası'nın Tutukluluk Devri: Necip Fazıl, Büyük Doğu Mecmuası'nın 30 Mayıs 1947 tarihli 65'inci sayısında, Rıza Tevfik'e ait 'Sultan Abdülhamîd'in Ruhaniyetinden İstimdat' başlıklı bir manzume yayınlamıştır. Herhangi bir özel isme yer verilmediği halde şiirin mecmuada neşri bazı zümreler tarafından Atatürk'e hakaret kabul edilmiş ve iktidar partisi tarafından Büyük Doğu aleyhine İstanbul ve diğer bazı vilayetlerde nümayişler tertiplenmeye çalışılmıştır.(2) O tarihte ilgili bir kanun maddesi bulunmadığı için de, 'Padişahlık Propagandası Yapmak - Türklüğe ve Türk Milletine Hakaret'ten, mecmuanın sahibi görünen zevcesi F. Neslihan hanım ile beraber Necip Fazıl hakkında takibata başlanmıştır. \nSavcılık Basın Bürosu Şefi Hicabi Dinç, takibata başlayabilmek için kanunen Adalet Bakanlığı'ndan izin verilmesi gereken bir suç mevzuunda, Necip Fazıl'ı kanunsuz olarak 9 Haziran Pazartesi günü tevkif ettirmiştir. (3) \n29 Temmuz'da 1. Ağır Ceza Mahkemesinde gerçekleştirilen ilk celsede duruşmanın gizli yapılmasına karar verilmiş, iddia ve sanığın ilk itirazları ve müdafaası dinlenmiş ve dava ileri bir tarihe ertelenmiştir. 5.8.1947 Salı günkü, Savcılık makamınca hakkında tevkif müzekkeresi kesildiği halde bulunamayan F.Neslihan hanımın da iştirak ettiği 2. celse sonunda ise Mahkeme Reisi Nefi Demirlioğlu'nun okuduğu kararla,(4) Temyiz yolu açık olarak, Necip Fazıl ve eşi beraat etmiş, kapatılan Büyük Doğu Mecmuası'nın neşri serbest bırakılmıştır. \n\n\n \n\n 21.4.1950 - 15.7.1950\n3 ay, 25 gün Türklüğe Hakaret Davasının Mahkûmiyet Devri: Büyük Doğu Mecmuası'nın 27.1.1950 tarihli 16'ncı sayısında yayınlanmış 'Altıparmak' isimli yazıda, Hükümetin manevî şahsiyetini tahkir ve tezyif ettiği gerekçesiyle 19.4.1950 tarihinde, hakkında Tevkif Müzekkeresi (5) kesilen Necip Fazıl, iki gün sonra tutuklanmış ve hapse atılmıştır. 26.4.1950'de, Salim Başol'un reis bulunduğu ikinci ağır ceza mahkemesindeki ilk celsede beraat eden Necip Fazıl, serbest bırakılmayı beklerken, aynı gün bir mahkemeden diğer bir mahkemeye aktarılarak, (6) Türklüğe Hakaret Davası'nda vaktiyle verilmiş Beraat kararının Temyize nihaî olarak bozdurulması ve mahkemenin uyma kararı üzerine, hamile ve hasta zevcesi F.Neslihan hanımla birlikte, tekrar hapishaneye gönderilmiştir.\n\n14.5.1950 Genel Seçimlerini büyük ekseriyetle kazanan Demokrat Parti'nin çıkardığı Af Kanunu ile 15.7.1950'de hapishaneden ilk tahliye edilen kişi Necip Fazıl'dır. (7) \n\n\n \n\n 31.3.1951 - 18.4.1951\n19 gün 1951 Mahkûmiyeti: Basına 'Kumarhane Baskını' olarak akseden bir hâdise sebebiyle 23 Mart 1951 Cuma günü 18 saat süreyle karakolda gözaltında tutulan (8) Necip Fazıl, tertiplenen komplonun ardından hazırladığı 30 Mart 1951 tarihli meşhur 54'üncü sayının daha bayilere verilmeden matbaadan toplatılmasını müteakip, çıkmamış mecmuanın, imzasız bir yazısının, içinde hiç bir suç olmayan ifadesinden ve üstelik tevkifli muhakeme usûlü kaldırılmış olmasına rağmen tevkif edilmiş ve 19 gün tutuklu kalmıştır.\n\n\n \n\n\n12.12.1952 - 30.9.1953\n9 ay, 12 gün\n 1951 Mahkûmiyetinin İnfazı: 54'üncü sayıda yayınlanan bir yazı sebebiyle 9 ay 12 günlük kesinleşmiş mahkumiyeti bulunan Necip Fazıl, Savcılık selahiyetiyle infazı 4 ay tehir ettirmiş, bu dört ay bitince de Haydarpaşa Numûne Hastahanesi Sıhhî Heyetinden 3 aylık bir tecil raporu almıştır. (9) Tam da bu raporun müddetinin bittiği bir dönemde Ahmet Emin Yalman'ın 22 Kasım 1952 Cumartesi günü vurulmasiyle 'Malatya Hâdisesi' patlak vermiştir. Hâdise kısa zamanda Büyük Doğu Cemiyeti Reisi Necip Fazıl'ı da içine alacak şekilde büyütülmüştür. \nİkinci defa Haydarpaşa Numûne hastahanesine müracaat eden Necip Fazıl bir önceki raporun aynını almış; fakat bu defa rapora 'sinir vaziyeti üzerinde ihtisas taalluku dolayısiyle Bakırköy Akıl Hastahanesinin hüküm vermesi' şeklinde bir kayıt ilave olunduğu için, arzusu hilafına sözkonusu hastahaneye başvurmak zorunda kalmıştır.\nBakırköy Akıl Hastahanesi, Haydarpaşa'nın şeker hastalığı teşhisini aynen kabul ettiği halde, 'infaza mâni bir durum' olmadığı hükmünü vermiştir. Bunun üzerine Necip Fazıl Adalet Bakanlığı'na müracaatla, dahili hastalığından başka hiçbir rahatsızlığı bulunmadığını ve eğer bu hastalık infaza mâni ise Adlî Tıp kurumunun hakkında ona göre, değilse yine ona göre karar vermesini talep etmiştir.\nAdlî Tıp Kurumu'nun, 'zeka ve aklî melekeleri tamamen yerinde ve tabii.. Musap olduğu şeker hastalığı ise infaza mani değil' şeklinde rapor vermesi neticesinde, (10) Necip Fazıl kesinleşmiş mahkumiyetin infazı için, 12 Aralık 1952 Cuma günü Üsküdar Toptaşı hapishanesine girmiştir. \n- 23 Ocak 1953'de Malatya Sulh Ceza Mahkemesi tarafından, Necip Fazıl hakkında, T.C.K.nun 163 ve 65'inci maddeleri delaletile C.M.U.K.nun 104/2,3,108 ve 125'inci maddeleri gereğince Tevkif Müzekkeresi kesilir. Hapse girdikten tam 47 gün sonra 28.1.1953 Çarşamba günü, saat 10.10 treniyle mahfuzlu olarak Toptaşı'ndan Malatya'ya sevk olunmuştur. (11) \n- Necip Fazıl, tam 38 gece, 36 gün geçirdiği Malatya Hapishanesi'nden 8.3.1953 tarihinde, Malatya Davası ile ilgili muhakemeler Ankara'ya nakledildiği için Ankara Genel Ceza ve Tevkif Evi'ne gönderilmiştir. (12) \n\n\n \n\n\n30.9.1953 - 2. 12.1953\n64 gün\n\nMalatya Davası Sebebiyle Mevkufiyetin Devamı: 30 Eylül 1953'te bitmesi gereken 1951 mahkûmiyeti, Necip Fazıl'ın Malatya davasındaki masumiyetinin henüz anlaşılamamış(!) olması sebebiyle, tevkif şeklinde devam etmiş; neticede politikadan emir alan mahkeme, yine aynı yerden aldığı emirle, Malatya suikastıyla hiçbir alakası olmadığı daha başından belli olan Necip Fazıl'ı, 2.12.1953 tarihinde tahliye talebini uygun bularak salıvermiştir.\n\n \n\n\n24.6.1957 - 25.2.1958\n8 ay, 4 gün\n Köprülü Fuat'a Hakaret Ve... Mükerrem Sarol'u müdafaa yolunda Fuat Köprülü'ye karşı yazdığı zehir zemberek yazılardan hakkında verilen mahkûmi-yet kararının Temyizce tasdik edilmesiyle kesinleşen 1 sene 2 aylık cezasına, iki ayrı hükümden 6 aylık müeccel ceza da eklenmiş ve Necip Fazıl, 1 sene 8 ay kalmak üzere 24.6.1957'de Toptaşı Hapishanesine ikinci defa girmiştir. (13) Kısa bir müddet sonra Haydarpaşa Numûne Hastahanesine nakledilen Necip Fazıl, karar tashihi yoluyla son kurtuluş teşebbüsünün de boşa çıktığı ve tekrar gönderileceği Toptaşı cehennemini düşündüğü bir anda, ziyaretine gelen Abdülhakîm Arvasî Hazretleri'nin yakınlarından İlyas Ketenci'nin keramet çapındaki şu sözlerine muhatap olmuştur:\n-İki güne kadar çıkarsın inşallah... Bundan sonra kendine dikkat et! \nAyniyle, keramet çapında bir tecelliyle, Temyiz son itirazı kabul ve karar tashihi yoliyle, Necip Fazıl'ın 8 ay 4 gün kaldığı hapisten kurtuluşunu temin etmiştir. (14) \n\n\n \n\n\n26.3.1959 - 29.3.1959\n3 gün (60 saat 51 dakika) \n Bolu Dağında Tevkif: 10'uncu Devre Büyük Doğu'larını çıkardığı 1959 senesinde, Necip Fazıl, düşmanlarına yaptığı hücûmların semeresi olarak 100 yıla varan hapis tehtidi altındadır. İşte bu hengâme-de, İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nden hakkında bir mahkûmiyet kararı verilmiş, o Ankara'dayken gıyabında verilen hükümle birlikte, usul ve teamüle aykırı olarak bir de tevkif kararı çıkmıştır.(25.3.195-Çarşamba) Bu kararı kanun ve usul bakımından polis vasıtasiyle evine tebliğ etmeleri gerekirken, İstanbul dışında olduğunu haber aldıkları Necip Fazıl hakkında yakalama emri verilmiştir. Durumu haber alan Necip Fazıl, hemen o gün hususi bir otomobille İstanbul'a doğru yola çıkmış, gece yarısı Bolu'da yolları kesen polis tarafından yakalanarak önce Bolu, oradan da İstanbul Emniyet Müdürlüğüne getirilmiştir. Perşembe sabahı Sulh Ceza Hakimliği tarafından gıyabî tevkif vicahiye çevrildikten sonra Sultanahmet cezaevine gönderilmiş 60 saat 51 dakikalık mevkufiyetten sonra, bizzat Başbakan Adnan Menderes'in talimatiyle gerekli formaliteler ikmâl edilerek salıverilmiştir. (15) \n\n \n\n6.6.1960 - 15.10.1960\n4 ay, 4 gün \n\n1960 İhtilali Sonrası Tevkif: İhtilalin yapıldığı tarihte Ankara'da bulunan Necip Fazıl, İstanbul'a döndükten bir müddet sonra 6 Haziran'da geceyarısı evinden alınmış, 15.10.1960 tarihine kadar, bir müddet Davutpaşa Kışlasının koğuşlarında ve ardından Balmumcu'da hakaret ve kötü muamele altında, gerekçesiz olarak tutulmuştur. (16) \n\n \n\n\n15.10.1960 - 18.12.1961\n1 sene, 65 gün\n Atatürke Neşir Yoliyle Hakaret: İhtilalin çıkardığı Basın Affı'nda hiçbir suç istisna edilmediği için üzerinde hapis yükü kalmadığını düşünen Necip Fazıl, Balmumcu'dan ilk tahliye edilenler arasında salıverildiği gün (15.10.1960) , kapıda bekleyen mahkûmları taşımaya mahsus bir araç ile, karısı ve çocuklarının gözleri önünde alınarak Savcılığa götürülmüştür. Atatürk'e hakaret isnad edilen bir yazıdan mahkûmiyeti Balmumcu'dayken kesinleştiği için ve 5816 sayılı kanun maddesi sadece onun aleyhine Af Kanunu'nun kapsamı dışında tutularak, Toptaşı cezaevine üçüncü defa girmesi temin olunmuştur.\nNecip Fazıl, 18.12.1961'de ceza müddetini tamamlamış olarak tahliye edilmiştir. (17)" + }, + { + "id": 2413.0, + "title": "İlkokulu Bitirdiği", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "İlkokulu bitirdiği gün Cumhuriyet şairi, \nSaçında kurdelesi Lozan gibi; \nSonra her yıl öldürüldü, öldürüldükçe de\nHemeninden göğe huthutler çizildi.\n\nGelecek zaman oldu şimdiki zaman; \nIrmak aşağı inen güz parçası, \nÇok süslü bir halkın arasından, \nBenimsin! \n\nİyi anlarında sesin kalınlaşıyor\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 6467.0, + "title": "Adiloş Bebenin Ninnisi", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 7.0, + "poem": "Doğdun,\nÜç gün aç tutuk\nÜç gün meme vermedik sana\nAdiloş bebem,\nHasta düşmeyesin diye,\nTöremiz böyle diye,\nSaldır şimdi memeye,\nSaldır da büyü...\n\nBunlar,\nEngerekler ve çıyanlardır,\nBunlar,\nAşımıza ekmeğimize \nGöz koyanlardır,\nTanı bunları,\nTanı da büyü...\n\nBu,namustur\nKünyemize kazılmış,\nBu da sabır,\nAğulardan süzülmüş.\nSarıl bunlara,\nSarıl da büyü." + }, + { + "id": 893.0, + "title": "Başkalaşan Aşk", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "Adını anmak güzeldi, \ndost ağızlarda sana dair cümlelerin\nıslatılması...\nAdını anmak...\nYüksek sesle, kimsesiz gecelerin düşsel\navuntularına sırt çevirip senden söz açmak...\nBiraz gülünç, biraz sitemkar...\ngüzeldi...\nAdının Türkçedeki yankısı özeldi...\n\nSeninle yoğurt yemek, kendi Kanlıcanlı, \nSülalesi Kandilli yoğurtçunun mekanında...\nDenize amors durup, yüzüne\ncepheden bakmak güneşli bir mavilikte....\ngüzeldi..\n\nİpe sapa konuşlanmaz bahanelerle elini tutmak, \nyüzünde\nYüzyıllık bir hasreti gidermek güzeldi...\n\nGüzeldi'li geçmiş zamanları düşünüyorum\nşimdi...\nCümlelerimiz öznesiz...Umursayan yok, \nKanlıca'daki yoğurdu...\n\nve eşikteki öpücük, tarih bilinci olmayan bir\naşkın mührüdür artık..." + }, + { + "id": 16379.0, + "title": "Verdim Canımı Gitti", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Nerde bir topluluk görürsen, tellal,\nhiç durma, bağır:\nkaçan bir kul gördünüz mü ey insanlar, de,\ntertemiz kokan bir kul gördünüz mü,\nay parçası bir yüzü var,\nbaştanbaşa fitne.\n\nSavaş vakti tez gider, de, tellal,\nbarış vakti uysal olur, de.\n\nNerde bir topluluk görürsen, tellal,\nhiç durma, bağır:\nince boylu, güler yüzlü, tatlı sözlü,\ntez canlı, çevik bir kul gördünüz mü? \nsırtında bir al kaftan taşıyor.\n\nKucağında bir rebap, elinde bir yay var, de, tellal,\nçaldığı hep güzel, hep sıcak havalar, de.\n\nNerede bir topluluk görürsen, tellal,\nhiç durma, bağır:\nonun bağından bir meyva devşiren var mı ey insanlar, de,\nonun gül bahçesinden bir demet gül deren var mı? \n\nİş ki çıksın bir habercik getirsin biri ondan bana, tellal\nçıksın biri ondan bana bir şeyler desin iş ki,\nsöyle, verdim canımı ona gitti, tellal,\nverdim ona gitti." + }, + { + "id": 19348.0, + "title": "Hüda Bulunur", + "poet": "Sefil Selimi", + "rating": 6.0, + "poem": "Beni bağışlayın cananlar canlar,\nSöz de duranlarda şahlar bulunur.\nEhli hal olanlar sevdadan anlar,\nHüdaya varanda hüda bulunur.\n\nMevla yaratmışsa eğer bizleri,\nDilimizde olur elbet sözleri,\nYarattığı kulda mahbub gözleri,\nMahbubu görende mahbub bulunur.\n\nGel taşlayın beni yaram kanasın,\nMevlanın yaptığı sen bir binasın,\nAslını yitirme ulu manasın,\nManaya erende mana bulunur.\n\nBöyle bir şaşkınım yol arıyorum,\nAllah arıyorum kul arıyorum.\nHakkı sohbet eden hal arıyorum,\nHali arayanda mevla bulunur.\n\nKimseden kaçamam ne olur olsun,\nSevgiyi göstersin canımı alsın,\nSeviyorum diyen düşmanım olsun,\nBöyle bir viranda eren bulunur.\n\nYa benim Recai, Mehmet canlarım,\nYunus efendim damarım kanım.\nNecmettin efendi şöhretim şanım,\nYar ile yarende yaren bulunur.\n\nSabit İnce kardeş, Cemal’im benim,\nSizlere malolmuş bu günüm benim.\nGayet hoş geçmiştir bugünüm benim.\n..........................................................\n\nSefil selimiyem ince kabayım,\nSağımda kalana ben bir abayım,\nSavur harmanımı gardaş yabayım,\nHarmana girene derman bulunur.\n\n20.2.2001 Kayseri\n@ Yazar ve yayınevinin adı belirtilmeden ve ANASAM’dan izin alınmadan alıntı yapılamaz Bütün hakları Anasam’a aittir." + }, + { + "id": 56836.0, + "title": "Dördüncü Temrin: Kekeme", + "poet": "Selim Temo", + "rating": 6.0, + "poem": "Pompei'nin göklerinde anason ve malt\ndüşüyor kuytu adımlarıyla müteşair\ndüşüyor hatırlamanın çarkına yara dediğin\nzatülcenp tavuklar geçiyor laklı kapaklardan ilh ilh ilh\ney sırı dökülen aynalardan geçen ince mülk\nsat resim çektirir gibi bakan yağlı suratları\n\n(anılarını satarak geçinen bir gazi tanımıştım\nsiyahlar içinde cüzzamlı)\n\ntaşıyor foseptik çukurları belediye çaresiz\nson blues çalıyor ama ne kadar basitsiniz\nkentleri dolaşan söylen\ndolara endeksli gölge bulmuş vitrinini\ngeçiyorum zavallı mankenlere basarak\nbalgam olup akıyor afiş aşkları\n\nbarlarda üstsüz garsonlar şiir okuyor\nmutsuz hanımlar kadehte boğuyor kocalarını\n''şeyy'' diyor biri ''amuda da kalkar mısınız? ''\n''adım Şakir'' diyorum ''törpü taşımam! ''\n\nduymuyor kimse orada değilim çünki" + }, + { + "id": 546691.0, + "title": "Tek Hakikat", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 6.0, + "poem": "Tek hakikat var, evet, bellediğim dünyadan,\nElli, altmış sene gezdimse de, şaşkın şaşkın:\nHepimiz kendimizin, bağrı yanık, aşıkıyız; \nSade, i'lanı çekilmez bu acaib aşkın! \n\nHilvan, 17 Temmuz 1349 (1933)" + }, + { + "id": 39527.0, + "title": "Yağmurlu", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 7.0, + "poem": "Uzağı ne zaman düşünsem aydınlık\nBurda geceler kaldı sen gittin\nGeceyle uyku suyla yosun\nBenimle olduğun bilmez misin\n\nUzak ve beyaz şehirlerden\nBir ince yağmurla gelirsin\nGece bekçisini sokağından\nGaribi yatağından çeker alırsın\n\nBir hikaye bilir söylerim\nDost yıldızlara karşı ve sabaha doğru\nBu hikayenin bir ucu sendedir\nKurtarmak isterim kurtarmak isterim\nBütün uçurtmaların ipi elindedir." + }, + { + "id": 588715.0, + "title": "Yapamadığımız", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 8.0, + "poem": "-Rahşan´a-\n\nakşam kapı eşiğinde bir terli giysi gibi\nsoyunmak vardı derdinden evrenin\nbir entari serinliğini giyinmek\nkendi derdini tespih gibi çekmek elinde\n\nyün örmen vardı akşamları koltuğa gömülü\nkarşında polisiye roman okumak vardı\nsorgusuz bakışmak yoruldukça gözlerimiz\nsevinçsiz gülmek üzüntüsüz ağlamak\n\noturmağa konuklar gelmesi bazen\nçevresinde bir masanın kaygısız\nsıcacık konularda bir demli çay gibi\nbilmedik komşularla konuşmak\n\ndünyamızla uyuşmak vardı\noyunda sonunu görmeden oynamak\nsevinebilmek kazandığına\nyitirdiğine yerinebilmek\n\ndüşünmiyebilmek yoruldukça düşünmekten\nkamaştıkça örtebilmek gözlerini\ndüşlerde bile ışıktan sakınarak kendini\nuyayabilmek vardı vaktinde rahat" + }, + { + "id": 2165.0, + "title": "Solgun Bir Gül Oluyor", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 8.0, + "poem": "Çoklarından düşüyor da bunca\nGörmüyor gelip geçenler\nEğilip alıyorum\nSolgun bir gül oluyor dokununca.\n\nYa büyük şehirlerin birinde\nGeziniyor kalabalık duraklarda\nYa yurdun uzak bir yerinde\nKahve, otel köşesinde\nNereye gitse bu akşam vakti\nEllerini ceplerine sokuyor\nSigaralar, kağıtlar\nArasından kayıyor usulca\nEğilip alıyorum, kimse olmuyor\nSolgun bir gül oluyor dokununca.\n\nYa da yalnız bir kızın\nSildiği dudak boyasında\nEşiğinde yine yorgun gecenin\nBaşını yastıklara koyunca.\nKimi de gün ortası yanıma sokuluyor\nEn çok güz ayları ve yağmur yağınca\nAlçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda.\nUzanıp alıyorum, kimse olmuyor\nSolgun bir gül oluyor dokununca.\n\nEllerde, dudaklarda, ıssız yazılarda\nAkşamlara gerili ağlarla takılıyor\nYaralı hayvanlar gibi soluyor\nBunalıyor, kaçıp gitmek istiyor\nYollar, ya da anılar boyunca.\nAlıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece\nKımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam\nSolgun bir gül oluyor dokununca." + }, + { + "id": 105165.0, + "title": "Şimdengerü Nazlı Yare Küskünüm", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 6.0, + "poem": "Şimdengerü nazlı yare küskünüm\nYıktı hatırımı barışmam gayrı\nAlem gelip bana rica ederse\nÇevirdim yüzümü görüşmem gayrı\n\nGüzel keklik gibi kafeste olsa\nAltın vezni ile cevahir tartsa\nYarim mahşer günü şefaat etse\nGiderim mahşere görüşmem gayrı\n\nBu yıl da Emrahi yarsız kışlasın\nVarır isem o yar beni taşlasın\nŞimdengerü bildiğini işlesin\nHiç bir umuruna karışmam gayrı" + }, + { + "id": 1802176.0, + "title": "Gidilmeyen Yol", + "poet": "Robert Frost", + "rating": 6.0, + "poem": "sarı bir ormanda ikiye ayrıldı yolum,\nikisinden birden gidemediğim ve yoldaki\ntek yolcu olduğum için üzgün, uzun uzun\nbaktım görene kadar birinci yolun\notlar çalılar arasında kıvrıldığı yeri; \nsonra öbürüne gittim, o kadar iyiydi o da,\nve belki çimenlik olduğu, aşınmak istediğinden\ngidilmeye daha çok hakkı vardı; oysa\nordan gelip geçenler iki yolu da\neş ölçüde aşındırmıştı hemen hemen,\n\nve o sabah ikisi de uzanıyordu birbiri gibi\nhiçbir adımın karartmadığı yapraklar içinde,\nah, başka bir güne sakladım yolların ilkini! \nama bilerek her yolun yeni bir yol getirdiğini,\nmerak ettim geri gelecek miyim diye.\n\niç geçirerek anlatacağım bunu ben,\nnice yaşlar nice çağlar sonra bir yerde:\nbir ormanda yol ikiye ayrıldı, ve ben –\nben gittim daha az geçilmişinden,\nve bütün farkı yaratan bu oldu işte." + }, + { + "id": 40236.0, + "title": "Eylül", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Eylül, gülleri soldurarak\nduyurdu bu yıl kendini\nBöyle olacağını bile bile\nşaşırttı bizi yinede\n\nDaha bir demet kır çiçeği\nalıp koymadık vazoya\nGüllermi unutturdu bize sevinci\nyoksa aşındırdıkmı kimi duyguları\n\nŞöyle bir akşam\nşöyleşemedik dostlarla\nerkenden kapandı perdeler\nyorgunmuydu çocuklar da\n\nHer gün yağmalanan\ntalan edilen sevincimiz\nkurudu galiba büsbütün\nsu yürümüyor dallara\n\nAma kırpıntı, bir küçük\nuç uç böceğinin her nasılsa\nkonuvermesi balkona\nuyarıyor biziirkilterek\n\nBu kahrolası tarraka\nbitecek gibi değil sokaklarda\nÇekip kapıyı çıkmak en iyisi\ndalmak caddelere, varoşlara\n\nBelki o zman eylül\nşaşırtmayacak bizi \nbulup çıkaracağız çünkü \nevrenin öteki yüzünü" + }, + { + "id": 518076.0, + "title": "Ehl-i İmam İşlerin Şol Demde İnkar Ettiler", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 6.0, + "poem": "Ehl-i imam işlerin şol demde inkar ettiler\nÇün Nesimi'yi Halep şehrinde berdar ettiler\nÖyle kim cevr eyleyüp zulm ile hakkı basdılar\nAhsen-i takvimi gör kim nice inkar ettiler\nMüftüler fetva verüben hakkı batıl ettiler\nKüfr edüp imana gelmez,gelmeğe ar ettiler\nHak bana emreyledi söyle deyüben söyledim\nSözlerim destan edüp alemde destan ettiler" + }, + { + "id": 2110963.0, + "title": "Terkib-i Bend -VIII-", + "poet": "Ziya Paşa", + "rating": 9.0, + "poem": "Her ��ahsı harîm-i Hakk’a mahrem mi sanırsın? \nHer tâc giyen çulsuzu Edhem mi sanırsın? \n\nDehri arasan binde bir âdem bulamazsın,\nÂdem görünen harları âdem mi sanırsın? \n\nÇok mukbili gördüm ki güler, içi kan ağlar,\nHandân görünen herkesi hurrem mi sanırsın? \n\nBil illeti, kıl sonra müdâvâta tasaddî,\nHer merhemi her yâreye merhem mi sanırsın? \n\nKibre ne sebeb? Yoksa vezîrim diye gerçek,\nSen kendini düstûr-ı mükerrem mi sanırsın? \n\nEy müftehir-i devlet-i yek-rûze-i dünyâ,\nDünyâ sana mahsûs u müsellem mi sanırsın? \n\nHâlî ne zaman kaldı cihân ehl-i tama’dan,\nSen zâtını bu âleme elzem mi sanırsın? \n\nEn ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun,\nSen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın? \n\nBir gün gelecek sen de perîşân olacaksın,\nEy gonca bu cem’iyyeti her-dem mi sanırsın? \n\nNâ-merd olayım çarha eğer minnet edersem,\nCevrinle senin ben keder etsem mi sanırsın? \n\nAllah’a tevekkül edenin yâveri Hak’dır,\nNâ-şâd gönül bir gün olur şâd olacakdır." + }, + { + "id": 47421.0, + "title": "Tavşan Kanı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Senden önce bir Rum papazdım\nSakallarıyla bir eski korudan \nMeryem dağlarını ünledim miydi\nKeçiler şaşırırdı yolunu\n\nAllah için ben insan değildim \nEllerin olmasa okşamasaydın beni \nKim diye bakardın bu kara bulut\nCehennemin ucundan gölgesi\n\nKendi elinle kazdığın kuyuya\nAşk ufacık bir taş atmaktır\nGürültüsü büyüyünce sessizliğin\nMarifet yosunlar gibi susmaktır\n\nFıkara bir midyeden başlayan deniz\nNasıl da büyüdü mavi oldu\nOturmuş yere hanım hanımcık\nÖlümün ayaklarını yıkıyor\n\nGüneş batarken getirdiğin çay\nMarmaradan daha yavaş soğurdu\nGöz göze geldikçe düşünürdüm de\nHep akşamla boyasınlar sandalları\n\nBiz uslu sevgilerin türbesiydik\nHer gece uyanan mezar taşlarıyla\nÖyle çoğalırdı ki tavşanlarımız\nYaşayan kalmayacaktı nerdeyse" + }, + { + "id": 58755.0, + "title": "Dayan Ey Sevdam", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 6.0, + "poem": "tüm dağlara kar yağsa\nsarsa dorukları boran\nve tüm ışıkları yutsa fırtına\ndayan\ney sevdam\ney sevdası yarınların\ndayan\n\nşimdi\nkavrulsam da ayazdan\nsarsılsam da kaygılarla\nsımsıkı sarılmak zamanıdır umuda\n\numuttur sevgiyle ürer\nve sevmek yürek işidir\nve büyütmek sevdayı\nemek işidir\n\nbin yılların çilesini\nve tutkusunu geleceğin\nnakış nakış dokuduğum bu kilimi\nyani emeğimi\nyani yüreğimi\nadıyorum sana\n\ney sevdam\ney sevdası yarınların\ndurmadan\nyılgınlığa varmadan\ndayan" + }, + { + "id": 2113769.0, + "title": "Yoldaki Yalnız Kadın", + "poet": "Blaga Dimitrova", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir sakıncadır, bir tehlikedir bu \nhâlâ erkeklerin olan bu dünyada \nyürümek yalnız başına. \nHer dönemeçte bekler seni \npususu saçma rastlantıların. \nSokaklar yaralar seni \nmeraklı bakışlarla. \nYoldaki yalnız kadın. \nTek savunman senin \nsavunmasız olman. \n\nDüşünmedin erkeği \ndayanılacak bir destek gibi, \nyaslanılacak bir ağaç gövdesi, \nsığınılacak bir duvar gibi \ndüşünmedin erkeği. \nDüşünmedin erkeği \nbir köprü, bir tramplen gibi. \nYapayalnız çıktın yola \neşit koşullarda tanımak istedin \nve istemedin hiçbir şey erkeği sevmekten başka. \n\nUzaklara gidebilecek misin, \nyoksa düşecek misin çamurlara? \nBilmiyorsun, direngensin ama. \nDevirseler de seni yarı yolda \ngene de bir yerlere varmış olacaksın \nmutlaka. \nYoldaki yalnız kadın \nHer şeye rağmen yürüyorsun \nHer şeye rağmen durmuyorsun. \n\nHiçbir erkek \nyalnız olamaz \nbir kadın kadar. \nKaranlıklar diker önüne \nbir kapalı kapı. \nGeceleyin hiçbir kadın \ntek başına gidemez yolda. \nAma güneş, bir gardiyan gibi tıpkı, \naçar uzayı sana \ntan vakti. \n\nAma karanlıkta da yürüyorsun sen \nçevrene korkuyla bakmadan. \nVe her adımın \nbir güvenlik belgesidir \nseni uzun süre korkutan \nerkek için. \nAdımlar çınlıyor taşlarda. \nYoldaki yalnız kadın.\nEn sessiz, en yürekli adımlar\naşağılanmış toprakta, \nkendisi de yolda \nyapayalnız bir kadın olan toprakta." + }, + { + "id": 15293.0, + "title": "Onun İçin", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Dün kalabalıkta\nSevmekten yorulmaktayım\nYalpalayan bir sarhoş var\nŞimşek vuruyor onu bir çırpıda\nSeçip vuruyor\nFırtına çevreği de onu buluyor emiyor\nYılışık nemli bir şehvete arzulanıyor\nBahar ayartıyor onu\nKöprüde insanlardan yükselen buhar\nCamların çiğneyip salonlara kustuğu sıcaklık\nSevmek yapışkan insan teri\nİnsan kılı memesi kokarak\nKollarını eklemlerini yalıyor senin\n\nve şimdi aşkın evinde\niki yabancı insan \nmisina tutmaktan tuzlu sudan\n\nbirbirini duyamaz olmuş iki parmak gibi yatıyor\nİstanbulda Suadiye mezarlığında\nYorgun uzman bir kalp\n\nKimbilir hangi kanlarda akıyor gövdemiz\nKimbilir kimin damarlarında hızlandırıyor sözlerim\nBir bohça aranır çağırır üfürür - sıcak ve tüterek\nIrmak denize boşaltır dağlardan kaçırdıklarını \n\nAtın birden nalları dökülür - delice koşarken yine de \nBilki şöminenin içinden\nYanmış kül olmuş yine de \nSeni gözlemekteyim\n\nBir kadın bir baş kesiyor gördüklerim\nBir kadın kendiyle oynuyor\nKendine ve çocuklarına parçalanarak\nSoğuk sıcak yanıp donarak\nDar koridorda yay gibi vınlar\nVe duşa varamadan\nUfak kırmızı lambadan erlikler yağar\nBir göz bir çağırma bir dur akar\n\nGeri dön azarlandın\nKoltuğa otur şöminenin içine bak\nŞimdi hızlan ve hızlandır" + }, + { + "id": 19604.0, + "title": "San'at", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Sen, mermi yaratırsın;\nBen, ondan saray yaparım!\n\nSuya ektiğin kamışı\nKeser, biçer ney yaparım!\n\nYuvada Havvâ'ya gelin,\nÂdem'i güvey yaparım!\n\nŞu manâsız mesafeyi\nEn yaparım, boy yaparım!\n\nYeter ki sen... ver ben ondan\nMutlaka, birşey yaparım!\n\nBir yalıncık gönderirsin;\nTarar, süsler bey yaparım!\n\nGökteki öksüz dilimi\nBayrağıma ay yaparım!" + }, + { + "id": 17554.0, + "title": "Annabel Lee", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 9.0, + "poem": "Senelerce senelerce evveldi \nBir deniz ülkesinde \nYaşayan bir kız vardı bileceksiniz \nİsmi; Annabel Lee \nHiç birşey düşünmezdi sevilmekten \nSevmekten başka beni \nO çocuk ben çocuk, memleketimiz \nO deniz ülkesiydi \nSevdalı değil karasevdalıydık \nBen ve Annabel Lee \nGöklerde uçan melekler \nKıskanırlardı bizi \nBir gün işte bu yüzden göze geldi \nO deniz ülkesinde \nÜşüdü bir rüzgarından bulutun \nGüzelim Annabel Lee \nGötürdüler el üstünde \nKoyup gittiler beni \nMezarı oradadır şimdi \nO deniz ülkesinde \nBiz daha bahtiyardık meleklerden \nOnlar kıskanırdı bizi \nEvet! Bu yüzden 'Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi' \nBir gece rüzgarından bulutun \nÜşüdü gitti Annabel Lee \nSevdadan yana kim olursa olsun \nYaşca başca ileri \nGeçemezlerdi bizi \nNe yedi kat göklerdeki melekler \nNe deniz dibi cinleri \nHiç biri ayıramaz beni senden \nGüzelim Annabel Lee \nAy gelir ışır, hayalin erişir \nGüzelim Annabel Lee \nOrda gecelerim uzanır beklerim \nSevgilim sevgilim hayatım gelinim \nO azgın sahildeki \nYattığın yerde seni...\n\nÇev. Melih Cevdet Anday" + }, + { + "id": 100565.0, + "title": "Ermiş", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 7.0, + "poem": "Kendi gününün şafağında, seçilmiş ve sevilen insan Al Mustafa, \ntam oniki yıl boyunca Orphales şehrinde, gemisinin geri dönüp\nkendisini doğduğu adaya götürmesini bekledi.\n\nVe onikinci yılda, hasat ayı olan Ielool'un yedinci gününde, \nşehir duvarlarından uzak bir tepeye tırmandı, denize doğru baktı\nve gemisinin sisle beraber gelişini seyretti.\n\nO anda kalbinin kapıları açıldı ve sevinci denize doğru uzandı.\nVe gözlerini kapadı, ruhunun sessizliğinde dua etti.\n\nTepeden inerken bir hüzün hissetti ve kalbinde şöyle düşündü: \n\n'Nasıl huzur içinde ve üzülmeden gidebilirim? \nHayır, ruhum yara almadan bu şehri terketmeliyim..\n\nDuvarlar arasında acı dolu geçen uzun günler, \nyalnızlık içinde uzun geceler; kim acıdan ve\nyalnızlıktan pişmanlık duymadan buradan kopabilir? \n\nBu caddelere ruhumdan o kadar çok parça saçtım ki, \nözlemimin o kadar çok çocuğu bu tepelerde çıplak dolaştı ki, \nsıkıntı ve ıstırap çekmeden onlardan kendimi ayıramam..\n\nBugün üstümden çıkardığım bir giysi değil, \nkendi ellerimle yırttığım derim, kabuğum..\n\nGeride bıraktığım bir düşünce değil, \naçlık ve susuzlukla tatlandırılmış bir gönül...\n\nYine de daha fazla oyalanamam...\n\nHerşeyi kendine çeken deniz beni de çağırıyor; \nyola çıkmalıyım...\n\nÇünkü kalmak, saatler geceyle yanarken, \ndonmak, kristalleşmek ve bir kalıba dökülmek demek...\n\nBuradaki herşeyi memnuniyetle yanıma alırdım, ama nasıl? \n\nBir ses, dili ve ona kanat olan dudakları taşıyamaz.\nBoşluğu yalnız başına aramalı...\n\nVe kartal, tek başına, \nyuvasını taşımadan Güneş'e uçmalı...'\n\nTepenin yamacına eriştiğinde tekrar denize döndü\nve baş tarafında kendi yöresinden gemicileri barındıran\ngemisinin limana yanaştığını gördü.\n\nRuhundan kopan sözlerle onlara seslendi:\n\n'Kadim annemin oğulları, med-cezir süvarileri...\nNe kadar sık benim rüyalarıma yelken açtınız.\nŞimdi benim uyanışıma geldiniz, \nki bu benim en derin rüyam olmalı...\n\nGitmeye hazırım ve şevkimin yelkenleri rüzgarı bekliyor.\n\nBu durgun havadan sadece bir nefes daha alacağım, \nsadece bir bakış daha geriye, sevgi dolu...\n\nVe sonra aranızda yerimi alacağım, \ngemiciler arasında bir deniz yolcusu olarak ben...\n\nVe sen, engin deniz, uyuyan anne, \nnehrin, ırmağın özgürlüğü...\n\nBu nehir sadece bir kıvrım daha yapacak, \nbu arazide bir kere daha çağıldayacak...\nVe ben sana geleceğim, \nsınırsız okyanusa sınırsız bir damla...'\n\nYürürken, uzaktaki tarlalardan, bağlardan, \nerkeklerin ve kadınların \nşehir kapılarına doğru koşuştuklarını gördü.\nBirbirlerine geminin gelişinden bahsettiklerini\nve kendi adını çağırdıklarını duydu.\n\nŞöyle düşündü:\n\n'Ayrılık günü, aynı zamanda toplanma günü mü olacak? \nBenim akşamımın aslında şafağım olduğu söylenecek mi? \n\nSabanını tarlanın ortasında bırakana, \nüzüm cenderesinin çarkını durdurana\nben ne verebilirim? \n\nKalbim meyveyle yüklü bir ağaca dönüşse de\nderleyip onlara sunabilsem..\n\nİştiyakım bir pınar gibi aksa da kaplarını doldurabilsem...\n\nBir yücenin elinin dokunmasını bekliyen bir harp mı, \nyoksa nefesinin içimden geçeceği bir flüt müyüm? \n\nSessizliğin arayıcısı olan ben, sessizlik içinde\nbaşkalarına güvenle dağıtabileceğim\nnasıl bir hazine buldum? \n\nEğer bugün hasat günüyse, hangi tarlalara\nve hangi anımsanmayan mevsimlerde\ntohumları ekmiş olabilirim? \n\nVe eğer fenerimi yükselteceğim saat gelmişse, \niçinde yanan benim alevim olmayacak...\n\nKendimi bomboş ve karanlık hissederek\nfenerimi kaldıracağım...\n\nVe gecenin bekçisi fenerimin içine yağı koyacak; \nonu yakacak da...'\n\nBunlar kelimelere dökülenlerdi.\nFakat kalbindeki pek çok şey, söylenmemiş olarak kaldı.\nÇünkü en derin gizemini açıklayamazdı...\n\nVe şehre döndüğünde, herkes onu karşılamaya geldi.\nAdeta tek bir ses olarak ağlıyorlardı.\n\nVe şehrin yaşlıları ileri çıkıp şöyle dediler:\n\n'Henüz gitme; bizi bırakma.\n\nBizim alacakaranlığımıza öğle ışığı oldun; \nve gençliğin, hayallerimize hayaller getirdi.\n\nSen aramızda bir yabancı, bir misafir değilsin.\nÇok sevdiğimiz oğlumuzsun...\n\nGözlerimiz, senin yüzününü görememenin açlığını\nve acısını yaşamasın.'\n\nVe rahiplerle rahibeler konuşmaya başladılar:\n\n'Denizin dalgalarının bizi ayırmasına, \naramızda geçirdiğin yılların bir anı olmasına izin verme.\n\nAramızda bir hayalet gibi yürüdün ve gölgen, \nyüzümüze düşen bir ışık oldu.\n\nSeni çok sevdik; ama sevgimiz\nsözlere dökülmedi ve örtülü kaldı. \n\nAma şimdi sana yüksek sesle haykırılıyor; \nsevgimiz önüne seriliyor.\n\nHep yaşandığı gibi, ne yazık ki sevgi kendi derinliğini, \nayrılma anına kadar anlıyamıyor...'\n\nDiğerleri de ona yalvardılar; ama o hiç cevap vermedi.\nSadece başını önüne eğdi ve ona yakın duranlar, \ngöğsüne düşen göz yaşlarını gördüler.\n\nSonra, kalabalıkla birlikte\ntapınağın önündeki meydana doğru yürüdüler.\n\nVe mabetten Almitra adında bir kahin kadın çıktı.\n\nVe o, kadına sonsuz bir şefkatle baktı; \nçünkü daha şehirdeki ilk gününde onu bulan \nve inanan bu kadın olmuştu.\n\nVe kadın onu selamlıyarak konuşmaya başladı:\n\n'Tanrının sevgili kulu, \nson noktayı keşfedebilmek için \nuzun zamandır uzakları gözlüyor, gemini bekliyorsun.\n\nVe şimdi gemin burada, sen de gitmelisin.\n\nAnılarındaki ülke ve büyük dileklerinin mekanı için\nduyduğun hasret çok derin.\nVe ne sevgimiz seni bağlıyabilir, \nne de sana olan ihtiyacımız seni tutabilir.\n\nAncak bizden ayrılmadan önce bizimle konuşmanı\nve bize gerçeği anlatmanı istiyoruz.\n\nVe biz onu çocuklarımıza, \nonlar da kendi çocuklarına aktaracaklar\nve o hiç bir zaman yok olmayacak...\n\nYalnızlığında bizim günlerimizi gözlemledin ve\nuyanıklığında, bizim uykumuzun hıçkırıklarını\nve kahkahalarını dinledin.\n\nŞimdi bizi bize aç ve doğumla ölüm arasında\nyer alanlardan sana aşikar olanları bize de anlat.'\n\nVe o cevap verdi:\n\n'Orphales halkı, \ntam şu anda ruhlarınızda devinmede olandan öte, \nsize neden bahsedebilirim? '\n\n................................................." + }, + { + "id": 53244.0, + "title": "Dost bî-Pervâ Felek Bî-Rahm ü Devran Bî-Sükûn", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Gazel\n\nDost bî-pervâ felek bî-rahm ü devran bî-sükûn\nDerd çoh hem-derd yoh düşmen kavî tâli' zebûn\n\nSâye-i ümmîd zâ'il âfitâb-ı şevk germ\nRütbe-i idbâr âlî pâye-i tedbîr dûn\n\nAkl dun-himmet sadâ-yı tâ'ne yer yerden bülend\nBaht kem-şefkat belâ-yı ışk gün günden füzûn\n\nMen garîb ü râh-ı mülk-i vasl pür-teşvîş ü mekr\nMen harîf-i sâde-levh ü dehr pür-nakş-ı füsûn\n\nHer sehî-kad cilvesi bir seyl-i tûfân-ı belâ\nHer hilâl-ebrû kaşı bir ser-hat-ı meşk-i cünûn\n\nYelde berg-i lâle tek temkîn-i dâniş bî-sebât\nSuda aks-i serv tek te'sir-i devlet vâj-gûn\n\nSer-had-i matlûba pür-mihnet tarîk-i imtihân\nMenzil-i maksûda pür-âsîb râh-ı âzmûn\n\nŞâhid-i maksad nevâ-yı çeng tek perde-nişîn\nSâğar-ı işret habâb-ı sâf-ı sahbâ tek nigûn\n\nTefrika hâsıl tarîk-i mülk-i cem'iyyet mahûf\nAh bilmen neyleyem yoh bir muvâfık reh-nümûn\n\nÇihre-i zerdin Fuzûlî'nün dutupdur eşk-i âl\nGör ana ne rengler geçmiş sipihr-i nîl-gûn" + }, + { + "id": 3833.0, + "title": "Bu Zindan, Bu Kırgın, Bu Can Pazarı", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 7.0, + "poem": "Gördüler\nYedi cihan,\nİn, cin, Kaf dağının ardındakiler,\nKıtlık da kıran da olsa\nGördüler analar neler doğurur\nAman aman hey...\n\nDünyalar vardır elvan,\nBir su damlasında, bir kıl ucunda,\nMeyvalar vardır, meyvalar,\nAğacı, omcası yok,\nSana vurgun, sana dost.\nBeride Kabil'in murdar baltası\nVe kan değirmenleri,\nKader kahpesi.\nBeride borazancıları o puşt ölümün,\nHazır ırzını vermeğe\nYiğitler vuruldukça.\nTimsah kısmı çünkü yavrusunu yer\nAkarsu duruldukça.\nCadı, yalan hamurunu dağ - dağ yoğurur\nAman aman hey\n\nBu zindan, bu kırgın, bu can pazarı,\nMacera değil.\nYaşamak, sade \"yaşamak\"\nYosun, solucan harcıdır.\nÖyle açar ki murat.\nSusuz, güneşsiz de kalsa, koparılsa da\nŞavkı, bulut güllerinden daha bir suna,\nDaha bir burcu - burcudur.\n\nBu zindan, bu kırgın, bu can pazarı\nMacera değil\nSardığım toprağımın altın sabrıdır.\nO sert, erkek hüznüdür lahza başında\nCıgara değil.\nVe sevgilim uykusunda bağrır\nAman aman hey...\n\nMeltemin bir tadı, ustura ağzı\nBiri, kız memesi, tılsım,\nYağmurun bir damlası süzülmüş küfür,\nBir damlası, aşk.\nSenin uykuların hayın,\nDüşlerin kardeş.\nDuyar mısın, anlayıp sızlar mısın ki? \nGece, samanyollarında rüzgar çıkıncayadek,\nMısralarım kardeş - kardeş çağırır\nAman Aman hey...\n\nSerabın bir sonu vardır,\nUfkun, sıradağın sonu.\nUçarın, kaçarın bir sonu vardır\nSenin sonun yok.\nMandaların, kavakların pazarı olur,\nSenin pazarın olamaz.\nSensiz nar çatlamaz, bebek gııı demez.\nBeni böyle şair, divane etmez,\nKızımın çatal göğsü.\nSenin yüzün suyu hürmetinedir\nBuğdaylara, cevizlere yürüyen\nKara toprağın ak südü...\n\nBir bilsen kimlere tasa, kedersin,\nAnlar mısın, şaşırıp ağlar mısın ki? \nBir bilsen kardeşlerim ne can çocuklar\nVe bilsen nasıl vurur beni bu duvar.\nAkşam - akşam, kara sevdam ağırır\nAman, aman hey..." + }, + { + "id": 105161.0, + "title": "Güzel Sallanarak Nerden Gelirsin", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 7.0, + "poem": "Güzel sallanarak nerden gelirsin\nİşin nedir maslahatın sevdiğim\nKaldır nikabını görem yüzünü\nBalaban bakışlı gözün sevdiğim\n\nAy doğa da altın başın parlaya\nGün değe de top zülüfler terleye\nSeni bastırmayım kuru yerlere\nGül döşeyim yollarına sevdiğim\n\nTan yıldızı gibi parladın çıktın\nGören aşıkların bağrını yaktın\nGüzel turna mısın gölden mi kalktın\nAl valasın yeşil başın sevdiğim\n\nBenim yarim porsuk bağlar başını\nİnci imiş sedef sandım dişini\nEl yanında baksam yıkar kaşını\nTenhalarda gülüşünü sevdiğim\n\nKıymetli ırak uzak dediler\nZülüfü gerdana tuzak dediler\nHay vah Emrah'a yazık dediler\nAğlama hey gözün yaşın sevdiğim" + }, + { + "id": 50665.0, + "title": "An Gelir", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 9.0, + "poem": "an gelir\npaldır küldür yıkılır bulutlar\n\tgökyüzünde anlaşılmaz bir heybet\n\t\to eski heyecan ölür\nan gelir biter muhabbet\n\tşarkılar susar heves kalmaz\n\t\tşatârâbân ölür\n\nşarabın gazabından kork\n\tçünkü fena kırmızıdır\n\t\tkan tutar / tutan ölür\nsokaklar kuşatılmış\n\tkarakollar taranır\n\t\tyağmurda bir militan ölür\n\nan gelir\nömrünün hırsızıdır\n\ther ölen pişman ölür\n\t\thep yanlış anlaşılmıştır\n\t\t\thayalleri yasaklanmış\nan gelir şimşek yalar\nmasmavi dehşetiyle siyaset meydanını\n\tdirekler çatırdar yalnızlıktan\n\t\tsehpada pir sultan ölür\n\nson umut kırılmıştır\n\tkaf dağı'nın ardındaki\n\t\tne selam artık ne sabah\n\t\t\tkimseler bilmez nerdeler\n\t\t\t\tnamlı masal sevdalıları\nevvel zaman içinde\n\tkalbur saman ölür\nkubbelerde uğuldar bâkî\n\tçeşmelerden akar sinan\n\t\tan gelir\n\t\t\t-lâ ilâhe illallah-\n\t\t\t\tkanunî süleyman ölür\n\ngörünmez bir mezarlıktır zaman\n\tşairler dolaşır saf saf\n\t\ttenhalarında şiir söyleyerek\n\t\t\tkim duysa / korkudan ölür\n-tahrip gücü yüksek-\n\tsaatlı bir bombadır patlar\n\t\tan gelir\n\t\t\tattilâ ilhan ölür" + }, + { + "id": 28903.0, + "title": "Unutmak Yok", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 8.0, + "poem": "nerelerdeydin diye sorarsan\n'hep eskisi gibi' diyeceğim.\ntoprağı örten taşlardan söz edeceğim,\nsürdükçe kendini harcayan ırmaktan; \nben yalnız kuşların yitirdiklerini bilirim,\ngerilerde kalan denizi bilirim, bir de ağlayan \nablamı.\n\nneden ayrı adlarla anılıyor ülkeler, neden\ngünler\nyeni günleri izliyor? Neden koyu bir gece\nbirikiyor ağızda? Neden ölüler? \n\nnereden geliyorsun diye sorarsan bölük pörçük\nkelimelerle konuşmak zorundayım,\nağzı zehir gibi yakan araçlarla,\nçoğu çürümeye yüz tutmuş hayvanlarla\nve avutamadığım yüreğimle.\n\nandaç değil yanımızda götürdüklerimiz\nunutuşta uyuklayan sarımsı kumru değil,\nyaşlarla kaplı yüzler,\nboğazımıza yapışan eller\nve yapraklardan sıyrılan şey:\naşınmış bir günün karanlığı\nacıyı kanımızda tatmış bir günün.\n\nişte menekşeler, işte kırlangıçlar\nbize sevinç veren ne varsa,\ngeçici ve küçük duyarlıkların\nyan yana göründüğü süslü kartpostallarda.\n\nama bu sınırın ötesine geçmeliyim,\ndişlemeliyim sessizliğin çevresindeki kabuğu,\nne karşılık vereceğimi bilemem:\n\nöyle çok ki ölüler,\nve öyle çok ki al güneşle yarılmış hendekler,\nve öyle çok ki gemilere vuran miğferler,\nve öyle çok ki öpüşlerle kilitli eller,\nve öyle çok ki unutmak istediklerim.\n\nÇeviren: Tomris Uyar" + }, + { + "id": 56416.0, + "title": "Yüzün", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Benim kaderim bu, \nöylece karşına oturup seyrediyorum\nyüzünden geçen zamanları...\n\nKüçük bir çocuk olan yüzün\nannesinin kalbinin kapılarında kalmış...\nKırgın düşlerinde sakladıgın...\nİlk gençlik oluyor sonra yüzün\nöyle eksik, öyle yarım kalmış büyümelerden durgun...\n\nSevdayla ışıyan, \nçaresiz aşkların şiirlerinde mısra mısra yaşlanan yüzün...\n\nBenim kaderim bu\nöylece karşına oturup \nseyrediyorum zamanın içinden geçen yüzlerini...\n\nBana sevdalı bir yüzün vardı eskiden\no şimdi yalnız içimde saklı..." + }, + { + "id": 97213.0, + "title": "Dört Mevsim", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Bahar mezarına gömsünler sizi\nYapraklar gibi buluştunuzdu\nKokular gibi seviştinizdi\nBahar mezarına gömsünler sizi\n\nYaz mezarına gömsünler sizi\nİlk kezmiş gibi buluştunuzdu\nSon kezmiş gibi seviştinizdi\nYaz mezarına gömsünler sizi\n\nGüz mezarına gömsünler sizi\nSalkımlar gibi buluştunuzu\nAğular gibi seviştinizdi\nGüz mezarına gömsünler sizi\n\nKış mezarına gömsünler sizi\nSokaklar gibi buluştunuzdu\nÇarşılar gibi seviştinizdi\nKış mezarına gömsünler sizi." + }, + { + "id": 285400.0, + "title": "7 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Dünya ömrü masaldır, bir de soruyor.\nDemek malı, mülküyle gurur duyuyor? \nBu fırtınalı yerde mum yakmış demek? \nHem bu sel yatağına ev mi kuruyor? \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 29061.0, + "title": "Ne Güzel", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 9.0, + "poem": "İkimizde seni seviyoruz ne güzel \nOlmuş yerlerine bakıyoruz\nBütün aynalarda\nikimizde seni beğeniyoruz ne güzel\nmevsimler geçiyor üstümüzden\nsusuz bir yolculuk\ntıka basa dolu mataralar arasında\nikimizde seni seviyoruz ne güzel\nsöylenmiş sözleri tekrarlamaktan\nve incinmekten yine\neski yaralarımızdan korkuyoruz\nikimizde saklanıyoruz ne güzel\ngözlerimizdeki ölü çocukları besliyoruz\nbütün gördüklerimizle \nikimizde körüz kendimize ne güzel\n\nsakındığımız yerlerimizden korkular açıyor \niyi niyetli çiçekler kılığında\nbirbirimize hiç armağan vermiyoruz ne güzel\niz bırakmak istemiyoruz tenlerimizde\nevlerimizde\nçünkü kolay tespit ediliyor acılar\nhemen ele veriyor bizi\nuğruna ihanetler verdiğimiz şarkılar \nsilemiyoruz ne güzel\nyüreğimizdeki parmak izlerini\nikimizde seni seviyoruz ne güzel\neski sevgililerimizi \nokumaktan ve yazmaktan geçtik\nama dilimize çeviremedik aşk yazısını\nokumaktan ve yazmaktan geçtik\ncebimizde yaralı sözcükler \nne biriktirdiysek ona vurulduk \nentelektüel ay ışıklı aşkamlarda\n\nhiç yanmadığı için bitmeyen mumlarımız\nişe yaramaz şamdanlarda\nokumaktan ve yazmaktan geçtik\nortam iyi koksun diye yaktığımız\naromalı mumların hijyenik ışığında\n\nkendimize o kadar güveniyorduk ki\nbirbirimize ihtiyacımız yoktu \noysa aşk güvensizlerin işiydi\nunuttuk\n\nsakındığımız yerlerimizden ayrılıklar açıyor\nzehir zemberek gece kılığında\nama korkmuyoruz\nçünkü biz zeki\nokumuş\nyazmış\nzeki\nyazanı görmüş\nyazmayı seçmiş\nokumaktan usanmış\nzeki\nkendini beğenmiş\nzeki\nhiçbir şeyi beğenmemiş\ndeneyimli\nbilgili\nzeki\n\nçok şey öğrenmiş\nöğrendiğinden fazlasını öğretmiş\nzeki\nkorkusuz \n\nve çocuktuk...\n\no kadar çok ağlamıştık ki\nhiç ağlamayacakmış gibi yaşadık\n\nikimiz\nbirlikte\nhiç ağlamadık ne güzel\n\nşimdi tanıdık –ki bizim için tanıdık olmayan bir şey kalmadı hayatta-\nbir yol çatalında \nelele duruyoruz\nikimizde ağlamaklı değiliz ne güzel\n\nikimiz de\nhala\nseni seviyoruz ne güzel" + }, + { + "id": 2292659.0, + "title": "Yarımada", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 9.0, + "poem": "Zaman mı? Değil zaman\nAkan zaman değil mesafelerdir\nGüneşin çekici yukarda\nSuyun bıçağı aşağıda\nKrom alçakgönüllü, bakır utangaç\nAğaç: bir damla iki kıvılcım arasında\nRüzgâr bilmiyor nerden eseceğini\nSınırlar kesik,\nYerleşme yerlerinde balkıma\n\nBiz kırıldık daha da kırılırız\nAma katil de bilmiyor öldürdüğünü\nHırsız da bilmiyor çaldığını\nBiz yeni bir hayatın acemileriyiz\nBütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor\nŞiirimiz, aşkımız yeniden,\nSon kötü günleri yaşıyoruz belki\nIlk güzel günleri de yaşarız belki\nKekre bir şey var bu havada\nGeçmişle gelecek arasında\nAcıyla sevinç arasında\nÖfkeyle bağış arasında\n\nBiz kırıldık daha da kırılırız\nDoğudan batıya bütün dünyada\nAma kardeşin kardeşe vurduğu hançer\nIki ciğer arasında bağlantı kurar\nBüyür, bir gün, zenginleşir orada\nÇünkü Ali’yi dirilten iksir de saklı\nHasan’a sunulmuş ağuda,\nGranitin de olur bir okyanus diriliği,\nNehirler daha uysal akar,\nBir çiçek nasıl açıyorsa kendiliğinden\nBir kuş nasıl uçuyorsa\nÖyle sever, çalışır insan,\nKıraçlar çarptıkça dağlara\nGül göçürür şafağından\nDoğanın altın şafağından\nInsanın altın şafağından\nTarihin altın şafağından\nBiz kırıldık daha da kırılırız\nKimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza." + }, + { + "id": 49391.0, + "title": "Yanar", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 9.0, + "poem": "Turaba düstü gönlüm\nNe bilsin nerde yanar\nKimisi orda yanar\nKimisi burda yanar\n\nKavusani görmedim\nNe ondan geçen duydum\nKimi ateste üsür\nKimisi karda yanar\n\nKabristana seslendim\nEla gözdeki nazar\nSahmeran bakisli yar\nKaderim kara yazar\n\nOn sekizbin sarayin\nKapisinda bergüzar\nKimi asikar eder\nKimisi sirda yanar\n\nKaranlikta yedi renk\nKarayi seçti gözüm\nDoganayda matem var\nSecdegahtadir yüzüm\n\nSevdasi bende gizli\nHakikat benim özüm\nUrgan vurun boynuma\nSEFAI'm darda yanar!" + }, + { + "id": 50706.0, + "title": "Geri Dön", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Düşündükçe kan ağlıyor gözlerim\nOnbeşinde bahar günüm geri dön\nBirbirini tutmaz oldu sözlerim\nNerdesin pirim benim geri dön\n\nGöçüm kalkmış Acemistan hoyunda\nSülalem sulanmış Dersim soyunda\nDünyaya gelmiştik Zeynel soyunda\nHemen gitme tatlı canım geri dön\n\nVarıp gidip Elbistana karışsam\nBen kimim ki Yaradanla yarışam\nMahzuni'yem kırdım isem barışam\nYandı Kerem Aslı Hanım geri dön" + }, + { + "id": 45034.0, + "title": "Kimin Var Ki?", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 7.0, + "poem": "Kimi bekliyorsun hala, \nEvinden kitaplarından uzaktamısın\nArada bir telefon et kendine\nKendine mektuplar yaz yanıt beklemeden\nKartlar gönder kenbine her gittigin uzaklardan\nSevgilim diye baslayıp öperim diye biten\nSenin senden baska kimin varki arasın\n\nİnince trenden yada ucaktan yalnızlığın\nSevincle karşıla yanlızlıgını garlarda hava alanlarında\nAyrılıslarda da sarılıp öpüş yanlızlıgınla\nUgurla kendi kendini dönüşsüz yolculuklara\nBekle kendini uzak yolculuklardan donersin diye\nSenın senden baska kimin varki beklesin\n\nİçki masalarında bir basınamısın\nKendınleysen yetmelisin kendine\nÇogaltıp yanlızlığını konuş bir cok kendinle\nKaldır içki bardağını kendi şerefine\nAğlaşarak gülüşerek tartısarak kendileSenin senden başka kimin varki bulasın\n\nDüşmanlarının saldırılarından yuvarlandıkca yerlere\nTutup kendi saclarından kaldır kendini\nSeni sana bildirecek kimsen yok başka kendinden\nÖlünce senin bile haberin olmayacak öldüğünden\nHaber ver kendineki öldüğünü bilesin\nKimin varkı senin sana öldüğünü söylesin\n\nKendi kendinin hem konuğu hem ev sahibisin\nZamanın varken ağırla kendini sarılıp öperek\nBiliyorsun nasıl olsa yakın o gelecek\nKimileridiyecek\nDaha şimdiden sev kendini sev kendini SEVVVV\nKimin varki senin seni senden baska sevecek........." + }, + { + "id": 33962.0, + "title": "Beni Tanırsın Sen", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 9.0, + "poem": "Çok zamansız zamanlardan geçtim \nSamanı mayalanmadan saklanmış zamanlardan. \n\nBeni tanırsın sen! \nVaatlerin yanar döner hiçliğini, \nDağları ateşe veren arzuların kalleşliğini, \nMasumiyetin can yakan dönekliğini bilmişliğim de \nAynı zamanlardan... \n\nÇocukluğumdan da uzak şimdi \nSevdaya hasretliğim \nAşkta kaybetmeyi marifet bilmişim \nVe yüreğimin limanına sokulan her kadını \nSeve seve kaybetmişim. \nBen bana gelene değilde \nNedense hep benden geçene yeltendim \nBir yanım günaha \nBir yanım acıya öykünürdü \nAklıma hep düşen de \nDüşünüm gül yüzüydü... \n\nBeni tanırsın sen! \nAcının tadını sigarayla sevdim \nSigarasız acılar çekemedim \nİçinde yar olmayan şarkıları ezberlemedim \n'Sigaramın dumanı, yoktur yarin imanı' \nBütün hüzzam sözleri sanki ben besteledim. \nUd oldum, kanun oldum \nSadece ve ancak tellerime vuruldukça inledim \nUnutamadığım en güzel şarkıydı keza \nBana ağladığın efkarlı sesin... \nBak gülüm! \nSen bilirsin \nMardin'de unuttuğum gençliğim \nMardin'de yandığım cehennemim \nGözünü sevdiğim, gamlı yarim \nMardin'in yasında son nefesim \n\nBeni tanırsın sen! \nKüfür ederken de utanmadım \nCiğerlerimi patlatıp ağlarken de \nBir, seni seviyorum derken kızarırdı cemalim \nHala da içimden sevmeyi tercih ederim. \n\nBeni bilirsin sen! \nNe param kaldı ne anam kaldı yitirmediğim \nHep söylerim, benim kaybetmişliğim doğuştan \nNe dostlarım, ne şen mahalle \nSadece biri vardı mazide \nBileceksin adını sende \nBilecek adını herkes \nİnan hiç kimse değil \nBir o kaldı geçmişin içinde \n24 yıl yaslı Mardin'e uğramadım \nAyrılıkların anasını belledim \nAdam gibi bir ayrılık daha görmedim. \n\nÇok zamansız zamanlardan geçtim \nSamanı mayalanmadan saklanmış zamanları bildim \nYangınım aşkların anasını satmışlığımdı benim \n\nBak gülüm! \nİnanma sakın! \nZaman her derde derman değil \nİçinden zaman geçmeyen yaralar var \nZamanın uğramadığı diyarlar." + }, + { + "id": 38317.0, + "title": "Bu Da Öyle Bir Aşk", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Sırtımda çıplak \nIslak nefesin\nBi gidip bi geliyor\n\nBiz senlen yatmıyoruz ki\nYaşamıyoruz da\nHep yarışıyoruz\nSen mi ben mi\nÖnce kim\nÖlümü öldürecek diye" + }, + { + "id": 15277.0, + "title": "Çımacı", + "poet": "Ali Ayçil", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben bu iskelenin süryanisiyim\ngiden gider\nbana kalır güneşin kızıllığı\nherkesi uğurlayan o uğurlanmaz hüzün\nayırmaz kıyısından içimdeki korsanı\n\nYalamadır rotası\nipi kopuk bir kavmin\nsuyu görünce yekten hain hain gülümser\nçünkü karda iz tutan bir yüzü yoktur suyun\ngöç denen çingeneden aşinalığı siler\n\nİki alem arası\nbu zalim arasattan\nbahar denilen savruk melek de geçen bazan\nterli avuçlarında tuttuğu şu uyruksuz\nağır gülü unutur gider dalgınlığından\n\nArtık kalın halatlar yalnızca ruhum için\ndalgalar çekip onu sanki benden alacak\ntükendi pörsük hayat\npösteki sayar gibi\ngeriye ne kaldı benden başka salacak." + }, + { + "id": 63107.0, + "title": "Tercan", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Mamahatun Türbesi iki katlı\nAlt katta yılan parlar\n\nBir at kişner sümbüli\nKamyonları ala boyar\n\nRüzgar\nAz ötedeki\nEski kervansarayı\nEleştirir durur\n\nİhtiyar adamla çocuk\nOrdadırlar\n\nHiç konuşmazlar\n\nÇömelmiştir ihtiyar\nBir olanak gibi\nSıkmıştır avucunu\n\nÇocuğunsa\n- Göz göze gelebilirseniz -\nİpi kopmuş bir uçurtma\nHızla uzaklaşır bakışlarından." + }, + { + "id": 697991.0, + "title": "Uzak Dur", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Uzak dur, uzak duran çiçeğin kokusundan\nUzak dur başka yöne süzülüp giden sudan\nUzak dur; karanlığın başını bekleyen kuş\nUzak dur ki, bakarsın tam göğsünde vurulmuş\nUzak dur; bir bahar ki, yoluna diken döker\nUzak dur; gökkuşağı göğüne perde çeker\nUzak dur rahminde küf taşıyan analardan\nUzak dur gölgesini görmeyen aynalardan\nUzak dur beyazından mahrum bırakan canın\nUzak dur sırlarına gülümseyen fincanın\nUzak dur güle katran damlatan aşk kirinden\nUzak dur ihtirasın kurt kanı şiirinden\nÇemenzârı inciten her belâdan uzak dur\nİçindeki bin yüzlü Kerbelâ’dan uzak dur" + }, + { + "id": 49293.0, + "title": "Boşu Boşuna", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 8.0, + "poem": "Mevlam bana ömür vermiş\nBoşu boşuna, boşu boşuna\nBedenime bir can girmiş\nBoşu boşuna, boşu boşuna\nGelmişim ben boşu boşuna\n\nİsa Meryeme'mi kaldı? \nMusa asa'dan ne buldu? \nSüleyman bir sultan oldu\nBoşu boşuna, boşu boşuna\nSaltanatı boşu boşuna\n\nSu akar deryaya varır\nDerya damlayı çıkarır\nGökyüzünde yağmur olur\nDamlaları boşu boşuna\nYağmur yağar boşu boşuna\n\nGâhi gittim gahi geldim\nAradım kendimi buldum\nBir Mahzuni Şerif oldum\nBoşu boşuna, boşu boşuna\nYaşamışım boşu boşuna" + }, + { + "id": 66879.0, + "title": "Kavel", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "İşime karım dedim, karıma Kavel diyeceğim. \nVe soluğum tükenmedikçe bu doyumsuz dünyada, \nGüneşe karışmadıkça etim \nKavel Grevcilerinin türküsünü söyleyeceğim. \nVe izin verirlerse Kavel Grevcileri, \nİzin verirlerse İstinyeli emekçi kardeşlerim, \nİzin verirlerse Kavel Grevcileri, \nVe ben kendimi tutabilirsem eğer sesimi tutabilirsem \nO çoban ateşinin yandığı yerde Kavel'de, \nO erkekçe direnilen yerde, Kavel'de \nKarın altında nişanlanıp dostlarımın arasında \nÖpeceğim nişanlımı Kavel kapısında \nVe izin verirlerse İstinyeli emekçi kardeşlerim \nİzin verirlerse Kavel Grevcileri \nİlk çocuğumun adını Kavel koyacağım" + }, + { + "id": 2110277.0, + "title": "Kimiz?", + "poet": "Mithat Cemal Kuntay", + "rating": 9.0, + "poem": "Yaslıyız, kapkara olsak da hayâlet değiliz; \nSilemezsin, izimizdir yerin altındaki iz.\n\nŞahlanır göklere inkâr edilen heykelimiz,\nGösterir ufku, ölürken bile, solgun elimiz.\n\nKırılan göğsümüzün darmadağın mermerine,\nBir alev dalgası mecz eylemişiz kan yerine.\n\nYerde dursak ne çıkar, gökte yürür maksadımız,\nTitretip burcuna, bârûsunu zulmün, adımız.\n\nYüzümüz zulme susarken gözümüz ses kesilir; \nZâlimin rûhuna zulmün leşi mahbes kesilir.\n\nDökülen kanlarımız, farzı muhâl olsa heder,\nYine tek damlasının kendi yeter, yâdı yeter; \n\nO kızıl damla ki bir hutbesidir hakkımızın.\nGezer etrafını çığlık gibi âfâkımızın.\n\nBoşa gitmez, heder olmaz, vurulup düşdüğümüz,\nZâlimin göğsüne çarpar düşüyorken ölümüz.\n\nCanımızdır, acı hissetmeyerek, verdiğimiz; \nŞaşırırsın, şu asırlar sana anlatsa kimiz..." + }, + { + "id": 4564.0, + "title": "Yanan Gül", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne kadar saklasan özlediğin belli\nSöndüremezsin içindeki yangını\nBaşlamışsa zamanların en güzeli\nArtık susturamazsın dudaklarını\nAnlatır özlemini bana derinden\nYanan alnınla, terleyen avuçların\nAlevler taşarken gözbebeklerinden\nYakar degdigi yeri parmak uçların\nÇok geç bu sevdadan dönebilmek icin\nbak! şimdi seninle dopdolu aynalar\nBu özlemli halinle daha güzelsin\nBenimde saçımdan tırnagıma kadar\nTutuşan, yanan bir şey var her yerimde\nSen şimdi alevden bir gülsün ellerimde." + }, + { + "id": 59131.0, + "title": "Lanet Gemi", + "poet": "Altay Öktem", + "rating": 6.0, + "poem": "sular duruldu! bunu dört kez söyledim kendime\nyüksek sesle gemiler çarptı kara parçalarına\ndört kez söyledim; üçü yalandı\nbirini de yanlış kullandım cümle içinde\ncümle; herkesin bildiği bir delilik anıydı\nsürtünmek gibi, cızırtı gibi\nfrenin patlaması, dört yanı tıkalı\ndelik gibi. kıllarını papatya suyuyla sarartan\nyeniyetme kızlar gibi... ben sevişirken\nhem de tempolu, tırışkadan ya da arkadan\ndört as bulması inanılır gibi değildi babamın\nsonunda sular duruldu! istisnasız söyledim bunu\ngündüz vakti, hem de epey kalabalıkken iskele\nsiyatiği tutmuşken irlandalı bir papazın\nve annemin büyük bir gürültüyle\nmenopoza girdiği gece\nlanetli bir gemi yanaştı şu bahtsız iskeleye\narabesk seven çocuklar, soğan kabuğuyla\nayılan histerik kadınlar\nve bayat mezgit gibi kokan ağları külotların...\n\nduruldu sular! şeytan tüyümü çekip çıkaracak\ncımbızlar yapılacak batan gemilerden\nbatmayan gemilerden hesap sorulacak\nkanım yerde kalmayacak, manyak gibi inanıyorum buna\nyiğit oğlum, aslan oğlum engerekler, çıyanlar arasında\ndavamı sürdürecek elinde kristal bir mancınıkla\ntiz cinayetler işlenecek, hissediyorum\ndilin pertevniyal lisesi'nin bahçesi\ntitretiyor ruhumu, sevişirken bir hava, sevişirken\nçocukluktan kalan bir hala boşluğu gibi\nbir şeyler patırdıyor aramızda, bir kan bağı\nbir korse, şişman bir çingene, nalbant bıçağı\nacıklı bir erzincan türküsü, venedik taciri\nyıpranan kamu düzeni, tırnakları kirli itfaiye eri\ndurulan sularda batıyor\ndurulan sularda her biri\n\nayrı ayrı bakarsan her biri kendisi\nbirleşince; \nlanet bir gemi!" + }, + { + "id": 20795.0, + "title": "Pul Pul", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Sağ gözü ağladı önce, durduğu yerde,\nNe acıdığından, ne de kederinden;\nZati ilk düşen damlada \nNe insanlar, ne kendisi vardı...\n\nKoştular çırılçıplak,\nMağara duvarlarına çizilmiş ceylan gözleri,\nKoştular, koştular sahile;\nİlk düşen damlada deniz vardı...\n\nŞaşırdılar, utandılar da birbirlerinden\nDaldılar, daldılar derine\nNefesleri, nefesleri kesilinceye dek;\nIşıklı bitkiler içinde\nIşıklı balıklar gördüler,\nŞaşırdılar, şaşırdılarda ...\nZati ilk düşen damlada güneş vardı..." + }, + { + "id": 20449.0, + "title": "Bizim Şarkımız", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Kırılır da bir gün tüm dişliler \nDöner şanlı şanlı çarkımız bizim \nGökten bir el yaşlı gözleri siler \nŞenlenir evimiz barkımız bizim \n\nYokuşlar kaybolur çıkarız düze \nKavuşuruz sonu gelmez gündüze \nSapan taşların yanında füze \nBaşka alemlerle farkımız bizim \n\nKurtulur dil tarih ahlak ve iman \nGörürler nasılmış neymiş kahraman \nYer ve gök su vermem dediği zaman \nHer tarlayı sular arkımız bizim \n\nGideriz nur yolu izde gideriz \nTaş bağırda sular dizde gideriz \nBir gün akşam olur bizde gideriz \nKalır dudaklarda ŞARKIMIZ bizim..." + }, + { + "id": 3704.0, + "title": "Sivas Sabahı", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "eylülün bulanık bir cay gibi ekime aktığı gündü\nyine yaşlı değirmenler yine mazılar çığlık çığlık\nyine bir aksamdı Sivas carsısında\nyine aksam taşıyorlardı ıslak Sivas carsısına kağnılar\nsanki gülerken vurulmuştuk sanki akşamdık\nsanki bir savaş ertesiydi durup yaslandığımız\nay altında kerpiç ve kul ve ağıt\n\nnamlular yılan sırtı meneviş\ntren düdükleri yakın uzak yabanıl\nben bu gözleri bir ali galipte gördüm\nkurtuluşun bir sayfasında\nsinsi hain şımarık ve daha\niçimde Sivas sabahlarının o delikanlı gerinişi\nsırsıklamdık\nben bu gergin havaları her zaman sevdim\nbu bir kurultay havasıdır bir abdurrahman halayına\nduruştur bu\nsığamadım gecelere\nsığamadım türkülere\nsığamadım kadın sesinde Anadolu aksamlarına\nonlar\no kasları yıkık\nçakmaktaşı gibi kuvayi milliyeciler\nMustafa kemal şafağının kıyısında öylece duruyorlar\nyüreklerinde katıksız güvenleri\nyalın yüzlerinde hakli öfkeleriyle\nöylece duruyorlar\ndimdik\nve apaydınlık\nsığamadım toprağımda kar aklığına\nsığamadım delikanlı içkilere yaylamda\nsığamadım nakıslarla boğulan gözyaşlarına\nben bu gergin havaları her zaman sevdim\n\nbak yine barut gibiyim sanki kurultaydayım\nsanki kulaklarımda sömürge sinekleri\noysa Sivas carsısındayım gözlerime yağmur yağıyor\nnamlular yılan sırtı meneviş.\nsen bir hüzzam makamından aksama bakıyorsun\nmenekşe gözlerinde uzak bir acının ince buğusu\nkul rengi bir tango seni uykulara çekiyor\nya bir roman kahramanısın ya da bir Paris yolcusu\n\nbu aksamlar hep böyledir karakuş gibi iner yukarılardan\nfabrikada sokakta perdeler arkasında vurur insani\nbu aksamlar hep böyledir, ben işte hep böyle götürülürüm\nbeni her yerde görürsün adres kullanmıyorum\nbayrakları severim, tutsaklığa yumruk gibi savrulan\nbayrakları\ninsanları severim, haksızlığa yumruk gibi sıkılan insanları\nkötüler ali galipseler ben kuvayi milliyeciyim\nyüreğimde doludizgin bir kardeşlik özlemi\no şafağın kıyısında yine dimdik beklemekteyim\n\nbir Sivas sabahı var ki onu sonra göstereceğim." + }, + { + "id": 36675.0, + "title": "Eşik", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 6.0, + "poem": "Basma bu eşikte benim kalbim var, \nKalbim ki bir uzak hayale ağlar\nKıskanç bir büyüdür bana uzletim\nZâlim arzularla tutuşan etim, \nHer akşam bir çarmıh olur ruhuma\nBen de bilmem nasıl diner bu humma; \nSaatler işkence, günler cellâdım, \nNe ben yanlızlığa bir lâhza kandım.\nNe de yalnızlığım benden usandı.\nTahtayı kurt oydu, taş yosunlandı, \nYabanî otlarla örtüldü duvar; \nMermer havuzlarda köpüren sular\nKâh bir ayna oldu kamaşan güne, \nKâh bağrım açıldı bütün hüznüne\nUfukları sarsan geniş rüzgârın\n\nBenden sor sırrını bu boş yolların\nBenden sor, ve benden dinle akşamı" + }, + { + "id": 1991712.0, + "title": "Üzülmedim Diyemem", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 8.0, + "poem": "Ey aşk, yaptığını beğendin mi:\nYetimler gibiyim ziyafetten aç dönen\nTers yakılan sigara, hemencecik söndürülen\nYoksulluk ile vakit geçer mi…\n\nUyanmış kalmışım nasıl şey bu\nToprağa baktım yerinde yoktu; \nŞiirden aşağıya attım kendimi\nDüşerken düşündüm ölmesem mi\n\nAnlatıyorum hiç konuşmadan\n Buğdayın içini dökmesi gibi…\nBugün dalgınım, dün de dalgındım\nAç bile değildim aynaya bakmasaydım\nDünden kalan yemekleri yerkenki gönülsüzlük gibi\nBuradayım…\n\nBurayı sevmiyorum bahsetmişimdir\nUnufak olmak iyidir olmamaktan\nHiç böyle demedim, yarabbim bilir\nBu bozuk güzellik kalbimi yoran\n\nBir sandalye çektim zor günlerin altına \nAh ama,\n\nKimse yüz vermiyor bana, sandalye bile\nBeni çağırıyor, yarım kalan ne varsa\nBana düşüyor, her yağmur tanesini\nSuya götürmek, o serin ırmaklara\n\nÖyle ya,\nBir almanı herkes tanır miğferi varsa \nMoskofu da tanırlar yatıp uyumamışsa\nBunları şunun için anıyorum burada \nKim tanır beni şaşkınlığım olmasa\n\nBağırıp duruyorum denizin ortasında\nSu buradan ne kadar uzakta" + }, + { + "id": 15580.0, + "title": "Mülayim", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Yıldızları senmi yaktın Mülayim\nOzanlara senmi kıydın Mülayim\nBir dikili ağacın bile olmadı\nHerkes yedi senmi doydun Mülayim\n\nSert oldunda ne değişti Mülayim\nMert oldunda ne değişti Mülayim\nCart curt edip biraz nutuk atsaydın\nHırt olsaydın yaşardın be Mülayim\n\nOrmanları senmi yaktın Mülayim\nÇetelere senmi taktın mülayim\nDüşüneni yazanı ve çizeni\nZindanlara sen mi tıktın Mülayim\n\nSert oldunda ne değişti Mülayim\nMert oldunda ne değişti Mülayim\nCart curt edip biraz nutuk atsaydın\nHırt olsaydın yaşardın be Mülayim\nMülayim Mülayim\nAlem adamsın be Mülayim\n\nKöprülerden azmı geçtin Mülayim\nZemzemlerden azmı içtin Mülayim\nBöyle susmak yakışırmı hiç sana\nHayatından vazmı geçtin Mülayim" + }, + { + "id": 104957.0, + "title": "Felek Vermezsin Dengi Dengine", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Felek vermezsin dengi dengine\nYolum düşürdün yine ingine\nKader getirdi Karaman iline\nÇimenler mahzun gülleri mahzun\n\nAşıp dağları seyran eyledim\nGarip gönlümü hayran eyledim\nDoğdu gönlümden ben de söyledim\nYaylalar mahzun yolları mahzun\n\nOba yerleri yıkılmış viran\nCeylanlar gitmiş dağılmış şahan\nDedim feleğe işlerin yaman\nKonuştum nice dilleri mahzun\n\nKaracaoğlan konayım güllere\nGidelim gönül uzak illere\nSelam söyleyin garip yollara\nGördüm ovaları çölleri mahzun" + }, + { + "id": 18913.0, + "title": "Kalırsam, Surları Yıkmak İsterim", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "aldanıp da sakın “kal! ” deme bana\ntaşları eriten hasretimle\nkanımı arıtan dağlara çıkıp\nhasretim uyuyan maharetimle\ngideğim şiirin topraklarına\n\nsen ey yaprakları ipek dokuyan\nkalırsam,incinir çiy taneleri\nacı acı kişner yaşlı küheylan\nyağmura müptela değimsağma\nyoları kuşatan tebessümünü\ngörsede, bulamaz dizinde derman\n\nkalırsam, degişir gecenin tadı\nıtır kanadından talih kuşunun\narza emrivaki süzülür zaman\nkömür saçlarına tutunan kalbim\nkahve gözlerinde giyer kefeni\nincinir yep yeni bir zindan bile\nen güzel hücremde saklarım seni\n\nrengarenk bir damla usare olup\nsessizce içine dalmak isterim\ntuttuğun aynalarda birden kaybolup\nyılarca yüzüne bakmak isterim\n“şehirde tükenen sihri bul! ” deme\n“kuru! ” de, “çürü! ” de, sakın “kal! ” deme\nkalırsam, surları yıkmak isterim" + }, + { + "id": 70572.0, + "title": "Rubailer-1", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Askin beni sarmis, nasihatlar bosuna\nIctim o zehiri ben, bu seker bosuna\nGönlümdür olan divane bilmez kimse\n'Zincir ayagindan vurunuz'der bosuna!" + }, + { + "id": 63109.0, + "title": "Yaz Sonu", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Sukürenin perisi sen; sen, taşkürenin avcısı, \n\tBir kişi daha olsa yanınızda\n\tSiz orda öpüşürken, \n\tNe diyorum bir kişi daha; \n\tAlamut kalesinde öpüşürdünüz.\n\tOna göre gelişirdi her şey, \n\tYeni bir güzelduyu açılırdı\n\tBir töre cançekişirken.\n\nKaragözlü hançer, sen; sen, mavi bakışlı kılıç, \n\tUnutulmazlarınızı dökerken birer birer, \n\tİki kişi daha olsa yanınızda, \n\tMihri'nin vuruluşu ve çantası\n\tVe elindeki tuğla da gelirdi gündeme; \n\tDaha sonra kesilen barsağı, iki metre; \n\tKediler uzaklaşırdı ısrarla camdan bakan; \n\tNe diyorum iki kişi daha.\n\nKavaldan akan gökyüzü, sen; sen, düşten geçilmez bahçe, \n\tSınıf arkadaşları, şarap ve tüzük kokan, \n\tDağın Eskisi'ne iki vadiden seslenirken, \n\tNe diyorum beş kişi daha olsa yanlarında, \n\tAma her şeye üçünün bileşkesine varan; \n\tNe bilim-sanatı Hayyam'ın, ne siyaseti Nazım'ın, \n\tNe yiğitlik, ne aşk... Bir şey kalmazdı tek başına.\n\tAhırlarımızda her zaman sana ayrılmış bir at vardı.\n\nVe sen sonunda bir gün çıkar gelirsin diye, \n\tÇok şeyin adı küçük yazıldı; \n\tSilinmez anlar vardır, \n\tKarşı konmaz özlemler, \n\tBen şimdi ne istediğimi de bilmeden artık\n\tBağırıp duruyorum ya, şurda, \n\tSen yaz sonu ilan eden güzel keten, \n\tGüneşten yırtılmış caz, sen!" + }, + { + "id": 54557.0, + "title": "Bekleyeceğim Seni", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 7.0, + "poem": "Savaşa gitmek mi istersin, git asker, \nGidenin bir daha gelmediği\nKanlı, kuduran savaşa.\nBurda olacağım geri dönersen, \nYeşeren karaağaçlar altında bekleyeceğim seni, \nBekleyeceğim çıplak ağaclar altında, \nDönünceye dek en son asker, \nBekleyeceğim seni daha da çok.\n\nSen geri gelince savaştan\nGöremeyeceksin kapıda başka bir çizme.\nYanımdaki yastık hep boş kalacak.\nDokunmamış olacak dudağıma başka dudak.\nBıraktığım gibi diyeceksin her şey, \nSen geri gelince savaştan, \nSen geri gelince.\n\n(Cev. A.Bezirci)" + }, + { + "id": 102944.0, + "title": "Madem İyisin", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 8.0, + "poem": "Anladık iyisin, \nAma neye yarıyor iyiliğin. \n\nSeni kimse satın alamaz, \nEve düşen yıldırım da \nSatın alınmaz. \nAnladık dediğin dedik, \nAma dediğin ne? \nDoğrusun, söylersin düşündüğünü, \nAma düşündüğün ne? \nYüreklisin, \nKime karşı? \nAkıllısın, \nYararı kime? \nGözetmezsin kendi çıkarını, \nPeki gözettiğin kimin ki? \nDostluğuna diyecek yok ya, \nDostların kimler? \n\nŞimdi bizi iyi dinle: \nDüşmanımızsın sen bizim \nDikeceğiz seni bir duvarın dibine \nAma madem bir sürü iyi yönün var \nDikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine \nİyi tüfeklerden çıkan \nİyi kurşunlarla vuracağız seni. \nSonra da gömeceğiz \nİyi bir kürekle \nİyi bir toprağa." + }, + { + "id": 60408.0, + "title": "Kutup Yıldızı", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "O korku vardı hep çıkılan yolda\nO korkusuzluk vardı\nSuyun su olduğu günden beri akardı\nBiri can verip aydınlatır\nDiğeri boğar ve yakardı\nYaşamın her dönüm noktasında\nBir ileri bir de geri\nAtılan adımlar gibi alçalma ve yücelme\nAtılan adımlar gibi\nBüyüme ve küçülmeydi adı\nBiri sevgi olup yapardı\nDiğeri öfke olup yıkardı\nO korku vardı hep çıkılan yolda\nO korkusuzluk vardı" + }, + { + "id": 6933.0, + "title": "Arada", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Güz güneşi benzeşiyor bahar güneşiyle\nBiri kışa girerken biri kıştan çıkarken\nBiri yeni bir aşk öncesinse bir kederden sonra\nBiri biten bir aşktan sonra kedere girerken" + }, + { + "id": 63645.0, + "title": "Aşıklar Sözlüğü", + "poet": "Nizar Kabbani", + "rating": 6.0, + "poem": "Çok zamandır düşündüm\nBir sözlük yazsam aşıklar için \nAşık arkadaşlarım için\nMutlu etsem onları\nHarika insanlardır onlar\nBir kandil yaksam ufacık\nGarip dostlar için\nBir buğday tarlasına çevirsem kalbimi\nAç olan kimseler için\nYapsam kirpiklerimden bir çarşaf\nAtsam onu üzerine yorgunların\nBilsem ah\nNerden gelmekte hüzün kuşları\nVe sevgi ağaçları ne zaman çiçek açacak\nBulup çıkarsam yandığımız ateşi\nMilyonlarca, milyonlarca yıldır yakan\n\nKoca bir budalayım ben\nBildim bileli kendimi\nAşıklar adına konuşan\nMümkün mü böyle söylemek\nMümkün mü hapsetmek bir testiye denizi\nVe yasemini alıkoymak\nMümkün mü özlem çiçeklerini\nBir kitap içinde dizmek\n\nÇeviren: İlyas Altuner" + }, + { + "id": 1380272.0, + "title": "Hüzün", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 5.0, + "poem": "Soluyorsunuz, hoş güller,\nSevdam sizi taşımadı; \nAçılın, ah! şu Umutsuza,\nRuhumu gam sardı.\n\nYasla anıyorum o günleri,\nBen, Melek, sana aşık,\nGizemli ilk Goncan teselli,\nEren bahçemde alışık.\n\nTüm Çiçekleri, tüm Meyveleri\nAyağına taşıdığımda,\nManzaranın karşısında beteri\nKalbimde ümit bağladığımda.\n\nSoluyorsunuz, hoş güller,\nSevdam sizi taşımadı; \nAçılın, ah! şu Umutsuza,\nRuhumu gam sardı." + }, + { + "id": 1234.0, + "title": "Böyle Bir Sevmek (Ne Kadınlar Sevdim)", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ne kadınlar sevdim zaten yoktular\nYağmur giyerlerdi sonbaharla bir\nAzıcık okşasam sanki çocuktular\nBiraksam korkudan gözleri sislenir.\n\nNe kadınlar gördüm zaten yoktular\nBöyle bir sevmek görülmemiştir  \nHayır sanmayın ki beni unuttular \nHala arasıra mektupları gelir \nGerçek değildiler birer umuttular \nEski bir şarkı belki bir şiir \n\nNe kadınlar sevdim zaten yoktular \nBöyle bir sevmek görülmemiştir  \nYalnızlıklarımda elimden tuttular \nUzak fısıltıları içimi ürpertir \nSanki gökyüzünde bir buluttular \nNereye kayboldular şimdi kimbilir\n\nNe kadınlar sevdim zaten yoktular \nBöyle bir sevmek görülmemiştir.  " + }, + { + "id": 42505.0, + "title": "Kadınlar İçin Sone", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben güzel gözlü kadınları severim\nBir de küçük ayaklıları, uzun boyluları\nHem nasıl severim, öyle severim işte\nTerler avuçları, kesilir solukları\n\nBen mahzun kadınları severim\nYavru ceylanca kadınları, ürkekçe\nHem nasıl severim, öyle severim işte\nBilemezsiniz ne güzeldirler, öpüştükçe\n\nBen akıllı kadınları severim\nDüşünen, az konuşan, çok bilen\nHer yerde, her zaman nazı çekilen\n\nHem nasıl severim, öyle severim işte\nİçimde büyük, sonsuz ateşler yanmalı\nÖlümüm bile o kadının yüzünden olmalı" + }, + { + "id": 53787.0, + "title": "Sevgi", + "poet": "Hermann Hesse", + "rating": 8.0, + "poem": "Kendi kanımızdan kan katmadığımız, sevgiyle donatmadığımız, uğrunda özverileri, ortak acıları üstlenmediğimiz, savaşımlara katlanmadığımız hiçbir ilişkinin, hiçbir dostluğun, hiçbir duygunun bize sadakat göstermediğini ve güvenilir nitelik taşımadığını her birimiz kendi günlük hayatımızda öteden beri yaşar, biliriz. Birine gönlünü kaptırmanın ne kadar kolay, gerçekten sevmenin ise ne kadar zor olduğunu bilmeyen ve yaşamayan yoktur. Bütün gerçek değerler gibi sevgi de satın alınamaz. Satın alınabilen hazlar vardır, satın alınabilen sevgiyse hayır." + }, + { + "id": 95707.0, + "title": "Olmak ya da Olmamak, İşte Bütün Mesele Bu!", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 9.0, + "poem": "Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu! \nDüşüncemizin katlanması mı güzel,\nZalim kaderin yumruklarına, oklarına\nYoksa diretip bela denizlerine karşı\nDur, yeter! Demesi mi? \nÖlmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız\nBitebilir bütün acıları yüreğin,\nÇektiği bütün kahırlar insanoğlunun.\nUyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü! \nÇünkü ölüm uykularında,\nSıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,\nNe düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.\nBu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.\nKim dayanabilir zamanın kırbacına? \nZorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,\nSevgisinin kepaze edilmesine\nKanunların bu kadar yavaş\nYüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine\nKötülere kul olmasına iyi insanın\nBir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken? \nKim ister bütün bunlara katlanmak\nAğır bir hayatın altında inleyip terlemek\nÖlümden sonraki bir şeyden korkmasa,\nO kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya\nÜrkütmese yüreğini? \nBilmediğimiz belalara atılmaktansa\nÇektiklerine razı etmese insanı? \nBilinç böyle korkak ediyor hepimizi:\nDüşüncenin soluk ışığı bulandırıyor\nYürekten gelenin doğal rengini.\nVe nice büyük, yiğitçe atılışlar\nYollarını değiştirip bu yüzden.\nBir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar." + }, + { + "id": 3596.0, + "title": "Ters Yüz Edilen", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne gözlerindeki çöl yanlızlığı\nNede yüreğindeki sönmüş volkan\nBüsbütün kopmuş sayılır yaşamaktan\n\n Şüphesiz eskil bir frenks kadar\n Alışkın değisin bekleyişlere\n Ama suskunsun bir sfenks kadar\n\nSusmak birşeylerin anlatımıysa\nŞüphesiz en anlamlı şeydir susmak\n\nUzak dağ yanlızlığını anlatmak\nÜrpertsede bir şairi her zaman \nİnsanın en görkemli yanı yaşamak ve susmak belkide\nİkiside sevgiler kadar anlamlı\n \n Susmak birşeylerin anlatımıysa\n Şüphesiz en iyi anlatıcıdır doğa.." + }, + { + "id": 96672.0, + "title": "Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 9.0, + "poem": "her şey yapılabilir \nbir beyaz kağıtla \nuçak örneğin uçurtma mesela \naltına konulabilir \nbir ayağı ötekinden kısa olduğu için \nsallanan bir masanın \nveya şiir yazılabilir \nsüresi ötekilerden kısa \nbir ömür üzerine. \n\nbir beyaz kağıda \nher şey yazılabilir \nsenin dışında \ngüzelliğine benzetme bulmak zor \nsen iyisi mi sana benzemeye çalışan \nher şeyden \nbir gülden bir ilk bir sonbahardan sor \nbelki tabiattadır çaresi \nsenin bir çiçeğe bu kadar benzemenin \nve benim \nbilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim \nanlarım bitkiden filan \nama anlatamam \ntoprağın güneşle konuşmasını \nsana çok benzeyen bir çiçek yoluyla \n\nsen bana ışık ver yeter \nbende filiz çok \nköklerim içimde gizlidir \ngelen giden açan soran bere budak yok \nbir şiir istersin \n“içinde benzetmeler olan” \nkusura bakma sevgilim \nheybemde sana benzeyecek kadar \ngüzel bir şey yok \n\nuzun bir yoldan gelen \ntedariksiz katıksız bir yolcuyum \nyaralı yarasız sevdalardan geçtim \nkoynumda bir beyaz kağıt boşluğu \nher şeyi anlattım \nolan olmayan acıtan sancıtan \nbilsem ki sana varmak içindi \nbütün mola sancıları \nbütün stabilize arkadaşlıklar \ndaha hızlı koşardım \nseveradım gelirdim \ngözlerinin mercan maviliğine \n\nsana bakmak \nsuya bakmaktır \nsana bakmak \nbir mucizeyi anlamaktır \n\nsağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır \naşk sorgusunda şahanem \nyalnız kelepçeler sanıktır \nne yazsam olmuyor \nçünkü bilenler hatırlar \nhem yapılmış hem yapma çiçek satanlar \nbahçıvanlar değil tüccarlardır \nsen öyle göz \nsen öyle toprak ve güneş ortaklığı \nsen teninde cennet kayganlığı iken \nsana şiir yazmak ahmaklıktır \n\nbir tek söz kalır \ndişlerimin arasından \nben sana gülüm derim \ngülün ömrü uzamaya başlar \n\nverdiğim bütün sözler \nsende kalsın isterim \nben sana gülüm derim \ngül sana benzediği için ölümsüz \nyazdığım bütün şiirler \nsana başlayan bir kitap için önsöz \n\nsana bakmak \nbir beyaz kağıda bakmaktır \nher şey olmaya hazır \nsana bakmak \nsuya bakmaktır \ngördüğün suretten utanmak \nsana bakmak \nbütün rastlantıları reddedip \nbir mucizeyi anlamaktır \nsana bakmak \nAllah’a inanmaktır" + }, + { + "id": 63702.0, + "title": "Ad", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 5.0, + "poem": "Şaştı akl\nAşk koyduk ad.\n\nYakındı ayrılıklar ney\nGeçti sesleri\nMeşk koyduk ad.\n\nBilseydi kazırdı taşlara\nKeşk' koyduk ad." + }, + { + "id": 1212845.0, + "title": "Flora", + "poet": "Attila Jozsef", + "rating": 7.0, + "poem": "Şimdi iki milyarlar zincirlemek için beni\nBenden bir çoban köpeği yapmak niçin kendilerine\nFakat iyilik, şefkat ve nicelik duyguları\nGöç ettiler onların dünyasından Güney'e.\nArtık ışık içinde göremiyorum bu dünyayı\nGöremiyorum, deney tüpüne bakan bir doktor rahatlığıyla\nDiz çöküyorum, haykırıyorum yenilgimi\nSevgilim, bir an önce gelmezsen yardımıma\n\nKöylü nasıl toprağa muhtaçsa\nYağmura, güneşe nasıl muhtaçsa, muhtacım sana\nBitki nasıl ışığa muhtaçsa\nVe klorofile, fışkırmak için topraktan,\nMuhtacım sana, çalışan kalabalık nasıl işe, ekmeğe,\nÖzgürlüğe muhtaçsa\nVe nasıl avuntuya muhtaçlarsa kuşatıldıklarında\nÇünkü gelecek doğmadı daha acılarından.\n\nBir köye nasıl okul, elektrik\nSu, taştan evler gerekliyse\nÇocuk nasıl gereksenirse oyuncaklara\nIsıtan bir sevgiye; \nİşçi için bilincin\nVe gözüpekliğin anlamı neyse\nYoksul için onurun; \nVe bulanık çocuklarına bu toplumun\nBir hayat çizgisi nasıl gerekliyse\nVe nasıl gerekliyse hepimize\nAkıl, uyanıklık, yol gösteren bir ışık\nFlora! Yüreğimde yerin işte öyle." + }, + { + "id": 374508.0, + "title": "Maya Meselesi", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Medya her gün cilalar yontulmamış odunu \nSoyar, resmini basar ve pazarlar kadını \nKanundan kaçmak için hırsız, hortumcu, haydut \nKendine siper yapar Atatürk’ün adını.\n\n28 Ocak 2006/Vakit" + }, + { + "id": 18915.0, + "title": "Derindesin Rüya Kadar Derinde", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "seni bir kilimin nakışlarında\ndevlerin şimşekli bakışlarında\nkanı sevgi olan hatıraların\ngöklere uzayan yokuşlarında\nbulamaz ayağı prangalılar\n\nyayını terkederken kırılan bir ok gibi\ndoğarken ölen bir çocuk gibi\nçekingen çeşmelerin suyunda eriyen güz\nyorgun patikalrda sevda arayan öksüz\nbulamaz izlerinitilkiler kurt ininde\nyağmur hala murada ermedi teninde\n\nmağrur bir kıvılcım görünce seni\nbaşın alıp gitmiş karanlıklara\nmehtabı beklemiş seneler boyu\nyüreğinde duymuş hep o korkuyu\nardına bakınca gamlı bir akşam\nduymuş tenhalarında çalan şarkıyı\n\nceviz sandık bom boş ; kapılar kırık\nsenden artakalan mor bir hıçkırık\n\nokunmamış esrarlı bir öykünün\nmemnu satırları gibidir yüzün\nvuslatın eflatun gecelerinde\nuykusunu kaçırmışsın gündüzün\noysa ne yerdesin , ne gökyüzünde\nderindesin rüya kadar derinde" + }, + { + "id": 38348.0, + "title": "Sesinin Yumuşak Kavı", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 6.0, + "poem": "Konuş, durmadan konuş\nSesinin yumuşak kavı\nSevgiyle parlatsın\nBütün anlamları.\nİşte bak sözcükler, \nBekliyorlar sıralarını\n\nKonuş, durmadan konuş\nKöpürtsün aşkı ve hayatı\nDişlerinin ışıldayan beyazı, \nAdım da bekliyor unutma, \nBenimle birlikte\nSesinle birlikte parlatılmayı" + }, + { + "id": 3290.0, + "title": "Küçük Kızın Türküsü", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 7.0, + "poem": "Küçük küçücük bir kızken\nUnutacak mısın yüreğim? \nBir kurdele bir pabuç yüzünden\nUnutacak mısın yüreğim? \n\nSimdi de onulmaz korkundur\nEvde ekmeğin tükenmesi\nUn biter, ekmek biter, gelsin ödünçler\nUnutacak mısın yüreğim? \n\nBaşın dönerdi sabahları\nHer atılan bomba bir parça\nYiyecek alır giderdi\nİkinci Dünya Savaşı sırtından geçti\nUnutacak mısın yüreğim? \n\nBirçokları kahraman oldular\nBüyü oldu adları\nKara binitleri sırtında geçti\nUnutacak mısın yüreğim? \n\nSimdi çocukları doyurup giydirdikçe\nParklara, çarşılara götürdüğünde\nKendini, kendi çocukluğunu\nUnutacak mısın yüreğim? \n\nDünya uçurtmayla balonken\nKırmızı ve mavi tayfın bütün renkleri\nSana zehir zindan edenleri\nBağışlayacak mısın yüreğim?" + }, + { + "id": 32374.0, + "title": "Aşıkmı Diyem", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Erenlerin gönlünde ol sultan dükkan açtı\nNice bizim gibiler anda konuban geçti\n\nCümle erenler uçtu dağlar yazılar geçti\nAşk kazanına düştü kaynayıbanı pişti\n\nBu dünyanın meseli benzer murdar gövdeye\nİtler gövdeye düştü Hak dostu kodu geçti\n\nAşıkmı diyem ona can terkini urmadı\nAşık ona diyeler kim melamete düştü\n\nYine esridi Yunus Taptuk yüzün görelden\nMeğer onun gölünden bir cur'a şerbet içti" + }, + { + "id": 22169.0, + "title": "Vız Gelecek", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Önce aynalar terketti\nSonra başında uçan kavak yelleri\nsevgiyle dolu olsun ağzına dek.\nBizim deftere adın hele bir yazılsın, kardeş,\no zaman cennet de vız gelecek sana,\ngöreceksin cehennem de vız gelecek." + }, + { + "id": 1759176.0, + "title": "Gecelerde", + "poet": "Erzurumlu İbrahim Hakkı", + "rating": 8.0, + "poem": "Ey dide nedir uyku gel uyan gecelerde\nKevkeplerin et seyrini seyran gecelerde\n\nBak heyet-i alemde bu hikmetleri seyret\nBul saniini ol ana hayran gecelerde\n\nÇün gündüz olursun nice ağyar ile gafil\nKoy gafleti dildardan utan gecelerde\n\nGafletle uyumak ne reva abd-ı hakıra\nŞefkatle nida eyliye Rahman gecelerde\n\nCümle geceyi uyuma Kayyumu seversen\nTa Hay olasın hay ile ey can gecelerde\n\nAşıklar uyumaz gece hem sen uyuma kim\nGönlün gözüne görüne ey can gecelerde\n\nDil beyt-i Hüdadır anı pak eyle sivadan\nKasrına nüzül eyler o sultan gecelerde\n\nAz ye az uyu hayrete var fani ol andan\nBul canı beka ol ana mihman gecelerde\n\nAllah için ol halka mukarın gece gündüz\nEy Hakkı nihan-ı aşk ödine yan gecelerde" + }, + { + "id": 25934.0, + "title": "Bu gün", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu gün benim gibi sevdalı varmı?\nBu gün benim gibi deli?\nYerlere serilmiş yüreği kan içinde.\nBen değilsem kim şu adam?\nBir zamanlar vardım , ben bendim.\nBu gün var olan neyin nesi?" + }, + { + "id": 4893.0, + "title": "Eriyen Adam", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Gözlerim gözlerinde dinlenirken eriyor,\nEriyor yaklaşırken dudağına dudağım.\nZerrelerim çözülmüş gibi sesler veriyor,\nBen sıcak bir denize inen buzdan bir dağım.\n\nYanında damla damla bittiğimi duyarım,\nYoklarım yerinde mi yüzüm,alnım,saçlarım?\nBir göğüs geçirerek derim ki:'Yine varım,\nFakat bir rüya gibi şimdi kaybolacağım'\n\nBir gün,için içimde neyim varsa alacak,\nVarlığım bir su olup kabından boşalacak,\nBenden nişan olarak kucağında kalacak\nBoş bir yığın:Elbisem,gömleğim,boyunbağım." + }, + { + "id": 18812.0, + "title": "Bana Bir Şimşek Çak...", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": " bana bir şimşek çak\n ortalık fena karanlık\n yüreğim örtülüyor\n ağır bir dalgınlığa genişliyorum\n durmadan değişen o mevsimde\n dağlarda kalın \n omuz omuza bulutlar\n çok fena kalabalık\n ellerim çıplak\n bana bir şimşek çak\n kötü bir tuzaktayım\n bilmem ne yapsak\n aklımda fikrimde onlar\n yaşlı ve genç\n erkek ve kadın\n korkularıma tutsak\n\n bana bir şimşek çak\n içim içime sığmıyor artık\n vahim bir çağrışımdan\n daha vahimine atlamaktayım\n bana bir şimşek çak\n belki fena halde \n yanılmaktayım\n o ince kız çocuğu\n gün doğmadan her sabah\n bir hapisaneden bir nezarethaneye\n kelepçeli götürülüyor\n dudakları titrek\n gözlerinde buğu\n bilmem ki nasıl anlatayım\n bağışlanmaz suçu dünyayı sevmek\n bir de o\n adını bile bilmediği \n kıvırcık saçlı'devrimci'öğrenciyi\n fakülte kapısında vurulmuş\n yağmurun altında \n çıplak\n bana bir şimşek çak\n çok yanlış anlaşılmaktayım\n hesabım yanlış bir mahkemede görülüyor\n içimdeki zemberek\n boşandı boşanacak\n yaşamak mı gerek\n yoksa unutmak mı\n şaşırmaktayım\n galiyef yoldaş ne olacak\n galiyef yoldaş sibirya sürgünü\n sanki yalın bir bıçak\n kayarak\n bir kırlangıç hızıyla\n bulutların arasından\n karanlığın böğrüne saplanacak\n\n galiyef yoldaş ne olacak\n galiyef yoldaş sibirya sürgünü\n elinde bir mektup eski yazıyla\n artık yüzünü bile unuttuğu\n karısından\n burnunda sadece kokusu var\n ilkbahar kadar müşfik\n sonbahar kadar yumuşak\n galiyef yoldaş ne olacak\n avrasyada hala mazlumların uğultusu\n kısa bozkır atlarının nallarından \n gizli kıvılcımlar ki etrafa saçılıyor\n azadlık mermileridir\n çekirdekleri çelik\n cehennem gibi sıcak\n\n bana bir şimşek çak\n sala veriliyor görünmez minarelerden\n İzmir de istirdat ı yaşamaktayım\n bir yangın soluğu sokak içlerinden\n kordonboyunda muzaffer atlılar\n fahrettin paşanın süvarisi\n bana bir şimşek çak \n yolumu aydınlatacak\n gazi'nin gözlerinden\n mavi bir şimşek\n kuva-yı milliye mavisi\n aynı emaneti taşımaktayım\n 'hürriyet ve istiklal benim karakterimdir'\n çünkü hain sinsi ve korkak\n aynı düşmana karşı\n savaşmaktayım" + }, + { + "id": 23462.0, + "title": "Ağlayalım Atatürk'e", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Ağlayalım Atatürk'e\nBütün dünya kan ağladı\nBaşbuğ olmuştu mülke\nGeldi ecel can ağladı\n\nŞüphesiz bu dünya fani\nTanrı'nın aslanı hani\nİnsi cinsi cem'i mahluk\nHepsi birden ağladı\n\nDoğu batı cenup şimal\nAman tanrım bu nasıl hal\nAtatürk'e erdi zeval\nAmir memur altın kürsü\nYas çekip mebsan* ağladı\n\nİskender-i Zülkarneyin\nÇalışmadı bunca leğin\nHer millet Atatürk deyin\nCemiyet-i akvam ağladı\n\nAtatürk'ün eserleri\nSöylenecek bundan geri\nBütün dünyanın her yeri\nAh çekti vatan ağladı\n\nFabrikalar icat etti\nAtalığın ispat etti\nVarlığın Türk'e terk etti\nDöndü çark devran ağladı\n\nBu ne kuvvet bu ne kudret\nVardı bunda bir hikmet\nBütün Türkler İnönü İsmet\nGözlerinden kan ağladı\n\nTren hattı tayyareler\nTürkler giydi hep karalar\nSemerkand'ı Buhara'lar\nİşitti her yan ağladı\n\nSiz sağ olun Türk gençleri\nÇalışanlar kalmaz geri\nMareşal Fevzi'nin askerleri\nOrdular teğmen ağladı\n\nZannetme ağlayan gülmez\nAslan yatağı boş kalmaz\nYalınız gidenler gelmez\nFelek-el mevt'in elinden\nHer gelen insan ağladı\n\nUzatma Veysel bu sözü\nDayanmaz herkesin özü\nKoruyalım yurdumuzu\nDost değil düşman ağladı" + }, + { + "id": 35560.0, + "title": "Kod Adı Aşk", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir istisnayım artık kuralı bozuyorum\n\nMışlı geçmiş bir şark çıbanıyım\nŞimdi yaşamın yüzünde sızlıyor izim\n\nGündemde ilave tedbirler var, infaz bildirileri\nEcelimi bir hamaylı gibi boynumda taşıyorum\nPotansiyel suçluyum, yasa da ceza da benim\n\nLanetlidir artık gözlerine mil çekmiş\nKurşun damlaları akıtmış kulaklarına\nKösnül kasıklarında yalaz, üstü başı kan\nŞimdi isterik bir orospuyu oynuyor zaman\n\nBütün kapılara ayrılığın suretini astılar\nDerme-çatma aşklar onarmaktan bitkinim\nDün erkendi, yarın gecikmiş sayılırım\nBir parça uçurum alıyorum terkime\nKutsuyorum yolları bir iklim bulmak için\n\nBozdum tüm oyunları şimdi satırbaşıyım\nSıcak uzun yazlardan, kış uykulardan\nSustukça derinleşen büyüyü bozdum\nKarlar içinde yorgun bir selam gibi\nVakitsiz ve davetsiz giriyorum gecene\nGözlerinin sıcağına konuk et beni\n\nSonunda öğrendim konuşmayı, yürümeyi öğrendim\nGeçtiğim tüm köprüleri yaktım, dönüş yok\nYollarla artık uğraklarla anlatırım kendimi\nİçime akmıyor kanım, yaramı sevdim\nTazeleyin çoban ateşlerini ey ateş ustaları\nKavallarınıza yeni delikler açın\nEmzirin sığınaklarımı uyak bulsun koyaklar\n\nYeni bir sayfa açtım işte ömrümü çiziyorum\nSensiz hiçbir şeyin hükmü yok benim için\nÖlüm durmadan tazelese de hünerini\nYeni bir sayfa açtım kanımla yazıyorum artık\nKod adım aşk'tır\nÖmrüm bu uzun hecenin ömrüne kayıtlıdır\nÇünkü miladı yoktur kod adı aşk olanın\nAteşten gömlek giymiş bir şiirdir ülkesi" + }, + { + "id": 296299.0, + "title": "Halim", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Bilmem hangi alemden bu toprağa düşeli, \nYataklara serildim cam kırığı döşeli.\nKaam bir cenk meydanı kokusu kan ve barut,\nElindeyse düşünme,gücün yeterse unut! \nTakılıyor yerdeki gölgelere ayağım,\nSanki arz delinecek ve ben yutulacağım.\nBana yanmak düşüyor yangın görsem resimde, \nYaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde\nAlırken dilenciyim veririken de borçluyum,\nKalmadı eşya ile aramda hiç bir uyum\nTaş taş üstüne koysam bozuk diyorlar devir,\nBir ok çeksem diyorlar peşinden koş ve çevir! \nNefes alırken bile inkisar ve pişmanlık,\nKimse edemez bana benim kadar düşmanlık.\nİşte; şüpheci aklı çatlatan korkunç nokta; \nO ki,sonsuz var,nasıl aranır dipsiz yokta\nVarlıkta, yoklukta herşey onun kulu,\nBu noktaya vardım mı el tutuk dil burkulu! \nAllah’ı hakikate soran kafa ne sakat,\nHakikatte ne? Hakkın muradıdır hakikat.\nBalonunu kaçırmış çocuk gibi ağla dur,\nRabbim böyle emretmiş ya dize gel ya kudur! \nHayat bir zar içinde hayatı örten bir zar \nBana da hayat yeri “Bağlum”köyünde mezar...\n\n1982" + }, + { + "id": 49120.0, + "title": "Nice Eyler", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 6.0, + "poem": "Feryat figan arsa çikar\nGarip daglarda bu gece\nBülbülün dili tutulur\nViran baglarda bu gece\n\nKurtla kuzu güden yolcu\nGelen yolcu giden yolcu\nBiliyon mu neden yolcu\nÖlüm saglarda bu gece\n\nZincir mi vurulmus kola\nKonussaydi biraz ola\nYasanmis mi acep ola\nEski çaglarda bu gece\n\nNanay dedi nanay dedi\nToy kuruldu nanay dedi\nHerkes deli diyor amma\nO herkese nanay dedi\n\nSEFAI gitmem yurdumdan\nGitsem ölürüm derdimden\nDaha gitmeden ardimdan\nNazlim aglarda bu gece" + }, + { + "id": 78072.0, + "title": "Var Benim (Ala Gözlerini Sevdiğim)", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ala gözlerini sevdiğim dilber \nSana bir tenhada sözüm var benim\nKumaş yüküm dost köyüne çezildi\nBİr zülfü siyaha nazım var benim\n\nAk ellere al kınalar yakınır\nAla göze siyah sürme çekinir\nDostu olan dost yoluna bakınır\nDosta giden yolda izim var benim\n\nYiğit olan gizli sırrı bildirmez\nGüzel olan gül benzini soldurmaz\nHer olur olmaza meyil aldırmaz\nBir şahan avlar da bazım var benim\n\nKarac'oglan derki konanlar göçmez\nBu ayrılık bizlen arasın açmaz\nBir kötü gönlüm var güzelden geçmez\nNe güzele doymaz gözüm var benim" + }, + { + "id": 46256.0, + "title": "Bayramlar Bayram Ola - 5", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Giden Bayramlardan almadık bir tad\nGardaş bu senenin bayramı nasıl? \nŞenay’larda bayram her gün, her saat\nElif’in, Döne’nin bayramı nasıl? \n\nİçinde boğulduk derdin, acının\nUykusu bitmedi şeyhin, hacının\nÜç gardaşı şehit veren bacının\nOğulsuz ananın bayramı nasıl? \n\nNeşe topuğumda, elem boyumda\nSen çoğunu anla, ben az deyim de\nKim öldü, kim kaldı garip köyümde\nYa bizim hanenin bayramı nasıl? \n\nDert deşmek değildir gayem, niyetim\nDüşündükçe sızlar kemiğim, etim\nGelini dul kalmış, torunu yetim\nAk saçlı ninenin bayramı nasıl? \n\nHangi eller sürer suçluyu suça\nGüdümlü başların destesi kaça\nKimler zorlanıyor gönülsüz göçe\nBoş kalan binanın bayramı nasıl? \n\nİşkence altında ezilir canlar\nMasum yiğitlerle dolu zindanlar\nSes verin mezardan ulu sultanlar\nYusuf-u Kenan’ın bayramı nasıl? \n\nBizden sandığımız bize yabancı\nGörünen simalar göze yabancı\nKabukta bayram var, öze yabancı\nSöyleyin, mânânın bayramı nasıl? \n\nSabahtan haber yok, ufuklar kara\nSemerkant kan ağlar, yanar Buhara\nKeşmir, Kâbil, Kerkük hasret bahara\nKudüs’ün, Sina’nın bayramı nasıl? \n\nAyşe’nin bayramı gözyaşı, firak\nSultan’ı derdiyle baş başa bırak\nSormadan geçemem, etmişim merak\nNükhet’in, Nana’nın bayramı nasıl? \n\nMücahit, maddeye yapar akını\nDevrimci, soygundan tutar yükünü\nBiz toprağa verdik Hikmet Tekin’i\nKotil’in, Zana’nın bayramı nasıl? \n\nDoğduğundan beri çamlar deviren\nEkranda iftira, yalan savuran\nSalyası, ülkeyi göle çeviren\nBoynuzlu dananın bayramı nasıl? \n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 48091.0, + "title": "Bana Doğru Gelen Kim?", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 7.0, + "poem": "'BANA DOĞRU GELEN KİM? 'YA DA\nŞİMDİKİ ZAMANDA \nBİR MOBİL, BİRİNCİ TEKİL ŞAHIS\n\t\nDökülmüş bedenim kimyasına pirincin, yokedilerek kalsiyumun büyüsü yazgım belirlenmiş. Her an, hoş geldin diyorum bana doğru gelene, dalgalanan duygularımla. Sarkıyorum tavandan (bir tavan varmışçasına) yeryüzünün (varolduğunu umarak) renklerini bilmeme karşın - lal rengi, çivit mavisi ve sarı - ve onların yalanlamalarını - tutku, dinginlik ve ölüm - kendimle işaretliyorum yanı, yöreyi - bir aşağı bir yukarı, bir yukarı bir aşağı, sağ sol, sağ sol. Yönlerin bulanıklığında bir sorumluluk bu! Uluma geri tepiliyor böylece, bana doğru gelene karşı! Bir iskeletler zinciri tutuyor beni havada, uzay konusunda bir unutkanlık yüklemeye ve devindiğim cılız önlemleri yıkmaya çalışarak. Soğukkanlı bir çaba! Ben, kusursuz bir porte olmayı yeğlerdim, oysa. İşte şuracıkta, özlüyorum sol anahtarımı ve notalarımı. Umursamam, nereye dağılırlarsa dağılsınlar, daha sonra...\n\nŞimdilik, hava akımının istencine boyun eğmişim, sinekler ırzına geçerken uzantılarımın, sürdürüyorum dansımı bu dikey tabut içre, günden geceye, geceden güne, ben tümünü ezip geçinceye ve 'Bana doğru giden kim? ' in yatay bilgisine ulaşıncaya dek!" + }, + { + "id": 109187.0, + "title": "Gönül Azm Ediyor Azm-i Didarı", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Gönül azm ediyor azm-i didarı\nYenilmiyor efkarımız ne acep\nGarip bülbül gibi kılarım zarı\nAçılmıyor gülşenimiz ne acep\n\nHer dem aşkın kervanları çekilir\nŞu didemden kanlı yaşlar dökülür\nGünden güne yaralarım sökülür\nArtar gider firkatımız ne acep\n\nPir Sultan Abdal'ım dosta mailim\nYüz sürüben kapısında sailim\nHak'tan gelen tecellime kailim\nBöyle imiş kaderimiz ne acep" + }, + { + "id": 2419.0, + "title": "Mutsuzluk Gülümseyerek", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir; \nBanliyo treninde rastladığımız\nSınav saatini kaçırmış liseli kız, \nHep kazanırsın ey çözümsüzlük! \n\nEy otobüssever ey Troya yolcusu! \nAnımsarsın günlerce konuşup durmuştuk\nO İB(ipekböceği) sesli kadını; \nBirinin Grönland'ı olmaya hazırlanıyordu.\n\nİki çay söylemiştik orda, biri açık, \nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 907.0, + "title": "İmgesi Kendinden Kalın", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 5.0, + "poem": "orada\nbizans\norada\ntopkapı ve surlar\nve rutubet,aslanım!\nşimdiki zamanlarda aklım\ngeniş zamanlardaki \nrehavet!\n\nşiirdik bütün aşkşamları\nseninle\nsaçından bir dal düştü\nyüzünün en ıssız yerine\n\nyine sen\nve yine sizlik\nsensiz artık bu şehir\nfaşistanbul!" + }, + { + "id": 2236.0, + "title": "Uçan Daireler", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 8.0, + "poem": "bu sonsuz gök\nbizden midir değil midir\nbu yıldızlar\ncanlı mıdır cansız mı\n\ndostlar olmalı\nbu göğün içinde\ndüşman olmalı\n\ncanlıysa bu yıldızlar\ntoprağında can olmalı\nnefes alınmalıdır\nyaşanıp ölünmeli\n\ninsan bu göğün boşluğuna dayanmaz\nbir koca göğün içinde\nbir ufacık dünyada yapayalnız\nbir avuç insanla yaşanmaz\n\ncan olmalıdır göğün\nyıldızlarında can\nbize benzer veya benzemez\ndost veya düşman\n\ngelmeliler dünyamıza\niçmeliler suyumuzdan" + }, + { + "id": 23075.0, + "title": "Kalın Abdal", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "ağıdı önce söylenen\nsen nereye uçuyorsun,\nağıdı önce söylenen \nölüm korkusunu atar,\nsen nereye uçuyorsun \nboynu usul telli turna\n\nPir Sultan benim ağıdım\nben de senin ağıdınım\nuzar gideriz bu yolda, \nsen nereye uçuyorsun\ngökyüzüne kana kana \n\nbenim söylendi ağıdım \nyazda kışta haziranda,\nben hep zindanlarda yattım,\nen müşkülü daha sonra\nkendi kendim sürgün ettim, \nsen nereye gidiyorsun\nbir yerlere konmayana\n\nsilah çatuben askerler, \nneden silah çatıyorsun \ndostum dostum aslan dostum\nsen nereye uçuyorsun,\nKerem Aslı'nın koynunda\nçiçeği hiç solmayana\n\nbiz ki Nâzım'dık dünyada\nrumelli kalın abdal\nuçan kuşa selam saldık\nsevdik oluklar boşaldık,\ncemi cümle bir sofrada\nmuhannetlik kalmayana" + }, + { + "id": 79877.0, + "title": "Ömrüm Uzun Eyle Ey Bârî Hüdâ", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ömrüm uzun eyle ey Bârî Hüdâ,\nHamd-ü senâ, şükür etmek isterim.\nÇalışıp kazanıp nefis taamlar,\nDişlerim var iken yemek isterim.\n\nAçıldı dehanım, söyler zebanlar,\nSana muhtaç bunca şahlar, gedalar.\nAl, yeşil hırkalar, türlü libaslar,\nBöylece münasip giymek isterim.\n\nBir küheylan at ver, istemem eşek,\nÜstü kaplan postu, tek olsun öşek.\nKuş tüyünden yastık, yumuşak döşek,\nKeçeler içinde yatmak isterim.\n\nKalk gönül gezelim helv'alayına,\nO helvalar da dişe kolayına.\nHer akşam da pirinç pilavına,\nKahvaltıda ballı kaymak isterim.\n\nBamyayı severim, dolma hoş olur,\nBallı börek pişer, içi boş olur,\nHele zerdali yanında hoş olur,\nYedikçe karnıma koymak isterim.\n\nİçli köfte gerek yola gidene,\nBumbar doldurması benzer harane.\nBaklavayla börek şifa bedene,\nYedikçe ellerim yumak isterim.\n\nSütlü ile tek helise olaydı,\nTavuk kızartması sahna dolaydı.\nO tel helvası da dişe kolaydı,\nAranmaz, üşenmez emek isterim.\n\nKaz, turac olmasa, günde yüz serçe,\nYa kuzu doldurması nere kaça? \nSeherden evvel de ekşili paça,\nLimon bulunmazsa somak isterim.\n\nO güzel meyveler bittiği zaman,\nToplayan, getiren cümleden heman,\nDediler lezzetli şu adı yaman,\nAnında kabuğun soymak isterim.\n\nNerde kaldı şekerli kurabiye? \nNe demeli fırın eti kebaba? \nBazıları su mu katar şaraba? \nNeme lazım, adın demek isterim.\n\nKocadım, ihtiyar oldum kardaşlar,\nHalıma rahm edin, bakın yoldaşlar,\nDöküldü ağzımda kalmadı dişler,\nYağlıca höşmerim koymak isterim.\n\nYedirdin, içirdin hepsi de yalan,\nAhir ömrümüzü ederler talan.\nSözümü dinleyip nasihat alan,\nİşitip tutanı duymak isterim.\n\nAzrail göğsüme çöktüğü zaman,\nÖyle bilin halım perişan yaman.\nBülbülüm kafesten uçtuğu zaman,\nCesedimi kabre koymak isterim.\n\nKarac'oğlan der ki: Böyle kalaydım,\nZahir, batın muradıma ereydim.\nO gün dahi cemalini göreydim,\nHakk'ın didarını görmek isterim." + }, + { + "id": 2436.0, + "title": "Var", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Şu senin bulutsu sesin var ya \nUçtan uca tersyüz ediyor geceyi \n\nYataklar var konuşmak için \nÖpüşmek için telefon kulübeleri \n\nGüneşler var, yıldızlar, samanyolları, \nKarpuzlar gümbür gümbür kapılarda. \n\nTanrılar sofrası amma karanlık \nYiyemem tek lokma yiyemem orda. \n\nŞu senin tutkulu sesin var ya: \nOrtak güzellik artı yara izi. \n\nTutar ellerinden kaldırırsın \nAdı kötüye çıkmış tüm sözcükleri. \n\nYeni törenler gerek bize \nYeni törenler -kimi zaman en eski. \n\nDert etme, bütün dilleri içerir \nBitki konumu, küçükbaş hayvan sesi. \n\nŞu senin dolayık sesin var ya \nDondurma yiyen gürbüz bir kız gibi müstehcen, \n\nBalkon demirine dayalı bir arka kadar şakacı, \nİlk doyumdaki gibi yeşil elma tadında. \n\nKimlik denetimi yaptıktan sonra \nResimli roman okuyan bir er gibi giderici. \n\nŞu senin alçaktan sesin var ya \nPencereler var burnumun kemiğinde sızı, \n\nAşklar var unutulmamak için, \nBoğulmak için ilk sevgili." + }, + { + "id": 22380.0, + "title": "Şu Dünyanın Aleni", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Kolay değil şu dünyanın aleni\nKuru lafla sürülmez ki süreyim\nTutupta nefsime idam kararı\nVicdan vardır verilmez ki vereyim\n\nİçime akıyor gözümün yaşı\nNe kadar zor olur ahbalan taşı\nErciyes Dağı’nda uçan bir kuşu\nKör gözünen görülmezki göreyim\n\nKalmadı dizimin gayrı dermanı\nEkin ektim yapamadım harmanı\nSuçum yokken beyler vermiş fermanı\nDost Mahzuni verilmez ki vereyim" + }, + { + "id": 47736.0, + "title": "Elimde Bir Sigara", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Elimde bir sigara\nBir o yanar bir de ben\nDüşmüşüm dört duvara\nBir o susar bir de ben\n\nAylar var görmeyeli\nDeğmez elime eli\nUzakta bir sevgili\nBir o ağlar bir de ben\n\nÇatlamış sabır taşım\nBir alev her gözyaşım\nAh benim dertli başım\nBir o döner bir de ben\n\nBu aşkın tek gerçeği\nAsla yok geleceği\nYüreğim kan çiçeği\nBir o kanar bir de ben." + }, + { + "id": 10581.0, + "title": "Sone 4", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 7.0, + "poem": "savurgan güzel,nedir bu kendini harcaman\nsenin mirasın olan güzellikleri böyle?\ndoğa temelli vermez ,ödünç verir her zaman\neli açık olana borç verir içtenlikle\nböyle yanlış kullanmak olurmu güzel pinti\nmiras bırakman için sana bırakılanı?\nkar etmeyen tefeci bu koskoca serveti\nniye tüketiyorsun yaşatmak varken canı\nmeraklısın kendinle içli dışlı olmaya\nbu tatlı benliğin sırf aldatmağa yarar\nvaktin geldi diyerek seni çağırsa doğa\nvereceğin hesapta elle tutulur ne var?\n kullanmazsan gömülür güzellğin seninle\nkullanırsan varisin olur da sürer gider böyle" + }, + { + "id": 588704.0, + "title": "Sınır", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 7.0, + "poem": "dur yolcu bura sınır\nyabandır yasaktır ötesi\nçiçeklerden seçemezsin\nkokuları renkleri bir bir\n\nkuşdan pasaport sorulmaz\ngümrüksüz geçer yüküyle karınca\ndur yolcu bura sınır\nsen geçemezsin\n\ndereye bakma durmaz akar\nöteden de içer ceylan bu suyu\ndur yolcu bura sınır\nsen geçemezsin\n\ndur yolcu bura sınır\nne çizili ne yazılı\ngeçemezsin yine de silemezsin\niçinde kazılı" + }, + { + "id": 24525.0, + "title": "Beni Tutmayın", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Yağmurlu ve upuzun bir yolu düşe kalka yürümeye çalıştım.\nVe inanılamayacak kadar duygusal bir geçmişimiz oldu seninle.\nÜstelik biz bunu bir ömür boyu sürüp gider sanmıştık.\nBeni tutma öyle sahnelere gelemem, beni tutma çok kötü yanılırsın.\nYıllardır öyle biriktim, öyle gerildim ki,topyekün boşalır toz olur dağılırsın.\n\nSen benim en ince dilimde türkümü çaldın\nSen benim en ücra duygularımı talan ederek beslendin\nHer şeyin merkezi sendin ve her şey senin etrafında dönerdi.\nBar köşelerinde tükenip kaldırımlarda ararken kendimi, Gelip sana sığınırdım.,umutlarım bir kez daha sönerdi.\n\nBeni tutma şantajlara boyun eğmem.\nBeni tutma hırsımdan çatlarım.\nYıllardır öyle sabrettim öyle doldum ki, \nŞimdi yanardağlar gibi birden patlarım.\n\nBir yavru serçe hayata bağlanır gibi ağzım açık bağlandım sana,\nBir topal karınca yuvasına yaklaşır gibi, titredim ve heyecanlandım,\nBu akşam çekip gitme adına bütün ömrümü ve seni sildim.\nBir tuhaf senaryoydu ve bu senaryoda zavallı bir figürandın sadece, anlatamam\nKumlara yazılmış sözcükler kadar kısacıktı ümidim.\nVe anladım ki bir takım şeyleri ben ilk dalgada yitirmişim.\n\nBeni tutma ben senin dizlerine çökemem\nBeni tutma ellerinde kalırım, kırılırım\n\nYıllardır öyle daraldım öyle bunaldım ki; \nŞimdi bir saniye bile oyalarsan çıldırırım.\nSEN, kalbimi emanet edecek kadar güvendiğim, dost bildiğim.\nSEN, bir lokmayı bile hazmedemeyip birlikte yediğim.\nYatalak olsan altına yapsan bile iğrenmeden, alırdım dediğim\nBu nasıl insanlıkmış, bu nasıl arkadaşlıkmış, bu nasıl vefaymış\nBu nasıl acıymış ulan bu nasıl vicdansızlık, bu nasıl cefa\n\nBeni tutma gazabım yakar ellerini, beni tutma hurdahaş olursun.\nYıllardır öyle kırıldım, öyle küstüm ki,bir ah ederim kaskatı kesilir taş olursun.\n\nBen şimdi gözüne sokuyorum dünyaya,ama sen körsün ısrarla görmüyorsun\nBen şimdi beynine sokuyorum hayatı, bir türlü algılamak istemiyorsun.\nHala o aptal köşende oturup, beni öngörülerinle yargılamak ne kolaymış.\nPeki! gördüklerimi gördün, yaşadıklarımı yaşadın mı SEN! \nPeki devrik heykellerin önünde düşsüz yanılgıları o yüce gururlarıyla,\nYoksul fakat dürüst bir mızrak gibi dimdik duranların acısını yaşadın mı SEN! \nBeni tutma gömleğim kan içinde, beni tutma darmadağın olursun\nYıllardır öyle çok yedim öyle çok doydum ki\nŞimdi bir tükürürüm kaskatı olur rezil olursun\n\nEy kir içinde yüzenler, herkesin atına binenler \nEy sürünenler, ey bölenler, bölünenler,\nHerkesi birbirine düşürüp, sinsice sevinenler\nEy gençliğimi harcayanlar, ey kağıttan kaplanlar, zavallı sıçanlar.\nEy ciğeri beş para etmezler, ey sıkıyı gördü mü fellik fellik kaçanlar\nEy darbe kaçkınları, orta yolcular, dönekler, sümüklü böcekler \nEy ispiyoncular, bozguncular, medya çömezleri yüzü yırtılmış köçekler, ibneler\n\nBeni tutmayın ulan burama geldi dayandı.\nBeni tutmayın bozarım bu kirli numaranızı\nYıllardır öyle çok sömürdünüz, öyle çok kan kusturdunuz ki\nUlan bir şarjöre diz çöktürürüm ALAYINIZI! ......." + }, + { + "id": 68556.0, + "title": "Acı Söz", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "Beni böyle deli eden\nYarin açı sözü imiş\nSırat sırat dedikleri\nBir çift ela gözü imiş\n\nÖzümüz var özden öte\nSözümüz var sözden öte\nÖtelerin ötesinde\nGözümüz var gözden öte\n\nAtaş saranda her yanı \nCanana vermişim canı\nBu garibinin kabristanı\nAyagının izi imiş\n\nÖzümüz var özden öte\nSözümüz var sözden öte\nÖtelerin ötesinde\nGözümüz var gözden öte\n\nSefaiyem bismillahım\nHem ezelim Hem ervahım\nKıblegâhım, secdegâhım\nNazlı yarın yüzü imiş\n\nÖzümüz var özden öte\nSözümüz var sözden öte\nÖtelerin ötesinde\nGözümüz var gözden öte" + }, + { + "id": 3287.0, + "title": "Ayrılar Gemisi", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 6.0, + "poem": "Bunlar en mutlu günleri ayrılığımızın\nYanaşmadan özleminin limanlarına\nBir uzun hava içinde kendimiz kendimizin\nUzasın dönmenin saçları, çagırma uzasın" + }, + { + "id": 3313.0, + "title": "Geceye Karşı Müdafaa", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu adam ölmüstür ama,\nDüsmedi topraga henüz vakit.\nHayatini devrettik agaçlara\nKalbi kimlere ait.\n\nBu adam ölmüstür ama,\nBasucundan ayrilamadik.\nSonsuz kederinde gecelerimizin\nNedendir hala bu beyazlik.\n\nBu adam ölmüstür ama,\nHenüz durmadi nehir.\nVe nasibi muhtesem kuslar gibi\nOnu götürebilir." + }, + { + "id": 5437.0, + "title": "Suyun Üstünde Mısralar", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 6.0, + "poem": "Dün gece parçaladı bir aslan kafesini,\nBir gönül sonsuz ufka yol aldı kartal gibi.\nFırtınam!Baş ucunda duyunca nefesini\nOtuz yıllık bir ağaç eğildi bir dal gibi.\n\nTatmak için enginin şi'rini dalgalarla\nKalbimiz göğsümüzde ayrı bir şeydi yarda.\nİki taş heykel oldu vücudumuz kenarda,\nRuhumuz enginlere açıldı sandal gibi.\n\nSonsuzluğun sırrına ererek biz denizde\nSonsuzluğu yaşatmak istedik sevgimizde,\nSaçımız ağarmadan toprak olunca biz de\nGezecek maceramız dillerde masal gibi." + }, + { + "id": 91882.0, + "title": "Türküler", + "poet": "Friedrich Nietzsche", + "rating": 7.0, + "poem": "öylesine geniş ki yüreğim bir deniz gibi, \ngüler yüzün bir güneş ışığınca\ntatlı ve derin yalnızlığında, \ndalganın dalgaya sessiz karıştığı yerde. \ngece mi bastırdı? gün mü yoksa? bilmiyorum.\ngüler bana o tatlı o sevimli\ngüneş ışıltılı yüzün, \nben bir çocuk gibi mutluyum.\n\ngece yarısı bir de rüzgar\nyavaştan yavaştan pencereme çarpar. \nbir sağnak başlamış inceden\ndamlar odama yavaşça. \nmutluluğumun düşüdür benim, \nrüzgar gibi yalar geçer yüreğimi. \nbir buğudur o bakışında senin.\nbir yağmur tadıyla sarar yüreğimi." + }, + { + "id": 80842.0, + "title": "Lale", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "çantanda bir sürü anahtar var Lale\nbiri evinin\ngeceleri merdiveninden korkarak çıktığın\nbiri yalnızlığın, kalabalıklardan damıttığın\ngiysi dolabının biri\nki giysilerini sevmem\ngizlerler güzelliğini\n\nçantanda bir sürü anahtar var Lale\nposta kutunun biri\nsana dargın mı ne\nbiri saçının, örgüsü kolay çözülsün diye\narabanın biri\nah şu bitmeyen taksitler ve kasko! \n\nçantanda bir sürü anahtar var Lale\naşk mektuplarını sakladığın çekmecenin biri\nepey eskimişler\nöyle değil mi\nbiri uykunun\nbazı geceler sıçramanla bölünen\nşu yüreğe benzeyen anahtar nerenin\nne kadar da paslanmış\n\nçantanda bir sürü anahtar var Lale\nbiri Ağrı Dağı'nın\nhep tırmanmak istediğin\nSalzburg kentinin biri\nyüzlerce mozart seni çalıyor\nbiri dalgın bir nehrin\nkucağında geçmelisin sevgilinin\nAkdeniz kumsalının biri, \nıssız ve mavi\nçırılçıplak yüzen sen misin\n\nçantanda bir sürü anahtar var Lale\nama açmıyor hiçbiri seni\naçmıyor işte anla\nkendini aşklara kapattığından beri" + }, + { + "id": 47112.0, + "title": "Eylül Sabahının Serinliğini...", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "eylül sabahının serinliğini\nYaprakların serinliğini\nCiğerlerime dolduruyorum\n\nSessizlik ve serinlik\nBirleşiyor\nYıkanmış güvercinler\nVe çok uzakta bir tren sesi\n\nHer zaman yeniden başlamak duygusu\nDoğuyor içimde\nHer uyanışımda\n\nDüşmanlarımı bağışlıyorum\nDaha çok seviyorum dostlarımı\nHer uyanışımda\n\nEylül sabahının serinliğini \nYaprakların serinliğini\nYüreğime dolduruyorum\n\n(1976)" + }, + { + "id": 30988.0, + "title": "Nereden Geldik", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Hep bir çember dolanıp durduğumuz, \nNe önümüz belli, ne sonumuz.\nKim varsa bilen, çıksın söylesin, \nNerden geldik, nereye gidiyoruz?" + }, + { + "id": 34642.0, + "title": "Ah/ Sukut-ı Hayal", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "ateşiyle pürmelal yandığım sen miydin ah\ndallarına umutla konduğum sen miydin ah\nbir kenarda bırakıp şehla defineleri\nnice bin kez yolumdan döndüğüm sen miydin ah\ngöğsümün duvarına işledim hayalini\nher saniye ismini andığım sen miydin ah\nbu hazin kayboluşta, bu gönül sahrasında\nbengisu diye içip kandığım sen miydin ah\nnasıl da kuytulandı yüreğim köşelerde\ntutundukça tahtından indiğim sen miydin ah\nbazen cehenneminde eridiğim yanardağ\nbazen kutuplarında donduğum sen miydin ah\ndağıttı efsunumu saçlarında sünbüller\nruhuma leyla diye sunduğum sen miydin ah\nnice güller var imiş senden daha kırmızı\nhayatımın tek gülü sandığım sen miydin ah" + }, + { + "id": 8273.0, + "title": "Bir Gün Mutlaka", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra \nYorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz \nKitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş \nGencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel, \n düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz! \nBir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam! \nSevgilim on sekizinde bir kız, yürüyoruz bulvarda, \n sandviç yiyoruz, dünyadan konuşuyoruz. \nÇiçekler açıyor durmadan, savaşlar oluyor, her şey nasıl bitebilir bir bombayla, \n nasıl kazanabilir o kirli adamlar \nUzun uzun düşünüyor, sularla yıkıyorum yüzümü temiz bir gömlek giyiyorum \nBitecek bir gün bu zulüm, bitecek bu hân-ı yağma \nAma yorgunum, şimdi, çok sigara içiyorum, sırtımda kirli bir pardesü \nKalorifer dumanları çıkıyor göğe, cebimde Vietnamca şiir kitapları \nDünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum öbür ucundaki ırmakları \nBir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor orda \nKöprülerden geçiyorum, karanlık yağmurlu bir gün, yürüyorum istasyona \nBu evler hüzünlendiriyor beni, bu derme çatma dünya \nİnsanlar, motor sesleri, sis, akıp giden su \nNe yapsam... ne yapsam... her yerde bir hüzün tortusu \nAlnımı soğuk bir demire dayıyorum, o eski günler geliyor aklıma \nBen de çocuktum, sevgilerim olacaktı elbette \nSinema dönüşlerini düşünüyorum, annemi her şey nasıl ölebilir, \n nasıl unutulur insan \nEy gök! senin altında sessizce yatardım, ey pırıl pırıl tarlalar \nNe yapsam... ne yapsam... Dekart oluyorum sonradan... \nSakallarım uzuyor, ben bu kızı seviyorum, ufak bir yürüyüş \n Çankaya'ya \nBir pazar, güneşli bir pazar, nasıl coşuyor yüreğim, nasıl karışıyorum insanlara \nBir çocuk bakıyor pencereden, hülyalı kocaman gözlü nefis bir çocuk \nLermontov'un çocukluk fotoğraflarına benzeyen kardeşi bakıyor sonra \nBen şiir yazıyorum daktiloda, gazeteleri merak ediyorum, \n kuş sesleri geliyor kulağıma \nBen mütevazı bir şairim, sevgilim, her şey coşkulandırıyor beni \nSanki ağlayacak ne var bakarken bir halk adamına \nBakıyorum adamın kulaklarına, boynuna, gözlerine, kaşlarına, \n yüzünün oynamasına \nEy halk diyorum, ey çocuk, derken bende bir ağlama \nİlençleniyorum bütün bireyci şairleri, hale gidiyorum portakal almaya \nİlençleniyorum o laf kalabalıklarını, kurumuş yürekleri, bireyin kurtuluşunu filan \nİlençliyorum o kitap kurtlarını, bağışlıyorum sonradan \nUzun kış gecelerinden sonra, masallarda anlatılan \nDurup durup bunları düşünüyorum, bir sevinci bir hüzün izliyor arkadan \nYüreğim ipesapa gelmez bir bahar göğü, Türkçe bir yürek kısaca \nBeklemek usandırıyor, telaşlı telaşlı bir şeyler anlatıyorum sağda solda \nBir otobüse biniyorum, inceliyorum bir böceği tutarak kanatlarından merakla \nYürürdüm eskiden baharda, o yıkıntıların ve çayırların olduğu alanlara \nAklıma şiiri gelirdi o yaşlı Amerikalının sonbaharı anlatan şiiri \nÇayırlar vardı o şiirde, baharı anımsatan ne de olsa \nBöylece yeniden hazırlanıyorum bir coşkuya, yeniden sokaklara fırlamaya \nKendimi atmak bir uçurumdan balıklama \nBüyük ve mavi bir şey izlenimi var bende, gördüğüm filmlerden mi ne \nBir şapka, telaşlı bir gök, sıcak yapay bir dünya \nAnlat anlat bitmiyor, bitmiyor bendeki daüssıla \nBütün sevgilerimi harcayabilirim bir çırpıda, yağmurlu o yollar geliyor aklıma \nBenzin kokuları, ıslak direkler, babamın esmer bir somun gibi tombul ve sıcak elleri \nUyurdum. Bir de bakmışsın yeni bir filim sinemada, şehirde yeni bir kız, \n kahvede yeni bir garson \nO üzgün ve sabahlıklı dururdu balkonda... \nŞimdi ne var hüzünlenecek bunda, nedir bu çatlatan yüreğimi bu telaş \nSanki yarın ölecek gibiyim, birazdan polisler gelecek ya da \nGelip alacaklar kitaplarımı, daktilomu, bu şiiri, sevgilimin fotoğrafını duvarda \nSoracaklar babanın adı ne, nerde doğdun, teşrif eder misiniz karakola \nDünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum, öbür ucundaki ırmakları \nBir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor Vietnam'da \nAğlayarak bir yürek resmi çiziyorum havaya \nUyanıyorum ağlayarak, bir gün mutlaka yeneceğiz! \nBir gün mutlaka yeneceğiz, ey işalatçılar, ihracatçılar, ey şeyhülislâm! \nBir gün mutlaka yeneceğiz! Bir gün mutlaka yeneceğiz! bunu söyleyeceğiz bin defa! \nSonra bin defa daha, sonra bin defa daha, çoğaltacağız marşlarla \nBen ve sevgilim ve arkadaşlar yürüyeceğiz bulvarda \nYürüyeceğiz yeniden yaratılmanın coşkusuyla \nYürüyeceğiz çoğala çoğala..." + }, + { + "id": 4067.0, + "title": "Göğe Bakma Durağı", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 9.0, + "poem": "İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım\nŞu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından\nBebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından\nDurmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar\nŞu aranıp duran korkak ellerimi tut\nBu evleri atla bu evleri de bunları da\nGöğe bakalım\n\nFalanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım\nİnecek var deriz otobüs durur ineriz\nBu karanlık böyle iyi aferin Tanrıya\nHerkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum\nHırsızlar polisler açlar toklar uyusun\nHerkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam\nHerkes yokken biz oluruz biz uyumayalım\nNasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda\nBeni bırak göğe bakalım\n\nSenin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım\nTuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum\nBu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi\nSularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor\nSeni aldım bu sunturlu yere getirdim\nSayısız penceren vardı bir bir kapattım\nBana dönesin diye bir bir kapattım\nŞimdi otobüs gelir biner gideriz\nDönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç\nBir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin\nSeni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat\nDurma kendini hatırlat\nDurma göğe bakalım" + }, + { + "id": 8137.0, + "title": "Şayet Aşk", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 7.0, + "poem": "Şayet aşkın tohumu\nDüşmüşse gönlüne\nSuyunu esirgeme\nAşkın hakkını yeme\nPişman olursun ömrünce\n\nSana gölge verecek dallar\nFışkırır ancak gençlikten\nBüyüt bu fidanı ey genç\nHazır yeşermişken\n\nNe demek istediğimi\nÖmrünün ortalarında\nAnsızın anlarsın\nAlkol kana yayılınca." + }, + { + "id": 35558.0, + "title": "Hüsran Sokağı", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 7.0, + "poem": "Sonunda ketum bir tarihe göçebe oldum\nAdressiz kaldım bu yüzden bir rüzgâr gibi\nTakıldım hiç büyümemiş bir çocuğun ardına\nVizem yok kimliğim sahte yollar mayın döşeli\n\nBir ömürde kaç sokak izi kalır geriye\nSaçlarımın ıslaklığından anlıyorum\nOrda bir çocukluğun yağmuruna varılır\nYarpuz kokusu uğurlar sizi görmezsiniz\nHer sokak aslında bir patikadır\n\nYüzümde bir yama gibi duruyor zaman\nBütün aşkların kan grubu aynı olsa da\nAyrıdır çıkmazları son sözleri farklı\nGözlerinin rengine uymaz intiharları\n\nZaten hep gönüllüydü yanlışı yazgısına bulaştı\nKüçük sevinçlerin büyük kederlerin sahibi\nGüneşsiz bir gölge kansız bir yara oldu\nHüsran sokağında bir aşk daha vurdu kendini" + }, + { + "id": 89648.0, + "title": "Kerem Kıl, Kesme Sâkıy, İltifatın Bî Nevâlardan", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 8.0, + "poem": "Kerem kıl, kesme sâkıy, iltifatın bînevâlardan\nElinden geldiği hayrı, diriğ etme gedâlardan\n\nEsîr-i gurbetiz biz, senden özge âşinâmız yok\nAyağın kesme başın çün, bizim mihnetserâlardan\n\nSabâ! Kûyunda dildârın nedir üftâdeler hâli? \nBizim yerden gelirsen bir haber ver âşinalardan\n\nDeme zâhid ki: 'Terk et simber bütler temâşâsın! '\nBeni kim kurtarır Tanrı sataştırmış belâlardan! \n\nVücûdum ney gibi sûrah sûrah olsa ah etmem\nMuhabbeten dem urdum, incinmek olmaz cefalardan\n\nFuzûli! Nâzenînler görsen izhâr-ı niyaz eyle\nTerrâhhum umsa ayıp olmaz, gedâlar padişahlardan..." + }, + { + "id": 3264.0, + "title": "Son Aşık", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "Hasretinle geçiyorken bu gençlik çağım,\nEy sevdiğim, ben umitsiz değilim gene\nAk düşünce saçların kumral rengine\nKollarında son aşıkın ben olacağım.\n\nEy başında şimdi sevda rüzgarları esen,\nBöyle her gün yollarımdan geçsen de süzgün\nSen benimsin büsbütün terk olunduğun gün ...\nO mukadder günü, bilmem, düşündün mü sen?\n\nBen bir beyaz şaçlı aşık, sen bir ihtiyar ...\nO gün bana yalaşırken ey ilahi yar,\nEsirgeme gözlerimden bir son buseni,\n\nKirpiğinden yavaş yavaş bir damla aksın,\nÇünkü, ruhum, sen de o gün anlayacaksın\nKi hiç kimse benim kadar sevmemiş seni" + }, + { + "id": 13358.0, + "title": "Başım Eğik Dilim Kapalı Gözler Kançanağı Anlamında", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Asrımızın zarif düşünceli gençlerinden biri\nKederli elini\nTemiz alnına koyarken fikretmek için\nÇocukların susması \nKuşların ve kedilerin uzaklaşması\nHaritaları üzerine bezlerin atılması\nLambaların kısılması\nKadınların bir vakit konuşmadan\nYaşaması gerekebilir\nVe açılabilir görüntümüz Sahnemiz perdemiz:\nHergün bir miktar kros boksit asit\nVe arenamız\nDokuzyüz milyon müslüman rüyalarını hatırlamadan uyanabilir\n\nBaş efendimiz\nGörüntümüz\nSahnemiz \nPerdemiz\n\nEğer dualanmasaydı sesimiz\nEğer yaradandan o güzel ağız\nAçık ve seçik\nDilemesiydi demeseydi \n'Allah\nSesinizi\nMağrıptan Maşrıka Kadar Duyursun'\nDüşünmezdim üzerinde\nBinmezdim deli deli koşan küheylan\n\nBildim Sensin Sen Sen\nDiri Diri Diri Şahım\nDiri Şahım Diri Diri\nDirilt Alemi Alemi Alemi Alemi\n\nÇünkü dokuzyüz milyon müslüman rüyalarını hatırlamadan uyanmıştır\nBunların üzerine ezan\nUcu sancılar vuran\nBir kırbaç olmalıydı\nHer duyan\nBağrını açmalıydı akan kanı da sevdayı da yorumlamaya almalıydı\nHayır dokuzyüz\nMilyon müslüman\nTarihin hülyalarından vazgeçmiş olabilir AMA BEN\n\nElim dizlerime Vur Kalk\nMüslümanlar uyanın Eller Dizlere Vur Kalk\nYumruklar dizlere vur vur\nAMA BEN Ama ben Ama ben Ama ben\n\nKorku gerek tenlere etim kalbur\nDeşer bakışın kıyar da kıyar\n\nKorku gerek reca gerek\nYanlış anlaşılmış olabilir\nSesini duyuyorum kendimin/kelimeler kendinden emin değil\n\nYanlış anlaşılmış da olabilir\nAklım başımda mı! Değil\n\nVe sesimi duyuyorum\nKaburgalarımın gelip artık kavuşamadıkları iniltiden\n-Kulun korktuk şerrinden\nAğzımız yerlerde kaldı gerçek dilimizden akmadı\nKuldan korkarken gel zaman git zaman\nBir hayat ki haşa korkmadan yaradandan\nAma elbet ruhumun vazgeçilmez akışı baş çarptığım kayalıklar\n\nIrmaklarımın altından akan ırmak\nSandal sefalarım Marmara toprakları\nAma söyle olmuşsa yüzüme karşı söyle neyi inkar ettim\n\nDilediğim en güzel hayat \nÇöplerin içinde rüya aradım\nDüştümse eğer sana bakarken düştüm\n\nSen dinç zaman\nİşte kuluçkan\nBereketle taşan yağ küpleri gibi\nParmaklardan akan çeşmeler gibi\n\nİşte sinem kalabalık ve kendine zinde\nKullardan pervasız nesillerden biri\n\nAha Şeyhefendim Aha yüreğim\nGöz kapanır akıl susar susar akıl\nİstersen haydi haydi haydi\nYeryüzünün bütün gümbürtülerini çağır\n\nÇehrenden o azgın maskeyi dök\nO evleri kedere boğ\nNasıl olsa her kucaklandığın dalgada\nBir gemi kadavrası gibi ikiyüz yıl parçalandın\n\nMahşerinde uyanacaksın\nAğzının\n\nKorkuyorum o nedenle\nBaşım eğik\nDilim kapalı" + }, + { + "id": 3733.0, + "title": "Bir Lebi Gonca Yüzü Gülzar Dersen İşte Sen", + "poet": "Baki", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir lebi gonca yüzü gülzar dersen işte sen \nHar-ı gamda andelib-i zar dersen işte ben\n\nLebleri mül saçları sünbül yanagı berk-i gül\nBir semenber serv-i hoşreftar dersen işte sen\n\nPayine yüzler sürer her serv-i dil-cuyun revan\nSu gibi bir aşık-ı didar dersen işet ben\n\nZülfü sahir turrası tarrar şuh-ı şivekar\nÇeşmi cadü gamzesi mekkar dersen işte sen\n\nFirkatinde teşne leb hatır perişan haste dil\nKünc-i gamda bi-kes ü bi-mar dersen işte ben\n\nGözleri sabr u selamet ülkesini tarac eden\nBir amansız gamzesi Tatar dersen işte sen\n\nBakiya Ferhad ile Mecnun-ı şeydadan bedel\nAşık-ı bi-sabr ü dil kim var dersen işte ben" + }, + { + "id": 49450.0, + "title": "Flaş", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Gökgürültüsünden korkup yamacıma sokulan sevgilime\nSarıl bana, sarıl, öp, öp, öp beni, dedim\nBaksana allah yıldırımlarıyla resmimizi çekiyor!" + }, + { + "id": 2141.0, + "title": "Paramparça", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Agac butun\nIsik butun\nMeyve butun\nBenim dunyam paramparca.\n\nBuyuk bir ayna kirilmis\nKirilip yere dokulmus\nKainat icine dusmus\nDusmus amma paramparca.\n\nYaprak yaprak yapistirdim\nDiyar diyar dolastirdim\nBir alevdir tutusturdum\nYandim amma paramparca." + }, + { + "id": 1683442.0, + "title": "Taht", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "Prangalar takmışım kalbime\nKelepçeler ise gönlüme\nNe seveni ararım ne seni\nYalnızlığım tahta çıkmış neyleyim\nBulutlar dostum olmuş\nGüneş düşman\nGeceler hüzünle geçer\nVe yine sensiz\nArtık ne seni severim ne sevdaya kanarım\nSanma ki ardından ağlarım\nSahte gülümsemeler tahta çıkmış neylersin" + }, + { + "id": 512885.0, + "title": "Sefer Oldum Aynı Gare", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Sefer oldum aynı gare\nGider oldum diyarımdan\nFelek zullmetti ayurdu\nBeni gül yüzlü yarimden\n\nÖlem bir gün,gidem bir gün\nTenim türab olsun her gün\nGelir muhabbet kokusun\nYel estikçe gurabundan\n\nSenin aşkın muhabbetin\nYakar beni derunumdan\nFiganım arşa yükseldi\nFelekler yandı ahımdan\n\nSeyyid Nesimi'nin ahı\nGidenler gelmiyor dahi\nYetiş ey Kerbela Şah'ı\nMahrum etme didarından" + }, + { + "id": 53027.0, + "title": "Edebi Bir Tartışma", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 5.0, + "poem": "Markov'un iddiasına göre\nruhunu bıçaklamaya çalışıyormuşum\nama ben onun karısını tercih ederdim.\n\nayaklarımı kahve masasının üzerine koyarım\nve o da der ki, \nayaklarını kahve masasının üzerine koymana\npek aldırmıyorum\nama bacakları sallanıyor\nher an zavallı şey\nparçalara ayrılabilir.\n\nayaklarımı masadan çekmem\nama hala onun karısını tercih ederim.\n\nMarkov der ki, bir hendek kazıcısını\neğlendirmeyi tercih ederdim veya bir\ngazete satıcısını çünkü bu insanlar\nhiç olmazsa nezaket kurallarına uyacak kadar nazik olurlar\nRimbaud ile fare zehiri arasındaki\nfarkı bilmeseler de.\n\nboş bira tenekem\nyere yuvarlanır.\n'ölmem gerekmesi hiç mi hiç\ncanımı sıkmıyor, ' der Markov, \n'bu oyundaki rolüm yaşayabildiğim\nkadar iyi yaşamam gerektiğidir.'\n\nyanımdan geçerken karısını yakalarım\nelindeki bira göbeğime yaslanır, \ndizleri ve göğüsleri çok güzeldir\nve onu öperim.\n\n'yaşlı olmak pek o kadar kötü değil, ' der, \nortalığa bir sakinlik çöker ama\nönemli olan şudur: \nSakinlikle ölümü birbirinden ayrı tutmak için: \nasla yaşlı olduğun için gençliğe\naşağılayıcı bir şekilde bakma, \ntecrübeli olduğun için yaşlılığa\nasla bilgelik olarak bakma. bir\ninsan hem ahmak hem de yaşlı olabilir --\nböyle birçok insan vardır, bir insan\nhem genç hem de bilge olabilir --\nçok az insan böyledir. bir insan --\n\nTanrı aşkı için diye figan ettim, \n'kes sesini! '\ngidip bastonunu aldı ve \ndışarı çıktı.\n\n'onun hislerini incittin' dedi karısı\n'senin büyük bir şair olduğunu sanıyor.'\n\n'bana göre o fazla kurnaz' dedim\n'biraz fazla bilge.'\n\ngöğüslerinden birini dışarı çıkarttım\nkokunç büyük\ngüzel\nbirşeydi." + }, + { + "id": 23304.0, + "title": "Beni Öp Sonra Doğur Beni", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Şimdi\nutançtır tanelenen\nsarışın çocukların başaklarında.\n\nOvadan\ngözü bağlı bir leylak kokusu ovadan\nçeviriyor o küçücük güneşimizi.\n\nTaşarak evlerden taraçalardan\ngelip sesime yerleşiyor.\n\nSesimin esnek baldıranı\nsesimin alaca baldıranı.\n\nVe kuşlara doğru\nfildişi rüzgarın tavrı.\nDağ güneş iskeleti.\n\nTahta heykeller arasında\ndenizin yavrusu kocaman.\n\nKan görüyorum taş görüyorum\nbütün heykeller arasında\nkarabasan ılık acemi\n- uykusuzluğun sütlü inciri -\nkovanlara sızmıyor.\n\nAnnem çok küçükken öldü\nbeni öp, sonra doğur beni." + }, + { + "id": 54866.0, + "title": "Oğluma", + "poet": "Şeyh Edebali", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir baş ol ki oğul! \nDimdik durasın\nÇiğnenip ezilmeyesin\n\nBir göz ol ki oğul! \nİyiliği göresin\nPeşinden yürüyesin\n\nBir dil ol ki oğul! \nZehire bal süresin\n\nBir el ol ki oğul! \nYoksulu giydiresin\n\nBir yürek ol ki oğul! \nHer zaman bak diyesin\n\nAyak olursan oğul! \nKarınca ezmeyesin\n\nVakit kıymetli oğul\nSakın boş gezmeyesin" + }, + { + "id": 3289.0, + "title": "Bir Güneydoğu Ağıdı", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 5.0, + "poem": "İlk bu sabah\nİlk bu sabah göğü görmedim\nİlk bu sabah kaysı çiçeklerini\nHüzün ilk kez konuk gibi gelmedi\nEfendim, ev sahabım\n\nKaracamı suya indiremedim\nŞahanım uçurdum döndüremedim\nDağlar\n\nEnikli kapılar kitlendi\nTaş avlular sustu, ben sustum\nİlk kez bekledim ölümü\nDostu bekler gibi bekledim\nDağlar\n\nBenim acım acıların beyidir\nCanıma bir doru kısrakla gelir\nÖfkeyi sabırda eritir\nUmut yer\nSuyunu gözümden içer bir zaman\nDağlar of dağlar" + }, + { + "id": 334360.0, + "title": "Kar", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Derler ki,bu dünyada ne elde etsen kardır; \nEl atmadan bitende acaba ne kar vardır? ..\n 1978" + }, + { + "id": 692.0, + "title": "Vuruldu", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Vuruldu bir uçurum derinliğinde\nYaylada bir seherin serinliğinde\nAvcıdan yarasını gizlercesine\nÇığlıgını gömerek devrildiginde\n\nVuruldu ciger parem kanlar içinde\nVuruldu yürek yarem kanar içimde\n\nMavzeri baş ucunda dağ yamacında\nParmağı donup kalmış tetik ucunda\nSabahsız bir uykuya dalarcasına\nBeyaz bir çiğdem açmış kanlı saçında" + }, + { + "id": 1322896.0, + "title": "Eğer", + "poet": "Rudyard Kipling", + "rating": 8.0, + "poem": "Tüm çevrendekiler kendinden geçip de\nSeni suçladıkları anda soğukkanlı kalabilirsen\nHerkes senden şüphelendiği halde\nOnların kuşkularını hoş görebilirsen\n\nBekleyebilir ve beklemekten yorulmazsan eğer\nHaksız şuçlamaya uğrar da karşılık vermezsen\nGarez beslemediğin halde, gareze tahammül eder \nAkıllıca konuşmaz fazla uysal görünmezsen \n\nDüşünebildiğin halde\nKölesi olmazsan düşüncelerinin\nHayal kurma gücün olduğu halde\nTutsağı olmazsan hayallerinin\n\nEğer felaket ve saadetle yüz yüze gelirde\nBu iki sahtekârı aynı şekilde karşılayabilirsen\nTüm ömrünü adadığın şeylerin yıkıldığını görür de\nKırık dökük araçlarla yeniden yapabilirsen\n\nKalbini sinirlerini ve tüm vücudunu; \nİş işten geçse de gayen için diriltebilirsen\nVe 'dayan' diyen iradenden başka bir gücün \nKalmadığı halde dayanabilirsen...\n\nNe dostların ne de düşmanların sözleri incitmezse seni\nGereğinden çok bağlanmadan saygı duyarsan herkese\nEğer her dakikanın doldurabilirsen altmış saniyesini\nO zaman dünya da senindir, içindeki her şey de\nHatta daha çoğunu da ellerinde bulursun\nAsıl önemlisi oğlum o zaman gerçek ADAM olursun..." + }, + { + "id": 105155.0, + "title": "El Çek Tabib El Çek Yaram Üstünden", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 8.0, + "poem": "El çek tabib el çek yaram üstünden\nSen benim derdime deva bilmezsin\nSen nasıl tabibsin yoktur ilacın\nYaram yürektedir sarabilmezsin\n\nSana derim sana ey kalbi hayın\nKimseler çekmesin feleğin yayın\nYıkıp harab ettin gönül sarayın\nAlıp bir taşını koyabilmezsin\n\nEmrah'ım dinledin benim sözlerim\nMuhabettin can evimde gizlerim\nNe duruyon ağlasana gözlerim\nBir daha yarini görebilmezsin" + }, + { + "id": 198.0, + "title": "Oranlama", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir sen eksiktin sarıyıldız hoşgeldin \nGeç bakalım karşıma benimle içer misin \nAğlar mısın içince burnuna çeker misin \nGözyaşların yakabilir mi dudaklarımı \nAma neden titriyorsun öyle sarıyıldız \n\nBak ben su taşıyorum ince elekle \nİğne deliğinden dünyayı geçiriyorum \nBak ben aklıma uyup sarıyıldız \nDurmadan aklımı saşırıyorum \nSen beni kaçıncı binden tanıyorsun ki \n\nHadi bana çelik mavisi bir gece getir \nHadi dostlukları tek tek koparıp getir \nAlnımdan öp beni e mi, yitik sıcaklığımı getir \nGençliğimi çılgınlığımı deli günlerimi getir \nNe o sarıyıldız sen de mi ağlıyorsun" + }, + { + "id": 105832.0, + "title": "Açılın Kapılar Şah'a Gidelim", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Hızır Paşa bizi berdar etmeden,\nAçılın kapılar Şah'a gidelim,\nSiyaset günleri gelip çatmadan,\nAçılın kapılar Şah'a gidelim.\n\nBunda bilmeyeni bildirirler mi\nEli bağlı namaz kıldırırlar mı\nYoksa Şah diyeni öldürürler mi\nAçılın kapılar Şah'a gidelim.\n\nAslımız Muhammet kıyman cellatlar\nÜstümüzde bite davacı otlar\nÖlüm Allah emri ya eziyetler\nAçılın kapılar Şah'a gidelim.\n\nSağlıklı mı ola dostun illeri\nKarşıda görünen tozlu yolları\nŞah'tan elçi gelmiş dem bülbülleri\nAçılın kapılar Şah'a gidelim.\n\nHer nereye gitsem, yolum dumandır\nBizi böyle kılan, ahd-ü amandır\nZincir boynum sıktı hayli zamandır\nAçılın kapılar Şah'a gidelim.\n\nGüzel Şah'ım çıktı m'ola köşküne\nCan dayanmaz gayretine müşkine\nSeni beni Yaradan'ın aşkına\nAçılın kapılar Şah'a gidelim.\n\nKapısı yok bacasından bakarım\nGözlerimden hasret yaşı dökerim\nŞah'a giden bir bezirgan tutarım\nAçılın kapılar Şah'a gidelim.\n\nPir Sultan Abdal'ım güzel şah canım\nAğlamaktır benim demim devranım\nArşta melek yerde çeşm-i efgânım\nAçılın kapılar Şah'a gidelim." + }, + { + "id": 14849.0, + "title": "Gözlerimden Çok Yaramı Sevdim...", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": " Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar. \n Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını... \n Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden... \n Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı... \n Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor... \n Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde... \n Belki aynı gece,belki yıllar boyunca konuştuğumuz yerden bana geldik...susuz ve yorgun...Yaşamaya köpekler gibi aç,ama ölüme dünden razı... \n Bana geldik...Belki içimizdeki acıyı avutur,koptuğumuz ışığı ikna eder,biraz olsun hiç yaşamamış,hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapar,içimizden bir ömür çalar,yitirdiğimiz ve anlayamadığımız ne varsa uzakta bırakır,buradan,bu hayattan yolumuza devam ederiz,sanmaya geldik... \n İçtik,şımardık,ağladık,hayatı özledik,çığlık attık;ardımızda bıraktığımız ve bir kez olsun sahiden dönüp bakmadığımız onca kırıl kalp,onca vazgeçiş,onca erteleyiş,onca unutuş bir gecede bağışlanır sandık... \n Ama olmadı...Bunu ilk ve son kez sevişirken anladık...Birbirimizin çıplak bedenlerine dokunduğumuzda...Aynı anda,belki de peş peşe,derinden,��ok derinden öksüz kalan bir çocuk gibi kesik kesik ağlamaya başladık...Engel olmaya çalışsak da,yine de kahredici bir hoşluğu vardı bu ağlayışın içimizde...Bu hayatta sevgili olarak birlikte gidecek bir yerimiz yoktu...Geçmişimiz bizi geri çağırıyordu...Gidecek bir yerimiz yoktu,ama kaybolmamıştık...Bu yüzden kahredici bir boşluğu vardı göz yaşlarımızın... \n Sonra sabah oldu...Sonra acı ve özlemin yerini utangaç bir boşluk aldı...Bütün o eksik hazların yerini derin bir suçluluk duygusu aldı... \n Sonra o gitti,yaramda hiç unutamayacağım bir ürperti bırakarak gitti...Yaram ki,kimse onun kadar beni anlayamaz,yaram ki onun kadar kimse beni sevemez...Gözlerimden çok içimdeki yaramı sevdim ben...Çünkü ondan başka kimse bana beni gösteremedi...Herkese,ama herkese yalan söyledim,ama bir tek o biliyordu hepsini...Bir tek o gördü beni kendimi aldatırken...Onu unutmaya çok çalıştım...Yok saymaya...Hayat diye içine girmediğim akvaryum kalmadı...Her mevsim mutluluk modaydı...O akvaryumların içinde mutluymuşum gibi yaptım...Yaramı unutup herkes ne yapıyorsa onu yapmaya çalıştım...Akvaryumun içinde,herkes gibi camların dışında bir yeri özledim...Bana ait olmayan bir hayatta,hiçbir ortak yanım olmayan insanlarla akvaryumun dışını özledim...Yaramı unutup,neyi özlediklerini bilmeyen insanların özleyişlerini sevdim...Bilmiyorum,belki bunu da kendi yaramı unutmak içim yaptım hep...Anladım ki,nereye gitsem sonunda yarama dönüyorum...Ne yapsam,ne etsem döndüğüm tek yer yine o eski kalbim...Bütün o oyunlardan bana kalan o eski yadigar...Ne kadar sevse de insan,tükenip,yorulduğu bir saat var...Herkesin bencil bir ömrü var...İşte en çok o zaman hatırlarım o eski kalbimi,onca insana kendimden öç alırcasına dağıttığım kalbimi,çok sevdiğim bir yabancı gibi hatırlarım...Mahcup bir özlemle çağırırım onu dağıttığım yerlerden;hayatlardan,yorgun ve bencil sevgilerden... Utanarak...Sanki kendi kalbimi geri çağırmak bir suçmuş gibi çağırırım...Güzellik ve soyluluk saklıdır o kalpte...Kalbimdeki kimsesiz kalmış güzelliğe ve soyluluğa vurgunumdur ben...Onu her arzulayışımda karşıma Tanrı çıkar...Beni böyle eksik,böyle yarım,böyle susuz,böyle bir başına O bırakmıştır...Tanrı vardır ve benim bu sonsuz susuzluğum ondandır... \n Bu susuzluğu hissettiğim andan beridir hayattan korkmamayı öğrendim...Kime dokunsam Tanrı’ya sonsuz bir yakarış;kime dokunsam o büyük kopuşun sancısıydı;kime dokunsam kendimdeki ilk ağrıya dokunuş gibiydi...Kime dokunsam eksik,ve yanlış bir Tanrı’ya dokunmak gibiydi... \n Tanrı’yı unutmak,içimdeki aşkı unutmak gibidir bazen...Böyle zamanlarda kalkıp giden her şeyin peşine takılırım...Bütün zamanların,bütün trenlerin,bütün vaatlerin ve hızların arkasından giderim...Farklı olmak adına,kendim olmak adına,herkes gibi olmak adına koşarım giden her şeyin ardından...İçimdeki Tanrı’yı,içimdeki aşkı soluksuz,kimsesiz bırakarak koşarak giderim her şeyin ardından...Kendimi hatırlamamak için her anımı,her dakikamı tıka basa bu hayatla doldururum...içimdeki aşkı,içimdeki susuzluğu unutabilmek için bir projeye,bir yaz boz tahtasına dönüştürürüm kendimi...Her yerde ve herkesle olmak için kendimi boşlukta bir yerde yeniden yaratmaya çalışırım...Herkesle ve her yerde olmak için,beni her yere bir an önce yetişmek için,kendime bana ait olmayan bir kalp,bir yüz alıp kimsenin bilmediği,uğramadığı bir boşluğa yerleşirim...Herkes ve her şey olmaz için,beni çağırdıkları her yerde olmak için bu boşlukta yaşadım kimsesiz,bu boşlukta yüzüme çarpan kapılar,bu boşlukta hızlandıkça geciktiğim,bu boşlukta çırpındıkça yitirdiğim her şey bana aşksız geçen yıllarımı hatırlatır...Bana Tanrı’sız ömrümü,yüzümden yoksun geçen anlarımı hatırlatır...Böyle zamanlarda defalarca çiğneyip geçerim kendimi...Verdiğim sözleri,ettiğim yeminleri...Atarım kendimi herkesin ortasına...Gizlerimi atarım hoyrat gözlerin önüne...Önce ben başlarım kendimi yağmalamaya...O güvenmediğim hayatı ve zamanı yanıma alarak gizlediğim ne varsa ortaya dökerek...Öç alırcasına kendimden...Dökerim her şeyi ortaya...Herkesin kendinden kurtulmak için kışkırttığı yurtsuz ve kimsesiz bir gece için... \n Böylesi gecelerde herkes o eski yarasına haksızlık etmiştir;böylesi gecelerin sabahında herkes ezbere ve çabuk çabuk konuşur ve kimse kimsenin gözlerine korkusuzca bakmaz...Herkes bir an önce,eksik ve yanlış da olsa bir gece önceki ömrüne dönmek ister...Herkes susuz bıraktığı o eski kalbine dönmek ister... \n Bunları bilince,bunları hissederek yaşayınca kimseye kızamıyor insan...Öfke dönüp dolaşıp geliyor yine içte patlıyor...İçimde patlıyor...Çünkü kime kızıp,kimi lanetlesem en sonunda onu içimde buluyorum...Suçladığım herkeste biraz ben varım...Kimi yargılasam elimde kanı var...Kime bağlansam onda haksızlık ettiğim ömrüm ,susuz bıraktığım Tanrı’m var...Kime koşup sarılsam onda kolları bağlı erdemim var...Başkalarını yargıladıkça kendini tutsak eden,başkalarını küçümsedikçe küçülen sevgim var...Oysa ne yapsam o yurtsuz gecem,susuz bıraktığım aşkım beni hiç unutmaz...Sorar hesabını...Defalarca gidip gelerek ömrümden,kimlerdi,diye sorar o kanayan yüz bana,kimdi bütün gece onda yargıladıkların...İtildiğim ve sığındığım yüzümden tek bir yanıt çıkar,tek bir ses...O ses der ki,bütün gece yargıladıkların aslında sensin...Bilirsin ki o ıssız gecede bunu sana söyleyen senin sesindir...Sahibini ancak bu ıssız gecede bulmuştur...İçinde soluksuz bıraktığın Tanrı’nın sesi,içinde öyle kimsesiz,öyle kanlar içinde bıraktığın sahipsiz yüzünün sesidir...Ne olur sus ve öfkelenme der bu ses bana...Boyun eğ bu sese...Kabullen onu...Bir kez olsun kendi sesinin önünde eğil der...Bir kez olsun kulak ver ona...Kulak ver ona,onun neleri yitirdiğini,neleri sonsuza dek kaybettiğini bir kez olsun anların ağzından duy...Yüzünden akan kanı bir kez olsun öp...Sadece gözyaşı değil onlar...Dokun onlara,dokun kendi kanına,yitirdiğin ve özlemini çektiğin her şeyi kendi kanında bulacaksın...Orada bütün yargıladıkların var...Orada reddettiğin bütün ömrün var...Bu hayattan tiksinip lanetlediğin ne varsa,hepsi kanında saklı...Seni terk edip ihmal edenler,seni bir türlü anlamak istemeyenler,seni yargılayıp dışarıda bırakanlar orada...Orada,seni deliler gibi sevenler ve senin içine bir türlü giremeyenler...Ne olur bir kes olsun onca insana dağıttığın kendini geriye çağır...Ne olur bir kez olsun anla,ömründen daha uzağa gidemezsin...Onca yıl susuz bıraktığın Tanrı’ndan daha uzağa gidemezsin...Ne olur anla,onca yıl kimsesiz bıraktığın yüzünden daha uzağa gidemezsin...Ne olur bir kez olsun anla,yarını yok sayarak hiçbir yere gidemezsin... \n Yaşamak ne ki,hem kendini,hem sevdiklerini durmaksızın kimsesiz bırakmak değil?..Yaşamak yüzünü onca yemine rağmen ortada bırakmak değil mi?Yaşamak her gittiğin yerde bıraktığın yüzleri kanayarak özlemek değil mi?.. \n Yaşamak,içindeki o sonsuz ve tesellisiz acının tesellisini bu hayatta aramak değil mi?.. \n Bu hayatın ne yengisi,ne yenilgisi teselli etti beni...Ne zaman kazandım,ne zaman,artık kurtuldum,desem,daha derin bir boşluk açıldı önüme...Bu hayatın kurallarıyla ne zaman çıksam yola,kazandıkça kaybettim,yükseldikçe alçaldım...Ne aklımdan kurtuldum,ne delirdim... \n İçimdeki erdem öylesine soluksuz kalmıştı ki,ne zaman aşkın bir güzellik görsem ertelediğim hayatım gelirdi aklıma...İçimdeki erdemi suç ve günahla sınamaya geç başlamıştım çünkü... \n Çünkü ne zaman yasadışı bir gece yaşasam anlamsızca ve kimsesiz bir ağlayış gelirdi içimden... \n Ne zaman beni bana hissettiren birine sarılsam;çok uzaktan,çok eski bir duygu bana rağmen,bana inat yanımdan geçip giderdi...Kimi sevsem hiç olmadığı kadar yalnızlaşırdı...Kimi sevsem bütün o yanlış hayatım gizlendiği yerden çıkıp gelirdi...Kimi anlamaya çalışsam hayatımın boşluğu çarpardı yüzüme...Kime elimi uzatsam o unutulmuş ömrümle karşılaşırdım... \n Kendimi daha fazla ne kadar tüketebilirdim...Kime sarılsam verip de tutamadığım sözler çıkardı karşıma... \n İnsan her sabah doğan güneşten utanır...İnsan er ya da geç gelen mevsimlerden utanır... \n İnsan onca yıl susuz bıraktığı Tanrı’sından utanır... \n İnsan bunca işarete,bunca özleme rağmen bir türlü gidemediği yerden utanır... \n İnsan yalan bir hayattan onca yıl bir kurtuluş beklediğine utanır..." + }, + { + "id": 2110239.0, + "title": "Atatürk", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "Üstümüze gece gündüz kol geren,\nBize güzel iyi günler gösteren,\nTürk iline yeni baştan can veren\nKimdir diye sorarlarsa: Atatürk.\nYurdumuzu aydınlatan sabahlar,\nDüşmanlara korku veren silâhlar,\nTersaneler, fabrikalar, tezgâhlar\nGöze çarpan her ne varsa: Atatürk.\nTanrı gibi görünüyor her yerde\nTopraklarda, denizlerde, göklerde:\nGönül tapar kendisinden geçer de\nHangi yana göz dalarsa: Atatürk.\nBabasından önce onun adını\nÖğretiyor oğluna Türk kadını,\nOndan aldık yaşamanın tadını,\nBahtiyarız, bahtiyarsa Atatürk." + }, + { + "id": 105841.0, + "title": "Gözleyi Gözleyi Gözüm Dört Oldu", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Gözleyi gözleyi gözüm dört oldu\nAli'm ne yatarsın günlerin geldi\nKorular kalmadı kara yurt oldu\nAli'm ne yatarsın günlerin geldi\n\nKızılırmak gibi bendinden boşan\nHama'dan Mardin'den Sıvas'a döşen\nDüldül eğerlendi Zülfikâr kuşan\nAli'm ne yatarsın günlerin geldi\n\nMümin olan bir nihana çekilsin\nMünafık başına taşlar üşürsün\nSancağımız Kazova'ya dikilsin\nAli'm ne yatarsın günlerin geldi\n\nŞah'ın geleceğin bir gün duydular\nYezitler lânet gömleğini giydiler\nİmam Aliyyürriza'ya kıydılar\nAli'm ne yatarsın günlerin geldi\n\nPir Sultan Abdal'ım bu sözüm haktır\nVallahi sözümün hatası yoktur\nŞimdiki sofunun Yezit'i çoktur\nAli'm ne yatarsın günlerin geldi" + }, + { + "id": 16754.0, + "title": "Giderim", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Artık seninle duramam\nBu akşam çıkar giderim\nHesabım kalsın mahşere\nElimi yıkar giderim\n\nSen zahmet etme yerinden\nGürültü yapmam derinden\nParmaklarım üzerinden\nSu gibi akar giderim \n\nArtık sürersin bir sefa\nNe cismin kaldı ne cefa\nŞikayet etmem bu defa\nDişimi sıkar giderim\n\nBozar mi sandın acılar\nBelaya atlar giderim\nKurşun gibi mavzer gibi\nDağ gibi patlar giderim\n\nKaybetsem bile herşeyi\nBu aşkı yırtar giderim\nSinsice olmaz gidişim\nKapıyı çarpar giderim\n\nSana yazdığım şarkıyı\nSazımdan söker giderim\nBen ağlayamam bilirsin\nYüzümü döker giderim\n\nKöpeklerimden kuşumdan\nYavrumdan cayar giderim\nSenden aldığım ne varsa\nYerine koyar giderim\n\nEzdirmem sana kendimi\nGövdemi yakar giderim\nBeddua etmem üzülme\nKafama sıkar giderim" + }, + { + "id": 285405.0, + "title": "17 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Tekke hâlsiz, medrese sözsüz yaşamaz.\nAşkın gücünü ne hâl, ne söz aşamaz.\nMüftünün ve hatibin kralı gelse; \nAşkın mahkemesinde hiç konuşamaz! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 285413.0, + "title": "42 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Tek parça gibi kadeh, kim yapıştırdı? \nSarhoş onu kırdıysa sanma ki sırdı.\nBu kadar güzel başı, ayağı, eli; \nBir sevgi yarattı da, bir kin mi kırdı? \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 105311.0, + "title": "Behey Dilber Sana Gonül Vereli", + "poet": "Gevheri", + "rating": 6.0, + "poem": "Behey dilber sana gönül vereli\nBana hasm olmadık kullar mı kaldı\nDasitan eyledin illere beni\nHalim söylemedik diller mi kaldı\n\nFerhad gibi yol eyledik dağları \nHangi yar güldürmüş ağlayanları\nŞimdi viran oldu dostun bağları\nYad eller değmedik güller mi kaldı\n\nBöyle dilber gelmemiştir devrana \nŞimdiki hublara yoktur bahane\nBir rüzgar musallat oldu cihana\nMeyvesin dökmedik dallar mı kaldı\n\nGel gönül bu dertten olalım ari \nGörelim sonunda ne kılar Bari\nGevheri der ben de ederim zari\nBaşıma gelmedik haller mi kaldı" + }, + { + "id": 8302.0, + "title": "Yazlık", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "açılır içimin yaz gülmeleri\niyi yazılmış kötü okunan şiirler gibi\nvazgeçilebilir bir öğlesonrası\ntadından yenmiyorsa\ntadı nasıl biliniyor\nmademki yenmiyor bu\ngüneş suyuna siesta çorbası?\n\naçılır içimin sayfiye yerleri\nyaşasın sosyalizmir’in işsiz güçsüz öğlesonları!\nhavuz klorunda yıpranan gençliğim eyvah!\nrica etsem sırtıma sürer misiniz\nkaçırdığım fırsatları?\naçılır yüzümün yazlık bahçesi\nevet belki artık çok geç ama\nherkes bilsin ki zamanında gençlerbirliği’nden\nistediler\nama ben gitmedim!" + }, + { + "id": 96695.0, + "title": "Anadolu", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben Anadoluyum... \nYıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç... \n\nŞükrederek, kalktığım sofralarımda\nYa soğan ekmek olur, yahut bulamaç. \n\nHastalarım ölüm yataklarında\nNe doktor yüzü gördüm, ne ilaç. \n\nZaman zaman nankör çıktı büyütüp okuttuğum, \nGölge vermedi çok kere diktiğim ağaç... \n\nDevlet denince hep vergi geldi aklıma\nJandarma deyince kırbaç... \n\nEn gümrah ırmaklarım boşuna akıp gitti\nÜç beş adım ötesinde toprağım vardı kıraç. \n\nGittim, yiğitçe döğüştüm gazâ meydanlarında\nNe tak-ı zaferler istedim, ne taç... \n\nSavaşta çiğnetmedim hilâli düşmanlara\nBarışta düştü üstüme gölge gölge haç... \n\nYolsuz, okulsuz köylerim, kasabalarım hâlâ\nAlın terine muhtaç... \n\nBen Anadoluyum, acılı, mahzun; \nBende bitmez tükenmez dert kulaç kulaç..." + }, + { + "id": 48136.0, + "title": "Kırılan Bir Zincir Sevincinde", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Narın morlaştığı yerdeyiz yine\nAynı kutsal mavinin yüreğindeyiz\nSevdanın zor kaçaklığına karşı\nYeşeren bir dal\nVe kırılan bir zincir sevincindeyiz\n\nSen yine sonsuz düşlerinde suların\nHer şafak vakti\nBin sabahı birden sunuyorsun\nSaçının her telinde bir nehirle\nO şiir dünyasını yeniden kuruyorsun\n\nTanrılar rengarenk açmış bu kez\nApollon bir papatya beyazı sanki\nZeus taze bir gelincik kızılı\nBütün tapınaklarda aynı özlem\nBütün sütunlarda aşk yazılı\nPosedion yine masmavi bir öfke\nSuların göğsüne tığlarla kazılı\n\nGeçmiş yılların sabır çatlatan hüznü\nŞimdi bir günün batışır yüzünde\nSuyun ve toprağın sevgisi derdik\nDinler yaratırdık tanrısız ve mavi\nYılları ay-ayları gün ederdik\nPürköpük coşkuyla gelirdik her yıl\nBoynu bükük ve çaresiz dönerdik\n\nNarın morlaştığı yerdeyiz yine\nAynı kutsal mavinin yüreğindeyiz\nNe tapınaktayız şu anda\nNe agorada ne saraydayız\nHer yerde birden kutlanan\nÇığlıkçığlığa bir zaferdeyiz\nYıllar sonra bütün baskılara inat\nYeşeren bir dal\nVe kırılan bir zincir sevincindeyiz" + }, + { + "id": 57651.0, + "title": "Bir Sabah Tanıdık Bir Şehre Girerken", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir sabah tanıdık bir şehre girerken\nSıcak ve dost şeyler düşünür insan\nTanıdık bir yatak bekler sizi\nBir çocuk yüzü gülümser anılardan\n\nDost şehirler, sevgili, anne şehirler\nNice anılar, nice mutluluklar yaşadım her birinizde\nDelikanlı bir sevinçle sokaklarınızdan geçtiğim oldu\nKederli günlerim oldu aklımı yitiresiye\n\nSonsuz kareli bir film gibi\nYaşamım geçiyor belleğimden\nTekrar etmek duygusu\nHer şeyi yeniden, yeniden...\n\nBir sabah tanıdık bir şehre girerken\nHüzünlü, tuhaf şeyler düşünür insan\nSadece o şehrin değil\nKendisinin de değiştiği duygusundan..." + }, + { + "id": 49666.0, + "title": "Sevmek", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 7.0, + "poem": "Allah elçilerinden sonra en büyük insana \nBir orman gibi büyür içimde sevmek \nİçimde insan bir mahşer gibi kararırken \nEy her suça ortak çıkan kalbim." + }, + { + "id": 246.0, + "title": "Otuz Üç Kurşun", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 8.0, + "poem": "Bu dağ Mengene dağıdır\nTanyeri atanda Van’da\nBu dağ Nemrut yavrusudur\nTanyeri atanda Nemruda karşı\nBir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur\nBir yanın seccade Acem mülküdür\nDoruklarda buzulların salkımı\nFirarı güvercinler su başlarında\nVe karaca sürüsü,\nKeklik takımı…\n\nYiğitlik inkâr gelinmez\nTek’e – tek döğüşte yenilmediler\nBin yıllardan bu yan, bura uşağı\nGel haberi nerden verek\nTurna sürüsü değil bu\nGökte yıldız burcu değil\nOtuzüç kurşunlu yürek\nOtuzüç kan pınarı\nAkmaz,\nGöl olmuş bu dağda…\n\n\n2.\nYokuşun dibinden bir tavşan kalktı\nSırtı alaçakır\nKarnı sütbeyaz\nGarip, ikicanlı, bir dağ tavşanı\nYüreği ağzında öyle zavallı\nTövbeye getirir insanı\nTenhaydı, tenhaydı vakitler\nKusursuz, çırılçıplak bir şafaktı\n\nBaktı otuzüçten biri\nKarnında açlığın ağır boşluğu\nSaç sakal bir karış\nYakasında bit,\nBaktı kolları vurulu,\nCehennem yürekli bir yiğit,\nBir garip tavşana,\nBir gerilere.\n\nDüştü nazlı filintası aklına,\nYastığı altında küsmüş,\nDüştü, Harran ovasından getirdiği tay\nPerçemi mavi boncuklu,\nAlnında akıtma\nÜç topuğu ak,\nEkşini hovarda, kıvrak,\nDoru, seglâvi kısrağı.\nNasıl uçmuşlardı Hozat önünde! \n\nŞimdi, böyle çaresiz ve bağlı,\nBöyle arkasında bir soğuk namlu\nBulunmayaydı,\nSığınabilirdi yüceltilere…\nBu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir,\nEvvel Allah bu eller utandırmaz adamı,\nYanan cigaranın külünü,\nGüneşlerde çatal kıvılcımlanan\nEngereğin dilini,\nİlk atımda uçuran\nUsta elleri…\n\nBu gözler, bir kere bile faka basmadı\nÇığ bekleyen boğazların kıyametini\nKarlı, yumuşacık hıyanetini\nUçurumların,\nÖnceden bilen gözleri…\nÇaresiz\nVurulacaktı,\nBuyruk kesindi,\nGayrı gözlerini kör sürüngenler\nYüreğini leş kuşları yesindi…\n\n3.\nVurulmuşum\nDağların kuytuluk bir boğazında\nVakitlerden bir sabah namazında\nYatarım\nKanlı, upuzun…\nVurulmuşum\nDüşüm, gecelerden kara\nBir hayra yoranım çıkmaz\nCanım alırlar ecelsiz\nSığdıramam kitaplara\nŞifre buyurmuş bir paşa\nVurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız\n\nKirvem, hallarımı aynı böyle yaz\nRivayet sanılır belki\nGül memeler değil\nDomdom kurşunu\nParamparça ağzımdaki…\n\n4.\nÖlüm buyruğunu uyguladılar,\nMavi dağ dumanını\nve uyur – uyanık seher yelini\nKanlara buladılar.\nSonra oracıkta tüfek çattılar\nKoynumuzu usul – usul yoldayıp\nAradılar,\nDidik – didik ettiler\nKirmanşah dokuması al kuşağımı\nTespihimi, tabakamı alıp gittiler\nHepsi de armağandı Acemelinden…\n\nKirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız\nKarşıyaka köyleri, obalarıyla\nKız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,\nKomşuyuz yaka yakaya\nBirbirine karışır tavuklarımız\nBilmezlikten değil,\nFıkaralıktan\nPasaporta ısınmamış içimiz\nBudur katlimize sebep suçumuz,\nGayrı eşkiyaya çıkar adımız\nKaçakçıya\nSoyguncuya\nHayına…\n\nKirvem, hallarımı aynı böyle yaz\nRivayet sanılır belki\nGül memeler değil\nDomdom kurşunu\nParamparça ağzımdaki…\n\n5.\nVurun ulan,\nVurun,\nBen kolay ölmem.\nOcakta küllenmiş közüm,\nKarnımda sözüm var\nHaldan bilene,\nBabam gözlerini verdi Urfa önünde\nÜç de kardaşını\nÜç nazlı selvi,\nÖmrüne doymamış üç dağ parçası.\nBurçlardan, tepelerden, minarelerden\nKirve, hısım, dağların çocukları\nFransız Kuşatmasına karşı koyanda\n\nBıyıkları yeni terlemiş daha\nBenim küçük dayım Nazif\nYakışıklı,\nHafif\nİyi süvari\nVurun kardaş demiş\nNamus günüdür\nVe şaha kaldırmış atını.\n\nKirvem hallarımı aynı böyle yaz\nRivayet sanılır belki\nGül memeler değil\nDomdom kurşunu\nParamparça ağzımdaki…" + }, + { + "id": 99407.0, + "title": "Kış Yorumu", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Karanlık kış günü akşam üstü\nBırak kendini sokaklara, \nGit bakalım gittigin kadar! \nFreni bozuk kamyonlar gibi\n\nSevda mı, umut mu, arkadaş mı, \nAnılar mı? Nerde...\nÖlüm mü? Doğduğun günden beri\nArdından gezer caddelerde\n\nKaranlık kış günü akşam üstü\nBir gülüş mü? Sıcak, \nDükkanların ışığı mı? Tramvaylar mı? \nGeçen kıvılcımlar saçarak.\n\nBütün trenleri kaçırdın\nAcıklı bir roman gibisin şimdi\nİşte milyon insanda, milyon yürek\nSenin için çarpar mı biri? \n\nKaranlık kış günü akşam üstü\nDost diye sokaklarda kendini ara, \nSevdalı, kimsesiz sarhoşlar gibi \nSarıl gizlice ağaçlara." + }, + { + "id": 60859.0, + "title": "Açık Atlas", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Hayattan ders veriyor diye öğretmenleri kızdıran\nTuzu bir bulmuş çocukları saklamadan güldüren dünyaya\nSu kaçırmaz bir eşeğin sesine açıktır penceresi\nBir sınıfın, batı son dersinde, kuşluk vakti\n\nMeşeler yapraklanınca bir tuhaf olurlar işte\nKoparılmış kürt çiçekleri, hatırlayarak amcalarını\nAzınlıkta oldukları bir okulda bile, sorarlar soru\nNeden feriklerin ve eşeklerin memeleri vardır? \n\nEn arka sırada çift dikişliler, sınavda en öne\nİntihara ve denizde nasıl boğulmaya çalışırlar\nYalnız Orta Doğu'da el altında satılan bir atlas\nKim demiş on sekiz yaşından küçükler okuyamaz\n\nBakıldı ki kum saati, ters çevrilmiş, çıt, usul isa asi olmuş\nİkinci karnede babası yarısını silahıyla dışarda bırakıp\nÖyle öğretildiği için saygılı, sınıfa giren parmak çocuğun\nBoş yerine, girilmeyen bir dersin denizi, gelip oturmuş\n\nAçık kalmış atlası, deniz taşmıştır, darılmasın Fırat ama\n\nHayatın orta öğretmeni sustu, dondu gülmeleri çocukların\nBir cenaze töreninde daha ölümü karşılamaya götürüleceğiz\n\nEfendiler! Eşekler susabilirler\nNe yani çocuklar hiç gülmeyecekler mi?" + }, + { + "id": 23940.0, + "title": "Ağıt ve Raks", + "poet": "Mustafa İslamoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "-Nadir Özkul’a- \nben oyumu felakete veriyorum şeyda\nsana dönük yanımda çengiler mat oluyor\nsaadet-zedelerin morga çevirdiği bir dünyada\nbana alevden kostümlerle dans etmek düşüyor\nve şeyda ben oyumu felakete veriyorum \n\nyolum uzadıkça kabaran direncimi\nher düştüğüm yeri öperek bileyliyorum\nkolay gele demek de nerden çıktı şeydam\ngürbüz doğumlarda bir nice ananın harcandığını\nimbatla gelenin kabayelle gittiğini biliyorum \n\nsenin aldanmak dediğin bana merhem oluyor\ngördüğüm kışı zorlu geçmeyen yılın baharını da\nsaksıya dikme gülleri ilk güneşle soluyor\nişte bu kısrak yokuşta çatladı demen için şeyda\ndünyanın tüm düzlüklerine kin besliyorum \n\ngeç bi yol nazlı, güleryüzlü şiirler yazamam ben \nesenlik şölenleri bitti vakt-i çerağanda\nvakt-i kahırda hüzün fasılları demidir bu dem\ngör ki raksederek ağlamak da varmış hesapta\nama ne raks’ı ne ağıt’ı ben Endülüs’ü evetliyorum\n\nartık bol kahkahalı çokşükürleri bıraktım\nesenlik bildirilerini harcıalem mutlulukları\ndenizi uslu gösteren kartpostalları yaktım\nfakat şeydam bir avuç külü yakamadığım için \nben oyumu felakete veriyorum" + }, + { + "id": 890.0, + "title": "Öyle Bakma Çünkü...", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "Güzel bahçeli bir ilkokulun penceresinden\ndünyaya,\nhayret, hasret ve biraz da\nbayat bayram şekeri kederiyle bakan,\naklı canbaz,yanağı al,\nsesi çilek aroması\nbir çocuk oturuyor\ngözlerinde..." + }, + { + "id": 37732.0, + "title": "Kimliksız Ölüler", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 6.0, + "poem": "5.\nYanında dağılmış kağıtlar\nVe tütün tabakası var\n\nBir bez parçasıyla\nAğzını tıkamışlar\n\nCesetini sırt üstü\nBoyunca uzatmışlar\n\nBir deniz kabuğunda\nDalgaları duyanlar\n\nBoş bir mermi kovanı\nSizce nasıl uğuldar" + }, + { + "id": 44092.0, + "title": "Bekle Geliyorum", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Daha dün diyorsan geçen yıllara\nGözlerinde anılar hala yeşilse\nVe hala ıslaksa kirpiklerin\nBekle geliyorum...\n\nBırakıp bütün mutlulukları\nBırakıp bütün güzellikleri bir yana\nBekledinse yollarımı\nBekle geliyorum...\n\nİsyan edip ağladığın mevsimlerde\nAşkımla silebildinse gözyaşlarını\nSevemedinse benden başkasını\nBekle geliyorum...\n\nO bensiz gülüşler avutamadıysa seni\nDindiremediyse hasretini yıllar\nVe bir türlü unutamadınsa beni\nBekle geliyorum..." + }, + { + "id": 64828.0, + "title": "Nedir Sevgi", + "poet": "Nizar Kabbani", + "rating": 7.0, + "poem": "I.\nNedir sevgi\nOkusak da hakkında binlerce eser\nYine de anlamış değiliz okuduğumuzu\nTefsir kitapları okuduk\nAstronomi ve tıp okuduk\nBilemedik, nereden başlasak\nEzberledik dünya edebiyatında\nNe varsa şiir ve deneme namına\nTek bir satır bile hatırlamıyoruz onlardan\nSevgi öğretmenlerine sorduk\nOnlar da bizim kadar biliyor ancak\n\nII.\nNedir sevgi\nGizemli barınağında sorduk onu fakat\nNe zaman varsak tutmak için\nKaçtı her seferinde bizden\nArdındayız ormanlarda yıllardır\nVe yıllardır bu yüzden kaybolduk\nİzledik onu siyah Afrika’ya kadar\nBengal’e, Nepal’e kadar\nKaraib denizine kadar ve Mayorka’ya\nAmazon ormanlarına kadar\nAncak yetişemedik\nAşk bilgelerine sorduk\nOnlar da bizim kadar biliyor ancak\n\nIII.\nNedir sevgi\nSeçkinlere sorduk, bir de kıssacılara\n“En güzel söz” deseler de ikna olmadık\nYoldaşlara sorduk bir kez de\nDediler “Uysal bir çocuk\nNergis üzerine şiirler yazan\nKarınca ve ceviz toplayan mama önlüğüne\nDüzenbaz ve hırçın bir çocuk\nZalim kedileri bile kandıran”\nAşk muhabirlerine sorduk\nOnlar da bizim kadar biliyor ancak\n\nIV.\nNedir sevgi\nTakva ehline sorduk, nafile\nDin adamlarına sorduk, faydasız\nBir de sorduk sırdaşlara, boşuna\nAşk ehline sorduk onu\nDediler “Terk etti küçükken\nRahatça taşıyarak serçelerle dalı”\nYaşını sorduk akranlarına sevginin\nGülerek cevap verdiler\n“Ne zaman biliniyordu ki aşkın yaşı”\n\nV.\nNedir sevgi\nİlahi bir iş olduğunu işittik\nİnandık buna öylece\nDuyduk ki, bir kutsal yıldızmış\nAçtık bu yüzden camları her akşam\nHer akşam onu bekledik\nBir şimşek olduğunu duyduk\nDokunduğumuzda çarpacak\nİşittik ki, keskin bir kılıç o\nÇekersek kınından kesiliriz\nSevgi yolcularına sorduk\nOnlar da bizim kadar biliyor ancak\n\nVI.\nNedir sevgi\nGörsek de yüzünü orkid çiçeğinde, anlamadık\nSesini duyduk bülbülün ötüşünde, anlamadık\nBuğday başağı üstünde fark ettik onu\nVe üzerinde ceylanın boynuzlarının\nNisan renkleri içinde\nAyıp işler yaparken\nDikkat etmedik yalnız\nAşk elçilerine sorduk\nOnlar da bizim kadar biliyor ancak\n\nVII.\nSevgi krallarına sığındık tarihte\nDanıştık bu yüzden bir kez delisine Leyla’nın \nVe akıl sorduk Lübna’nın delisine bir kez\nKeşfettik ki\nBiziz kralları adlandıran\nOlamadılar aşklarında daha mutlu bizden\n\nÇeviren: İlyas Altuner" + }, + { + "id": 25666.0, + "title": "Derinlik Çekimi II", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 5.0, + "poem": "En derini dünyanın kendi uçurumum\nBaşım dönüyor içimin derinliğinden\nBigün kaldırıp kendimi fırlatacağım\nKendimi kendi içime atacağım\n\nKartal kanatlarının da bir sınırı var gökte\nUçakların da füzelerin de\nBütün o sınırları aşacağım\nKendimi içimdeki sınırsız boşluğa bırakacağım\n\nDurmadan çekiyor beni bu dipsiz doruksuz uçurum\nGözlerim kararıyor içime bakınca\nAtıp kendimi kendime\nDerinlik korkusundan büsbütün kurtulacağım" + }, + { + "id": 5193.0, + "title": "Zehir", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Çocukken haftalar bana asırdı; \nDerken saat oldu,derken saniye...\nİlk düşünce,beni yokluk ısırdı:\nSonum yokluk olsa bu varlık niye? \n\nYokluk,sen de yoksun,bir var bir yoksun! \nİnsanoğlu kendi varından yoksun...\nGelsin beni yokluk akrebi soksun! \nBir zehir ki,hayat özü faniye..." + }, + { + "id": 59424.0, + "title": "Bir Gezgin Adam", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir adam belki de en çok bir rüzgardır şimdi\nSisli yabancı gölge gibi gezgin bir rüzgar\nŞehri bir yabancı gibi dolaşıyor\nŞehrin mabetleri bir bir tükeniyor\nBaşlıyor içinde sonsuz susuzluk\nAvuçlarının içi terliyor." + }, + { + "id": 61449.0, + "title": "Ben Beni", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Seyyah oldum pazar pazar dolaştım\nBir tüccara satamadım ben beni\nKoyun oldum kuzu ile meleştim\nBir sürüye katamadım ben beni\n\nBen beni kendimi\nCanımı özümü dost\n\nDostlar beni bir kazana kodular\nKırk yıl yandım daha çiğdir dediler\nÖlçeğimi gram gram yediler\nBir kantarda tartamadım ben beni\n\nBen beni kendimi\nCanımı özümü dost\n\nDeli gönlüm aktı gitti dengine\nÇok boyandım çok çiçekler rengine\nBir Mahzuni demiş oldum kendime\nOlmaz olsun atamadım ben beni\n\nBen beni kendimi\nCanımı özümü dost" + }, + { + "id": 50763.0, + "title": "Güzel Irmak", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "Küçüğüm, bu senin sesin, güzel ırmak\nÖnce rüzgârın öptüğü, sonra benim öptüğüm\nBu bitmemiş şiirler senin ayakbileklerin\nSoluğun, kokun, karnın, gölgeli gözlerin\n\nBu böyle çözülü göğsün, enine boyuna dudakların\nSabahlara kadar ki büyük gözlerin böyle\nBu dal gibiliğin, saçların, kırmızı ağzın\nBu üstünde onca seviştiğimiz yatak sonra\n\nSonra bu benim anı artığı eski yüzüm\nTüylerin, tay boynun, küçücük çocuk ellerin\nBöyle yukarıdan aşağı gidiyorum seni\nKarışıyor, korkunç, ellerimiz ayaklarımız" + }, + { + "id": 98756.0, + "title": "Daralma", + "poet": "Gonca Özmen", + "rating": 6.0, + "poem": "Sokaklar gökyüzü insin diyedir aşağı\nÇocuklar oynasın diye\n\nSokaklar pencereler baksın diyedir birbirine\nDertleşsin diye\n\nÖnce yüzüyle eskir evler\nYavaş yavaş kaybeder beden ısısını\nSesi yetmez olur da odalara\nBahçelere zor atar kendini\nSuskunlaşır kapılar, pencereler uykulu\n\nDört duvarın sohbetidir oda\nEvler hâlâ konar göçer çadırı çoğumuzun\nÖlümü büyüttüğümüz ipek kozalar\n\nÖyle daralttık ki içimizi\nBir saksılık toprağa yer yok\nHerkesin kendini gösteriyor pusulası\nAğaç kendi göğünü biliyor sadece\n\nVe tüm yolculukların sonunda\nOteller kolayca terkedilir de\npeki ya evler...\n\nGonca Özmen / Çıkın Dergisi Haziran 2001 sayısı" + }, + { + "id": 88259.0, + "title": "Kacak Yasama Yergisi", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "Gunelerden o gun alip basimi evin yolunu sasiracagim\nTaze ekmegim eski kanlarim benim ellerim sasiracak\nYa da tek basina sen acikacaksin sen tek basina gozlerin\nHic umurumda degil ya sundan sundan korkuyorum\nKim uydurdu bu hazirani bu temmuzlari bu yasamalri gizli kapakli\nBu yulaflari bardaklari bu butun pustluklari bu sarkilari\nHic umrumda degil yopksa yalnizliklar, bozuk paralar, uzun boylu ayisiklari, gelip gelip giden sarhosluklar, sabahleyin yatakta az az usumek, hani insanin kendi kendini bulamadigi, hatirlayamadigi saatler olur ya, iste onlar. Bir keresinde boyle saatlerin birinde bir sarki duymustum da isimi gucumu koyup sokak sokak bir kadin aramaya cikmistim. Sonra bulamamistim. Bir igrenmistim nedense, gidip bir kosede kusmustum.\nAksamlari eve hep arka sokaklardan donuyorm\nPencerelere bakmiyorm dukkanlarin mostralarina bakmiyorm hic\nSagima soluma bir baksam biliyorm sapitmak isten degil\nBir baksam ertesi gun kimbilir nerelerde olurum\nUzak sarkilari dinliyorm siki siki asik oluyorm\nIyi niyetle merhaba agaclar evler bildik bulutlar\nOgrenciler memur kisiler bana benzeyenler\nBen kacmaya cabaliyorm hosnut muyum\nSiz kactiginiz yerde hosnut musunuz\nKonusup gulusuyorz umumhaneye nasil gittiklrimizi anlatiyorz\nHic yanima yoreme bakmiyorm\nIlle seytan minarelerini dusunuyorm buyuk pullu deniz dibi baliklarini\nKadinlar adamlar sehri ugultularla dolduran namussuz kalabalik\nYorgun kalabalik iyi kalabalik alayci duzenbaz kalabalik\nBir karissam iclerine bir uysam biraz gulmesem\nErtesi gun kimbilir nasil yasarim\nBir calistigim oda var uc pencereli, bir arka yol, bir gokyuzu, gore gore once sevdigim sonra alistigim sonra ezberledigim artik kurtuldugum agir aksak gokyuzu, her gun her sabah bir su kadar kusun, adamin, ucagin, yagmurun yunup arindigi gokyuzu, bir de geceye karismaya baslayan tek tuk isikli, ama nasil sicak isikli tanidik evler, zekeriya bey'in evi, suheyla dogrusoz'un evi, ali ozacar'in bakkal dukkani, temizis kolacisi suleyman, sonra kendi evim, yatagim, yorganim, corbalar\nGidiyorm geliyorm dunyayi bu kadarcik belliyorm\nHalbuki ben ne hinoglu hinim aslinda, iyice biliyorm, acliklar, inadina kanlar, cingiraklar, dovusken horozlar var, ormanlarda zaman zaman unuttugumuz haydutlar, enginar tarlalari, pamuk tarlalari, irgatlar, sekiz yuz kadem derinliginde komur arayanlar, zorlu asklar, bugdaylar bugdaylar, ilaclar ilaclar\nHalbuki biliyorm biliyorm ama ne ben yokum ne onlar eksik\nAksamlari eve hep arka sokaklardan donuyorm\nBiraz bikkin, bir parca kirik, korkunc umutsuz ve sakin\nEve geliyorm seni buluyorm bir seviniyorm bir kiziyorm \n\nSonra biliyorsun." + }, + { + "id": 28745.0, + "title": "Üç Kez Seni Seviyorum Diye Uyandım", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 7.0, + "poem": "Üç kez seni seviyorum diye uyandım\nTuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim\nBir bulut almış başını gidiyordu görüyordum\n\nSabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün\n\nSokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim\nSıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum\nTaflanım! diyordu bir ses duyuyordum\n\nCumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün\n\nKalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım\nŞiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim\nKaranfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum\n\nEskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun" + }, + { + "id": 2110603.0, + "title": "Ağlamalar", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 10.0, + "poem": "gördüm babaların ağlamasını\ndalları düğüm düğüm\ngövdesi kahve falı\nbir zeytin ağacını köklemek var ya\n\nsökmek var ya sarp yamaçtan ardıcı\nkazma vurmak beş yüz yıllık meşeye\nacısı duymak var ya kopmanın\n\nbabaların ağlaması işte o\nbabaların ağlaması öyle zor\n\ngördüm babaların ağlamasını\nanaların ağlaması bir başka\nanaların ağlaması bir ayrı\nanaların ağlaması bir beter\n\ndövülen döş\nyolunan saçları damlayan bir çığlık\nağustosta çam ormanı yangını\n\nsokaklar alanlar evler kapılar\nmutfaklar kilerler ocaklar ağlar\nzıbınlar beşikler uykusuzluklar ağlar\nağlaşırken analar\n\ndağ taş toprak ağaç su yıldız\nyeşeren buğday ağlar savrulan saman ağlar\nağlaşırken analar\n\nkanın umudun hakkı\nsütün ekmeğin hakkı\nne söylersin bre ozan\nduru tek tel üstünde inceden sızlaşmağa\n\nbütün bir evren ağlar \nağlaşırken analar\n\ngördüm babaların ağlamasını\nanaların ağlaması bir başka\nanaların ağlaması bir beter" + }, + { + "id": 1884206.0, + "title": "Dost Orman", + "poet": "Paul Valery", + "rating": 7.0, + "poem": "Temiz şeyler düşündük, tertemiz; \nUzun yollar boyunca, beraber; \nEli elimde, yan yana, sessiz; \nÇevremizde karanlık çiçekler.\n\nYapayalnız, kırda, yeşil gecede; \nYürüyorduk, nişanlılar gibi; \nGökte ay, masaldaki bir meyve; \nBölüştük o sihirli meyveyi.\n\nVe öldük yosunlar üzerinde,\nUzakta, yalnız, o mırıltılı,\nO dost ormanın gölgelerinde.\n\nSonra gökte, nurlarla sarılı,\nBuldum seni, yaş dolu gözlerim,\nSevgili sükut yoldaşım benim..." + }, + { + "id": 755006.0, + "title": "Sevda", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yüzüme bir an için sevda ile baksaydın,\nBahçende bir çırada benim için yaksaydın! \nKırılırdı acılar heykelinin kafesi,\nKüflenirdi günahkar terazinin kefesi.\nLakin benim yerimde esaret gördün gülüm,\nÖnce azad eyledin sonra öldürdün gülüm! \nGüneş bir damla kandı o gün battığı yerde,\nYaralandım kalbinin beni attığı yerde.\nOysa kin tufanında gemiye aldım onu.\nTaşlar bile duymalı çiçeğim olduğunu.\nLayık mı bildin beni sensizlik ağusuna,\nLav dökmek reva mıdır bir kuşun yuvasına? \nDünyayı omuzlayan yiğidi küçümsedin,\nOnun hüzünlendiği her ana gülümsedin.\nİhmale uğradığım dokunmuyor mu sana? \nBin defa kırdığını bir defa anlasana.\nNeden dinlemiyorsun bu yorgun akıncıyı? \nAh bir çekebilseydin içimde ki sancıyı; \nDuran herşey dönerdi,dönen herşey dururdu,\nGökkuşağı bekleyen bulutlar kururdu...\nAk bilekli küheylan vurulurdu içinde,\nBir kahır iskelesi kurulurdu içinde.\nHeyhat,sustu musiki,gitti kırkikindiler! \nYine de bu intizar burada bitmeyecek,\nGüneşi arayanlar geceye gitmeyecek...\nBulduğun köşelerde istersen diz kurşuna; \nAçtığın her kapıdan çıkacağım karşına..." + }, + { + "id": 66587.0, + "title": "Bir Pusu Düzenliyor Her Şeyi", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Aşk değil bu merhamet\nakşamın durmayan atlarından anlıyorum bunu\nzaman boşluklarında dönmeyen başımdan\n\nİki sayıklama arasına bir günü sıkıştırıyorum\n\nBiliyorum, aşk değil bu merhamet\nsözgelimi bir tramvay özlüyor beni\nzihni karışıyor bir ırmağın\ndenizin çukurlarına saklamak geliyor içimden\nbütün çalar saatleri...\n\nÇünkü bir pusu düzenliyor her şeyi\nav ve ölüm mevsimlerini\n\nBense yanımda huysuz bencil bir çocuk\nbir ikindi vakti\naçık bırakılmış o pencereyi düşlüyorum\n\nYavaş yavaş ölüyor bütün romantikler\nhızla iyileşmiyor aşk yaraları..." + }, + { + "id": 6077.0, + "title": "Neden Sonra", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir gün demek ne kadar hazin\nAnılarla dolu gecen yıllara! ...\nBakıp da ardında kalan yollara; \nGeri dönememek tek bir an için! \n\nBüyüttüğün artık umutlar değil, \nSimdi tek gerçek var; çaresizliğin.\nBak! Fırçan kirilmiş, bomboş tuvalin\nNe biraz renk kalmış, ne de bir sekil\n\nSilinmiş o portre, göremezsin ki! \nDaha yakından bak dilersen, eğil; \nHani o maviler? Hani o sekil? \nUçup gitmiş mi ne? Hani o sevgi? \n\nNerde o dostluklar? Güzel yalanlar? \nBu kalp neden değil eskisi gibi? \nBir başka dünyada bulursun belki, \nGeçer de aradan nice zamanlar...\n\nO yer umutların söndüğü yerdir, \nO yerde zavallı butun insanlar! \nSairler, bilginler ve kahramanlar\nO yerden hüzünle geçtiler bir bir\n\nArındılar sahte, yalan ne varsa\nSonunda denize ulaştı nehir; \nNe bir beste kaldı, artık ne şiir! \nBitti aldanışlar, bitti her tasa...\n\nNice sevenleri aldı o deniz; \nYine uygulandı en eski yasa; \nUzak bir sevgimden her ne kalmışsa; \nUnutuldu. Ve duruldu kalbimiz.\n\nYıllar geçti... Neden sonra anladık:\nYüce olan, bağışlayan tek biziz! \nHer kadehte kalan tortu sevgimiz, \nHer yerde o güneş, hep o aydınlık..." + }, + { + "id": 2118208.0, + "title": "Nisan Yüzlü Sevgilim", + "poet": "Tarık Tufan", + "rating": 9.0, + "poem": "Sana söyleyecek bir şeyim kalmadı. Artık hiçbir cümleyi tamamlayacak gücüm yok. Belki utanç, belki yılgınlık bütün kelimelerimi alıp götürüyor. Böyle zamanlarda hayat, saçları kökünden kazınmış müntehir bir travestinin bileklerinden sızan sırnsıcak kandır, kimsenin el süremediği. Şimdi ucuz bir otel odasının küçücük tuvaletine sıkışmış bir hayatın eşiğinde duruyorum ve sana söyleyecek hiçbir şeyim kalmadı.\n\nNisan saldırıyor üzerime sevgilim. Nisan çalıyor bütün sözcüklerimi. Yüzünde parlayan güneş bir anda kaçıp, yaşlar boşalıyor gözlerinden. Ben nisan şaşkınlığında yitiriyorum öykünün geri kalan kısmını.\nNasıl bitiyordu? – İyiler nereye gittiler? \n\nKadınlar ve çocuklar nasıl kurtulacaklar? \nBir yağmur böylesine nasıl savurabilir bir insanı? Yağmur değil sevgilim, gözlerinden aktığımdan bu yana darmadağın üstüm başım. Saçlarında biriken kelebek kanatlarını talan ettiklerinden bu yana utanç kemiriyor kalbimi. Saçlarını işgal ettiklerinde kaçtığım sokaklarda düşürdüm şahdamarımı.\n\nŞimdi yaşamak, ucuz ekmek kuyruğunda bekleyen bir genç kızın saklamaya çalıştığı yüzüdür.\n\nŞimdi yaşamak, bebeğini terkeden bir kadının göğüslerinden akan hüzündür.\nNisan yığılıyor üzerime sevgilim.\nAnsızın yağan bir yağmurun, avuçlarından düşen ölü kuşları topluyorum, sokak aralarında. Hiç bu kadar kimsesiz olmamıştım. Hiç bu kadar sensizlik akmamıştı damarlarımda. Böylesi bir yoksulluğa düşüşüm ilk kez.\n\nBuralardan git istersen nisan yüzlü sevgilim. İstersen buralardan git. Sana söyleyebilecek hiçbir şeyim kalmadı. Kaçamak sözlerle gizliyorum utancımı. Kimsesizliğimi kalabalık cümlelerde saklıyorum. Saçlarını işgal ettiklerinden beri yürümüyorum bu sokakları. Ölü savaşçıların cesaretinden merhamet dileniyorum. İstersen git ve cesur bir kalbin ovalarında yürü. Cesur bir kalbin sabah rüzgarında saçların dağılsın.\nSana gözlerimde izi kalan son hayallerini vereceğim.\nSana parmak uçlarımda kalan son duamı vereceğim.\nSana kirpiklerimde takılı son bakışlarını vereceğim.\n\nİstersen artık git ve ben bir nisan gecesinin acımasızlığında, asla baştan sona söyleyemediğim bir dağ türküsünün sözlerine bırakayım kendimi. Sokaklara düşmüş kadınların heveslerinde yakayım kalbimi.\nNisan yüzlü sevgilim.\nBen bir çay bardağına sığınıyorum şimdilerde. Kahvede oturan yaşlı adamın filtresiz sigarasından yükselen dumana sığınıyorum. Caddenin kenarında bekleşen amelelerin, dirsekleri aşınmış berbat renkli ceketlerine mesela. Böylesi küçük, böylesi gözden uzak şeylere sığınıyorum anlayacağın. Savrulan hayatların, kimselerin görmediği küçük ayrıntılarına. Gösterişsiz yaşam öykülerinin korunaklı yalnızlığına bırakıyorum kendimi,\nKonuşmak yaralarımı acıtıyor. Konuşmak bir ip gibi boynuma dolanıyor. Dilim dolanıyor bu sıralar. Sana söyleyebilecek bir şeyim kalmadı.\nAylardan nisan.\nDışarıda deli gibi bir yağmur, hazırlıksız yakalıyor herkesi.\nBeklenmedik bir rüzgar sürüklüyor ne varsa önünde.\nBen bir rüzgarda sürükleniyorum.\nKonuşmak yoruyor.\nDışarıda yağmur var ve gitmek için iyi bir gün.\nYağmur var ve herşeyi gizlemek için İyi bir gün.\nNisan üzerime yığılıyor sevgilim.\nBen…\nVeda etmeye çalışıyorum…\nHepsi bu…" + }, + { + "id": 31576.0, + "title": "Sultanahmet Cezaevi", + "poet": "Vedat Türkali", + "rating": 7.0, + "poem": "Sabah serinliği gün ağarıyor\nDemir taş küf yosun \nSen böyle gecenin ortasında \nolan bitenden habersiz \nUyuyor musun? \n\nGüvercin sesi çocuk sesi tren sesi \nParmaklıklara yakışmayan ne varsa \nDuvarlarında \n\nGüneş bütün gün çağıradursun \nElden ne gelir \nYaşamak böyle kanlı akarsa \nMaviliğin dibinde böyle göz yaşları \nKirli ağır durgun \nDaha bir süre akıp gidecek duvarlarında" + }, + { + "id": 3307.0, + "title": "Dolu Sokak", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne korkuyorsun\nUyanip geceleri\nÖlüm yasayacagini yokedebilir\nYasadigini degil" + }, + { + "id": 63810.0, + "title": "Balbal", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 5.0, + "poem": "Kaç yaş yaşadı umutlar\nUçup gittiğinde\nGirdiğim yas törenleri\nSahiden girdim mi? \n\nYüzdeye vurunca\nKaçta kaç sevinç\nAcılar içinde\nSahiden sevdim mi? \n\nGörür gözüm görmezden\nBilir usum bilmez gibi\nAldanıp al kumaşları\nSahiden giydim mi? \n\nMızrak batımı kar\nMutsuzluk ovalarında\nAradım, savaştım\nSahiden buldum mu? \n\nYere dikili gözler\nBaktım bir yerde yukarı\nYukarda - -\nSahiden gördüm mü?" + }, + { + "id": 20596.0, + "title": "Keçi Boynuzu", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "O göz godoş bir mavi\nGüneşi dönünce sağdan ikinci\nNerde sabah orda akşamın evi\nSüpür sefa kırkikindi gelince\n\nKolay değil tavlamak bulutları\nOzanı var hoyratı var toyu var\nUsul usul güzellikle ökse otları\nGöz etmenin raconu var yolu var\n\nHeyt bu göklerde dönen alışveriş\nPazar ola seyren ola gün ola\nUçucular taze haber getirmiş\nOkuturlar fenikeli rüzgarlara\n\nDüz bezlere çizilmiş piri reis\nÇağ eski bir hartadır benim gönlüm\nŞu mavi noktalar var ya seviştiklerimiz\nİşte şu gözgöze geldiğimiz gün\n\nDün gece bir sirk gördüm düşümde\nMidilliler sonra safkan kısraklar\nHalka olmuş dönerler sol döşümde\nÜstlerinde alyuvarlı çocuklar\n\nAçıktan geçti bir kız bisiklet\nTahtaboşta güngörmeyenin oğlu\nBu türkü kimvurdulara kısmet\nYıldızların arasında bir keçi yolu" + }, + { + "id": 15460.0, + "title": "Sunu", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 7.0, + "poem": "ille de görmek için mi beklenir \ngüzel günler?\nbeklemek de güzel." + }, + { + "id": 2111417.0, + "title": "Vatan", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,\nKöylü anlar manasını namazdaki duânın.\nBir ülke ki mektebinde Türkçe Kur'ân okunur.\nKüçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüdâ'nın.\nEy Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın! \n\nBir ülke ki toprağında başka ilin gözü yok,\nHer ferdinde mefkure bir, lisan, âdet, din birdir.\nMeb'üsânı temiz, orda Boşolar'ın sözü yok,\nHududunda evlatları seve seve can verir; \nEy Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın! \n\nBir ülke ki çarşısında dönen bütün sermaye,\nSan'atına yol gösteren ilimle fen Türk'ündür; \nHirfetleri birbirini daim eder himaye; \nTersaneler, fabrikalar, vapur, tren Türk'ündür,\nEy Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!" + }, + { + "id": 311260.0, + "title": "Baki", + "poet": "Baki", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey gönul \nErkanı devlet icre hemet kalmadı\nKimden umarsın kerem\nEhli muruvvet kalmadı\nNefsi nefsine oldu alim \ncumlesi hayret dir\nKimseden kimseye \nhiç derman ve takat kalmadı" + }, + { + "id": 63782.0, + "title": "Hep O", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşk geldi, kan gibi\nDamarlarıma derime doldu.\nBeni benden aldı, \nVarlığımı sevgiliye doldurdu.\nKısaca; \nBana benden kalan bir ad; \nAncak ötesi hep o..." + }, + { + "id": 39534.0, + "title": "Ben", + "poet": "Jorge Luis Borges", + "rating": 7.0, + "poem": "O kafatası, o gizli yürek, kanın\nHiç görmediğim o yolları, \nDüşlerin o yer altı dehlizleri, o Proteus, \nO iç organlar, o ense, o iskelet.\nOnların hepsiyim ben. Garip ama, \nBir kılıcın, önce altına, sonra külrengine, \nSonra da hiçliğe dönüşerek batan\nYapayalnız bir güneşin de anısıyım ben.\nLimanda yavaş yavaş yaklaşan gemileri\nSeyreden biriyim. O az bulunur kitaplar, \nZamanla aşınan gravürler de; \nGöçüp gitmiş ölüleri kıskanan da ben.\nİşin daha garibi bir evin bir köşesinde\nBu sözcükleri ağ gibi ören o adam olmam." + }, + { + "id": 6643.0, + "title": "Rindlerin Ölümü", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 7.0, + "poem": "Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış;\nYeniden hergün açarmış kanayan rengiyle,\nGece,bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış\nEski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle.\n\nÖlüm asude bahar ülkesidir bir rinde;\nGönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter,\nVe serin serviler altında kalan kabrinde\nHer seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter." + }, + { + "id": 14206.0, + "title": "Adamlar", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Sönmüş saçlarında son damla ışık,\nBir düş'ün içinde gibi her akşam\n-Ve yüzleri duman kadar dağınık-\nGeçer bu sokaktan binlerce adam.\n\nUmut gözlerinde ölü bir bakış,\nÇığlık bir bükülüş dudaklarında;\nBulamadıkları nedir ki, yaz kış\nDolaşırlar şehrin sokaklarında?\n\nSanki yalvaran bir duadır onlar,\nBelki tanrılara açık vesvese,\nBir nehir. Bu nehir her akşam akar \nDerinden ruhları çağıran sese." + }, + { + "id": 1304008.0, + "title": "Muhammed'in (SAV) Şanı", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "Görün Taşpınarını,\nŞenaçık,\nSanki Yıldız nazarı; \nBulutlardan aşağı\nBeslemiş delikanlılığını\nİyi ruhlar\nKayalıklar ortası çalılıkta. \n\nKörpe genç\nOynuyor buluttan dışarı\nKaya taşların üzerine,\nŞahlanıyor yine\nGökyüzüne.\n\nDoruklar patikalarından\nRengarenk çakılları kovalıyor,\nVe er lider tekmeleriyle\nKardeş pınarlarını koparıyor\nBeraberinde ileriye.\n\nAşağıda derede\nAdım atmalarının altında\nÇiçekler oluşuyor,\nVe çayır yaşıyor nefesiyle.\n\nAncak onu ne Gölgederesi,\nNe de bitkiler durduruyor,\nDizlerine dolananlar,\nAşk bakışlarıyla onu okşayanlar:\nOvaya dalıyor koşuşu\nYılansarılımsı.\n\nIrmaklar sırnaşıyor\nCana yakın. Aha varıyor o\nOvaya, gümüşe alışıklı,\nVe ova onunla birlikte dikkat çekiyor\nVe ovanın akan nehirleri\nVe dağlardan inen çınarlar\nOna coşuyor ve ünlüyorlar: Kardeş! \nKardeş, kardeşleri al git,\nAl da git ihtiyar babana,\nİlelebet okyanusa,\nApaçık kollarıyla\nBizleri bekleyen.\nAh! Nafile açılan,\nÖzleyenlerini kucaklamaya; \nÇünkü yiyor bizi bu ıssız çölde\nHasetli kum; Güneş yukarda\nKanımızdan emiyor; Bir tepe\nBizi gölcüğe köstekliyor! Kardeş,\nKardeşleri ovadan al,\nDağlardaki kardeşleri de al\nAl, al da git babana! \n\nHadi hepiniz gelin! -\nVe işte büyüyor o şimdi\nDaha fevkalade, en yakın kuşak\nHükümdarı yukarıya kaldırıyor! \nVe yuvarlanan utkuyla\nÜlkelere ad veriyor, şehirler\nAyaklarının altında gerçekleşiyor.\n\nDurdurulamadan çağlıyor devamlı,\nKulelerin alev doruklarını,\nMermer ocaklarını, kendisiyle dopdolu alemi\nGeride bırakıyor.\n\nSedir binaları yüklüyor saten\nKocaman omuzlarına; hızla\nŞanlanıyor gövdesinin üstünden\nBin bir bayrak havalarda; \nGörkemliliğinin kanıtları.\n\nVe böylece sırtlıyor kardeşlerini,\nDefinelerini, evlatlarını\nBekleyen yaratana\nSefa köpürerek yüreğine." + }, + { + "id": 22820.0, + "title": "Sükût-ü Hayal", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 5.0, + "poem": "böylemi olacaktı türkülerin son hâli\nezgilerden sorulur küfürlerin vebâli\n\nayna kırıldı; hisret divanında gül soldu\npapatya uçarı bir zakkum oldu\nkuğu gölün en susuz noktasında boğuldu\nivedî bir kavgadır tenhâ da ömür\ndireniyorum\ndireniyorum ki, aşk yenilmesin\nzenginlere, cinayet erbâbına\n\nböyle mi olacaktı mutluluğun son hâli\nkahkahadan sorulur hıçkırığın vebâli\n\nbir milat öncesi kalıntı gibi\nzulme açılıyor gizli kapılar\nsanki bütün yüzler çalıntı gibi\nçocuklarda bile kan kokusu var\nhayat bir dramdan alıntı gibi\ntabut kırılıyor; ağlıyor mezar\naşk elden gidiyor; durmamalıyım\nyosunlu hayaller kurmamalıyım\nölümün ardına düşüp gün boyu\nkırmızı camlara vurmamalıyım\n\nböyle mi olacaktı değirmenin son hâli\nbereketten sorulur kuraklğın vebâli\n\ngüya bütün umutlar ülkeme dolacaktı\ngüya ülkem göklerin yolunu bulacaktı\nneden hafif tartıyor yüregimi terâzi\nintizarın mavi dengelerini\nyıkıyor sonunda leylâ\ndirenmeliyim\ndirenmeliyim ki, aşk yenilmesin\nyoksullara, kürek mahmumlarına" + }, + { + "id": 48155.0, + "title": "Bir Oğlum Olacak Adı Temmuz", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 8.0, + "poem": "bir oğlum olacak adı temmuz\nuykusuz\nkorkusuz\nbeter mi beter\nben beynimi satarak yaşıyorum\no benden proleter\n\nbir oğlum olacak adı temmuz\nkarataşın göbeğinde aşk\nkarataşın göbeğinde barış\nkarataş çatladı çatlayacak\nbende bitmeyen kavga\nonda yeniden başlayacak\n\nbir oğlum olacak adı temmuz\nöfkede benden fırtına\nsevgide deniz\nne samanyollarının ulu kervanları susuzluğumun\nne kutupşafaklarında tanrılaşması ilkelliğimin\ntemmuz gibi sıcak ve bereketli\ntemmuz gibi uçsuzbucaksız\n\nbir oğlum olacak adı temmuz\ndilinde en güzel sesi türkçemin\nkulağı en yiğit şarkılarla delik\nkorkak bir merakla değil yıldızlı karanlığı\nvivaldi'yi dinler gibi okuyup anlayacak\nve belki de sütdişleri sürerken balaban bir bursa şaftalisine\nay'dan kendi sesini dinleyecek\nvahşi bir çiçek gibi açılmış gözleriyle\n\nben ki yalınayak bastım kızgın dişlerine açlığın\niri bir çizme gibi balkanlar'a basarken faşizm\ndağlarda silah atmayı sevdim\nben ki silah taşıdım gizli gizli\ndünyanın bütün devrimlerine\nboşuna dönmüyor bu rotatifler\nboşuna bağırmıyor bu kara \nboşuna dinlemiyor bu korku kapımızı\nanamın aksütü gibi biliyorum ki\ndoyumsuz günlere doğacak temmuz\ndoyumsuz günler görecek\nhani şu hep andıkça sızlatan yüreğimizi\nhani şu hep dalıp dalıp gittiğimiz andıkça\nbeklediğimiz beklediğimiz beklediğimiz\nve tam görecekken göçüp gittiğimiz günler gibi günler\nama mutlaka\n\nkarataşın göbeğinde aşk\nkarataşın göbeğinde barış\nkarataş çatladı çatlayacak\nben direndim yorulmadım\no yorulup yıkılmayacak" + }, + { + "id": 53242.0, + "title": "Batalı Kana Ohun Dîde-i Giryân İçre", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Gazel\n\nBatalı kana ohun dîde-i giryân içre\nBir elifdür sanasan kim yazılur cân içre\n\nYeridür sîne-i sûzânuma külhan deseler\nAnca kim yandı ohun sîne-i sûzan içre\n\nCânı ten içre ne sahlardum eger bilse idüm\nKi degül gizlü gam-ı lâ'l-i lebün cân içre\n\nAla gör ohlarını dîdelerümden ey dil\nHayfdur olmaya nâ-geh ite müjgân içre\n\nÇâk gönlüm yarasında yaraşur peykânun\nAkd-i şebnem hoş olur gonca-i handân içre\n\nKaddüne serv demiş goncalarun ta'nından\nDuramaz bâd-ı sabâ hîç gülistân içre\n\nEy Fuzûlî kime sûz-ı dilümi şerh edeyüm\nYoh menüm kimi yanan âteş-i hicrân içre" + }, + { + "id": 54990.0, + "title": "Bana Türkçe Bir Ekmek Ver / Cinsel Açlık Yağıyor Gökyüzüne", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Cinsel açlık karanlık bir imgedir bu ülkede, durmaksızın ruhları eritir... Eritir köşede bucakta, her nasılsa filiz vermiş titrek ve incelikli aşk öykülerini... Barbar ordusu gibi dört bir taraftan sarar derin duyguları cinsel açlık... Çürür anlamlar, çürür ürperişlerin arınma yeminleri... Kimse kaçamaz cinsel açlığın yarattığı bayağılıktan...\n\nHayalgücü sığlaşır ve küçük düşer... Sahipsiz kalan duygular küçük düşer. Dostlukların arasında karşı konulmaz bir nifaktır cinsel açlık... Kötü bir krallıktır o. Yüklenir tüm gücüyle. Sonra da aşka ve sarılışa dair tüm umutların ve hayallerin zayıflamasını bekler...\n\nİnsanı o ne olduğu belirsiz hormonlara, siniruçlarına indirgeyen yasasıyla boyar... Gelenekler ve tutucu namus anlayışı ölümcül gücünü cinsel açlıktan alır. Cinsel açlık, geleneklerin ve tutucu namus anlayışının yüzünü savaş boyalarıyla boyar... Anneler, apartman boşluklarında ilkyaz aşklarının dönüşünü beklerken, babalar, yastık kılıflarında gizli gizli, genç ve diri kadınlara ulaşmak için paralar biriktirir...\n\nİşte bu yüzden evler bu kadar neşesiz, sokaklar bu kadar iğretidir... Şarkılarsa böyle kanser... Çünkü aşkın iyicil ve genişleyen mevsimi yoksa, her an herşey bitecekmiş, her an bir başka belirsizliğe yola çıkılacakmış gibi yaşanır...\n\nAskerlikte görmüştüm cinsel açlığın çürüttüğü ruhları... Mühendis, kaymakam, öğretmen, banka müdürü, doktor, avukat... Yaşadıkları baskı ve onursuzluk onları zerrece ilgilendirmiyordu. Buradan salıverildiklerinde yaşayacakları cinsel haz umudu onları baskının her türlüsüyle uzlaşmaya itiyordu... Bu uzlaşma yüzünden ruhlarının sonsuza dek neler yitireceğini hiç ama hiç düşünmüyorlardı... Her sabah birliğe getirilen Tan Gazetesi’ne birbirlerini ezerek saldırır ve adeta paramparça ederek, sayfalarından koparttıkları çıplak kadın resimleriyle can havliyle tuvaletlere koşarlardı... \nMilitarist devlet, ruhları cinsel açlıkla zayıflamış kişilikleri hizaya getirmenin, ezmenin, köleleştirmenin ne denli kolay olduğunu bilirdi... Devlet, tuvalet duvarlarına yayılmış o zavallı suçluluk duygularından büyük güç alırdı...\n\nNe kadar okumuş, kendilerince önemli statülerde olurlarsa olsunlar ruhlarını çürüten cinsel açlık yüzünden değer yargıları, etik değerleri, estetik bilinçleri ve en önemlisi kadına bakışları hiç gelişmemişti bu insanların... Sarılış, okşayış, aşk ve incelik yoksullarıydılar. Kadınlar, yarı hayvan yarı insan ve sanki sadece cinsel haz nesneleriydi onlar için...\n\n31 Cumhuriyeti’nin çocuklarıydı onlar. Bu iki yüzlü Bekaret ve Abazanlık Cumhuriyeti’nin... İçlerinde mahçup bir titreyişle kıpırdanan sevgi, aşk, incelik duygularını o sahte erkek ideolojisiyle güçlenen cinsel açlıklarına rehin verenlerin cumhuriyeti...\n\nOkumuşların parçalanmış gazete fotoğrafları varsa, diğerlerinin de kuyrukları havada gezen şımarık küçük köpekleri vardı... Bütün bunlar bilmezlikten gelinirdi... Küçük, şımarık köpeklere, uygun bir yeri oyulmuş koyun ciğerlerinden, kesekağıtlarından, yastıklardan, tek kanadı kesilmiş sineklerden, ortası delinmiş sabun kalıplarından gelindiğini bilmezlikten geldikleri gibi...* Çünkü devletin kendisine saygı duymayan insanlara ihtiyaçları vardı, ruhlarını tüketmiş insanlara...\n\nÇünkü o zaman kim kulak memelerinden kolye yapacaktı? \n\nÇünkü o zaman kim basacaktı bir gece cezaevlerindeki koğuşları, kim emir verilenden daha amansız bir şiddetle savunmasız tutsakların kafalarını kıracaktı... Kim, inleyişler kanda yüzerken, yüzü olmayan, ama geniş kalçalı kadınların düşlerini kuracaktı... \n\nUtandırdı ve utandırıyor durmadan cumhuriyet kendi çocuklarını... Bu ülkeden gökyüzüne cinsel açlık yağıyor... Okumuş etmiş bir genç, üzerine üzerine ansızın saldırdığı “nesnenin” çığlığıyla kendine geliyor: Ne yapıyorsun, daha bugün tanıştık! ...\n\nAşksız cinsellik karşı konulmaz bir nifak gibi dostluklarının sınırını çiziyor... Çürüyor hayalgücü, tükeniyor bağlılık yeminleri... Anlık bir cinsel haz umudu için anında vazgeçiliyor en vazgeçilmez sayılan değerlerden...\n\nYüzü olmayan gövdelerin kötücül dansı başlıyor... Kulaklar duymuyor, tükenmiş ruhlar algılamıyor. Dağların en yüksek tepelerine ya porno, ya şeriat yazılıyor... Aşkı tatmadan ölenlerin kemikleri mezarlarda sızlıyor... Sevgiyle sarılamayan ve önce ruhlarını seviştiremeyenler, sadece bedenlerindeki duygusuz ve kirli kanın akışına veriyorlar kulaklarını...\n\nUrfa’da bir genç “namus dedikodusu” yüzünden kızkardeşinin boğazını kesiyor, İzmir’de bir adam, karısını evi terkedecek diye onbir yaşındaki oğluna öldürtüyor... İstanbul’da genç bir kızı, başkasıyla oldu diye nişanlısı kızın erkek kardeşine öldürtüyor... \n\nBu ülkeden gökyüzüne cinsel açlık yağıyor..." + }, + { + "id": 47023.0, + "title": "Sen", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bırak ellerimi \nÜç satır yazacağım\nÜç satırda sen! ...\n\nBırak gözlerimi\nDört yana bakacağım\nDört yanda sen! ...\n\nBırak yüreğimi\nBin kere seveceğim\nBin kerede sen! ..." + }, + { + "id": 904.0, + "title": "Nisanlık Öldü mü?", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 6.0, + "poem": "Koşulacak bir sanci gibi inceden\ngenceden aktım geceye\nihtiyar sokaklarda acemi lambalar\nve ıslak bir ışık ilkbahara\nilkbaharın günahı olmaz nasılsa...\n\nçocuklar bulmuş,getirdiler\nkanadı kırılmış bir nisan yağmurunu\nnisan'ın kuyruğuna teneke bağlar mı insan,\nçocuk olmasa?...\n\nbir celsede boşanıyor mağrur bir yağmur\nnisanların yenildiği yalancı baharlarda..\nilkbaharın günahı olmaz nasılsa!" + }, + { + "id": 30095.0, + "title": "Ülkücüler", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Siz büyük Türkiye'yi gerçekleştirecek olan Ülkücüler! ! ! \n Siz Oğuzların, Kür Şadların, Alparslanların, Fatihlerin, Yavuzların, Abdülhamidlerin, Yunus Emrelerin, Mevlanaların, Hacı Bektaşların, Sütçü İmamların, Dilşad Sultanların, Nene Hatunların, Gevher Nesibelerin, Malhun Hatunların torunları olan Ülkücüler; \n 'Gafillerin ardında Allah'ı anan; kaçanların ardında vuruşan, ölüler arasında diri olan gibidir.' Kutlu Peygamber sözünün muhatabı olmak için çalışın. \n Yolunuz açık olsun. Cenab-ı Allah, taşıyamayacağımız yükü omuzlarımıza yüklemesin. Yüce Yaradan kendi dini için gayret eden herkese yardım etsin. \n 'Gençliğin acı haline' \n 'Öldün mü ey gençlik? \n Eğer öldünse haber ver: ''Onlara hicviye yazan kalemim sana da mersiye yazsın. Yahut ölmediğini ispat et ki, sana olan büyük imanım sarsılmasın ve sana olan destanım boşa gitmesin.''" + }, + { + "id": 20176.0, + "title": "Savaştığımız Günler Kendimizle", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Başın çok yükseklerde eğil selvi boylu\nEğil bir kez nasıl bir şeysin göreyim\n\nNasıl liman çocukları zalim\nNağra atarlar gecenin koynuna\n\nDaha başkaları da var\nTabiatlarını mayalarını açıklayan\n\nYa sen selvi boylu nesisin\nYa ben neyiyim körlüğün\n\nEğil hakkımızla\nBirlikte bağıralım içine esirliğin\n\nBen hırsız olayım kendi malıma ha!\nBen yakalanayım eşkiyama\n\nGardiyanların değişti de n'ooldu\nHaydi soyun bir kez daha kırbaçlan kendi dallarına\n\nDağ özlemin sarı bir kanarya oldu\nÖtüşsüz uçtu uçamadı kondu konamadı\n\nAkıl ve hikmet emzirirdi mağara\nYarasa doldu.Yüz çarpılır göz kayar\n\nGüneşin tozu yağmuru ateşleri taşları\nGelse gelse elimin vuruşma özlemini alsa\n\nSelvi boylu eğil ikiye katlan\nBak şairin yarım şiirin köle kaldı." + }, + { + "id": 7006.0, + "title": "Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: \nYaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi\nSevgilin bitkin kalmalı öpülmekten\nSen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği\n\nİnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne\nDenize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa\nYaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır\nKopmaz kökler salmaktır oraya\n\nKucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını\nKavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin\nVe uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara\nBir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin\n\nİnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine\nHem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına\nİnsan balıklama dalmalı içine hayatın\nBir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına\n\nUzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar\nBütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın\nDeğişmemelisin hiçbir seyle bir bardak su içmenin mutluluğunu\nFakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın\n\nVe kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle\nÇünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı\nKanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına\nDolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı\n\nYaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: \nYaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına\nÇünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır\nVe hayat, sunulmuş bir armağandır insana." + }, + { + "id": 2141704.0, + "title": "Aşık Eteğin Tutmak Gerek", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşık eteğin tutmak gerek akıbet zeval olmaya\nAşkdan bir elif okuyan kimseden sual olmaya\n\nAşk dediğin bilir isen eğer aşka gönül verir isen\nAşk yoluna mal ne olur can dahi muhal olmaya\n\nAsil zadeler nişanın eğer bilmek diler isen\nHer sözün manası var sözü sebük-sal olmaya\n\nAriflerden nişan budur her gönülde hazır ola\nKendini teslim eyleye sözde kıyl-u kal olmaya\n\nGörmez misinsen arıyı her bir çiçekten bal eder\nSinek ile pervanenin yuvasında bal olmaya\n\nEğer güher ister isen hizmet ile ariflere\nCahile bin söyler isen manada miskal olmaya\n\nMiskin Yunus zehr-i katil aşk elinden tiryak olur\nİlm-ü amel zühd-ü ta’at pes aşıksız helal olmaya" + }, + { + "id": 50718.0, + "title": "Söyler", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "Zaman olmuştur ki\nDumanlı havuzlarda soğuk nilüferler\nBulutlara savrulmuş ateş kuşları\nKorkulu bir hicranı söyler\n\nZaman olmuştur ki\nDalgınlıkları hisarbuselik kızların\nBildik şarkıları birden unutuşları\nAynalarda solan gün\nBilinmez hangi uğultulu\nAhval-i perişanı söyler\n\nZaman olmuştur ki\nLoş salonların heyhula büfelerinde\nO kiristal fanuslu yorgun saat\nFena halde durmuş görünse de\nBaşka bir boyutta başka bir zamanı söyler\n\nZaman olmuştur ki\nFalcının avucunda tuttuğu sihirli küre\nAslında yaşanmamış belki hiç yaşanmayacak\nAncak ne kadar renkli\nNe kadar yanardöner bir ömr-i zerefsani söyler\n\nZaman olmuştur ki\nBelki sonbahar belki akşam\nTepeden tırnağa silme yıldız\nBelki haziran gecesi\nSanki bir hayal oturmuş o tenha piyanoya\nParmak uçlarında tatyos efendi'nin\nHerkesin unuttuğu bir bestesi\nÇalıyor doya doya\nO evcara beste ki\nÇevresinde avizelerden\nGökkuşağı serpintileri\nGüllerdeki suhu\nO serv-i hiramanı söyler\n\nZaman olmuştur ki\nYanar mor zambaklar buğulu gece lambaları\nBir katar kaybolur haydarpaşa garı'ndan\nBırakıp gümüş çığlıklarını tel tel ardında\nAğır ve cefakar bir marşandiz katarı\nKıvamlı bir sessizliğe batmış ıhlamurlar\nYalnız kuzguncuk'taki yalıda\nKaranlık bir gazelhan\nYanık yanık bir aşk-ı bi-amani söyler\nZaman olmuştur ki\nSızar gecenin suları simsiyah camlardan\nHavada ölüm parıltısı adeta çelik\nFi bin dört yüz beş\nDersaadet'te yazıldı işbu gazel\nAvuçları kan yüreği delik deşik\nYaşlanmış ama uslanmamış\nBir eski militanı\nBir şair-i devranı söyler" + }, + { + "id": 31165.0, + "title": "Yaşam İlahisi", + "poet": "Lou Andreas Salome", + "rating": 9.0, + "poem": "Gerçek bir dostun bir dostu sevdiği gibi\nBilmece yaşam, seviyorum seni\nİster güleyim ister ağlayayım seninle, \nİster hüzün getir bana ister neşe \n\nSeni seviyorum, verdiğin acıyla da, \nYine de mecbursan beni yıkmaya\nBir dostun bağrından kopar gibi \nÇekeceğim senden kendimi. \n\nTüm gücümle sarılıyorum sana! \nİstersen yak beni, seni muamma\nKavganın en ateşli anında bile \nYalnızca inebilirsin daha derinlerime.\n\nVar olmak! Ve düşünmek! Bin yıllarca \nDaha sıkı sar beni kollarınla \nEğer bana vereceğin mutluluğun kalmadıysa \nOlsun! Başka acıların var ya." + }, + { + "id": 1248.0, + "title": "Nereden Bileceksin", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "O eski hülyaların sahile vurduğunu\nYakama bir muamma taktığım gün hatırla\nGurbetin mahşerimde bir sıla bulduğunu\nDağlar gibi eriyip aktığım gün hatırla\n\nNereden bileceksin, şehrin sokaklarında\nKaybolan ışıkların gözlerim olduığunu \nHer seher yüreğimde açan karanfillerin\nHer akşam ellerimde sararıp solduğunu\nNereden bileceksin\n\nKim bilir, belki bir gün kapıma geleceksin\nSiyah tüylü martılar yorgun pencerelerde\nBenimle ağlayacak benimle güleceksin\nGöğsümde ızdırabı Deniz fenerlerinin\nHayatımdan fışkıran hüzne gömüleceksin\n\nHer şairin bir gülle bahtiyar olduğunu\nBir sana bir göklere baktığım gün hatırla\nGönlümün kahrın ile ihtiyar olduğunu \nSigaramı sessizce yaktığım gün hatırla\n\nBilemezsin içimde bir denizdir yaşamak\nSen denizin en uzak noktasında şen şakrak\nBen kırgın dalgalarla avunurum derinde\nGemilere yosunlu mendiller bağlayarak\n\nNereden bileceksin fesleğen köklerinin \nHecai bulutlardan bıkıp usandığını\nAnsızın kayıveren yıldızların ardında\nVuslatı bekleyen bir kalbin yandığını\nNerdem bileceksin\n\nYağmura boyun büken susuz topraklar gibi\nKim bilir belki bir gün kapıma geleceksin\nSinesinde bi-vefa bir sırrı saklar gibi\nİnfazına yürüyen ölü tutsaklar gibi\nGözlerinin hicranlı yaşını sileceksin\n\nTatlı bir rayihanın göklere dolduğunu\nIrmaklara karışıp aktığım gün hatırla\nGölgelerin ruhumu görüp kaybolduğunu\nMavi bir şimşek gibi çaktığım gün hatırla\n\nGülümse ve uzaklaş çünkü anlayamazsın\nBu kopan fırtınayı Yusuf'un yüreğinde \nKoyu bir çaresizlik ayinidir yalnızlık\nZüleyha'nın menekşe büyüyen gözlerinde\n\nNereden bileceksin kayalara tutunan \nDevlerin birer birer vurulup öldüğünü\nRüyaları süsleyen eşsiz mücevherlerin\nBir dervişi görünce yere döküldüğünü\nNereden bileceksin\n\nKim bilir belki bir gün kapıma geleceksin\nKollarında rüzgarlı bir deprem karanlığı\nKapı aralığında sessizce gireceksin\nIşıldayan bu gönül şahikası önünde \nEl pençe divan durup sen de eğileceksin\n\nBülbülün lalezardan neden kovulduğunu\nBu hayal zindanını yıktığım gün hatırla\nBalığın susuz kalıp suda boğulduğunu\nAcılar evreninden çıktığım gün hatırla" + }, + { + "id": 909492.0, + "title": "Derdü Bela", + "poet": "Yavuz Sultan Selim", + "rating": 8.0, + "poem": "Gözlerimden aktı deryalar gibi yaşım benim\nDostlar ummadık şeyler gördü bu başım benim\nBen geda gurbed diarında kalır idim yanlız\nOlmasa milletü derdü bela yoldaşım benim." + }, + { + "id": 336107.0, + "title": "Bir Gönül Dostuna Cevap", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Rıza-yı Hak için çıkmışız yola\nKullların engeli yıldırmaz bizi\nOnulmaz dostların açtığı yara \nDüşmanın kurşunu öldürmez bizi\n\nAyrılık olursa öz ile sözde \nİçimiz dışımız kavrulur közde \nÜlkümüz nişanlı arpacık gezde\nŞer güçler hedeften kaldırmaz bizi\n\nYalınayak geçtik dikenden taştan\nNe çıkar rüzgardan, doludan, kıştan\nYırtılan destanlar yazılır baştan\nTufanlar sahneden sildirmez bizi\n\nKader bu...teslim ol, kafayı yorma \nAklın kaynağını deliden sorma\nAylara, yıllara üzülüp durma\nSıcaklar soğuklar soldurmaz bizi\n\nGittiğimiz Hak Yol öyle bir yol ki\nHırs atına binmek günahtır belki\nSabrımız, sevdamız o kadar bol ki\nOkyanuslar aksa doldurmaz bizi\n\nSıcak tut sevgiyi aşk ocağında\nYaşa da olgunlaş gam kucağında \nŞu ruhsuz dünyanın şu zül çağında\nOlanlar ağlatır güldürmez bizi\n\nSözünde durandır yiğitin hası\nMezarda bitmez dostun vefası\nÜç günlük dünyanın binbir cefası\n'Böldü' deseler de, böldürmez bizi\n\nSağlam atılmışsa temeller eğer\nAllah rızasıysa emeller eğer\nNiyete uygunsa ameller eğer\nKimseler yem için yeldirmez bizi\n\nçile, bela yağıyorken etrafa\nHak, adalet dedik çıktık ön safa\n'Kötü' tanıtsa da üç-beş et kafa\nTarih kötü diye bildirmez bizi\n\nFitneye en güzel cevap sükuttur\nÖfke günah dolu, sevap sükûttur\nTuzağa çok düştük hayli vakittir\nTedbir bataklara daldırmaz bizi\n\nBir ateş yakılır, sönmez bir daha\nBu bayrak gönderden inmez bir daha\nİlkbahar hazana dönmez bir daha\nMevla yâd ellere yoldurmaz bizi" + }, + { + "id": 68420.0, + "title": "Sone 24", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 7.0, + "poem": "Gözlerim ressam rolünü aldı ve kabartma çizgilerle, \nGüzelliğinin biçimini gönlümün levhasına çıkardı; \nBedenime gelince, o da bu resmin çerçevesi oldu işte; \nMalum, resmin konumundan bilinir usta ressamın sanatı.\nSeni olduğu gibi yansıtan resim nerde diyorsan, \nRessamın içine bakıp hünerini orda görmelisin; \nCamlarının parlaklığını senin gözlerinden alan, \nGöğsümdeki sergide asılı resme ulaşmalısın.\nİşte bak, gözler gözler için neler yapıyor! \nGözlerim senin şeklini çizdi, seninkilerse, \nGönlüme açılan birer pencere; güneş de bayılıyor\nOnlardan içeri bakmaya, sen varsın diye içerde.\n Ama gözlerin sanatında yine de bir eksiklik var: \n Gördüklerini çiziyorlar yalnız, yüreği tanımıyorlar." + }, + { + "id": 46772.0, + "title": "Tahtadan Yaptığım Adam", + "poet": "Asaf Halet Çelebi", + "rating": 6.0, + "poem": "tahtadan yaptığım adam\nne yemek yiyor\n ne konuşmak biliyor\nkaskatı gözlerle\ngörünmez yerlere bakıyor\n\ntahtadan yaptığım adam\nhatırlıyor ki\n bir zaman\nnefes alan\nince ince yaprakları vardı\ntoprağı iştiha ile yiyen\n liften\nince ince ağızları vardı\n\ntahtadan yaptığım adam\nağaçtan uzaklaştı\nve insana yaklaştı\nyazık ki\n ne insan oldu\n ne ağaç" + }, + { + "id": 332895.0, + "title": "Kim Kimsiz Nerede", + "poet": "Octavio Paz", + "rating": 6.0, + "poem": "Yok bir ruh \nbu ağaçların arasında \nVe ben \nbilmiyorum nereye gittiğimi \n\nOctavio Paz \nTürkçe’ye çeviren: İsmail Aksoy" + }, + { + "id": 50717.0, + "title": "İçemedim (Kanadım Değdi)", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Kanadım değdi sevdaya\nKondum kondum uçamadım\nAşk şarabın doya doya\nSundum sundum içemedim\n\nOy tabib bu yarayı\nSar sara bilir isen\nSevda ateşten bir gömlek\nGiy giyebilir isen\n\nİçmişem sarhoşum dünden\nBayram eyledim bugünden\nAşıkların köprüsünden\nDöndüm geçemedim\n\nOy tabib bu yarayı\nSar sara bilir isen\nSevda ateşten bir gömlek\nGiy giyebilir isen\n\nGel Mahzuni sine sine\nBugün bana noldu yine\nDüştüm güzeller içine\nBen kendimi seçemedim\n\nOy tabib bu yarayı\nSar sara bilir isen\nSevda ateşten bir gömlek\nGiy giyebilir isen" + }, + { + "id": 58344.0, + "title": "Okul", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Mapus damı bana çok sey öğretti\nAma en çok sabretmeyi\nYalnızken kalabalık olmayı\nKalabalıktayken de kendimle kalmayı\nVe sürekli kavga edip\nDurmadan kendimle barışmayı\nHiç göçünüp yüksünmeden\nİhanetlere katlanmayı\nBes metrede beşbin metreyi yürümeyi\nVe duvarların darlığında\nDünyaları dolaşmayı\nVe hepsinden de çok\nBütün yuvarlakları yüreğimde bileyip sivriltmeyi\nİnsan olmayı insan olmayı" + }, + { + "id": 30669.0, + "title": "Gül 2", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "-Bu cadde nereye çıkıyor? \nBir güle bakıp böyle diyorum." + }, + { + "id": 9902.0, + "title": "Çile", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Gâiblerden bir ses geldi: Bu adam, \nGezdirsin boşluğu ense kökünde! \nVe uçtu tepemden birdenbire dam; \nGök devrildi, künde üstüne künde...\n\nPencereye koştum: Kızıl kıyamet!\nDediklerin çıktı, ihtiyar bacı! \nSonsuzluk, elinde bir mavi tülbent, \nOk çekti yukardan, üstüme avcı.\n\nAteşten zehrini tattım bu okun. \nBir anda kül etti can elmasımı. \nSanki burnum, değdi burnuna \"yok\"un, \nKustum, öz ağzımdan kafatasımı.\n\nBir bardak su gibi çalkandı dünya; \nSöndü istikamet, yıkıldı boşluk. \nAl sana hakikat, al sana rüya! \nİşte akıllılık, işte sarhoşluk! \n\nEnsemin örsünde bir demir balyoz,\nKapandım yatağa son çare diye. \nBir kanlı şafakta, bana çil horoz, \nYepyeni bir dünya etti hediye. \n\nBu nasıl bir dünya hikâyesi zor; \nMekânı bir satıh, zamanı vehim. \nBütün bir kâinat muşamba dekor,\nBütün bir insanlık yalana teslim.\n\nNesin sen, hakikat olsan da çekil! \nYetiş körlük, yetiş, takma gözde cam! \nOtursun yerine bende her şekil; \nVatanım, sevgilim, dostum ve hocam! \n\n.\n.\n.\n.\n\nAylarca gezindim, yıkık ve şaşkın,\nBenliğim bir kazan ve aklım kepçe. \nDeliler köyünden bir menzil aşkın,\nHer fikir içimde bir çift kelepçe.\n\nNiçin küçülüyor eşya uzakta? \nGözsüz görüyorum rüyada, nasıl? \nZamanın raksı ne, bir yuvarlakta? \nSonum varmış, onu öğrensem asıl? \n\nBir fikir ki, sıcak yarada kezzap, \nBir fikir ki, beyin zarında sülük. \nSelâm, selâm sana haşmetli azap; \nYandıkça gelişen tılsımlı kütük.\n \nYalvardım: Gösterin bilmeceme yol! \nEy yedinci kat gök, esrarını aç! \nAnnemin duası, düş de perde ol! \nBir asâ kes bana, ihtiyar ağaç! \n\nUyku, kaatillerin bile çeşmesi; \nYorgan, Allahsıza kadar sığınak. \nTeselli pınarı, sabır memesi; \nSize şerbet, bana kum dolu çanak.\n\nBu mu, rüyalarda içtiğim cinnet, \nSırrını ararken patlayan gülle? \nYeşil asmalarda depreniş, şehvet; \nKarınca sarayı, kupkuru kelle...\n\nAkrep, nokta nokta ruhumu sokmuş, \nMevsimden mevsime girdim böylece. \nGördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş, \nFikir çilesinden büyük işkence. \n\n.\n.\n.\n.\n\nEvet, her şey bende bir gizli düğüm; \nNe ölüm terleri döktüm, nelerden!\nDibi yok göklerden yeter ürktüğüm, \nYetişir çektiğim mesafelerden! \n\nUfuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz; \nYollar bir yumaktır, uzun, dolaşık. \nHer gece rüyamı yazan sihirbaz, \nTutuyor önümde bir mavi ışık. \n\nBüyücü, büyücü ne bana hıncın? \nBu kükürtlü duman, nedir inimde?\nCamdan keskin, kıldan ince kılıcın, \nBir zehirli kıymık gibi, beynimde.\n\nLûgat, bir isim ver bana halimden; \nHerkesin bildiği dilden bir isim! \nEski esvaplarım, tutun elimden; \nAynalar, söyleyin bana, ben kimim? \n\nSöyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa, \nArzı boynuzunda taşıyan öküz? \nBelâ mimarının seçtiği arsa; \nHayattan muhacir, eşyadan öksüz? \n\nBen ki, toz kanatlı bir kelebeğim, \nMinicik gövdeme yüklü Kafdağı, \nBir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim, \nDev sancılarımın budur kaynağı! \n\nNe yalanlarda var, ne hakikatta, \nGözümü yumdukça gördüğüm nakış. \nBoşuna gezmişim, yok tabiatta, \nİçimdeki kadar iniş ve çıkış.\n\n.\n.\n.\n.\n\nGece bir hendeğe düşercesine, \nBirden kucağına düştüm gerçeğin. \nSanki erdim çetin bilmecesine,\nHem geçmiş zamanın, hem geleceğin.\n\nAçıl susam açıl! Açıldı kapı; \nAtlas sedirinde mâverâ dede. \nYandı sırça saray, ilâhî yapı, \nBinbir âvizeyle uçsuz maddede.\n\nAtomlarda cümbüş, donanma, şenlik; \nVe çevre çevre nur, çevre çevre nur. \nİçiçe mimarî, içiçe benlik; \nBildim seni ey Rab, bilinmez meşhur! \n\nNizam köpürüyor, med vakti deniz; \nNizam köpürüyor, ta çenemde su. \nSuda bir gizli yol, pırıltılı iz; \nSuda ezel fikri, ebed duygusu.\n\nKaçır beni âhenk, al beni birlik; \nArtık barınamam gölge varlıkta. \nVer cüceye, onun olsun şairlik, \nŞimdi gözüm, büyük sanatkârlıkta.\n \nÖteler öteler, gayemin malı; \nMesafe ekinim, zaman madenim.\nGökte saman yolu benim olmalı; \nDipsizlik gölünde, inciler benim.\n\nDiz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök! \nHeybem hayat dolu, deste ve yumak. \nSen, bütün dalların birleştiği kök; \nBiricik meselem, Sonsuza varmak..." + }, + { + "id": 196.0, + "title": "Işıklarla Oynamayın", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "başımı döndürüp bakamıyorum \nnasıl kaldı gerilerde onca yıl \n\nkaranlık bir gömütlüğü düşte geçmiş gibiyim \ntatmadığım bir içkiyi bir akşam \nafrikasal bir törende içmiş gibiyim \nbirdenbire kan yağmurlu bir bulut \nbirdenbire kan kokulu bir duman \nşaşkınlıktan gemileri yakmış gibiyim \n\nışıklarla oynamayın / dedim ben size \nyararı yok karanlıkta sürek avının \ndedim ben size \nyanlış kalemlere kayar elleri yazıcıların \ntutanaklar yanlış yazar \ndedim ben size \n\nkaranlığı az kullanın / kirliler kokar birgün \nbirgün yanar bu ışıklar sırıtır suratlarınız \nkirlilere sığınmayın / dedim ben size \nyararı yok oynaşmanın törensel aklıklarda \nkaçın kaçabilirseniz uzak sulara \nışıklarla oynamayın / dedim ben size" + }, + { + "id": 64146.0, + "title": "Işık Mezarlığı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "birden demir kuşlar fazla şehir\ndemir ağaçların tamamladığı\nyeşilden sarıya gözleri değişir\ngagaları kırmızı neon yaprağı\nasmalımesçit'te dolmuş durağı\nyarı gece açıkça geçilmiştir\nmeçhul kaatillerin bıraktığı\nbir silah gibi parlıyor şiir\n\nuykusuzlukların ateş aldığı\ngece barlarında içkiler zehir\nkınından çıkar öfke bıçağı\nsabaha karşı cinayet işlenir\nöle kim aslında öldüren midir\nbesbelli hiç anlaşılamayacağı\nkarakolda intihara heveslenir\nbir acil serviste hazır yatağı\n\nkorku yalnızlığın gelişmesidir\ngece hiç kimsenin kurtulamadığı\nay şimşek mavisi belirmiştir\nbıçak parıltısıyla yalar sokağı\nsarhoş bir fahişenin ağladığı\ngözlerinde kahır birikmiştir\nsevdiği itlerin farkına varmadığı\nparasını yiyorlar allah bilir\n\ngeceleyin beyoğlu ışık mezarlığı" + }, + { + "id": 1642836.0, + "title": "Şifa İstemem", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 9.0, + "poem": "Şifa istemem bağından\nBırak beni bu halımdan\nRazıyım açan gülünden\nYeter dikenin batmasın\n\nGece gündüz bu hizmetin\nŞefaatin kerametin\nSenin olsun hoş sohbetin\nYeter huzurum gitmesin\n\nTaşa değmesin ayağın\nLale sümbül açsın bağın\nİstemem meth eylediğin\nYeter arkamdan atmasın\n\nKolaymı gerçeğe ermek\nDost bağında güller dermek\nOrada kalsın değer vermek\nYeter ucuza satmasın\n\nSonu yoktur bu virdimin\nDermanı yoktur derdimin\nİstemem ilaç yardımın\nYeter yakamdan tutmasın\n\nNesimiyen vay başıma\nKanlar karıştı yaşıma\nYağın gerekmez aşıma\nYeter zehirin katmasın" + }, + { + "id": 13384.0, + "title": "Ağaç", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Giderim ben yol sıra yavlak uzanmış bir ağaç \nBöyle lâtif böyle şirin gönlüm aydur birkaç sır aç\n\nBöyl’uzamak ne manâdır çünkü bu dünya fânîdir \nBu fuzûllük nişânıdır gel beri miskinliğe geç\n\nBöyle lâtif beziniben böyle şirîn düzünüben \nGönül Hakk’a uzanuban dilek nedir neye muhtâç\n\nAğaç karır devrân döner kuş budağa birkez konar \nDahi sana kuş konmamış ne güvercin ne hod turaç\n\nBir gün sana zevâl ere yüce kaddin ine yere\nBudakların oda gire kaynaya kazan kıza saç\n\nEr sırrıdır sırrın senin er yeridir yerin senin\nNe yerdedir yerin senin sana sorarım ey ağaç\n\nYunus Emre sen bir nice eksikliğin yüz bin onca\nKur’ağaca yol sorunca teferrüclen yoluna geç" + }, + { + "id": 48171.0, + "title": "Yoksa Yoksun", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "Yapayalnız mısın dünyada, \nİtiyor mu seni doğduğun toprak\nKöşebaşlarında haramiler mi...\nEtmişler mi içine ekmeğinin\nSalacaksın köklerini toprağa\nGüneşi çınarla selâmlayıp\nFırtınaya meşeyle duracaksın.\nTutunacaksın diş diş\nTutunacaksın pençe pençe\nGeçireceksin kılcal damarlarını evrenin\nGül olup açılacaksın damarlarına\nseher seher...\nCeviz olup döküleceksin.\nSana bir mi vurdular\nDerlenip toparlanıp\nSen iki vuracaksın\nYoksa yoksun, silerler adını karatahtadan" + }, + { + "id": 4652.0, + "title": "Aşk Ölümcül Bir Hülyadır", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Hülya tatlı bir andır\nSüzülür dibine selvi ağaçlarının\nZambakların, sevda çimenlerinin.\nDağlarda duman duman tütüyor sıla\nSıla da garibin omuzlarına\nGüvercin gibi konan\nSadağında mumçiçeği serzeniş\nMızrakları cazibesiyle kıran\nSaçları darmadağın\nBitişik bir hicrandır.\nNe fettan sarayların\nBitişik cilvekar yalnızlığı\nNe de bezirganları küçümseyen sultandır.\nGezinir içimizde hülya tatlı bir andır.\nNe gün başımı alıp gitsen karanlıklara\nÇıkıyor bir köşeden karşıma kelebekler\nOnlar da bir derbeder gibi mahrum öteden\nOnlar da tanyerine bakıp hülyayı bekler.\nBeyhude hekimlerin ülkesinde bir şehir\nÇıkmaz sokaklarını düşlerimize açan\nBir sahura yıldızı gibi göklerde uçan\nKöpüksüz anıların sihriyle akan nehir\nVarlığı bestenigar, yokluğun deniz gibi\nGönül,safkan bir vefa atlasında şahlanır.\nAsil fırtınalarda kaybolan bir iz gibi\nÇölde aşk suretinde bir ahu peydahlanır.\nKum,yaldızlı giysiler içinde meşhur güzel \nAy öper eğilerek çölün yanaklarını\nUfukların delisi, soluk bir deniz gibi\nBir sayeban altında yürür hazinesine\nKah takılır uzaktan bir belanın sesine\nKah yüzü yıldızlara benzeyen bir rüyadır.\nBin tepede bayrağı dalgalanır Leyla'nın\nOysa aşk,karanlıkta ölümcül bir hülyadır." + }, + { + "id": 54607.0, + "title": "Bu Kadar Sevmedimki", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Dönemem terk ettiğim hiç bir yere\nDolaşıp duruyorum sokaklarda\nDilimde o son duam\nBen hiç kimseyi bu kadar sevmedimki\nSonsuzluk gibi çıkıyordu\nBu söz içimden\nUmutsuz bir yakarış gibi\nHiç bitmeyecek bir hasret gibi\nBen hiç kimseyi bu kadar sevmedimki" + }, + { + "id": 384888.0, + "title": "Kendine Gel (Gerdanlık)", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Öfkeyle, nefretle sefere çıkan\nSıcak yaz gününde kışa tutulur\nBen kralım diye değerler yıkan\nFildişi sarayda taşa tutulur..\n\n15.02.2006/Vakit" + }, + { + "id": 42817.0, + "title": "Uzak Işıklar", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 10.0, + "poem": "Bir ışık yanıyor ortasında zamanın\nRembrand'dan kalma bir eski resim bu deniz\nŞimdi bütün güzellikler köhne ve yalan sensiz\nÇaresiz otlar gibi üzerinde dünyanın\nİşte en uzak olduğumuz yerlerde seninleyiz\nRembrand'dan kalma bir eski resim bu deniz\n\nBir gül büyür ufukta tek başına, mağrur\nYanar uzakta, yanar gözlerin ışıklar misali\nBaşlar ayrılık gecelerinin en güzel hali\nKi hala kıyılarımıza çarpar durur\nAydınlığında yıkanmış dalgalar besbelli\nYanar uzakta, yanar gözlerin ışıklar misali\n\nAydınlanır karanlık mağaralar ansızın\nBir şafak söker güzelliğinden gece yarısı\nSarar benliğimizi birden o kalp ağrısı\nDuygulu ellerin süsler rüyalarını aşkın\nEllerin ki dudaklarımın bitmeyen şarkısı\nBir şafak söker güzelliğinden gece yarısı\n\nDenizler düşünürüm, gemiler düşünürüm seninle\nDurmadan çarpar bordamıza dalgalar\nKüpeştemizde soluk bir fener yanar\nIşırken karşı sahiller gözlerinde\nGideriz çirkinliklerin bittiği yere kadar\nDurmadan çarpar bordamıza dalgalar\n\nDurur zaman bir taş düşmüşçesine denize\nKarışır yosun kokularına bir gül kokusu\nKulaklarımızda denizin dinmeyen uğultusu\nYaşadığımız biraz benzer öldüğümüze\nVe akışında güzelliğin hiç ölmemek korkusu\nKarışır yosun kokularına bir gül kokusu\n\nSen uzaklarda yanıp sönen o ışık\nSen gül benzemeyen başka güllere\nOrada ne keder, ne gece, ne karanlık\nİnsan bu dünyada seni sevmesin bir kere\nSen gül benzemeyen başka güllere\n\nSen kurtarıcı, sen gemilere yol gösteren\nSen ey uzak ışık aydınlatan geceleri\nEy gül, ey şafaktan güzel akşam üzeri\nSen her yerimize ayrı bir haz veren\nEşsiz güzellik sen, ay ışığı, deniz feneri\nSen ey uzak ışık aydınlatan geceleri" + }, + { + "id": 1296887.0, + "title": "Ada", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 8.0, + "poem": "Her insan kendi adasında yaşar\nTakırdatarak dişlerini ya da terleyerek.\nGözyaşları, içer\nŞeytanın edebiyat bilgilerini\nOnun dişlerini takırdatması\nKimseyi yerinden kıpırdatmaz.\n\nHer insan kendi dilinde konuşur\nVe hiç kimse anlamaz ne söylediğini\nKafasındakı ışığın.\nSonra iyi olarak da anlaşılmaz.\nDüşkırıklığı ve incinmedir\nGerçek utanmazlıklar" + }, + { + "id": 8596.0, + "title": "Bekleyiş", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 7.0, + "poem": "gül diyorum \nyoksul acilarin gölgesinde \ngüllerin solsun istemiyorum \nay diyorum sonra \nay n'olur \nbir vaktinde gecenin \nyaralarin açsin istemiyorum \n\nhangi sevda vurmus seni \nhangi delikanli \ngönlüne \nsalvo bakislarla... \nsoramam \nzeytin Karasi gözlerini \nyoluma yatirma \ndayanamam.\n." + }, + { + "id": 60981.0, + "title": "Şapka", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "bak işte görüyor musun diyemiyorum\ndilimin ucunadek geliyor diyemiyorum\nbir gökyüzü var ki bu senin bilmediğin\nbir kırmızı var ki bu senin hiç görmediğin\nbalıklar öyle yüzmez o sularda, sen yoksun\nşarkılar bir böyle götürmez insanı erguvanlardan\nsende hiç özlemek yok mu a bekleroğlu\nsende hiç bunalmak yok mu a cennetmekan\nne tutarsın bu şapkayı başında\nne tutarsın bu başında şapkayı\nbak işte görüyor musun diyemiyorum\ndilimin ucunadek geliyor diyemiyorum\n\nbiliyorum nah işte mutluluk şuracıkta\nşu kilidi kırdınmı arkası cennetiala\nhidrojeni füzesiyle korkuya kuluçkada\nhöt desen devrim doğuracak perşembe gebe\nbak işte görüyor musun diyemiyorum\ndilimin ucunadek geliyor diyemiyorum\n\nsen hiç vatansamaz mısın varsamaz mısın\nsen hiç onursamaz mısın çoksamaz mısın\nsen hiç utanmaz mısın arlanmaz mısın\nhele bir döndür başını da şu gidişe bak\nhele bir döndür başını da şu düzene bak\nhele bir döndür başını da şu haline bak\nbak işte görüyor musun diyemiyorum\ndilimin ucunadek geliyor diyemiyorum\n\nköleliğin karşılığını buldum sözlükte\ntoplumculuk ne demekmiş biliyor musun\nbiri yer biri bakar biliyor musun\napartıman bundan çıkar biliyor musun\nondan sonra kulismulis kilitmilit mapusane\nondan sonra allahmallah yalandolan kaşkariko\nkimden aldın bu şapkayı başına\nne tutarsın bu şapkayı başında\nneden yere çalmıyorsun bu şapkayı başına\nyere neden bu başı şapkayına\nbak işte görüyor musun diyemiyorum\ndilimin ucunadek geliyor diyemiyorum" + }, + { + "id": 2408.0, + "title": "Gece Bitkilerinden", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Gece bitkilerinden korkuyorum, \nHayır, geceleri bitkilerden! \nGizlenirken vurulmuş ulaklara ağıttır\nBana açtığın her telefon.\n\nİki kalp arasında en kısa yol:\nBirbirine uzanmış ve zaman zaman\nAncak parmak uçlarıyla değebilen\nİki kol.\n\nAn ki fıskiyesi sonsuzluğun\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 104876.0, + "title": "Bizi Anlayan", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 9.0, + "poem": "Zat-ı Hakk'da mahrem-i irfan olan anlar bizi\nİlm-i sır'da bahr-i bi-payan olan anlar bizi\nBu fena gülzarına talib olanlar anlamaz\nVech-i baki hüsnüne hayran olan anlar bizi\nDünye vü ukba'yı tamir eylemekten geçmişiz\nHer taraftan yıkılıp viyran olan anlar bizi\nBiz şol Abdal'ız bırakdık eğnimizden şalımız\nVarlığından soyunup üryan olan anlar bizi\nKahr u lütfu şey'-i vahid bilmeyen çekdi azab\nOl azabdan kurtulup sultan olan anlar bizi\nZahid'a ayık dururken anlamazsın sen bizi\nCür'a-yı safi içip mestan olan anlar bizi\nArifin her bir sözünü duymağa insan gerek\nBu cihanda sanmanız hayvan olan anlar bizi\nEy Niyazi katremiz deryaye saldık biz bu gün\nKatre nice anlasın umman olan anlar bizi\nHaklı koyup LAMEKAN ilinde menzil tutalı\nMısri'ya şol canlara canan olan anlar bizi" + }, + { + "id": 39378.0, + "title": "Turaç", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "Bakma turaç, bakma bana el gibi\nSen bu Çukurova'nın öz kuşu değil misin\nBen bu Çukurova'nın öz oğlu değil miyim\nBakma turaç, bakma bana el gibi.\n\nSivas'lardan inmedim mi kar sularıyla\nEkmek deyip sarmadım mı göçümü turaç\nBir tencere can aşını bölüşmedim mi\nBakma turaç, bakma bana el gibi.\n\nTunceli'den, Kırşehir'den, Van'dan, Bitlis'ten\nSürekavı yemişçene gelen kim olan\nAçılmış sa Çukurova yediveren gül gibi\nBakma turaç, bakma bana el gibi.\n\nBu şeleği ben vurmadım bu gelinlere\nBu kızları ben yakmadım böyle ateşe\nSevdaları kara gece, kirpikleri güneşli\nBakma turaç, bakma bana el gibi.\n\nDağlara, dağlara, dağlara doğru\nÇalı çırpı, sıla gurbet dağlara doğru\nSarı sıcak, ak cibinlik dağlara doğru\nOrdu ordu çekip gider ay çiçekleri\nBakma turaç, bakma bana el gibi.\n\nÜç etekli, ak puşulu, türkü bakışlı\nKadınlar yürüyor dağlara doğru\nGül kurusu, leylak moru dağlara doğru\nÖzlemler, acılar dağlara doğru\nSivaslı mı, Urfalı mı bilemem gayrı\nKadınlar, kadınlar dağlara doğru\nBilemezler avcının kim olduğunu\nSezmişler tüfeğin doğrultusunu\nKadınlar, kadınlar dağlara doğru\nAcılarlı, umutlarlı bütün bir Anadolu\nBu sıtmalı gecelere, bu beşikleri\nBakma turaç, bakma bana el gibi.\n\nBen çalmadım bu davulu, Karaca Duran çaldı\nPir Sultan'ı benden aldı, kekliği Silifke'den\nBoyasını yaman kardı Dadal'dan\nTelini de yaman gerdi Karac'oğlandan\nVurdu mavi, vurdu yıldız, vurdu dağ başı\nVurdu susuz kuyularda kılçeçi\nTurnayı benden aldı, gelinciği Erzincan'dan\nVurdu ekmek, vurdu gurbet, vurdu göç\nBen de senin gibi yalnızım Turaç\nBen de senin gibi düşman içinde\nDe ki bir Karac'oğlan de ki Bayburtlu Zihni\nBakma turaç, bakma bana el gibi." + }, + { + "id": 25872.0, + "title": "Sone 22", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 7.0, + "poem": "Yaşlısın deseler de bana,inanmam aynalara,\nGençlik ve sen aynı yaştasınız ya! \nAma zamanın yol yol izler açtıgını görürüm de sende,\nAnlarım, er geç bana da gelip çatacak ölüm.\nSeni baştan ayağa saran şu güzellik var ya,\nYüreğimin en gösterişli örtüsü de o işte benim.\nGüğsünde yaşadıkça yüreğim, yüreğinse ben de arttıkça,\nKim der ki, nasıl diyebilir ki, senden yaşlıyım? \nYeni doğmuş yavruyu sakınır gibi ebesi,\nTaşıdığım yüreğin üstüne ben nasıl titreyeceksem.\nNasıl sakınacaksam kendimi, kendim için değil, senin için; \nÖyle sakin işte sen de kendini, ey sevdiğim! \nGeri gelir sanma yüreğin, benim yüreğim öldükten sonra; \nBana vermiştin onu, unutma, geri almamak üzere bir daha." + }, + { + "id": 31454.0, + "title": "Şirler Bile", + "poet": "Yavuz Sultan Selim", + "rating": 9.0, + "poem": "Merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek\nGiryemi füzun eşkımı hun etti felek\nŞirler pençe-i kahrımda olurken lerzan\nBeni bir gözleri ahuya zebun etti felek" + }, + { + "id": 2224381.0, + "title": "Ben Dirimle Doğrulurken", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Sis boruları ötmeğe başladı yavrular \nŞimdi oradalar - Aşk delice kımıldamalı yatağından \nSen bir yıldız kaymasıyla yatağından \nÜstüne alevleri alarak \nKemikli bir aşk gencinin kollarından tutarak \nSen kanın damarlara tutunamadığı anlardan \nBeni karnınla \nBir göz boğuşmasına daha kandırarak \nBul içe kapanık hayvanlarımı yalvarmalarınla \nÜzülmüş \nBelki dünya ile horlanmışım\n\nAnsızın çık oradan görün orada\nBu siyah basmış kara akar deme - \nBaşka olmalı gövdemi denetleyişin \n aşka hazır olan \n... LARDAN. OKADIN'lardan\n\nHalk aşksızsa sokaklar \n banka dükkânlarıyla doludur \nEllerimi kâlb olmayan sularla \n ıslamaya alışır o kızlar\n\n- işte artık kaçmak - işte durmadan karşımızdayken bile - \n- ılık ev girintileri \ngizlesin daha köprüler \nkaranlık bedenleri\n\nHer şey onlara göre - yamandırlar \nAnsızın melek bekliyorum eski türk ezgileriyle \nSenin Asya'dan hiç yontmadan zarif bir cep saati yapışın \nAsya Asya ve Asya diye yalvarışın \nSana ansızın alın yazımı ve kendimi ekliyorum \nAşka hazır aşka aç ve davetli \nAnsızın melek bekliyorum \nAsya ile ayağa kalkan \nMelekler ellerinde gelenekle \nİçinden hızla süt akımı geçiren mızraklar\n\nBoydanboya girdirmektedirler gövdelerin içine \nNar doğuran - dikkatle nar doğuran \nHayvanı ve insanı aynı teklifle doyuran \nNazlı baharlarla\n\nHiç ağlanmadı \n'Biz çetin adamız ha' ayrıca söylenmez \nAnlaşılır \nNe yavuz kışlar \nKurt sıyrığı ayazlarla \nNe evren depdebesi bahar \nGerdan kırıp mendil düşüren kızlarla\n\nAyrıca söylenmez \n'Biz çetin adamız ha'\n\nDoymuştur aşk bu gece en son buluşlarına kadar \nSen meleksi kadın bu gece kendini vermekle \nİkiye yarıldım \nSen meleksi kadın bu gece \n1000 yıl adına bilinmekle\n\nSen melek uyarmalarıyla \nUyarılan erkek \nBu gece bir şehvet azarladı \nHayvan kovdun \nYatağını yüceltenlerden oldun\n\nŞimdi ev gebedir\n\nDağ kuşlukla uyanır - varsın uyansın - \nÖnce hafif bir uyku sisi \nTanrı evvelsiz sonrasız bir iklim gibi ordadır \nDaim \nMelek kanatlarında hava görünmez \nUzaklar yinede görülür \nAy dostlukla anılan bir komşu evidir\n\nKıl çadırlarla devinen o kavim göçü \nİşte o kavim göçü \nDağlar ilk kez bizi \nÇıplak ete kavuşun aşk sandı\n\nKadife döşer gibi toprağa işte öyle yürüyen \nIlık bir hava bürüyen \nGözleri o - rengarenk gözleri çocuk gözleri develerin \nÇözülür ayakları\n\nKavim bu \nBoynuna kan yürümüş \n(Gözüne bir şey görünmüş)\n- Nedir o görünen / susalım / \nHayat her zerresi uyarılmış gibidir \n- Çok acele \nKâlb bir bohçanın içinde atmaktadır\n\nOmurgasından mızrakyürüyor kavmin boynuna \nDeveler en som bir duruşla - Raptedilmiş \nÇocuklar ağızlarında Ey Nazlı Ölüm \n Ey Nazlı Bahar Marşlarıyla\n\nBütün bunlar nedir - sorulsa \nSorusuna \nNe can ne cevap kalmıştır \nKavim donmuş deve mıhlanmış \nKadın ateşle ateş doğumdan önce \nSığırlar kendi kendileriyle \nGöz göze kalmıştır\n\nKavim seferidir evinden ayrılmıştır ama \nKendine varılan ilklim ve toprak \n/ VAKİTTİR / namaza durmuştur\n\nBin bireydir kavim \nBir tür kararla eğrilip doğulmakta \nHer candan bir cana \nBir candan bir cana \nSonsuza değin \nBir tavır bolluğudur kavim ama \nNihayet vaktidir VAKİT\n\nBu duruş en zarifi duruşların \nGidip endamlı dağlara \nBeğendirmek için yeni gelinleri \nO iklim kullanılır hep \nİnsanın en bilgelerini \nOnlarla karşılanmak için baharda \nİklim aranır herşeyden önce her olayda \nŞerbet taslarında \nBir topak okunmuş şeker dedenin avcunda \nGenç bir kız kadar ağırdır \nBileceksin ey çocuk \nTatmıştın onu geçen baharda da\n\nKavim uyanan toprağı \nKarşılarken - Uyanıktır - \nKavim Toprağı \nDevirirken - Uyanıktır - \nKavimden biri varırken toprağa \n- Uyanıktır O ve Kavim \nVardıktan sonra toprağa \nGaflet uyandırılmaz - kavim uyanıktır\n\nO anne gibi verimlidir besmele çocuk için \nO erkek \nKarpuz dilimi gibi ortadadır \nO en yaşlı gelin \nOcaktaki çorbayla birlikte tütmektedir \nO kavim için\n\n'Kışları göç içinizedir' buyuruluyor \nBüyük çadır en sevgili düşmana emanettir \nÇorba dağıtılsın nefes ve el dağıtılsın \nYer ötesi ve yer eşit alınsın \nKadın ve erkek eşit durmaktadır - kadın arkadadır \nİnsan hayada ve tanrıdadır \nKi kış ortasında kardan - bir duayla sıyrılıp \nO derviş ağaç kupkuru dallarında \nO meyvayı büyütüyor \nO tiyek \nBir salkım - müthiş - üzüm \nUykuya tez doyanlar için\n\nSaçlar uçuşur havalara sevinçle \nşarkı şarkı içine \nCenkle bir üstün haberleşme ile \nİnsandan insana hep akıl ve sezgilerle \nO coşkun mutlu savaş dülgerleri \nKalbi çoğaltan bayramlar açtılar \nŞimdi de açtılar \nİşaret verin ve açtılar bütün köprüleri\n\nDeniz yüce bir soluk denizlidir - rotalar denizin kendisinedir \nKaptan sancakta bir tek an yaşamak yoluna \nBütün bir ömür ağartmıştır\n\nIşıklar çoğalıyor içimizden birine \n kime bu davet \nLimanı dolduranlar yanan insan meşaleleri \nYüzbinler taş kulelere yaslanmış söylüyorlar \n- Rüzgar nereden eserse essin güzeldir \n Alevler bir ayrı alemdir \n Dirlik sevinçtir - göç içimizedir.\n\nAşktan sonra sarhoşluk günümüz ülkemizde \nSevine sevine \nSağlığının elleri uzansaydı dağların eteklerine yer'in şarkılarına \nAşkın mağara kovuklarındaki şarkılarına \nİlkel bir duyguyla bağırır kalırdım \nYöremde mor lekeler gibi duran \nBir basamaklı melekler ve gelenler olur birden \nBütün meleklerden bir melek \n- Bak diyor bakıyorum \nve bak diyor\n\nEllerimi bıçakla yontacağım deniyor \nİlkel bir sevinç destan ve kan \nşiir en safından \nsonra soyut heykeller\n\nHiç düşman yok - üzgün söyleniyor \n- Olmayacak mı hiç \nEziyor gururum onları \n- Görün ey güzel düşman ey güzel düşman \nSaraylarda geçti ömrüm seninle\n\nYüzüm aydınlık bakar elemlere \nYangın yerlerine \nCoşkuyla selamladım bütün bayrakları \nDüşman kadınlarını\n\nTanrım bu dağları da sen yarattın \nBana kattın \nBir bir okşadım \nSema yapan kırları\n\nAlemlere kalbimizi yeniliyoruz ve tutuşmuş geliyoruz \nYeryüzü batarsa batsın dayanamayıp o kavmin \nçadırlarına\n\nDeveler de tutuştu \nOnlarla ayarlandık bir devinim bir devinim \n arkasında bütün devinimler \nKum kendi raksında beden aynı raksda \nKarın bacaklara ulaşır öper onları ve uzaklaşır \nAynı yönde ve aralarında bir dünya vardır \nGöğüs ahenkle havanın direncini kırmaktadır \nKalb başa ve guddeye en yakın sırlara göre \nKumu ve balçıklı toprağı \nAğacın ve kayanın dizilimini\n\nO tek kuşun yalnızca süzülüşü \nAni bir haber gibi salt bir kez ötüşünü \nDinliyor kumu balçıklı toprağı \nAğacı kayayı ve kuşu\n\nUyku beladır göç içinizedir \nSabır ve zaman içinizdedir \nKadın ve çocuk içiçedir\n\nGüneş vurmuyor- öyle söyleyin - üzerine döşeklerimizin \n- Sokuluyoruz besmele ile kadının toprağına \n(İşte böyle söyleyin)\nÖyle ki o kadınlar \nBağlasınlar doğanları tanrı bağlarına\n\nMelekler kırmızı yanar \nKalbe tutuşan herşey kırmızıdır \nHele kalb hazırsa \n\"kentten\" bir er kalkar - Onun eri \nKollar semayı deryayı korkularından \nYoksa aşk hemen kaçmak mıdır dağımıza \nSöyleyelim ya hay ya huu \n- Yolları aydınlık kıl Yaradan\n\nKanla bir sabah \nAkşam kanla\n\n'... ateş.. ve öldüm...' deniyor \n- Oysa sorular verilmişti ona\n\nSorular yığılmış \naynı kaynaktan olana \nIşık ve karanlık hakkında\n\nBu nasıl uzun uyanılmaz gibi \n- Ateş ve öldün uykuyla\n\n- Kurşunla yoklanması bir sorudur geri kalanlara \nTaze doğanlara \nŞehzadelerden de sorular kalmıştı ona\n\n'Biz artık gitmeliyiz dağımıza anneciğim \nYorgun geldim savaşmadım ama \nBir ceset gibi ayaklarının dibindeyim'\n\n'Biz artık \nGitmeliyiz dağımıza' \n- Hayır olmaz \nDurmalıyız burada şahinim\n\n'Kezzap içsem \nDaha kuvvetle can çekişirdim' \n(dertten çıktık) söylendi (güzel bir kurtuluşa yöneldik) dendi \nHeykel bekliyen kımıldamış \nAbesle elele ahbab gibi \nAvazı çıkınca bağırmıştır\n\n- Durmadan deniyor ki vatanım neredir \n Heykel ne diyor \n Konuşmaz heykel \n Felçtir\n\nKarşılıklı \n- Kaslarımız karşılıklı kasılsın \nOlsun \n- (Kalbimiz tüm insanın namına) iddiasında \n- Dertten çıkmışsın ötekine kavuşmuşsun da \nDiyor ki diyor ki \nGeçmiş nedir kavim kimdir dert nerdedir\n\nKırbaçla ayağa kalkarlardı \n'biz artık... anneciğim.. dağımıza..' \nruhum geçer bedenine yüz bin kara nokta yemiştir soyrad \n..ve nasıl olan oldu - o ve yeni uygar dostları \nBir noktalar anlaşmasıdır fabrika baca ve duman \nAnne onları kapıya kadar uğurla gel \nDelinen böğrüme bir sed geçer \n'yapmayın yapmayın' çığlıkları \nGüneş doğsun mu doğmasın mı kararsızım \nBaşlarını bana çevirmiş büyük baş hayvanlar \nlondra moskova vaşington berlin pekin \nhava ceryanları sarsılan ikindiler \nkorkularımız intihar dönemlerinde \nkötü bir alışkanlık peyda olmuştur \nbağ budama hasat zekat \nevlenme hoş görme \nBuğday ve ekmeğe saygı göreneğine doğru \n- İnce bir düşman yönelmiştir \n- Hayır içimizden yönelmiştir \n- Oh oh dıştan yönelmiştir \n- Dıştan ve içten mi yönelmiştir \n- Ne yönelmiş ne yönelememiştir \n- Yönelememiş önele Miş\n\n'Ey örtülerle donatılmış Mustafa'\n\n- Oğlum sen artık \nşarapnel gibi yağmalısın \ndüşmanı güzelce vurmulısın\n\n'...biz artık dağımıza.. anneciğim..'\n\n(Komşudan o ölü de kalktı \nBoşluğuna bir kırbaç uzatıldı) \n\n(Çoktandır şu maraş kalesi hatıraları elinden alınmış \nbir taş yığınıdır.-onların yerine bilardo masaları konmuştur- \nşalvarlı şövalye ve kovboylar bilardo oynamaktadırlar) \n\n-Uykum geliyor kaderim yorula geliyor buz gibi eller \nBu yaz hayatı beğenemedin aklımda kandan gökdelenler\n\nEy aşk /.. ve ey aşk mı dedin../ \nOnlar küçücük küçücük gördü sana seslenenleri \nGücendirilmiş gibi kayboldun \nYerine piç döller yolladın\n\nKomşudan o ölü de kalktı \nKöyde devinimdir kırışık alın derileri kımıldar \nKaş ve kalb zorla - kıvranarak \nErkeklik ve kadınlık \nÖlümün önünde değersiz ama siperdedirler\n\nBir değişime gibidir azrail - \nMezarla uğraşmaz toprağı insan kazar \nO yere o ölü \ninsan kalabalığında ansızın bir boşluk açılmıştır \n alın kımıldasın \n kâlb kıvransın \nGölden ansızın bir tabutluk su alınmış gibi\nBütün köy kımıldayacaktır / göl gibi\n\nAzrail devinimle çevirir bir gölü \nBir insan kası - kadını kavrayan elleri \nmezar kazar toprak karşı komaz aralanır \nİnsan mezar kazar arada bar bar bağırarak \n- Ey süleyman oğlu nalbant izzet - nice rençberlik ettin \nGüneşin alnında bakır gibi göverdin\n\nToprak kaz arada bir ölü görünürlerde mi bak \n- ahmet mehmet hasan hüseyin paytak mahmut babası \n hacı izzet süleyman oğlu hey \n nice öldün \n neyledin \n nasıl becerdin\n\nKöyden o ölü kalkar \nSüslenmiş kordelalar takılmış bir koç \nKapıda tabut tahtaları arasında beklemektedir \nBayram değil seyrandır \nAşk aceleyle oraya buraya göz gezdirir \nSevgi sabırla ahır kapılarından süzülmektir\n\nKöyden o ölüde kalktı\n- Sen de kalk hayvan sesleriyle yuvarla \nKöy bir ahenk kuşu sesi çıkararak \nKasabaya bir ölü haberi uçursun \nMinarelerden ölgün bir kol gibi sarksın ölü selası\n\n/. Ölü ilk müezzin - minare uyarlamalarıyla dirilmektedir \nKöyden kasabayı dürtmektedir. / \nBedir efendi durur selayı dinler - Kim'ola - \n- (Ben yüz yıl oldu babasızım) boğuk \n(Çukurovada eski kale burçlarıyla itişirdi akranlarım)\n(Sağ elim sualtı zengin bir köydü damağımıza kadar pancar) \n\n(O ufak çocuklardık - Bakışları)\n(Olmaza karşı koyuşları)\n(Şimdi köy acı'dan eğilmiştir)\n(Ben ölümle eğiliyorum)\n(Barsakları düğümlendi koyunlarımın)\nBedir efendi durdu selayı dinledi - Kim'ola - \nEvlerden yarış atları gibi çocuklar fırlar \nDaha ilk namesinden alırlar ölüyü \nBurunlarıyla kim ölmüş sorusunu soluyarak \nYokuşlara bir nefeste bayılırlar \n- Öyle bir çocuk tanıdım \nKarşılışınca başka çocuklarla hızlandı\n\nMinarenin kapısında bir çocuk halkası \nMüezzinle inecektir ölü \nÖlü çağırır çocukları alıştırır camiye \nVe ölüyü eve ulaştıran çocuk \nKutlu çocuktur \nTaşıdığı haberle masum onunla dopdolu ve büyük \nÖlü adı taşıyan çocuklar dönüşlerinde \nŞehri ağırlaştırırlar - Minare yükünü atmış \nYeniden serpilmeye başlamıştır\n\nSüleyman oğlu hacı izzet evlere \nbir sepet incir gibi dağıldı \nevlere süleyman oğlu hacı izzet\n\nMüezzin kıs kıs gülmektedir \nkasabada evler - bir hacı izzetin varlığını bilmemekten - \nkeder içindedir\n\nnine: kim'ola hacı izzet \nbirazdan halk top gibi patlar \n- kasabalı değil hacı izzet bülbüllüdenmiş \n- oh oh bülbüllüdenmiş \nbütün evlere şimdi büyük \nbüyük bir memnunluk çağlamaktadır" + }, + { + "id": 96011.0, + "title": "Balıklıgöl", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Senin ey gönül, siyah balıklarına\nYem atar yolcular, gelip, burdan\nVer derinden bakanların gözüne\nGörünür bir beyaz balık, nurdan." + }, + { + "id": 69807.0, + "title": "Bir İlkbahar Şiirine Başlangıç", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 7.0, + "poem": "Hava ne kadar güzel öğretmenim\nYollar, ağaçlar, kuşlar ne kadar güzel\nYeryüzü pırıl pırıl öğretmenim.\nGizlisi saklısı kalmamış dünyanın\nNesi var nesi yoksa dökmüş ortaya\nBütün bitkiler, bütün hayvanlar, bütün taşlar\n\nSürüngenler, konglomeralar, serhaslar\nHepsi hepsi ortada öğretmenim.\nNe olur biz de gidelim\nBurda kalsın iğneli karafatmalar\nBurda kalsın kitaplar\nKollarından bacaklarından gerilmiş kurbağalar\nBurda kalsın hepsi\nBomboş kalsın evler okullar\nHapishaneler, hastahaneler..." + }, + { + "id": 26797.0, + "title": "Onlar Ki", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "(1)\nyola çık \nupuzun yürü\nvurulmuş çocuk başları arama\nzeytin dalında asılı kızın \n çıplaklığında kalma\nalev dalgası saçlarını rüzgara yatır\nYÜRÜ\n\nhavada \nelden ele devşirilen barışın sesi dar\nhavada\nkuşatma içinde dövüşenler var\nhavayı kokla \nhavayı dinle \nCOŞ\n\nonlar ki \nbu yoldan\nmavi gözlü kız\nzeytin dalına asılmadan\ngüneşin alnacına koştular\nbarışa bayrak oldular\nbayrağı al\nkavgayı al\nKOŞ\n\n(2)\nonlar ki \nyangınlı ufuklardan yangınlı ufuklara at sürdüler\nsusuz ve aç topraklara yapışmış karınları\ndağlarım kadar mavi umutları\nve bir çiçek gibi güneşe\n arzuyla gerinen kadınları\n kızları\n ve erkekleriyle\n merttiler\n buğdayın sarısından \n insanın arısından \n kavganın yarısından\n dönmediler\nve onlar ki \nyolumuza çam kokuluumutlarıyla\ngüneşi serdiler\n\n(3)\nyola çık\nacılara dalma\nalnını dağ serinliğine yasla\nunutma\nbütün sokaklar kent alanlarına çıkar\nbütün ırmaklar denize akar\nve makineler tarlalar insanlar\nsenden yana\nonları\nUTANDIRMA\n\nbu bir özlem \nbu bir türkü\nbu bir emir\n\nhavayı kokla\nhavayı dinle\nKOŞ\n\n haziran 1982" + }, + { + "id": 52452.0, + "title": "Neden Yazıyorsun?", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 9.0, + "poem": "sevmek bir şey değil de\nsevinmek kötü be, \nkumruların\nkumsalların\nbulutların aşkına\nmecburduk da yazdık\nkirli sakallı sabahların namına\nöylesine değil\nsavrulsun diye değil\nyalandan değil\nyazmak lazımdı\nyazmasak olmazdı çünkü\n\nhani bazı\niçinde bir dal burkulur\nyeşil için\nsarı için\nher morun tonunda büyüyen\nsağrılar için\nbelki kuşlardan habersiz\nkanatlar için\nyol yokuş\nson ilk bahar\nuzun eskilerden gelme\nbir içim nefes için\nyazmak lazımdı\nyazmasak olmazdı çünki\n\nerguvan görüldü bir zaman\nsonra çıkmaz oldu sokakların alayı\nmavi çakmak\nfitil falan\nkalabalık oldu yokuşlar\no yokuşların baladı oldu\ndüğün oldu hatta\nserim düğün ve çözüm için\nboşanmalar oldu\nher sevdanın final tezi adliyeye verildi\ngerisi ilam oldu\nkıyılar kumrular\ngöçler oldu...\n\nbuhurdanlar semaverler\nve nargile geyikleri\nyava��\nyavaş\nçok yavaş\nhız'da yitirilenlerin aşkına\nyavaş'ın içindeki ölü şövalyeler için\nher işin bir raconu vardı\nyaşamın ortaçağında\natılan adımlar vardı yavaş ve eski\nbir düellodan alınmış\nişte bu yüzden yazmak lazımdı\nyazmasak olmazdı çünkü...\n\nsonra unutmak vardı\nhatırlamak içindi bütün muallak resimler\nhiç olmamış gibi yapmak\nöküz öldüren bir hasrete\ncan dayanmıyordu ya\nzaten bütün bunlar\nyeni ve dayanıklı canlar içindi\ndursun koyuyordular en son çocuklarının adını\nüstü kalsın ikizler mesela\nbirisinin içinde civciv havalansa\ndiğeri kanat çırpıyordu istemsiz\noluyordu bunlar\nve yazmak lazımdı\nyazmasak olmazdı çünkü...\n\neski harfleri dağıtıyorduk komşularımıza\nyepisyeniydiler\nhepi topu bir kere kullanılmışlardı\nsapa bir cümlenin içinde\nhat sanatıydı gömdüğümüz uykuya\nedebiyat avuntusuydu işimiz\nuzak suretlerinden biriyle yapılan nef'inin\nyazmak lazımdı\nyazmasak olmazdı, \naslında olurdu tabii\nbir sürü yazmadığımız\nbir süre yazmadığımız\nama o zamanda\nbakkalda hesapüstü kalmışlık oldu\nsiparişi unutmuşluk bakkal çırağında\nhem de ekmeğin en yumurtaya banılacağı sırada\nve kapatıyoruz manasında söndürülen ışıklar oldu\nhadi gidin artık makamından\nkırklık bir ampul kaldı geriye...\nbaktık olmuyor yazmadan\nbaktık mesele oluyor\ndimağı eşeleyen cümleler\nolmuşlar\nolacaklar\n\nyani bir fikrin hizasına konulacak ne varsa işte, \nyazdık\nki yazmasak olmazdı\nbütün bunlar\nbütün bunlar içindi\ngizli hüzün artıkları\nkalmıştı ayrılık salonundaki\ngüvercinlerde manasız bir tango ciddiyeti\ndans mı ediyorlar fırça mı yiyorlar\nbelli değil\nöyle suçlu bir işti tango\narjantinde solcu gençler işkencedeyken\nmaradonaydı 82'de\nkibrit kutusunun kapağı\nvasati kırk çöptü ve\nkırkının da tek tek\nkendine göre sorunları vardı...\n\nçözüm bekleyen ağır meseleleri de vardı\nyaprakların\nkuruyorlardı saatlerini kasım patlarına\nhemen ve şimdi\nmüdahale gerekiyordu\nakarsulara\n\nve ivedi\nbir gülümser kelimeydi\nyadırgayan\ntürkçedeki yerini\nama yinede yazmak lazımdı\nyazmasak olmazdı...\n\nsonra hiç aklına gelirmiydi\nörümceklerin sinirli bir iklime\nağ'yacakları kendilerini\nya da kuşak çatışması balıkların\npul pul gerinir diye düşünürken biz\nmeğer esnemeye bile takati kalmamış\nyorgun bir akdeniz...\nucundan çeksen\nnew york'a kadar götürebilirsin\nelektrikli vakumlu halı bile yıkayan sömürgeni\nişte böyle bir durumdu\nve tedirginliğimiz\nsiren miren istemiyordu\ntelaşımızın gürültüsü yerindeydi\nve küt diye akşam oluyordu\n\nbiz ki öğle vaktiyiz daha\nrakıdan filan habersiz\nve söylemeye gerek yok\nuzun\nçok uzun içmeler oldu\nmürakabe susamış peçetelere notlar düştük\nkalktık\nzeytinyağı lekesinden arta kalan\nşiircik kuşunu besledik\ngel gör ki üç gün yaşayabildi us pas içinde\nama olsun yine de yazdık\nyazmasak olmazdı...\n\nnehirde (hiç tanımadığımız)\nbir tekne için (hiç binmediğimiz)\nbir şarkı (hiç duyulmamış)\nbestelemeyi istersin de\nhani nefesin yetmez nefsini güftelemeye\nişte bu yüzden yazdık\nyoksa hoşumuza mı gidiyor zannediyorsun\nsmokin bulutlu bir gökyüzünden söz etmek\nbir kelebeğin kararsızlığını anlatmak\ntırtıl kılığında...\nya da bir ateş böceğinin direnişini\nyalancı aydınlıklara...\nbaşka türlü olmuyor, \nbaşka türlerde nasıl oluyor bilmem\nama yazmak lazımdı işte\nyazmasak olmazdı çünki!" + }, + { + "id": 45894.0, + "title": "Barış İçin", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Gözleri görmeyen Eşber, \nDünyayla barışık\nGözleri açıklar\nDünyaya kapalı, \nYağmurdereli`yle birlikte\nSavaş için, Rusça niyet\nYani hayır, \nYağmurdereli`yle birlikte\nBarış için döğüşelim, \nDereler gibi akacak\nGüzelim yağmur\nRahmet gelecek dünyaya\nKör gözlerimizden akan\nBarış gelecek dünyaya\nBarış için döğüşelim" + }, + { + "id": 35319.0, + "title": "Kehanet 1985", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Lokman şair senin hayatın\nYedi kırlangıcın hayatı kadar\nAltısını ardı ardına yaşadın\nBir kırlangıcın daha var" + }, + { + "id": 31899.0, + "title": "Yusuf'u Kaybettim", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Yusuf; u kaybettim Kenan ilinde\nYusuf bulunur, Kenan bulunmaz\nBu aklı fikr ile Leyla bulunmaz\nBu ne yaredir ki çare bulunmaz\n\nAşkın pazarında canlar satılır\nSatarım canımı alan bulunmaz\nYunus öldü deyu selan verirler\nÖlen beden imiş, aşıklar ölmez" + }, + { + "id": 52345.0, + "title": "Oğluma Ağıt", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Gözlerine uyku girmez\nAnan ağlar Vedat diye.\n\nÇiçek açar, kuşlar öter\nYüreğimde diken biter\nKokusu burnumda tüter\nBu can ağlar Vedat diye.\n\nSenin yerin mezar değil\nBu dert kalbe sığar değil\nOğul! Yalnız dostlar değil\nDüşman ağlar Vedat diye.\n\nTek elmamın yarısıydın, \nO canına nasıl kıydın, \nGenceciktin, akıllıydın, \nDuyan ağlar Vedat diye.\n\nUçup gittin bir kuş gibi, \nBeyninden vurulmuş gibi, \nBir felaket olmuş gibi, \nCihan ağlar Vedat diye.\n\nCanım ciğerimden taşar, \nAyağım ardından koşar, \nSensiz Ümit nasıl yaşar, \nHer an ağlar Vedat diye.\n\nKader bana attı pençe, \nDünyam oldu paramparça, \nDüşündükçe varoldukça\nBaban ağlar Vedat diye." + }, + { + "id": 477.0, + "title": "Sen Söylemeden de Biliyorum", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 8.0, + "poem": "Seziyorum ki kaçacaksın..\nYalvaramam koşamam\nAma sesini bırak bende\nBiliyorum ki kopacaksın\nTutamam saçlarından\nAma kokunu bırak bende\nAnlıyorum ki ayrılacaksın\nCok yıkkınım yıkılamam\nAma rengini bırak bende\nDuyumsuyorum ki yiteceksin\nEn büyük acım olacak\nAma ısını bırak bende\nAyrımsıyorum ki unutacaksın\nAcı kurşun bir okyanus\nAma tadını bırak bende\nNasıl olsa gideceksin\nHakkım yok durdurmaya\nAma kendini bırak bende" + }, + { + "id": 64324.0, + "title": "Zeyde İle Sitem Mektubu", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 6.0, + "poem": "Gayr ile her dem nedür seyr-i gülistân etdüğün\nBezm urup halvet kılup yüz lutf u ihsan etdüğün\nAhd bünyâdın mürüvvetdür mi virân etdüğün\nKanı ey zâlim bizümle ahd u peymân etdüğün" + }, + { + "id": 417703.0, + "title": "Bir Kaç Deli Güvercin", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Siyah belki aldatır içindeki beyazı\nTalihin aynaları kırıyorsa,hüzündür\nSen yine anlamadın ne baharı, ne yazı\nBeni cehennem kılan o esrarlı yüzündür\n\nSen küçük bir lalesin; avuçlarında nergis\nBen acının zehrine su katan hummalı dev\nGözlerinde isyanı damıtıyor kan ve sis\nGözlerimi yakıyor bu karayel,bu alev\n\nSen uzak bir nehirsin denizlere yabancı\nBen ruhumun çölüne göklerden su taşırım\nSenin kalbinde kahra gülümseyen bir sancı\nBen kalbimi dağların derdiyle paylaşırım\n\nBilmem neyi aradım bir ömür kuşlarında\nBinbir gece yürüdüm hangi muamma için\nZümrüd-ü anka uçar senin bakışlarında\nBenim rüyalarımda birkaç deli güvercin" + }, + { + "id": 20112.0, + "title": "Sunu", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 7.0, + "poem": "I \ngüneşi hiç görmedim penceremde \nne ay doğdu geceme ne bir yıldız \nhem sıkış sıkış hem çöl kadar ıssız \nbeş yıldır bir şeyler soluyor içimde \nII \ndal olsun diye kuşa uzattımdı kolumu \nomuzlarıma kadar ekmek ufaladımdı \nyanılıp da bir kez bile konmadı \ninip üç adımda bitirdim yolumu \n\nevet üç adımdabir tokat \ngibi çarptı yüzüme duvar \ndibine çöküp avuçlarımı açtım fakat \nhangisine sapsam ne çok yol var \n\nel eli çoğaltmayınca bir yerde \nuçurumlaşıyor avuç çizgisi de \ntek başıma yürüsem şimdi \nbarbaros bulvarı'ndan beşiktaş'a \nbir vapura binsem ya da motora \n-kaptan dümen kır üsküdar'a- \ndüşteki gibi ansısam birden \nkoyun gibi yatırılıp kazınmış saçımla \nayakkabısızlığım.. pantolonsuz bacaklarımla \niçinizde aykırı bir yaşamım ben \nihbar polis filan.. güvertede tutuklanmadan \nbalığın üstüne martının altına \nyarı yolda kaldırıp gövdemi atsam \nbulurdum kendimi ayaklarımın dibinde \nbeş yıldır bir şeyler sürükleniyor içimde \n\nyıllarca mektupsuz kitapsız bırakıldım \nbir elimle yazdıklarımı \nokudum diğer elimle \nbeş yıldır beş koca yıldır \nbir şeyler kopuyor içimde \n\nIII \nşortum ve şıpıdık tokyalarımla gördünüz \nbeni haydarpaşa hastane girişinde beklerken \ngüneş yanığı teninize renk renk giysilerinize bakarken \nuzun zincirlerle bağlı kollarımı süzdünüz \n\nimgeleminiz hemen de devindi \n-deli bu deli- \nyüzdeki buruşmadan \nduymasa da anlıyor insan \nbiraz kötücül biraz acımaklı \nbaktınız yüreğimi şaşırdım \ndürterek birbirinizi \ngizliden fısıldaştınız \n\nsıkıca kavranıp kollarımdan \nözenle geçirildim aranızdan \n-sizi mi koruyorlardı beni mi bilmem- \nçocuklarınızı kaparak çamurmuşum \ngibi sıçradınız iki yanıma \nama soru sorandır çocuk-baba \nanne kim neden bu amca... \nbir çift dikenli tel yumağıydı gözlerim \nağlayamadığımca ağladım yanıtınıza \n\nIV \ngün batınca çocuklar erkenden \nmasallarını dinlemeden derin bir uykuya \nbir yunus dalıp çıkıyormuş gibi suya \nkalkıyorlar gözlerinde yıldız gülerken \n\nbendim öpen bendim silen \nanne diye üşüyen korkularını \nellerimle şafak yangını yıldızları \nbendim gözlerine koyup giden \n\nsabah bir parça da anneler \nbeni öpüyorsunuz \nbilmeden tadımı taşıyorsunuz \ngünboyu sıcacık dudaklarınızda \n\nyaslandığınız ağaçta benim sırtım \nçiğniyorsunuz sokakta ayak izlerimi \nkokladıkça açan güzelim çiçeği \nansıyın bir zaman yakama taktım \n\ngeçerken kulaklarınıza uğultular geliyordur \nevet siz de vardınız taksim alanı'nda \nhepten unuttuğunuza inanmıyorum mutlaka \nomzunuzda omzumun sıcaklığı duruyordur \n\nV \nduysanız anlasanız bir kez beni \nböyle tek başıma geceleri \nçığlık çığlığa kalkmazdım \nellerimin arasında kanayan alnımla \nçatlak bir duvar gibi bakmazdım \n\nbir elime ateş ötekine barut \nçizgi çizgi ben mi kazıdım \ndeğmesin diye bağlasa mıydım \naçlık ve ölümle yağarken bulut \n\ngençliğimi kakıp durmayın başıma \nbugünden yarına akardım \nbir bilseniz neler yaşadım \nyüzyıl bebek kalır yanımda \n\nVI \nasıldım yüreğinizin kapısına \nacıyı sevince bölerim \nsu gibi yaprak gibi gülerim \nçıkmayın dokunmadan bana \n\nbir orman gibi yürüyüp elbet \nvaracaksınız ortasına yolun \nben yatarım bin müebbet \nsiz çiçeklene-dallana durun" + }, + { + "id": 1400385.0, + "title": "Dünya Bir Av Evi", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu öyle tuhaf bir ateş ki bir an bile sabrı,kararı yok.Nasıl olabilir ki hem sevgilinin yanında alevlenmiş,hem sevgilinin yanında değil.\nŞekil nasıl ayak direyebilir ki sebatı yok.Öz nasıl elden tutabilir,nasıl yardım ader ki görünmez.\nDünya bir av yeri,yaratıkların hepsi de bir av.Fakat avlananların beyinden,bir eserden başka hiçbirşey belirmiyor.\nHer yanda yükler var,denkler var,her yanda biz beyiz,uluyuz diyenler var; fakat asıl beyin konağında ne yük var,ne denk.\nEy can,elini çek de yüzünün rengi görünsün.Çünkü şu görünenlerin hepsi de ancak köpük,ancak şekil,ancak resim.\nNerde toz koparsa orda bir ordu vardır.Çünkü izsiz,dumansız ateş olmaz.\nSen eri tozdan anla,ne biçim erdir,tozundan anla; toz içinde insanı aramaya bak,tozda iş yok.\nA bahtı kutlu,sen arar istersen,rahmetine sayı olmayan arayacı da seni arar ister.\nSeni sel alıp götürürse anlarsın ki onun yolunda halkın ihtiyarı var gibi görünür amma gerçekte ihtiyar denen şey yoktur.\nYokluk aleminde az söz söylemeye ahdettim amma dikensiz gülü kim görmüş? \nKardeş,tanık ol,biz bu gülün dikeniyiz; bu çeşit diken olmakla da övünülür,arlanılmaz bundan." + }, + { + "id": 39552.0, + "title": "Yolunu Şaşırmış Kelebek", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Masum ojeli \nfakir kız bebeklerine\nbenzeyen ellerinle\nyolunu şaşırmış bir kelebeğin önlüğünde\nnasılsa herşey aşka varır der gibisin\n\nParçalanmış çiçeklerin\nsevinç çığlıklarındaki mutluluğu\ngörüp görüp yitirir gibisin\n\nGüllere ayrılık taşır gibisin" + }, + { + "id": 15254.0, + "title": "Bunaydın", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir limon kalmış güneşten\nBi de dal uçlarında buhur\nBulutlar ki kar\nBulutlar yağıyor\nDizdüşümlerime...\nBir tahtaboştasın loş\nSarmanlar gelip gidiyor\nSilüsler beyazdan da yılan\nSen bu tipiden çıkmıyacan...\nBir limon kalsada güneşten\nBide ölümcül umut\nSen bu umuttan iflah\nOlamaya\nCan. . ." + }, + { + "id": 39739.0, + "title": "Biraz Gelir Misiniz", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir gün çağrıyı duyar, insan ölür çaresiz\nÖlür kuşlar, ağaçlar, ölür sahil ve deniz\n\nSilinir bütün renkler, dağılır koku, ışık\nYeni bir alem başlar karanlıklarda sessiz\n\nKemik çürür, kaybolur parıltısı gözlerin\nKımıldamaz orada ayağımız elimiz\n\nÖyleyse neden bunca düşmanlıklar, savaşlar\nEr geç çağrıyı duyup gidecek değil miyiz? \n\nEr geç kulağımızın dibinde çınlayacak\nÖlümün soğuk sesi 'Biraz gelir misiniz? '" + }, + { + "id": 7087.0, + "title": "Suphi", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Suphi bir acaip adam\nSuphi benim canım ciğerim\nKimse bilmez nereli olduğunu\nSusar akşam oldumu\nBir cebinde das kapital\nBir cebinde kenevir tohumu\n\nFırtınadan arda kalmış bir teknede tevekkül içinde\nGörkemli sakalı ve iğreti parkasıyla gizlediği macerasıyla\nBir acaip adam yaşardı\nAkşamları susardı\nBen konuşsam kızardı\nÇocuktum evden kaçmıştım\nGelip ona sığınmıştım\nBir sürgün kasabasıydı\nBir eski zamandı, hazirandı\nKüçücük bir koydu, sığdı\nBurayı keşfeden belki de oydu.\nUzaktan kasabanın ışıkları yanardı\niçim anneyle dolardı, ağlardım\nSuphi şöyle bir göz atardı,\nGizli bir cigara yakardı\nAğlardı, sonra barışırdık\nBen flüt çalardım, cigara sönerdi ağlardık\n\nNerden geldiğini bilmezdim,\nKimsesizdi, belki kimliksizdi\nOnun macerası onu ilgilendirirdi\nKimseye ilişmezdi\nBir şeylere küfrederdi hep\nTedirgin bir balık gibi uyurdu\nBazen kaybolurdu\nArardım, yağmurun altında dururdu\nBir kalın kitabı vardı, cebinde dururdu, hergün okurdu\nBen birşey anlamazdım\nKapağını seyreder duymazdım\nSakallı bir resimdi, kimdi, ne kadar mütebessimdi\nSordum bir gün Suphi'ye söylediklerini niye anlamıyorum diye\nBildiklerini dedi; yüzlestir hayatla ve sınamaktan korkma\nDoğru ile yanlışı o zaman ayırdedebilirsin\nVe onu anlarsın\nSonra gülerdi\nGünlerim yüzlerce ayrıntıyı merak etmekle geçerdi\nSonra yine akşam olurdu.\nSuphi susardı, ben konuşsam kızardı\nTekneye martılar konardı\nYüreğim Suphi'ye yanardı, ağlardım.\nSuphi denize tükürürdü\nGökyüzünü tarardı, ağlardı\nSonra barışırdık\nBen flüt çalardım\nYıldız kayardı, ağlardık.\n\nBir sürgün kasabasıydı, bir eski zamandı, hazirandı\nÇocuktum, evden kaçmıştım, gelip ona sığınmıştım\nBir gün aksilik oldu\nAnnem beni buldu\nSuphi kaçıp kayboldu\nKasaba calkalandı, olay oldu\nBen sustum, kanım dondu\nPolisler onu yakaladığında tekti\nFelaketti\nHerkes meydanda birikti\nKarakoldan iceri girerken sanki mağrur bir tüfekti\nAnsızın dönüp bana baktı\n' Anladın mı ? ' dedi.\nAnladım dedim anladım\nVe o günden sonra hiç bir zaman hiç bir yerde\nHiç ağlamadım..." + }, + { + "id": 82932.0, + "title": "Kerem", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne zaman düşünsem sizi titrerim, \nYaslı dağlar, yüzü gülmeyen dağlar! \nBu dağlar içinde bir yer var derim, \nOrada kaybolan bir ses var, ağlar.\n\nNeden hiç çıkmıyor içimden bu ses\nTipi, çığ, fırtına...Donar her nefes, \nYine bu ses ağlar, işitmez herkes, \nBeni kıvrandırır, inletir, yakar.\n\nHey bu dağlar yalçın, karanlık, derin! \nNe bir geçit verir ne sıcak bir in.\nGün battığı zaman sarp tepelerin\nÜstünden bir kartal geçer, o kadar..." + }, + { + "id": 66581.0, + "title": "On Sekiz", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "alnında satır gibi indirmiş kaşlarını\nağzı yüzü kan revan içindedir\niçinde birşeye baktığı belli\nkimbilir nedir\nbelki tortulu kalın bir nehir\nbelki bir şehir / bir nehir gibi uğultulu\nelektrik bilemiş kaldırım taşlarını\nbelki hiç olmayan sevgilisidir\no filmden çaldığı genç kız hayali\nsaçları yalnızlığına dağılmış\nbelli belirsiz tutukluluk hali\ntenhalara kaçırır bakışlarını\n\niki gecedir yerinden kıpırdamadı\nçenesi kilitki dudakları şiş\nkaranlıkta gizlice sakal büyütüyor\niçindeki başka bir kata inmiş\nbelki arka bahçeye uzak çocukluğundan\nmorsalkım kokuları böğürtlen tadı\nyukarda haşarı uçurtmalar\nannesi içerde çamaşır ütülüyor\nakşama yatılı misafirleri var\nerzurum'dan\nkoşma oğlum bu nasıl çember çeviriş\naz önce düştü de burnu kanadı\nbelki bıyıklarında yaladığı kan\n\nbirini çağırıyorlar onu olabilir mi\nadını hatırlasa bilmece çözülecek\nadını hatırlamıyor kaç yaşında olduğunu\nhatırladığı içindeki bir gemi\nyıllardan ilkokul belki 23 nisan\nheybeli'ye geziye gidilecek\nyol boyunca aralıksız kuş yağmuru\ngemiyle yarışan yunuslar\nmaviliğin gözlerine sığmayan sonsuzluğu\no ilk hürriyet sarhoşluğu\n\nkorkudan ihtiyarlayabilir mi\nyirmi yaşında insan" + }, + { + "id": 67977.0, + "title": "Bir Kız Bana Emmi Dedi", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Değirmenden geldim beygirim yüklü\nŞu kızı görenin del'olur aklı\nOn beş yaşında kırk beş belikli\nBir kız bana emmi dedi neyleyim\n\nBirem birem toplayayım odunu\nBilem dedim bilemedim adını\nAlbıstan yanaklı Türkmen kadını\nBir kız bana emmi dedi neyleyim\n\nBizim ilde urum olur uc olur\nSızılaşır bozkurtları aç olur\nBir yiğide emmi demek güç olur\nBir kız bana emmi dedi neyleyim\n\nKarac'oğlan der ki n'olup n'olayım\nAkan sularınan ben de geleyim\nSakal seni makkabınan yolayım\nBir kız bana emmi dedi neyleyim" + }, + { + "id": 5165.0, + "title": "O", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "O, Allah’ın emriyle Kainat Efendisi;\nVarlığın Tacı, varlık nurunun ta kendisi..." + }, + { + "id": 13357.0, + "title": "İsteyerek", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Karşı dağdan meleyen canım\nGünler nasıl homurdanıyor başımızda\nElini uzatıp baktın mı yas var komşular ülkesinde\nBülbül neden kenetlenmiş Sorman oldu mu hiç\nİskeleti havlar mı bir insanın. Gördüm\nKarşı dağdan meleyen canım\n\nEvin görünmeyen elleri\nYağmur yanaklarında gözyaşı taneleri\nArt arda gidenler can pareleri erkek kardeşleri\nEvde kızlar kimsenin görmediği kızlar\nAteş gibi ülfetleri\nDağlamış serin taslar bakraçları\n\nAnaları bilinmez bir köşede\nBir nağra gibi. Hayatın başında\nTozut koyun yünlerini hallaçla zamanı hallaçla\nBir kapalı ağzın var. Sanki susar çağın ünlü marşlarını \n\nYüklükten bana bir yorgan çıkardılar\nÜstü mavi papatyalar\nBir dehlizden geçirip zirveye döşek attılar\nTaradılar uykumun saatlerce uzun saçlarını\n\nŞimdi sırtım sağlam\nKarşımda hamle yatakları. Bir elimde kılınç bir elimde zafer duaları" + }, + { + "id": 4895.0, + "title": "Dağlar", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Yaslanır bir buluttan bir buluta başınız,\nGövdeniz Tanrım gibi gökte yaşardı,dağlar! \nEngin kanatlı kuşlar olmasa yoldaşınız\nTepenizden bir güneş,bir ay aşardı,dağlar! \n\nKalbini göstermese göğsünün yırtığından,\nYol mu bulurdu Kerem kurduğunuz yığından? \nCihangirler hızını göklerden aldığından\nÜstünüzden sel gibi ufka taşardı,dağlar! \n\nSiz,ki yalnız kahraman geldi mi geç derdiniz,\nYalnız ulu canlara karşı baş eğerdiniz,\nNasıl oldu o soysuz kıza geçit verdiniz,\nO taş yürek bu işi nasıl başardı,dağlar? ..." + }, + { + "id": 678641.0, + "title": "Gönlüm Kralıki", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 5.0, + "poem": "gönlüm kiralık üç oda bir hol\nherkese yeter hemde bol bol\nşehrin en güzel yeridir güzelliği eşsiz\nyalnız bir şartım var o da onlara haktır \nşimdiden söyleyeyim kızlzr \nçıkış yasaktır" + }, + { + "id": 19582.0, + "title": "Senli Benli", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen sabah karanlığında işe gidersin, \nBen sabah karanlığında.\n\nSen akşam karanlığında işten dönersin,\nBen akşam karanlığında.\n\nBen senin gönlünde umut,\nSen benim gönlümde..." + }, + { + "id": 5141.0, + "title": "Eser", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Gecekondu yapısı, bir üfürüklük eser...\nElbet beklenen rüzgar bir gün Kıbleden eser!.." + }, + { + "id": 2234.0, + "title": "Soru", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 7.0, + "poem": "kim bilir\ninsanda son kalan gözler\ngörür mü dünyayı uzaktan\n\nkim bilir\nküçülür mü dünya\nbüyür mü uzaktan\n\nkim bilir\nküllenir mi dünya\nözlenir mi uzaktan" + }, + { + "id": 1782531.0, + "title": "On Beş Yılı Karşılarken", + "poet": "Mithat Cemal Kuntay", + "rating": 8.0, + "poem": "Kim derdi yarılsın da nihayet yerin altı, \nBir anda dirilsin de şu milyonla karaltı.\n\nTopraklaşan ellerde birer meşale yansın. \nKim der ki şu milyonla adam birden uyansın.\n\nKim derdi seher yıldızı doğsun da bir evden, \nKaçsın da cehennemler o bir damla alevden,\n\nCanlansın ışık selleri olsun da o damla \nBeş devletin öldürdüğü devlet bir adamla.\n\nKim der ki en son rakamlar da delirsin. \nOn beş asır on beş yılın eb'adına girsin.\n\nDünyaları bir fert evet oynattı yerinden, \nSarsıldı demirler evet azmin demirinden.\n\nMazi yıkılıp gitti evet fesli, kafesli: \nLâkin bugünün ey granit bünyeli nesli,\n\nBir şey ele geçmez şerefin sade adından. \nSen arşı bırak, varsa haber ver kanadından.\n\nGökten ne çıkar? Gök ha büyükmüş ha değilmiş, \nSen alnını göster ne kadar yükselebilmiş.\n\nGökler çıkabildin, uçabildinse derindir, \nTarihi kendin yazıyorsan, eserindir.\n\nBahsetme bugün sade dünün mucizesinden, \nİnsan utanır sonra yarın kendi sesinden.\n\nAsrın yaşamak hakkını vermez sana kimse; \nSen asrını üstünde izin varsa benimse; \n\nBayrakları bayrak yapan üstündeki kandır \nToprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır." + }, + { + "id": 2127341.0, + "title": "İstanbul (Sevgisi İçimde)", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Sevgisi içimde yaşayıp duran\nNazlı güzellerin şirin İstanbul\nHayali kafamda hükümler süren\nGörmez gözlerime görün İstanbul\n\nOrtasında deniz kenarlar kara\nBu dünyada cennet olmuş kullara\nMehtapta sandallar ne hoş manzara\nSahildir yayladır yerin İstanbul\n\nGemilerin gelir peşi peşine\nŞöhretin yayılmış hudut dışına\nAyrı bir güzellik başlı başına\nSevgi muhabbetin derin İstanbul\n\nFatih Mehmet Sultan temeli kurdu\nOndan sonra oldu Türklerin yurdu\nEdirne'den gelen o büyük ordu\nAyyıldız bayraktır nurun İstanbul\n\nDenizler kilidi boğazların var\nDünyaya haykıran avazların var\nYılmaz Türk Ordusu şahbazların var\nFerah tut gönlünü serin İstanbul\n\nDünya güzelliği sendedir mevcut\nHususi özenmiş yaratmış Mabut\nHerkesin gönlünde vardır bir maksut\nHalis Türk maksadın varın İstanbul\n\nEdipler şairler yetişmiş sende\nEhli aşklar yanmış tutuşmuş sende\nBir aciz kimseyim Veysel'im ben de\nSeversen olayım yarin İstanbul" + }, + { + "id": 40233.0, + "title": "Kuş Ölümleri", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Gittikçe yalnızlaşıyorum bir sen varsın\nkarşılığı olmayan sorular düşüyor aklıma\nve kuşların intihar tasarısından söz ediliyor kentte\nsoğuyan ellerinde kalıyorum bir kırlangıç gibi\nEllerin bir mecnun yurdu, upuzun bir sessizlik\nbirlikte okuduğumuz kitaplar kadar sımsıcak\n\nBiz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin\nher satırını çizip notlar düştük kıyılarına\nDünya upuzun bir çöl sanki, bir buzul kütlesi\nkarşılık bulamıyorsun aklıma düşen sorulara\nve düşüşüp duruyor kırlangıçlar, üşüyorum\nbir yolcu hüznüyle geçip gidiyor ömrümüz\n\nSesine bir esmerlik düşüyor parçalanıyor yüzün\nkayıp gidiyor parmaklarımın arasından\nbir aşkı anlatmak için seçtiğim sözcükler\nHep yanlış numaralar düşüyor telefonlarda\nkaçırıyor korkulu bakışlarını eski tanıdıklar\nBir sen varsın kurtulursam bu aşkla kurtulurum\n\nGülüşü süt mavisi insanlar vardı/ nerdeler şimdi\nçoğunun adını unuttum çoğunun kimliğinde kazınmış adresler\nNevin canına kıydı geçen gün, şiir gibi bir kızdı bilirsin\nÖner enfarktüs geçirmiş içerde, kesik kesik öksürürdü eskiden\nAyşe ise acemi bir sokak yosması artık\nÜşüyorum, ama sen anılarla sarma beni ve anlat yalnızlığımızı\n\nBu kent kuşların intiharını umursamıyor artık\nve göğsüm buz kesmiş bu üşüten yalnızlıkta\nBirlikte çay içtiğimiz sokaklarda yürüdüğümüz\no süt mavisi gülüşler güz solgunluğunda şimdi\nunuttum çoğunun adını çoğu voltalarda yıllardır\nnasıl da sessiz yaşanıyor gürültüler ortasında\n\nBir daha hiç öpüşmeyecek Gülçin\no çok sevdiği porselen fincanla çay içemeyecek\nuzatamayacak saçlarını sevgilisinin istediği gibi\ngittikçe yalnızlaşıyorum, üşüyorum, unuttum sanıyordum\nyazılsa destan olacak bir aşkın serüveni\nşiirimde bir dipnot olacak şimdilik" + }, + { + "id": 21216.0, + "title": "Şaşırtıcı Karşılaşma", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 7.0, + "poem": "“Çok eskiden yaşadım bu anı ben”\nDersiniz şaşkınlık içinde.\nİlk girdiğiniz bir ev, bir merdiven,\nBirden güneş vuran pencere.\n\nVe tam sırasında tiren düdüğü....\nİşte böyle gelmişti siz dünyada\nDeğilken bir gün öğle üstü\nBu renklerle bu sesler bir araya.\n\nYaşamak anımsamak mıdır yoksa?\nSanmam, biz de bir sestik belki\nBirileri için yıllar önceki\nŞaşırtıcı bir karşılaşmada." + }, + { + "id": 1395027.0, + "title": "Umut", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "Bilakis onca sınırın, onca yalçın duvarın\nOldukça itici kapısı aniden açılır,\nAncak sabık kayanın muradıdır yarın! \nHer nefer kolay ve densiz alınır:\nBuluttan, sisten, sağanaktan yalın\nAlır bizi, kendisiyle, zan onunla aşılır,\nHoş tanırsınız, alçak uçar tüm kuşaklarda-\nBir Kanatlanma- ve çağlar arkamızda! " + }, + { + "id": 53451.0, + "title": "Delinin Ölümü", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 8.0, + "poem": "ölüm diye mırıldandı gün boyu\nsonra duru duru sustu hep\nyalan yok, onunla dalga geçtik\nnerden bilirdik ki\n sıcak bir kumru ölüsü gördüğünü\nhem öyle pek eski değil, dün öğle üstü\nardından gök çıldırmış, bunu gören yok\ndeyin ki yıllardır bir periye aşk dokurdu yeşimle\nenikonu balkonunu cin çarpmıştı, duyardık\ndaha kötüsü kedisi de düşmüştü damdan\ndüşmüştü de kalmıştı dokuz canına hayret\nbir gezgin çoban yıldızını bırakmış eline, söylerdi\nnicedir o yıldız çakardı ela gözünde\n\nbir periye aşk dokuyordu hiç usanmadan\naslanağızları geçiyordu, iğneler, dervişler\nfırdöndüler, koyun postları, kor bir yelek\nsimli gelin telleri, tut ki rüzgar gülleri\nölüyordu\nyanında duruyor, garipsiyorduk\n bir delinin de kumru gibi ölebileceğini" + }, + { + "id": 6619.0, + "title": "İşte Tam Bu Saatlerde", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "İşte tam bu saatlerde bir yara gibidir su \nYeni deşilmiş uçlarına sokakların, küçük uçlarında.\nSenin o güneş sarnıcı gözlerin\nÖlüm yası içindeki bir evde\nOlmaması gereken birşey gibi,kırılan bir ayna gibi.\nBu saatlerde.\nÇarmıhını yanından eksik etmeyen bir İsa gibi\nMerdiven taşıyan bir adam görüyoruz\nBu adamı ne kadar çok seviyorum, bu kuşu ne kadar\nSen ne seviyorsun sen zaten sevince\nAlnınla ayıklarsın yeryüzünü,\nÇardaklar binaların ağızlarında\nAşar gider kendi sınırlarını\nKöpekler gizli bir dağı havlar.\n\nBunlar iyidir diyorum bunlar senden haberli,\nYoksa nerden bilecekler\nKorbon sınırlarında yaşayan balıklar\nKovadan sızan hiçret gününü,\nPeygamberin parmaklarına asıp paltolarını\nNasıl girecekler tanrıevine\nMucizesever müslümanlar, \nVe On Binlerin Dönüşü sırasında \nGrek keçilerinin çiftleştiği\nDağ yolları neyle donacak?\n\nYine de sevişirken \nKullandığımız her kelime \nHırsızın devirdiği eşya.\n\nMinibüsleri morarmış sokaklar\nBuğdayın parayla değişildiği\nParanın ekmekle değişildiği\nEkmeğin tütünle değişildiği\nTütünün acıyla değişildiği\nVe artık hiçbirşeyle değişilmediği acının.\nO sokaklarda.\nSaatler yağmuru gösteriyor,\nBugün bu küçük salı günü \nHerşeyi eksik İstanbul'un, tepedekilerden başka\nYalnız Galata\nGalata\nGecenin bodrumlarında beslediği\nO tükenmez paslanmaz tutkusu\nBir ağız mızıkası halinde\nDenize yediriyor yavaş yavaş" + }, + { + "id": 2281222.0, + "title": "Efendimsin Cihânda İtibârım Varsa Sendendir", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 9.0, + "poem": "Efendimsin cihânda i’tibârım varsa sendendir\nMiyân-ı âşıkânda iştihârım varsa sendendir\n\nBenim feyz-i hayâtım hâsıl-ı rûh-ı revânımsın\nEğer sermâye-i ömrümde kârım varsa sendendir\n\nVeren bu sûret-i mevhûme revnak reng-i hüsnündür\nGülistân-ı hayâlim nevbâharım varsa sendendir\n\nFelekden zerre mikdâr olmadım devrinde rencide\nGer ey mihr-i münîr âh u zârım varsa sendendir\n\nSenin pervâne-i hicrânınam sen şem’-i vuslatsın\nBe-her şeb hâhiş-i bûs u kenârım varsa sendendir\n\nŞehîd-i aşkın oldum lâle-zâr-ı dâğdır sinem\nÇerâğ-ı türbetim şem’-i mezarım varsa sendendir\n\nGören sergeştelikde girdâb-ı dest zann eyler\nFenâ-ender-fenâyım her ne varım varsa sendendir\n\nNiçün âvâre kıldın gevher-i gaitanın olmışken\nGönül âyînesinde bir gubârım varsa sendendir\n\nŞafak-tâb eyledin peymânemi hûnâb ile sâkî\nSabâh-ı sohbet-i meyde humarım varsa sendendir\n\nSanadır ilticâsı Gâlibin yâ Hazret-i Mevlâ\nBaşımda bir külâh-ı iftihârım varsa sendendir" + }, + { + "id": 34688.0, + "title": "Anı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne zaman Mühürdar'a gelirsem Çin'den\nBir güzel susmak geliyor içimden\nBir kız sevmistim gıllıgışlı\nYuvamı yapan bir kırlangıçtı\nAklımı kaçırıp kaçırıp kaçtı\nÜç güzelden ikincisiydi cadı\nNe çektim bilir Hadi'yle Sadi\nKarnımdaki geçmiş çocukmuş tepti\nİşe bak, köşeyi dönerken şimdi\nKarşıma çıkar diye kalbim hop etti\n\nNe zaman kendime gelirsem Çin'den\nBir güzel susmak geliyor içimden" + }, + { + "id": 48525.0, + "title": "İlacımı Özün Say", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "bir akşam sensizliğim eriyip aktı bende\ngözlerinin cemresi karanfildir bedende\nkirpiklerin kuşattı bütün mevsimlerimi\nşimdi varsın; sızın var duranda, yürüyende\nkollarım gül kokulu bir baharı sarıyor\nacılar ki, önümde diz çöküp yalvarıyor\nayrılık yapayalnız bir ülkedir evrende\nhüzün, terk edilmişlik duygusuyla çaresiz\nşimdi varsın; hayatım sende, ölümüm sende\n\nşimdi varsın; sokaklar daha bir sıcak bana\nnereye git gidersen; orası ocak bana\nbazen bir papatyanın beyaz yapraklarından\nbazen bir dolunayın çehresinden bak bana\nşimdi varsın; ruhumu okşuyor soframda su\nardımda ne yalnızlık, ne de ölüm korkusu\nhayatın hiç sönmeyen kandilini yak bana\no eski fırtınalar şimdi sabâ rüzgarı\nhüzün benden habersiz, kuşkular ırak bana\n\ney benim aynalarda gülümseyen çokluğum\nnar tadında umutlar taşıyan çocukluğum\ngözlerinin ışığı yayıldı mahzenime\ney benim can sarayım, ey benim eşsiz kuğum\nasil tebessümünü düşürdün izlerime\nmüpteladır gemiler benim denizlerime\ngülümsedin; kalmadı kederim, burukluğum\nçehresinde hâtıran büyüyor bebeklerin\ngizemine âşina varlığım ve yokluğum\n\nlügatini yeniden yazıyorum sevdanın\nbinlerce çiçek açtı kollarımda yorgunluk\ngündönümü ruhuma ayarlandı yeniden\nbir çerağdır, yanıyor gittiğin her bahçede\nşimdi parmaklarının ucundadır baharım\nkutlu bir ülke verdin hayatıma özünden\ndenizlerde sen varsın; ırmaklarda ben varım\n\nyaprak yine hüzünle düştü ayaklarıma\nağaçlardan boşandı hayatımın acısı\nanlamadım: Bu gökler benim göklerim değil\nbilemedim: Bu toprak canımda akkor gibi\ntutuştum hiç kimsenin yanmadığı yerde ben\nmeğer ömür vermişim bu belalı derde ben\nsen geldin; avuçlarım suyla doldu ansızın\nsen geldin; evrenimi kuşattı sevda sızın\n\nders almayı bilmedim yüreğimden; yorgunum\nne sana, ne kendime, ben dünyaya kırgınım\ndikenler saplanmıştı çocukluk günlerime\ngençliğim bir ejderha pençelerine mahkum\nkırk yaşımda, bin yılın ıstırabıyla yandım\nuyudum, o bembeyaz ellerinde uyandım\nsen geldin; birbirinden ayrıldı renk ve acı\nsen geldin; yine vurdu yüzüme aşk utancı\n\nlâyıktır, her lokmayı yedirseler zehirden\nlâyıktır, karlı dağlar çökse başıma birden\nakıl, sanki içimde bana düşman bir gemi\nkahrın karanlığına gömdü şehlâ gölgemi\ngöremedim; gönlümden ufkuma sızdı keder\nen muamma çöllerde ararken yitiğimi\ngeldin; altın harflerle yazıldı günün adı\ngeldin; ruhuma meftûn âvâreler ağladı\n\nders almayı bilmedim hayattan; bir gün ölüm\nöğretir o tekrarı olmayan dersi bana\nnasıl da uçtu ömrüm renklerin boşluğuna\ndal kırıldı; kökleri çürüdü servilerin\nduyamadım gövdenin o esrarlı sesini\nkarayel bir yanımdan esip durdu öteye\nsen geldin; yağmur yağdı içime; bahar geldi\nsen geldin; yıllar yılı beklediğim yâr geldi\n\nşimdi varsın, yıldızlar bana bakar derinden\nbozkırlarda, çöllerde çiçeklenir ellerin\nşimdi varsın, gecenin kan akar gözlerinden\nışıldayan çehresi karardı güzellerin\nöteyi görmeyenler bilemez, kimle geldin\nsen benim kendi ruhum, kendi özümle geldin\nşimdi varsın, varımı varlığında sakladın\ndayanılmaz yüreğin esrarlı bir bahçedir\nşimdi varsın, içimde ebedi konakladın\nzariftir bakışların, bal renklidir, incedir\nsensizlik geçmişini anıyor; şimdi varsın\nburçlarımda lâmbalar yanıyor; şimdi varsın" + }, + { + "id": 2430.0, + "title": "Şu Da Var", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir de var sen koynumda yatıyorsun\nGüzelsin güzelliğin mutlak amenna\nKızlığın masanın üstünde\nKocana saklıyorsun\n\nOysa koca da ne benim kollarım var\nSoy bir portakal yedir bana dilim dilim\nBen Uzunminareliyimdir doğma büyüme\nNe yapıp yapıp denizi görmek isterim" + }, + { + "id": 29078.0, + "title": "Asma Çubuğu Ve Rüzgar", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir şarkıcıyım ben,\nAvrupa’nın bağlarında dolaştım;\nGezindim rüzgarlar altında.\nAsya’nın rüzgarı altında.\nYaşamlar içinde en iyisi\nYaşam bile,\nDünyanın tadı;\nAk pak barış bile;\nAvareydi\nDevşirdim\nEvet devşirdim.\n\nBaşka toprakların\nEn iyisi\nYüceltti şarkısını dudağımda;\nBağların ortasında\nBarışın ve rüzgarın özgürlüğü!\n\nİnsanlar nefret ediyor gibiydiler\nBirbirleriyle.\nYine de aynı gece\nBirbirlerinin üzerlerini\nÖrtüyorlardı.\nBizi uyandıran\nTek ışık\nDünyanın ışığıydı bu!\nEvlerine girdim,\nYemek yiyorlardı masalarında;\nFabrikadan çıkmıştılar,\nGülüşüp ya da ağlaşıyorlardı.\nVe de\nHepsi birbirine benziyordu.\nVe hepsi de\nGözlerini ışığa çeviriyorlardı\nYollarını arıyordu hepsi de.\n\nHepsinin bir ağzı vardı\nTürkü çağırıyorlardı,\nTürkü çağırıyorlardı\nİlkbahara dönük!\n\nHepsi.\n\nİşte rüzgarda\nBağ çubuklarının arasında\nEn iyi insanları devşirdim\nŞimdiyse dinlemeniz gerek beni" + }, + { + "id": 1108082.0, + "title": "Ayrılık", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 7.0, + "poem": "Aksine tatlıdır, verilen bir sözü tutmamak,\nHayli ağır kanıtsanmış bir hatırın vebali,\nVe heyhat, hiç vaat bile edilemez hak,\nGönlümüzle öylesine ters düşerse bedeli.\n\nBilinen sihirli besteleri çalışıyorsun pekiyi,\nBüyüleyip çekiyorsun yine, susmamış birini,\nTekrar salıncak tekneye, sarhoş deliliğin tini,\nTazeliyorsun, ikiye katlıyorsun tehlikeyi.\n\nKendini gizlemeni mi saklatacaksın bana! \nMert ol, bakışımdan asla kaçma! \nEr geç fark edecektim pekala,\nVe al işte o lanet ahdini, aha! \n\nYapmam gerekeni bitirdim nihayet; \nBenden sana kalan hiç bir şey mani olmasın; \nYalnız, senden ayrılan şu Arkadaşı af et,\nBırak artık o da sessiz sedasız utansın.\n\nÇeviren: Musa Aksoy" + }, + { + "id": 25259.0, + "title": "Ölüm", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Sabahın sinleye vardım gördüm cümle ölmüş yatar\nHer biri bi çare olmuş ömrün yayı varmış yatar\n\nVardım bunların katına baktım ecel heybetine\nNice yiğit muradına eremeyiben ölmüş yatar\n\nYemiş kurt kuş bunu keler nicelerin bağrın deler\nŞol ufacık na-resteler gül gibice solmuş yatar\n\nTuzağa düşmüş tenleri hakka ulaşmış canları\nGörmezmisin sen bunları sıra bize gelmiş yatar\n\nEsilmiş inci dişleri dökülmüş sarı saçları\nHepsinin bitmiş işleri emr-ü nemde ermiş yatar\n\nElleridir kınalı hep karavaşları şeker-leb\nKargı gibi uzun boylu gül yüzlü güzeller yatar\n\nEl bağlamıştır çoğusu hep Allah'tandır umusu\nTaze kızdır kimisi alınmadan çoklar yatar\n\nGitmiş gözünün karası hiç işi yoktur durası\nKefen bezinin paresi sönüğe sarılmış yatar\n\nYunus gerçek aşık isen mülke suret bezeme gil\nMülke suret bezeyenler kara toprak olmuş yatar." + }, + { + "id": 59561.0, + "title": "Ezan", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 8.0, + "poem": "Emr-i bülendsin ey Ezan-ı Muhammedi.\nKafi değl sadana Cihan-ı Muhammedi.\nSultan Selim-i Evvel'i ram etmeyip ecel, \nFethetmeliydi alemi Şan-ı Muhammedi.\nGök nura garkolur nice yüzbin minareden\nŞehbal açınca Ruh-u Revan-ı Muhammedi\nErvah cümleten görür Allah-ü Ekber'İ\nAkseyleyince arşa Lisan-ı Muhammedi" + }, + { + "id": 40036.0, + "title": "Sonuç", + "poet": "Vladimir Vladimiroviç Mayakovski", + "rating": 8.0, + "poem": "Hiçbir şey silemez aşkı, \nne tartışmalar\nne ayrılık\nBir de bakarsın \nyeniden gözden geçirilmiş, ölçülüp biçilmiş, \nüstünde düşünülmüştür.\nVe şimdi düzyazı parmaklı \nsancağımı kaldırıyor, \ndoğdum doğalı ve yürekten, \nsevdiğime, \nölene dek de seveceğime \nyemin ediyorum." + }, + { + "id": 2136971.0, + "title": "Aşk Ki Sevgili Kızım", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşk ki sevgili kızım, aynaya benzer en çok,\nBakmaya bayılırlar güzel ve şık bayanlar\nBaktıkça düş kurarlar, mutlu olurlar.\nAynadaki görüntüleri büyüler onları,\nKötülükten, günahtan arınır yürekleri\nRuhları saydam beyaz bir sayfaya can atar.\n\nSakın inmeye kalkma yoksa ayağın kayar,\nTutunacak dal yoksa uçurum bekler seni\nDirenemezsen kapılır kaybolursun girdapta,\nAşk ki güzeldir kızım, saf ama ölümlüdür\nSenin gibi küçük yaşta akıntıya kapılanlar\nKendi yansımalarını görür, yunar, boğulur." + }, + { + "id": 48246.0, + "title": "İşte Bir Şiir", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "İşte bir şiir, şu anın, şu dakinanın, şu saniyenin şiiri\nKendimle gitgide yalnız olmakların, yalnızlıkların gitgide çoğaldıklarının şiiri\nHayatım hesabı verilmek üzere duruyor, artık hesabı verilmesi gereken bir şey olarak duruyor hayatım\nGri bir ikindi üstü, üstünde yeryüzünün, küçük burjuvalar ya da işçiler yığılmışlar pencerelerine \nFrengili balkonlarından bakıyorlar hüzünden başka hiç bir şey çağrıştırmayacak bir gökyüzüne\nYalnızlıkların gitgide arttıklarının şiiri, kendi hayatım ve başkalarının hayatı karşısında\n\nMüthiş ve mekanik bir bunalım içinde, ve artık kır görünümlerinin de hüzünden başka hiç bir şey çağrıştırmadığı dünyada\nŞiirlerle kalbimi ve hayatı araştırıyorum\nHiç kimse kalıplaşmış umutlarla avutmaya yeltenmesin beni\nİşte bireycilik ve kahramanlık tapınısına dönüşüyor birçoğunun devrimciliği\nZavallı bir gökyüzü görünüyor balkonumdan ve böyle müthiş ümitsiz pazar günleri yaşardım Ingiltere’de\nSokaklarda süprüntüler ve yabancılar olurdu sadece\nVe umutsuzluklardan geçerek, karmaşık o kadar çok duygulardan geçerek, sonunda bir hesaplaşmayla karşı karşıya kalmak\n\nBazı düşünce ve duygu parçaları yazıyorum ben, hayatımın izlenimleri\nÇocukluğumda gördüğüm bir gökyüzü, bir sevinç ya da bir acı unutulmasın istiyorum\nZaten olaylar değil, görüntüler, duruşlar, gülüşler kalıyor aklımda\nİşte, hiç bir şeyi anlatamayacağımı biliyorum, bir dilsiz gibi kalbim sağırlıkla dolu\nGeniş kırları, yaşadığım her şeyi anlatabilmek isterim\nBiçim ustalıkları aramayın şiirimde, içimin acıları ya da sevinçleri onu oluştursun istiyorum\nHayatımı anlatırken sesimi dizginlemek, onu ölçüleyip biçimlemek niye\n\nMeczup bir şair sayın beni, tanık olmuş ve gördüklerini anlatıyor sayıklamalar, boğuk, tutkulu, ağlayan seslerle\nBir şiir nasıl biter, ya da biter mi, hayat sürüp giderken\nDuygularım birbirine ulanarak, bütün yekpare bir şiiri oluştursunlar\nNeden kederliyim aradığım ne anlatmak istediğim nedir\nDuyguların kalıplaşmış olmasından nefret ettiğimi söylemek istiyorum\nHerkes neden kendi çukurunda ve neden insan sevgisi birişaret ya da bir formül haline gelmiştir\nHayatın ve kavganın sırrı nerede? Neden bazı insanlar özverilidir? \nYaşamak, yaratmak, mutlu ve aydınlık yürekli olmak nasıl öğrenilir? \n\nBir pazar günü, izinli askerlerle konuşsam, bir kahveye otursam, görüp öğreneceğim yeni şeyler olabilir\nYazacağım her şeyin hayatta bir karşılığı olsun istiyorum\nBerber çıraklarının, kahvedeki garsonun, boyacıların duygularını anlatmak istiyorum\nHalkımın yaşadığı yoğun duyguları, renkleri, karmaşıklığı ve parıltısıyla\nÖte yandan beni yaşamaya karışmaktan alıkoyan zincirler var\nİçimin yalnızlık zincileri ve işte bu öğleden sonranın melankolisi ve bir sürü yanlış koşullanmışlıkların\nYaşadığım şu hayatın tanığı olabilmeyi ne kadar çok isterim\nAnlatacak ne kadar çok şey, ne kadar çok yaz günü, yaşanmış ne kadar çok şey var\nSevgili İstanbul, öylece deniziyle, denizin üstünde binlerce martı kanadını anımsatan köpükleriyle duruyor\nKafamda bu hayatı yorumlayacak bilgiler duruyor\nParklar duruyor, acılar, hayatın o tekrar edip duran melankolisi\n\nOnu açıklayabilmeliyim, küfürler ve şarkılar karışmalıdır şiirime\nYanık bir yağ kokusu, sesler\nSonra Sait Faik’in hikayelerinde anlattığı İstanbul, sonra Orhan Veli’nin şiirlerinde anlattıkları\nBütün bunlar benim kendi hayatım ve gözlemlerimle karışıyor, belki bunun için böyle güzelleşiyorlar\nBir akşamüstüne doğrunun melankolisini sonsuzlaştırmak istiyorum, yaşadığıma tanık olun\nBu bireysel çırpınışları aşmak istiyorum, tanık olun\nAma bir aralıkta yaşıyoruz sanki, yeryüzü ayaklarımızın altından kayıyor ve kimse bunun farkında değil\nHeryerde benciller ya da ukalalar\nKendi ölçülerine zorluyorlar hayatı\nVe hiç kimse denizin nasıl büyük ve derin bir şey olduğunun farkında değil ve hiç kimse bir karpuz kabuğundaki çıldırtıcı, taze ve derin yeşilliğin farkında değil ve hiç kimse çocukların neden mahzun olduklarının farkında değil ve onları nasıl bir dünyaya hazırladığımızın\n\nHafifçe başım ağrıyor, bir çocuk ağlayışı, geçen bir tren, vakitsiz bir horoz\nBirazdan televizyon sesi yükselir, hayatımızı karartmak ve zaptu rapt altına almak için\nHiç bir şairi kıskanmıyorum ve hiç bir şaire özenmiyorum, istiyorum ki kendi çırpınışları, kendi savruk aranışları içinde bir disiplin yaratsın şiirim\nİşte durup duruken uzak semtlerinde Ankara’nın geniş ve soğuk bir gecekondu akşamının izlenimi geliyor aklıma\nVe tereddütsüz geçiriyorum şiirime bunu\nMutlu olmayı bir kez yitirdim sonsuzca belki de\nÜzüntüyle ayrılıyorum bu şiirden...." + }, + { + "id": 123764.0, + "title": "Beni Çıkarma Gönlünden", + "poet": "Seyrani", + "rating": 6.0, + "poem": "Beni çıkarma gönlünden\nKulun kurbanın olayım\nKaranlıkta cân ü dilden\nŞem'i sûzanın olayım\n\nEser ise seher yeli\nIrgalanır zülfü teli\nDudu gibi açıp dili\nOku fermanın olayım\n\nAldı aklım kaşın yayı\nDivâneden gedâ bayı\nAk döşüne bu ednâyı\nTakın gerdanın olayım\n\nZülfünün telleri tûba\nSeyranî canım merhaba\nDokunursa bâd-ı sabâ\nÖrtün yorganın olayım" + }, + { + "id": 1050244.0, + "title": "Karanlık Güvercinlerin Kasidesi", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 6.0, + "poem": "İki karanlık güvercin gördüm \ndefne dalları arasında \nBiri güneşti, \nöteki ay \n'Komşucuklarım' dedim onlara \n'Mezarım nerde benim? ' \nGüneş 'kuyruğumda' dedi \n'Boğazımda' dedi ay. \nVe belinin çevresinde \ndünyayla yürüyen ben \nkardan iki kartal \nve çıplak bir kız gördüm \nHerbiri bir ötekiydi onların \nve kız hiçbiriydi \n'Kartalcıklar' dedim onlara \n'Mezarım nerde benim? ' \nGüneş 'kuyruğumda' dedi \nBoğazımda dedi ay \nDefne dalları arasında \niki karanlık güvercin gördüm \nBiri ötekiydi onların \nve her ikisi hiçbiriydi" + }, + { + "id": 15228.0, + "title": "Batık Gemi", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bütün sevgililer, dostlar gitti\nBir sen kaldın kadınım beni terketmeyen\nBatan gemilerin kaptanları gibi\nDenizlerin ortasında ölümü bekleyen." + }, + { + "id": 59699.0, + "title": "Hürriyete İlan", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Hava azdı bak, havai mai\nDüşüyor üstüme bir semavi\nDeterjamanın evren pulları...\nVe teperken tipili yolları\nBir garip uyku görmede rüyam\nOlmamak üzre bir daha reklam\nBöyleymiş meğer en son yıkanmam...\nÇamaşır makinesinde bir adam..." + }, + { + "id": 2150667.0, + "title": "Ben Melamet Hırkasını (Kime Ne) 1", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben melamet hırkasını\nKendim giydim eynime\nAr u namus şişesini\nTaşa çaldım kime ne\n\nGah çıkarım gökyüzüne\nSeyrederim alemi \nGah inerim yeryüzüne\nSeyreder alem beni\n\nGah giderim medreseye\nDers okurum hak için\nGah giderim meyhaneye\nDem çekerim kime ne\n\nSofular haram demişler\nBu aşkın şarabına\nBen doldurur ben içerim\nGünah benim kime ne\n\nBen yitirdim ben ararım\nYar benimdir kime ne\nGah giderim öz bağıma\nGül dererim kime ne\n\nSofular secd'ederler\nMescidin mihrabına\nBenim ol dost eşiğidir\nSecdegahım kime ne\n\nNesimi'ye sordular ki\nYarin ilen hoş musun \nHoş olayım olmayayım\nO yar benim kime ne" + }, + { + "id": 327942.0, + "title": "Unutma", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 5.0, + "poem": "\tUNUTMA! \n\nBir ağaç yansa ormanlarda\nAlevi içime düşer\nBir kuşun kırılsa kanadı uçurumlarda \nÇığlığı uykumu böler\nKaybolan çocukların adresini\nAnaların acısını \nYoksulluğun belasını\nYalnızların sevdasını\nEzbere bilirim\nVe sen\nSarılıp uyurken en güzel düşlere \nBen ateşler içinde eririm\nUnutma sen bir şiirsen\nBen de bir şairim.\n\n Ahmet Selçuk İlkan\n'Erkekler hep yalnız ağlar' kitabından\nwww.ahmetselcukilkan.com.tr" + }, + { + "id": 38024.0, + "title": "Can Dostum", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Dün gece düşümde can dostu gördüm\nUlu bir çınardan dal verdi bana\nUzandım yüzüne yüzümü sürdüm\nBen zehir istedim bal verdi bana\n\nDağ yanarsa yağmur çiser mi dedim\nTen yanarsa rüzgar eser mi dedim\nCan yağarsa canan küser mi dedim\nÇağırdı yanına el verdi bana\nCan dostum dostum kül verdi bana\n\nBen aşkı sırtıma vurdum da geldim\nHasretin acısını çöl verdi bana\nCan dostu görünce eridim bittim\nYüreğime ateş kül verdi bana\nCan dostum dostum kül verdi bana\n\nAşk olmazsa kalem yazar mı dedim\nDost olmazsa gönül tozar mı dedim\nHayaloğlu sana kızar mı dedim\nYanağımdan öptü gül verdi bana\nCan dostum dostum gül verdi bana" + }, + { + "id": 870392.0, + "title": "Şeytanlar ve Ahmaklar", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Hilebaz kaplumbağa saf şahini yakalar\nŞeytandan ders almışsa tavuk cini yakalar\nTezatlara boğulur acemi-ahmak tazı\nTavşandan korkar-kaçar, sahibini yakalar.\n\n24.12.2007/Vakit" + }, + { + "id": 295151.0, + "title": "Ölüm", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Henüz tebessümüm tükenmeden \nMutlu bir anımda \nKimse yokken yanımda \nSessizce gel ölüm acı vermeden \n\nBilebilsem bir gün önceden \nKendim kazarım\nEllerim titremeden \nÇabuk gel ölüm acı vermeden \n\nGül dikerim kenarlarına \nAvuç avuç su dökerim \nToprağın kokusunu son kez çekerim \nAnsızın gel ölüm acı vermeden. \n\nÇekin elinizi yakamdan \nYürümeyin ağırlığımın altında \nMezarımın yanı başında \nSessizce gel ölüm, acı vermeden." + }, + { + "id": 58740.0, + "title": "Arkadan Konuşmak", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Yolculuğa... O uzun, o zorlu, ama bizi iyileştirecek acıya doğru yolculuğa çıkarız umuduyla gitmiştim yanlarına bu gün de.. Heyecanlıydım, sabırsızdım, çocukluğun kutsallığından renkler kuşanmıştım üzerime...\nAma yanlarına vardığımda yüzlerinde sanki beni ıssız, karanlık ve balçıktan bir göle itmişler, sonra kurtarmayı çok isteseler de kurtaramamışlar gibi kirli gölgeler ve hak etmedikleri 'suçlu zevklerin' çürümüşlüğü vardı...\nYine benimle ilgili gerçek düşüncelerini ben yokken konuşmuşlardı... Yanlarına geldiğimde ise benimle ilgili bütün gerçek düşüncelerini söyleyip bitirmişlerdi. Hayatına ortak oldukları, kararlarını etkiledikleri, dostluk oyunu oynadıkları birini arkasından kötüleyip, orada yokken onu balçıktan simsiyah bir göle atmak onları birbirlerine bağlayan, yakınlaştıran tek ortak şeydi neredeyse... Şimdi birlikteyken bana 'umutsuz bir hasta' gibi bakmaları biraz önceki suç ortaklığının tadını biraz daha uzatmak içindi sanki...\nNe tuhaf, onlarla birlikteyken biraz önce beni önce mahkum edip, ardından balçıktan karanlık bir göle attıklarını hissediyorum, ama böyle yapmaları sanki çok doğalmış gibi bunu onlara ya söyleyemiyorum. Neden ben çekip gitmiyorum yanlarından? Neden ihtiyaç duyuyorum onlara? Beni tekrar yok etmelerine neden katlanıyorum? Kurban olmaya alışkanlık mı bu? Yoksa onların benim celladım olduklarına mı inanmak istemiyorum bir türlü? Ya benim kaç kurbanım var? Yoksa şöyle ya da böyle ben de onlardan biri miyim? \nBen bu sorularla boğuşadurayım, onlarsa beni balçıktan, ıssız, karanlık bir göle atmış ve oradan gelmiş, ama yaptıkları bu infazı sanki biraz fazla ağır bulmuşlar gibi yüzüme bu hayata özgü çürümüş bir acıma duygusuyla bakıyorlar. Ben yanlarında yokken, karanlık bir gölde infaz edilme kararımı verirken bildikleri her şeyi, hayallerimi, yorumlama yeteneklerini koşuşturmuş, iç dünyalarının derinliklerine dalmış, şimdiyse yorgun ve yüzeye çıkmış gibi bir halleri var.\nBana ölümümü unutturmak için basit, günlük, sıradan şeylerden bahsediyorlar. Güldürmeye ve eğlendirmeye uğraşıyorlar akılları sıra. İçlerinde gururumu okşayan, bana umut vermeye çalışanlar bile var. Daha biraz önce karanlık ve ıssız bir göle attıkları birine umut vermek bu hayata özgü bir şey olsa gerek...\nBütün bu olup bitenleri bildiğimi hissettikleri halde davranışları hiç değişmiyor. Korkuyorum onlardan. Garip bir ürküntü veriyorlar bana. Söyledim ya, yine de ayrılmıyorum yanlarından. Garip, hastalıklı bir duygu yanlarında tutuyor beni. Belki de aralarından biri bu korku ve ölüm oyununu bir yerden bozar diye bekliyorum. Belki de herkes o kişiyi bekliyor sanıyorum... Ama sonra bu bekleyişimin balçıktan bir göle atılmama sebep olan yanılgılarımdan biri olduğunu anlıyorum. Çünkü artık biliyorum ki, bu oyunu hatırlatacak, yani bozacak kişiler gülüp oynuyor...\nAnlaşılıyor, onlar burada bu hayatta kalacaklar. Yola çıkmak istemedikleri, asıl acıyla buluşmak istemedikleri çoktan belli. Çocukluklarından gelen o uzak, o sahici, ama artık kısılmış çı��lığın sesini artık birçoğu hemen hiç duymuyor. Duyanlarsa bu tedirginlikten işledikleri bir iki cinayetten sonra kurtulacaklarını tahmin ediyorlar. Kendilerine bu çığlığı hatırlatan bütün insanları, anlamları ve duyguları bu hayattan kaldırmaya ant içmişler sanki.\nKötülükleri bile öyle gizli, öyle yorgun, öyle bencil ki, içlerinde saklı kalmış ve yaşayan tüm duygularını bir başkasının itilmişliğinde ve yenilgisinde yok etmeye çalışıyorlar ve sonra ona: biz her şeyi senin iyiliğin için yaptık, diyorlar. Kendi ölümlerini bile başkasına taşıtıyorlar. En yakın davrandıklarında bile son kez görüşür gibi bir halleri var. Ruhlarında bir atom savaşı sonrasındaki ölümcül ıssızlığa bile alıştırmış gibiler.\nYola çıkmak isteyenleri ise ısrarla, gidilecek yerde artık düşlenen hiçbir şey olmadığını, bu hayatın bütün hayatlardan daha güzel ve iyi olduğunu söylüyorlar. Gitmeye kalkanların dayanılmaz felaketlerle karşılaştıklarını, birçoğunun çıldırdığını anlatıyorlar..\nKim gözlerini kamaştırır, kim bu hayatın alternatifsiz olduğunu söylerse, onu 'en büyük sanatçı' ilan ediyorlar. Aldırmamak gerekiyor, çoğu zaman donuk ve kayıtsız gözüktüklerine; bu hayatta kalmak için hiç bu kadar kararlı hissetmemişlerdi kendilerini.\nHer gün bir başka zehirli cemiyet yasaları yapıyorlar aralıksız. Tuzaklarla dolu yeni günlük hayat haritaları çiziyorlar durup dinlenmeden.\nVe asıl olarak düşünceleri, düşleri, bilinçleri ışık sızdıranları, kurtuluş yollarının üzerinin sürekli olarak kapatıldığını söyleyenleri, bu hayata uyum gösteremeyenleri büyük tehlike ilan edip onları en yakın çevrelerine yok ettiriyorlar... Çünkü her şey oluyorlar: arkadaş oluyor; sırdaş, komşu, akraba, okul arkadaşı, iş arkadaşı oluyorlar.... İçimizdeki kompleks, ihtiyacımız, takıntılarımız, umutlarımız, zaaflarımız, her şey, ama her şey oluyorlar...\nÖnce biz hep beraberiz, biz güçlü ve yakın bir çevreyiz duygusu uyandırıp sonra sanki gizli bir yerden emir almışçasına ansızın kayboluyorlar. Onca beraberliğin, onca yakınlığın bir anlamı, bir sürekliliği olduğunu yadsımamak istercesine. Sonra yine eskisi gibi ortaya çıkıyorlar. Sistemin ta kendisiyken, sistemden zarar gören, ezileni oynuyorlar...\nVe bütün bu maskeler, şaşırtmacalara, asıl acıya doğru yola çıkmak isteyenleri düşlerini, çocuksu umutlarını, çabucak ayaklanan duygularına karşı mahcup durumuna düşürüyor. Birçokları bu mahcubiyeti insanda soyluluk uyandıran bir akşamüstü hüznüne dönüştüremeyip tiksinti veriyorlar. Bir kalemde düşlerinden, umutlarından, duygularından...\nBu basit, bu kaba, bu derinlikten yoksun görünen hayatın arkasında süren o korkunç, o karmaşık ve amansız savaşı gizlemek için suçlarına ortak etmedikleri kimse kalmasın istiyorlar. Ve hayat, hayat olalı hiç bu kadar güçlü olmadıklarını da biliyorlar... Hiç bu kadar egemen...\nAma ne tuhaftır ki, gördükleri düşleri hiç unutmayan ve bizleri kurtaracak olan asıl acının bu hayatın dışında bir yerde olduğunu isyan dolu bir aşkla söyleyen çocuklardan gittikçe daha çok korkuyorlar..." + }, + { + "id": 53248.0, + "title": "Ey Musavvir Yâr Timsâline Sûret Vermedün", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Gazel\n\nEy musavvir yâr timsâline sûret vermedün\nZülf ü ruh çekdün velî tâb u terâvet vermedün\n\nIşk sevdâsından ey nâsih meni men' eyledün\nYoh imiş aklın mana yahşi nasîhat vermedün\n\nDün ki fursat düşdü hâk-i dergehünden kâm alam\nN'oldu ey göz yaşı göz açmağa fursat vermedün\n\nGöz yumup âlemde isterdüm açam ruhsâruna\nCânum aldun göz yumup açınca möhlet vermedün\n\nBu mıdur rahmün ki hâlün eyler iken kasd-i cân\nÇıhdı hattun kim anı men'e de ruhsât vermedün\n\nVerme hüsn ehline yâ Rab kudret-i resm-i cefâ\nÇün vefâ çekmekde ışk ehline tâkat vermedün\n\nEy Fuzûlî öldün efgân etmedün rahmet sana\nRahm kıldun halka efgânunla zahmet vermedün" + }, + { + "id": 104501.0, + "title": "Ağlama Sevdiğim Gül Dedi Bana", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Seherden uğradım dostun köyüne\nHoş geldin sevdiğim in dedi bana\nTomurcuk memesin verdi ağzıma\nYorgunsun sevdiğim em dedi bana\n\nBenim yârim gelişinden bellidir\nAk elleri deste deste güllüdür\nİbrişim kuşaklı ince bellidir\nİnce bellerimi sar dedi bana\n\nBenim yârim bana yalan söylemez\nSöylerse de gıybetimi eylemez\nEl yanında ikrarını söylemez\nElleri uyut da gel dedi bana\n\nMestine de deli gönül mestine\nAşık olan gül gönderir dostuna\nTelli mahramasın attı üstüme\nTerlisin sevdiğim sil dedi bana\n\nKarac'oglan sırrın kime danışır\nSiyah zülfü mah yüzüne kıvrışır\nAyrılanlar elbet bir gün kavuşur\nAğlama sevdiğim gül dedi bana" + }, + { + "id": 2239397.0, + "title": "Ben Sevdim Güzelleşti", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 9.0, + "poem": "Sabah güneşi doğmuş\nKırmızı boyalı konaklara\nYar bizi davet etmiş\nElmalı yanaklara\n\nSu akar ince ince\nSuya yıldız deyince\nDut mu yedin sevdiğim\nDudakların ballıca\n\nKara baktım gürleşti\nÇaya baktım selleşti\nKara kuru bir kızdı\nBen sevdim güzelleşti" + }, + { + "id": 96790.0, + "title": "Yoksulların Ölümü", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 6.0, + "poem": "Ölüm, avutan da –ne çare ki- yaşatan da; \nHayatın sonu; yine de tek ümit, tek güven; \nBizi bir iksir gibi kavrıyan, sarhoş eden; \nKarda kışta, boralar, tipiler arasında. \n\nAkşamlara kadar didinmek gücünü veren; \nParıldayan tek ışık, kapkaranlık dünyada; \nDört kitabın yazdığı o koskocaman handa \nMümkün artık doyup, dinlenip uyuyabilmen. \n\nSihirli parmaklarla, üstüne titreyerek, \nUykuların en güzelini getiren melek; \nYoksulun, çıplağın yatağını yapan elller; \n\nTılsımlı ambar; tanrıların şerefi, şanı; \nYoksulun dağarcığı ve en eski vatanı; \nBilinmedik göklere açılan tak-ı zafer" + }, + { + "id": 1942877.0, + "title": "Ağıt", + "poet": "Kağızmanlı Hıfzı", + "rating": 8.0, + "poem": "Sefil baykuş ne gezersin bu yerde? \nYok mudur vatanın, illerin hani? \nKüsmüş müsün selâmımı almadın, \nŞeydâ bülbül şirin dillerin hani? \n\nEcel tuzağını açamaz mısın? \nAçıp da içinden kaçamaz mısın? \nAzad eyleseler uçamaz mısın? \nKırık mı kanadın, kolların hani? \n\nBir kuzu koyundan ayrı ki durdu, \nYemez mi dağların kuşuyla kurdu? \nKatardan ayrıldın şahin mi vurdu? \nTurnam teleklerin tellerin hani? \n\nAç mısın yok mudur ekmeğin aşın? \nOdan ne karanlık yok mu ataşın? \nHanidir güveyin, hani yoldaşın? \nHani kapın bacan yolların hani? \n\nKara yerde mor menevşe biter mi? \nYaz baharda ishak kuşu öter mi? \nBahçada alışan çölde yatar mı? \nUyan garip bülbül güllerin hani? \n\nBunda yorgan döşek yastık var mıdır? \nBu geniş dünyada yerin dar mıdır? \nDalın tahta duvar önün yar mıdır? \nYeşil başlı sunam göllerin hani? \n\nKörpe maral idin dağlarımızda, \nDolanırdın solu sağlarımızda, \nTaze fidan idin bağlarımızda, \nFelek mi budadı dalların hani? \n\nDüğününde acı şerbet içildi, \nGelinlik esvabın dar mı biçildi? \nİlikle düğmele göğsün açıldı, \nN'oldu kemer beste bellerin hani? \n\nAlışmış kaşların var mı kınası? \nAla idi o gözlerin binası.\nKocaldın mı on beş yaşın sunası? \nYok mudur takatın hallerin hani? \n\nEmmim kızı aç kapıyı gireyim, \nHasta mısın halin hat'rın sorayım, \nSusuz değil misin bir su vereyim, \nÇaylarda çalkanan sellerin hani? \n\nYatarsın gaflette gamsız kaygusuz, \nNinni balam ninni kalma uykusuz.\nHem garip hem çıplak hem aç hem susuz, \nFelek fukarası malların hani? \n\nHer gelip geçtikçe selâm vereyim, \nNişangâh taşına yüzüm süreyim.\nKaldır nikabını yüzün göreyim, \nNe çok sararmışsın halların hani? \n\nCivan da canına böyle kıyar mı? \nHasta başın taş yastığa koyar mı? \nErgen kıza beyaz bezler uyar mı? \nAl giy balam al giy, şalların hani? \n\nDaha seyrangâha çıkamaz mısın? \nÇıkıp da bağlara bakamaz mısın? \nKaldırsam ayağa kalkamaz mısın? \nVer bana tutayım ellerin hain? \n\nSen de Hıfzı gibi tezden uyandın, \nUyandın da taş yastığa dayandın.\nAslı Hanım gibi kavruldun yandın, \nYeller mi savurdu küllerin hani?" + }, + { + "id": 6040.0, + "title": "Bir Ayrılık Gününde", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne gariptir şu ayrılık günleri\nBir dosttan da, düşmandan da ayrılsan\nNedense bir tuhaf oluyor insan \n\nDerin bir sizi giriyor içeri\nSon bir defa bakarken caddelere\nDükkanlara, evlere, kahvelere\n\nHatıra yüklü kervanlar geçiyor\nDolu dolu gözlerinin önünden\nBu son yadigar mı bir ayrılık gününden\n\nNe unutulmaz zamanlar geçiyor\nAğır ağır biz farkında değilken\nGökler masmavi, yaprak yemyeşilken\n\nSen istediğin kadar unutulmaz de\nBu son dakika, bu vakitsiz yağmur\nUnutulur, azizim unutulur\n\nBaşka ne yapılır böyle bir günde\nKapanan bavul, çivilenen sandık\nVe sonra kuru bir 'Allaha ısmarladık!'" + }, + { + "id": 976441.0, + "title": "Güzel Gece", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "Artık kulübeyi terk ediyorum, \nSevdiklerimin meskenini, \nYalnız, alçak adımlarla dolaşıyorum \nIssız ve karanlık ormanın içini. \nLuna (ay) doğuyor çalı ve meşeler ortasından, \nZefir (meltem) seyrini bildiriyor, \nHuş ağaçları eğilerek serpiyor yukardan \nOna doğru, en tatlı tütsüyü seriyor. \n\nNasıl da tapınıyorum serinlikte \nBu güzel yaz gecesine! \nAh, ne dam��tıcı burada duygulanma, \nRuhu şen ve mutlu kılan; \nNeşene nafile dokunamadan! \nAma, gene de isterdim ki, ey sema sana \nBinlercesine böyle gece bırakmak, \nYarimi verseydin bir tek bana. \n\nÇeviren: Musa Aksoy" + }, + { + "id": 319763.0, + "title": "Yürü, Can Gözünü Aç", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 7.0, + "poem": "Yürü, can gözünü aç, \nşu âşıklara bir bak hele: \nNasıl sarmaşdolaş, gönül gibi bir şey olmuşlar, \nnasıl gelmişler can gibi \nelsiz, ayaksız hale. \n\nBahçeden daha güler yüzlü onlar, \ngülden daha güler yüzlü. \nbilgiden daha doğru, \nakıldan daha hünerli, \nserviden daha hür. \nÖlmezlik suyundan daha arı, duru. \n\nHep zerreler gibi hovardalar. \nGüneş onlara kaftan. \nBalçığa ayak basmışlar, \nbaş komuşlar gönül dizine. \nKanların üzerinden geçmişler, \nkan denizlerin dalgaları arasından. \nEtekleri gene tertemiz; \nbir şey bulaşmadan eteklerine. \n\nDiken içindeler, \nama gül gibiler. \nHapisteler, \nama şarap gibiler. \nBalçık içindeler, \nama gönül gibiler. \nGece içindeler, \nama sabah gibiler. \n\nSen onların şarabını bir iç de gör: \nNaıl birdenbire ferah olur, aydınlanır yüreğin, \nbirdenbire nasıl unutulur her şey, \nnasıl birdenbire gözlerinin içi güler.\n\n\n\nMevlana Celaleddin Rumi" + }, + { + "id": 27533.0, + "title": "Katil", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Sen de bilirsin ki, iki kurşunla; \nBana kolay kolay gelmezdi ölüm.\nİstedim ki sana 'kaatil' desinler:\nBunun'çin öldüm." + }, + { + "id": 2183156.0, + "title": "Hep Yükseleceğiz", + "poet": "Maya Angelou", + "rating": 8.0, + "poem": "Acı veren eciş bücüş yalanlarınızla \nTarihte bizi karalayabilirsiniz \nHatta her pisliğe tıkabilirsiniz de \nLakin, toz gibi, yükseliriz biz hala \n\nArsızlığımız keyfinizi kaçırır mı? \nNiye kasvet çöktü üstünüze? \nÇünkü oturma odamızda pompalanan \nPetrol kuyuları varmış gibi yürüyoruz \n\nTıpkı aylar gibi ve güneşler gibi \nKesinliği ile dalgaların \nTıpkı yükselen umutlar gibi \nYine yükseliriz \n\nBizi kırılmış mı görmek istediniz? \nBaşlarımız eğilmiş, gözlerimiz aşağıda \nGözyaşları gibi aşağı düşmüş omuzlarımız \nHisli ağlamalardan zayıflamış \n\nMağrur oluşumuz sizi incitir mi? \nZorunuza mı gidiyor \nÇünkü kendi arka bahçelerimizde \nAltın madenleri kazıyormuş gibi gülüyoruz \n\nSözlerinizle bizi vurabilirsiniz \nGözlerinizle bizi kesebilirsiniz \nNefret dolu varoluşunuzla bizi öldürebilirsiniz \nLakin, hava gibi, yükseliriz biz hala \n\nÇekiciliğimiz sizi bozar mı? \nŞaşırtır mı sizi \nUyluklarımızın birleştiği yerlerde \nElmaslar varmış gibi dans etmemiz? \n\nTarihin utancının kulübelerinden \nYükseliriz \nAcıya kök salan bir geçmişten \nYükseliriz \nGeniş ve atılgan siyah bir okyanusuz \nFışkırıp kabararak dalgalarda taşırız \nKorku ve dehşet gecelerini arkamızda bırakarak \nYükseliriz \nİnanılmaz berrak bir şafağa \nYükseliriz \nAtalarımızın verdiği hediyeleri getiren \nKölelerin umudu ve hayaliyiz \nYükseliriz \nYükseliriz \nYükseliriz" + }, + { + "id": 47600.0, + "title": "Doğ Ey Güneş", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Her eylem yeniden diriltir beni\nNehirler düşlerim göl kenarında.\n\nDoğ ey güneş erit taştan adamı\nVe kurut taşları diken elleri.\n\nKurtuluş haberi olsun dünyaya, \nAyırma üstümden bir an gölgeni\n\n-Nakarat-\n\nEy deprem gel yetiş bu şehirlerin\nDoğayı çarptıran konumlarına.\n\n-Nakarat-\n\nBabamın gölgesi koruyor beni\nAh ne güzel şehir bu eski şehir.\n\n-Nakarat-\n\nDönüştür ey kalbim bahçeli eve\nAnlamı ezen o makinaları.\n\n-Nakarat-" + }, + { + "id": 44742.0, + "title": "Güz Yorumu", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Hava bugün de bulutlu\nRüzgâr daha serin esecek.\nBütün insanlar umutlu, \nŞairler mahzun gezecek.\n\nYağmur yağacak ince, \nMuşambalı kızlar görülecek.\nAğaçlara, çocuklara gelince\nBir karış büyüyecek.\n\nŞairlerin ateşi, âşıkların\nBelki bin dereceye yükselecek.\nCahil kızlar, küçük kediler, \nÇocuklar üşüyecek.\n\nBu şiiri yazan, caddelerde\nSeninle başbaşa yürüyecek.\nGelip geçenler, yağmur altında\nBu adam tek başına ne geziyor, diyecek.\nYapraklar yollara dökülecek." + }, + { + "id": 4475.0, + "title": "Yorgun Savaşçının Şiiri", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "İnsan bir açmaza düşmeye görsün\nBaşlamasın bir çöküntü yürekte\nÖlümdür o yerde düşündügün\nSevilmek de boştur artık sevmek de\n\nGün ortası karanlık diz boyudur\nAcıdır hep geçmişten ne kalmışsa\nYaşamak! O yanıtsız bir sorudur\nHuzur bitmiş, hayaller dagılmışsa\n\nNefes almak yitirir anlamını\nBogazına dizilirken lokmalar\nBir çaresizlik sarar dört yanını\nSesler uzaklaşır, söner lambalar\n\nİsyanın yüregine sıgmaz olur\nHep kader gelmişse sevinç yerine\nÖlümün kara gölgesini bulur\nŞimdi bakanlar yorgun gözlerine\n\nBir bozgun başlamıştır ki amansız\nDüşmüştür kalelerin birer birer\nBak! Savaşcıların yatıyor cansız\nOnlar ki hep sevdiler, hep verdiler\n\nYitirdin neyin varsa, anla artık\nTek başına kalan sensin ortada\nDüşlerin toz duman, umutlar kırık\nDün anlamsız, yarınlar paramparça\n\nYapayalnızsın koca bir evrende\nUzakta, taparcasına sevdigin\nGelmiyecek, ne kadar gel desen de\nOndan böyle bir yangın yeri için\n\nOndan böyle yıkılan bir dünyanın\nAltında bak tek başına kalmışsın\nUzagında özledinin bir anın\nÇökmüşsün, devrilmişsin, yıkılmışsın\n\nSarmış kollarını boynuna ölüm\nNe yapsan boş, kurtulamazıin artık\nDe ki:-- Hep yalanmış, bitiyor öyküm--\nBak! Can kuşun havalarda çıglık çıglık..." + }, + { + "id": 39894.0, + "title": "Ata'm İzindeyiz!", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 7.0, + "poem": "Atam, hala yaşıyorsak: \nEdepsizlik sayesinde! \nAltı oku soruyorsan, \nPolitika dehlizinde! \nHele partin senden sonra, \nDevrimlerin tavizinde! \nVasfedeyim halimizi, \nKalemime ver izin de! \n\nYobazlarla gericiler, \nOnlar bizden daha zinde! \n'Atam, Atam...' derler ama, \nBir adınız var sizin de...\n\nHalkçılıkla devletçilik: \nAnlatamam, çok hazin de...\nÇoktanberi sahteciler, \nAğır çeker her vezinde! \n\nTek umut var, o da yalnız, \nAmerikan dövizinde! \n\nSorma Ata'm, halimizi, \nHal mi kaldı anlatacak...\nİşte geldik dizindeyiz! \n\nYata yata çok yorulduk, \nTatil yaptık, izindeyiz! \n\nSanayide henüz daha, \nCafer için lazım diye, \nAmerikan bezindeyiz! \nGeçeceğiz Avrupa'yı\nAma şimdi izindeyiz! \n\nHocamız var, hacımız var, \nUçan kuşa borcumuz var, \nEl oğlunun ağzındayız! \nAma bizi zor bulurlar, \nBahar, yaz, kış izindeyiz! \n\nEvet, doğru söylemişsin: \n'Türk milleti çalışkandır! '\nBiz de senin tezindeyiz! \nDinlenmekten yorulduk da, \nOnun için izindeyiz! \n\nZinde kuvvet diye söz var, \nKimse bilmez adresini, \nAh izindeyiz, vah izindeyiz! \nBugün değil, bu yıl değil, \nÇoktan beri izindeyiz! \n\nİlerledik Ata'm öyle, \nŞimdi görsen tanımazsın: \nAmerikan tarzındayız! \nArasan da bulamazsın, \nOtuz yıldır izindeyiz!" + }, + { + "id": 1551949.0, + "title": "Ağlama Ki Aynalar Kırılıyor İçimde", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "ağlama ki, aynalar kırılıyor içimde\nbulutlara değdirme ellerini, ne olur\nsanki görmüş gibisin bir pencere önünde\nsessiz hıçkırıklara gömülen bedenimi\nruhuma dokunduğun fırtınalı bir günde\nağlama, bakışların deli divane olur\n\nyüzüm ya aydınlıktır, ya kan gibi karanlık\nkehkeşanlar gizlidir oysa senin yüzünde\nne kadar beklesem de gelmeyecek bilirim\nseni bende eriten bir muştu, yüreğime\no nergis edasıyla soluklanan gözlerin\nzindanıma pencere olmayacak, bilirim\n\nsen misin yıllar boyu aradığım şehrayin\nyoksa yanılgıya mı düşüyorum yeniden\nbana bakınca neden kararıyor kainat\nneden uzaklaşınca ışıldıyor her sabah\nya bu yollar umutsuz duraklarda bitiyor\nya da hep umutsuzca yürüyor ayaklarım\n\nağlama ki, çiçekler kızıla boyanmasın\nyalnız benimle büyüt güllerini, ne olur\ngönlümün tarih olmuş devleri yeniden uyanmasın\nkıvılcım süzülüyor yaslı kirpiklerinden\nüzerime savurma küllerini, ne olur\ntutkular alev alev hüzne pervane olur\nağlama, çaresizlik kapıya dayanmasın\n\nya arala gizemli bütün perdelerini\nbir rüya çizgisinde şenlensin aynalarım\nya da hücre gibi kapat bana kendini\nkarışayım yeniden teraddüt sellerine\nbirer birer kırılıp dökülsün aynalarım\nsebil eyle sonunda her düşmana kendini" + }, + { + "id": 97857.0, + "title": "Soğuk Bir İntihar", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "yıldızlar damlıyordu parmak uçlarından\nkısa kirpiklerine ne kızlar asılı\nelektrik çıtırtısı yok gibi saçlarından\nyüzünde görünmez bir şiir yazılı\n\nbir türlü anlaşılamadı nedeni nasılı\nbelki bir çağrışım işlenmemiş suçlarından\ngülümsemesi bile ne kadar acılı\nsanki gözyaşları dudaklarından\n\nbu dünyaya ait her yanlışa meraklı\nyanılgılar üretiyor uzlaşmazlığından\nkendini çok dağıtmış herkesten alacaklı\nuykuları kilitli koyu baş ağrısından\n\nyalnızlığa saklanması kaçıp dünyalılardan\nçünkü duygusallığı onlardan farklı\nsoluğu tıkanıyor o lazer tabancasından\nsoğuk bir intihar ki hani içinde saklı" + }, + { + "id": 4479.0, + "title": "Yaşayan Ölü", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir ölü gelecek evine yarın\nGözlerinde yarım kalmış arzular\nDalıp hayaline hatıraların\nDuracak kapıda sabaha kadar\n\nDuyunca kapını çaldıgını\nKorkulu gözlerle dışarı bakma\nBütün odaların yak ışıgını\nBir benim kaldıgım odayı yakma.\n\nSiyahlar giyin de pencereye çık\nAç kapıyı korkma yabancı degil\nBir ölü ki yaşıyor, gözleri açık\n\nÖlüm seni sevmekten acı degil\nAradı bu ölü hayatı sende\nÖldü artık, sevsen de sevmesen de" + }, + { + "id": 54776.0, + "title": "İkili Bir İkindi", + "poet": "Selim Temo", + "rating": 6.0, + "poem": "Adım şakir\ntabancamı orta gözde saklarım\nbütün zilleri çaldım\nher kız en az bir kere terketti beni\nadım Şakir\nbekarım\n\nAdım Şakir\nsakat bir atın mümkünse burnuyum\ngururluyum\nyaşadım ve savaştım\nsümüklü bir fil gibi\naslen özürüm\nçolak bir boksörüm ötekinin ringinde\nadım Şakir\nsakarım\n\nAdım Şakir\nbana katil diyen türbedar\nolmadımsa birimi klonlarım\nadı Şakir\nadım Şakir\nşoparım..." + }, + { + "id": 59697.0, + "title": "Bir Doğaç Daha", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben bu evi\nBu baba evini\nManolyalarıyla, fıstık ağaçlarıyla, gülibrişimleriyle\nVe televizyonun üstüne asılı Onun resmiyle\nHelasının işlemeyen sifonuyla\nKitaplarıyla ve rütubetiyle\nGüler'le aşktan her zaman dağınık yatağıyla\nAnılar değil, gelecek çocuklarımızın kokularıyla\nBen bu evi saksofon solosuyla yıkıyorum\nDuvarların nasıl çökeceğini\nDamının göğsüme nasıl ineceğini bile bile\nBen bu evi yıkıyorum Cemil Bey'in bir taksimiyle\nKardeşlerimle taksim edilemeyen bu evi\nYıkıyorum nihaventten bir taksimle\nİzale etmek için bir izale-i şuyuyu\nYıldıldı mı bu ev toprağın, kayanın üstüne\nBenim tamburumla borazanımla\nGörünecek açılan damından\nGündüzleri güneş\nGeceleri yıldızlar\nAşkı taksim edilmesin diye bu evin\nCemil Bey'in taksimiyle ben bu evi yıkıyorum\nYıktığımda da yıkıntısı altında değil\nÜstümde Güler var\nAltımda toprak" + }, + { + "id": 4474.0, + "title": "Zaman İçinde", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bak! İşte gizleri yaşamın, işte mutluluk\nGülümsüyor bir kapı aralıgından\nEllerimizi uzatsak tutabiliriz belki\nŞimdi ya da hiç bir zaman\n\nUnuttugum bir şarkı mı? neydi o\nÇok eskilerde düşmezdi agzımdan\nBirlikte yine söyleyebiliriz belki\nŞimdi ya da hiç bir zaman\n\nGülen bir çocuk vardı yıllarca önce\nDüşleriyle bulutlar üstünde yaşayan\nBelki bir kez daha yaşarız o günleri\nŞimdi ya da hiç bir zaman\n\nNasıl da yandı bir anda. Görüyor musun?\nDev agaçlarıyla o içimizdeki orman\nYanmamış bir yer buluruz belki, ararsak\nŞimdi ya da hiç bir zaman\n\nKişi sımsıkı sarılıyor bulduklarına\nUmutların bir rüzgarla savruldugu an\nYine de bir şeyler kurtarabiliriz belki\nŞimdi ya da hiç bir zaman\n\nHer şey bize biz kadar yabancı artık\nGiderek yitiyor zaman içinde insan\nOysa ki, çagları aşabiliriz birlikte, gel\nŞimdi ya da hiç bir zaman" + }, + { + "id": 588700.0, + "title": "Türk - Yunan Şiiri", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 7.0, + "poem": "sıla derdine düşünce anlarsın\nyunanlıyla kardeş olduğunu\nbir rum şarkısı duyunca gör\ngurbet elde istanbul çocuğunu\n\ntürkçenin ferah gönlünce küfretmişiz\nolmuşuz kanlı bıçaklı\nyine de bir sevgidir içimizde\nböyle barış günlerinde saklı\n\nbir soyun kanı olmasın varsın\ndamarlarımızda akan kan\niçimizde şu deli rüzgâr\nbir havadan\n\nBu yağmurla cömert\nbu güneşle sıcak\ngönlümüzden bahar dolusu kopan\niyilikler kucak kucak\n\nbu sudan bu tattandır ikimizde de günah\nbütün içkiler gibi zararı kadar leziz\nbir iklimin meyvasından sızdırılmış\nbir içkidir kötülüklerimiz\n\naramızda bir mavi büyü\nbir sıcak deniz\nkıyılarında birbirinden güzel\niki milletiz\n\nbizimle dirilecek bir gün\nEge'nin altın çağı\nyanıp yarının ateşinden\neskinin ocağı\n\nönce bir kahkaha çalınır kulağına\nsonra rum şiveli türkçeler\no Boğaz'dan söz eder\nsen rakıyı hatırlarsın\n\nYunanlıyla kardeş olduğunu\nsıla derdine düşünce anlarsın\n\nLondra, 1947" + }, + { + "id": 21868.0, + "title": "Bitki Olacaksam", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 7.0, + "poem": "Bitki Olacaksam\n\nBitki Olacaksam\nÇayır çimen olayım\nAman baldıran değil\nYol altında kalacaksam\nGelin arabaları geçsin üstümden\nÇelik paletler değil\nÜstümde çocuklar koşuşsun\nNe kaçan ne kovalayan\nAskerler değil\nKerpiç yapacaksanız beni\nOkullarda kullanın\nCeza evlerinde değil\nSoluğum tükenmez de kalırsa\nIslık öttürsünler\nAman ha düdük değil\nKalem yapın beni kalem\nŞiirler yazın sevgi üstüne\nÖlüm kararı değil\nÖlünce yaşamalıyım defne yapraklarında\nSakın ola ki\nSilahlarda değil.\n\n Aziz Nesin" + }, + { + "id": 3294.0, + "title": "Asû", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Suçu büyüktü Âsû'nun göklerecek\nTas atmisti günese dogru\nBilinmeyen türküsünde\nBilinmeyen çagindan\n\nAçti uykusuzdu sayriydi\nDolmustu seytanlarin solugu derisine\nKötü bir isik\nVe mavilikte durusu çarpik agaçlarin\n\nSövmüs Tanrisina sövmüs\nÂsû Âsû\nYakilacak yakilacak\nÂsû Âsû\n\nDoymuslar bir ilk zaman içinde\nKi sürer sicakligi karin karin\nKartalla doymuslar yilanla doymuslar\nDoymuslar yellerle yildizla yalazla\n\nVar olmanin yegnikligi alna çizilmis\nKötü ruhlar uyusun türlü boyalar içre\nVe ta masallara uzanir\nDudaklarin kizil süsleri\n\nAgaç, davullarin seslerinden\nÂsû Âsû\nYesiller allar sarilar\nÂsû Âsû\n\nHalay çeker korku\nUzak kusaklarin açisina karisik\nYontulmus taslarda susar\nGüçsüz yumusakligi etin\n\nBüyünün kara kanini üfler boynuzlara\nToprakta kök\nAçik bir esrikliktir apaçik bir uykudan\nVe avin kurtulusu iste\n\nKisinin gücü Tanrinin büyüklügüne\nÂsû Âsû\nYankilanir dagdan daga insandan insana\nÂsû Âsû\n\nDevrilmis gözleri ak\nPatlamis ürküden gögsü\nBütün oba ates bütün oba ölüm\nBütün oba çirilçiplak\n\nAçligi uykusuzlugu sayriligi tükenmez ama\nDüser elleri\nYasamasi parlamaz ama Âsû'nun\nÖlüsü parlar\n\nAydinlik yitiverir yeryüzü yalnizligindan\nÂsû Âsû\nSeni senin karanligin sever ancak\nÂsû Âsû" + }, + { + "id": 95831.0, + "title": "Öyle Bir Yerdeyim ki", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 9.0, + "poem": "Öyle bir yerdeyim ki\nne karanfil ne kurbağa\nBir yanım mavi yosun\nDalgalanır sularda\nDostum dostum\nGüzel dostum\nBu ne beter çizgidir bu\nBu ne çıldırtan denge\nYaprak döker bir yanımız\nBir yanımız bahar bahçe\n\nÖyle bir yerdeyim ki\nBir yanım çığlık çığlığa\nÖyle bir yerdeyim ki\nAnam gider Allah Allah\nÖyle bir yerdeyim ki ne karanfil, kurbağa\nÖyle bir yerdeyim ki \nBir yanım mavi yosun çalkalanır sularda\n\nDostum, dostum güzel dostum\nBu ne beter çizgidir bu\nBu ne çıldırtan denge\nYaprak döker bir yanımız\nBir yanımız bahar bahçe\n\nÖyle bir yerdeyim ki bir yanım çığlık çığlığa\nÖyle bir yerdeyim ki\nAnam gider Allah, Allah dölüm düşmüş sokağa." + }, + { + "id": 35255.0, + "title": "Hayalşehir", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 7.0, + "poem": "Git bu mevsimde gurup vakti Cihangir'den bak, \nBir zaman kendini karşındaki rüyaya bırak; \nBaşkadır çünkü bu akşam bütün akşamlardan; \nGüneşin vehmi saraylar yaratır camlardan! \nO ilâh isteyip eğlence hayalhanesine, \nÇevirir camları birden peri kâşânesine.\nSom ateşten bu saraylarlabütün karşı yaka.\nBenzer üç bin sene evvelki mutantan şarka.\n\nMest olup içtiği altın şarabın zevkinden, \nElde bir kırmızı kâseyle ufuktan çekilen, \nNice yüz bin senedir şarkın ışık mimarı\nBöyle mâmur eder ettikçe hayal Üsküdar'ı.\nO ilahın bütün ilhamı fakat ânidir; \nBu ateşten yaratılmış yapılar fânidir; \nKaybolur hepsi de bir anda kararmakla batı, \nAz sürer gerçi fakir Üsküdar'ın saltanatı; \nEsef etmez güneşin şimdi neler yıktığına, \nServiler şehri dalar kendi iç aydınlığına.\nEzeli marifetin böyle bir ikliminde\nAltının göz boyamaz kalpı kadar halisi de, \nHalkının hilkati her semtini bir cennet eden\nKarşı sahilde karanlıkta kalan her tepeden, \nGece birçok fıkara evlerinin lâmbaları\nEn sahih aynadan aksettiriyor Üsküdar'ı." + }, + { + "id": 5074.0, + "title": "Kış Bahçeleri", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Dinmiş denizin şarkısı, rüzgar uyumakta, \nRıhtım boyu sonsuz bir üzüntüyle karaltı \nKörfez düşünür, Kanlıca mahzundur uzakta, \nMazi gibi sislenmiş Emirgan Çınaraltı. \n\nCan verdi kışın sunduğu taslarla zehirden \nHer gonca kızıl bir gül açarken yolumuzda, \nÜstündeki son dallar ağarmış diye birden \nPas tuttu nihayet suların rengi havuzda. \n\nYerlerde gezen hatıralar var korulukta; \nYapraklar, atılmış nice mektuplara eştir. \nMehtaba çalan sapsarı benziyle ufukta, \nBinlerce dalın verdiği tek meyva güneştir. \n\nİçlenme tabiattaki yekpare kederden, \nYas tutma dağılmış diye kuşlarla çiçekler. \nOnlar dönecektir yine gittikleri yerden, \nOnlarla giden günlerimiz dönmeyecekler." + }, + { + "id": 1069.0, + "title": "Mürşit", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "bana yakan gözlerle bir kerecik baktınız,\nruhuma büyük temel çivisini çaktınız" + }, + { + "id": 686958.0, + "title": "Hüzzam Yangınları 1", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Ve bir gün sarsılacak içinde son tebessüm\nDudaklarında şarkı buzları, nağme kanı\nSen bildiğin gibi dur yolların ortasında\nGömmenin gölgesi yok bekleyişler yurduna\nGökte saçların için gül arayan hakanı\n\nDudaklarında şarkı buzları, nağme kanı\nAy damlatıyor yüzün toprağıma bembeyaz\nSen yine de habersiz yürü kalbinde şehrin\nBir gün elbet dumanı dağılır tepelerin\nAdım binlerce hüzzam olacak; ruhuna yaz\n\nAy damlatıyor yüzün toprağıma bembeyaz\nNasıl böyle bigane kalıyorsun ey bahar\nKıvılcımlar rengârenk acılarla geliyor\nBir alev yağmurunun suları çiseliyor\nBulutların ardında o yanardağ tenin var\n\nNasıl böyle bigane kalıyorsun ey bahar\nEllerim kâh humuslu, kâh kil kıvamındadır\nİster misin her yanım karakışla donansın\nYolcu susamış, bırak, içip hülyana kansın\nZaman son bir fanusun kırılan camındadır" + }, + { + "id": 67326.0, + "title": "Kendine Kıyan", + "poet": "Jorge Luis Borges", + "rating": 6.0, + "poem": "Hiçbir yıldız kalmayacak gecede.\nNe de gecenin kendisi kalacak.\nÖleceğim ve benimle birlikte ölecek\nçekilmez, katlanılmaz evrenin tümü.\nYok edeceğim piramidleri, madalyaları, \nyüzleri ve anakaraları.\nYok edeceğim birikimini geçmişin.\nToza dönüştüreceğim tarihi\nve tozu toza.\nSon kez batan güneşe bakıyorum.\nSon kuşu duyuyorum.\nKimseye kalıt bırakmıyorum hiçliği." + }, + { + "id": 3288.0, + "title": "Af Akşamı", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Af buyruğuyla açılmıştı hapishane kapısı\nTaşıyordu koca burunlar tıraşlı enseler kara çeneler\nDizleri eğri omuzları çarpılmış sırtlar çıkık dökülüyordu\nVakitlere kapanmış büyük karanlıklardan\nTaşıyordu vay dökülüyordu vay\nYırtık pis bitli çirkin\nSokağı dolduruyordu terli can uğultusu\n\nGeçiriyordu avucunu şaşkınlıkla saçından saçından\n9 yıl yatmış\n\nKolunda anası kucağında yavrusu\nDoldurmustu kapının önünü kalabalık\nKimi ta dağ köylerinden koşmuş\nKimi ta denizlerden\nBir özlem sarmış bağrı ölümden yüce\nSevgiyle arıyorlar parçalarını\nHeybelerinde ekmek destilerinde su\n\nBir türlü inanamıyordu sokaklara sokaklara\n20 yıl yatmış\n\nGönüllere sığmaz olmuş kavuşmak duygusu\nÖyle sarılır ki geçmişe\nErir göğsü göğsünde tutuklunun\nPişmanlık kavaklar tarlalar davarlar için\nPişmanlık gemilere düğünlere ırmaklara\nPişmanlık beşiklerden kağnılardan sessiz\nYerce gökçe değil insan dolusu\n\nÇılgınca kucaklıyordu hepimizi hepimizi\n5 buçuk yıl yatmış\n\nTaşar içerde kalanların sorusu\nÇubuk demirler arkasından maviliğe\nHem esenliğe ermiş hem yaşlı yelcek\nBir yurt türküsü yeniler karanlığı\nZaman yeğnik değildir yeğniktir\nDön de gör ananı belleyecek\nBoş koğuşlar kurmuş pusu\n\nSönük gözü aydınlıkla büyüyordu büyüyordu\n8 yıl yatmış\n\nÇıkınlarda gecenin binlerce gecenin uyunmamış uykusu\nBir yorgunluk çökünce yürünmüş yeryüzünden\nKalabalıkta dağılır birer ikişer özgür\nDoğuya batıya kuzeye güneye özgür\nYüreklerinde bir çığ\nYaşamak sevinci vay\nYaşamak korkusu\n\nİnmeli yani sıçrıyordu havaya havaya\n17 yıl yatmış" + }, + { + "id": 15115.0, + "title": "Neler mi İstiyorum?", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 8.0, + "poem": "Neler mi istiyorum uyaninca her sabah\nNe bahardan bir nese, ne de yazdan bir cicek\nSiyah, siyah cok siyah kadife kadar siyah\nBir sacin buklesini bana kim getirecek\n\nNeler mi istiyorum gurbette aksamlardan\nNe ruzgardan bir buse, ne de bir pembe kelebek\nDerin, derin cok derin, ufuklar kadar derin\nBir cift gözün rengini bana kim getirecek" + }, + { + "id": 355805.0, + "title": "Ne Olursan Ol", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Paranı ver, gönlünü ver, canını ver \nAma SIRRINI VERME! ...\nGünlerini say, kazancını say, büyüklerini say\nAma YERİNDE SAYMA! ...\nİşini beğen, aşını beğen, eşini beğen\nAma KENDİNİ BEĞENME! ...\nEmek ver, kulak ver, bilgi ver \nAma SAKIN BOŞ VERME! ...\nFidan büyüt, çocuk eğit, yoksul besle\nAma KİN BESLEME! ...\nDavet et, hayret et, ülfet et, affet \nAma İHANET ETME! ...\nKitap oku, meslek oku, dünyayı oku \nAma LANET OKUMA! ...\nSınıfını geç, hayatını seç, rakibini geç\nAma GÜLÜP GEÇME! ...\nGönül al, dost al, yoldaş al \nAma BEDDUA ALMA! ...\nYaklaş, tanış, konuş, uzaklaş\nAma UŞAKLAŞMA! ...\nDoğrul, sayrıl, evril, devril \nAma EĞRİLME! ...\nHislen, tasalan, seslen, uslan \nAma PASLANMA! ...\nİtil, ütül, atıl, katıl \nAma SATILMA! ..." + }, + { + "id": 2134745.0, + "title": "İtiraf", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 8.0, + "poem": "İtiraf et, -düşlediğin bir ilkbahardı,\naydınlık ideallerle dolu bir dünya,\no zamanlar yaşamın parıltılar saçan kupasında\ngençliğin henüz köpüren iksiri vardı.\n\nZavallı yüreğim! Sen kaçırdın mutluluğunu,\nKasvetli günler gelmekte,-ve de- geçmekte…\nve şimdi itiraf etmek istemiyor musun sen de,\ndüşlediğinin bir ilkbahar olduğunu? \n\nÇev.:Ahmet Cemal" + }, + { + "id": 1243105.0, + "title": "N'oldu Bu Gönlüm", + "poet": "Hacı Bayram Veli", + "rating": 8.0, + "poem": "N´oldu bu gönlüm n´oldu bu gönlüm\nDerd-u gam ile doldu bu gönlüm\n\nYandı bu gönlüm yandı bu gönlüm\nYanmada derman buldu bu gönlüm\n\nYan ey gönül yan yan ey gönül yan \nYanmadan oldu derdine derman\n\nPervane gibi pervane gibi\nŞem´ine aşkın yandı bu gönlüm\n\nGerçi ki kandı gerçeğe yandı \nRengine aşkın cümle boyandı\n\nKendide buldu kendide buldu\nMatlabını hoş buldu gönlüm\n\nSevad-ı a´zam sevad-ı a´zam \nBelki oluptur Arş-ı muazzam\n\nMatlab-ı canan matlab-ı canan\nOlsa acep mi şimdi bu gönlüm\n\nSeyr-i billahtır seyr-i billahtır\nLi maallahtır fena fillahtır\n\nAyinesinde ayinesinde\nGird-i sivayı buldu bu gönlüm\n\nEl fakru fahrı el fakru fahri \nDemedi mi ol alemler fahri\n\nFahrini zikrin fahrini zikrin\nMahv-u fenada buldu bu gönlüm\n\nBayramı imdi Bayramı imdi \nBayram edersin yar ile şimdi\n\nHamd-ü senalar hamd-ü senalar\nYar ile bayram kıldı bu gönlüm" + }, + { + "id": 3308.0, + "title": "Dönüş", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Askerler dönüyor ihtiyar askerler,\nSulhun mavi daglarindan.\nKalbimize nekadar asina\nAdimlarinda kalan.\n\nTürküler dönüyor nurdan türküler\nKagni arabalarindan söylenmisti.\nKarsi bahçeler ki ayna midir\nNasibi devreder simdi.\n\nKuslar dönüyor sadik kuslar,\nBahar için degil, saçaklarimiz için.\nDönen mesafesiyle var oluruz\nMevsimler arkasi güzelligin.\n\nGemiler dönüyor garip ve zengin.\nGarip ve sonsuz sular üzerinde.\nGemilerle beraber gelen sey\nAydinliklar gibi yüzer, derinde.\n\nve bunlar degil de ey gecem,\nSen dönüyorsun ellerime, sen.\nAska ve hayata dönüyorum\nTopragin bütün ölülerinden" + }, + { + "id": 100567.0, + "title": "Konuşma", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 7.0, + "poem": "Ve bir öğrenci, 'Bize konuşmadan bahset' dedi.\n\nVe o cevap verdi:\n\n'Siz konuştuğunuzda, düşüncelerinizle \nbarış içinde olmayı terkedersiniz; \n\nVe kalbinizin ıssızlığında daha fazla kalamadığınızda, \ndudaklarınızla yaşamaya başlarsınız. \n\nSes sizin için bir eğlence, bir zaman geçirme aracı olur.\n\nVe konuşmalarınızın çoğunda, \ndüşünce yarı yarıya katledilir; \nÇünkü düşünce, boşlukta uçan bir kuş gibidir; \nkelimelerin kafesinde kanatlarını açabilir ama uçamaz.\n\nAranızda bazıları, \nyalnızlığın korkusuyla konuşkan birini ararlar; \nÇünkü, tek başına olmanın sessizliği, gerçek ve çıplak \nkendilerinigözleri önüne serer, ki onlar bundan kaçarlar.\n\nVe konuşmayı seven bazılarınız vardır ki, bilgisizce ve \nönceden düşünmeden, kendilerinin bile anlamadığı \nbir gerçeği ifşa edebilirler.\n\nAncak bazılarınız ise içlerinde gerçeği taşır, \nama onu kelimelerle dile getirmezler. \n\nBöylelerinin sinelerinde ruh, \nritmik bir sessizlik içinde dinlenir.\n\nBir arkadaşınızla karşılaştığınızda, ruhunuzun \ndudaklarınıza doğru hareket etmesini \nve dilinizi yönetmesini sağlayın.\n\nSesinizin içindeki sesin, onun kulağının \niçindeki kulağa seslenmesine izin verin; \nÇünkü onun ruhu, sizin kalbinizin \ngerçeğini saklıyacaktır; \n\nTıpkı kadeh boşalıp, rengi unutulsa bile, \nşarabın tadının ağızda kalması gibi...'" + }, + { + "id": 68112.0, + "title": "Yedi Uyuyanlar Masalı", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 6.0, + "poem": "biraz kekredir derler buranın suyu\nbeşe beş dayanakları vardır duvarlarının\nçünkü toprak kayar uyku zamanı\ntaş yerinde değil düşerken ağırdır nasıl\nki ağrı'da dipsiz kuyular\nyedi uyuyanlar mağarada\ntelefon sesini duyarlar da\nüşenirler açmaya yedi uyuyormuşgibiyapanlar\nmağarada\npamuk prenses çözmüş sorununu üvey annesiyle\nayna fişteklemiyor güzellik meselesini\n\n-ayna ayna! söyle bana, benden güzeli var mı dünyada? \n-vallahi pamuk prenses var ama onun da yatağı kötü diyorlar...\n\nkendini cüce zannedemiyor\nuyuyor çünkü yedi andavallılar\n\nbiraz kekredir derler buranın masalları\nprens geliyor gerçi öpemiyor fakat\nuyku kokan ağızları\n\nve aradan yıllaaaaar yıllaaar geçiyor...\nderken uyanıyor yedi'den biri\nhassiktir diyor amma uyumuşum be...\nçıkıyor kahvaltılık birşeyler almaya\ndömüyor fakat...\nve derler ki altı keriz uyumaktadır hala\nege'de\nturistik bir mağarada..." + }, + { + "id": 46979.0, + "title": "Söz", + "poet": "İhsan Deniz", + "rating": 8.0, + "poem": "ben durgun ruhları taşıyamadım\nanlatamadım vaktin dolduğunu\nbulutu unutulmuş bir gökle sırdaş olup\nanlatamadım suların kabardığını, fırtınanın taştığını\ntoprağın kıvrıldığını, çatladığını taşların\nher gece paylaşılan bir yüzden\nsarardığını uykularımın\n\nbinlerce kez yanılmanın yorgunluğu\nartık sönmüş bir fenerden\nsislerden, peşpeşe yükselen bir kentlerden\nkentlerin kemirilen evlerinden\nbir yabancının ruhunu alkışlayıp\nokşayarak, akarsu havuzlarına\nkarlı yamaçlara, sarnıçlara\nyeniden parıldayacak bir hayatın ateşini yakmaya yetmiyordu\nyetmiyordu bir gün bir falcıyı kandırmanın kurnazlığına\nama sen, ilk kez bulmanın sarhoşluğu\ntaşkın bir hayatın\nürkek ve zamansız yolculuğu\no kadar uzak\nve o kadar korkulu mutluluğu\n\nevet, taşıyamadım durgun ruhları\ntaşıyamazdım\ntanıyamadım bir böceğe yaslı adımları yankılayan kapıları\n(adım ve kapı ve yankı bendim gerçi) \nfiliz süren, kabuk değiştiren\nyenilenen her ağaca yanaşamadım, \nbeni bilen bir bakıcı çıksa\nbir sahtekar tutup yaşadığımı haykırsa\nortaya konsa benden artan bana\nşaşırmazdım, hatırlanmaz aldanmazdım\nbütün sözlerin yanılacağını\nhangi yöne sapılsa\nölüm figürlerinden kurulu yapılar karşısında susulacağını\n............\n\nzamansız bir kuşkuya düştüm ben\naldandım pencereye vuran gürültülerde\naklım karıştı, rehber olamadım örümceklere\nbir ejder ritmi kolladım hep sana ulaşan kıyılarda\n\nanla, kendime kurulan bir tuzağım ben\nyetişemem taş kemerleri aşan yorgancıya\nsilemem, gözümden gitmez o dağın yolculukları\nher sabah önüme düşen bir hayalin simsiyah olmuş kurumları\n\nişte yalnız sana söylenen bir sözüm ben\nbak, günlerdir güneşi utandıran bir yangınla örtülü içim dışım\nah, çıkar artık geceyi beni ayıltan ağzından\ngeçeyim toz zerreleri\naltında mantar kokulu ülkenden\n\nah, yalnız sana söylenmiş bir sözdüm ben......." + }, + { + "id": 938020.0, + "title": "İçtenlikle", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne şairin olmak isterim\nne sevdalın.\nAklamaz seni serildiğin çarşaflar! \n\nNe düşü bilirsin\nne gündeki parlaklığı.\nMürekkep balığı gibisin,\nsıvanmış kokusunda kör çıplaklığın.\nSen; Karmen." + }, + { + "id": 201182.0, + "title": "Yoldaki Kutlu Gün", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Gün gelecek\nGüneşin doğup battığı mekanlarda\nVe küfrün çığlık attığı mekanlarda\nBizim türkülerimiz okunacak.\n\nGün gelecek\nTomurcuklar taşacak kılıfından\nVe kılıçlar sıyrılacak kınından\nEdepsizler edebini takınacak.\n\nGün gelecek\nNe zalimler kalacak, ne zulüm\nVe o günler yoldadır gülüm\nHak ayağa yekinecek.\n\nGün gelecek \nİnsanlar yiyecek, ayılar bakınacak\nEğriler doğrulardan sakınacak.\nGönül kilimleri adalet üzre dokunacak\nNamusluların yakındığı kadar da\nNamussuzlar yakınacak.\n\n(Gökçekimi)" + }, + { + "id": 109186.0, + "title": "Gönül Arzediyor", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Gönül arzediyor dosta gitmeyi\nAman Allah yolun pareler beni\nÖlem de kurtulam elin dilinden\nYuyalar kefene saralar beni\n\nBu dünyada hiçbir eyi kalmamış\nYaralısın ama cerrah gelmemiş\nElif sevdiğine malum olmamış\nYakma yar oy diyor yareler beni\n\nBen Allahtan gelen gazadan kaçmam\nSürahi dibinden badeler içmem\nAlem bir yan olsa ben yardan geçmem\nMeğer ahdedeler vuralar beni\n\nEvleri var Gürcüm damda tevekte\nYar gele derdime merhemler kata\nMezarım üstünde bu otlar bite\nMeğer çift koşalar süreler beni\n\nPir Sultan Abdalım can göğe ağmaz\nHaktan emrolmazsa ırahmet yağmaz\nBu ellerin sözü hiç bana değmez\nİlle dostun gülü yareler beni" + }, + { + "id": 23229.0, + "title": "Ölüme Eğilmek", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Uyumaya değil\nRüyalarıma gidiyorum\nOrada yaşayacağım isteğimce\nUyanıkken hiç yaşayamadığım\nHepsi de gençti güzeldi\nSevdim sevildim diye aldanarak\nSon gördüğüm onlar olacak\nBunca yıldır sevgiye dayanamadığım\nÖlüme değil\nSonsuzluğa gidiyorum\nOrda dinleneceğim gönlümce\nYaşarken hiç mi hiç dinlenemediğim\nKalemim yine elimde\nKağıtlarım da önümde\nSon uykusunda düşecek başım\nSağlığımda hiç eğmediğim" + }, + { + "id": 1268189.0, + "title": "Dâ'dâr Eyler", + "poet": "Yavuz Sultan Selim", + "rating": 8.0, + "poem": "Milletimde ihtilaf u tefrika endişesi,\nKuşe-i kabrimde dahi bi-karar eyler beni.\nMüttehidken savlet-i a'dayı def'a çaremiz,\nİttihad etmezse millet da'dar eyler beni.\n\nTercümesi:\n\nMilletimin ayrılma bölünme endişesi,\nMezarımda dahi rahatsız eder beni.\nSaldırgan düşmanlara karşı birleşmek iken çâremiz,\nBirlik olmazsa, kızgın demirle dağlanmış gibi yanarım." + }, + { + "id": 35663.0, + "title": "Bende Kal", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir tohum verdin\nçiçeğini al\nBir çekirdek verdin\nAğacını al\nBir dal verdin\nOrmanını al\nDünyamı verdim sana\nBende kal" + }, + { + "id": 17027.0, + "title": "Kalan Kalir", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Vur sirtina, vur sirtina\nDostun oldum vur sirtina\nMadem ki ben kaldiramam\nDerdimi al vur sirtina\n\nDuman kalir, duman kalir\nOcak tüter duman kalir\nBen yanarim hic tükenmem\nBenden sonra duman kalir\n\nAh ne fayda, ah ne fayda\nKefen beyaz ha ne fayda\nBir hayina yas dökersin\nKadrin bilmez ah ne fayda\n\nKalan kalir, kalan kalir\nGiden gider kalan kalir\nBen giderim geri gelmem\nBenden sonra kalan kalir\n\nMeydan kalir, meydan kalir\nYigit ölmez meydan kalir\nYere vurma hatirimi\nSana kahpe meydan kalir" + }, + { + "id": 69091.0, + "title": "Sone 88", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 8.0, + "poem": "Gün gelip artık bana değer vermez olduğunda,\nSenin yanında yer alıp kendime karşı çıkacağım,\nHor görüp yüz çevirdiğini gördüğüm zaman bana; \nHaksızlık etsen de, senin hakkını savunacağım.\nEn zayıf yanlarımı en iyi ben bildiğime göre,\nÇekinmeden açığa vurup arka çıkabilirim sana,\nKusurlarımdan hangisi benim için en büyük lekeyse\nBeni kaybederken büyük şan kazanırsın aynı anda.\nÜstelik bu işte benim için de kazanç var; \nÇünkü seven düşüncelerim sana yöneldikçe daima,\nİster istemez kendime vereceğim zararlar,\nSana yarar sağlarken, kat kat yarar getirecek bana.\n\nÖyle bağlıyım ki ben sana, öyle ki benim sevgim,\nSen haklı olasın diye, her haksızlığı üstlenirim..." + }, + { + "id": 4483.0, + "title": "Rubai", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "Eslaf kapıldıkça güzelden güzele\nFer vermiş o neşveyle gazelden gazele\nSönmez seher-i haşre kadar şiir-i kadim\nBir meşaledir devredilir elden ele" + }, + { + "id": 10372.0, + "title": "Şey Gibi", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Şey gibi hiçbirşeyim yahu\nSatır yazamıyorum\n\nSanki kendimle değil\nDünyayla ölüyorum\n\nBağırsam bağırsam bağırsam\nBağırdığımı duymuyorum\n\nTek bir musluk var açık\nOnunla akıyorum\n\nİstemeden istemeden istemeden\nİsteyereeeek\n\nAh sen ölüm denen topla köfte\nBuluştuk bak cenabette\n\nİçim rakı dışım su\nBu mahmur cinayette\n\nÇocuklar çocuklar çocuklar\nSizlen doğmamış mıydık biz birlikte" + }, + { + "id": 1482367.0, + "title": "Gelme Üstüme", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 8.0, + "poem": "Kılıçtan keskindir hesabım bugün\nYıllara dargınım gelme üstüme\nMerhametim yitik, şefkatim sürgün\nKullara dargınım gelme üstüme\n\nİçimden geçeni saklamam gayrı\nKara vicdanını aklamam gayrı\nHas bahçe olsan da koklamam gayrı\nGüllere dargınım gelme üstüme\n\nNamın dört bucakta kökler salsa da\nLügatler dehandan nasip alsa da\nHer sözün şaheser, destan olsa da\nDillere dargınım gelme üstüme\n\nSen sardın bu derdi kendi başına\nAldanamam gözlerinin yaşına\nGözyaşından medet umma boşuna\nSellere dargınım gelme üstüme" + }, + { + "id": 34980.0, + "title": "Güldeste/ Sonsuzluk", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "gül zindanı yapsalar vardığım her durağı\nbana bir gül delisi deseler de her akşam\nseninle ışık oldum, yakın ettim ırağı\nbenimdir gözlerinden aldığım bu ihtişam\nşimdi bütün çiçekler nakkaşımdır bu yerde\nyapraklarından sızan gözyaşımdır bu yerde\n\nturuncuydu yüreğim, benekleri kırmızı\nyeşildi bir Hüma-yı Ata'nın şakağında\nateşin bir baharı taşıyan ince sızı\ncemşide rakib oldu güllerin yaprağında\n'hu' çekiyor içimde Mevlana bir semazen\nlalede imreniyor dertli Hallac'a bazen\n\ntutundum bir zamanlar Gencine-i Cemal'e\nmeğer dibacesiymiş sonsuzluk ülkesinin\ngördüysem yapayalnız nerede bir ters lale\nyandı titreşimleri uğuldayan sesinin\nşafağında büyüyen zambak soldu aniden\ntanyeri 'gül gül' diye güneş oldu yeniden\n\nLevni'yi kollarına alır taze bir bahar\nbir Tac-ı Kayser gibi sokulur sinesine\nonuruna Çırağan kurduğumuz aynalar\ndüşer yüzyıllar boyu en karanlık ye'sine\nher hassa, bir merili bahçesine vurulur\nher sultanın tahtına bir prenses kurulur\n\nbana, ne Dürr-i Yekta, ne Semen Sima gerek\nsenden kalan her harfin içinde binlerce bağ\nbağına girmek için küçük bir ima gerek\nseninle güle döner derin vadi, yüce dağ\nbu sevda ılgıt ılgıt çoğaldıkça bedende\nÇiçekçiler Başbuğu olurum belki ben de\n\ndikendi, serfiraza döndü kapında ruhum\nbüyüdükçe çiçeğim, yapraklarım kısaldı\nsenden önce ard��nda 'ah' edip avunduğum\nmeğer bir malihulya, çaresiz bir masaldı\nölümsüz vuslatına erdim Bağ-ı Safa'nın\nnağmeleri duyulmaz oldu Gülfer Kalfa'nın\n\ndantelası çiğdemli yastıklar küf kokuyor\nyenilgiler devrinde tarümar oldu bostan\ngöçenler mor kokulu hüzünler bırakıyor\nservilerin dalları yine kırıldı yastan\nbu gönül mevsiminden gitti uzağa giden\natmak gerek toprağa tohumları yeniden\n\nkapında pusat koyup gül alan sipahiler\nseccadesi sularda bir dervişe dönüşür\ntahammülü kuşanır, el açıp Me'va diler\ngoncanın kirpiğinde nilüferle görüşür\nbir ömür yalnızlığı alsa da kollarına\ngittiği her ülkede gül düşer yollarına\n\ngözüme gül dumanı çöktü yine bu akşam\nbaktığım her noktada yalnız senin güllerin\niçimde gül pınarı aktı yine bu akşam\nirinli dertlerime şifa oldu ellerin\nMecnun ile Leyla'nın buluştuğu yerdeyim\nbu gül yolculuğunda şimdi son seferdeyim\n\nyanakları gül oya, parmakları gül dalı\nkızlar, delikanlılar baştanbaşa gül oldu\nayrılık gül tohumu, şiir güle sevdalı\nşair ki, feryadından yana yana kül oldu\nonun çemenzarıdır köşelerde hıçkıran\nnerde bir bulut varsa, gülsuyudur fışkıran\n\ngül sesleri geliyor; her yer dua ve niyaz\naçtı gök kapısını yerde çiğ taneleri\nadımları parıltı, alınları bembeyaz\ndağılıyor evrene gülün mestaneleri\nsen ki, en büyük GÜL'sün, en çok gülü seversin\nsöyle bahçıvanına, bir gül de bana versin\n\nUlu Tanrı adıyla aldığım her nefeste\nsenin için gül açar, kuş olup göğe uçar\nsen ey bahar elçisi, sen ey kutlu güldeste\nsenin için cansızlar bile canından geçer\ngölgeler şehrinde gül, kimseye kalmayacak\nöteler şehrinde gül, bir daha solmayacak" + }, + { + "id": 57639.0, + "title": "Yazanlar Peykerim Destimde Bir Peymâne Yazmışlar", + "poet": "Nef'i", + "rating": 6.0, + "poem": "Gazel\n\nYazanlar peykerim destimde bir peymâne yazmışlar\nGörüp mest-i mey-i aşk olduğum mestâne yazmışlar\n\nBana teklîf-i zühd etmezdi idrâk olsa zâhidde\nYazıklar kim anı âkil beni dîvâne yazmışlar\n\nDeğildir gözlerinde sâye-i müjgânı uşşâkın\nHatın resmin beyâz-ı dîde-i giryâne yazmışlar\n\nBenim âşık ki rüsvâlıkla tutdu şöhretim şehri\nYazanlar kıssa-i Mecnûnu hep yâbâne yazmışlar\n\nNice zâhirdir ey Nef'î sözünden dildeki sûzun\nYazınca nüsha-i şi'rin kalemler yâne yazmışlar" + }, + { + "id": 64658.0, + "title": "Yüzümden Firar Etti Gözlerim", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "yüzümden firar etti gözlerim\nşimdi bir denize bakıyorlar\ndört duvar arasında kalmışım\nyanımdakiler öyle diyorlar\n\nkafamı çarptığım ranzanın demiri\nciğerlerimi emen soğuk duvar\nsaçımdaki karları çoğaltmışım\nyanımdakiler öyle diyorlar\n\ngörüş günüm olmadı henüz\ndaha yeni başlıyor büyük acılar\nve daha epey ağrıyacakmışım\nyanımdakiler öyle diyorlar\n\nseni görmeyeceğim artık\nzaten tamamlanmıştı anılar\nihtimal sabah alınırmışım\nyanımdakiler öyle diyorlar\n\ngözlerime iyi bakarsın umarım\ngünde milyonlarca kez seni ararlar\ndiğer tüm hisleri bırakmamışım\nyanımdakiler öyle diyorlar \n\nyanımdakiler öyle diyorlar" + }, + { + "id": 23428.0, + "title": "Fotoğraf", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Resmine baktığım güzel kız, genç kız\nUnuttum, Unuttum, Unuttum seni..\nEski bir albümde durursun yalnız\nUnuttum, Unuttum, Unuttum seni..\n\nİki harf, bir imza, bir tarih; garip! \nBesbelli üçü de mutsuz, mustarip\nAklımı zorlama karşımda durup\nUnuttum, Unuttum, Unuttum seni..\n\nBilemem aradan geçti kaç sene\nMemleketin nere, kimsin, adın ne? \n'Hatırla' diyerek bakma yüzüme\nUnuttum, Unuttum, Unuttum seni..\n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 104496.0, + "title": "Nazlı Yârdan Geldi Bana Bir Name", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Nazlı yârdan geldi bana bir name\nEğer doğru ise kırdı belimi\nDediler ki yarini yad iller almış\nKadir Mevlam nasib eyle ölümü\n\nBülbüle söyleyin gülüne konsun\nBeni yârdan eden Allah'tan bulsun\nSabreyle sevdiğim ilkbahar olsun\nTerkedeyim vatanımı ilimi\n\nAk yâri gördükçe ağladım coştum\nAl elinden dolu badeler içtim\nKötüler sandı ki ben yârdan geçtim\nÖlmeyince çeker miyim elimi\n\nKarac'oğlan derki konmadan göçmem\nHer olur olmaza sırrımı açmam\nKötüler köprü olsa üstünden geçmem\nTaşık suya uğradırım yolumu" + }, + { + "id": 3382.0, + "title": "Süleymaniye'de Bayram Sabahı", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 9.0, + "poem": "Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede\nBir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye'de\nKendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,\nDokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi\nYer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan,\nKalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan.\nGecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir,\nDuyulan gökte kanat, yerde ayak sesleridir.\nBir geliş var! .. Ne mübârek, ne garîb âlem bu! ..\nHava boydan boya binlerce hayâletle dolu...\nHer ufuktan bu geliş eski seferlerdendir; \nO seferlerle açılmış nice yerlerdendir.\nBu sükûnette karıştıkça karanlıkla ışık\nYürüyor, durmadan, insan ve hayâlet karışık; \nKimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,\nGiriyor, birbiri ardınca, ilâhî yapıya.\nTanrının mâbedi her bir tarafından doluyor,\nBu saatlerde Süleymâniye târih oluyor.\n\nOrdu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı\nAdamış sevdiği Allah'ına bir böyle yapı.\nEn güzel mâbedi olsun diye en son dînin\nBudur öz şekli hayâl ettiği mîmârînin.\nGörebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,\nSeçmiş İstanbul'un ufkunda bu kudsî tepeyi; \nTaşımış harcını gâzîleri, serdârıyle,\nTaşı yenmiş nice bin işçisi, mîmâriyle.\nHür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne,\nUhrevî bir kapı açmış buradan gökyüzüne,\nTaa ki geçsin ezelî rahmete ruh orduları..\nBir neferdir, bu zafer mâbedinin mîmârı.\n\nUlu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum; \nBen de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum; \nBir zaman hendeseden âbide zannettimdi; \nKubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,\nSenelerden beri rüyâda görüp özlediğim\nCedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim.\nDili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını\nGörüyor varlığının bir yere toplandığını; \nBüyük Allah'ı anarken bir ağızdan herkes\nNice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses; \nYükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi,\nNice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi! \n\nGördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri\nDinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr'i\nNe kadar saf idi sîmâsı bu mü'min neferin! \nKimdi? Bânisi mi, mîmârı mı ulvî eserin? \nTaa Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu\nBu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu,\nYüzü dünyâda yiğit yüzlerinin en güzeli,\nÇok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli; \nHem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz\nHer zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz; \nVatanın hem yaşayan vârisi hem sâhibi o,\nGörünür halka bu günlerde teselli gibi o,\nHem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde,\nHem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.\n\nKarşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri,\nKoyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri.\nGökte top sesleri var, belli, derinden derine; \nBelki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine.\nÇok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı? \nÜsküdar'dan mı? Hisar'dan mı? Kavaklar'dan mı? \nBursa'dan, Konya'dan, İzmir'den, uzaktan uzağa,\nÇarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa; \nŞimdi her merhaleden, taa Bâyezîd'den, Van'dan,\nAynı top sesleri birbir geliyor her yandan.\nNe kadar duygulu, engin ve mübârek bu seher! \nKadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer,\nDinliyor hepsi büyük hâtırâlar rüzgârını,\nÇaldıran topları ardınca Mohaç toplarını.\n\nGökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor? \nMutlaka her biri bir başka zaferden geliyor:\nKosova'dan, Niğbolu'dan, Varna'dan, İstanbul'dan..\nAnıyor her biri bir vak'ayı heybetle bu an; \nBelgrad'dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar'dan mı? \nSon hudutlarda yücelmiş sıra dağlardan mı? \n\nDeniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor? \nBarbaros, belki, donanmayla seferden geliyor! ..\nAdalar'dan mı? Tunus'dan m, Cezayir'den mi? \nHür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi\nYeni doğmus aya baktıkları yerden geliyor; \nO mübârek gemiler hangi seherden geliyor? \n\nUlu mâbedde karıştım vatanın birliğine.\nÇok şükür Allaha, gördüm, bu saatlerde yine\nYaşayanlarla beraber bulunan ervâhı.\n\nDoludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı." + }, + { + "id": 438258.0, + "title": "Ölüm", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Kapı kapı bu yolun her kapısı ölümse,\nHer kapıda ağlayıp son kapıda gülümse!" + }, + { + "id": 15250.0, + "title": "Yıkılış", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Günahım, vebalimdin \nKızımdın kimi zaman \nKız kardeşim \nYada sevgilimdin \nHiç bir şeyim değildin \nBelki de her şeyimdin \nÇirkinimdin, \nGüzelimdin \nSevgide iki gözüm \nDostlukta iki gözüm \nDostlukta sağ elimdin \nDilim dilimdin \nÖpüşürken \nYüreğime serilmiş \nNakışlı bir kilimdin \nDeli olurdum \nBir gün görmesem \nHasretimdin, \nHayalimdin \nBir başkaydı \nKavuşmalarımız \nO zamanlar çılgındım \nDelindim \nŞimdi bakıyorum da \nGeldiğimiz yere \nSoruyorum \nSahi sen kimdin?" + }, + { + "id": 21213.0, + "title": "Lirism", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 6.0, + "poem": "Lirism her şeyden önce lirism\nMaddeden tarihten İsa’da önce\nSoldan önce, sağdan önce\nAç karnına bolca lirism\n\nLirism kaş göz\nLirism sağduyu\nKimi yerde istakoz\nKimi yerde fasulyenin suyu\n\nNe ilahi şeydir o lirism\nKimine cepken cepken cepken\nKimine kimine kimine yelek\nAh ben lirismi pek severim\n\nMesela şu çorbanın\nTuzu biberi iyi\nYağı ala çok ala\nPeki hani lirismi\n\nLirism Sulukule\nLirism Büyükada\nLirism sudan ucuz\nLirism aslan ağzında\n\n MC Anday" + }, + { + "id": 978784.0, + "title": "San-at ve Tez-at", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Beyaz camda kara baykuş\nGül üstüne türkü söyler.\nYaş tezeğe sinek konmuş\nBal üstüne türkü söyler.\n\n“Özveri, koşul, olanak,\nSüreç, eşgüdüm, soyut, halk”\nDama çıkmış, maymuna bak\nDil üstüne türkü söyler.\n\nTaklittir tipi, kılığı\nYuva yapar her deliği\nSermayenin kart sülüğü\nSol üstüne türkü söyler.\n\nYaşlı dede, dilsiz bebek\nDert taşıyor öbek öbek\nYer altında kör köstebek\nDal üstüne türkü söyler.\n\nZümrüt köşkte kindar ayı\nNe rakam tanır ne sayı\nRezil eylemiş haftayı\nYıl üstüne türkü söyler.\n\nBir beygir ki, tekten bu tür\nYular kırar kütür kütür\nKendi iğdiş, eşi katır\nDöl üstüne türkü söyler.\n\nEmrederse haydut başı\nYağmalanır Pazar, çarşı\nKaplumbağa ata karşı\nYol üstüne türkü söyler.\n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 50678.0, + "title": "Adımla Nasıl Berabersem", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların \nbir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan \nkoşar gibi yürüyüşün \nkaranlıkta bir ışık gibi aydınlık gülüşün \n\nhacet yok hatırlatmasına seni hatıraların \nuzak uzak yıldızlarla çevrilmiş kainatın \nkaranlık boşluklarında akıp giderken zaman \n\nadımla nasıl berabersem öylece beraberiz \nseninle her saat seninle her dakika seninle her saniye \ngönlümüz mutluluğa inanmış olmanın gururuyla rahat \nkoltuğumuzun altında birer dinamit gibi kellemiz \nve sonra her zaman her ölümlüye \naynı şartlar altında kısmet olmıyan \ngerçekleri görmenin aydınlığı alınlarımızda \n\nhacet yok hatırlatmasına seni hatıraların \nsen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın" + }, + { + "id": 20703.0, + "title": "Neredesin Sen?", + "poet": "Neşet Ertaş", + "rating": 9.0, + "poem": "Şu garip halimden bilen işveli nazlı \nGönlüm hep seni arıyor neredesin sen \nDatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm \nGönlüm hep seni arıyor neredesin sen \n\nBen ağlarsam ağlayıp gülersem gülen \nBütün dertlerim anlayıp gönlümü bilen \nSanki kalbimi bilerek yüzüme gülen \nGönlüm hep seni arıyor neredesin sen \n\nSinemde gizli yaramı kimse bilmiyo \nHiç bir tabip bu yarama melhem olmuyo \nBoynu bükük bir Garibim yüzüm gülmüyo \nGönlüm hep seni arıyor neredesin sen" + }, + { + "id": 105166.0, + "title": "Şu Karşıki Karlı Dağlar", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 6.0, + "poem": "Şu karşıki karlı dağlar\nPare pare duman şimdi\nSevişmesi bir hoş ama\nAyrılması yaman şimdi\n\nGülün çevresi har m'ola\nÇektiğin ah ü zar m'ola\nAcep beni anar m'ola\nOl kaşları keman şimdi\n\nArasam yari bulurum\nYoluna serim veririm\nBir gün görmesem ölürüm\nGör n'eyledi yaman şimdi\n\nEmrah'ım kapıya çıkar\nÇıkar da yollara bakar\nAşıkı odlara yakar\nBoyu uzun fidan şimdi" + }, + { + "id": 50760.0, + "title": "İstanbul'dan", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "İşte kurşun kubbeler şehri İstanbul'dasın\nHavada kaçan bulutların hışırtısı\nKaraköy çarşısından geçen tramvayların camlarına yağmur yağıyor\nYenicami Süleymaniye arkalarını kirli bir göğe vermişler\nHiç kımıldamıyorlar\nAyasofya elleriyle yüzünü kapamış bütün iştahıyla ağlıyor\n\nİnsanlar sokak sokak çarşı çarşı ev ev\nİnsanlar sırt sırta omuz omuza verip durmuşlar\nBoyunları bükük\nYorgun asabi kederli kindar\nYığın yığın olmuşlar hepsi köprünün açılmasını bekliyor\nBir anda şehrin dört bucağına akacaklar\nBir anda iki ayrı kıtadaki insanlar gibi\nFatihliyle Beşiktaşlı sarmaş dolaş olacak\n\nSarı uzun yüzlü cesur işçiler\nDört köşe halinde veya dağınık bir şekilde durmuşlar\nHiç konuşmuyorlar\nBenim onları birer birer çalıştıkları yerlere götürüp bıraktığım\n\tolmuştur\nHepsi dar kapanık yerlerde, sıkıntılı işlerde çalışırlar\nHepsi deli gibi severler yaşamayı\nBu en önde giden grup\nTophane'de Dikimevi'nde çalışır\nSekiz kızdır ancak üçü evlenmiştir\nBu saçları darmadağın asık suratlı delikanlılar\nKömür işçisidir\nBu üç kız, Beyoğlu'nda büyük bir mağazada tezgâhtar\nBunlar yol amelesidir\nBunlar vapur işçisi\nÖbürleri duvarcı hamal ırgat kayıkçı\nHepsi bu gök altında sarmaş dolaş olmuş yürüyorlar\n\nDünyada işlerine giden insanları görmek kadar güzel bir şey yoktur\n(Biliyorum artık akşama kadar onları hiç görmeyeceğim)\n\nDurduğun yerden İstanbul köprüsü tramvayları mavnalarıyla\n\tsanki yürüyor\nBu sislerin ve bulutların arasından en sonra harekete geçen Kız\n\tKulesi'dir\nKayıkların direkleri insanların üzerinde\nBüyük bir bulut gelip durmuştur\nİşte karın karına vermiş motorlardaki balıkların üstlerine yağmur\n\tyağıyor\nBir defa olsun akıllarına gelmemiştir\nGözleri pırıl pırıl balıkların\nBir İstanbul göğü altında ağlamak\n\nHepsi denizde geçen hayatlarını düşünüyorlar\nDokunsanız ağlayacaklardır\n\nİstanbul açları tokları hastalarıyla aynı kıta üzerinde bulunuyor" + }, + { + "id": 19581.0, + "title": "Sevda", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 6.0, + "poem": "İşkence korkusu,\nHapis korkusu,\nAçlık...\n\nBir korkusu var adamın,\nBütün korkuları yenmiş adamın\nBir korkusu..." + }, + { + "id": 1778558.0, + "title": "Anna", + "poet": "Tarık Tufan", + "rating": 8.0, + "poem": "Biz her şeye, \nesirgeyen ve bağışlayan, \nçokça esirgeyen ve çokça bağışlayan, \nhep esirgeyen ve hep bağışlayan \nrabbin adıyla başlayan adamlarız anna. \n\nbüyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan. \nsanayi devriminde bile, \nkaranlık, rutubetli, çok bağırışlı, \nçok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız \nbir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden. \n\npiyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde. \nkalbimiz derken, \nilk gençliğimiz, sakalımız, \nbir kasetin iki yüzüne de ard arda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum\naslında. \nişte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor. \ninsaf et anna! \n\ngidelim buradan. \nsenin masumiyetini, \nbilgelik zamanlarından kalma sırları, \ndünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim. \nhesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim. \nölelim diyecektim az kalsın. \nölmeyelim. \nhiç ölmeyelim anna. \nsarılalım diyecektim az kalsın. \niçimden böyle şeyler de geçiyor işte. \nsarılalım, dudakların… \ntamam sustum. \n\ngitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum. \nşiir kalsın istersen, sadece otursak. \noturmasan da olur benimle,sadece ellerimi tut. \nellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak. \nyüzüme bak ama anna, yüzüme bak. \ngözlerime bak, gözlerimin içine bak. \ngözlerim biraz karanlık. \niçinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, \nkapıları yumruklayışlar, cipralexler, turgutlar, edipler,sezailer, \nsiyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi, \nduvarlara uzun dalmışlıklar var.\n\ngözlerim biraz yorgun. \niçinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, \nbekleyişler, bekleyişler, bekleyişler… \nbekleyişler anna. \n\nköylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela. \nnişanlısı askerde kızlar, \nkızı ölüm orucundaki baba,\nbabası tersanede oğul, \noğlu şizofren anne. \n\nhepsini sayamam gerçi, utançlarım da var. \nama geçecek hepsi, geçecek. \nşifalı gözlerin her şeyi iyi edecek. \ngözlerimin içine bakmaktan korkma anna. \nsen adımını attığın andan itibaren\nhira dinginliğine dönüşecek ortalık." + }, + { + "id": 48611.0, + "title": "Sarnıç", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Adağı olduğum gülücüğüne\nGör ne ucuz pazardır\n\nYeni bir bakışla kavradın beni\nBarış mı kavga mıdır\n\nSürsün bitmesin bu onurlu ilgi\nBu çağın çıkmazıdır\n\nBir kuru sarnıçtır sensiz hayalim\nCandır aşkın bedeli\n\nEy dil ey kalbimin öksüz çocuğu\nAzığın ağıt senin\n\nGözlerin içimin tutukevidir\nO bir özge meydandır\n\nDüşlerim seninle kuşatılmıştır\nAğzım değmez eline" + }, + { + "id": null, + "title": "Kumrular Sokağı Şiirler", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "I\n\nYağmur dalgın bir efkâr giyinir Ekim’de.\nKumrular sokağı‘*nda çekilmiş bir diş gibi kalırım; \nçekilmiş bir diş gibi\nDiyarbakır’dan...\n\nAğrırım,\nbağırırım\naldırmaz! \n\nİlle de gökkuşağı giyinir gökyüzü her Ekim’de...\n\nII\n\nKumrular sokağı bir kente uzayıp gider.\nGökkuşağım,\nayrılığım,\nömür ki eskir ve aşka uzayıp gider…\n\nTırmalarken göğsümü sabrın sancısı,\nyalnızlığın kül tadıyım; \nbakarım, yağmur utanmaz bulutundan,\nhasretin üvey adıyım…\n\nIII\n\nKumrular sokağında\nefkârın adıyla bir akşamüstü; \ngövdesine tutunmuş dal,\ndala tutunmuş serçe,\ntelaşlı, o da kendince…\nSonra aşklarda kül, camlarda perde; \nusulca harlanır sevişmeler de...\n\nIV\n\nKumrular sokağında\nandlara hep bol geldim,\nküfürlere dar.\nDönüp baktım, ne göreyim,\nyağmalamış gençliğimi yargıçlar! \n\nDesene Sivas’ın kırık sazıyım,\nkendimin ayazıyım,\nkalbimde ölü çocuklar…\nTufanlar ardımda ve buruşuk anılar.\nNedense hiç uslanmamış bozgunlar...\n\nV\n\nOysa haklı ve haksız bütün kitaplar yazılmıştır.\nSusuşlar eskimiş, küfürler edilmiştir.\nBiliyorum, yalnızlıktan öte dostun yok insan; \ninsan ki bozuk paralarda bozgundur, yenilmiştir.\n\n/Şimdi bilekleri kesik bir intihardır yaşam…/\n\nVI\n\nDüştüğü yerde tanımazken kendi suyunu yağmur; \nbiliyorum, aynı dalda gül bile anlamaz dikenini.\nAnlasana, anlatamaz kimse yıkımını başka yıkıma.\nCudi’de napalm, Datça’da ıssız koylara,\nNew york Şırnak’a anlatılmaz.\nHer gün yanar söner yanar söner kasvetimle bin ateş; \nölüm, dirilere anlatılamaz...\n\nVII\n\nBilirsiniz her sokağın bozuk bir sicili vardır\nve utancı sokakların,\ngünleri şehvete fedâ eden şizofren babalardır.\nGözlerinde yalnızlığı bir hançer gibi saklayan kadınlardır.\n\nSonrası sokakların, bozkırlardır,\nhani bir ak tay düşüyle uzayıp gider\nve rüzgârların ıslığıyla göklere teğet geçer.\n\nOysa kumrular sokağı bir kente uzayıp gider; \ngökkuşağım,\nayrılığım,\nömür ki eskir ve aşka uzayıp gider…\n\nVIII\n\nDaha sevginin herkesten şikayeti var.\nDaha herkes kendi sanıklığıyla kör,\ntanıklığıyla yargıç.\nBu yüzden söz,\nbitmiştir...\n\nGökyüzü\nmü? \nO,\nkırgındır,\nkirletilmiştir…\n\n \n\n*Kumrular sokağı: Ankara’da bir sokak." + }, + { + "id": 64268.0, + "title": "Kar", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 7.0, + "poem": "Nasıl kar yağdı bugün, gece sabaha karşı, \nOrtalık bembeyazdı, sanki bir gelin gibi.\nTane tane döküldü, göklerin sevda marşı, \nGünahtan arındırdı, tüm günahkar yüzleri...\n\nYüzünde güller açtı kar yağınca herkesin, \nİlk kez böyle günahsız, ilk kez böyle neşeli.\nÇocuklar gibi gülşen, çocuklar gibi şen\nGökten armağan gibi döküldü her tanesi...\n\nSokak lambalarından, süzüldü tane tane\nUsul usul indiler bir birine değmeden.\nMelekler indirirmiş her bir kar tanesi, \nAnnem öyle derdi de inanmazdım küçükken.\n\nBir iken bin oldular, on binlere karıştı, \nÇoğaldı da yerden bir karış açtı.\nİnsanlar döküldüler yollara birer birer, \nDeğen her ayak izi bir günah gibi kaldı...\n\nAllah kar gibi yağdı kullarının üstüne, \nTemizledi akladı, bembeyaz bir kuş gibi.\nHer birimiz yıkandı, katran katran üstüne, \nBakamaz olmuştuk biz aynalara gün gibi.\n\nİnsanlar kötü artık, zaman hiç değişmedi, \nGeçen zaman ne yapsın, biz ettik kendimize.\nBu karda yağmasaydı halimiz ne olurdu? \nAllah yine acıdı, bak yetişti bizlere...\n\nKar da bembeyaz yağar, anamızın sütü de\nGelinlik de beyazdır, giydiğimiz kefen de, \nBirinde ağlarız biz diğerinde güleriz, \nBeyazdan ak beyazı, buyurun sıyırın işte..." + }, + { + "id": 2235700.0, + "title": "Adam Olmak", + "poet": "Allen Ginsberg", + "rating": 10.0, + "poem": "Ağırlığı dünyanın\naşktır.\nYalnızlığın yükü\naltında\n\nHoşnutsuzluğun yükü\naltında,\no ağırlık\nsırtımızdaki o külfet\naşktır.\n\nKim diyebilir ki öyle değil? \nRüyalarda\no ağırlık sürtünür\nvücuda\n\nFikrinde\nbir mucizedir,\nhülyanda\nkıvranır\ninsan olup\ndoğuncaya dek.\n\nŞeffaflıkla yanıp kızaran\nkalbinden bakınır-\nki hayatın yükü\naşktır\n\nAma biz üstleniriz onu\nbitkin ve yorgun,\nsoluklanmak zorundayız\nartık\nkucağında aşkın,\ndinlenmeliyiz\nkolları arasında aşkın.\nİstirahat olmaz\naşk olmadan; \nyoktur uyku\naşk düşleri\ngörmeden,\ndelirsen de, ürpersen de\nçıkmasa da serden\nmeleklerle makineler,\nson temenni\naşktır\n\n-acı olamaz o,\ninkâr edemez\ntutamaz kendini\nyok sayılırsa:\nÖyle çetindir ki yükü.\n-yaymak zorundadır\nkaygılar gibi çünkü\nçevrilemez de geriye\nverilir\nyalnızlıkla\nölçüsüzlüğünün\nşahaneliğinde.\n\nIlık vücutlar\nparıldarlar birlikte\niçinde zifir gecenin,\n\nel uzanır\nvücudun\ntam ortasına,\nten ürperir\nbahtiyarlıkla\nve gönül sevinçle tebellür eder\nnazara-\n\nevet, evet\nbuydu işte\nbenim istediğim,\nisterdim hep bunu,\nhep istedim,\ndönmek istedim tekrar\nbir çocuk gibi\ndoğduğum bedene." + }, + { + "id": 64149.0, + "title": "Serüvenin Sonu", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "yankılanır\nabanoz sokağı'ndan\nfahişelerin tamtamları\n tamtamları\ningiliz sarayı iki adımlık yer\nviyana oteli tenha bir liman\nkoridorlarında bıyıkları ıslak\ngözleri kan çanağı\nyalnızlık adamları\n adamları\n\n305'te şüpheli bir cıgara\nucunda tel tel dökülen bir çocuk\nne yanına dönse simsiyah\nyağmurun kederli camları\n camları\nbirini bekliyor ama kimi\nelleri ter içinde teri soğuk\nkapıyı dinler arasıra\nakşamları\n militan akşamları\n\nyukardaki odalar bütün boş\nfakat merdivenlerde fısıltılar\nbelli belirsiz ayak sesleri\nbirileri mi var\no mu çok sarhoş\nsiyasi polis olmasın\nyoksa serüven bitti mi\nanlaşılmaz telefonlar çalıyor\nkaranlık anlamları\n anlamları" + }, + { + "id": 20865.0, + "title": "Yürü Bre Yalan Dünya", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Yürü bre yalan dünya\nYalan dünya değil misin\nHasan ile Hüseyin'i\nAlan dünya değil misin\n\nAli bindi Düldül ata\nCan dayanmaz bu firkata\nBoz kurt ile kıyamete\nKalan dünya değil misin\n\nTanrı'nın Arslan'ın alıp\nDüldül'ü dağlara salıp\nYedi kere ıssız kalıp\nDolan dünya değil misin\n\nBak şu kaşa, bak şu göze\nCiğer kebap oldu köze\nMuhammed'i bir top beze\nSaran dünya değil misin\n\nPir Sultan'ım ne yatarsın\nKurmuş çarhını dönersin\nNe konarsın ne göçersin\nDuran dünya değil misin\t" + }, + { + "id": 88353.0, + "title": "Bayrak", + "poet": "Bahtiyar Vahapzade", + "rating": 8.0, + "poem": "Torpağım üstünə kölgə lə r salan \nMə nim varlığımın cilası-bayraq. \nZə fə rdə n doğulmuş \nGöytürkdə n qalan \nQurdbaşlı bayrağın balası bayraq. \n\nÜçrə ngli bayrağın kölgə sində mə n \nQaraca torpağı və tə n görmüşə m. \nZə fə r güllə rini dövri-qə dimdə n \nBayraq işığında bitə n görmüşə m. \nBayraq mə nliyimdir, bayraq kimliyim, \nBayraq-öz yurduma öz hakimliyim. \n\nHarda ə cdadımın ayaq izi var, \nBu zə fə r bayrağım orda dikə lsin. \nKeçdiyi yerlə rdə dağlar, yamaclar \nOnun hüzuruna salama gə lsin. \nTarixdə n qə dimdir, zamandan qoca \nMə nim bayrağıma sancılan hilal. \nAlə mə nur saçdı tarix boyunca \nMə bə dlə r başma tac olan hilal. \n\nDaim ucalasan! Savas günündə \nƏ sgə r silahıyla sə ni tə n görüm. \nYalnız zə fə r çalmış şə hid önündə \nSə ni alqış üçün ə yilə n görüm. \n\nAprel,1998" + }, + { + "id": 2239396.0, + "title": "Bahar Gözlüm", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben derdimi hangi dağa \nYüreğimi hangi suya diyemiyorum \nSen benimsin bahar gözlüm \nYarınlar da ikimizin yürüyoruz \nTurnalar oy sevdiğim oy \nSen benimsin bahar gözlüm \nYarınlar da ikimizin yürüyoruz" + }, + { + "id": 6008.0, + "title": "Acılar Denizi", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben acılar denizinde boğulmuşum\nişitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını\nDalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni\nDuyarım yosunların benim için ağladıklarını\n\nÖlüyüm çoktan, bir baksana gözlerime\nGör, içindeki o kanlı cam kırıklarını\nBu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle\nBütün gemiler söndürmüş ışıklarını\n\nBen acılar denizi olmuşum, yaklaşma\nSularım tuzlu, sularım zehir zemberek\nBaksana; herkes içime dökmüş artıklarını\n\nBu karanlık bitse artık, bir ay doğsa\nBir deli rüzgar çıksa; alıp götürse\nYılların içimde bıraktıklarını..." + }, + { + "id": 13371.0, + "title": "Bir Ki Deneme", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 7.0, + "poem": "zar tutuyorsun ey hayat bu kaçıncı sevgili\nyanlış ata oynamışım gözlerim öyle dedi.\n\npır pır diye ses çıkardı yürürken yüreğimden\ndenizleri sulardım tozmasın diye deniz\nsporu çok severdim çiçeğe yem vermeyi\nkuşlara binerdim ve kaçardım basından\nbak buraya yazıyorum diye milyar kelimeyi\nziyan eden de bendim hem de hiç sıkılmadan.\n\ngüzeldim de galiba bunu nasıl söylesem:\neline sağlık Tanrım leyla çok güzel olmuş\nTanrım eline sağlık dünya da çok güzel olmuş\nkeşke biraz ölmesem." + }, + { + "id": 47239.0, + "title": "Matilde'ye Sone", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 8.0, + "poem": "Seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman, \nçünkü iki yüzüyle karşına çıkar hayat.\nBir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın, \nateş de pay alır kendine soğuktan.\n\nSeni sevmeye başlamak için seviyorum seni, \nsana olan sevgimi sonsuzlaştıracak\nbir yolculuğa yeniden başlamak için: \nbu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.\n\nSanki ellerindeymiş gibi mutluluğun\nve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarları\nhem seviyorum, hem de sevmiyorum seni.\n\nSevgimin iki canı var seni sevmeye.\nBu yüzden sevmezken seviyorum seni\nve bu yüzden severken seviyorum seni.\n\n (cevat çapan)" + }, + { + "id": 22208.0, + "title": "Doğumgünü Telgrafı", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Sen iyi ki doğdun\nBen iyi ki yaşıyorum\nNe güzel şey\nSeni hala seviyorum" + }, + { + "id": 69043.0, + "title": "Mesnevi'den", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşkın şerarı ateşi ta bağrıma düştü, \n Ahım işiden yandı deyu başıma üştü, \n İmdadıma eşkim ile dide yetişti, \n Hepsi kalıp acz dediler: 'eyvah', \n Yansın ko dedim, sönmeye söndürmeye Allah." + }, + { + "id": 35266.0, + "title": "Zeyl", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 7.0, + "poem": "Soluğu rüzgarlardan derlendi\nYollar o çingeneden bulaştı bana\nTek gerçek düşlerimdi belki de\nBir masaldan aldım rengimi\n\nTutku yaşından büyük gösteriyorsa\nSağır ve dilsiz geceler sorumludur\nGözlerin\nVe şer iklimi" + }, + { + "id": 35557.0, + "title": "Çığlık", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 8.0, + "poem": "Bana kanlı mühürler kaldı\nO tarih tacirinden\nUçurumlar çığlıklar ve ölüm tarifleri\n\nBildiğim tüm masallardan topladım acıları\nYakama iliştirdim\nYaşamak dedim adına sığınaklar emzirdim\nBütün sözcükleri yüzleştirdim ateşle\nAnlatamadım günlerin cehennemini\n\nAjans haberlerinde kirleniyor insanlık\nBütün sevinçler çarmıhta hızla yaşlanıyor\nÇocuklar\nBozguna uğramış aşk düşürmüş bayrağını\nGeceler unutmuş sevişmeleri\n\nTanrılara bulaştırmak için bu cinneti\nDeliyorum aşkın ambargosunu\nYeniden yollara vuruyorum kendimi\n\nTeninden soyunsun artık çığlıklar\nŞimdiki zaman'a çekiyorum bütün fiilleri\nBakışlarında köprüledim uçurumları\nUyak olup düşüyorum dünyanın gözlerine\nTaze bir çığlığım artık bu kontra mevsiminde\nHerkesin biraz 'faili' olduğu\n'Meçhul' bir cinayetim şimdi\n\nBana katliamlar kaldı\nO tarih tacirinden\nAğıtlar sürgünler ve muhbir suretleri\n\nBütün yenilgilerimi temize çektim\nÖlüm boy veriyor artık\nDüşlerimle suladığım topraklarımda\nGözlerine ayarladım tüm imgeleri" + }, + { + "id": 24097.0, + "title": "Hatıra", + "poet": "Enis Behiç Koryürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Geçsin günler, haftalar,\nAylar, mevsimler, yıllar...\nZaman sanki bir rüzgar\nVe bir su gibi aksın...\nSen gözlerimde bir renk\nKulaklarımda bir ses\nVe içimde bir nefes\nOlarak kalacaksın..." + }, + { + "id": 99898.0, + "title": "Meyhâne", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 6.0, + "poem": "Hurûşan bad-ı süfliyyet derunundan, kenarından; \nGirizan ruh-i ulviyyet hariminden, civarından.\nÇıkar bin nal e-i nevmid hak-i ra' şe-darından,\niner bin zulmet-i makber feza-yı şeb-nisarından.\nGelir feryadlar ebkem duran her seng-i zarından:\nyıkılmış hanümanlar sanki çıkmış da mezarından! \nDehan-ı hasret açmış rahnedar olmuş cidarından! \nÇöker bir dild-i matem titreyen kandil-i tarından:\nSönüp gitmiş ocaklar yükselir güya gubarından! \nGiren bir kerre nadirndir hayat-ı müstearından; \nÇıkan avaredir artık cihanın kar-u barından.\nDökülmüş ab-rûlar bade-i pesmande halinde! \nEmel bir münkesir peymanedir saff-ı nialinde! \nBoğulmuş ruh-i insani şarabın mevc-i alinde.\nNümayan mel'anet sakisinin çirkin cemalinde! \nNemazi var, ne ati, bak şu ayyaşın hayalinde...\nTutup bir zehr-i ateşnak dest-i bi-mecalinde,\nZeval-i ömrü bekler hem şebabın ta kemalinde! \nMeraret intıba' etmiş cebin-i infialinde...\nDerin bir iltivanın sine-i zerd-i melalinde\nOdur ancak hüveyda ser-nüvişt-i bi-mealinde,\nMüebbed bir denisyan nazra-i sengin-i lalinde.\nCanım sıkıldı dün akşam, sokak sokak gezdim; \nSonunda bir yere saptım ki, önce bilmezdim. \nBitince bir sıra ev, sonra bir de vi'rane,\nDikildi karşıma bir han kılıklı meyhane:\nBasık tavanlı, karanlık sefil bir dükkan; \nİçinde bir masa, yahud civar tabutluktan\nAtılma çok ölü görmüş acıklı bir teneşir! \nYanında hurdası çıkmış bir eski püskü sedir.\nSakat, bacaksız on onbeş hasırlı iskemle,\nKırık dökük şişeler, bir de çinko tepsiyle\nBeş on kadeh, iki üç testi... Sonra tezgahlık\nEden yan üstüne devrilme kirli bir sandık.\nSönük sönük yanıyar rafta isli bir lamba...\nÖnünde bir küme: Fes, takke, hırka, salta, aba\nKımıldanıp duruyorken, sefil bir sohbet,\nBu isli zulmete vermekte büsbütün vahşet:\n- Kuzum Dimitri, bu akşam biraz ziyadece ver...\n- Ziyade, anladık amma ya içtiğin şişeler? \n- Çizersin...\n- Öyle mi? Lakin silinmiyor çetele! \nBakın tavan tebeşirden görünmez oldu...\n- Hele! \n- Bizim peşin paramız... Alınadın mı dün kuruşu? \n- Ay ol, tükendi m ezen... Bari koy biraz turşu.\nArattı kendini ustan... Dinince dinlensin! \n- Hasan be, sen de nasıl nazlı nazlı söylersin! \nNedir o türkü... Aman başka yok mu? Halı, şöyle! \n- Ömer, ne nazlanıyorsun? Biraz da sen söyle.\n- Nevazil olmuşum Ahmed, bırak sesim yok hiç...\n- Sesin mi yok? Açılır şimdi: Bir imam suyu iç! \n- Yarın ne iştesin Osman? \n- Ne işteyim... Burada! \n- Dimitri çorbacı, doldur! Ne durmuşun orada? \n- O kim gelen? \n- Baba Arif.\n- Sakallı, gel bakalım... \nYanaş\n- Selamün aleyküm.\n- Otur biraz çakalım...\n- Dimitri, hey, parasız geldi sanma, işte para! \n- Ey anladık a kuzum...\n- Sar be yoldaşım cıgara...\n- Aman bizim Baba Arif susuz musuz içiyor! \n- Onun bi dalgası olmak gerek: Tünel geçiyor.\n- Moruk, kaçıncı kadeh? Şimdicek sızarsın ha! \n- Sızarsa mis gibi yer, yatmamış adam değil a.\nYavaş yavaş kafalar, kelleler kızışmıştı,\nAğız, burun, hele sesler bütün kanşmıştı; \nDikildi ağzına, baktım, açık duran kapının,\nFener elinde bir erkek, yanında bir de kadın.\nBeş on dakika süren bir düşünceden sonra,\nKadın da girdi o zulmet sera-yı menffira.\nGözünde ebr-i te'essür, yüzünden hfin-i hicab,\nVücudu ra'şe-i naçar-ı ye's içinde harab,\nTeveccüh eyleyerek sonradan gelen Baba'ya:\n- Demek taşınmalı artık çoluk çocuk buraya! \nAyol, nedir bu senin yaptığın? Utan azıcık...\nAnan da, ben de, yumurcakların da aç kaldık! \nNe iş, ne güç, gece gündüz içip zıbar sade; \nSakın düşünme çocuklar aceb ne yer evde? \nEvet, sen el kapısında sürün işin yoksa; \nGetir bu sarhoşa yutsun, getir paran çoksal\nZavallı ben... Çamaşır, tahta, her gün uğraş da,\nSonunda bir paralar yok, el elde baş başta! \nO tahtalar, çamaşırlar da geçti: Yok halim...\nAyakta sallanışım zorladır Buda alim! \nÇalışmadın, beni hep bunca yıl çalıştırdın; \nO yavrucakları çıplak, sefil alıştırdın; \nBilir mahalleli kim aldığın zamanda beni,\nÇehiz çimenle donatmıştı beybabam evini.\nNe oldu şimdi o eşya? Satıp kumarda yedin.\nEvet, kumarda yedin, hem de Karşılar'da yedin! \nKızın yetişti, alan yok, nasıl olur ki? Soran\n\"Şu sarhoşun kızı İffet değil mi? Vazgeç aman! \"\nDiyen kadınlara; \"Pek doğru, pek\" deyip gidiyor:\nBu söz zavallıyı bilsen ne türlü incitiyor! \nBenim güzel meleğim, hiç de tali'in yokmuş:\nAnan benim gibi sersem; babansa bir sarhoş! \nNecip de minderi koltukta geldi mektepten...\nDemiş ki kalfa: \"Sekiz aydır almadım hele ben\nNe haftalık, ne de aylık... Senin baban olacak\nKumarcı, oğlu için az yesin de tutsun uşak! \"\nKoğuldum anne! Deyip ağlıyor zavallı çocuk...\nNe yapsın annesi? Dünyada bir güvendiği yok! \no bari bir adam olsun da kalmasın cahil,\nDemiştim olmadı... Lakin kabahat onda değil; \nO, her sabah okuyordu gürül gürül cüzünü; \n-Ayırmıyordu kitaptan ne olsa hiç gözünü.\nÜç akşam oldu ki yoksun. Necip: Babam nerde! \nBen isterim onu mutlak demez mi? Bak derdel\nSular karardı; bu saatte hiç gezer mi kadın? \nO, sarhoşun biri; tut kim sokak sokak aradın...\nNasıl bulursun a yavrum? Yarın gelir belki,\nDedim. Fakat çocuğun durmuyordu. Baktım ki\nAvutmanın yolu yok; komşunun Hüseyin Ağa'yı\nAlıp dolaşmadayım yatsı vakti dünyayı,\nAnam benim gibi evlad doğurmaz olsaydı,\nBu hali görmeden evvel gözüm yumulsaydı! \nHerif, şu halime bak, merhametli ol azıcık... \nBırak o zıkkımı, içtiklerin yeter artık.\nEfendiler, ağalar, siz de bir nasihat edin,\nSizin de belki var evladınız...\n- Hasan, ne dedin? \n- Bırak köpoğlu kadın amma çalçeneymiş ha! \n- Benimki çok daha fazlaydı.\n-Etme! \n-Elbet ya! \nOnun için boş adım. Sen işitmedin mi Halim? \n- Kadın lakırdısı girmez kulağına zati benim.\nSenin karım dediğin adeta pabuç gibidir:\nBiraz vakit taşınır, sonradan değiştirilir.\nKadın bu sözleri duymaz, tazallüm eylerdi; \nHerif mezar taşı tavrıyle sade dinlerdi.\nAçıldı ağzı nihayet, açılmaz olsa idi! \nTaşıp döküldü, içinden şu la'net-i ebedi:\n-Cehennem ol seni hınzır orospu, git: Boşsun! \n-Ben anladım işi: Sen komşu, iyice sarhoşsun; \nAyıltınız şunu yahu! \n- İlişmeyin! \n-Bırakın! \nHerif ayıldı mı, bilmem, düşüp bayıldı kadın!" + }, + { + "id": 94166.0, + "title": "Gelin Baladı", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 5.0, + "poem": "Yüzük parmağımda, \n Ve alnımda gelin çelengi; \nMuhteşem mücevherler ve satenşer\nHepsi emrinde, \n Ve ben mutluyum şimdi.\n\nVe Lordum ki beni çok sever; \n Ama andını ilk kez içtiğinde, \nHissetim göğsümün kabardığını-\nÇünkü bir ölüm çanı gibi öttü sözler\nVe ses onunkiymiş gibi geldi.\n Savaşta düşmüştü o kuytu ağaçlıkta\n Ve mutludur şimdi.\n\nAma konuşup bana güvence verdi, \n Ve solgun alnımı öptü, \nDerken bir hayal hali geldi üzerime, \nVe kilise avlusuna taşıdı beni, \nVe ona dedim ki iç çekerek\n(merhum D'Elormie sanıp onu) \n 'Oh, mutluyum şimdi'.\n\nVe böylece söylendi bu sözler, \n Ve bu evlilik andı; \nVe, inancım yıkılsa da, \nVe, kırılsa da kalbim, \nDelil olarak burada yüzük\n Ki mutluyum şimdi, \nBak, mutluluğumu kanıtlayan\n Şu altından simgeye.\n\nTanrım, uyanabilseydim keşke.\n Çünkü bilmeden düş görüyorum nasıl olduğunu, \nVe fena sarsılıyor ruhum\nAtılmasın diye yanlış bir adım, -\nO unutulan ölü\n Mutlu olmayabilir belki diye" + }, + { + "id": 42506.0, + "title": "Karanlık Dünya", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "İnsanlık bir kermekeş içindedir\nYaşlı dünyamızın beş kıtasında\nNihayetsiz kederler ortasında\nŞehirler ve köyler ateş içindedir\nArzın paramparça haritasında\n\nO dünya kulların büyük dünyası\nKullar Tanrının büyüklüğünce hür\nBütün anlamını kaybetmiş ömür\nSöz verilmiş geniş haklar sonrası\nEkmeğe, şaraba, Tanrıya şükür\n\nGökler, denizler, savaş meydanları\nO, ufuklar gibi sonsuz ve derin\nMatemini tutar cengaverlerin\nOnlar mıydı günahsız kurbanları\nKanımızdan örülmüş zaferlerin\n\nDilenciler, körler, sakatlar için\nYollarda hazin türküler söylenir\nİnsanlık açlığa, yokluğa esir\nBir pula satılmış maksatlar için\nKurtlarla, kuşlarla, balıklarla bir\n\nBir kısırlık bürümüş toprakları\nUfkumuzda güneş doğmuyor artık\nNe bulut var gökyüzünde, ne ışık\nBıçak açmaz o mahzun dudakları\nDünyamız zindanlar gibi karanlık" + }, + { + "id": 30986.0, + "title": "Gündüzün Gece Oldu", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Orucumu yiyiyorsam Ramazanda, \nMübarek aydan habersiz sanma, \nÇileden gece oluyorda gündüzüm\nSahura kalkıyorum gün ortasında!" + }, + { + "id": 49491.0, + "title": "Feryat Figan Arşa Çıkar", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "Feryat figan arsa çikar\nGarip daglarda bu gece\nBülbülün dili tutulur\nViran baglarda bu gece\n\nKurtla kuzu güden yolcu\nGelen yolcu giden yolcu\nBiliyonmu neden yolcu\nöÖüm saglarda bu gece\n\nZincirmi vurulmus kola\nKonussaydi biraz ola\nYasanmismi acep ola\nEski çaglarda bu gece\n\nNanay dedi nanay dedi\nToy kuruldu nanay dedi\nHerkes deli diyor amma\nO herkese nanay dedi\n\nSEFAI gitmem yurdumdan\nGitsem ölürüm derdimden\nDaha gitmeden ardimdan\nNazlim aglarda bu gece" + }, + { + "id": 61409.0, + "title": "Dilimdeki Kesik", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 8.0, + "poem": "Kutuplarda ayı avcıları buzların içine jilet kadar keskin bir baltayı yerleştirir, keskin tarafın üzerine biraz kan sürerlermiş. Bunu bilmeyen ayı gelip kanı yalarken kendi dili kesilirmiş. Ama kanın tadından dilinin acısını fark edemez, kendi kanını yalamaya başlarmış. Damarlarındaki kan tükenince olduğu yere yığılırmış. Avcıda gelip derisini yüzermiş. Avcılar ayıları kurşunla vururlarsa ayının postu delinir ve bu yüzden çok para etmeyeceği için bu yolu denerlermiş.\nŞimdi o kan tadını kendi dilimde hisseder gibiyim.Bu bilgiyi öğrenince anladım dilim yıllardır kesikmiş benim... Yıllardır ben de kendi dilimden akan kanı emip duruyormuşum... \nBaşlarda gücümün tükendiğini, kan kaybettiğimi fark etmiyordum. Ama artık ediyorum. Kanım tükeniyor ne zamandır. Böyle giderse yere yığılmam ve birilerinin gelip derimi yüzmesi yakındır... \nYıllardır kendi kanımı emmekten bu hayatta kabul gören her şeye meydan okuyacak cesareti bir türlü bulamadım kendimde... Oysa kurtuluşum bu cesareti bulmamdan geçiyordu... \nBu cesareti bulamadığım için çareyi kendi kanımı emmekte bulmuştum. Tükeneceğimi bile bile... \nDilimi kesen o keskin bıçağın ne olduğunu anlamaya kalkışmadığım için... Varoluşunun o arka bahçesine hep gözlerimi kapattım. Küçük bir inanç yeterdi yaşamam için. O yaşayabilmek ve ayakta kalabilmek için ihtiyacım olan kendimi aldatma inancı... Bu küçük ve zavallı inanç kendi kanımı emerken kendimi unutmama yeterdi. Böyle yaptım.\nHayatı o keskin bıçaktan değil, okullarda bana öğretilenlerde arayıp bulmaya çalışmıştım. Kanım tükenmeye yüz tutunca anlamıştım, okullarda hayatı öğretmiyorlardı, aksine okullarda hayatı olduğu gibi görmemem için gözlerimi bağlıyorlardı. Eğitim başımı eğip dilimi o keskin bıçağın üzerine sürmemi öğretmişti bana... \nGözlerim bağlıyken öğrendiğim şey hep suçlu olduğum ve hiçbir zaman bu suçtan kurtulamayacağımdı... Gözümdeki bağı çıkarıp atmaya her kalktığımda suçlu hissediyordum kendimi. Gözlerim bağlıyken yaşamanın ve bu suçtan kurtulmamın bedeli alçaklığı ve ikiyüzlülüğü becerebilmekti... Aç kalmamak istiyorsam ikiyüzlü ve alçak olmam gerekiyordu... Ve durmadan kendi kanımı emmem.\nBu yüzden beni kim mutsuz ediyorsa, kim gözlerimi bağlayıp usul usul kanımı emiyorsa ona tapıyordum... Bildiklerimi unutturanlara... Bak sana doğruları öğretiyoruz, sarıl onlara ve geleceğe hazırlan, diyorlardı bana... Gözlerimi bağlayanların doğrularına sarılıyordum ben de. Kendi kanımın kokusundan o bu doğruların içindeki hile ve ihtiras kokusunu duyamıyordum... Geleceğim, diye sarıldığımın usul usul bir tükeniş, bir harcanma olduğu fark edemiyordum. Ben kendi kanımı emerken gözlerimi bağlayanlar da düşlerimi emiyorlardı. Bana ne sunarlarsa, ne gösterirlerse ona inanmakla ve bağlanmakla görevli sayıyordum kendimi... Bir zeka tutulmasıydı yaşadığım, budala bir inanıştı... İşte zaman zaman kendime duyduğum hayranlığın temelinde bu zeka tutulması, bu budala inanışlar vardı. Kendime hayran oldukça kendi kanımı daha bir iştahla emiyordum... \nBazen gözlerimdeki bağlardan sıkılır, onu hafifçe aralar, hayatın nasıl bir yer olduğuna ve varlıkların ardında nelerin saklı olduğuna bakardım... İşte o zaman ne denli ikiyüzlü ve alçakca bir yaşam sürdürdüğüme bir kez daha tanık olurdum. İşte o zaman hiçbir acımasız zenginin suratına cesurca tükürmediğimi ve gözlerimdeki bağı sonsuza dek atamadığım sürece bunu hiçbir zaman yapamayacağımı anlardım... İşte o zaman aklıma şairler bilgeler, deliler, cesur nihilistler gelirdi, o soylu yoksullar gelirdi, gözlerim bağlı olmadığımda gizli gizli okuduğum: Eski Yunan'da yaşamış ve kendi kanını emmemek bir fıçıda yaşamayı göze alan, karnı acıkınca ise karnını sıvazlayıp; bakın ne güzel doydum, diyen ve onu ondan kopartacak her şeyle bağını kopartmış Diyojen gelirdi... \nBir gün zenginin biri Diyojen'i evine götürmüş, adamın evi çok lüks ve tertemizmiş: Yerlere sakın tükürme, her yer çok temiz demiş, adam Diyojen'e... Diyojen, kalkıp adamın yüzünün ortasına tükürmüş ve: Bu evdeki en pis yer senin yüzün, o yüzden tükürdüm yüzüne, demiş... \nGözlerim bağlıyken Dijonen'in hep bu sözünü düşünür kalbim çaresiz bir umutla çarpardı... Kalbim, uzağımda kalmış cesur çıkışlara, hep ertelediğim yolculuklara, bir yerim var bana çok yakın, ama benden uzakta diyen o hasretime çarpardı... \nBen Diyojen gibi yaşamak isterdim, ama okullarda bana ve benim gibilere ya zengin, zengin olamazsanız, dilenci olacaksınız, diye öğretirlerdi... \nZengin ve dilenci... Lüks içinde ve asalak... Ortası yoktu sanki. Hayatı, düşleri, anlamları omuzlarında taşıyan başkaları yoktu. Diyojenler, şairler, deliler, bilgeler, isyankarlar ve o soylu yoksulların yeri yoktu bana sundukları bu toplum haritasında... Çünkü cesaret isterdi şair, bilge, deli, isyankar ve soylu bir yoksul olmak için... Bu hayatın arka bahçesini, varlıkların ve görünenlerin ardındakileri görebilmek için çok cesur ve çılgın olmam gerekiyordu... Gözlerimi bağlayarak bana kabul ettirmek istedikleri her şeye koşulsuz meydan okumam gerekiyordu... \nKabul etmek ve boyun eğmek içinse sadece sahte bir yaşam umudu, giderek karaktere dönüşen bir ikiyüzlülük ve bolca alçaklık yeter artardı bile... Bunlar da bende çokça vardı zaten. Kanımın tadını sevmeyi öğrenmiştim çoktan. Gözlerim bağlıyken daha huzurluydum... Gözlerim bağlıyken kendimi saf ve ahlaklı buluyordum. Gözlerim bağlıyken çirkeften ve kötülükten uzak sanıyordum kendimi... İyiliklerim dakik ve planlıydı. İyi olma günlerim vardı... Ahlaklı ve örnek insan olma haftalarım vardı... Beni mutsuz edenlere ve harcanmak için ellerine geleceğimi teslim ettiğim insanlara tapma mevsimlerim vardı... \nHiçliğin silahları gelip içimdeki boşluklardan vurmasın beni diye, daha uzun aralıklarla açıyordum gözlerimdeki bağları... Kalbime benden çok uzaktaki, ama bana çok yakın olan o yaralı ve o uyumsuz yanımı küçümsemeyi öğretiyordum durmadan... \nKaçış günlerimi, yalan yere umutlandığım yılların içinde görünmez kılıyordum... Edindiğim en büyük tecrübe kendimi aldatmada gösterdiğim o denenmiş, o büyük tecrübeydi... \nKendimi aldatmamamın bir sınırı yoktu... Çoğu kez yoksullardan yana gözükürdüm, ama hiçbir şeyden korkmadığım kadar korkardım yoksulluktan... Yoksulluk bana yaşamadan ölmeyi hatırlatırdı hep... \nHatta o çamurlu kaldırımlar, karanlık sokaklar, izbe ve metruk evler, o hastalık taşıyan evler ölümden daha çok ürkütürdü beni... \nKendimi kendi gözümde aklayabilmek için ideolojilere bağlanırdım, kuramlara, öğretilere... Çıkar gözetmeyen duygular içinde olduğuma inandırırdım kendimi... Oysa en çıkar gözetmeyen duygular içindeyken bile bilirdim ki ne yapıyorsam hep kendim için yapıyordum. Kendimi daha çok sevmek için... Kendime duyduğum hayranlığı biraz daha pekiştirmek, güce ve daha çok önemsenmeye duyduğum ihtiyacımı giderebilmek için... \nOysa kendi kanını emen ve emdikçe tükenen biri için kendini sevmek ne kadar mümkün olabilirdi ki... Gözleri bağlı olduğu için hayatın arka bahçesini ve varlıkların görünmeyen yüzünü görmekten hep korkan biri giderebilir miydi hayran olunmaya duyduğu o hastalıklı ihtiyacı... Güce ve önemsenmeye duyduğu açlık, daha derin ve daha onulmaz boşluklar açarak büyümez miydi insanın içinde.\nGerçek yüzünü göstermeden sevilebilmek... Hayranlık ihtiyacı... Güce ve önemsenmeye duyulan saplantılı arzu... Bütün bunlar toplumsal bir sahtekar olmadan elde edilebilir miydi... \nBen ne istiyorsam, onlar da onu istiyordu görüştüğüm, birlikte olduğum insanlar... Hepimiz sahtekar olduğumuz için birbirimize katlanıyorduk... Bir alışveriş dünyasıydı kurduğumuz dünya. Ben onları önemsiyor, seviyor, hayranlık duyuyor gibi yapıyordum, onlar da aynısı bana yapıyorlardı... Birbirimizi seviyor gibi yapıyorduk... Yaşamıyorduk sanki... Söylediğimiz yalanlarla birbirimizi yaşatmaya çalışıyor, boşluklarımızı kapatmak için bir araya geliyor, bir araya geldikçe daha sona kapatma vaatleriyle birlikte boşluklarımızı daha da büyütüyorduk... \nBoşluklarım büyüdükçe güce ve önemsenmeye duyduğum ihtirasım daha da artardı... Bana dayatılan doğrular nasıl birer hileyse, içimde büyüyen ihtiraslar da kötülük yapma arzusu olarak belirirdi içimde... \nŞehirde böyle bir moda yayılmıştı çünkü. Kötüler daha çok ilgi görüyordu. Kötüler daha çekici geliyordu insanlara. İyilik hep yedekteydi. Kötülük afişlere yazılıyordu... Birbirimizi önce zor duruma düşürecek, aldatacak, kırıp incitecek, sonra birbirimizde açtığımız yaraları sarmaya çalışacaktık. Nasıl birbirimizi seviyor gibi yapıyorsak, işte yaralarımızı öyle sararmış gibi yapacaktık... Duruma göre, gücü gücüne yetene göre, bazen kurban, bazen cellat olacaktık... İlişkilerde bazen minnettar kalıyormuş gibi yapacaktık birbirimize, ama hiç beklemedik anlarda birbirimize gerçekten acımasız despotlar gibi davranacaktık... \nBir araya geldiğimizde sevgi, dostluk, fedakarlık gibi sözcükler uçuşup duracaktı aramızda... Bu sözcükleri kanı çekilene kadar birbirimize söylemekten hiç usanmayacaktık... \nOysa gözlerimiz ne kadar bağlı olursa olsun, kendi kanımızı emmekten ne kadar zevk alırsak alalım, kalbimizin arkasında başka bir kalp, ruhumuzun arkasındaki bir başka ruh birbirimizin arkasından söylenenleri eğer bilebilecek olsaydık bu sözcüklerin aslında ne kadar anlamsız olduğunu hatırlatacaktı bize... \nSevgi, dostluk, fedakarlık sözcükleri aramızda ne kadar uçuşursa uçsun aslında nereye doğru yolculuk yaptığımızı, gözlerimizin hangi hedefe takılı kaldığını biliyorduk... Zenginliğin kalbine, lüksün içine... İşte bu yüzden hayranlık duyduklarımızın önünde köle, küçümsediklerimizin karşısında şeytan rolüyle çıkardık... \nOysa ne köle olmayı başarabiliyorduk, ne de şeytan... Sadece birer köle taklidi, sadece birer şeytan taklidiydik. Sıradanlıktan kurtulabilmek için birbirimize yaptığımız kötülükler hayatın bize yaptığı kötülükleri değiştirmeye yetmeyecek kadar aciz ve sıradandı... Birbirimize yaptığımız kötülükler sadece önünde diz çöktüklerimizin işine yarıyordu... Birbirimize yaptığımız ve yapmayı düşündüğümüz kötülükler, biz o zavallı rollerimizin içinde kıvranıp dururken sadece hayatın o büyük kötülüğünü çoğaltmaktan başka bir işe yaramıyordu oysa... \nHayatın o büyük kötülüğü çoğaldıkça zengin olma umutlarımız giderek azalıyor, bu umut azaldıkça gözlerimiz acı çekmeden dilenci olmanın yollarına çevriliyordu... Çünkü tarihin bütün kötü zamanlarını içine alarak ve çağların arasında gitgide kaybolan ülkemiz sadece iki şekilde yaşamanın yollarını gösteriyordu bizlere: Ya lüks içinde yaşayacaktık ya da asalaklığı tercih edecek, sadaka alarak yaşayacaktık... Ve arada kalanları hep unutarak... Arada kalanları unutarak yaşamanın yolu ise her geçen gün daha da yırtıcı olmanın yollarını öğrenmekten geçiyordu... Yırtıcı, ama hiç fark edilmeyecekti... Yıkıcı, ama kibarlıkla süslü. Acımasız, ama kültürle boyanmış ve gizlenmiş olacaktı... Birileri yok edilecekti, ama bu yok ediliş hemen gözlerden kaçırılacaktı. Çatışmalar çıkacak, hayatlar söndürülecekti, ama trafik aksamayacak, mahvedilen hayatların önüne hemen bir paravan çekilip; hiç şey yok, herkes eğlencesine devam etsin, denilecek ve hayat kaldığı yerden yine akmaya devam edecekti... \nKimse yaptığı kötülükten kendisini sorumlu tutulmayacaktı... Caniler geçmişte anneleri tarafından az sevildikleri için yaptıklarından dolayı sorumlu olmayacaktı... Zenginliği elde edebilmek için kendilerinden güçsüzleri hınçla ezip geçtiklerinde, çocukluklarında mağduriyet yaşadıkları için böyle davrandıkları söylenip bağışlanacaklardı... \nİsyankarlıkları ancak düzenin bir parçası olduğunda hoş görülebilecekti... Kimsenin üzerinde kalmayacaktı kötülük... Şeytan dünyayı terk edip gidecekti.Ya afişlerde kalacaktı adı, ya da şehrin en kalabalık, ama insanların kendisini en yalnız hissettiği meydanlarda sevimli bir palyaço gibi gezdirilecekti... Ölüm bizden hep uzakta, ölüm sadece çamurlu ve yoksul sokaklara yakışan iğrenç bir durum olarak hissedilecekti... Annemizin sütünden sonraki en helal şey olan ölüm sadece başkalarının başına gelen kötü bir skandal sayılacaktı... İyilik kötülüğe eşdeğer olacaktı, hayat ölüme... İnsanlar vatanlarını çok sevdiklerini söyleseler de, onu her geçen gün biraz daha az tanıyacaklardı... \nTıpkı kendilerini daha çok sevdiklerini sandıkça kendilerinden nasıl biraz daha uzaklaşıyorlarsa öyle yanlış, öyle eksik seveceklerdi vatanlarını... \nGözümdeki bağı kaldırıp hayata baktığım o kısacık anlarda görmüştüm işte bunları... Bir de uykusuz kaldığım gecelerde... Dilimdeki kesik en çok böyle zamanlarda acı verdi bana... Bu yüzden artık onu bana çok uzak, ama çok yakın kendimi geri çağırmak için kullanmalıyım... Ne kadar acırsa acısın bana bugüne dek ne kabul ettirilmeye çalışılmışsa onlara meydan okuyabilmek için varolmalı o benim için... \nBu azalmış kanımla ne kadar uzağa gidebilirim ki; ama artık başkaları değil, tüketeceksem ben tüketmeliyim onu..\nBaşkalarına acı ve mutsuzluk vermediğim bir yer olmalı... Yıkıcı ve acımasız olmadığım... Varsın kimse hatırlamasın beni... Artık gözlerimdeki bağa değil, kafamdaki karışıklığa tapmalıyım..Kendi kanıma değil, Diyojenlere, şairlere, bilgelere, delilere, o soylu yoksullara tapmalıyım..\nYalan söylediğimde en dilimdeki kesik hep sızlamalı... Lüks içinde yaşamak ya da sadaka almak için birilerine yalvardığımda daha çok sızlamalı... Böyle anlarda bana hep kendisini hatırlatmalı... \nBeni bilmeden yaşadığım bu ısmarlama hayatım değil, her şeye rağmen öğrendiklerim mahvetmeli... \nAvcılar değil, beni gözümü bağlayanlar yüzünden değil, mahvolacaksam ben kendi istediğim için mahvolmalıyım.\nÇünkü ben kendi kanımı emerken hayatın arka bahçesinde, varlıkların ardında ne olmuşsa biliyorum ki benim yüzümden oldu... Biliyorum artık dünyadaki bütün yıkımlar, bütün katliamlar dilimdeki bu kesik yüzünden oldu..." + }, + { + "id": 43168.0, + "title": "Aynaların Ötesi", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Her ne kusur varsa, geçen zamanda; \nSuçsuzdur aynalar elâ gözlü yâr.\nMecnunlar Mevlâ’yı bulursa canda, \nEl olur Leyla’lar elâ gözlü yâr.\n\nGüzel açar güzelliğin sergisin\nGün ağartır kara saçın örgüsün\nMuhabbet faslında ölüm türküsün\nKim söyler, kim çalar elâ gözlü yâr.\n\nEştikçe iş çıkar işin içinde; \nGençliği hasret yer sevda göçünde.\nBilmez misin, dört mevsimin üçünde\nKar olur yaylalar, elâ gözlü yâr.\n\nAlı al, yeşili yeşilde ara; \nAhirete gider kalpteki yara\nNe yapsan bir daha çıkmaz dallara, \nDökülen ayvalar elâ gözlü yâr.\n\nVakit dolar, nakit biter kasanda\nSevgi bir kitaptır gönül masanda; \nOkusan da olur, okumasan da...\nKapanır sayfalar elâ gözlü yâr.\n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 2044798.0, + "title": "Merhaba Ey Aşk-i Baki Merhaba", + "poet": "Erzurumlu İbrahim Hakkı", + "rating": 9.0, + "poem": "Merhaba ey aşk-i baki merhaba\nPür vefasın, pür vefasın, pür vefa\n\nGel salın gönlümde ey can-i cihan\nDil-rübasın, dil-rübasın, dil-rüba\n\nÇarh-i dilde mihr ü mahımsın benim\nMehlikasın. mehlikasın, mehlika\n\nOl Ahir yar-i ğarımsın benim\nCan-fezasın, can-fezasm, can-feza\n\nMübteda-yi cümle eşyaya ayan\nMüntehasın, müntehasın, münteha\n\nSenden oldu har,gül,hem hak, zer\nKimyasın, kimyasın, kimya\n\nVasıl eylersin kulu Mevlasına\nReh-nümasın, reh-nümasin, reh-nüma\n\nHalktan bigane olmuş aşıkına\nAşinasın, aşinasın. aşina\n\nHakkı, Hakk'dan gafil olmazsın müdam\nPür-safasın, pür-safasın, pür-safa" + }, + { + "id": 977549.0, + "title": "Kaşık Meselesi", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Yıkanmıyor darbenin tencere bulaşığı\nTarihe not düşüldü: Sarıkız-Ayışığı\nKırk yıldır biteviye hak yiyen tekaütler\nBırakmak istemiyor elindeki kaşığı...\n\n01.07.2008/Vakit" + }, + { + "id": 2134733.0, + "title": "Bir Tek Sensin Sen", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 9.0, + "poem": "geceleri ağlayarak\nyattığımı söyleyemediğim sen,\nözü beni bir beşik kadar yoran.\nbenim yüzümden uyumadığını\nbana söylemeyen sen:\nbu hasreti gidermezsek\nnice olur halimiz? \n\nsevenlere bir baksana,\nitiraf etmeye başlar başlamaz\nnasıl da yalan söylerler.\n\nsensin yalnızlığımın tek sebebi. tek seni karıştırabilirim.\nbir süre sensin o, sonra yine uğultu\nya da iz bırakmayan bir koku.\nah, kaybettim hepsini kollarımda,\nbir tek sensin, sen, tekrar tekrar doğan:\nsana hiç bir zaman sarılamadığımdan, vazgeçemiyorum senden." + }, + { + "id": 45003.0, + "title": "Üsküdar Türküsü", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 7.0, + "poem": "İstanbul'da Üsküdar'lı bir kız var\nBir tramvay durağında evleri\nSarı kanaryalar, ak kanaryalar\nÖter balkonunda geceleri...\n\nBulutsuz rüzgârlar gibi her sabah\nBir masal âleminden çıkıp gelirdi.\nNe adını düşünürdüm bir deniz kıyısında\nNe adımı bilirdi.\n\nBir gün bulutlar geldi habersiz\nSonra incecikten yağdı üstüme\nBüyüdü içimde zamanla yeri.\nİki mısra gibi aldı gönlümü\nBir gül yaprağından güzel elleri\n\nBendim artık gölge gölge sokaklardaki\nÖylesine mahzun, kaygılı, ürkek.\nBendim her mevsim boyu sımsıcak\nSevdalar içinde vuran tek yürek\n\nBir gün baktım penceresi perdesiz\nYok odalarda çın çın şarkı söyleyen sesi.\nYok balkonda artık ak kanaryanın, \nSarı kanaryanın kafesi.\n\nBenden sorun Üsküdar'ın şimdi her gece\nSokakları kaç adım.\nBir gece yarısı düştüm yollara\nHer köşe başında ağladım." + }, + { + "id": 192.0, + "title": "Akdeniz Yaraşıyor Sana", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Akdeniz yaraşıyor sana \n Yıldızlar terler ya sen de terliyorsun \n Aynı ıslak pırıltı burun kanatlarında \nHiç dinmiyor motorların gürültüsü \nKöpekler havlıyor uzaktan \nDemin bir çocuk ağladı \nFatmanım cumbadan çarşaf silkiyor yine \nAli dumdum anasına sövüyor saatlerdir \nDenizi tokmaklıyor balıkçılar \n Bu sesler işte sessizliğini büyüten toprak \n O sesinin sardunyalar gibi konuşkan sessizliği \nHayatta yattık dün gece \nÜstümüzde meltem \nKekik kokuyor ellerim hala \nSenle yatmadım sanki \nDağları dolaştım \nBen senden öğrendim deniz yazmayı \nElimden düşmüyor mavi kalem \nBir tirandil çıkar gibi sefere \nOkula gidiyor öğretmenim \nBen de ardından açılıyorum \nBir poyraz çizip deftere \nBir ada var sırf ebabil \nDönüyor dönüyor başımda \nSenle yaşadığım günler \nGümüş bir çevre oldu ömrüm \nDeğince güneşine \nNeden sonra buldum o kaçakçı mağarasını \nGözlerim kamaşınca senden \nÖlüm belki sularından kaçırdığım \nO loş suda yıkanmaktır \nDurdukça yosundan yeşil \nKulaç attıkça mavi \nBen düzde sanırdım yıkıntım \nÖrenim alkolik asarım \nMutun doruğundaymışım meğer \nSenle çıkınca anladım \nEski Yunan atları var hani \nYeleleri bükümlü \nGün inerken de öyle \nAğaçtan izdüşümleriyle \nYürüyor Balan tepeleri \nYürüyor bölük bölük can \nToplu bir güzelliğe doğru \nKadınım Yaraşıyorsun sen Akdenize\n\nCan YÜCEL" + }, + { + "id": 752.0, + "title": "O Akşam", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "ışıklı tellerine takıldı ayaklarım..\nkarşımda alev alev duran kirpiklerinin..\nkapattın yüreğimi karanlık evlerine\nbana kim olduğumu soran kirpiklerinin..\no akşam yakamozlar gibiydi bakışların..\nakdeniz gözlerinin damlasıydı o akşam..\nsağnak sağnak boşaldın çorak topraklarıma\ntebessümün göklerin cilasıydı o akşam..\nbir anda kelepçeli buldum ellerimi\nvarlığın gurbetimin sılasıydı o akşam\ndağları birer birer devirip sana gelmek \ngönlümün en ateşli duasıydı o akşam..\nsakıncalı saatler yaşadım yollarında..\nyüzün sanki sonsuzluk şuasıydı o akşam..\naldandım bulutlara uzanan ellerine \nbu sevda ömrümün son sevdasıydı o akşam..\ngülleri,sümbülleri kıskandıran endamın \nmerhametsiz derdimin devasıydı o akşam..\noysa anlayamadım ızdırap olduğununu \niçimde bir heyula,bir serap olduğunu \nher lahza çöktüğünü ve harap olduğunu..\nbilemedim ne deniz ne mehtap olduğunu..\nmeğer kalbin kalbimin belasıydı o akşam...." + }, + { + "id": 50722.0, + "title": "Yorgunum Bugün", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey doktor çekil başımdan\nGönlümden yorgunum bugün\nO yar bana inanmıyor\nDargınım bugün, dargınım bugün\n\nGeçen günüm aylar gibi\nEğilmişim yaylar gibi\nCoşup giden çaylar gibi\nDurgunum bugün, durgunum bugün\n\nBu yol gider vara vara\nEtrafını yara yara\nEski sevdigim dostlara\nKırgınım bugün, kırgınım bugün\n\nDer Mahzuni bile bile\nTaşa tutu beni hile\nAşık oldum azraile\nVurgunum bugün, vugunum bugün." + }, + { + "id": 44089.0, + "title": "İhtiyar Aşık", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 7.0, + "poem": "Yıllardan beridir ağaran teller\nBu akşam parıldar şakaklarımda\n'Bu gece ömrümün en son demi, der\nBüsbütün ağarsın varsın yarın da...'\n\nÇırpınır göğsünün içinde kalbi\nBir yaşlı ağaca sinen kuş gibi\nNedir bu esrarlı halin sebebi? \nNeden parlıyor o gözler? Bir oda: \n\nYaşlanmış, altında ipek bir sedir\nBir kız ki ay ondan parlak değildir\nÖptükçe ağaran bir gül denilir\nİhtiyar bülbülün dudaklarında" + }, + { + "id": 20878.0, + "title": "Dönen Dönsün", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 9.0, + "poem": "Koyun beni hak aşkına yanayım\nDönen dönsün ben dönmezem yolumdan\nYolumdan dönüp de mahrum mu kalayım\nDönen dönsün ben dönmezem yolumdan\n\nKadılar müftüler fetva yazarsa\nİşte kement işte boynum asarsa\nİşte hançer işte başım keserse\nDönen dönsün ben dönmezem yolumdan\n\nBir gün mahşer olur divan kurulur\nSuçlu suçsuz varsa orda bulunur\nPiri olmayanlar anda bilinir\nDönen dönsün ben dönmezem yolumdan\n\nPİR SULTAN'ım arşa çıkar ünümüz\nO da bizim ulumuzdur pirimiz\nHakka teslim olsun garip canımız\nDönen dönsün ben dönmezem yolumdan\n\t\t" + }, + { + "id": 607749.0, + "title": "Yalnız Değilim", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 6.0, + "poem": "Yalnız Değilim\n\nYüklü\nDudakların tüyden hafif yemişleriyle\nGiyimli\nBinbir değişik çiçekle\nAnlı şanlı\nKollarında güneşin\nMutlu\nBir tanıdık kuşla \nHoşnut\nBir damlasıyla yağmurun\nGüzel\nTanyerinin aydınlığınca\nİçten bağlı\nBir bahçenin sözünü ediyorum\nDüş kuruyorum\nSeviyorum düpedüz\n\nSen kalktın mı yayılıyor su\nSen yattın mı çiçekleniyor su\nTa kendisisin suyun yolundan dönen\nTa kendisi toprağın kök salan\nNe varsa onun üstünde düzen\nGürültülerin alanında sessizlikten damlalar\nSenin yapıtın\nTürküler söylüyorsun geceyle yoğrulmuş tellerinde \nBir gökkuşağının\nHer yerdesin yokettin tüm yolları\nHarcıyorsun zamanı\nGerçek ateşin sonsuz gençliğine\nÖrter durmadan yenileyerek doğayı\n\nKadın şu yeryüzüne bir beden koydun eşi tıpkı\nSeninkinin\nBenzeyişsin sen\n\nPAUL ELUARD" + }, + { + "id": 31797.0, + "title": "Uyan Alim", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 9.0, + "poem": "Yıllardır susmusum lal\nYanım yörem Tepegöz, Şahmaran! \nYürek çın çın eder ama, \nErdemli ve yiğit\nBir gerilla bıçağıdır, çatal\nDerman sorar kurda kuşa derman! \nDağlar gül gülistan içinde\nAl al! \nBir ben kalmışım\nRüsvay, malamat, üryan! \nAdı görklü Marx yadıma düşende, \nUyan derim Alim\nUykudan uyan!" + }, + { + "id": 61521.0, + "title": "Sığda", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 6.0, + "poem": "Sokağı beğendim mi bir bakıp pencereden\nÇıkıp gitmek olmalı özelliğim bu benim\nSenin durman, küçük sevinçleri yaşadığımızın\nEy yağmur, ey sevdiğim\n\nDurgunsa kahvelerin masalarında hava\nKuşsuz kalmışsa ağzım gözlerim gülmemekten\nDostumdan, gökyüzüne sürmeye kuş isterim\n\nUzaktan en uygun ballı yemişleriyle\nTutup öpmeye ceylan, barınmaya kulübe\nKüçük şeyler ormanına bir güven bir güven\nBöyle yanılma hiç görmedim\n\nÜrküt kara martılarını kıyımızın\nYankılan, mutlu kayığımı sığda kurtar\nEy ses, ey yakın geçmişe ağzımla verdiğim." + }, + { + "id": 96576.0, + "title": "Hükümet", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Bu hükümet\nPir Sultan'a pasaport vermiyor, \nOnu anladık.\n\nYunus Emre'ye de\nBasın kartı vermiyor, \nOnu da anladık.\n\nAma bu hükümet\nFerman çıkarmış\nKaracaoğlan'ı \nOtobüse bindirtmiyor." + }, + { + "id": 17560.0, + "title": "Anladın mı?", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 9.0, + "poem": "Hicran destanını kendinden oku, \nMecnun'dan duyup da rivayet etme. \nAşkın Leyla'sını gördünse söyle. \nSöz temsili bulup hikayet etme.\n\nYüz bin Leyla doğar alemde her gün, \nSenin aradığın zevk, sefa düğün. \nTutacağın işi önceden düşün; \nDaha ilk adımda nedamet etme. \n\nSevdanın oduna pek güvenilmez, \nTutuşurşan eğer kolay sönülmez. \nBu yolun hükmüdür geri dönülmez, \nCanına kıymazsan seyahat etme. \n\nİyi bak kabına, olmasın delik, \nBoşuna taşırsın,gider gündelik. \nAnında olmalı, ettiğin iyilik, \nAlem duysun diye, inayet etme. \n\nKabe'den maksadın varmaktır yara, \nKör gibi tapınma, kara duvara, \nHızır'ı ararsan kendinde ara, \nBulamadım gibi rezalet etme. \n\nMuhabbet herkesin aklını çelmez, \nGönül viranesi kolay düzelmez. \nAlemden çekinme bir zarar gelmez, \nSen kendi kendine hıyanet etme. \n\nŞen şatır gönlüne hicran dolmasın, \nGençliğin gülşeni gamla solmasın. \nNeyzen gibi aklın yarda olmasın, \nÖzründen çok büyük kabahat etme." + }, + { + "id": 1972826.0, + "title": "Dizeler", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 8.0, + "poem": "esiyor balosuna iskeletlerin poyraz\ndarağacı inliyor demirden bir org gibi\nkoşuyor ormanlardan aç kurtlar avaz avaz\ngökyüzü andırıyor kızıl bir cehennemi\n\nbu güzelim akşamı artık kutlamak gerek\ngirersin bir kahveye, gelsin bira, içkiler\non yedi yaşlarında gelgeç oluyor yürek\nyeşil ıhlamurların altı dünyaya değer\n\n-gece düşler kurardı yatağa yattığı an\nsevmiyordu tanrıyı ama, kızıla çalan\nakşamları tellallar davula üç kez vurup\nsağır gürültülerle kulakları doldurup\nbuyrukları duyurur, halkı eğlendirirken\nkara tulumlarıyla varoşlarına dönen\nişçileri kendine daha yakın bulurdu\ndüşlerini sevdalı çayırlar doldururdu\nçayırlar ki içinde ışıklı çalkantılar\naltın rengi yapraklar, kutsal, ermiş kokular\nkıpırdanıyordu, sular gibi, sessiz, durgun\n\nkaranlık nesnelerdi tek dostu. akşam, yorgun\nduvarları küf kokan, pencereleri örtük\nsoluk mavi boyalı, içinde, eski, tek tük\neşyanın bulunduğu odaya çekilince\ndüşlediği romanı kurardı bütün gece\nneler neler geçmezdi özlem dolu usundan\naşı boyası gökler, sislere batmış orman\ndallarda yıldız yıldız açan ten çiçekleri\ndüşler bitip yalnızlık odanın her yerini\ndoldurunca, bozgunlar, bunalımlar başlardı\ninsaf! orda, odada çarpan bir yürek vardı\nyalnız, kaba çuhanın üzerine uzanmış\nkendini kentin usul gürültüsüne salmış\ndört duvar arasında soluyan derin derin\ndüşünde çarşaf gibi yelkeni gemilerin\n\nistediği tatlı bir öpücüktü sanırım\nbelçikalı kızları bakışından tanırım\ndudak büktü gülerek çocuk bir yüzle bana\nbastırıp parmağını şeftali yanağına\n\"buramı üşütmüşüm, dokun anlarsın\" dedi\n\ney çalınmış yürek n'eyleyeceğim\n\noysa taşlar, burcu burcu, anaç toprak kokar\ntoprak kokar, görkemle titreyen yeşil kırda\nkızıl dağ yollarının kıyısında başaklar\nçakaleriklerinin göverdiği dallarda\nkara dutta ve de dağ güllerinde yaşam var\nyaşam var, al toprağa bürünmüş çakıllarda\n\nher yüzyıl saygınlaşır bu hangar kiliseler\nmavi kireç şerbeti ve saygınlaşmış sütle\npapazın vızıltısı sofuluk ise eğer\nsinekler de kutsal mı? güneşli tabanından\nhanları, ahırları soluyan bu sinekler\n\nve sonra gece gelir, sessiz, sahile çıkan\ngece, kara korsanı yaldızlı ufukların\n\nbilinç nice iğrenç dehşetlerin tutsağıdır\nerkekler! bilmezsiniz ki en sevdalı kadın\nen orospu ve en hüzünlü olan kadındır\nacısını çekiyor sizlere sığınmanın\n\nbilirim nasıl döver kıyıları dalgalar\nşafağın güvercinler gibi coştuğu anı\nakıntı ne, hortum ne, gökler nasıl çatırdar\nben gerçekte yaşadım düşlerde yaşananı\n\nkaynayıp fokurdayan dev bataklıklar gördüm\nçürümüştü içinde sazlarla Leviathan\nnice çökmüş limanlar, nice yıkıklar gördüm\nnice obur burgaçlar çağlayanları yutan\n\noda, koyu ve donuk mavi göğe bakıyor\niçinde tıklım tıklım, sandıklar, çekmeceler\ncinlerin çenesini attıran mor çiçekler\ndışardaki duvardan salkım saçak akıyor" + }, + { + "id": 91747.0, + "title": "Hayat Bize", + "poet": "Yılmaz Güney", + "rating": 9.0, + "poem": "...hayat bize\nmutlu olma şansı\nvermedi sevgili\nbiz kendimizden \nbaşka herkesin\nüzüntüsünü üzüntümüz, \nacısını acımız yaptık\nçünkü. Dünyanın öbür\nucunda hiç tanımadığımız\nbir insanın göz yaşı bile\niçimizi parçaladı. Kedilere\nağladık, kuşların yasını tuttuk...\nYüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat\nkarşısında bizi zayıf yaptı. Aslında\nne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...\nNe güzeldir bilmediğin birinin derdine\nüzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün\nhayatımda hep üzüldüm, hep yandım.\nYaşamak ne güzeldir be sevgili...Sevinerek, \nseverek, sevilerek, düşünerek... Ve o\nvazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın..." + }, + { + "id": 625487.0, + "title": "Gürgen Kralı", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 7.0, + "poem": "Kim bu süvari, geceyarısı fırtınada giden? \nBir Baba ve çocuğu, atın üstünde binen \nOğlanı kollarıyla emince sarmış \nSımsıkı ve sımsıcak tutmuş, sormuş; \n\nOğul, neden korku içinde suratını gizlersin? - \nSen Baba, Gürgen Kralını görmezmisin? \nGürgen Kralını, tacı ve şanıyla? - \nOğlum, o sadece bir sis kuşağı.- \n\n‘Gel Çoçuk, gel, benimle gel! \nGüzel oyunlar oynarım seninle, gel; \nSahilde kimi rengarenk çiçekler var, \nAnnemin kimi altın sarısı elbisesi var.’ \n\nBaba, Babacığım! Duymazmısın, \nBana Gürgen Kralı neler söylüyor? - \nSakin ol, uslu kal, aman evladım; \nKuru yapraklarda yeller fışıldıyor- \n\n‘Benimle, Şeker Oğlan, sen gelmek istermisin? \nKızlarım seni beklesinler, birbirinden güzeller; \nKızlarım gecelerin Reihn’ini sürerler, \nVe seni sallar, okşar, şarkılarıyla ser severler’ \n\nBaba, Babacığım! Görmezmisin orada \nGürgen Kralının kızlarını karanlıkta? - \nOğul, Oğlum, tabiki görüyorum, \nÇorak çayırlar bayağı sol ışıldıyor.- \n\n‘Seni seviyorum, endamın beni deli ediyor; \nGönüllü vermezsen, zorla alırım! ’ diyor \nBaba, Babacığım! Şimdi bana dokunuyor! \nGürgen Kralı bana acı veriyor! \n\nBabanın hali perişan, aha nal toplayacak, \nKuçağında çocuk, inim inim inliyor ancak, \nİşte vardı, ulaştı son kıvraklığıyla, sefil; \nKuçağında çoçuk, ölmüş, zavallı rezil. \n\nÇeviren: Musa Aksoy\n\nNot: Gürgen Kralı bir Babanın geceleyin atla seyrini anlatır. Çocuğunun yüksek ateşi vardır, ve kabuslarında ‚Gürgen Kralının’ endamını görür, ondan babasına sığınırcasına endişelenir. Baba oğluna teselli vermeye çalışır ve onun hayallerini gerçeklere benzetmeye uğraşır, misalen sis, yaprakların hışırtısı, ağaçların pırıltısı… gibi. Lakin çocuk gitgide huzursuzlaşır, ateşinden fantezilerindeki mahluklardan iyice korkar. Bu kuşkulu suretler - ‚Gürgen Kralı ve Kızları’ - çocuğun bakış açısından şekillendirilir ve dolayısıyla hakikiymişcesine gözetlendirilir. Neticesinde oğlan bir çığlıkla tamamen çaresizliğini belirtmeye çalışır, Baba tümüyle çilelenir ve nal toplarcasına atı tepikler, yurduna varmaya can atar. Sonunda anlar ki, çocuğu çoktan ölmüştür.\n\nAlman edebiyatında tartışmasız yerini almış bu balat, sayısızca yeniden bestelendirilmiş ve/ya seslendirilmiştir: Franz Schubert, Ludwig van Beethoven, Carl Loewe…." + }, + { + "id": 72106.0, + "title": "Prometheus", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 7.0, + "poem": "karart göklerini Zeus,\nduman duman bulutlarla; \ndiken başlarını yolan çocuk gibi de\noyna meşelerin, dağların doruklarıyla.\nama benim dünyama dokunamazsın,\nne senin yapmadığın kulübeme\nne de ateşini kıskandığın ocağıma.\n\nşu evrende siz tanrılardan\ndaha zavallısı var mı bilmem:\nkurban vergileri\ndua üfürükleriyle beslenir\nhaşmetli varlığınız zar zor.\nsize umut bağlayan budalalar,\nçocuklar, dilenciler olmasa\nyok olur giderdiniz çoktan.\n\nben de bir çocukken\nne yapacağımı bilmez olunca\nçevirirdim güneşe doğru\ngörmediğini gören gözlerimi; \nyakarışımı dinleyecek\nbir kulak varmış gibi yukarda; \nvarmış gibi derdimle dertlenecek\nbenimkine benzer bir yürek yukarda.\n\nazgın devlere karşı kim yardım etti bana? \nkim kurtardı beni ölümden,\nkim kurtardı kölelikten? \nşu benim yüreğim değil mi,\nkutsal bir ateşle yanan yüreğim,\nher işi başarmış olan? \no değil mi coşup taşarak,\nyukarda uyuyanı aldatarak\nbaşımı beladan kurtaran? \n\nbenim seni kutlamam mı gerek? niçin? \nhiç derdine derman oldun mu sen\nderdine derman bulamayanın? \ngözyaşını sildin mi hiç\nbaşı darda olanların? \nkim adam etti beni? \ngüçlüler güçlüsü zaman\nve önü sonu gelmeyen kader, değil mi? \nonlar değil mi\nsenin de benim de efendilerimiz..? \n\nsen yoksa beni\nyaşamaktan bıkar mı sandın? \nkaçak çöllere giderim mi sandın\naçmıyor diye\nbütün düş tomurcukları? \nbak işte, yerli yerimdeyim; \ninsanlar yetiştiriyorum bana benzer; \nbütün bir kuşak benim gibi,\nacılara katlanacak, ağlayacak,\ngülecek, sevinecek,\nve aldırış etmeyecek sana\nbenim gibi! \n\nÇeviren: Sabahattin Eyüboğlu" + }, + { + "id": 23923.0, + "title": "İğneli", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Anam babama aşık olmuş, \nBabam da anama.\nGezelim bu Çarşamba demiş babam.\nSür-dişli anam, öyle şık bir fistanı yok, \nAblasının nişanlığını istemiş ödünç, \nTeyzem daha toplu, oturmamış üstüne entari, \nTeyelle, iğneyle ayarlamışlar üstüne anamın.\nBabam, kavilleri üzre, gelip Topkapı dışındaki evlerine\nAnamı alıp, kaçbir tramvaylan aktarma, \nBebeğe götürmüş o Afrodit'i.\nBebek sırtlarına çıkmışlar.\nBabam oturtmuş anamı çayıra, \nDenizi göstermiş, \nİyi şeylerden söz etmişler, \nDerken öpecek olmuş anamı, \nAnam çoktan razı.\nBabam el atınca orasına burasına, \nFistandaki iğneler batmaz mı eline! \nAy! demiş bağırmış babam...\nO gün, o çayırda, o an\nDüştüğüm için ben anamın imgelemine, \nYaşamda da, şiirde de \nBöyle iğneli konuşmaklığım.." + }, + { + "id": 70780.0, + "title": "Sone 87", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 8.0, + "poem": "Hoşça kal! Değerin çok yüksek, tutamam seni,\nBiliyorum kendine ne paha biçtiğini; \nÖzgürlüğe kavuştun alıp değer belgeni,\nİptal ettik sendeki hakkımın senedini\nNasıl tutarım seni, sağlamadan iznini,\nNeyim var hak edecek senin zenginliğini,\nBu eşsiz armağana kim layık görür beni? \nBana verilmiş berat, donup buldu vereni.\nSen vermiştin kendini, bilmeden değerini\nYa da bana vermekle hata işlediğini,\nBir yanlış anlamanın sonucu hediyeni; \nAma, o yine buldu hatayı düzelteni\n\nSen benimdin: rüyanın görkemleriyle doldum.\nBen uykuda sultandım, uyanınca hiç oldum" + }, + { + "id": 137922.0, + "title": "Özlem", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 8.0, + "poem": "Mavi yaz akşamlarında, özgür, gezeceğim,\nAyaklarımın altında nemli, serin kırlar; \nBaşakları devşirip otları ezeceğim,\nYıkayıp arıtacak çıplak başımı rüzgar.\n\nNe bir söz, ne düşünce, yalnız bitmeyen düş\nVe yüreğimde sevgi; büyük, sonsuz, umutlu,\nÇekip gideceğim, çingene gibi, başıboş\nDoğada, -bir kadınla birlikte gibi mutlu.\n\n(20 Nisan 1870) \n\n(Fransızcadan çeviren:Erdoğan Alkan)" + }, + { + "id": 5177.0, + "title": "Gaflet", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Su gaflet yükü insana bak;\nKendinden varlık cakasında.\n\nVe aşksız yobaz... İsi gücü,\nNamazla Cennet takasında.\n\nTam dört asırdır Müslümanlık,\nCansız etiket markasında.\n\nKuran kalbi kor ezbercide,\nDin, üfürükçü muskasında.\n\nBati, Bati der çırpınırlar,\nBati tükürük hokkasında.\n\nMakine dimdik demirden put,\nİnsanoğlu ruh laçkasında.\n\nHürriyet nemde söyleyeyim:\nHakka esaret halkasında.\n\nZamanda hersek kopuk, kesik;\nBiçkisi kader makasında.\n\nEy insan, sana son sığınak,\nSon peygamberin hırkasında!" + }, + { + "id": 2116036.0, + "title": "Yeryüzü Ayetleri", + "poet": "Füruğ Ferruhzad", + "rating": 8.0, + "poem": "O zaman\nGüneş soğudu\nVe bereket topraklardan gitti\n\nVe çöllerde yeşillikler kurudu\nVe balıklar denizlerde kurudu\nVe toprak\nÖlülerini kabul etmez oldu artık.\n\nBütün solgun pencerelerde gece\nBelirsiz bir düşünce gibi\nBirikiyor durmadan ve taşıyordu\nVe yollar\nSonlarını karanlığa bıraktılar\n\nKimse aşkı düşünmez oldu.\nKimse düşünmez oldu yengiyi\nKimse\nHiçbir şey düşünmez oldu artık.\n\nMağaralarında yalnızlığın\nUyumsuzluk doğdu\nAfyon ve esrar kokusuyla kan,\nBaşsız çocuklar doğdu\nGebe kadınlardan.\nKoştular mezarlara sığındılar\nBeşikler\nUtançlarından.\n\nKötü günler geldi ve karanlık\nYenilince ekmeğe şaşırtan gücü\nTanrı elçiliğinin\nKaçtılar adanmış topraklardan\nAç ve sefil peygamberler.\nİnsanın kaybolmuş kuzuları\nÇobanın seslenişini duymaz\noldular\nÇöllerin cennetinde.\nAynaların gözlerinde sanki\nTersine yansıyordu renkler\nKıpırtılar, davranışlar, görüntüler\n\nBir şemsiye gibi tutuşuyordu\nBaşlarında aşağılık soytarıların\nUtanmaz yüzlerin orospuların\nTanrının o kutsal ışık çemberi\n\nBataklıkları alkolün\nAğulu buharlarıyla buruk\nÇekti derin köşelerine\nDurgun aydınlar yığınını\nKemirdi aç gözlü fareler\nAltın yapraklarını kitapların\nEskimiş raflarda, dolaplarda.\n\nGüneş ölmüştü\nGüneş ölmüştü ve yarın\nUslarında küçük çocukların\nYitik, belirsiz bir kavramdı.\nDefterlerine sıçrayan kapkara\nİri bir mürekkep lekesiyle\nAnlatıyordu çocuklar\nTuhaflığını bu eskimiş sözcüğün.\n\nZavallı halk\nYüreği ölgün, bitmiş, dalgın\nHuzursuz ağırlığı altında ölü\ngövdesinin\nBir yerden bir yere sürünüyordu\nVe önlenmez cinayet isteği\nDurmadan büyüyordu ellerinde.\n\nKimi zaman ufacık bir kıvılcım\nBu cansız ve sessiz topluluğu\nTa içinden dağıtıyordu birden.\nİnsanlar saldırarak birbirlerine\nBiri karısının boğazını\nKör bir bıçakla kesiyordu\nBir ana birer birer çocuklarını\nTandırın ateşine atıyordu.\n\nBoğulmuş kendi korkularında\nÜrkütücü duygusu suçluluğun\nÖldürdü öldürdü kör ruhlarını\nVe çocukları.\n\nNe zaman bir tutsak asılırken\nDarağacının yağlı halatı\nKorkudan kasılan gözlerini\nSıkarak dışarıya fırlatsa\nOnlar dalardı içlerine\nŞehvetle titreyen bir düşünceden\nGerilirdi yaşlı, yorgun sinirleri.\n\nAma her zaman alanın kıyısında\nBu küçük canileri görürdün\nDurmuşlar ve dalgın bakıyorlar\nFıskiyelerden suyun durmaksızın akışına.\nOla ki gene de arkasına\nEzilmiş gözlerinin ve donmuş derinlerde\nYarı canlı bir küçük şey karışık,\nKalmıştır.\nGüçsüz bir çırpınışla istiyordu\nİnanmayı su sesinin doğruluğuna\n\nOla ki...\nOla ki.. ama ne sonsuz boşluk...\nGüneş ölmüştü\nKim bilebilirdi artık\nYüreklerden kaçan o üzgün\ngüvercinin\nİnanç olduğunu...\n\nAh tutsağın sesi...\nBüyüklüğü senin umutsuzluğunun\nIşığa bir küçük yol açmayacak mı\nBu uğursuz gecenin bir köşesinden? \nAh tutsağın sesi..." + }, + { + "id": 31388.0, + "title": "Binbir Gece Acıları", + "poet": "Mustafa İslamoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "söylerken ağlayan şair \ndoğururken ölen ana \nikisi de bir \naşk ve acı haberim olmadan \nen ücra yanıma sığınabilir \n\nI. \ngüneş ellerini çekti yakamdan \nsızısı kasıklarıma vuran arz \nkendini bana çalıyor \nyaralı bir atın toynakları gibi \nkirpiklerim \nbeni ele verecek diye korkuyorum \n\nson soluğu \nkoynundan çıkardığım resmin ilişiğindedir \ndudaklarında yarım kalmış bir sevda \nacının silik bir kopyesi yüzünde \ngözlerini görmedim \nkaçırmışlar \n\nBeşparmak’ta bir adam \nyarasına bakarak \nsuzinak makamında susuyor \n\ngelme çocukluğumun hasnâ perisi \ndüşlerimde yeşillen \nyaban gülleri, zambaklar toplayayım adına \nrüzgarın eline tutuşturayım \nismini yazıp yapraklarına \nuçurtmalar yapıp \ndudaklarına doğru \n\nII. \ncaddelerde bir yığın insan \nsaçlarının rengini \nbilmedikleri sevgililer için \nöldürdüler birbirlerini \nbiliyorum, alımına karşı \nhep eğreti bir yanım olacak \n\ntedirginim, kuşkuluyum, çaresizim \nşimdi her döndüğüm köşede \naradığımı bulurum diye korkuyorum \n\naskerde, Kars’ta \numudumu bağladığım tek ağaca \nceza verdiler \nderdi neydi, kim bilir \nkendini astı diye bir er \no gün bu gündür \nnerde bir ağaç görsem \nyanıma ölüm gelir \n\nbayım, buyurgan bayım \nbahar gelmiş derler \nkime sorayım \n\nIII. \nperakende ölümler öleceğiz bu sezon \nkıyam etmiş Kerbela’nın sakileri \nbulutlar çölde bir çeşme arıyor \ndüğünlere salt ağlamak için katılan biri \nçigan bir hayatın çetelesini tutuyor \nbastırıp sağrısına elini \n\nbu şırfıntı \nbinbirgeceden arta kalan bu acı \nkorkarım ki bana yar olacak \nzamantı’nınserin sularında \nbir türkü yakamozlanacak benden geriye \nkerhen atılmış bir imza \nhayatımın sağ alt ucunda sırıtacak \n\niçini açtı bir zambak \nbir şiir öksüz kaldı \nperde kapandı, kalem kırıldı \nve işte son gemi de yandı \nbelgelere geçsin “top secret” kaydıyla \nartık nihai sözümü söylüyorum: \n\n-rahman, rahim olan Allah’ın adıyla \n\n 1985" + }, + { + "id": 45143.0, + "title": "Hüznün Lalesidir Dünya / İnler Pervane Dönerek", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "şehzade nûn aşkıyla ağlıyormuş intizâr\nrebâbın renklerinde uşşâkın isyanı var\nvuslat inkılabıyla uyandırdı ruhu râst\nismin âhımla açar, nigâhımla şarkılar\n\nsabâda kâküllenen ocak esrârı yıkar\nçiçeklenir lâcivert ismin, ummana çıkar\nçoğalır umman ile letâfet çeşmeleri\nyeşerince erguvan, onurum kabre sızar\n\ntedâiler üzgünse, oyada lâledir kalp\nüslûp aynada gezer; titrer neyde ıztırap\nıtrî nevâda tambur, gül atar üstümüze\nkarargâhında leylak olunca ümmî türâp\n\nhüzzâmla kanatlanır ümîdimin elleri\nlekesiz pervâneler yıkar ihtilâlleri\nâhımla açar ismin; yanar puslu lâmbalar\nebedî ülfetimi kuşanır hayalleri" + }, + { + "id": 2053603.0, + "title": "Tuna Kıyısında", + "poet": "Enis Behiç Koryürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Evimden uzakta, annemden uzak; \nKimsesiz kalmışım yad ellerinde. \nBir vefa ararım kalbe dolacak \nGurbetin yabancı güzellerinde.\n\nTuna'nın üstünde güneş batarken \nSevgili yurdumu andırır bana. \nBir hayal isterim Boğaziçi'nden \nBakarım \"İstanbul! \" diye her yana.\n\nİstanbul! Ey sedef mehtaplarından \nHülya gözlerime ilk ışık veren! \nBuranın ufkunda yanıp tozlanan \nEn munis renge de biganeyim ben.\n\nAh, orda renklerin -şark güneşile \nNaz eden- sihirbaz ahengi vardır. \nBu akşam yurdumu andırsa bile \nAh, orda akşamın bin rengi vardır." + }, + { + "id": 264641.0, + "title": "Nene Hatun Gözlerini Yere Dikti", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Tâze gelin iken onsekizimde\nİki göğcek bala iki dizimde\nVe iki damla yaş iki gözümde\nDoksanüç gününden hatırladığım.\n\nRuhumun sururu oğlumla kızım\nMürvetim, devletim, sevincim, sızım...\nİki can yoldaşım, Elifle, Kâzım..\nŞaçlarını tel tel ıtırladığım.\n\nKomazlar ki çifte kuzu meleye\nDerler düşman gelmiş Çanakkale'ye\nYadımda oğlumu o velveleye\nAyet el Kürsi'yle poturladığım\n\nDüşmanı kahredip dönsün diye tez\nYadımda..Kırklara adadığım bez..\nKonuya-komşuya haftada 3 kez\nİnce ekmek açıp fetirlediğim.\n\nAp akça mektublar gözledim.Gelmez.\nBağrımın başını közledim gelmez..\n''Anam'' deyişini özledim.Gelmez..\nAp akça sütümle baturladığım.\n\nŞehitlik şerbeti içti dediler..\nİçti ve öteye uçtu dediler.\nNe mezarın belli, ne düştüğün yer\nEy can konağımda yatırladığım! ..\n\nEy can konağımda kadri ziyâde...\nO, aydan, güneşden bedri ziyâde.\nPeygamber katına ulaştı mı de\nDoksanüç harbinde Aziziye'de\nMoskof kafirini satırladığım" + }, + { + "id": 1188484.0, + "title": "Ordunun Duâsı", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 9.0, + "poem": "Yılmam ölümden, yaradan, askerim; \nOrduma, «gâzî» dedi Peygamberim.\nBir dileğim var, ölürüm isterim:\nYurduma tek düşman ayak basmasın.\nÂmin! desin hep birden yiğitler,\n«Allâhu ekber! » gökten şehidler.\nÂmin! Âmin! Allâhu ekber! \nTürk eriyiz, silsilemiz kahraman...\nMüslümanız, Hakk’a tapan müslüman.\nPutları Allah tanıyanlar, aman,\nMescidimin boynuna çan asmasın.\nÂmin! desin hep birden yiğitler,\n«Allâhu ekber! » gökten şehidler.\nÂmin! Âmin! Allâhu ekber! \nMillet için etti mi ordum sefer,\nKükremiş arslan kesilir her nefer,\nDöktüğü kandan göğe vursun zafer,\nToprağa bir damlası boş akmasın.\nÂmin! desin hep birden yiğitler,\n«Allâhu ekber! » gökten şehidler.\nÂmin! Âmin! Allâhu ekber! Allâhu ekber! \nEy Ulu Peygamberimiz nerdesin? \nDinle minâremde öten gür sesin! \nGel, bana yâr ol ki cihan titresin,\nKimse dönüp süngüme yan bakmasın.\nÂmin! desin hep birden yiğitler,\n«Allâhu ekber! » gökten şehidler.\nÂmin! Âmin! Allâhu ekber! Allâhu ekber!" + }, + { + "id": 271888.0, + "title": "280 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "280\nSünneti, farzı fazla kafana takma,\nEkmeğinden yoksula verdin bir lokma.\nDostu ve gönlü hoş tut, kötülüğü kov; \nŞarap ver; cennetliksin mutlaka, korkma!" + }, + { + "id": 45569.0, + "title": "Canımızdan", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 7.0, + "poem": "İsteğim yok seni sevmekten başka\nBir fırtına dolduruyor koyağı\nIrmağı bir zehir\n\nSeni yalnızlığımın boyunda yarattım\nSaklanmaya yarattım bütün dünyayı\nKendimi kavramaya günleri geceleri\n\nGörmek için yalnızca\nSenin için\nTıpkı sana benzer bir dünya için düşündüğümü\n\nGözkapaklarınla düzen verilmiş günler geceler için.\n\n(Çev.: Sait Maden)" + }, + { + "id": 36564.0, + "title": "Ağız-Kaside", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 6.0, + "poem": "Ağız-Kaside\n\nKapadım balkonumu\nduymak istemiyorum ağıtı\nama yalnız ağıt var\ngri duvarlar ardında\n\nÇok az melek var şarkı söyleyen\nçok az köpek var havlayan\nbin keman bir avuca sığıyor; \nAma ağıt koskoca bir köpek, \nağıt koskoca bir melek, \nağıt koskoca bir keman, \ngözyaşı ağzını tıkıyor rüzgarın\nduyulmaz başka bir şey \nağıttan" + }, + { + "id": 3401.0, + "title": "Aşkmıydı O?", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşk mıydı o, aşkımsı bir şey miydi \nNeydi çekip kendine, beni bağlayan \nKanatan dudağımı, tenimi dağlayan \nElleri ta içimde o dev miydi \n\nEtime bir alev değmişçesine \nNasıl da yakardı öptüğü zaman \nBir su gibi akıp gitti avuçlarımdan \nYorgunum şimdi bin yıl sevmişçesine \n\nHani o yalnız benim olan gül, kırmızı\nGözlerimin önünde açılan sonsuz bahçe\nHani, o var olmalarımız öpüştükçe \nO delice sürdürmeler yaşantımızı \n\nHiç doymamak oysa, tene, kokuya, aşka \nSarıldıkça güçlenmek, bütünlenmek \nKudurmuş arzularla zamanı yenmek \nVe en kuytularda buluşmak korka korka \n\nKimi gün utanmak otlardan, çimenlerden \nKimi gece mıhlamak gölgemizi duvara \nVarmak için o sevgiyle açılmış kollara \nApansız düşmek yükseklerden bir yerden \n\nOydu işte alıştığım, özlediğim şimdi de \nSevgice bir tutku, aşkımsı bir yakınlık \nAvunmak... Kırık dökük anılarla artık \nKimbilir? o geceler yaşanmadı belki de" + }, + { + "id": 52601.0, + "title": "Kaçak", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Küçük kızları ve ölümü kuşatır yüzü\nÖnce küçük kızları sonra ölümü\nYıkar yüreğime öptükçe\nAğzındaki yükü\n\nDağlar ovalar ve atının terkisinde\nÖnce dağlar ovalar sonra atının terkisinde*\nSarılır eşkiyama türkümü söylerim\nBembeyaz bir kadın halinde\n\n*Birinci baskıda 'önce' sözcüğü yer almıyor(Ed.N.)" + }, + { + "id": 27997.0, + "title": "Milletvekili Marşı", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Sormayın kim olduğumu\nBen bilmem, liderim bilir\nVarlığımı yokluğumu\nBen bilmem, liderim bilir...\n\nGözlerim hep ona bakar\nKaldır der, ellerim kalkar\nGül, menekşe nasıl kokar? \nBen bilmem, liderim bilir...\n\nNe içip, ne yiyeceğim? \nSırtıma ne giyeceğim? \nNerede ne diyeceğim? \nBen bilmem, liderim bilir...\n\nİçimdeki riyaları\nSüreceğim boyaları\nGöreceğim rüyaları\nBen bilmem, liderim bilir...\n\nSıkı tutarım aramı\nYe derse, yerim haramı\nSüt beyaz, kömür kara mı? \nBen bilmem, liderim bilir...\n\nEnim nasıl, boyum nasıl? \nFikrim nasıl, huyum nasıl? \nKullanacak oyum nasıl? \nBen bilmem, liderim bilir...\n\nHasta mıyım, sıhhatta mı? \nSadakatım ifratta mı? \nOtuz gün ay mı, hafta mı? \nBen bilmem, liderim bilir...\n\nHicap nedir, örtü nedir? \nKurt-kuş, böcek-börtü nedir? \nİyi nedir, kötü nedir? \nBen bilmem, liderim bilir...\n\nHürmetim tamdır zatına\nMinder olurum altına\nUyarım talimatına\nBen bilmem, liderim bilir...\n\nTeslim ettim irademi\nBöyle yürür benim gemi\nVarsa beynimi, midemi\nBen bilmem, liderim bilir...\n\n(Parmak İzi)" + }, + { + "id": 905060.0, + "title": "Soylu Bir Destan 12 Şubat (kahramanmaraş'ın Kurtuluş Destanı)", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir güvercin uçar akça kanatlı \nBarıştan savaşa selâm götürür. \nYollardan yel gibi geçer bir atlı \nAfyon'dan Maraş'a selâm götürür. \n\nBir On iki Şubat, bir yıldan büyük \nKalmadı çok şükür ne zincir, ne yük \nBerit'ten Ilgaz'a bir alageyik \nSeker taştan taşa,selâm götürür. \n\nBir bulut kabarır iki dağ boyu \nYüklenir yağmuru, karı doluyu \nGezer yayla yayla Anadolu'yu\nBir baştan, bir başa selâm götürür. \n\nUyanır Yörüğü, Lazı, Afşarı \nBir eyler zeybeği, horonu, barı \nAydın ovasının ılık rüzgârı \nEfeden dadaşa selâm götürür. \n\nKırım'da şimşektir çakar bir yıldız \nKars'tan Fergana'ya bakar bir yıldız \nKerkük'ten Tebriz'e akar bir yıldız \nGardaştan gardaşa selâm, götürür. \n\nBir şehir... köy, oba mahalle, çarşı\nÇarpışır düzenli orduya karşı \nVe soylu bir destan kurtuluş marşı \nGüneş, kurda kuşa selâm götürür.\n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 10637.0, + "title": "Sıcak Bir Kış", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Saçlarını gittikçe kısalttığın günlerde\nSen söylemiştin bu sözleri unutmadım\n-Her aşk bir ayrılık gizler, ayrılıklarsa\nBir merhabanın sıcaklığını taşır kendisinde\n\nKalıcı olan hiçbir şey yok diyordun\nAn'lar var yalnız ömrü karşılayan\nŞimdi sımsıcak bir kar yağıyor yine\nYüreğimin üstüne yağıyor hiç durmadan\n\nEllerin nasıl da üşüyor, bozacının\nKarlı sesi doluyorken odamıza\nHava gittikçe kirleniyor bu kentte\nVe aralıksız kar yağıyor kar yağıyor\n\nKar ayrılık hüznüdür ve ne çok\nAyrılıklar yaşandı şu son birkaç yılda\nYurdundan ayrılanları düşünüyorum ve birisi\nÖzledim diyor, ülkemin kar kokusunu da özledim\n\nHiçbir an'ını tanımlamaya kalkmadan\nKısacık ömürler biçiyoruz kendimize\nSonra yolculuklara çıkıyoruz, bir kentten\nÖtekine giderken özlüyoruz bir başkasını\n\nÖzlediğimiz birileri olmalı diyordun\nYanındayken bile özlediğimiz birileri\nÖyleyse kalkıp Ati'ye gitmelisin, İstanbul'a\nBelki hâlâ saklıyordur bir gülü kimbilir\n\nYaşandı mı o sıcak kış, yaşlandık mı\nAynalara bakmaya vakit bulamadık\nDönüp dönüp birbirimize bakmalardan\nYaşandı mı o sımsıcak kış, ne dersin\n\n(Çocuksun Sen)" + }, + { + "id": 2284515.0, + "title": "Umar mıydın?", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 9.0, + "poem": "«Odama girdim; kapıyı kapadım; ağlamaya başladım:\nO gün akşama kadar İslâm’ın garibliğine,\nmüslümanların inhitâtına ağladım, ağladım...»\nSebîlürreşâd\nŞimal müslümanlarından Atâullah Behâeddin\n\nGörünmez âşinâ bir çehre olsun reh-güzârında; \nNe gurbettir çöken İslâm’a İslâm’ın diyârında? \nUmar mıydın ki: Ma’bedler, ibâdetler yetîm olsun? \nEzanlar arkasından ağlasın bir nesl-i me’yûsun? \nUmar mıydın: Cemâ’at bekleyip durdukça minberler,\nDikilmiş dört direk görsün, serilmiş bir yığın mermer? \nUmar mıydın: Tavanlar yerde yatsın, rahneden bîtâb? \nEşiklerden yosun bitsin, örümcek bağlasın mihrâb? \nUmar mıydın: O, taş taş devrilen, bünyân-ı mersûsun,\nŞu vîran kubbelerden böyle son feryâdı dem tutsun? \nİşit: On dört asırlık bir cihânın inhidâmından,\nKopan ra’din, ufuklar inliyor, hâlâ devâmından! \nCivârın, manzarın, cevvin, muhîtin, her yerin mâtem; \nKulak ver: Çarpıyor bir mâtemin kalbinde bin âlem! \nNe hüsrandır ki: Doldursun bugün tevhîdin enkàzı,\nO, hâkinden nebîler fışkıran, iklîm-i feyyâzı! \nGezerken tavr-ı istîlâ alıp meydanda bin münker,\nŞu milyonlarca îman «nehye kalkışsam» demez, ürker! \nÖmürlerdir bir alçak zulme miskin inkıyâdından,\nSilinmiş emr-i bi’l-ma’rûfun artık ismi yâdından.\nHayâ sıyrılmış, inmiş: Öyle yüzsüzlük ki her yerde...\nNe çirkin yüzler örtermiş meğer bir incecik perde! \nVefâ yok, ahde hürmet hiç, emânet lâfz-ı bî-medlûl; \nYalan râic, hıyânet mültezem her yerde, hak meçhûl.\nYürekler merhametsiz, duygular süflî, emeller hâr; \nNazarlardan taşan ma’nâ ibâdullâhı istihkàr.\nBeyinler ürperir, yâ Rab, ne korkunç inkılâb olmuş:\nNe din kalmış, ne îman, din harâb, îman türâb olmuş! \nMefâhir kaynasın gitsin de, vicdanlar kesilsin lâl...\nBu izmihlâl-i ahlâkî yürürken, durmaz istiklâl! \n\n* * *\n\nSen ey bîçâre dindaş, sanki, bizden hayr ümîd ettin; \nNihâyet, ye’se düştün, ağladın, ağlattın, inlettin.\nSamîmî yaşlarından coştu rûhum, hercümerc oldu; \nFakat, mâtem halâs etmez cehennemler saran yurdu.\nCemâ’at intibâh ister, uyanmaz gizli yaşlarla! \nÇalışmak! .. Başka yol yok, hem nasıl? Canlarla, başlarla.\nAlınlar terlesin, derhal iner mev’ûd olan rahmet,\nNasıl hâsir kalır «tevfîki hakkettim» diyen millet? \nİlâhî! Bir müeyyed, bir kerîm el yok mu, tutsun da,\nÇıkarsın Şark’ı zulmetten, götürsün fecr-i maksûda? \n\nİstanbul, 24 Teşrînievvel 1334\n(24 Ekim 1918)" + }, + { + "id": 775939.0, + "title": "Amparo", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 7.0, + "poem": "Nasıl da yalnızsın evinde\nAmparo,\naklara bürünmüşsün! \n\n(Ekvator, yaseminle sümbül arasında.) \n\nAvlunun o eşsiz\nfıskiyelerini dinliyorsun\nve kanaryanın sarı\ninceden ötüşünü\n\nAkşama doğru selvilerin\ntitrediğini görüyorsun kuşlarda,\nharfler işliyorsun usul usul\nkanaviçene.\n\nNasıl da yalnızsın evinde\nAmparo,\naklara bürünmüşsün! \nNasıl da güç\nAmparo\nseni seviyorum demek sana!" + }, + { + "id": 49676.0, + "title": "Güvercinler", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir ağaç bir mezartaşını yutuyordu çarşıkapıda\n\"İçimizde kıpırdanırken İstanbul\"\nBir çocuk mabedlerin susamışlığını satıyordu\nSesini hatırlayamadığımız bir su testisinde\nGüneş sanki günahımızdı üstümüzde.\n\nSonra bu güvercinler niye varlar\nBir anıyı yaşatmak için mi\nÖlümsüz bir ses mi taşımak için ötelere\nAvuç içlerinde camilerin.\n\nÇarşıkapı 1966" + }, + { + "id": 21923.0, + "title": "Günahkar Mevsim", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 8.0, + "poem": "Yakınlaştıkça kaybolan\nBir kente dönüşürdün\nKeşfedilmezim olurdun\nİçinde yolculuk etsem de...\nGünahkar mevsimimdin.\n\nHiç umut yoktu sende,\nO yüzden vazgeçilmezdin,\nVazgeçilmezimdin..." + }, + { + "id": 15432.0, + "title": "Yok Gibi Yaşamak", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Boğuk bir bakışın oluyor senin\nBir girdap derinliğinde kayboluyor gibiyim\nYok gibi yaşamak bu kalkıp kurtulmak gibi kalabalıktan\nDurma bana türkü söyle Anadolu olsun\nSusuz dudak gibi çatlak olsun\nKaranfil gibi olsun kara çiçek gibi solgun yüzün\nDurmadan akıyor kalbim ayaklarına bana karanlık bakma\nAğıyorum bir karanlık karayel saçlarına\nÇekme ülkemden nar yangını gözlerini\nBeni bu kentten kurtar beni yalnız ko git beni\nArıyorum arıyorum o ilk çağ ırmaklarında sedef ellerini\n\nSusmam seni ürkütmesin içimde çağlar var bilmelisin\nKatı bir yalnızlık bu bilmelisin\nKaçmam kendimi bulmam ben senden yoksunum iyi bilmelisin.\n\nŞu yalnızlık çıkmazında önümde niye sen varsın\nNiye her şey bir anda kayıyor sen kayıyorsun\nKalbim niçin bu kadar yabancı sen niye yoksun\nBir sam yüklü geceleri içimden atamıyorum\nNiye bunları bir anda unutamıyorum\n\nHadi tut elimden gök gibi ölü kadar yalnızım." + }, + { + "id": 22554.0, + "title": "Seni Görmek Ne Güzel...", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Seni görünce ellerim titrer,\nAyağım yere basamaz,\nKalbim göğsüme sığmaz,,\nNeden,nereden başalayacağım bilemem...\nUnuttum seni görünce.\nKonuşmayı bile..\nHala inanmıyormusun\nSevdiğime...." + }, + { + "id": 38327.0, + "title": "Uyumayan Umut", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Uyumayan bir yatak...\nİçine uyuyanlardan önce\nTut ki uyandı bulut...\nVe sonra koynunda uyuyanlar\nÇifşeşmeye başlayınca, \nHavalarda oluşan bebek\nDüşün artık ne kadar \nTayyareci olacak! ...\n\nBüyüyünce atmaz diğ`mi bu çocuk \nŞiirlerin üstüne atom bombalarını? .." + }, + { + "id": 107052.0, + "title": "Açılın Zindanlar Pire Gidelim", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Hızır Paşa bizi berdar eyledi\nKesti kollarımı kızak bağladı\nİşiten muhipler hep kan ağladı\nAçılın zindanlar pire gidelim\n\nKalenin kapısı taştan demirden\nYanlarım çürüdü yaştan yağmurdan\nBir kimsem de yok ki dellal çağırtam\nAçılın zindanlar pire gidelim\n\nKalenin kapısı taştan çıkılmaz\nPenceresi yüce Şah'a bakılmaz\nBir ben ölmeyinen cihan yıkılmaz\nAçılın zindanlar pire gidelim\n\nÇıkarım bakarım kale başına\nMümin müslim olan gider işine\nBir ben mi düşmüşüm can telaşına\nAçılın zindanlar pire gidelim\n\nİlimi sorarsan köyümdür Banaz\nYakılsın yıkılsın ol kanlı Sivas\nBir ben ölmeyinen cihan yıkılmaz\nAçılın zindanlar pire gidelim\n\nPir Sultan Abdal'ım hey Hızır Paşa\nYazılanlar gelir sağ olan başa\nHasret koydun beni kavim kardaşa\nAçılın zindanlar pire gidelim" + }, + { + "id": 104431.0, + "title": "Koyun Meler Kuzu Meler", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Koyun meler kuzu meler\nSular hendeğine dolar\nAğlayanlar bir gün güler\nGamlanma gönül gamlanma\n\nYiğit yiğide yâd olmaz\nİyilerde ham süt olmaz\nBin kaygı bir borç ödemez\nGamlanma gönül gamlanma\n\nYiğit yiğidin yoldaşı\nAt yiğidin öz kardaşı\nSağlıktır cümlenin başı\nGamlanma gönül gamlanma\n\nYiğit yiğide yâr olur\nKötülerde ham süt olur\nKara gün ömrü az olur\nGamlanma gönül gamlanma\n\nNâçar Karac'oğlan nâçar\nPençe vurup göğsün açar\nKara gündür gelir geçer\nGamlanma gönül gamlanma" + }, + { + "id": 67320.0, + "title": "Ay", + "poet": "Jorge Luis Borges", + "rating": 8.0, + "poem": "Sessiz arkadaşlığı ayın eşlik ediyor sana, \ndalgın gözlerinin bugün toza dönüşmüş\nbir bahçe ya da avluda onu son kez çözümlediği\n-zamanın derinliğinde yitip gitmiş- o akşam\nya da geceden bu yana. Son kez mi? \nBiliyorum, biri çıkıp şöyle diyebilir\ngünün birinde sana, tam da gerçeği söyleyerek: \nParlak ayı görmeyeceksin artık, tükettin\nyazgının sana bağışladığı fırsatların toplamını.\nTüm pencerelerini açsan da dünyanın, boşuna.\nçok geç artık. Onu bulamayacaksın bir daha.\nYaşamımız boyunca keşfeder ve unuturuz\no alışılmış güzelliğini gecenin. Biliriz, \ngöktedir hep ay. Oysa iyi bakmak gerekir ona.\nKim bilir, belki de sonuncusudur!" + }, + { + "id": 116511.0, + "title": "Kahpe Felek", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Kahpe felek sana n'ettim n'eyledim\nAttın gurbet ile taşımı felek\nİbtida gülmeyen sonra güler mi\nAkıttın gözümden yaşımı felek\n\nBen feleği gördüm elde var iken\nBaşım alam gidem derdim er iken\nKol kanat bağladım uçam der iken\nKırdın kanadımı kolumu felek\n\nBak'a şu feleğin işine bak'a\nGötürün gömleği istemem yaka\nYönünü döndürmüş geliyor Hakk'a\nSen melamet ettin işimi felek\n\nPir Sultan Abdal'ım olmuşum hazer\nYarinden ayrılan dünyadan bezer\nEllere baktım ki salınıp gezer\nHemen bana ettin zulumu felek" + }, + { + "id": 60730.0, + "title": "Mayıs Başı", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 6.0, + "poem": "Şimdi herşey sevmek fiilini çekiyor\nO eşsiz gülleriyle işte mayıs başı\nAşk: neşeli, kederli, günücü ve yakıcı\nYanık yanık söyletiyor yeşeren ormanları\nGövdesine bir dilek kazıdığım ağaçtan\nMırıltılar geliyor ve ağaçcık doğaçtan\nYaratısı sanarak yineliyor durmadan\nGeçen güzde göğsüne çizdiğin istenceyi\nAlaycı alakarganın dalga geçtiği mağara\nKaşlarını oynatıp gülümsüyor ormana\nHava aşka değin titreşimlerle dolu\nÖyle göklü ve körpe, seven, mis kokulu\nSevdalı yoncalarsa göğe göndermiş onu\nVe güneş adım adım dolanırken kubbeyi\nEsrik çayır kokular döküyor dörtbir yana\nÖpücükler açıyor dönüp gelen bahara\n'Seni seviyorum' diyen mırıltıyla kırda\nSafransarı, gökmavi, lal rengi ve erguvan\nGölcüklerin üstünde, otlaklarda, koyakta\nBinbir renkte benekler oluşturuyor orda\nKokusunu savurup saklıyor çiçeğini\nSanki kırın telaşlı, tatlı iletileri\nYaygaracı aşkının yazdırdığı pus'lalar\nPapyadan bir altlığa izlerini yaymışlar\nİncecik sesleriyle küçük kuşlar ormanda\nŞarkıcıklar söylüyor peri kızlarına\nTatlı bir sır veriliyor gölgelikte herkese\nSeviyor ve söylüyor herşey bunu sessizce\nSanki yanan güneyde, batıda ve kuzeyde\nVe altın ışıklarla günün doğduğu yerde\nÇiçekli çit, sarmaşık ve şakırdayan pınar\nVe tepeler ve gölgeler ve o sonsuz tarlalar\nDört rüzgarın düzdüğü bir dörtlük söylüyorlar" + }, + { + "id": 886.0, + "title": "Ceylan Seni Vuramam", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Beni görünce kaçma ne olur\nCeylan ben seni vuramam\nSaklananıp beni süzme ne olur\nCeylan ben seni vuramam\n\nTenhalarda bir gölgeyim\nKimse bilmez ben nerdeyim\nZalim bir avcı degilim \nCeylan ben seni vuramam\n\nDağlarda gezer dururum \nAkşam olur kaybolurum\nBelki bende vurulurum \nCeylan ben seni vuramam\n\nVuramam vuramam \nCeylan ben seni vuramam" + }, + { + "id": 3298.0, + "title": "Çanakkale'de Ölüm", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen ölüm,\nEvlerde pissin ama,\nDaglarda igrençsin.\n\nSen ölüm,\nBirinin adi silinir de,\nAdin geçer ancak.\n\nSen ölüm,\nEli tutmaz olur da, gözü görmez olur da\nTutarsin, görürsün oralarda ancak.\n\nSen ölüm,\nÜlkelerde kötüsün ya\nÜlkelerarasi daha çirkinsin.\n\nSen ölüm,\nSayriliklardan sonra gelirsin peki,\nŞu dev gibi, su dipdiri gençlerle isin nedir?" + }, + { + "id": 49692.0, + "title": "Güneşçağ Savaşçıları", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 7.0, + "poem": "Gözlerinde gök sancısı \nİçlerinde okyanus uğultusu uzun mızraklarla \nyararak karanlığı \nGelip dayandılar şehrin sivrilmiş tırnaklarına \nÇarpık dudaklarıyla kırpılmış saçlarıyla \nSoyguna uğramış yüzleriyle \nBarbar ellerin işgal ettiği sonra terk ettiği \nHarabe kadınlar \nGidip gidip gelirlerdi camekanlı çarşıda \nBu kirazı kim yer kim satar \nHangi savaştan arta kalmış bu çocuklar. \nSonsuz devirleri aşarak savaşçılar geldiler \nVe akşamın ipini kestiler \nGece putun üstüne devrildi put yere devrildi \nYanlış pazarlara sürülmüş yılgın uykusu şehrin \nOrtasından bölündü. \nKollarını derin balkonlara dayamış bilinçleri \nustura savaşçılar \nTaradılar gözleriyle ağır ağır şehrin saçlarını \nAyıkladılar bir bir bitlerini \nFosfor ellerini uzatarak balkonun uçsuz uzantısından \nYanan şehri tuttular \nŞu bizim atımızdır deniz hipodrom \nNehrin yatağını öp sen ey savaşçı \nBirikinti gölleri geç apartmanları geç kaldırımları \nBir bir ayıkla mezarları. \nGüneşçağ öncüleri yolları tuttu dua erleri tuttu \nYüzleri Mekke ülkesi gözleri Medine çeşmesi \nElleri altınçağ mimarı.\n\nAnkara 1966" + }, + { + "id": 64657.0, + "title": "Büyük Acılar", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "yüzümden firar etti gözlerim\nşimdi bir denize bakıyorlar\ndört duvar arasında kalmışım\nyanımdakiler öyle diyorlar\n\nkafamı çarptığım ranzanın demiri\nciğerlerimi emen soğuk duvar\nsaçımdaki karları çoğaltmışım\nyanımdakiler öyle diyorlar\n\ngörüş günüm olmadı henüz\ndaha yeni başlıyor büyük acılar\nve daha epey ağrıyacakmışım\nyanımdakiler öyle diyorlar\n\nseni görmeyeceğim artık\nzaten tamamlanmıştı anılar\nihtimal sabah alınırmışım\nyanımdakiler öyle diyorlar\n\ngözlerime iyi bakarsın umarım\ngünde milyonlarca kez seni ararlar\ndiğer tüm hisleri bırakmamışım\nyanımdakiler öyle diyorlar \n\nyanımdakiler öyle diyorlar" + }, + { + "id": 2143.0, + "title": "Türküler Dolusu", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Kirazın derisinin altında kiraz\nNarın içinde nar\nBenim yüreğimde boylu boyunca\nMemleketim var\nCanıma ciğerime dek işlemiş\nCanıma ciğerime\nSapına kadar.\nElma dalından uzağa düşmez\nNe yana gitsem nafile.\nMemleketin hali gözümden gitmez\nBinbir yerimden bağlanmışım\nBundan ötesine aklım ermez.\n\nYerliyim yerli olmasına\nilmik ilmik, damar damar\nYerliyim.\nBir dilim Trabzon peyniri\nBir avuç tiftik\nBir çimdik çavdar\nBir tutam şile bezi gibi\nDişimden tırnağıma kadar\nRessamım.\nYurdumun taşından toprağından şurup gelir nakışlarım\nTaşıma toprağıma toz konduranın\nAlnını karışlarım\nŞairim şair olmasına\nCanım kurban şiirin gerçeğine hasına\niçerisine insan kokusu sinmiş mısralara vurgunum\nBıçak gibi kemiğe dayansın yeter\nEğri büğrü, kör topal kabulum\nŞairim\nZifiri karanlıkta gelse şiirin hası\nAyak seslerinden tanırım\nNe zaman bir köy türküsü duysam\nŞairliğimden utanırım\nŞairim\nŞiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum\nTürkülerle yunmuş yıkanmış dilim\nOnlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm\n\nHey hey, yine de hey hey\nSalınsın türküler bir uçtan bir uca\nEvelallah hepsinde varım\nOnlar kadar sahici\nOnlar kadar gerçek\ninsancasına, erkekçesine\n'Bana bir bardak su' dercesine\nBir türkü söylemeden gidersem yanarım.\n\nAh bu türküler\nTürkülerimiz\nAna sütü gibi candan\nAna sütü gibi temiz\nTürkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla\nKöyümüz, köylümüz, memleketimiz.\nAh bu türküler,\nKöy türküleri\nDilimizin tuzu biberi\nMemleket ahvalini onlardan sor\nKitaplarda değil, türkülerde ara Yemen'i\nÖleni, kalanı, gidip gelmeyeni...\nBen türkülerden aldım haberi.\n\nAh bu türküler, köy türküleri\nMis gibi insan kokar, mis gibi toprak\nHilesiz hurdasız, çırılçıplak\nDişisi dişi, erkeği erkek\nKaşı kaş, gözü göz, yarası yara\nBıçağı bıçak.\nAh bu türküler köy türküleri\nKaranlık kuyularda açılmış çiçekler gibi\nKiminin reyhasından geçilmez\nKimi zehir, kimi zemberek gibi.\n\nAh bu türküler, köy türküleri\nOlgun bir karpuz gibi yarırılır içim\nKan damlar ucundan, murekkep değil\nişte söz, işte ses, işte biçim:\n'Uzun kavak gıcım gıcım gıcılar'\niliklerine kadar işlemiş sızı\nArtık iflah olmaz kavak ağacı\nBu türkünün yüreğinde sancı var.\n\nAh bu türküler, köy türküleri\nNe düzeni belli, ne yazanı\nAltlarında imza yok ama\niçlerinde yürek var\nCennet misali sevişen\nCehennemler gibi dövüşen\nBir çocuk gibi gülüp\nMağaralar gibi inleyen\nNasıl unutur nasıl\nÖmrunde bir kez olsun\nHalk türküsü dinleyen..." + }, + { + "id": 17955.0, + "title": "Köprü", + "poet": "Yılmaz Güney", + "rating": 9.0, + "poem": "Sevgili,\nyetmiyor 'sevgili' sözü\ntek başına.Karşılamıyor\niçimi dolduran duyguyu.\nOysa ben 'sevgili'\nderken neler\ndüşünüyorum bilsen.\nSonsuz,bir güneş,\nbir yudum rakı,\nçiçeğe durmuş ince bir\nbahar dalı,\noğlumun sıcak yanağı,\nanamın acılı gözleri,\nbabamın tütün kokan eli,\nevimizde ki kuş,\nyarının güzel günleri,\nanlatılması güç binlerce\nduygu ve SEN...\nişte sen\nbeni hayata baglayan\nen güzel köprüsün;\nköprülerin en güzelisin.\nsevgilim...güzelim...\ninsanı yaşatan\niçimizdeki hayat böceğidir.\no ölürse\nhayatımızında tadı biter.\no sakın ölmesin,\nyaşat onu.\n selimiye cezaevi\n \n 3.8.1972" + }, + { + "id": 49346.0, + "title": "Döğüşmeyin Yiğitler", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Boşa doğüşmeyin bizim yiğitler\nSizi vurduranlar vurulmuyor ki\nKim bilir nerde hangi koltukta\nKömürde tarlada yorulmuyor ki\n\nAynı baba dölü ölen öldüren\nÖlenle öldüren iti güldüren\nYokmu idi bunu size bildiren\nVur diyenler burda görülmüyor ki\n\nİşçiyi işçiye düşüren zalım\nBoynumuzda boza pişiren zalım\nBu kadar bardağı taşıran zalım\nGözümüz önüne serilmiyor ki \n\nYeni adı çıkmış sağ ile sol'un\nTarihte borcu yok kullara kulun\nİki yanı birdir yattığın çulun\nBilirsin ölenler dirilmiyor ki\n\nMahzuni der nedir hak'kın davası\nİnsana benzer mi köpek mayası\nAh tükenip bitsin sınıf kavgası\nSınıfsız bir okul kurulmuyor ki." + }, + { + "id": 2293178.0, + "title": "Kimseyi Değiştiremezsin Hayatta", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 9.0, + "poem": "Kimseyi değiştiremezsin hayatta. \nVe kimse için de değişmemelisin. \nKimliğini kaybettiğin an, yaşamını çöpe attın demektir. \nİstemediğin sürece, hiçbir şey için ödün vermeyeceksin.\nÇünkü gün gelir, verecek hiçbir şeyin kalmaz. \nHer şeyi sen istediğin için yapacaksın, \nbaşkası senden istediği için değil. \nVe sen, sen olarak kaldığın sürece senin yanında olanlar \nda mutlu olacaktır. \nBırak hayatına eşlik etmek isteyenler gelsin seninle.\n\nYolun bitimine kadar gelmeleri şart değil.\nHerkesin gidebileceği bir yol vardır. \nSen yeter ki, yanında yer almayı bil. \nNe sen kimse için mecburi istikametsin, \nne de bir başkası senin için... \nSeninle gelmek isteyenleri yanına al.\nBelki beraber daha çok şey katabilirsiniz bu hayata. \nYanındaki seni mutlu ettiği sürece kalsın hayatında, zorlama kendini.\nHayat rahat ve anlayışlı insanlarla \nVe hayat hak ettiği gibi yaşandığında güzel...\n\nVe unutma; aynı dili konuşanlar değil \naynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir..." + }, + { + "id": 905.0, + "title": "Acaba?", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşkları da devralır mı\nkalp nakli yaptıranlar?" + }, + { + "id": 104397.0, + "title": "Dağlar (Yücesinde Namlı Namlı)", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Yücesinde namlı namlı karın var, \nSeni yaylayacak zamanım dağlar! \nBaşından aşmağa yoktur takatim, \nKalmadı dizimde dermanım dağlar! \n\nYağmur yağar, mor sümbüller bitirir; \nYel estikçe kokuların getirir.\nSarı çiçek sarvan kurmuş oturur; \nKarışmış güller çimenin dağlar! \n\nSarı çiçek sallanıyor naz ile, \nDem sürerdim on beşinde kız ile, \nŞimdi öksüz kaldım kırık saz ile, \nAh ettikçe tüter dumanım dağlar! \n\nYaz gelir, illerin çözülür, konar.\nGüzeller suyundan içip de kanar.\nKüpeler kulakta mum gibi yanar; \nGördükçe, artıyor imanım dağlar! \n\nKarac'oğlan der ki: Çöktüm, oturdum; \nBağ bahçe diktim de meyva yetirdim.\nAlnı top perçemli yavrı yitirdim, \nBir köşende kaldı gümanım dağlar!" + }, + { + "id": 50607.0, + "title": "İnme", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir gün, \nUzak bir yolculuktan sonra, nefes nefese, \nKalbimin çarpışını sofranda sayacağım.\nÖmrümü vermek için ağzından çıkan sese\nKapını sol elimle aralıklayacağım...\nYabancı bir fısıltı söyleyecek adını, \nTanıdığım bir gülüş kıvrılacak içerde.\nVurur vurmaz duvara kapının kanadını \nKarşımda ürperecek halı, sedir ve perde.\nKorkma! \nSana ne dil uzatır ne de el kaldırırım, \nGözümü kan bürümüş diye benden çekinme: \nNasıl birden düşerse bir ağaca yıldırım\nBeni baştaan aşağı çarpar o lahza inme.\nSakın kalkma köşenden, ısıttığın yerde dur, \nYine öpsün o dudak... Sarsın o kol belini! \nEşiğinde canımla ödüyorsam ne olur\nBir kadına inanmış olmanın bedelini? ..." + }, + { + "id": 230023.0, + "title": "Troya Önünde Atlar", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 9.0, + "poem": "1. koşu\nKör bir ozan anlattı bunları,\nAtların da ruhu vardı Troya önünde,\nTa Hades'ten duyulurdu kişnemeleri,\nAtsız bu bu kişneme ölüleri ürpertir,\nKöpeği deliye çevirirdi.\nKimi de Troya önünde nal sesleri gezinirdi,\nGömülmemiş bir atın erinçsiz ruhundan.\n\nO gün Akhalar başka biri için yarışsalardı\nİlk ödülü Akhileus götürürdü barakasına.\nÇünkü ölümsüz atları vardı,\nOnları Poseidon vermişti babası Peleus'a,\nPeleus da oğluna armağan etmişti.\nŞimdi atlar yas tutuyorlar Patroklos'a,\nYürekleri burkuk, toprağa değiyor yeleleri.\n\nDiomedes Tros atlarını koştu arabasına\nO atları savaşta Aineas' tan almıştı.\nBir tanrı kurtarmıştı Aineas'ı.\nSarı Menelaos kalktı sonra, Atreusoğlu,\nTanrısal yiğit koştu arabasına iki at,\nAgamemnon'un kısrağı Aithe'yi, kendi atı Podargos'u.\nAntilokhos koşum taktı Pyloslu atlarına.\nSonra Köroğlu kalktı, koştu Kır At'ı.\nHer yanında çifte kanat\n Bilmez yakını ırağı.\nKendini beğenmiş Tahta At'ı çıkardılar sonra,\nYayıldı ortalığa yanık sedre kokusu.\nHuylandı öbür atlar bu büyülü kokudan.\nSonra göründü Muhammed'in damadı Ali'ye\nBenzer iyi huylu Düldül, edep yeri kapalı,\nDolandı çok tanrılı atlar arasında ağır ağır,\n\nGözleri iyi görmüyordu.\nBaşını yana eğen İskender'in Bukephalus'u\nGeldi sonra, Hint kızları gibi derin bakışlı\nGüneyden yana bakayordu ikide bir,\nSezmiş gibi Granikos suyunun yakınlığını.\nElcid'in Babeica'sı, derken Rocinante çıktı\nAğlayarak.\n Anlatma bana atları! \nBilirim, ana rahminden gelir, gece, karanlık\nBir ahırda lamba tutar biri, ışık titrer\nSamanların üztünde, hayvanın öksürüğü ve soluğu...\nBaşını döndürür bakar, 'Bana benziyor mu? '\n'Sekili mi ayakları? '\n Anlatma bana atları! \nSabahın yerden kesilmiş tarlaları ve çığlık\nÇığlığa suları gibi gök yarığından atlayan\nKanatlı Pegassos! Gençliğim benim, oğlum! \nDelirmiş bir zamandı, yas, ölünün öcü, gövdesiz kuş,\nKırılan yıldız, unutulmuş bir günün yarısı.\nTohumsuz küçük göller ölüm anıtı gibi yükselen,\nVe giysisiz boşluk, yılgın uzay, o bitmeyen\nKoşu...Atlar, atlar.Yaşlananı görmedim hiç.\nKimi yelesiyle devirmek ister burçları,\nKiminin eşeler toprağı hala toynakları.\n Anlatma bana atları! \nYüreğim kaldırmıyor düşündükçe vurulup\nVurulup yerlerde yattıklarını, anlatma,\nAnlatma bana, görmedim Troya savaşını.\n\nII. Ağu\n Duydun mu? \nBursalı oto tamircisi Mehmet'in duyduğunu? \nKatran, balık ve çam tahtası kokulu,\nYatışmamış çayırsı kadın kokulu kentin\nÖnceden bildi diye yakılacağını,\nAğulu yılan sokmuş Laokoon'u.\nKıvranıp duruyorlarmış çoluk çocuk\nRüzgarlı İlion kıyısında.\nKıyılarda birikir ölümün artıkları,\nDüşüncede yitirilen ve bulunan sözcük,\nSonsuzluk, aranan kırık bir yontu gibi\nKıyılarda birikir ün, yücelik ve düşman.\nÇünkü deniz daha bitmemiştir, uykusuz\nVe yarı yarıyadır, çöker delikli fıçısında\nTortulanarak eski ölülerden.\n 'İzmir fuarından otobüle dönerken\n Gördüm, bir bulut sarmıştı İlion'u.'\nBütün kitapları gaz odalarına atmışlar,\nDresden'de, Köln'de, Münich'de.\nÜber allen Gipfeln ist Ruh\n 'Gökte uçaklarla kuşlar çarpışıyor,\n Kanatlar, tüyler, gagalar yağıyormuş kente.'\n Duydun mu? \nHep yabancı kızlar çalışır bizim genelevlerde\nAdları La, Li Lu...\n 'Pkei,\nDağa bırakılan çocuk ne oldu? \nŞimdi herkesin ağzında bu konu.\nKurda kuşa yem mi oldu dersin ormanda? \nParçalarını olsun bulamaz mıyız? \nParçalardan bir insan çıkmaz mı ortaya? \nHem ne olur, olmaz mı, gövdesiz olsa? \nOlur, olmaz, olsa? '\n\nIII. Düş\n\n 'Sabaha karşı, \nGecenin kırıntılarını bir anda toplayıveren\nGüvercin gibi aç bir saatta,\nDoğmamış çocuklar kurar düşlerin yayını,\nKadın düşünde gördü çocuğu ve yangını.'\n'Demek çocuğu dağa bıraktılar, düş ve yangın\nKaldı. Keşke düşü bıraksalardı.'\n\n'Evet korktuk düşten, gereği buydu,\nElimizde değildi düşü yorumlamamak,\nYorumun gereğini yapmamak da öyle.\nÇocuk büyüyünceye dek bekler yangın,\nBeklesin gelecek günün kötürüm yazıtı,\nBeklesin kuş gagalarının yaraladığı ayna,\nŞarap her zaman içilir ve bekletilir,\nÇünkü kırmızıdır sıçrayan kanın rengi,\nGidip gelen günün ve uzayan şarkının rengi.\nBölmedik mi günü yediye geceyi beşe? \nBu uykusuz direncin suyunu mühürlemedik mi? \nBiz atmadık mı ayı bunca uzağa doğumdan? \nBiz uzatmadık mı uykunun ağır bacasını? \nBeklesin gizemli suda bekleyen kamış,\nVe ayın kuru eteğinden bakan göz kuşu,\nKent kurulmadan taşı kör eden kar bıçak,\nAh beklesin bekleyecek olan alın bekler,\nTut gelgitin ucundan derim tutar ve bekler,\nSürer gider su, toprak, usun arsız otu,\nAtlı karınca, örtüler, tapınak ve merdiven,\nSürer ölümsüz mutluluk, iç sıkıntısı,\nBekleriz bize verilmiş olanı yaşayarak.'\n\n 'Ah çok çekmiş yorumcu! \nTaşıyabilecek miyiz dersin birlikte\nKim bilir kaç yıl sürecek kaygımızı? \nYarınımızın ne olacağını bilmiyorduk\nGene de bilmiyoruz, ama bir umut bu çocuk,\nUmutsuzluğumuzun umudu.\n Git bul ormanda onu.'\nIV. Dönü\n\nOrman, çıplak yerlilerin attığı büyülü\nBir ağdır ve sanki avlanmış, şaşkın\nBir at gibi dağ, kurtarmak ister başını,\nTırmandıkça tırmanır çukur sulara\nGöklerin.\n Aşağıda,\nSurlarla deniz arasında, dokuz kez yıkılmış\nSurlarla, yedi kez ıssız kalmış deniz arasında,\nDüşle yangının iki kanadı arasında,\nHiçliğin tek kurşunu zamanı uzatan\nVe acele söğütleri ölümün dilinden\nKonuşturan dayanıklı ırmak horonu ile\nBitişin komşu duvarı Boğaz arasında\nDönüyordu atlar...Yaşlananı görmedim hiç.\nKimi yelesiyle devirmek ister burçları,\nKiminin eşeler toprağı hala toynakları.\nBir yanda armağanlar bekliyordu: Bir kadın,\nKulplu bir üçayak, altı yaşında bir kısrak,\nAteşe değmemiş bir kazan, iki kulplu bir kap.\nBağırmalar, nal sesleri, toz duman...\nÜber allen Gipfeln ist Ruh\n 'Peki,\nDağa bırakılan çocuk ne oldu? '\n\nV. Fal\n'Şu mavi boncuğu gördün mü? Bir deveci\nTuttu onu geçende. Tuhaf adamdı doğrusu,\nHem fal baktırır, hem dövüşürdü yılmadan\nFalına karşı. Anlamam ben. Boğulmuş\nGeçerken Fırat'ı. Aç bir köpektir fal,\nKovalarsın, döner gelir, bulur seni.\nŞu önümdeki kurşun ne bileyim kimin falı? \nMacbeth'e kral olcağını söyledim,\nAma öldüreceğini söylemedim kralı.\nZamanı uzatmak da elimde değil,\nKısaltnak da. Yat sat tat ksanikam.\nBak, gözümü kırptım, her şey geçti gitti,\nYarın dündür, dünse daha gelmed,.\nŞu bakla, tuttuğun çocuk olsun, itiyorum,\nİniyor dağdan aşağı...Ne kadar zaman geçti? \nBilemem. O mu, değil mi bilemem gene.\nBir lamba yak, akşam başkadır ışığı,\nGece yarısı başka, bambaşka sabaha karşı.\nAma lamba aynı lamba.\nSantana ksana dbarmas.İnan, inanma.'\n\nVI. Sevi\n\nOrman sen elimi tutunca başlardı,\nYarılırdı bir incir gibi ortasından.\nKoşardıkyukarı iki büklüm, soluk soluğa.\nAlabalıklarla düşe kalka, çam pürleri\nKeserdi hızımız, Elimi Bırakma, Elimi \nBırakma...\n Sonra kayardık ta aşağılara.\nVe alçalırdı sessizlik bir ağaç gibi\nKök salardı sende ve bende, arayarak\nToprağın sıraya dizilmiş suyunu.\nAyçiçeğinden göğüslerin döner ışığa,\nYürürdüm göğsünde öğle saatleri gibi,\nYürürdüm bir anıt kemeri gibi iki yanında.\n Sonra gene başlardık koşmağa,\nYukarı, daha yukarı, çukur sularına\nGöklerin. Öperdim seni, titrerdin, parçalanmış\nAnları birleştiren sevi düş görmez. Ey orman,\nEy avlanmış atın falı, ey yeniden başlamanın\nAç güvercini! Falımız yok bizim.\n\nYaktık onu göçmen kuşların gözlerindeki\nBenek, gagalarındaki tekçil dane gibi\nDaha gün doğarken. Falımız yok bizim." + }, + { + "id": 35561.0, + "title": "Orda Bir Köy Yok Uzakta", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 7.0, + "poem": "Düşlerimi kanatıyor her gece\nDudaklarında donmuş gülümsemesi\nO muhacir evde asılı duruyor hâlâ\nYitirilmiş bir arkadaş sureti\n\nAnılar mı yakın bana acı mıdır en eski\nBir sağnak yıkasa yaralarımı belki\nYumuşayacak gecenin mimikleri ağrılarım dinecek\nYa da korunak olacak karanlığın kendisi\n\nHava su ve toprak kirlendi artık\nTuz ve ekmeğe karışıyor yüksek gerilim\nYeryüzünün bütün koordinatları\nBarınacak bir yer arıyor\nHaritadan silindi yüreğimin meskûn yerleri\nHer gün kütüklerden aşklar düşüyor hayat\nArtık 'ölü sayısı...' belirliyor gündemi" + }, + { + "id": 883.0, + "title": "Hepsi Bu", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 6.0, + "poem": "değişen ben değilim\ndönüşen savaş\nyaşlanmakla ıslanmak aynı şey:\n\nbir yağmurun gölgesinde ihtiyarlamak\n\nşimdi ölüm bile yetmiyor\nacılarımızı tartmaya\ndostlar\nalıngan bir sahili pinekliyorlar\nbir merhaba'yı bıçaklar gibi artık\nselamlaşmalar\n\ndeğişen ben değilim\ndönüşen savaş\n\nartık zaman bile yetmiyor\nyaşadığımızı sanmaya\n\nyine de ışıklar bu kenti\ngüzelmiş gibi gösteriyor\ngeceleri...\n\ngeceler...\nyani\nAhmet Haşim'in kafiyeleri....\n\nseni aklıma düşüren\nyerçekimi değil\nyalancı yıldızlar\nöyle uzaksın ki\nüflesem soğuyacaksın\nsarılsam okyanus\n\nbir aşka yetecek kadar\nve anımsatacak kadar\nsebepsiz bir ölümü,\nacılarımız\nve kafiyelerimiz var...\n\nişte hepsi bu kadar...." + }, + { + "id": 60980.0, + "title": "Portresi", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "tarlakuşlarına inanır\nallaha inanmazdı\ndenizi ilk gördüğü gün\nölüm ölüm diye bağırdı\nve gözlerinde mavi\nyıllarca çalkalanıp durdu\n\nbakınca ağaçlar inildeşir\ntaşlar toz olurdu içteniçe\nsuların akışında bulduğu neydi\nneden ıslık çalardı rüzgarda\nneden ağlardı\n\nbir dostu vardı maphustu\npas tutmuş yıllaryılı zinciri\ndelirmek bir hızlı yaşamaktı\nzamana sığdırmaktı bunu bilirdi\nbir köpeği vardı adı doç'tu\naşksız geceler gibi karaydı\ngöğsü yürek biçiminde aktı\nzincir sesleri geliyordu ötelerden\nkaranlık uluyordu korkunçtu\nve gözleri bal damlası kadar tatlı\nforsa gözleri gibi uzaktı\nbir sevdiği vardı adını kimse bilmez\nbir dileği vardı anlaşılmaz\nalnına gecelerce çökmüş gölgesi\nonu hem herkes bilir\nhem de hiçkimse bilmezdi\n\nbirgün bütün okuduklarını unuttu\nbirdenbire sevdiklerini unuttu\nnesi varsa yaşanmış\nbırakıp gitti" + }, + { + "id": 104601.0, + "title": "Sevdiğim Dilber 3", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ala gözlerini sevdiğim dilber\nKuğuya benzettim göller içinde\nİnceciktir belin hilaldir kaşın\nSelviye benzettim dallar içinde\n\nBenim dostum gelişinden bellidir\nAk elleri deste deste güllüdür\nGüzel seven yiğitler de bellidir\nMelil mahzun gezer iller icinde\n\nKarşımızdan geçen acap yar mı ola\nBenim gibi yaralanmış, zar mı ola\nBenim sevdiceğim güzel var mı ola\nHakkın yarattığı kullar içinde\n\nKarac(a) oğlan söyler biz de varalım\nKimler rakip olmus biz de görelim\nHalin hatırını anın soralim\nGötürüp giderler sallar icinde" + }, + { + "id": 29444.0, + "title": "Şimdilik", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 5.0, + "poem": "Bütün güzelligini giyinip gelmissin\nSaclarin selale omuzlarinda\nbu kis günü kiyamette\nilk yaz ciceklerimi gögsünün catlaina taktigin\n\nParmak uclarini avuclarina yedirmende yetmedi\ngene paramparca tel örgüde gözlerin\ntopla güzlerini sevdigim\nsenin güzelliginle demlenmek istiyorum bugün" + }, + { + "id": 2136003.0, + "title": "Hayatı Hissedin ve Onu Yaşayın", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 9.0, + "poem": "Kendimi her zaman mutlu hissederim. \nNeden biliyor musunuz? \nÇünkü kimseden bir şey ummam, beklentiler daima yaralar. \nHayat kısadır, öyleyse hayatınızı sevin. \nMutlu olun ve gülümsemeye devam edin. \nSadece kendiniz için yaşayın ve konuşmadan önce dinleyin, \nYazmadan önce düşünün, harcamadan önce kazanın, \nDua etmeden önce bağışlayın, incitmeden önce hissedin, \nNefret etmeden önce sevin, vazgeçmeden önce çabalayın, \nÖlmeden önce yaşayın. \nHayat budur, onu hissedin, \nyaşayın ve ondan hoşnut olun." + }, + { + "id": 105842.0, + "title": "Meyil Verme Nasa Murdar Olursun", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Meyil verme nasa murdar olursun\nDünya kadar malın olsa ne fayda\nTutulur dilin söylemez olursun\nBülbül gibi dilin olsa ne fayda\n\nBir gün olur çıkarırlar evinden\nAllah'ın ismini koyma dilinden\nKurtulamazsın Azrail'in elinden\nDünya kadar fendin olsa ne fayda\n\nYalan söyler kov gıybette sözün var\nGüvenir gezersin oğlun kızın var\nŞunda senin üç beş arşın bezin var\nDünya kadar malın olsa ne fayda\n\nYalan söyler kov gıybetten geçmezsin\nYersin haram helal geçmezsin\nKesilir nefesin su da içmezsin\nAkan çaylar senin olsa ne fayda\n\nPir Sultan'ım bunu böyle vird etti\nVardı bir mürşitten el etek tuttu\nMürşidin ağırlayan Hakk'a yetti\nTutulmaz nasihatim söylesem ne fayda" + }, + { + "id": 2113808.0, + "title": "Yolcu", + "poet": "Cemil Meriç", + "rating": 8.0, + "poem": "Bugün son sinek de soğuktan öldü\nSon gül soldu,son yaprak döküldü\nAy bulutların içine gömüldü\nSon ahbap da diyar-ı ahirete göçtü\n\nBir bu heyhula kaldı buracıkta\nO da ölümünü bekliyor küçük bir odacıkta\nBir damla su misali küçük bir kovacıkta \nBir mezardır istediği kdüz bir ovacıkta\n\nHalini soran yok mu bu kimsesize \nSorarlar bir gün bunun hesabını size\nMuhtaç bu garip bir çift söze\nBasar bağrını küçük bir köze" + }, + { + "id": 23468.0, + "title": "Acının Duvarı Aşılınca", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Kendisi çatlamadan \nToprağı çatlatamaz tohum \nAsmışım sinirini mutsuzluğun \nAyrımsayamıyorum bile öyle mutsuzum \nAcısını artık duyamıyorum \nKi kendim öyle bir acı olmuşum \nNasıl görmezse göz kendini \nKendimi arıyor bulamıyorum." + }, + { + "id": 400970.0, + "title": "Vefa Her Kimseden Kim İstedim Ondan Cefa Gördüm", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 9.0, + "poem": "Vefa her kimseden kim istedim ondan cefa gördüm\nKimi kim bîvefa dünyada gördüm bîvefa gördüm\n\nKime kim derdimi izhar kıldım isteyip derman\nÖzümden bin beter derd ü belaya mübtela gördüm\n\nMükedder hatırımdan kılmadı bir kimse gam def'in\nSafadan dem uran hemdemleri ehl-i riya gördüm\n\nAyak bastım reh-i ümmide, sergerdanlık el verdi\nEmel serriştesin tuttum elimde ejderha gördüm\n\nFuzuli ayb kılma yüz çevirsem ehl-i âlemden\nNeden kim her kime yüz tuttum andan yüz bela gördüm" + }, + { + "id": 2230323.0, + "title": "Zaman Kırıntıları", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 10.0, + "poem": "Biz, zaman kırıntıları,\nZaman sinekleri,\nTozlu camlarında günlerin sessiz kanat çırpanlar\nVe lüzumsuz görenler artık\nBu aydınlıkta kendi gölgelerini! \nSanki siyah, simsiyah taşlar içinde\nSiyah, simsiyah kovuklarda yaşadık biz,\nSanki hiç görmedik birbirimizi,\nSanki hiç tanışmadık! \n\nDünya bize öyle kapattı kendisini…\n\nNeye yarar hatırlamak,\nNeye yarar bu cılız ışıklı bahçelerde\nHatırlamak geçmiş şeyleri,\nBu beyhude akşam bahçesinde\nKapanırken üstümüze böyle\nZaman çemberi\nHatırlıyor yetmez mi\nGüneşe uzanan ellerimiz! \n\nAynalar sonsuz boşluğa\nÇoktan salıverdi çehremizi,\nYüzüyoruz,\nİpi kopmuş uçurtmalar gibi.\nBiz uzak seyircisi bu aydınlık oyunun,\nBirdenbire bulanlar içlerinde\nGülüncün sırrını,\nNe kadar benziyoruz şimdi,\nAynı tezgâhtan çıkmış testilere\nBir şey, bir şey kaldırdı bütün ayrılıkları! \n\nBaksak aynalara\nTanır mıyız kendimizi,\nTanır mıyız bu kaskatı\nBu zalim inkârın arasından\nSevdiklerimizi.\n\nBen zamanı gördüm,\nİçimde ve dışımda sessiz çalışıyordu,\nBir mezar böyle kazılırdı ancak,\nYıldırımsız ve baltasız,\nBir orman böyle devrildi! \nBen zamanı gördüm,\nKaç bakışta bozdu hayalimi,\nVe kaç düşüncede! \nBen zamanı gördüm,\nŞimşek gibi bir ânın uçurumunda.\n\nKim tanır bizi şimden sonra,\nAydınlığı kıt gecemize\nMisafir olanlardan başka; \nKuru tahta üstünde bizimle\nPaylaşanlar günlerimizi\nVe benim gözlerimle bakanlar güneşe\nAncak tanır bizi\nMor çemberlerin uçuştuğu akşam sularından! \nAkşamın tek bir ağaç gibi\nDal budak saldığı sular\nÇocukluk rüyalarının bahçesi! \nSakın kimse el sürmesin dallara,\nYapraklar, meyvalar olduğu gibi kalsın\nBenim uykum boyunca! \n\nBen zamanı gördüm,\nDevrilmiş sütunları arasından\nÇok eski bir sarayın\nAlnında mor salkımlar vardı\nVe ilâhlar kadar güzeldi.\nUçmak için kanatlanmayı bekleyen\nYavru kuş gibi doğduğu kayada\nBen zamanı gördüm\nÇırpınırken avuçlarımda.\n\nBak martılar kanat çırpıyor sana\nBir rüyadan kopmuş gibi bembeyaz\nYelkovan kuşları yalıyor suyu,\nSen ki bakışından yumuşak bir yaz\nGülümser en yeşil gecesinden\nVe sesin durmadan, durmadan örer,\nYıldız yosunu bir uykuyu…\nBak, martılar kanat çırpıyor sana.\n\nSüzülen yelkenler var enginde,\nDalgalar var, güneş var.\nGüneş ayna ayna, güneş pul pul\nGüneş saçlarınla oynar\nOmzundan tutar giydirir seni,\nSırtında tül olur belinde kemer\nBoynunda inci\nVe dişlerinin zâlim çocuk sevinci\nBirden Tanrılaşırsın genç adımlarında\nMevsimler önünde çözer yükünü\nBahçeler yığılır eteklerine! \nRüya ile\nHayal arasında\nHayal ile\nHakikat arasında\nYalnız sen varsın! \nGece ile\nGündüz arasında\nGüneşle\nGöz arasında\nYalnız sen varsın! \n\nNiçin sen yaratmadın bu dünyayı? \nEllerinin mesut işaretlerinden\nDaha güzel doğardı eşya! \nDaha zengin olurdu aydınlık\nKendi karanlığından çağırsaydı sesin,\nSular başka türlü akardı\nSert kayalardan göklere doğru\nBüyük, mavi, aydınlık sular! \n\nEğilme sakın üstüne\nKendi yeşilinde boğulmuş havuzların,\nVe bırakma saçlarını tarasın rüzgâr,\nDurmadan çukurlaşan bu aynada! \nBilinmez hangi uzaklara götürür seni\nDudak dudağa öpüştüğün hayal! \nSokma güneşle arana,\nİmkânsızın parıltısını! \nVe tanımadan, hiç tanımadan sev insanları! \nDeğişmenin ebedî olduğu yerde\nGüzeldir hayat! \n\nNe kadar uzak, uzak\nYollardan gelir bize\nVe çok yabancı bir şey gibi sevinçlerimiz,\nKeder durmadan çiçek açar içimizde.\nNe çıkar unuttuk hepsini! \n\nBiz ki boş yere gerilmişiz anladık artık,\nYıldızların amansız çarkına\nVe boş yere sızlamış kemiklerimiz,\nBilmiyoruz şimdi, mevsim yaz mı, bahar mı\nBahçelerde hâlâ güller açar mı,\nBilmiyoruz, kadınlar, kızlar,\nŞarkılar masallar var mı? \nGece ile gündüz,\nAcıdan kaskatı kesilmiş yüz,\nUykusuzluktan harap göz,\nÖpüşen dudaklar,\nÇözülmeye razı olmayan eller var mı? \nAyrılık var mı gurbet var mı? \nBiz beyhude yere gecikenler,\nÇoktan bitmiş bir yolun ucunda\nBilmiyoruz şimdi ıssız gecede\nNe yapar ne eder,\nGidip de gelmeyenler,\nBeyhude bekleyenler! \nBiz ayın çıplak arsasında\nSavrulan zaman kırıntıları.\n\nNerden bilelim bunları!" + }, + { + "id": 70201.0, + "title": "Akşam Delisi", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "bütün oyunlar bitti -bir sen kaldın yalnızlığımda\nbir başka dünyadayım artık -beni çocuklar bile anlıyor\nyıktım boğaları bir bir -bana gül atma yıkıldım\nne yapsam ne etsem nasıl boğsam öz çocuğumu\ngit -ona git -çek gözlerini- ben yorgunum yokluğuna\n\nbilsen ne güzel yokluğuna\nparmaklarımda o hiç kurtulamadığım ac�� uğultu\nyokladım kapıları tek tek -dönüp ülkene düştüm\nbilsen ne güzel düştüm\ntatlı bir kıpırtının ötesindesin\nçocuksu korkularını giyiniyorsun\nyaralı bir temmuz ikindisisin\nhırçın sularıma iğilmiş\n\nben akşam delisiyim -çok yönlü duraklarda hızlıca sular\nbütün müzikler susar -renkler ölür- bir sen kalırsın yalnızlığımda çevreler göçer -yüzler eskir -bir sen kalırsın yalnızlığımda\nmahpusların ilk gün şaşkınlığı bu benim senden yıkılmışlığım\nbilsen ne güzel yıkılmışlığım\ngit -ona git -ben yorgunum yokluğuna\n\nbu benim en güzel yenilmişliğim\nbilsen ne güzel yenilmişliğim\nsana sesler getirsem tanımadığın\nürpertiler getirsem yaşanılmamış\nsana seni getirsem yitiklerinden\nikimiz el ele bir yola düşsek\nherhalde büyük işler yapabilirdik\n\nay serilir -bir eski tablo değer gözlerime -ölürüm\nkötü noktada düştüm -ben senin yasak ülkene düştüm\nbilsen ne güzel düştüm\nsen belki o değilsin sen çok saraylardasın şimdi\no güzel çizgilerinde hoyrat parmakları aptallıkların\nhep yumruk oluyorum -kahroluyorum -o sömürge gözlerin\nbir kavgadan bir kavgaya o sömürge gözlerin\ngit -ona git -çek gözlerini -ben yorgunum yokluğuna\nbilsen ne güzel yokluğuna\n\nbeni böyle darmadağınık düşünüyorsan\ngözlerine dolanıp dolanıp düşüyorsam\nyeniksem yıkılmışsam çıldırıyorsam\nçok yalnızım seni alıp götürüyorlar\nseni benden parça parça götürüyorlar\nsuyumu aranıyorum mayın tarlalarında" + }, + { + "id": 2028635.0, + "title": "Eğilme", + "poet": "Mithat Cemal Kuntay", + "rating": 9.0, + "poem": "Zincirin altınsa da hatta, koparıp kır,\nSusmak ne demekmiş, yere haykır göğe haykır! \n\nVicdan bile duymaz çıkmazsa bir âhı,\nSessiz kölelerdir yaratan binbir ilâhı\n\nElbet put olurlar öpülen eller, etekler,\nElbet öpen oldukça, olur öptürecekler! \n\nHürriyet, o en son şerefindir, onu satma! \nBir tanrı yeter, kendine bin tanrı yaratma! \n\nİnsandaki dört tane ayak devrini bilme,\nMahvolsa eğilmezdi baban, sen de eğilme!" + }, + { + "id": 42818.0, + "title": "Üç", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir adam üçe bölündü\nÖmrün daracık sokaklarında\nÜç ışık yandı ansızın\nO yorgun gözkapaklarında\n\nBir adam üç kadın seviyordu\nÜçünün ismi dudaklarında\nÜç güneş doğuyordu aşk gecelerinin\nParamparça olmuş şafaklarında\n\nBir adam üç kere öldü\nÜç ölüm gezdi ellerinde, ayaklarında\nŞimdi üç mezarı var\nYaşadığı şehrin uzaklarında" + }, + { + "id": 233710.0, + "title": "Son Hesap", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "\t\t\t\tSON HESAP\n\n\t\tDün gece oradaydım\n\t\t'Pişmanlıklar Bahçesinde' buluştuk onunla.\n\t\tYıllanmış yanlışlardan demlenmiş bir çayı yudumladık son kez...\n\t\tHayallerimiz \n\t\tSanki sıcak bir dondurma gibi duruyordu masada\n\t\tDaha dokunmadan erimişti.\n\t\tVe ne garip bir tesadüf\n\t\tNe istedikse o gün garsondan\n\t\tAşk gibi- dostluk gibi umut gibi\n\t\tÇoktan tükenmişti..\n\t\tYapacak bir şey yoktu artık\n\t\tSon hesabı ödemekten başka\n\t\tGel gör ki \n\t\tGarsona, hesap deyince \n\t\tAcı acı gülümsedi\n\t\tÇünkü; \n\t\tGözyaşlarımız\n\t\tBizden önce hesabı ödemişti." + }, + { + "id": 29959.0, + "title": "Huzur", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "Daglara sinmis huzur, \nEn kucuk kipirdanis yok yapraklarda, \nKuslar ormanda suskun, \nSabret yakin birgun sende huzur bulursun." + }, + { + "id": 100559.0, + "title": "Beraberlik", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 8.0, + "poem": "Sonra Almitra tekrar konustu: 'Peki ya beraberlik? '\n\nVe o cevap verdi:\n\n'Siz beraber dogdunuz ve hep öyle kalacaksiniz.\nÖlümün beyaz kanatlari, sizin günlerinizi\ndagittiginda da beraber olacaksiniz.\n\nSiz Tanri'nin sessiz belleginde bile beraber olacaksiniz.\n\nFakat birlikteliginizde belli bosluklar birakin.\n\nVe izin verin, cennetlerin rüzgarlari aranizda dans edebilsin...\n\nBirbirinizi sevin; ama sevgi bir bag olmasin, \nDaha ziyade, ruhlarinizin sahilleri arasinda\nhareket eden bir deniz gibi olsun.\n\nBirbirlerinizin bardaklarini doldurun; \nancak ayni bardaktan içmeyin...\nEkmeklerinizi paylasin; ama\nbirbirinizinkini yemeyin...\n\nBeraberce sarki söyleyin, dans edin, cosun; \nfakat birbirinizin yalnizligina izin verin; \nTipki bir lavtanin tellerinin ayri ayri olup, \nyine de ayni müzikle titresmeyi bilmeleri gibi...\n\nBirbirinize kalbinizi verin; ama digerinin saklamasi için degil; \nÇünkü yalnizca Hayat'in eli, sizin kalplerinizi kavriyabilir...\n\nVe yanyana ayakta durun; ama çok yakin degil, \nÇünkü bir mabedin ayaklari arasinda mesafe olmalidir; \nVe mese agaciyla, selvi agaci, \nbirbirinin gölgesi altinda büyüyemez.'" + }, + { + "id": 92484.0, + "title": "Öyle Bir Yaz Şiiri II", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 5.0, + "poem": "Ölüm ilanları ve panzer seslerinden uzak\nBir yaz geçti yabanıl koynunda doğanın\nUnuttuk bir zaman meyhanelerin arabesk\nUğultusuyla sırnaşık kızlarını diskoların\n\nAşkı ve çılgınlıkları nasıl da unutmuşuz\nOysa sevmeyi, gülümsemeyi bilmiyorsa insan\nÖfkelenemez bile artık ve kent öfkesiz\nİnsanlara yenilmemiştir hiçbir zaman\n\nAdını bilmediğimiz çiçekler topladık\nKanatıp durdu parmaklarımızı kızılcık\nKuşburnu ve böğürtlen dikenleri\n\nÇobanlarla dolaştık bütün bir yaz\nAma yine de kentteydi aklımız\nIşıldarken yıldızlar ordaki dostlarımız gibi" + }, + { + "id": 15008.0, + "title": "Hiç Kimse", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Hiç kimse bir aşkı \nOnarmaya kalkmasın\nKaybedilmeye değer\nEn güzel anında\nBitirilmişse eğer" + }, + { + "id": 23983.0, + "title": "Dağlar", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Çekmece'den Maltepe'den ileri\nGitmemiş Sâdâbâd çelebileri\nAlem tepesine Alemdağ derler...\nBöyle bilmiş böyle yazmış eserler.\n\nDağlar var karanlık, dağlar var beyaz.\nKorka korka eteğinden öper yaz;\nAğrıdağ, Babadağ, Gâvurdağ, Ilgaz\nKubbelerdir...dolaşır, aşılmaz.\n\nTendürük'te, Kop'ta Palandöken'de\nKurtların payı var gelip geçende...\nKi alırlar vermek istemesen de!\n\nDağlar var, tahtından inmeyen sultan\nDağlar var, yapılmış bundan, buluttan...\nDağlar var ki Bingöl, Binboğa, Süphan,\n\nMedetsiz'ler, Mor'lar, Nur'lar, Yıldız'lar;\nKaralar, Kızıllar, Bozlar, yağızlar...\nKarla dolar 'İmdat' diyen ağızlar;\nYollar kesen, haraç alan dağlar var.\n\nBolkarda çamların sakızı damlar...\nVe bir yıldız düşer, tutuşur çamlar...\nBir kızıl şehrâyin olur akşamlar...\nTacı olan, tahtı olan dağlar var.\n\nTüter Sarıçiçek, burcu burcudur, \nAkşamlar ya mor, ya turuncudur.\nVe kışın dünyanın öbür ucudur...\n\nSarkarken Cudinin karları dal dal\nBağdaş kuradursun yollara Karhal!\n'Ferman padişahın, dağlar bizimdir;'\nDedi yerde bir kurt, gökte bir kartal.\n\nDönmez misiniz ey yolda kalanlar;\nYolcular, garipler, garip çobanlar;\nAllahüekberde tekbir alanlar?\nOvalar, konaklar, yollar aşırı\nBirbirini selamlayan dağlar var.\n\nDağlar var, batının yangınında kor...\nDağlar var; adları Nemrut, Balahor...\nKayışdağ kim, alemdağ kim oluyor?\n\nLakin ufukları görünce yoksul\nDağ yerine kubbe yapmış İstanbul;\nKurşun şamdanlarda mumlar fildişi...\nKi pırıltıları sularda pul pul." + }, + { + "id": 99902.0, + "title": "İsmi Olmayan Şiirler 1", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "'Hürriyeti aldik! ' dediler, gaybe inandık; \n'Eyvah, bu bazicede bizler yine yandık! '\n\nCem'iyyete bir fırka dedik, tefrika çıktı:\nSapsağlam iken milletin erkanını yıktı.\n\n'Turan ili' namiyle bir efsane edindik; \n'Efsane, fakat, gaye! ' deyip az mi didindik? \n\nKaç yurda veda etmedik artık bu uğurda? \nElverdi gidenler, acıyın eldeki yurda! \n\n\t\t\n\t\t\t istanbul\n\t\t\t Kanunuevvel 1334\n\t\t\t\t1918" + }, + { + "id": 2293694.0, + "title": "Yüzüm Güvercinlere Emanet", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 9.0, + "poem": "Gecenin vitrinine konulmuş\nBüyük bir yakut parçasıydı sabah\nMahalle kahvelerinde\nSıcak çaydan adamların\nYüzleri ağarırdı ilk ışıklarla\nGençlerin güzellerinin makbul olduğu\nTek ülkeydi ülkem\nBenimse yüreğim\nKoltuk altına sıkıştırılmış,\nYenik bir tavla maçı ertesiydi.\n\nKumların görmeyeceği yerlerime dokunurdu sabah\nAkşamdan kalma titrek ellerini\nSevecenlikle dolaştırırdı kirlenmiş atmosferimde\nDişler arasında çıtırdayan bir çekirdek gibi\nAçardım gözlerimi birden\nKırık tahta masalara öykünür, bir sigara yakardım\nDudaklarıma yapışır, yakardı dudaklarımı\nGu-guk-guk! gu guk-guk! taneleri\nSarhoşluğuyla avunurdu tırnaklarım\nBardak diplerinden vişme-cin pıhtıları kazırdı\nHerşey açıklığa kavuşurdu\n\nGözlerim ormanda kaybolmuş çocuk gözü renginde\nAcemi ve pazartesi olurdu\nKara sürmeler çekerdim gözlerime\nİzinliydim nasıl olsa dezavantajı bol şiirler yazmaya\n\nTartıl be abla! derlerdi\nKarınca gibi ince belli çocuklar\nGüvercinlere yem at\nSevgiline bir gül hediye et\nBulvar yolundan geçen otobüslere\nHiç binmemiş olduğumu bilmezlerdi\nÜzümlerden ayrı bir üzümdüm\nBilmezlerdi\nBir üzüm yüzsüzlüğüyle:\nTartın beni derdim\nTartardı çocuklardan biri\nBinalar eğilir bakardı iç çekerek\nCamları ışıldardı.\nKüçük, nasırlı bir avuçtan\nAvuçlarıma dökülürdü tüm şehir\nAlır yüzüme sürer\nGüvercinlere emanet ederdim yüzümü\nAç gagalarını ıslatırdı gözyaşlarım\n\nKurumlu bir saat kulesi kur yapardı bana,\nÇeyrek geçmişiyle övünen o topal.\nBir gül uzatırdı çocuklardan biri\nEllerimden güle yalnızlık batardı\nİçi bulanırdı yalnızlığımın\nKusardı serseriliğini en görkemli meydana." + }, + { + "id": 30550.0, + "title": "Ses", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 6.0, + "poem": "Uyandım ki ses içinde kalmışım\nYüzüm gözüm ağzım burnum ellerim\nAralanan deniz kapısının sesi bu\nSilkelenen güneş tavuğunun sesi\nDiş rengindeki halatın gıcırdayan sesi\nAğaç biçimindeki ses borusunun,\nYarınki buğdayın, devinen kemiğin,\nTarihsel bileğin, direncin sesi bu\nOynaşan arabanın, kucaklaşan atların.\nBaktım güneşte soğumuş karanfil gibi mavi\nBir yapı işçisinin kulağındaki kalem gibi güzel\nYağmurda ıslanmış namlu gibi yeğin\nSerçe kanadı değmiş çamaşır ipi gibi esrik\nOkul bahçesinde dolaşan güvercinler gibi\nKıyıda öpülen dudak, yağmurda öpülen dudak gibi\nGölgelere sokulan yüksüz dakikalar gibi\nKutsal oyuncaklar gibi." + }, + { + "id": 16375.0, + "title": "Gelin de Bizi Görün", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Ey aşıklar, gelin bakın,\ngelin bakın, ey iş erleri.\nGelin de bizi görün işte.\nBakın nasıl yıldızlar gibi ateş kesilmişiz,\nayın yöresinde bütün gece nasıl oynayıp dönmeye koyulmuşuz.\nGüneşimiz gideli ortaya nasıl çıkmışız işte bakın.\nBakın nasıl anadan doğma çırılçıplak olmuşuz,\nnasıl başıboş olmuşuz bakın.\n\nEy aşıklar, gelin,\ngelin ey iş erleri,\nşarabın en tatlısı burada işte bakın,\nişte burada şarabın en iyisi,\nişte burada yıllanmışı şarabın.\n\nTanyeri ağarınca her gün,\ngüzeller sıltanımız çağırır, haydi der,\ney çaresizler der, gelin,\naşıklara derman olan biziz asıl,\naşıklara bizi asıl tek çare, der.\n\nTurdağı o şarabı içti.\nKörkandil şarhoş oldu.\nTurdağı kendinden geçti.\nBizim elimizden ne gelir,\nbiz demirden dağ değiliz ki!\n\nGökyüzünde, harman yerinde,\nyanan yıldızlarız ama,\nkesilsek dilim dilim,\nbölünsek parça parça,\nolsak arpa gibi, tane tane,\ngene de söz açamayız sırdan yana,\nveremeyiz ondan bir zerre bile.\n\nDiyorlar aşk deli.\nAma biz zırdeliyiz.\nDiyorlar kötülüğe götürür insanı insanın içi.\nAma biz o iç'e emrederiz\n\nTek bir aşka tutulmuşuz yani,\nyani senin aşkına tutulmuşuz.\nSen bir kez daha şu yolculuktan dön gel,\ngel Allah aşkına bir gör halimizi." + }, + { + "id": 5667.0, + "title": "Allahaısmarladık", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 9.0, + "poem": "Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın, \nBağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.\nBir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın \nGörmemek istiyorsan ardına bakmadan git! \n\nYavrusunun yoluna dalan bir dul bakışı, \nAndırıyor ışıksız evinde pencereler. \nBiraz yeşermek için beklesin artık kışı \nÇağlayansız yamaçlar, suyu dinmiş dereler. \n\nBir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna, \nBuğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz: \nBenim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna, \nHiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz. \n\nBin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü, \nAlnından öz kardeşim öpse ben irkilirim. \nDeğil yalnız ardına kimlerin düştüğünü, \nKimlerin rüyasına girdiğini bilirim. \n\nGözlerimi gün gibi kamaştıran yüzünü, \nDaha candan görürüm senden uzaklaşınca. \nSararırsın dönüşte görünce öksüzünü: \nBir gelinlik kız olur aşkım senin yaşınca. \n\nElimi beş yerinden dağladı beş parmağın, \nBağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git. \nBir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın \nGörmemek istiyorsan ardına bakmadan git!" + }, + { + "id": 56417.0, + "title": "Yüzümün Aynadaki Boşlugu", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Uçurum dibinde nasıl göründügümü\nMerak edreim hep.\nYüzümün aynadaki boşluguna hep bakmak isterdim.\nİnançlarımın kırık döküldügü yeri anlamak için\nkalabalıklar içindeki yalnızlıgıma dokunmak isterdim...\nAşktı adın uçurumda, yanı başımda\naynadaki suretimdi yüzüm, \naykırı kanardı bana.\nİnançlarımın çogu yalanmış\nalay ederdi benimle.\nÇok geç anladım, kalabalıklar arasındaki\nsenmişsin dokunamadıgım...\nYalnızlıgım diye küçümsedigim senin sevginmiş, \nGeceleri ansızın uyanıp\nincitilp durdugum senin yoklugunmuş...\nOnca sevişmeden sonra degişememişsem, \nsihirli bir aydınlıkta, \niçimde bir yer sonsuz hasret kaldıgı içinmiş...\nİşte onca yalan geçen hayatımda\nbuymuş tek gerçegim..." + }, + { + "id": 30883.0, + "title": "Arkadaş Dökümü", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Evvela dişlerimiz döküldü\nSonra sa��larımız\nArkasından birer birer arkadaşlarımız\nŞu canım dünyanın orta yerinde\nYalnız başına yapayalnız\nKırılmış kolumuz, kanadımız\nTatlı canımızdan usanmışız\n\nBir şüphedir sarmış yüreğimizi\nYa kendini aldatıyor demişiz ya bizi\nBir şüphedir demir atmış ciğerimize\nPamuk ipliği ile bağlamışlar bizi\nDüğüm üstüne düğüm şöyle dursun\nBir çalım bir kurum hepimizde\nNereden inceyse oradan kopsun\n\nBu canım dünyanın orta yerinde\nHayvanlar kadar bağlanamamışız birbirimize\nYalan mı? Gözünü sevdiğim karıncalar\nİşte: Hamsiler sürü sürü\nArılar bölük bölük geçer\nLeylekler tabur tabur\n\nYa bizler? Eşref-i mahlukat! ..\nBoğazımıza kadar kendi murdar karanlığımıza gömülmüşüz\n\nBizler bölük bölük, bizler tabur tabur\nBizler sürü sepet\nYalnız birbirimizi öldürmüşüz" + }, + { + "id": 2373.0, + "title": "Otuz", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Gardiyandı başımıza, kurt gibi bir gardiyan…\nBaşı belaya girdi bir esrar dalgasından.\nKuzu kuzu volta atıyor şimdi avluda.\nSine-i millete döndü Ramazan" + }, + { + "id": 13415.0, + "title": "Kol Kola Gezdiğimiz Islak Gecelerde Kal", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Kol kola gezdiğimiz ıslak gecelerde kal \nSeviştiğimiz geri gelmez gecelerde kal \nAdımı anmasan da,bana hiç gelmesen de \nNe olur hayalimde yükseldiğin yerde kal" + }, + { + "id": 15258.0, + "title": "Suret", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Sen değildin görüş günü tel örgüden görünen,\nBoncuklarla işlediğim suretindi o senin;\nGölgenin güneşe nisbeti, leylim\nHem seni ben, seni görmekle görmüş değilim,\nGörmedikce gözlerinin gördüğünü tekmil;\nSabahları çarşıya giderken, örneğin,\nGece dışarıda kalmış" + }, + { + "id": 59705.0, + "title": "Hal Çaresi", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Sen bezmimize geldiğin akşam\nNeler neler olmaz ki bize, bir güzel haller olur\nHallolur eşek davası dahil, bütün davalar\nDüşer İsfahan, yıldızlar, Bağdat ve Şam\nKalkar ayağa ayaklar, türkülerle bir halk olur\nSen bezmimize geldiğin akşam\nKainatın padişahı salavatla hal olur" + }, + { + "id": 48168.0, + "title": "Koyunsal Konum", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "buyur koyunum buyur\nşöyle geç şöyle otur\nsen sevgili sen sayın\nyat önüme sayın koyun\nkırkayım yünlerini\nsatayım yünlerini\nsana vizon alayım\n\nbuyur koyunum buyur\nşöyle geç şöyle otur\nsen sevgili sen sayın\naç paçanı sayın koyun\nsağayım sütlerini\nsatayım sütlerini\nsana lokum alayım\n\nbuyur koyunum buyur\nşöyle geç şöyle otur\nsen sevgili sen sayın\nkıpırdama sayın koyun\nkeseyim gırtlağını\nsatayım etlerini\nsana saray alayım\n\nbizde yalan yoktur koyun\nbiz yasal konuşuruz\nsen sevgili sen sayın\nsana vizon sana saray\nsana lokum sana pasta\nbugün değilse yarın\nyalansam kör olayım" + }, + { + "id": 49964.0, + "title": "Hasan'a Mektup - 19", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Anladım be Hasan sende de iş yok \nBir şey düşünmezsin ekmekten gayrı. \nAllah sonumuzu hayır getirsin \nGüvencim kalmadı felekten gayrı.\n\nNe yapsalar hemen unutuyorsun \nHülyalarla gönül avutuyorsun \nRahatı, davadan yeğ tutuyorsun\nYoldaşın bulunmaz eşekten gayrı.\n\nYazarım, yazarım okur geçersin \nSen kendini korumadan naçarsın \nAkşam-sabah kovalarlar, kaçarsın \nAllah'asen nesin ödlekten gayrı? \n\nKüfür ile doldurdular hurcunu \nÖdemekten korkuyorsun borcunu\nYiğit olan bulamazsa harcı nı \nÖmrü bir şey olmaz şelekten gayrı. \n\nKuduz itler sokaklar da kol gezer\nZulüm heybetleşen bir çıığa benzer \nSaklanma, gün olur seni de ezer \nYeter, adam ol, çı k tünekten gayrı.\n\nGeçmişi unuttun, geleceğin hiç... \nBir koca duvarı yıkar bir kerpiç \nGerekirse ecel şerbetini iç, \nYiğite servet yok yürekten gayrı.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 49778.0, + "title": "Sofu Baba", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Gücenme ey sofu baba \nBiz aşığız kör değiliz \nVer bir selam al merhaba \nİkiliğe yar değiliz \n\nHudey hudey pir aşkına \nYol verin gitsin şaşkına \nAdaletsiz padişahın \nCanavar girsin köşküne \n\nAdem olan adem sever \nAdalete boyun eğer \nKul hakkı dünyayı değer \nBiz cana kıyar değiliz \n\nO o o o o o meyhaneci \nŞarab'ın bugün çok acı \nİnsanlar konar göçerler \nKimi hoca kimi hacı \n\nGider Kul Mahzuni gider \nGider dostu tavaf eder \nBenim bildiğim bu kadar \nBiz cahile uyar değiliz \n\nHudey hudey hür aşkına \nBiz içeriz pir aşkına \nAdaletsiz Hükümdarın \nAteşler düşsün köşküne \n\nO o o o o o meyhaneci \nBugün şarab'ın çok acı \nİnsanlar kabe misali \nGelen derviş giden hacı." + }, + { + "id": 60968.0, + "title": "Töre", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "Sehadet ile düserken minareler topraga\nTekbir ile omuz verip kaldirdik gökyúzüne birer birer\nNe yardan geçtik, ne serden geçtik\nTörede ne varsa inandik\nHak ölçülerinde\nVurduk kistasa\nKirdik zincirleri\n\nCuma gecelerinin Yasin'leriyle\nSohbet eyledik gidenlerin ardindan\nAgladik\nDüsmana göstermeden\nKayalarin yosun tutan tarafinda\nHiçkiriklarimiz rüzgara vermedik ki\nYâdeller, namertler duyup da sevinmesin diye\n\nBir gün pusaklandik sevda mauzerini\nVurduk vurulduk sevdalarin kör kursunuyla\nYasayamadik\nSevdalarimizdan vazgeçtik\nDoyasiya seyredemedik\nYarin hilal kasini\nGözlerine bakamadik\nBelki de, gözümüzden kiskandik.\n\nSonunda\nKaranlik geceleri dost tuttuk kendimize\nZifiri zindan odalarda tutsakligi yasarken\nAk kili çekip aldik ak sütün içinden\nDerdimizi açtik kara gecelere\nAk duvarlara anlattik çilemizi\nGaribim kara geceler\nAk duvarlar öyle dinlediler ki\nNiye sustular, \nOnu da bilemedik\nSonra döktük kara gecelere\nAk duvarlara üzüldük ki\nDerdimiz ile üzüldü diye\n\nBir gün\nBir seher vaktinde\n'Es-salatu hayrun minen-nevm' derken ezanlar\nSevdalarin kutsaliyetine\nEl kaldirdik\nAf diledik alemlerin Rabbi'nden\n\nMinberde dinlerken sevdalarin en yücesini\nCami duvarinda satildik\nUcuzlar, soysuzlar tarafindan\n\nTek çikisli daglarda demir dövülürken\nTekbir gibi ses veren balyozun \nTöresini düsünüp durduk her zaman\nGayri mesru günesin yildizlarina inat\nHilal gecelerinin töreleriyle avunduk her zaman\n\nDestur alirken hoca Ahmed Yesevi'den\nAlparslan'a Sari Saltuk\nKayi'dan Osman Gazi'ye Seyh Edebâli\nFatih Sultan Mehmed Han Hazretlerine Aksemseddin'in\nKutsaliyetini düsünüp durduk her zaman\n\nAleme nizam dedik\nYaren tuttuk kendimize\nNiceleri yol dostu olmus bize\n\nSonra yine biz kaldik\nBiz kaldik ki\nBu Allah'in davasinda\nBu Türklük davasinda\nBu vatan davasinda\nBiz kaldik sevdiklerimizle beraber\n\nSenelerce dert sofrasindan\nBal yedik ekmeksiz\nAllah'in davasidir dedik\nDiyet istemedik\nEgilmedik\nKirildik defalarca\nErkekcesine öldük\nYigitcesine öldük\n\nIpe giderken satmadik sevdiklerimizi\nKaldirdik hilal sancagini\nYasadik\nYasadik Bozkurt töresini" + }, + { + "id": 25869.0, + "title": "Rubailer 10", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Sevgili, sarap getir! kalk, gel sözüm yerine\nBu gece kismetimdir o pembe agzin yine! \nTövbem saclarin gibi perisan bir tövbedir, \nUysun verdigin sarap yanaginin rengine!" + }, + { + "id": 2358.0, + "title": "Bir Cin Şiiri", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 8.0, + "poem": "Davaci zengin, davali yoksulsa \nZenginden yana isler yasa\n\nDavaci yoksul, davali zenginse \nDavalida kalir yine nizali arsa \n\nDavaci da davali da zenginse davada \nOzur diler cekilir aradan kadi. \n\nDavaci da davali da yoksulsa, bak, \nSade o zaman iste yerini bulur hak." + }, + { + "id": 526804.0, + "title": "Sakiya Bir Cur'a Sun", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Sakiya bir cur'a sun cam-ı safanın aşkına\nSakı-i kevser Aliyy'el Murtazanın aşkına\n\nHdim-ül fakr oldu,ezdi Şahım engür şerbetin\nKırıklar anı kıldılar nüş Mustafanın aşkına\n\nŞahımın Şahıdır gönlümdeki hep ehl-i beyt\nKevn mekandan geçmişiz biz al-abanın aşkına\n\nLa-feta illa Ali'nin manisinin fehmeylemeyen\nZikrederler gece gündüz Mücteba'nın aşkına\n\nLale başına elif çekmiş Hüseyniler gibi\nKan boyanmıştır Şehid-i Kerbalanın aşkına\n\nHanedanı Mustafaya sıdk ile bel bağlayan\nOynadır meydanda başın evliyanın aşkına\n\nEy NESİMİ seyfin ile öldür yezid-i müşriki\nEr değildir kim ki çalmaz tigi Şahın aşkına" + }, + { + "id": 62935.0, + "title": "Acı", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "Yaşamak uğruna\nölmek bu olsa gerek\nSevmek uğruna \nacı çekmek bu olsa gerek\nHayat uğruna \nsavaşmak bu olsa gerek\nPeki ya senin uğruna\nÜzülmek niye?" + }, + { + "id": 96680.0, + "title": "Sone 66", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 9.0, + "poem": "Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni, \nDeğmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.\nDeğil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini, \nDeğil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, \nDeğil mi ki ayaklar altında insan onuru, \nO kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış, \nEzilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru, \nÖdlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş, \nDeğil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, \nDeğil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene, \nDoğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, \nDeğil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e \nVazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, \nSeni yalnız komak var, o koyuyor adama.\n\nÇeviren: Can Yücel" + }, + { + "id": 104606.0, + "title": "Evvel Allah, Ahir Allah", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Evvel Allah, ahir Allah\nAndan ulu gelmemiştir\nHak Muhammed'den sevgili\nHakk'ın kulu gelmemiştir\n\nSah-ı merdan idi adı\nCömert sofrasın kim kodu\nAli'ye aslanım dedi\nUyruk Ali gelmemiştir\n\nPir olmayan aşka gelmez\nKoç olmayan kurban olmaz\nEcel gelse derman olmaz\nHakk'tan rıza gelmemistir\n\nOd düştüğü yeri yakar\nDeğme dalda gül mü biter\nKo dört dilin, çok kuş öter\nBülbül ünü gelmemistir\n\nKarac'oglan Hakk'a yalvar\nVerdiğine günah ol dar\nSol alemde eksiksiz yar\nKimse bulup gelmemistir" + }, + { + "id": 27487.0, + "title": "Melankoli", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Ey sokaklarında yıllarca avare dolaştığım \nİçinde ilk aşkımı yaşadığım küçük şehir. \nUmutsuz akşamlarımda sesini duyduğum lir \nSihrinde ilk acıyı tattığım .\n\nEy sarhoş akşamlarımın biricik tesellisi \nİlk şiirlerimdeki biricik dert ortağım fener \nSoğuk kış geceleri ısındığım kalorifer \nGitgide uzaklaşan tren sesi .\n\ney en masum arzularımı gizleyen oda \nYıldızlarla dost eden küçük pencere \nHer akşam gönlümün dilediği yere \nGötüren sihirli araba .\n\nEy en içli en yanık türkülerimi duymayan \nrüzgarı saçlarımı dağıtan sokak \nVe ey saçı ak gönlü ak \nAnneciğim pencerede ağlayan .\n\nAh biliyorum güç gelecek sizlere \nAma artık gitmek geliyor içimden \nBir sabah masmavi bir bulutun peşinden \nDönüşü olmayan yerlere...\t\n\t\t" + }, + { + "id": 20126.0, + "title": "Suç", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 5.0, + "poem": "evimin önü yokuş \nsokağımı kar tutmuş \nal da uç gözlerimi \nkanatları gümüş kuş \nal da uç" + }, + { + "id": 104424.0, + "title": "Koşma 3", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bad-ı saba selam söyle o yare, \nPek göresim geldi illerimizi.\nGönül arzu çeker ama ne çare, \nN’ideyim tutan var yollarımızı.\n\nAcem şahı bize name gönderdi, \nGam leşkerin üstümüze dönderdi, \nZalim felek bizi yaktı yandırdı, \nSavurdu havaya küllerimizi.\n\nYüküm gamdır gam alır satarım, \nPervaneler gibi yanar tüterim, \nKıyamette yakasını tutarım, \nVermesin hoyrata gönüllerimizi.\n\nKarac’oğlan der ki gümanım yoktur, \nGayri rakiplere amanım yoktur.\nSılaya varmaya dermanım yoktur\nNazlım beklemesin yarini" + }, + { + "id": 17491.0, + "title": "Yüreğim Sızladığı Zaman", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 8.0, + "poem": "Yüreğim sızladığı zaman\nGece yarılarından sonra,şafaktan önce\nBilmediğim bir istasyondan,bilmediğim bir müzik geliyor kulağıma:\nUzak\nvahşi\nKaranlık...\nGece denizleri gibi bir müzik,\nBatık gemilerli gece denizleri gibi bir müzik,\nÇağırıyor,çağırıyor beni durmadan\nVe belki de işte o zaman başlıyor sızlamaya yüreğim.\n\nYüreğim sızladığı zaman\nDuvarları banka afişli çok eski bir şehrin Cumhuriyet Caddesi'nde iki tüfek bir kelepçe,\nTüfekler garip garip\nKelepçe garip...\nÖyle beter\nÖyle çamur\nBir yaprak döne yuvarlana,\nBir akarsu bata çıka...\nKoşuyor koşuyor bir kadın kelepçenin ardından\nVe belki de işte o zaman başlıyor sızlamaya yüreğim.\n\nYüreğim sızladığı zaman\nBir kara tank çıkıyor bir ağıttan,bir filmden,bir savaş romanından çıkıp yürüyor sevgilerin,özlemlerin üzerinden.\nAşkların,umutların,oyuncakların,küçük emeklerin,büyük kaygıların üzerinden geçip gidiyor.\nSu gibi ilerliyor yangın\nİşliyor kıtlık karanlığı\nÖlüler birden bire şarkılaşıp \nVirüsler bakteriler \nBütün dilleri birden konuşuyor herşey.\nÇırpınıyor yerde bir damla kan\nVe belki de işte o zaman başlıyor sızlamaya yüreğim.\n\nYüreğim sızladığı zaman\nKör bir çeşme başında kör bir kadın geliyor gözlerimin önüne\nBütün iplikleri bütün iğnelere takıyor da\nNe iplikler bitiyor,ne de iğneler.\nGötürülmüş oğluna mı\nkaçırılmış kızına mı\nGeçen günlerine mi\nUnutmuş neye ağladığını\nAğlıyor,aranıyor\nAranıyor,\nBıkmadan\nBilmeden\nusanmadan.\nVe belki de işte o zaman başlıyor sızlamaya yüreğim.\n\nYüreğim sızladığı zaman\nCiğerlerime çekerken kötülüğü,\nEllerimle dokunurken kötülüğe,\nAyaklarıma dolaşırken kötülük,\nŞu taşı şurdan alıp şuraya koymamanın pis bunaltısı geçiriyor tırnaklarını gırtlağıma.\nKokuyor işyerleri\nKokuyor günaydınlar.\nNe varsa verilmemiş,\nAlınmamış ne varsa; \nEdilmemiş söz,\nPatlamamış öfke,\nUyutulmuş ne varsa\nNe varsa kokuyor birden bire\nVe kayıyor bir şey parmaklarımdan,\nVe belki de işte o zaman başlıyor sızlamaya yüreğim.\n\nYani ben dört mevsime bölerek bu yürek sızısını,\nGünlere,saatlere bölerek bu yürek sızısını,\nSokağım,kentim,vatanım sanarak bu yürek sızısını,\nBir yaprağı durmadan işliyorum bu ölümsüz ağaca.\n\nGünlere,saatlere bölerek bu yürek sızısını," + }, + { + "id": 546688.0, + "title": "Nerdesin", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "La-mekanlarda mısın, nerdesin, ey gaib ilah? \nDönerim enfüsü, afakı ezelden beridir.\nSerpilip kubbene donmuş, o ışık damlaları,\nSeni, yer yer arayan yaşlarımın izleridir! \n\nHilvan, 19 Teşrînisânî 1348\n(19 Kasım 1932)" + }, + { + "id": 105339.0, + "title": "Hey Ağalar Zaman Azdı", + "poet": "Gevheri", + "rating": 7.0, + "poem": "Hey ağalar zaman azdı \nDüşmüşe il üşer oldu\nKüllükte sürünen eşek\nCins atla yarışır oldu\n\nPalas üstünde yatmıyan \nBıyığ'na pala batmıyan\nPorsuk ardından yetmiyen\nCeylana ulaşır oldu\n\nEvlerinin önü tazı\nYazılır turnası kazı\nYaşına yetmedik kuzu\nKoç ile vuruşur oldu\n\nGevheri der işle hata \nKatırlar baskındır ata\nOlur olmaz maslahata\nÇocuklar karışır oldu" + }, + { + "id": 71022.0, + "title": "Ey Giyip Gülgûn Demâdem Azm-i Cevlân Eyleyen", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey giyip gülgûn demâdem azm-i cevlân eyleyen\nHer taraf cevlân edip döndükçe yüz kan eyleyen\n\nEy beni mahrum edip bezm-i visâlinden müdâm\nGayri, hân-ı iltifatı üzre mihmân eyleyen! \n\nEy demadem reşk tiğiyle benim kanım döküp\nMey içip ağyâr ile seyr-i gülistân eyleyen.\n\nBunca kim efgaanımı ey mâh, işittin giceler\nDimedin bir gice; ''Kimdir bunca efgaan eyleyen.''\n\nAşk derdiyle olur aşık mizâcı müstakîm\nDüşmenimdir dostlar, bu derde derman eyleyen.\n\nDerd-i hicrân, natüvan etmiş Fuzûlî hasteyi,\nYok mudur Yâ Rabb devâ-yı derd-i hicrân eyleyen!" + }, + { + "id": 2375.0, + "title": "Yapraktı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir baska yolculuk dalindan dusmek yere,\nYasadigindan uzun;\nBir tatli yolculuk dalindan inmek yere.\n\nAgacin yuksekligince,\nDalin yuksekligince ruzgarda;\nVe bir yeni ömür\nVardigin cimen yesilligince." + }, + { + "id": 57632.0, + "title": "Âşık Olduk Dâm-ı Zülf-i Yâre Düşdü Gönlümüz", + "poet": "Nef'i", + "rating": 8.0, + "poem": "Gazel\n\nÂşık olduk dâm-ı zülf-i yâre düşdü gönlümüz\nAkla uyduk bir garîb âvâre düşdü gönlümüz\n\nGamdan âzâd olmağa bilmem ne çâre eylesek\nKaldı hayretde acep bîçâre düşdü gönlümüz\n\nÂşık olmakdır yine evlâsı ammâ derd bu\nBir mülâyim âfet-i mekkâra düşdü gönlümüz\n\nÇeşmi bir zahm urdu tîğ-ı gamze-i bürrân ile\nGöz yumup açınca yüz bin pâre düşdü gönlümüz\n\nFâriğ olsak n'ola dilber sevmeden Nef'î gibi\nHüsn-i hulk-ı şâh-ı meh-dîdâra düşdü gönlümüz\n\nŞevkımız yok zevk-i câm-ı lâ'l-i nâb-ı dilbere\nŞi'r-i hâkân-ı şeker-güftâra düşdü gönlümüz\n\nHazret-i Sultân Murâd Hân-ı kerîmü'ş-şân kim\nŞevk-i medhiyle garîb efkâra düşdü gönlümüz\n\nCüst ü cû etdik âlem-i endîşede\nIztırârî vâdî-i inkâra düşdü gönlümüz" + }, + { + "id": 49838.0, + "title": "Karanlık Duvarlar", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "I.\n\nÖnünü alamıyorum bu kör gidişlerin yollarda \nHerkes bir yere gidiyor önünü alamıyorum \nÇaresiz direniyorum bu dönüm noktalarında kimse \nelini uzatmıyor \nBir gürültülü yaşamağa gidiyor dünya boşalan \nbir deniz gibi \nBu sesler ormanında kaybolan bir çağ bu. \nNereye gitsem hep apartmanlar çıkıyor önüme \nAlıp başımı duvarlara çarpıyor bu yollar \nGidip gelmelerim bu dar sokaklarda \nİnsanların koşup dolduğu bu dar yapılarda \nBir kısır döngüye girmek için bütün çabalar \nBiz bunun için mi geldik. \n\nII. \n\nKara ağaç gibi bağlıyım katı bir çağ bu \nHer şey bir makine düzenine gidiyor \n- düzen diyorlar beni çağırıyorlar - \nIrmak yatağına sığınıyorum sınırlı bir çağ bu \nBaktığımız her şeyde bir yalan kabuğu \nBir mercek düzenine bağlanıyor gözlerimiz. \n\nIII. \n\nŞu zaman çıkmazında alıp beni bir altmış yaşa \nbağlıyorsunuz \nDoğmadan ölüme yöneldik gerisi yok diyenler var \nSınırlı yıl oyunlarına inananlar var \nSizin güveniniz bir güneş düzeninde \nBen mezarların karanlık çağına dayanıyorum \nBir ağacı büyütüyorum her yerimle \nBir ağacı uyguluyorum - her şey bir ağaç düzeninde - \nYerde gökte ve her her yerde \nDallarında ben ağacın incecik köklerinde \nBoğuluyorum - bağlanıyorum - \nBen mezarların karanlık çağına dayanıyorum. \n\nIV. \n\nŞu dar odanın katı yalnızlığında \nVe her şeyin çıplaklığında \nDurup bir pencereyi deniyorum \nGizliliğin dışına çıkıyorum \nAraçların \nİnsanların \nŞehrin ve meydanların ve kalabalığın ve herşeyin \nİçimde yalnız ve yapraksız \nBir kavak ağacı büyüyor - Çıplak ve göğe doğru - \nAma küskün ama yalnız ama yapraksız ve uzun \nBir ağlama duvarı bu. \nYatak ve yorganın kuru yalnızlığında \nVe aklın dar yalnızlığında \nŞehrin ve herşeyin \nVe kalabalığın yorgunluğunda \nSaçların ve parmakların \nVe gözlerin ve gecenin bu bulanık çağında \nVe aynaların sığ görünümünde \nBunalıyorum. \n\nV. \n\nSusmanın kalesine sığınıyorum \nÖnümde karanlıktan duvarlar \nSırtımda insan yüklü bir gök var.\n\nMaraş 1959" + }, + { + "id": 47830.0, + "title": "Gizi Kazınmış Aynada Yüzyüze Geldiler", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 7.0, + "poem": "Pencerede elmas tanecikler ve çevresinde delikler. Göz için. Deli. Çöl faresi. Kum bekçisi. Cımbız gözlü. İğne burunlu. Eskiden bir yıldızmış. Göğünü yitirmiş. Kumda şimdi. Falına bakıyor. Yeniden dönecek mi? Taneleri kimi zaman tek çıksın diye sayıyor. Olmuyor, çift çıkıyor. Bazen 'çift' tutuyor içinden. Bu kez de tek çıkıyor.\n\nBulamıyor gök kuma hangi sayıyla yazılmış. Geceleri iyice umutsuz, renk körü... Çölde her şey birbirine karışıyor. Yakınındaki ev bir canavar, kıpırtısız, tetikte. Penceresinde elmas tanecikleri var, bunun ayrımında. Ardında bir karaltı bazen; izleniyor, bunun da ayrımında. Cımbız gözlerini belli etmeden odaklıyor pencereye doğru, dönüp, dikeliyor. Işıklıysa zaman, maki şemsiyesinin gölgesine sığınıyor. Bulutlu günler saydığı bir yana aktardığı kum taneciklerinden oluşan tepenin üzerine tünüyor. Paranoyak bir fare. Canavardan çok korkuyor. Çöle eklenmiş denize bakıyor geride duran elmas çerçeveyi unutmadan. Her ikisini de anlamıyor. İkiye ayırıyor tek ve çift gibi. Arkadaki canavarın sayısı tek, önünde açılan mavilik çift. Suya varamıyor, ıslanma korkusu var, eve de dokunamaz her gün her gece orada tek başına; pencere; karaltı; canavar... Dehlize iniyor, ürpertiyle kıvrılıyor karanlığa. Çıkarsam, çıkarsam, bakacak aşağılıyarak, anlayışsız, ezercesine, bakacak bana. Denize bakıyormuş gibi yapıyor beni izliyor, saydığım tanecikleri, şemsiyemi, dehlizime inen delikleri... Gözlerime bakıyor. Gözlerimi cımbıza benzetiyor, iğne burunlu diyor bana, deli diyor, kum bekçisi diyor, göğünü yitirmiş bir yıldız diyor bana, kumda fal baktığımı sanıyor, gök haritasındaki yerimi bulmaya çalıştığımı. Renk körüymüşüm, paranoyakmışım, umutsuzmuşum, korkuyormuşum denizden evden ondan. Dehlizimde tetikte beklediğimi düşünüyor, tedirgin olduğumu. Bilmez ki tüyle kaplanmış et ve kanda akışan hayvan erincini. Diş ve tırnak ve kuymk ve kürk ve hız ve kayma ve... Dişlerini gösterecek bir gün, maskesi düşecek diye düşünecek. Hayvan dişlerini. Hayvan güldü. Güldü hayvan oysa, bilemez. Öfke sanacak, saldırıdaki inceliği öfke bilecek, kin kabul edecek tümünü, dişi, tırnağı, kuyruğu, kürkü, hızı, kaymayı.\n\nHer gün her gece her an önünü ve ardım düşünüyor. Hiç bir düş kurmadan, yalnızca ön ve art. Art ve ön. Uluma ve dokunma korkusunu yenerse suya dalabilir, yüzebilir, dönüp canavara tırmanabilir. Pencerenin elmas taneciklerinden birine yakın durup bir deliğe yaklaşarak dişlerini gösterebilir. Öç alma duygusuyla yanarak 'Neden büyüdünüz, genleştiniz, yayıldınız, gövdelerinizle, aletlerinizle, anlaklarınızla, aşklarınızla, ağlatılarınızla, güldürülerinizle, yüceliklerle, bayagılıklarla; bu yerküreyi nasıl iyeliğinizin bir yapıtı olarak algılıyor onu altetmeye çalışıyorsunuz? ' sorabilir. Neden ve nasılla, damarlarında akışan hınç dile, dişe gelir o zaman. Benden tiksiniyor. Donanımlı olduğumu sanıyor, kürkümün bir zamanlar olduğunu, sonra yokolduğunu varsayıyor." + }, + { + "id": 36271.0, + "title": "Necid Çöllerinde", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Yâ Nebi...\nŞu halime bak\nNasıl ki bağrı yanar gün kızınca sahranın, \nBenim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın.\nHârimi Pâkine can atmak istedim durdum, \nGerildi karşıma yıllarca ailem yurdum.\nTahammül et dediler, hangi bir zamana kadar, \nNe bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var.\nGözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak, \nÖnümde durmadı artık ne hanuman ne ocak.\nYıkıldı hepsi, ben aştım diyar-ı Sudan’ı, \nÜç ay tihame deyip çiğnedim beyebanı.\nKemiklerim bile yanmıştı belki sahrada, \nYetişmeseydin eğer Ya Muhammed imdada.\nEserdi kumda yüzerken serin serin nefesin, \nAkarsular gibi çağlardı her tarafta sesin.\nİradem olduğu gündür senin iradene râm, \nBir an olsun yollarda durmak bana oldu haram.\nBütün hayakil-i hilkat ile hasbihal ettim, \nLeyâle derdimi döktüm, cibali söylettim.\nYanıp tutuşmadan yummadım gözümü, \nNücuma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü? \nAzab-ı Hecrine katlandım elli üç senedir, \nSonunda anlıma çarpan bu zalim örtü nedir? \nÜç beş sineyi hicran içinde inleterek, \nÇıkan yüreklere husran mı, merhamet mi gerek.\nDemir nikabını kaldır mezarı pâkinden, \nBu hasta ruhumu artık, ayırma hakinden.\nnedir o meşale, nurun mu ya Resulallah\nSükûn içinde bir an geçti, sonra kısa bir âh.... \n\n\t\t\t\t" + }, + { + "id": 729919.0, + "title": "Annabel Lee (İsmail H.Aksoy'un Çevirisiyle)", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 6.0, + "poem": "Evvel zaman içinde\nBir deniz ülkesinde,\nAdı Annabel Lee idi,\nBilirsiniz belki,\nYaşardı bir körpecik,\nSevilmek ve beni sevmek\nKızcağızın tek fikri.\nÇocuktuk ikimiz de\nO deniz ülkesinde,\nFakat sevgiden daha bir sevgiyle\nSevdik birbirimizi\nBen ve Annabel Lee.\nCennetin kanatlı ferişteleri \nİmrenirlerdi bize ve sevgimize.\n\nVe bundandır ki hayli zaman önce\nBu deniz ülkesinde bir gece\nBir bulutun rüzgârı esti \nÜşüttü Annabel Lee’mi.\nSonra soylu yakınları geldi\nVe alıp götürdüler onu benden,\nBu deniz ülkesinde\nKapatmak için bir gömüte.\n\nCennetteki melekler bilmezlerdi\nMutluluğumuzun yarısını bile.\nKıskanıp durdular bizi:\nEvet! Buydu nedeni\n(Herkes bilir bunu o deniz ülkesinde) \nBir bulutun rüzgârı geldi\nÜşütüp öldürdü Annabel Lee’mi.\n\nAma kim varsa ki\nYaşça başça ileri\nSevgimizin gücünü geçemezdi.\nNe gökteki cennet melekleri\nNe de deniz altı cinleri\nCanımı ayıramaz bile \nCanından güzel Annabel Lee’min \n\nCananımın hayali olmadan\nIşıldamaz ay asla.\nVe gördüğüm yıldızlar değil asla\nParlak gözleridir güzel Annabel Lee’min.\nVe gece boyu uzanıp dururum yanına\nSevgilimin, cananımın, hayatımın ve gelinimin,\nDeniz kıyısındaki gömütünde,\nDeniz kenarındaki kabrinde.\n\nEdgar Allan Poe\nÇeviren: İsmail Haydar Aksoy\nhttp://www.antoloji.com/ismail_aksoy\nhttp://ismailaksoy.blogcu.com\nhttp://ismailaksoy.wordpress.com" + }, + { + "id": 1343172.0, + "title": "Sekizinci Nota", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 9.0, + "poem": "Esareti esir eden \nDosdoğru bir hatadayım \nFirariyim beş hasseden \nGörünmez bir kıtadayım \n\nDert arayıp aralara \nŞifa buldum yaralara \nOkyanusum karalara \nGizemli bir kıtadayım \n\nRüzgar sustu sevdam esti \nUmutsuzluk umut kesti \nTürkülerim türkü üstü \nSekizinci notadayım" + }, + { + "id": 388476.0, + "title": "Bilebilseydim", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Ömrümün yaprakları sararıp\nBir bir dökülürken önüme\nBen baktım \nVe sadece güldüm ölüme\n\nGülebilseydim keşke\nÖlebilseydim\nBilebilseydim\nBaşka bahar var mıdır\nYoksa bu sonbahar mıdır." + }, + { + "id": 81524.0, + "title": "Su", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "Azizimn su diye ağlar\nMecnun hu diye ağlar \nDeryada bir gül açmış\nO da su diye ağlar\n\nYa Türkistan neden ağlar\nAğlar yüreğimi dağlar\nBaşucumda Musul Kerkük \nAnadolum diye ağlar\n\nAzizim su diye ağlar\nMecnun hu diye ağlar\nDeryada bir gül açmış \nO da su diye ağlar" + }, + { + "id": 50759.0, + "title": "İlya Avgiri'nin Karısının Acı Türküsü", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 5.0, + "poem": "Benim günlerim Soğanağa'da geçti\nBir pencere, avuç kadar bir gök\nSevim Matilda Hayrünnisa Eleni\nHer Allahın günü daha bir sevmek\nDaha bir cumhuriyeti, İlya Avgiri'yi\n\nBenim gençliğim güzeldir bakın\nHer gün elele denizle rüzgârla\nHer şiirde seçme mısra güzelliğim\nHer evde yatakların andığı ben\nMis gibi her gün hikâyem ağızlarda\n\nNe Cumhuriyet ne İlya Avgiri umrumda\nBen eskiden hayvan gibi yaşardım\nBir karanfil iki memem arasında\nGökyüzünü ayna yerine kordum da\nGeçer ayıp yerlerime bakardım\n\nBenim gençliğimde kimse ama kimse\nAyla, güneşle, cumhuriyetle uğraşmazdı\nGökyüzü, deniz dünyayı koyup gitmezdi\nİlk çıkıyor balıklar daha denizden\nBunların biri olmazdı benim zamanımda" + }, + { + "id": null, + "title": "Batman Garı", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Döndüm lê gûle batman’a vardım.\nBatman’dan diyarbekir’e bir bilet aldım.\nKara tren bozuldu silvan düzünde.\nO yalan yollarda hasretle kaldım…\n\nBatman garında altı donuk yüz... Çığlık ve hınç böyle topraklar boyu; gökyüzünde turnalar ve gri... Ay ışığı geceyi ayartacak birazdan. Batman garında altı donuk yüz...\n\nBirinci yolcu soluksuz; sanki ayazlarda yaralı bir geyik göğsü. İkincisi sevdalı: ‘Sen beni bir kez olsun sevmedin/Habar saldım gecelerde gelmedin,’ gibi kahır yüz. Üçüncüsü bir kadın:De ki şakağında dolunay Dicle’nin.D��r- düncüsü tekmil temsili bakış, sanki kurşunlanmış bir türkü Tendürek dağla- rında.Beşincisi kandırılmış çocuklar gibi; yükü yatağı, kasketinde ter. Altın-cısı ben; dağlı yaralar, yaralı dağlar gibi..\n\nBatman treni bir feryat gibi gardan çıkıyor.Terli akşam alacası trene vuruyor, tren yollara... Ay öksüz bir geceden geçiyor ve biz, öksüz bir gecede ayın altından geçiyoruz...Gecenin terli göğsünde bir deli türkü: “Ahmedê lê vayêê / Hesênê lê vayêê! ”Bu türkü... Bu ne türkü? Türkü değil, çığlık bu; göğünden koparılmış gibi mavinin...O mavi? Ulan o bizim mavi! Mavide eşkıyalar da yitirmişler tüfeklerini...\n\nBoş vagonlar yollara düşmüş batman düzünde. Gecenin göğsünde bir deli türkü... İşte Gevaş, uzaklarda yarasıyla susuyor, geride şark çıbanıyla Batman’ın göğsü, Silvan düzünde ateşler yanıyor... Bir ihtiyar: “Biz ne doğ- muşuk ki” diyor: “Ne ölek kardaş! ”Batman treninde altı donuk yüz...Çığlık-\nlar oturmuş gözlerinde büyüyor…\n\nO saat Sirkeci’de martılar, aç çocukları o uzak suların. O saat Beyoğlu hınca hınç, Kızılay sersem! O saat nasılsın Yalova feribotu, Buca dolmuşu, Üs- küdar iskelesi? O saat Bodrum kalesi daha sperm kokuyor... Çingene çadırların- da çengi çalıyor... O saat Köln’de bir mülteci sessizce hıçkırıyor...O saat gece- de son orospu bir türkü tutturmuş rüzgâra kaşı... Bir adam Adana’nın bulvarın- da kusuyor... O saat Artvin’de bir öğretmen gecikmiş düşlerini dövüyor… \n\nO saat tarihin alnında ter, insanlık vahşetin gözlerine baka baka susuyor...O saat gecede bir kahpe kurşun, Diyarbakır’ın göğsünde bir adam düşüyor! \n\n “Boşuna çırpınma gökyüzü: Yurdum kadar ağlayamazsın…”" + }, + { + "id": 20543.0, + "title": "Bu Güneşli Günde De", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "1/\nBana sen diyorsun ki\nO taşa değme sakın\nAralama o perdeyi\nO dalı ırgalama\nMıncıklama o konuyu\nOnu bırak, şunu al\nOnu değil ötekini\nHayır ona dokunma\nElleme sakın şunu\nBana sen diyorsun ki\nYürümek okey\nYürüyüşmek no\nKol sallamak yes\nKol sallaşmak nayn\nSolo şarkı okey\nKoro türkü no\nPikapa okey\nKitaba nayn\nBana sen diyorsun ki\nCaddeler açtırdım gelip geçmeğe\nÇarşılar donattım gezip görmeğe\nVitrinler bezettim durup bakmağa\nYürüsene lan oğlum\nGezsene çarşıları\nİmrensene vitrinlere lan oğlum\nBana sen diyorsun ki\nİşte çayır işte top\nTepişsenize\nİşte bar işte disko\nTepişsenize\nBakma öyle aval aval yüzüme\nAl kızını delikanlım, götür teyzene\nTeyzen izin vermezse el şakasına\nUzanıver annene\nBak ne güzel yerler açtım ben sana\nKahvehane, birahane, taverna\nPoker, briç, bezik oyna\nBilmiyorsan satranç, rulet\nVur tavlanın kıçına\nYiyip içip eğlenin\nEğlenin be çocuklar\nDua edin bu günleri verene\nİnanmayın bize kötü diyene\nKağıtsa işte kağıt evladım\nBaskıysa işte baskı\nHem rotatif hem ofset\nNişan, nikâh, düğün dernek, sünnet münnet, kartvizit\nSümkürün isterseniz\nİsterseniz silinin\nBoş verin çağdaşlığa çağdaş düzeye\nMuassır medeniyetse muassır medeniyet\nGerisi vızıt mızıt\n\n2/\nYa ben sana ne diyeyim ey hırtlambolos\nNe diyeyim bu güneşli bu güzel günde sana\nGömütlük mü burası?\nBuluntular müzesi mi ne yani?\nKorkuyorsan yaygara ne?\nKorkmuyorsan yaygara ne?\nGel benimle \nÇık sokağa\nKaldır küflü alnını bahar şarkılarına\nDağılsın korkuların\nSenin küflü duvarında o eski saat\nBenimse yüreğimden bahar selleri\nBu güneşli günde bu aptalca pazarlık\nOlmaz ki hırtlambolos\nOlmaz ki be babalık!" + }, + { + "id": 17556.0, + "title": "Neşe Ve Izdırapla", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 8.0, + "poem": "Neşe ile ızdırapla, \nDüşünce ile dolu iken, \nTükenmez ezalar içinde, \nÜmitler, tereddütler geçirirken \nKederler içinde yoğurulurken \nMesut olan, \nAncak seven ruhtur." + }, + { + "id": 1329261.0, + "title": "El Değişti", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 8.0, + "poem": "Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti,\nYumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti!" + }, + { + "id": 104366.0, + "title": "Altın Kafes İdi Benim Durağım", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Altın kafes idi benim durağım\nDost elinden yaralandı yüreğim\nEvvel yakın idim şimdi ırağım\nFelek beni nazlı yârdan ayırdı\n\nDostumun yaylası çayır çimendi\nŞu şirin dillerden ikrarın verdi\nYeminler eder de ayrılmam derdi\nFelek beni nazlı yârdan ayırdı\n\nKumaş olam arşın arşın yırtılam\nKöle olam çarşılarda satılam\nVadem yetmedi ki ölem kurtulam\nFelek beni nazlı yârdan ayırdı\n\nDer Karacaoğlan yanam alışam\nAkam gidem şu sulara karışam\nYol başına gelmiş varam danışam\nFelek beni nazlı yârdan ayırdı" + }, + { + "id": 35264.0, + "title": "Kılıç Artığı Poe-tik-ler'den", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 8.0, + "poem": "I\n\nMasallarımız aynı düşlerimiz bir\nAynı ateşin yaktığı ağıtlardan geliyoruz\nKentin en uzak köşeleri\nHüznün ele verecek seni\nÖyle mahzun bakma çocuk\n'Devletin ve milletin bekası' zedelenir\n\nOrda aşka yardım ve yataklıktan\nSabıkalıdır şiir\n\nII\n\nAcı ata yadigârıdır\nBin yıllık bir tarihi var\nBeni bana kırdırır\nKehribar bir tespih gibi\nÇek çek bitmez\nKimi zaman yaşayıp yaşamamak\nBirbirine eşittir\n\nOrda zembereksiz bir saat\nKırık bir keman gibidir şiir\n\nIII\n\nHüznü bir bohça gibi vurup sırtına\nSöyle hangi acısıydın viran evlerin\nKanlı bir mendil kaldı geride\nSerin bir su yavru bir kuş gibiydi\nMeçhulümüzdür nasıl bir ölüme gelin gittiği\n\nO mendilin kokusunda\nKanın dördüncü halidir şiir\n\nIV\n\nMaskeler atılmış roller ve replikler\nDerin bir uykuya dalmıştır\nBir şarkıda ağlarken\nBir çiçeği sularken\nOnlarla konuşur görürsem seni\n\nDemektir\nŞiir yeni çığlıklara hazırlıyor kendini\n\nV\n\nHepsi de yaralı bir cerenin resmidir\nAçılırsa bir sayfası unutulmuş defterin\nOrda herkes kendi payına düşen\nBir yangınla karşılaşacak\nVe görülecek\nKaç kadın ezilmiş ayak altında\nO canavar evlerin\n\nDe ki \nO defterin dipnotlarıdır düşünde düş görür şiir\n\nVI\n\nPiyasa şartları nedir\nİstatistik yasaları ne söyler bilmem ama\nBir avuntu bulunur her zaman\nPeşin fiyatına taksitle\nBiraz etik estetik\nBiraz kolesterol biraz turnusol\nVazife ulufe biraz felsefe\nBunca havar hiç rayting yapmıyor demek\nVatanperver bir münevver olarak\nSizin bu konuda bakışınız kaç amper\n\nBelki de\nTurnusolün sudaki rengidir şiir\n\nVII\n\nDaha yirmi dört saat\nHayati tehlikesi var diyor doktor\nDurmadan morfin yapıyorlar\nKurtulsa da izi kalırmış\nYüreğini ezmiş aklının paletleri\n\nBir saatin tik-taklarıdır orda\nBeşinci mevsimin adıdır şiir\n\nVIII\n\nBiz mi taşırız aşkları\nAşklar mı bizi\nŞimdi hangi kentte\nYağdığını unuttuğum bir yağmur\nErtelenmiş bir aşkın saçlarını yıkıyor\n\nO günden beri\nÖznesi yaralıdır şiirin\n\nIX\n\nOrda yıldızlar daha parlaktır\nAynalar daha ayna\nYaşamaya başladığın an\nBiraz daha koyulaşır ağaçların yeşili\n\nOrası\nŞiirin kendini göndere çektiği yerdir\n\nX\n\nSensiz paslı bir çivi gibi duruyorum\nBir duvarın yüzünde\nAteşe ve rüzgâra dair bir dize kuşan\nBu geceyi teslim al\nBir selam uçur bana\nHâlâ bir sabah serinliği ise adresim\n\nİnsana dair her çığlık\nDe ki şiirdir biraz" + }, + { + "id": 40457.0, + "title": "Unutursun! Deyişine", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "“Unutursun! ” deyişine\n\nunutmak, yıldızların ciğerine saplanan\nbir lâle yaprağına gömmektir sevgiliyi\nunutmak, bir kaktüsün küllerinde ansızın\nalevli bir tapınak eylemektir sevgiyi\nunutmak, semendere zehir sunmaktır, gülüm\ntaş dolu yüreklerin lügatinde bulursun\nunutmak, sessizliğe yine kanmaktır, gülüm\nunutulursa şair, sen de unutulursun\n\nbir dağın bir kuyuya tıhum ektiği yerde\nbalığın yüzgecinden irin döktüğü yerde\nkralın, kölelerin emrinde yürüdüğü\ngeminin bir köpükte okyanus aradığı\nay’ın arzı terkedip gökte durduğu ândaa\nserseri bir kurşunun ay’ı vurduğu ânda\nbaşını ellerinin arasına al ve dur\nişte o lahza gülüm, bu can seni unutur\n\nunutmak, bir saatin kırılan camlarında\nzamanı çürüterek öldürmektir sevgiyi\nunutmak, bayramlığı giydirilen çocuğun\naldatılan göğsünde vurmaktır sevgiliyi\nunutmak, bir ülkenin tozlu kaldırımlarında\ntaşlara boğdurmaktır yağız atlı yiğidi\nunutmak, susturmaktır yolların ayrımında\nşairlere can veren muhteşem bir ağıdı\nunutmak, koparmaktır çiçekleri dalından\nsisli bir yalnızlığın ekseninde bulursun\nunutmak, ayırmaktır arıları balından\nunutulursa şair, sen de unutulursun" + }, + { + "id": 4337.0, + "title": "Ölümdü O", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ölümdü o, beni aldatmayın\nSoguk nefesiydi yüzümde duydugum\nÖyle sessizce öldum ki defalarca\nHiç bir zaman anlaşılmadı yoklugum\nHayatın omuzunda bir yük oldugu\nNice yalnız geceler, nice akşamlar\nTanrı biliyor ya kaç kere öldügümü\nİnandım ölüme, aşka inandıgım kadar\nSatır satır yaşadım yazdıklarımı\nNe saadetin ne güzel günün şairiyim\nKimse acımasın bana, istemem\nBen aşkın ve ölümün şairiyim." + }, + { + "id": 5142.0, + "title": "Fikir Sancısı", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Lafımın dostusunuz, çilemin yabancısı,\nYok mudur, sizin köyde, çeken fikir sancısı?" + }, + { + "id": 5145.0, + "title": "Gel", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Yüzün bir sebepsiz korkuyla uçuk,\nO gün başucuma karalarla gel\nArkanda, çepçevre, kızıl bir ufuk,\nTepende simsiyah kargalarla gel\n\nElinden, dal gibi düşerken ümit,\nNe bir hasret dinle, ne bir ah işit; \nBir yaprak ol, esen rüzgarlarla git,\nKırık bir tekne ol, dalgalarla gel." + }, + { + "id": 34728.0, + "title": "Kızıma", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Dünyada aşk denilen varlık da yalan, \nİnanma, aldanma, kapılma kızım, \nHıçkırır ağlarlar, inanma yalan, \nErkekler yılandır, sokarlar kızım.\n\n'Ölürüm ben seni unutmam' derler, \nSen ona aldanma kapılma kızım.\nGelirler önünde secde ederler, \nArkandan lanetler ederler kızım.\n\nŞimdi bir çiçeksin göğse takılır, \nSolunca kaldırır atarlar kızım.\nAşktan sonra hayalin yıkılır\nBaharda saçların ağarır kızım." + }, + { + "id": 53228.0, + "title": "Gerçi Ey Dil Yâr İçün Yüz Verdi Yüz Mihnet Sana", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Gerçi ey dil yâr içün yüz verdi yüz mihnet sana\nZerrece kat'-ı mahabbet etmedün rahmet sana\n\nIşk ehlin âteş-i hicrâna eylersen kebâb\nDöne döne imtihân etdün budur âdet sana\n\nSaklama nakd-i gam-ı ışkını ey cân zâhir et\nKim verem habs-i bedenden çıkmağa ruhsat sana\n\nÇâre-i bihbûdumu sordum mu'âlicden dedi\nDerd derd-i ışk ise mümkin degül sıhhat sana\n\nDutaram yarın kıyâmetde habîbüm dâmenün\nMest isen gaflet şarâbından bu gün möhlet sana\n\nİncidür nâlem seni veh n'ola ger bir tîğ ile\nÇeşm-i cellâdun ede ihsân mana minnet sana\n\nSende dün gördüm Fuzûlî meyl-i mihrâb-ı namâz\nTerk-i ışk etmek mi istersen nedür niyyet sana" + }, + { + "id": null, + "title": "Ey Hayat", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın.\nAslında yokum ben bu oyunda, \nömrüm beni yok saysın...\n\nYaşam bir ıstaka; \ngelir vurur ömrünün coşkusuna.\nHani tutulur dilin,\nkonuşamazsın…\n\nTırmandıkça yücelir dağlar.\nSen mağlupsun sen ıssız\nve kalbinde kuşların gömütlüğü; \ntutunamazsın! \n\nEloğlu sevdalardan dem tutar,\naşk büyütür yıldızlardan; \nsenin ise düşlerin yasak, \ndokunamazsın...\n\nBirini sevmişsindir geçen yıllarda.\nAçık bir yara gibidir hâlâ.\nHâlâ ne çok özlersin onu,\nağlayamazsın…\n\nYolunda köprüler çürür.\nSesin, sessizlik sanki bir uğultuda.\nSavurur hayat kül eyler seni,\ndoğrulamazsın! \n\nYapayalnız bir ünlemsin\ndünyayı ıslatan şu yağmurlarda.\nHer şey çeker ve iter,\nanlatamazsın...\n\nYaşam bir ıstaka,\ngelir vurur işte ömrünün coşkusuna.\nSesinde çığlıklar boğulur ama,\nbağıramazsın…\n\nSonra vakt erişir, toprak gülümser sana; \nupuzun bir ömrün ortasında\nne hayata ne ölüme\nyakışamazsın…\n\nYazdırmalısın mezar taşına:\nEy hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın,\naslında hiç olmadım ben bu oyunda\nömrüm beni yok saysın…" + }, + { + "id": 1775812.0, + "title": "Deli Kuşun Öttüğü", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Hey göklere duman durmuş dağlar hey\nDeğirmenin üstü her gün yel olmaz\nDinle ağa, dinle paşa, dinle bey\nSen söylersin o susar mı bell\"olmaz\n\nKızılırmak akar suyun içerler\nAç karnına yurttan yurda göçerler\nTarifeylen Köprüsünü geçerler\nÇamın başı yine kar mı bell\"olmaz\n\nOlmaz artık olanlar böyle olsun\nYeni çağda mızrak çuvala girsin\nVergi dersin, ümük dersin, can dersin\nVerdiler mi aldılar mı bell\"olmaz" + }, + { + "id": 1198279.0, + "title": "Panter", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 7.0, + "poem": "O daimi parmaklıklardan öyle bıktı ki,\nhiçbir şey barındıramıyordu bakışı.\nSanki binlerce parmaklık vardı.\nVe parmaklıkların ötesinde dünya yoktu.\n\nGüçlü esnek adımların atılımıyla\nküçücük çemberler çizmesi,\nbüyük bir istencin felçli gibi durduğu\nmerkezin etrafında kudret dansı gibiydi.\n\nYalnızca bazen gözbebeklerinin perdeleri\nkalkardı sessizce. Gergin tutuk kaslar arasından\nakan bir görüntü girerdi içeri,\ndalardı yüreğine ve yiter giderdi.\n\nRainer Maria Rilke (1875-1927)\nÇeviren: İsmail Haydar Aksoy\n_____________________________________________\nDER PANTHER\n\n(Im Jardin des Plantes, Paris)\n\nSein Blick ist vom Vorübergehn der Stäbe\nso müd geworden, daß er nichts mehr hält.\nIhm ist, als ob es tausend Stäbe gäbe\nund hinter tausend Stäben keine Welt.\n\nDer weiche Gang geschmeidig starker Schritte\nder sich im allerkleinsten Kreise dreht,\nist wie ein Tanz von Kraft um eine Mitte,\nin der betäubt ein großer Wille steht.\n\nNur manchmal schiebt der Vorhang der Pupille\nsich lautlos auf -. Dann geht ein Bild hinein,\ngeht durch der Glieder angespannte Stille -\nund hört im Herzen auf zu sein." + }, + { + "id": 64539.0, + "title": "Nasihat", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Dinle sana bir nasihat edeyim\nHatırdan gönülden geçici olma \nYiğidin başına bir iş gelince\nOnu yad ellere açıcı olma \n\nMecliste arif ol kelamı dinle\nEl iki söylerse sen birin söyle\nElinden geldikçe sen eylik eyle \nHatıra dokunup yıkıcı olma\n\nDokunur hatıra kendisin bilmez\nAsilzadelerden hiç kemlik olmaz \nSen iylik etde ozayi olmaz\nDarılıpta başa kakıcı olma\n\nEl arifdir yoklar senin bendini \nDağıtırlar tuzağını fendini \nAlçaklarda otur gözet kendini\nKatı yükseklerden uçucuolma\n\nMuradım nasihat bunda söylemek\nSize layık olan onu dinlemek \nSev seni seveni zay etme emek\nSevenin sözünden geçici olma\n\nKaracaoğlan söyler sözün başarır \nAşkın deryasını boydan aşırır \nSeni bir mecliste hacil düşürür \nKötülere konup göçücü olma" + }, + { + "id": 7210.0, + "title": "Şaşırtmaca", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Önce iki şiir okuyacağım\nİkiside birbirinden güzel\nBeğenmiyeceksin\n\nSonra hayallerimden bahsedeceğim\nYepyeni otomobillerden,evlerden bahsedeceğim\nİnanmayacaksın\n\nSokakta bir adam sana laf atacak\nTutup öldüreceğim\nSevinmiyeceksin\n\nKutuplara gideceğim senin için\nÖldü mü kaldı mı diye\nDüşünmeyeceksin\n\nSonunda iskambil kağıtlarından \nBir köşk yapacağım sana\nŞaşırıp kalacaksın" + }, + { + "id": 1478866.0, + "title": "Tükürün", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 9.0, + "poem": "Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:\nElemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım:\n\nNe yapıp ye'simi kahreyleyeyim bilmem ki? \nÖyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki! \n\nAh! Karşımda vatan nâmına bir kabristan\nYatıyor şimdi Nasıl yerlere geçmez insan? \n\nŞu mezarlar ki, uzanmış gidiyor, ey yolcu,\nNereden başladı yükselmeye, bak, nerede ucu! \n\nBu ne hicrân-ı müebbed, bu ne hüsrân-ı mübîn\nEzilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin! \n\nAzıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:\nDipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar! \n\nBereden reng-i hüviyetleri uçmuş yüzler! \nKim bilir hangi şenaatle oyulmuş gözler! \n\n«Medeniyet» denilen vahşete lânet eder,\nNice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler! \n\nSüngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden! \nNice başlar, nice kollar ki, cüdâ cisminden! \n\nBeşiğinden alınıp parçalanan mahlûkât; \nSonra nâmusuna kurban edilen bunca hayat! \n\nBembeyaz saçları katranlara batmış dedeler! \nGöğsü baltayla kırılmış memesiz vâlideler! \n\nTeki binlerce kesik gözdeye âid kümeler:\nSaç, kulak, el, çene, parmak Bütün enkaz-ı beşer! \n\nBakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,\nCanavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can! \n\nİşte bunlar o felâket-zedelerdir ki, düşün,\nKurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün! \n\nMüslümanlıkları bîçârelerin öyle büyük\nBir cinâyet ki: Cezâlar ona nisbetle küçük! \n\nEy bu toprakta birer nâş-ı perişan bırakıp\nYükselen, mevkib-i ervâh! Sakın arza bakıp\n\nSanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var\nBizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var! \n\nBakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza! \nTükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza! \n\nTükürün cebhe-i lâkaydına Şark'ın, tükürün! \nKuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün! \n\nTükürün milleti alçakça vuran darbelere! \nTükürün onlara alkış dağıtan kahbelere! \n\nTükürün Ehl-i Salîb'in o hayasız yüzüne! \nTükürün onların aslâ güvenilmez sözüne! \n\nMedeniyet denilen maskara mahlûku görün:\nTükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün! \n\nHele İ'lanı zamanında şu mel'ul harbin,\n\"Bize Efkar-ı umumumiyesi lazım Garb'ın\"; \n\nOda ALLAHI bırakmakla olur herzesini,\nHalka iman gibi telkin ile, dinin sesini\n\nSusturan aptalın idrakine bol bol tükürün\nYine hicran ile çılgınlıgın üstünde bu gün,\n\nBana Vahdet gibi bir yar-ı musaid lazım\nArtık ey yolcu bırak, ben yanlız ağlayayım" + }, + { + "id": 32283.0, + "title": "Güler Yüzümle", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Viran bir rum evi adada oturduğumuz ev\nSerinliğine serin\nFerah olmasına ferah ya\nTam bir hakuran kafesi.\nBu deyimi aslına döndürmek için mi nedir\nBir çift de kumru gelip\nYuva yapmış çatısına.\nÖyle usturubunla yerleşmişler ki\nÇürümüş tahtaların arasına\nDışardan görünmüyorlar hiç.\nYalnız\nEl, ayak çekildikten sonra\nDerinden\nVe civan demlerle demlenircesine\nBaşlıyor dem çekmeleri\n\nBenim de çökmeye yüz tutmuş\nŞu can kafesimde\nKadir sevgilim Güler’e sevgim\nÜsküdar'a gidelim diyor hala\nÜsküdara gidelim.." + }, + { + "id": 49510.0, + "title": "Kıt'a", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 7.0, + "poem": "Eğer desem ki hevalar açıldı geldi behar\nMurad oldur ki benimle mahabbet eyledi yar\nYa söylesem ki çemen goncelerle doldu\nodur garez ki tebesümle söyledi dildar" + }, + { + "id": 31525.0, + "title": "Uyandım Kuşların İnce Sesine", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Uyandım kuşların ince sesine\nSeherle birlikte iniler durur\nSes verdim sesine bilircesine\nAşıkın derdini yeniler durur.\n\nBaharda çağlayan bulanık sular\nDurmadan kendini taşlara çalar\nEşinden ayrılmış bir geyik meler\nDağlar sadâ verir iniler durur\n\nVEYSEL de yaralı geyik gibidir\nKapalı dertlere höyük gibidir\nNe sarhoştur ne de ayık gibidir\nSinesi kös gümüler durur." + }, + { + "id": 35503.0, + "title": "Hangi Ayrılık?", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz? \nVe hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz? \n\nHangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın? \nVe hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın? \n\nHangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye? \nHangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye? \nHangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren? \nSeni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren.\nHangi kırılası eller dolanır, kırılası beline? \nHangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde? \nHangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı? \nHangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı? \nHangi cama kafa atsam? \nHangi kapıyı omuzlayıp kırsam? \nHangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam? \n\nBende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam.\nKendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam.\nHangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür? \nHangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür? \nKayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine? \nÖdül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene? \nHangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın? \nHangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın? \nHiç sanmam! ...\nHasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! .\nFeriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz.\nHangi mübarek dua, \nHangi evliya tesir eder, seni döndürmeye? \nHangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye? \nOlur mu be! . olur mu? \nBu da benim gibi adama yapılır mı? \nAşk dediğin mendil mi? \nBuruşturup bir kenara atılır mı? \nVEFA bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı? \n\nHangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden? \nHangi pense kopardı bizi birbirimizden? \nHangi uğursuz hamal taşıdı valizini? \nHangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini? \nHangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı? \nHangi süslü manzara seni kolayca kandırdı? \nHangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti? \nHangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti? \n\nDağ gibi adamı eze eze! .....\nHangi anası tipli parlak çömeze, \nHangi alemlerde kahkahanı ettin meze? \nHangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı? \nHangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı? \nHangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı? \nHangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı? \nHangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni? \nVe! .. Hangi su bağışlatır? \nHangi musalla temizler seni? \n\nBu Nasıl Ayrılık? ..." + }, + { + "id": 2124294.0, + "title": "Gönül Yapraklarım", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 9.0, + "poem": "Yalnızlığın ne demek olduğunu ilk defa öğrendim \n\nİlk defa sensiz çarptı yüreğim, \n\nGitarın tellerini ilk defa sensiz okşadım \n\nYıldızlara ela gözlerini unutarak daldım ilk defa \n\nBaharda yeşeren yeni bir tomurcuk gibi, \n\nYeniden doğdum ayrılık mısralarında \n\nMavi semaların yalnız izlendiği bu alemde \n\nYangın dolu saatleri sensiz yaşadım \n\nHasretine aç kalmış bu gönlüm, \n\nTıpkı yaşlı bir çınar gibi uğurluyor yapraklarını \n\nSözlerin fayda etmediği bu yer bir sessizlik adası \nBenim şehrimde yalnızlık çok farklı yaşanıyor \n\nŞimdi resmini tozlaşmış sokak lambalarında \n\nAğlıyan hatıraların sana haykırışında \n\nBeni terkettiğin mevsimin aylarında \n\nGüneşin acımasız kızıllığında arıyorum.. \n\nBir damla göz yaşınla eiryen bu yüreği \n\nBir damla göz yaşımla tutuşturuyorum \n\nAşk çileklerimi ektiğim tarlama \n\nBu bahar son nadası bırakıyorum \n\nGönlümün bulutlarını senin şehrine yolladım \n\nYolladım ki anla her düşen yağmur damlasının \n\nBenim göz yaşım olduğunu \n\nYolladım ki anla her çakan şimşeğin \n\nyüreğimin derinliklerinde ki cehennem olduğunu \n\nSen gittin ben gidemedim... \n\nSen unuttun ben unutamadım..." + }, + { + "id": 43088.0, + "title": "Dorukların Uykular Üstüne Yükseldiği Yer", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 7.0, + "poem": "Büyük kayalar bana dedi ki aramıza geliyorsun ama\nSeni saran bu yürek yok mu hiç yeryüzünde\nBaşımı salladım ve öldü diye yanıtladım\nDilsiz koca kayalar diz çöktüler önümde." + }, + { + "id": 1570007.0, + "title": "Renkler-şekiller-sayılar", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Biz biber şerbetini içerek büyütüldük\nOtsuz, susuz, gölgesiz topraklarda güdüldük\nHer gün bir değirmene girerek öğütüldük\n\nBu ne mantıksız oyun, bu ne ölçüsüz saha\nAkşama gözlü girer, kör çıkarız sabaha... \n¥\nYaptığımız köprünün nöbetçisi Azrail\nYattığımız yatağın uykusu bizim değil\nYediğimiz yemeğin suyu kan, ekmeği kil\n\nHayret! Elsiz ayaksız yürüyoruz felaha\nAkşama temiz girer, kir çıkarız sabaha... \n¥\nKorkunun koynundayız bugün-yarın arası\nDünyamız tescillenmiş dört duvarın arası\nBin yıllık fetret çağı dede torun arası\n\nSevginin kapısını açan olmadı daha\nAkşama kolay girer, zor çıkarız sabaha... \n¥\nHayat güzel mi, nasıl? Beden gurbet, can garip\nYatmamız mukaddermiş ateşe yorgan serip\nYokluk başucumuzda sallanan yağlı bir ip\n\nUmutlar çöl serabı, mezarlıklar tek vaha\nAkşama iki girer, bir çıkarız sabaha... \n¥\nYüzümüze baktıkça gölgemiz bize güler\nIrmaklar bize ağlar, göl-deniz bize güler\nDağda kar, evde koltuk, yolda iz bize güler\n\nKulluğun idrakinde kul olmadık Allah’a\nAkşama hayır girer, şer çıkarız sabaha...\n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 65646.0, + "title": "Gezgin", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 7.0, + "poem": "dün geldim\ngeç kalsam da bağışlanır\n\nbir bahar bozumuydu yola çıktığımda\nyüzümde suçlu bir merak\nkalbim heyecandan telaşlı\ngözlerimde ısırgan bir hüzün vardı\nhüzün: hep bilinir\nbir afyon çiçeğidir önceleri\ndalayan bir ısırgan yoncası olur sonra\ndalayan ve uyandıran o afyon uykusundan\n\ndün geldim\nacı sırtımda tabiy\n\nyolum uzundu\nyanımda hiç resim yoktu\ndağlara baktım: dağıldım\nyollara baktım: yoruldum\ngece ayışığı içtim, dudaklarım kurudu\ngündüz böğürtlen yedim, dilim buğulandı\nsiz görmeliydiniz o kanı\nbir dağ çiçeği sevdasına bin arı öldü\ntam ordan geçiyordum, gördüm diyebilirim\naman nasıl petekti öyle\nnasıl baldı\nböğürtlen gibi kırmızıydı\nkan gibi saydam\nbir garip kokuydu, onun kokusuydu\ndayanamadım, eli titrekti ama\nyedim yedim kalbim çatladı\nsevdam o dağ çiçeğinde kaldı\n\ndün geldim, anca geldim\nusumda vızıldayan bin arı ölüsü\nheybemde onarımı gereken bin iğne\nönce kendi etime\n\ndün geldim\nhoş mu geldim\nhoş olmayan şeylerden geldim\nbir kentten geçtim ki canım titredi\nsıtma kabusuyla sallanıyordu uzaktan\ngirişte insanlar gördüm, hiç görmediğim\nama sanki biryerlerden tanıdığım, yemin\n\nedebilirim\n\niğrenç suratları vardı, insandan çok\ncüzzamlı bir köpeğe benziyorlardı\nkuru birer ağaç dibine çömelmiş\nçürümüş bir dalı kemiriyorlardı\nomuzlarında soyulmuş yılan derileri\nellerinde pas tutmuş makaslar\niki ucu da kırık\ntam ben yanlarından geçiyorken\nelma ağaçlarının çiçeklerini kesmeye başladılar\nben sanki tarihini bilmiyormuşum gibi\nbakır çalığı bir kasede\nelmanın kanını sundular\ngeldim ya, nasıl geldim\nbir elimde tarih atlası\n\nbir elimde güneş humması\nsoğutulmaya zorlanmış bir çöl kızgınlığından\nbir kum fırtınasının\nsoylu kumcuklarından geldim\nyorgundum, susamıştım, dilim kuruydu ama\ngördüğüm serap mıydı, gerçek miydi\nbilirim ben\nçölün tam ortasında sonsuz bir ışıltıydı\nyedibin rengi yansıtan renksiz bir kuyuydu\nduruydu, aydınlıktı, yaz gökleri gibiydi suyu\nuzanıp avuçlasam benimdi\n\nöyle yakın, öyle kolay, öyle dokunsam\nah o kervancıbaşı\nah o sırmalı soyguncu\nve ellerinde kesik başlar ve zebellah ordusu\nbirden beliriverdiler tam kuyunun başında\nellerinde kan sızıtan kesik başları\ntan kuyunun ağzından sarkıtıyorlardı ki\nne olduysa o anda oldu\nkızıl bir bulut ağdı kuyunun ağzından göğe\nbulut değil\nbir devin alev saçan soluğuydu\nardından muhteşem bir kum fırtınası\nkum değil\ndevin çocuklarıydı saçılan\nah görmeliydiniz o savaşı\nne kanlı kervancıbaşı\nne zebellah ordusu\ndayanamadılar kum fırtınasının şiddetine\nçöl mü yarıldı\nkuyu mu büyüttü ağzını\nkızgın çöl kavuşunca dinginliğine\nbir ben vardım kuyunun başında diri\nve herşeyi görebilen sağlıklı çöl tanığı\nöğrendim çöl kızgınsa öfkesi nice olur\nkum fırtınasında neler yapılır\nnasıl yok edilir çöllerin sırmalı\nsoygun kervancıları\ngördüğüm serap mıydı, gerçek miydi\nbilirim ben\nbir elimde güneş humması\nbir elimde tarih atlası vardı\nvakit dardı\nkanarak içtim de kuyunun duru suyundan\nuçar gibi aştım çölü o sonsuz ışıltıdan\ndün geldim \n\ndün ben nerden geldim\nezberlenip unutulmuş bir sıkıntıdan geldim\nadı konulmamış bir düşten geldim\nterlemiş balıklar gördüm, rengi bozulmuş mavilikler\nkabaran denizler gibi coşkun sürücüler\nkılçığı beynine saplanmış gözsüz balıklar gördüm\ntrollenmiş deniz tarlası, iyot vurgunu\nderya içindeydim de hani deryayı gördüm\nküçük balığı gördüm, peşinde büyük balık\nbir su ağası gibi kuvvetli ve saldırgan\noh balık, küçük balık, can balık\nanasının kuzusu, deniz kokulum\nsöyle yavrum, söyle gözüm, söyle kılçığım\nkim dokundu senin pullanmamış derine\nkim kıydı senin o tazecik gövdene\ndenizde kum gibi dolgun pullarıyla\ndoymaz mı büyük balık küçük balığa\nama gördüm ya sonunda\nderya içindeki deryayı\nbüyük balık küçük balık peşindeydi ya\nbirleşince küçük balık yüzlercesiyle\nşaşırıp kaldı büyük balık\nşaşırıp kalmadım amma\nne de keskinleşmiş dişleri ol mahilerin\nunutulmaz bir deniz anası gibi büyüdü gövdeleri\nkıymık kıymık oldu gövdesi büyük balığın\nanladım\nnice olsa da\ndenizde kum, büyük balıkta pul\nbirleşince\nedemezmiş küçükleri kendine kul\n\n 14 Mart 1972" + }, + { + "id": 45898.0, + "title": "Bereket Versin", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Yaşama bir gitardır\nTellerine vurdukça yediveren\nGüneş nasıl doğarsa\nVe yeşil ne kadar solaksa\nSaksofon ne kadar benziyorsa asma kabaklarına\nBir sebzevat kokusu sarıyor ortalığı \nSanki sırık tomatları biz kızardık diyorlar\nSantana çaldıkça\nKurbağalar ötüyor tosbağalar yürüyor\n\nBeni bir bostana gömün\nGübre olmak istiyorum" + }, + { + "id": 99660.0, + "title": "Bir Gün Sabah Sabah", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam, \nUykudan uyandırsam seni:\nKi, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten.\nVapur düdükleri ötmededir.\nEtraf alacakaranlık, \nKöprü açıktır henüz.\nBir gün sabah sabah kapıyı çalsam...\n\nYolculuğum uzun sürmüş oldukça.\nGece demir köprülerden geçmiştir tren.\nDağ başında beş on haneli köyler, \nTelgraf direkleri yollar boyunca\nKoşuşup durmuş bizle beraber.\n\nŞarkılar söylemişim pencereden, \nUyanıp uyanıp yine dalmışım.\nBiletim üçüncü mevki, \nFakirlik hali.\nLületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş, \nSana Sapanca'dan bir sepet elma almışım...\n\nVer elini Haydarpaşa demişiz, \nVapur rıhtımdadır pırıl pırıl, \nHava hafiften soğuk, \nDeniz katran ve balık kokulu\nKöprüden kayıkla geçmişim karşıya, \nBir nefeste çıkmışım bizim yokuşu...\n\nBirgün sabah sabah kapıyı vursam, \n-Kim o? Dersin uykulu sesinle içerden.\nSaçların dağınıktır, mahmursundur.\nKim bilir ne güzel görünürsün sevgilim, \nBir gün sabah vakti kapıyı çalsam, \nUykudan uyandırsam seni, \nKi, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten \nFabrika düdükleri ötmededir." + }, + { + "id": 1343154.0, + "title": "Buyur Gönül Haneme", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 8.0, + "poem": "İçimde duygular kördüğüm oldu\nÇözeceksen buyur gönül haneme\nNe yazacak şiir ne de söz kaldı\nSezeceksen buyur gönül haneme\n\nAyırıp bedeni can yeleğinden\nKurtularak nefsin her dileğinden\nTopyekün hayatı aşk eleğinden\nSüzeceksen buyur gönül haneme\n\nBin bir kaygı ile korkular saçtım\nKendimi görünce kendimden kaçtım\nHalimin resminden bir sergi açtım\nGezeceksen buyur gönül haneme\n\nUzanır sonsuza aşkın yolu bir\nBâki olmak için bir gönüle gir\nBu yolda ne varsa gurura dair\nEzeceksen buyur gönül haneme" + }, + { + "id": 72300.0, + "title": "Yalnızın Şarabı", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 6.0, + "poem": "Seven kadının o garip bakışı var ya, \nSere serpe yıkansın diye güzelliği\nDalgalı ayın titrek göle gönderdiği\nBeyaz ışın gibi bize doğru kayar ya; \n\nBir kumarbazın sonuncu para kesesi; \nÇapkıca bir öpücüğü sıska Adeline’in; \nTıpkı uzak sesi gibi insan derdinin, \nSinirlendirici, tatlı bir müzik sesi, \n\nBütün bunlar değmez, derin şişe, senin\nDindar ozanın susamış yüreği için\nBağrında tuttuğun etkili balsılara; \n\nUmut, gençlik, yaşam boşaltısın içlere, \n- Ve onur, hazine bütün dilencilere, \nKi bizi yengin ve eş kılar Tanrılara!" + }, + { + "id": 20068.0, + "title": "Anneme", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Anne girdin düşüme.\nYorganın olsun duam;\nMezarında üşüme.\n\nAnlamam, anlatamam.\nDüşen düştü peşime,\nArtık vadeler tamam..." + }, + { + "id": 2235.0, + "title": "Sorudan Öncesi", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 6.0, + "poem": "İnsan insana yapayalnız\ndeğildik o çağda canlıydı dünyamız\ncanlıydı balıkçıya salık veren rüzgâr\ncanlıydı suçluya gürleyen bulutlar\ncanlıydı yağmur canlıydı toprak\nyağmurdan toprağın doğurduğu yaprak\nyaprağı hayvana\nhayvanı insana\ninsanı toprağa\nkaran doğa\ncanlıydı güneş canlıydı ay canlıydı yıldız\ncanlıydı o çağda dünyamız\n\nsorularla dağılmamıştı\ndaha dünyanın büyüsü\n\ngün batınca bir kara perde inerdi göğe\nevrenin denklemi ışıklarla yazılırdı\nyansırdı yakamozlarla karanlık denize\nanlamasak da yaşardık yaşamın gizini\n\nsormazdık soramazdık\nsorulanla soran ayrılmamıştı çünkü\n\nyalnız değildik bizimleydi tanrılar\nbırakırdık ellerine kendimizi\ntanrılar çarpardı tanrılar kollardı\ntanrılar doyururdu uyuturdu bizi\ntanrıların bahçesinde güneş acarken\ngün doğardı dünyamıza yeniden\n\nmutluyduk uyusan dostlar gibi dünyayla\nsorusuz yaşayanlar gibi mutlu" + }, + { + "id": 59683.0, + "title": "Kırmızı Pazar", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Kız sen burda yeni misin peki leyla nerde\nHani çekirdek gözlüm örümcekten korkan\nKim ulan beni herkes tanır git patronuna sor\nElektrikçi ihsan dedin mi içkide üstüme yoktur\n\nLeyla güzel kızdı ben böyle göz görmedim\nSen de güzelsin bak omuzların mesela\nBiz elektrikçi kısmı karanlıkta güreşiriz\nÖlüm tellerde ıslık çalar gözümüz pektir\nSaçların kendinden mi sarı boyadın mı\nÖyle örtülü bakma içimi karıştırıyorsun\n\nBuranın tesisatını biz yaptık cahit'le beraber\nDüğmeye şöyle dokun süt gibi aydınlık\nCahit askere gitti bak leyla da gitmiş\nGeceleri uyku tutmuyor işin yoksa cigara iç\nYıldızlar boğazıma dizili inanmazsın\nDilsiz misin nesin bir şey söylesene\nİstanbul'dan mı geldin yalnız mısın" + }, + { + "id": 15553.0, + "title": "Aşkın Çilesi", + "poet": "Seyrani", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben bu aşkın çilesini\nYanar çektim, tüter çektim \nYedim bunca sillesini \nBülbül gibi öter çektim \n\nDizgin etsem gönül atın\nGeçer gögün yedi katın \nYalan dünya meşakkatın \nKah bitmez, kah biter çektim\n\nSEYRANİ, bilmem mert midir \nYoksa cana cömert midir \nEyyub'un derdi dert midir \nBen ondan beş beter çektim" + }, + { + "id": 19616.0, + "title": "Hoşçakal Anlatıcı", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 6.0, + "poem": "kolları kesiliyor\ntakatten\nalt kattan sesler\nve penceresinde kız çocuğu bir fesleğen kokusu\ninadından olacak\nevcil daralmaların\nkuş yüreğinin içinde bir kafes besler\nnefes almadan\nsadece vererek koşar\nboylu boyunca yaşamanın içine\nzira\nsoyulunca anlaşılıyor asıl\nportakalın mucizesi\nhoşçakal tabiat\nsağol hatırlattığın için\nhoşçakal bilim\nelimde\nbinlerce cevapsız kalmış ahize\nyüze kapatılmış yüzlerce telefon\nhoşçakal anlatıcı\nyerini bulamadım anavatanımın\nsesinin haritasında\nanlattığını anlayamadım beni affet\ndoğduğum yer biraz sapa\nbilirsin\niki kere hoşçakal der\nbütün romantikler\nhoşçakal anlatıcı\nhoşçakal!" + }, + { + "id": 99236.0, + "title": "Başka Yerde Olmak", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "on iki sıfır beş'te izmir'de bir yıldız kaydı \nimbat durmuştu kan ter içindeydim \nakdeniz'in elindeydim söz temsili \nışıklı bir tesbih karşıyaka'ydı \nistanbul deyip mendebur sisli \nbir deniz kahvesinde içiyordum \nistanbul soluk yeşil bir tramvaydı \nsultanahmet demişti inliyordu \non iki sıfır beş'te izmir'deydim allahım \nşiir deniz gibi kımıldıyordu \n\non iki on beş'te istanbul'a dağılmıştım \nhilâl gibi bir kızcağız beşiktaş'ta \nrüyasını dokuyordu ondan bıkmıştım \nçiğ mürekkep ve aseton kokuyordu \nsarıyer'de balıkçılar denizi çekiyordu \ndeniz büyük büyük içini çekiyordu \non iki on beş'te bir kadeh cin parlatmıştım \nkadehimi kırmıştım elim ayağım telaşta \nvezüv içime çökmüştü şaşırmıştım \nnapoli'de gözlerim güneş diye doğmuştu \non iki on beş'te istanbul'da allahım \ngökyüzü birdenbire buz gibi soğumuştu \n\non iki otuz beş'te napoli garında bir tren \nçırpınıyordu aşağılık bir gemici barında \nben burnumu şaraba sokmuştum \nkatiyyen sarhoştum kirpiklerim yanıyordu \nsanta-lucia civarinda bir karanlık \nbir iştahsız orospu bulmuştum bilmem neden \nuyuyup uyuyup uyanıyordu \non iki otuz beş'te napoli garı'nda ben \nutanmasam bilet parası dilenecektim \nparis diye ölecektim uzaktan \nnotre-dame'ın çığlıklarını dinliyordum \nkalbim köpürmüştü anlıyordum \non iki otuz beş'te napoli'de allahım \nuyuyamıyordum uyuyamıyordum \n\non iki elli beş'te paris'te kan çıktı \niçimdeki bozgun büyüyordu herkeste \nbir telâş vardı herkes acıkmıştı \nönüne gelen bir sual soruyordu \nben daima bir sual soruyordum \nafrika bulut gibi üstüme yürüyordu \non iki elli beş'te sen uyandığın zaman \nben paris'teydim gare du l'est'de \nyoksul bir oteldeydim kahrımdan \nseni terketmiştim hırsımdan \nkendimi içkiye vermiştim mektuplarını \nyakıp yırtmıştım bütün mektuplarını \nbana yazdıklarını, yazmadıklarını \non iki elli beş'te içimde isyan çıktı \nparis çıldırmıştı ben çıldırmıştım \nartık öteki ömrümü yaşayacaktım" + }, + { + "id": 2127182.0, + "title": "Aldanma Cahilin Kuru Lafına", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Aldanma cahilin kuru lafına\nKültürsüz insanın külü yalandır\nHükmetse dünyanın her tarafına\nArzusu hedefi yolu yalandır\n\nKar suyundan süzen çeşme göl olmaz\nGül dikende biter diken gül olmaz\nDız dız eden her sineğin bal'olmaz\nPeteksiz arının balı yalandır\n\nİnsan bir deryadır ilimde mahir\nİlimsiz insanın şöhreti zahir\nCahilden iyilik beklenmez ahir\nİşleği ameli hali yalandır\n\nCahil okur amma alim olamaz\nKamillik ilmini herkes bilemez\nVeysel bu sözlerin halka yaramaz\nSonra sana derler deli yalandır" + }, + { + "id": 107434.0, + "title": "Elveda Diyemedik", + "poet": "Abdülhak Hamit Tarhan", + "rating": 8.0, + "poem": "Yıldızsız bir geceydi\n Bir dağ çiçeği gibi şimdiden hasretteydim\nsürgündüm çok uzaklardaydım, \nVe gözlerindi sürgün sebebim..\nÇok çabuk çekildin hayatımdan \nKaderle el eleydin, \nBense kederle sarhoş...\nYarım kalmıştı hikayemiz\nGöçmen kuşları gibi gelip geçtin bu şehirden\nBelkide hayatımdan\nDuymadın haykırışımı, acılarımı, \nBenimsin sanmıştım uçtun avuçlarımdan\nTutamadım, gitmede diyemedim\nOlamadın bir yıldızın kayışı kadar hayatımda\nZaman çok kısaydı bizim için \nYetmedi gözlerimizden yaşı silecek kadar \nNede elveda diyebilecek kadar..." + }, + { + "id": 40332.0, + "title": "Zulme Direnmektir Hayat", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "On beşine bastımı\n dudaklarında bir türkü\n elinde bayrak\nkavga sokaktaki oyuna benzer artık\nçocukluğu\n benzemez\n çocukluğa\n\nDeniz okşayabilir mi\nsarışın bir dağın\n rüzgarlı saçlarını\nuzanarak yelesine hayatın\ntutuklayabilir mi zındanlar\nonun\n vuruşkan sevdasını\n\nAçar da acının rüzgarına\nhüznün solgun yelkenini\nne zından karanlığı\n ne zulüm\n ne işkence\nindiremez dudaklarındaki gülümsemenin bayrağını\n\nAHMET TELLİ" + }, + { + "id": 71774.0, + "title": "Sergey Yesenin'e", + "poet": "Vladimir Vladimiroviç Mayakovski", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen gittin, \n diyorlar\n yukarılarda bir dünyaya.\nSonsuzlaşma-\n Uçuyorsun, \n parıldayan yıldızlara çarparak.\nNe borç var artık bize, \n içki ne de\n\nAyılma.\nHayır, Yesenin, \n oh\n çekmek değil benim istediğim.\nGörüyorum ben\n kesik bileklerinle sendeleyişini\nVe alayla değil\n acıyla\n düğümleniyor yüreğim.\nGörüyorum\n bir kemik çuvalı gibi\n yere atışını gövdeni.\n-Dur! diyorum.\n Bırak! \n Delirdin mi sen? \nSürer mi ölümü\n hiç insan\n tebeşir tozu gibi\n yanaklarına? \n\nSen ki çok daha\n iyi verirdin ölüme\n ağzının payını herkesten.\nYeryüzünde başka\n kimsede olmayan\n o efece konuşmanla.\nNiçin? \n Nedeni ne? \n Donup kalıyorum şaşkınlıktan.\nHomurdanıyor eleştirmenler: \n -Bizce, bunun asıl nedeni\nŞu...\n ya da bu...\n ama daha çok, \n kopmak toplumdan, \nÇok fazla bira\n ya da şarapla kafayı çekmesi.\nBaşka deyişle\n satsaydın\n bohemleri\n işçi sınıfına, diyorlar.\nSınıf bilincin olsaydı, \n bak, bu gelmezdi başına.\nOysa işçiler de\n kvastan sert içkilerle\n kafayı çekiyorlar.\nO sınıf da içerek\n güzelce sıçıyor kendi ağzına.\nBaşka deyişle\n Parti'den biri\n denetleseydi seni\nSağlansaydı böylece\n asıl önemi\n içeriğe vermen.\nYazardın o zaman\n her gün\n o dizelerin\n yüzlercesini\nUzun uzun\n ve sıkıcı\n Doronin de gördüğümüz türden\nAma bence\n böylesi bir deliliğin içine düşseydin\nSen çok daha önce\n son verirdin\n yaşamına.\nVotkadan gitmek daha iyidir \n inan bana\nBöylesi sıkıntıdan boğulmaktansa.\nHiçbir zaman söyleyemeyecekler\n nedenini bize\n seni yitirişimizin.\nŞuracıkta duran\n çakı mı, yoksa ip mi? \nAma bulunsaydı\n mürekkebi, elbette\n Angelleterre otelinin\ndamarlarını kesmen\n ve ölüp gitmen\n gerekmezdi.\nSana öykünenler çıldırdılar sevinçten: \n bir daha, bir daha! \nNeredeyse bir yığın insan \n zıvanadan çıkıp\n öldürdü kendini.\nNeden çoğaltmalı\n intiharları\n böyle sayıca? \nDaha kolay değil mi\n mürekkeple doldurmak\n oteldeki şişeleri! \nSonsuza dek\n kilitlendi artık dilin\n arkasında dişlerinin.\nBenim bu bilmecemsi sözlerim\n yersiz\n bir bilgiçlik sayılmamalı\nHalkımız, \n yaratıcısı ve yaşatıcısı o güzel dilimizin, \nYitirdi ölümünle\n yansılı sesler üreten\n en güçlü çırağını.\nVe o herifler tayışıp duruyorlar\n ölü şiir döküntülerini\nGeçmiş, \n gömülmüş ölülerden\n hemen hiçbir yeniliği olmayan.\nÜstüste yığıyorlar\n tatsız uyaklarını\n mezara toprak atar gibi: daha beterlerini.\nOnurlandırmak için oğlunu\n Esin Peri'sinin bile\n işine yaramayacak olan.\nSana yaraşacak\n bir anıt henüz dökülmedi\nHani nerde o anıt, \n döğülmüş tunçtan\n ya da yontulmuş mermerden? \nOysa çoktan doldurdular\n yığın yığın\n parmaklarının dibini\nÇöplerle, \n adama sözcüklerinden, anılardan, o bok püsür şeylerden.\nAdın\n hıçkırıklarla birlikte doldurdu mendilleri.\nSözcüklerini\n geveleyip duruyor Sobinov ağzında\nKıvrılıp oturmuş da\n altına suyu çekilmiş bir kayın ağacının-\n'Hiçbir şey söyleme, \n ah dostum, \n içini de çek-me ne olursun.'\nAh, \n sen onu ne kimbilir nasıl da alaya alırdın, \nŞu Leonid Lohengrinski'yi, \n baş belası, tanrının! \nOrtalığı kimbilir\n nasıl da ayağa kaldırırdın: \n'izin veremem\n şiirsel gargaralarına\n anıran eşşeklerin! '-\nSağır ederdin kulaklarını\n üç ayaklı ıslıklarınla, sonra, \nYazdıklarının hepsini\n kıçlarına sokmalarını söylerdin.\nHarcardın bozuk para gibi\n o yeteneksiz heriflerin hepsini, \nDoldururdun\n smokin ceketlerinin\n kara yelkenlerini, \nÖyle ki savrulurdu\n sağa sola\n Kogan gibileri, \nSüngüleyerek\n sivri bıyıklarıyla\n gelip geçenleri.\nOysa bu arada\n sayısı hiç de azalmadı\n bu serserilerin.\nÇok zorlu bir iş\n onları sayıca geride bırakmak.\nYaşam\n yepyeni bir biçimde\n yeniden kurulacak.\nİşte o zaman\n yepyeni şarkılar söylenmeye başlayacak.\nBöyle bir çağda\n ağırlaşıyor sorunları\n kalemin, \niyi ama, gösterin bana\n sizi ey zavallı\n hortlaklar sürüsü, hadi\nNerede görülmüştür\n ve ne zaman\n yüce bir kişinin, \nDikenli yolları bırakıp da\n gül bahçelerini seçtiği? \nSözcükler\n yönlendirir\n insanoğlunun güçlerini.\nYürüyün! \n Arkamızda\n zaman patlasın\n bir mayın gibi.\nBizim geçmişe sunacağımız\n yanlızca\n bukleleri\nRüzgarda\n geriye savrulan saçlarımızın.\nEğlenceye ayrılacak yeri yok\n gezegenimizin.\nYarınlardan \n koparıp\n almalıdır mutluluğu\n insan.\nŞu yaşamda\n en kolay iştir ölmek\nAsıl güç olan\n yepyeni bir yaşama\n başlamak.\n\n 1926" + }, + { + "id": 67481.0, + "title": "Sevgili Anne Çocuk Fahişe", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Çocuk fahişe\nşehvetin aynasında\nkutsal masalını arıyor\nyüzündeki sahipsiz spermler\nçocukluğundaki ilahilerin serinliğini taşıyor\n\nYaşı yok fahişe\ngünahın içinde erdemi görüyor\nyokluğa düşe düşe\nruhunun hallerini ezberliyor\n\nSevgili Anne... Çocuk fahişe\ntahta kapısından çıktığı\nbahçesine geri dönüyor\nbirbirine karışıyor şimdi\nayla güneş, sonra yıldızlar...\n\npeki, bu melek kahkahasını kim atıyor?" + }, + { + "id": 45299.0, + "title": "Ben", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben: Karlı dağların deli rüzgârı.. \nBen: Tozlu yolların demirbaşıyım. \nBen: suyu kurumuş sevgi pınarı...\nBen: Toprak bekçisi, mezar taşıyım. \n\nBen: Hep yıllar yılı kanayan çıban... \nBen: Fikir sürüsün yitiren çoban. \nBen: Hayâl peşinde çarıksız taban... \nBen: gurbet ağzında bulgur aşıyım. \n\nBen: çürük bir gemi aşk denizinde..\nBen: Yağmur damlası dostun izinde.\nBen: Yanıp kül oldum aşkın közünde... \nBen: Kara sevdanın dert yoldaşıyım. \n\nBen: Koyu düşmanım yersiz gülüşe \nBen: Düşüvermişim bitmez bir düşe \nBen: Bıldır ağlarım bu yıl ölmüşe... \nBen: Bensiz duygunun ilk savaşıyım. \n\nBen: Gönlü aklına uymayan deli.. \nBen: Az düşünceden doymayan deli. \nBen: Beni ben diye saymayan deli... \nBırakın, ben benden uzaklaşayım.\n\n(Dosta Doğru)\n." + }, + { + "id": 35317.0, + "title": "Uçurumda Açan", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşktın sen, kokundan bildim seni\nBir ahırın içinde gezdirilmiş gül kokusu\nTaşıttan indin, sonra da karşıya geçtin\nElinde tuhaf bir çanta, saçında soku\n\nAkıl almaz işleri şu zambakgillerin\nSokakta bir sövgü gibi akıp gittin\nGözlerin sonsuz uzun, sonsuz çekikti\nBaksan uçtan uca Çin Seddi'ni görebilirdin\n\nYanındaki adam mutlaka kardeşindir\nİstanbul öyle ağırbaşlı bir kent değildir\nAşktın sen, gidişinden bildim seni\nNeye yarar sağduyuyu aşmazsa şiir\n\nBirbirinizi kucaklarken neye yarar\nKucaklamıyorsak eski, yeni sevgilileri\nDiyorum çoğunca evli kadınlar\nBu yüzden ölü yıkayıcısıdırlar\n\nBilir misin acaba ne demiş tilki? \nKişi bir anda nasıl çarpılıverir\nKuliste yarasını saran bir soytarı gibi\nGiderek nasıl anlaşılmaz olur sözleri\n\nÖmer ki gölü balığı için değil\nKamışı için vergilendirdi\nAma değnek vurulurken zavallı uğruya\nYüzüne ve neresine değmesin derdi\n\nSelam size büyük durumlar, doruk anlar\nDağ görgüsü kazanır Ağrı'yı bir kez görse de kişi\nMarmara'dan yirmi yılda çıkaramayacağı gerçeği\nOkyanusu beş dakika seyretmekle kavrar\n\nBelki de biraz geç rastladım sana\nAma her şey geç gelmiyor mu yurdumuza\n1929 buhranı bile geç gelmemiş miydi\nEksikliğe mi alışmışız, mutsuzluğa mı yoksa\n\nBir ahırın içinde gezdirilmiş gül kokusu\nAğır uykusu aldatılımış olanın\nVe aldatanın delik deşik uykusu\nTaşıttan indin, sonra da karşıya geçtin\n\nDivan, Nazım Hikmet, İkinci Yeni\nKaç gündür adını düşünüyorum\nNe demiş uçurumda açan çiçek\nYurdumsun ey uçurum" + }, + { + "id": 21806.0, + "title": "Aslında Bu Denli Güzel Kokmaz", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Aslında Bu Denli Güzel Kokmaz\n\nAslında bu denli güzel kokmaz hiç bir karanfil,\nOnda seni kokladığımdan bunca güzel.\nAslında bu denli güzel olmaz hiç bir Sarıyer,\nOrda seni öptüğümden bunca güzel.\nAslında bunca güzel olmaz hiç bir dünya,\nSeni sevdiğim için dünya da böyle güzel.\nAslında bu denli deli değildim sor kime istersen,\nSevince seni delilik bile bak ne güzel.\nAslında sen dünya güzeli değilsin,\nSevdiğim için dünyada tek güzelsin...\n \n Aziz Nesin" + }, + { + "id": 79222.0, + "title": "Siz Saatleri", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Siz, saatleri yaşadınız. Zamantaşlarını. Niceldir saatler. Adsızsırlar. Renklerini, kokularını kişiselliklerden alırlar.\nAylar birbirinin içinden yürüyebilir. Ağustosta bile Marta gönderme vardır. Yine de gönderme mevsim mantığıyla sınırlıdır.\nGünlerse bambaşka. Bir günün öbürünün önüne geçmesine izin yok. Günün gizi hem kişiselliğimizde, hem de onun kendi kişiselliğinde.\nSiz, saatleri yaşadınız. Henüz sözcük haline dönüşmemiş, ya da bir sözcük karşılığı oluşmamış durumlar yarattınız. Tanığınızım.\nAylar ayları açıklıyor.\nSaatler saatleri kum saatiyle açıklayabiliyor.\nAçıklanmayan tek şey aşk: En büyük sayrılık ve en büyük sağlık.\nGünü tam gelmemiş olarak bir yanını gizleyen duygu.\nDenetçi anlamaz, tarihçi atlar, terzi bir araya getiremez, sanatçı elden kaçırır.\nKent yıkılıyor. Sokaklar uçtan uca kazılmış. Sesimiz radyasyon içinde. Mühendisler geldiler; kedi resmini bile cetvelle çizerler. Gözlem evinde art arda mevsimler sökülür.\nMahşerin ortalık yerinde size rastladık. Elinizi şuramıza koydunuz.\nSürgündük. Göçebeliğin elverişli yanlarını da yitirmiş gibiydik. Yanınızda göçmen olduk. Bir yerleşmişlik duygusu ki, hırkamız yazlık sinemada iliklenir.\nGüneş her sabah verilmiş bir söz gibi doğuyordu.\nGerçek neydi biliyor musunuz: Her şey.\nYüz yıl sonra bu gün yaşayan hiçbir anne, hiçbir sevgili, hiçbir bebek, hiçbir bıldırcın, hiçbir balina, hiçbir örümcek, hiçbir aslan, hiçbir ceylan, hiçbir yılan var olmayacak. Ayrı bir kardeşlik kanıtı değil mi bu? Hayat kanıtı. Birbirimizin her yönden çağdaşıyız.\nSiz tebeşirle kara tahtaya ne güzel yazan.\nKuzular için özel bir bölüm açmayı da hiç unutmayan.\nSaatlerle yaşadınız. Düşlerinizde doğulu bir ressamın elinden çıkmış ağırlıksız yapraklar.\nKızböceği de göründü. Gece de uçmaya başlamış.\nBakır kaptan günlük kokusu yayılır.\nGeceyle birlikte.\nGece de.\nSen Serpin, sen Nuri, orda burda nasıl dolaştırdınız. Benziyordunuz. Aynı kişi miydiniz? \nİki din var: siyah ve beyaz. Gerisi? .." + }, + { + "id": 34683.0, + "title": "Deliriyorum Tiremens", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Dün ne güzeldi gün\nDün bir dügün\nVapurun bacasında bir zambak açmış\nKulağımın zarında bir sümbül\nTırnaklarım hepsi papatya\nAyaklarımla geziniyorum dünyayı\nAyaklarım ki manolya\nUzun bir mavi bu Boğaz\nÇıkı çıkıveriyor heryerden\nSanki milletçe işimiz\nBir sandalı denize indirmek\nBen övmüyorum hicbirşeyi\nAğaç elmasıyla öğünüyor\nBir mevlüt sanki Hatice\nGiyinmiş sermakeş'e gidiyor\nBu kadar güzel olmamalıydı yeryüzü\nDayanamıyorum dayanamıyorum\nŞıp dedi güneşin ilk gözyaşı\nŞıp dedi damladı denize\nBeni tutmayın artık tutmayın\nVe kızaran kızaran tomatlar\nN'olur beni unutmayın\nBenim karım Hale olacaktı\nÖlmüş ve ressam bir kadın" + }, + { + "id": 65804.0, + "title": "Edirne", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Edirne kal'asıdır gördüğün hisar-ı mehib\nŞu zirvesinde biten simsiyah ağaç da salib\nMurad-ı evveli koynunda gezdiren tepeler\nNasıl rüku ediyor Ferdinand'a bak bu sefer\nBizim midir sanıyorsun şu yükselen bayrak? \nÇeken Savof, Lala Şahin değil kuzum, iyi bak\nEdirne! İşte o islamın ahenin suru\nEdirne! İşte o şarkın cebin-i mağruru\nİkinci aşr-ı tealisi Al-i Osman'ın\nBirinci mevki-i feyyazı belki dünyanın\nEdirne! İşte o şarkın demir kilidi\nSefil ayakları altında Bulgar'ın şimdi\nMuzaffer ordusu hakkıyla(!) intikam alıyor\nKadın, kız, çoluk, çocuk, erkek ne bulsa parçalıyor\nBu katliama da razıyım ihtiram olsa\nHarim-i dini de geçtik harim-i namusa\nŞu dört minareli cami ki yoktu hiçbir eşi\nKi parlıyordu hilalinde sanatın güneşi\nSalibi sineye çekmiş de bekliyor.Nevmid" + }, + { + "id": 82918.0, + "title": "Günlerimiz", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 5.0, + "poem": "İçlenme, beyhudedir, maziyi sakın anma! \nO vefasız yavruya benzer ki günlerimiz.\nKendini yuvasından bırakır ki akşama\nBenzeyen göle, sessiz...\n\nRuhundaki susuzluk engin mesafelere\nDuyurmadan ne anne ne bir yuva hasreti, \nNarin kanatlarıyla uçar orman, dağ, dere\nVe bir gün bir çukurda bulunur iskeleti." + }, + { + "id": 102942.0, + "title": "Çağcıl Söylem", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 6.0, + "poem": "Akşam savaş alanına çöktüğünde\nDüşmanlar yenilmişti\nTelgraf tellerinin tınıları\nHaberi uzaklara taşıdı\n\nDünyanın bir ucunda için için yandı\nBir haykırış, gök kubbede parçalanarak\nBir çığlık, çılgın ağızlardan taşan\nVe esrik, göğü aşan.\nBin dudak ilençle soldu\nBin yumruk, vahşi bir öfkeyle sıkıldı.\n\nDünyanın bir başka ucunda\nBir sevinç, gök kubbede parçalanarak\nBüyük bir sevinç, bir eğlence, bir çılgınlık\nRahat bir soluklanma, gerinme\nBin dudak eski bir duayı söyledi\nBin el inançla birleşti.\n\nGecenin geç saatlerinde\nSayıyordu telgraf telleri\nSavaş alanında kalan ölüleri\nO zaman dost ve düşman sessizleşti.\n\nYalnız analar ağladı\nHer iki yanda." + }, + { + "id": 57237.0, + "title": "Abur Cubur Adam", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "İçi yalan dışı yalan\nHer bakışı binbir plan\nGül boyanmış kara yılan\nAbur cubur Abdullah\n\nEtme dedim tutma dedim\nDostluğu unutma dedim\nSana verdiğim lokmayı\nÇabuk biter yutma dedim\n\nAbur cubur adam\nBen seni nidem\nDaha kendini bilmezsin\nKimdir yanındaki madam\n\nBir elinde kamerası\nSanırsın film ağası\nHer dolapta numarası\nAbur cubur Abdullah\n\nEtme dedim tutma dedim\nDostluğu unutma dedim\nSana verdiğim lokmayı\nÇabuk biter yutma dedim\n\nAbur cubur adam\nBen seni nidem\nDaha kendini bilmezsin\nKimdir yanındaki madam\n\nDer Mahzuni tövbe olsun\nBöyle dost düşmana kalsın\nŞeytanlar namazın kılsın\nAbur cubur Abdullah\n\nEtme dedim tutma dedim\nDostluğu unutma dedim\nSana verdiğim lokmayı\nÇabuk biter yutma dedim\n\nAbur cubur adam\nBen seni nidem\nDaha kendini bilmezsin\nKimdir yanındaki madam" + }, + { + "id": 20820.0, + "title": "Sesler", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 7.0, + "poem": "Gecenin bir zamanı evine gelince\nKilitte duyuyorsan anahtarın sesini\nAnla ki yalnızsın\n\nElektrik düğmesini çevirince\nÇıt diye bir ses duyuyorsan\nAnla ki yalnızsın\n\nYatağına yatınca\nYüreğinin sesinden uyuyamıyorsan\nAnla ki yalnızsın\n\nOdanda kâğıtlarını kitaplarını\nDuyuyorsan zamanın kemirdiğini\nAnla ki yalnızsın\n\nBir ses geçmişlerden\nÇağırıyorsa eski günlere\nAnla ki yalnızsın\n\nDeğerini bilmeden yalnızlığının\nKurtulmak istiyorsan\nKurtulsan da yapayalnızsın" + }, + { + "id": 1402.0, + "title": "Şafak Türküsü", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 9.0, + "poem": "1 \nbeni burada arama anne \nkapıda adımı sorma \nsaçlarına yıldız düşmüş \nkoparma anne \nağlama\n\nkaç zamandır yüzüm tıraşlı \ngözlerim şafak bekledim \nuzarken ellerim \nkulağım kirişte \nölümü özledim anne \nyaşamak isterken delice \n\n2 \nbugün görüş günü \ngünlerden salı \nıslak \nsarı bir yağmur \nülkemin neresine bakarsa ay \norada yitik bir anne ağlıyor \nsen aralıyorsun yağmuru \nacıdan sırılsıklam alnına siper edip elini \nsonra bir umut koşuyorsun \nyüreğin avucunda \nısırırken \nçırpıntı gözlerini \n(ah verebilseydim keşke \nyüreği avcunda koşan \nher bir anneye \ntepeden tırnağa oğula \nve kıza kesmiş \nbir ülkeyi armağan \nkoşma anne \nbirdenbire batacak olan \ndüş denizinde yarattığın umut sandalıdır \noysa benim için gece \nışık hızıyla koşan \nkısa ve soğuk bir zamandır \nbu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak \nuykusuz \nyorgun \nve korkak \n\n3 \nsanırım baytardı \nyüreğimin depreminde righter ölçeği çatlarken \nölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor \nboş ver hypocrite amca \nüzülme ne olur \nsen de anne \nsen de üzülme \nhücremin dört bir köşesinde el ayak izlerimi \nciğerlerimde yırtılan bir çığlıkla hazır beklediğim \nve korkunç bir sabırla birbirine eklediğim \nkorkak kahraman gecelerimi \ndüşlerimle sınırsız \ndiretmişliğimle genç \nşaşkınlığımla çocuk devrederken sıradakine \nusulca açılıverdi \nyanağımda tomurcuk \n\npir Sultanı düşün anne \nşeyh Bedrettin'i \nbörklüce'yi \ntorlak Kemal'i düşün anne \nhala kanaması nedendir faşizmin göğsünde \nutangaçlığı bile vuramadan yanaklarına yasının \non sekizinde ölümüne pervasız yürüyen \nince bilekli çıplak ayaklı Tanya'nın \ndeniz'i düşün anne \nher mayıs şafağında uzun \nuzun döverken darağaçlarını \nve o şafaktan doğma \non bir yaşını çiğneyip yürüyen çocukları \ninsanları düşün anne \ndüşün ki yüreğin sallansın \ndüşün ki o an \ngüneşli güzel günlere inanan \nmutlu bir yusufçuk havalansın \n\n4 \nsıcak omuzlar değerken omzuma \nbuz üstünde yürüdüm yıllar boyu \nbayraklar ve türkülerle \nkopunca memelerinden o mükemmel yaşama \n\nkurşunlar sıktılar alnıma \naçık alanlarda ağır \nkartalların konup kalktığı \nyalçın kayalardan biriydim \nölüp dirildim yeniden \ngüneşli güneşsiz akşamlarda \n\nmutlu yarınlar adına \nözgürlük adına ekmek adına \nüstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin \ndirilip dönmesin diye Hiroşimalar \ntahtadan atların boynuna çıplak \nölümlerle yatmasın diye çocuklar \naç gözlerle bakmasın diye çocuklar \nkardeşlik adına \nhavadaki kuş denizdeki balık adına \nyürüdüm yıllar boyu \n\ndönüp bakmadım arkama \nıraktı gözlerim çok ırak \nizim kalır mı bilmem yürüdüğüm yolda \nkalsa da silinir gider \nyalnızca bir ağıt gibi çakılır \nardımca gelenlere gözlerimi yaktığım yer \n\n5 \ntören adımlarıyla ölmek \nne garip şey anne \nkanlı karanlık bir oyunda baş oyuncuyum \nbütün gözler üstümde \n\nsürüyor gecenin karnında şafağa bakan oyun \nmasa üstünde üşüyen bir sigara \nyanında küçücük bir cam bardak \niçinde rengi bu gecenin \ncılız titrek bir kibrit \nkağıt kalem \nsandalye \ngeride flu \nyağlı \nbüküm büküm bir ip \nve çingene kuralına uygun \ndeğişmez dekoru mudur \nidam mahkumunun \n\n6 \nkırılacak cammışım gibi davranıyorlar \nyüzlerinde zoraki çatılmış bir hüzün \noysa birazdan boynumu kıracaklar \npul pul dökülecek yaz Sivas’ı Eylül'ün \n\nben ölümü asıl az ötede titreyen \nçingenenin kara kıllı ellerinde gördüm \nanladım ki küllenen sigaradır \nsoğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm \n\nyani benim güzel annem \nalaca şafağında ülkemin \nyıldız uçurmak varken \noturup yıldızlar içinde \nkendi buruk kanımı içtim \n\n7 \nne garip duygu şu ölmek \nöptüğüm kızlar geliyor aklıma \nbir açıklaması vardır elbet \ngiderken darağacına \n\n8 \ngeride \nmasa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem \nbağışla beni güzel annem \noğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana \nelleri değsin istemedim \ngözleri değsin istemedim \nağlayıp koklayacaktın \nbelki bir ömür taşıyacaktın koynunda \n\nusul adımlarla yürüdüm ömrümü \nkarşımda kurum kurumlaşan darağacı \n(tarlakuşu korkmaz ki korkuluktan \nökse de olsa dört bir yanı) \nbirdenbire acıdı boynum \ngelecekler var birbiri ardınca genç \nyakışıklı \n\nne olur işçi kadınım \naz yumuşak dik \nşu kefenin yakasını \n\n9 \nyaşamak ağrısı asıldı boynuma \noysa türkü tadında yaşamak isterdim \nçiçekleri kokmak ırmakları akmak \nyaz boyu çobanaldatanlara aldanmak \nsu başlarında aylak sektirmek kavalımı \nsonra bir çocuğun afacan bacaklarında \ncanavarca kayalıklarına tırmanmak isterdim \no güzel günleri görenler arasında \nbir soluk ben de yaşamak isterdim \nbir de Lure müzesinde seyretmek gizliden \nöperken siya-u Jakond'u tebessümünden \nişte o an saçlarından yakalamak dolunayı \nbir de yirmi beş kilometreden görebilmek \nNazımın gözleriyle pırıl pırıl Moskova'yı \n\nölmek ne garip şey anne \nbayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı \nsedef kakmalı bir kutu içinde \nvermek isterdim çocukların ellerine \nsonra \nsonra benim güzel annem \ndamdan düşer gibi \nvurulmak isterdim bir kıza \n\n10 \nkünyemi okudular \nsuçumuz malum \n\ngecenin kıyısında durmuşum \nkefenin cebi yok \nkoynuma yıldız doldurmuşum \nkoşun çocuklar çocuklar koşun \nsabah üstüme \nüstüme geliyor \nyanlış mı duydum yoksa \nerkenci bir horoz mu ötüyor \nkeskin bir acı bilenmiş \ngitgide yaklaşıyor sonum \n\niri sözlerim yoktu söyleyecek \nusulca baktım yüzlerine \nbin yıllık iskeletleri çatırdayarak \ngöçtü ayaklarının dibine \n\nkorkutamadılar beni anne \navlunun ortasında çatık bir kaş gibi duran \ndarağacı \nbir zaman rüzgarda \nsaçını tarayan telli kavak değil mi \nboynumdaki kemendi bir öğle sonu bükerken o kız \nsarı sıcak sevdasını düşünmedi mi \nsöyle anne \no çingene \nbir çiçek bahçesi kadar sıcak sokağımızdan \nbağıra çağıra geçen bohçacı kadını \nsevmedi mi çılgınca \n\n11 \nkurulmuş tuzaklar yok artık yolumda \nişkenceler zindanlar hücreler \nsavunmak yok mutlu tok bir yaşamı \naçlık grevlerinde beynimi bir sıçan gibi kemiren \nmideme karşı \nkısacası \nbir çiçeği düşünürken ürpermek yok \ngülmek umut etmek özlemek \nya da mektup beklemek \ngözleri yatırıp ıraklara \n\nölmek ne garip şey anne \nartık duvarları kanatırcasına tırnağımla \nşaşkın umutlu şiirler yazamayacağım \nmutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım \nbaba olamayacağım örneğin \ntoprak olmak ne garip şey anne \nceplerimde el yerine balyoz taşırken \nkorkunç bir merakla beklerken kurtuluş haberlerini \nve yüreğimin ırmakları taştı \ntaşacakken \nölmek ne garip şey anne \n\nuçurumlar ki sende büyür \ndağdır ki sende göçer \nben yaprak derim çiçek derim \ncam diplerinde açmış kanatlarını kozalak derim \ngül yanaklı çocuğa benzer \nyine de \noğlunu yitirmek kim bilir \nne garip şey anne \n\n12 \nbeni burada arama anne \nkapıda adımı sorma \nsaçlarına yıldız düşmüş \nkoparma anne \nağlama \nkırıldıysa düş evinin kapısı \nbütün kırık kapıların çağrılısıyım \nkızların yanaklarında çukurlaşan \nbiten başlayan aşkların ortasındayım \nher kavgada ölen benim \nbayrak tutan çarpışan \nher kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni \nözlem benim kavga benim aşk benim \nbekle beni anne \nbir sabah çıkagelirim \n\nbir sabah anne bir sabah \nacını süpürmek için açtığında kapını \numarım kurtuluş haberleriyle dönmüş olur \ncam ve kekik kokuları içinde acı yüzlü çocuklar \no zaman nasıl indirilmişlerse şen şakrak \nöylece kalkar uykudan şalterler \ndişleyip tükürmeden sigaralarını \ntürkü tadında giyinirken işçiler \n\nbir sabah anne bir sabah \nacını süpürmek için açtığında kapını \nadı başka sesi başka nice yaşıtım \nkoynunda çiçekler \nçiçekler içinde bir ülke getirirler \nbaşlarını koymak için yoğun dizine \nsen hazır tut dizini anne \no mükemmel güne \n\nAğustos-Ekim 1983 \nŞafak Türküsü,1984)" + }, + { + "id": 24309.0, + "title": "Hayal Limanında Demirleyen Yelkeniyle", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "bilseydin; baharımdı seni bana getiren\nbir vedaya ağlayan içli melekler gibi\nanlasaydım, ülkemden hazineler götüren\nher bakışı öteden birini bekler gibi\n\nüşüdüğüm sahrada bu deniz sanki serap\nhep aynı dakikada dönüp duruyor zaman\nO'nsuzlukta dermanım değil, dermanım da harap\ney uyuyan yelkenli, ateşte sen de yan\n\ntahtını en büyülü divanında bulmalı\naçılmalı sonsuzluk sularında engine\nfırtınalar kopsada, umudumuz olmalı\nlimanları boyarken gökkuşağı rengine\n\nyapayalnız kalıyor O'nsuz kumlarda köpük\nO'nunla damla damla kuruyor masum deniz\nbatırır en devasa gemiyi bile bu yük\nardında birer birer soluyor düşlerimiz\n\nbilseydin; yakınında soluklanan çiçeğin\nizlerine mahpustur çatlayan dudaklarım\nayinimiz sürecek o büyük vakte değin\nhatırası köz olsa, yüreğimde saklarım." + }, + { + "id": 31421.0, + "title": "Ölçü", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 7.0, + "poem": "Yüreğindeki sevgi, \nsonuna kadar mı? \nyoksa evine akrabalarına kadar mı, \ntaşar mı fakir sokaklara, \ntaşmaz mı? \n\nYüreğindeki sevgi, \nırk kadar, din kadar mı, \nsarı mı, ak mı, kara mı? \n\nYüreğindeki sevgi, \nhalk kadar, memeleket kadar mı? \nuzanır mı beş kıt'aya, \nuzanmaz mı? \n\nYüreğindeki sevgi, \nhey dost, \ntariflere sığmaz mı?" + }, + { + "id": 109169.0, + "title": "Gel Ey Zahit", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Gel ey zahit bizim ile çekişme\nHakk'ın yarattığı kul bana neyler\nKendi kalbin arıt bize ilişme\nSendeki küfr bendek'imana neyler\n\nZahit sen bu sırra erem mi dersin\nErenler halinden bilem mi dersin\nMescit hak meyhane haram mı dersin\nHak olan mescide meyhane neyler\n\nZahit sen bu yola diken ekersin\nHatıra dokunur gönül yıkarsın\nYüküm vardır deyü zahmet çekersin\nYavuz baçcı yüksüz kervana neyler\n\nSekiz derler şol Cennet'in kapısı\nHakk'a doğru açılırmış hepisi\nKorkusun çektiğin Sırat köprüsü\nOnu doğru geçen insana neyler\n\nPir Sultan Abdal'ım er haksın er hak\nMünkir olanlardan ıraksın ırak\nKurdun işi namert lokmasın yemek\nHak için adanan kurbana neyler" + }, + { + "id": 60862.0, + "title": "Kınar Hanımın Denizleri", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir çakıl taşları gülümseyişi ağlarmış karafaki rakısıyla\nşimdi dipsiz kuyulara su olan kınar hanım'dan\ndüz saçlarıyla ne yapsın şehzadebaşı tiyatrolarında şapkalarını\n\ttüketemezmiş hiç\n\nİşte kel hasan bu kel hasan karanlığı süpürürmüş\nters yakılmış güldürmemek için serkldoryan sigaralarıyla\nişte masallara da girermiş bir polis o zamanlardan beri sürme\n\tkirpiklerini aralayarak insanları çocukların\n\nVe içinde birikmiş ut çalan kadın elleri olurmuş hep\ngibi bir üzünç sökün edermiş akşamları ağlarken kuyulara kınar\n\thanım'ın denizlerinden" + }, + { + "id": 17555.0, + "title": "Sevgilinin Yakınlığı", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 8.0, + "poem": "Seni düşünüyorum, güneşin ışıkları denizden aksedince \nSeni düşünüyorum, ayın pırıltıları kaynaklara vurunca. \nSeni düşünüyorum, uzak bir yol üstünde tozlar havalanırken, \nKaranlık bir gecede, dar bir tahta köprüde bir yolcu ürperirken. \nSeni düşünüyorum, boğuk uğultularla orda yükselirken dalgalar. \nKulak kesilmek için koruluktayım, sık sık her şeyin sustuğu anlar. \nUzakta olsan bile ben senin yanındayım, sende yakınımdasın. \nGüneş batıyor, biraz sonra, beni ışıtacak yıldızlar ne olurdu burda \nYanımda olsaydın" + }, + { + "id": 745.0, + "title": "Alır Dağlar", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Baba bugün üşüyorum\nKarda kaldım üşüyorum\nAnama deyin sıcak bir çorba koysun\nÜstümü ört baba üşüyorum\n\nBehey babam dalmış babam \nSigarayı sarmış babam\nŞapkasına hicran dökmüş\nKibrit gibi yanmış babam\n\nBaba bugün alır dağlar\nBu dert beni alır dağlar\nŞehirlere sığmaz oldum \nFazla sürmez alır dağlar\n\nBaba bugün ağlıyorum\nDarda kaldım ağlıyorum\nDuaların üzerimden eksik etme\nİçim yandı ağlıyorum" + }, + { + "id": 69260.0, + "title": "Nedendir de Kömür Gözlüm Nedendir", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Nedendir de kömür gözlüm nedendir\nŞu geceki benim uyumadığım\nÇetin derler ayrılığın derdini\nAyrılık derdine doyamadığım\n\nDostun bahçesine yad eller dolmuş\nGülünü toplarken fidanın kırmış\nŞurda bir kötünün koynuna girmiş\nŞu benim sevmeye kıyamadığım\n\nKömür gözlüm seni sevdim sakındım\nİndim has bahçeye güller sokundum\nBilmiyorum nereler'ne dokundum\nBelli bir haberin alamadığım\n\nKarac'oğlan der ki yandım da öldüm\nHer deliliği ben kendimde buldum\nDolanıp da kavil yerine geldim\nKavil yerlerinde bulamadığım" + }, + { + "id": 45889.0, + "title": "Arkamdan Konuşmasınlar Diye", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Her Donkişotun bir yeldeğirmeni vardır\nBenim ki Heybeli’de\nYarı yarıya yıkık\nÜstünde\nKırmızı üstüne beyaz beyaz harflerle\nKocaman\nTÜRKİYE HALK BANKASI\nYazılı\nVallahi billahi de\nBeş kuruş almadım o reklam için" + }, + { + "id": 94793.0, + "title": "İtiraf", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir kedinin yatağa sıçramasını\nbekler gibi\nbeklerken\nölümü\n\nkarım için çok\nüzülüyorum\n\nsertleşmiş\nsolgun\nbedenimi\ngörecek\n\nbir kez, belki de \niki kez sarsacak:\n\n'Hank! '\n\ncevap vermeyecek\nHank.\n\nölüm değil beni\nendişelendiren, bu hiçlik\nyığını ile kalacak olan\nkarım.\n\nama birlikte uyuduğumuz\nbütün o gecelerin\nhatta yararsız tartışmaların\nbile\nharikulade şeyler\nolduğunu bilmesini istiyorum\n\nve bu güne kadar\nsöyleyemediğim\no zor sözcükler\nartık söylenebilir:\n\nseni\nseviyorum." + }, + { + "id": 44524.0, + "title": "Vatan", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Ezanımdan alışıp tekbîre, \nBuldunuz mutluluk, imanımla...\nVatan ettim sizi ey topraklar\nBeş vakit damgalayıp alnımla." + }, + { + "id": 779901.0, + "title": "Devinim", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 7.0, + "poem": "Irmağın çavlanları, çavlanların yamacında titreşim,\nBodoslama girdap,\nÇavlanın ivedi gücü,\nAkıntının o kısa baş döndüren tutkusu\nGötürüyor görülmedik, duyulmadık ışıklarla\nVe kimyasal yenilikle\nGötürüyor\nVadinin ve strom’un girdaplarıyla çevrilmiş \nYolcuları.\n\nDünyayı ele geçirecek onlar,\nArıyorlar kendi kimyasal servetlerini,\nSpor ve rahat da yolculuk ediyor onlarla; \nBu gemide birlikte götürüyorlar\nEğitimini soyların, sınıfların, hayvanların,\nDinlenişi ve baş dönmelerini \nGötürüyorlar birlikte\n\nTufan ışığında,\nİncelemelerle geçen o çetin akşamlara,\nÇünkü aygıtlar arasında, kan, çiçekler, ateş,\nVe takılar arasındaki söyleşi\nVe bu kaçak teknedeki sabırsız hesaplar\nGösteriyor bize\n-Devingen su yolunun ötesinde \n\nBir su bendi gibi yuvarlanan \nVe sürekli aydınlanan devce inceleme stokları var; \nOnlar ki ağına düşmüş uyumlu bir coşkunun \nVe buluş yiğitliğinin \n\nHava umulmadık bir anda bozulunca zaman zaman \nSoyutlanıyor gemide iki genç\n-İlkel yabanlık yüzünden mi o hem cezasız \n kalan? -\nŞarkılar söylüyor ve gözcülük yapıyor onlar." + }, + { + "id": 6996.0, + "title": "Çakıl", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Seni düşünürken \nBir çakıl taşı ısınır içimde \nBir kuş gelir yüreğimin ucuna konar \nBir gelincik açilir ansızın \nBir gelincik sinsi sinsi kanar \nSeni düşünürken \nBir erik ağacı tepeden tırnağa donanır \nDeliler gibi dönmeğe başlar \nDöndükçe yumak yumak çözülür \nÇözüldükçe ufalır küçülür \nÇekirdeği henüz süt bağlamış \nMasmavi bir erik kesilir ağzimda \nDokundukça yanar dudaklarım \n\nSeni düşünürken \nBir çakıl taşı ısınır içimde" + }, + { + "id": 256048.0, + "title": "İlahi", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Acep şu yerde var m'ola\nŞöyle garip bencileyin\nBağrı başlı gözü yaşlı\nŞöyle garip bencileyin\n\nKimseler garip olmasın\nHasret odına yanmasın\nHocam kimseler duymasın\nŞöyle garip bencileyin\n\nNice bu dert ile yanam\nEcel ere bir gün ölem\nMeğerki sinimde bulam\nŞöyle garip bencileyin\n\nGezdim Urum ile Şam'ı\nYukarı illeri kamu\nÇok istedim bulamadım\nŞöyle garip bencileyin\n\nSöyler dilim ağlar gözüm\nGariplere göynür özüm\nMeğerki gökte yıldızım\nŞöyle garip bencileyin\n\nBir garip ölmüş diyeler\nÜç günden sonra duyalar\nSoğuk su ile yuyalar\nŞöyle garip bencileyin\n\nHey Emre'm Yunus biçare\nBulunmaz derdine çare\nVar imdi gez şardan şara\nŞöyle garip bencileyin" + }, + { + "id": 116149.0, + "title": "Oceano Nox (Denizde Gece)", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 7.0, + "poem": "Ah nice denizci, ah nice kaptan, \nSevinçle uzağa sefere çıkan, \nBu kasvet dolu ufukta kayboldu.\nKurbanı oldu kötü bir kaderin, \nAysız gecede, dipsiz bir denizin, \nKaranlıklarına gömülü kaldı.\n\nKasırga, reisleri, tayfaları, \nBir kitabın dağılan sayfaları\nGibi savurdu dalgalar üstüne.\nHiç kimse bilmez sonları ne oldu, \nBu yağmadan her dalga bir şey çaldı, \nKimi bir denizci kimi bir tekne.\n\nYazık bu bahtsız, kayıp insanlara\nSürükleniyorlar karanlıklarda, \nKayalara çarpa çarpa başları.\nAnalar babalar her gün sahilde\nTek düşleri vardı, gözler denizde\nÖldüler gerçekleşmeden düşleri.\nOturup paslı çapalar üstüne, \nSizi anar neşeli gençler gece, \nKarışır karanlık isimleriniz\nÖykülere, şarkılara, gülüşlere\nSevgiliden çalınan öpüşlere\nYeşil yosunlar içinde uyurken siz.\n\n“Bir adanın kralı mı oldunuz? \nDaha güzel bir vatan mı buldunuz? ”\nSonra susulur, hatıranız yiter.\nBeden suda yeter, adlar bellekte.\nZamanla daha da kararır gölge:\nKaranlık sularda karanlık unutuş! \n\nSilinir gözlerden şekliniz bile.\nKayığınız kimde sabanınız kimde? \nBeklemekten bıkmış ak saçlı dullar, \nOcağın ve kalplerinin külünü, \nEşelerken, fırtınanın hükmünü \nSürdürdüğü geceler sizi anar.\n\nBir gün ölüm o gözleri örtünce, \nAnmaz adınızı, anmaz hiç kimse.\nO küçük yankılanan mezarlara, \nNe yeşil yaprağı düşer söğüdün, \nNe köprü başında bir dilencinin\nŞarkısı duyulur, basit, tekdüze! \n\nNerde suyun yuttuğu denizciler? \nDeniz! Sen de ne acı öyküler var! \nUğunan analardan korkan dalga! \nBunları anlatır gelgitleriyle, \nBu yüzden akşam yaklaşırken bize\nHaykırır, umutsuz, çığlık çığlığa! \n\n(1837) \n\nFransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN" + }, + { + "id": 122.0, + "title": "Unutuş", + "poet": "Octavio Paz", + "rating": 7.0, + "poem": "Yum gözlerini, yitir kendini karanlıkta \ngözkapaklarının kırmızı yaprakları altında. \n\nGömül vızıldayan sesin \ndüşen sesin halkalarına \nve uzaklarda yankılan \ndilsiz bir çağlayan gibi, \ndavulların çalındığı yerde. \n\nBırak kendini karanlığa, \nkendi etine gömül, \nkendi yüreğine; \nkemik, o mor şimşek, \nkamaştırsın gözlerini, kör etsin, \nmavi göğsünü göstersin akşam ışığı \nkörfezler ve gölgeli koyaklar arasında. \n\nO sıvı karanlığında uykunun \nıslat çıplaklığını; \nkıyıya kimbilir kimin bıraktığı \ngövdeni, o köpük danteli unut. \nSonsuz kadın, yitir kendini \nkendi benliğinin sonsuzluğunda, \nbir başka denizle buluşan bir deniz gibi \nunut kendini, beni unut. \n\nDudaklar, öpüşler, aşk, her şey yeniden doğar \no ölümsüz, o yalın unutuşta: \ngecenin kızlarıdır yıldızlar. \n\n(Türkçesi: Ülkü Tamer)" + }, + { + "id": 74477.0, + "title": "Birleşik Cephe Türküsü", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 7.0, + "poem": "1.\nVe insan insan olduğu için\nyemek isteyecektir, buyrun hadi.\nOysa sözcükler ne etin yerini tutar,\nne de doldurur boş mideyi.\n\n Haydi sola, bir kii!\n Haydi sola, bir kii!\n Yer var, yoldaş, sana da,\n al Birleşik Cephe'de yerini,\n çünkü bir işçisin sen de.\n\n\n2.\nVe insan insan olduğu için\nhoş görmez suratına inecek çizmeyi.\nNe kendi altında köleler ister,\nne de üstünde ister bir efendi.\n\n Haydi sola, bir kii!\n Haydi sola, bir kii!\n Yer var, yoldaş, sana da,\n al Birleşik Cephe'de yerini,\n çünkü bir işçisin sen de.\n\n\n3.\nVe işçi işçi olduğu için\nona başkası vermez özgürlüğü.\nOnu kurtaracak başkaları değil,\nbu iş işçinin kendi işi.\n\n Haydi sola, bir kii!\n Haydi sola, bir kii!\n Yer var, yoldaş, sana da,\n al Birleşik Cephe'de yerini,\n çünkü bir işçisin sen de." + }, + { + "id": 1859904.0, + "title": "Telefonda", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 7.0, + "poem": "beni hiç merak etmemiştin sen\nşimdi ben merak ettim, \n\nsana ne oldu? \nbu tınıyı bir yerden tanır gibiyim\ngecenin bıçakları kalbime saplanırken\nsözlerinden sesime dökülen yorgunluğu\n\nhiç merak etmemiştin\nkış güneşlerinin ağaçlarından\nkoparılmış bir yaprağın sarındığı uykuyu\nne zaman yağmurla insem ormanlarına\nsenin dallarında kuşlar uyurdu\nne oldu? \n\nbirdenbire anımsamış gibisin\nbir yaz gecesi estiğin fırtınada\nbuzulun içine gömdüğün ruhu\n\nbeni hiç merak etmemiştin sen\nküheylan bir rüzgar gibi çekip giderken\nhiç merak etmemiştin savurduğun külleri\n\ndemiştin ya, unut beni\nsu bile dönüp bakmaz geçtiği kıyılara\nbeni eksik bir çan gibi\ngömmüştün sesimden uzak uğultulara\nşimdi ne oldu? \n\nanlıyorum, seni de terk etmiş sevdiğin biri\nüzülme,\nateş yakar ve söner\nve açmaya devam eder kır çiçekleri...\n\nAyten Mutlu" + }, + { + "id": 30662.0, + "title": "Yeniliyorum", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "yaralı yanlarımı kuşanıyorum\nçırılçıplak ve erkek\nuykuların kadar uyanık ve yenik\nşiirler kadar\n\niçtikçe\ncam kırıklarına basıyorum hayatımın\nyeniliyorum\ngalip gelen yerlerimi seninle\nöncekiler gibi sıradan \ngidenler gibi kızgın\nkırgın tarihinden\nsavaşların başlangıç ve bitişlerini\nimzalı imzasız antlaşmaları\nkan renginde verilen sözleri hatırlıyorum\nuğursuz haziranlarını\nmeydanlarda çürüyen ölülerin\nyetiş diyorum yeniliyorum\ngalip gelen yerlerimi\nölü sevişmelerden devşiriyorum\niçine boşaldığım sabahları \nsancı diyorum sancı\nköpeklere kızıyorum nedensiz\n\nyeniliyorum\ngalip gelen yerlerimi\nönsözlerini ezberliyorum okumadığım kitaların\nkahramanlar adam gibi ölsün istiyorum\nsozsözü intiharla yazılan romanlarda\nherkes için mutsuz sonlarım var\nyar yeniliyorum\niyileştirmiyor beni\nyarım kalmış uykular\ndurup dururken yabancı dillere çevriliyor\nen sevdiğim şarkılar\n\nyineliyorum yar\nyeniliyorum\ngalip sandığım yerlerimden\nyeniliyorum yar\nyenildikçe\nyenileniyor aramızdaki duvar..\n\nYılmaz ERDOĞAN\n 12 haziran '99 ,cihangir" + }, + { + "id": 18768.0, + "title": "Evvel Zaman İçinde", + "poet": "Oktay Rifat", + "rating": 6.0, + "poem": "her ağacın arkasından karşıma siz çıktınız\nöylesine çoktunuz ki bunaldım yalnızlıktan\nrüzgarınız esiyordu dağ taş deli gibi\nsavruldu kulelere dayadığım merdiven\n\nher köşebaşından karşıma siz çıktınız\nöylesine yoktunuz ki ağladım deliye döndüm\nkanınızla incelen taşlar yüzüyordu\neski denizleri andıran bulutlarda\n\nsayısız gitmiştiniz ne yazık\nevvel zaman içinde gibiydiniz\nuzandım yerden usulca aldım gökyüzünü\nsiz atmıştınız" + }, + { + "id": 81707.0, + "title": "Anahtarlar", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Çünkü kapıları\nGötürüyorlar (öyle yanlış ki) \nCam kırıkları üzerinde\nÜzerinde mi üzerinde üzerinde\nGülüyor ve\nGülen artık çingene değildir\nDeğil mi değil değil\nBilmem şu uzakta odaların\nPancurlarını açmışlar\nAçmışlar mı açmışlar açmışlar\nDenize karşı\n(deniz yoktur ya) \nİçerdekiler içerlerde\nDışardakiler dışarlarda kalmışlar\nKalmışlar mı kalmışlar kalmışlar\nAnahtarları çalan bir çingenedir\nBir çingene mi bir çingene bir çingene." + }, + { + "id": 68001.0, + "title": "Kara Toprak", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Dost dost diye nicesine sarıldım\nBenim sâdık yârim kara topraktır\nBeyhude dolandım boşa yoruldum\nBenim sâdık yârim kara topraktır\n\nNice güzellere bağlandım kaldım\nNe bir vefa gördüm ne fayda buldum\nHer türlü isteğim topraktan aldım\nBenim sâdık yârim kara topraktır\n\nKoyun verdi kuzu verdi süt verdi\nYemek verdi ekmek verdi et verdi\nKazma ile döğmeyince kıt verdi\nBenim sâdık yârim kara topraktır\n\nÂdem'den bu deme neslim getirdi\nBana türlü türlü meyva yedirdi\nHer gün beni tepesinde götürdü\nBenim sâdık yârim kara topraktır\n\nKarnın yardım kazmayınan belinen\nYüzün yırttım tırnağınan elinen\nYine beni karşıladı gülünen \nBenim sâdık yârim kara topraktır\n\nİşkence yaptıkça bana gülerdi\nBunda yalan yoktur herkes de gördü\nBir çekirdek verdim dört bostan verdi\nBenim sadık yârim kara topraktır\n\nHavaya bakarsam hava alırım\nToprağa bakarsam dua alırım\nTopraktan ayrılsam nerde kalırım\nBenim sâdık yârim kara topraktır\n\nDileğin varsa iste Allah'tan\nAlmak için uzak gitme topraktan\nCömertlik toprağa verilmiş Hak'tan\nBenim sâdık yârim kara topraktır\n\nHakikat ararsan açık bir nokta\nAllah kula yakın kul da Allah'a\nHakkın gizli hazinesi toprakta\nBenim sâdık yârim kara topraktır\n\nBütün kusurumuzu toprak gizliyor\nMerhem çalıp yaralarımı düzlüyor\nKolun açmış yollarımı gözlüyor\nBenim sâdık yârim kara topraktır\n\nHer kim ki olursa bu sırra mazhar\nDünyaya bırakır ölmez bir eser\nGün gelir Veysel'i bağrına basar\nBenim sâdık yârim kara topraktır" + }, + { + "id": 1613999.0, + "title": "Bi Tane Daha", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "bu yürek, kahpe yürek, yetim yürek, yoksul yürek\nhani şu uzun havalarda, bozlaklarda, mayalarda\niflah olmaz türkülerde tüten\nhani şu insanı kahreden canım\nkurşun misali delip geçen\nkurşun misali çöken\n\nbu yürek, yetim yürek, yoksul yürek\nbinbir yerinden yaralı, binbir yerinden yamalı yürek\nbir yanı tanrı, bir yanı kul\nbir yanı tezek, bir yanı gül\nbizim insanlarımız oğul ne zaman gülecek? \n\nbu yürek, yetim yürek, yoksun yürek\nvarımız, yoğumuz, malımız, mülkümüz, sermayemiz\ncanevine konan ilk taş\ncanevinden uçan ilk kuş\nbu yürek, yetim yürek, yoksul yürek\nbir yanı gül, bir yanı tezek\nbizim insanlarımız oğul ne zaman gülecek? \n\nağlamak ayıp değil kana kana\nama gülmeyi unutmuşlar yüzlerine baksana\no canım sevinç pırıltısı düşmüş gözlerinden\nparamparça, tuz buz\nbizim insanlarımız böylesine karagülmezse\nbirimizden biri suçluyuz\npeki neyleyip nidelim\nalıp başımızı limon misali avuçlarımızın içine\nkara kara düşünelim\n\nbir ilimiz var adı Rize\ndurup dururken bir bardak çay sundu bize\nRize’de çayı kim yetiştirdi Rize’de\nMissisipi’ye karışan çayları öğretirler bize\nRize’de çayı kim buldu Rize’de\nkimdi o sessiz sedasız \nkumral kumral demlenen mübarek adam\nadını öğretmediler bize\nişte o güzel adamdan bre şahin aman \nbi tane daha\n\nşu dağın başında bir top gül vardı\neşi görülmemiş bir top gül katmer katmer açardı\nkırk bin köyde kırk bin umut\nkırk bin köyde kırk bin tomurcuk\nkırk bin adet meyveye vurmuş fidan\nköy okullarımıza nasıl kahpece kıydılar anlatamam\nhey gidi mangal yürekli Tonguç baba\nköy okullarımızı kilim misali ilmik ilmik ören\nadını kaç aydın koydu acaba\nmangal yürekli Tonguç baba\nsana Anadolumun her yanından\nkekik kokan, keklik kokan, Cevat Şakir işi\nkınından çekilen kılıç gibi bir merhaba\nbir mangal yürekli Tonguç baba yetmedi bre şahin aman\nbir Tonguç baba daha\n\npırıl pırıl bir Karacaoğlan\nbir Dadaloğlu, bir Pir Sultan\ndilimize düşen ilk mübarek cemre\nbitip tükenmeyen Yunus Emre\nbiz dünyadan gider olduk demiş kalanlara selam olsun\nama hep böyle gidecekse bu dünya canım Yunus \ntopumuza haram olsun\n\ngözünün nurunu sevdiğim koca Sinan\non parmağı on ulu çınar misali her yandan yükselen\ndünya durdukça duracak olan\ngecekondular mı gelecekti arkandan\nbir kara Sinan yetmedi bre şahin aman\nbir Sinan daha\n\nbir tren kalkıyor Haydarpaşa’dan\ngözyaşları yoncadan Eminem\nöfkeleri meşeden\nbir tren kalkıyor Haydarpaşa’dan\ndünyanın en güzel treni\nağzına kadar Mehmetçik yüklü\nlokomotifi pala bıyıklı\nvagonlarda bir telaş bir kıyamet\nMemetçik Memet, Memetçik Memet\nbir tren kalkıyor Haydarpaşa’dan\ntren değil bu bir hışım\nilk Türkçe dersimi ondan almışım\nMemetçik Memet\nTürkçem kadar güzelsin diyen büyük usta\nNazım Hikmet\nbir Nazım Hikmet yetmedi bre şahin aman\nbir Nazım daha\n\nkırmızı gülün alı var\nkolay kolay gelir miydi bir Mustafa Kemal\nbir Mustafa Kemal yetmedi bre şahin aman\nbir Mustafa Kemal daha\n\nbu Anadolu var ya bu Anadolu\nbu misli menendi görülmemiş cömert ana\nbu her yanı meme, bu her yanı dudak, bu her yanı gül\nbu zırnık almadan veren habire veren yediveren gül\nbu Anadolu var ya bu Anadolu\nbu üç yosma denizde üç defa ıslanan\ngürbüz ırmaklar ortasında susuzluktan çatlayan\nbu Anadolu var ya bu Anadolu\nbu sapsarı sıtma, bu masmavi gurur\nne tosunlar doğurmuş ne tosunlar\nbak daha neler doğurur." + }, + { + "id": 2123191.0, + "title": "Kurbati", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 9.0, + "poem": "Gece lambası kırmızı bir kadın yapıyor beni\nOysa limon ağaçları bahçede küçük sarı güneşler taşıyor.\nDokunsam bile onlara yanmam. Ne tuhaf! \nBir oyuncak ayım vardı, ismi Işıldak.\nBir kızkardeşim vardı saçları simsiyah\nNe tuhaf böyle hatırladıkça herşeyi,\nAğrı Dağında saçlarımı karla yıkamak.\nKırmızı bir mum olsam yakışırdım şamdanıma\nOysa çok üşüyor ellerim bu akşam...\n\nMartılardan duygulanmadım hiç, ne tuhaf! \nBen belki denizden bile eski biriyim.\nBaşka isimler bulmak isterdim martılara\nKirloş mesela kirloş desem artık onlara.\nKasapların perdeleri boncuktan\nEt. Kan. Ve o boncuklu şıkırtılar\nNe tezatlı bir şey, ne tuhaf\nNe tuhaf acıyla hiç konuşmamak.\n\nGece lambası kırmızı bir kadın yapıyor beni\nHerşey şimdi itiraf edilmeli:\nKocam bir çingeneydi.\nEşiniz bir çingene mi hanfendi? diye sorarlardı.\nHayır efendim derdim, hayır eşim bir sanatkardır.\nEski yırtık gecelikler, eski yırtık çarşaflar\nEski, yırtık bir sızıyla sevişirdik.\nHerşey şimdi itiraf edilmeli:\n\nBir picaması bile yoktu benim kocamın baylar.\nİnsan çingeneyse, yani ruhu çizgiliyse\nİnsan acıyla yalnızca sevişebilir baylar! \nSoruyorlar. Soruyorlar:\n\"Ellerin neden titriyor sevgilim\"\nBilmiyorlar doğmadan öldürdüğümü üç-beş çingeneyi.\nÜç-beş dünya kaldı artık aramda dünyayla\nArtık açıklayamam bir türlü.\nNe tuhaf geçmişim kırmızı bir kadın yapıyor beni.\nHerşey şimdi itiraf...\n\nBulurlar sabaha siyah, çirkin bir balık olarak\nAçıklayamazlar artık beni bin türlü.\nBilmeyecekler, bilmeyecekler bir çingenenin\nİsmini vererek kendime öldüğümü.\nİsmim...İsmim...İsmim Kurbati.\n\nAralık '97\nLudingirra 5, Bahar 1998" + }, + { + "id": 5675.0, + "title": "Kuşlarım Üşüyor", + "poet": "Altay Öktem", + "rating": 6.0, + "poem": "cebime tıktığım kuşlar çok üşüyor\nben de üşüyorum desem kim inanır\nbunca yıkıntının altında\nbunca kırık cam batmışken ayaklarıma\n\nbelki yine seviyordur diye bir papatya kopartıyorum\nyapraklarını yoluyorum,çiğniyorum,zıplıyorum üstünde\nnasıldı bu fal, yani nasıl açılırdı bir kapının kilidi\nanahtarı deliğe sokmadan önce\n\ntüfek omza deme komutanım,komik oluyorsun\nomuzum olsa başka şeyler yüklerdim üstüne\nbir palyaçonun burnunu örneğin\ndövüşçü horozların kopan tüylerini\nkullanılmış bir mendili koyardım\nsonra sıyırırdım kendimi yeryüzünden\nyok,yeryüzünü sıyırırdım kendimden\n\ncebime tıktığım kuşlar çok üşüyor\ngeriye sayacağım söz veriyorum,vurmayın\nvurmayın kuşlarım ağlıyor,geriye sayacağım\n\nanne hangi sayıdan başlayacağım?" + }, + { + "id": 3381.0, + "title": "Vuslat", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar, \nÖmrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar, \n\nBir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı, \nGörmezler ufuklarda şafak söktüğü anı. \n\nGördükleri rü'ya,ezeli bahçedir aşka; \nHer mevsimi bir yaz ve esen rüzgarı başka, \n\nBülbülden o eğlencede feryad işitilmez, \nGül solmayı,mehtab azalıp bitmeği bilmez; \n\nGök kubbesi her lahza bütün gözlere mavi, \nZenginler o cennette fakirlerle müsavi; \n\nSevdaları hulyalı havuzlarda serinler, \nSonsuz gibi bir fıskiye ahengini dinler. \n\nBir ruh o derin bahçede bir def'a yaşarsa, \nBoynunda onun kolları,koynunda o varsa, \n\nDalmışsa,onun saçlarının rayihasiyle. \nSevmekteki efsunu duyar her nefesiyle; \n\nYıldızları boydan boya doğmuş gibi, varlık, \nBir mu'cize halinde,o gözlerdedir artık; \n\nKanmaz en uzun buseye,öptükçe susuzdur. \nZira susatan zevk o dudaklardaki tuzdur; \n\nİnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan, \nBir sır gibidir az çok ilah olduğumuzdan. \n\nOnlar ki bu güller tutuşan bahçededirler. \nBir gün, nereden,hangi tesadüfle gelirler? \n\nAşk onları sevk ettiği günlerde,kaderden, \nRüzgar gibi bir şevk alır oldukları yerden; \n\nGeldikleri yol... Ömrün ışıktan yoludur o: \nAlemde bir akşam ne semavi koşudur o! \n\nDört atlı o gerdune gelirken dolu dizgin, \nSevmiş iki ruh,ufku görürler daha engin. \n\nSimaları gittikçe parıldar bu zaferle, \nGök her tarafından donanır meş'alelerle. \n\nBir uykuyu cananla beraber uyuyanlar, \nVarlıkta bütün zevki o cennette duyanlar, \n\nDünyayı unutmuş bulunurken o sularda, \n-Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da- \n\nBir an uyanırlarsa leziz uykularından, \nBaştan başa,her yer kesilir kapkara zindan. \n\nBir faciadır böyle bir alemde uyanmak, \nGünden güne hicranla bunalmış gibi yanmak. \n\nEy talih! Ölümden de beterdir bu karanlık; \nEy aşk! O gönüller sana mal oldular artık; \n\nEy vuslat! O aşıkları efsununa ram et! \nEy tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et!" + }, + { + "id": 1671064.0, + "title": "Gözyaşlarında Teselli", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "Nasıl olur, üzgün gibisin,\nHerşey yolunda gittiğinde? \nGözlerinden belli, kesin\nAğlamışsın içten içe. \n\n»Yalnız ağlamış olsam da ben,\nKeder benim kederim sadece,\nVe yaşlar çokta tatlı akarken,\nKalbimi hafifletmekte. «\n\nMutlu Arkadaşların çağırıyor seni,\nHadi gel, yanaş göğsümüze! \nVe ne kaybettiysen de bil, ki\nİnanasın gidene.\n\n»Siz alemdesiniz, sezemezsiniz,\nZavallı beni ne kadar acıtır.\nYo hayır, kaybetmedim, biliniz\nAncak yokluğu çok aratır.«\n\nHadi kalk, çabuk topla kendini,\nGenç, delikanlısın daha.\nSenin yaşında güç, kuvvet tini,\nVe cesaret verir tasa.\n\n»Yo Hayır, kazanamam onu,\nÇünkü bana hayli uzak.\nSemada salınır, ışıl ışıl tonu\nİşte aynı o yıldız gibi parlak.«\n\nYıldızlar, can çekilmez onlara,\nGörkemliklerine sevinilir sadece,\nVe hayranla bakılır yukarılara,\nHer bir neşeli gecede.\n\n»Ve ben de zevkle baktım yukarıya,\nKimi sevgili günümde; \nBırakın geceleri ağlaya ağlaya,\nGeçireyim gönlüm çektiğince.«" + }, + { + "id": 108631.0, + "title": "Bülbül Gibi Zar Eylesem", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Takdir-i İlahi budur nasibim\nAz vermiştir çok istemem çare ne\nBu kadar nasibim budur kisibim\nBülbül gibi zar eylesem çare ne\n\nDüşmanımın yaraları azmaya\nDostumun hayrını şerre yazmaya\nBu dünyada melül mahzun gezmeye\nMahlukattan ar eylesem çare ne\n\nBakmaz mısın viran olmuş bendime\nHalim malum olsun ol efendime\nHançer alsam hamle kılsam kendime\nKendi kendim paralasam çare ne\n\nGam kasavet yuva yaptı sineme\nKahır gömleğini eğnime\nPerişanlık düştü viran göynüme\nTürlü türlü aşk bağlasam çare ne\n\nPir Sultan Abdal'ım çekerim çoktan\nYa İlahi bizi kurtar tutsaktan\nBu derdin dermanın isterim Hak'tan\nHalka halim arz eylesem çare ne" + }, + { + "id": 100555.0, + "title": "Haz ve Izdirap", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 7.0, + "poem": "Sonra bir kadin konustu:\n'Bize haz ve istiraptan bahset.'\n\nVe o cevap verdi:\n\n'Hazziniz, istirabinizin maskesiz halidir.\nVe kahkahanizin yükseldigi ayni kuyu, \nsik sik gözyaslarinizla dolar.\n\nBaska türlü olabilmesi mümkün müdür? \nIstirabin içinize kazidigi alan ne kadar\nderin olursa, o denli çok hazzi içerebilir.\n\nVe sarabinizi tasiyanla, çömlekçinin firininda\nyanan ayni kadeh degil midir? \n\nVe sesi ruhunuzu oksayan lavta, daha önce\nbiçaklarla oyulan tahtayla bir degil midir? \n\nKendinizi neseli hissettiginizde\nkalbinizin derinliklerine inin.\n\nFarkedeceksiniz ki, size bu sevinci veren, \ndaha önce üzülmenize neden olmustu.\n\nÜzgün oldugunuzde, tekrar kalbinize dönün.\nGöreceksiniz ki, daha önce sevinciniz olan\nbir sey için agliyorsunuz.\n\nBazilariniz, 'Haz, istiraptan daha anlamlidir' der; \ndigerleri ise, 'Hayir, istirap daha anlamlidir'.\n\nBense, ikisi birbirinden ayrilamaz, diyorum.\n\nOnlar beraber gelirler.\nVe siz, bir tanesiyle masanizda otururken, \nunutmayin ki, digeri de yataginizda uyuyordur.\n\nGerçekte siz, hazzinizla istirabiniz\narasinda bir terazi konumundasiniz.\nSadece bos oldugunuzda, hareketsiz\nve dengede kalabilirsiniz.\n\nBir hazine avcisi, altin ve gümüsünü tartmak için\nsizi kullandiginda, haz ve istirap kefeleriniz, \nister istemez, yükselip alçalacaktir.'" + }, + { + "id": 2286715.0, + "title": "Yakın Döğüş", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 8.0, + "poem": "Bozuldu bak, dünyanın ezberi\nAğaçlar bile şaşırıyor günleri,\nDüşünelim bakalım; \nBir şey vardı, o neydi? \n\nÜzmezdi gücümüzü, kaldıramadığımız taş\nTenha bir yer seçilirdi, söylemek için.\nGeçim ehliydi yoksulluk bile\nŞükretmeyen ne bilsin! \n\nDeğil mi? \n\nPusu kurmazdı kimse, suyun başına\nGitmezdi çöpe hurmanın çekirdeği\nBilirdi yolu bütün mevsimler,\nBir damla su, yaprağın ucunda\nDünya derdik, böyle bir yer.\n\nHiçbir şeyi tek başına yeme\nDiyen sahabenin sözünü\nKarıncalar tutuyor ancak.\nİnsan olmanın verdiği güzellik\nSoluyor durmadan, bir bak." + }, + { + "id": 66349.0, + "title": "Acılarla Sorularla", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 8.0, + "poem": "İşte yine kapıldım \nO can sıkıntısına; içimde bir tozlu\nSarnıç boşluğu, \nGitmekle kalmak \nArasında kararsız\nYürüdüm kederle \nDağlara doğru.\n\nYüzlerce soru\nVardı aklımda, \nKulaklarımda \nBir garip uğultu\nÖlümü kullanamazdım; \nBir yerlerde \nBilmediğim birilerine \nBelki ayıp olurdu.\n\nBelki de hiç \nUmmadığım\nSevgisi tarazlı biri; \nKoparıp bana ilişik\nUmudunu\nBir kitabın arasında \nYamyassı \nKuruturdu\n\nBir gazetenin \nÖlüm ilanlarında \nOkuyup adımı, \nÖfkeye dönüştürürdü\nSandık kokulu\nHüznünü\nVe ölümü inatla, \nYok yere savunurdu.\n\nBen bunca yıl\nBunca insan tanıdım\nYüreği zehir dolu; \nYine de insanlardan \nKesmedim umudu.\nİnsan dedim\nYekindim; \nPaylaştım varı yoğu.\n\nBen neden\nDudaklarının arasında \nİğneler tutan \nBir terzi suskunluğunu\nProva ediyorum \nŞimdi bu yol boyu\nKederle yürürken \nDağlara doğru? \n\nNeden kedi seven\nBir insan \nOlduğumu\nBiliyorum da\nKedisiz ve sevgisiz \nGetiriyorum \nYaşadığım günlerin\nYaprak döken sonunu? \n\nCevapsız sorunun \nBoynu büküktür, \nHemen anlar \nYetim olduğunu.\nBen neden hala\nDuyuyorum avucumda\nBir çocuk elinin \nSızlayan boşluğunu? \n\nHipodromda yatıp\nKalkan bir adamın\nÖlü bulunduğunu\nYazdı gazeteler\nGeçenlerde\nHaber olarak.\nTokatlıymış\nYa da Çorumlu.\n\nBıraktığı nottan \nÖğrenilmiş\nSon isteğinin \nÖlürse terminale \nGötürülmek olduğu.\nHipodromda yatıp\nKalkan bir adam \nKimin umuru! \n\nAcılarla sorularla\nTiftikledim\nBunca insanın\nMutsuzluğunu.\nDüşündüm kendi sonumu.\nHayrettir; \nİçim içime\nNasıl da sığıyordu! \n\nOysa ben kaç yıldır \nKaç acı eskittim\nUnuttum \nKaç ölüm gördüğümü.\nBir omzumun \nAlçaklığı ondandır; \nTaşıdım kaç kişinin \nKanayan tabutunu.\n\nYıllar önce \nÖlümü seçen sevgilim\nBunca sevgisizlik içinde\nİyi biliyordu \nYetmeyeceğini\nİki kişinin birbirine.\nBu yüzden döşeğinde \nÖlümle buluştu.\n\nGömdük onu geçiştirip\nPolis sorgusunu.\nOnunla birlikte \nNeleri gömdük; \nBir akşam içkisinin \nCoşkusunu, \nSevincimizi gömdük\nKürek dolusu.\n\nYüzlerce soru\nVardı aklımda, \nKulaklarımda \nBir garip uğultu\nÖlümü kullanamazdım; \nBiryerlerde \nBirilerine\nMutlaka ayıp olurdu.\n\nDostlardan uzakta\nBir bozgun akşamında\nGerisingeri \nDönerken kasabaya; \nBaktım gökyüzü \nBirden yıldızla doldu.\nAkşamın serinliği\nAlnıma vuruyordu..." + }, + { + "id": 1899646.0, + "title": "Pencere", + "poet": "Füruğ Ferruhzad", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir pencere, bakmaya \nBir pencere, duymaya \nBir pencere yeryüzünün yüreğine ulaşan tıpkı bir kuyu gibi \nTekrarlanan mavi şefkatin enginlerine açılan. \nYalnızlığın küçücük ellerini \nCömert yıldızların verdiği gece bahşişi kokularıyla \nDolduran bir pencere \nBelki de konuk etmek için güneşi şamdan çiçeklerinin gurbetine \n\nBir pencere, yeter bana \n\nOyuncak bebeklerin ülkesinden geliyorum ben \nBir resimli kitap bahçesinde \nKağıt ağaçların gölgesi altından \nToprak yollarında geçip giden \nKuru mevsiminden, kısır aşk ve dostluk deneylerinin \nSıralarında veremli okulların \nAlfabelerin soluk harflerinin büyüdüğü yıllardan \nVe kara tahtaya taş sözcüğünü yazar yazmaz çocuklar \nUlu ağaçlardan sığırcıkların çığlık çığlığa kanat çırparak \nUçup gittikleri \no andan \nEtobur bitkilerin köklerinden geliyorum ben \nVe hala başım \nDopdolu \nBir deftere toplu iğnelerle \nÇakılan \nO kelebeğin yabansı sesiyle \nAsılınca güvenim adaletin koptu kopacak ipiyle \nVe bütün kente \nParıldayan ışıklarımın yüreğini parça parça edince onlar \nKoyu renk mendiliyle yasanın, bağladıklarında \nAşkımın çocuksu gözlerini \nVe isteğimin acili şakaklarından \nFışkırdığında kan \nYaşamım artık \nHiçbir şey olmadığında, hiçbir şey olmadığında duvardaki saatin tiktaklarından başka \nAnladım birden yolum yok yolum yok yolum yok \nÇılgınca sevmekten başka \n\nBir pencere yeter bana bir tek pencere \nBilince ve bakışa ve suskunluğa \nIşte öylesine boy atmış ki ceviz fidanı \nAnlatabilir artık genç yapraklarına tüm bir duvarı \nVe sor aynadan \nAdini kurtarıcının \nVe işte senden daha yalnız değil mi \nAyaklarının altında titreyen gökyüzü? \nYıkıntı elçiliğini, peygamberler \nKendileriyle birlikte getirmediler mi çağımıza? \nVe yankıları değil mi o kutsal metinlerin \nBu patlamalar ardarda \nBu zehirli bulutlar? \nEy dost, ey kardeş, ey herkes! \nYazın tarihini gül soykırımının" + }, + { + "id": 40460.0, + "title": "Kendisine", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Kendisine\n\nSen ey şehrin yerlisi, cesur, kararlı mühür\nSen ey inatçi kıskanç, alçak gönüllü ve hür\nKaranlık geceleri korkutsa da günahım\nKızlar Kayası gibi dikilip kaldı âhım\nSefere çıkanların tatlı rüyâsı mısın\nRûhumun cellâdı mı, yoksa hülyâsı mısın\nKonuşursun, sözlerin dâre çeker canımı\nSusarsın, çâresizlik büyütür isyânımı\nSiyaha boyanınca, kanatlanır mı yürek\nHangi harfin başını beliyor şimdi melek\nKasîde, hangi şehrin âşiyânında güzel\nBulutlu havalarda parlayan aydır gazel\nYine mest, yine sarhoş bahçendeki mumyalar\nCanlanıyor taşların kalbinde sardunyalar\nFildişinden heykel mi taşıyorsun elinde\nYine bir raksın mumu yanıyor gözlerinde\nEn hâkî denizini verdim sana ömrümün\nDilediğince yıkan sularında gönlümün\nSürmek mi istiyorsun masal arabasını\nGetireyim kapına devlerin en hasını\nÖlümsüz meyvesini sundum hayal bağının\nDehâsında bulmuşum seni yalnızlığımın\nCelî bir kavis miydin, sokuldun yüreğime\nHattı hümayununla sultan oldun evime\nHendeseyi titretir endâmın ley-ü nehâr\nBu aşkı destan gibi yazıyor fırtınalar\nYüzündeki çizgiler kûfî midir sülüs mü\nAradığın define İrem mi Endülüs mü\nSen ey yardım sevenim, ruhumu derde saldın\nYalnızlığım ağlarken gülenim, nerde kaldın\nAzimli bir yüreğin yorgun kimyasın da mı\nSevda denklemlerinin memnû dünyasında mı\nHer pazartesi âhım kapında helâk olur\nHer Cuma karanlığın kuşları leylâk olur\nKâşifin benim gülüm, görmediğin yine ben\nBilseydin sana benden bakanı görünmeden\nAnlardın; her macera tende rü’yet gibidir\nOysa sende gördüğüm, sana gurbet gibidir\nUtangaç bir merhamet saklıyorsun sesinde\nSahraya dönüyorum baharın ötesinde\nGizlice bir nikahtır o arzuhal, o kâmet\nSensizlik, yollarımda bir değil, bin kıyamet\nBu tebessüm rüya mı, bu istifham uğru mu\nÂh bir çoğaltabilsem yüreğinde ruhumu\nBilmezsin ayrılığın ağı kokan dilini\nHâtıra bırak bana oyalı mendilini\nEge uygarlığı çağrıştıran tarihin\nAsya’nın bağrı kadar muammalı ve derin\nArı sütü damlarken kaygan kirpiklerinden\nGörünmez bir mürekkep akar iliklerinden\nYüreğin, âh yüreğin bir hüzün lâlesi mi\nMasallar ülkesinde Zengibar kalesi mi\nKapısına bir türlü varamadım, a gülüm\nHudutlarında bile duramadım, a gülüm\nİpeğimi elimden aldı pusathâneler\nBulamaz kaybedilen nûn’u rasathaneler\nHummalı bir kovanda bal yapan arı mısın\nHayatımın ansızın kopan damarı mısın\nPaslandı buzdağları ortasında çeliğim\nGözlerinden hatıra kaldı kekemeliğim\nKervanında kaybolan bir bezirgân gibiyim\nKaktüslerin diline düşen figân gibiyim\nHer köşede bir meddâh anlatıyor âhımı\nBilmiyor, kirpiğinden almışım siyahımı\nUğrunda, kralların bahtı solsaydı, gülüm\nAmerika, yolunda kurban olsaydı, gülüm\nBir Kafkas figüründe bulurdum son izini\nEfeler diyârına çevirirdim yüzünü\nEşkıyâ vurgunudur seni benden ayırmak\nÇalıkuşunu yakan bir rüyayı haykırmak\nGölgelere gecenin künhünü hatırlatır\nAyrılıklar bazen de gölgeleri ağlatır\nSükûnla savaşıyor hislerim kıyasıya\nSevdiğini bilirim uykuyu doyasıya\nSüslenmek istiyorsan, ruhumu boynuna tak\nBu firûze özgürlük yalnız senin olacak\nBastığın her hücremde otuz sekiz çizgi var\nBaktığım her duruşun muammalı bir duvar\nSuskunluğun taş gibi, gülüşün berrak değil\nNeden vivien kokar baharın, leylâk değil\nGözlerin bir zamanlar toprağın sahibiydi\nBakışların bir tutam gül yaprağı gibiydi\nİnsanlar kıvranırken ejderlerin ağında\nCeylan gibi yürürdün bir hayal sokağında\nYine de, yokluğumun em şüpheli çağıydın\nTenhâlarda ağlayan bir okul kaçağıydın\nKaranlık korkutamaz gülüm seni, vururum\nKâtil yüzlü cinlerin karşısında dururum\nYeter ki, o nâzenîn kalbin emir buyursun\nKâinat yıkılsa da yüreğimde uyursun" + }, + { + "id": 1262536.0, + "title": "Selda ki, Gökyüzünde Bir Yıldızın Adıdır", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Varsın olmasın sabah; gün doğmasın ne çıkar\nBen zaten yitirmişim deniz fenerlerini\nBilseydi okyanusta tutuşan gemileri\nDalgalar ölür müydü bu kan rengi kumsalda\nUzun bir taraçadan bakıyor şimdi selda\nVarsın bütün hıncını benden alsın yalnızlık\nGri elbette kahır getirir mâveradan\nTuruncu başaklarda büyüyen her katilin\nHayatı biraz hüzün, biraz çöl ve ıssızlık\nSanki bütün çiçekler gizemli bir masalda\nTâlihin esrârını yıkıyor şimdi selda\n\nSorulur mu bir saray lalesine memleket\nHani, o gökyüzünün eski bulutlarından\nDüşer mi birkaç damla ışık avuçlarıma\nNedense tükenmiyor bu son firâk-ı yeldâ\nSahrada bir meczûbu yakıyor şimdi selda\nVarsın bir akşam vakti kurusun menekşeler\nEy fırçasında bahar biriken soylu ressam\nEy toprağa bereket bağışlayan anneler\nHani sonsuzdu ufuk, hani hayaldi mahşer\nYol da bulamazsınız bu tûfanda, bir sal da\nRuhumun burçlarına çıkıyor şimdi selda\n\nKum taneleri neden sevdasız ve kederli\nVe neden kasırgaya dönüyor sarmaşıklar\nNerede yâr elinden zehir içen aşıklar\nNe kâbus içindeyim; ne mutlu bir rüyada\nYakama gökkuşağı takıyor şimdi selda\nGururlu bir vadiyi süsleyen gül ve mevsim\nMüzeyyen aynalarda ışıldayan her resim\nBir ankâ heybetiyle deliyor karanlığı\nRenkleri büyülüyor ayışığında sesim\nBu câzibeye kul da müptelâdır, kral da\nİçimde nehir nehir akıyor şimdi selda" + }, + { + "id": 96560.0, + "title": "Düşüncesi Değil, Kendisi", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Çiçekleri sulayan adamın\nBir sürü adı vardır. \nÜsküdara'a at yollar.\n\nFırat suyu bütün bir bölgeyi \nTakma adlarla dolanmak\nZorundadır.\n\nÖlüm güney yarımkürede\nÇok sığ ve sonsuz geniş\nBir ırmaktır\nGanj da derler ona\n\nÖlüm deyince\n\nZamansızlığın ortalarında\nİstanbul'da enderun ağaları\nPadişahın buyruğuyla\nKartopuna tutar birbirini" + }, + { + "id": 1055272.0, + "title": "Tuhaf Zaman", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir tuhaf zamandayız, her şey karmakarışık\nBakın toprak topraktan, su sudan şikâyetçi! ..\nDoğru değil her doğru, ışık değil her ışık\nPusudaki avcılar pusudan şikâyetçi! ..\n\n02.11.2008" + }, + { + "id": 16805.0, + "title": "Müjgan'a Aşk Şarkıları", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "1\n\ndinlerdim telâşlı kanûnlardan sarışın türkçeyi\nnasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi\nürkek bir çilenti usulca yoklardı bahçeyi\nnerde tâvus kuşları nerde müjgân'ın gençliği\nnasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi\n\nokşamak kumrallığını içimden uysal lambaların\nbeyhude ıslıklarını yakınlaşan sonbaharın\nakşam tenhalığında birlikte duygulanmaların\nsaklı mutluluğuyla dalgından çok daha fazla dalgın\nnasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi\n\nbir parça son yalnızlığa öncekiler hazırlıktır\ninsan bırakmaz sevdiğini sevmek insanı bırakır\nkalırsa gözlerinin elinde yaldızı belki kalır\nney üşür kanûn pırıldar udlar oldukça karanlıktır\nnasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi\n\n2\n\no akşam da lambamızı söndürmüştük nedîm ile\nnedîm'den bile kıskandığım sevdiğim ile\nson şarkılar dağılmıştı mevsim ile\nyalnız çamlıca'da bir ud yankılanırdı\n\ndünyayı tumturaklı bir yalan sayanlar\nyalanın dehşetini yaşlandıkça anlar\nnâzım'ın pirâye'yi sevdiği zamanlar\nölse ölümünden ne suçlar çıkarılırdı\n\nboğucu bir sessizlikte ateşten goncalardır\no demirden şiirler ki sanki tabancalardır\numutsuz hangi gününde el atsan ateşe hazır\nnâzım onları yazarken duvarlar çatırdardı\n\ngördün sessizce buluştuğunu nâzım'la nedîm'in\nlâcivert ıssızlığında yıldızlı bir serviliğin\nbirinin elinde vâridât'ı simavnalı bedreddin'in\nbirinin ağzında gül elinde mey kâsesi vardı\n\n3\n\nistanbul puslu karaltıyla müstef'ilün bir gemi\nduyulur padişah saltanatıyla bulutlara demirlediği\nsoğuk akşamlar çalar saatlar kadife konakta\nben uyansam da ayışığından müjgân uyumakta\n\no soyut kuşlar su aydınlığında atlas yorganların\nyüz yıllık hüznüyle yüklü osmanlı zindanlarının\npul pul dağılırlar tasalı bol yansımalı boşlukta\nben uyansam da ayışığından müjgân uyumakta\n\ngece hattât yesârî'nin süzüldükçe vav kayıkları\nişlenir yeni baştan bütün sevmek yanlışlıkları\nbilmem tamamlanır mıydık bir başka yaşamakta\nben uyansam da ayışığından müjgân uyumakta\n\no şarkı söylese çalgıların korkup bıraktıklarından\nbüyülü tamburların kendi başlarına çaldıklarından\nulaşır hâfız post'a sesi yankılarla sonsuzlukta\nben uyansam da ayışığından müjgân uyumakta\n\n4\n\nakşam kılıçlar düşürdüğü ayın ışığından boğaz'da\nmüjgân mıdır bir uzak gülümsemek midir sazda\nferahnâk'ta iyimser kötümser çarçabuk hicâz'da\nmüjgân mıdır sevilmek yanlış anlaşılmak mı biraz da\n\nüretir sessizliği erguvanlar düşler sevdayı tamamlar\nsuları yansıtır camlar cıvalı bir beyazda\nmüjgân mıdır yoksa sabahlamak mı hâfız'la şirâz'da\ndivanlardan gül çığlıkları horasanlı papağanlar \nşehzâde çılgınlıkları o unutulmaz yazda\n\nmüjgân mıdır sevilmek yanlış anlaşılmak mı biraz da" + }, + { + "id": 479789.0, + "title": "Ey Gönül", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 8.0, + "poem": "Ey gönül el aynasına bakmanın faydası ne \nSernayeden zararın var satmanın faydası ne\n\nKendin kadrin bilmeyen ne bilir dostun kıymetin\nMerkebin boynuna cevahir takmanın faydası ne\n\nÇobana yazı gerek hem yayıla,hem gerneşe\nÇobanı meclise imam etmenin faydası ne\n\nKargaya üleş gerek hem yiye hem çağıra\nKarganın önüne şükker dökmenin faydası ne\n\nVelhasılı Nesimi sen kendimi aleme faş eyleme\nKöpeği hamama sokup yumanın faydası ne" + }, + { + "id": 903.0, + "title": "Yasak", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "Yasak bana gözlerini anlamak\nEllerin\nBana yasak\n\nAh olaydım\nGözünde yaş\nFikrinde telaş\nDüşünce suçun\nBeraatin olaydım\n\nFakat yasak \nYasak bana gözlerini anlamak\nEllerin bana yasak\n\nAh olaydım\nYüzünde sürgün\nYatağında mülteci\nVatanın\nAnayurdun olaydım\n\nFakat yasak \nYasak bana gözlerini anlamak\nEllerin, uyruğum\nBana yasak." + }, + { + "id": 100551.0, + "title": "Yedi Beyaz Güvercin", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 6.0, + "poem": "Yedi asır önce\nDerin bir vadiden\nYedi beyaz güvercin havalanır\nVe karlarla kaplı\nYüce bir dağın doruğuna doğru kanat çırparlar.\nKuşları temaşa eden yedi adamdan biri\n'Ben yedinci güvercinin kanadında\nSiyah bir nokta görüyorum.'\nDer.\nBugün\nO vadide yaşayan insanlar\nEvvel zaman içinde\nKarlarla kaplı\nBir dağın doruğuna doğru havalanan\nYedi siyah güvercini\nAnlatıp dururlar." + }, + { + "id": 503508.0, + "title": "Hoşca Yanalım", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Şem'e düşen pervaneler\nGelsin bir hoşça yanalım\nAşka düşen divaneler\nGelsin bir hoşça yanalım\n\nYanmaktır bizim karımız \nHarcedelim hep karımız\nPervaneler yaranımız\nGelsin bir hoşça yanalım\n\nVarın söylen şol bülbüle\nNeden aşık olmuş güle\nErmek istersen ol kül'e\nGelsin bir hoşça yanalım\n\nBülbül yuvan yıkıldı mı \nYavrun yere döküldü mü\nÖlüm sana dokundu mu\nGelsin bir hoşça yanalım\n\nNesimi döğünsün taşlar\nAkıtalım gözden hep yaşlar\nHakk tanıktır hey kardaşlar\nGelsin bir hoşça yanalım" + }, + { + "id": 3693.0, + "title": "Acıyı Bal Eyledik", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 9.0, + "poem": "«pir sultan ölür dirilir»\n\nbak şu bebelerin güzelliğine \n kaşı destan \n gözü destan \n elleri kan içinde \n\nkör olasın demiyorum \nkör olma da\n gör beni\n\ndamda birlikte yatmışız \nöküzü hoşça tutmuşuz \nkoyun değil şu dağlarda \nsan kendimizi gütmüşüz \nhor baktık mı karıncaya \nkırdık mı kanadını serçenin \nvurduk mu karacanın yavrulusunu \nya nasıl kıyarız insana\n\nsen olmasan öldürmek ne \nçürümek ne zindanlarda \nözlem ne ayrılık ne \nyokluk ne yoksulluk ne \nilenmek ne dilenmek ne \nişsiz güçsüz dolanmak ne \ngün gün ile barışmalı \nkardeş kardeş duruşmalı \nkoklaşmalı söyleşmeli \nkorka korka yaşamak ne\n\nkahrolasın demiyorum \nkahrolma da \n gör beni \n\nkanadık toprak olduk \nçekildik bayrak olduk \ndöküldük yaprak olduk \ngeldik bugüne \n\nekmeği bol eyledik \nacıyı bal eyledik \nsıratı yol eyledik \ngeldik bugüne \n\nekilir ekin geliriz \nezilir un geliriz \nbir gider bin geliriz \nbeni vurmak kurtuluş mu \n\nkör olsanı demiyorum \nkör olma da \n gör beni" + }, + { + "id": 3681.0, + "title": "Annemin Mezarına Gittik Bugün", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Annemin mezarına gittik bugün\nBabam,Namık,Nihat,Defne ve ben\nNamık'ın arabasıyla geçtik\nYollardan ve mezarlığın içinden\n\nÇiçekler serptik üstüne mezarın\nDurduk orda sessizce\nBirbirine bakmadan herkes\nAğladı,ya da birşeyler düşündü kendince\n\nAnnemin mezarının yanındaki\nBir başka mezarın önünde bir kadın ağlıyordu\nKocasıydı sanırım toprağın altındaki\nKısa bir zaman önce yitirmiş olduğu\n\nBayram ziyaretçileriyle doluydu mezarlık\nHerkes ölüsüyle birlikte olmaya gelmişti \nAğlanacak,bir an anımsanacaktı geçmiş\nSonra yine hayatın hırgürüne dönülecekti\n\nSaçma olduğunu bildiğimiz halde gelişimizin\nHiçbirimiz bir başka dünyaya inanmadığımız halde\nDurduk mezarı önünde annemin\nAnnem oradaymışcasına;\nBabam,ben,Namık,Nihat,Defne\n\nDönerken sessiz bir anlaşma vardı aramızda hepimizin\nSaçma da olsa gelişimiz,bir başka dünyaya inanmasak da\nBirlikte ya da yalnız,gelip duracagız önünde bu mezarın\nBir daha dönülmez şeyleri düşünüp ağlamaya..\n\n(1976)" + }, + { + "id": 20705.0, + "title": "Aşkın Beni Deleyledi", + "poet": "Neşet Ertaş", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşkın beni deleyledi \nYaktı yaktı kül eyledi \nEl alemi kul eyledi \nYar beni beni... \n\nMecnunum sahra içinde \nYunusum derya içinde \nEyübüm yara içinde \nSar beni beni... \n\nAslı'yısan Kerim'i bul \nDerde derman vereni bul \nGarip gibi viranı bul \nSar beni beni..." + }, + { + "id": 86566.0, + "title": "Ölümüm Bahar Olsa", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Öfkelerim kadar küçük bu gece çığlığı\nDüşlerim kadar büyük\nDuygularım kadar karmaşık nasıl anlatsam\nÇıksam şimdi çöl suskunu sokaklara\nDallara yürüyen sular gibi çıldırsam\nBaharı muştulamak adına kapılar çalsam\nHangi ana böler ki uykuların\nÖzgürlüğü yeryüzüne bayrak yapsam\n\nHiç mi hiç sevmiyorum yorgun yağmurları \nNe kırları çıldırtıyor ne dağları\nYağdı mı Toroslarca yağmalı yağmur\nSeller coşturup barajlar taşırmalı\nBir yudum su demekten aciz yürekler\nYa ses verip haykırmalı ya boğulmalı\n\nEy ateşe sürülmüş ölümler ülkesi \nUfuk çizgilerinde silikleşen anılar\nKutsal soygunlar yasal vurgunlar\nÇöplük kumbaralarda biriken çocuklar\nHiçbir dilden\nHiçbir sözcük yetmiyor anlatmaya bu akşam\n\nKuş kanadında bir bulut mu yalnızlık\nBelirsiz bir hüzün çiseliyor yine\nDüş yorgunu kirpiklerden akşam üstüne\n\nKaya çatlağında köknar çılgınlığı benimki\nKıraçlara kahreden tohum dargınlığı\nYağmursuz gülmeyi bilmiyor ki kuraklık\nBeynimi yüreğime nasıl haykırsam bu akşam\nBu akşam hiç yaşamamış olsam\nBir badem çiçeği sürsem şimdi namluya\nBeynime sıksam\nÖlümüm bahar olsa nasıl anlaşılsam" + }, + { + "id": 42168.0, + "title": "Kağıt Gemi", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Kağıttan bir gemi yaptım küçücük\nYa 5 öpücük sığar içine\nYa 10 öpücük\nKız kardeşim\n10 öpücük batar bu gemi dedi\nSen misin\n15 öpücük\nAnam sakın denize atma dedi\nDoğru havuza\nSen misin\nDoğru denize, \nAma ıslanmasıyle batması bir oldu.\n\nBir gemi daha yaparım ne çıkar\nHem bu sefer öpücük yerine\nSunturlu birkaç küfür\nDaha birkaç gemi yaparım\nÇok şükür..." + }, + { + "id": 2316300.0, + "title": "Ben Dostlarımı Ruhumla Severim", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.\nIşığı gördüm, korktum. \nAğladım. \n\nZamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. \nKaranlığı gördüm, korktum. \nGün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi... \nAğladım. \n\nYaşamayı öğrendim. \n\nDoğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; \nAradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu \n\nÖğrendim. \n\nZamanı öğrendim. \nYarıştım onunla... \nZamanla yarışılmayacağı nı, \nZamanla barışılacağını, zamanla öğrendim... \n\nİnsanı öğrendim. \n\nSonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu... \nSonra da her insanin içinde \nİyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim. \n\nSevmeyi öğrendim. \nSonra güvenmeyi... \nSonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, \nSevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu \nÖğrendim. \n\nİnsan tenini öğrendim. \nSonra tenin altında bir ruh bulunduğunu... \nSonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim. \n\nEvreni öğrendim. \nSonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim. \nSonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek \nGerektiğini öğrendim. \n\nEkmeği öğrendim. \nSonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini. \nSonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar \nÖnemli olduğunu öğrendim. \n\nOkumayı öğrendim. \nKendime yazıyı öğrettim sonra... \nVe bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana... \n\nGitmeyi öğrendim. \nSonra dayanamayıp dönmeyi... \nDaha da sonra kendime rağmen gitmeyi... \n\nDünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta... \nSonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım. \nSonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım. \n\nDüşünmeyi öğrendim. \nSonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. \nSonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek \nOlduğunu öğrendim. \n\nNamusun önemini öğrendim evde... \nSonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu; \nGerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el \nSürmemek olduğunu öğrendim. \n\nGerçeği öğrendim bir gün... \nVe gerçeğin acı olduğunu... \nSonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da \nLezzet kattığını öğrendim. \n\nHer canlının ölümü tadacağını, \nAma sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim. \n\nBen dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim. \nOlur ya... \nKalp durur... \nAkıl unutur... \nBen dostlarımı ruhumla severim. \nO ne durur, ne de unutur..." + }, + { + "id": 56288.0, + "title": "Gitmek", + "poet": "Ayten Mutlu", + "rating": 8.0, + "poem": "gün gelir insan anlayıverir\ntek başına yaşlanan bir ağaç olduğunu\no yüzden kederi yazmak isteyebilir\nrüzgarın gövdesinde açtığı yaralara\n\nsonbaharda şaşarak öğrenirsin\nyaprakların rengine inanmamayı\nve zamanın o müthiş yalanını\no müthiş yalanını tutkunun, ihtirasın\nanların, anıların, \nçılgın bir nehir gibi kör koşularda\nyaşadıklarının ve yaşayamadıklarının\n\ndağlarda, odalarda, avunmalarda\nçoğaldın sandığın azalmalarda\nışığını yitirmiş o ölü yıldızlarda\ndüşen bir yaprağın son gülüşünde açan\nyankısız çığlıklarda\n\nşaşarak öğrenirsin\nzamanın ve hayatın büyük sırrını\n\ngök sadece yağmura anlatır sonsuzluğu\noysa unutur damla toprağa değer değmez\nyağmurun da kederli bir ülke olduğunu\n\nunutmaktan başka güz yokmuş gibi\nve hayattan daha gerçek bir yalan\n\ntoprağa ne söyler yağmurun sesi\nbir şarkı mı, bir şiir mi, bir güz hikayesi mi\nyaşlı bir ağaç olsan, çırılçıplak bir ağaç\nne söylerdin, kalbinde esip duran rüzgara? \n\n'beni terk et\niçimde sonbahardan başka bahar kalmadı'\n\nbelki de gitmektir aşk, sadece gitmek\navare bir kederi sarıp yaralarına\nrüzgarın devirdiği bir ağaç gibi\nköklerini sessizce bırakarak toprağa" + }, + { + "id": 81708.0, + "title": "Benares'in Ölünmüş Kadınları", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 5.0, + "poem": "Sanskrite çekilmiş atlar gibi geceleri\no geceleri soyutlanmış uykular\nağdı durdu parmaklarından estamplara\n\nŞarkıları delindiler sokaklarında\nve çarşambaları ırmakta\nboğulup gittiler hep\nçamaşırların üstünde uzanan bulutlar\n\nŞimdi benares'in\nen eski orospuları gibi bayramlarda\nbirdenbire sanskrit ölümlere çarpıp\nşarkılara şarkılara düşen kadınlar var şarkılarında." + }, + { + "id": 98731.0, + "title": "Bütün Bildiğim", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "Bütün Bildiğim \n\nbütün bildiğim şu: kuzgunlar ağzımı öpüyorlar, \ndamarlar arapsaçına dönmüş burada, \ndenizse kan denizi.\n\nbütün bildiğim şu: eller uzanıyor, \ngözlerim kapalı, kulaklarım kapalı, \nçığlığımı geri çeviriyor gökyüzü.\n\nbütün bildiğim şu: burun deliklerimden hayaller damlıyor\nbize tur bindiriyor tazılar, deliler gülmekten katılıyor, \ntıkırdayarak ayırıyor saat ölenleri.\n\nbütün bildiğim şu: ayaklarım kederdir burada, \nzambaklar kadar etmiyor sözcüklerim, pıhtılaşıyor şimdi:\nkuzgunlar ağzımı öpüyorlar." + }, + { + "id": 2141703.0, + "title": "Arayı Arayı Bulsam İzini", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Arayı arayı bulsam izini, \nİzinin tozuna sürsem yüzümü. \nHak nasip eylese görsem yüzünü, \nYa Muhammed canım arzular seni. \n\nBir mübarek sefer olsada gitsem\nKabe yollarında kumlara batsam \nHup cemalin bir kez düşte seyretsem\nYa Muhammed canım arzular seni. \n\nZerrece kalmadı kalbimde hile \nSıtk ile girmişim ben hak yola \nEbu Bekir, Ömer, Osman'da bile \nYa Muhammed canım arzular seni. \n\nAli ile Hasan Hüseyin anda, \nSevgisi gönülde, muhabbeti canda. \nYarın mahşer gününde, ulu divanda \nYa Muhammed canım arzular seni. \n\nArafat dağıdır bizim dağımız \nAnda kabul olur bizim duamız \nMedine'de yatar Peygamberimiz \nYa Muhammed canım arzular seni \n\nYitirdim o dostu bilmem ne yanda? \nSevgisi gönülde, muhabbet canda.\nYarın mahşer günü ulu divanda,\nYa Muhammed canım arzular seni. \n\nYunus senin methin eder dillerde,\nSevilirsin bütün bu gönüllerde.\nAğlayı ağlayı gurbet ellerde,\nYa Muhammed canım arzular seni." + }, + { + "id": 38601.0, + "title": "Ayasofya Garipti", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 7.0, + "poem": "Dolaştım İstanbul'u sabaha karşı\nAşiyan, Eyüp Sultan, Kapalıçarşı\nİçimdeki hüzünle durdum önünde, \nAyasofya garipti, ben ağlamaklı.\n\nŞimdi Eyüp'teyim ben, sabah namazı\nHiçbir yerde bulamam burdaki hazzı.\nİndim Sultan Ahmet'e bir hüzün sardı, \nAyasofya garipti, ben ağlamaklı.\n\nGözlerim kan çanağı, çıktım dışarı, \nCaminin tam önünde simitçi hacı.\nKan kırmızı o çayda yine o vardı, \nAyasofya garipti, ben ağlamaklı..." + }, + { + "id": 50521.0, + "title": "Harp Kaldırımında Aşk", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin\nhiç görmediğim yıldızlar gözlerine doğmuş\nbir büyüklük duygusu dağlar gibi yüreğinde\nah biz mutluluğu böyle aranıp duracak mıyız\nyağmur hep böyle yağacak mı hatıralara\neksik olan bir şey var sana bana dair\nbelki bir rüzgar belki rüzgardan da hafif\nama kalbimiz yine uzak bir deniz gibi boş\nheybetli gurupların belirdiği saatlerde\n\nsen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin\nacaba nasıl öğrenmişim nasıl farkında olmadan\nher şey nasıl olup geçmiş nasıl barut yağmış\nnasıl güneş vurmuş zehirlenmiş şehrin üstüne\nşimdi hangi kıyılarda gemiler demir alıyor\ngüney rüzgarlarına açıp yelkenlerini\nbelki bir italyan kızı tüfeğine dayanmış\nsenin gibi barışı tasarlıyor dağlarda\nmahzun esirler harp şarkıları kadar mahzun\ngizlice talim ediyor hürriyet adımlarını\n\nsen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin\nah şu harp bitse rüzgar gibi bir nefes alabilsek\nkimseler kimseler çıkmasa yolumuzun üstüne\nyağmur yağsın varsın ıslansın saçlarımız\nyalnız duyulmaz olsun göğsümüzdeki darlık\ndilimizdeki kilit kolumuzdaki zincir\nömrümüz meçhullerden meçhullere akıyor\nsaatler bizim değil kitaplar bizim değil\nbizim değil yaşamak bizim değil hiçbir şey\nkendi dünyamızda yabancılar gibiyiz\nya çok erken ya çok geç doğmadık mı sevgilim\nbuna rağmen mutluluğa inanıyoruz" + }, + { + "id": 85255.0, + "title": "Var Git Bu Akşam", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne olur bu gece uykumu bölme\nVar git düşlerimden, var git bu akşam\nTam unuttum derken aklıma düşme\nVar git hayalimden, var git bu akşam\n\nYağmur istiyorsan gözyaşıma bak\nYangın istiyorsan yüreğime bak\nNe olursun beni benimle bırak\nVar git gözlerimden, var git bu akşam\n\nNasıl unutulur böyle sevgiler\nNeler yaşamıştık bir düşün neler\nHer köşede durur senden gölgeler\nVar git gözlerimden, var git bu akşam\n\nAldığım her nefes seni fısıldar\nGelir ta kalbimden vurur şarkılar\nSana mı sözlenmiş bütün akşamlar\nVar git anılardan, var git bu akşam\n\nwww.ahmetselcukilkan.com.tr\n'Ayrılıkların Şairi' kitabından" + }, + { + "id": 17460.0, + "title": "Sarhoş Gemi", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 8.0, + "poem": "\nÖlü sularından iniyordum nehirlerin\nBaktım yedeçilerim iplerimi bırakmış;\nCırlak kızılderililer, nişan almak için\nHepsini soyup alaca direklere çakmış.\n\nBana ne tayfalardan; umurumda değildi\nPamuklar, buğdaylar, Felemenk ve İngiltere;\nBordamda gürültüler patırtılar kesildi;\nSular aldı gitti beni can attığım yere.\n\nMed zamanları, çılgın çalkantılar üstünde,\nKoştum, bir çocuk beyni gibi sağır, geçen kış\nAdaların karalardan çözüldüğü günde\nYeryüzü böylesine allak bullak olmamış.\n\nDenize bir kasırgayla açıldı gözlerim;\nÖlüm kervanı dalgaları kattım önüme;\nBir mantardan hafif, tam on gece hora teptim;\nBakmadım fenerlerin budala gözlerine.\n\nÇocukların bayıldığı mayhoş elmalardan\nTatlıydı çam tekneme işleyen sular;\nNe şarap lekesi kaldı,ne kusmuk, yıkanan\nGüvertemde; demir, dümen ne varsa tarumar.\n\nO zaman gömüldüm artık denizin Şi’rine,\nİçim dışım sütbeyaz köpükten, yıldızlardan,\nYardığım yeşil maviliğin derinlerine\nBazan bir ölü süzülürdü, dalgın ve hayran.\n\nSonra birden mavilikleri kaplar meneviş\nIşık çağıltısında, çılgın ve perde perde,\nİçkilerden sert, bütün musikilerden geniş\nArzu, buruk ve kızıl, kabarır denizlerde.\n\nGördüm şimşekle çatlayıp yarılan gökleri,\nGirdapları, hortumu; benden sorun akşamı,\nBir güvercin sürüsü gibi savrulan fecri,\nİnsana sır olanı, gördüğüm demler oldu.\n\nGüneşi gördüm, alçakta, kanlı bir ayinde;\nSermiş parıltısını uzun, mor pıhtılara.\nEski bir dram oynuyor gibiydi, enginde,\nÜrperir uzaklaşan dalgalar sıra sıra.\n\nYeşil geceyi gördüm, ışıl ışıl karları;\nBeyaz öpüşler çıkar denizin gözlerine;\nUyanır çın çın öter fosforlar, mavi, sarı;\nGörülmedik usareler geçer döne döne.\n\nAzgın boğalar gibi kayalara saldıran\nDalgalar aylarca sürükledi durdu beni\nBeklemedim Meyem’in nurlu topuklarından\nKudurmuş denizlerin imana gelmesini.\n\nÜlkeler gördüm görülmedik, çiçeklerine\nGözler karışmış, insan yüzlü panter gözleri\nBüyük ebem kuşakları gerilmiş engine,\nMorarmış sürüleri çeken dizginler gibi.\n\nBataklıklar gördüm, geniş, fıkır fıkır kaynar;\nSazlar içinde koskoca bir ejderha,\nDurgun havada birdenbire yarılır sular,\nEnginler şarıl şarıl dökülür girdaplara.\n\nGümüş güneşler, sedef dalgalar, mercan gökler;\nİğrenç leş yığınları bozbulanık koylarda;\nBöceklerin kemirdiği dev yılanlar düşer.\nEğrilmiş ağaçlardan simsiyah kokularla.\n\nÇıldırırdı çocuklar görseler mavi suda\nO altın, o gümüş, cıvıl cıvıl balıkları.\nYürüdüm, beyaz köpükler üstünde, uykuda;\nZaman zaman kanadımda bir cennet rüzgarı.\n\nBazan doyardım artık kutbuna, kıtasına;\nDeniz şıpır şıpır kuşatır sallardı beni;\nGarip sarı çiçekler sererdi dört yanıma;\nDuraklar kalırdım, diz çökmüş bir kadın gibi.\n\nSallanan bir ada, üstünde vahşi kuşların\nBal rengi gözleri, çığlıkları, pislikleri;\nAkşamları, çürük iplerimden akın akın \nÖlüler inerdi uykuya gerisin geri.\n\nİşte ben o yosunlu koylarda yatan gemi\nBir kasırgayla atıldım kuş uçmaz engine;\nSızmışken kıyıda, sularla sarhoş; gövdemi\nHanze kadırgaları takamazken peşine.\n\nBüründüm mor dumanlara, başıboş, derbeder,\nDelip geçtim karşımdaki kızıl semaları;\nGüvertemde cins cins şaire mahsus yiyecekler;\nGüneş yosunları, mavilik medusaları.\n\nKoştum, benek benek ışıkla sarılı teknem,\nÇılgın teknem, ardımda yağız deniz atları;\nTemmuz güneşinde sapır sapır dökülürken\nKızgın hunilere koyu mavi gök katları.\n\nTitrerdim uzaklardan geldikçe iniltisi\nAzgın Behemotların, korkunç Maelstromların.\nAma ben, o mavi dünyaların serserisi\nÖzledim eski hisarlarını Avrupa’nın.\n\nYıldız yıldız adalar , kıtalar gördüm; çoşkun\nGöklerinde gez gezebildiğin kadar, serbest\nO sonsuz gecelerde mi saklanmış uyursun\nMilyonlarca altın kuş, sen ey gelecek kudret.\n\nYeter, yeter ağladıklarım; artık doymuşum \nFecre, aya, güneşe; hepsi acı, boş, dipsiz,\nAşkın acılığı dolmuş içime, sarhoşum;\nYarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz.\n\nGönlüm Avrupa’nın bir suyunda, siyah, soğuk,\nBir çukurda birikmiş, kokulu akşam vakti;\nBaşında çömelmiş yüzdürür mahsun bir çocuk\nMayıs kelebeği gibi kağıttan gemisini.\n\nBen sizinle sarmaşdolaş olmuşum dalgalar,\nPamuk yüzlü gemilerin ardında gezemem;\nDoyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar;\nMahkum gemilerin sularında yüzemem" + }, + { + "id": 7783.0, + "title": "Taş Gazeli", + "poet": "Osman Sarı", + "rating": 7.0, + "poem": "I.\nTaş taş değil bağrındır taş senin\nNereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin\n\nBir katılıktır dinamit söker mi yürekleri\nBaşın bir kez bu kalbe çarpmasın ey taş senin\n\nKazmayı kayalara değil kalplere vur ey\nFerhat niçindir kırdığın bunca taş senin\n\nAnne seninle bağrın döğer gider mi acı\nHanidir Ferhad'dan aldığın ders taş senin\n\nSen de mi taşla bir oldun ey sevgili\nİşitmez oldun beni kalbin taşdan taş senin\n\nÖlüm sendendir bana nedir taşlamak beni\nBana güldür çiçektir attığın her taş senin\n\nGözünü dikme taşa işte parça parçadır\nŞimşektir bir bakışın dayanır mı taş senin\n\nDeprem değildir dağı ve beni sarsan\nBir bakışın komaz taş üstünde taş senin\n\nNiçin çıktın dağlara evren çöl oldu leyla\nTopuğun öpmek için toz oldu dağ taş senin\n\nII.\nTaş taş değil bağrındır taş senin\nNereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin\n\nÜlkendir taş ve beton bu yanlışkent\nHer gün bir yanın biraz daha taş senin \n\nTaş alanlarıdır taş insanları taşır bir\nNereye gelsen ey aşk karşında bu taş senin\n\nUygarlığı taşla taşımak çağlar üzre\nKolların bu denli güçlü müdür senin\n\nBir taş devridir ama bağışla beni\nNiçin bunca geldim üstüne ey taş senin\n\nBir İbrahim bıçağı ikiye biçer taşı\nSevgili nasıl kırdı kutlu dişin taş senin\n\nÖlüm bir kasırgadır çevirir seni beni\nNedir kucağında kocaman taş senin\n\nIII.\nBir bir yürürlükten kaldırılıp çürümüş devrimleri\nEn gürbüz bir devrimi dikmek yerine taş senin\n\nNereye koysam seni söyle ey yüreğim\nBir gün beni ele verir bu güçlü atış senin" + }, + { + "id": 5175.0, + "title": "Sen", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Senden, senden, hep senden,\nAkisler aynalarda,\nGöğe çıksam mahzenden;\nHasretim turnalardan.\n\nSeni buldun bulduysam;\nGökten bir davet duysam\nBen ki, sucumu yufsam,\nSu biter kurnalarda.\n\nGaribe sensin vatan,\nNur yurdunu aratan\nSensin, sensin yaratan,\nRahmeti analarda." + }, + { + "id": 896634.0, + "title": "Ay Anam", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "İçimi sardığında her dikenli kördüğüm\nKimdi, ilk baktığımda aynalarda gördüğüm\nKimdi bahçemde mahrem çiçeklerle büyüyen\nGecelerimde durup gündüzümde yürüyen\nGözleri toprağımda gül kokulu bir nehir\nBakışları güneşi arayan pervanedir\nEy ışığı ruhumda filizlenen ay Anam\nKendi karanlığımda kaybolmuşum vay anam\n\nYolcuysam, yollarımda gülücüğün saklıdır\nÇehrene ram olanlar Karanî dudaklıdır\nMecnun yüzlü bir vaha, avuçlarında çile\nGölgende taşıyorsun beni rüyada bile\nBir bak yurduma, nasıl devrilmiş yere dağlar\nHer köşede bir masal, eski bir ninni ağlar\nFeryadımı kanayan bulutlardan duy Anam\nİhanet kurşunuyla vurulmuşum vay anam\n\nUnutsam da ıstırap denizlerinde seni\nHer an dualarınla kuşatıyorsun beni\nBazen damarlarıma dokunuyor martılar\nBazen kafatasımla oynuyor karartılar\nBoynumu bükenlerin dergâhına varmışım\nCellâdıma bin yılın baharını vermişim\nSadak boş; ok kırılmış; parçalanmış yay, Anam\nŞahmerana küsmüşüm, darılmışım vay anam\n\nO bembeyaz örtünün her mevsim burçlarında\nEn derin fırtınalar gizlidir saçlarında\nHangi serseri baksa hicabına ansızın\nBinlerce şimşek olur taşlara vuran sızın\nSenin yitik yılların ömrümün mehtabıdır\nBir uzan da, üstüme çöken dağları kaldır\nBebeğini yeniden beşiğine koy Anam\nDört yanımdan devlerle sarılmışım vay anam\n\nDiyarında şakayık bulduğumuz günleri\nHatıralara gömüp çoğaltmışız kinleri\nHer birimiz uzakta yaralı gezginleriz\nDoruklara bakarken kuyuları dinleriz\nElimizden tutanın gönlü siyah, kalbi loş\nKapımızı kıranlar penceremizde sarhoş\nYeniden o cihangir elbiseni giy Anam\nZehirli çeşmelerde durulmuşum vay anam\n\nAyrılıklar çekse de ayağımdan, tutarsın\nŞefkatinle büyüyen çiğdemlere katarsın\nHer damlası hüzündür alnımdan sızan terin\nBiliyorum; silecek o cefakâr ellerin\nKıtalar ötesinden gelse de bahtıma güz\nNe yetim kalacağım yüreğinde, ne öksüz\nBeni artık dirilen bir şehzade say Anam\nSanma ki tükenmişim, yorulmuşum vay anam\n\n" + }, + { + "id": 57973.0, + "title": "Kayboldular", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 10.0, + "poem": "Bir zamanlar at koşturan ağalar\nDizginiyle nalıyla kayboldu\nViskiyle sulanan al yeşil bağlar\nYaprağıyla dalıyla kayboldu\n\nÇiftliğinde çift dönerdi kahyalar\nBurnumuza gelmez oldu reyhanlar\nSuntalar kralı telli Yahyalar\nServetiyle malıyla kayboldu\n\nBir hoca vardı tespih çekerdi\nYalan koymaz yeryüzüne dökerdi\nGizli şarap içer haramdır derdi\nYalanıyla falıyla kayboldu\n\nBölmek için gürler dururdu sesi\nVatan neyi, nedir; memleket nesi\nKurt beslerdi bizim köyün fitnesi\nAslanıyla yalıyla kayboldu\n\nMahzuni Şerif`im sonun bu muydu\nTarih Baba neler yıkadı yudu\nNice olanaksız günlerin umudu\nBir acayip diliyle kayboldu" + }, + { + "id": 65002.0, + "title": "Büyük Hüner", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 7.0, + "poem": "İnsanları sevmek kolay değil, \nbir hürriyet bu; \nçetindir memleketimde.\n\nBen, ille varım dersen, \nbir gün pusuya düşersen, \ninsanları sevmek \nbüyük hüner...\n\nBu dünyada yaşadığın şu kadar yıl, \ngerçek'ten, güzellikten, yüğitlikten, \npayına düşeni alabilmişsen, \nvermişsen, payına düşeni; \ngerçek için, güzellik için, \ngücüne karşı konmaz, \nkorkusuz, direnirsin...\n\nBilirsin, \nbir kere korku düşerse adamın içine, \nbir kere koparsa sevdiklerinden, \nmümkünü yok, \n gitti gider...\n\nSöner gözlerinde güzelim ışık, \nkararır, çirkinleşir yüzü.\nÖnceleri, utanır belki, \nsonra vız gelir, \numurunda olmaz dünya.\n\nİnsanları sevmek büyük hüner, \nİnsanlarla beraber! ...\n\n(1955, İstanbul" + }, + { + "id": 3677.0, + "title": "Annem Yok Artık 2", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Anne diyemeyecegim artık bir başkasına,\nSesimin anneme seslenirkenki tonuyla\nTatil dönüşlerinde annemin ugrayacagım evi yok,\nBeni seven birileri olacak mı yine de\nGidip koşulsuz uzanacagım bir yatak,\nSaçlarımı okşayacak bir el\nAma ben anneme de bütün bütüne\nBırakamadım kendimi\nSaçlarımı okşarken,yorulur şimdi\nBırakır şimdi diye düşünürdüm\nVe çılgınca yaramaz,beyni boş\nDenecek kadar yaramaz,\nVe hastalıklı denecek kadar duyarlıklı\nBir çocuktum çocuklugumda\nDizlerine oturdugum birgün,indim utanarak,\nKısa pantolonumdan fırlayan\nVe bana artık büyümüş gelen dizlerimle\nOysa ilkokul ikide ya var ya yoktum daha\nO zaman tanıdım sonsuz geniş caddelerini Kars'ın,\nSonsuz geniş göğünü ve o zamanlardan kaldı\nYüregimde sonsuz bir uçurum duygusu\nAnnem hiçbir zaman bilmedi bunları\nYüreği büyümüş bir çocuktum ben\nGizli gizli ne kadar çok ağladım\nBir gün öleceğini düşünerek onun\nAnnem yok artık,\nOnun yüregindeki ben de yokum,\nYani annemle tanımlanan ben de öldüm onunla\nŞimdi,\nYeni bir tanıma alıştırmalıyım kendimi,\nŞimdi ,\nBen kendimi düşünmezken bile \nKim düşünür beni..." + }, + { + "id": 104959.0, + "title": "Nem Kaldı", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Terkeyleyim seni hey kaşı keman\nVefası olmayan yârda ne kaldı\nHiç mi yok sevdiğim göğsünde iman\nBeni mecnun eden yârda nem kaldı\n\nFelek benden beter etsin hâlini\nBen ölürsem yadlar sarsın belini\nGarip bülbül güle versin meylini\nFiganım arttıran yârdan nem kaldı\n\nAkar gözüm yaşı bir dem silinmez\nKo başım sağ olsun yâr mı bulunmaz\nO yârin yanında kadrim bilinmez\nKadrimi bilmeyen yârda nem kaldı\n\nKaracaoğlan der ki severim candan\nCan esirgemezdim cananım senden\nİşittim sevdiğim vazgeçmiş benden\nGiderim gurbete daha nem kaldı" + }, + { + "id": 41284.0, + "title": "Yalan Bitti", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Gün gelir yaşanmaya değecek zaman biter\nİnsanda güç tükenir, şeref biter, şan biter\n\nSesler duyulmaz olur, solar renkler ansızın\nYıllardır yüreğine hayat veren kan biter\n\nYıkılır inançları, umutları tükenir\nSevdiği, sevildiği kişiler bir an biter\n\nHala bir boş bedeni taşır da ayakları\nÖmür boyu üstüne titrediği can biter\n\nYuvarlanmaya başlar dünyası bir boşlukta\nYalnız Allah'ı değil, insanda insan biter\n\nBütün bunları yaşar, sonunda anlar kişi\nÖlüm o ki: İnsanın içinde yalan biter" + }, + { + "id": 14690.0, + "title": "Hazineler İçindesin", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 5.0, + "poem": "Mehmet\nHazineler içindesin\nBu toprağın altında ne var ne yok\nKömür bakır altın demir\nHepsi senin, hepsi senindir\nÇıkar çıkarabildiğin kadar\nNe çıkarırsan\nHepsi benimdir." + }, + { + "id": 65642.0, + "title": "Ferhat", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 6.0, + "poem": "kara yeller ak yerleri dövende \nsevdanı yüreğine kuşat \nal sesimi vur kanının gümbürtüsüne \nzamanıdır dağları delmenin, Ferhat \n\ndağların başı yaslı \nFerhat'ın sevdası kan ağlar \nyüreğin sağlam, bileğin güçlü Ferhat \nistesen dağlar dağlar... \n\nateşi üfle Ferhat \nkörüğü iyi kullan \nbu can bunca hasrete dayanır \nsoludukça içimde sevdan \n\nsevdan ki bir yakıcı kuştur yüreğimde \ngümbürder zulme karşı kan gibi \nölürsem dağlar için ölürüm Ferhat \nkalırsam vuruşkan şahan gibi" + }, + { + "id": 1107232.0, + "title": "Ankara’ya Vardığımda Bembeyaz", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Heyecan ki, bitimsiz bir fırtınaydı o gün\nSarsılıyordu zaman, ufuklar ve kardelen\nBir bekleyen var beni karanlığın kalbinde\nGidiyorum; yıldızlar mütebessim, ay derin\nEfsaneler yurdunun has bahçesine sessiz\nGidiyorum; aynalar unutsun mevsimleri\nGökkuşağı olmalı gökyüzünde gözlerin\n\nYollar nasıl da mağrur, kıvrım kıvrım mutluluk\nHer şey kayıp gidiyor altından ellerimin\nBir bekleyen var beni uzakta ve çaresiz\nDağlara bakıyorum: Duman duman ayrılık\nHava biraz bulutlu, biraz dalgın ve ayaz\nÖmrüm bir muammanın avuçlarında şimdi\nDüşlerim, Ankara’ya vardığımda bembeyaz" + }, + { + "id": null, + "title": "Dışarıda Üşüyen Haziran Kalbimde Hazan", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Uygarlık ve barbarlık kardeştir.”\n -Havel-\n\nDünya sığmıyor insana Havel,\nyüzlerdeki, yüreklerdeki maske,\nparada kir, suda klor, havada nem,\nyüksek borsa, alçak basınç\nve kanun hükmünde ihanetler, sahtekâr jestler.\n\n/İnsan, sığmıyor insana Havel! /\n\nVe her şey:\nŞey! \nMesela o takvimler, o günler \nher biri şimdi kim bilir neredeler? \nYalancıdır aynalara gülümseyen o muhteşem gençlikler; \nbir yaz yağmuru gibi çabucak geçecekler.\nBize kalan kurt kapanı sözleşmeler\nve iş akdi kıvamında morarmış evlilikler.\n\nOysa insanı büyüten yalnızlık mıdır Havel? \n\nBiz bu kentlerde,\nbu ömürlerin gecelerinde çür��sek bile,\nşimdi eski dağlarda vakur bir şafak yırtılmaktadır\nve dışarıda üşüyen bir haziran; \nkalbimde yılların tufanından artık bir hazan. \n\n (Kalbimde hazan\nve şairdir elbet\nsözcüklere rus ruleti oynatıp yazan!)\n\nDışarıda üşüyen bir Haziran.\nKanımda nikotin cehennemi; \nKısa kibrit, uzun duman:Yaan! \nYine yaan… Yine yaaaan! \nYan ki yangınlar bile yansın; \n haklıdır içindeki abdal bırak ağlasın...\n\nBırak ağlasın, artık gündüzlerin ışığında aşk,\ngecelerin sularında yakamozlar yok\nve kuşlar konsun diye gerilmiyor balkonlara\nçamaşır ipleri; \nduyuyorsun işte şiir de yazıyorlarmış iğfal şebekeleri! \n\nDışarıda üşüyen bir Haziran.\nDışarıda aşksız aşk, Aids, Hepatit b,\ndışarıda hormonlu sevinçler, kokmayan güller.\n Dışarıda dostluğun, puştluğun kolunda gülümsemesi; \nama öğrendim karanlıklardan ışık destelemeyi\nve baka baka irkilmiş gözlerine hayatın:\nİnatla…İnatla gülümsemeyi; \nöğrendim içimdeki abdalı hünerle gizlemeyi...\n\n (Herkes fanusuna asmış kendini; \nbu yüzden beklemiyorum farklı kıyametleri...)\n\nD ı ş a r ı d a ü ş ü y e n b i r H a z i r a n.\nD ı ş a r ı d a ö l d ü i n s a n.\nÖ l d ü i n s a n…\nH i ç b i r k i t a b a y a k ı ş m a d a n! \n\nBen de yaza yaza çürütüp dünlerimi; \nher gün bu cehennemden çalıyorum kendimi…\n\nBu yüzden her şey:\nŞey! \nHavada hava, günlerinde gün, evlerde sarmısak soğan; \nhepsi bu işte basit, olağan.\nHer şey şey’dir; \ninandıklarımızdır belki de yalan.\nAbarttığımızdır,\nkül’dür herkesin payına kalan..." + }, + { + "id": 277748.0, + "title": "Bu Kalp", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu kalp yüklü vagonları çeken \nBir lokomotif gibi güçlüdür belki \nVe bir çelik kadar dayanıklıdır \nAma dostların darbelerine \nBir o kadar dayanıksızdır. \nKırılır paramparça olur \nCam gibi" + }, + { + "id": 8014.0, + "title": "Ben Mi? Evet...", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "ben mi? evet...\nbir gün çıkıp gideceğim kapıları, evleri, dergileri, hüzünler bırakarak...\nbir çiçek merhaba diyecek...\nhoşgeldin diyecek dağ...\norman gülümseyecek...\nanımsayışların, bekleyişlerin, ümitlerin ya da ümitsizliklerin\nhırsların, yarışların, tasaların kalktığı yerde\ntam anlatının, salt anlatının kaldığı yerde başlayacak şiir...\nhiç kimseye seslenmeyen, kendi kendine yeten sadece...\nkendi mantığı; kendi güzelliği içinde tutarlı...\nama halkın yaşantısı girecektir oraya, çünkü yaşayan büyük\nbir şeydir halk...\ndeniz ve ufuk girecek, karınca yuvaları, gökyüzü, kozalaklar\nve kopuk ve artık hasetsiz bir aşk...\nyani sevişmek denizle, koşulsuz, önyargısız, hesapsız...\nyani uzanmak ve düşünmek binlerce yıl..\ndoğan, ölen ve yaşayan şeyleri...\ndoğumu, ölümü ve yaşamayı\nyani dingin ve büyük olan herşeyi anlatmak...\nben mi?evet. çıkıp gideceğim bir gün...\ntasasız, gözyaşsız, geride birşey bırakmadan ve birşey beklemeden \nilerde...\nsadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yürek\nartık kendi kendinin anlamı ve nedeni olan bir yürekle...\n\n(1975)" + }, + { + "id": 1916344.0, + "title": "Birtanem", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Sevda güneşiyle buluşan ağaç,\nSonbaharda çiçek açar Birtanem.\nBir tebessüm olur bin derde ilaç,\nAşk bakidir,\nHer şey geçer Birtanem…\n\nEser dost meltemi uzaktan önce,\nDaveti kalp duyar kulaktan önce.\nGüzellik suyunu dudaktan önce,\nGözler içer,\nGönül içer Birtanem…\n\nMuhabbette gece olmaz, gün batmaz,\nUykulara beden yatar, can yatmaz,\nSağlam insan söz verince aldatmaz,\nİhmal eken,\nSitem biçer Birtanem…\n\nŞüpheleri hafızandan sil gayrı,\nİhsanımsın, ilhamımsın bil gayrı.\nSeviyorsan kanadım ol gel gayrı,\nKuş kanatsız nasıl uçar Birtanem? …\n\nYağarken üstüme mevsimin karı,\nArmağan et bana sonsuz baharı.\nIşıkta pervane,\nÇiçekte arı,\nRüyasını kendi seçer Birtanem…" + }, + { + "id": 746832.0, + "title": "Ey Sözlerin Aslın Bilen", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey sözlerin aslın bilen gel de bu söz nerden gelir\nSöz aslını anlamayan sanır bu söz benden gelir\n\nSöz kılar kayguyu şad söz kılar bilişi yad\nEğer horluk eğer izzet her kişiye sözden gelir\n\nSöz karadan aktan değil yazıp okumaktan değil\nBu yürüyen halktan değil Hâlık avazından gelir\n\nNe elif okudum ne cim varlığından kelecim\nBilmeye yüzbin müneccim tâalüm n’ıldızdan gelir\n\nŞu’le bize Ay’dan değil aşk eri bu soydan değil\nRızkımsa bu evden değil deryâ-yı ummandan gelir\n\nBiz bir behâne arada ayrık de elden ne gele\nHak çün emir eyler cana bu keleci ondan gelir\n\nYÛNUS bir derd ile âh et kahr evinde neyler rahat\nBu derde derman kefâret bir âh ile suzdan gelir" + }, + { + "id": null, + "title": "Her Ömür Kendi Gençliğinden Vurulur", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "-İsa’dan sonra XX. yy.-\nI\nYaşarken de söyledim kimse bilmeyebilir bunu, \nFatiha suresi kadar eski,\ngünlerin çarmıhında isa kadar yaslıyım\nve tanrılar kadar çok yaşadım\nkimse bilmeyebilir...\n\nDaha kırlangıçları yalancı bir dünyada yaşıyorum; \ndağları yıkılan, dalları kırılan bir dünyada.\nKayıp suretler için fotoğraflara koşuyorum\nkimse bilmeyebilir...\n\nGünlerin çarmıhında \nKüle savruldum, ayrılıkları saydım,\nbir hançer sapladım nevrozlu bir sevgiye; \nkan bile damlamadı, yürüyüp gittim.\nYüzüme yalancı bir sevinç iliştirdim...\n\nII\nFal bakan çingeneler esmerdi, yalancıydı,\ndönmeyecektin! \nBelki kuruyacaktım,\nbelki çarpa çarpa akacaktım o denizlere; \nİntiharlara aktığım gibi o denizlere,\nbilmeyecektin! \n\nÇıkıp sina dağına o denizlerle\nİbranice konuşacak, İblis’i kovacaktım; \nİblis’i \nkovmak\nbelki,\nyarısını dünyanın\nkovmak demekti...\n\nIII\nBir gülün bir odayı,\nbir leşin bir semti kokuttuğu kentlerde,\nbir ömür,\nçarpar, \nakar\nda nasıl eskitir yatağını\nkimse bilmeyebilir...\n\nTanıktım,\nyargıç\nve sanık; \nYürüyüp gittim…\nYüzüme yalan bir mutluluk iliştirdim:\nGünlerin çarmıhında İsa gibiydim…\n\nIV\nGünlerin çarmıhında\nseni ağrıyan yanlarımla sevdim, \ntutuklu kollarımla; \nyokluğunda burada yıllar verdim.\nYokluğuna \nburada! \n\nHerkes bilecek bunu; tabancaya gerek yoktur…\nTabancaya gerek yoktur! \nSen haklı bir cinayetsin günlerin duvağında:\nH e r ö m ü r k e n d i g e n ç l i ğ i n d e n v u r u l u r..." + }, + { + "id": 44741.0, + "title": "Bana Gelirsin", + "poet": "Celal Sılay", + "rating": 6.0, + "poem": "Yıldızlar görse bendeki güzelliğini\nBirer birer düşerler içimdeki denize, \nAydınlanırım, o kadar aydınlanırım ki, \nBana gelirsin...\n\nBahar anlarsa duyduğum üzüntüyü, \nBütün dallarını uzatır kalbime doğru\nÇiçeklenirim, o kadar çiçeklenirim ki, \nBana gelirsin...\n\nDin duysa ettiğim ibadetleri\nBütün mihraplarıyla çevrilir bana\nBüyürüm, o kadar büyürüm ki, \nBana gelirsin...\n\nİçimde bir kere görsen güzelliğini\nGarkolursun nurdan bir âleme\nBulmak için, kendini bulmak için\nBana gelirsin...\n\nYıldızlar görse bendeki güzelliğini\nBirer birer düşerler içimdeki denize, \nAydınlanırım, o kadar aydınlanırım ki, \nBana gelirsin..." + }, + { + "id": 27961.0, + "title": "Birlik", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bilmeyen öğrensin, duymayan duysun! \nKardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz. \nBölücü sapıklar aklına koysun \nKardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz. \n\nDünün insan yiyen kanlı çarkı yok! \nYüzlerde gam, gönüllerde korku yok... \nÇerkezi yok, Kürdü yoktur, Türkü yok... \nKardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz. \n\nAllah bir, vatan bir, bayrak bir beden \nYanlış yola sapmayalım bilmeden! \nDoğu, batı diye ayirmak neden? \nKardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz. \n\nYırtılıp atılmaz tarih sepete! \nBirlik olduk camide ve cephede; \nKore'de, Kıbrıs'ta, Kocatepe'de \nKardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz. \n\nNineler, dedeler, masum bebekler, \nBizlerden Huzurlu Türkiye bekler; \nTutuşsun el-ele kızlar erkekler: \nKardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz. \n\nKalacak adımız, kaldığı gibi, \nÂleme velvele saldığı gibi \nTıpkı Sakarya'da olduğu gibi \nKardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz. \n\nNe zulmü severiz, ne kinimiz var! \nHayrı emreyleyen hak dinimiz var; \nDağlar, çağlar boyu yeminimiz var: \nKardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.\n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 47155.0, + "title": "Ne Diye", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Beri gel, daha beri, daha beri. \nBu yol vuruculuk nereye dek böyle? \nBu hır gür, bu savaş nereye dek? \nSen bensin işte, ben senim işte. \n\nNe diye bu direnme böyle, ne diye? \nNe diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye? \nTopumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek, \nNe diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye? \n\nZengin yoksulu hor görür, ne diye? \nSağ soluna yan bakar, ne diye? \nİkisi de senin elin, ikiside, \nPeki, kutlu ne, kutsuz ne? \n\nTopumuz bir tek inciyiz, bir tek. \nBaşımız da tek, aklımız da tek. \nNe diye iki görür olup kalmışız \nİki büklüm gökkubbenin altında, ne diye? \n\nSen habire gevele dur bakalım, \nHabire 'Usul boylu birlik çam ağacı' de, \nSonu nereye varır bunun, nereye? \n\nŞu beş duyudan, altı yönden \nVarını yoğunu birliğe çek, birliğe. \nKendine gel, benlikten çık, uzak dur, \nİnsanlara katıl, insanlara, \nİnsanlarla bir ol. \nİnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz. \nKendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane. \n\nErkek arslan dilediğini yapar, dilediğini. \nKöpek köpekliğini ede durur, köpekliğini. \nTertemiz can canlığını işler, canlığını. \nBeden de bedenliğini yapar, bedenliğini. \n\nAma sen canı da bir bil, bedeni de, \nYalnız sayıda çoktur onlar, alabildiğine, \nHani bademler gibi, bademler gibi. \nAma hepsindeki yağ bir. \n\nDünyada nice diller var, nice diller, \nAma hepsin de anlam bir. \nSen kapları, testileri hele bir kır, \nSular nasıl bir yol tutar, gider. \nHele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak, \nCan nasıl koşar, bunu canlara iletir." + }, + { + "id": 79887.0, + "title": "Bıktığım Şeyler ve Yeşil Fanila", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 8.0, + "poem": "Gözlerin bir yeşil fanilaydı balkonda uçuşan\nSicim yağmur taklidi\nBıkmıştım zor geçen kışlarımı anlatmaktan\nBardağa birkaç çiçek ıslamaktan.\nParmağımın ucunda kırmızı kenarlı bir bulut\nOnu uzatırdım sana, yalnızlık gibi iri bir damla\nParmağıma düşen bir damla kandı aşk.\n\nSeni sevince pazara çıktım sevinçten\nEnginar aldım “süper enginarlar” diye bağıran adamdan\nOturup ağladım sonra, şaşırdın.\nBu “süper” oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı.\nCanımın acısıydın.\nBen bir tek o canı unutmamak için her şeyi hatırlamıştım.\nSevişmiştik.\nEvde binlerce tespih böceğinin ayak izleri\nSevişmiştik.\nBiri başımdan aşağı pırıltılarla dolu bir sözlüğü \n boşaltmış gibi\nSeni sevince kıpırdayan her şiiri\nKahverengi bir çaydanlıkta saklıyorum.\n\nSonra gittin.\nBirlikte kışlıkları naftalinleyecektik.\nSöz vermiştim unutmayacaktım gözlerini\nBir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim.\nHerkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine.\nSonra gittin.\nÇocuk oldum bir daha, ağladım.\nKaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.\nKitaplar, aşk, her şey.\nHer şeyi son bir kere daha kurtaramazdım.\nKeşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım\nSonra gittin.\nBeyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi.\nKeşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.\nÇocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.\nSöz dedim, söz verdim.\nRuhumu gömdüğüm yer hala belli.\nGüneşi özledim, sonra seni\nKeşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım.\n\nSonra gittin\nGözlerin bir yeşil fanila unutulmuş balkonda\nSicim yağmur taklidiydi\nArtık iyice inceldi." + }, + { + "id": 32372.0, + "title": "Aşk Ateşi", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Girdim aşkın denizine bahrılayın yüzer oldum\nGeştediben denizleri Hızır'layın gezer oldum\n\nCemalini gördüm düşte çok aradım yazda kışta\nBulamadım dağda taşta denizleri süzer oldum\n\nSordum deniz malikine ırak değil salığına\nGirdim gönül sınığına gönülleri düzer oldum\n\nViran gönlüm eyledim şar bunculayın şar nerde var\nHaznesinden aldım gevher dükkan yüzün bozar oldum\n\nBen ol dükkan-dar kuluyum gevherler ile doluyum\nDost bağının bülbülüyüm budaktan gül üzer oldum \n\nOl budakta biter iman iman bitse gider güman\nDün gün isim budur heman nefsime bir Tatar oldum \n\nCanım bu tene gireli nazarım yoktur altına\nDüştüm ayaklar altına topraklayın tozar oldum\n\nTenim toprak tozar yolca nefsim iltir beni önce\nGördüm nefsin burcu yüce kazma aldım kazar oldum\n\nKaza kaza indim yere gördüm nefsin yüzü kara\nHümeti yok Peygamber'e bentlerini bozar oldum\n\nBu nefs ile dünya fani bu dünyaya gelen hanı\nAldattın ey dünya beni işlerinden bezer oldum\n\nYunus sordu girdi yola kamu gurbetleri bile\nKendi ciğerim kanıyla vasf-ı halim yazar oldum" + }, + { + "id": 100557.0, + "title": "Acı", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 9.0, + "poem": "Ve bir kadın, \"Bize acıdan bahset\" dedi.\nVe o cevap verdi: \n\n\"Acınız, anlayışınızı saklayan kabuğun kırılışıdır. \n\nNasıl bir meyvenin çekirdeği,\nkalbi güneş'i görebilsin diye\nkabuğunu kırmak zorundaysa,\nsiz de acıyı bilmelisiniz. \n\nVe eğer kalbinizi,\nyaşamınızın günlük mucizelerini\nhayranlıkla izlemek üzere açarsanız,\nacınızın, neşenizden hiç de\ndaha az harikulade olmadığını göreceksiniz; \n\nVe kırlarınızın üstünden\nmevsimlerin geçişini kabul ettiğiniz gibi,\naynı doğallıkla, kalbinizin mevsimlerini de\nonaylayacaksınız. \n\nVe kederinizin kışını da, \npencerenizden huzur içinde seyredeceksiniz. \n\nAcılarınızın çoğu sizin tarafınızdan seçilmiştir. \n\nAcınız, aslında içinizdeki doktorun,\nhasta yanınızı iyileştirmek için\nsunduğu \"acı\" ilaçtır. \n\nDoktorunuza güvenin\nve verdiği ilacı sessizce ve sakince için; \n\nÇünkü size sert ve haşin de gelse,\nonun elleri,\n\"Görülmeyen\"in şefkatli elleri\ntarafından yönlendirilir. \n\nVe size ilacı sunduğu kadeh\ndudaklarınızı yaksa da,\nO'nun kutsal gözyaşlarıyla ıslanmış\nkilden yapılmıştır.\"" + }, + { + "id": 35320.0, + "title": "Sivas Acısı", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben tanırım\nBu bulut bizim oranın bulutu\nHemşeriyiz ne de olsa\nBenim için kalkmış ta Sivas'tan gelmiş\nYurdumun bulutu\nBaşımın üstünde yeri var\n\nBen bilirim\nBu rüzgar bizim oranın rüzgarı\nHemşerimiz ne de olsa\nBenim için kopup gelmiş yayladan\nYurdumun rüzgarı\nKurutsun diye akan kanlarımı\n\nBen anlarım\nBu acı bizim ora işi, hançer acısı\nBir ülkedeniz ne de olsa\nAynı dili konuşsak da\nAnlamayız birbirimizi\nHançerin nakışı\nTanıdım acısından, Sivas işi\n\nBen duyarım, duyumsarım\nBizim oranın sızısı bu\nBinip kara bir buluta Sivas ilinden\nSivas rüzgarında uçup gelmiş\nHelallik dilemeye\n\nEy yüreğimin onmaz acıları\nEy beynimin dinmez sancıları\nSuç ne bende, ne de sende\nNe de olsa yurttaşımsın\nKapalı da olsa bütün vicdan kapıları yüzüme\nBilmelisin, bir yerin var can evimde" + }, + { + "id": 52453.0, + "title": "Aman Ormancı", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 6.0, + "poem": "nasıl hecelersen hecele\nhep aynı biçimde yazılıyor\nayrılık\n\nçok yol bilenler geçti\nayağını yordamına göre uzatan\nkurdun kuşun bileceği hal değilmiş ya öylesi işte\neski sözlere yeni kafiye bulmak gerekmez\nsuyu sefası kendine yeten\nstabilize bir eğlenmektir hayat\nher sevdalıya aşık atmak gerekmez\n\nsen, o hep önden giden\nçatallanan bahçesindeyken sevişmenin\nki çıplak ve bensizliği ele almışken\nne anlattığını bilmek istemeyen\nşiirler getiririm arkandan\nbir devrik cümlem kalır acınası\niki çekingen benzetmem belki\nve derisi soyulmuş bir nakaratım kalır\nyoluna ağladığım o türküden\nartık ehemmiyeti kalmaz\nköprünün\nve hoş gül içimlik suların\nya da\n-içkiden olsa gerek-\nmasayı yıkan ormancının\nnasıl kıydın diye sormanın da manası yoktur\nsuç delilleri ortadadır\nve zaten\nkim olsa katılır akışına gerisinin\n\naman ormancı\ncanım ormancı\nköyümüze bıraktın\nyoktan bir acı\n\nacı köyde ya o yüzden türkü, \nyoksa roman olacak\nkentimizde geçse öyküsü\n\nbir de gülüşün kalır\ndişlerinin etrafından\nve bilişin kalır\nher şeyi ama her şeyi\neski haliyle" + }, + { + "id": 59700.0, + "title": "Seng-i Derya", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Daldı gözlerim\nDenizin o tirşe ve hareli gözlerine\nDerken Poseydon'la beraber\nKaldırıp başlarımızı güneşin\nGülkokusu bacaklarına baktık\n\nDerken martılar geçti\nSıyırarak suları yanımızdan\nKarşı sahilde akşamla yanan\nBeş pare cama gömmek için bizi..." + }, + { + "id": 479.0, + "title": "Elde Var Hüzün", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "Söyleşir \nEvvelce biz bu tenhalarda \nZiyade gülüşürdük \nPır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha Kuşlarının \nNe meseller söylerdi mercan köz nargileler \nZamanlar değişti \nAyrılık girdi araya \nHicrana düştük bugün \n\nAh nerde gençliğimiz \nSahilde savruluşları başıboş dalgaların \nYeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller \nElde var hüzün \n\nO şehrâyin fakat çıkar mı akıldan \nÇarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması \nSırılsıklam âşık incesaz \nKadehlerin mehtaba kaldırılması \nAdeta düğün \nHayat zamanda iz bırakmaz \nBir boşluğa düşersin bir boşluktan \nBirikip yeniden sıçramak için \nElde var hüzün" + }, + { + "id": 749.0, + "title": "Hayal Bekçisi", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "beklenmedik bir fırtınaydı gelişin...\nuyandırdın sessizliğimi aysız gecelerde \nyaralı bir deniz gibi hıçkırdığını \nbir fanus altında sıkışıp kaldığını..\naşkla kenetlenen kalplerimizin..\nme'yus olduğunu,bunaldığını \nbiliyorum,hayal bekçisiyim..\nmehtabı arayan karanlıklarda\nyağmur yakışmıyorsa..\ngüvercin gözlerine yakışmıyorsa yağmur\nnasıl açabilirim bulutlara derdimi \nnasıl geçebilirim mayınlı köprülerden..\nsellere karışan ayaklarımla\nyığılıp kalıyor en güzel umutlarım\nvurgun yemiş denizciler misali\ngöğsümün katranlı sahillerinde\nzifiri saçlarıyla\ninfazıma ağıt yakan menziller\nen salgın boşluğumu akıtıyor üstüme...\nben mehtabı arayan bir hayal bekçisiyim\nben sevda sokağının yoksul çiçekçisiyim\nben kor merdivenlere göklerle tırmanırım\nkızgın güneş altında yemyeşil ıslanırım..\nben mehtabı arayan bir hayal bekçisiyim..\nben korsan bir geminin mahzun kürekçisiyim..\nben yaklaşan saati beklerim odalarda\nihtilaller yaparım gözlerine dalar da....." + }, + { + "id": 21498.0, + "title": "Tutuklu", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 8.0, + "poem": "Birden \nKurşun yemiş gibi susar, \nGözbebeklerime karşı. \nSusar da, açılıp yol verir şehir, \nSade radyolarda bir gamlı hava: \n'Elaziz uzun çarşı...' \n\nFirarda gözüm yok, \nNamussuzum yok, \nYok pişmanlık bir halim; \nYaslanıp, bir cıgara yakmak isterim \nDumanı cevahir değer. \n\nMağlup mu desem, mahçup mu? \nAma ikisi de değil, \nBen garip, sen güzel, dünya mutlu... \nÖyle tuhafım bu akşam üstü, \nSevgilim, \nCanavar götürür gibi \nİki yanım, iki süngü..." + }, + { + "id": 11303.0, + "title": "Ayna", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "aynaya bakma sakın\nve saçlarına dokunma.\nRüzgara sesin\nGeceye kokun düşmesin.\nSen bu bahar bir başka düşe gir\ndaha sığ ırmakların olsun\nve açık mavi denizin\nbeni unuttuğun anılarına sar\nki başka sızılara bulanayım." + }, + { + "id": 16498.0, + "title": "Lokman Hekimin Sev Dediği", + "poet": "Metin Eloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu yürek \nSeni seveceğini biliyordu herhalde\nBu kafa seni kuracağını seziyordu hanidir\nBire bin veren buğday\nElmadaki mayhoşluk\nHukuki beşer\nÇınçınlı hamam\nÇizmedeki kedi\nSanki elleriyle koymuşlar gibi\nİkimizden bir işmar\nSeni sevmemiş olsam , sözlerim yarı yarıya\nGözlerim yarım\nEllerim çolak hüseyin eli\nSeni sevmesem , nefes almayı beceremem ki\nBugün günlerden ne ?\nCumartesi\nSeni sevdiğim için , Cumartesi elbet \nSeni sevdiğim için , bak temmuz ayındayız\nAyşe onbaşı , pir sultan abdal , büsbütün sevdalıyım sana\nBu gemiler nereye gidiyor , seni sevdiğim için\nSeni sevdiğimden , suyun akası geliyor \nBacaların tütesi\nNurhayat’ın halleri , seni sevdiğim için güzel \nİbrahim’in dilleri\nİnsan seni sevince , tutsaklığa kızar tabi\nSavaşın adı geçse , cinifrit olur\nEreğli’nin kömürünü düşünür , ne kömür o be\nRaman’ı düşünür , Çukurova’yı düşünür\nSeni sevdiği için , Haliç’te bir uğultu \nMarmara’da bir deniz\nIsparta bahçesinde güller\nSeni sevdiği için goncalanıyor\nSeni sevdiğim için , kilim dokuyor Avşar’da\nYarın sabahlar , seni sevdiğim için icat edildi\nPenisilin , halk şiiri , canlı sinema\nMapushaneler , yedi düvel , harbi ispanyol nezlesi\nSultan Hamid , don civani\nNe bilsinler seni sevdiğimi\nBaşaklanmayan yulafa söylemeli\nCılk yumurtaya\nPaslı demire\nKulağını bükmeli kurtlu kirazın\nHoşnut değilllerse bu gidaşattan\nAkıl etsinler seni sevdiğimi , \nYeşille turuncunun kafa barıştırması , bu sevdadan ötürü\nTepemizdeki o göçmez tavan \nSulardaki yakamoz , ortancadaki pembe\nBen seni sevdim diye\nBingöl vilayetinde , kamyondan inince \nTığ gibi bir delikanlıya soruyorum\nSiz nerenin bulutlarısınız böyle ?\nBiz sizin sevdanızın bulutlarıyız\nBir yıldızlı akşamı varsa Ankara’nın\n1953 kışları içinde\nKarnı tok , sırtı pekse hısım akrabanın\nKonu-komşu , dirlik düzenlik içindeyse\nBirbirimizi daha çok sevelim diye\nİnsan seni sevince iş-güç sahibi oluyor\nŞair oluyor mesela\nMeyhaneden cayıyor bir akşamüzeri\nCaysın be güzel\nCaysın be iyi\nTütünü bırakıyor , tütün neyime zarar\nKeseme zarar , ciğerime zara , sevdama zarar\nSeni sevince adamın papuçları eskimiyor\nBeti-benzi yeni çarktan çıkmış gibi\nSeni sevince insan bilgili saygılı gönlü gani şen\nSaçları zencefilli\nErkencecik evine dönmek istiyor canı\nHep seni düşün \nHep seni yaşat\nHep seni yıka\nSeni doyur üç öğün \nSeni bir kanım uyut , sonra uyandır\nLokman hekim , seni sev diyor bana\nSeni sevmeseydim , ilkbaharı kodunsa bul gayrı\nİstanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde\nUmut diye bir şey yoktu ki , seni sevmeseydim \nHak , hukuk , bereket diye\nEşitlik , kardeşlik , hürriyet diye\nYüreğime sağlık ne iyi ettim..!" + }, + { + "id": 55001.0, + "title": "Annelik Oyunu Bitti / Gece Radyolarında Bir Dostu Aramak", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "O akşam ne çok şey konuşmuştuk onunla... Filmlerden, Polonyalı yönetmen Kieslowski’den. Yakınlarda kaybetmiştik onu. Peki Kieslowski o özellikle Mavi filminde aradığı iyiliği bulmuş muydu? Neredeydi iyilik? Arınmak? Görünmeyen, saklı bir yerde miydi? En dipte miydi iyilik, düşkünlükte miydi? Yoksa iyilik, arınma diye bir şey yok muydu, biz dünya sürgünlerinin çektiğimiz aşk özlemi gibi bir şey miydi, iyiliğe, arınmaya duyduğumuz bu dinmez özlem...\n\nSahi, Metin Erksan’ın Sevmek Zamanı filmini de konuşmuştuk... İnsan bir fotoğrafa âşık olabilir miydi? Belki de bugüne dek yapılmış en umutsuz aşk filmiydi Sevmek Zamanı. Gerçekliğin acımasızlığından korkup suretlere sığınan kalplerimizin trajik bir özetiydi sanki...\n\nSonra Behçet Necatigil’i anmıştık, onun Kaçmalar şiirini: Sızlar ince içerlerde yara / Vurur yüzeylerde şeylere üzüntüsü, acısı / Elden kayar bir çatal / Ya da düşüncelerde erir boy’na sigara.../\n\nSonra ansızın başını örten şehirli kadınları konuşmuştuk, bir gece rüya görüp, sabah ansızın örtünen subay ve hakim eşlerini... Şehirlerin insanı yapayalnız bıraktığını, buralarda kimsenin kazanamayacağını, sürekli bir yenilgi duygusuyla yaşanacağını anlatmıştık birbirimize...\n\nAnlamıştım. Ayrılığımız, geceye birbirimizi emanet edişimiz bu konuştuklarımızla bağdaşmayacak ölçüde yorgun ve ürkekti... Sanki bunca önemli duyguyu, sözü hakkımız olmadan konuşmuşuz gibi suçlu bir şekilde vedalaşmıştık...\n\nAcemice kaçar gibi... Bütün bu zamansız vedalaşmaları bir gün konuşmayı düşünerek yatıştıracaktık sanki bu acemiliğin, bu birbirimizden ansızın kopmaların suçlu tedirginliğini... Eve gelince biraz kitap okudum. Bir iki satır bir şey yazdım. Eski yazılarımı gözden geçirdim. Bir türlü bitiremediğim şiirime birkaç dize ekledim... Ama ne yapsam onunla vedalaşırken yaşadığım o suçlu tedirginliğimi içimden atamadığımı hissettim... Bu tedirginlik yoruyordu beni, uyumaya çalışmalıydım...\n\nBiraz müzik dinlersem rahatlarım diye düşündüm. Radyomu yanıma alıp yatak odama geçtim. Yatağıma uzandım, bütün gece yalnızları gibi kendime uygun bir radyo istasyonu aramaya başladım... Radyonun frekansları arasında rastgele dolaşırken bir frekanstan gelen sesle ansızın irkildim: “Benim adım Tülay. Sizin radyonuzu ilk kez dinliyorum. İnsanları birbirleriyle buluşturmanız ilgimi çekti. Bu şehirde insanlar çok yalnızlar... İnsanlar ne gariptir ki, sevgiye çok ihtiyaç duyuyorlar, ama sevgiden çok korkuyorlar, özgürlükten korktukları gibi...”\n\nEvet, bu onun sesiydi. Birçok şeyi konuştuktan sonra suçlu bir tedirginlikle vedalaştığım insandı bu. Peki, onun ne işi vardı bu tuhaf radyoda? Bir anlam verememiştim. Tam bu sırada araya programcı girdi: “Tülay, sen bizim radyoya bir alış, bırakamazsın. Muhabbet FM tiryakilik yapar... Sen de yalnızlıktan yakınıyorsun değil mi? Benim bildiğim bir şey var, kaçan kovalanır, yani kendini ağıra satacaksın; bir de çok önemli bir kural var, kıskandıracaksın.” Programcı o bildik, o yapay, dahası alaycı ses tonuyla hızlı hızlı konuşurken, Tülay o mahcup sesiyle araya girmeye çalışıyordu: “Yo, tam böyle değil asıl söylemek istediğim benim... Biraz önce arayan bir arkadaş vardı, yalnızlıktan bahseden... Bence çok önemli şeyler söylüyordu, sözleri arada kaynadı gitti.”\n\nBu sırada programcı sıkılmış olmalıydı ki aynı alaycı ve küçümseyen ses tonuyla: “Bak Tülay istersen sana şöyle dertlerine uyan bir şarkı çalalım, ne dersin? Yoksa karşılıklı konuşacak birini mi istersin, karar ver, bize göre hava hoş.” Bunu duyunca can havliyle hemen yanıbaşımda duran telefonumun tuşlarına basmaya başladım. Meşgul çalıyordu. Tekrar tuşlara bastım. Bu sırada programcı Tülay’a hangi şarkıyı istediğini soruyordu bir taraftan. Tülay, Mahler’den Ölü Çocuklar Ağıdı’nı istedi... “Haydaaa, o da ne yahu? ” dedi programcı... “Gel sana Selami Şahin’den Özledim’i çalalım, ne dersin? Bak bu şarkı sana çok uyar, dinle beni...” İşte tam bu sırada radyonun telefonunu düşürmeyi başarmıştım. Telefonda karşıma çıkan kıza programa dahil olmak istediğimi söyleyince beni de hemen konuk ettiler. “Tülay, benim” dedim, “ne işin var senin bu radyoda, çok şaşırdım. Bu adam düpedüz seninle alay ediyor, buna nasıl izin verirsin? ” Önce bir sessizlik oldu. Tülay’ın sesi adeta titriyordu: “Ben... Öylesine frekansları dolaşırken rastlantı olarak yani. Şimdi sen karşıma çıkınca... Çok tuhaf oldum...” Programcı fırsatı kaçırmamıştı tabii: “Ooo, Tülay, yoksa eniştemiz mi, evet, şimdi de sizi tanıyalım. Muhabbet FM. İşte böyle buluşturur. Hadi bana dua edin yine... Siz konuşurken fona Devran Çağlar’dan Hep Seveceğim’i koyuyorum. Hadi iyisiniz, böyle hizmet hiçbir yerde yok...”\n\nÖfkeden deliye dönmüştüm: “Ne bu rezalet? Bu adamla konuşacak ne buluyorsun” diye sordum...\n\nBir an bir sessizlik oldu. Sonra Tülay konuşmaya çalıştı, sesi güçlükle çıkıyordu ağzından: “İnsanları buluşturuyor o. Bence çok kötü biri değil... Sen de değilsin...” Tülay kesik sesle konuşuyordu. Sanki unutmuştu bir radyoda herkesin önünde olduğunu... Sanki kendisiyle konuşur gibiydi. Devam etti: “Sadece sen daha çok şey biliyorsun ondan... Ama o da olduğu gibi, farklı görünmeye çabalamıyor... Sen ve senin gibiler çok önemli, çok farklıymış gibi görünüyorsunuz, o görünenin altı bomboş, yüzeyin altında pek bir şey yok aslında...”\n\nBu sözler karşısında insan ne diyebilirdi ki susmaktan başka. Hayır görünenin altında yoğun derinlikler, büyük serüvenler, anlamlar mı var demeliydim? ..\n\nSadece şunu söyledim: “Bugüne dek konuştuğumuz hiçbir şeyin pek bir önemi yoktu sence öyle mi? ..” Yine bir sessizlik oldu, Tülay bugüne dek benimle hiç konuşmadığı düşünceleri anlatıyordu şimdi bana: “Bir anlamda yoktu evet, ne konuşursak konuşalım, ben yine evime aynı iç sızısı, aynı eksiklik duygularıyla dönüyordum. Aynı boşluk duygularıyla... Yetmeyen bir şeyler vardı hep. Her şey sadece sözlerdeydi sanki. Sanki: ‘Hadi hemen bir şeyler yapalım’ desem hiçbiriniz yanımda olmayacakmışsınız gibiydiniz... Hareketsizdiniz sanki hep. Bedenleriniz, elleriniz, ayaklarınız yok gibiydi... İçinizde kimse birbirine bir şey vermeye hazır değilken, herkes birbirinden bir şey alıyor, alamayınca da düşman oluyordu...”\n\nProgramcı yine araya girmişti: “Hadi yahu, bitmedi mi tartışmanız, bekleyenler var sırada, çabuk tutun elinizi...”\n\n“Tülay, ” dedim, “deminden beri ne yaptığımızın farkında mısın? Herkes bizi dinliyor”. “Farkındayım” dedi, acı bir ses tonuyla... “Biliyor musun, benim için hiç önemi yok, ha seninle başbaşa konuşmuşum, ha bu radyoda, herkesin önünde. Biliyor musun ben geceleri belki beni anlayan bir insan, bir dost bulurum umuduyla bu radyo frekanslarını dolaşıp duruyorum... Ama pek bulduğum da söylenemez... Aslını söylemek gerekirse, herkes kendisini o kadar çok zaman gizlemiş ki, sonunda kaybolmuşlar galiba... Şimdi çok istese dahi kimse kimseyi bulamıyor... Kaybolduk! ”\n\nSonra sustu. Kısa bir sessizlikten sonra telefonunu kapattı. Ardından ben de...\n\nYarın yeniden konuşmayı denemeliydim onunla. İlk ve belki de son kez. Hem de bugüne dek bütün konuştuklarımızı unutarak... Buralardan çok uzakta, karanlık bir ormanda karşılaşan ve birbirini o ana dek hiç tanımayan kaybolmuş iki insan birbiriyle nasıl konuşmaya başlarsa öyle... Kurtulmaları, bütün deneyimlerini hiç saklamadan anlatmalarına bağlı olan iki kayıp gibi..." + }, + { + "id": 116508.0, + "title": "İkrara Da Bağlanmıyor Neyleyim", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Sıdk ile Ali'yi severim dedi\nİtikadı beklenmiyor n'eyleyim\nGüzel Şah yoluna iverim dedi\nİkrara da bağlanmıyor n'eyleyim\n\nArz edip lokmayı yiyemiyorlar\nGünahlı günahın diyemiyorlar\nYuyucular meyti yuyamıyorlar\nSöz çok amma söylemiyor n'eyleyim\n\nHak ile tercüman lokma yenmiyor\nHer günah sorulup derman olmuyor\nAnınçün nüfuzlar yerin almıyor\nSöylesem de dinlenmiyor n'eyleyim\n\nŞab ile şekeri seçemiyorlar\nHak edip dünyadan göçemiyorlar\nGünahlı günahın açamıyorlar\nŞimdi haber anlanmıyor n'eyleyim\n\nPir Sultan Abdal'ım özün yoklamaz\nKulum der de pir eşiğin beklemez\nBen sofuyum deyü nefes saklamaz\nŞimdi nefes saklanmıyor n'eyleyim" + }, + { + "id": 59712.0, + "title": "Artık Sokağa Çıkabilirsin", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 8.0, + "poem": "Evine çağırdın ilkyaz sevinçlerini\nçocukluğuna\nYırtıldı gözlerin, içine hayat doldu\no karanlık ışık...\nYükün yok\nartık her sabah hoyrat bir özgürlük uyandırıyor seni...\n\nKalbinde herşey eşitlendi\nHaz ve sıkıntı\nBoşluk ve güven\nHasret ve ölüm\nGözlerine hastalıklı bir güzellik geldi\n\nŞimdi acı çeken yanınla bile alay ediyorsun...\n\nKalbine çağırdın herkesi\nKendini bile\nArtık sokağa çıkabilirsin\nÖmründen düştün kendini" + }, + { + "id": 91162.0, + "title": "Sone 29", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 8.0, + "poem": "bakışlarda küçümeyiş okuyorum\nyalnızım, bedbahtım, tesellisizim.\ngökler sağır, sesim boğuk\nve lanet okuyorum talihime\nkıskançlıktan kuduruyorum\nkiminin ikbalini \naczimden utanıyorum.\nhazlarım iğrendiriyor beni.\no zaman sen geliyorsun aklıma, \nve birden bire kanatlanıyorum, bir tarla kuşu gibi, mest\niçim aydınlıkla doluyor, yükseliyorum yükseliyorum\nneşideler söylüyorum hayata, \ngöklerin eşiğinden\nbana ne toprağın çirkinliğinden\ninsanların zilletinden bana ne? \nhatıran öyle sonsuz bir hazine\nve sevgin öyle büyük mutluluk ki dostum! \nen mağrur hakanların tacını \nhor görüyorum" + }, + { + "id": 938026.0, + "title": "Anış", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben ölünce; \ngömün gitarımla beni \nkumlara\n\nBen ölünce,\nportakallarla\nnaneler arasına\n\nBen ölünce\ngömün isterseniiiz\nrüzgar gülüne\n\nÖlünce ben!" + }, + { + "id": 19341.0, + "title": "Su Gibi", + "poet": "Sefil Selimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Gerici yobazlar cahiller korkar,\nCumhuriyet, yosun tutmaz su gibi.\nHakkı hakikati bilmeyen ürker,\nCumhuriyet, akar bitmez su gibi.\n\nBölücü sadistler, sapkınlar duysun,\nAydınlar yazarlar, anlatsın saysın,\nİnsanım diyenler, terslikten caysın,\nCumhuriyet, çeker yutmaz su gibi.\n\nBizlere verdiği nimetleri çok,\nBu güzel sistemin eksik yanı yok,\nBozguncu hainler geçirse de şok,\nCumhuriyet, hasta etmez su gibi.\n\nYetmiş beşinci yıl mübarek olsun,\nYaşayan her kişi, ondan ders alsın,\nTahtı tacı, baki ebedi kalsın,\nCumhuriyet, kaynak yitmez su gibi.\n\nKahpenin hoşuna gitmez baş tacı,\nİzaha sığmıyor, kuvveti gücü,\nMeyvesi en tatlı hayat ağacı,\nCumhuriyet, acı katmaz su gibi.\n\n\n\n\nSöylenmesi pek zor ne günler gördük,\nAdı tarih olan şehitler verdik,\nO geldikten sonra huzura erdik,\nCumhuriyet, köpük atmaz su gibi.\n\nBeyni sakatlara, ağır sözüm var,\nDüzeninde her müşküle çözüm var,\nYaşıyorsak, ona mutlak lüzum var,\nCumhuriyet, bentler yıkmaz su gibi.\n\nÇoluk çocuğunu bu aşkla büyüt,\nHer ilime sahip evrensel boyut,\nMillâ kültürümüz adına kayıt,\nCumhuriyet, duru korkmaz su gibi.\n\nOkulda meydanda, en seçkin kürsü,\nSevgisi olmalı, bizlerde ırsi,\nYaşlıya gençlere, okut bu dersi,\nCumhuriyet, ciğer yakmaz su gibi.\n\nGözü özürlüye, gerekli gözlük,\nHer lisana göre, yapılmış sözlük,\nEy SEFİL SELİMÎ, sizlikle bizlik,\nCumhuriyet, boğaz sıkmaz su gibi\n\n@ Yazar ve yayınevinin adı belirtilmeden ve ANASAM’dan izin alınmadan alıntı yapılamaz Bütün hakları Anasam’a aittir." + }, + { + "id": 1981538.0, + "title": "Gazel I", + "poet": "Ziya Paşa", + "rating": 9.0, + "poem": "Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm\nDolaştım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm\n\nBulundum ben dahi dar-üş-şifa-yı Bab-ı Âli'de\nFelatun'u beğenmez anda çok divaneler gördüm\n\nHuzur-ı gûşe-yi meyhaneyi ben görmedim gitti\nNe meclisler ne sahbâlar ne işrethaneler gördüm\n\nCihan namındaki bir maktel-i âma yolum düştü\nHükümet derler anda bir nice salhaneler gördüm\n\nZiya değmez humarı keyfine meyhane-i dehrin\nBu işretgehte ben çok durmadım ammâ neler gördüm\n\n\t(1870)" + }, + { + "id": 2141706.0, + "title": "Aşıklar Ortasında Sofilik", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşıklar ortasında sofilik satmayalar\nİhlas ile aşka riyayı katmayalar\n\nYa bildiğini eyit ya bir bilirden işit\nTeslimlik ucunu tut sözü uzatmayalar\n\nKur’an kelamım dedi gönlüne evim dedi\nGönül ev ıssın bilmez ademden tutmayalar\n\nGönül sındı bulundu hem Hakk’a yakın idi\nYine dikerim diye bütünü yırtmayalar\n\nMumlu baldır şeri’at tortusuz yağdır tarikat\nDost içün balı yağa pes niçün katmayalar\n\nArif can verir duymaz yalancı mala kıymaz\nYalanıla gerçeği beraber tutmayalar\n\nKıymetin duyarısan neye değer iş bu dem\nErenlerin manasın almaza satmayalar\n\nMiskin Adem yanıldı Uçmakda buğday yedi\nİşi Hakk’dan bilenler şeytandan tutmayalar\n\nŞirin hulklar eylegil tatlı sözler söylegil\nSohbetlerde Yunus’u hergiz unutmayalar" + }, + { + "id": 40775.0, + "title": "Hani Paylaşacaktın", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Hani paylaşacaktın benimle\nHani deniz en derin yurdumuz olacaktı\nHani konsun diyordun kalbimize martılar\nHani avuçlarımız yağmurla dolacaktı\nHani kartallar gibi kanatlanıp doruğa\nHani bölüşecektik mevsimleri\nNeden yine bin parça eyledin resimleri\nHani gök, nerde ufuk, neden sustu dalgalar\nAyaklarımda yine bu zalim prangalar..." + }, + { + "id": 9894.0, + "title": "Hoşçakal Güzel Dünyam", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 5.0, + "poem": "Hic kimse buyur etmedi beni \nBu dunyada hicbir yere \nAma actim butun kapilari tekmeleyerek \nButun engelleri gogusleyip yikarak \nBuyrun dediler o zaman incelikle \nBuyur ettiler \nVe \nBuyurdum \n\nElimden geldigince gorevimi yaptim \nGulumsedim hickiriklarimi bogarak \nSonunda kimsenin yorulmadigi denli yoruldum \nArtik kapilar acik kalsin \nBundan sonra gireceklere \nSimdi dinlenmeye gidiyorum \nHoscakal guzel dunyam.\n." + }, + { + "id": 67312.0, + "title": "Eulalie-Bir Şarkı", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 5.0, + "poem": "Kendi başıma yerleşmişim\n Bir keder dünyasına, \nVe durgun sular gibiydi ruhum, \nTa ki güzel ve zarif Eulalie benim\n Utangaç gelinim olanaca-\nTa ki sarı saçlı körpe Eulalie benim\n Güler yüzlü gelinim olanaca.\n\n Ah, az-daha az parlak\n Yıldızları gecenin\n O pırıl pırıl gözlerinden\nVe ne buharın bulutsu ışıltısı\nİnci rengiyle ve morla Ay-yansımalı, \nYarışabilir mütevazi Eulalie'nin en sıradan saç buklesiyle-\nYarışabilir parlak gözlü Eulalie'nin en özensiz ve\n Önemsiz buklesiyle.\n\n Ne Kuşku-ne Acı\n Gelir bundan böyle, \nÇünkü ruhu verir bana ağlama isteğini, \n Ve bütün gün\n Işıldar, güçlü ve parlak\nAstarte uzayda, \nSevgili Eulalie'sine bakarken anaç gözleri-\nKörpe Eulalie'sine bakarken menekşe gözleri." + }, + { + "id": 57018.0, + "title": "Hüznün Kuşları", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "ben bütün hüzünleri denemişim kendimde \ncanımla besliyorum şu hüznün kuşlarını \nbir bir denemişim bütün kelimeleri \nyeni sözler buldum seni görmeyeli \n\nkuliste yarasını saran soytarı gibi \nseni görmeyeli \nkasketim eğip üstüne acılarımın \nsen yüzüne sürgün olduğum kadın \nkardeşim olan gözlerini unutmadım \nçık gel bir kez daha beni bozguna uğrat \n\nsen tutar kendini incecik sevdirirdin \nbir umuttum bir misillemeydin yalnızlığa \nşanssızım diyemem kendi payıma \nhain bir aşk bu kökü dışarda \nolur böyle şeyler ara sıra \nolur ara sıra" + }, + { + "id": 6940.0, + "title": "Koşu", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Hakikat değişiyor daha bitmeden cümle;\nKoşuyorum yetişmek için bütün gücümle..." + }, + { + "id": 79372.0, + "title": "Gün Sazak", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Kurudu gözde pınarlar, canım içre canım gitti\nDevrildi iri çınarlar, nice gül fidanım gitti\n\nBölünmesin diye millet, baki kalsın diye devlet\nDağlar gibi kemikle et, seller gibi kanım gitti\n\nParam parça idi ruhum, ellerinde bir gürühun\nTufanı bumudur Nuh'un, diye arşa ünüm gitti\n\nHey yakınlar uzaklar, bekler pusular tuzaklar\nTayfuna dönsün Sazaklar, göz ışığım Gün'üm gitti\n\nYetim kaldı körpe çağam, feryadımı nice boğam\nGün doğmak üzere ağam, gün batarken inim gitti\n\nBu bir nesildir sürekli, gözü pek çatal yürekli\nZor günlerimde gerekli, tuğ gibi beş binim gitti\n\nSakarya, esti yiğitler, bağrı kan süslü yiğitler\nSüphan göğüslü yiğitler, gittiyse benim gitti" + }, + { + "id": 59304.0, + "title": "Terziler Geldiler", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 9.0, + "poem": "Terziler geldiler. Kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle \ndaha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere \nBir kenti korkutan ve utandıran şeylerle. \nKumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı. Sonra \nsonsuz çalgısı sevinçsizliğin. \nÇay içmeye gidenler vardı akşamüstü, parklara gidenler de \nDuruma uymak kısaltıyordu günlerini artamayan eksilmeyen bir hüzünle... \nYorgun ve solgundular, kumaşları buldular, kenti doldurdular \nO çelenk onbin yıllıktı, taşıyıp getirdiler \nÖlülerini gömmüşlerdi, kalabalıktılar, tozlarını silkmediler \nBütün caddeler boşaldı, herkes yol verdi, \n\n'Tanrıtanır kadınlar ve cumhuriyetçiler \npiyangocular, çiçek satın alanlar, \nbalıkçılar ağlarını, paraketelerini, ırıplarını, oltalarını \nzokalarını, çevirmelerini ve kepçelerini topladılar. \nSigaralarını yere atıp söndürdüler sigara içenler.' \n\nBir şey vardı ısınmaz kalın kumaşların altında, kesip biçtiler \nPatron çıkardılar, karşılaştırdılar, \nKatlanılmaz bir uykunun sonunu kesip biçtiler \nŞarkılara başladılar ölmüş bir at için \nMakaslarını bırakmadılar \nBekleniyorlardı. \n\n'Ey artık ölmüş olan at! -dediler- \nNe güzeldi senin çılgınlığın, ne ulaşılırdı! \nSen açardın, \nOtuzüçbin at türünün tek kaynağıydın sen! \nTüylerin karaparlaktı. Koşumların, \n-kokulu yağlarla ovulup parlatılan- \nnasıl yakışırdı sağrılarına ve göke. \n\nGöke bir ululuk katardı sonsuz biçimin, at! \nToynaklarını liflerle ovardık \nSenin karaya boyanırdı koşuşun \nUyandırırdı bütün karaları ve denizleri. \nÇılgın kişnemeni duyardık sonsuzun yanıbaşından \nNe güzel gözlerin vardı Kara at! \nBinlerce kişi, \n-çocuklar, kadınlar, erkekler görkemli yahut \ndarmadağın giysileriyle herkes \nkörler ve cüzzamlılar, \nbütün kutsal kitaplar kalabalığı, \nermişler, kargışlılar ve günahlılar \ngebe kadınlar, vâz edenler \nve dondurmacılar ve at cambazları ve \ntecimenler ve kıralcılar ve gemicilerle \nTanrıtanımazlar ve tefeciler ve \nyalvaçlar...- \normanlardan ve kıyılardan ve kıraç yerlerden gelmiş \nsenin mutlu ovanı doldurup \nhaykırırlardı. \nBüyük sesler içinde sen, geçerdin...' \n\nTerziler geldiler. Bu güneşler odaların dışındaydı artık. \nHerkes titrek ve sabırsız, titrek ve sabırsız evlerinde \nGazeteler yazmadı, dükkânlar dönemindeydik \nYüzlerce odalarda yüzlerce terziler, pencerelerini kapadılar \nParmakları uzun, kurusolgun yüzleri sararmış, eskimiş durmaktan \nYitik saat köstekleri, titrek ve sabırsız yorgun bacakları \nHer şeylerine yön veren durmuşluğa olur dediler \nBeğenip gülümsediler. \n\n'Ey artık ölmüş olan at! -dediler- \nSenin eyerin ne güzeldi. \nDişi keçi derisinden, ofir altınıyla süslü \nNasıl yaraşırdı belinin soylu çukurluğuna \nSeninle öteleri ansırdık. \nÖteler, baklanın ve pancarın duyarlığı \nKedinin varlığı erişilmez kişilik \nGüneşli bir damda \nİçimizden gemiler kaldırırdın, \nSuyunu büyük şölenlerle tazelerdik \nBayramımızdın. Kuburlukların \nbütün kişniş ve badem doluydu. \nSimdi dar dünya \nÖlümün büyük hızı kesildi.' \n\nTerziler geldiler. Ateş ve kan getirmediler. \nHüzünleri kan ve ateşti ama. Uğultulu bir şey \nEkspresler garlarda kaldı, ilâçlar çıldırdılar \nKenti bir bastan bir basa dolaştım, tıs yok \nBütün odalara dağıldılar. Sürahiler tozlu, pabuçlar kurumuş \nyerlerde kırpıntılar, \n\n'oyulmuş yakalar, kolevlerinden arta kalanlar \nvatka pamukları, verevine şeritler, kopçalar, \ndüğmeler, ilikler \niplik döküntüleri, kumaş parçaları, \nkaranlık akşamüstleri ve sabahlar, \ndükkân tabelâları, kartvizitler...' \n\nkasıklarına kadar çıkmış, en ufak bir ölüm bile yok. \nTarafsız bir aşk çağlıyordu onların solgunluğunda \nMutfaklarını kilitlediler, büyük atsı giysiler kestiler, \n\n'Ey artık ölmüş olan at! -dediler- \nKoşuşun büyütürdü dünyayı senin! \nSen nasıl da koşardın. \nBiz güneyde yatardık, sen koşardın \nHangi at güzelse ondan da güzeldin \nKuyruğun parlak savruluşuyla bölerdi \nbir karaya göğü \nve yüceltirdi, ince bezekli kuskununu. \nGemin güzel sesler çıkarırdı güzel \nağzında, \nherkesi sevinçle haykırtan. \nBaşın yaraşırdı düşüncemize ve \ngözlerine saygıyla bakardık...' \n\nTerziler geldiler. Durgunluktu o dökük saçık giyindikleri \nYarım kalmışlardı. Tamamlanmadılar. Toplu odalarını sevdiler. \nÖlümü hüzünle geçmişlerdi, ateşe tapardılar. \nKent eşiklerindeydi, ağlayışını duydular \nKestiler, biçtiler, dikmediler ve gitmediler, \niğnelerine iplik geçirip beklediler; \n\n'Ey artık ölmüş olan at! -dediler- \nEn güzeli oydu iste, yüzünün \nsavaşla ilişkisi. \nBoydanboya bir karşıkoyma, denge \nve istekli bir azalma. Onu bilirdik. \nO ağaç senin kanınla beslenirdi, \nhepimizi besleyen. \nBir ülkeyi yeniden yaratırdı şaşkınlığımız\nsenin karşında, \nalışverişin, alfabenin, iplik döküntülerinin ve \nher şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği...'" + }, + { + "id": 37401.0, + "title": "Anlatsana", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Gönül dostum anlatsana, \nİlimizde Mevlana`yı. \nUlu zatın hoşgörüsü, \nYolumuzda Mevlanayı. \nxxx\nKıymet verir her insana, \nUlvi görev düştü sana, \nÇevir deyişik lisana, \nDilimizde Mevlana`yı. \nxxx\nFetetti nice gönüller, \nRuzi mahşedeki kullar, \nBülbül sedasında diller, \nGülümüzde Mevlana`yı. \nxxx\nEZGİNİ geldik gideriz, \nHakka borcumuz öderiz, \nHatırdadır yad ederiz, \nTelimizde Mevlana`yı. \nxxx\n27/07/2001" + }, + { + "id": 42236.0, + "title": "The Raven", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir vakitler bir gece yarısı sıkkın, kafa yoruyorken, yorgun argın, \nUnutulmuş eski ilimlerin garip ve acayip kitap ciltleri üzerine ben- \nKestiriyordum, tam dalacağım esnada, ani bir tıkırtı geldi öteden, \nOdamın kapısını kibarca birisi vuruyor, vuruyordu sanki tak tak. \n'Bu', diye söylendim, 'odamın kapısını tıklatılıp duran bir konuk, \n Sadece bu, başka bir şey yok.' \n \nAnımsıyorum ah çok kesin, bir Aralık ayındaydık, rüzgârlı, hazin, \nÖlen her bir köz parçası dövüp işliyordu yer döşemesine ruhunu. \nSabahı diledim arzuyla; Ben boşu boşuna ödünç bir avuntuyu \nArıyordum acı dindirici kitaplarımda, acısı için Lenore' un, o yitik, \nO meleklerin Lenore dedikleri kızın, o eşsizin, ışıyanın ışık ışık, \n O burada adı anılmayanın artık. \n\nVe titretiyor, erguvani perdelerin ipeksi, kederli, belirsiz hışırtısı \nÖylesine dolduruyordu ki içimi hiç duyulmamış tuhaf korkularla \nNihayet kalp çarpıntımı bastırmak için tekrarladım kalkıp ayağa \n'Bu, odamın kapısında içeri geçmeye yalvaran biri, bir konuk \nBu, oda kapımdan gireyim diye yalvaran geç kalmış bir konuk \n Budur ancak, başka bir şey yok.' \n\nÇok geçmeden topladım cesaretimi, uzatmadan tereddütümü \n'Bayım ya da Madam, içtenliğimle bağışlamanızı ediyorum rica, \nŞöyle bir şey oldu fakat, uyukluyordum ben, sizse öyle kibarca \nGelip çaldınız oda kapımı, öyle belli belirsiz tıklattınız ki tık tık, \nTam emin değilim sizi işittiğimden.'- dediğimde açtım kapıyı \n ardına dek: - \n Bir şey yoktu, karanlık vardı dışarıda bir tek. \n\nO karanlığın derinliğine dikkatle bakarak, orda durdum, merak, \nKorku, kuşku duyarak, daha önce hiç bir faninin cüret edemediği düşler kurarak uzun süre. \nBozulmadı sessizlik lakin, karanlık vermedi bana bir emare, \nVe fısıldaşılan 'Lenore! ' sözcüğüydü, orada tek söylenen sözcük, \nFısıldadığım 'Lenore! ', bir yankıyla mırıltılı geri dönen sözcük, \n Başka bir şey değil buydu ancak. \n\nOdama geri döndüğümde ben, ruhum tutuşmuştu tamamen, \nÇok geçmeden öncekinden daha yüksek bir tıkırtı işittim tekrar. \n'Eminim', dedim, 'pencere kafesinde eminim hayret bir şey var; \nO halde, şu esrarı araştırmam, neymiş orada ki görmem gerek- \nBir araştırayım şu esrarı, kalbim bir anlık sakin olman gerek:- \n Rüzgâr bu daha başkası yok.' \n\nPanjuru hızla açınca, girdi o an, oradan içeriye çırpına uça, \nÇok eskideki kutsal günlerden gelme haşmetli bir Kuzgun; \nGöstermeksizin en ufak bir saygı, bir azcık dur durak olsun, \nLort veya leydi edasıyla tünedi oda kapımın üstüne konarak- \nTünedi oda kapımın tam üstündeki Pallas büstüne konarak- \n Tünedi, oturdu, hepsi bu dahası yok. \n\nTakındığı ifadenin haşin ve ciddi adabı bu abanoz kuşun, \nKederli hayallerimi gülümsemeye çevirdi sonra hemen, \n'Korkak değilsin sen' dedim, 'kırpık, tıraşlı tepeliğine rağmen \nSöyle bana, senin lorda yaraşır ismin nedir Gece'nin Plutonik \nKıyısında, Gece'nin kıyısından gelen, korkunç, amansız ve antik \n Kuzgun! ' Dedi ki, 'Asla Olmayacak.' \n\nAçıkça duymaktan böyle düzgün konuşmasını bu çirkin kuşun \nHayrete düştüm, anlamı, alakası zayıf olsa da cevabının; \nKabul edelim ki henüz ihsan edilmemiştir odasında kapının \nÜzerinde bir kuş görmek yaşayan bir insana şimdiye dek- \nOda kapısı üstündeki yontu büstte, adı Asla Olmayacak \n Gibisinden bir kuş ya da hayvan görmek. \n\nFakat o yumuşak büstün üstünde bir başına oturdu, söyledi sade \nO bir tek sözcüğü, sanki o bir tek sözcükle dökercesine içini. \nDaha ne bir tüyünü oynattı Kuzgun, ne de bir şey söyledi yeni, \nTa ki ben 'Diğer dostlar önceden uçtular' diye mırıldanana dek, \n' Uçup giden umutlarım gibi önceden, o beni yarın edecek terk.' \n O zaman kuş dedi ki 'Asla olmayacak.' \n\nYerinde verilmiş bu cevapla bozulmuş dinginlikte irkilmiş, \n'Kuşkusuz' dedim, 'sarf ettiği laflar peşindeki merhametsiz yıkım \nTarafından izi sürülmüş mutsuz bir üstattan kaptığı tek birikim, \nÖyle ki, izi şarkıları tek nakarat olana dek sürülmüş gittikçe çabuk \nİzi umutlarına ağıt olana dek sürülmüş o bir tek melankolik \n Nakarat, 'Asla', diyen 'asla olmayacak.' ' \n\nFakat hala sevk ediyordu üzgün ruhumu gülümsemeye kuzgun, \nBir iskemleyi dosdoğru kuşun büstün ve kapının önüne çektim; \nSonra kadife mindere çöktüm, kendimi düşü düşe eklemeye bıraktım \nBu uğursuz geçmiş zaman kuşunun ne olduğunu düşünerek, \nVe bu katı kaba korkunç kuru geçmiş zaman kuşunun ne demek \n İstediğini, 'Asla olmayacak' diye gaklayarak. \n\nBunu sezinlemeye çalışarak oturdum, tek hece söylemeden durdum \nAteş gibi gözleri şimdi göğsümün içinde yanmakta olan kuşa, \nBunu ve dahasını düşünerek oturdum, başım dayalı rahatça, \nSeyrettiği kadifeye, lamba ışığının şeytanca zevklenerek, \nLamba ışığının zevkle seyrettiği mor kadifeye yaslanamayacak \n Fakat o, ah bu asla olmayacak. \n\nDerken, sanki hava ağırlaştı çöktü, görünmez bir buhurdandan esanslar koktu \nSallanan, adımları tüy kaplı zeminde çıngırdayan Meleklerce sola sağa. \n'Zavallı' dedim kendime, 'Tanrın sana ödünç verdi, gönderdi bu Seraphimlerle sana, \nSoluklan, rahatlan ve Lenore'un anılarının acısından arın artık, \nİç, kana kana iç, bu acılardan arındırıcı iksiri ve unut o yitik \n Lenore'u. Kuzgun dedi ki 'Asla olmayacak'. \n\n'Kötücül şey! ' dedim, 'Kâhin! Kuş da olsan iblis de yine de kâhinsin! \nYoldan Çıkarıcı göndermişse de, fırtına fırlatılmışsa da seni bu yakaya, \nYapayalnız ama yine de gözü pek, büyülenmiş bu çöllük ülkeye, \nDehşet uğrağı bu evin üstüne, var mı, yalvarırım, söyle bana neyse gerçek, \nŞifalı bitkisel bir merhem Gilead'da, yalvarırım, söyle bana apaçık. \n Kuzgun dedi ki 'Asla olmayacak'. \n\n'Kötücül şey! ' dedim, 'Kâhin! Kuş da olsan iblis de yine de kâhinsin! \nÜstümüzde uzanan cennetin, ikimizin de tapındığı tanrının adına \nSöyle, bu gamlı ruh uzak Aden'de sarılabilecek mi o genç kadına \nMeleklerin Lenore dedikleri o azizeyi sarabilecek mi kucaklayarak, \nMeleklerin Lenore diye çağırdıkları o ışıyan, o eşi benzeri yok \n Kadını. Kuzgun dedi ki 'Asla olmayacak'. \n\n'Kuş ya da iblis! ' diye haykırdım, 'Ayrılığımızın işareti olsun o söz, \nKatıl ona, o fırtına ile Gece'nin Plutonik kıyısına geri dön, \nGit söylediğin yalanın izi gibi kara bir tüy bile bırakmadan, \nYalnızlığımı bozmadan git! Kapımın üstündeki büstten kalk! \nGaganı kalbimden çıkart, suretini kapımdan çek! ' \n Kuzgun dedi ki 'Asla olmayacak'. \n\nVe Kuzgun uçmadan hiç bir yana, hala oturuyor, oturuyor hala, \nOda kapımın hemen üstündeki solgun büstünde Pallas'ın; \nVe gözleri tamı tamına benziyor gözlerine düş kuran bir iblisin, \nVe lamba ışığı zemine vuruyor gölgesini onun üzerinden akarak, \nVe ruhum zeminde dalgalanarak uzanan bu gölgesinden onun \n Hiç sıyrılamayacak, asla olmayacak. \n\nÇeviren: Dr.Osman Tuğlu\n\nOnce upon a midnight dreary, while I pondered, weak and weary, \nOver many a quaint and curious volume of forgotten lore, \nWhile I nodded, nearly napping, suddenly there came a tapping, \n\nAs of some one gently rapping, rapping at my chamber door.\n\n''Tis some visitor, ' I muttered, 'tapping at my chamber door-\nOnly this, and nothing more.'\n\nAh, distinctly I remember it was in the bleak December, \nAnd each separate dying ember wrought its ghost upon the floor.\nEagerly I wished the morrow; - vainly I had sought to borrow\n\nFrom my books surcease of sorrow- sorrow for the lost Lenore-\nFor the rare and radiant maiden whom the angels name Lenore-\nNameless here for evermore.\nAnd the silken sad uncertain rustling of each purple curtain\nThrilled me- filled me with fantastic terrors never felt before; \n\nSo that now, to still the beating of my heart, I stood repeating, \n''Tis some visitor entreating entrance at my chamber door-\nSome late visitor entreating entrance at my chamber door; -\nThis it is, and nothing more.'\n\nPresently my soul grew stronger; hesitating then no longer, \n'Sir, ' said I, 'or Madam, truly your forgiveness I implore; \nBut the fact is I was napping, and so gently you came rapping, \n \nAnd so faintly you came tapping, tapping at my chamber door, \nThat I scarce was sure I heard you'- here I opened wide the door; -\nDarkness there, and nothing more.\nDeep into that darkness peering, long I stood there wondering, \nfearing, \n\nDoubting, dreaming dreams no mortals ever dared to dream before; \nBut the silence was unbroken, and the stillness gave no token, \nAnd the only word there spoken was the whispered word, 'Lenore! '\nThis I whispered, and an echo murmured back the word, 'Lenore! '-\nMerely this, and nothing more.\n\nBut the raven, sitting lonely on the placid bust, spoke only\nBack into the chamber turning, all my soul within me burning, \nSoon again I heard a tapping somewhat louder than before.\n'Surely, ' said I, 'surely that is something at my window lattice: \nLet me see, then, what thereat is, and this mystery explore-\nLet my heart be still a moment and this mystery explore; -\n'Tis the wind and nothing more.'\n\nOpen here I flung the shutter, when, with many a flirt and flutter, \nIn there stepped a stately raven of the saintly days of yore; \nNot the least obeisance made he; not a minute stopped or stayed he; \nBut, with mien of lord or lady, perched above my chamber door-\nPerched upon a bust of Pallas just above my chamber door-\nPerched, and sat, and nothing more.\n\nThen this ebony bird beguiling my sad fancy into smiling, \nBy the grave and stern decorum of the countenance it wore.\n'Though thy crest be shorn and shaven, thou, ' I said, 'art sure no craven, \nGhastly grim and ancient raven wandering from the Nightly shore-\nTell me what thy lordly name is on the Night's Plutonian shore! '\nQuoth the Raven, 'Nevermore.'\n\nMuch I marvelled this ungainly fowl to hear discourse so plainly, \nThough its answer little meaning- little relevancy bore; \nFor we cannot help agreeing that no living human being\nEver yet was blest with seeing bird above his chamber door-\nBird or beast upon the sculptured bust above his chamber door, \nWith such name as 'Nevermore.'\n\nThat one word, as if his soul in that one word he did outpour.\nNothing further then he uttered- not a feather then he fluttered-\nTill I scarcely more than muttered, 'other friends have flown before-\n\nOn the morrow he will leave me, as my hopes have flown before.'\nThen the bird said, 'Nevermore.'\n\nStartled at the stillness broken by reply so aptly spoken, \n'Doubtless, ' said I, 'what it utters is its only stock and store, \n\nCaught from some unhappy master whom unmerciful Disaster\nFollowed fast and followed faster till his songs one burden bore-\nTill the dirges of his Hope that melancholy burden bore\nOf 'Never- nevermore'.'\n\nBut the Raven still beguiling all my fancy into smiling, \nStraight I wheeled a cushioned seat in front of bird, and bust and door; \nThen upon the velvet sinking, I betook myself to linking\nFancy unto fancy, thinking what this ominous bird of yore-\nWhat this grim, ungainly, ghastly, gaunt and ominous bird of yore\nMeant in croaking 'Nevermore.'\n\nThis I sat engaged in guessing, but no syllable expressing\nTo the fowl whose fiery eyes now burned into my bosom's core; \nThis and more I sat divining, with my head at ease reclining\n\nOn the cushion's velvet lining that the lamplight gloated o'er, \nBut whose velvet violet lining with the lamplight gloating o'er, \nShe shall press, ah, nevermore! \n\nThen methought the air grew denser, perfumed from an unseen censer\nSwung by Seraphim whose footfalls tinkled on the tufted floor.\n'Wretch, ' I cried, 'thy God hath lent thee- by these angels he\nhath sent thee\nRespite- respite and nepenthe, from thy memories of Lenore! \nQuaff, oh quaff this kind nepenthe and forget this lost Lenore! '\nQuoth the Raven, 'Nevermore\n\n'Prophet! ' said I, 'thing of evil! - prophet still, if bird or\n devil! -\nWhether Tempter sent, or whether tempest tossed thee here ashore, \nDesolate yet all undaunted, on this desert land enchanted-\nOn this home by horror haunted- tell me truly, I implore-\nIs there- is there balm in Gilead? - tell me- tell me, I implore! '\nQuoth the Raven, 'Nevermore.'\n\n'Prophet! ' said I, 'thing of evil- prophet still, if bird or\n devil! \nBy that Heaven that bends above us- by that God we both adore-\nTell this soul with sorrow laden if, within the distant Aidenn, \nIt shall clasp a sainted maiden whom the angels name Lenore-\nClasp a rare and radiant maiden whom the angels name Lenore.'\nQuoth the Raven, 'Nevermore.'\n'Be that word our sign in parting, bird or fiend, ' I shrieked, \n upstarting-\n'Get thee back into the tempest and the Night's Plutonian shore! \n\n\nLeave no black plume as a token of that lie thy soul hath spoken! \nLeave my loneliness unbroken! - quit the bust above my door! \nTake thy beak from out my heart, and take thy form from off my\n door! '\nQuoth the Raven, 'Nevermore.'\nAnd the Raven, never flitting, still is sitting, still is sitting\nOn the pallid bust of Pallas just above my chamber door; \nAnd his eyes have all the seeming of a demon's that is dreaming, \nAnd the lamplight o'er him streaming throws his shadow on the\n floor; \nAnd my soul from out that shadow that lies floating on the floor\nShall be lifted- nevermore!" + }, + { + "id": 2293695.0, + "title": "Mutsuza Kim Bakacak?", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 10.0, + "poem": "Müjde Bilir'e\n\nİki sigaram kaldı bu gece için maviş anne\nİki muhabbet kuşum.\nİki kendim varmış maviş anne\nBiri benmişim, biri mutsuz\nBen ölürsem maviş anne, mutsuza kim bakacak? \nDünyaya bile bir dünya anne lazım.\nBiri sen ol maviş anne, biri ben.\nDünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da\nbirlikte gidelim maviş anne\nBana da kendi serüvenimden bir yer ayırt,\nŞefkate söyle o da gelsin.\nÖzledim onu, o da gelsin saçlarıma dokunsun\nBilir misin, büyüler bile ninniyle büyür\nTemiz kokan pazen gecelikler, şehriye çorbası...\nHepsi, hepsi ninniyle büyür.\nBilir misin maviş anne? \nBen çekildiğim her fotoğrafta\nDefolu bir kelebek gibi çıkarım.\n\nMavi kareli gömleğiyle hatırladıkça babamı\nKırpıp kırpıp fotoğrafları, döküyorum başımdan aşağı\nSanırım ben assolist oldum maviş anne\nŞimdi mutluyum\nGeçmişini mi yok ettin kızım diye soran\nBir babadan kurtuluşumu kutluyorum\nBabama söyle, o gelmesin maviş anne\nBirileri mutsuzsa, mutsuzlara nergis yolla,\nBir kırmızı battaniye,\nonlara bir mutluluk çadırı yolla\nsonra belki, ben de gelirim\n\nKuşlarımı da bırakayım gitsinler\nDışarıda ölürler mi sence\nPostacı mektup bile getirmezse onlardan\nBen bir anne gibi ağlarım sonra\nBırakmayayım, gitmesinler bari maviş anne\nÖlürler yazık dışarıda! \nOnlar birer yıldız olursa\nBiri mavi, biri yeşil\nBen onlara bakarım maviş anne.\n\nKalbimi de büyüttüm sonunda\nArtık bazen gözlerime tırmanıp bakıyor sokağa\nKirpiklerime tutunuyor, o ince parmaklıklara\nÖyle çok büyüdü yani, görsen şaşarsın.\nKalbim sanırım büyüyünce\nSokaklarda ağlayan biri olacak\nRezillik yani maviş anne! \nKalbim komik kaçacak\nKaçmaması için sen en iyisi kalbime de\nBenim serüvenimden bir yer ayırt\nAman, mutsuz bir yer olmasın! \n\nİki sigaram kaldı bu gece için\nYüzyıl yetecek çocukluğum,\nİki muhabbet kuşum,\nBiraz da ateşim var.\nDua ediyorum ateşe\nVazgeçsin diye beni yakmaktan bu gece\nDünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne\nAman umutsuz bir yer olmasın! \n\nİki kendim varmış maviş anne\nBiri benmişim biri mutsuz\nBen ölürsem maviş anne, mutsuz için\nDünyanın bütün sabahlarına bir bilet al.\n\nBen ölürsem mutsuza iyi bak!" + }, + { + "id": 19332.0, + "title": "Aşk Adı", + "poet": "Sefil Selimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşk adı verilen izahsız duygu\nBütün sözlerimin bittiği yerde.\nHakiki olmayan niza(h)sız duygu,\nGüneşin doğduğu battığı yerde.\n\nSevmekle sevilmek, çoğuna ırak,\nHer kime anlatsam, diyor ki bırak,\nDaima bir şeyi ederim merak,\nHep onu ararım yittiği yerde.\n\nKim ne derse desin palavra olur,\nHakk’a gönül veren yalınız kalır,\nHer belâ her çile âşıka gelir,\nHiç kimse yatamaz yattığı yerde.\n\nYaşanır görülmez tariften öte,\nCan vermiş kan vermiş kemiğe ete,\nBu SEFİL SELİMÎ işlemez hata,\nSekiz cennet vardır gittiği yerde.\n@ Yazar ve yayınevinin adı belirtilmeden ve ANASAM’dan izin alınmadan alıntı yapılamaz Bütün hakları Anasam’a aittir." + }, + { + "id": 31786.0, + "title": "Esmer Hüzün", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "ey esmer hüznü hicrandan besleyen sevgili kendını bana beni yollara sürgün etmeden bilki mavi düşlerine sardığın o acar delikanlın seni ve aşkını zehir bir yürekle kuşandı ama gün olur umutlarda yenilirse kalles bir kurşuna birlik olup büyüttüğümüz ışıkları söner sanma ve unutma gülüşü yaralım o uslanmaz inadın biri sen diğeri ben olduktan sonra serüvencin nasıl olsa nerede olsa bulur." + }, + { + "id": 49670.0, + "title": "Aramak", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Ey hep bir kelime arayan kalbim\nSonra arayan tekrar arayan kalbim" + }, + { + "id": 536576.0, + "title": "Sarhoş Olun", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 7.0, + "poem": "Ama neyle? Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun. \n\nVe bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhosluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun, yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun, 'saat kaç' deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: 'Sarhoş olma saatidir. Zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz.'" + }, + { + "id": 13369.0, + "title": "Veryansın", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 7.0, + "poem": "incir dalını emer süt kokar ağzı burnu\nyavrusunu yer balık bilmez bile burç olduğunu\nve kimseye havlayamaz soytarının köpeği\nmermi\nyeni kesilmiş et gibi\nseğirtir cana doğru.\n\ntoprak uzakta kaldı elif artık cüzlerde\nve koçun kanı \ndönüp duruyor mersedesin tekerleğinde\nyazık, her şeyi hapsettiler, ırmakları kartpostala\noysa rüzgarı bilirdim ben, kemirgen denince\nve burada vapurlarımız bile benziyor bize\nkaraköyde yediğini kusuyor üsküdarda\nne sıkıcı, sabahlıyor her gün kocamış bir halatla.\n\noysa taptaze gelir gün, üstünde sabahlığı\nne güzeldir o senin serin suların\nama nafile\ntan vaktiyle\nbize nikah düşmez artık, çünkü unuttuk\nnur içinde yatmayı hem aşk içinde\noysa evvel zaman içinde \nkar olmayı düşlerdik dağlara yar olmayı\nve bilirdik:\nmezarlıklardır saatlerin midesi\nerkeğe güven verir bir közü karıştırmak\nyaşamak... yamacındaki şehri\naş eren dağ gibi." + }, + { + "id": 116514.0, + "title": "Leblerinin Balı İle", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Gel güzel yola gidelim\nAdı güzel Ali ile\nAçlar doyar susuz kanar\nLeblerinin balı ile\n\nİçilmez dolu içilmez\nSevgili yardan geçilmez\nİkisi birden seçilmez\nHas bahçenin gülü ile\n\nAli'm bana neler etti\nAldı elim dara çekti\nÜstüme yürüyüş etti\nElindeki dolu ile\n\nAğaç kuru devran döner\nKuş yuvaya bir dem konar\nDoldurmuş dolusun sunar\nAli'm kendi eli ile\n\nErenler lokması nurdur\nLokmaya elini sundur\nPir Sultan'ım doğru yoldur\nAli'm kendi yolu ile" + }, + { + "id": 65644.0, + "title": "Yeryüzü Ağacı", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 6.0, + "poem": "kış geliyor\nelim yaprak altında\nes ey bad-ı semen\nçatlak bedenime çarp kalbimi harmanla\ngencelmiş tarih kabartmalarının haklılığı aşkına\nbeni kendime gebe bırak\n\nkış geliyor\notobüs ne de kalabalık\n\nyaslan bana yeryüzü ağacı\ndikili gövdenin üretkenliği için\nçıldırtan bir gübre mi arıyorsun\nkökünü toprağımda dene\n\nkış geliyor\nkoru gövdemi pardösüm\n\nağzıma konacak kış kuşları nerde\ntutsana elimi canikom tarih tekerrürden ibaretmiş\nMiş bir geçmiş zaman failiymiş\ney beşeriyet beni beş iftarda öp\n\nşair olmak kolay değil yavrum\nuzvun o kadar güzelken\nbir yanda yaş ağaca balta vuran çokluk\nbir yanda kanımı azdıran bokluk\nbeni artık hücre çogaltmaktan da yargılarlar\nzahir" + }, + { + "id": 61518.0, + "title": "Telezaman", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 5.0, + "poem": "Deniz uzaklaşıyor gitgide\nUfuk çekiliyor\nKumsal genişliyor\nKısalıyor adımlarımızsa\n\nKumlar mı? \nMakina ölüleri, füze artıkları, sakat uydularla\nBarbar medya, gazeteler, zor söylemleri\nBilimsiz karmaşa\nYaz oysa\nEn güzel orda yazlardı\n\nKabuklaşabilir akrep kendi hızında\nYılanların derileri demirden\nDüşlerimiz kırılıp ufalanıp\nGelincikler soluyor dokunmadan\nDeniz uzaklaşıyor\n\nDeniz uzaklaşıyor gitgide\nUçurumlar akan ırmak o deli\nYok şimdi\nYalnızlığın damarını besliyor\nKirli yoğun kandırılmış suyla\n\nBiz mi? Biz değiliz, önceki dün bugün başka\nDokumuzu değiştiriyorlar hızlı vuruşlarla\nTutunamıyoruz ilgilerimize, sevgilerimize\nVe aşka\nDeniz uzaklaşıyor" + }, + { + "id": 39110.0, + "title": "12 Eylül'e Sitem", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 7.0, + "poem": "Kolum, kanadım diyordum.\nSevdalanıp gidiyordum\nYurdum diye seviyordum\nYurdum, felaketim oldu.\n\nTürküm! dedim, Türk'ü sevdim\nÖğünen bir koca devdim\nVolkandım, alev-alevdim\nKor'dum... felaketim oldu.\n\nKimisi Rus, kimisi Çin...\nUşağıydı; dedim niçin? \nBayrağıma selam için\nDurdum... felaketim oldu.\n\nVatan millet idi tasam\nÇiğnenmişti ana-yasam\nVuracaklardı vurmasam\nVurdum... felaketim oldu.\n\nNeyim varsa birer birer\nTutup çarmıha gerdiler\nBozkurt'uma 'it' dediler\nKurdum... felaketim oldu.\n\nBu ahlaksız dubaraya, \nTarih 'mim' koysun buraya\nEylül darbesini hayra\nYordum... felaketim oldu.\n\nGönlümün yiğit beğiydi\nGözlerimin bebeğiydi...\nOna da mı nazar değdi\nMerdim... felaketim oldu.\n\nTarafsızlık diye diye\nŞu en soysuz haramiye\nBaşımızı vermek niye\nSordum... felaketim oldu.\n\nBen değildim esip-tozan\nKanlı kuyuları kazan\nBütün tuzakları bozan\nZordum... felaketim oldu.\n\nKolum, kanadım diyordum.\nSevdalanıp gidiyordum\nYurdum diye seviyordum\nYurdum, felaketim oldu." + }, + { + "id": 32365.0, + "title": "Vietnam'lı Bir Çocuk İçin Ağıt", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Babasını döve döve öldürmüşler\nKüçümencik gözleirnin önünde\nAnasının yarısını bir bomba alıp götürmüş\nKan ve et yığını öbür yarısı\nOturmuş ağlıyor Vietnamlı bir çocuk\nMinik yumrukları sıkılmış kinle\nBelli bir şeyler düşünüyor\nKederden harap olmuş bir beyinle\n\nAklı ermiyor olanlara Vietnamlı çocuğun\nBilmiyor yaşamak nedir, ölmek nedir\nÇoktan unutmuş sevinmek, gülmek nedir\nSavaşın ne olduğunu anlamıyor bir türlü\nSadece açlık şimdi anlayabildiği\nMidesini ve beynini kemiren bir açlık\nAnası yok ki ona sıcak yemekler pişirsin\nBabası yok ki ona renkli giysiler getirsin\nSavaşın bu kadar alçak ve insafsız olduğunu\nVietnamlı çocuk nereden bilsin\n\nBurası onun kendi toprağı, kendi yurdu\nAnası onu burada\nŞimdi yerle bir olan evlerinde doğurdu\nvietnamlı çocuk ninnilerle uyudu burada\nAnasının pişirdiği ekmeklerle büyüdü\nTozlu sokaklarında koştu köyünün\nKendi gibi çekik gözlü arkadaşları vardı\nHepsi de savaşın varlığından habersiz\nBu ormanda oynarlardı\n\nKim derdi ki bir gün\nKara bir bulut çökecekti üzerlerine\nMasallardaki umacı gelecekti köylerine\nVuracaklar, kıracaklar, yakacaklardı\nHer yere ateş ve lüm saçacaklardı\nKorkudan, yorgunluktan, işkenceden\nYüz olmaktan çıkacaktı Vietnamlıların yüzleri\nKim derdi ki bir gün\nHınçla sıkılmış birer yumruk gibi\nYuvalarından fırlayacaktı gözleri\n\nHer şeyi gördü Vietnamlı çocuk her şeyi gördü\nVe tükürdü yüzlerine babsını dövenlerin\nDöve döve öldürenlerin\nSonra kaçtı bu uzak ormana\nBu ormanda kuşlarla, hayvanlarla yan yana\nOt yedi, böcek yedi\nVe hep böyel cılız kaldı Vietnamlı çocuk\nBüyümedi\n\nŞimdi oturmuş bir tümseğin üstüne\nHatırlamaya çalışıyor olanları\nGeçen o korkunç zamanları\nBir rüya gibi unuttuğu insanları\nVe o masallardaki umacılar \nOnu da bulurlar, öldürürler korkusuyla\nElinde bir taş var Vietnamlı çocuğun\nÇekik gözlerinde yaş\nSiz de ağlayın ey dünya çocukları\nVietnamlı çocuk ölüyor yavaş yavaş" + }, + { + "id": 59679.0, + "title": "Büyük Yolların Haydudu", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "İşte sımsıcak lejyoner bakalları içinde\nMargot'nun sigarillosuna ateş tutuyor\nTersine dönük gözkapakları uykusuzluktan\nKirli sarı bir gök birikmiş kadehinde\nHiçbir kibriti bir seferde yakamıyor\n\nAsıl bu ödlek flüt onu böyle yıkan\nUykusuzluktan çok bu ödlek flüt margot'nun\nÇıplak gözlerindeki rom lekesi dişlerindeki\nTebeşir beyazı açlık paletindeki karanlık\nRimelindeki is ve dudak rujundaki kan\nJe hais les dimanches şarkısı juliette greco'nun\n\nİşte dudaklarını konyağa vermiş dinlendiriyor\nTersine dönük gözkapakları uykusuzluktan\nBir yatak biliyor musunuz ah biliyor musunuz\n\nGöğsüne yeşil mürekkeple margot'nun gözleri oyulmuş\nHer gittiği yere bir tutam sigarillo dumanı götürecek\nMargot'nun paketinden bir siyah götürecek kusuk siyah\nKendine geceler boyamak için izmir'de istanbul'da\n\nNasıl yapıyor bilmiyorum bir türlü aklım almıyor\nBeyoğlu'ndan st-placide'e çıkıyor basmane'den passy'e\nİzmir'de 15945'ten soruyorsunuz gitti diyorlar\nİstanbul'da siyasi polis bile adresini bulmamış" + }, + { + "id": 1701114.0, + "title": "Yeniden Doğuş", + "poet": "Füruğ Ferruhzad", + "rating": 8.0, + "poem": "-İbrahim Golestan’a- \n\ntüm varlığım benim, karanlık bir ayettir\n\nseni, kendinde tekrarlayarak\n\nçiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek.\n\nben bu ayette seni ah çektim, ah\n\nben bu ayette seni\n\nağaca ve suya ve ateşe aşıladım! \n\nyaşam belki\n\nuzun bir caddedir, her gün filesiyle bir kadının geçtiği,\n\nyaşam belki\n\nbir urgandır, bir adamın daldan kendini astığı,\n\nyaşam belki okuldan dönen bir çocuktur,\n\nyaşam belki, iki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır,\n\nya da birinin şaşkınca yoldan geçişi,\n\nşapkasını kaldırarak,\n\nbaşka bir yoldan geçene anlamsız gülümsemeyle ‘günaydın’ diyen.\n\nyaşam belki de o tıkalı andır,\n\nbenim bakışımın senin buğulu gözlerinde kendini paramparça yıktığı\n\nve bir duyumsama var bunda\n\nbenim ay ve karanlığın algısıyla birleştireceğim.\n\nyalnızlık boyutlarındaki bir odada,\n\naşk boyutlarındaki yüreğim,\n\nkendi mutluluğunun sade bahanelerini seyreder,\n\nsaksıda çiçeklerin güzelim yok oluşunu\n\nve senin bahçemize diktiğin fidanı\n\nve bir pencere boyutlarında öten\n\nkanarya ötüşlerini.\n\nah..\n\nbudur benim payıma düşen,\n\nbudur benim payıma düşen,\n\nbenim payıma düşen,\n\nbir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür,\n\nbenim payıma düşen, terk edilmiş merdivenlerden inmektir\n\nve ulaşmaktır bir şeylere çürüyüşte ve gurbette,\n\nbenim payıma düşen anılar bahçesinde hüzünlü gezintidir.\n\nve ‘ellerini\n\nseviyorum’ diyen\n\nsesin hüznünde ölmektir..\n\nellerimi bahçeye dikiyorum,\n\nyeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum\n\nve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın çukurunda\n\nyumurtlayacaklardır..\n\nküpeler takacağım kulaklarıma\n\nikiz iki kızıl kirazdan\n\nve tırnaklarımı papatya çiçekyaprağıyla süsleyeceğim.\n\nbir sokak var orada,\n\naynı karışık saçları, ince boyunları ve sıska bacaklarıyla\n\nküçük bir kızın masum gülüşlerini düşünüyorlar\n\nbir gece\n\nrüzgarın alıp götürdüğü.\n\nbir sokak var benim yüreğimin\n\nçocukluk mahallesinden çaldığı,\n\nzaman çizgisinde bir oylumun yolculuğu\n\nve bir oylumla gebe bırakmak zamanın kuru çizgisini\n\nbilinçli bir imgenin oylumu\n\naynanın konukluğundan dönen.\n\nve böylecedir,\n\nbirisi ölür\n\nve birisi yaşar.\n\nhiçbir avcı,\n\nçukura dökülen hor bir arkta inci avlamayacaktır.\n\nben hüzünlü küçük bir periyi biliyorum\n\nokyanusta yaşayan\n\nve yüreğini tahta bir kavalda\n\nusul usul çalan\n\nküçük hüzünlü bir peri\n\ngeceleri bir öpücükle ölen\n\nve sabahları bir öpücükle yeniden doğacak olan..." + }, + { + "id": null, + "title": "Dağınık Gazel", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Eski güzel şeylerden değil,\nyeni kötü şeylerden başlamak gerekir.”\n -Water Benjamin-\n\nGöç\ngeçer...\n\nGeçer ayrılıklar baladı.\nSiyah bir orman olur gençliğimiz.\nBize böyle pay kalır.\nBize böyle pay kalır...\n\nAğla sömürgem... Belki dönemem! \nOralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır; \nkış yanar, düş üşür yüreğimde.\nAğlarım, gözyaşım beyaz kalır...\n\nSonra askerler yeniden kuşatırlar aşınmış kaleleri.\nBin “hawaar “parçalar gecenin döşeğini.\nOcaklar iniler, yas büyür, orta yerde kan kalır; \nDıngılava’da peştamallı çocuklar havuzlara işerler; \ngözlerinde bir mahmur özlem kalır...\n\nDerken bir Ankara, bir poyraz beni döve döve içeri alır.\nYollar da giderek uzaklaşır... Giderek uzaklaşır.\nFahişeler terli kasıklarıyla sabaha uğurlanır,\nkuşlar inkâr edilir, gökyüzü yağmalanır; \nben büyürüm bu kederle kalbim uslanır...\n\nAğla sömürgem! \nAğla ve kucakla kumral delikanlını.\nBuralarda çatılmış bir tüfeğim böğrümde taflan kalır.\nŞimdi Kızılay’da oturmuşum hasretin kancasında; \ngeçer zaman, geçer yıllar, günlere bir yeni hazan kalır...\n\nAğla sömürgem... Sen hep mağlup bir ağlayışta,\nben uzak susarım bu mağlubiyet için hep anlayışta.\nBak, çöpçüler bu geceyi de piç edip süpürdüler.\nBen ise haber değeri bile olmayan bir haykırışta,\nözleminle hâlâ bir yakarışta...\n\nAğla, ben de ağlarım gözyaşlarım özlemine az kalır.\nBuralarda nem var; nem varsa sende kalır! \nDaha çağırırken beni,\nanı bile kalmaya tenezzül etmeyen dağ dorukları,\nsömürgem yaslar durur sesime kırgın ayrılıkları…\n\nBen gittim\nve yittim! \n\nOralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır,\nyaslarım günleri yüzüme gözyaşım beyaz kalır.\nBurada yıllar küfürle uğurlanır.\nBen büyürüm içindeki haylaz çocuk uslanır…\nVe günler geçer, herkes gider, pistler boşalır; \nsahnede bir kurtlar, bir ben bir klasik dans kalır.\n\nAğla sömürgem... Buralarda döne döne-\nmem! Artık bir yeşile dolmasak da anılardan haz kalır.\nSen de bir zaman duyarsın\nbir gün bir taze mezar kazılır:\n\nA r d ı n d a b i r d a ğ ı n ı k g a z e l i l e, k ü l i l e\nA n k a r a ’d a b i r ö l ü y ı l m a z k a l ı r..." + }, + { + "id": 526796.0, + "title": "Hakikat İlmini Cana", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 6.0, + "poem": "Hakikat ilmini cana, sakın öğretme nadana\nKi sarrar olmayan vermez bahayı dürr-ü mercana\n\nPirimiz ehl-i irfandır,kaçan idrak eder hayvan\nErişmez her mecaz ehli kemal-i zat-ı irfana\n\nKaradır zahidin kalbi yokuşdur taati amma\nNe lazım fikr-i vesvasdan abestir fi'li insana\n\nMuhammed şanına geldi nişan-ü tacı Mevlanın\nDelili (lafeta illa) gelüpdür Şah-ı Merdan\n\nİşitsin kadı vü müftü bu davanın sebebin kim\nNESİMİ can ile başını verüpdür Hakka kurbana" + }, + { + "id": 119686.0, + "title": "Bir Kadın Yaratmakta Sufice Vehimler", + "poet": "Nizar Kabbani", + "rating": 7.0, + "poem": "Eğer sen hayatımda olmasaydın\nSenin gibi bir kadın icad ederdim\nBoyu uzun kılıç gibi\nGözleri berrak...\nTıpkı yaz göğü gibi\nYüzünü yapraklara resmederdim\nSesini yapraklara kazırdım\nGöğüsünü Şam güvercinlerine benzetirdim\nVe denize uzanmış bir balkona\nSuya dokunan ve batmaktan korkmayan\nSaçlarını gül bahçesi yapardım\nBeline bi kaside\nAğızını bir şarap kadehi\nGece boyunca meşgul olurdum\nGerdanlığının titreyişlerini\nKulak memelerinin musikisini\nTasvir etmekle\nOlmasaydın kaderin sayfalarında\nVar ederdim ey sevgilim\nŞekillerden bir şekilde\nBir parça Ay'dan ödünç alırdım\nBir avuç deniz sedefinden\nGünün ilk ışıklarından \nDenizi, yolcuları, yolculuğu ödünç alırdım.\nSenin gözlerin için\nYağdırırdım yağmuru...\nSen hayatımda olmasaydın\nYeryüzünde hava, su, ağaç olmazdı\nYeyüzünde sen olmazdın...\nSen olmasaydın... sevgilim\nGerçekte...Aylarca uğraşırdım\nBu geniş alın üzerinde\nVe aylarca...ve aylarca\nBu ince ağız ve parmaklar üzerine...\nYine de senin gibi bir kadın düşünürdüm\nElleri şeffaf\nKirpiklerinin üzerine\nİki yıldız fırlatırdım\nYatağının üzerinde\nİki mum yakardım\nFakat varmı senin bir benzerin sevgilim\nNerede bulunur...? \nNerede...? \n\n(yasak şiirler) \nçeviren: Kemal Yüksel\n\nA1" + }, + { + "id": 49663.0, + "title": "Soru", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Artık beni parktaki ağaç bile anlamıyor\nSiyah kedinizin kuyruğunda sallanan zaman\nBir zamanlar sevinçle giyindiğim\nAk bir güvercin kanadı gibi gururla giyindiğim\nTemiz ve mavi giysim değil artık.\nYalnız imkansızlığı mı anlatır bir bulut\nYağmaya hazır bekliyorsa gökyüzünde." + }, + { + "id": 50699.0, + "title": "Barışak", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Ömrümün serdar'ı gönlümün şah'ı\nSana bu günlerde noldu barışak\nGönderme ardımdan ahu imamı\nBahar geldi bayram oldu barışak\n\nBen giderim gönül senden gitmiyor\nKuru çöl'de mavi sümbül bitmiyor\nKüsenlere mevlam yardım etmiyor\nÖmür bitti çile doldu barışak\n\nKara zülüflerin dökmüş kaşına\nBen seni sevmedim boşu boşuna\nGücenmek günahtır mezar taşına\nFarzet ki Mahzuni öldü barışak" + }, + { + "id": 2225.0, + "title": "Çanakkale", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 8.0, + "poem": "Söyle Arkadaşım' dedi Anadolulu Mehmet\nyanı başındaki Anzak erine\n'nereden kopup gelmişsin,\nneden çökmüş bu mahzunluk üzerine? '\n\n'DÜNYANIN ÖBÜR UCUNDAN' dedi gencecik Anzak\n'Öyle yazmışlar mezar taşıma.\ndoğduğum yerler öylesine uzak,\nörtündüğüm topraksa gurbet bana.'\n'Dert edinme arkadaşım' dedi Mehmet\n'değil mi ki bizlerle birleşti kaderin,\ndeğil mi ki yurdumuzun koynundasın ilelebet,\nsen de artık bizdensin,\nsen de bencileyin bir Mehmet'\n\nÇanakkale'de toprağının\nüstü cennet altı mezar\nkavga bitmiş mezarlarda\nkaynaş olmuş yiten canlar.\n\n'ya sen dedi Mehmet\noyun çağındaki İngiliz erine,\n'yaşın ne senin kardeş\nböylesine erken buralarda işin ne? '\n'yaşım sonsuza dek on beş'\ndedi ufak tefek İngiliz eri.\n'köyümde askercilik oynar\ncoştururdum trampetimle bizimkileri\nderken kendimi cephede buldum\noyun muydu, gerçek miydi anlamadan,\nbir sahici kurşunla vuruldum.\nSustu boynumdaki trampet,\nson verildi böylece oyundan bozma işime\nGelibolu'da bana da bir mezar kazıldı\nmezar taşıma ON BEŞİNDE TRAMPETÇİ' yazıldı.\nÖyküm de künyem de bundan ibaret.'\n\nYağmur yağıyordu usul usul toprağa\ngöz yaşları düşerek üstüne sanki\ndamla damla ağlıyordu uzaktan uzağa\nsahibini yitiren bir trampet.\n\n'ya sizler' dedi Mehmet\ndünyanın dört kıtasından \nmezarlar dolusu erlere,\n'hangi rüzgar savurdu sizleri\nbu bilmediğiniz yerlere'\n\nkimi İngilizdi, kimi İskoç\nkimi Fransızdı, kimi Senegalli\nkimi Hintli kimi Nepalli\nkimi Avustralya'dan kimi yeni Zelanda'dan Anzak\ngemiler dolusu asker\nher biri niye geldiğinden habersiz\nGelibolu'nun oya gibi koylarından sızarak \ntırmanmışlardı dağa bayıra\nsiper siper yara gibi yarılan toprak\nmezar olmuştu savaş ardından onlara.\nKiminin BURADA YATTIĞI SANILIR\nKiminin ADI BİLİNSE DE MEZARI BİLİNMEZ\nkiminin de mezar taşında\non altı on yedi on sekiz yaşında\nEBEDİ İSTİRAHATE ÇEKİLDİĞİ yazılı.\nÇanakkale topraklarında,\nher birinin erken biten yaşam öyküsü\neski yazıtlar gibi taşlara böyle kazılı.\n'Anlamaz mıyım' dedi 'halinizden kardeşler'\nadına yazılı taşı bile olmayan asker\nAnadolulu Mehmet\n'ben de yüz yıllarca yaban ellerde\nneyin uğruna bilmeden can vermişim\nkendi yurdum uğruna can vermenin tadına\nilk kez Çanakkale'de ermişim.\nUğrunda can verdikçe vatandı ancak\nekip biçtiğim padişah mülkü toprak\ndeğil mi ki sizler alamasanız bile\nbu topraklar almış sizi sizleri basmış bağrına\nsizlere de vatan sayılır artık Çanakkale.\n\nÇanakkale'de toprağının\nüstü cennet altı mezar\nkavga bitmiş mezarlarda\nkaynaş olmuş yiten canlar.\n\nBir garip savaştı Çanakkale savaşı\nkızıştıkça kızgınlığı dindiren\nara verildikçe ateşe\ndüşmanı kardeşe\ndöndüren bir savaştı.\nKıyasıya bir savaştı\nama saygı üreten bir savaş\nyaklaştıkça birbirine\nkarşılıklı siperler\ngönüller de yakınlaştı\ndüştükçe vuruşanlar toprağa\ndostlar gibi kaynaştı.\n\nSavaş bitti.\nÖlenler kaldı sağlar gitti\nköylü köyüne döndü evli evine\nkır çiçekleri geldiler akın akın\nçekilen askerlerin yerine\nyaban gülleri, dağ laleleri, papatyalar,\nkilim kilim yayıldılar toprağa.\nSiper siper\ntoprağın savaş yaralarını örttüler\nkoyunlar koruganları yuva yaptı kendine\nkuşlar döndü gökyüzüne kurşunların yerine.\nÇiçeğiyle yemişiyle yeşiliyle\nsilah yerine saban tutan elleriyle\ngeri aldı savaş alanlarını doğa\ncan geldi toprağa silindikçe kan izleri.\nYeryüzünde cennet oldu öylece\no cehennem savaş yeri\nşimdi Çanakkale Gelibolu\nbahçe bahçe, ülke ülke\nmezar dolu.\n\nÜstü cennet altı mezar\nÇanakkale toprağının\nkavga bitmiş mezarlarda\nkaynaş olmuş yiten canlar.\n\nHuzur içinde uyusun\nvuruştukları toprakta\nkavgadan kinden uzakta\nyan yana dostça yatanlar." + }, + { + "id": 13342.0, + "title": "Güzelcin", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Koşu koşuver nargözlüm\nYuvarlak biçimli ayakların\nKüheylan kolanı gibi kuşağın\nGürbüz kalçalarının üzerinde\n\nKoştur azaplardan kaçalım\nKoruklar üzümlenmiş mi bakalım\nBir söze iki gülüş bir öpücük\nİki bedeni birbirine katalım\n\nRuhsatlım sevdamsın berigel\nKanın höpürtülü başın dik\nO seven yuyan bakışınla \nİçimi yu mermer döşegel\n\nDorukta yeni ay ince işaret\nNe kem gözler gezinir karanlığa\nNe evin sevincinden korkan bulunur\n\nAsmalarda güneş ve çocuklarımız\nÇardakta ıslak ve ekşi uyur\nBacın bazlama yağlasın sahana\nMutluyuz tüm dünyaya duyur" + }, + { + "id": 31705.0, + "title": "Sana", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 6.0, + "poem": "Gençliğim ardında sürünsün\nAşkına ihanet edersem eğer.\nEn kalpsiz cellatlar boynumu vursun\nSenden başkasını seversem eğer.\n\nAllahı unuttum, yalnız sana taptım\nSevmekti maksadım, ben sana ne yaptım.\nBana her yer zindan sen olmadıkca\nAşkım ölmeyecek; kalbim durmadıkca." + }, + { + "id": 94208.0, + "title": "Hani Benim Gençliğim Nerde..", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Hani benim gençliğim nerde\nBilyelerim topacım\nKiraz agacı altında yırtılan gömleğim\nÇaldılar çocukluğumu habersiz.\n\nPenceresiz kaldım anne\nUçurtmam tellere takıldı\nHani benim geçnçliğim nerde.\n\nNe varsa bu gençliği yakan \nEkmek gibi aşk gibi\nNe varsa güzellikten yana \nBölüştüm büyümüştüm.\n\nBu ne yaman çelişki anne \nKurtlar sofrasına düştüm\nHani benim gençliğim nerde.\n\nHani benim sevincim nerde\nAkvaryumum kanaryam" + }, + { + "id": 20180.0, + "title": "Aylak Göz", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Erkenden aşındırır aşkını \nOdaların köşelerine zamansız oturur\nDuyarsa bir çocuğun\nOyundan çağrıldığını\n\nBaşının her seferinde döndüğü kumarı\nGönlünü bir tarzla kurularken kazanır\nAnlarsa yenilen bir kadının \nDarda kaldığını\n\nKendi kendine ardaşak kaçağı\nArada bir bakınır ne yaptığına \nSüresiz kapılır tablolara yangelir\nVe oturdu mu bir masaya\nHakkını verir çay içmenin\n\nBu adam kitapların uçlarına\nÇizilmiş itilmiş resim\nKorkmadan yaşar tebessüm gösterir\nAğır başıyla nöbet alır\nDağdan kaçar şehri çevirir\nVe bırakır gönlünü bir tazı sıçramasına\n\nErkenden aşındırır aşkını\nAnlamaz bir kadının\nSüresiz kapılıp yangeldiği tablolara\nSeverek tebessüm attığını\nAğır başıyla kopar dağdan\nNöbet alır şehri devirir." + }, + { + "id": 2451.0, + "title": "Meçhul Öğrenci Anıtı", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 7.0, + "poem": "Buraya bakin, burada, bu kara mermerin altinda\nBir teneffus daha yasasaydi\nTabiattan tahtaya kalkacak bir cocuk gomuludur\nDevlet dersinde oldurulmustur\n\nDevletin ve tabiatin ortak ve yanlis sorusu suydu: \n- Maveraunnehir nereye dokulur? \nEn arka sirada bir parmagin tek ve dogru karsiligi: \n- Solgun bir halk cocuklarının ayaklanmasinin kalbine! dir\n\nBu olumu de bastirmak icin boyuna mekik oyali mor\nBir yazma baglayan eski eskici babasi yazmistir: \nYani ki onu oyuncaklari olduguna inandirmistim\n\nO gunden boyle asker kaputu giyip gizli bir geyik\nYavrusunu emziren gece camasircisi anasi yazdirmistir: \nAh ki oglumun emegini eline verdiler\n\nArkadaslari zakkumlarla ormuslerdi su siiri: \nAldirma 128! Intiharin parasiz yatili kucuk zabit okullarinda\nHer cocugun kalbinde kendinden daha buyuk bir cocuk vardir\nButun sinif sana cocuk bayramlarinda zarfsiz kuslar gonderecek." + }, + { + "id": 2116144.0, + "title": "Şimdi İzmir'de", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 9.0, + "poem": "Şimdi İzmir'de sabahın sekizi\nKarşıyaka'da, Alsancak'ta, Güzelyalı'da\nBir ağ dolusu balık gibi gençliğimizi\nDaha yeni çektik denizden, rüyalarımızı da...\nTürküler övüyor sevgimizi\nŞimdi İzmir'de sabahın sekizi\nŞu deniz, şu gemiler, bizim malımız\nAltın saçar gibi güneş tembelliğimizi\nKarınca gibi çalışıyor adamlarımız\nİncir işleyen kızlar sayıklar hikâyemizi\nŞimdi İzmir'de sabahın sekizi\nRüzgâr yalnız saçların için\nTanrı öyle birleştirmiş ki sevincimizi\nNe umutsuzluk var, ne korku, ne kin...\nFotoğraflar çekiyor resimlerimizi.\nŞimdi İzmir'de sabahın sekizi\nOkaliptüs, yosunlar aşkımızla öpüşür\nAnneler emzirir hayallerimizi\nBütün kızlar bizim için salınarak yürür\nAma zaman boş koydu hayallerimizi\nŞimdi İzmir'de sabahın sekizi\nGözyaşlarım yüzüne döküldü, anlamadı\nAynı yastıkta bitirdik birbirimizi\nAltın kemerlerin içi boş kaldı\nHangi zalim eller biçti ekinimizi?" + }, + { + "id": 3701.0, + "title": "Haziranda Ölmek Zor", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 9.0, + "poem": "orhan kemal'in güzel anısına \n\nişten çıktım \nsokaktayım \n elim yüzüm üstümbaşım gazete \n\nsokakta tank paleti \nsokakta düdük sesi \nsokakta tomson \n sokağa çıkmak yasak \n\nsokaktayım \ngece leylâk \n ve tomurcuk kokuyor \nyaralı bir şahin olmuş yüreğim \nuy anam anam \nhaziranda ölmek zor! \n\nhavada tüy \nhavada kuş \nhavada kuş soluğu kokusu \nhava leylâk \n ve tomurcuk kokuyor \nne anlar acılardan/güzel haziran \nne anlar güzel bahar! \nkopuk bir kol sokakta \n çırpınıp durur \n\nçalışmışım onbeş saat \ntükenmişim onbeş saat \nacıkmışım yorulmuşum uykusamışım \nanama sövmüş patron \n ter döktüğüm gazetede \nsıkmışım dişlerimi \nıslıkla söylemişim umutlarımı \n susarak söylemişim \nsıcak bir ev özlemişim \nsıcak bir yemek \nve sıcacık bir yatakta \n unutturan öpücükler \nçıkmışım bir kavgadan \n vurmuşum sokaklara \n\nsokakta tank paleti \nsokakta düdük sesi \nsarı sarı yapraklarla birlikte sanki \n dallarda insan iskeletleri \n\nasacaklar aydemir'i \nasacaklar gürcan'ı \n belki başkalarını \npis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim \ndökülüyor etlerim \n sarı yapraklar gibi\n\nasmak neyi kurtarır\n sarı sarı yaprakları kuru dallara? \nyolunmuş yaprakları\nkırılmış dallarıyla\n ne anlatır bir ağaç\nhani rüzgâr\nhani kuş\n hani nerde rüzgârlı kuş sesleri? \n\nasılmak sorun değil\n asılmamak da değil\nkimin kimi astığı\nkimin kimi neden niçin astığı\n budur işte asıl sorun! \n\nsevdim gelin morunu\nsevdim şiir morunu\nmoru sevdim tomurcukta\nmoru sevdim memede\n ve öptüğüm dudakta\nama sevmedim, hayır\niğrendim insanoğlunun\n yağlı ipte sallanan morluğundan! \n\nneden böyle acılıyım\nneden böyle ağrılı\nneden niçin bu sokaklar böyle boş\nniçin neden bu evler böyle dolu? \nsokaklarla solur evler\nsokaklarla atar nabzı\n kentlerin\nsokaksız kent\nkentsiz ülke\nkahkahanın yanıbaşı gözyaşı\n\nişten çıktım\nelim yüzüm üstümbaşım gazete\nkaranlıkta akan bir su\n gibi vurdum kendimi caddelere\nhava leylâk\n ve tomurcuk kokusu\nhavada köryoluna\nhavada suçsuz günahsız\n gitme korkusu\nah desem\n eriyecek demirleri bu korkuluğun\noh desem\n tutuşacak soluğum\n\nasmak neyi kurtarır\n öldürmek neyi\nyaşatmaktır önemlisi\n güzel yaşatmak\nabeceden geçirmek kıracın çekirgesini\n ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak\n\nah yavrum\nah güzelim\ncanım benim / sevdiceğim\n bitanem\nkısa sürdü bu yolculuk\n n'eylersin ki sonu yok! \ngece leylâk\n ve tomurcuk kokuyor\nuy anam anam\nhaziranda ölmek zor! \n\nnerdeyim ben\nnerdeyim ben\n nerdeyim? \nkimsiniz siz\nkimsiniz siz\n kimsiniz? \nne söyler bu radyolar\ngazeteler ne yazar\nkim ölmüş uzaklarda\n göçen kim dünyamızdan? \n\nasmak neyi kurtarır\n öldürmek neyi? \nyolunmuş yaprakları\n ve kırılmış dallarıyla bir ağaç\n söyler hangi güzelliği? \n\nkökü burda\n yüreğimde\nyaprakları uzaklarda bir çınar\nıslık çala çala göçtü bir çınar\n göçtü memet diye diye\n şafak vakti bir çınar\n silkeledi kuşlarını\n güneşlerini:\n«oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,\n memet! »\n\ngece leylâk\n ve tomurcuk kokuyor\nüstümbaşım elim yüzüm gazete\nvurmuşum sokaklara\nvurmuşum karanlığa\n uy anam anam\n haziranda ölmek zor! \n\nbu acılar\nbu ağrılar\n bu yürek\nneyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar\nbu ağaçlar niçin böyle yapraksız\nbu geceler niçin böyle insansız\nbu insanlar niçin böyle yarınsız\nbu niçinler niçin böyle yanıtsız? \n\nkim bu korku\n kim bu umut\nne adına\n kim için? \n\n«uyarına gelirse\n tepemde bir de çınar»\n demişti on yıl önce\ndemek ki on yıl sonra\ndemek ki sabah sabah\ndemek ki «manda gönü»\ndemek ki «şile bezi»\ndemek ki «yeşil biber»\nbir de memet'in yüzü\nbir de güzel istanbul\nbir de «saman sarısı»\nbir de özlem kırmızısı\ndemek ki göçtü usta\nkaldı yürek sızısı\n geride kalanlara\n\nnerdeyim ben\n nerdeyim? \nkimsiniz siz\n kimsiniz? \n\nyıllar var ki ter içinde\n taşıdım ben bu yükü\nbıraktım acının alkışlarına\n 3 haziran '63'ü\n\nbir kırmızı gül dalı \n şimdi uzakta\nbir kırmızı gül dalı\n iğilmiş üzerine\nyatıyor oralarda\nbir eski gömütlükte\n yatıyor usta\nbir kırmızı gül dalı\n iğilmiş üzerine\nokşar yanan alnını\nbir kırmızı gül dalı \n nâzım ustanın\n\ngece leylâk\n ve tomurcuk kokuyor\nbir basın işçisiyim\nelim yüzüm üstümbaşım gazete\ngeçsem de gölgesinden tankların tomsonların\n şuramda bir çalıkuşu ötüyor\nuy anam anam\nhaziranda ölmek zor! \n\n\n------------------------------------------\n1963'lerde yaşanılanları ben, ancak böyle dökebildim 1976'larda şiire.\nOnüç yılda özümsemişim o olayları, onüç yıl sonra damıtabilmişim. O günleri yaşayıp da ozanlığa soyunanlar, elbette ki benden daha iyi yapabileceklerdir bu işi. \"El elden üstündür, taa arşa kadar\" demiş eskiler. \n Hasan Hüseyin" + }, + { + "id": 44956.0, + "title": "Gitti Gider", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Gönül, kararın bulurum\nTen yıpranır, elden gider.\nÜstüne kilit vururum, \nKul, köle, kurban olurum\nCan çekişir, elden gider.\nİki gözüm iki çeşme, \nDüşerim canın peşine\nYar tükenir, elden gider..." + }, + { + "id": 46636.0, + "title": "İkimiz Aynı Gün Doğmuşuz", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "İkimiz aynı günde doğmuşuz\nBirimiz kuş tüyü bir yatakta\nBirimiz acıların kucağında\nBirimiz doğar doğmaz üç doktor kesmiş göbeğini\nBirimizin kendi anası\nBirimize günlerce zevk mutluluk emzirmişler\nBirimize yokluk acı ve sefalet\n\nİkimiz aynı gün okula başlamışız\nBirimiz şehrin en pahalı kolejinde\nBirimiz bir mahalle mektebinde\nBirimizin evinde özel günler, özel öğretmenler\nBirimizin evinde yaşanmamış gün görmemiş\nEn acı dersler...\n\nVe yıllar sonrasında birimizin elinde yaldızlı diplomalar\nBirimiz ortaokuldan terk\nVe hayatı boyunca tek! \n\nİkimiz aynı gün gurbete çıkmışız\nBirimiz avrupa'ya tahsile\nBirimiz askere\nBirimize adam oldu dediler alkış tuttular\nBirimizi hep yok saydılar ve de unuttular\n\nBirimiz hep ev değiştirdi, dost değiştirdi, sevgili değiştirdi\nTıpkı gömlek değiştirir gibi\nBirimiz ne değişti, ne değiştirdi sevdiklerini\nBir saatli bomba gibi gömdü içine çektiklerini! \n\nAma birgün \nİkimiz de öleceğiz\nElbette senin mezarın mermerden olacak\nBenimkisi şüphesiz meçhul kalacak\nAma unutma\nSakın unutma dostum\nSenin Tanrı'ya borcun\nBenimse hep alacağım olacak..." + }, + { + "id": 22909.0, + "title": "Allah'ım Bu Vuslatı Hicran Etme", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Allahım bu vuslatı hicran etme\nAşkın sarhoşlarını nalan etme\n\nSevgi bahçesini yemyeşil bırak\nBu mestlere bahçelere kasdetme\n\nDalı yaprağı vurma hazan gibi\nHalkını başı dönmüş zelil etme\n\nKuşunun yuvasının ağacını\nYıkma da kuşlarını perran etme\n\nKumunu ve mumunu karıştırma\nDüşmanları kör et de şadan etme\n\nHırsızlar aydınlığın düşmanıdır\nOnların işlerini asan etme\n\nİkbal kıblesi yalnız bu halkadır\nUmut kabesin öyle viran etme\n\nBu çadır iplerini öyle katma\nÇadır senindir eya sultan etme\n\nYok dünyada hicrandan daha acı\nNe istiyorsan et de onu etme" + }, + { + "id": 29081.0, + "title": "Bir Bir Sayayım Onları", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu akşam onlardan söz etmeliyim bir bir\nBu akşam, bu yerde anıma geliniz\n\nManuel Antonio Lopez\nKardaş\n\nLizboa Calderon\nDiğerleri hayınlık ettiler biz yolumuza devam ediyoruz\n\nAlejandro Gutieerrez\nSeninle düşen bayrak\nAyağa kalkıyor\nBütün yeryüzünde\n\nCesar Tapia\nBu bayraklar üstünde yüreğin\nBu gün Plaza’da çırpınıyor\n\nFilomeno Chavez,\nElini asla sıkmadım, ama elin burada\nBu ölümün öldüremediği temiz bir eldir\n\nRamona Parra\nGenç parıldayan yıldız\nRamona Parra\nKahraman kadın\nRamona Parra kanlı çiçek\nDostumuz, ey yiğit yürek\nÖrnek çocuk, altın gerilla\nAdına bu savaşı izleyeceğimize yemin olsun\nYayılan kanın her yanda çiçekler gibi açsın" + }, + { + "id": 96579.0, + "title": "Mardin", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Kuşlarını salmıştır çatılar\nVe hasatçı bir gökyüzü ki\nEğilip üstüne düşecek kadar\nTaştan ağzıyla öpmüştür seni\nKan revan içinde alnaçlar\n\nYazmak dostlara neye yarar\nElinde hançerden bir yelpaze\nUzakta genç ve lâcivert dağlar\nGözlerinin siyahı gitmiştir\nTelgraf çiçekleri astımlı kamyonlar\n\nÇiçeğe kesmiştir karabasan\nDönüşmüştür bir yurtsamaya\nİşte gülgillerden armut\nİşte baklagillerden akasya\nNeye yarar yazmak dostlara\n\nÖlümü doğrusu hiç düşünmedim\nAma düşündüm uzak kardeşlerimi\nHey bayan Erozyon budur dileğim\nBir gün parlatmak istersen beni\nGöm beni ilkin bir güzel karart\n\nKılıç kalkan gürz ve at\nTâ çocukluğumdan beri\nNe buldumsa okudum\nSonunda anladım ki\nBir kitapta resim şart" + }, + { + "id": 40193.0, + "title": "Bir Aşk Bulsam", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir aşk bulsam, yağmurunda ıslansam\nBir dost bulsam, irfanında beslensem\nBir dağ bulsam, sinesine yaslansam\nYalınızlığım bitermola, bilmem ki?" + }, + { + "id": 102182.0, + "title": "Dilim Bülbül Oldu Öter", + "poet": "Aşık Paşa", + "rating": 6.0, + "poem": "Dilim bülbül oldu öter\nAhım cana kılur eser\nTürlü türlü yemiş biter\nMamur oldu bostanımız\n\nGeçenler n'etti n'eyledi\nHer birisi bir ad koydu\nLeyla ile Mecnun gibi\nSöyleniser destanımız\n\nAşk ile başım hoşdürür \nKande varsam yoldaşdürür\nYıl on iki ay sarhoşdürür\nAşktan içmiştir canımız\n\nMuti olduk aşk haline \nBakmadık dünya malına\nGirdiler erenler yoluna\nTamam oldu imanımız\n\nNe kaşadır ne gözedir\nMeylimiz güzel yüzedir\nDaima solmaz tazedir\nBu bizim gülistanımız\n\nKim buldu derman ecele \nGörsek geri kim ki gele\nDahi gideriz ol yola\nMenzildedir kervanımız\n\nAşık Paşa'm nice nice \nDevlet anın ol göz aça\nBizden dahi gelüp geçe\nBu yalancı devranımız" + }, + { + "id": 49651.0, + "title": "Sevinmeyi Bilenlerin Şiiri", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 7.0, + "poem": "Sevinç bizim güneşte üzümlerden \nSabah işe giderken \nDüş diye süzdüğümüz güzelliktir \nBaşını döndürür bekletirsen \n\n Ortanca çiçeğinin gölgesine \n Bize görünmeden sığınıveren \n Küçücük bir böceğin çıtırtılı sessizliği \n Simgesidir bitmez çabamızın \n Seni sevmek gibidir \n\nÇınar sanki mektubunu getiren \no güleç ve dalgacı arkadaştır \nNaneler üstünde yatacağımız halı \nDerenin sesi tren sesidir. \n\n Aşk bizim her dokunuşta \n Ölür gibi sarsıldığımız şeydir." + }, + { + "id": 20716.0, + "title": "Kafiye", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "ne diye\nbu şuna\nşu buna\nkafiye?\nbaşa taş\naşa yaş\nHey'e ney\ntuhaf şey\n\nkafiye\nmantığı\no mantık\nhediye \nsandığı\n bu sandık!\no mantık\nbu sandık-\nta sandık\nve yandık \nne yandık\n\nhendese\nkümese \ntıkılmak\nhadise\nkırkayak\nadese\noyuncak\nvesvese\ngökbayrak\nölümse\ngel dese\ntak tak tak\nmu-hak-kak\n\nsorular\nsordular\nneden çok\nnasıl yok\nniçin var\n\nsanatsız\npapağan\nneden çok\nve atsız \nkahraman\nniçin yok\n\nçok ve yok\nyok ve çok\naç ve tok\ntok ve aç\ntut ve kaç\nsaklambaç\n\nneden çok\nnasıl yok\nniçin var\n\nniçin'i\nboğarken\npiçini\nyatakta\nbastılar\nşafakta\nastılar\n\nve derken\nnasıl yok\nniçin var\n\nbir varmış\nbir yokmuş\nkaramış \nve kokmuş\ndünyamız\nrüyamız\nkapkara\nmanzara\ngebeler\ndöşeksiz\nebeler\nisteksiz\nkubbeler\ndesteksiz\nhabbeler\nsüreksiz\ntürbeler\nmeleksiz\ntövbeler\ngerçeksiz\ncübbeler\nyüreksiz\ncezbeler\nşimşeksiz\nizbeler\nemeksiz\nheybeler\nekmeksiz\n\nkafiye\nhikaye\ndava tek\nölmemek\npeygamber\nne haber\nbir batan \nvar vatan\nkandil loş\nocak boş\nve dağ dağ\nelveda!\n\ngitme kal\nnefes al\nemir tez\nbekletmez\nve O nur\nbulunur\nişte iz\ngeliniz\ntoprak post\nALLAH DOST..." + }, + { + "id": 37274.0, + "title": "Durmayalım", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Sa' d! diyor ki: \"Bir gece biz karban ile\nAheste-seyr iken yolumuz düştü bir çöle.\nSür'atle tayy için o beyaban ı vahşeti,\nHep yolcular feda ederek istirahati,\nGitmektelerdi. Bir aralık bende meşye tab,\nHiç kalmamış ki düşmüşüm artık zebfin ı hab.\nAvare bir piyadeyi bekler mi kafile? \nNaçar şedd i rahl edecek ta be-merhale.\nDurmuş, diyordu, bir de uyandım ki, sarban:\n\"Kalk ey zavallı yolcu, uzaklaştı karban! \nUykum benim de yok değil amma bu deşt zar,\nAraıngalı olur mu ki bin türlü korku var? \nSer-ınenzil i merama varır durmayıp giden; \nyoktur necat ümidi bu çöller geçilmeden.\nHeyhat, yolda böyle düşen uyku derdine,\nHep yolcular gider de kalır kendi kendine! \"\nV ak' a hiç bir şey değildir; haklısın, lakin düşün.\nBaşka bir düstfir ı hikmet var mı, insaf et, bugün? \nVarmak istersen - diyor Sa' d! - eğer bir maksada,\nTuttuğun yollar tükenmekten muarra olsa da; \nŞedd i rahl et, durmayıp git, yolda kalmaktan sakın! \nMerd-i sahib-azm için neymiş uzak, neymiş yakın? \nHangi müşkildir ki himmet olsun, asan olmasın? \nHangi dehşettir ki insandan hirasan olmasın? \nİbret al erbab ı ikdamın bakıp asarına: \nDağ dayanmaz erierin dağlar söken ısranna.\nBir münevvim ses değil yer yer hun1şan velvele:\nFevc fevc akmakta insanlar bütün müstakbele.\nNehr-i feyza feyz-i insaniyyetin ahengine\nUymadan, kabil değildir düşmernek bir engine.\nMenzil-i maksuda varmazsın uyanmazsan eğer...\nV ar mı bak, yollarda hiç bi dar olanlardan eser? \nişte atidir o ser-menzil denen aramgah; \nKarban akvam; çöl mazi; atalet sedd-i rah.\nDurma, mazi bir mugaylauzar ı dehşetnaktir; \nGit ki, au korkusuzdur, hem de kudsi haktir.\nÇok şedaid iktiham etmek gerektir, doğrudur...\nYelıleten avare bir seyyahı yollar korkutur; \nKorku, lakin, azmi te'yid eylemek 1cab eder:\nKurtulursun şedd i rahl etmiş de gitmişsen eğer:\nÇünkü düşmüşsün hayatın - ez kaza- feyfasına,\nGitmen icab eyliyor tamenzil-i aksasına.\nDüşmernek madem elinden gelmemiş evvel senin,\nÖlmeden olsun mu ey miskin, bu çöller medfenin? \nintihar etmek değilse yolda durmak, gitmemek,\nAsumandan refref indirsin demektir bir meL:k! \n\"Leyse li'l-insani illa ma sea\" derken Huda; *\nAnlarnam hiç meskenetten sen ne beklersin daha? \nDavran artık karbanın arkasından durma, koş! \nMahvolursun bir dakikan geçse hatta böyle boş.\nMenzil almışlar da yorgun, belki senden bi-mecal! \nBelki yok, elbette öyle! Sen ne etmiştin hayal? \nŞöyle gözden geçse bir bilkat temaşa-hanesi:\nÇıkmıyor bir zerre fa'aliyyetin biganesi.\nAsumani, hakdani cümle mevcfidat için \nKurtuluş yoksa'y-i daimden, terakkiden bugün.\nYer çalışsın, gök çalışsın, sen sıkılmazsan otur! \nBunların hakkında bilmem bir bahanen var mı? Dur! \nMasiva bir şey midir, boş durmuyor Halik bile: **\nBak tecelli eyliyor bin şe'n-i gunagun ile.\nEy, bütün dünya ve mafiha ayaktayken; yatan! \nLeş misin, davranmıyorsun? Bari Allah'tan utan. \n\n* \"Necm (53) sı1resi, 39. ayet. Meali: \"İnsan için kendi sa'yinden (çalışmasından, emeğinden) başka bir şey yok.\" \n\n** \"HiHik\" -burada- başı hırıltılı ha (hı) ve sonu kalın ka (kaf) harfi ile, \"Yaratan, Yaratıc ı, Allah\" manasında... Aynı kelime (ha) ve (kaf) sesleri ile \"berber\"; (he) ve (kef) sesleriyle okunduğunda ise \"heliik eden, yok edici' manalarma geldiğinden -latin harflerinin yetersizliği yü-zünden- bu izahata lüzum görüldü." + }, + { + "id": 42503.0, + "title": "Lale Devri", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne olur İstanbul'u böyle ağlatmayın\nBiraz sevindirin şu sokakları ya da\nGelin benimle bir akşam, Kumkapı'da\nBalıkçı meyhanelerinde sabahlayın\n\nHer sabah güneşi doğarken seyredelim\nGelin yaşayalım, uykular şöyle dursun\nYeter ki canım efendim gönlünüz olsun\nBugün Emirgan'a, yarın Göksu'ya gidelim\n\nKaptırın kendinizi bir çılgınlıklara\nElbet böylesine yaşamak daha iyi\nBir gün ölüp yem olmaktansa balıklara\n\nBilene aslında her devir Lale Devri\nAklınız varsa Nedim gibi yaşayın\nOrhan Veli misali dinleyin şu şehri" + }, + { + "id": 37442.0, + "title": "Vasiyet", + "poet": "Şeyh Edebali", + "rating": 8.0, + "poem": "Osmanlı Sultanı Osman Bey'e Kayınpederinin vasiyetidir.\n\nEy oğul, Bey'sin! \nBundan sonra öfke bize, uysallık sana.\nGüceniklik bize, gönül almak sana.\nSuçlamak bize, katlanmak sana.\nAcizlik bize, yanılgı bize, hoşgörmek sana.\nGeçimsizlik, çatışmalar, \nUyumsuzluk, anlaşmazlıklar bize, bağışlamak sana.\nEy oğul, bölmek bize, bütünlemek sana.\nÜşengenlik bize, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.\nEy oğul, \nSabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz.\nŞunu da unutma, insanı yaşat ki devlet yaşasın.\nEy oğul, işin ağır, işin çetin, gücü kıla bağlı.\nAllah yardımcın olsun." + }, + { + "id": 19222.0, + "title": "Anladım", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Bulutları düşünüyorum kuşları ve aşkı\nTarihleri var da onların hattâ anıları\nVatanları olmadı hiçbir zaman ki onlar\nAyışığına karıştılar yeryüzünden göçerek\n\nVe bırakarak metal bir uygarlığı geride\n\nAnladım ayaklarımın altındaki dünya değil\nÇocuk sevinçleri ipinden koparılmış uçurtmalar\nBulutu ve suyu izliyor soluk bir sonsuzluk\nAnladım yüreğimdeki rüzgârla sürükleniyorum\n\nÜşüdüğümü unutuyorum yalnızlığımı da\nYasaksa artık bu ülkeden çıkmamız\nVatansız olduğumuzu bilelim diyedir\nMayınlayarak ömrümüzün kalan kısmını\n\nAnladım vatansızlıktır bir şaire yakışan" + }, + { + "id": 99907.0, + "title": "İsmi Olmayan Şiirler 6", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 6.0, + "poem": "'Kim Muslumanlarin derdini kendine mal etmezse\n onlardan degildir.'\n\n Hadis-i Serif\n\nMuslumanlik nerde! Bizden gecmis insanlik bile...\nAdem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile! \nKac hakiki musluman gordumse, hep makberdedir; \nMuslumanlik, bilmem amma, galiba goklerdedir; \nistemem, dursun o payansiz mefahir bir yana...\nGosterin ecdada az cok benziyen kan bana! \nisterim sizlerde gormek irkinizdan yadigar, \nCok degil, ancak necip evlada layik tek siar.\nVarsa sayet, soyleyin, bir parcacik insafiniz:\nBoyle kansiz miydi -hasa- kahraman eslafiniz? \nBoyle dusmus muydu herkes ayrilik sevdasina? \nBenzeyip sirazesiz bir mushafin eczasina, \nHic gorulmus muydu olsun kayd-i vahdet tarumar? \nBoyle olmus muydu millet canevinden rahnedar? \nBoyle acliktan bogazlar miydi kardes kardesi? \nBoyle adet miydi bi-perva, yemek insan lesi? \n\nIrzimizdir cignenen, evladimizdir dogranan...\nHey sikilmaz, aglamazsan, bari gulmekten utan! ...\n'His' denen devletliden olsaydi halkin behresi:\nPayitahtindan bugun tasmazdi sarhos naresi! \n\nKurd uzaklardan bakar, dalgin gorurmus merkebi.\nSaldirimis ansizin yaydan bosanmis ok gibi.\nLakin, ask olsun ki, aldirmaz otlarmis esek, \nSanki tavsanmis gelen, yahut kiliksiz kostebek! \nKar sayarmis bir tutam ot fazla olsun yutmayi...\nHasmi, derken, cullanirmis yutmadan son lokmayi! ...\n\nBu hakikattir bu, sasmaz, bildigin usluba sok:\nHalimiz merkeple kurdun ayni, asla farki yok.\nBurnumuzdan tuttu dusman; biz bogaz kaydindayiz; \nBir bakin: hala mi hala ihtiras ardindayiz! \nSaygisizlik elverir... Bir parca olsun arlanin:\nVakti coktan geldi, hem gecmektedir arlanmanin! \nDavranin haykirmadan nakus-u izmihaliniz...\nOyle bir buhrana sapmistir ki, zira, halimiz:\nZevke dalmak soyle dursun, vaktiniz yok mateme! \nDavranin zira gulunc olduk butun bir aleme, \nBeklesirken gokte yuz binlerce ervah, intikam; \nYerde kalmis, na'sa benzer kavm icin durmak haram! ...\nKahraman ecdadinizdan sizde bir kan yok mudur? \nYoksa, istikbalinizden korkulur, pek korkulur.\n\n 1913" + }, + { + "id": 47024.0, + "title": "Usanmadan Seveceğiz Birbirimizi", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "Hayır! Bu sana son şiirim olmayacak\nNe de son şarkım... Asla! \nYazacağım hergün yeniden\nHergün bir öncekinden fazla...\n\nBir gün seni anlatacağım\nBir gün aşkını...\nBelki sonuncu şiirimde bulacağım\nEn sıcak bakışını! ...\n\nSonra kendimden bahsedeceğim\nMısralarda titreyeceğim ılık ılık.\n''Bu şarkı var ya! '' diyeceğim\nAnlayacaksın ve güleceksin ışık ışık...\n\nZ' ye gelmeyeceğim hiç\nHep A' larda demirleyeceğim\nSen özlemler açacaksın sabırsızlığında\nBense fırtınalarda serinleyeceğim! ...\n\nVe böyle sürüp gidecek aşkımız usanmadan\nUsanmadan seveceğiz birbirimizi\nSen bana, ben sana doymadan\nAncak ölüm yenebilecek ikimizi..." + }, + { + "id": 5898.0, + "title": "Mutlu Kişi", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşk kitabını evirdim,çevirdim,\nBir adam konuştu kitabın içinden;\nYüreği yana yana bir adam:\n\n'Kimdir mutlu kişi, bilir misin?\n\nBir karısı olacak, ay gibi güzel,\nBir gecesi sürecek yıl kadar uzun...'" + }, + { + "id": 1235.0, + "title": "Sessiz Gemi", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "Artık demir almak günü gelmişse zamandan, \nMeçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. \n\nHiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; \nSallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. \n\nRıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, \nGünlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. \n\nBiçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. \nHicranlı hayatın ne de son matemidir bu. \n\nDünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; \nBilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler. \n\nBir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. \nBir çok seneler geçti; dönen yok seferinden" + }, + { + "id": 47671.0, + "title": "Boş Bıraktın", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşkımızdan ödül diye\nYüreğimde taş bıraktın\nGidiyorken imza diye\nGözlerimde yaş bıraktın\n\nHayatımda ne tat ne tuz\nSensiz odam buz kesti buz\nGecelerim hep uykusuz\nSol yanımı boş bıraktın\n\nMutlu musun oralarda\nOlamadık bir arada\nSen gideli buralarda\nBoynu bükük baş bıraktın\n\nNeden bitti niye küstük\nDiken oldu yatak yastık\nSen gideli yüzü asık\nİki çatık kaş bıraktın\n\nGünüm kara gecem kara\nMahkum ettin dört duvara\nKavuşmadan ilkbahara\nDört mevsimi kış bıraktın..." + }, + { + "id": 30771.0, + "title": "Sen Olmasan", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Sen bir aşksın ben bir mecnun\n Sen olmasan ben olmazdım\n Sen bir gülsün ben bir bülbül\n Sen olmasan ben olmazdım\n\n Kalbimde yaşarsın her an\n Varım yoğum sensin inan\n Kalbimdeki aziz mihman\n Sen olmasan ben olmazdım\n\n Ansızın kalbime girdin\n Türlü türlü dertler verdin\n Beraberce çeker derdin\n Sen olmasan ben olmazdım\n\n Sensin benim cümle varım\n Yoktur başka kisb ü kârım\n Hem yazımsın hem baharım\n Sen olmasan ben olmazdım\n\n Bağrımdaki açan çiçek\n Türlü koku türlü irenk\n Bu bendeki olan gerçek\n Sen olmasan ben olmazdım\n\n Dokun Veysel tele dokun\n Coştu gönül etti akın\n Sensin bana benden yakın\n Sen olmasan ben olmazdım" + }, + { + "id": 1771834.0, + "title": "Geldim", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 8.0, + "poem": "Geldim,gitmelere bekle diyerek.\nAttım valize birkaç kırgınlık,\nBir iki vefasızlık.\nBir kaç acı söz,\nBenim hatırladıklarım.\nBir kaç iyi söz,\nSenin unuttukların.\nGeride kalan ne varsa; \nBoğazın sularına serdim.\nGeldim,korkma aç kapıyı,\nSende kalmaya değil; \nbeni almaya geldim." + }, + { + "id": 13341.0, + "title": "Busat", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Artist milletizdir.\nBizde defaten ölünür\nve kalkılır ki sofralardan\nhamdüsenalarla palalarla\nel yıkanmadan\nağız misvaklanmadan\nzinhar vurulmaz ha\nne dosta ne düşmana" + }, + { + "id": 60673.0, + "title": "Keşişler Geçti Ölümden", + "poet": "Bejan Matur", + "rating": 6.0, + "poem": "Yüzüm eskiydi\nZaman sonrasız, unutkan\n\nYatağım öyle derin\nOnca batık hüznü taşıyan\n\nKeşişler geçti ölümden\nKan ve tufan\n\nSes ve susuş\nYankı ve buz\nKaraya bağlayan\nBatmak için kara göründü\nKıyıya sağır dalga durmaz" + }, + { + "id": 33883.0, + "title": "Zulümler Yağmur Gibi Yağmaya Başlayınca", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 7.0, + "poem": "Paydostan sonra gişeye önemli bir mektup getiren biri gibi:\nGişe çoktan kapalıdır.\nYaklaşan bir sel felaketi karşısında kenti uyarmak\nisteyen biri gibi:\nAma başka bir dilde konuşan. Kimse anlamayacaktır onu.\nDört kez kendisine bir şey verilen bir kapıyı\nbeşinci kez çalan bir dilenci gibi:\nBeşinci kez aç kalır.\nYarasından kan boşanan ve doktoru bekleyen biri gibi:\nKan durmaz, hep boşanır. \n\nBiz de ortaya çıkıyor ve bize yapılan zulümleri haber\nveriyoruz. \n\nİlk kez arkadaşlarımızın yavaş yavaş katledildiğini\n bildirdiğimizde\nçığlıklar göklere ağdı.\nYüz kişiydi katledilen. Ama bin kişi katledildiğinde\nve ölümlerin sonu gelmediğinde bir sessizlik\n kapladı ortalığı \n\nZulümler yağmur gibi yağmaya başlayınca\n\"dur! \" diyen olmaz artık, \n\nCinayetler üst üste yığılmaya başlayınca görülmez\n oluverirler.\nÇekilen acılar dayanılmaz olunca duyulmaz artık\n hiçbir çığlık.\nÇığlıklar da yaz yağmuru gibi yağar." + }, + { + "id": 27917.0, + "title": "Allah Dostu 2", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Allah dostu odur ki, nefsine tek pay biçmez; \nKırk yıl bir ekşi ayran özler de onu içmez." + }, + { + "id": 18907.0, + "title": "Hüzün", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yıllardır yütürdüğüm güneşi arıyorum\nHüznümü kolarımla sımsıkı sarıyorum\nSanki dev bir kasırga emiyor yüreğimi\nYoksa bu derin acı ruhumun gömleğimi\nBu hayal,bu pelerin giyen esrarlı kadın\nUçan kelebeği mi,dudağımda feryadın\nKah görünüp kaybolan, kah konan pencereme\nKah demir yumruk gibi sıkışan hançerime" + }, + { + "id": 10405.0, + "title": "Ara Çağrı", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Sen bir taze haber gibi gelmiştin unutmadım \nHer gelişin bir taze haberdi, unutmadım \n\nAşktı alıp verilen, altın bir vakitti yaşadığımız \nBir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki, unutmadım \n\nCan oynardı evlerde, yollarda, meydanlarda \nCan alınıp can verilirdi, hiç unutmadım \n\nSen uyurdun, uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi \nKıyısından seyredilen bir denizdi sanki, unutmadım \n\nAh sevgili! hayat görünürdü kapından bir çırpınış yüreklerimizde \nSen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde, unutmadım \n\nToprağa düşen tohum, onda gizlenen renk, şekil, koku \nSenin için biçimlenirdi, renklenirdi, kokardı senin için, unutmadım \n\nEbedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri \nİstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah, unutmadım \n\nO dirildi, o dirildi diye birden çalkalanan sokaklar \nÖlüm ki sonsuza açılan bir kapıydı, hiç unutmadım \n\nEy aşk, ey dirilik soluğu, ey evrenin hareket kaynağı, \nNasıl unuturum, nasıl unuturum, hiç unutmadım! .." + }, + { + "id": 233711.0, + "title": "Kim", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "\t\tKİM? \n\n\t\tBu nasıl bir vazgeçiş? \n\t\tBu nasıl bir terkediş? \n\t\tTaş mıydı sarıldığım yüreğin? \n\t\tBuz muydu öptüğüm dudakların? \n\t\tBu ikinci sen miydi çok geç farkettiğim? \n\t\tAynı günde yüzlerce maske\n\t\tHangi sendi acaba benim ölürcesine sevdiğim? \n\t\t\n\t\tBu gözler değil miydi daha dün? \n\t\tYemyeşil bir güneş gibi içimi ısıtan\n\t\tBu eller değil miydi\n\t\tAramızdaki bütün duvarları yıkan? \n\t\tBu telefonlar değil miydi susmayı bilmeyen? \n\t\tBu ziller değil miydi seninle çalan? \n\t\tBu kapılar değil miydi\n\t\tSeninle açılıp seninle kapanan? \n\t\tBu koltuk değil miydi uzandığın? \n\t\tBu yatak değil miydi yattığın uyandığın\n\t\tBu masa değil miydi özenle süslediğin\n\t\tBu vazo değil miydi çiçekler derlediğin \n\t\tVe sen değil miydin \n\t\tBenim için en deli- en vahşi- en çıldıran\n\t\tVe şimdi sen misin gerçekten \n\t\tKör bir testere gibi \n\t\tBeni senden ayıran..\n\n\t\tBu sokaklar değil miydi elele gezdiğimiz\n\t\tBu şarkılar değil miydi birlikte ezberlediğimiz\n\t\tYa bu kır kahveleri\n\t\tYa bu balıkçı tekneleri\n\t\tYani biz yaşamadık mı\n\t\tSeninle o günleri\n \t\tBiz değil miydik birbirimiz için yanıp tutuşan\n\t\tŞimdi biz miyiz söyle\n\t\tBütün ayrılıkları haklı çıkaran\n\t\t\n\t\tSöyle \n\t\tKimdi bana bunca şiirler yazdıran\n\t\tKimdi beni bulutlarda uçuran\n\t\tKimdi beni öpüşürken çıldırtan\n\t\tO hangi sendin\n\t\tŞimdi hangi sen gittin\n\t\tBenimle kalan kim? \n\t\tBenimle ölen kim? \n\t\tİşte son nefesteyim\n\t\tSöyle kim \n\t\tSen kim\n\t\tBen kim\n\t\tSeni benden alan kim\n\t\tAramızda kim var\n\t\tKim kim kim? ... \t\t" + }, + { + "id": null, + "title": "Akşamdır", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Suları\nboğdu\ndalgalar.\nSes hoyrat,\nsevinç yılgın,\nşakaklarım sonbahar…\n\nİklimi kurak aşkların…\nYapışmış tenime ter, elime kir,\nsessizliğin ortasında bir deli rüzgâr.\n\nAkşamdır\navuçlarında marmara'nın…\nAkşamdır,\nşiire karıştı sular,\nsularda çoğalır sevdalar; \nellerim\nah\nellerim,\nnasıl \nanlatsam,\ngece…\nGece kokuyor çocuklar…" + }, + { + "id": 67651.0, + "title": "Yanılsama", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "hiç görmediğim gökler vahşi yeşil\nağır şehirler oturmuş altına\niçinden sular geçiyor erimiş cam\nparıltıdan göz gözü görmez olmuş\n\nbu kız sevdiğim o kız değil\nbir başka yüz takmışlar suratına\nkendisiyle kavgalı sabah akşam\nkirpikleri maviymiş dudakları mormuş\n\ninsanlarla yanılmış eski sahil\nşarkılar asılı günün her saatına\nhangi rastladığıma kimi sorsam\nkimin kim olduğunu bilmiyormuş\n\ndenizin üstü yıldız çil çil çil\ndağların arkasında saklı fırtına\nkötü bir rüyadaymışız tamam\nne yapsan bir sona ermiyormuş" + }, + { + "id": 24301.0, + "title": "Yaşamak Ağrısı", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "biz olmasak açlık biz olmasak ölüm.. dediler \nseni kapkara bir çarşaf gibi yere serdiler \n\nsevildikçe güzeldin öpüldükçe güzelim kız \nkızoğlankız olmadın mı şimdi daha duldasız \n\nmapus çağındayız bakarsın ayakta duramam \nbağışlama güzelliğin bozulur dayanamam \n\nsınanıyoruz kaçınılmaz ayrılıklarda bak \nson demde yakaranı tanrı bağışlasın bırak \n\nokşadım tenini kırıldı bir kez yasak bıçak \nkanımı akansın olası mı seni unutmak \n\nseni sevdalar yontusu seni aşk yaratısı \nsana çoğaldım elbet bitecek yaşamak ağrısı" + }, + { + "id": 99511.0, + "title": "İnsanın Yedi Çağı", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 8.0, + "poem": "Bütün dünya bir sahnedir...\nVe bütün erkekler ve kadınlar\nsadece birer oyuncu...\nGirerler ve çıkarlar.\nBir kişi bir çok rolü birden oynar, \nBu oyun insanın yedi çağıdır...\nİlk rol bebeklik çağıdır, \nDadısının kollarında agucuk yaparken...\nsonra mızıkçı bir okul çocuğu...\nÇantası elinde, yüzünde sabahın parlaklığı\nAyağını sürerek okula gider...\nDaha sonra aşık delikanlı gelir, \nİç çekişleri ve sevgilinin kaşlarına yazılmış şirleriyle...\nSonra asker olur, garip yeminler eder.\nLeopara benzeyen sakalıyla onurlu ve kıskanç, \nSavaşta atak ve korkusuz, \nTopun ağzında bile şöhretin hayallerini kurar...\nSonra hakimliğe başlar, \nŞişman göbeği lezzetli etlerle dolu, \nGözleri ciddi, sakalı ciddi kesmli...\nBilge atasözleri ve modern örneklerle konuşur\nVe böylece rolünü oynar...\nAltıncı çağında ise palyaço giysileriyle, \nGözünde gözlüğü, yanında çantası, \nGençliğinden kalma pantalonu zayıflamış vücuduna bol gelir.\nVe kalın erkek sesi, çocukluğundaki gibi incelir.\nSon çağda bu olaylı tarih sona erer.\nİkinci çocukla her şey biter.\nDişsiz, gözsüz, tatsız, hiç bir şeysiz..\n\nBu yazı William Shakespeare'ın 'Nasıl Hoşunuza Giderse' adlı oyununun 3. Bölüm 7. Trajedyasıdır" + }, + { + "id": 26531.0, + "title": "Ana", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "sen ki anasın\ntoprağa benzer yüreğin\nbereketli doğurgan\nyemyeşil bir toprağa\n ana\nal yanaklı bal dudaklı\nbir gelin veremedim diye kızma bana\nsencileyin ak umutlarına\nben hiç kara çizmedim\n hiç kara çizmedim\nben çiçek taşıdım güneşe\nben çiçek taşıdım diye güneşe\nkuşkusuz\nçiçekten bir halka \ntakmayacaklar boynuma \nbiliyor\nve ağlamanı istemiyorum\nsen koskoca bir çınar\nben çınardan düşen yaprak\nbak\ndalında güneş\nkökünde toprak var\nkökünde\nbinlerce oğul\nbinlerce umut\nduraksız doğup yeşerecek\nne mutlu sana\n ANA" + }, + { + "id": 828748.0, + "title": "Eden Bulur (E. Çölatlayan'a)", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 5.0, + "poem": "Kemal vakti yaşıyordun bir zaman\nAğzından ne çıksa 'peh-peh' dediler\nZeval çağın geldi, bu da olağan\nVurdular tekmeyi, 'deh-deh' dediler\n\n11.10.2007/Vakit" + }, + { + "id": 588702.0, + "title": "Turkish - Greek Poem", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 6.0, + "poem": "You become aware when you feel homesick\nThat you are brothers with the Greek; \nJust look at a child of Istanbul\nListening to a Greek epic.\n\nWe've sworn at each other\nIn the free manner of our language.\nWe've drawn knife on blood\nYet a love lies hidden in us\nFor days of peace like these.\n\nWhat if in our veins\nIt were the same blood that flows? \nFrom the same air in our hearts\nA crazy wind blows.\n\nSo generous like this rain\nAnd warm like the sun.\nThe armfuls of goodness of spring\nThat surge from within.\n\nOur hostility is like a drink\nDistilled from the fruit of the climate\nAs harmful and as tasteful as any drink.\nFrom this water from this taste have we sinned.\n\nA blue magic between us\nAnd this warm sea\nAnd two peoples on its shores\nEquals in beauty.\n\nThe golden age of the Aegean\nWill revive through us\nAs with the fire of the future\nThe hearth of the past comes alive.\n\nFirst a merry laughter comes to your ear\nThen some Turkish with a Greek accent.\nNostalgic about the Bosporus\nAnd you remember the Raki*.\n\nIt is when you are homesick\nThat you recall you are brothers with the Greek.\n\nLondon 1947" + }, + { + "id": 479985.0, + "title": "Walking Around", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 6.0, + "poem": "Yoruldum işte insan olmaktan.\nTerzilere, sinemalara gidiyorum işte,\nşaşkınım, kapalıyım, çuhadan bir kuğu gibi\nsorular, küller denizinde salınıyorum.\n\nAğlıyorum berberlerin kokusunu duyunca.\nTek isteğim dinlenmek, kurtulmak taşlardan,\nbahçelerden kurtulmak, yünden, köşklerden,\nmallardan, gözlüklerden, asansörlerden.\n\nYoruldum ayaklarımdan işte, tırnaklarımdan,\ngölgemden, saçlarımdan,\nyoruldum işte insan olmaktan.\n\nNefis bir şey olurdu ama\nbir noteri kesik bir zambakla korkutmak\nya da kulak tozuna vurup öldürmek bir rahibeyi.\nNe güzel olurdu\nyeşil bir bıçakla koşmak sokaklarda\nsoğuktan ölünceye kadar bağırarak.\n\nYaşamak istemiyorum karanlıkta ot gibi,\nuykuda titreyerek, kararsız, şaşkın,\nher dakika düşünmek, her gün bir şeyler yemek\nıslak dehlizlerine inip dünyanın.\n\nBana göre değil bu rezillikler.\nBana göre değil ot olmak, mezar olmak,\nıssız bir tünel olmak, bir cesetler mahzeni,\nacı içinde ölmek, kaskatı kesilmek soğuktan.\n\nBu yüzden ışıldıyor Pazartesi günleri\no zindansı yüzümle beni görünce,\nkırık bir tekerlek gibi geçip giderken\nılık kan yolları uzatıyor geceye.\n\nKöşelere itiyor beni, köhne evlere bir şey,\ncamlarından kemik savrulan hastanelere,\nkundura tamircilerine, sirke kokan,\nuçuruma benzeyen korkunç sokaklara.\n\nKükürt rengi kuşlar, iğrenç barsaklar asılmış\ntiksindiğim evlerin kapılarına,\nçaydanlıkta unutulmuş takma dişler var,\nutançla, korkuyla ağlayan\naynalar,\nşemsiyeler, zehirler, göbek bağları her yanda.\n\nSessizce yürüyorum gözlerle, kunduralarla,\nöfkeyle, unutuşla,\ngeçiyorum büroların, dükkânların önünden,\niplerine çamaşır asılı avlulardan,\ndonlardan, havlulardan, gömleklerden,\nkirli göz yaşları akıtılıyor usulca.\n\nPablo Neruda\nÇeviren: Ülkü Tamer\n“Çağdaş Latin Amerika Şiiri Antolojisi'nden" + }, + { + "id": 60621.0, + "title": "Ayıp Resimler", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "-I-\n\nateşten köpekler yalıyor\n sütlü meme uçlarını\nzebaniler kazımış cehennem yalazı saçlarını\nazrail gelir\n nefes nefese teslim alır elbet\nyanardağ ağzı cinselliğinden\n kazığa çakılmış kadını\n\n-II-\n\ncamların ardında çınar\ncamlardan yemyeşil yığılan güneş ışığı\n acı sarı bir arı vızıldar\n vurup kendini o duvardan bu duvara\n\nkadının bütün gözleri ışık bulaşığı\nerimiş gümüş mü dökülmüş\n öyle parıltılı ve yoğun\ntırnaklarının yaldız güneşi yansıtıyor\n parmaklarını kımıldattıkça\n sanki alüminyum\n\nkadının pençelerinde oğlan çocuğu\non üç yaşlarında ancak\n sarışın akça pakça\n soyulmuş muz dersiniz\n kokulu ve yumuşak\nkadının altın dişleri her yanına batıyor\nher değdiği yeri yakarak soluğu\n dilinden kulak içlerine\n ışık zerrecikleri bırakarak\n\nkadın iri çekme burunlu\n kırkına yakın\n çıplak\nışık sızıyor hücrelerinden ter yerine\nkörpe erkekliğini kapmış oğlanın\n -kendini tutmasa-\n koparıp yutacak" + }, + { + "id": 1599629.0, + "title": "Yemen İllerinde Veysel Karani", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Yemen illerinde Veysel Karani\n\nRumda Acemde aşık olduğum,\nYemen illerinde Veysel Karani\nHak peygamber sevdi ve dostum dedi\nYemen illerinde Veysel Karani\n\nAnasından doğup dünyaya geldi\nMelekler altına kanadın serdi\nResulün hırkasını tacını giydi\nYemen illerinde Veysel Karani\n\nErenler önünde kemer belinde\nAk nurdan beni var o sağ elinde\nVeys Sultan derler hak divanında\nYemen illerinde Veysel Karani\n\nSabah namazını kılıp giderdi\nGizlice Rabbine niyaz ederdi\nAnın işi güçü deve güderdi\nYemen illerinde Veysel Karani\n\nBin deveyi bir akceye güderdi\nOnun da nısfını zekat ederdi\nDeveler bileşince tevhid ederdi\nYemen illerinde Veysel Karani\n\nElinde asası hurma dalından\nEyninde hırkası deve yününden\nAsla hata gelmez onun dilinden\nYemen illerinde Veysel Karani\n\nYastığı taş idi döşek postu\nCennetlik eylemek ümmeti kastı\nHakkın sevgilisi habibin dostu\nYemen illerine Veysel Karani\n\nAnasından destur aldı durmadı,\nKabe yollarını geçti boyladı\nGeldi o Resulu evde bulmadı\nYemen illerinde Veysel Karani\n\nPeygamber mescidden evine geldi\nVeysin nurunu kapıda gördü\nSordu Aişeye eve kim geldi\nYemen ellerinde Veysel Karani\n\nYunus eydürgelin biz de varalım\nAyağın tozuna yüzler sürelim\nHak nasip eylesin komşu olalım\nYemen illerinde Veysel Karani.\n\nYunus Emre" + }, + { + "id": 20268.0, + "title": "Yalnızsın", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir akşam ışıkların daglara güldüğünü \nBir akşam bulutların seyre döküldüğünü \nGörürsün, hasretiyle sabah ezgilerinin \nBir akşam gözlerin ufka dalar pek derin \nKuşlar öter, uçuşur, yeşil dallara konar \nUmutlar yaprak yaprak alevlenirde yanar \nSon mutluluk sesleri dökülür dudaklardan \nİnsanlar gölge gibi çekilir sokaklardan \nRüzgar okşamaktayken annen gibi tenini \nGecenin kolları sessizce yakalar seni \nAnlarsın gözlerinin dolup boşaldığını \nAnlarsın yanlızlıgını ve yanlız kaldıgını" + }, + { + "id": 96580.0, + "title": "Onlar İçin Minibüs Şarkısı", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Eşyanın konumunu biçimini rengini almışlardır\nKoltuğa oturdular mı koltuğun boyuna eklenir boyları\nPat pat pat diye gülerler bir motosiklet neşesiyle\nAma zariftirler de bir bisiklet kazasında ölmeyi akıl edecek kadar, \nPatatesin ağaçtan mı koparıldığını tartışacak kadar naiftirler de, \nHakçası bilmedikleri yoktur, bütün balık adlarını bilirler bir kere, \nLunapark beğenisiyle düzenlenmiştir yatak odaları, \nKadındırlar nişanlıları kendilerine ada falan armağan ederler\nDardırlar da, söz aramızda, çekecek kullanarak işlemde bulunmak\ngerekir, \nBayramlarda trafik noktalarına gül lokumu kutuları bırakırlar, \nUlusçudurlar bunun kanıtı olarak viskiyi kâseyle içerler\nAma batılıdırlar da lahmacuna havyar sürecek kadar, \nHekimdirler güneş gözlüğüyle kürtaj yaparlar başarırlar da\nŞapkaları güzel bir niyet gibidir, öfkeleri dört mevsim reklamı, \nLirik değillerdir olmayı da istemezler zaten isteseler de olamazlar\nAma hamarattırlar uyku hapları ve bir sürü zımbırtıyla ölümü\nmagazinleştirecek kadar; \nPadişahtırlar ferman çıkarmışlardır: hareme patlıcan ve hıyar ancak kıyılarak sokulabilir; \nSikke kesmişlerdir badem yaprağından ince kırağı tanesinden yeğni; Tecimendirler yüzyıllar boyunca karılarına hükümdarların\nsataşmasını ağırca bir vergi olarak kabullenmişlerdir.\nDüşünürdürler de ölülerin aile albümlerinden toplumbilim\nkuralları çıkaracak kadar, \nDalgalı görürler her şeyi çiçek sayrılığını omuriliklerinde\ngeçirmişlerdir; \nEfedirler, Nazilli'de Uzunçarşı onlarındır törenlere madalyalarla\nkatılırlar\nAma yük kamyonları Denizli'den geçerken plaka değiştirir\nVe sakıngandırlar sokakta konuşurken sırtlarını duvara verecek\nkadar; \nDüğünlerinin provası yapılır sünnetlerinin de ölümlerinin de\nKefenleri de kundakları gibi özenle hazırlanır ve aynı renktedir:\nKızlar için pembe-beyaz oğlanlar için beyaz-mavi\nDünya müzesinin en renkli portreleridirler\nTarihin sabıka kaydında fotoğrafları\nÖnden güleç ve edilgin yandan keskin ve firavun; \nDilenciler ve genelev kadınları üstüne sayısız özdeyiş yatar \nkursaklarında, \nİçlerindeki sevgi insanları atlayarak hayvanlara yönelmiştir\nÖzellikle kedilere ve köpeklere karşı iyice duygusaldırlar\niki gözleri iki çeşme, \nÖldürmemektir felsefeleri bir karıncayı bile, ama yaşatmayı\nbilmezler, \nBönlükten korkarlar, gezgin köftecilerden adamakıllı korkarlar\nFotoğrafın arabından ödleri kopar\nÖğretmenlerden de korkarlar nedense\nAma elbet yerine göre gözüpektirler de\nSigaralarını yüksek fırından yakacak kadar; \nÇincede demagoji olanağı var mıdır? \nArpaçay ne ilçedir? \nAtçalı Kel Memet mi Manisalı Kör Bayram mı? \nYarın mı öbürgün mü? \nSorulardan korkarlar; \nYine de yanıtları hazırdır her şeye:\n...dığı gibi, ...mekle birlikte, ...na karşın; \nOlasılığa tanrı gibi taparlar da olağandan ödleri kopar, \nDoğuran atı güzel bulur\nEski Anadolu-Bağdat demiryolu ortaklığının kitaplığında\nVe bir takım belletenlerde adları geçer, \nNoterler tutar güncelerini, \nYönetmendirler kurul başkanıdırlar\nJapon feneri ya da uçurtma tadı taşıyan senetlerden\nZamanaşımı süresi dolmadan tüyüp gider imzaları, \nKimi sözler onlar için kullanılır: saygın, ünlü, şahane\nKimi sözler onlar için de kullanılır\nKimi sözler onlar için kullanılamaz\nKimi sözlerin kullanılmaması doğrudur\nKimi sözler hiç kullanılamaz\nHaşhaşla çalıştırırlar güzellik enstitülerini\nİşbilirlik konusunda yücegönüllüdürler Svidrigaylov'luk taslarlar\nGerçekte su katılmadık birer Lujin'dirler\nTaşarondurlar, \nYine de\nGöçmen kuşların durumu söz konusu olunca\nBir yerlerinden birkaç Ahmet Cemil birden çıkarabilirler; \nDibe çökerler devinim evrelerinde\nDurgun dönemlerdeyse kurbağa pislikleri gibi\nYan yana omuz omuza bitişe bitişe\nSuyun yüzüne yükselirler\nGiderek renkleri koyulaşır\nAvukattırlar\nGünoğludurlar\nNilüferleri kararta kararta\nKalırlar orda." + }, + { + "id": null, + "title": "Bitme", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Bitme, bak, içtim, yürüdüm, kederlendim\nDenize girdim, üşüdüm, sana geldim.\n\nDüş bitmeden sen bitme.\nBitmeden sevgi gitme…\n\nBitme! Bak, koştum, savruldum, hep örselendim.\nCıgara ziftlendim, ille de seni sevdim.\nUzaklarda öyle çok kederlendim.\n\nGünler bitmeden bitme.\nBitmeden hasret gitme…\n\nBu yangın geceler, bu intihar.\nGidersen paramparça yüreğimde ağıtlar! \nBu dolunay gecenin göğsünü yarar.\nBenim göğsümde de sana geniş bir yer var.\n\nDüş bitmeden sen bitme.\nBitmeden sevgi gitme..." + }, + { + "id": 40523.0, + "title": "Senden Benden Önce", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Düşünüyorum da; bir bakıma senden öncesi yok gibi bir şey \nÇünkü senden önceki yıllar, sana hazırladı beni \nSenden önce tanıdığım kişiler, seni bulduğum zaman değerini daha iyi \nanlayabilmem için birer sebepten başka bir şey değillerdi \nSensiz anılarım seninle geçen bir günün anısı yanında o kadar kuru ve cılız ki! \nUzun yıllar amansız bir ölüşün içinde çalkalanıp durdum \nBir trendim; küçücük istasyonlardan geçtim, sonunda sana varmak icin \nBir gemiydim; irili ufaklı limanlara uğradım, bir gün senin limanına gelmek icin \nBir yoldum; nice insanlar çiğnedi beni Şimdi ayaklarının temasındaki hazzı daha iyi anlıyorum. \nBir kitaptım; beni okudular, fakat anlayan çıkmadı \nYıllarca seni bekledi sayfalarım, okuyasın diye \nYokluğunda bir kadehtim ben, \nTürlü içkilerle doldurup ağızlarına boşalttılar beni \nYere çarptılar kırılmadım, duvara vurdular parçalanmadım \nBir gün içime senin güzelliğinin dolacağını bildiğim için \nDudaklarının değdiği her yerde bir ölümsüzlük ateşinin yanacağına inandığım için \nGör, bir kadehin nasıl sarhoş olduğunu. \nŞimdi sarhoşum ben \nKurşun askerler, bebekler, oyuncaklar vardı senden önce \nDurup durup aldanmalar vardı, aldığını geri vermeyen aynalar vardı \nHep karanlığa açılan pencereler, ardında iğrenç yaratıkların yaşadığı büyük \nkapılar vardı \nŞehirler gördüm; sokaklarında bir toz bulutuydu yaşamak \nÇarşılarında fazilet kiloyla satılır, namus metreyle alınırdı \nEvlerinde yanyana yaşardı insanlarla hayvanlar \nSabahları yalan girerdi pencerelerinden ışık yerine \nAkşamlar pis bir koku gibi gelir, geceler bir hışım gibi çökerdi o şehirlerin üstüne \nHer evde bir çocuk ağlardı ve her gün bir çocuk ölürdü sıtmadan. \nGündüzleri erkekler kahvelerinde okey oynar, kadınlar bakraçla su taşırdı \nGece olunca yataklar utanırdı yataklığından, duvarların yüzü kızarırdı \nEller ve ayaklar bütün gece kirli bulaşıklar gibi yıkanmayı beklerdi \nŞehirler gördüm ben.. \nSefaletin utanç olmadığı şehirler gördüm \nBencilliklerin birer apartman gibi yükseldiği ve şereflerin çamurlara \ndüştüğü şehirler gördüm \nyaptığını anlamıyordu \nBalolarda, şölenlerde kötü bir oyundu yaşamak.\nKadınlar elmaslarıyla ölçüyorlardı güzelliklerini \nErkekler banka cüzdanlarıyla değerliydiler \nNe şehirler gördüm ben.. \nTiyatrolarında, sinemalarında aldanışlarımız, utançlarımız oynanırdı \nMeyhanelerinde kirli ve renkli sulardı içilen. \nMavileşmiş bir köhne zamandı. \nÇeşitli tuzaklarla doluydu her sokağı. \nBüyük arenalara benzeyen sokaklarında kan ve zulüm kokardı. \nBir semtinde parfüm kokularıydı havaya karışan.\nBir semti amonyak kokardı. \nVe nice insanlar gördüm ben. \nAlışkın elleri kötülük etmeden duramazdı. \nYalan söylemeden edemezdi dudakları. \nGurur kötü dikilmiş bir elbiseydi üzerlerinde.\nBoş kovalar gibi ses verirlerdi dokunulduğu zaman.\nNice insanlar gördüm ben. \nBir yoksula en küçük bir iyiliği yapmaktan çekinen, \nfakat bir gecenin cömert bir saatinde onbinleri, \nyüzbinleri vahşi bir zevkle kaybeden insanlar gördüm.\nDin adamları aldatılacak bir kadın, ırzına geçilecek bir çocuk arıyordu mabetlerinde.\nZenginliklerine daha sömürülecek insanlar gerekti.\nBen yüzü jiletle kesilmiş kötü adamlar gördüm ve ben her sabah yüzünü traş ettiği jilet kadar para etmeyen daha kötü adamlar gördüm.\nEn adi kıskançlıklar gördüm, kavgalar, zulümler, iskenceler, en ucuzundan kirli çamaşırlar, paçavralar, çamurlar, irinler, çirkefler gördüm.\nSeni tanıyıncaya kadar dinlediğim çatlak sesli bir plaktı, berbat bir filmdi seyrettiğim.\nSeni görünceye kadar kötülükten yana ne varsa tanıdım, çirkinlikten yana ne varsa gördüm.\nTut ki bir kum çölündeydim, kızgın bir güneşin altında susuzluktan çatladı dudaklarım.\nŞimdi senin dupduru kaynağına eğilip su içerken varlığının paha biçilmez değerini daha iyi anlıyorum.\nYokluğunu bu kadar derinden tatmasaydım, varlığının eşsiz anlamına varamazdım.\nTut ki yıllarca süren bir geceydi senden öncesi. \nGüneşsiz aysız, yıldızsız bir gökyüzüydü. \nKupkuru bir eski deniz kalıntısıydı. \nÇekilmiş bir nehir yatağıydı. \nSenden önce bir gün seni bulmak ümidiydi beni yaşatan.\nTohumun yeşermek işin yağmuru, çiçeğin açmak için güneşi beklediği gibi bekledim seni.\nNasıl bir nehir denize kavuşmak için uzak mesafelerden çağlaya çağlaya gelirse; işte ben de öyle geldim senin denizlerine.\nSenden öncesi uzun, uğultulu bir arayıştı, kudurmus bir çalkantıydı. \nYokluğun öyle bir uçurumdu ki; yeryüzündeki bütün uçurumları uç uca eklesek, yokluğunun yanında bir nokta gibi kalırdı. \nBütün girdaplar bir araya gelse; varlığının derinliğine yaklaşamaz şimdi. \nSenden önceki yıllardan sana kendimi getiriyorum. \nYokluğunu tatmış, her yerde seni bir rüzgarcasına aramış ve vahşi, büyük bir nehircesine sana koşmuş bir ben var şimdi karşında. \nArındım bütün kötülüklerden sana geldim. \nSeni yarınlara götüreceğim, gel; \nyaşanmamış zamanlara, erişilmemiş hazlara götüreceğim seni. \nİnan ki ne senden öncesi vardı, ne de \nbenden öncesi." + }, + { + "id": 13396.0, + "title": "Selam", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Uçuyor, duran bir anın havasında\nIşıktan kuşları bir akşam seherinin; \nGündüzün geceyle buluşan noktasında\nYaklaşıyor musikisi eteklerinin.\n\nVe sanki ufkuma baştanbaşa gül rengi\nKanatlarını açmada bir altın devir.\nBaşlıyor ömrün ve ölümün güzelliği,\nSöyleyecek şimdi zaferlerini şiir; \n\nSelam, sonsuzluğun aydınlık bahçesinden\nSelam, senelerce, senelerce evvele,\nHatırası kalbe ışıklarla dökülen\nEn sevgiliye, en iyiye, en güzele.\n\nGeçmiş bir zamanı kalbim bulmak üzredir,\nTamamlanacaktır yarım kalmış rüyalar; \nEy hafıza cömert memenden beni emzir,\nZengin renklerini ufkuma dök, ey bahar! \n\nUzattığımız bu tası dolduracak mı\nYine bol sularla akarak o çeşmeler? \nYoksa, hiç bulunmayacak kadar uzak mı\nDudakları öpüşlerle dolu geceler? \n\nEy pembe akşamların kara sevdaları! \nGüzelliklerine doyulmamış zamanlar! \nErgen yastığının ateşten rüyaları! \nEy, saf kalbimizde doğmuş ve ölmüş anlar! ...\n\nHatırası kalbe ışıklarla dökülen\nEn güzele, en iyiye, en sevgiliye\nSelam, sonsuzluğun aydınlık bahçesinden,\nSelam, senelerce öteye..." + }, + { + "id": 19421.0, + "title": "Beni Zorla Şair Yaptılar", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Güldüm ağlattılar!\nSevdim aldattılar!\nSarıldım Bıraktılar!\nSağolsun dostlar, sevenler, sevilenler\nBeni zorla şair yaptılar...\n\n(İstanbul,22/02/2001)" + }, + { + "id": 1802178.0, + "title": "Ve Bir Haber, Yoldaki", + "poet": "Sohrab Sepehri", + "rating": 7.0, + "poem": "bir gün\ngeleceğim ve bir haber getireceğim\n\ndamarlara ışık saçacağım\nve sesleneceğim içerden:\ney sepetleri uykuyla dolu olanlar! \nelma getirdim, elma\n...kızıl güneş.\n\ngeleceğim.\ndilenciye bir yasemin vereceğim,\ncüzzamlı güzel kadına da\nyeni bir küpe...\nköre diyeceğim ki: bak, nasıl da güzel bahçe! \n\nçerçi olup dolaşacağım sokakları\nve sesleneceğim:\nçiyci geldi, çiyci geldi, çiyci! \nyoldan geçen diyecek:\nsahiden de karanlıktır gece.\nve samanyolunu vereceğim ona.\nköprüdeki kötürüm kızın\nbüyük ayıyı asacağım boynuna.\nbütün küfürleri süpüreceğim dudaklardan.\nbütün duvarları yıkacağım yere.\nharamilere diyeceğim ki:\ngülümseyiş yüklü bir kervan geldi! \nbulutu parçalayacağım.\ngözleri güneşe bağlayacağım\ngönülleri aşka\ngölgeleri suya\ndalları rüzgara\nsonra bütün bunları birbirine\nve çocuğun uykusunu da \ncırcırböceklerinin mırıltılarına bağlayacağım.\nuçurtmaları uçuracağım gökyüzünde,\nsaksılara su vereceğim.\n\ngeleceğim.\natların, sığırların önüne\nokşayışın yeşil otunu serpeceğim.\nsusuz kısrağa çiy kovasını sunacağım.\nyoldaki yaşlı eşeğin sineklerini kovacağım.\n\ngeleceğim.\nve her duvarın başına bir karanfil dikeceğim.\nher pencerenin altında bir şiir okuyacağım.\nher kargaya bir çam vereceğim.\nyılana diyeceğim ki: kurbağa nasıl da fiyakalı ama! \nbarıştıracağım.\ntanıştıracağım.\nyol alacağım.\nışık içeceğim.\nseveceğim." + }, + { + "id": 64271.0, + "title": "Gitme", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 6.0, + "poem": "Gideceğim diyorsun\nGitme be Ali gitme.\nBu gidiş bitirir tüketir seni, \nHırsla kalkan zararla oturur Ali.\nGel lanet et şeytana gitme, \nGitme be ali\n\nBiz sahil kahvelerin\nRomantik havasıyla, \nOtantik havasıyla sevdik.\nTavşan kanı çayı, \nTitreyen elleriyle sunan\nİhtiyar balıkçının\nGülümseyen yüzüyle sevdik.\n\nSen gideceğim diyorsun, \nGitme be Ali, \nHayallerimiz var, \nGeleceğimiz var, \nDualarımız var.\nO kızı alacağız Ali, \nHem de istediğin\nBir “ebruli akşamda”, \nSarı saçlarına Ankara’yı takıp\nVer elini İstanbul...\n\nYine gideceğiz \nO sahil kahvesine.\nTavşan kanında çay, \nYosun tadında köy.\nÇaydanlıkta demimiz muhabbet, \nŞekerimiz sohbetin olacak.\nSonra ijtiyar balıkçı gelecek, \nOturtup ihtiyarı, ona çay ikram edeceğiz.\nArdından uzaklara dalacak gözleri, \nVe hazin hikayesini anlatacak.\nKim bilir belki de\nHikayesi sana benzeyecek, \nSonu “yanlıştı” diye bilecek...\n\nGitme be Ali gitme.\nBak bana şiir yazdırdın.\nGel yine hayallere dalalım, \nDüşüp sokaklara, sürüyelim Ankara’yı.\nTamam mı Ali, tamam mı? \nAt şu paltoyu, \nÇaylar iki oldu Kerim! \nÇaylar iki oldu.\n Çankaya 1996" + }, + { + "id": 334376.0, + "title": "Göz", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Görmemek için bakan,mavi,siyah,ela,göz! \nKöre görünse şaşmam sana görünmeyen öz! \n 1977" + }, + { + "id": 2110354.0, + "title": "Niçin?", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 8.0, + "poem": "Bu halkın başında bir kahraman var, \nŞan onundur ama millete yarar. \nHaklıdır bu şandan korksa düşmanlar \nDostlardan da varmış tiksinen, niçin? \nArttıkça bu dâhi Türk'ün şöhreti \nDağılan milletin arttı vahdeti \nSulhta da faydalı böyle kuvveti \nYıpratmak daha harp bitmeden niçin? \nToplandı Lozan'da dostlar, düşmanlar \nLloyd George saçıyor yine bühtanlar \nLâzımken müttehit olmak bu anlar \nAyrılanlar varmış sürüden niçin? \nMillet fedâidir kahramanına \nKim taş atabilir onun şanına? \nDil uzatma sakın Türk aslanına! \nAnlatayım sana bilmezsen niçin...\nO millî dehanın tam Kemâl'idir\nTürk'ün hem celâli, Hem cemâlidir\nMefküre görünmez, o timsâlidir\nMefküreye çattın, söyle sen niçin? \nUyanık bulunun ey Türk gençleri! \nİrtica sevemez bu hür rehberi \nSusturun mantıkla, kin güdenleri \nBorcumuz savaşmak ebeden, niçin? ..." + }, + { + "id": 65650.0, + "title": "Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 7.0, + "poem": "charles chaplin bir savaşta yitirdim sakalımı\nçıkmazlığın grev sesi umutlarımı vururken\nyendirdim bıyıklarımı papağan kuşkulara\nbiraz elma şekeriyle kazıdım sakalımı\nlohusa şerbetiyle kazıdım sakalımı\nyanaklarım paprika lahmacun ister misiniz\nal işte sana böyle yüze böyle güz\ndemeyin deseniz de sakal yok ya ucunda\nbu güz vermedi tarla seneye bıyık kerim\nben ettim siz etmeyin sakal veririm size\niğne iplik elimde bıyık dikerim size\nyanaklarım taşlıtarla kurabiye yer misiniz\n\nSayın bayan dursanıza gözünüze kuş kaçmış\nbu bıyık hiç gitmemiş sesinizin rengine\nsakalınız uzamış inmiş ta belinize\nat kuyruğu yapınız ya da örgüleyiniz\nkedinizin bıyığını usturayla kesiniz\nyanaklarım bileytaşı ispirto sever misiniz\nyoksul ve utangaç bir müşteriyim ben\nsizde güneş bulunur mu biraz/kaktüs alıcam\nsaksılarım yeşersin üç beş bulut verin de\nçok üşüdü güneşten şizofreni olucak\nçabuk olun lütfen dikenleri solucak\nyanaklarım gobi çölü soğuk su içer misiniz\nyüzüm eski bir artist yaşlandıkça shirley temple\nelimde bir baş soğan bir baş sarımsak\nah ne kadar şakacısınız hiç hamlet oynamadınızmı\nolmak ya da olmamak bütün sorun bu\nyanaklarım yul bryner şimşir tarak istermisiniz" + }, + { + "id": 6683.0, + "title": "Derd-i Firakın İle Düşeli Sevdaya Mey'e", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 7.0, + "poem": "Derd-i firakın ile düşeli sevdaya mey'e\nMüptelayım, deliyim, düşmüşüm esrarı-ney'e\nFeleğin kahpe başında paralansın parası\nBen güzel sevmeye geldim, değil ekmek yemeye" + }, + { + "id": 50688.0, + "title": "Bir Üç Beş", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "desen ki denizin tuzu\nçiğ düşmüş kadife donlu patlıcanlar\ndesen ki kendilerinden karga çığlılarıyla kaçanlar\nen fakiri en zengini çirkini ve orospusu\nseni unutmuş olsun\nsen ki üşümüş gökte o yalnız bulutsun\nkıskanmadığın cömert bir maviliğin ortasında o\nbildiğin yalnızlığın ellerinden tutmuşsun\ndesen ki unutulmuşsun\n\ndenizler kızılca kıyamet akıp geçiyor\nzamana karşı geliyorsun\nbir üç ve beş leylekler artık gitti\nşimdi seni artık karanlıkta bir liman çekiyor\nunutulduğun unutulmadığın bilinmediğin bir liman\nbir üç ve beş derken şişede rom bitti\nsen yaşamaya başladığın zaman\n\nüşümüş gökte o yalnız bulut\nkendini hic yerinde hissetmiyeceksin\nkeyif senin\nistersen talihini billur akıntılarla bir tut\nellerini göğsüne kavuştur\ndoğu batı kuzey güney diyerek\nkoştur\nbir üç ve beş istersen rom kadehleri gibi\nnasıl ki unutulmuşsun\ndevril\nve bitir maceranı" + }, + { + "id": 80964.0, + "title": "Şairler Ağlamaz", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Farzet ki bu aşkı yaşamadık seninle\nFarzet ki hiç bir geceyi paylaşmadık ikimiz\nFarzet ki saçlarını bile hiç okşamadım\n\nHadi git, gözlerime baka baka git\nHadi git, hayatımdan çıka çıka git\nHadi git, yüreğimi yaka yaka git\nŞairler ağlamaz gülüm, şairler ağlamaz\n\nFarzet ki unutulmuş bir şairim köşe başında\nFarzet ki hiç bir şiirimi sana yazmadım\nFarzet ki hiç bir şarkımda adını bile anmadım\n\nHadi git, sevdiğimi bile bile git\nHadi git, bir kalemde sile sile git\nHadi git, hiç üzülme güle güle git\nŞairler ağlamaz gülüm, şairler ağlamaz\n\nFarzet ki bir kum tanesiyim sahilde\nFarzet ki bir çakıl taşıyım yol kenarında\nFarzet ki boş bir kibrit kutusuyum ellerinde\n\nHadi git, üzerime basa basa git\nHadi git, umutları asa asa git\nHadi git, hiç konuşma susa susa git\nŞairler ağlamaz gülüm, şairler ağlamaz\n\nFazet ki yokum artık\nFarzet ki öldüm\nFarzet ki isimsiz bir mezarım dağ başında\n\nHadi git, saçlarından bir tel bırakmadan git\nHadi git, avucumda bir el bırakmadan git\nHadi git, başucumda bir gül bırakmadan git\nŞairler ağlamaz gülüm, şairler ağlamaz" + }, + { + "id": 18329.0, + "title": "Nerden Bileceksiniz", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Üstüm başım toz içinde \nÖnüm arkam pus içinde \nSakallarım pas içinde \nSiz benim nasıl yandığımı \nNerden bileceksiniz.\n\nBir fidandım deriildim \nFırtınaydım duruldum \nYoruldum çok yoruldum \nSiz benim neler cektiğimi \nNerden bileceksiniz.\n\nTaş duvarlar yıkıp geldim \nDemirleri söküp geldim \nHayatımı yıkıp geldim \nSiz benim neden kaçtığımı \nNerden bileceksiniz.\n\nGökte yıldız kayar şimdi \nAnnem beni anar simdi \nSevdiğim var kanar şimdi \nSiz benim niye içtiğimi \nNerden bileceksiniz.\n\nBir pınardım kan oldum \nYol kenarı han oldum \nYanıldım ah ziyan oldum \nSiz benim neden sustuğumu \nNerden bileceksiniz.\n\nBen ardımda yas bıraktım \nAğlayan bir eş bıraktım \nSol yanımı boş bıraktım \nSiz benim kime küstüğümü \nNerden bileceksiniz.\n\n(Almanya 13.02.2001)" + }, + { + "id": 86104.0, + "title": "Vatanın Tarihi", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 8.0, + "poem": "Göründü memleketin iç yüzü, çöktüyse temel.\nŞimdilik harice karşı yüzümüz olsa dahi\nYüzümüz yok bakacak kabrine ecdadımızın.\nTükürür zannederim çehremize, vatanın tarihi.\n(1943)" + }, + { + "id": 47026.0, + "title": "Şair Aşkı", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ölürsem bir gün\nAğlayacaksın! \nBelki kara gözlerime\nBelki sıcak dizlerime\nBelki de artık seni saramayacak ellerime\nOysa isterim\nAğlayasın\nYazmadığım şiirlere! ..." + }, + { + "id": 23378.0, + "title": "Uyan!", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Baksana kim boynu bükük ağlayan? \nHakk-ı hayâtın senin ey müslüman! \nKurtar o bîçâreyi Allâh için,\nArtık ölüm uykularından uyan! \n\nBunca zamandır uyudun, kanmadın; \nÇekmediğin kalmadı, uslanmadın.\nÇiğnediler yurdunu baştan başa,\nSen yine bir kerre kımıldanmadın! \n\nNinni değil dinlediğin velvele...\nKükreyerek akmada müstakbele,\nBir ebedî sel ki zamandır adı; \nHaydi katıl sen de o coşkun sele.\n\nKarşı durulmaz, cereyan sîne-çâk...\nVarsa duranlar olur elbet helâk.\nDalgaların anlamadan seyrini,\nGöz göre girdâba nedir inhimâk? \n\nDehşet-i mâzîyi getir yâdına; \nKimse yetişmez yarın imdâdına.\nMerhametin yok diyelim nefsine; \nMerhamet etmez misin evlâdına? \n\n«Ben onu dünyâya getirdim...» diye,\nKalkışacaksın demek öldürmeye! \nSevk ediyormuş meğer insanları,\nHakk-ı übüvvet de bu cânîliğe! \n\nDoğru mudur ye’s ile olmak tebâh? \nYok mu gelip gayrete bir intibâh? \nBeklediğin subh-i Kıyâmet midir? \nGün batıyor, sen arıyorsun sabâh! \n\nGözleri mâzîye bakan milletin,\nÖmrü temâdîsi olur nekbetin.\nKarşına müstakbeli dikmiş Hudâ,\nGörmeye, lâkin daha yok niyyetin! \n\nEy koca Şark, ey ebedî meskenet! \nSen de kımıldanmaya bir niyyet et.\nKorkuyorum, Garb’ın elinden yarın,\nKalmayacak çekmediğin mel’anet.\n\nHakk-ı hayâtın daha çiğnenmeden,\nKan dökerek almalısın merd isen.\nÇünkü bugün ortada hak sâhibi,\nBir kişidir: «Hakkımı vermem! » diyen.\n\n5 Şubat 1330 (18 Şubat 1915)" + }, + { + "id": 8345.0, + "title": "Bela Çiçeği", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Alsancak garı'na devrildiler\nGece garın saati bela çiçeği\nHiçbir şeyin farkında değildiler\nKalleş bir titreme aldı erkeği\nElleri yırtılmıştı kelepçeliydiler\nÇantasını karısı taşıyordu\n\nHiç kimse tanımıyordu kimdiler\nGece garın saati bela çiçeği\nÜçüncü mevki bir vagona bindiler\nAnlaşıldı erkeğin gideceği\nBir şeyden vazgeçmiş gibiydiler\nBir türlü karısına bakamıyordu\n\nAyaküstü birer bafra içtiler\nGece garın saati bela çiçeği\nŞimdiden bir yalnızlık içindeydiler\nKaranlık gelmişi geleceği\nBirdenbire sapsarı kesildiler\nVagonlar usul usul kımıldıyordu" + }, + { + "id": 96694.0, + "title": "Hüzün ve Serseri", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 7.0, + "poem": "Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra, \nBüyülü, mavi, derin ve ışıl ışıl yanan \nBambaşka denizlere, bambaşka semalara, \nŞu kahrolası şehrin simsiyah havasından? \nAgathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra? \n\nHey trenler, vapurlar beni burdan götürün! \nNe var gözyaşlarından çamurlar yuğuracak? \nArasıra der mi ki Agathe'ın ruhu, üzgün, \n'Nedametten, azaptan ve ıstıraptan uzak \nHey trenler, vapurlar, beni burdan götürün.' \n\nNe kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet, \nEy, sadece sevincin, aşkın ürperdiği yer, \nEy, her ruhun içinde bulunduğu saf şehvet, \nEy bir ömür boyunca gönül verilen şeyler! \nNe kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet! \n\nAh o yeşil cenneti, çocuksu sevdaların, \nO koşuşlar, şarkılar, o demetler, buseler, \nİnildeyen kemanlar arkasında sırtların, \nAkşam, korkuluklarda şarap dolu kaseler, \n- Ah o yeşil cenneti çocuksu sevdaların! \n\nO bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde \nÇok daha uzakta mı yoksa Çin'den, Maçin'den? \nBeyhude bir arzumu inildeyen dillerde, \nCanlanan bir hayal mi billur sesler içinden, \nO bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde.\n\nCeviri: Sait Maden" + }, + { + "id": 48175.0, + "title": "Dinleyin!", + "poet": "Vladimir Vladimiroviç Mayakovski", + "rating": 7.0, + "poem": "Ya Siz\nBir bardaktan boya serptim, \ngünün haritası üzre ben örtü vurdum; \ndonmuş etle dolu bir tabakta gösterdim\nçarpık elmacık kemiklerini okyanusun.\nTeneke bir balığın pulları üstünde\nyeni dudakların okudum çağrılarını\nYa siz\nbir noktürn çalabilir\nmiydiniz\nflütünde saçak boruların?" + }, + { + "id": 15431.0, + "title": "Savaş Risalesi", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 7.0, + "poem": "Güneşin\nMızrakların ucuna takılıp\nkaldığı\nbir vakitte\nDiriliş erlerinin yüreklerinden\nyayılan\nBir depremle sarsılıyordu arz.\nGerilmişti altımızda atlarımız\nFırlayıp kopacakmış gibi\nbaldırlarından\nkasları\nVe tarıyordu bir projektör gibi\nbakışları\nüç kıtayı\n\nYeni bir vakte eriyordu yürekler\nYayılıyordu o muştu\nO coşku\nO haber.\nBir gelen var\nemin haberciden\nemin olana\nOndan da sıddık olana ve sadık olanlara\nsohbete erip\nhalkada duranlara\nyürekten yüreğe\nyol bulanlara.\nBir gelen var\nBütün kıtalarda beklenmekte\nolana\nayarlanmış\nkulaklar\nİlkin çobanlar duyuyorlar\nSonra ağaçlar\nkurtlar\nkuşlar\nÇünkü onlar bilirler dinlemeyi\nOnların elindedir toprağın nabzı\nİlk onlar sezerler yeni olanı\nRüzgarlarla geleni\nBulutlardan ineni.\n\nBir dağın tepesinde\nYeni doğan bir ay gibi\nVeysel Karani\nEvreni\nKuşatan bir yay\nGibi\nAçılmıştı\nKolları.\n\nSelman\nBir şehrin kapısında\nBir kapının\nArkasında.\n\nEy savaşmakla emrolunanlar\nYürekleri Kevser suyu ile yıkananlar\nAlacakaranlıkta bir seher vaktinde\nAyrılırken yurtlarından\nyuvalarından\nBahçe köşelerinde kapı önlerinde sofalarda\nodalarda\nBir bir çıkıp gelen yolumuzu kesip duran anılar\nYatak odamızın penceresinden\nUyandığımızda ilk görülen o tepe\nO tepede o kayanın değişmeyen konumu\nGüneşi bir muştu gibi her gün yeniden\nDoğuran o dağ\nelveda\nKadınlarımızın kirpiklerinde sıralanan\nAdanmışlık ve bağlılık yazıları\nelveda\nÇocuklarımızın göğsümüze\nyüzümüze\nsaçlarımıza\nSokulan alınları titreyen dudakları\nkaçamak bakışları\nCennetten bir koku ölümsüzlükten bir pay olarak\nÇektiğimiz ciğerlerimize\nİnen yüreklerimize\nDamla damla\nElveda....\n\nO ki meydanın ortasında durmuştu\nElini kılıcının kabzasına koymuştu.\nDedi savaşçı:\n\" Ben gidiyorum\nHicret ediyorum\nVarsa ağlatmak isteyen anasını\nDul koymak isteyen karısını\nVe istiyorsa çocukları yetim kalsın\nArkamdan gelsin.\"\n\nYeryüzü yeni bir güne hazırlanıyordu\nZaman devrini henüz tamamlıyordu.\nO konuştu:\n\"Ey eti etimden olan\nBu dünyada ve öbür dünyada\nKardeşim olan! \nBu gece yatağımda\nsen yatacaksın\nbana vekillik\nyapacaksın.\nBiz gidiyoruz\nHicret ediyoruz\nSen sonra geleceksin\nAma önce emanetleri\nsahiplerine\nvereceksin.\"\n\nSonra o dağda\nMaveranın kapısı olan\nBir mağara\nOrada ikisi\nO ve\nİkinin ikincisi\n\nsonra çöl:\nÇölde tepeler..\nÇölde develer..\nÇölde geceler\nVe çöle serpilen\nMucizeler.\n\nMedinede bekleyenler var\nDamların üstünde, yollarda\nçocuklar\nkadınlar\nElleri alınlarında, gözleri ufukta\ndelikanlılar\nihtiyarlar..\n\nDediler. \" Veda tepeleri üstünden\nÜzerimize ayın ondördü doğdu\nŞükürler olsun, şükürler olsun\nBize vacip oldu, şükretmek\nŞükürler olsun...\"\n\nAnkara 1979" + }, + { + "id": 1212835.0, + "title": "Sana Sonbaharımda Kal Bile Diyemedim", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Diyemedim; evimde tutuklandı karanfil\nDiyemedim; maviye kan damladı içimden\nBir hazân yıldızıydı mehtâbımda ellerin\nSevgi midir, ısırgan dudaklı dilberlerin\nGölgelerin kalbinde titreyen çiçekleri\nSevgi midir körlerin bakışlarında yatan\nRüzgârı, dalgaları, balıkları aldatan\nYoksa gülüşün müdür kâtil aynalar gibi\nSevecen bir ölümü öperek yanağından\nGittin; çığlıklarını dinledim denizlerin\nKaybolan martıları bul bile diyemedim\nSana son baharımda kal bile diyemedim.\n\nKaranfil kokusuyla kuşatılan yüreğim\nYaralı bulutların yağmurunda köz olur\nMerdiven kırılınca, tenhâlarda söz olur\nPuslu lâmbalar gibi yakarım düşlerimi\nÇalıntı bir kuşkuyu dağıtır bakışlarım\nToprak beni çağırır kucağına her akşam\nHer gece bilinmeyen bir âyine başlarım\nHer sabah yokluğunu düşürürsün peşime\nAvuçlarım seninle doldururken gökleri\nGittin; bir defa bile bakmadan güneşime\nRuhumdan bu âteşi al bile diyemedim\nSana son baharımda kal bile diyemedim\n\nSevgi midir, kuşların göçerken aradığı\nAldatılan lâlenin rahminde solan umut\nSevgi midir, dirilen her ânı ölüm kokar\nTüylerinde karayel gezinen kumruların\nÇöllerin dudağında inleyen şarkıları\nYaralı arslanların kanıyla filizlenir\nGözlerinde gizemli karartılar gizlenir\nMahzun olur kitâbın sayfasında hûriler\nYollarını beklerken ay bakışlı periler\nGittin de, intihara gömüldü çehreleri\nKaybolan yüzlerini bul bile diyemedim\nSana son baharımda kal bile diyemedim.\n\nBalıklar her denizi sevdaya vatan bilir\nBalıklar yalnız suyun kollarında sevilir\nGöklerin tebessümü yayılır dalgalara\nRüzgâra tutunurken gemicinin yüreği\nGün batımı kırılır gemilerin direği\nBen yine tanyerinde boynu bükük ve mâsum\nBir kaptân-ı deryânın ufuklarında solan\nBir hülyânın yurdunda büyüttüm izlerini\nYosunların ardında ararken gözlerini\nGittin; deniz kızları kurtuldu kafesinden\nKıyılardan hüznümü al bile diyemedim\nSana son baharımda kal bile diyemedim.\n\nDiyemedim; kalemler bana bakınca erir\nDiyemedim; pusula mâverâyı gösterir\nBembeyaz kâğıtlara çizilen resimlerin\nKahır damlattığımız isyankâr saçlarında\nKaybolan, bir ressamın umudunun rengidir\nSessizlik, çiğdemlerin açtığı ânda biter\nDağların yarasına düşer alın terimiz\nBir bilgenin kabrinde yitik bir harfe benzer\nHer gece yıldızları arayan ellerimiz\nGittin; kirpiklerimde çürüdü papatyalar\nKanayan feryâdımı bul bile diyemedim\nSana son baharımda kal bile diyemedim\n\nDiyemedim; sokaklar yutuyor ışıkları\nDiyemedim; evlerin kirli mahzenlerinde\nMahsur kalan, yağmurlu çocuk gülüşleridir\nBir yangını emziren semenderin kalbinde\nBaharı kuşatırken anne hıçkırıkları\nSaatleri kıskanan babalar deliriyor\nKüfleniyor bir kızın gönlünün kırıkları\nÇöllerin eşiğinde tükenir bulutlarım\nYalın bir akşam gibi gömülünce yasına\nGittin suyu karanlık bir nehrin kıyısına\nYanına cesedimi al bile diyemedim\nSana son baharımda kal bile diyemedim\n\nSen bütün nehirleri köle mi sanıyorsun\nYücesinde ruhumu görmedin mi dağların\nKıpkızıl seller akan vâdilerde ben varım\nBen yürürüm yolların yokuşunda gün boyu\nBen dururum yılanlı köşelerde çâresiz\nÂn olur, ovaların sevdasıyla çağlarım\nÂn olur, kuraklığın koynuna mahkûm deniz\nKaybolan bir cennetin hasretiyle bin pâre\nBaşımı taştan taşa vurur vurur ağlarım\nOysa gamsız gidişin kasırgaydı ansızın\nBahtımın esrârını bul bile diyemedim\nSana son baharımda kal bile diyemedim.\n\nSay ki; bir avuç hüzün tohumudur gözlerim\nSay ki, çam kokusudur bakışlarım her akşam\nUğursuz pelerinler vurulur evreninde\nSay ki, destur isteyen haramidir geceler\nUyurken rüya görür bir cellâdın teninde\nSıram gelir, hasretin çerâğını yakarım\nSıram gelir, tutkular zindanını yıkarım\nYanılgı düğüm düğüm tıkanır boğazına\nİyi ki, efkârımı bulaştırdın nazına\nBıraktığın mendilde unutuldu sûretim\nİçimden bu azâbı al bile diyemedim\nSana son baharımda kal bile diyemedim\n\n\n\n\n\n\n\n\n\nUsul usul yürüdüm gittiğin gün ansızın\nGüneşin batışını beklemeden yürüdüm\nKapandım bir mâtemin tûfanında hücreye\nEsâret, çıngıraklı bir korkudur, bilesin\nSevecen kırlangıçlar kurşunlanır ardımda\nBıyıkları terleyen delikanlı mıyım ben\nKanda mı boğulmuşum, eli kanlı mıyım ben\nBir başıma dağların arasına düşmüşüm\nÇobanlarla ağlamış, hasreti bölüşmüşüm\nGittin; feryâd-ü figân sızdı yalnızlığ��ma\nYitik nağmelerimi bul bile diyemedim\nSana son baharımda kal bile diyemedim\n\nO yerde parmakların bulutlara dokunsun\nO yerde fırtınalar fısıldasın türkümü\nAdımı birdenbire okusun çağlayanlar\nÂh çekince, o yeri yakacak ağlayanlar\nFarklıdır ötelerden bakışı bir tavşanın\nFarklıdır böceklerin yörüngesinde âlem\nYazmalı, biliyorum, gittiğin ânı kalem\nHangi deprem ejderin fermanıdır, yazmalı\nKirpiklerinden isyan yağmurları sızmalı\nGittiğin ân, burcunda dâre çekildi şiir\nYanına bu sevdayı al bile diyemedim\nSana son baharımda kal bile diyemedim.\n\nNurullah GENÇ" + }, + { + "id": 61460.0, + "title": "Merhaba", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 8.0, + "poem": "Gün açar, \nKarın verir yağmurlu toprak.\nİncesu Deresi, merhaba.\nSaçakta serçeler daha çılgındır, \nBulutlarda kartal, \nDaha çalımlı.\nKoparır göğsünden bir düğme daha, \nTezkere bekleyen biri.\nİncesu Deresi merhaba.\n\nGenç bayraklar vardır, \nBarış düşünür, \nKuyularda işçi, mavilikleri.\nBen hepsini düşünürüm, \nYirmidört saat\nVe seni düşünürüm, \nKaranlık, hırsı...\nSeni, cihanların aziz meyvası.\nİlan-ı aşk makamından bir mısra, \nYeşerip, kımıldar içimde, \nDüşer aklıma gözlerin...\n\nOysa murad alamam.\nOysa akdan - karadan\nBilirim, payım bu kadar...\nUnutmuş gülmeyi gözbebeklerim.\nUnutmuş dudaklarım öpmeyi.\nİncesu Deresi, merhaba..." + }, + { + "id": 57431.0, + "title": "Zamanla", + "poet": "Süreyya Berfe", + "rating": 8.0, + "poem": "Düşününce uzaklarda olduğunu\nöyle uzuyor ki zaman...\nBugün ne? \nHafta bitti bile.\nBana sorarsan daha günler var.\nNe acı\ngünlerle ölçülüyor ayrılıklar.\n\nDuyunca uzaklarda olduğunu\nöyle duruyor ki zaman...\nSaat kaç? \nGün bitti bile.\nBana sorarsan daha saatler var.\nNe tuhaf\nsaatlerle ölçülüyor ayrılıklar.\n\nBilince uzaklarda olduğunu\nöyle ağırlaşıyor ki zaman...\nGüneş doğdu mu? \nSabah bitti bile.\nBana sorarsan birkaç dakika var.\nNe korkunç\ndakikalarla ölçülüyor ayrılıklar." + }, + { + "id": 43232.0, + "title": "Ömrüm Ömrüm", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "mum yanar\nmum ışıldar\nkendileri yoktur gölgeleri oluşur\nferinden korkulsa da rahmetin\nyenilmez toprağa can katmanın kudreti\nbir ömre kaç hayat sığar\n görülecektir....\nmum aydınlar\nmum sınar\nayrılık acısı kadar seversin\nve sevmenin coşkusu kadar koyar insana\naşk sözlüğünden ayrılmak\n\nmum yaralanır\nmum sürer\nkem göz sahibini sürükler\nson çağındır artık\nfitil kokar\ngövdende birikir\nsenden eriyen parçalar\n\nmum biter\nmum söner dibine hayatın\nişte yaşadım dediğin\nbir mum ömrüdür\n\neren\nve\neriten kendini....\n (eylül'97, demirciköy)" + }, + { + "id": 100560.0, + "title": "Haz", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 7.0, + "poem": "Sehri yilda bir ziyaret eden bir münzevi\nsöyle dedi: 'Bize hazdan bahset.'\n\nO, konusmaya basladi:\n\n'Haz bir özgürlük sarkisidir, \nAma özgürlük degil...\n\nHaz, arzularin tomurcugudur, \nAma meyvesi degil...\n\nYükselisi çagiran bir derinliktir, \nAma ne derin, ne de yüksek olandir...\n\nKafestekinin kanatlanisidir, \nMekanla sinirlanmis degildir...\n\nHaz, aslinda bir özgürlük sarkisidir...\n\nBu sarkiyi tüm kalbinizle söyleyin, \nAma sarkida kalbinizi yitirmeden...\n\nGençligin büyük bölümü hazzi arar, \nsanki haz hersey gibi; ama yargilanir\nve azarlanirlar.\n\nBen onlari ne yargilar, ne azarlarim. Birakin arasinlar...\nÇünkü onlar arayislarindayalnizca hazzi bulmayacaklar.\nHazzin yedi kizkardesi vardir ve en küçükleri\nbile hazdan daha muhtesemdir.\n\nBitki kökleri için topragi kazarken hazine bulan\nadamin hikayesini duymadiniz mi? \n\nAranizda daha olgun olan bazilari geçmiste yasadiklari hazlari, \nsarhosken islenen yanlislar misali, pismanlikla hatirlar.\nFakat pismanlik aklin bulutlandirilmasidir, uslandirilmasi degil.\n\nOnlar hazlarini minnetle anmalidirlar, bir yazin sonundaki hasat gibi.\n\nYine de onlari unutmak rahatlatiyorsa, birakin rahat kalsinlar.\n\nArayanlar kadar genç, hatirlayanlar kadar yasli\nolmayanlar ise, ruhun gereklerini ihmal etmek veya\nkabahat islemek korkusuyla hazdan sakinirlar.\n\nFakat onlari da yönlendiren hazdir; \nbitki kökleri için topragi titreyen ellerle\nkazsalar bile onlar da hazineyi bulurlar.\n\nSöyleyin bana, onlar kim ki ruhu gücendirsinler? \nBülbül gecenin sessizligini veya ates böcegi\nyildizlari gücendirebilir mi? \n\nVe sizin atesiniz veya dumaniniz rüzgara yük olur mu? \n\nNasil olur da ruhu, bir çomakla karistirabileceginiz\nsakin bir havuz gibi algilayabilirsiniz? \n\nÇogunlukla, hazzi reddettiginizde asil yaptiginiz, \nvarliginizin gizli yerlerinde arzuyu depolamak olacaktir.\n\nBugün ihmal edilenin yarini beklemedigini kim bilebilir? \n\nVe bedeniniz, ruhunuzun müzik aletidir.\nVe güzel müzik veya anlasilmaz\nsesler çikarmak size kalmistir.\n\nSimdi kalbinize sorun:\n'Bizim için iyi olan hazla zararli hazzi nasil ayirabiliriz? '\n\nKirlara, bahçelere çikin; ögreneceksiniz ki çiçeklerden\nbal toplamak arinin hazzidir; balini sunmak ise çiçegin...\n\nÇünkü ariya göre çiçek yasamin kaynagidir.\nVe çiçek için ari sevginin ulagidir.\n\nVe ikisi için ise, hazzin verilmesi ve alinmasi\nbir gereksinim ve bir vecddir...\n\nHazlarinizda arilar ve çiçekler gibi olun...'" + }, + { + "id": 11046.0, + "title": "Son Durak", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "Kilitlenmiş beton kanatları kuşların \nOksit gibi yakışkan bir mayışmayla ağarmış gün\nPas tutan kelimeler için bir iksir belki de\nYa da aklına susamış sevgililerin safdilliği\nAcıtmış ömrünü çekirgelerin\nMedyatik soruşturmalardaki enflasyonist yargılar\nHaber değeri taşımıyor haber spikerinin ölümü\nHerkes kendi manşetinde satır arası \nHiçbir bakışı aydınlatmıyor florasan buğusu\n\nBurası son durak inecekler için son fırsat\nBir daha ne süper ne mega kupon verilecek\nKalanlar şoförün evini göremeyecekler hiçbir zaman \nOları sonsuza götürecek,afaroz edilmiş bir merak\nBurası son durak\n\nHafızada kalan tek numara için\nTelefona uzanır elleri\nÖlümüne randevulu insanların\nTemize çekilemez not defterleri\n\n (Ocak 1995)" + }, + { + "id": 8951.0, + "title": "Kara Gözlerin", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 7.0, + "poem": "Kara gözlerindeki umut\nSiyah saçları kadar karamsardı\nve kadere küsmüştü O, bir kere\nSevgiyi öldürdü diye...\nSanki ona uzanan ellerde\nKeskin bir bıçak\nHa vurdu ha vuracak\nBu, benim karanlıklarım,\nBu benim sırlarım diyor hep\nBir gün gelecek\nŞefkatle kollarına saracaklar...\nAsılsız sevgilerdi onu yıkan aslında\nUmutları umduğu gibi çıkmamış\nBeklentileri hep korkuları olmuş\nSanki bütün hayatı,\nKupkuru bir odadaymış kopamadıklarıyla...\nGülüşleri bir sigara içimi zamanı kadar az\nHer nefeste biraz daha kısalırken\nBütün beklentileri\nDuman duman uçuyorlardı.\nKurallar koymak isterken dostluklarına,\nKuralları bozduğunun farkında değildi aslında...\nŞimdi o gözlerde,\nVakitsiz yağan yağmurlar var,\nHasat mevsimi bitmiş bahçelere\nSağnak sağnak yağacaklar,\nBelki gönlünde gökkuşağı açacak\nAma, altından çocuklar geçmeyecekler.\nSu yerine zehir akacak ırmaklarından,\nHiç kimse içmeyecek...\nya Ben,\nŞimdilerde bir bağ bozumu hüznü var içimde,\nÜzümlerim gazap üzümü\nŞaraplarımsa gözyaşları...\nSen güz güneşinde, sanki kanadı kırık bir kuş,\nKonmuştu bahçeme,\nOna şefkatle eğilirken\nPır diye uçtu birden\nKırık sandığım kanatlarındaki sahtelik,\nve inancımla birlikte." + }, + { + "id": 38428.0, + "title": "İkilem", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 5.0, + "poem": "Bir kabuk içinde\nBirbirinden ayrılmaz\n( :) \nAşk ve acı yüreğimde\nİkiz badem içidir." + }, + { + "id": 107056.0, + "title": "Ah Hüseyin Vah Hüseyin", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Alemlerin serverisin\nAh Hüseyin, vah Hüseyin\nŞehitlerin serdarısın\nAh Hüseyin, vah Hüseyin\n\nHasan, Hüseyin'in yari\nMuhammed'in gözü nuru\nHem Ali'nin yadigarı\nAh Hüseyin, vah Hüseyin\n\nZuhur oldun İmam Zeynel\nMuhammet Bakır'dan evvel\nDidene yanayım gönül\nAh Hüseyin, vah Hüseyin\n\nİmam Cafer'dir yarimiz\nMusa-i Kazım şahımız\nBudur şems ile mahımız\nAh Hüseyin, vah Hüseyin\n\nAli Musa ilim hüner\nMuhammet Taki el sunar\nHüseyin'im deyip yanar\nAh Hüseyin, vah Hüseyin\n\nAli Taki, Hasan Asker\nMuhammet Mehdi ser-defter\nİmam-ı Seyyid-i ekber\nAh Hüseyin, vah Hüseyin\n\nPir Sultan haber ver dosttan\nBülbül ötüyor kafesten\nHem gül ağlar, hem gülistan\nAh Hüseyin, vah Hüseyin" + }, + { + "id": 47605.0, + "title": "Adsız Gazel", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Yanışlar ağıtlar elimde değil\nİçimin sesi hiç üzmesin seni\n\nKaçmak mı mümkün mü alınyazımdan\nKaderdir yüklendim yıkılmışlığı\n\nSen attın bilmeden kuyuya taşı\nDinemez yankısı mahşerde bile\n\nBir kutsal emanet gibi sır gibi\nVe bir ayıp gibi saklarım seni\n\nBaşımda kavganın kıyameti var\nOkşadım ismini kitap içinde\n\nHer akşam bir düşle kundaklanırım\nSözümün bittiği yerde başlarsın\n\nYılların alnıma çektiği çizgi\nKocalttı başımı bir ehram gibi\n\nYaslasam gövdemi karlı dağlara\nSonsuz bir uykuya kavuşsam bir gün" + }, + { + "id": 41544.0, + "title": "Ah Çektikce Erir Gider", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Ah çektikce erir gider \nYüreğimin yağı benim..\nSeni görsem durur gider \nDillerimin bağı benim..\n\nGam leskesi saf saf oldu \nHep sözlerim boş laf oldu \nSenin yolunda mahv oldu \nGençliğimin çağı benim..\n\nAh belimi büken oldu \nGurbet bana diken oldu \nAltı aydır mekan oldu \nDibi kırkkız dağı benim..\n\nSensin derdine dustugum \nHayal oldu konuştuğum \nHer gün yediğim içtiğim \nİçerimde ağu benim..\n\nAğlar VEYSEL çıkmaz sesi \nGine coştu gam deryası \nGarip gönlümün yaylası \nGüzel hüsnün bağı benim.\nAşık Veysel Şatıroğlu" + }, + { + "id": 46652.0, + "title": "Niçin?", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "İnsanlar sevmeyi unuttu mu ne? \nVe de gülmeyi...\nBaşımı kaldırsam kan görüyorum\nYoksa kin\nPeşimde gölgesi binlerce hasretin\nNe sıcak bir merhaba\nNe de bir tebessüm\nKalmamış izi mutluluğun ve sevincin\nOysa biz hala yaşıyoruz\nBilmem ki niçin? ..." + }, + { + "id": 54987.0, + "title": "Şizofren Aşka Mektup / Odanda Tek Başına", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Biz seninle hep bayağılıktan kaçtık... Sıradan, basit, gündelik olandan. Küçük mutlulukları, hayatın içindeki o kanaatkar doyumları değil, hep trajediyi aradık. Mükemmeli... Biz seninle hep kusursuzluğu aradık. \nBizi birbirimize yakınlaştıran ne varsa hep kutsaldı, özeldi, ayrıcalıklıydı. İlişkimizden aslında ikimize de ait olmayan, kutsal ve kusursuz bir imge yarattık. Hayatımızda eksik kalmış ne varsa, o yarım kalmış tutkularımızı o yaralı arzularımızı, eksik çocukluğumuza ait ve içtenlikle koruyamadığımız bütün duygularımızı bu imgeye ödünç verdik. Artık yaşayan gerçek kişiliklerimiz değil, sanki bu kutsal, bu kusursuz imgeydi. \nBu imge lekelenmesin, bu düş bozulmasın diye öyle çok şey gizlerdim ki senden. İçim ürperirdi böyle anlarda, kendimden çok uzak bir yere çekilirdim sanki, bilinmezliğe... Aramızda öyle çok tanımlanmamış anlar, öyle kopuk, öyle başıboş duygular, bana o denli ait olduğu halde nasıl anlatacağımı bilemediğim öylesine derin savruluşlarım vardı ki...\nYarattığımız ve aşk adını verdiğimiz bu kutsal imgeye sadık kalabilmek için kendime karşı sadakatsiz davranıyordum. \nSeninle yanyana uzanırdık, dünyanın dışındaki yaz bahçelerinde, o gerçekdışı mevsimlerin kıyılarında... Üzüntülerimiz, içimizdeki yaralar yanyana dururdu öyle. Bizden çok bu yaralar özlerdi birbirini, o kimsesiz üzüntülerimiz...\nİçimdeki yaram senin yaranı özledikçe ruhumun gurbetlerinde daha çok hissederdim kendimi... Asıl çektiğim acı buydu aslında, yanındayken kendimi yine de senden çok uzaklarda hissetmemdi. \nFarkederdin sürükleniş suskunluklarımı. Böyle anlarda zamanı durdurmak isterdin. Zamanı dondurdukça içimizdeki boşlukların kapanacağını, o gizli ürpertilerin dineceğini, tanımlanmamış anların ve o kopuk, o başıboş duyguların tanımlanacağını, savrulmaların biteceğini düşünürdün. Zamanı dondurunca hep iyi ve mükemmel insanlar olarak kalacağımızı sanırdın. Hayata bu donmuş zamandan, bu mağrur ve korunaklı kristalin ardından bakınca hiç kirlenmeden ve ebedi bir saflık halinde yaşayacağımızı hayal ederdin. \nOysa ne zamandan kopabiliyor, ne de hayattan gizlenebiliyorduk. Biz zamandan kopmak istedikçe zaman bizi daha çok acıtıyor; hayattan gizlendikçe o kendisini daha çok hatırlatıyordu. Hayattan ve kendimizden korktukça kendimizi aşkın kutsal acısına kapatıyorduk. Hayat acı verdikçe biz o kutsal, o ayrıcalıklı kıldığımız acımıza daha bir sarılıyorduk. Bu kutsal ıstırap bizi hayattan korurken başkalarından üstün kılıyordu. \nOysa kutsallık hiç saf değildir sevgili; gücünü zayıfların kanından alır. Mükemmellik, kaybedeni çok, anlamsız ve haksız bir yarıştır. Saflığın içinde birçok günah gizlidir. Ben bu kutsal aşkın kan kaybeden zayıfıydım işte. Bu kötü yarışta hep kaybedendim. Saflıktı benden istediğin, ama saklayamazdım kendimden, içimde birçok günah gizliydi. Ben kaybettikçe yarattığımız o kutsal imge sana ait oldu. Ben günahı kabullendikçe kusursuz ve mükemmel olan sen oldun. Oysa kendisini diğer insanlardan biraz olsun farklı ve özel sayan her insana zor gelir hayatın o basit, o sıradan dertleri, doğal acıları, lekelenmiş tutkuları. Böyle insanlar ya kutsal olmaya soyunurlar, ya da kutsal birine adarlar kendilerini. Hayatın içinde çırılçıplak varolmak gururunu incitir böyle insanların. Gerçek bayağı gelir. Mükemmelin kölesi olmak, hayatın sıradanlığını yaşamaktan daha gözalıcıdır çoğu kez. Kendi sıradanlığından tiksinince hayallerinde yarattıkları gerçekdışı bir trajediye sığınırlar. \nBaşta bende böyleydim. O dokunulmaz güzelliğini, o ulaşılmaz kutsallığını gördükçe sıradanlığımdan tiksiniyordum ve yaşadığım gerçek giderek daha çok bayağı geliyordu bana. Sıradan biri olmaktansa, mükemmelin kölesi olmak istiyordum. Bildiğim ve bilmediğim bütün zaaflarımı gizleyip, bu trajedinin cesur ve ölümsüz kahramanı olmak istiyordum. \nOysa gerçek hiç böyle değildi. Sadece seni yitirmekten korkuyordum. Çünkü sen özlediğim herşeydin. Mükemmeldin, kusursuzdun, sıradanlığı aşmıştın, en önemlisi kutsaldın. Sana ulaşmam, seni etkilemem için yaşadığım herşeyi inkar etmem gerekti bu yüzden. Hiç olmadığım kadar iyi, hiç olmadığım kadar ince, hiç olmadığım kadar derin gözükmem gerekiyordu. Hissetmediğim şeyleri hissediyormuş gibi gözükmem gerekiyordu. \nO kutsal güzelliğin benden herşeyimi istiyordu. Oysa ben o herşeyim neydi bilmiyordum ki... Tamamlanmamış, eksik bir varlıktım. Tıpkı hayat gibiydim. İstediğin şeyleri verebilmem için hissetmediğim şeyleri hissediyor gibi söylemem gerekiyordu. \nO kutsal aşk için sana yalan da söyledim. Seni yitirmemek içinde hepsi. En zor, en gizli, en iflah olmaz yaralarımı gizleyerek anlattım sana kendimi. Seni kazanırsam bu yaralarımdan kurtulurum sanıyordum. Oysa sen o dokunulmaz güzelliğine, o ulaşılmaz kutsallığına sığındıkça hayattan gizlenirken, ben sana ulaşmaya çalıştıkça kendi hayatımdan, kendi gerçekliğimden daha geriye, daha aşağıya düşüyordum. İkimiz de kendi gurbetimizde yaşıyorduk oysa. Ne yapsak, ne etsek kendimizi özlüyorduk. Yaşadığımız acı hayatlarımız gibi gerçekdışıydı. Ama acıydı sonuçta...\nSen hayatın bayağılığından kaçıyordun, bense kendimden. Ama buluştuğumuz yer aynı acıydı. Bizi hayattan kopartan, bizi hiç ummadığımız kadar bencil kılan bir acıydı bu. Ve hayatla sınanmayan bu içe dönük acı bizi hep yüzeyde tutuyordu. Çünkü en derinde yatan gerçeğimize insek ne olacağımızı bilmiyorduk. Oysa belki çıldıracak, belki de gerçekten değişecektik. Tabiatımız değişecekti. Oysa biz kendimizi kutsala adadıkça, mükemmelin, kusursuzluğun peşinden koştukça, hayat bize dokunmadan, içimize hiç sızmadan geçip gidiyordu uzaklara. Tıpkı bize dokunmadan geçip giden hayat gibi. Aslında biz de birbirimize dokunmadan geçip gidiyorduk. \nSana taptığımı söylüyordum, ama seni gerçekten tanımıyordum. Sen beni hayatın bayağılığından, sıradanlığından yanına çağırıyordun, ama aslında beni pek tanımıyordun. Bu yüzden inanmıyordum yaşadığımız hiçbir şeye. Bizi başkalarından üstün kıldığını sandığımız bu acının hayatta bir karşılığı yoktu, inan...\nSeni unutmam mümkün değil, ama ben geldiğim yere geri dönüyorum. Bu kusursuzluk senin olsun. Birgün kendimi inkar etmeye karar verirsem bunu sadece kendim için yapmalıyım: Mükemmellik senin olsun. Sana herşeyimi vermemi istiyorsun. Oysa ne seni, ne de kendimi tanıyorum: Kutsallık senin olsun. Bu aşk beni tutuk, ezik, korkak biri yaptı. Seni biraz olsun etkileyebilmek için yaptığım bütün fedakarlıkların, hayatımın en büyük bencillikleri olduğunu anladığım an kendimden kaçıp kurtulmak istedim. \nO an anladım ki, fırından aldığım ekmeğin sıcaklığı bu aşktan daha kutsaldı. Yüzümü ısıtan mütevazi güneş, evlerine ekmek götürdüğüm çocukların sevinci, çay bardaklarındaki kaşık sesi daha kutsaldı. O küçük mutluluklar, o eksik, o kanaatkar doyumlar daha kutsaldı...\nEvet, hayat karanlık, bayağı, acımasız, kirli, sıradan, incitici; ama gerçek sevgili... Ona dokunabiliyorsun. Ama ben senin kutsal ve mükemmel saydığın hiçbir şeye ulaşamadım. Sana ulaşamadığım için duyduğum kaygı ve pişmanlıklar da bana ait değildi. Çektiğim acıysa yıllardır sakladığım yaraları biraz daha gizlemeye yarıyordu. Oysa hayat çok basit sevgili... Bunu bir anlayabilsek herşey çok farklı olacak. Ve hayatın o basitliği içinde saklı derinliği, vazgeçilmezliği...\nArtık kutsal olan hiçbir şeye inanmadığım için daha berrak ve açık görüyorum çarşıdan eli boş dönenleri... Şehirleri hızla saran açlar ordusunu... Dünyayla aramdaki o sahte acıları ortadan kaldırdığım için tanık oluyorum herşeye: İşte dün gece TEM karayolunda bir travestiyi daha ezip geçti; sürücüsü karanlık ve sarhoş bir araba... İzmir'de bir kafeteryada garsonluk yapan Dersim'li Gökhan bugün, tıpkı dün ve önceki günlerde olduğu gibi tam onbeş saat ayakta servis yapacak müşterilere ve onca yorgunluktan sonra evine döndüğünde, Jack London gibi sabah dek ezilen insanların öyküsünü yazacak. Eskiden olsa çok romantik gelirdi bu gencin hali bana. Ama değil, çok sert, çok acımasız bir hayatı var; ama yine de gözlerinden o sımsıcak gülümsemesi hiç eksik olmuyor. \nYıllardır görmediğim üniversiteden bir arkadaşımın matbaasına uğradım geçenlerde. Devrimci bir belediye başkanının afişiyle aynı makinede bastığı porno dergileri kurusunlar diye birlikte ipe asıyordu. Bunu yaparken de bütün içtenliğiyle, bu düzeni değiştirmeliyiz arkadaş, diyordu. \nCezaevindeki çocukları için direniş yaptıklarından karakola götürülüp gözaltına aldıkları yaşlı anneleri polis gecenin bir yarısı sokağa bırakıyor. Ceplerinde neredeyse hiç para olmadığından şehrin çok uzağında olan evlerine gitmek için yürümekten başka çareleri yok bu çilekeş kadınların. Neredeyse sabaha dek yürüyecek olan bu yaşlı kadınların çektiklerini mutlaka içimizde hissetmezsek yaşadığımız hayatın hiçbir anlamı olmaz. Çünkü çoğu kez biz farketmesek de bu hayatta acı tek... Istırap tek... Aşk ve iyilik tek bir yerden akıyor kalplerimize...\nAynı saatlerde başka bir yerde, yaşlı ve eşcinsel bir tiyatrocu iki kimsesiz sokak çocuğunu zorla evine götürmek istiyor; onunla birlikte olurlarsa çok para vereceğini iddia ediyor. Evet, hayat hiç romantik değil; ama yargılamadan önce onu anlamalıyız sonuna dek... Belki de tam bu sırada lekesiz bir aşkı özleyen ve yalnızlığın o korkunç kaderiyle boğuşan Serpil öğretmeni çalıştığı kasabada, çocuklarını okuttuğu adamlar telefonla arayıp, yanına gelelim mi, boş musun, diye taciz ediyorlardır. \nAsıl trajedi hayatın ta kendisi sevgili...\nHayat karanlık, acımasız, bayağı ve kirli; ama bizim erdem sayıp abarttığımız duygusallıklardan, kendimizi başkalarından üstün kılmak için sığındığımız kutsallıklardan daha gerçek, daha sahici.\nYıllardır ruhumun gurbetinde yaşamaktan tükendim. Kendi yaramı görüp, ona sarılamadığım için, ondan akan kanla yıllardır zehirleniyorum. Yıllardır senin yanında, ama senden çok uzakta kalmaktan sevgim acıyor. Birlikte yarattığımız bu hayattan kopuk imgeyi bırakıp, kendime doğru yürüyorum. \nHayatı ve seni buradan seyrediyorum. Odandasın ve tek başına dans ediyorsun....\nİyilik ve sevgiyle gülümsüyorum; seni sevip hissetmem için seni sahiplenmem gerekmiyor. Oradasın ve varsın işte. Nereye gitsem içimde hissediyorum seni...\nHayatın bütün renkleri yüzünde...\nOdanda tek başına dans ediyorsun...\nİlk kez acı çekmeden özlüyorum seni..." + }, + { + "id": 29264.0, + "title": "Düş ve Dua", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 9.0, + "poem": "yağmura,nisana ve yaşıma aldanıp\nuçurumları kıyı sanarak\nve dağlar erişilmeyince acı verir\nsözünü unutarak\nkaf dağına gitmek istedim\n\nırmak inadıyla yürüdüm uzaklara\nbir derviş olup yürüdüm uzaklara\n\nyanıldı denektaşım geriye döndüm\nKutsal Sözler Panayırı'na sığınıp\nipeksi bir sessizliğe büründüm:\n\nbir hayat,mahçup ve duru\nTanrım,gülleri\nve sessiz harfleri koru." + }, + { + "id": 8857.0, + "title": "Üç Dil", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "En azından üç dil bileceksin\nEn azından üç dilde\nAna avrat dümdüz gideceksin\nEn azından üç dil bileceksin\nEn azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin\nEn azından üç dil\nBirisi ana dilin\nElin ayağın kadar senin\nAna sütü gibi tatlı\nAna sütü gibi bedava\nNenniler, masallar, küfürler de caba\nÖtekiler yedi kat yabancı\nHer kelime arslan ağzında\nHer kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla\nKök sökercesine söküp çıkartacaksın\nHer kelimede bir tuğla boyu yükselecek\nHer kelime bir kat daha artacaksın\n\nEn azından üç dil bileceksin\nEn azından üç dilde\nCanımın içi demesini\nCanım ağzıma geldi demesini\nKırmızı gülün alı var demesini\nNerden ince ise ordan kopsun demesini\nAtın ölümü arpadan olsun demesini\nKeçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini\nİnsanın insanı sömürmesi\nRezilliğin dik alası demesini\nNe demesi be\nGümbür gümbür gümbürdemesini becereceksin\n\nEn azından üç dil bileceksin\nEn azından üç dilde\nAna avrat dümdüz gideceksin\nEn azından üç dil\nÇünkü sen ne tarih ne coğrafya\nNe şu ne busun\nOğlum Mernuş\nSen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun." + }, + { + "id": 15579.0, + "title": "Sende mi Heyecan", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Şu dağların yamacına\nSende mi savruldun hey can\nAnaların acısına\nSende mi kaydoldun hey can\nFırtınaya bağır açtın\nKuş musun sanki be hey can\nYıldırma değip geçtin\nTaş mısın sanki be hey can\n\nSende mi yandın\nSende mi soldun\nSende mi kayboldun hey can\nNedir bu çığlık\nNedir bu feryat\nSende mi vuruldun hey can\n\nŞu dağları yanağına\nSende mi gül oldun hey can\nSevdaların yangınında\nSende mi çöl oldun hey can\n\nKar mı yağdı saçlarına\nDarda mı kaldın be hey can\nÇığ mı düştü yollarına\nZorda mı kaldın be hey can\n\nSende mi yandın\nSende mi soldun\nSende mi kayboldun hey can\nNedir bu çığlık\nNedir bu feryat\nSende mi vuruldun hey can" + }, + { + "id": 53264.0, + "title": "Mektup Nadajlıdır Dom!", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "1. Diyorlar, korkutarak karaşın kıldığımız sarı \n'Dağlar gibi gençler âlemde perişan oldular' \n\n2. Giyinmiştir bir mitrak, baba, bir göl ve kıyamet \n\n3. Bir sultan daha yere oturur, biz oturtuyoruz \nKadife istemezmiş, taht istemez saf bir ipek \n\n4. Anladık ki yüreklilik belirli bir sillenin rengi \nKülbastısız sayfaları karıştırırken serüven \n\n5. Nadaj'ın alınmayışını dört yüzyıl sonra İskele'de \nduyduk; 'Sen insanoğlunu öperek mi ele verirsin? 'i de \n\n6. Biz bir şairi şiir yazsın için ölümle korkuturuz dom!" + }, + { + "id": 60865.0, + "title": "Bir Elişi Tanrısı İçin Ağıt", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 5.0, + "poem": "Peki nasıl oldu da hatırladı denizde boğulduğunu\nnasıl oldu da peki anlatamıyorum biliyorsun\n\nÖyle ölüme düşkündü ki biyoloji sıfır\nbir şarkı yiyor şimdi şapkalarını orospular eksiliyor\n\nAma yok ne olur ağlama böyle ama yok\nşunun şurasında tramvaysız, çocuk olmak turunç olmak\n\nKantocu peruz sahiden yaşadı mı patron?" + }, + { + "id": 3322.0, + "title": "Seni Sevmek", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Kisi seni severse\nSoyunur aya karsi\nSever\nÖlüsüne dek" + }, + { + "id": 889.0, + "title": "Mevsimlik Şarkı", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "Kanıyor takvimden gamsız ağaçsız\nevlatlarını döver gibi seven bir sonbahar \ngüvertesinde adresini şaşırmış\nkayıp bir nisan yağmuru\n\nömrümün sol anahtarısın\nhazan makamının kapısını açan\nne nisanlar gördüm ben\nilkbahardan kaçarken\nbir mızrapa tutunan\n\nne bileyim ben\nböyle bir şeydir herhalde\nbir mevsimin şarkısı\nya da mevsimlik bir vivaldi sancısı...\n\nekim kasım işlerini öğrenirken bir keman\nağlamayı bir de,\nşarkıya söz yürür,\nyeşile aldanır suyun kudreti\nve sen hiçbir zaman\nsol anahtarı yaptıracak bir çilingir\nbulamazsın\nbana kalırsa sen,\nömrümün sonuna kadar,\no şarkının kapısında kalacaksın!" + }, + { + "id": 2410.0, + "title": "Hiçbir Semtte", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Hiçbir semtte berberin olmadı, \n1954-1980 yılları arasında, \n26 yılda 28 ev değiştirdin; \nLeke kuşağı nasıl bilmez seni! \n\nArabesk nedir diye düşünmüştünüz:\nŞebboy sesli bir cümbüş, eza içinde; \nEşitlik midir komedya, içtenlik mi, \nErdem diye benimsenmesi mi fırsatsızlığın? \n\nYürütüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 15288.0, + "title": "İşaret Çocukları", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Yasin okunan tütsü tüten çarşılardan \nGeçerdi babam \nBaşında yağmur halkaları \n\nAnam yeşil hırkalar görürdü düşünde \nDaha ilk güzelliğinde \nAlnını iki dağın arasına germiş \nBir devin göğsüne benzer \nGöğsünden dualar geçermiş \n\nÇarşılar ellerinde ekmek iğneleri \nCami avlularına açılan \nHavuz sularına kapılan çocuklar \nGörmeden güneşin bütün renklerini \nGötürmezlerdi dükkandaki babalarına \nOcaktan akan kaynar yemekleri \nNenelerinin koyduğu avuç taslarına \n\nBaşı ve yüreği şahbaz \nKaleleri ağırlayan kadınların \nSüslerini kemerlerini \nBaşlarını ağırlaştıran \nAğır siyah şelale saçlarını \nTutunca gençleşirdi erkekler \n\nSonra insan o ki denizde \nKüçük ve büyük nehirde \nBedeni ıslatan afsunlu suda \nÖnce niyet sonra yıkanırdı \n\nZaman dert getirdi sulara \nİçinde eski balıkların yattığı kayalar \nSavaşan insanların elinde \nİnce yontulup taşındı balta mızrak şekline \n\nAnam kanları kuruyan \nKavga ayıran bir kargı elinde \nKara ocağın taşlarına \nİşaret koydu çocuklarını \nBelinde gezdiren babamın \nBeyaz yazılarla kazandığı adları \n\nYüreği korkuyla kuvvetlendi babamın \nUnutup genç gelen günleri \nZamanın sürerken çektiği günleri \nÇetin bilmecelerle \nSürdü atını şehirlere \n\nYün ören at güden kadınlar \nOrmanlara tepeden eğilen toprak evlerde \nKüçük pencereli karanlık dar odalarda \nUzaktan uzayıp gelen kurt seslerinin \nUzağa çekilip giden \nAyazda donan gülmeler içinde \nOrmanlarda süt emziren anne \nUnuttu gittikçe uzayan çocuğunu \n\nHep kaçarmış şehirlerin \nDemir dağlarına \nUyuyunca toprak beşiğimde \nSahipsiz kalan \nEllerimden kayan aydınlık günlerim." + }, + { + "id": 285414.0, + "title": "45 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Kadehin bedeninden bir can bakıyor,\nKadeh; can, akıl, şarap olmuş akıyor.\nDonmuş suda yürüyen bir ateş gibi; \nGönül yakut madeni, canı yakıyor! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 13671.0, + "title": "Şu Yoksul, Işıksız Sokaklardan", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Şu yoksul,ışıksız sokaklardan geçerken akşamüstleri\nElimde yiyecek filesi,evime doğru\nSiliniyor sanki zihnimin yorgunluğu\nIsıtıyor halkımın ozanı olmak duygusu içimi\n\nYıpranmış ellerinde bir sokak çiçekçisinin\nBir kırmızı gül gibi" + }, + { + "id": 32391.0, + "title": "Fenerli Sokak", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Fenerli Sokak'ta gün altıda batar\nBir başka renge bürünür Fenerli Sokak\nFenerli Sokak'ta bütün adamlar\nKonuşurlar benim gibi hep susarak\nSeni Fenerli Sokak'ta bekliyorum.\n\nYağmurlar yağmaya görsün\nMeyhanelerde cümbüş\nSen orada kimleri görürsün\nBen gibi sevdaya tutulmuş, düşmüş\nSeni Fenerli Sokak'ta bekliyorum.\n\nKesilir çocuk sesi, kadın sesi\nFenerli Sokak'ta yanınca ışıklar\nBenim gönlümde bir sarhoş neşesi\nBana ümitler taşır bu sakin akşamlar\nSeni Fenerli Sokak'ta bekliyorum.\n\nDönemem bir adım geriye \nBiraz ötede belki sen varsın\nBoşver aldırma sen hiç kimseye\nYolun düşerse beni meyhanede ararsın\nSeni Fenerli Sokak'ta bekliyorum\n\nBiraz da seninle dolaşalım bu sokağı\nAşkımı kaldırımlardan, parke taşlarından sor\nTanımaz gözlerim senden daha uzağı\nSensiz olmak senle olmaktan da zor\nSeni Fenerli Sokak'ta bekliyorum.\n\nSeni Fenerli Sokak'ta bekliyorum\nGönlüm Ümit pınarı, yüreğim sabır taşı\nBugün olmazsa yarın geleceksin biliyorum\nSeneler silemeyecek asla bu aşkı\nSeni Fenerli Sokak'tan daha çok seviyorum..." + }, + { + "id": 5805.0, + "title": "Her Şey Sende Gizli", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 8.0, + "poem": "Yerin seni çektiği kadar ağırsın, \nKanatların çırpındığı kadar hafif.. \nKalbinin attığı kadar canlısın, \nGözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...\nSevdiklerin kadar iyisin, \nNefret ettiklerin kadar kötü.. \nNe renk olursa olsun kaşın gözün, \nKarşındakinin gördüğüdür rengin.. \nYaşadıklarını kâr sayma: \nYaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa, \nSevdiğin kadardır ömrün.. \nGülebildiğin kadar mutlusun. \nÜzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin \nSakın bitti sanma her şeyi, \nSevdiğin kadar sevileceksin. \nGüneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer \nVe karşındakine değer verdiğin kadar insansın. \nBir gün yalan söyleyeceksen eğer; \nBırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. \nAy ışığındadır sevgiliye duyulan hasret, \nVe sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın. \nUnutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın, \nGüneşin seni ısıttığı kadar sıcak. \nKendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın \nVe güçlü hissettiğin kadar güçlü. \nKendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. \nİşte budur hayat! \nİşte budur yaşamak, \nBunu hatırladığın kadar yaşarsın \nBunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün \nVe karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun \nÇiçek sulandığı kadar güzeldir, \nKuşlar ötebildiği kadar sevimli, \nBebek ağladığı kadar bebektir. \nVe herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin, \nbunu da öğren, \nSevdiğin kadar sevilirsin..." + }, + { + "id": 33958.0, + "title": "Yollar", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 7.0, + "poem": "I \nyollar \nyorgunum \nrüzgarli kasabanin çalisi \nçam kokulu daglarin rüzgarsiz yagmuru \nbeni artik durdurun \nyorgunum \non bes mayis doksan sekiz \nviran sehire bes kala \n\nII \nyollar \nyorgunum \nasfalt rengi bir çayin deminde ilerliyorum \nönümde yüzünü benden saklayan bir dag \nbitkin bir adam dikiz aynasinda \ntende biraz solgunum \nyorgunum \nyedi haziran erciyes hala yüzünü sakliyor \n\nIII \nyollar \nyorgunum \nbir anne çigligi \nenkaz altindaki üç yavruya \nhastane koridorunda \nhinca hinç yigilmis cansiz bedenlere \nbasmadan ilerliyorum \nacidan yorgunum \nne olur beni durdurun \n17 agustosun ertesi \nsehir ölümü yorgan gibi örtünmüs \n\nIV \nyollar \nyorgunum \ngri renkli bir ülkeden dönüyorum geriye \ndönüsüm sebepsiz \nbekleyenin yoklugundan belki \nbelki de yalnizligin soguklugundan \nyollar içimi isitiyor \nbende durmak yok \nbeni bensiz durdurun \ndurmazsam vurdurun \nsunu bilin ki yorgunum \nondört nisan \nyagmurlu günün öksürüklü sabahi" + }, + { + "id": 62996.0, + "title": "Sanat", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek, \nBizim diyarımızda bin bir baharı saklar! \nKolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek\nİncinir düz caddede dağda gezen ayaklar\n\nSen kubbesinde ince bir mozaik ararda\nGezersin kırk asırlık mabedin içini\nBizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda, \nBize heyecan verir bir parça yeşil çini\n\nSen raksına dalarken için titrer derinden\nÇiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin\nBizimde kalbimizi kımıldatır derinden\nToprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin\n\nFırtınayı andıran orkestra sesleri\nBir ürperiş getirir senin sinirlerine, \nIstırap çekenlerin acıklı nefesleri\nBizde geçer en yanık bir musiki yerine\n\nSen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun\nYabancı bir şehirde bir kadın heykelini, \nBiz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun\nGörünce bir köylünün kıvrılmayan belini...\n\nBaşka sanat bilmeyiz karşımızda dururken\nYazılmamış bir destan gibi Anadolumuz\nArkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken\nSana uğurlar olsun... ayrılıyor yolumuz" + }, + { + "id": 17010.0, + "title": "Karıma", + "poet": "Oktay Rifat", + "rating": 7.0, + "poem": "Sofalar seninle serin\nOdalar seninle ferah\nGünüm neş'eyle uzun\nYatağında kalktığım sabah\n\nElmanın yarısı sen yarısı ben\nGünümüz gecemiz evimiz barkımız bir\nSaadet bir çimendir bastığın yerde biter\nyalnızlık gittiğin yoldan gelir" + }, + { + "id": 39433.0, + "title": "Ölüm Noktürnü", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "seninle karşılaşıp solduğum andı ölüm\nyüzüne baktığında tutuşup yandı ölüm\n\nçoğaldıkça çoğalan bir sevda ülkesinde\nellerine dokundun; sana inandı ölüm\n\no efsunlu, yağmurlu, hercai gözlerinden\nuçan kelebekleri mutluluk sandı ölüm\n\nakkor dudaklarından ağı düştü içime\nyollarında yürürken sanki insandı ölüm\n\nviran eylediğin gün yorgun hayallerini\nayrılıkla, hüzünle, aşkla sınandı ölüm\n\nbir ömür vuslatını bekledi boynu bükük\nbilmem ki aşk uğrunda neden kınandı ölüm\n\nsüründü yıllar yılı karanlık köşelerde \nbenim gibi kıvrandı, kahra dayandı ölüm\n\nher akşam tufanında harap oldu güneşim\ngece baygın bir rüya, gündüz hülyandı ölüm\n\nsensizliğin en ağır fermanıydı içimde\ndudaklarımdan sızan bir damla kandı ölüm\n\nölüm seni sevmektir bir celladın elinde\nbilmem hangi yürekte böyle sultandı ölüm" + }, + { + "id": 1794965.0, + "title": "Bulsam", + "poet": "Yusuf Ziya Ortaç", + "rating": 8.0, + "poem": "Bulsam, bir sihirli anahtar bulsam, \nToprak kilidini açsam dünyanın, \nÇözsem düğüm düğüm muammasını \nÖlüm denen sonsuz, büyük rüyanın! \n\nGelse bahçe bahçe mevsimler dile, \nAğaçlar, çiçekler konuşsa biraz: \nKimdir şu dallarda kızıl gülleri \nBöyle alev alev yakan sihirbaz! \n\nBulsam, bir sihirli anahtar bulsam, \nNe yıldızlar için, ne güller için! \nAlnı eşiğinde bekleyenlere \nAçılmak bilmeyen gönüller için!" + }, + { + "id": 19481.0, + "title": "Zaman", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 8.0, + "poem": "Susarak anlattım bütün gizliyi \nSakladım duygumu ben konuşarak \n\nBir acı tarlası sessiz yüzünde \nAşkı yürürlüğe koyma savaşı \n\nİçimde bir düzen kaynaşmaktadır\nBüyük ve çekingen bakışlarından\n\nEn iyi anlatış artık susmaktır \nAnladım bunu ben seni bilince \n\nGel denize yaslan yalnız denize\nSırrını denizler taşır insanın \n\nZaman bir hızdir ve yıldızdır akan\nEsneyen günler ve gece üstünden \n\nBir uyku bölmezse anılarımı \nKorkarım çıldırtır bu hayal beni \n\nGözlerin ne kadar İstanbul öyle \nSebiller uçuşur parmaklarında \n\nOrtak günlerimiz tarih şöleni \nSaçlarında sayfa sayfa güneşi \n\nİçimde bir sergi var portrelerin \nHayalim heryerde kavrar gölgeni \n\nAşka ve tabiata ulaştır bizi \nGel kurtar bu şehrin gürültüsünden \n\nTerketme n'olursun bir eşya gibi \nÖlümsüz bir hasret yaşarken bende \n\nVurulmuş bir geyiktir sensiz zamanlar\nİçimin ormanı bir yangın yeri \n\nBir uyku bölmezse anılarımı \nKorkarım çıldırtır bu hayal beni \n\nIstırap varoluş şartımız oldu \nEsef etme yasım karaymış diye \n\nBir yanım vahşidir ürkütür seni \nAykırı düşerim sulhçulüğüne \n\nBir gün deli gibi sarsarak seni \nGöklerin yolunu sorabilirim \n\nBaşımı taşlara vurabilirim \nAklımdan çıkarsa anılarımız \n\nParamparçayım sen onar beni \nTopla aynalardan eski gölgemi \n\nGöçebe ömrümü bağla zamana \nDağılsın içimin karıncaları \n\nBir uyku bölmezse anılarımı \nKorkarım çıldırtır bu hayal beni" + }, + { + "id": 5953.0, + "title": "Hızla Gelişecek Kalbimiz", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "hızla gelişecek kalbimiz\nkalbimiz hızla.\nsürgünlerin umutsuzluğunda\nkırık kalpler, yaralılar, onulmazlar\nfarksız çarpanların umutsuzluğunda\nve köprü başlarının umutsuzluğunda\nve köprü başlarının umudunda.\nsular bitse bile, çiçekler atılırken oralara\ntemiz bir ilişkinin bulutsuzluğunda\nve eski dağlarda, eski dağlarda kış\nkovalarken ülkesini\nhızla gelişecek kalbimiz.\nkendi öz hüznümüzün öz tarlasında\nbozkır dayanıklılığım��zın tarlasında\nkalbimiz\nellerimiz ayaklarımız arasında\nve kimsenin bölemediği şarkıyı\ngüllerin, buğdayların ve acının şarkısını\nbir haziran uygulayacak sesimize.\nsütçünün sesiyle birlikte\nerkenci isçilerin sesiyle birlikte\nşoförün sesiyle birlikte\nsabaha başlamış sarhoşların sesiyle birlikte\nyaman sarhoşların sesiyle birlikte\nve yeni uyanışların ve yeni doğmuşların \nve herkesin ve herkesin\nsesleriyle birlikte\nbir haziran uygulayacak\nkimse bölemeyecek ve kalbimiz\nhızla gelişecek.\n\nyıkıntılara karışan eski bir bahar\nbüyük olmaya elverişli bir bahar\neskiden yaşanılmış ve her şeye rağmen\ninsanlara göre bir bahar\nsuların kana kestiği yahut\nsuların kana kestiği bir bahar.\nhızla gelişecek kalbimiz\nbir mavilik kalıbında\nbir odada, en olagel bir odada\nen sade, en insanca bir odada\nbir kadınla bir erkeğin olduğu bir odada\nbir kadın bir erkeğin\nbir kadınla bir erkek olduğu\nellerin ve omuz başlarının\nbirbirini bulduğu.\nbirden gerçekliğini algılayarak\nsaat çalınca ve görünce güneşi\nbirden vazgeçilmezliğini algılayarak\nönemli ve gerekli buluşunu kendini\nbirden hatırlayarak\ngeleceğe hazırlayınca olanca göğüslerini \nve her şeye ve ölüme kalbimiz\nhızla gelişecek\ncağımıza pek uygun bir hızla\ngelişecek kalbimiz\n(...) \n\nkalbimiz\nyerin ve göğün alt edilmez bir dirilikte olduğu\ntutkumuz, direnmemiz, ellerimiz, kalbimiz.\nkalbimiz\nkalbimiz hızla gelişecek." + }, + { + "id": 1034753.0, + "title": "Su Yangını II", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Beklemiyorum artık yıldızları ve seni\nAvuçlarımda yorgun bir ıstırap, bir kalem\nYollarına bıraktım bozulan mihengimi\nGirsem yer kabuğuna, kahrın kuytularına\nBağbozumu gözlerin görsün diye rengimi\nKarışsam çöllerinden sızan Nil sularına \n\nSensiz olduğun günün akşamında, bakarsın\nYanı başında duran bir elçidir varlığım\nNasıl tutuşturursa kum saatini hicran\nYa da son bir serçenin minyatür kanatları\nOynatırsa yerinden dağların yüreğini\nAnlarsın ki sinemde gök siyah, toprak sarı\n\nAlevleri ağlayan bir yangındır bu iklim\nAnlattım gün ışığı tebessümlerle, mağrur\nBir yangın ki, ışıksız, kıvılcımsız ve derin\nBir deprem, bir kıyamet bu inkisar evinde\nAnladı sefil baykuş, âmâ ve dilsiz ölüm \nBu yangın bir kez olsun gülmedi alevinde \n\nDuymuş olmalı ceylan, kaktüs, kervancı başı \nHer birinde bu şarkı kırılgan ve kederli\nTitreyerek sarsılan bir çölün ortasında\nÖyle bir düşürdün ki ardıma gölgeleri\nVaktin ne olduğunu öğrettin de, saatim\nAsla yanılmayacak ne ileri, ne geri\n\nBenzemez başkasına bir akrep, bir yelkovan\nHiç kimsenin zamanı aynı renge boyanmaz\nAcının paylaşılmaz bir yangına dönüşüp\nTaşı da, korkuyu da erittiği bir günde\nYıktın mağaramdaki çocuğun evrenini\nMinnettarım sana bu muamma denizinde\n\nTakvimlere bakınca çöküyor can kalesi\nGünlerin boynu bükük, ay yaralı içimde\nÖyle bir kanattın ki, dakikalar ve hüzün\nAteşten damlalarla yakıyor ellerimi\nÖyle bir öğrettin ki, ne olduğunu vaktin\nBeklemiyorum artık yıldızları ve seni" + }, + { + "id": 2381.0, + "title": "Afyon Garındaki", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani, \nTrene binerken pabuçlarını çıkarmıştı; \nVarto depremini düşün, yardım olarak Batı'dan\nGönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.\n\nAdam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti, \nKarısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni, \nKulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın; \nTanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi? ..\n\nEşiklere oturmuş bir dolu insan \nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 2028647.0, + "title": "Mazideki Hatıralar", + "poet": "Necmettin Halil Onan", + "rating": 9.0, + "poem": "Son bağlar kopunca sevgililerden, \nKalbe, o hayâlin çıktığı yerden, \nŞifasız kederler sızar nihayet.\n\nNihâyet, en yakın emellerin de \nZehirli rüzgârlar eser yerinde; \nGidenle beraber gider saadet.\n\nKırılmış bir kalbe son kalan yoldaş \nGizlice dökülen beş, on damla yaş, \nBir de yâd edilen hâtıralardır.\n\nÇünkü her sevincin sonu kederde; \nSaadet, sabaha karşı göklerde \nDoğan bir yıldızın ömrü kadardır." + }, + { + "id": 10634.0, + "title": "İmlâsız", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Ayağı kayan bir çocuk\nKadar şaşkınım, bilemedim\nDüz yolda yürümenin imlâsını\nKanayan dizlerime bakıp da\nAğlamayı öğrenemediğim gibi\n\nSevgilisi değildim kadınlarımın\nBir papağan tüneğiydim belki\nAma birkaç sözcük öğrendiysem\nKadınlardan öğrendim, yine de\nBilemedim sevgilim diyebilmeyi\n\nBüyülendim ama büyüyemedim\nAklım ermedi aynalara ve suya\nYüzümü gösterip kalbimi neden\nSakladıklarını öğrenemedim\nŞaşkınım, cahilim ben bu dünyada\n\n(Çocuksun Sen)" + }, + { + "id": null, + "title": "İyi ki bu düştesin", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "İYİ Kİ BU DÜŞTESİN \n\nnehirler yarışır, çağıldar gözlerinde \no nehirler benim nehirlerimdir \naşk \nki azar azar benim yerimdir \nüşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam \ngözlerin ey yâr benim evimdir \n\n/vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten caymayacağım \ngece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! / \n\niyi ki bu sestesin \ndünyayı ısıtan nefestesin \nbir haydut gibi gezinirim kapında \nkalbimde tutuşan ateştesin… \n\nII \nrüzgârlar savrulur, uğuldar gözlerinde \no rüzgârlar benim rüzgârlarımdır \naşk \nki azar azar benim yerimdir \nsuskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam \ngözlerin ey yâr benim evimdir \n\niyi ki bu düştesin \nher sabah ışıyan güneştesin \niyi ki yoksuluz bulutlar gibi \nsoğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi \n\n/vurulup düştükçe, düştükçe sana koşmaktan caymayacağım \ngece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! / \n\nYılmaz odabaşı" + }, + { + "id": 14210.0, + "title": "Bahar Şarkısı", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 7.0, + "poem": "Titrek bir damladır aksi sevincin \nYüzünün sararmış yapraklarında \nNe zaman kederden taşarsa için \nŞarkılar taşırsın dudaklarında. \nİşlerken hülyama sesten örgüler \nBir çini vazodan dökülen güller \nGibi hülyada fecirler güler \nBuruşmuş bir çiçek parmaklarında. \n\nGözlerin kararan yollarda üzgün, \nVe bir zambak kadar beyazdı yüzün; \nSüzülüp akasya dallarından gün \nErir damla damla ayaklarında. \n\nSesin perde perde genişledikçe \nSolan gözlerinden yağarken gece \nSürür eteğini silik ve ince \nBir gölge bahçenin uzaklarında. \n\nSen böyle kederden taştığın akşam \nDerim dudağında şarkı ben olsam \nGözlerinde damla, içinde gam \nEriyen renk olsam yanaklarında" + }, + { + "id": null, + "title": "Dağlarda Ölmek İsterim", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Ömrümde nice sızı var\nkışların önü, sonu var.\nKalbim bu kuşatmalarda dar; \ndağlarda ölmek isterim.\n\nBen ateşten, hınçtan doğdum.\nÜç beş kuruşa kul oldum,\nyetmedi de mahpus oldum; \ndağlarda ölmek isterim.\n\nKaç mevsim ağladım kaldım,\ntutuşan özlemle yandım,\nkentler zalimdi dayandım; \ndağlarda ölmek isterim! \n__________________\n* Hece ölçüsüyle şarkı sözü olarak yazılmıştır." + }, + { + "id": 64143.0, + "title": "Arabesk", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "ıslığında usturalar bileniyor\nbıyıkları marşandiz katarı\nzulasında eroini esrarı\ntutuklandıkça yenileniyor\n\nkafası kızdı mı taksim'de akşam\nbütün lahmancunlar ondan sorulur\noğlanın birine takıldı / tamam\nçengelköy'lü sevtap diye meşhur\n\ngöğüsleri hakikat birer kumru\neskiden de süslenir boyanırmış\nayak ayak üstüne atıp oturdu mu\ninsanda can mı bırakırmış\n\nsabaha karşı bir büyük rakı\nyıldız tozuması külüstür mehtap\narabada sevişmek başlıca merakı\nne kanun tanıyor ne de kitap\n\nbu yollara düşecek adam mıydı\nçiçek yaptırmalar parfüm filan\nbu sefer yakasını fena kaptırdı\nsevtap başını yiyecek anlaşılan\n\nboşversene / daha ölmedik ulan" + }, + { + "id": 52605.0, + "title": "Kahvaltı", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem\nAma kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı" + }, + { + "id": 76.0, + "title": "Rüveyda", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına \nbir güvercin uçurup kıtalar arasından\nçağırdın beni\ngeçerek birer birer sürgün kanyonlarını\nderbeder koşup geldim ışıldayan tahtına\nyarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı\nyıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı \nyetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana\nkoşup geldim; iliştir beni memnu bahtına \n\nadını söylemek istemiyorum \nher hecesi amansız bir kor dudaklarımda\nher harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım\nzindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım\nadını söylemek istemiyorum\nrüveyda dediğim zaman \nanla ki, senin için yürüyor kelimeler\nçığlığımın atardamarlarından \n\nhangi yıldızdır bilmem, gözlerin\nkayar da üzerime rüveyda\nönce tuhaf bir deprem yayılır bedenime\nsonra açılır önümde ıstırab vadileri\nsilik renkleriyle adımlarıma \nçözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir\nhayalin bittiği menfeze doğru \nalaca bir at koşar içimde\nzamansız, mekansız nefese doğru \n\nuslanmaz bir yürek taşıdığıma dair\nyaygın bir kanaat dolaşır aynalarda\noysa rüveyda\nbaştanbaşa ben\nkevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim. \n\nkitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden \nbir anlatsam nasıl utandığımı\nbir doğrulsam eğildiğim yerlerden\nağarır tanyeri nilüferlerin\nalaca bir at koşar içimde\nezer toynakları ile anılarımı \n\nsular köpürmemeliydi rüveyda\nkırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin\nben zehire alışkınım, şerbete değil\nrüyalar hefret eder avare duruşumdan\nkabuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde\nsen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber\nben her gece bir Mehdi türküsüyle çilekeş\nyargılamak için zeval kayıtlarını\ninkılab bekliyorum \n\nhangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin\nuzanır da gönlüme rüveyda\nderinden bir ok saplanır bağrıma \nbeynimi çağıran bir sese doğru\nalaca bir at koşar içimde\nzamansız, mekansız nefese doğru \n\nvarlığın cinayettir memleketimde işlenen\nakıtır kanını en asil pehlivanların\nyokluğun sükunettir kuşatır evrenimi\nvarlığın ve yokluğun ölümüdür baharın \n\nartık eskisi gibi bakamıyorsun\ngöklerinde bir belkıs otururdu rüveyda\nbinlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin\ngüneş bir anne gibi dururdu başucunda\nartık dokunamıyor kakülün bulutlara\nkaralara bürünmüş saçlarında dolunay\nben bu kadar zulme layık mıyım rüveyda \n\nhangi ressamı vurur bilmem, endamın\nsarar da benliğimi\nben beni tanımam kaldırımlarda\nkafesleri yutan kafese doğru\nalaca bir at koşar içimde\nzamansız, mekansız nefese doğru \n\nkırmızı bir kurdela bağlayarak alnına\nduydun mu orkideye dua eden birini\nbu ısmarlama yüzler yok mu rüveyda\nbu yapmacık bebekler\ngözyaşı akıtırken gülenler yok mu\nbeni kahrediyor geceler boyu \n\nhangi çağın gelişidir bilmem, gülüşün\nsoluk bir dünyanın mezarlarına\ngömerek gurbetimi\nkapadı karanlığa Yesrip, kapılarını\nmeydan okuyuşun çağın ordularına\nbilmem hangi mevsimin başlangıcıdır\ndoruklardan öte hevese doğru\nalaca bir at koşar içimde \nzamansız, mekansız nefese doğru \n\nyasını tutuyorum kararttığım düşlerin\nyıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda\namansız bir ütopya üfleyen pencereler\nlif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi\nönümde, haksızlığın hesaba çekildiği\nhiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer\narkamda, kare kare ömrümü belirleyen\nhatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler \n\nsöyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını\nyeniden bir nil olup taşar mıyım çöllere\nkim giydirir başıma tacını nihayetin\nkim takar bileğime hürriyet künyesini\nkarada balık gibi nasıl yaşarım, söyle \n\nrüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı\nama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı\nasırlardır köhne barınaklarda\nküflenen, çürüyen çığlıklarımı \n\nat vuruldu; içim paramparça rüveyda\ngölgelerin ardına sakladım kusurumu\nsen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin\nben burda damla damla eriyip akıyorum\nyine de, çiğnetemem kimseye gururumu\nistenmediğim yeri sessizce terkederim\nhatıra kalsın diye bırakır da ruhumu\nmahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim" + }, + { + "id": 1194929.0, + "title": "Sonbahar Günü", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 7.0, + "poem": "Tanrım: Vakit tamam.Yaz çok muhteşemdi. \nYay gölgeni güneşli saatler üzre, \nVe tarlalara sal rüzgarları şimdi. \n\nSon meyvalara dolgunlaşmayı buyur; \nBağışlayıp güneyden iki gün daha, \nYönelt kendilerini olgunlaşmağa \nSert şaraptaki son tadın izini sür. \n\nHâlâ ev kurmayan kurmaz bundan gayrı. \nYapyalnızdır hep, yalnız kalan bir kere, \nKalkar, okur, mektup yazar uzun süre \nYollarda huzursuz aşağı yukarı \nDolaşır, yapraklar dökülürken yere. \n\nÇeviren: Dr Osman Tuğlu" + }, + { + "id": 49308.0, + "title": "Ağlama", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Kader böyle imiş böyle yazılmış\nGidiyorum kara gözlüm ağlama\nMezarımız gurbet ele kazılmış\nGidiyorum dudu dilim ağlama\n\nCeylan bakışını üzme boşuna\nKurbanlar olayım gözün yaşına\nKeder yakışmıyor hilal kaşına\nGidiyorum kara gözlüm ağlama\n\nEmanet eyledim benli kuzumu\nArkalarda koyma benim gözümü\nGetir ver çalayım kırık sazımı\nGidiyorum kara gözlüm ağlama\n\nMahzuni Şerif 'im yollar göründü\nGarip başım dertten derde büründü\nFadime'm duvağın yerde süründü\nGidiyorum kara gözlüm ağlama." + }, + { + "id": 13508.0, + "title": "Ağzında Girit Yasemini", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "senin ülkende cüceler vardı boyları hüzünden kısalan\ndonmuş gözyaşları\nkurumuş otlar\nve adını anımsamadığım bir sürü hüzünlü şey vardı\nhüzün programlanmıştı bilgisayarlara bile\nbabanın bir beyin cerrahının tamir çantası olduğu \nsöylentisine gelince\nbence kuru iftira\nama yukarılık kompleksini kimden kaptığı bilinmiyor\nannense bir şişenin içinde batık gemileri \nbekleyip durmuş yıllarca\nkiralık kardanadamlarla çıkmış küf rengi yolculuklara\nve kadınlar hamamında ayyaş bir ayı gibi bayıldığı gün\nseni doğurmuş hiç yokken sen hesapta\na benim caretta carettam\na benim yürek vuruğum \nbuna da şükür\nçünkü \nbir yılkı atı gibi\nbırakmışlar seni çocuk çocuk suluboya çıkmaz sokakta\nkeyiflerine bakmışlar gelsin eğlence gitsin ça ça ça\n\nsen küçücükmüşsün\ninsanlara bakmışsın bakmışsın her yan sönük yıldızlar ormanı\nbir şeyleri sevmek istemişsin alışırken dünyaya\ndişlerini göstermişler\nkırmışlar termometreni\ninsan insanın kurduymuş bre\nkesekağıdına sarmışlar seni\nnarbülbülün kafese ayçiçeğin çöplüğe\nbir duvarın sıvası gibi dökülürken bana rastlamışsın\ndur demişsin dur hadi dur yaşamım sil baştan \nben demişim\n\n'severim severim sevmesine de seni\neski bir hüzünle\ndurmadan büyür içimde bir Girit yasemini'\n\nyaklaşmışım \nve deniz atmışım dudaklarımla dudaklarına" + }, + { + "id": 7088.0, + "title": "Bir Anka Kuşu", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi, \nYüzlerce demir tetik aynı anda gerildi! \nAnne, beni söğüdün gölgesinde vurdular, \nÖpmeye kıyamadığın oğlun yere serildi. \nÜşüştü birer birer çakallar üzerime, \nÜşüştü her bir yandan göğsüme, ciğerime. \nAnne, beni leş gibi yiyip talan ettiler, \nTeşhis edilmek için savurdular önüne. \n'Yeryüzündeki acıların \nHepsini, hepsini tattım!' \nHeder oldum, ekmeğime tütün kattım! \nBeni milyon kere yaktılar üstüste. \nBir Anka kuşu gibi anne, \nKendimi külümden yarattım. \nGeceler tanır beni; konarım göçerim ben. \nGeceler tanır beni; kan damlar içerim ben. \nAnne, sen beni unut. Karanlığın bağrında \nKırmızılar ekerim, siyahlar biçerim ben. \nSuçüstü yakalandım bölüşürken kalbimi, \nSuçüstü, kelepçeyle yardılar bileğimi. \nAnne, ben diyar diyar umudun savaşçısı, \nBir tutam sevgi için dağladım gözlerimi. \nPrometeus'tum, çiviyle çakılırken taşlara \nCiğerimi kartallara yedirdim. \nSpartakus'tüm, köleliğin çığlığında. \nAslanlara yem oldum, tükendim. \nKör kuyuların dibinde Yusuf'tum, \nKerbela çölünde Hüseyin. \nZindanlarda Cem Sultan, sehpada Pir Sultan. \nKaçıncı ölmem, kaçıncı dirilmem bu? \n'Tanrılardan ateş çaldım,' \nYüzyıllarca tutuştum, üstüste yandım. \nBir Anka kuşu gibi anne, \nKendimi külümden yarattım." + }, + { + "id": 58911.0, + "title": "Nedenle Sonuç", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Hiçç kanser olmaz onlar\nGnl.mdr.ler\nHolidingler\nPolitikapçıklar\nT.S.K.'ler\nT.K.K.'lar\nHiç hiç kanser olmazlar\nAma bizim Yaman durduğu yerde\nPankreas kanseri ölür\nNedini bir şair tanır Yunan\nAdı Pankreatitis\nYani yeni bir rol\n\n(Güle Güle Seslerin Sessizliği" + }, + { + "id": 49785.0, + "title": "Nerdesin", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Sana hasret, sana hayran gönlümüz\nSarı saçlım, mavi gözlüm nerdesin\nBu gemi bu 'Kara Deniz' \nSarı saçlım, mavi gözlüm nerdesin\n\nKara peçe, yakışmıyor kullara\nKurban olam şu gittiğin yollara\nHele uyan bir bak bizim hallara\nSarı saçlım, mavi gözlüm nerdesin\n\nBulutlar teriden, dağlar kokundan\nSarhoştur Mahzuni, senin kokudan\nBir daha gel gel ha Samsun'dan\nSarı saçlım, mavi gözlüm nerdesin" + }, + { + "id": 646.0, + "title": "Geçer", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 9.0, + "poem": "Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer, \nÖmr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer, \nGam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer, \nDevr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer, \nGece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer, \n\nBu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi, \nÇağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi? \nİnleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi? \nÇevrilir dest-i kaderle bu şu'unun fili mi, \nNey susar, mey dökülür, gulgule-i Cem de geçer, \n\nİbret aldın, okudunsa şu yaman dünyadan, \nNefsini kurtara gör masyad-ı mafihadan. \nNiyyet-i hilkatı bul aşk-ı cihan aradan, \nÖnü yoktan, sonu boktan, bu kuru da'vadan \nUtanır gayret-i gufranla cehennem de geçer. \n\nNe şeriat, ne tarikat, ne hakikat, ne türe, \nSüremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre \nCahilin korku kokan defterini Tanrı düre! \nMa'rifet mahkemesinde verilen hükme göre, \nCennet iflas eder, efsane-i Adem de geçer. \n\nSerseri Neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne, \nGirmemiştir bu avalim, bu bedyi' gözüne. \nCehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne. \nPir olur sakiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne, \nHak olur pir-i mugan, sohbet-i hemdem de geçer." + }, + { + "id": 2293691.0, + "title": "Bütün Bu Karışıklığın Üstesinden Gelmek İçin Şiir Yazıyorum", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 10.0, + "poem": "Hayat hikayelerine bayılırım. Ben toprağa 36 numara ayaklarıyla basan, biraz şaşkın bir kadınım. Tuhaf bir masal. Yerde ne var yer boncuk, gökte ne var gök boncuk, işte ortasında ben varım. Hayatım uzun süren bir şaşkınlıktan ibaret olacak sanırım. \n\nUslu, içine kapanık bir çocuktum ben. Ancak nedense birdenbire olmadık şeyler yapardım. İlkokul 1. sınıftayken evden kaçtım mesela. \n\nLisenin bahçesine gidip ayaklarımı kırmızı balıklı havuzun içine soktum. İğde ağaçları vardı bahçede bir de. Beni akşama buldular. O gün annemden yediğim dayak beni epey idare etti. 18 yaşıma kadar bir daha evden kaçmadım. Sonra 18 yaşımdayken bir daha evden kaçmaya karar verdim. Babama hitaben artık büyüdüğümü ve diğer bazı ehemmiyetli hususları belirten bir mektup yazdım. Sanırım kırmızı balıklı havuzu özlemiştim. Ancak bu kaçışımda bir daha eve dönmedim. Hatta evlenip kaçarak evlenen ilk şehirli kız unvanını aldım. \n\nYine ilkokuldayken, bizim sınıfta hep şımarık zengin çocukları vardı. Müstahdemin oğlu da bizim sınıftaydı. Onu hep iter kakardık. Çok ezik ve sessizdi. Bir gün işi iyice azıtıp onu köşeye sıkıştırdık ve mataralarımızdaki suyu kafasından döktük. Soğuktu. Üşümüştü ve titriyordu. Birden gözlerim onun kapkara, kocaman ve acı çeken gözleriyle karşılaştı. Afalladım ve kalakaldım. Eğer şairler birdenbire şair oluveriyorlarsa ve ben de eğer bir şairsem, işte o gün şair olmuşumdur kesin. Belki o kara ve kocaman acıdan özür dilemek için yazıp duruyorumdur. \n\n13 yaşımdayken annem öldü. Hani bazı insanlara isimleri çok yakışır ya, işte annem o insanlardandı. İsmi Füsun'du. Annemden bana kalan tek miras bir sihirdir. Onu ne zaman özlesem hep bir şiir yazdım. \n\nÇocuk romanlarını çok severim. Özellikle Uzunçorap Pippi'yi. O benim kahramanımdır. Çilli, kırmızı saçlı ve palavracıdır. Bir gün hayatımı hiç nokta konulmadan yazılmış bir çocuk romanı olarak yeniden kurmak istiyorum. Belki her noktanın bir süre sonra kanayan bir virgüle dönüştüğünü bildiğimden. Aniden şiir yazmayı bırakıp, çocuk romanı yazmaya karar verebilirim. Zaten hiç prensibim olmadı benim. Bazen \"Bak kızım şu üç günlük dünyada senin de bir prensibin olsun, bak elaleme nasıl prensip sahibi\" diye nasihat ediyorum ama olmuyor. Olamıyor. Dolayısıyla şiir yazmak gibi bir prensibim yok.Derdimi anlatmaya çalışıyorum ben. Patates baskısı yaparak derdimi anlatmam mümkün olsaydı, kuşkusuz öyle yapardım. Hem eğlenceli olurdu böylesi. Hem daha az zarar verirdim kendime.\n\nPek çok işte çalıştım. Sekreterlik, anketörlük, pazarlamacılık, tezgahtarlık. Hepsinden de istifa ettim. İstifa etmeyi çok sevmişimdir hep. Tam benim tarzım. İstifa etmek kendimi çok asil hissetmemi sağlardı. Bence herkes en azından bir kere şöyle anlı-şanlı istifa etmelidir.Tavsiye ederim. \n\nBoşandıktan sonra bir bodrum katında yaşamaya başladım. İkide bir su basardı orayı. Ben de eşyaları bir kenara toplar, sabırla pis suyu boşaltır ve Tanju Okan'ın `Kadınım' şarkısını mırıldanırdım. \"Sevdiğim o kadın yok artık bu evde\" pis su boşaltıp ev temizledikten sonra, sevdiğim o kadın olurdum ben yine. Kendimi iyi ve güçlü hissederdim. Çapkın hayallerin çirkin ördeğiydim ben orada. Öyle çok mutlu oldum ve öyle çok acı çektim ki özgeçmiş falan hikaye, benim orada geçirdiğim üç yılda en özlü geçmişim saklı.Bir insanın hayatındaki en özlü şeyin, delirmek olduğunu fark ettim ben orada. \n\nTam artık hayattan istifa edip, kendimi hepten asil sanacağım sırada oradan taşındım.Taşınmam gerekti. Kapıya kimin olduğunu bilmediğim şu iki dizeyi kurşunkalemle yazdım: \"Irmağımda başımın döndüğü yıllardı / geçtiğim her yerde benden bir şeyler kaldı\" \n\nSonra içime ve hatta dışıma kapandım. Küsmek gibi bir şey. Bir çeşit gölge fesleğeni. Bir çeşit olmayan hayat. Zaten hiçbir şeyi kararında bırakamamak ve ortasını bulamamak gibi bir sorunum var benim. Epeyce göçebe yaşadım, sadece iki valizim oldu. Bir yığın insan tanıdım. Ama hep yalnızdım. \n\nHerkes nasıl oluyorsa kafasının içinde dolaşan kırk tilkinin kuyruklarını birbirine değdirmemeyi başarıyor. Bende bir kısa devre durumu var, organizasyon bozukluğu. \n\nHay Allah, Mustafa Topaloğlu gibi konuşmaya başladım.Ama bu işime geliyor biraz, beni eğlendiriyor. Prens Mizkin'in dediği gibi \"Budala olsaydım, budala olduğumu düşündüklerini anlar mıydım hiç.\" \n\nBütün bu karışıklığın üstesinden gelmek için şiir yazıyorum. Benim gibi sağı solu belli olmayan biri için ve bir göçebe için şiir iyi bir yol arkadaşıdır. Yerin yedi kat dibine de gitsen, göğün yedi kat üstüne de çıksan seninle gelir. Şiir imkansız bir şeydir, mümkün değildir, çaresizdir. Bunu hissediyorum ben hep onda kendi umutsuzluğumu buluyorum. \n\nHani Yılmaz Güney'in \"Umutsuzlar\" diye bir filmi vardır. Hani Filiz Akın balerindir. Fırat ya aşkı ya silahı seçmek zorundadır. Aşkı seçer ama vurulur. İşte ben şiirlerimde Fırat'ın vurulduğu sahneyi yazıyorum. \n\nGelinciklerle dolu tarlalara baktığımda üzüntüsünden kan tüküren Allah'ı görüyorum. Aslında bir tür veremli kız şarkısı söylüyorum, herkes bunun şiir olduğunu düşünüyor. Ne yapayım, aşkın başka türlüsünü bilmiyorum. \n\nDergilerde falan bazen okuduğum şiirler öyle süslü ve özenli ki, bazen utanıyorum. Ben herhalde gündelik hayatımda süslü bir kadın olduğumdan, şiirlerimi süsleyip, saçlarını tarayamıyorum, vakit olmuyor. Benim şiirlerimin öbürlerinin yanında hamamdan çıkmış ahretlikler gibi bakımsız durduklarının farkındayım. Bu yüzden sanırım hep acemi bir şair olarak kalacağım. Zaten hiç oturup şurasını şöyle yazayım, hatta şurasına bir kuş kondurayım diye düşünmüyorum.Yazıyorum sadece. \n\nAyrıca o güzel ve süslü şiirler aynı bizim köşe başlarındaki Noel Babalara benziyorlar. Pamuk sakalları, doğulu ve esmer yüzlerini saklayamıyor bir türlü. Yine de tonton ve şirinler tabii. Ben yine de komşu teyzelerin rüyasına giren nur yüzlü, ak sakallı dedeyi daha esaslı buluyorum. Gaipten gelecek her türlü haberi dikkatle dinlemek lazım geldiği kanaatindeyim.\n\nEdebiyat dünyasında neler olup bittiğinin pek farkında değilim. Dergileri de elime geçtikçe okuyorum. Mutlaka iyi şeyler oluyordur. Kendimi edebiyat dünyasına ait hissetmiyorum. Ben daha kıyıda köşede bir yerdeyim. Zaten son üç senede genelde Peygamberler Tarihi, Gazali, Arabi, Şeyh Galip, Mevlana falan okudum. Bu yüzden son dönemde bir edebiyat okuru bile sayılmam. Ama beni en çok etkileyen şairlerden biri Edip Cansever'dir. Bir dönem kendimi Cemile Hanım yerine koyup mektuplar yazdım. Ancak Hilmi Bey yeterince Hilmi Bey olmadığından, vazgeçtim mektup yazmaktan ona. \n\nKadınlar hâlâ bezik oynuyorlar mı bilmem. \"Her şeyi gördüm, içim rahat\" diyebilecek kadar iyi bir şair değilim. Ben \"eh bir şeyler gördük işte\" diyebiliyorum sadece. Son dönemde elimden geldiğince bir hanımefendi gibi davranmaya çalışıyorum. Okulu bitirip hayata atılacağım artık. Hukuk Fakültesi son sınıftayım. Ben de çilemi bu şekilde dolduruyorum işte. \n\nKedileri çok severim. Sokakta geçenlerde bir tane gördüm. Siyah, uzun tüylüydü. Göğsünde beyaz bir leke vardı. Bembeyaz, pos bıyıkları vardı. Aynı Nietzsche'ye benziyordu.Alıp eve getirsem, teyzem istemezdi herhalde. Üzgünüm, Nietzsche sokakta kaldı. \n\nYürüyen merdivenlerden korkuyorum. Ben gideceğim yere kendim giderim. Ne münasebetle kayıp gidiyor onlar. Anlatabileceklerim şimdilik böyle, çok eğlendim teşekkürler." + }, + { + "id": 47794.0, + "title": "Sevgi Ve Dostluk", + "poet": "Yılmaz Güney", + "rating": 9.0, + "poem": "Kavgayı,\nbir yaprağın üzerine yazmak isterdim.\nsonbahar gelsin yaprak dökülsün diye...\n\nÖfkeyi,\nbir bulutun üzerine yazmak isterdim.\nyağmur yağsın bulut yok olsun diye...\n\nNefreti,\nkarların üzerine yazmak isterdim.\ngüneş açsın karlar erisin diye...\n\n...Ve dostluğu ve sevgiyi,\nyeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim.\nonlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye..." + }, + { + "id": 1664268.0, + "title": "Her Şeyin Bir Vakti Vardır", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 7.0, + "poem": "Umursama dünya gelse üstüne\nİçinde büyüyen bir ahın olsun\nElbet bir gün devran döner tersine\nTahammül en büyük silahın olsun\n\nBoşver hayallerin gerçek olmasın\nYeşersin yeter ki umut solmasın\nDerde talip ol ki dertli kalmasın\nGaribin gözyaşı günahın olsun.\n\nOlsun be aldırma Yaradan yardır\nSanma ki zalimin ettiği kardır\nMazlumun ahı, indirir şahı\nHer şeyin bir vakti vardır" + }, + { + "id": 195208.0, + "title": "Ha Gayret!", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Zina bizim gıdamızdır diyenler\nZina suç olmaktan çıktı... Ha gayret! \nÇağdaş etiketli şıllık bayanlar\nBoş durmak sizleri sıktı... Ha gayret! \n\nBir oldunuz erkeğiyle kadını\nGeri geri attırdınız adımı\nÇıkartın zinanın çirkef tadını\nBoynuzlar kaleyi yıktı... Ha gayret! \n\nDerler: Hayvan gibi özgür olalım\nEntel zennelere kılınç çalalım\nDeğişelim, her gün bir eş alalım\nAnkara’da şafak söktü... Ha gayret! \n\nÇiçek, kokusunu sundu herkese\nKaptan şoför taktı geri vitese\nYalamaya döndü kapı, menteşe\nAşiret canından bıktı... Ha gayret! \n\nMühim değil su alsa da kayıklar\nBoynuzuna kavuşacak geyikler\nKokonalar “zina” diye sayıklar\nGözler Avrupa’ya baktı... Ha gayret! \n\nKöşe yazarları, köşe taşları\nUtanmıyor yüzü bulsa yaşları\nAcı hıyarların turp yandaşları\nKafayı uçkura taktı... Ha gayret! \n\nYabancı istedi, yerli ram oldu\nAk bayrak çekildi, teslim tam oldu\nZina kuyruğunda izdiham oldu\nDevler diz üstüne çöktü... Ha gayret! \n\nTekeler hayvanca sevişe dursun\nKeçiler sevişsin, gevişe dursun\nMasalarda meze ve şişe dursun\nMedya, kaçırmasın vakti... Ha gayret! \n\nBirileri arpaları malt etti\nBirileri bile bile halt etti\nBirileri ar-namusu alt etti\nBirileri mumu yaktı... Ha gayret! \n\n29 Eylül 2004/Vakit" + }, + { + "id": 41004.0, + "title": "Kelam Bilmeyene Söz Bilmeyene", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 8.0, + "poem": "Kelam bilmeyene söz bilmeyene \nDesindiye dil verdiydim birzaman \nOcak beyhudesi öz bilmeyene \nMuhabbete hal verdiydim bir zaman \n\nKimisi bir etmez kimisi buçuk \nKimi adan degil kimisi kaçık \nKimi yalın ayak kimi sırt açık \nÇıplaklara çul verdiydim bir zaman \n\nAyak saldım dağlardaki çagrına \nAknergisi nişan koydum bögrüne \nYaylaları dolandıydım ugruna \nYesin diye bal verdiydim bir zaman \n\nBunlar adam degil yaban kırı \nHedefe ulaşmaz daban kırı \nDemirci artıdı çoban kırı \nYol bilmeze yol verdiydim bir zaman \n\nYigit olur dagın başı kar ise \nSefai'yem söyleyemem sır ise \nHakkım helal olsun hakkım ver ise \nBir kaç ite yal verdiydim bir zaman" + }, + { + "id": 1664823.0, + "title": "Vuslatsız Sevgi", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 8.0, + "poem": "Yürüdükçe gölgem kayboldu benden\nVuslatsız sevdamdan usanır oldum\nRuhuma giydiğim candan bedenden\nBelirdikçe aşkım utanır oldum\n\nÇırpınır duramaz can kafesinde\nSon sözü sonsuzluk son nefesinde\nKırıldı kalemim aşk celsesinde\nUrgana sehpasız uzanır oldum\n\nTabip bildiğini nasıl söylesin\nİster meçhul ister Mecnun eylesin\nDört mevsim içtiğim hazan neylesin\nÖldükçe bedenim uyanır oldum" + }, + { + "id": 37025.0, + "title": "Büyük Doğu Marşı", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Allahın seçtiği kurtulmuş millet! \nGüneşten başını göklere yükselt! \nAvlanır, kim sana atarsa kement,\nEzel kuşatılmaz, çevrilmez ebet.\n\nAllahın seçtiği kurtulmuş millet! \nGüneşten başını göklere yükselt! \n\nYürü altın nesli, o tunç Oğuz’un! \nAdet küçük, zaman çabuk, yol uzun.\nNur yolu izinden git, KILAVUZ’un! \nFethine çık, doğru, güzel, sonsuzun! \n\nYürü altın nesli, o tunç Oğuz’un! \nAdet küçük, zaman çabuk, yol uzun.\n\nAynası ufkumun, ateşten bayrak! \nBabamın külleri, sen, kara toprak! \nŞahit ol, ey kılıç, kalem ve orak! \nDoğsun BÜYÜK DOĞU, benden doğarak! \n\n\n\nAynası ufkumun, ateşten bayrak! \nBabamın külleri, sen, kara toprak! \n\n (1938)" + }, + { + "id": 894.0, + "title": "Kızım Berfin'e", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "Berfinim,\niçimin güler yüzü,\nyaşanılası iklimim hoşgeldin...\n\n(adımın çapraz yazılması kimin umrunda...\ndenize düşen yılana öykünür biraz da...) \n\nbir aralık sızıverdin işte\nömrümüzün en gevrek zamanı...\nçıt diyor kırılıyoruz,\nöfke kadar saydamız o zamanlar\nve kırılgan\nbıçak kadar! \n\nkızım demeyi öğrettiğin için\no tanrısal kokun\nve gülüşündeki baban için\n\nki hala zillleri çalıp kaçmak istiyorduk\nyarım yamalak aşk kırıntıları\ntabakta bırakılmış,yazık atılacak bir sevda\nharitası,\nhatta el değmemiş delilikler istiyorduk...\nçocuktuk daha\nbüyümeye direniyorduk,\niş toplantılarında lolipop zamanlar\ndüşlüyorduk\n\nama sızı verdin işte...\nbir avuç yeşil gevrek rokaydık,\nmayışmamıza bir limon yetecekti...\nbiz garsonu bekliyorduk,\nsen çıkageldin...\n\nhoşgeldin berfinim..\nkızım kızgınlığım..\nbilmiyorduk daha,\nobjektıflerin objektif olmadığını,\nikimize yeter sanıyorduk ikimizin toplamı,\nmeğer doyurmak zormuş içimizdeki hayvanı...\n\nhabersiz geldin,kusura bakma\nortalık biraz dağınıktı..\nşimdi hemen toplarız sanıyorduk,\nolmamıştık daha...\n\nişin zor kızım \nhem büyüyecek\nhem bizi büyüteceksin..\nbaban mı var,derdin var kızım...\n\nhoşgeldin kızım,\niçimin güler yüzü,hoşgeldin..." + }, + { + "id": 5143.0, + "title": "Feza Pilotu", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Yirminci asrın ablak yüzlü feza pilotu\nBuldun mu Ay yüzünde ölüme çare otu? \nBir odun parçasına at diye binen çocuk\nBaşında çelik külah, sırtında plastik gocuk.\nUzakları yenmiş Fatih edasındasın|\nDibsizliğin dibini bulmak sevdasındasın...\nAllah'a dil çıkarır gibi küstah bir yarış...Farkında değilsin ki, Ay Dünyaya bir karış\nFezada milyarlarca ışık, yol, mesafe; \nSeninki, saniyelik zafer, ilmi hurafe\nKavanozda, kendini deryada sanan balık; \nNe acı vahşet, mağrur ilimdeki kalabalık; \nFezada 'Allah diye bir şey yok' iddiası \nGel gör, kaç füzeye denk, bir mu'minin duası; \nRafa kaldırmak için ruhlarını dürdüler; \nGüneş diye kalpteki güneşi söndürdüler.\nBilmediler; kalptedir, kalptedir asil feza; \nKalptedir, olumsuzluk kefili kutsi imza.\nSayıdan sonsuzluğa sınıf geçirtecek not; \nBizdedir ve bizdedir Arşa giden astronot, \nVe mekandan arınmış ve zamandan ilerde, \nFezayı teslim alma sırrı bizimkilerde.\n\nBizimkiler ışığa gem vuranda binerler; \nYerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler......" + }, + { + "id": 2002880.0, + "title": "Çürümek", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Her şey çürüyor canım kardeşim bu dünyada\nHatıralar bile\nO hatıralar ki kafatasından muhkem bir yerde saklıdırlar\nO hatıralar ki tüyden hafif\nGök mavisinden duru\nEtten kemikten uzaktırlar\nO hatıralar ki\nBambaşka bir zaman içre yaşar dururlar\nGel demeden gelir\nGit demeden giderler\nNur topu gibi açıldıkları olur bazan\nSonra sızım sızım sızlarlar\nHer şey çözülüp gidiyor bu dünyada\nBir biri içinde\nBir biri peşi sıra\nBir tad dudakta\nBir ses kulakta\nSen toprakta çürürsün canım kardeşim\nBen ayakta" + }, + { + "id": 380251.0, + "title": "Yara Yara İçinde", + "poet": "Veysel Çolak", + "rating": 5.0, + "poem": "Bak, bu beyaz karanfil senin akşamın olsun \nHohlayıp onunla silersin kalbini \nNe zaman yüzüne çalışsam gökyüzü oluyor \nGöğsün yaz içinde \nDağlara bakmaya koşuyoruz birlikte \nAma sen sıyırıp gidiyorsun içimi. \nBir ırmaktan aktıkça yıkandığım \nKılıç için dokunmuştun ipektin kesinlikle \nBana kızdığında kuş seslerine yenilirdin \nHızlandırırdın soluğumu \nHarlı gövdene alıştırırdın \nTenin gelip de geceme vurunca \nSoyunur çoğalırdın \nİçimde, batığına aşık bir denizin kokusu. \nBir bıçağın iki yüzü, huysuz dilin \nNerede bir ayaklanma olsa iterdin kendini \nDokunsan sönerdi ateş \nSabahı uyurduk isteseydin eğer \nBir okyanusla yarıştırırdın çıplaklığını \nSaçlarını topla ki boynunda alanlar açılsın. \nAlnım kanıyor, üstüme devriliyor uzaklık \nAlıp gidiyorsun işte geveze günlerini. \nAşk değil bu, yara içinde yara! \n\nKavram-Karmaşa, Eylül 2001" + }, + { + "id": 30990.0, + "title": "Hacı Hoca Olmak Yetmez", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Adil davranmadıktan sonra\nHacı, hoca olmuşsun kaç para? \nHırka, tesbih, post, seccade güzel ama; \nTanrı kanar mı bunlara?" + }, + { + "id": 69258.0, + "title": "Ela Gözlü Nazlı Dilber", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ela gözlü nazlı dilber\nKoma beni el yerine\nAltın kemerin olayım\nDola beni bel yerine\n\nHecine gönlüm hecine\nYiğide ölüm gecine\nAl beni zülfün ucuna\nSallanayım tel yerine\n\nGel kız karşımda dursana\nŞu benim halim sorsana\nZülfünden bir tel versene\nKoklıyayım gül yerine\n\nKarac'oğlan der n'olayım\nKolun boynuma dolayım\nNazlı yar kölen olayım\nKabul eyle kul yerine" + }, + { + "id": 50685.0, + "title": "Maria Missakian", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "yüksekkaldırım'da bir akşam\nmaria missakian'ı düşündüm\neğer kendimi bıraksam\nyağmur olabilirdim yağardım\n\nkasım'da bir çınar olurdum\nyaprak yaprak dökülürdüm\nkalbimi sıkı tutmasam\n\ndöküp saçıp boşaltsam\niçimde yükselen şiiri\nkaldırımlara döküp harcasam\ngözleri balıkçıl gözleri\ndudaklarında tutup rüzgarı\nmaria missakian adında biri\ngelse göğsüne kapansam\n\ngece gölgesine sokulsam\ngökyüzünde bulutlar büyüseler\nyağmuru dinlesem anlatsam\nşimşekler kırılıp dökülseler\nbizi sokoklarda bıraksalar\nleylekler üşüyüp gitseler\ndönüp arkalarına bakmadan\n\nyine akşam oldu Attilâ İlhan\nüstelik yalnızsın sonbaharın yabancısı\nbelki paris'te maria missakian\navuçlarında bir çarmıh acısı\ngizlice bir sefalet gecesi\nçocuğunu boğarmış gibi boğup paris'i\nsana kaçmayı tasarlar her akşam" + }, + { + "id": 8353.0, + "title": "Pencere", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "pencerem\nboş bahçesine bakar gri bir lisenin\niçimde servislere dağılır çocuklar\nve yürüyerek bitirir okulu\nküçük esnafın çilli çocukları\n\npencerem on yıl öncesine bakar\nmüfredat dışı sevmeler içindir lise yılları\nveya kötü şarkılar\nne zaman ıslak bir aşk düşünsem\niçime saçların düşer\nbir iç’e bir saç nasıl düşer bilmem\nbilsem zaten şiir yazmam\n\n\taçık konuşma benimle\n\tpenceredeyim\n\tağzında gevele sözcükleri\n\tsöz sanatlarından devşir gülmelerini\n\tyalnızım, cenderedeyim��\n\npencerem ağzıma bakar\nne zaman karlı bir akşam düşünsem\niçime kırağın düşer\nbir iç’e bir kırağı nasıl düşer bilmem\nbilsem zaten şiir yazmam\n\nsuda yürüyebiliyordum bir aralık\nher faninin kendi mucizesi vardır\nkendini şaşırtır en azından,\nherkes biraz elçisidir tanrının\nne zaman ölümcül bir aşk düşünsem\niçime allahın düşer\nbir iç’e bir allah nasıl düşer bilmem\nbilsem zaten şiir yazmam…\n\nşubat 99,malatya" + }, + { + "id": 40476.0, + "title": "Aşkımız Eski Bir Roman", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Kalbimde arama eski yerini\nSen gözümden akan sele karıştın\nİstesem de artık sevemem seni\nHasret rüzgarına yele karıştın\n\nSeninle aşkımız eski bir roman\nYandı sayfaları külüdür kalan\nSevgilim herşeyim sendin bir zaman\nNe yazık sonunda ele karıştın\n\nKırılan kalbim var dinmez bir kini\nÖmrümce sürecek aşka yemini\nKavuşmak imkansız artık sevgilim\nDönüşü olmayan yola karıştın" + }, + { + "id": 40831.0, + "title": "19 Nolu Sone", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 6.0, + "poem": "Yalnızca benden kaçma yeter\nBoş sözler de etsen duymak istiyorum seni\nSağır olsan gönlüm sözlerini ister\nDilsiz olsan gördüğünü.\n\nKör olsam, seni görmek isterdim\nSen yanımda yol gösterici oldun\nUzun yolun daha yarısı bile aşılmadı\nBir düşün içinde yaşadığımız karanlığı\n\n'Bırak beni yaralıyım' desen de boşa\nGörevden dönülmez, yalnızca ertelenir\nBaşka bir yerde değil, yalnızca burda\n\nBilirsin özgür değildir gereksinilen kimse\nGönlüm her şeyden önce seni ister\nBiz de diyebilirim, ben yerine." + }, + { + "id": 23568.0, + "title": "Sonludur Aşk da", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 8.0, + "poem": "Güzel anılar biriktirdim senden,\nDudağıma solgun gülücükler getiren.\nÖzenle sakladım belleğimde,\nBir yığın oldu daha şimdiden.\nNasıl olsa bir sonu olacaktı bu aşkın\nBir gün apansız gerçekleşiveren.\n\nBir terazinin durgun pirinç kefesine\nPat diye inince kara kiloluk,\nNasıl kalkar havaya birdenbire\nBoş kalan zavallı kefe.\nNasıl titreşir terazi uzun süre,\nDenge sağlanıncaya kadar başka şeylerle.\n\nAnılarla bozdum o dengeyi ben önce,\nİkimiz için de yaptım bunu.\nYaşadığımız günlerden biriktirdim sessizce,\nBir kefede sana hiç sezdiremeden.\nKoyabilirsin kara kiloyu artık,\nBak terazi nasıl kolay gelecek dengeye.\n\nMutluydum ben yine de kendimce.\nSenin girdilerin, çıktılarım benim\nDoğrusu uygundu birbirine,\nYan yana gelince bir resmi tamamlayan.\nVazgeçilmezdi ellerin sonra,\nYangınımdan yorgan döşek kaçıran.\n\nAma inan sonludur aşk da,\nKovalar sonunu kendi kendinin.\nBana bir uçurum gerek şimdilerde,\nYeterince dik ve derin.\nBir çavlan istiyorum çünkü,\nKırmak için kristalini hayatın ve şiirin." + }, + { + "id": 5127.0, + "title": "Aynadaki Halime", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Akmayan yaşlarla sıcacık yüzün; \nyavrum, bugün seni pek üzgün gördüm.\nGözünde bir küçük noktadır hüzün,\nNeşeni ne bugün, ne de dün gördüm.\nEğri dallar gibi halsiz, yorgunsun,\nBirikmiş sulardan daha durgunsun,\nGörünmez bıçakla içten vurgunsun,\nSeni öz yurdunda bir sürgün gördüm.\nGeçti bir cenaze peşinde ömrüm; \nBilemem, vardığın neresi, bugün? \nHer gün yürüdüğün kadar yürüdün,\nArkasından kendi ölünün; gördüm." + }, + { + "id": 104408.0, + "title": "Gönül Ne Gezersin", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Gönül ne gezersin sarp kayalarda\nİniver aşağı yola gidelim\nBir güzel sevmeyle gönül eğlenmez\nGel güzeli bolca İl'e gidelim\n\nKoyuverin gitsin sefil baykuşu\nDurmuyor akıyor gözümün yaşı\nKadir kıymet bilmez imiş her kişi\nKadirli kıymetli İl'e gidelim\n\nŞahini koyuverin avını alsın\nYarenim yoldaşım yanıma gelsin\nŞu garip illerde düşmanım ölsün\nEmmili dayılı İl'e gidelim\n\nKarac'aoğlan der ki yiyip içmeden \nGüzeller usanmaz konup göçmeden\nMuhanatın köprüsünden geçmeden\nDüşelim de azgın sele gidelim" + }, + { + "id": 17723.0, + "title": "Kendime Yediremem", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Düşman saçmasapan lâflar eder,\nduyar can kulağım.\nBenim için kötü şeyler düşünür,\ngörür can gözüm.\nÜzerime köpeğini salar,\nısırır köpek ayağımı,\nçok acılar çekerim, çok acılar.\nKöpek değilim, onu ısıramam,\nısırırım dudağımı.\n\nBüyük kişilerin sırlarına ortağım,\ngene de na şu kadar övünemem.\nBütün ayıplar bende ama,\nne yapıp yapmalı,\nulaşmalı dostlara,\ngeride kalmayı kendime yediremem." + }, + { + "id": 15435.0, + "title": "Mutluluk Benim Sirinimdir", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben hic turna gormedim \nAma taniyorum turnayi turkulerden\nBiri bir turnali turku tutturursa\nHelede trendeysem\nHelede hapisteysem\nYitirmissem sevdiklerimi\nOy daglar daglar\nMutlulugu hic gormedim ama taniyorum yoklugundan\nGeceler boyle olmazdi herhal\nAyrilik getirmezdi kucaklasmalar\nDurup durup ic cekmeler\nKiyi kose aglasmalar\nOlume kurtulus denmezdi herhal\nSevismek suc sayilmazdi \nYasamak boyle cile\nMutluluk dilesem birine\nAglayasim gelir ardindan\nMutluluk benim sirinimdir\nOy daglar daglar\nNazim'i hic gormedim ben\nO cikti ben girdim iceri\nGordum topragini o aci gulun\nO kus ancak o bahcelerde\nNesini anlatayim ben ozgurlugun\nGun olur zincire vurulmaktir ozgurluk\nGun olur gogsunu gere islik calmaktir caddede\nO cekip gitti buralardan\nO cekip gitmeden once\nBilmezdim gitmenin ne oldugunu\nSimdi kim gitmelerden soz etse\nKaranlikta bir baba sessizce opuyor cocugunu\nYapin bunun resmini\nYapin bunun heykelini\nMuzigini sarkisini\nYapin bunun romanini\nOy daglar daglar" + }, + { + "id": 53263.0, + "title": "Mısrayim", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 7.0, + "poem": "Kaçtığı bilinmeyen bir ülkesinde cinler padişahının, bir \nyeniyetme. Değiştirmiştir adını, saçlarını kazıtmıştır. Soğuk bir \ntabanca yastığının altında, uyuyabilir ancak. Bir yelek giymiştir \ndimi; kuşbilime çalışır, omuzunda simruğ kuşu, eskiden \nötermiş. \n\nBir tehlikeye yaslanmıştır; uçurtma uçurur, yüzlüğü düşmüş. \nYakalanır ming izleyicilere, bileği incecik. Bir kılıçla keserler \nkirpiklerini uzun. Kırarlar eklemlerini, pantolonunu sıyırıp gümüş \nbir şamdana oturturlar, ziftle boğarlar teknede, damgalarlar. \n\nUçsuz bucaksız kucağındadır barbar anasının, bir yeniyetme. \nBüyük bir alınla karşılar ölümü de, alkışlayarak karşılar; unutbeni \nmavisinden bir yelkenliye binmiştir. Hamsin yelleri eser \nMısrâyim'den, kırk gün. Saçlarını uzatmıştır, yalnızlığı sever." + }, + { + "id": 96671.0, + "title": "Sen Benim Hiçbir Şeyimsin", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 8.0, + "poem": "Sen benim hiçbir şeyimsin\nYazdıklarımdan çok daha az\nHiç kimse misin bilmem ki nesin\nLuzumundan fazla beyaz\nSen benim hicbir seyimsin\nVarlığın yokluğun anlaşılmaz\n\nGaliba eski liman üzerindesin\nNasıl karanlığıma bir yıldız olmak\nDudaklarınla cama çizdiğin\nEn fazla sonbahar otellerinde\nÜniversiteli bir kız uykusu bulmak\nYalnızlığı öldüresiye çirkin\nSabaha karşı öldüresiye korkak\nKulaği çabucak telefon zillerinde\n\nSen benim hiçbir şeyimsin\nHiçbir sevişmek yasamışlığım\nHenüz boş bir roman sahifesinde\nHiç kimse misin bilmem ki nesin\nNe çok çığlıkların silemediği\nZaten yok bir tren penceresinde\n\nSen benim hiçbir şeyimsin\nYabancı bir şarkı gibi yarım\nYağmurlu bir ağaç gibi ıslak\nHiç kimse misin bilmem ki nesin\nUykumun arasında çağırdığım\nÇocukluk sesinle ağlayarak \nSen benim hiçbir şeyimsin" + }, + { + "id": 83553.0, + "title": "Kediler", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 5.0, + "poem": "Çocuklar uyanır geceleyin\nBir şey ararlar karanlıkta\n\nUyanır kadınlar geceleyin\nYüzük takarlar karanlıkta\n\nGeceleyin kediler uyanır\nBize bakarlar karanlıkta" + }, + { + "id": 46306.0, + "title": "Sen Varsın Orda", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Saklarım gözümde güzelliğini \nHer neye bakarsam sen varsın orda \nKalbimde gizlerim muhabbetini \nKoymam yabancıyı sen varsın orda \n\nAşkımın temeli sen bir alemsin \nSevgi muhabbetsin dilde kelamsın \nMerhabasın dosttan gelen selamsın \nDuyarak alırım sen varsın orda \n\nÇeşitli çiçekler yeşil yapraklar \nRenklerin içinde nakşını saklar \nKaranlık geceler aydın şafaklar \nUyanır cümlâlem sen varsın orda \n\nMevcudatta olan kudreti kuvvet \nSenden hasıl oldu sen verdin hayat \nYoktur senden başka ilânihayet \nİnanıp kanmışım sen varsın orda \n\nHu çeker iniler çalınan sazlar \nKükremiş dalgalar coşar denizler \nGüneş doğar perdelenir yıldızlar \nSaçar kıvılcımlar sen varsın orda \n\nVeysel’i söyleten sen oldun mutlak \nGezer daldan dala yorulur ahmak \nSen ağaç misali biz dalda yaprak \nMeyva çekirdeksin sen varsın orda" + }, + { + "id": 81381.0, + "title": "Ozan'a Çağrı", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 5.0, + "poem": "Daha güçlü türküler söyle\nHadi Ozanım\nBahçende açmamış çiçekler çok\nSen iste yeter ki bin yıl yaşarsın\nSanma ki ölüme çare yok" + }, + { + "id": 57645.0, + "title": "Menüm Tek Hîç Kim Zâr ü Perîşân Olmasın Yâ Rab", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Gazel\n\nMenüm tek hîç kim zâr ü perîşân olmasın yâ Rab\nEsîr-i derd-i ışk u dâğ-ı hicrân olmasun yâ Rab\n\nDem-â-dem cevrlerdür çekdügüm bî-rahm bütlerden\nBu kâfirler esîri bir müselmân olmasun yâ Rab\n\nGörüp endîşe-i katlümde ol mâhı budur derdüm\nKi bu endîşeden ol meh peşîmân olmasun yâ Rab\n\nÇıkarmak etseler tenden çeküp peykânın ol servün\nÇıkan olsun dil-i mecrûh peykân olmasun yâ Rab\n\nDemen kim adli yoh yâ zulmü çoh her hâl ile olsa\nGönül tahtına andan özge sultân olmasun yâ Rab\n\nCefâ vü cevr ile mu'tâdem anlarsuz n'olur hâlüm\nCefâsına had ü cevrine pâyân olmasun yâ Rab\n\nFuzûlî buldu genc-i âfiyet meyhâne küncinde\nMubârek mülkdür ol mülk vîrân olmasun yâ Rab" + }, + { + "id": null, + "title": "Ey Hayat", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın.\nAslında yokum ben bu oyunda, \nömrüm beni yok saysın...\n\nYaşam bir ıstaka; \ngelir vurur ömrünün coşkusuna.\nHani tutulur dilin,\nkonuşamazsın…\n\nTırmandıkça yücelir dağlar.\nSen mağlupsun sen ıssız\nve kalbinde kuşların gömütlüğü; \ntutunamazsın! \n\nEloğlu sevdalardan dem tutar,\naşk büyütür yıldızlardan; \nsenin ise düşlerin yasak, \ndokunamazsın...\n\nBirini sevmişsindir geçen yıllarda.\nAçık bir yara gibidir hâlâ.\nHâlâ ne çok özlersin onu,\nağlayamazsın…\n\nYolunda köprüler çürür.\nSesin, sessizlik sanki bir uğultuda.\nSavurur hayat kül eyler seni,\ndoğrulamazsın! \n\nYapayalnız bir ünlemsin\ndünyayı ıslatan şu yağmurlarda.\nHer şey çeker ve iter,\nanlatamazsın...\n\nYaşam bir ıstaka,\ngelir vurur işte ömrünün coşkusuna.\nSesinde çığlıklar boğulur ama,\nbağıramazsın…\n\nSonra vakt erişir, toprak gülümser sana; \nupuzun bir ömrün ortasında\nne hayata ne ölüme\nyakışamazsın…\n\nYazdırmalısın mezar taşına:\nEy hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın,\naslında hiç olmadım ben bu oyunda\nömrüm beni yok saysın…" + }, + { + "id": 63099.0, + "title": "Adı İlhan Berk Olan Şiir", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Nurullah Ataç çeliştirmen\nTahir Alangu soruşturman\nCevdet Kudret deriştirmen\nSuut Kemal çekiştirmen\nMehmet Kaplan uyuşturman\n\nSabahattin Eyüboğlu yetiştirmen\nOrhan Burian barıştırman\nVedat Günyol biliştirmen\nAdnan Benk veriştirmen\nFahir Onger geçiştirmen\n\nMemet Fuat alıştırman\nFethi Naci kızıştırman\nHüseyin Cöntürk yarıştırman\nRauf Mutluay doluşturman\nAsım Bezirci koğuşturman\n\nMehmet H. Doğan geliştirmen\nDoğan Hızlan buluşturman\nKonur Ertop araştırman\nVecihi Timuroğlu seviştirmen\nMuzaffer Uyguner üleştirmen\n\nAdnan Binyazar örtüştürmen\nFüsun Akatlı konuşturman\nAtilla Özkırımlı dalaştırman\nMurat Belge yakıştırman\nEnis Batur ileştirmen\n\nİlhan Berk eleştirmen" + }, + { + "id": 30770.0, + "title": "Gönül Bir Güzeli Sevmiş", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Gönül bir güzeli sevmiş ayrılmaz\n Dolanır peşinde çoban misâli\n Hiç kimse bu derdin dermânın bilmez\n Azmış yaraları perişan hali\n\n Lokman çâre bulmaz yoktur Eflâtun\n Yârdan ayrılması ölümden çetin\n Elde endaz ettim bu aşkın atın\n Terkettim sılayı vatanı ili\n\n Ferhat Şirin için kestiği taşlar\n Benim senin için döktüğüm yaşlar\n Seni yaksın beni yakan ateşler\n Yaktı bu sinemi savruldu külü\n\n Arılar bal için bekler petekler\n Alır her çiçekten verir emekler\n Mecnun Leylâ için pınarı bekler\n Ben de bir yâr için olmuşum deli\n\n Evvelden var idi bu sevda bende\n İlikte damarda cesette canda\n Ölünce hû çeksin kemiğim sinde\n Dünyâda durunca Veysel'in dili" + }, + { + "id": 59110.0, + "title": "İntihar", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Sen tam tabancayı\nŞakağına dayamışsın; \nKapı açılıveriyor\nVe üstündekileri\nBir bir fırlatıp atan\nBir leylak sesi..." + }, + { + "id": 21756.0, + "title": "Biraz Egil", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu yaz Latince kursuna gitme,\n beni incele.\nSeneye ucarsin planorle.\nBu yaz boslugu benim cinnetimde dene...\nSana cagdisi bir romantizm getirdim,\nilkel bir soyutlama...\nIsletme tezini sonra verirsin, bu yikimi \n kacirma...\nHirslarini yatistir bir sure icin...\nBiraz egil, nefesimi dinle,\nhic olmazsa, uzuluyormus gibi yap...\nYeniden donersin eski hayatina,\nbiraz saygi duy, biraz zaman kaybet...\nBak beni nasil zehirleyecek,\nicinde tasidigini bile farketmedigin o ask...\nKucumseme, deneyimdir ; soranlara\n anlatirsin\nSenin icin bu yenilgi, bu dagilip\n parcalanma...\n\nBu yaz Latince kursuna gitme, beni incele..." + }, + { + "id": 51035.0, + "title": "O Kanatan Rüya", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Hatırladım seni\nbu büyük boşluğun içinde\nneden böyle çok sevildiğini...\n\nSen hayatın once içinde olduğun halde\nher şeyden ince bir tülle ayrılıyorsun, \nher şeyden çocuksu bir kanla\neksik yaşanmış bir baharla ayrılıyorsun...\n\nKim sevse seni, yitirdiğini seviyor\no büyük eksik neyse onu...\nKim sevse seni, yanlış yüzünü görüyor...\nUzaklaşan bir tutkusun sen\nseni seven yitirmeyi öğrenmeli, \nHayatsın...O kanatan rüya...\nBölünmüş hayatları\nson kez aydınlatıyor adın..." + }, + { + "id": 51011.0, + "title": "Nice Kapanış", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 6.0, + "poem": "Uslansana, acım benim, dinlenip dursana artık. \nAkşam gelse derdin hep; geldi bile Akşam; bak, işte: \nBütün kenti kapkara örtüsüyle sarar karanlık, \nKimine kaygı salmış, kimineyse mut getirmiş de. \n\nÖlümlü kalabalık, dışardaki pis kalabalık \nHazzın, yavuz celladın kırbacına boyun eğmiş de \nDevşirmeye koyulmuş rezil bir şölende pişmanlık, \nAcım benim, elini elime ver; şöyle gel işte, \n\nOnlardan öteye. Geçmiş yılların, bir gör yakından, \nSarktığını eski giysilerle gök balkonlarından; \nHüznün gülümseyerek sudan yükseldiği yer yer; \n\nGüneşin bir kemerde durduğunu, can vereceği, \nVe, Doğu'ya sürüklenen bir uzun kefene benzer, \nGece'yi dinle, canım, ilerleyen güzel Gece'yi." + }, + { + "id": 48840.0, + "title": "Yüzkarası", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Beni şafak vakti bir el dürtükler: \nİdam mahkumu, kalk, bekliyor savcı! \nZindan avlusunda öter düdükler; \nBir güneş doğar ki., zakkumdan acı...\n\nİpten indirilir, yine uslanmam, \nBela...Bela bende yakıcı şehvet...\nBir olur, ateşi görmemle yanmam; \nDipsiz uçurumda kaçılmaz davet.\n\nBak nasıl silinir bu yüz karası; \nElimde, ölümü öldüren silah, \nAlnımda tozpembe secde yarası, \nLugat kitabımda tek isim: Allah..." + }, + { + "id": 722003.0, + "title": "Bülbüllerin Çilesi", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Medya kanallarından kör cehalet akıyor \nBülbüller hapsedilmiş, kel kargalar şakıyor \nKimi çıkar derdinde, kimi makam derdinde \nİnsan gibi insanlar uzaklardan bakıyor.. \n\n19.04.2007/Vakit" + }, + { + "id": 37744.0, + "title": "Bağ Bozumu", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Kuytu ormanları, tenhâ bağları\nGeziyor mevsimin yorgun rüzgârı.\nİnce dallar kırık, yapraklar sarı, \nGeçmiş bu yoldan da, belli sonbahar.\n\nDuyulur bir ayak sesi gizlice\nHâlî bahçelerden rüzgâr esince: \nGeçen bir yolcu mu, yoksa her gece\nYollarda beklenen bir kadın mı var?" + }, + { + "id": 63721.0, + "title": "Ötesi", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "saçakların buz kırgını\nsoğuk fırtınalar\nboranlar yara doğru\nsanrılar durulur duyulmaz\nvakitlerden kehribar\nşehr-i sefahatti kol kanat gerilmiş\nkuşaklar tetikte\nbabil'in asma bahçelerinde infazlar\ndünyanın yedinci cücesiydi sekiz harika insandan biri\nmavi bir yuvarlaktı hepsi kainat kadar büyük\nve küçücük bir damla hayat kadar\nbu işten en çok sıkılanlardır peygamberler\nnefsi terbiye zemininde\nuhrevi bir ıslıktı en kabadayı mucizesi\nkolaydı çünkü bir olmazı anlatmak inanmak isteyene\ndenizler yarıldı yarıdan\nsönük bir akşam yemeğinin ortasında\nbir düzine uhrevana kaldı kabarık hesap\nve sonuncunun mucizesi mucizesizliği oldu\n\nkardeşlerim! \nkardeşlerim acele etmeyiniz\nhele bir ölelim de gerisi kolay!" + }, + { + "id": 65649.0, + "title": "Bir Gün Sevişmeyi Bana", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 7.0, + "poem": "kandan\nve ceninden bir gün daha\nbaşlarken\nbir dalı kanatıyorum tırnaklarımla\nağzı açılmamış bir güle dokunuyorum\n\ngeceden kalma bir şeyle oynuyor kalbim\nbugün biraz daha yorgun başlıyorum\nsabah\nyeni doğmuş çocuk çirkin ve sisli\nvurdukça ilk ışıkları penceremden içeri\nkımıldaşır içimin ölü dolu coşkusu\ngüneş ürkekliği gizleyemez\nne olsa çözülmez yüreğimin kuşkusu\ngün sevecen çığırtkan\nbeni yeni oyuna çağırıyor\nyalnız yenilmiyen gladyatör\n\nbana eski bir ölümü anımsatıyor\nsabah\n\ntaşıyarak bir celladı odama\naşkımın ve bırakmışlığımın celladını\nhüznümle ve çirkinliğimle yargılamadan beni\ntanıdığım bir ölümle tehdit ediyor\nyalnızlık her sabah öldürüyor beni\n\nçözerek gecenin ipliğini hızımla\nhüznümü ve yalnızlığımı sarıyorum sabaha\n\nadi bir etiketi yamayarak üstüne\nboyna genişleyen bir orospu gibi\ngenişledikçe küçülen bir orospu gibi\naşksızlığım küçültüyor beni\nkorkum ve çirkinliğim utandırıyor beni\ngecikilmiş bir aşkı yaşamıya\ncinayet tek kurtuluşsa bir yanlışlıktan\nönce acıya direnmesini öğrenmeliyim\n\neskitilmiş bir kurşunla kaplıyorum yüreğimi\nacıya ve aşka hazırlıyorum\n\nhergün yeniden yaşamak\nboşalan bir birikimi kocamış acılarla\nuzuyan bir ölümü bitimleyen vücudum\nçirkin ve güzel orospu. yeniyetme\nbir çırpınışın yorgunluğu yüreğimde\no hep güzel görünen bana\nçirkin ve güzel orospu\nvücudum. seni seviyorum\n\nacıyla büyütüyorum aşkımı\nbir gün bana sevişmeye öğretecek" + }, + { + "id": 65647.0, + "title": "Kan Reçetesi", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 7.0, + "poem": "Kara bir gök için çok şey söylenebilir elbet\n\n\nİşte benim bulutum\npas tutmamış sözcüklerden örgülü bir ağıt\nalnına halk sıçramış neferlerin çılgar gözleriyle\nsana\ney rengi tarihini utandıran elbise\n\nYüzün hiç yabancı değil\nsen eski borazanların gedikli çalgıcısı\nsesine küflü ambarların kokusu sinmiş\nirin salgını, cinayet fotokopisi ve kangren depolanmış\neskimiş tarih satıcısı ambarların kokusu.\n\nBurnum duymuyor ama seni\nuslanmış ıtır kokusunu da duymuyor\nbenim burnum\nbenim burnum\nvahşi dağ çiçekleri, bozkır gülleri ve devedikenlerinin\nkırları genişleten halk kokusuyla yanıyor\ngenzim çatlıyor\ngenzim çatlıyor ve seni de çatlatıyor\nel illizyonizmin sırça küresi.\nsana kim sus dedi Kalbim.\nDünya bir ateşten top gibi kavruluyorken\ntoprak güneş sıtmasıyla sarsılıyorken\nburda, orda, öte yanlarda\nalınterinin öfkeyle fışkıyan şavkı\nyeryüzünü yeniden biçimliyorken\nve depremle sarsılan halkların beyni\nillizyonizmin büyüsünü bozuyorken\nseni kim büyülemek istiyor Kalbim.\nBildim hiç kuşkusuz\nsu yılanları, yeraltı fareleri ve akbabaların koruyucusu\nçarpıcıların, kemirgenlerin, leşçilerin\nşaşırtılmış kolcusu.\n\nUsul usul da gelsen, harlayarak da gelsen\nel illizyonizmin güleryüzlü büyücüsü\nmasken kandırmıyor çoktandır beni\nbeni ve benim gibi\ndünyaya kanından dürbünle bakanları\nsoluğu cehennem yakanları.\nÇünkü biz hayatı kendi aynasından gördük\nbiliriz sırça kürenin yaldızındaki puştluğu\nEy tırnaklarımı büyüten tahammülsüzlük\nbeynimde hora tepen on sivri bıçak\nsenin kendi damarında denediğin keskinlik\nhalkının alnındaki tomurcuğu patlatsa da\nkan kendini aldatmaz\nkan kendini aldatmaz\n\nKalbim! \nbu acıya dayan\nvarsın işkenceler dağlasın seni\nduru bir gök için vahşete katlananlar\nacıyı bir silah gibi göğsünde saklamalı \n\nKalbim! \nbu acıya dayan\nbu acıya dayanman için\nyaranı iyileştirmek için sana\nparçalanmış gül cesetlerinden bir reçete \n\nvereceğim\n\nvahşet dağlarından kızgın kemik külleri\nişkenceler ovasından kan dölleri\nve yangınlar vadisinden dehşet bir ateş.\nKan kokusu büyüyü bozmak için\nKemik sıcaklığı sırça küreyi eritmek için\nAteş kırmızısı göğü aydınlatmak için\n\nBöylece dirilir içindeki gül cesetleri bile\ndirilir ve o zaman\nçılgın bir şafakla tazelenen gökyüzü\nbir taze tomurcuk gibi açar\nkanıyan alnında senin.\n\nKalbim! \nsen varsın\nsen tökezleyen bir şarkı değilsin\nne de uzun, yanık havalı türkü\nsen kendinin ezgisisin.\n\nYırt öfkenin sabredilmez dağarcığını\ndağılan, saçılan ne varsa hepsi senindir\nkara bir gök ancak bunlarla arınır\nve elbette yeter bunlar sırça küreyi dağıtmaya\nacı diye ne varsa hepsini onarmaya\n\nKalbim! \nelimden tut\nelimden tut\nsensiz birşey yapamam." + }, + { + "id": 25232.0, + "title": "Benzettiler", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Benzettiler\n\nYeni bir afyondur yenen her lokma\nBiber Avrupalı, tuz Avrupalı.\nGülücükler sahte, kirpikler takma\nDudak Avrupalı, göz Avrupalı.\n\nBebeklikte benliğini yitiren\nTepe tepe tepemizde oturan\nBizi çıkmazlara alıp götüren\nAyak Avrupalı, iz Avrupalı.\n\nBirisi diskoda içer, kıvırır\nBirisi kulüpte konken çevirir\nYapmasını bilmez, yıkar devirir\nAna Avrupalı, kız Avrupalı.\n\nKalıba uydurdu uyduklarımız\nYazmakla bitmez ki duyduklarımız\nParis modasıdır giydiklerimiz\nAstar Avrupalı, yüz Avrupalı.\n\nEn mahrem yerlerin kalktı örtüsü\nBeş santim tırnaktır ellerin süsü\nBütün bunlar medenîlik ölçüsü\nCilve Avrupalı, naz Avrupalı.\n\nİster sâri deyin, isterse irsî,\nBüyük revaç buldu makbulün tersi\nDuyduğumuz 'okey, adiyö, mersi'\nAğız Avrupalı, söz Avrupalı.\n\nHer gün karşımıza on zıpır çıkar\nBağırır-çağırır, devirir yıkar…\nDinler kulağımız, gözümüz bakar\nSürü Avrupalı, yoz Avrupalı.\n\nBaşımız ayıkmaz binlerce halttan\nÖrf, adet gemimiz delindi alttan\nAnalar Muğla'dan, Van'dan, Tokat'tan\nBebek Avrupalı, bez Avrupalı.\n\nSahnede ekranda hıyar dinleriz\nDeliye, densize uyar dinleriz\nSaçma çığlıkları duyar dinleriz\nŞarkı Avrupalı, saz Avrupalı.\n\nHerkes soyunuyor, açılmıyor ki\nSokakta boynuzdan geçilmiyor ki\nMüslüman gâvurdan seçilmiyor ki\nŞekil Avrupalı, poz Avrupalı.\n\n'Türklük bu mu? ' desem 'bu' diyecekler\nŞampanyayı sorsam 'su' diyecekler\nBir gün kökümüze 'hu' diyecekler\nKabuk Avrupalı, öz Avrupalı.\n\n20 Mart 1986\n(Beşinci Mevsim)" + }, + { + "id": 100561.0, + "title": "Zaman", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 7.0, + "poem": "Ve bir astronomi bilgini, 'Bize zamandan bahset' dedi.\n\nVe o cevap verdi:\n\n'Ölçüsüz ve ölçülemeyen zamani ölçebileceksiniz.\nDavranislarinizi ayarlayacak, ve hatta ruhunuzun rotasini, \nsaatlere ve mevsimlere göre yönlendirebileceksiniz.\n\nZamani, kiyisinda oturup, akisini izleyeceginiz\nbir nehir haline döndüreceksiniz.\n\nIçinizde zamana bagli olmadan varolan öz, \nyasamin zamandan bagimsizliginin zaten farkindadir; \nVe bilir ki, dün bugünün anisi, yarin ise bugünün rüyasidir.\n\nVe yine bilir ki, içinizde sarki söyleyen veya düsünen özünüz, \nhala yildizlari uzaya dagitan o ilk an'in içinde devinmektedir.\n\nAranizda, özündeki sevme gücünün sinirsizligini\nhissetmeyen var midir acaba? \n\nYine de bu hudutsuzluguyla ayni sevginin, \nbir sevgi düsüncesinden digerine, \nbir sevgi davranisindan bir baskasina, \nkendi varliginin tam orta yerinde simsiki\nve hareket etmeden durdugunu kim hissetmez? \n\nVe zaman da, tipki sevgi gibi bölünemez ve ölçülemez degil midir? \n\nYine de eger düsüncenizde zamani mevsimlerle ölçmek isterseniz, \nher mevsimin digerlerini içermesine izin verin.\n\nVe birakin bugününüz, geçmisi anilarla, \ngelecegi ise özlemle kucaklasin.'" + }, + { + "id": 140574.0, + "title": "Kent", + "poet": "Konstantinos Kavafis", + "rating": 7.0, + "poem": "Dedin \"Bir başka ülkeye bir başka denize gideceğim.\nBundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet.\nYazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam; \nve yüreğim gömülü bir ceset sanki.\n\nAklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.\nNereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam\nHayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,\nYıllarıma kıydığım boşa harcadığım.\"\n\nYeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler bulamayacaksın.\nBu kent peşini bırakmayacak.\nAynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşlanacaksın; \nAynı evlerde kır düşecek saçlarına.\nBu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma.\n\nBir gemi yok, bir yol yok sana.\nDeğil mi ki hayatına kıydın burada\n\nBu küçücük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.\n\n(Türkçesi: Erdal Alova – Barış Pirhasan)" + }, + { + "id": 18665.0, + "title": "Sen Aslında Çok Eski Bir Şeye Aşıksın", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "künyeme kazıdım ölü doğmuş sevinçlerimi\nölürsem beni seninle ararlar şimdi\n\nbak, incelirken zehirleniyorsun yavaş yavaş\nbeni yanaşma ruhum boğuyor geceleri\n\nölürsem beni seninle ararlar şimdi\n\nyüreğim paslı bir sarnıç\ngözyaşlarının demi hala avuçlarımda\n\nsesleniyorsun sevdaların kilitlendiği manastırlardan\nyaşamak güçlü olmak değildir her zaman\n\nkünyeme kazıdım ölü doğmuş sevinçlerini\nölürsem beni seninle ararlar şimdi" + }, + { + "id": 104870.0, + "title": "Aşka Düş", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 8.0, + "poem": "Zühdünü ko, aşka düş ehl-i cenan etsin seni\nPiyr-i aşka kulluk et canane can etsin seni\n\nBir zeman bülbül gib efganın ağdır göklere\nŞol kadar kıl naleyi kim gülistan etsin seni\n\nAr u namusun bırak, şöhret kabasından soyun\nGiy melamet hırkasın kim ol nihan etsin seni\n\nYüzünü yerler gibi ayaklar altında ko kim\nHak teala başlar üzre asüman etsin seni\n\nVerme rahat nefsine daim gaza-yı ekber et\nKa'be-yi dil fetholup darül-eman etsin seni\n\nGel Niyazi'nin elinden bir kadeh nuş eyle kim\nMahvedip nam u nişanın bi-nişan etsin seni" + }, + { + "id": 25444.0, + "title": "İrşad", + "poet": "Kemalettin Kamu", + "rating": 7.0, + "poem": "Sevgilim güvenme güzelliğine,\nSenin de saçların tarumar olur; \nAldanma talihin pembe rengine,\nHayatın uzun bir intizar olur.\n\nSevgilim her insan doğarken ağlar,\nÇiceklerle açar,sularla çağlar,\nRehgüzarı olur, bahçeler, bağlar,\nNihayet isimsiz bir mezar olur.\n\nSevgilim baksana bir yanda gülen,\nBir yanda gözünün yaşını silen,\nKimi benim gibi erir derdinden,\nKimi senin gibi bahtiyar olur.\n\nSevgilim senin de geçer zamanın,\nNe şöhretin kalır, ne hüsn-ü anın,\nBöyledir kanunu kahpe dünyanın,\nDört mevsim içinde bir bahar olur!" + }, + { + "id": 34421.0, + "title": "Karantina'lı Despina", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "bir gül takıp ta sevdalı her gece saçlarına\nçıktı mı deprem sanırdın ' kara kız ' kantosuna\ntitreşir kadehler camlar kırılır alkışlardan\nmuammer bey'in gözdesi karantina'lı despina\n\nçapkın gülüşü şöyle faytona binişi kordelia'dan\nne kadar başkaydı her kadından her bakımdan\nsınırsız bir mutlulukta uyuturdu muammer bey'i\nustalıkla damıttığı o tantanalı aşklarından\n\nişgal altüst etti nasıl da izmir'de her şeyi\nöğrendi kullanmasını despina bu yanlış geceyi\nkörfez'de parıldayan yunan zırhlılarına karşı\nmiralay zafiru'yla ispilandit palas'ta sevişmeyi\n\ngemi sinyallerinin gece bahçelere yansıması\nhavuzda samanyolunun hisarbuselik şarkısı\ndemlendikçe yalnızlığı aydınlanıyor muammer bey\nolmayacak şey bir insanın bir insanı anlaması" + }, + { + "id": 23316.0, + "title": "Jane İçin", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 6.0, + "poem": "çimen altında geçen 225 günden sonra\nbenden daha çok şey biliyor olmalısın.\nkanını emip bitireli epey oldu,\nartık bir sepette kuru bir çubuksun.\nbu işler böyle mi oluyor?\nbu odada\naşk saatlerinin\nhala gölgeleri var.\nbırakıp gittiğinde\naşağı yukarı herşeyi\nalıp gittin.\ngeceleri beni ben olmaya\nkoymayan kaplanların önünde\ndiz çöküyorum.\nsenin sen olman\nasla bir daha olmayacak.\nkaplanlar beni buldular\nama artık umrumda bile değil." + }, + { + "id": null, + "title": "Konuşsam Sessizlik Gitsem Ayrılık", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Resmin rehindir gurbetimde.\nGurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba\nve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin.\n\nAlnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana.\nSar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına; \nkonuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana...\nVe akşam, bir kez daha; \nsaçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara! \n “Bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır”:\nÇekmiyorsun! \n\nAkarsuları imrendiren yüzün de,\nsabahçı kahveler de biliyor:\nGörüşmeyeli yorgunum \nyıkık kentler kanadı sevinçlerimle.\nGörüşmeyeli ya sen nasılsın,\nadım, adresim durur mu defterinde? \n\nŞimdi Siirt'te koyun kokulu bir gecedeyim.\nBeynimde iklimsiz papatyalar\nve kuşatılmış bir akşam duruyor penceremde.\nSokakların gün batınca neden boşaldığını\nve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum.\nKonuşsam sessizlik/ gitsem ayrılık…\n\nSonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne.\nAl bu çağrıları sulara göm, o uzak sulara,\ngurbetini rehnetme özlemimde…" + }, + { + "id": 51010.0, + "title": "Yokluğun Tadı", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 6.0, + "poem": "Acılı ruh, didinmeye düşkün eskiden, \nUmut, ki mahmuzu can katardı çabana, \nArtık sürücün olmaz! Utançsız yatsana \nKocamış at, her engele takılıp giden. \n\nKatlan, yürek; ağır uykuna dal şimdiden. \n\nYenilmiş, bitkin ruh! Koca serseri, sana \nArtık ne uğraşıdan tat var, ne sevgiden; \nKalsın flüt iç çekişten, boru ezgiden! \nZevkler, ilişmeyin bir küskün, bezmiş cana! \n\nCanım ilkyazın kokusu gitti yabana! \n\nZamandır her dakika beni yutup yiyen \nSonsuz kar donmuş bir gövdeyi sararcana; \nYukardan baktığım yeryuvarlağı bana \nBir sığınak göstersin istemem yeniden. \n\nÇığ, götürür müsün düştügünde beni sen?" + }, + { + "id": 53261.0, + "title": "Yalınayak Şiirdir", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "1. Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük kardeşim \n\nEmrazı Zühreviye Hastanesi'ne kapatıldı anamız \nAdıyla çalışan ermiş Sirkeci kadınlarındandır \n\nŞeker atar hâlâ mazgallardan Cankurtaran'da \nAcı Bacı'nın acı bilmez uçurtma çocuklarına \n\nYıl sonu müsamerelerine kimler çıkarılmaz? \n\n2. Velhasıl onlar vurdu biz büyüdük kardeşim \n\nBabamız dövüldü güllabici odunlarla tımarhanede \nAcaba halk nedir diye düşünür arada işittiği \n\nDudullu'dan tâ Salacak'a koşarak alkışlayalım \nFazla babalarıyla dondurma yiyen çocukları \n\nHangi çocukların neye imrenmesi yalınayak şiirdir?" + }, + { + "id": 684251.0, + "title": "Toprağın Suya Armağanıdır", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Bulutları versem, yağmurlar kadar\nİçten ve dokunaklı yağarak yollarıma\nUyandırır mısın çığlıklarımı\n\nUfukları versem, gecenin surlarından\nSüzer misin saçlarıma güneşi\nBir kardelen rüzgârıdır gözlerin\n\nDinlen ve dupduru bir denizle gel\nMuhayyel gemilerin açılsın sonsuzluğa\nUyu sessizliğinde firak türkülerinin\n\nSana Kehkeşanları, yıldızların sesini\nMeleklerin gölgelerini versem\nTaşır mısın çöllerine sevdanın\nYaprağınsam, çiçeğimsin her bahar\nToprağınsam, suyumsun\n\nSenden uzak kalmanın depremidir karanlık\nBütün tozlu kapılar kapansın düşlerinde\nHüznümün katran sızan perçemidir karanlık\n\nİste, vereyim kudret narını köklerimden\nIssızlığa dayamış omzumu, bekliyorum\nİste, alayım suskun alevini derinden" + }, + { + "id": 27920.0, + "title": "Hilal Sancağında Bozkurt Töresi", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 8.0, + "poem": "Şehâdet ile düşerken minareler toprağa, \nTekbir ile omuz verip kaldırdık gökyüzüne birer birer. \nNe yardan geçtik, ne serden geçtik. \nTörede ne varsa inandık hak ölçülerine, \nVurduk kıstasa kırdık zincirleri \nCuma gecelerinin Yasin'leriyle sohbet eyledik. \nGidenlerin, şehitlerin ardından. \nAğladık düşmana göstermeden \nKayaların yosun tutan taraflarında, \nHıçkırıklarımızı rüzgara vermedik ki \nYadeller, namerdler duyup da sevinmesin diye. \nBir gün pusatlandık sevda mavzerini \nYaşayamadık, sevdalarımızdan vazgeçtik. \nDoyasıya seyredemedik yarin hilâl kaşını, \nGözlerine bakmaktan çekindik belki de. \nLakin zifiri zindan odalarda karanlığı yaşarken, \nAk kılı çekip aldık, ak sütün içinden. \nDerdimizi açtık kara gecelere, nemli duvarlara, \nAk duvarlara anlattık derdimizi \nGaribim duvarlar öyle dinlediler bizi. \nNiye sustular onu da bilemedik. \nSonra döndük kara gecelere , ak duvarlara \nÜzüldük derdimizle üzüldü diye. \nBir gün bir seher vaktinde, \n“Es-selatü hayrün min’en nevm” derken ezanlar” \nSevdaların kutsaliyetine el kaldırdık. \nAf diledik âlemlerin Rabbinden. \nMinberlerde dinledik, sevdaların en yücesini. \nCami duvarlarında satıldık, \nUcuzlar, soysuzlar tarafından \nHilâl gecelerinin töreleriyle avunduk her zaman. \nDestur alırken Hoca Ahmet Yesevî’den, \nAlparslan’a Sarı Saltuk, Kayı’dan Osman Gazi, \nŞeyh Edebali, Fatih Sultan Mehmed Han Hazretlerine, \nAkşemseddin’in kutsaliyetini düşünüp durduk her zaman. \nÂleme nizam dedik, yaren tuttuk kendimize, \nNiceleri yol dostu olmuş bize, \nSonra yine biz kaldık bu Allah’ın davasında, \nBu imân davasında, bu vatan, bu bayrak davasında, \nSonra yine biz kaldık sevdiklerimizle beraber. \nSenelerce dert sofrasından bal yedik ekmeksiz. \nEğilmedik, kırıldık defalarca, \nAllah’ın davasıdır dedik ve diyet istemedik. \nErkekçe öldük, yiğitçesine öldük, \nİpe giderken satmadık sevdiklerimizi \nKaldırdık Hilâl Sancağını, yaşadık Bozkurt Töresini" + }, + { + "id": 14055.0, + "title": "Hançerin Sapı", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 8.0, + "poem": "Haksızlık etme \nDiyorum kendime;\nOnurlandırıldın da,\nKınandın da sen.\nKendini kül dolu \nBir küpe gömdün.\nTersyüz ettin \nSevgini eskidikçe.\n\nGüzel günler yaşadın.\nÇiçeklerin oldu,\nBir evin örneğin;\nGüneş gören,\nDağlara dönük balkonu.\nİşte bu yüzden \nAğlarım ben \nKestaneler çatlarken.\n\nSabahın buğusu\nGözlerimi yaşartıyor,\nBoynuma dolanıyor\nAkşam zinciri.\nDağlardır beni avutan.\nSöyleyin bana\nGözünüzü kırpmadan;\nSizce dönek midir zaman?\n\nEşkıyalar dağları \nAnlayamazlar.\nÇünkü suçtur onları\nDağlara çıkartan.\nDarasıdır suç oysa\nYaşadığımız dünyanın.\nDağlar sizi \nPekmez ile kararım.\n\n'Öyle yaralıyım ki;\nÖlmem ben artık.'\nÖlmem ya kanarım,\nKanarım seve seve.\nHaksızlık etmem \nSuya ekmeğe\nHiç bir anahtar\nDönmese de kilidimde.\n\nBekliyorum kaç zamandır;\nUykusuzum,sabırsızım.\nBaşımı acıtıyor\nGeceleri yastığım.\nDilim kurumuş\nBir su yatağı,\nKatı sözcüklerle\nDolu tozlu ağzım.\n\nBakıyorum eski\nFotoğraflara.\nHfız Burhan dinliyorum\nTaş plaklardan.\nBir pencere çarpıyor\nViran yüreğimde,\nSıvalar dökülüyor\nPervazından.\n\nDörtnal giden\nÜrkek bir attan\nDüşüyorum de sanki,\nTakılı kalıyor\nAyağım üzengiye.\nSürükleniyorum\nSırtüstü\nÇalılar,dikenler içinde.\n\nMevsim kışa dönüyor,\nHızar sesleri geliyor\nDörtbir yandan.\nOdun taşıyor\nYorgun kamyonlar.\nKuşlar da gitti.\nÇiçekler gelecek bahara\nTohum saçıyor.\n\nEy benim umudumu\nBölük bölük\nEden hızarlar,\nBu yıl da\nKalıcıyım burda\nVerilmiş sözüm var.\nBensiz yapamaz\nLapa olur pirinç kar.\n\nElimden tutmuş \nSevecen gençliğim,\nBuzdan bir yolda\nDüşe kalka\nYürümeyi öğretiyor\nYeniden bana.\nGeçmiş deyince \nSen geliyorsun aklıma.\n\nSahi sen yaşadın mı;\nVar mıydın acaba?\nYaşadık mı seninle\nAynı zaman parçasında?\nAma ellerin aklımda.\nİri gözlerin,\nSıcaklığın geceler boyu\nVe aklığın aklımda.\n\nSenin ağzın tarçın kokardı,\nBenimki karanfil.\nBirbirine karışırdı\nSoluklarımız.\nTek başınayız şimdi ikimiz.\nBende karanfil,\nSende tarçın kokusu\nYapayalnız,kimsesiz.\n\nBen seni yalansız\nBahar gibi sevdim.\nSevgi adınaydı\nMilis beraberliğimiz.\nSabahtan akşama\nGünü tarar örerdik\nVe kedileri\nİkimizde çok severdik.\n\nİkimiz de yıldız düşkünü;\nBakmaya doyamazdık \nGökyüzüne.\nKoynunda terli ferman\nBir atlı geçerdi\nSamanyolundan,\nKimsenin göremediği\nKibrit çakımı bir an.\n\nHiç unutmam;\nAdına sikke bastırırdı\nAşk o zaman.\nYani ay doğardı\nTepelerin ardından.\nGüzel günlerimiz oldu,\nGecelerimiz\nİpek ve kılabtan.\n\nOmuzunda uzun saplı \nEğri tırpan\nOt biçmeye gidiyor\nAvurtları çökük\nBir gölge adam.\nKaralar giyinmiş,\nÖlüm simgesi gibi\nGeçiyor sokaktan.\n\nKulaklarım uğulduyor,\nYapılar eğiliyor,\nÇinko damlar\nDaraltıyor gökyüzünü\nAlaca bir bulut\nGeliyor üstüme\nYuvarlana yuvarlana \nKurşundan bir köpekle.\n\nHaksızlık etme\nDiyorum kendime.\nKılavuzun oldu rüzgar,\nSu gibi dostun.\nEğer dumanlıysa\nKavruk dağlar;\nBil ki gülün ahı,\nHançerin sapı var.\n\nEy benim umudumu\nBölük bölük\nEden hızarlar,\nOluklu hançer,\nGüle narh koyanlar;\nŞahmaranın başı için \nPayınıza düşen ne?\nBir gün sorarlar." + }, + { + "id": 213289.0, + "title": "Geç Kalmışım", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Putları taşa tutmanın\nGüç’lüğünü geç anladım.\nDelileri avutmanın\nHiç’liğini geç anladım.\n\nİhtiraslar dursun diye\nŞehiri sığdırdım köye\nHer bedenin ayrı şeye\nAç’lığını geç anladım.\n\n“Safkan” dedikleri atın\nÜnü büyük pek çok zatın\nBir yerde ilmin, sanatın\nPiç’liğini geç anladım.\n\nHak’tan söz edersen eğer\nAtılan taş sana değer\nDoğruluk suç imiş meğer\nSuç’luğunu geç anladım.\n\nSu taşırken kalbur, file\nSusmak gerekirmiş dile\nYazık... geç kalmanın bile\nGeç’liğini geç anladım." + }, + { + "id": 1784320.0, + "title": "Mes'ut Bir Tesadüf E Altıncı Ve Son Mektup", + "poet": "Selim Temo", + "rating": 8.0, + "poem": "-ve nihayet ikimiz\n kaçtığımız aşkların toplamıyız-\n\nsokakta yaralı bir it koşturuyor\niki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç\nmilyon yıldır tutmadın ellerimi. benimle çıkmıyorsun\nbu yolculuğa. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.\n\nbu resimden çıkıp gidiyorum. seni isteyen yanım\nölümsüz yanımdır. bulutsuz da yağan nedir? şimdi\nöğreniyorum ki, gözyaşi! bu resimden çıkıp\ngidiyorum. seni isteyen yanım aşk yanımdır.\n\nbabam romantik bir aşiret savaşçısıydı. çapraz fişeklik\nduyardım yüzümde ona sarıldığım zaman. sonrası\njandarmalardı. ağıt kadınlardı. mezarlardı. o gün\nbugündür sayrıyım. çünkü insan öldüğü yaşta kalır.\n\nbabam elin eskilerini giyerdi. ben bu yüzden ezik\nolurum bayram sabahlarında. yani bir sömürgede\ndoğan kırılgan olur. çünkü insan öldüğü yaşta..\n\nsokaktan askeri konvoylar geçiyor\niki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç milyon \nyıldır tutmadım ellerini. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.\n\nyaşadığım yitirdiklerim oluyor hep. oysa tuttuğum\nelleri bırakmıyorum. sonra korkuyorlar hasletimden. ne \ndenli sevgiye değer olduğumu söylüyorlar. gidiyorlar \nsonra. ve biçimlendiremediklerimiz biçim oluyor bize.\n\nve sen haftanın deniz ertesi günleri geliyorsun. bir çizgi \ndiyorsun. bir çizgideyim. sağım nere solum nere bilmiyorum.. \nseni şiir duraklarına bırakıyorum o zaman. güleç kalıyorsun.\ndudakların kırışıyor kenarlarından. ellerin minnacık \nellerin morarıyor. küçük küçük adımlarla gidiyorsun -sanki- içimden. bir şiir durağından biniyorsun. zaten yorgunsun.\n\nben sancıyla kıvranıyorum geceleri sayrı bir yatakta. terli \nterli seni içiyorum. çünkü yüzüme bakınca seni görüyorum. \nçünkü yorgunsun.\n\nparçalı bulutlu şiirler okuyorum sana. şiir gibi bir çiselti \nbaşlıyor sonra. kanayan bir yara; yalnızlık. çıkıp kanıyorum. \nçıkıp sokakta..\n\nsokaktaki bütün kedileri eziyorlar\niki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç\nmilyon yıldır tutmadın ellerimi. ve ben sırf \nbu yüzden ezilebilirim.\n\nbiz emeklerken sevmeyi öğrenmede, kolumuzdakiler \ndüşüyor. ki ölenler zafere en çok yakışanlardır! ki \nölenler zafere en çok yaklaşanlardır! ..\n oturup tekdüze ağıtlar yakıyoruz onlara. ve söz veriyoruz yarını kurtaracağımıza. ama yarına ertelemekle bugünü \nyitiriyoruz zaten. ve zaten yenik sayılırız yaşamakla! \n\nen gizli yerimize çağıriyoruz acıyı. ve hep yenik \ndüşüyoruz, çağırmakla! \n\nsulara benziyorsun bu yüzden. sular ki dinginliğe\ngelir ancak. ısınırsa uçar. soğursa kaskatı kesilir\nteninden. sulara benziyorsun kapılmaya gelmez.\nsulara.. bildik sulara..\n\nsokaktan telsiz sesleri geliyor\niki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç milyon \nyıldır tutmadım ellerini. ve ben sırf bu yüzden kaybedilebilirim.\n\nihmal edilmeyen telefonlar bekliyorsun, dakik ve\nilgi dolu. anne oluyorsun bütün aşıklarına. ve\nçocukların oluyorlar bilmeden. ve bu resimde\nkalmayı bu denli çok isterken, çekip.. çıkıp\ngitmeli diyorum.\n\ninsanlar çoğalıyor etrafımda. sen yoksun.\nıssızlığımdan anlıyorum. çook uzakta oluyorum\nonlar konuşurken. derken gece başlıyor. çayları\nödüyorlar ve bir parçamı alıyorlar karşılığında.\n\nve sen haftanın deniz ertesi günleri\ngeliyorsun. her aşk; yaşayamadıklarımızın\nözetidir, diyorum. gülüyorsun.\n\nseni daha önce öpmüş olmalıyım. yoksa nasıl\nbulurum yüzünde gülen ağzının yerini.\n\nsokakta ölümsüz bir yanından yaralıyorlar birini.\niki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç\nmilyon yıldır tutmadın ellerimi..." + }, + { + "id": 8392.0, + "title": "Başka Bir Tepeden", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 8.0, + "poem": "Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!\nGörmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.\nÖmrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!\nSade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.\n\nNice revnaklı şehirler görünür dünyada,\nLakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.\nYaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada\nSende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan." + }, + { + "id": 105852.0, + "title": "Gönül", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Amanın eyle mürüvvet\nGördüğüne tapma gönül\nYüzüne bakmayanın sen\nTozuna da bakma gönül\n\nBir kardaşa meyil verip\nTuz ile ekmeğini yiyip\nAzıcık noksanını görüp\nTez başına kakma gönül\n\nArap ata binip coşma\nKarlı buzlu dağlar aşma\nHer gördüğüne sır açma\nDoluları dökme gönül\n\nPir Sultan'ım gündür ava\nÇektiğim emekler hava\nNasihatım olsun sana\nSen hatırlar yıkma gönül" + }, + { + "id": 1343163.0, + "title": "Gör Beni", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 7.0, + "poem": "Makama şöhrete gözüm tok benim \nGir bak yüreğime gel de gör beni \nZirvede tepede işim yok benim \nGaribin geçtiği yolda gör beni \n\nO'na yar olmuşum O'nun kuluyum \nMazimin yarına giden yoluyum \nHem çağdaşım hem Anadolu'yum \nNe sağda ne de solda gör beni \n\nHer yiğidin bir muradı var amma \nHiçbir murad merhem olmaz yarama \nHatunların kucağında arama \nAnamın sardığı kolda gör beni \n\nGönül şifa bulur dost nefesinden \nGönül ehli anlar gönlün sesinden \nAnlamam mozartın senfonisinden \nYanık yanık çalan telde gör beni" + }, + { + "id": 20702.0, + "title": "Ahu Gözlerini Sevdiğim", + "poet": "Neşet Ertaş", + "rating": 8.0, + "poem": "Ahu gözlerini sevdiğim dilber \nSana bir sözüm var diyemiyorum \nSırrımı ellere veremiyorum \nDerdimi ellere diyemiyorum \n\nHelal olsun al yanaktan aldığım \nEl uzatıp gonca gülün derdiğim \nİnce belini tatlı dilini sevdiğim \nKırılsın kollarım duramıyorum \n\nAl yanaktan aldıracağım azıktır \nTarama zülfünü gönlüm bozuktur \nÖksüzüm garibim bana yazıktır \nDestursuz yanına varamıyorum" + }, + { + "id": 2398.0, + "title": "Daha Ben", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Daha ben ilk kazmayı vurmadan\nElime gelen Karabitki'li testi,\nNefertiti'nin mutfağı sayılan yerde\nKoyu sır yeni hicret yollarını kesti.\n\nTerimler eşekarıları sözcüklerin,\nAcımasızdırlar, adsız ve sueldirler,\nÖnlerine katarak insan ve hayvan listelerini\nSabah akşam kapınızın önünden geçirirler.\n\nFazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü? ...\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 4519.0, + "title": "Hayat", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Ağzında şarkılıktan çıkmış iniltilerle\nDağ, taş deme, arkadaş, gün batmadan ilerle! \n\nYara açsın kayalar ayaklarında, varsın,\nVarsın omuz başların kamçılardan kızarsın,\nBu ağrılar duyurmaz sana yalnızlığını.\nKızıl dudaklarından bırakma ıslığını,\nAğzında şarkılıktan çıkmış iniltilerle\nDağ, taş deme, arkadaş, gün batmadan ilerle! \nSırtında bir tüy gibi taşı taştan yükünü,\nGörmesinler belinin, sakın, büküldüğünü…\nBaşında şakladıkça, atlıların kırbacı\nAnla ki her gün sana hız veriyor bir acı! \n\nYara açsın kayalar ayaklarında varsın,\nVarsın, omuz başların kamçılardan kızarsın,\nHayda, sarıl yollara…Ardına bakma, hayda! \nSen yük altında haykır, yatsın eller sarayda.\nİnce bir iz bırakır yere sızdıkça kanlar,\nSeni bulur izinden ıslığını duyanlar…\nBu ağrılar duyurmaz sana yalnızlığını,\nKızıl dudaklarından bırakma ıslığını,\nFırtına, yağmur, soğuk…Ne varsa üstüne çek! \nBu çetin yolculuğun sonunda, gün gelecek,\nSırma saçlar saracak her kan akan yerini,\nGül dudaklar öpecek o kırbaç izlerini…\n\nAğzında şarkılıktan çıkmış iniltilerle\nDağ, taş deme, Arkadaş, gün batmadan ilerle!" + }, + { + "id": 107061.0, + "title": "Aslı Nedir", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Güzel Şah'ım çok yerlerden görünür\nAslı nedir neye verdin Bağdad'ı\nŞahım birdir binbir dona bürünür\nAslı nedir neye verdin Bağdad'ı\n\nEremedim ben bu sırrın aslına\nYazık değil mi müminle müslime\nGetirin Mervan'ı Bağdad üstüne\nAslı nedir neye verdin Bağdad'ı\n\nYok mu bunda erenlerin yardımı\nNe çekersin bu cefanın derdini\nYiğitlere ardır vermek yurdunu\nAh Hünkar'ım neye verdin Bağdad'ı\n\nGeldi Mervan hendekleri doldurdu\nKırdı Hurmalığı aldı Bağdad'ı\nÇığrışıp geliyor yeşil ördeği\nAslı nedir neye verdin Bağdad'ı\n\nPir Sultan'ım der ki üçler yediler\nKırklar da bu demde hazır idiler\nBağdad'ı Basra'yı verdi dediler\nAslı nedir neye verdin Bağdad'ı" + }, + { + "id": 48050.0, + "title": "Aşktan Nefes Alamadığım Yerde", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Çocukluğumun bahçesiydin sen\nBütün bilinen mutluluklardan uzakta, \nO sarışın akşam üstlerinde, \nIstırabın eşiğinde…\nNefesim sıkıştığında seni sevmekten\nÖmrümü okurdum o acı neşede, \nBoşalırdı ağzımdan o kanlı nefes\nSonra çok özlendiği için acımasızca talan edilen\nHer baharda dönerdim oraya…\nO sarışın akşamüstleri\nHiç gitmediğim uzaklardan döndüğüm yer olurdu…\nBilinen bütün mutluluklardan uzakta\nKalırdım orada, \nKalırdım çocukluğumun bahçesinde, \nAşktan nefes alamadığım o yerde…" + }, + { + "id": 66583.0, + "title": "Salı Sabaha Karşı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "salı sabaha karşı telefonla sıçradım\nay batıyor / aynalarda giyotin aydınlığı\ngecenin bu saatinde beni kim arayabilir\ndizimi uyku sersemi bir iskemleye çarptım\nkıvılcımlar dizi dizi her yanıma dağılıyor\n\ndoktor sabiha desem yıllar var konuşmuyoruz\nkanser diye duymuştum sol göğsünü almışlar\nşu anda izmir'de midir ne yapıyor kimbilir\nson defa hastahanenin avlusunda konuşmuştuk\nsteteskobu / beyaz gömleği / soğuk ecza kokusu\nsesi dargın söyledikleri yorgun ve umutsuz\n\nsakın mırç olmasın parmaklarıyla oynayan\nyerli yersiz aramak onun marifetidir\nolmayacak şeylerden birden heyecanlanıyor\nradyodaki parazit / asansörün uğultusu\nbütün gün korkusunu camlarda görmemek için\ntraş aynasında bırakır gözlerini sabahtan\no kadar yalnız ki yabancılarla selamlaşıyor\ntek başına ne tartışmalar sokaklarda geceleyin\nben de tuhafım / nereden aklıma gelebilir\nmırç çoktan ölmedi mi / genç sayılırdı doğrusu\niçimdeki şehirlerde demek gizlice yaşıyor\n\nister misin aramak aysel'in aklına essin\nplaj güzeli aysel'in / istanbul'da bir zamanlar\nküstah sarışınlığını kristal bir zırh gibi\ngururla taşırdı / dibinde şimdi rakı şişelerinin\nher gece olay çıkarıyor / arkasından karakollar\ntozlu ışıklarıyla karanlıkta bir gemidir\npolisleriyle küfür kıyamet bana telefon ettiği\nöksürükten boğularak / suratı bütün ter\nnerde eski aysel / nerde jeanne d'are güzelliği\niçtiği için mi korkar korktuğu için mi içer\n\nsalı sabaha karşı telefonla sıçradım\nay batıyor / aynalarda giyotin aydınlığı\ngecenin bu saatinde beni kim arayabilir\nelektrik tozlarının iyice boğuklaştırdığı\nses bildiğim bir ses / kimindir çıkaramadım\n' -ben suat'ım / sizi terminal'den arıyorum\niner inmez aradım / galiba izliyorlar\nistanbul çok değişmiş / yalnızım çok yabancıyım\ngidecek başka yerim yok / korkuyorum'" + }, + { + "id": 68199.0, + "title": "Gitti Ah Gitti", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "gitti ah.., \ngecelere hüzünleri serperek \nyarali bir kus gibi kanarcasina gitti.., \nyalvaran gözlerime, elemi pay ederek, \nbir kabahatmis gibi, kacarcasina gitti... \n\ngitti ah.. \nsarkilara bel baglamak faydasiz. \nüstüme kapilari kaparcasina gitti... \ngecenin geldigini haber vermeden; hirsiz... \nyasanmis bir ömrü calarcasina gitti \n\ngitti ah... bir nehirdi, \nyazamadigim siirdi. \nyüzüme son bir defa \nbakarcasina gitti... \n\ngitti ah... \ngözyaslari yanaklarimda kaldi. \nhayatin perdesini cekercesine gitti... \nbelki doyulmamis toz pembe bir masaldi. \ngögsümden yüregini sökercesine gitti... \n\ngitti ah... \nkarsilasmak ömür boyu imkansiz. \nbeni hazanda koyup bahar dalina gitti... \nbilmiyorum ne yapsam, ne söylesem anlamsiz. \nayrilmisti dünyamiz; kendi yoluna gitti... \n\ngitti ah... bir mevsimdi, \ncizemedigim resimdi. \nkalbime bir civiyi, \ncakarcasina gitti..." + }, + { + "id": 6021.0, + "title": "Ayrılırken", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.\nDünya var olalı beri çirkin ve soğuk, \nErken içeceğimiz bir ilaç gibi.\nTadı dudaklarımızda acımsı, buruk.\nBu saatte gözyaşları, yeminler, \nBoş bir tesellidir inandığımız.\nPerde kapanıyor, filim bitiyor işte, \nO hiç bitmeyecek sandığımız...\nGörüyorsun, konuşacak bir şeyimiz kalmadı.\nSadece bakışlarımızda hüzün.\nİste ayrılık bu; hiç beklemediğimiz...\nO ikiz kardeşi ölümün.\nAnlıyorum bir daha görüşemeyeceğiz\nBu son buluşmamızdır seninle\nYeni bir hayata başlayacaksın artık\nOnunla, o yeni sevgilinle.\nAnlıyorum artık o öpecek ellerini\nKulağına askı o fısıldayacak\nİçinde bir pişmanlıktan başka\nBenden eser kalmayacak.\nSigaranı sondur, kalkabiliriz\nOn adim sonra yollarımız ayrılmalı\nSakın ağlama ve bir şey söyleme bana\nİnsan ayrılırken bile büyük olmalı." + }, + { + "id": 104603.0, + "title": "Sevdiğim Dilber 4", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ala gözlerini sevdiğim dilber\nSana bir sözüm var diyemiyorum\nBilmem deli miyim mecnun gezerim\nSırrımı yadlara veremiyorum\n\nAk memenden emdireceğim azıktır\nTarama zülfünü gönlüm bozuktur\nÖksüzüm garibim bana yazıktır\nDestursun koynuna giremiyorum\n\nHelal olsun al yanaktan emdiğim\nEl uzatıp gonca gülün derdiğim\nİnce belin usul boyun sardığım\nAlışmış kollarım duramıyorum\n\nKarac(a) oğlan der ki beyli paşalı\nAşk sevdası gözümden taşalı\nSen gibi güzele gönlüm düşeli\nUyuyup uykuya kanamıyorum" + }, + { + "id": 526745.0, + "title": "Gel Benim Fahr-i Cihanım", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Gel benim fahr-i cihanım,kıblegahım Mustafa\nCihanın umudu sensin,Padişahım Mustafa\n\nHalil'in kuyuna vardım,hacılar bayram eder\nArafat'ta kurban kestim işte canım Mustafa\n\nBak şu kelb rakibe ki, yarime neler demiş\nOkunan Kur'an hakkiçün,iftiradır Mustafa\n\nBen ölünce katiplere vasiyet etsem gerek\nYazdıram sinim taşına,intizarım Mustafa\n\nNESİMİ'yem derde düştüm,derdimin dermanı yok\nDerdimin dermanı sensin,ah u zarım Mustafa" + }, + { + "id": 42945.0, + "title": "Cahit Külebi", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Seni Sivas yollarında tanıdık\nKağnılar gidiyordu katar katar\nÜzerinde sersefil uzanmış\nAğız dil vermeyen hastalar\n\nSonra kamyonlar aldı kağnıların yerini\nKavun taşırlardı ve sen onu düşünürdün\nNiksar'da bir eviniz vardı, bilirdik\nO zamanlar bir serçe kadar hürdün\n\nBize kah İstanbul'u kah Tokat'ı anlatırdın\nAydınlık ve güzeldi şiirlerin Türkiye gibi\nYine anlat doğduğun yerleri, anlat biraz\nİçinde şarkılar bitmesin Külebi" + }, + { + "id": 2363.0, + "title": "Demin", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Kasvet, elinde bir pasli makas,\nIstanbul'un asma koprulerini kesti.\nSevdamizin ipinde cirit oynayan cambaz\nSimdi bir ko:r satirdir icimizde.\nHa duser,\nHa duser,\nHa duser...\nBasimizin ustunde demin gulup duran gokyuzu\nYedekte bir salapurya simdi" + }, + { + "id": 54927.0, + "title": "Delikanlılar", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "gülünç şapkalarını sahipsiz şapkalarıyla\nbazen mavi yanaklı bir yıldızın, \nkızdan heykellerini\nutanç ve yenilgen\nbir gardrop odasında\ntanrıya benzer\nherşeyim\ndünyada\nüryan dolaşan bebeğin\nözgürlüğün ama herşeyin\nözgüre ödünç verilen geleceğin\n\nerişilecek bir üst bir alt kent\nbir de\niçine durup demir atılacak\nbu binek aşkların\ndelikanlılar sofrasında\nkamçılı bağırışları\n\nderken\nmerhem\nyok merhem\n\nderken\navuç içlerinin kadın bölmelerine\nkadının iki havuç hacmindeki kadının\nen usta hücrelerime\nen yanıltıcı en dolup en boşalan\nve en boşa atılan\nyıkan hücrelerime\nbükülen dizlerime\nve kasılan karın etlerime\n\nkendime gelince ben kim oluyorum\ncevherim neyse nereden geliyor\nnereden nereye ne mi\nduvarların fayans çinko benzerleri\nkendime gelince\ngözlerini cihan gözlerini\nellerini kollarını parmaklarını\ngöğsüme göğsüme tam yüzüme\nuzatan eşya beyleri\nçanak çömlek\nvarlığına vardığım hücre gece\nher yandan karanlıklar biçilir\ndikilir üstümüze\n\nyolda kamyonlarla süt satanlar\ndüşleri\nevleri ufalayan ve büyüyen çocuklarından\ndeğerli bir yoldaşlıkla\nödünç alan ihtiyar babalar\nateş yanan sokaktan geçiyorlar\n\ndelikanlılar baba ve adam\ndelikanlılar ve aşk\ndelikanlılar sevdalı oluşlardan\n\nbir yıldız poyrazı\n\nisa meryem kadar\nbir balıkla girince sulara\ninsanlar kelime hücrelerinde\nisanın denizlere dağılan saçlarında\n-isa da tam denizlere göre\ninsanlar isaya göre\neşyalarıyla ve hayvanlarıyla\nyaşar akıp giden uslarıyla\ngeliştire geliştire\nbütün ölmek ve öldürmek sınavlarını\nanılarda bırakmak için\ntanrının ve meryemin yavrularını\n\ndelikanlı bir çağanoz fabrikasında\nyürekleri devrilir doğum günü bayraklarıyla\nkentlere çağrılan ve insan biçimleriyle\nnefret biçilen\nve bunları düzenli anneler şeklinde\nyalnız düşman getiren\nbabanın gecelerine\n\ndelikanlı\nbir sahnenin perdelerinden sonra\nkatmerli kadife ve kapanan perdelerinden sonra\naçılıp kapanan karanlık küçük odalarda\nve karanlık küçük odalarda" + }, + { + "id": 2132712.0, + "title": "Evreni Sevmek Ki...", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 10.0, + "poem": "Aç mısın kardeşim, gel olanı bölüşelim,\nAma şiirlerimle seni doyuramam ki; \nTa, yıldızlara değin uzansa bile elim,\nDaha ötelerine, daha... buyuramam ki.\n\nİnsanı insan diye sevmişim, hep severim; \nVe onu tanrılara karşı bile överim.\nBen bütün bir evreni sevmişim; alın terim\nVar evrende; öz, üvey diye ayıramam ki.\n\nGüzellikleri alır satarım, gel işim bu.\nGüzel tellalıyım ben; alan var mı? neşem bu.\nGüzelle yüceltirim insanlığı, işim bu,\nÇirkini, kabayı ve hamı kayıramam ki.\n\nİnsanoğulluğunu kulluk diye almışın! \nDüşüncenin orakla biçilmesine karşın\nBir geleceğin dulda düşlerine dalmışın; \nBu derin aldanıştan seni uyaramam ki.\n\nKim zafere erecek? Zafer ne? Bir akşamda\nGüneşi bağlamaksa geceye karşı, ya da\nHaykırmaksa, gür... varım, bir güldür açan, ama\nKini bir hançer gibi kından sıyıramam ki.\n\nHep Tanrı mı gerek, ey tapınağı dünyanın,\nÖzgürlükler üstünde? .. Bir yüce aramanın\nYıldızsal kulesinden sesleniyorum: kalkın! \nDuyuramam ki ama beni, duyuramam ki..." + }, + { + "id": 2316312.0, + "title": "Bilemezsin", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Bilemezsin\nSana verecek bir armağanı ne çok aradığımı...\nHiçbir şey içime sinmedi.\nAltın madenine altın sunmanın ne anlamı var.\nYa da okyanusa su...\nDüşündüğüm her şey\nDoğu’ya baharat götürmek gibiydi.\nKalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok,\nÇünkü sen zaten bunlara sahipsin.\nO yüzden sana bir ayna getirdim.\nKendine bak ve beni hatırla! .." + }, + { + "id": 77667.0, + "title": "İnsanlar", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "İnsanlarda Ülkelere benziyor\nSınırları var yüz ölçümleri\nYasaları var \nBayrakları ilkeleri \nKimi dağlık bir arazidir\nKimi kıraç\nKimi bereketli\nKimi dardır\nKimi engin göz alabildiğince\nKiminin sınırlarından sıkı pasaport denetimiyle girelebilir\nElini kolunu sallayarak girersin kiminden içeri\nSonuçta ne küçümse insanları kızım – oğlum \nNe de önemse gereğinden çok \nAma anlamaya çalış\nNedir ve ne kadar genişleyebilir yüz ölçümleri" + }, + { + "id": 546708.0, + "title": "Resmim İçin", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,\nGünler şu heyûlâyı da er, geç, silecektir.\nRahmetle anılmak, ebediyyet budur amma,\nSessiz yaşadım, kim beni, nerden bilecektir?" + }, + { + "id": 35047.0, + "title": "Göç", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "1\ngöçüyorlar\ngiysilerini onarmışlar akşamdan\nbir kavgadan bir kavgaya\nsedir ağaçları altından\n\ngöçüyorlar\nölülerini aralayarak siperlerden\nkuşatma altında\nbeyaz bayrak bilmeden\n\ngöçüyorlar\nsırt çantaları kavga yüklü\numutla ayıklanmış gözlerinde\nçekincesiz ağlayış\ngöçüyorlar\nyalnız bırakılmışlığın alnına\nçakarak filistin türküsünü\n\ngöçüyorlar\nayrılık dizilmiş iki yana\ndimdik ayakta\nbir ülke gibi geçiyorlar aradan\ngöçüyorlar\nöpüp ağızlarından karılarını\nve göğü kuşatan ölüme\nbir dizi güvercin uçurup tüfeklerinden\n\ngüle güle arkadaş\nkanarya mı saka mı\nkafesindeki kuş\nölüm değil ya ayrılık\nnere gitsen bir ağaç\ngölge ve kuş\n\n2\nfilistinli kadınlar\nbizim kadınlarımıza benzer biraz\niri dolgun göğüsleri\ngöçebe giysileri\nbir kök gibi duyarlı sağlam\ninadına doğurgan\nsavaş kadınları\nanalarımız\nçok çektiler\n\nbeyrut'a benziyor yüzleri\ndarmadağın\nama kadın\nselviden ince çınardan yüce\nbütün kadınlar gibi güzel analıklarını giyip\ngözlerini upuzun yatırmışlar göç yoluna\nmemelerinde yarınin insanı\nem bebeğim\nısıt avuçlarını\nısıt\noynak tetiğine tüfeğin\n\n3\ngöçüyorlar\nbir kavgadan kavgaya\nakdeniz'in kıyıcığından uzanıp baksam\nve çığırsam ortak türkümüzü\nselam ederler\nbir bayrak gibi ellerini\n\ngüle güle arkadaş\ngüle güle\ntürkiyeli sesim\ntürkiyeli elim\nsizde kalsın\nbıçak keskini günler için\n\n Haziran-Eylül 1982\n (Şafak Türküsü,1984)" + }, + { + "id": 47296.0, + "title": "Gözlerin Kanıma Girdi Girecek", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Öyle düşman gibi bakma yüzüme\nGözlerin kanıma girdi girecek\nSitemler yağdırıp gelme üstüme\nSözlerin kanıma girdi girecek\n\nAdımın önünde adın yazılı\nResmimin yanında resmin basılı\nSabrım sabıkalı sevdam azılı\nHasretin kanıma girdi girecek\n\nHangi mahkum çekmiş böyle işkence\nAsmalı mı dersin bu kalbi sence\nNe gündüzüm gündüz ne gecem gece\nSensizlik kanıma girdi girecek\n\nAldığım her nefes sana yazılı\nKorkarım ki sensiz ömrüm sayılı\nYüreğim tutuklu gönlüm cezalı\nHasretin kanıma girdi girecek." + }, + { + "id": 2293783.0, + "title": "Ve Sevdiğim Herşeyi Yalnız Sevdim", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 9.0, + "poem": "Başkaları gibi değildim çocukluktan beri,\nGörmedim başkalarının gördüğü gibi-\nOrtak bir pınardan almadım tutkularımı,\nAynı kaynaktan almadım kederimi.\nUyandıramadım yüreğimi sevince aynı seste\nVe sevdiğim her şeyi yalnız sevdim.\nSonra çocukluğumda kasırgalı\nBir yaşamın şafağında iyinin ve\nKötünün her türlü derinliğinden\nÇekildi hala bağlayan gizem beni.\nSelden ya da kaynaktan-\nKızıl uçurumundan dağın,\nGüneşten, ağustosun altın rengiyle\nÇevremde dönen-\nGökteki şimşekten uçarak\nBeni geçerken-\nGök gürültüsünden, fırtınadan\nVe o buluttan\n-Maviyken göğün kalan kısmı-\nGözümde bir şeytanın şekline giren." + }, + { + "id": 34729.0, + "title": "Bir Yaz Günlüğü", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 6.0, + "poem": "Papatyadır elinde\nYazla yeşeren sıra dağlar.\nBir şarkıdır dilinde\nGünden güne seni saran sonbahar....\nBir umuttur güldüğün, \nBir tutkudur sokaklar\nHer gün seni çağırır, \nDer ki; \nSokaklardan geçmesen hayal olur uzaklar...\nBen senin şarkınım der, \nBeni her gün başka söyle.\nBazen biraz tutkulu, bazen acılı biraz\nİçinde sarı güller bulunsun......\nBen bir yolum, sen de benim yolcumsun.\nSakın geçme benden inanmayarak.\nSen benim savaşçımsın, gözü pek çocuğumsun\nSen güzelsin, en güzel.\nDenizlerden daha güzel, \nEn güzel çiçeklerden ve seslerden.\nEn güzel denizlerden....." + }, + { + "id": 3379.0, + "title": "Siste Söyleniş", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 7.0, + "poem": "Birden kapandı birbiri ardınca perdeler \nKandilli, Göksu, Kanlıca, İstinye nerdeler? \n\nSom zümrüt ortasında, muzaffer, akıp giden \nFiruze nehri nerde? Bugün saklıdır, neden? \n\nBenzetmek olmasın sana dünyada bir yeri; \nEylül sonunda böyledir İsviçre gölleri. \n\nBir devri lanetiyle boğan şairin Sis'i \nVicdan ve ruh elemlerinin en zehirlisi. \n\nHülyama bir eza gibi aksetti bir daha; \n-Örtün! Müebbeden uyu! Ey şehr! -O beddua... \n\nHayır bu hal uzun süremez, sen yakındasın \nHala dağılmayan bu sisin arkasındasın. \n\nSıyrıl, beyaz karanlık içinden, parıl parıl \nBerraklığında bilme nedir hafta, ay ve yıl. \n\nHüznün, ferahlığın bizim olsun kışın, yazın \nHiçbir zaman kader bizi senden ayırmasın." + }, + { + "id": 230047.0, + "title": "Beklesem", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 7.0, + "poem": "Seni değil görsem de tek,\nHayalini çiçeklesem.\nHem güneş, hem ay bilerek,\nSeni beklesem, beklesem.\n\nGönül sevgi denen çağda,\nHangi tılsım var bu bağda.\nYazın kırda, kışın dağda\nSeni beklesem, beklesem.\n\nÖlüm gözlerimde solsa,\nİçim mısralarla dolsa\nNe gün olsa, ne yıl olsa; \nSeni beklesem, beklesem." + }, + { + "id": 52131.0, + "title": "Arabalar 'Ne Olurdu Acaba' Diyen İnsanlarla Dolu", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 6.0, + "poem": "At yarışlarından dönerken\nyeşiller içinde bir kadın gördüm\nher tarafı göt ve meme--karşıdan karşıya\ngeçen baygın bir ruh\nsarhoş ve yeşil bir antilop kadar seksi\nkaldırıma gelince ayağı takıldı ve\nyere düştü\nöylece pisliğin içinde oturdu durdu\narabamda oturup onu\nseyrediyordum\nsanki hiç birşey olmamış gibi\nöylece kayıtsız hissettim kendimi\nbu yeşil yaratığa bakıyordum\naniden 20 metrelik bir kamyon geldi\nve tam kadının önünde durdu\nadam inip bayanı ayağa kaldırdı.\nbeyaz çalışma giysileri içindeki\nbu genç adamın yüzü kızardı\nkızın vücudu nefisti, gerçekten de öyle\nama düşecek kadar da aptaldı, \nyaşamı da öyledir garanti\nbirer kule misali yüksek topuklar üzerinde\nyalpalanmaktadır\ndurup bembeyaz dizlerini ovaladı\naptal, korkak sarışın ve yalnız genç adam\nkadınla konuşmayı sürdürdü\nama kadın birden\nen yakın barın nerede olduğunu sordu\nadam sırıtarak caddenin sonunu gösterdi\nartık pes etmişti\nkamyonuna bindi\n20 metrelikmobilya, battaniye\nve soba dolusu\ncaddede yoluna devam etti\nyeşil antilop bara girmek üzere\nkarşıya geçti\nsallanarak ve titreyerek\ntitreyerek ve sallanarak\nöyle birşey işte\ngözlerimiz ona takılmış\nizliyorduk\narkamda arabalar birikmişti\niri yarı biri korna çaldı\nvitese taktım\nmarketin önünde \narabayı ikiye katlayacak\nbüyüklükteki çukurun önünde\nbiraz yavaşladım\ndiğerleri de beni takip etti\nçukurun önünde yavaşladılar: \n18 arabanın içindeki erkekler\naynı şeyi\nkaçıp giden adamı düşünmekteydiler\n'ne olurdu acaba' --\ngüneş batmak üzereydi\ntrafik ağır ilerliyordu\nyaşam ne kadar da dayanılmazdı." + }, + { + "id": 94985.0, + "title": "Bayrak", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 9.0, + "poem": "Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,\nKız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,\nIşık ışık, dalga dalga bayrağım! \nSenin destanını okudum, senin destanını yazacağım.\n\nSana benim gözümle bakmayanın\nMezarını kazacağım.\nSeni selâmlamadan uçan kuşun\nYuvasını bozacağım.\n\nDalgalandığın yerde ne korku, ne keder...\nGölgende bana da, bana da yer ver.\nSabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:\nYurda ay yıldızının ışığı yeter.\n\nSavaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün\nKızıllığında ısındık; \nDağlardan çöllere düştüğümüz gün\nGölgene sığındık.\n\nEy şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı; \nBarışın güvercini, savaşın kartalı\nYüksek yerlerde açan çiçeğim.\nSenin altında doğdum.\nSenin altında öleceğim.\n\nTarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:\nYer yüzünde yer beğen! \nNereye dikilmek istersen,\nSöyle, seni oraya dikeyim!" + }, + { + "id": 37944.0, + "title": "Kul Olup Bir Güzele", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Kul olup bir güzele gönülden\nGeçtik her bağdan, her tövbeden\nHerkes koyu müslüman döner\nBiz putperest döndük kabeden" + }, + { + "id": 7090.0, + "title": "Güneşte", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 6.0, + "poem": "Çünkü saatler dardır, her şeyi almaz \nGüneşte çözülür ve kayarlar bir yana. \nMısırlar güçlükle büyürken yağmursuzluk \nKaygılandırır dilsiz bahçıvanı. \nSessiz kuşlar, bir keçi, ağır iğde ağaçları. \nBir araba geçti incelmiş yoldan \nEl salladı biri, belki tanıdık, \nBelki değil, süreksizliğin eşanlamı. \nVe denizin yorgun çağındaydı çocuklar \nÇığlıkları titretir balkondaki sarmaşığı, \nÇünkü dardır saatler, sığmaz biraraya \nDalgınlık, deniz ve sardunya. \nRüzgâr alıp götürdü balıkçı teknelerini \nUzaktaki kılıçlara, ki bilemeyiz \nHangi derinlikte dölleyerek denizi \nGidiyorlar öyle ağırbaşlı, doğuya. \n\nVe ocaktan çorbanın kokusu geldi demin \nBurun deliğine kedinin ve köpeğin. \nRafta kitaplar, mavi bir şişe ve gül \nDonmuş kalmışlar tek başlarına. \nDuvarda bir resim, resimde kalabalık \nKöy alanı, çocuklar, çember ve zaman. \nBreughel nasıl da toplamış bunca \nOrtaklığı ve uyumu biraraya, \nÇünkü saatler dardır, sığdırılmaz. \nGüneşte her şey çözülür gider bir yana." + }, + { + "id": 98728.0, + "title": "Bİr Dahiye Rastladım", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir Dahiye Rastladım\n\nbugün trende\nbir dahiye rastladım\n5-6 yaşlarında, \nyanıma oturdu\nve tren kıyı boyunca\nilerlerken\nokyanusa geldik\nsonra bana bakıp\nhiç de güzel değilmiş, \ndedi.\n\nbunu ilk defa\no gün\nfarkettim." + }, + { + "id": 50747.0, + "title": "Ay", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir yalnız\nGökyüzünün sözlüğünde" + }, + { + "id": 38889.0, + "title": "Hoş Geldin Eyâ Berîd-i Cânân", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 6.0, + "poem": "Tardiyye\n\nHoş geldin eyâ berîd-i cânân\nGel ver bana bir nüvîd-i cânân\nCân ola fedâ-yı ıyd-i cânân\nBî-sûd ola mı ümîd-i cânân\nYârin bize bir selâmı yok mu\n\nYârabbî ne intizârdır bu\nGeçmez mi nice rûzigârdır bu\nDuysam ki ne şîvekârdır bu\nHep gussa vü hârhârdır bu\nVuslat gibi merâmı yok mu\n\nEy Hızr-ı fütâdegân söyle\nBu sırrı edip iyân söyle\nOl sen bana tercemân söyle\nKetm etme yegân yegân söyle\nGam defterinin tamâmı yok mu\n\nKâm aldı bu çerhden gedâlar\nFerdâlara kaldı âşinâlar\nDurmaz mı o ahdler vefâlar\nGeçmez mi bu etdiğim duâlar\nHâl-i dilin intizâmı yok mu\n\nDil hayret-i gamla lâl kaldı\nGâlib gibi bî-mecâl kaldı\nGönderdiğim arz-ı hâl kaldı\nEl'ân bir ihtimâl kaldı\nİnsâfın o yerde nâmı yok mu\n\n(Şeyh Gâlip'in Tardiyyesini\nBugünün Türkçesi ile\nYeniden Söyleyiş)\n\nHoş geldin, ey habercisi cânânın! \n\nGel de ver müjdesini cânânın. \n\nBayramına canım fedâ cânânın. \n\nÜmidinde yok mu fayda cânânın; \n\nYârin bize bir selâmı yok mu? \n\nNasıl bir bekleyiş, Ya Rahman bu? \n\nHiç geçmez mi, nasıl bir zaman bu? \n\nDuydum düşkünlüğünü naza bunun, \n\nVerdiği hep sıkıntı eza bunun; \n\nKavuşmak gibi bir merâmı yok mu? \n\nEy düşkünlerin Hızır'ı, söyle \n\nApaçık eyle bu sırrı, söyle \n\nHâlime sen ol tercüman, söyle \n\nTeker teker saklamadan söyle; \n\nGam defterinin tamamı yok mu? \n\nKeyf aldı tâlihden dilenenler, \n\nYarına kaldı iyi bilinenler. \n\nNerede o ahdler, o vefalar? \n\nGeçmez mi bu ettiğim dualar? \n\nGönül hâlinin intizamı yık mu? \n\nGamla şaşkın gönül dilsiz kaldı, \n\nGalip gibi mecalsiz kaldı. \n\nGönderdiğim arzıhal haldı, \n\nŞimdi bir tek ihtimal kaldı; \n\nİnsafın o yerde namı yok mu? \n\nOsman TUĞLU" + }, + { + "id": 1431.0, + "title": "İstanbul Işık Işık", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "İstanbul rüzgar rüzgar sevdiğim\nKah bir lodos denizlerden esen\nIlık mı ılık\nKah ustura gibi bir deli poyraz\nBırak saçlarını rüzgarına İstanbul'un\nBu şehirde aşksız ve rüzgarsız yaşanmaz\n\nİstanbul bulut bulut sevdiğim\nKimi beyaz mı beyaz\nİnce gül gibi\nKimi katran misali kapkara\nBulutları da insanlarına benzer İstanbul'un\nİnanma sevdiğim inanma bulutlara\n\nİstanbul yağmur yağmur sevdiğim\nKah ince ince\nKah bardaktan boşanırcasına\nHele bir yağmur yağmaya görsün\nÖlürcesine yaşanır bu şehirde sevdiğim\nVe bir gün ölünür yaşanırcasına\n\nİstanbul deniz deniz sevdiğim\nBir çakır mavi\nBir camgöbeği tuzlu su\nÜstünde irili ufaklı tekneler\nKayıklar,yelkenliler,mavnalar\nKalleştir denizleri İstanbul'un sevdiğim\nİstanbul kadar\n\nİstanbul kadeh kadeh sevdiğim\nİçtikçe içesi gelir insanın\nSarhoşluğu tutuşup yanmaya benzer\nVe bir gölgedir yalnızlık meyhanelerinde\nSeninle dolaşır,seninle gezer\n\nİstanbul şarkı şarkı sevdiğim\nÜsküdara gidersin hava güneşli\nBeklersin ada sahillerinde yağmur yağar\nHer dakika depreştirir derdini\nKöhne gramofonlar,eski plaklar\n\nNice güzeller,nice şairler görmüş\nArtık kanıksamış dertlerimize\nİstanbul herşeye alışık sevdiğim\nYine de bütün mihnetleri bir yana\nSen yaşadıkça İstanbul ışık ışık sevdiğim" + }, + { + "id": 7084.0, + "title": "Yazmak İçin", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 6.0, + "poem": "mevsim dışı \nsarışın bir kederdin \nsoğuk yazlıkta... \nSayfiye hanımın tembel düşlerine \nve çıplak ayakla \nbetona basıyordu yaz.. \n\nbense paslanmış bir keyifle \nhayatımı yazamak istiyordum \nsensizliğe \ngül buğusu bir edebiyat arıyordum.. \n\nher tanışmada \nbir 'memnun oldum' öldüren \ndevrik katillerdik hepimiz \n\nve sen \nfaili yaz bir cinayettin \no maktül yazlık akşamında..." + }, + { + "id": 34614.0, + "title": "Elif/Meltemden Duyduklarım", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "hangi ürkek kavgada yaralandın yiğidim\nseni bu şuh kafese hangi zalim el koydu\ndiyorsun: bir zamanlar gülşende bir bey idim\nbu naylon çiçeklerin adını kim gül koydu\n\nhayrandır bilmez misin alem dahi bir güle\niçinde kızıl tüylü köstebekler ve günah\ndağa çık, ovaya in, eğil de bak bir göle\nçekiyor gülsüz kalan her zavallı şimdi ah\n\nçiçeklerin dilini unuttuğun yetmedi\nipek nağmelerini gömdün karanlığına\nyine de, nağmelerin intizarı bitmedi\nebedi güllerini mihman kıldı dağına\n\nbir Latin çiçeğine aldandı bakışların\nakreplere sevdalı neyin varsa dumanlı\nnerede o her yanı gül kokan nakışların\nnasıl bir afet ki bu, feryadın bile kanlı\n\nsana küskün, o uçsuz bucaksız soylu vatan\nbatırdın hiç batmayan güneşi toprağında\noysa bir gül aşkıdır yine kalbinde yatan\nyollara düş, bul O'nu yitirdiğin bağında" + }, + { + "id": 23312.0, + "title": "Albatros", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 8.0, + "poem": "Sık sık, eğlenmek için, acımasız tayfalar\nYakalar kanadından bu deniz kuşlarını,\nÜrkütücü sularda gemileri izleyen\nYolcuların yıllardır dost arkadaşlarını. \n\nGökten inen tasasız, bu utangaç krallar\nGüvertelerin üstüne kondukları zaman\nGeniş kanatlarını sofuca bırakırlar,\nYorgun kürekler gibi, sular üstünde kayan. \n\nSen ey kanatlı yolcu, bir zaman ne güzeldin !\nBak gaganı dürtüyor hoyrat tayfanın biri,\nYa öteki, bilir mi bu hale nasıl geldin,\nTopallayıp öykünüyor uçtuğun günleri. \n\nOzan, ey bulutlardan toprağa sürgün ece,\nOklara göğüs geren, dostu fırtınaların,\nYuhlarlar yeryüzünde, seni de, gündüz gece\nUçmana engel olur, ağır dev kanatların." + }, + { + "id": 107057.0, + "title": "Al-i Yar Semahı", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Yas-ı matem günü derdim yeniler\nYarin sesi kulağımda çınılar\nSordum ki dağlara niçin iniler\nDedi çekticeğim karın elinden\n\nVarıp bir pir ile pazar edersin\nOturup da ikrarını güdersin\nSordum garip bülbül niçin ötersin\nDedi çekticeğim harın elinden\n\nSer çeşmeden gelir suyun durusu\nNasibimiz verir pirin birisi\nDedim Pir Sultan’ ım benzim sarısı\nDedi çekticeğim yarin elinden" + }, + { + "id": 20872.0, + "title": "Orda Her Kişinin Dostu Bulunmaz", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Çıktım yücesine seyran eyledim\nGönül eğlencesi küstü bulunmaz\nDostlar bizden muhabbetin kaldırmış\nHiç bir ikrarında ahdi bulunmaz\n\nZülüflerin top top olmuş çığalı\nRakiplerin hak'dan olsun zevali\nBir günahkar kulum doğdum doğalı\nGünahkar kulunun dostu bulunmaz\n\nKanı benim ile lokma yiyenler\nBaş ü canı dost yoluna koyanlar\nSen ölmeden ben ölürüm diyenler\nDostlar da geriye kaçtı bulunmaz\n\nYine karçılandı dağların başı\nDurmadan akıyor gözümün yaşı\nVefasız elinden gitse bir kişi\nHakikat ceminde desti bulunmaz\n\nBiz de gezer idik irfanda sazda\nBiz de bulunurduk cem de, niyaz da\nBize de gel oldu kanlı Sivas da\nHızır paşa bizi astı bulunmaz\n\nPİR SULTAN ABDAL'ım destim damanda\nİsmim koca Haydar, neslim Yemen'de\nGarip başa bir hal gelse zamanda\nOrda her kişinin dostu bulunmaz\n\t\t" + }, + { + "id": 48142.0, + "title": "Ne Zaman", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Yine çığ basmış bütün yolları\nYolu yok haber sormanın\nSelam iletmenin dostlara\nHep kavgayla sürecek gibi yaşam\nKorkarım ki\nAşka zaman bulamadan gideceğiz\nİçimizdeki sonsuz sevgileri\nAcının tabutuyla toprağa vereceğiz\nKim bilir\nBelki yürürken belki yatakta\nBir yürekte bin şiir götüreceğiz\n\nNe zaman tatlanacak bu yaşam\nUzun bir öpücük gibi dudaklardan\nSen söyle ne zaman\n\nYine sabır taşıyoruz evlere \nSabır ki doruklardan yüce\nHer adımda\nGelecek türkülenirken ince ince\nApansız bir ölüm fırtınası\nBir kanlı yağmur\nYaşam yasımızı tutuyor sessizce\n\nBu sabır çatlayacak bilirsin\nSel olup taşacak çekilen acılar\nBir gün\nYa yeniden başalyacak o yağmur\nYa da dinecek bütün sancılar\n\nNe zaman söylenecek türkümüz\nHer yerde ve hep bir ağızdan\nSen söyle ne zaman" + }, + { + "id": 829904.0, + "title": "Liseli Bir Kız", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Liseli bir kız vardı bizim mahallede \nTül perdeler ardında umutlarınca yaşardı \nÖylesine çoktu ki hayalleri,özlemleri \nYıldızları aşardı \nLiseli bir kız vardı bizim mahallede \nBulutlar üstündeydi ayak izleri \nİlk buluştuğumuz günü hatırlıyorum \nTir tir titremişti dizleri \n Liseli bir kız vardı bizim mahallede\nTam karşımıza düşerdi pencereleri \nSevda türküleri yükselen evlerinde \nMerak ederdim.Nasıl uyurdu geceleri \nLiseli bir kız vardı bizim mahallede \nNe güzeldi elleri,saçları,yanakları \nİşaret olsun diye çok gece \nSabahlara dek yanık bırakırdı ışıkları \nLiseli bir kız vardı bizim mahallede \nHalinden anlardı tüm arkadaşları \nYaz yağmuru gibi yağar yağar kesilirdi \nEla gözlerinin yaşları \nLiseli bir kız vardı bizim mahallede \nBir gün ansızın kayboluverdi \nŞimdi kim bilir nerede,nasıl \nOnu çok sevdiğimi bilmeden kayboluverdi" + }, + { + "id": 69256.0, + "title": "Türkü", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Her sabah her sabah gelir geçerler\nDünyalar durdukça durası kızlar\nBir vefa görmedim kaşı karadan\nAllah'ım muradı veresi kızlar\n\nKızlar güzel güzel aslı huriden\nYeryüzünü lale sümbül bürüden\nKasvetli gönlümün gamın eriden\nKaranlık gecemin çırası kızlar\n\nDonadaydım yeşil ile al ile\nBesliyeydim şeker ile bal\nBoğum boğum al kınalı al ile\nGelin olup bize varası kızlar\n\nKarac'oğlan bir sümbülcük yetirsem\nYetirsem de gölgesinde otursam\nKulağı küpeli bir yar getirsem\nBabamın evine giresi kızlar" + }, + { + "id": 53452.0, + "title": "Kanat Terzisi", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "her şeyi\nanladılar\nsevgilim\nseviştiğimiz\nyatakta\nunutulmuş\nbir çift\nkanat\nbulunca\n\nterzilerine\ngidiyor\nkentteki\nkadınlar\nkendilerine\nkanat\ndiktirmek\niçin\no günden beri" + }, + { + "id": 1207139.0, + "title": "Eğer Birgün Ölürsem", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 7.0, + "poem": "Eğer bir gün ölürsem gençliğime doymadan\nKumral başımı senin dizlerine koymadan\nEğer bir gün sönerse gözlerimin ateşi\nParlamazsa başımın üstünde aşk güneşi\nÖlürsem bir gün eğer,\nKalbimi kemirip de yiyinceye kadar yer\nAşkımın başı için silme beni yadından\nAn beni seherlerde bir kuşun feryadından! \n\nAn ki, ben ilk aşkımın demlerini yaşadım,\nÖlürsem bu son aşkım olacak diye şadım.\nBir gün gelir yolunun üstündeki serviler,\nSana, bu ilk aşkımın mısralarını söyler.\nDudaklarım toprağın altında çürüse de,\nRuhum sarhoş gibidir ezeli bir busede.\nGörünmez ellerimden ürpersin diye tenin,\nBırak mehtabı olsun omzunda bir tül senin.\nAç pencereni ılık bahar akşamlarında,\nBenim öksüz ruhumdur çırpınan camlarında! \n\nBeni an, senden başka yok beni anacak,\nYanmazsan sen de eğer, gençliğim hep yanacak.\nİnan senden başka yok gönlümde kimseye yer,\nFakat, sen de anlamazsan beni, ölürsem eğer...\nAnlamazsan, ölürüm de gençliğime doymadan,\nKumral başımı senin dizlerine koymadan,\nDağılırsam bir avuç toprak gibi sellerle,\nGönlünde en samimi en coşkun emellerle\nKuracağım türbeyi günahın günahın devirmesin.\nBana vereceğini Allah sana vermesin.\nFakat düşün ki, sen de kalbimde gömülüsün,\nBen ölürsem demek ki sen de artık ölüsün,\nKim senin gözlerini mehtapta yad edecek? \nKim sana bu feryadım gibi feryad edecek? \nKim senin saçlarını övecek uzun uzun? \nKorkum budur ki bir gün sen de unutulursun! \n\nEğer bir gün ölürsem gençliğime doymadan\nKumral başımı senin dizlerine koymadan\nEğer bir gün sönerse gözlerimin ateşi\nParlamazsa başımın üstünde aşk güneşi\nÖlürsem bir gün eğer,\nKalbimi kemirip de yiyinceye kadar yer\nAşkımın başı için silme beni yadından\nAn beni seherlerde bir kuşun feryadından!" + }, + { + "id": 2937.0, + "title": "İçerden Çıkan Adam", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "İçerden çıkacak birazdan adam\nYılların tortusu çökmüş yüzüne\nAlnını güneşe serecek adam\nUykusuz ranzalar suskun voltalar\nGeride kalacak ve ah hüzünle\nBir gül gibi savrulup gülecek adam\nKar yağmıştır sardunyanın üstüne\nAnılar toza toza bulanmıştır\nKitaplar sobada yanmış\nAh sazlar duvarda kalmış\nGüzelim şarkılar yağmalanmıştır\n\nİçerden çıkacak birazdan adam\nYıpranmış bavulu hantal sesiyle\nKendini yollara vuracak adam\nYüz çeviren DOSTLAR sinsi tavırlar\nAçığa çıkacak ve ah kendiyle\nBir ince hesabı görecek adam\nSusamıştır TEBESSÜMÜN seyrine\nSaçları hiçbirgün okşanmamıştır\nBir İHTİLAL kadar yalnız\nAh vefanız kadar yanlış\nMümkünse farzedin YAŞAMAMIŞTIR" + }, + { + "id": 50708.0, + "title": "Seher Vakti Evinize", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Seher vakti evinize\nGirdim gelmez olaydım\nGeçiyordum bağınıza\nVardım varmaz olayıdım\n\nYalancısın inanamam\nGayri sana güvenemem\nYalancısın yalancısın\n\nBoz kayadan pınar akar\nOndan içen çile çeker\nAzgın yaramı kim sarar\nSardım sarmaz olayıdım\n\nYalancısın inanamam\nArtık sana güvenemem\nYalancısın yalancısın\n\nMahzuni Şerif'in hali\nAramızda kara çalı\nGittiğim erkânı yolu\nSordum sormaz olayıdım\n\nYalancısın inanamam\nArtık sana güvenemem\nYalancısın yalancısın" + }, + { + "id": 39736.0, + "title": "Benden Kurtulmak", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Size hayır dedikçe vazgeçemiyorum\nSoluk soğuğa koşuyorum peşinizden\nÜç öğün yediğim dudaklarınız\nZamanı içiyorum gözlerinizden\n\nGece oldu mu bir seviniyorum ki\nDuvarlara gölgeniz düşüyor\nDurmadan uzuyor boynunuz bende\nEnseniz güzel ya daha güzelleşiyor\n\nTutup gölgenizi soyuyorum\nMeydana çıkıyor güzelliğiniz\nO çizgiler, o üçgenler, o yuvarlaklar\nO şeyler benden gizlediğiniz\n\nHepsi bir bir aşikar oluyor\nSiz uyurken sizden uzakta\nAynı yastığı paylaşıyoruz her gece\nBen bir yatakta, sen bir yatakta\n\nGördünüz mü yine kahroldunuz işte\nÖpüşmekten, sevişmekten, yorulmaktan\nBari evet deyin de kurtulun\nBöyle her gece benim olmaktan" + }, + { + "id": 116918.0, + "title": "Sel Eyledi Zaman Bizi", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Be yarenler be kardaşlar\nGör neyledi zaman bizi\nGözüm yaşını akıttı\nSel eyledi zaman bizi\n\nCan nice ayrılır tenden\nTen nice ayrılır candan\nAyak ayak nerdübandan\nİn eyledi zaman bizi\n\nGelin gidelim zecril'e\nCan kurban olsun asile\nBir halden bilmez cahile\nKul eyledi zaman bizi\n\nKimi baydır kimi fakir\nYaradan Mevla'ya şükür\nNe akıl kodu ne fikir\nDel-eyledi zaman bizi\n\nPir Sultan'ım döne döne\nDolu içtim kana kana\nŞu yerde kim yana yana\nDul eyledi zaman bizi" + }, + { + "id": 73012.0, + "title": "Yürü Bre Hızır Paşa", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 9.0, + "poem": "Yürü bre Hızır Paşa\nSenin de çarkın kırılır\nGüvendiğin padişahın\nO da bir gün devrilir\n\nNemrut gibi Anka n'oldu\nBir sinek havale oldu\nDavamız mahşere kaldı\nYarın bu senden sorulur\n\nŞah'ı sevmek suç mu bana\nKem bildirdin beni Han'a\nCan için yalvarmam sana\nŞehinşah bana darılır\n\nHafid-i Pelgamber'im has\nGel Yezid Hüseyn'imi kes\nMansur'um beni dara as\nBen ölünce il durulur\n\nBen Musa'yım sen Firavun\nİkrarsız Şeytan-ı lain\nÜçüncü ölmem bu hain\nPir Sultan ölür, dirilir" + }, + { + "id": 56705.0, + "title": "Giz", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu kadar uzak mıydı\ngit git bitmiyor yol\ngörünmüyor dağın ardı\n\nOysa bilmem kaç yıl\nbu yollardan yürünmüş\nŞimdi sanki bir masal\n\nBu dilsiz dağ ve taş\nnerde saklar kuşları\nhangi gizle sarmaşdolaş\n\nAnlamak zor susuşları" + }, + { + "id": 34730.0, + "title": "Kalyonlar", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 6.0, + "poem": "Müzelerden çıkarıp\nDenizlere sürelim kalyonları\nÖleceklerse denizlerde ölsünler...\n\nKafeslerden ormanlara\nSalalım aslanları\nGöğü silkeleyelim yağdıralım\nAltın yıldızları, gümüş ayları\nÖleceksek insan gibi ölelim\nGelecekse getirelim yazları\n\nNeden özenle saklamak\nKurşun geçirmez yalnızlıkları\nNeyi kaçırıyoruz kimden, \nNeden yalnız bizimdir sanıyoruz\nBoydan boya uzayan sokakları\nNeden kırık bir çıkrık gibi içimiz\nDönüyor döndükçe kapanıyor kendine\nÖleceksek insan gibi ölelim\nGelecekse getirelim yazları..." + }, + { + "id": 6052.0, + "title": "Düşüle Gerçek Arasında", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Durup seninle karsılaşıyorum her yerde\nKarsıma çıkıyorsun her köşe başında sen\nKimi gün parklarda, kimi gün sokaklarda, caddelerde\nGöz göze geliyoruz, saatlerce bir şey söylemeden.\n\nHiç değişmemiş diyorum içimden, ne güzel\nİste yine o! Yine mahzun, yine dalgın, yine ürkek\nHadi gel diyor dudakları.----Özledim, hadi gel\nBiliyorum oysa; uzatsam ellerimi, gidecek.\n\nBu bir aldanış mi? Yoksa var oluş mu yeniden\nSöyle bir son mu? Bir başlangıç mi? Bir donuş mu?\nNe oldu o güzelim zamanlara ansızın uçup giden?\n\nHadi uyandır beni, söyle; gördüğüm zamansız bir duş mu?\nHadi git, uzaklaş, yokluğuna inandır beni gerçekten\nYoruldum, her bulduğum yerde seni kaybetmekten\n\nUMIT YASAR\nEn Eski Yalnızlığımdır Aşk Benim\n\nEn eski yalnızlığımdır aşk benim\nGitgide büyüyen karanlıklarla\nNe zaman sevdiysem kavruldu tenim\nBir ateşin açtığı yanıklarla\n\nSabahı olmazdı çok gecelerin \nAlır, götürürlerdi beni onlar\nÖptüğüm elleriyle, korkunç derin \nBir uçurumun kenarına kadar.\n\nSonra bırakır giderlerdi, üzgün\nBakardım sessizce arkalarından \nSonra umutsuzluk, gözyaşı ve kan.\n\nBütün umutlarım biterdi bir gün \nBir gecenin orsacında kalırdım \nTek başıma ben, ben ve yalnızlığım." + }, + { + "id": 82935.0, + "title": "Seni Seviyorum Demek İsterdim", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 8.0, + "poem": "seni seviyorum demek isterdim\nölesiye bir duyguyla, \ntaparcasına dil dökmek\nve saçlarım ağarmadan söylemek isterdim\n\nseni sarmak isterdim sonsuzlukla\ndelicesine sevmek\nbir sarhoş gibi adını sayıklamak \nve bağırarak kollarında ölmek isterdim \n gülüm..." + }, + { + "id": 10404.0, + "title": "Aşk Risalesi", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Ama sen uzaklardaydın ey kalbim\nUzaklardaydın, sevdiğim uzaklardaydı\nAyın yıldızların çağlayarak \nBerrak şelaler yaparak\nCoşku içinde aktığı \nBir yerlerdeydi.\n\nHani bir gün bir çobana rastlamıştık\nAdı Ferhat mıydı neydi\nKoyunların, kuşların, böceklerin ve çiçeklerin\nSadakatten mest oldukları\nHerbirinin gözlerinde\nKaybolur gibi kayar gibi\nDalıp gittiğimiz o saadet evreni\nKayaların yüzlerinden okuduğumuz o ebedi bilinç\nBizi çekip almıştı kılcal damarlarımızdan\n\nYaslan göğsüme sevdiğim\nBenim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir\nPas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir\nToprak gibidir\nSen ki bulut gibisin\nAy gibisin güneş gibi bazen\n\nUsul usul inen\nYağmur tıpırtılarını\nDinler gibi\nDalıp gitmiştik\nSen konuşuyordun\nİpil ipil yağan bir yağmur gibi konuşuyordun\nOnlar ki konuklarımızdı\nAdları Keremdi,Yusuftu, Kaystı\nHepside ezelden tanıdıktı dosttu." + }, + { + "id": 15230.0, + "title": "Bir Akşam Getir Bana", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir akşam getir bana,\nBütün akşamlardan farklı\nHançerle güneşi batır deniz kan rengi olsun\nEn güzel yerinde değişen ufkumuzun\nYaşayalım, eskiden duyduğumuz masalı\n\nZamanlar kalleş şimdi, herşey artık bir oyun\nManzaralar hüzünlü insanlar ağlamaklı\nBir akşam getir bana, gizlice ve en saklı\nSaatleri birer birer dudaklarında sun\n\nGünler; şimdi kırık bir cam parçası, boyalı\nGel dinle, telleri ses vermiyor ruhumuzun\nBiz bu şehirin gürültüsünde kaybolalı\n\nBir akşam getir bana, yaklaş, sessizce soyun\nBaksana perdeler inik, kapılar kapalı\nSus! Akşamla gelişini kimseler duymamalı" + }, + { + "id": 8307.0, + "title": "Sessiz", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 6.0, + "poem": "kavun kokulu odaların rayihasıdır\nkarışan sulara\nsenin fikrinle yoğrulmuş bir eser yoktur\nyüzümün sana traşlanmış bölümünde\nçoğu çiçekli\nkimi şarkılar geçer aklımdan\nsesime sesin dökülür\nbir ıssız bir mutlu koro başlar\nardından\nşarkıya\nçünkü benim sessizliğimde\nsenin de susuşun var.\n\nmayıs 2000, new york" + }, + { + "id": 104414.0, + "title": "Hasan Dağı", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Çok sevdiğim Hasan Dağı, \nŞu dumanın hal olma mı? \nSenin gibi yüce dağın\nEğlim eğlim yol'olma mı? \n\nHasan Dağı'nın eteği, \nÇevresi güller biteği.\nKoç yiğit, arslan yatağı\nHiç bu dağın il olma mı? \n\nYükseği yalım kayalı.\nKekliği şahan soyalı.\nİnce belli, gök sayalı\nDilber seven del'olma mı? \n\nYükseğinin karı tozar, \nİngininin köyü mezar.\nGöğsü al'ca kaplan gezer, \nAvcı olup al olma mı? \n\nEğlim eğlim yol alanın, \nSeferine kul olanın, \nAk gerdanda ben olanın\nYanakları bal olma mı? \n\nDeli gönül, var günahın.\nOnun için geçmez anın.\nSenin gibi padişahın\nBenim gibi kul'olma mı? \n\nFarı, Karac'oğlan, farı.\nBen çekerim ah ü zârı.\nGünde bağlanırsın sarı, \nBu velenin al'olma mı?" + }, + { + "id": 19479.0, + "title": "Bir Işık Yalımı", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Gözlerin kalbime değmeden önce\nİstanbul o kuşlar acep nerdeydi\n\nDeniz ki dilimin lugat kitabı \nŞarkılar kardeşim onlar nerdeydi\n\nİçimde sürekli yağmur bulutu \nOrmanlar nehirler güller nerdeydi\n\nBir ışık yalımı parmaklarındır \nAnamın kızımın eli nerdeydi \n\nÜlkemin çığlığı her saat zili \nNerde ortadoğu savaş nerdeydi \n\nGözlerin kalbime değmeden önce \nAcılar gülüşler düşler nerdeydi" + }, + { + "id": 67650.0, + "title": "Yağmur Gemileri", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "o gemiler ki yağmur taşır\ngece sabaha karşı birden\nkorkularımıza bulaşır\ngök gürültüsüyle derinden\no gemiler ki yağmur taşır\ngözümüz kamaşır şimşeğinden\n\no gemiler ki başkalaşır\nçelişkinin diyalektiğinden\ngücü çok sonra anlaşılır\ninsana eklediğinden\no gemiler ki başkalaşır\ngelişir değiştirdiğinden\n\no gemiler ki şafağa ulaşır\nümitlerimizin ateşinden\ndevrimden devrime yanaşır\nnasıl da büyür kendiliğinden\no gemiler ki şafağa ulaşır\nbir çığlık gibi bedreddin'den" + }, + { + "id": 16804.0, + "title": "Zeynep Beni Bekle", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 9.0, + "poem": "zeynep beni bekle / gece ağaçlarına\nyağmur çiseliyorum / cam tozu su beyazı\nyalnızlığını mutlaka değiştireceğim\nbir yaprak halinde süzülüp saçlarına\neski teşrin'lerden / kederli kırmızı\nzeynep beni bekle mutlaka döneceğim\nsöyle kim önleyebilir buluşmamızı\n\ngeceleyin ışıkları söndürdüğün zaman\nbenim şiir kitaplarından sızan aydınlık\nelinde uyuyakaldığın heyecanlı roman\npancurların çarpıldığı lodos geceleri\nrüzgârın değil benim / pencerendeki ıslık\nher akşam koridordaki ayak sesleri\nyanlış çaldığını zannetiğin telefon\nzeynep beni bekle mutlaka geleceğim\nhem bu ne ilk ayrılığımız ne de son\n\npikapta eminağa acemaşirân saz semaisi\nsokakta çocuklar saklambaç hırsız polis\nhayat akıp gidiyor olsam da olmasam da\nsaati durmamalı ufak sorumlulukların\nresmi bırakmadın ya / son çektiğin hangisi\nbak mektuplar birikmiş yine masamda\nfakülteler açılacak bak bugün yarın\nzeynep beni bekle mutlaka geleceğim\nbaşladığımız filmi birlikte bitireceğiz\n\nkim ne derse desin içimde delice bir his" + }, + { + "id": 2282669.0, + "title": "Dayan Dayanabilirsen", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 8.0, + "poem": "bir bir yitiriyorum sevdiklerimi\nellerimden kuşlar gibi\nuçup uçup kuşlar gibi\nuzak dağlar ardına\n\nçivilenmiş gözlerime kiminin\no yalvaran gözleri\nyakıyor kollarımı kiminin kanı\nkimi sitem sitem vuruyor beni\ndövünmek tepinmek neye yarar ki\nneyi kurtarır ki üzmek şu canı\nher bahar yenilense de dallarda tomurcuklar\no bahar gitti gider\n\nkolay değil ozanın ağlamaması\ngülmesi kolay değil\nbulutlar her zaman yağmur getirmez\nşimşek gülmez bulutlardan herzaman\nbulut var ki yaz yağmuru güzelim\ngeçip gider gül kokulu yel gibi\nbulut var ki taş başına yoksulun\norman söken köy göçüren bir karabasan\n\ntam da başlamışken sevmeği öğrenmeğe\ntam da başlamışken bal doldurmağa\nözlem denen peteğe\nbir bir uçup gidiyorlar canlarım\ngidiyorlar kopar gibi acılı kollarımdan\ndönülmez karanlığa\n\ndövünmek tepinmek neye yarar ki\nneyi kurtarır ki ölüme sövmek\nsövmemek ne yazar ki\ndağbaşında tek ağaç\nfırtınada bir tekne\nuçurtması kopup gitmiş bir çocuk\nbakıyorum yalnızca\nşaşkın ve umarsız gözlerle arkalarından\n\ndayan yavrum\ndayan hasan hüseyin\ndayan dayanabilirsen" + }, + { + "id": 55351.0, + "title": "Ok", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 7.0, + "poem": "Yavuz Sultan Selim Han'in onunde\nOk atan ihtiyar Bektas Subasi, \nBu yuksek tepeye dikti bu tasi\nO gazi hunkarin mutlu gununde..\n\nVezir, molla, aga, bey, takim takim\nGunesli bir nisan gunu ok atti.\nKimi yayi optu, kimi firlatti, \nEn er kemankese yetti uc atim.\n\nEn son Bektas Aga coktu diz ustu.\nTitrek elleriyle gererken yayi, \nHer yandan bir merak sardi alayi.\nOk uctu hedefin kalbine dustu.\n\nHunkar dedi 'Koca, pek yaman saldin, \nEgerci bellisin benim katimda, \nBir sir olsa gerek bu ilk atimda.\nBu sihirlui oku nereden aldin? '\n\nIhtiyar elini bagrina soktu, \nDedi Istanbul muhasarasi, \nBaslarken aldigim gaza yarasi, \nIcinden cektigim bu altin oktur.." + }, + { + "id": 17791.0, + "title": "Sarıl Bana", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 8.0, + "poem": "Bu yaşıma geldim içimde bir çocuk hala\nSevgiler bekliyor sürekli senden.\nİnsanın bir yanı nedense hep eksik\nVe o eksiği tamamlayayım derken,\nVar olan aşınıyor azar azar zamanla.\n\nAnamın bıraktığı yerden sarıl bana.\n\nAnıların kar topluyor inceden,\nBir yorgan gibi geçmişimin üstüne.\nAma yine de unutuş değil bu,\nSızlatıyor sensizliği tersine.\nSenin kim olduğunu bile bilmezken.\n\nSevgiden caydığım yerde darıl bana." + }, + { + "id": 79371.0, + "title": "Ağın", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Bunca güzel sevdik, fakat hiçbiri, \nAğın dedikleri yar gibi değil.\nÇok meyva devşirdik bağdan bahçeden, \nOnun bağrındaki NAR gibi değil.\n\nEy ak-ın, yeşilin, morun aşığı, \nEy gönül tahtının son yakışığı, \nYıldızın, güneşin, ayın ışığı, \nSenin yüzündeki NUR gibi değil.\n\nGönül yeşilinden aldı muradı,\nDil seninkine eş lezzet aradı.\nCem' in camındaki şarabın tadı, \nAl yanağındaki TER gibi değil.\n\nAb-ı havasının özelliği var, \nÖmrümüzde onun tazeliği var.\nSorarsan ne gibi özelliği var? \nGönül gözüyle bak, KÖR gibi değil.\n\nAyranlı çorbayı, sütlü kuymağı, \nYiyenin ağzında kalır parmağı, \nİstanbul lokumu, Afyon kaymağı, \nHaşili süzekte LOR gibi değil.\n\nNerde Eğin, Nerde Çemişgezek' ler? \nBu elleri bizim Ağın bezekler, \nBurcu burcu vatan kokar tezekler, \nSözümüz gerçektir, SIR gibi değil.\n\n\nBaht yıldızın yeni doğmak üzere, \nHak saklaya gelmeye kem nazara, \nDünyadaki hiç bir güzel manzara, \nDamlarda serili ÇİR gibi değil.\n\nYıldırım der: Şairin sözüdür işi, \nPortakalara teşbih eder mişmişi, \nSevdiğine tutsak olmayan kişi, \nAslında köledir, HÜR gibi değil." + }, + { + "id": 1239.0, + "title": "Turan", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 7.0, + "poem": "-Sadık Kemal Tural kardeşimize-\n\nBen Altay dağlarından koparak geldim\nYüreğimde Türkistan'dan binbir nakış var.\nÇok şükür aslım da neslim de belli.\nTürküm müslümanım o dağlar kadar.\n\nDokuz tuğ taşıdım ben, dokuz davula vurdum.\nDokuz evliya gücüyle yürüdüm geldim.\nBüyüdü benimle mübarek yurdum.\nEbed-müddet bu devleti ben kurdum.\n\nNevruz toylarımızda ateşler tutuşturdum.\nOrhun'dan, Seyhun'dan, Ceyhun'dan geçtim.\nYol gösterdi kükreyerek bana Bozkurt'um.\nAtımla hep yanyana gözelerden su içtim.\nBaykal'da da çimdimben, Hazar Denizi'nde de\nToprağıma bağdaş kurup oturdum.\n\nBen ki Alper Tunga'ya gönül verenlerdenim.\nYurt uğruna dolu dizgin göğüs gerenlerdenim.\nSonra durgun sulara Bismillahlarla.\nKilim seccadesini serenlerdenim.\nYani hem Alplerdenim, hem Alperenlerdenim.\n\nBen Türkmen'im, Özbek'im, Kazak'ım, Kırgız'ım ben.\nAzerbaycan Türkleriyle aynı kandanım.\nKıpçakları, Uygurları aşkla duyanlardanım\nBen ki Tatarlardan, Gagavuzlardan\nÇuvaşlardan, Bozkurtlardan, Oğuazlardanım.\n\nKalem de tuttum çok şükür, kılıç da, gül de.\nGüvercin bakışlı sıcak türküler de söyledim.\nAnlayan anladı kim olduğumu.\nAman dileyeni sevdim, öfkemi yendim.\nÖvdü büyük peygamber İstanbul Başbuğumu\nKur'an'la da müjdelendim.\n\nSevsem gözbebeğim olur ne varsa\nÖfkelensem öfkem dağları ezer.\nDilim bazan suların çağlamasına\nBazan da bülbüllerin şakımasına benzer.\n\nİşte bilge Tomyukuk, Kültikin, Bilge Kağan\nHepsi birbirinden daha mübarek\nSüzme asaletimin nurdan kefili\nİşte Dede Korkut, kaftanı ipek\nSoyumun-sopumun bin yıllık dili\n\nVe Yusuf Hashacib, Mahdum Kulu, Fuzuli\nHepsi de peygamber soyunca asil\nSonra Kaşgarlı Mahmut; gönlüme düşen çemre\nAli Şir Nevai, Gaspıralı İsmail\nŞiiri bir bakraç süt gibi Yunus Emre.\n\nCengiz Aytmatov ki, Cengiz Dağcı ki\nAyın ondördündenden sağılan huzur\nSabir Rüstemhanlı... ruh kadar eski\nVe daha binlerce nur üstüne nur.\n\nServetim Buhari'nin, Yusuf Hamedanî'nin\nAhmet Yesevî'nin nur servetinden\nGüzelliğim, merhametim, şefkatim\nHep Şah-ı Nakşibent hazretlerinden.\n\nHunlardan, Göktürklerden alıp getirdim.\nİpek ipliğimi altın tığımı\nMintanıma minyatürler işledim durdum\nSelçuklu çinisine gönül mührümü vurdum.\nOsmanlı ebrusuyla süsledim yastığımı\nMustafa Kemâllerle yeni baştan doğruldum.\nKim demiş 75 yaşıma bastığımı." + }, + { + "id": 42161.0, + "title": "Dörtgen", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Kul o ki, nefsini yularla güde\nMal o ki, bekçisin muazzez ede\nDil o ki, her yerde hakkı konuşa\nYol o ki, dosdoğru Allah(c.c.) ’a gide.\n\n(Beşinci Mevsim)" + }, + { + "id": 393785.0, + "title": "Denizdeki Kent", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 7.0, + "poem": "Bak! ölüm kendine bir taht kurdu\nLoş batının aşağılarına doğru \nYapayalnız uzanan tuhaf bir şehirde, \nİyinin, kötünün, en kötünün ve en iyinin bir de\nEbedi ve ezeli uykularına vardıkları yerde.\nBize ait hiç bir şeye benzemezler\nOradaki mabetler, saraylar ve kuleler.\n(Zamanın kemirdiği kuleler ki titremezler)\nEtraflarında, kasvetli sular, \nYükseltici rüzgarlarca unutulmuş, boyun \nEğmiş uzanırlar altında göğün.\n\nKutsal göklerden, uzun süren\nGecesine ışık dökülmez o şehrin; \nFakat korkunç denizden gelen nur\nSessizce kulelere vurur -\nAydınlatır bina doruklarını uzak ve özgür, \nKubbeleri, kule külahlarını, krali koridorları\nMabetçikleri, babilvari duvarları \nYontma sarmaşıkların ve taştan çiçeklerin\nÇoktan unutulmuş belirsiz çardaklarını\nViyola, menekşe ve asmaları bir birine dolanmış \nFrizlerle çelenklenmiş\nBir çok harikulade tapınakları.\nKasvetli sular eğip boyun\nUzanırlar altında göğün.\nKuleler ve gölgeler öyle karışmışlar ki orada\nHepsi asılı gibi görünürler havada,\nMağrur bir kulesinden şehrin \nÖlüm aşağı bakarken devcileyin.\nOrada açık mabetler ve aralanmış mezarlar\nIşıldayan dalgaların seviyesince doluyorlar; \nFakat ne elmas gözlerinde yatan \nZenginlikler oradaki her bir putun - \nNe o göz alıcı mücevherleriyle ölü\nKandırıp yataklarından çeviriyor suyu; \nBu camdan ıssızlık boyunca, yazık! \nYok çünkü bükülen tek dalgacık -\nTek kabartı yok rüzgarların çok uzak daha şen\nBir deniz üzerinde olabileceğini söyleyen -\nYok korkunçluğu daha az dingin denizlerde\nRüzgarlar olduğunu ima eden tek yükselme.\nFakat bak, havada bir kıpırtı! \nBir dalga var orada, bir çalkantı! \nBellibelirsiz gömülerek duygusuz gel-gite,\nKuleler bir yana atılıyorlar adeta-\nUçlarına saydam tabakalı gökler içinde\nSanki hafifçe bir boşluk verilmişcesine. \nDalgalar şimdi daha kızıl bir kor gibi parlıyorlar -\nSaatler donuk ve zayıf soluyorlar -\nDünyevi acılar arasında değil de, vakti geldiğinde,\nAşağıya, bu şehir aşağıya çökeldiğinde,\nCehennem, bin tane tahttan ayağa kalkarak,\nSaygı ile onu selamlayacak. \n\nÇeviren: Dr. Osman TUĞLU" + }, + { + "id": 70523.0, + "title": "Yenilgi", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 8.0, + "poem": "Yenilgi, yenilgim, yalnızlığım ve kimsesizliğim. \nBinlerce yengiden de bana değerli olan sen! \nDünyadaki tüm parlak başarılardan\nsensin yüreğime yakın olanı! \n\nYenilgi, yenilgim, baskaldırım \nve de benim kendimle tanışmam. \nSayendedir ki, hala ben ayağı yere basan \nve solmuş defneler peşinde koşmayan \nbiri olduğumun bilincindeyim; \nve sende, yalnızlığımı buldum \nve de herkesten uzak, \nve de gururlu olmayı. \n\nYenilgi, yenilgim, benim parlak kılıcım \nve de kalkanım.\nGözlerinde okudum tahtı arayanın \nkendi kendisinin kuluna dönüştüğünü.\nVe, bir kimsenin derinliklerindeki \nesasını anlayabilmemiz için \nonun gücünü söndürmemiz gerektiğini. \nVe ancak böylesine olgunlaştıktan sonradır ki, \nbir meyvenin tadına varılabildiğini. \n\nYenilgi, yenilgim, \nbenim sözünü sakınmaz yol arkadaşım\nşarkımı, bağrışmalarımı, sessizliklerimi hep duyacaksın.\nVe senden baska hiçkimse bana söz etmeyecek \nkanat çırpınmalarından ve deniz kabarmalarından \nve de geceleri yanan dağlardan. \nVe sen, tek başına \nruhumun sarp ve kayalık \nyollarından tırmanacaksın.\n\nYenilgi, yenilgim, benim ölmez cesaretim \nsen ve ben fırtınada birlikte güleceğiz; \nve biz ikimiz, derin mezarlar kazacağız \niçimizde ölmekte olanlara; \nve tutunacağız, tüm gücümüzle, \ngüneşin karşısında; \nve de tehlikeli olacağız. \n\n'Deli-' 1918" + }, + { + "id": 371887.0, + "title": "Geç Kalmayın", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Çukuru tiksindirir zirvedeki hâlleri \nGün gelip ruhlarını boğacak veballeri \nCehennemde villalar sudan ucuz diyorlar \nGeç kalan kaybedecek, yağlayın pedalları! \n\n14.01.2006/Vakit" + }, + { + "id": 104438.0, + "title": "Ölüm Ardıma Düşüp De Yorulma", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 5.0, + "poem": "Ölüm ardıma düşüp de yorulma\nVar git ölüm bir zaman da gene gel\nAkıbet alırsın komazsın beni\nVar git ölüm bir zaman da gene gel\n\nŞöyle bir vakitler yiyip içerken\nYiyip içip yaylalarda gezerken\nGene mi geldin ben senden kaçarken\nVar git ölüm bir zaman da gene gel\n\nÇıkıp boz kurtlayın ulaşamadım\nYalan dünya sana çıkışamadım\nEşimle dostumla buluşamadım\nVar git ölüm bir zaman da gene gel\n\nKarac'oğlan der ki derdim pek beter\nBahçede bülbüller şakıyıp öter\nAnayı atayı dün aldın yeter\nVar git ölüm bir zaman da gene gel" + }, + { + "id": 23855.0, + "title": "Diyarbakir Türküsü", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Diyarbakır ortasinda vurulmuş uzaırım\nBen bu kurşun sesini nerde olsa tanırım\nBu dağlarda gençliğim cayı cayır yanarken\nAy vurur gözyaşına ben gecede kalırım\n\nÜzülme sen, üzülme başını öne eğme\nGün olur kavuşuruz, dert etme Diyarbakır\nYüreğini dağlama, kanlı bezler bağlama\nBu yangın söner birgün, ağlama Diyarbakır\n\nDiyarbakır yolunda toz olmuş dağılırım\nBu hırçın depremlerle sarsılırım kanarım\nArkadaşların yüzü ağır ağır solarken\nGün doğar yaylalara, kahrımdan utanırım\n\nEy fırtınalı bayır, ey mazlum Diyarbakır\nDağlarında ateşler, alnında kızıl bakır\nÇiğdemler solar gibi, anneler yanar gibi\nDizlerine döküldüm, ağlama Diyarbakır" + }, + { + "id": 7593.0, + "title": "Sessizliğin Çanları", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "1\n\nBir çığlığın sessizliğidir\nderin suların dinginliği\nki çınlar yüreğin\nkararan kayalarında\n\nDerin suların dinginliği\nçatlatır yüreğinde korkunun tohumunu\nçünkü sessizlik en büyük ustadır\ndüşü gerçeğe dönüştürüverir apansız\n\nIsırır bir hançerin yılan dili\ngibi çatallaşan çeliği\nSonra yalnızca öyküler kalır\nve sen onu yaşarsın çaresiz\n\n2\n\nDirhem dirhem tartılmaz ki dostluk\nyaşanmaz ki vermesini bilmeden\ndamla damla biriken bir şeyler\nboş bir tapınakta birden\nçalar gibi olur çanlar\n\nVe yaşamın hesabini\nveremezsin bir türlü kendine\nSonra boğuntular\nsessiz haykırışlar\nkaranlık sokaklara çeker seni\n\nÇanlar beyninde asılı duran\nmadeni bir gökkubbedir artık\nkulaklarına balmumu da akıtsan\ndelecek beynini bu çığlığımsı sessizlik\nve bu katran gibi yalnızlık" + }, + { + "id": 50513.0, + "title": "Uyan Türkiye! .", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Bu bir cinnet krizi, gerçekler yolunuyor\nGönül parkımızdaki çiçekler yolunuyor\nKuzular yolunuyor, ördekler yolunuyor\nKazlar tüyünü döktü, uyan artık Türkiye! .\nIğdır’da şafak söktü, uyan artık Türkiye! .\n\nÜç siyasi tecavüz üç ortağın niyeti\nYapılan her yanlışta millet öder diyeti\nKoru hukukumuzu, koru cumhuriyeti\nŞerefimiz diz çöktü, uyan artık Türkiye! .\nRize’de şafak söktü, uyan artık Türkiye! .\n\nNamaslu can derdinde, soyguncu mavi turda\nSosyete pazarında bütün eller uçkurda\nYabancı müfettişler ne halt ediyor burda? .\nYeter, uyanma vakti, uyan artık Türkiye! .\nAğrı’da şafak söktü, uyan artık Türkiye! .\n\nKimse senin adına borç alıp ruh satmasın\nİşsiz, bunalmış gençler aklını oynatmasın\nÇifte pasaportlular memleketi satmasın\nHer zillet seni yaktı, uyan artık Türkiye! .\nSinop’ta şafak söktü, uyan artık Türkiye! .\n\nAldanma yalancının yalanına bir daha\nSarılma denenmişin yılanına bir daha\nYol verme haydutların talanına bir daha\nBayrağın boyun büktü, uyan artık Türkiye! .\nİzmit’te şafak söktü, uyan artık Türkiye! .\n\nDünümüz yağmalandı, yarınlar ipotekli\nSevip büyüttüğümüz torunlar ipotekli\nElif’ler, Alparslan’lar, Harun’lar ipotekli\nKokla bak tuzlar koktu, uyan artık Türkiye! .\nMuğla’da şafak söktü, uyan artık Türkiye! .\n\nAvrupa sevdalısı âşıktan hayır gelmez\nAyının elindeki kaşıktan hayır gelmez\nTeslim tünelindeki ışıktan hayır gelmez\nUyurken yılan soktu, uyan artık Türkiye! .\nMersin’de şafak söktü, uyan artık Türkiye! .\n\nKartel medya narkozu uyuşturmasın sizi\nHoyrat örselemesin, buruşturmasın sizi\nSistem birbirinizle vuruşturmasın sizi\nGök gürler-şimşek çaktı, uyan artık Türkiye! .\nHatay’da şafak söktü, uyan artık Türkiye! .\n\nSütü bozuk olmayan çok sever milletini\nHiç emdirmez kanını ve yedirmez etini\nKaybetmez inancını, çiğnetmez iffetini\nUykun pek fazla çekti, uyan artık Türkiye! .\nUrfa’da şafak söktü, uyan artık Türkiye! .\n\nUtansın paramızı pul yapan büyükbaşlar\nKesmesin yolumuzu küp başlar, kayık başlar\nBu sözlerim sizedir hür başlar, ayık başlar\nAhlar semaya çıktı, uyan artık Türkiye! .\nSivas’ta şafak söktü, uyan artık Türkiye! .\n\nDoktor bizden olmalı, ilaç bizden olmalı\nBaşımıza giyecek her taç bizden olmalı\nUfuk bizden olmalı, miraç bizden olmalı\nDağlara sisler çöktü, uyan artık Türkiye! .\nKonya’da şafak söktü, uyan artık Türkiye! .\n\nGel ki görkemli birlik birlikte gerçekleşsin\nGel ki Anadolu’da huzur rüzgârı essin\nGel ki leş kargaları korksun, sesini kessin\nMazlum canından bıktı, uyan artık Türkiye! .\nHer yerde şafak söktü, uyan artık Türkiye! .\n\n01/06/2002\n(Parmak İzi)" + }, + { + "id": 19975.0, + "title": "Tut ki Ben", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "tut ki sen bir şiiri çok iyi yazsan\nya da çok iyi bir şiir yazsan\nbir saatin aralıksız işleyişi\nbir çocuğun bir sokak kedisini sevişi\nbilmem ki sanki güzel bir akşam gibi\nonun için her akşamı iyi yaşamalıyım\nyani kıskanılan onu\ndemek istediğim hepsi" + }, + { + "id": 103837.0, + "title": "Beni Sana Yönlendir", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 8.0, + "poem": "Telefon numaranı bana yönlendir bundan sonra \nArayan benden duysun sesini \nBen anlatayım her günün, bütün ömrünün efsanesini \nBütün hilelerini benden bilsinler senin \nBütün yalanlarını ben söyledim sevdaların \nHer ayrılığın fâiliyim bundan sonra \nBen yalancı, ben zalim, ben kaçak \nBen sözünde durmaz, ben kazandığı gün çekip giden... \nBenden bilsinler; Ben her hikayenin katili. \nGamzelerine astığın suçluluğu, \nGençliğimin firâri fikrine yönlendir \nArayan benden sorsun tarihinin ağır günahlarını \nBırak benden bilsinler bu ayaklanmayı \nBütün ipuçlarını bende arasınlar bu eylemin \nBende kurulsun adaletin mahkemesi \nYakınların çeksinler ipimi \nSen yine yalancı şahit, meçhul tanık \nSen hep olduğun gibi kal yani. \nSen yine bana ödet, \nHarcadığın bütün kıymetli değerlerin bedelini \nBenden bilsin herkes hayata taktığın borçları \nBen bağladım masumiyeti haraca \nBen kestim bütün sevmelerin yüklü hesabını \nAşkın sesini duyduğumda kaçacağım ben \nBen bütün uyruksuz oyunların öz vatanı \nBen yalnızlığın acı sitemi \nBen eylemci, ben firâri, ben yok! \nSilah kullanmam hiç. Aldatırım ben \nSen dünyanın bütün denizlerini, kuraklığının terkisine yönlendir bundan sonra \nÖzleyen bende baksın gözlerinin mavi demine \nBırak benden bilsinler sulak yerleşim bölgelerine giden toplu göçleri \nÇağların bütün savaşlarında beni yensinler \nBende arasınlar dünyanın aşka açlığının ekolojik nedenlerini \nSen ölü kuşların kanatsız ruhlarına takılıp cennete git. \nSen yine yalan söyle. \nSen ihanet et her sevgiye yine \nSen kavgalarımın ilk tokadını atıp kaçıver kalleşçe \nSen sancı ol, deliliğimin koğuşu ol. \nYokluk ol sen yine\nBenden bilsinler bu evin viraneliğini \nBen yıktım duvarlarını bütün binaların \nBen korktum yüreğimi açık etmekten \nKaçtım iste bir aşkın esaretine düşmekten \nKaçtım iste \nBütün gidişlerin sebebiyim aslında \nBen korkak, ben deli, ben tokatçı. \nNe kadar asil bir eylem de olsa \nBoyun eğilmez aşka! \nİçimde esaretin kütlesini duyumsadığım an \ngeçerim verdiğin her güzellikten. \nBen asırlık sevdaların kelepçesine tüneyen \nhain kusun ta kendisiyim. \nSen en iyisi hiçbir şeyini yönlendirme bana \nSen en iyisi beni sırtımdan vurmakla kal \nYalnızca benden götürdüklerinden ibaret dur orada \nYalnızlığımın bas ağrıları gibi kal aklımda \nSen bana hiçbir şeyini yönlendirme sakın \nSen aslında kendini benden sakın \nHiçliğine alışmak mümkün gibi \nSigarayı bırakmak gibi yani \nalışkanlığını üzerimden silkelemek \nYani ilk gün çıkmıyorsun aklımdan \nİkinci gün daha çok özlediğim de doğru \nDiğer günlerin halini hatırlamıyorum bile \nBildiğim bir şey var lakin; \nhala ara sıra sigara gibi sabrımı yokladığım. \nDumanımda bir görünüp kaybolduğum \nSen en iyisi hiçbir şeyini yönlendirme bana \nBatak sularımda devir dur \nAra sıra ufkumda görünüp, kır dümenini sonra \nİnsanlığımın tarihine çektiğin bıçağı taşıyamıyor gururum \nYokluğuna alışmayı sanki daha hassasiyetli buluyorum \nSen en iyisi benden uzak dur \nBen yalnızlığın acı sitemi \nBen eylemci, ben firâri, ben yok! \nSilah kullanmam hiç aldatırım ben! ." + }, + { + "id": 60559.0, + "title": "Tören Giysileri", + "poet": "Bejan Matur", + "rating": 6.0, + "poem": "Cürümüş donuk kalbinde bu toprakların\nGözleri gördüm.\nHerkes sesiyle vardı\nVe duruşuyla gövdesinin.\nBir insanı en iyi sevişirken tanırız.\nKalbimizi birlikte çürütürken.\nAğırlaşan gövdemiz\nGece uyandırır.\nMezar gibidir avlulu evler.\nÇocukluk bir uykudur. Uzun sürer.\nVe dokunmak için bir arzu\nBir arzu sürükler bizi ölüme.\nBen kendimi sınadım her gövdede\nBen kendimi bıraktım her şehirde\nİçime aldım göğünü ülkelerin\nVe boşluğunu görünce kalbimin\nGitmeli dedim. \n\nÇürümüş tören giysileri içinde\nAskıda salınan kökler.\nBiz denize düşürsek de ateşi\nO hep yanar.\nIssızlık bahşeder karanlığa. Yanar.\nTarih bir yanılgı olabilir diyor şair\nİnsan bir yanılgıdır diyor tanrı.\nÇok sonra\nBu toprakların kalbi kadar\nÇürümüş bir sonrada\nİnsan bir yanılgıdır diyor tanrı.\nVe düzeltmek için varım\nAma geciktim. \n\nÖlü kızıl suyun dalgası\nGece yürünen yol\nVe yolcuların dağıldığı zavallı yeryüzü\nSalınan beyaz kefenler\nTören giysileri.\nVe bir koşu için gerekli tek şey\nAtın yelesidir.\nAsIolan,\nŞimdi ve burada\nÇürüyüp kaldık. \n\nTanrı görmesin harflerimi\nİnsan bir hata diyor durmadan\nVe hatasını düzeltmek için\nAcı veriyor\nSadece acı." + }, + { + "id": 20010.0, + "title": "Yalnızlığı Denemek", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "gecenin ortasında ne işin var\nyıldızlara dokunma yanarsın\nbak birazdan ay da batacak\nkaranlık bulaşmasın ellerine\ntersine döner yolunu bulamazsın\n\niçi dışı uzay tozu yansımalar\nsahi mi yalan mı anlayamazsın\nbir rüya gemisi iskele sancak\ndokunup geçiyor hayallerine\nağlayasın gelir ağlayamazsın\n\nsevmek insanın yüreği kadar\nküçükse büyüğünü taşıyamazsın\nyalnızlığı da dene oldu olacak\nnasıl yankılanır derinden derine\niyi midir kötü mü çıkaramazsın\n\ninsan insanı kendisi tamamlar\niçinde başka dışında başkasın\neksikliğin fazlana elbet bulaşacak\nöbürü sığacak bunun derisine \nyoksa sabaha sağ çıkamazsın" + }, + { + "id": 58908.0, + "title": "Dumanın Doğrusu", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Kolay gelsin vapurun dumanı! \nİnersin sen de birgün yeryüzüne, \nBenim gibi yağmur diye! \n\nİyi de edersin! \n\n(Sevgi Duvarı)" + }, + { + "id": 1472628.0, + "title": "Beni Benden Koruyun", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Nerdesin ey güzel aklım, gel beni benden koru!\nÖtelere kaçma bahtım, gel beni benden koru!\nİdrakimi düğümleme dost bildiğim kutlu gün\nYıkılsın sarayım tahtım gel beni benden koru!" + }, + { + "id": 88352.0, + "title": "Peygamberimiz", + "poet": "Bahtiyar Vahapzade", + "rating": 7.0, + "poem": "PEYĞƏ MBƏ RİMİZ \n\nYolunun yolçusuyuq, ey ulu Peyğə mbə rimiz, \nAdı şə fqə tlə , işıqla dolu Peyğə mbə rimiz. \n\nQurumuş torpağa bir an toxunarkə n nə fə si, \nGülə döndə rdi o saə t kolu Peyğə mbə rimiz. \n\nBu da bir möcüzə ! Meydan oxuyarkə n sağa sol, \nSağa döndə rdi imansız solu Peyğə mbə rimiz. \n\nUlu Qurani-Kə rimdə n gözümüz aldı işıq, \nBizə göstə rdi müdam düz yolu Peyğə mbə rimiz. \n\nBulub haqqın yolunu Bə xtiyar oldum necə mə n, \nBelə zə ngin elə di yoxsulu Peyğə mbə rimiz. \n\n29 yanvar,1990" + }, + { + "id": 2141714.0, + "title": "Aşkın Elinden", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Bilmem n'ideyim\nAşkın elinden\nKande gideyim\nAşkın elinden\n\nMeskenim dağlar\nGözyaşına çağlar\nDurmaz kan ağlar\nAşkın elinden\n\nKaddim yay oldu\nBağrım nay oldu\nİşim vay oldu\nAşkın elinden\n\nDinle zarımı\nKodum arımı\nVerdim serimi\nAşkın elinden\n\nVarım vereyim\nKadre ereyim\nÜryan olayım\nAşkın elinden\n\nYunus'un sözü\nKül olmuş özü\nKan ağlar gözü\nAşkın elinden" + }, + { + "id": 71927.0, + "title": "Hayyam ve Rubaileri", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Şarap içersen akla yabancı kesilme; aklın başından gitmesin, bilgisizliğe yurd olma; la'l renkli şarabın sana yağ-bal olmasını istersen kimseyi incitme, deli-divane olma." + }, + { + "id": 34630.0, + "title": "Sabaha", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "tanyerinde O'nunla mı buluştun\nyeryüzünü O'nunla mı bölüştün\nmahzende mi, sokakta mı, kırda mı\norduların çarpıştığı yerde mi\nbilmiyorum hala nerde durayım\nçemenden mi, böcekten mi sorayım\nhaber için adresimi al yeter\nbana O'nun gölgesini bul yeter" + }, + { + "id": 49963.0, + "title": "Hasan'a Mektup - 18", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "İbiş'in saye-i himmetlerinde \nÇamura oturduk, bir bayram arttı. \nKinler halay çekti bayram yerinde \nBeş bayram yitirdik, bir bayram arttı. \n\nBorç boydan yukarı eski hesaptan \nFelek yâr olursa ödetir toptan \nYaşasın tayfalar, sağ olsun kaptan \nGemiyi batırdık, bir bayram arttı.\n\nHer gün biraz daha bulandı dere\nHiç kimse bilmiyor bu gidiş nere? \nKartalın hürmetle girdiği yere\nBeş karga götürdük, bir bayram arttı.\n\nOdunun irisin eyledik destek\nVe derken yerini buldu her istek\nAğıza gem vurduk, ayağa köstek\nDilde tüy bitirdik, bir bayram arttı.\n\nTüredi Kel Bayram, Kötüce Bayram\nUyuz tazılara sel oldu ayran\nAğlarken eşini yitiren ceylan\nBiz verem getirdik, bir bayram arttı.\n\nAk sütü doldurduk kızıl bakıra \nGelecekler yüzümüze tüküre \nEti`lerden kalma üç beş çukura \nKırk ölü yatırdık, bir bayram arttı.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 60586.0, + "title": "Aynı Topraklarda", + "poet": "Bejan Matur", + "rating": 6.0, + "poem": "Güneş solumda ve dikenlerin yolunu aydınlatıyor.\nÇocukluğumla aramda ölüm var.\nÖlümle hayat arasına sıkışmış, uykulu, kadim bir tepedeyim.\nAnnem yoldan gelmiş yol olmuş kardeşime, \nÖlümleri gösteriyor. Birlikte ağlıyorlar.\nBen güneşe ağlayacağım. Issızlığına bu tepelerin.\nVe yanımda soyunmuş derisiyle bir yılanın, çok istese\nLapis olacak mavi bir taşın rehavetiyle bakınıyorum.\nNeresi yurdum? \nGüneş belki de.\nO hep duran. Çocukluğumu tanıyan eski dostum kaplumbağa.\nMezarları hatırlatarak, küçük bir kızın yanağından öper ve\nHoşça kal der. Dön annene.\nGit ve unut yaradılışı.\nGüneşe bakarak kanını akıtmış arkadaşını\nVe yılanların hikayelerini unutmalısın.\nGözaltlarına yerleşen çizgiler\nÇocukluğa dönüyorsa, \nAynı topraklarda, \nGelinciklere bakınca, \nAşk başlar." + }, + { + "id": 4168.0, + "title": "Haber Veriyorum", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 7.0, + "poem": "Altımızda kayan bu ölü şehri durdursana\nEy gücü toprak kadar eski\nEy gücü yer kadar ağır çocuk\n\nBüyüyen elimin üstüne koy elini\nSana bir yürek vuruşu gibi belirli\nGelen zamanı haber veriyorum\n\nAnkara 1967" + }, + { + "id": 1113603.0, + "title": "Anne Sevgisi", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 6.0, + "poem": "Anneye karşı gelmeyelim,\nNergis çiçeği gibi,\nNe güzel kokarlar,\nEllerinde çiçek çok güzel durur." + }, + { + "id": 36404.0, + "title": "Bir Sâkî", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "O muğbeçeyle tanıştımdı Lâle Devri'nde, \nFütâdegânına son bir piyâle devrinde.\n\nOn altı yaşına dâhil o şûh-ı Sa'd-âbâd, \nCihânı verdi idi ihtilâle devrinde.\n\nLisânı şîve-i Şîrâz'dan nümûne idi\nAcem-perestî-i Rûm'un imâle devrinde.\n\nTeferrüd etmedi derler nazîri bir sâkî\nCem'in serîrine câlis sülâle devrinde.\n\nKemâl, Kasr-ı Cinân içre, ser-be-ser bir şeb\nO muğbeçeyle tanıştımdı Lâle Devrinde." + }, + { + "id": 19384.0, + "title": "Çocuk Gibi Tiril Tirilliğinle", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Çocuk gibi \ntiril tirilliğinle \nkucaklardım seni.. \nYazlar ve unutuşlar geçerdi. \nGünlerin güneşini içerdim. \nSessizce \naşkın \nteri \ndolardı kasıklarıma... \nFıçılarda damıtılmış \nşarap renginde şafak... \nAyaklarının bastığı kumlara \nbasardı ayaklarım... \nİnce \ngüzelliğin senin \nseni kuşatan \ngökyüzü kadar sadeydi... \nİnsan \ngüzelliğin senin.. \nKatıksız merakın.. \nKatıksız \nşehvetin ve sevincin.. \nDünyaya \nbir güzelliğin../.. \nnarinliğini \nanlatmak için gelmiş gibiyim.. \nDenizin çarptığı \nkumsal \nve bunaltıcı yaz gecesi.. \nDünyaya \nbir yaz gecesinin \nbunaltısını \nanlatmaya gelmiş gibiyim. \n\nEy bırakıp gitmek... \nYıldızlar ve \ntaptaze bir şey... \nBir aşkın \npırıl pırıl \nedişi seni... \n\nBoynunun ve \nomuzlarının narinliği.. \nDudaklarının üstündeki \nter damlası... \nKayar gibi uzanışı \nkollarımda vücudunun.. \nBeyaz bir \nırmak gibi... \nYaşanmış ve yaşanacak \nbütün aşkların \nbaygınlığını yaşamak seninle... \nVücudun üstüne \nyazdığım bu şiir \nsenin bir zamanki \ngüzelliğinin \ntanıtı gibi kalmalıdır.. \nSevgilim, gövden \nsinerdi gövdeme.. \nÇocuk ve \ngünahkâr başın \ndinlenirdi omzumda... \n\nHer şey bitiyor \nve \nyorulduğumu düşünüyorum \nAkşama \nyemek hazırlıyor bir kadın.. \nKocası, gömleğinin \nkollarını kıvırmış \ncamdan bakıyor... \nTerzi kızlar \natelyeden çıktılar. \nAkşam hazırlığı. \nhüzün. \n\nBir odada \nbeni beklediğini düşünüyorum.. \nSeninle dolu bir oda.. \nSeslerimiz \ntanıdığında birbirini \nve gülüşlerimiz.. \nVe hüzünlerimizin \nanlaşıldığında \nkardeş olduğu.. \nBoynunu yeniden \nsevgiyle öperim \nparmaklarının \nucunu... \nGençliklerimizin \nbirbirine karıştığı \ndüşüncesiyle çoğalarak..." + }, + { + "id": 14112.0, + "title": "Çöl", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Gözüm,aklım,fikrim var deme hepsini öldür,\nSana çöl gibi gelen,o göl diyorsa göldür..." + }, + { + "id": 14048.0, + "title": "Dövüşen Anlatsın", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Elimizde acının kehribar tesbihi\nki kayıp durmakta parmaklarımızdan\nEy şair\nyine bölük pörçük anlattın\nyine eksik bıraktın bir şeyleri\ngün devrilmekte ama sen \ntutmamışsın acımızın çetelesini\nSen sus artık, bize bundan sonrasını\ndövüşen anlatsın\nEy tarih, aç solgun yapraklı defterini\nve oku hayatımızın parçalanmış hikayesini" + }, + { + "id": 34516.0, + "title": "Ey Beyaz Ela", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir on yıl öncesi uzakta diye \nbu yanlış düzeni sürdürmek neden \n\nSanma mesafeler koparır beni \nve yıllar eskitir birliğimizi \n\nBir gecelik bir uyku gibidir zaman \nyıllarca sürse de ayrılığımız \n\nManiolunmuş bir adam direnir durur \nutanır ve korkar kefenlenmekden \n\nZamanımı çalan bir kara ekmek \ndurur yüreğimde bir kurşun gibi \n\nBir adım atarsak kafes kırılır \nBelki birden erir zincirlerimiz \n\nEy uyku ey anne gel kurtar beni \nEzildim aklımın hesaplarında \n\nEy anne ey uyku ey beyaz ela \nBir çılgınlık bulsam kurtulsam yahut \n\nSazdan bir yapıya dönüştü birden \nçürüyen bu kentin apartmanları \n\nBütün vakitlerim sana ayarlı \nİşte hesabını rüyalarımın \n\nYokluğun içime duvarlar örer \nNasıl kan toplanır gülüşlerinde" + }, + { + "id": 57936.0, + "title": "Ağır Saat", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 7.0, + "poem": "Kim ağlarsa şimdi dünyada bir yerde, \nnedensiz ağlarsa dünyada, \nbana ağlar.\n\nKim gülerse şimdi bir yerde geceleyin, \nnedensiz gülerse geceleyin, \nbana güler.\n\nKim giderse şimdi dünyada bir yere, \nnedensiz giderse dünyada, \nbana gider.\n\nKim ölürse şimdi dünyada bir yerde, \nnedensiz ölürse dünyada, \nbana bakar." + }, + { + "id": 49781.0, + "title": "Eseri Gördüm", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben ağlamam On Kasım'da \nO'nu, her gün diri gördüm \nÖlene dek göreceğim \nDoğalıdan beri gördüm \n\nHalka, vermişti canını \nHak'tan almış ünvanını \nAtmış, Osmanlı şanını \nSamsun'da bir eri gördüm \n\nMatemin doyurmaz beni \nMinnetim kucaklar seni \nBize cennet gibi yeni \nVerdiğin eseri gördüm \n\nUlu Atam, inan buna \nDüşkünler hayrandır sana \nMazlum Milletler adına \nSendeki zaferi gördüm \n\nNe hikmet, varıdı sende \nGüneştin, doğdun cihanda \nBin yılların ötesinde \nEl bastığın, yeri gördüm \n\nMahzuni yoluna düştüm \nNice nice engel aştım \nOn Kasım'da kaybetmiştim \nDaha şimdi geri gördüm" + }, + { + "id": 62379.0, + "title": "Akşam Serinliği", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 5.0, + "poem": "Dört kol altmış altı da\nOlmasa akşamları, \nÇıldırmak işten değil.\n\nYine mi seni çektim\nKupa kızı?" + }, + { + "id": 10393.0, + "title": "Nereye", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Nereye sevdiğin benim , inandığım nereye ,\nRüyaların yarasalar gibi uçuştuğu geceler içinden. \nDalgınlığımla hareketlerini seçemiyorum ,\nVarlığının altın kafiyesini arıyorken ben .\n\nHangi dünyaları dolaştıktı bilmiyorum , \nO nasıl bir adaydı , nasıl bir deniz .\nGök , bir söğüt dalı gibi eğilmişti sulara doğru ,\nVe eğilmiştik o dal gibi hayata doğru ikimiz .\n\nKim ellerini alnımda gezdirirken o ten , ses ile ,\nBana kalbin musikisini verecek , haberi olmadan.\nGeceyi avuçlarımda siyah bir gül gibi duyuyorum ,\nVe sen misin bilmiyorum bu gülü bırakan .\n\nNereye , ey göz yaşlarımın sıcaklığı ,\nKi başka birisi yok beni duyan .\nRüyalar nereye gidiyor , anlamıyorum ;\nVe sen nereye gidiyorsun , hatıralardan ." + }, + { + "id": null, + "title": "Dağlarda Ölmek İsterim", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Ömrümde nice sızı var\nkışların önü, sonu var.\nKalbim bu kuşatmalarda dar; \ndağlarda ölmek isterim.\n\nBen ateşten, hınçtan doğdum.\nÜç beş kuruşa kul oldum,\nyetmedi de mahpus oldum; \ndağlarda ölmek isterim.\n\nKaç mevsim ağladım kaldım,\ntutuşan özlemle yandım,\nkentler zalimdi dayandım; \ndağlarda ölmek isterim! \n__________________\n* Hece ölçüsüyle şarkı sözü olarak yazılmıştır." + }, + { + "id": 81094.0, + "title": "Sen Ben ve O", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Biliyorum\nSen yine bu akşam o bomboş odanda\nOnu düşüneceksin\nOnu arayacak titrek ellerin\nOnu düşleyecek gözlerin\nDeli yağmurlar gibi düşecek özlemin avuçlarına\nGelmeyeceğini bile bile\n\nBiliyorum\nSen yine bu akşam o bomboş odanda\nOnu bekleyeceksin\nDudaklarında unutamadığın o isim\nYanıbaşında yırtamadığın o resim\nVe en paslı bıçaklar gibi umutlar yüreğinde\nDönmeyeceğini bile bile\n\nBiliyorum\nSen yine bu akşam o bomboş odanda\nOnu arayacaksın\nHasreti mum gibi eritecek seni\nÇarpacak yüreğinde dev boyu bir yalnızlık\nVe bir batmış geminin kaptanı gibi bakışların ufukta\nGörmeyeceğini bile bile\n\nBiliyorum\nSen yine bu akşam o bomboş odanda\nOnu anacaksın\nDilinde hüzünlü bir şarkının son satırı\nBir gün gibi yaşayıp bütün yılları\nÖzlem nöbetine tutulup ağlayacaksın\nÇaresizliğini bile bile\n\nOysa ben\nYine bu akşam bekar odamda\nSeni düşüneceğim\nSeninle dolduracağım yalnızlığımı\nSigara dumanlarında gözlerin yakacak gözlerimi\nKırık kadehler gibi dökülüp kalacağım pencerelerden\nO zehir şarkılara inat\nYine seni bekleyeceğim\nOnu sevdiğini bile bile" + }, + { + "id": 49966.0, + "title": "Hasan'dan Gelen Mektup - 1", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Şu bizim kılavuz oldum-olası \nKör, kör amma gardaş anlayan hani? \nSuratında uğursuzluk damgası \nVar, var amma gardaş anlayan hani? \n\nKarnından bakıyor bütün olaya \nKaldırmak zor, bağdaş kurdu kolaya \nBu gidişle varabilmek sılaya \nZor, zor amma gardaş anlayan hani? \n\nSen, ben ona göre yağlı bir azık... \nBiz-bizi bilmezsek olur çok yazık... \nIste 'yüz altmış üç' çakılı kazık! \nGör, gör amma gardaş anlayan hani? \n\nNe yapsa 'eyvallah' ne dese 'hay hay'. \nHep böyle giderse sonumuz vay vay! \nDava dosyamızı sünepe bir tay \nYer, yer amma gardaş anlayan hani? \n\nOrmandan ok atar sağır pehlivan \nBoran, Çetin işte kışımız yaman \nGelen her belâyı her ağız, her an \nDer, der amma gardaş anlayan hani? \n\nVur Emri" + }, + { + "id": 58087.0, + "title": "Bir İki Üç", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Yalnızdım canım sıkılıyordu\nÖnceleri seni iş olsun diye sevmiştim\nBir iki üç\nAyak parmakların hoşuma gidiyordu\nKalçandaki sarı ayva tüylerini\nDizkapaklarını beğeniyordum\n\nBoynun uzundu öylesine beyazdı\nİncecikti ayak bileklerin\nDudaklarından öptükçe başım dönüyordu\nKederli şarkılar geliyordu aklıma\nBir iki üç\nSevişiyorduk\n\nGeceler aydınlıktı güzeldi\nBir türlü uyku tutmuyordu gözlerimizi\nÇoban ateşleri yanıyordu tepelerde\nSarı ışıklar kırmızı ışıklar\nBir iki üç\nSokak fenerleri şahidimizdi\n\nBir ara güneş doğuyordu üstümüze\nSokaklar mağaralar nehirler ışıyordu\nÇocuklar gibi uykuda gülüyordum\nDünyada yeni bir gün başlıyordu\nCuma cumartesi pazar\nBir iki üç\nDerken yıllar geçiyordu\n\nÖnceleri seni iş olsun diye sevmiştim\nBöylesine aşık olacağımı bilmiyordum\nAydınlığın hoşuma gidiyordu\nKaranlık yerlerini beğeniyordum\nGökte bir milyon yıldız\nİki milyon yıldız\nBir iki üç\nYanıp yanıp sönüyordu" + }, + { + "id": 94813.0, + "title": "Şehrayin Şarkıları 2", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "daha dokunmadan kurudu irem\nçöllere birtürlü yağamıyorum\nyeni bir koşunun başlangıcında\nbiraz deprem sonrası\nbiraz şehir hülyası\nbir kalp yangınından geriye kalan \nsiyah gözlerine beni de götür\nartık bir bu yerlere sığamıyorum\n\npembe uçurtmalar yolladığından beri\nsarardı tiryaki menekşeleri\nsonbaharın tozlu kafeslerinde \nsevgi turnalarına yakalanıyorum\nturnalar gidiyor; ben kalıyorum\navareyim, asudeyim, yorgunum \nbilmiyorum neden sana vurgunum\nerzurum garında, banklar üstünde\nuyku tutmuyor karanlıkları\nyitik düşlerimi kovalıyorum\ngölgeler gidiyor; ben kalıyorum\n\nbinbir türlü kokuyorsa yaylalar\nsiyah gözlerine beni de götür\nbaharın koynundan koparıp sana\nipek bir mendille sardığım yüreğimle \nşehzade gülleri gönderiyorum\numutlar kalıyor; ben gidiyorum\n\nbütün yalkanlileri, deniz fenerleri \nkaptanları sorgulayan\nyanından geçen küheylanların\nkorku tufanına yakalandığını\nsiyah gözlerine beni de götür\ngüneş ülkesinden gelen yiğitler\nbenzeri olmayan bir dünya kursun \ncellat, ayrılığın boynunu vursun \n\nusul usul intizarı çürüten \nbu hercai diken, bu çılgın arzu\nsürüklüyor imkansız muştuların \neşiğine gönül vadilerini\nbir ağaçtan düşen yapraklar gibi\ndüşüyorum tanyerine \nya topla yaralı kırlangıçları\nya da bu vefasız şarkıyı bitir\nözgürlüğe giden tutsaklar gibi\nsiyah gözlerine beni de götür" + }, + { + "id": 48797.0, + "title": "Deli Gönül", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 8.0, + "poem": "Verselerde dünya mali istemem\nSeni ister deli gönül hep seni\nKöskü saray neki çali istemem\nSeni ister deli gönül hep seni\n\nLokma lokma yutkundugum asimda\nGündüz hayalimde gece düsümde\nBir garip sevdadir döner basimda\nSeni ister deli gönül hep seni\n\nSenin için daglar asar türküler\nSenin için yara deser türküler\nSenin için tutsak düser türküler\nSeni ister deli gönül hep seni\n\nYunus'un denizde yüzdügü gibi\nKoyun kuzusuna gezdigi gibi\nAsigin askina yazdigi gibi\nSeni ister deli gönül hep seni\n\nYagmur bulutlari döktügü anda\nDaglarin dumani çöktügü anda\nSabahin günesi söktügü anda\nSeni ister deli gönül hep seni\n\nDaglara yürürken yörük kervani\nVarligin yoklugun sensin devrani\nNe istersin diye gelse fermani\nSeni ister deli gönül hep seni\n\nRüzgar vursa sari aliç sallansa\nElmalarin yanaklari allansa\nAla çördük tadin alip ballansa\nSeni ister deli gönül hep seni\n\nKiyametmi kopar murada ersem\nBagban olup goncalarini dersem\nNerde el örmesi bir kilim görsem\nSeni ister deli gönül hep seni\n\nGarip SEFAI'yem gam kapisinda\nMuhabbetim haktir dem kapisinda\nElif dergahinda mim kapisinda\nSeni ister deli gönül hep seni" + }, + { + "id": 27970.0, + "title": "Zayıfım Sanma", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Ya Allah,deyince yedi zinciri\nKıracak güçtesin, zayıfım sanma.\nFikir koşusunda çok dingişleri\nYoracak güçtesin, zayıfım sanma.\n\nİlmi azık eyle,sabırı silâh; \nGittiğin Hak yoldur,yardımcın Allah; \nKırk geceden sonra kırk milyon sabah\nGörecek güçtesin, zayıfım sanma.\n\nSevda kelep kelep, kin deste deste; \nEller tetikdedir, kulaklar seste; \nEn uzak menzile iki nefeste\nVaracak güçtesin, zayıfım sanma.\n\nGünahkar ne orman, ne balta, ne sap; \nAkıl yor.. müşkülü halletmez âsap; \nMazlumlar adına zalimden hesap\nSoracak güçtesin, zayıfım sanma.\n\nKötülük beklenmez yiğitten, mertten\nMilletim sizinle kurtulur dertten; \nHaini, zalimi mübarek yurttan\nSürecek güçtesin, zayıfım sanma.\n\nVaktiken çadır kuraşk diyarına; \nHer şeyin sahibi sensin yarına; \nYumruğu TÜRKLÜĞÜN düşmanlarına\nVuracak güçtesin, zayıfım sanma.\n\n(Kan Yazısı)" + }, + { + "id": 1721183.0, + "title": "Sana Bir Ara Aklımda Kalanları Anlatırım", + "poet": "Alper Gencer", + "rating": 7.0, + "poem": "ne sular geçti böyle buzla buhar arası\nne kısa bir yazken o niçin hala bitmiyor\ndurmuş bir vakit bende sisli gece yarısı\nçektirdiğin fotoğraf neden hiç konuşmuyor\n\ngeç kaldık ve yanlışları güzeltemedik\nerken varsak doğrular bakışı yakacaktı\nçok sarhoştum yani hak ettim yaşamayı\nevden kaçmıştım eve\ntuza yara saçmıştım\nbütün randevulara düzenli olarak geç kalmakta haklıydım\ngök bana göre değildi yeri zaten hiç sorma\ngök de kendine göreydi yerde zaten hiç durma\nçıktım bir kapısını bulup yaşadıklarımdan\nvardım ki seni sevdim\nseni sevdim evler arasından bir evdin\n\ndöndüm ve dönüşümle düştü aniden dekor\nsen yükseldin elinde kara bir kalem vardı\nsay ki her yanım ihanet kadar yazdı\nve çeşitli organlar olarak\ninsanı yar eden vardı\nvar eden vardı aşkı\nkelebek küllerinden bir şaraba yazarak\n\nokumak budur\nyani yağmur bekleyen toprağın durmaksızın kuruması\nsana çok şeyler anlatmak istemem\nkendi sesime kavuşasım kadardı\nsenaryo gereği doğdum\nçocuklarım oldu her an ölebilirler\nbel bağladım kimyaya\nkendimi siyah elbiseler içinde\nbuldum hiç durmadan bir kızıla bakarken\ndurdum binlerce sene kendime ki ağlarım\nanam babam diyorum her an ölebilirler\n\nölsünler ne çıkar\nen çok her boşluğu dolduran bir keder çıkar\nallah kimseyi ölümden korumasın\nölüm olmasa bu rezil hayatın suyu çıkar\nsen de gidip öldün ama kalıp öldürüyorsun\nben de kalıp ölüyorsam senin dirinledir bu\nbu kadardır işte ne kadar dersek o kadar olan hayat\nherkes ölür gider biz yaşayıp kalırız\nöyle bir kalırız ki\nkadraj dağılır\nve dünya birer diri olarak bizi kabul edemez\nyaşamak budur\nherkes giderken kalmak zorunda kalmakla beraber kalmak\nkadar kahpe ve yalan\nkadar başımızın üstünde yeri var\n\nhayatımın rolünü oynadım başrolde sen de vardın\nne fırtınaydı ama o saçlarınla birlikte\nne güneşlere yandık var mıydı hiç hatırım\navluda oturmuştuk ellerin ellerimde\nsana bir ara aklımda kalanları anlatırım" + }, + { + "id": null, + "title": "Aşk Bize Küstü", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "I\nBiz bu kentlere sığdık da,\nbu kentler bize sığmadı Asiya! \nVe bir çığlık gibi günlerin çarmıhında; \narttıkça yalnız, sustukça silik...\n\nAy ışığı gölgeleri büyüttü,\nson kuşlar da vuruldular dağlarda.\nYakamozları söndü sahillerin, ışıkları evlerin; \nçağın vebalı gövdesinde\nbir hayalet gibi gölgemizde yalnızlık.\n\nKaldık... \nKırık bardaklar gibi,\niçilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi...\n\nII\nDüşler artık ölü çocuklar doğuruyorsa,\nsevgiler boğduruluyorsa kürtajlarda\nve daha eskimemiş tüfeklerle\nordusu bozguna uğramış askerler gibi kalıp,\nbozuk paralar gibi yuvarlanıyorsak kaldırımlarda,\nbir bedeli vardır elbet cennetini çaldırmanın; \nömrünü yetim bir bebek gibi bırakmanın \nbulvarlara,\nbozgunlara\nve yanlış yalan aşklara…\n\nBir bedeli,\nbu kuşatmaların, ilkyazları kurşunlatmaların...\n\nBiz bu kentlere sığdık aslında, \nbu kentler bize sığmadı Asiya,\nah, son kuşlar da vuruldular dağlarda! \n\nIII\n\nAy ışığı gölgeleri büyüttü.\nMutluluk oyununa geç kalan ölü kuşlarla geldim.\nGeldim... Kırık bardaklar gibi,\niçilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi…\n\nVe ömürlerimizde bin kasvetle upuzun\nsefalet seferlerinin ayazı; \nbelki yalnız geçireceğiz artık kim bilir,\nbatan gemiler gibi yiten aşklardan geride,\nkalan her kışı, güzü ve yazı.\n\nAy ışığı gölgeleri büyüttü. \nAyrılıklar eskidi, biz eskidik,\naşk bize küstü Asiya...\n\nIV\nBelki de uzun sürecek bu bozgunun saçağında,\nsen şarkılarını sesine yasla \nve bırak beni de usulca \napansız bir yalnızlığa! \n\nAy ışığı gölgeleri büyüttü,\nbüyüdü ölüm\nve biz küçüldük Asiya…" + }, + { + "id": 3964.0, + "title": "Rahatı Kaçan Ağaç", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 7.0, + "poem": "Tanıdığım bir ağaç var\nEtlik bağlarına yakın\nSaadetin adini bile duymamış\nAllah’ın isine bakin\n\nGeceyi gündüzü biliyor\nDört mevsimi, rüzgarı, kari\nAy ışığına bayılıyor\nAma kötülemiyor karanlığı\n\nOna bir kitap vereceğim\nRahatını kaçırmak için\nBir öğrene görsün askı\nAğacı o vakit seyredin." + }, + { + "id": 2292348.0, + "title": "Başka Türlü Bir Şey", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 8.0, + "poem": "başka türlü bir şey benim istediğim\nne ağaca benzer, ne de buluta\nburası gibi değil gideceğim memleket\ndenizi ayrı deniz,\nhavası ayrı hava..\n\nbir başka yolculuk dalından düşmek yere\nyaşadığından uzun\n\nbir tatlı yolculuk dalından inmek yere\nağacın yüksekliğince\ndalın yüksekliğince rüzgarda\nve bir yeni ömür\nvardığın çimen yeşilliğince\n\nnerde gördüklerim\nnerde o beklediğim\nrengi başka\ntadı başka.." + }, + { + "id": 38635.0, + "title": "Sırat", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Yort ey gönül sen bir zaman asude farığ hoş yürü\nKorkma kayıkma kimseden gussa vu gamdan boş yürü\n\nHakıykata bakar isen nefsin sana düşman yeter\nVar imdi nefsin ile uruş savaş tokuş yürü\n\nNefstir eri yolda koyan yolda kalır nefse uyan\nNe işin var kimse ile nefsine kakı boş yürü\n\nDiler isen bu dünyanın şerrinden olasın emin\nTerkeyle bu kibr u kini hırkaya gir derviş yürü\n\nİster isen bu dünyede ebedi sarhoş olasın\nAşk kadehin dolu getir oniki ay sarhoş yürü\n\nKimse bağına girmegil kimse gülünü dermegil\nVar kendi ma'şukun ile bahçede ol alış yürü\n\nGönüllerde iğ olma gil mahfillerde çiğ olma gil\nÇiğ nesnenin ne dadı var gel aşk oduna piş yürü\n\nYunus imdi hoş söylersin dinleyene şerheylersin\nHalka nasihat satınca er ol yoluna koş yürü" + }, + { + "id": 50235.0, + "title": "Seni İster Deli Gönül", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "Verselerde dünya malı istemem \nSeni ister deli gönül hep seni \nKöşkü saray neki çalı istemem \nSeni ister deli gönül hep seni \n\nLokma lokma yutkunduğum aşımda \nGündüz hayalimde gece düşümde \nBir garip sevdadır döner başimda \nSeni ister deli gönül hep seni \n\nSenin için dağlar aşar türküler \nSenin için yara deşer türküler \nSenin için tutsak düşer türküler \nSeni ister deli gönül hep seni \n\nYunus'un denizde yüzdüğü gibi \nKoyun kuzusuna gezdiği gibi \nAşığın aşkına yazdığı gibi \nSeni ister deli gönül hep seni \n\nYağmur bulutları döktüğü anda \nDağların dumanı çöktüğü anda \nSabahın güneşi söktüğü anda \nSeni ister deli gönül hep seni \n\nDağlara yürürken yörük kervanı \nVarlığın yokluğun sensin devranı \nNe istersin diye gelse fermanı \nSeni ister deli gönül hep seni \n\nRüzgar vursa sarı aliç sallansa \nElmaların yanakları allansa \nAla çördük tadın alıp ballansa \nSeni ister deli gönül hep seni \n\nKıyamet mi kopar murada ersem \nBağban olup goncalarını dersem \nNerde el örmesi bir kilim görsem \nSeni ister deli gönül hep seni \n\nGarip Sefai'yem gam kapısında \nMuhabbetim haktır dem kapısında \nElif dergahında mim kapısında \nSeni ister deli gönül hep seni" + }, + { + "id": 5956.0, + "title": "Türkiye’m", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "Seni boydan boya sevmişim,\nTa Kars'a kadar Edirne'den.\nToprağını, taşını, dağlarını\nFırsat buldukça ovmuşum.\nSen vatanimsin, ekmeğimsin\nDuyduğum, bildiğim zafersin yıllarca.\nZonguldak'ta 63 numara\nNazlı sahiller Akdeniz'de.\nSevdasın ciğerlerimde parça parça\nYari kalmış dileğimsin...\n\nSen Koçhisar’da tuzum,\nSille'de kızım...\nÇift kulaklı Sürmene bıçağı belimde.\nVarmışım çiğ köfte yemeye Adana'ya\nDadaloglu'ndan bir koçaklama dilimde:\n- Su yalan dünyaya geldim gelelim.\nHey vatanim, bacım, sağdıcım, emmim\nSenden bir yara her yerimde.\nDesteye güreşmişim Kırkpınar'da.\nDurmuş da yorgunluk çıkarmışım,\nBir akşam vakti\nDört bardak kiralama çayla Erzurum’da ..\n\nArdahan'a varmışım yollar uzamış\nBel vermiş, yol vermemiş dağlar.\n- Yüce Tanrı dört yanını bezemiş,\nBeni yakan bir Konyalı kızıymış ..\n\nSeni boydan boya sevmişim\nTa Edirne'ye kadar Kars'tan.\nTaşını, toprağını, yiğidini,\nFırsat buldukça ovmuşum..." + }, + { + "id": 100783.0, + "title": "Kolları Bağlı Odyssues", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 6.0, + "poem": "1. \nKara gemi Okeanos ırmağının\nAkıntısından kurtulup tanrısal \nDenizde Ayaye adasına varınca \nOnu kumsala çektik ve uykuya \nDalarak tanrısal şafağı bekledik. \nSabah sisi içinde doğan \nGül parmaklı şafak \nElpenor' un yüzüstü yatan ölüsünü \nBulmuştu ilk önce kıyıda. \nMartı leşleri ve deniz kabukları arasına \nTörenle gömdük onu kederli \nGönülle ve yanık yüzlü şaraptan \nİçerek dinledik Kirke'yi. \n2. \nTanrıçaların en tanrısalı \nGüzel belikli Kirke eyitti: \n'Sen Odysseus iki ölümlüsün \nHades'i gördün daha yaşarken \nGüneş doğmayan neşesiz ülkeyi \nGünlerce karanlıkta kaldın \nÇünkü İthaca yaşatıyordu seni \nTanrısal denizde ordan oraya \nBin yıldır aradığın ada... \nKonağının sarsılmaz temeli \nİkarios kızı Penelopeia \nVe erdemli dölün Telemakhos \nBütün ülkün ve sevgin olan İthaca.' \n3.\nİyi dinle söyleyeceklerimi \nHer şeyi olduğu gibi anlatacağım sana \nKi yeni uğursuzluklar yüzünden \nDenizler ortasında kalma bir daha. \nÖnce Sirenlere rast geleceksiniz \nKoruyun onlardan kendinizi \nYabansı ezgilerle büyüleneceksin \nOrdan çarçabuk uzaklaşmalı ki \nBüsbütün yok olmasın İthaca. \nSirenleri aştıktan sonra kürekçilerin \nİki yol çıkacak karşına birden \nAcaba bunlardan hangisi? \nArtık onu orda sen bileceksin! ' \n4. \nOysa İthaca'yı hiç görmemiştim \nPenelopeia yoktu, Telemakhos da, \nAma İthaca kafamda onlardan kurulu idi. \nTanrıçaların en tanrısalı \nKirke'nin bile söyleyemediği \nBu yolu bulup geçeceğim; \nAma ne denli güç olursa olsun \nBilerek varmak istiyorum şimdi \nSirenlerin ezgilerini dinleyeceğim \nDedim ve büyük bir mum peteğini \nTunç hançer ucu ile ezdim çabucak \nTıkadım kürekçilerin kulaklarını bir bir \nOrta direğe bağlattım kendimi. \n5. \nKürekçilerim hasatsız denizi \nKöpürttüler kürekleriyle, \nTez yürüyüşlü gemi gün batarken \nUlaştı Sirenlerin adasına, \nYüreğim kopacak gibiydi \nKanatlanıp uçacak gibiydi, ama \nSirenlerin izi bile yoktu ortada. \nYalnız bir ezgi, ta derinden \nTa içerimden gelen bir ezgi \nBaşladı yavaş yavaş yükselmeye; \nO yabansı, o büyülü türküleri ben \nSöylüyordum sağır gemicilere \nYalnız ben duyuyordum Sirenleri. \nKirke, bilge tanrıça, selam sana! \nSağ salim geçtim kendimi." + }, + { + "id": 133438.0, + "title": "Adamı Hayvanı Tanıyıp Bilmez", + "poet": "Aşık Kerem", + "rating": 7.0, + "poem": "Adamı hayvanı tanıyıp bilmez \nVakıtlar gelende abdestin almaz\nEzanlar okunur namazın kılmaz\nCamilere gider minber beğenmez\n\nGünde seyyah eder dağ ile taşı \nAklına getirmez cehennem ateşi\nBalta ile tıraş ederler başı\nŞehire gelende berber beğenmez\n\nİnsansız dağlardır senin otağın \nCahillik yoluna kaynamış yağın\nEvinde bulunmaz bir kat yatağın\nKahvelere gider minder beğenmez\n\nİçer rakıyı mest olam deyi \nKonuşur eşekle dost olam deyi\nİki söz bellemiş usta olam deyi\nKamiller önünde şiir beğenmez\n\nSefil Kerem çeker ah ile zarı \nAna yardım etsin Yaradan Barı\nAcep kim getirmiş bu sert hımarı\nKoparmış yuları urgan beğenmez" + }, + { + "id": 63101.0, + "title": "Behçet Necatigil Şiirlerini Nereye Yazardı", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Renksemez camgöz\nHep arka pencereden baktı, \nOrada, oralarda sabah akşam\nSolgun ay altında kasımpatı\n\n - Nereye mi yazardı dizelerini\n Bir şey çıkmamış biletlerin kenarına yazardı.\n\nBir kapı mı açılıyor\nHemen menteşeye kayardı gözleri\nKüçük ev aletleri kerpeten mengene\nGiderek onda alışkanlık yarattı\n\n - Nereye mi yazardı dizelerini\n İlaç kutularının üstüne yazardı.\n\nYazısı 1928 yazısı\nAtatürk'ün elyazısı\nAma sıkılganlıktan mı neden\nFazlaca bastırılmış bir yazı\n\n - Nereye mi yazardı dizelerini\n Kağıt peçetelere yazardı.\n\nÇiğnediği sözcükler, ağzının kenarında\nSalya değil köpük halinde toplanırdı\nVe zarif kemerini örtme duygusuyla\nŞal gibi aşağı akardı boyunbağı\n\n - Nereye mi yazardı dizelerini\n Plastikten oyuncakların üstüne yazardı.\n\nKoca Barbaros'a karşın\nBeşiktaş biraz odur artık, \nKüçük bir oda versinler\nKehribar yüzü öylece kalsın\n\n - Nereye mi yazardı dizelerini\n Tırnaklarının üstüne yazardı." + }, + { + "id": 20828.0, + "title": "Kar Musikileri", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 7.0, + "poem": "-Varşova 1927-\n\nBin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu.\nBin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.\n\nBir kuytu manastırda duâlar gibi gamlı,\nYüzlerce ağızdan koro hâlinde devamlı,\n\nBir erganun âhengi yayılmakta derinden...\nDuydumsa da zevk almadım İslav kederinden.\n\nZihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta,\nTanbûri Cemil Bey çalıyor eski plâkta.\n\nBirdenbire mes'ûdum işitmek hevesiyle\nGönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle.\n\nSandım ki uzaklaştı yağan kar ve karanlık,\nUykumda bütün bir gece Körfez'deyim artık!" + }, + { + "id": 6420.0, + "title": "Melek-ül-Mevt", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 6.0, + "poem": "Hangi ceylân seni kesmiş de çocukken memeden,\nHangi kaplan sana süt vermiş öz annen yerine? \nÜç yüz evlik köyü takmış saçının tellerine,\nSürüyorsun bu mezarlıkta için titremeden.\n\nSeyre çık, sevdiğim, akşamları kurbanlarını; \nYarıyor kalbini herkes sana göstermek için.\nAh, o taş kalbine bir gün heyecan vermek için\nYedi köy halkı sebil etti bu yıl kanlarını.\n\nBir çiçek rikkati sinmiş de ipekten tenine,\nSonra göğsünde çelikten mi dövülmüş bu yürek? \nSen köyün derdine bîgâne yaşarken, gülerek,\nGömüyor can veren evlâdını yüzlerce nine.\n\nBir ölüm meltemi hâlinde eserken nefesin,\nÖmrü bir dal gibi âşıklarının, sallanıyor; \nİhtiyarlar yanıyor, körpe çocuklar yanıyor; \nSen köyün sıtmalı bağrında cehennem mi, nesin? \n\nHangi ceylân seni kesmiş de çocukken memeden,\nHangi kaplan sana süt vermiş öz annen yerine? \nÜç yüz evlik köyü takmış saçının tellerine,\nSürüyorsun bu mezarlıkta için titremeden." + }, + { + "id": 38631.0, + "title": "Kendin Bilmek", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Miskinlikte buldular kimde erlik var ise\nMerdivenden ittiler yüksekten bakar ise\n\nGönül yüksekte gezer dem be-dem yoldan azar\nDış yüzüne o sızar içinde ne var ise\n\nAk sakallı bir koca bilemez hali nice\nEmek yemesin hacca bir gönül yıkar ise\n\nSağır işitmez sözü gece sanır gündüzü\nKördür münkirin gözü alem münevver ise\n\nGönül çalab'ın tahtı gönüle çalab baktı\nİki cihan bed-bahtı kim gönül yıkar ise\n\nSen sana ne sanırsan ayrığa da onu san\nDört kitabın ma'nisi budur eğer var ise\n\nBildik gelenler geçmiş konanlar geri göçmüş\nAşk şarabından içmiş kim ma'ni duyar ise\n\nYunus yoldan azıban yüksek yerde durmasın\nSinle sırat görmeye sevdiği didar ise" + }, + { + "id": 47829.0, + "title": "Tomorrow Will be Another Day", + "poet": "Nilgün Marmara", + "rating": 7.0, + "poem": "Belki ona gideriz yarın, \nBelleksiz sevgiliye, \nPoplin elli korkak çocuğa, \nDuyarlığı, unutkanlığının kanı\nanaya-\nOna belki gideriz yarın, \nGören gözlü kör güzele, \nÇılgın gülüşlü bebeğe, \nYüreği, sızlanan ruhunun göğü\nyavrucağa-\nYarın gideriz belki ona, \nUnutuşun türküsü, bekleyiş\ntortusunda, \nEsnek kokulu çiçeğe, \nKaynak bakışlı Venüs'e-" + }, + { + "id": null, + "title": "Vitrin", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": null, + "poem": "Seçimle iş başına gelen yöneticiler\nPalavra sıka sıka geçirir beş seneyi,\nZamanın vitrininde tükense de sevgiler\nDolaylı menfaatler doldurur boş seneyi.\n\n(Gök çekimi)" + }, + { + "id": 26403.0, + "title": "Tövbe", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Müslümanlar zamâne yatlı oldu,\nHelâl yenmez, haram kıymetli oldu.\n\nOkuyan Kur’ân’a kulak tutulmaz,\nŞeytanlar semirdi, kuvvetli oldu.\n\nHarâm ile hamir tuttu cihânı,\nFesâd işler eden hürmetli oldu.\n\nKime kim Tanrı’dan haber verirsen,\nKakır bâşın salar huccetli oldu.\n\nŞagird üstâd ile arbede kılar,\nOğul ata ile izzetli oldu.\n\nFakirler miskinlikten çekti elin,\nGönüller yıkıban heybetli oldu.\n\nPeygamber yerine geçen hocalar,\nBu halkın başına zahmetli oldu.\n\nTutulmaz oldu Peygamber hadîsi,\nHalâyık cümle Hak’tan utlu oldu.\n\nYunus, gel âşık isen tövbe et,\nNasûh’a tövbe ucu kutlu oldu." + }, + { + "id": null, + "title": "Defolu Çıkan Hayat ve İyi Yürekli Çocukların Serencamı", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "I\nUzun boylu ağrılara atıldım.\nSokaklarda hırçın rüzgârlara katıldım.\nİyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte:\n “Dünyanın şavkı kendine,\nefkârı bize mi? ” demekte; \nkimileri taburlara, koğuşlara gitmekte,\nkimileri sidikli döşeklerde upuzun uykulara\ndüşmekteydiler.\nUzaklarda yaşlı çam ağaçları sessizce \nçürümekteydiler...\n\nİyi yürekli çocuklar,\ngünlerin rahmine yaslarken düşlerini,\nbazen apansız ölmekte,\nölmekteydiler...\n\nAma şalvarları gül desenli Döne’ler,\nyeniden dillenip döllenmekte,\ndoğrulup yeniden dillenmekte\nve sokakların, a(damların) , \nkedilerin üstünden rüzgârlar esmekteydiler..\n\nII\n (Gecede bir fahişenin koynunda uzun donlu, Nizipli bir tüccar üşümekte; \nkaçak elektrik kullanılan evlerde sümüklü oğlanlar “büsüvi”(!) istemekte ve\nsımsıcak somunları kavrayan yaslı eller, balta girmemiş hayatın ortasından \nkorkak ve küstah bir tevazuyla yürümekteydiler... İyi yürekli çocuklar düzine-\nler halinde feleğe küfrederek geçmekteydiler; sonra gecede mart kedileri, ay \nışığı ve iniltiler…Hep aynı nakaratta köhne bir hayat...) \n\nSonra bildik törenler, kanıksanmış itaatler\nve her aşkın künyesine bir gün dökülen küller...\n\nSonrası pazaryerleri: Patates, pırasa vs.\nTaksitler ödenip senetler alınacak bu ay da…\nBu ay da sürüm sürüm\nturplara sıkılan limon damlaları gibi duraklarda.\n\nDefolu çıkmış hayat\nkimin umurunda! \n\nIII\nKimin umurunda\nyeni donlar giyen eski kadınlar\nve bilumum “öteki”ler.\nDolup boşalan kültablaları,\nbozuk sifonlar, şerefsiz adisyonlar\nve yamalı bohçalar gibi uzayan yollar.\n\nKimin umurunda buharlaşmış oğullarını arayan anaların acısı\nve yaşlı bir kemancının eskimiş papyonundaki keder…\n\n/Sürerken ıssızlığın ödül töreni,\nsen topla dur topla dur dağılan sevinçleri.../\n\nIV\n “-Vay anasını bu maçı da alamadık abiler; \nipne hakemler bizi yine mağlup ettiler! ”\n\nİyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte,\nen pahalı düşleri dolara endeksleyip\nen ucuz pazarlara sürmekteydiler.\nSonrası aşkın \nve şarabın şanına düşen gölgeler.\n\nGölgeler…\nKimin umurunda? \nYoruldu yorgunluk da; \naşk bir yana, düş bir yana! \n\nParanın sultası düştükçe,\ndüştükçe aşka,\nışığa ve şarkıya,\nher şey hızla ayrışmakta.\nÜstelik gün ortası, ışıkta! \n\nHer şey pazar ve karmaşa...\n\n/Sürerken ıssızlığın ödül töreni,\nsen topla dur topla dur kirletilmiş düşleri.../\n\nV\nİyi yürekli çocuklar, o aşınmış saçaklarda, yollarda\nısrarla yanlış atlara binip,\nısrarla düşmekteydiler...\n\n “-Yok yoluna geçti geçen günler\n..k yoluna kaldı kalan günler geride! \nBu yüzden aşk dediğiniz nedir ki be abiler? \nCamları buğulu bir genelev odasında\nvizite fiyatına...”\n\nSolarken\ngecekonduların dar pencerelerinde bal gözlü kızlar...\n\nVI\nSürerdi…\nYine sürerdi mırıltılar ve homurtularla hayat. \n“Bu maçı da alamazken abiler”:\niyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte,\nbüyüdükçe kirlenmekte,\nkirlendikçe ölmekte,\nöldükçe bilmekte,\nbildikçe acımakta,\nacıdıkça görmekteydiler\nki her fırtınadan ve anıdan geride\nherkes figüran\nyaşamın sahnesinde...\n\nVII\nSahnesinde yaşamın,\nkentlerin kaldırımlarında upuzun dilenciler.\nMinibüslerde ter ve çürük sperm kokusu.\nSahnesinde, aşklarla rus ruleti\nve tel kaçıran çorapların kederi(!) \n\nSahnesinde,\nbrüt bir yaşam,\nnet bir ölüm,\nbırak rezil gündüzleri\ngeceye yaslan gülüm…\n\nVIII\nİyi yürekli çocuklar o mahallelerden \ndüzineler halinde geçmekteydiler...\nUzak ormanlarda yalnız meşeler sessizce \n büyümekteydiler…\n \n-İşte bu vuruşlar sürdükçe,\nmaç mı alınır ulan sayın abiler? \nİpne hakemler bu sezon da bizi mağlup ettiler! \n\nAşkta,\ndüşte,\nişte\nbirer\nbirer\ninerken\nbeyaz\nbayrakları:\n\n/B i z i m ç o c u k l a r\nb ü t ü n m a ç l a r d a y e n i l d i l e r.../" + }, + { + "id": 855481.0, + "title": "Siz Konuşun Ey Dağlar", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 5.0, + "poem": "Başörtülü bir çocuk yıkacakken devleti\nKurtarmış ülkemizi binbaşının savleti\nRüzgârlar susuversin, siz konuşun ey dağlar! \nSadra şifa olur mu vesvesenin gayreti? ..\n\n28.11.2007/Vakit" + }, + { + "id": 1339723.0, + "title": "Haykıran Ben Değilim", + "poet": "Attila Jozsef", + "rating": 7.0, + "poem": "Haykıran ben değilim, yer gümbürdüyor,\nDikkat et, dikkat, çünkü çıldırdı şeytan,\nUzan kaynakların duru dibine,\nYapış pencere camına,\nGizlen elmasların ışıltısı ardına,\nTaşlar altında böcekler arasına,\nGizle kendini sıcak ekmek içinde,\nSen yoksul, sen.\nYeni sağanaklarla süzül toprağa - \nBoşuna yıkanıyorsun kendi içinde,\nYalnız başka suda yıkayabilirsin yüzünü,\nBir çim yapracığında minik bir uç ol\nDaha büyük olacaksın bu dünya ekseninden.\n\tHey, makineler, kuşlar, yapraklar, yıldızlar! \nKısır anamız çocuk için yakarıyor.\nDostum, değerli, sevgili dostum,\nİster korkunç, ister olağanüstü,\nHaykıran ben değilim, yer gümbürdüyor.\n\nÇeviren: Vural Yıldırım" + }, + { + "id": 15257.0, + "title": "Kayıp Çocuk", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Birden işitilmez olsun ayak seslerim; \nGölgem bir başka sokağa sapıversin; \nUnutayım bir anda her şeyi, \nNerde oturduğumu, \nBir tuhaf adem olduğumu Can adında. \nAklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi, \nBen, bilmediğim sokaklarda bir başıma; \nGönlüm öylesine geniş, öyle ferah, \nİlk defa görmüş gibi dünyayı, \nBir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi; \nHatırlamam artık değil mi, dostlar, \nHatırlamam artık garipliğimi?" + }, + { + "id": 45044.0, + "title": "Birgün", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Vaktinize hazır olun, \nEcel varır gelir Birgün \nEmanettir kuşa canın \nSahib vardır alır birgün \n\nNice bin kerre kaçarsın \nyedi deryalar geçersin \npervaz vuruban kaçarsın \nEcel seni bulur birgün \n\niş bu meclie gelmeyen \nanıp nasihat almayan \neliften bayı bilmeyen \nokur kişi olur birgün \n\ntutmaz olur tutan eller \nçürür şu söyleyen diller \nsevip kazandıgın mallar \nvarislere kalır birgün \n\nYunus sözün bunu söyler \naşkın Deryasını boylar \nŞu yüce köşkler saraylar \nViran olur kalır Bİrgün!" + }, + { + "id": 371868.0, + "title": "Demokrasi", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Dedim ki, demokrasi geldi mi sizin eve? \nDedi: Gelse ağırlar, beslerdim seve seve.. \nAçık koymuş kapıyı belki gelir diyerek \nPencereden fil girmiş, bacadan girmiş deve! \n\n16.01.2006/Vakit" + }, + { + "id": 67311.0, + "title": "Bir Bilmece", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 6.0, + "poem": "'Nadiren buluruz' der Solomon Don Dunce, \n 'En derin sonede yarım bir fikri.\nBütün o gevşek dokulu nesneler arasından, birden görürüz\n Kolayca, bir Napoli bonesinin ardından gördüğümüz gibi-\nDöküntünün döküntüsü-Bir Lady onu nasıl giyebilir ki? \nYine de çok ağırdır senin Petrark'çı kumaşından-\nBaykuş tüylü bir saçmalık ki en hafif üfleyiş\nKağıda çevirir onu sen yuttururken.'\nVe, gerçekte yeterince haklıdır Güneş.\nSıradan kumaşlar kötü yutturmacalardır\n -kısa ömürlü ve geçirgen öylesine-\nAma bu, şimdi-ona güvenebilirsiniz-\nSabit, koyu, ölümsüz, -değeri adların\nYardımıyla gizlenen içindeki." + }, + { + "id": 50701.0, + "title": "Kara Gözlüm", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 9.0, + "poem": "Siyah zülfülerin kelepçe etsen\nGene de geçemem oy kara gözlüm\nYusuf'un misali zindana atsan\nGene de geçemem oy kara gözlüm\n\nİster beni ellik ellik süründür\nİster seni güllük güllük büründür\nBaşımı kessen de gene yerindir\nAl götür hasıra koy kara gözlüm\n\nKurşun vurma seni seven gönlüme\nKarlı karlı dağlar koyma önüme\nKipriğin kastetti tatlı canıma\nNe olur hatırım say kara gözlüm\n\nMahzuni Şerif'im ayrılmam senden\nKurban olsun diye can iste benden\nAyrılık bir yandan, ölüm bir yandan\nGel sen bu fikirden cay kara gözlüm." + }, + { + "id": 9194.0, + "title": "Nefes", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Güzel aşık cevrimizi \nÇekemezsin demedimmi\nBu bir rıza lokmasıdır\nYiyemezsin demedimmi\n\nYemeyenler kalır naçar\nGözlerinden kanlar saçar\nBu bir demdir gelir geçer\nDuyamazsın demedimmi\n\nPir sultan ALİ şahımız\nHakka ulaşır ahımız\nOniki imam katarımız\nUyamazsın demedimmi" + }, + { + "id": 109171.0, + "title": "Gel İmdi Oku", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Gel imdi oku ol Ümmül Kitab-ı\nGözü ile görmüş var mıdır Hakk'ı\nOn iki bahçede kırk sekiz kapı\nDaim hizmetinde duran kul nedir\n\nBaşlayım yoluna ben de Ali'nin\nDuası makbuldür gerçek velinin\nÜçyüz altmış altı selvi dalının\nBudağında açan iki gül nedir\n\nSana mana verdim sen de al imdi\nEğer arif isen sen de bil imdi\nEzelden Cennet'te sen de bu imdi\nBir kandil içinde iki nur nedir\n\nPir Sultan Abdal'ım çağır ya Gani\nVeren Allah yine alır ol canı\nGönül bir gemidir akıl dümeni\nAkıl dümen ya söyleyen dil nedir" + }, + { + "id": 3961.0, + "title": "Anı", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir çift güvercin havalansa\nYanık yanık koksa karanfil\nDeğil bu anılacak şey değil\nApansız geliyor aklıma\n\nNeredeyse gün doğacaktı\nHerkes gibi kalkacaktınız\nBelki daha uykunuz da vardı\nGeceniz geliyor aklıma\n\nSevdiğim çiçek adları gibi\nSevdiğim sokak adları gibi\nBütün sevdiklerimin adları gibi\nAdınız geliyor aklıma\n\nRahat döşeklerin utanması bundan\nÖpüşürken bu dalgınlık bundan\nTel örgünün deliğinde buluşan\nParmaklarınız geliyor aklıma\n\nNice aşklar arkadaşlıklar gördüm\nKahramanlıklar okudum tarihte\nÇağımıza yakışan vakur, sade\nDavranışınız geliyor aklıma\n\nBir çift güvercin havalansa\nYanık yanık koksa karanfil\nDeğil unutulur şey değil\nÇaresiz geliyor aklıma." + }, + { + "id": 20136.0, + "title": "Sulardan Ürkü", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 5.0, + "poem": "suların çoğaltığı seslerden ürküyorum\nyorgunluk veriyor ürkü¹\nalacakaranlık gibi anlamsız bir şey bir \nçoban kepeneği gibi ya da \ngelip çakılıyor aklıma \nsonra hiç bir şeye benzemiyor\nbir saat iki saat üç saat gibi şeyler oluyor\nama\nhiç bir şeye benzemiyor\ntutturduğum türkü\n\nnedendir bilmem\nEdip le söylediğimiz zaman\noluyordu halbuki\n\n----------------------------\n¹ türkü ye kafiye aradığımı sandınız,yanıldınız!" + }, + { + "id": 14019.0, + "title": "Rubailer - 4", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Barış istemiyorsa Felek, işte savaş\nİster serseri deyin bana, ister ayyaş\nİşte şarap duruyor ortada, kıpkızıl\nİçmeyen taşa çalsın başını, işte taş" + }, + { + "id": 19527.0, + "title": "Yalnızlığın Ayrıkotları", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Toprağı nasıl kavrarsa ayrıkotları\nve nasıl çölleştirirse usul usul\nöylece sarmış seni yanlışlar\nçürütmüş yüreğindeki öfkenin\ndayanıksız tohumlarını\nçorak bir toprağa döndürmüş içini\n\nZehirli sütleğenler sürülmüş ökselere\nsinsi bekleyişler gibi yapışkan\niğrenç gülücükler serpiştirilmiş\nbelli ki sen\nkonacaksın acemi sekişlerle\nyalnızlığın bu hayın ökselerine\n\nVe şimdi uysal bir kedi gibi sokuluyorsun\ngergefini sessizce işleyen gecenin koynuna\nUsulca okşuyorsun yalnızlığını\nusulca ve sessizce yaşamak diyorsun buna\noysa hayat\naçılmamış bir yumak gibi duruyor ellerinde\n\nAh yalnız kuş\nbelli ki sen hiç bilemeyeceksin uçmayı." + }, + { + "id": null, + "title": "Herkes Ölür Ölümünü", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak.”\n -C. Pavese-\n\nI\nKanatlanır, kanatılır bütün boşluklar.\nAynalar her gün bir başka yalan söyler\nve kalınır geride çizilmiş hayatlardan,\ngeride yağmurlardan ve çığlıklardan.\n\nHerkes çizer boşluğunu…\n\nII\nHer aşk başlarken pembe,\nayrılıkta rengi siyah yalnızlığın…\n\n(Herkes arar pembesini.\nOysa kendinden ötesi yoktur; \nkimse sevmez yalnızlıkta gölgesini…)\n\nIII\nHerkes sever doğumunu; \nkim sever ölümünü? \n\nHerkes sever doğrusunu; \nkim sever yanlışını? \n\nHerkes susar ayıbını.\nHerkes susar ayıbını…\n\nIV\nHerkes bilir gitmesini.\nBir zaman öğrenirsin\ngideni sırtından öpmesini\n\nHerkes yaşar hasretini…\n\nV\nHerkes geçer gençliğini\nHerkes…Buğusunda anıların\n yitirir kekliğini…\n\nVI\nHerkes yaşamakla suçlu, \naşkıyla hükümlüdür; \nherkes doğarken ölümlüdür.\n\nHerkes ölür ölümünü; \ngöğe salıp düşlerini,\nsalıp tenini, nefesini\nbırakır ceketini.\n\nHerkes bırakacaktır ceketini…" + }, + { + "id": 285433.0, + "title": "83 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Kadeh bir bedendir ki, ondan can doğar,\nYasemine benzerken, erguvan doğar.\nHayır, yanlış söyledim; aslında şarap,\nAteşten gebe kalan bir sudan doğar! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 34056.0, + "title": "Şehir Tutkun, Yaban ve Sana Aşıktı", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Şehir tutkun, yaban ve sana aşıktı\nKarlı bir nehir gibi uzayan dalgınlığından\nuyandırmak için seni\nsiren sesleriyle ağlardı.\nOysa sen hep kalbine inerek sevdin\ngüzel ve sapık çocukları, \npolis ışıklarından dövmelerin oldu\nsüt teninde\nkırgın ve içe dönük sevişmeden\n\nSöz gelimi korkardın ölü kadınlara\nkar topu atan çelimsiz çocuklardan\nsaçlarındaki şeffaf papatyalar bile korkardı.\nRakı şişelerine sarılan gazete kağıtları kadar\nürkektin...\n\nAma sen istemezsen kimse ölmezdi.\nIspanya'yı baştan başa dolaşan, ayakları\nşimdi bir kurtlu\nçınar gibi dökülen ve Che'nin resmini her\nsabah yaşlı\nbir Rum kadınına zorla öptüren\nFransız Nuri bile hiç\nölmeyecek gibiydi..." + }, + { + "id": 70783.0, + "title": "Sone 126", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 6.0, + "poem": "Hey oğul, güzel oğul, avucunda kıskıvrak: \nVaktin dönek aynası, bir de saatli orak.\nSen ay gibi büyürken, serpilip gelişirken\nHepten çokmuş görünür kim varsa seni seven.\nYıkımlara egemen olan Doğa tanrıça\nSeni geri çekiyor sen hızla yol aldıkça: \nAmacı, hünerini sende kanıtlayarak\nZamanı rezil etmek, sefil anlara kıymak.\nŞimdi gözbebeğisin, ama kork ondan, çünkü\nTuttuğu hazinesi sonsuz onun olmaz ki.\n\nErtelese de er geç hesabı kapanacak: \nYapacağı ödeme sen olacaksın ancak." + }, + { + "id": 74506.0, + "title": "Karagün Dostu", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "biliyorum\nmatarada su\n torbada ekmek\n ve kemerde kurşun değil şiir\nama yine de\nmatarasında suyu\n torbasında ekmeği\n ve kemerinde kurşunu kalmamışları\n ayakta tutabilir\n\nbiliyorum\nşiirle şarkıyla olacak iş değil bu\ndalda narı\n tarlada ekini kızartmaz güvercinin gurultusu\nama yine de\ndişler arasında bıçak gibi parlar kavgada\n şiirin doğrultusu\n\ngöz gözü görmez olmuş\ntek bir ışık bile yok\nyürek bir yaralı şahindir\n döner boşlukta\nbelki bir şiir\nbir şiir kırıntısı\n çalar kapımızı umutsuz karanlıkta\n yoklar yüreğimizi\n iğilir yaramıza\n dağıtır korkumuzu\n\nve karşı tepelerden\n gürül gürül bir kalk borusu" + }, + { + "id": 16788.0, + "title": "Yılgın", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir sargın umut yakaladım onu kuşandım \nSerin mavi bir gökyüzü buldum onu kuşandım\nDenizde doğru sokaklar gördüm onları da kuşandım\nÜstlerine üstlük seni kuşandım\nTedirgindim namussuzdum deli deliydim\nUslandım.\n\nÜç dilim kavun kestim birini ben yedim\nKavundan üç dilim kestim birini yedim.\nBirini sana ayırdım kadın al birini sen ye\nSabah olsun sabah olsun ilk işim bu\nÖbürünü götürüp civcivlere vereceğim.\n\nSenin bir yönün var orada durur yaşarım\nBir de acun var ben içindeyim\nBen içindeyim tüm itlikler sahanda yumurtalar onun içinde\n\nOrospular içinde Hurşit Bey içinde sen içindesin\nÜç dilim kavun kestim birini sen ye\nKabuğunu at Hurşit Bey'i at itlikleri at\n\nDurup durup sana sesleniyorum." + }, + { + "id": 50756.0, + "title": "Han Yü Yazıtı", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 5.0, + "poem": "Bir Çin erkeni yaşadığım evin üstündeki gök.\nHey, sıkıntının pencereleri! Beyazsakal. Sığınaklara girin! \n\nBenim ülkemin güney sınırına yakın bir deniz sık sık kabarmakta.\n\nÖlüyor musunuz, büyüyorum? \nSabahın kuyruğunda sizi bekliyorum.\n\nİyi dedim az sonra sevgiye girdik. Kırmızı, rüzgârın elleri.\nÇou dukası beyaz.\n\nHey, yağmur! Doğa, hey! Girin sığınaklarınıza! \n\nBaskıyı yazacağım." + }, + { + "id": 72613.0, + "title": "Elimde Olsa", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Elimde olsa bu dunyayı kücümserdim İyisinede kotüsünede yuh cekerdim Daha dogrusu bu asağılık yere Ne gelirdim ne yaşardım ne ölürdüm" + }, + { + "id": 104499.0, + "title": "Gel", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Bağlandı yollarım, kaldım çaresiz\nGayri dünya bana aralandı gel\nDerildi defterim artsız arasız\nÜst üste dizildi sıralandı gel\n\nYâri görse idim haftada ayda\nSevip ayrılmaktan ne buldum fayda\nAzrail göğsümde canım hay hayda\nCiğerimin başı yaralandı gel\n\nKarac'oğlan der ki başa yazıldı\nGözüm yaşı ceyhun oldu süzüldü\nKefenim biçildi, kabrim kazıldı\nMezarımın üstü karalandı gel" + }, + { + "id": 84870.0, + "title": "Akdeniz Pencereleri", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Açın pencereleri açın\nakdeniz'de sabah oluyor\nküçük harfli musa\nhep böyle gökyüzünde\n\nKıvanç duyuyorum bu akçalı güneşten\nçürümüş bankalar borsalar\nbirazdan açılacak yeryüzüne\nayaklarımız altında kezlerce deniz çayımızı içerken\n\nOn beş kuruş uzattı seninki\non beş kuruş bir gazete\naydınlık yüzlü bir kadn bize sesleniyor\nbirdendire\n\nAkdeniz akdeniz'de çay içerken yaratılıyor\nşu bizim dev dudaklı\nve küçük harfli musa için\naçın pencereleri açın." + }, + { + "id": 14054.0, + "title": "Yolcu", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "I/\nGün ağarmadan yola çık\nsislenmeden bütün dağ taş\nDönüp dönüp bakma artık\nbir ozan gibi ayrılığa düş\n\nDehşetli bir acıdır belki\nuçurum, orman ve rüzgar\nve ağzında kuş tüyleri\ntaşıyarak geçen bulutlar\n\nNeyi bırakmışsan geride\nbir kül yığınıdır şimdiden\nömrün gibi savrulup gider işte\n\nAma ıslığını unutma sakın\nbir türküdür yine de\nyolcuya en çok yakışan\n\nII/\nDağın eteklerine vardığında\nşöyle bir dur ve soluklan\nsonra meşeliklerin orada\nsırtüstü uzan gün batarken\n\nDinle bir an ormanı ve suyu\nbaşlayacaktır az sonra\ndoğanın yabanıl konçertosu\nhışırtılar içinde kalacak ova\n\nKayıp giderken bulutlar\nusulca sokulacak yüreğinin\ngizli geçitlerine bir rüzgar\n\nBuğulu türküler duyacaksın\nve aşk çılgınlıklar bekleyecektir\nyolları uçurumla kesilenlerden\n\nIII/\nDizginlerinden boşanmış bir at\ngibi soluk soluğayken doğa\nsoluğun yetiyorsa yaylanıp tut\nyelesini ve katıl rüzgara\n\nUnutma ki yalnız değilsin\nyüreklendiriyor seni aşk\nve birdenbire boşanan\nbu çılgın sağanak\n\nAşk ile sağanak\nhep aynı kokuyu taşıyacak\nhangi kentte bir koklasan\n\nYolculuklar özetleyecek ömrünü\nGülüşü ve hüznü sürükleyen büyü\nelinde bir gül olacak sevdiğinin" + }, + { + "id": 1343159.0, + "title": "Ararsın Diye Bekledim", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 8.0, + "poem": "Kırksekiz Saat Boyunca\nArarsın Diye Bekledim\nKısa da Olsa Bir Hatır\nSorarsın Diye Bekledim\n\nGece Diye Verdin Sözü\nGündüze Kapadım Gözü\nTam İki Gündür Gökyüzü\nKararsın Diye Bekledim\n\nSen Tutuşturdun Çırayı\nSonra Uzattın Arayı\nKendi Açtığın Yarayı\nSararsın Diye Bekledim\n\nDost O Ki Dostu Kayıra\nAkı Karadan Ayıra\nŞer Bildiğini Hayıra\nYorarsın Diye Bekledim\n\nYeşertip Gönül Bağını\nDelip Feleğin Ağını\nKör Şeytanın Bacağını\nKırarsın Diye Bekledim\n\nHer Kim Ki Sözünün Eri\nKonuşmaz İleri Geri\nŞayet Varsa Engelleri\nYararsın Diye Bekledim" + }, + { + "id": 48447.0, + "title": "Fitilli", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "İçerimde bir bokluk var\nyıkıyorum, yıkıyorum, yıkılmıyor.\n\nYüzümde bir maske var\nÇekiyorum, çekiyorum, çıkmıyor.\n\nBöğrümde bir ölü çocuk\nÖlüyorum, ölüyorum, ölmüyor.\n\nGözümde bir çakmak var\nÇakıyorum, çakıyorum, çakıyor\n\nSuratınıza!" + }, + { + "id": 2032579.0, + "title": "Çiçeğe Arı Arıya Asel", + "poet": "Levni", + "rating": 7.0, + "poem": "Çiçeğe arı arıya asel\nAptala boru boruya gazel\nŞaire türkü türküye güzel\nGüzele gerdan ne güzel uymuş\n\nKavuğa sarık sarığa sümbül\nKöçeğe yanak yanağa kakül\nBahçeye güllük güllüğe bülbül\nBülbüle efgan ne güzel uymuş\n\nKediye fare fareye kovuk\nMeclise kelam kelama doruk\nHastaya çorba, çorbaya koruk\nKoruğa havan ne güzel uymuş\n\nYemeğe sahan sahana kalay\nFakire kibar kibara saray\nHünkara vezir vezire alay\nAlaya kaftan ne güzel uymuş\n\nKapıya kilid kilide miftah\nDervişe hırka hırkaya külah\nKahveye yaran yarana meddah\nMeddaha yalan ne güzel uymuş\n\nYayana atlı atlıya koşu\nDallıya kuşak kuşağa poşu\nSohbete helva helvaya turşu\nTurşuya soğan ne güzel uymuş\n\nYağlıya nakış nakışa ipek\nÜstada hüner hünere emek\nLevni ye güzel güzele döşek\nDöşeğe yorgan ne güzel uymuş" + }, + { + "id": 26910.0, + "title": "Taşlama", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben melamet hırkasını kendim giydim eynime\nAr u namus şişesini taşa çaldım kime ne\n\nGah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi\nGah inerim yeryüzüne alem seyreder beni\n\nGah giderim medreseye ders okurum hak için\nGah giderim meyhaneye dem çekerim kime ne\n\nSofular haram demişler bu aşkın şarabına\nBen doldurur ben içerim günah benim kime ne\n\nSofular secde ederler mescidin mihrabına\nBenim ol dost eşiğidir secdegahım kime ne\n\nNesimi'ye sordular kim yarin ile hoş musun\nHoş olayım olmayayım o yar benim kime ne\n\n," + }, + { + "id": 42952.0, + "title": "Kaside", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Seni sevmeseydim\nBu şiiri yazmayacaktım\nBu sayfa boş kalacaktı\nSeni tanımasaydım" + }, + { + "id": 3299.0, + "title": "Cezayir Türküsü", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Ya Allah\nYa Allah derim ki\nTitrerim\nKara sesimden\nYa Allah.\n\nYa su\nAkar da aydinligin uzak anilarimdan\nSirildar yüregimde ünlü korsanlarin dalgalari.\nYüce sultanlarin kiliçlari parlar yüzümde\nYa su, anliyor musun?\n\nBurasi Cezayir, ya çöl,\nDevelerin binlerce yil tasidigi, atalardan,\nSevgi,\nUs,\nKisiligim ya çingirak.\n\nYildizlar kötü olacaklarin üçgenlerinde\nYok etmis üç yönü.\nYedi yönü var etmis mutsuz kisiliginde yildizlar,\nAma uyukluyorum iste\nYa dönence, aglamak dururken.\n\nYa hurma, tadin yok gayri,\nNice saklasan yalnizligi\nKoyu yesilligini büyütsen nice,\nYitmis güzelligimiz\nYa hurma, elim ayagim aci.\n\nNasil haykiriyor çignenmis kumlar, duyuyor musun?\nYa ana kalk\nYa kadin yürü\nYa ogul kos\nBir anlamin gereken kurtulusuna.\n\nKurt iskeletlerince çirkindirler simdi,\nÖlülerim vurulmuslar alinlarindan,\nDüsmüsler Akdenize dogru.\nÖzgürlükleri kalmamis artik\nAl benim ölülerimi, ya gece.\n\nYa toprak ko beni gideyim gideyim,\nVarmislarin ardina öcül öcül.\nVe küçücük ve eski ve yirtik bayraklar arasindan,\nYa gök\nAl beni." + }, + { + "id": 99903.0, + "title": "İsmi Olmayan Şiirler 2", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 6.0, + "poem": "Sabah iskambil atar kahvede, aksam domina...\n\n..........\n\nKoylunun bir seyi yok, sihhati, ahlaki bitik; \nBak o sirtindaki mintan bile tiftik tiftik.\n\nBir kemik, bir deridir olmedi kaldiysa diri; \nNerde evvelki refahin ancak onda biri? \n\nDam cokuk, arsa rehin, bahceyi icra ister; \nBir kalem borca bedel faizi defter defter! \n\nHic bakim gormediginden mi nedendir, toprak, \nVerilen tohmu da inkar edecek, oyle corak, \n\nBire dort aldigi yil koylu emin ol, kudurur:\nHar vurur bitmeyecekmis gibi, harman savurur.\n\nUgramaz, gun kavusur, citine yahut evine; \nSabah iskambil atar kahvede, aksam domine.\n\nMuhtasar, gayr-i mufid ilmi kadardir dini; \nNe evamir, ne nevahi, secemez hicbirini.\n\nNamazin semtine bayramlarda ugrar sade; \nHic su gormez yuzunun dusmanidir seccade.\n\nHani, uc bes kisiden fazla musalli arama; \nMescid ambarlik eder, baska ne yapsin, imama! \n\nOkumak bahsini gec, Cunku o defter kapali, \nBir redif zabiti mektepleri debboy yapali, \n\nSitma, fuhus, icki, kumar, turlu fecayi' salgin...\nSonra soylenmiyecek sekli de var hastaligin.\n\nBir taraftan bulanir levse hesapsiz namus; \nBir taraftan serilir topraga milyonla nufus.\n\n..........\n ASiM: SAFAHAT-6.Kitap\n 1919" + }, + { + "id": 2234415.0, + "title": "Çok Şükür", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 9.0, + "poem": "Deli gönül, neyi özler durursun? \nAcınacak dostun, cananın mı var? \n\nDünya yansa yorganın yok içinde,\nHarap olmuş evin, dükkânın mı var? \n\nHatır, gönül bulamazsın birinde,\nDama dedi dişisinde, erinde,\n\nVatan dedikleri yangın yerinde,\nİnsanlığa hâlâ imanın mı var? \n\nNene yetmez senin şu kuru kaval? \nPir aşkına sıkıldıkça durma, çal.\n\nMalta'daki kurnazlardan ibret al,\nParan mı var, bağın, bostanın mı var? \n\nSana giren, çıkan nedir, be dürzü? \nBe Allah'ın numunelik öküzü! \n\nBen mi yuttum on dört bin okka düzü,\nBekri Mustafa'dan fermanın mı var? \n\nNe uymazsın zamaneye be domuz? \nKırk senedir.... ne verdin omuz.\n\nNâzır olmuş desem sana ıstakoz,\nReddedecek kılıç, kalkanın mı var? \n\nÇünkü neden? Dalyanın yok, ağın yok,\nBir tek hamsi kızartacak yağm yok.\n\nOcağın yok, dalın yok, budağın yok,\nYoksa Gökalp gibi Turan'm mı var? \n\nUyanmadın gitti, dalgın uykudan,\nSana ne be âlemdeki kaygudan? \n\nDem vurursun siyasetten duygudan,\nBeynelmilel bir imtihanın mı var? \n\nFeylesofum dedi herif, pap çıktı,\nNâzır oldu, saman sattı sap çıktı.\n\nReçetede şurup yazdı, hap çıktı,\nYutmayacak yoksa, âyanın mı var? \n\nİspermeçet-zade, Kirpi, Pehlivan\nYanaşması, o bayraklı Kahraman. \n\nSadrazamlar içinde en düztaban”\nİmzacılar başı Mervan'm mı yar? \n\nÇal nayını, ferahnakte ver karar.\n...n nazır...rın müsteşar.\n\nKumda oyna çöp batmasın aşikâr\nDüşünecek senin zamanın mı var? \n\nKendi cihanında bak sen keyfine,\nKulak asma halkın hayfa-hayfine.\n\nTanburuna, kemanına, define\nSen de katıl, neyde noksanın mı var? \n\nŞu kırk yıldır senin daran alındı,\nSuratına yüz bin kara çalındı,\n\nNasıl olsa şu bokluğa dalındı\nNeyzen’den de büyük isyanın mı yar?" + }, + { + "id": 1623978.0, + "title": "Hissen Yok Bu Akşamda Senin", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 6.0, + "poem": "Hissen yok bu akşamda senin\nsen öğleden beri\nbu renk renk\nbu çeşit çeşit söylenen şarkının\nartık haricindesin.\n\nTankın gölgesi uzandı üstüne kadar,\nnerdeyse, habersiz gün batacak.\nTamamen çekmiş göğsünden akan kanı\nbüyük ve mütehammil toprak.\nHer şeyin ne kadar şikâyetsiz\nsaatin hâlâ işliyor bileğinde,\nonu akşamdan akşama kurardın,\ntabii biraz sonra duracak.\nBugün günlerden cumartesi,\ndün yazdığın mektup,\nancak, dört gün sonra eline değecek karının.\nSenin orada eskisi gibi sesin işitilecek,\nsesin teselli edecek\ndüşünür gibi gülecek,\nkısaca: Yaşayacaksın.\nÇocuğun o akşam yazdığı cevapta\nbahsedecek çiçek açtığından\nbahçenizdeki ağaçların.\n\nGüneş battı,\nyıldızlar doğacak biraz sonra,\nşimdi karnın acıkmış olacaktı.\nÇantanda tayının ve konserven var,\ncebinde, yemekten sonra içecek sigaran.\n\nDüşman bozguna uğratıldı arkadaş,\nmısralarımda olsun uyan! .." + }, + { + "id": 20712.0, + "title": "Hani Ya", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Gözüne mil çekersen\nGörünür gerçek dünya\nAynalarda sen, hep sen\nDost, sevgili, hep riya..!\n\nKaç, kurtul kelimeden\nAğlamdan,gülmeden !\nHani ya sen ölmeden,\nÖlecektin, hani ya....?" + }, + { + "id": 49306.0, + "title": "Karnım Tok Benim", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Ta ezelden ırgat oğlu ırgatım\nBeylik gibi asaletim yok benim\nBulgur yerim su içerim kime ne\nİt yalına şükür karnım tok benim\n\nHöllükte büyüdüm, beşikte yattım\nEmeksiz şerefi sevene sattım\nZehir zıkkımı memede tattım\nDostlarımdan düşmanlarım çok benim\n\nİliğimden çıkmaz tezek dumanı\nGün oldu aş yaptım çayır çimeni\nÇektiğimde kırk yamalı tumanı\nSevgilimdir tüfek benim ok benim\n\nBir fidan ki kesilince bitmez mi? \nDallarında nice kuşlar ötmez mi? \nBir yiğide bir kör ocak yetmez mi? \nNeme gerek kömür benim kok benim\n\nMahzuni'yi mengeneye germişler\nBaş ucuna sorgucuyu dermişler\nÖlsün diye bana ceryan vermişler\nZencirimi yakar gider şok benim." + }, + { + "id": 593069.0, + "title": "Zaman", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Nedir zaman, nedir? \nBir su mu, bir kuş mu? \nNedir zaman, nedir? \nİniş mi, yokuş mu? \n\nBir sese benziyor; \nArkanız hep zifir! \nBir sese benziyor; \nÖnünüz tüm kabir! \n\nBelki de bir hırsız; \nİzi, lekesi var.\nBelki de bir hırsız; \nO yok, gölgesi var.\n\nAnnesi azabın,\nSonsuzluk, şarkısı.\nAnnesi azabın,\nCinnetin tıpkısı.\n\nİçimde bir nokta; \nDönüyor aleve.\nİçimde bir nokta; \nBeynimde bir güve.\n\nAkrep ve yelkovan,\nVarlığın nabzında.\nAkrep ve yelkovan,\nYokluğun ağzında.\n\nZamanın çarkları,\nSizi yürütüyor! \nZamanın çarkları,\nBeni öğütüyor.\n\nZaman her yerde ve\nHer şeyin içinde.\nZaman her yerde ve\nAcem'de ve Çin'de.\n\nKime kaçsam ondan; \nHa yakın, ha ırak? \nKime kaçsam ondan; \nYa sema, ya toprak...\n\n(1936)" + }, + { + "id": 51438.0, + "title": "Eser", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir insan öldü mü ondan kalacak eseri, \nBir eşek göçtü mü ondan da nihayet semeri." + }, + { + "id": 2123409.0, + "title": "Sahra", + "poet": "Abdülhak Hamit Tarhan", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir zamanlar karargâhım idi\nBedeviler gibi beyâbanlar; \nBuna mucib de iştibâhım idi; \nNasıl imrar-ı vakt eder anlar.\nBelde halkında görmedin hayfa\nGördüğün ünsü ehl-i vahşette! \nBedevîler sukûn u rahatte; \nSürdüğü daima ganemle sefâ.\nBeledî muttasıl esir-i cefâ; \nİntiâş aleminde zulmetde! \nBiri endişeden aman bulmaz; \nBiri endişeye zaman bulmaz." + }, + { + "id": 33856.0, + "title": "Hicret Burcundan", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 7.0, + "poem": "Elveda Vatanım; doğduğum toprak\nBedenimin eczası; \nAkan suyu biten meyvası\nDamarlarımda kan olan! \nAcizlendiğimde gözyaşları dökerek\nÜstünde umutlar yeşerttiğim; \nSokaklarını, bahçelerini, çeşmelerini\nEzbere bildiğim.\nAnılarımın tarlası; \nKimliğimin mayası; \nÇocuklarımı büyüttüğüm; \nKadınımla paylaştığım; \nAnamı babamı emanet ettiğim toprak, \nElveda!" + }, + { + "id": 40257.0, + "title": "Ankara'da", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "I\n\nKumrular sokağı hüzzamdı bir zaman\nKale'ye rast vaktinde çıkılırdı\nGariptir, Sezenlerdeki hanende\nÇekip gitti Sarguttan bir ay önce\n\nII\n\nPosta caddesi, Taşhan, Karpiç ve diğerleri\nAma artık meyhaneler kalmadı Ankara'da\nBelki bundandı Cemal Süreya'nın Kızılay'da\nHuzursuz bir zürafa gibi dolaşması" + }, + { + "id": 8361.0, + "title": "Öyle", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 7.0, + "poem": "Öyle seveceksin ki,\nkoskocaman dünyada\ntek başına kalınca\nsevdiklerin seni yalnız bırakmasın...\nGün ışığı parmaklığı söküp atsın,\ntaş duvarlar,\nha var\nha yok..." + }, + { + "id": 24144.0, + "title": "Bir Gün Baksam Ki Gelmişsin", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir gün baksam ki gelmişsin.. \nBir güvercin gibi yorgun uzaklardan yar. \nGözlerinde bir bitmez,bir tükenmez güzellik \nSaçlarında ilkbahar.. \n\nBir gün baksam ki gelmişsin... \nGülüşünde taze serin bir rüzgar \nEllerin yine eskisi kadar güzel \nÇiçek açmış dokunduğun bütün kapılar... \n\nBir gün baksam ki gelmişsin... \nHasretin içimde sonsuzluk kadar. \nŞaşırmış kalmışım birdenbire çaresiz. \nDökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar. \n\nBir gün baksam ki gelmişsin.. \nNe yüzünde bir gölge, ne dilinde sitem var. \nTozlu pabuçlarını gözlerime sürmüşüm \nBenim olmuş dünyalar..." + }, + { + "id": 6915.0, + "title": "Geyikli Gece", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 9.0, + "poem": "Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta\nHerşey naylondandı o kadar\nVe ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı\nAma geyikli geceyi bulmadan önce\nHepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.\n\nGeyikli geceyi hep bilmelisiniz\nYeşil ve yabani uzak ormanlarda\nGüneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan\nHepimizi vakitten kurtaracak\n\nBir yandan toprağı sürdük\nBir yandan kaybolduk\nGladyatörlerden ve dişlilerden\nVe büyük şehirlerden\nGizleyerek yahut dövüşerek\nGeyikli geceyi kurtardık\n\nEvet kimsesizdik ama umudumuz vardı\nÜç ev görsek bir şehir sanıyorduk\nÜç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza\nCaddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları\nKadınların kocalarını aramasını seviyorduk\nSonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz\nBilir bilmez geyikli gece yüzünden\n\n 'Geyikli gecenin arkası ağaç\n Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü\n Çatal boynuzlarında soğuk ay ışığı'\nİster istemez aşkları hatırlatır\nEskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş\nŞimdi de var biliyorum\nBir seviniyorum düşündükçe bilseniz\nDağlarda geyikli gecelerin en güzeli...\n\nHiçbir şey umurumda değil diyorum \nAşktan ve umuttan başka\nBir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı\nBelleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.\n\nBiliyorum gemiler götüremez\nNeonlar teoriler ışıtamaz yanını yöresini\nÖrneğin manastırda oturur içerdik iki kişi\nYa da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek\nÖpüşlerimiz gitgide ısınırdı\nKoltuk altlarımız gitgide tatlı gelirdi\nGeyikli gecenin karanlığında..\n\nAldatıldığımız önemli değildi yoksa\nHerkesin unttuğunu biz hatırlamasak\nGümüş semaverleri ve eski şeyleri\nSalt yadsımak için sevmiyorduk\nKötüydük de ondanmı diyeceksiniz\nNe iyiydik ne kötüydük\nDurumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa\nBaşta ve sonda ayrı olduğumuzdandı...\n\nAma ne varsa geyikli gecede idi\nBir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecendan\nBir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda\nKesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında\nBüyük otellerin önünde garipsiyorduk\nÇaresizliğimiz böylesine kolaydı işte\nHüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız\nÖrneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk\nYahut bir adam bıçaklasak\nYahut sokaklara tükürsek\nAma en iyisi çeker giderdik\nGider geyikli gecede uyurduk\n\n 'Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede\n İmdat ateşeleri gibi ürkek telaşlı\n Sultan hançerleri gibi ay ışığında\n Bir yanında üstüste üstüste kayalar\n Öbür yanında ben'\nAma siz zavallısınız ben de zavallıyım\nDomino taşları ve soğuk ikindiler\nÇiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık\nGölgemiz tortop ayak ucumuzda\nSevinsek de sonunu biliyoruz\nBorçları kefilleri bonoları unutuyorum\nİkramiyeler bensiz çekiliyor dünyada\nDaha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum\nOturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum\nİyice kurulamıyorum saçlarını\nBir bardak şarabı kendim için içiyorum\n 'Halbuki geyikli gece ormanda\n Keskin mavi ve hışırtılı\n Geyikli geceye geçiyorum'\n\nUzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum." + }, + { + "id": 82537.0, + "title": "İstanbul Şehremini Cemil Paşa'ya", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 6.0, + "poem": "Bütün hayatı uyur bir sema-yı mühmelde\nGeniş ufukları efsanevi hikayelerin\nTasavvur ettiği gökler kadar beyaz, narin,\nMinarelerle müzeyyen, sevimli bir belde...\n\nO mai dalgaların bu sesiyle perverde\nSevahilinde güler ruhu başka bir denizin,\nGezer bu levhaya ait bir ihtiram-ı hazin\nMelul hisli mükedder nazarlı gözlerde.\n\nBütün bedayi'-i ezman, nefais-i a'sar\nBu mai çehreli İstanbul'un beyaz ve uzun\nUfuklarında bulur penah si'r ü füsun\n\nDalınca gözlerim ağlar bu hüsn-i sakinde; \nBu beldenin uyuyan bir başka güzellik var\nBütün tulu' ve gurubunda, subh u leylinde" + }, + { + "id": 61522.0, + "title": "Rüzgar Saati", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 5.0, + "poem": "Adam senin böyle ilk gündüzden\nSulayıp biçtiğin çayır çimen\nÜç güne kalmaz tazelenir\nAdam senin böyle kuşluk vakti\nÜrküttüğün serçeler -iş olsun-\nAkşama kalmaz unutur\n\nBenim bir nokta kırılmışlığım\nGözlerimin ardında büyür durur\n\nAklım ıslıklarla türkülerle\nRüzgar saatleri evde tutamam\nEssin esmesin yollardadır\nRüzgar saatleri evde tutamam\nSerseriler gibi anılarımı\nSokaklar doldurur\n\nTepeden tırnağa bir usanmışlık\nAnı ne bellek ne\nBu şehirden bu parktan uzakta\nNeresi olsa olur\n\nYorgun çayırlar serçeler, yorgunum\nNasıl taşısam ellerimi şimdi\nDamda saçakta bacada bir mavi\nSallana sallana uyur\n\nAdam senin sulayıp biçtiğin\nÇayır çimen değil bir başka\nO makasında suyunda\nOturup kalktığın düşündüğünde\n-Öleyim fal değil bilmişlik değil\nGün gibi ortalıkta-\nAllahın şeytanın odur" + }, + { + "id": 450.0, + "title": "Boğulan Şair", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 5.0, + "poem": "Senin seyircilerin düşman \nSenin yargıcıların düşman\nÖylesine yenmek zorundasın ki \nKıl payı bırakmadan\n\nSayısız genlerle donatmalısın \nİmgeden kristallerini\nKi kamaşsın gözleri\nYüreğinden yansıyan ışıltılardan\n\nElmasını öyle yontmalısın ki sözcüklerden\nBakırı kükürdü çevirip altına\nKi gözlerini alsınlar da kör olsunlar\nKanının akkora kesmiş parıltılarından\n\nHer şair gibi değilsin sen \nİşin zor ki ne zor\nYargıcıların bakışlarında parlıyor \nKeskin dişleri köpekbalıklarının\nHer şairin bir çalgısı var\nSenin tek çalgından duyulmalı orkestralar\n\nHer şair senin gibi değil\nİşin zor ki ne zor\nSeyircilerin tırnakları sende\nYargıcıların dişleri sende\nHer şairin bir sesi var \nSenin sesinden haykırmalı korolar\n\nYine de yenik sayarlarsa\nYok sayarlarsa yine de\nÖylesine yok olmalısın \nTaksınşar nişan diye cinayetlerini\nŞiirin koynundayken suç üstünde\nSeni boğdukları zaman" + }, + { + "id": 42630.0, + "title": "Doğmadan Önce", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Sormuşlar “ezelde aşk var mı? ” diye\nBen kalpten vuruldum doğmadan önce.\nİster azap deyin ister hediye\nMeçhule sürüldüm doğmadan önce.\n\nYılmadan ben bana beni anlattım\nGünahı tövbeyle yıkayıp attım\nEbed kapısında ölümü tatdım\nKefene sarıldım doğmadan önce.\n\nGönlüme sevdanın güneşi doğdu\nŞüphe iklimimi ışığa boğdu\nİlk yağmurum Kâlûbelâ’da yağdı\nBulandım duruldum doğmadan önce.\n\nSevdim, sevgiliye giden yol uzun\nŞerbetini içtim ateşin, buzun\nBazen girdabına düştüm sonsuzun\nÇok öldüm-dirildim doğmadan önce.\n\nDuydum ki var varmış, yok yokmuş güya\nGerçeği alt etti gördüğüm rüya\nKendi kopyam imiş meğer şu dünya\nDüşündüm, yoruldum doğmadan önce.\n\nEzelde, ebedde aşkı gördüm ben\nMezarda, mabette aşkı gördüm ben\nGazapta, rahmette aşkı gördüm ben\nAşk ile karıldım doğmadan önce.\n\nYasaklı Rüyalar(sh.100)" + }, + { + "id": 45739.0, + "title": "Gülüşün", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 8.0, + "poem": "Al ekmeği benden\nistersen havayı da; \nama gülüşünden mahrum etme beni.\n\nKoyma gülsüz\nve çiçeksiz beni,\nsevinciyle coşarak\nparıldayan sudan\nve senden yayılan\ngümüşün kıvılcımlarından.\n\nBu çetin ve uzun kavgamdan\nyorgun gözlerle dönerim\nve görürüm ayaklar altında\nbu değişmeyen toprağı; \nama o sevecen gülüşün\nyükselir gökyüzüne peşimden\nve ardına dek açar\nyaşamın tüm kapılarını benim için.\n\nSevdalım, zifiri karanlıkta bile\ngülümse bana\nve ansızın saçılıyorsa\nkanım sokak taşlarına,\ngülüver\nçünkü gülüşün eştir\nyalın bir kılıca.\n\nSonbaharda denizle birlikte\ngülüşün coşturmalı\nköpüren çağlayanını.\nVe sevdalım baharın\nbeklediğim çiçek gibi\ngülüşünü ararım\nmavi çiçeği, gülü\nyurdumdan seslenen.\n\nGül gecenin şavkında\ngündüzün aydınlığında\ngül yamru-yumru\nsokaklarında adanın,\ngül sana sevdalanmış\nşu ipe-sapa gelmez adamın bakışında,\nama ben gözlerimi açtığımda\nve de kapadığımda onları,\nve ayaklarım götürüp\ngeri getirdiğinde beni\nal benden ekmeği, havayı,\nışığı, baharı,\nama mahrum etme \ngülüşünden beni\nişte o zaman ölürüm gayri." + }, + { + "id": 1016606.0, + "title": "Rektör Müsveddesine", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bugün lüks otomobilde, yarın ağaç saldasın,\nSöyle be ağzı bozuk, sen hangi kanaldasın? ..\nDolaşıp duruyorsun, serçe misin karga mı? ..\nŞimdiki yerin belli, yarın hangi daldasın? ..\n\n14.08.2008" + }, + { + "id": 2273.0, + "title": "İnanmak", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Bardaktan seni içmek\nSeni teneffüs etmek havada...\nDolaşmak,dolaşmak sana dönmek\nSeni bulmak yuvada...\n\nYolumuzda aylar, yıllar\nBasamak basamak...\nBasamakların çıkamadığı yere \nKanatlarınla çıkmak...\n\nBoşaltmak takvimden günleri\nGünlerin üstünden yollara bakmak\nRüzgarla esmek, sularla akmak...\n\nBaharı yollamak yollara\nAlıkoymak bir nisanın tadını...\nDışarda herkes gibi seslenmek sana\nVe koynunda söylemek asıl adını...\n\nİnanmak,inanmak,inanmak\nNinnilerinle uyuyup,türkülerinle uyanmak..." + }, + { + "id": 55000.0, + "title": "Annelik Oyunu Bitti / Otobüsümüz Yolun Kenarında Öylece Duruyordu", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Otobüste sevgi yoktu. Orada herkes kendine ve birbirine düşmandı. İşte bu yüzden otobüsteki insanlar birbirlerine en kötü yüzlerini göstermekten çekinmiyorlardı. Şoför en acımasız tavrıyla yolcuları durmaksızın azarlıyor, genç öğrenci başının dibinde artık ayakta durmaktan gücünü tüketmek ��zere olan yaşlı bir kadını görmezlikten geliyor; genç bir adam adeta bütün gövdesiyle, önündeki kızı habire sıkıştırıyor, açıkçası cinsel tacizde bulunuyor; üstü başı pis, üstelik kendi kendisine konuşuyor diye yaşlı bir adamın yanına kimse oturmuyor; gençten biri yanında kendisinden biraz daha kısa boylu birinin üzerine neredeyse abanıyordu. Bir sivil polis önünde oturan iki öğrencinin neler konuştuğuna kulak kesilmişti. Bir başkasının ayağına basan sonra asla özür dilemediği gibi ayağına bastığı kişiye adeta, “ayağımın altında ayağının ne işi var” der gibi bakıyor, herkes herkesi olup olmadık zamanlarda suçluyor ve aşağılıyordu... Evet, bu otobüste sevgi yoktu! ..\n\nBir duraktan genç bir kadınla, dokuz on yaşlarındaki oğlu bindi, otobüse... Kısa bir süre sonra avını bulmuş bir avcının heyecanıyla, “biletini at hanım” diye bağırdı bizim şoför. Genç kadınsa utanarak yolcuların arasına saklanmaya çalıştı. Şoför yine: “Biletini atmadın, bak kafam bozuluyor artık” diye öfkeyle çıkıştı. Biraz daha gittik ama çok geçmeden genç kadın ağlamaklı bir ses tonuyla: “Durun... Lütfen, burada inmek istiyorum” dedi. Otobüs durdu. Kadın, yanında çocuğuyla durak dışında, öylesine bir yerde indi aşağıya. Bu defa yüzünü örtmüş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Oğlu ise annesine sarılıp: “Anne ağlama, ne olur ağlama” diyordu habire. Otobüste ansızın bir sessizlik olmuş, herkes nefesini tutarak bu olayı izliyordu. Bu genç kadının varlığıyla kötü bir düşten uyanmış gibiydik. Oğluna sarılıp ağlayan bu genç anne yıllardır bastırdığımız duygularımızı hatırlatmıştı sanki bize.\n\nVe hemen sonra hiç beklemediğimiz bir şey oldu: Şoför otobüsün el frenini çekip aşağıya indi ve kadınla çocuğun yanına gitti ve onlardan özür dilemeye başladı. Duyuyorduk, şoför ağlayan kadına yaptığı işten çok bunaldığını, geçim sıkıntısı çektiğini, trafiğin ve yolcuların sinirlerini harap ettiğini, demin yaptıklarından pişman olduğunu söylüyor ve biletsiz olsa bile -ki şu an bu hiç önemli değildi- genç anneyi otobüse davet ediyordu. Genç kadınsa biraz önce çok aşağılandığını, çok utandığını, bir daha o otobüse binemeyeceğini söylüyordu.\n\nOtobüsün durduğu yerin biraz aşağısı deniz kenarıydı ve hemen oracıkta bir çay ocağı ve gökyüzü renginde masa örtüleri bulunan masalar vardı. Güneş ve rüzgâr bu çay bahçesini soylu bir neşeyle kucaklıyordu. Genç kadın çocuğuyla beraber biraz olsun soluk almak ve dinlenmek için bu çay bahçesindeki masalardan birine oturdu. Gözyaşları dinmişti. Şoförse onu bırakmıyor, yanına diz çökmüş özür dilemeye devam ediyordu, işte ne olduysa bu andan sonra oldu. Herkesin yüzü aydınlandı ve ortak bir kararla gideceğimiz yerlerden vazgeçip otobüsten indik, adeta koşar adım gökyüzü rengindeki örtülerle örtülü masaların olduğu çay bahçesine gittik. Genç kadının yanına diz çöken şoförün omuzuna vuran güneş ışığı, genç annenin o unutulmaz masum yüzü defalarca içimize işlemişti. Sanki birbirinden çok, ama çok farklı insanların içinde ne gariptir ki aynı ortak ses: “Artık yeter, bunca kötülük, bunca duyarsızlık yeter” diyordu.\n\nNitekim şimdi hemen herkes genç anneyi teselli ediyor, sakinleşmesi için çaba harcıyordu. Genç kadın bu yakınlığımızdan cesaret alıp durumunu güçlükle de olsa anlattı. Kocası siyasi mahkummuş, yıllardır cezaevindeymiş, kendisi işten çıkartılmış, günlerdir iş aradığı halde bulamıyormuş, evde hiç yiyecek bir şey kalmamış, çocuğunu annesine götürüyormuş, otobüs bileti alacak parası yokmuş. Genç kadın bütün bunları anlatınca bir anda herkes garip bir duygusallığa kapıldı ve deminki dehşet otobüsünde uyanan kötü ruhları için birbirlerinden özür dilemeye başladılar. Yalnızca çok genç insanlarda görülür bu duygusallık; o kötücül mantık yoktur. İyi ki de yoktur, göğüsleri heyecanla inip kalkar..." + }, + { + "id": 1289356.0, + "title": "Mutluluk Ve Rüya", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 5.0, + "poem": "Sen ikimizi rüyada çok gördün\nBeraber mihraba erdiğimiz gün,\nKendini Gelin, beni de Damat.\nUyanırken onca aldım ağzından,\nBeklenmedik andı işte o zaman,\nAlabilindiğince öpücük, vuslat.\n\nEn içten mutluluk, duyduğumuz tin,\nKösnüsü kimi aşırı engin saatlerin\nİçlerinde basiretle uçtu gitti sanki.\nNeye yarar, tadını çıkarsam da şimdilerde? \nÖyle kor zevkler kaçar ki kimi düşlerde,\nBütün neşeler yalnız tek bir buse gibi." + }, + { + "id": 3336.0, + "title": "Bilemiyorum", + "poet": "Ziya Osman Saba", + "rating": 6.0, + "poem": "Bilemiyorum yıllardır neredeyim? \nHergün yediğim ekmek, susayıp içtiğim su,\nKolundan tutup gitmek istediğim kadın,\nYaşamak kaygısı, gök hasreti, ölüm korkusu,\nVe Rabbim senin adın! \nYıllar var ki içindeyim hayatın.\nAnıyorum gençliğimi, özlüyorum çocukluğumu,\nFakat bilemiyorum yarını.\n\nBilemiyorum Rabbim, maksadını, kararını.\nHepimiz işte dünyadayız,\nYataktaki hastamız, topraktaki ölümüz; \nNeyiz, ne olacağız? \nBir şey bilmiyorum... Nefes almaktayım yalnız.\nRabbim! beni yaratmışsın,\nİnsan şeklinde görünüyorum,\nTerlerim yazın, üşürüm kışın,\nDüşünüyorum, düşünüyorum..." + }, + { + "id": 2428.0, + "title": "Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Sizin hiç babanız öldü mü? \nBenim bir kere öldü, kör oldum.\nYıkadılar, aldılar, götürdüler.\nBabamdan ummazdım bunu kör oldum.\nSiz hiç hamama gittiniz mi? \nBen gittim lambanın biri söndü\nGözümün biri söndü kör oldum.\nTepede bir gökyüzü vardı yuvarlak\nSöylelemesine maviydi kör oldum\nTaslara gelince hamam taslarına\nTaslar pırıl pırıldı ayna gibiydi\nTaslarda yüzümün yarısını gördüm\nBir şey gibiydi bir şey gibi kötü\nYüzümden ummazdım bunu kör oldum\nSiz hiç sabunluyken ağladınız mı?" + }, + { + "id": null, + "title": "Buğulu Atlas", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Bir şiirde, bir satır saklayabilir başka bir satırı\nNasıl ki bir kavşakta bir tren belki örter bir treni\n...\nAşkta, başka bir sitem saklayabilir bir sitem\nve küçük bir serzenişte, koskoca bir şikayet gizlidir belki\nBir adaletsizlik bir başkasını saklayabilir-bir sömürgeci bir başkasını\nBangır bangır bir kırmızı üniforma bir tane, bir tane daha! ”\n -Kenneth Koch-\n\nGöğünde aç kartalların, atmacaların yarıştığı tenha \nbir atlastan geldim…\nKıyamda, kıyamette namluların kuytu dağlarla öpüştüğü\nbir atlastan.\n \nYılları, yolları, yaşları yok \ngurbet yüzlü adamlardan,\nsur diplerinde bıçaklanan aşklardan…\n \n Yaşamı hiç bilmeden ölümü ezberleyen,\nbadem gözlü, sıtmalı çocuklardan; \nyazgısı uçurum çocuklardan...\n\n Zarif Dicle’de ve asi Fırat’ta,\nsıska keleklerde, kıl çadırlarda\ngüneşe sataşan adamlardan.\n\nMendillerde, halaylarda\ngülüşleri kundaklanan hayatlardan; \nyazgısı uçurum hayatlardan...\n \nDarmadağın yılları hüzne satılmış,\nburunları hızmalı, şarkıları figan,\ndoğurgan ve mübarek kadınlardan; \nyazgısı uçurum kadınlardan...\n\nOrada şarkılara akar katran,\nakar kan...\nOrada ihlâl ve iflah olmaz vata\n\nTarih susarken günahları,\nbıçak sırtında yaşanmış o ah’ları\nve aysız karanlıkları dağ başlarında.\n \nNicesi aylaklığa bağışlanmış, sefil; \nölüme, açlığa sebil.\nKiminin ergen bıyıklarında aşk taslakları.\n \nYa kederiydik kendimizin, \nya bir halkın kaderi; \nya şakağı ya şafağı bir halkın\nnamlular çarmıhında! \n\nÇünkü yok satıyorsa hayat,\nçok satıyordur erk, çok tüfek; \nYok satıyorsa nehirlerimizde şafağın ilk ışıkları,\nçok satıyordur şiddet, nefret, aşiret.\n \n İşte sürüldü şarjöre mermi, indi emniyet,\nkatıldı otuz bine bir daha\nyağmurlu bir sokakta delik deşik bir ceset.\n \nYaşasaydı kendinin kederi olacaktı,\nyaşasaydı belki bir gün torunlarıyla\ndolunaylı gecelerde yıldızlar sayacaktı…\n\nKenger toplarken ellerine diken batan çocuklar,\nbilmezlerdi gözleri bağlanıp kurşunlanan bir aşkın\nhazin bir ünlem bırakacağını hayata.\n Bilmezlerdi bütün melodramların yalan olduğunu\nçekirdek çitlenen eski yazlık sinemalarda.\n\nOnlar hâlâ gülümsüyorlar buğulu bir atlastan.\nAnıları damlıyor fotoğraflardan...\n\nBiz de geçtik o dağlanan ağıtlardan. \nBiz de göçtük kirden, pasaktan, hıncın ışıltısından.\nYakılmış köylerden, kesilmiş kulaklardan, \no kanlı ayinlerden, perişan ormanlardan; \nbiz de geçtik o murdar hayatlardan…\n \nHerkes gidecek elbet bu yavşak zamanlardan; \nbu kan revan, bu iğfâl akşamlardan…\n\n /V e a n t o l s u n k i, \nh i ç b i r k u r ş u n, h i ç b i r ç e l i k,\nh i ç b i r t o p r a k v e h i ç b i r v a t a n,\nd a h a k u t s a l d e ğ i l d i r i n s a n d a n! /" + }, + { + "id": 1160201.0, + "title": "Konuşan Zaman", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 7.0, + "poem": "Güneş uykuya dalarken\nUfuktan karanlığa kapı açılıyorsa\nYıldızlar geceyi kucaklarken\nAy gökyüzünde parlıyorsa\n\nGecenin çiği düşüyorsa sabaha\nİlk ışıkla buharlaşıp uçuyorsa semaya\nGökyüzünde beyaz bulut, siyah oluyorsa\nKızgın bir ateş olup şimşekler çakıyorsa\n\nRüzgarla karışıp fırtına oluyorsa\nDev yelkenler onunla doluyorsa\nHer bir damla toprakla buluşuyorsa\nSarı benizler, çatlak yüzler, canlanıyorsa\n\nYeşil ot, çepecevre sarıyorsa\nToprak onu bağrına basıyorsa\nHer canlı bu zamanda yaşıyorsa\nAnlamaz mı bu evrende boşluk yok" + }, + { + "id": 37481.0, + "title": "Bir Daha Ölmek", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "o yaşamak kadar güzel kadın \nbana ölümü hatırlatıyor\nonu her gördüğümde \n''ya ölürsem'' diyordu \nya ölürsem \nbu kadın benim için ağlarsa \n\nbilsem bana acımayacağını \nbeni unutacağını bilsem\nbu kadar ölümü düşünmezdim\no yaşadıkça ölüme inanasım geliyor\n\ncenazeme çiçek göndermeyin \nçünkü ozaman tabutumda olmayacağım \nkalabalık arasında sizde varsınız \nbilinki yanınızdayım\nmezarlığa kadar yürüyeceğiz el ele\navuçlarımızda bütün sıcaklığımız \nöyle şiirler okuyacağımki size \nöldüğüme inanmayacaksınız\n\nbembeyaz bir kefene saracaksınız beni \nölmeyeceğim \ntahta bir tabuta koyacaksınız beni \nölmeyeceğim \nüzerime toprak atacaksınız kürek kürek\nyine ölmeyeceğim\nsonra sağır sessizliği içinde zamanın \nbir bir bırakıp gideceksiniz beni\nölmekten beter olacağım \n\ndemek o beni sevmiyor\ndemek o beni anlamıyor\nbana içkimi verin \nbana kadehimi verin\nbana ellerimi verin\nonun şerefine kadef kaldırır gibi\nbir daha \nbir daha ölmek itiyorum" + }, + { + "id": 27774.0, + "title": "İnanmadın", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Yüreğinin çöllerine,\nNehir oldum inanmadın.\nSaçlarının tellerine,\nEsir oldum inanmadın.\n\nİnanmadın ne yapayım,\nSensizlikmiş senden payım.\nAllah'mısın ki tapayım,\nSevdim seni inanmadın.\n\nDiz çökerken dağlar bana,\nŞimdi, şimdi taşlar ağlar bana.\nHayatımda bir tek sana,\nYenik düştüm inanmadın.\n\nSen kavgamın tek galibi,\nSen gönlümün tek sahibi.\nSana uysal çocuk gibi,\nTeslim oldum inanmadın.\n\nİnanmadın ne yapayım,\nSensizlikmiş senden payım.\nTanrı mısın ki tapayım,\nSevdim seni inanmadın.\n\nYere serdim onurumu,\nHiçe saydım gururumu.\nKucakladım umudumu,\nKoştum sana inanmadın.\n\nYasak koydum şu gönlüme,\nNe geçtiki ah elime.\nBağlanmak mı ne kelime,\nÖldüm sana inanmadın.\n\nİnanmadın ne yapayım,\nSensizlikmiş senden payım.\nAllah mısın ki tapayım,\nSevdim seni inanmadın.\nKoştum sana inanmadın.\nÖldüm sana inanmadın." + }, + { + "id": 15289.0, + "title": "Ağartı", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "sevgililer yüzüne karşılık geldim\nkaygı bağırdı gözevlerimde\n\ngünlerin yamanan yıldızlar\nve üzülen gökkuşaklarıyla\ndoluluğundan söz ediliyor\nevlerde çocuklar arşınlanıyor\nve alkışlanıyor babalar\nki tütün başında\nekmek başında kabir başında\n\ngünler yenilenen bir isim \nmerdivenleri büyük ağzıyla çıkan meral\nhaftada üçer gün üçer hafta\nince uzun veya kahverengi\nve gelinlik sabah çatışmasında\nyoğunlaşan yorgun artık ben\nköprü ortasından yarılmış bu ara\norganın ve güneşin salgınlığı\ntoprağa gelir gibi oldu an\nbaşlar ikinci artık\n\nbeygirler uzağa kayıyorlar\n\nbu arada gelinmeler\narkadaş yapıtlarına yar koyma\nyöremdeki çimler\n\nbu arada evimin içinde odaların birbirine düşman durduğu \nve hastalandıkları \nçalışan yüreklere uzak\nbekardan korkan ev sahiplerinin\nkapılarda kızlık heykelleri\nbu arada insanın yemeğe oturma çelişmesi\n\nyemekten kalkma çelişmesi\nerkek oluşunuza binaen\nbu arada özel sıkıntılarımızın\nkılıç kuşanmış hali\ndurmadan kanlanıp hatırladığımız\nbunalan kadınlar\nben alda'yı bunalıyor görüyorum rüyamda\nkırbaç gibi insanı saran etrafımızda\nkelebek kanatları gözler\nakılda kalan ağızlar\nhatlar\nseviyi yoran alkışlar\nbir şehri paramparça edip \nortasından yarıp uykuları\nevlerin sahanlıklarına\nmisafir odalarına\nlavabonun altındaki dolaba\nçocukların hücumluk yataklarına\niri erkeklerin şakaklarına\nkadınların çırpınan dudaklarına\nve kızların sancaklarına sığınan\nve benim damarlarımda itişen uykulara\n\nbir şehrin ortasından tren geçiyor\no şehirde büyük rüzgâr vardır\nbir oyuncakçı vitrininin önünde\ninsanların durdukları ve duruşlarını\ndeğiştirmedikleri trenle birlikte\nşehrin ortasından oyuncak trenlerin\ncezalandırmış şekilleri\n\nkendisini buyruk \nvitrine yapışık insanların kafalarındaki\niçlerinden geçerken dönüp bakmadıkları\ndurdurup parçalamadıkları\nönüne yüzer ellişer\nyatıp apartman kadar \nağır tekerlerini üzerlerinden geçerken\nöpüp ağızlarını ezdirmedikleri\n\nnoktanın sonuna kadar\nbir sinir bir can yanmasıyla\nbir parçamı\nbir demir mengeneye\nkoyup sıkmak istiyorum mu nedir\ndilimi\n\nbir acı mı ne gerek\nöyle uykum var ki\nöyle istiyorum ki\n\no içinden marşandizler\nşimşek gibi fırlayan\nşehirde hemen\nhat boyunda ilk tahta evde\nderin yatakta\nher an çığlıklarıyla\nuyuyayım kıyametler\nbir ejder geçsin\nöyle tanıdığım\nöyle canımın içinde\n\ndurup gelmeyince \nmorfin gibi arıyorum direnmeni\niğne üzerinde yüzün gelip\nkuşatmıştı beni\nama düşündükçe Korkmak\nyüzünle geldiğini\n\nVe bunları elbette çabucak geçelim sevgilim" + }, + { + "id": 3963.0, + "title": "Olsun Da Gör", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 8.0, + "poem": "O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör\nDünyayı hele sen bir barış olsun da gör\nSeyreyle gulu bülbülü\nÇifter aylar gökyüzünde\nHer gece ayin on dördü\n\nKuşlar geçecek damların üstünden\nKuşlar konacak dallara\nKanat seslerini duyup uyanırlarsa\nGene kuşlarla uyusun çocuklar\nOlanı biteni anlatma\n\nHiç görmediğim şey bu\nKurdun gözü yılmış sürüden\nElmanın yarısı soğuk yarısı sıcak\nGülü bitkilere dolanmış salkım\nGüneşten yağmur boşanacak\n\nYetsin demir cağının beyliği\nYeni bir gün başlıyor demek\nYeryüzünde korkusuz yasamak\nİki milyar kişiye bir dünya\nİki milyar kişiye iki milyar ekmek\n\nYazık olur bu duş yari kalırsa\nBarış günü insan hakki yenirse\nKöroğlu'nun sözü dinlenmelidir\nSivas ilinin Banaz köyünden\nPir Sultan Abdal dirilmelidir\n\nAh günüm yetse görmeye seni\nSeni övmeye gücüm yetse\nBarış cağı altın cağ\nSon ozanı ben olayım bu özlemin\nBu özlem bitse\n\nO gün gelsin neşemiz tazelensin de gör\nDünyayı hele sen bir barış olsun da gör\nSeyreyle deli ozanı\nBastan basa sevda bastan basa tutku\nDili baldan tatlı" + }, + { + "id": 1419185.0, + "title": "Kırpık Yün Parçaları", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 6.0, + "poem": "Tutkuyla sarıp, hüzünle çözerek\nGünün aydınlık yumağını,\nBir sabır tezgâhında\nDolanır alışkın parmakları.\n\nUzanır sessizce bozkır.\nKımıltısız nakışları.\n\nUyumsuz bir kuştur yalnız\nDuramayan yerinde.\nSık ilmekler arasında\nOynatan kanatlarını.\n\nUzanır sessizce bozkır,\nKımıltısız nakışları.\n\nVe o kuşun söküğünü\nÖrerken bir çiçeğin sarısı,\nUçuşurlar havada\nKırpık yün parçaları.\n\nUzanır sessizce bozkır,\nKımıltısız nakışları." + }, + { + "id": 29275.0, + "title": "Ayrıntılar İlahisi", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 5.0, + "poem": "Ben neyi kimden aldım, nerden aldım\nHer şeyi bir yerden aldım\nYorgunum, yorganım uzakta dışarda\nSabrımı bolca verdiler içerden aldım\n\nSözler gelip geçsin diyedir, öfke sen bekle\nÖrselendin ağrıdın oyuldun, henüz değil ölüm\nTen bekle\nBağırmalıyım,çığlığım kıştan ilkyaza değmeli\n'A' yasak, 'hayır' korkulu, 'evet'den usandım\n\nMecnun masaldan atılmış -Tele şov-\nMilyonla kopyeye bölünmüş leyli\nSuretler ne gülümseyiş ne sır ne şaka\nSandım ki gülümser maskeleri\nSuretler sandım\n\nDurur muydum, bu gömütlükte neyim var\nTuhaf dedi, çılgınca tuhaf\nAyrıntılar, paslı sürgüler, yosunlu taşlar\nYa altındakiler ardındakiler\nGültene kandım" + }, + { + "id": 100556.0, + "title": "Eğitim", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 7.0, + "poem": "Sonra bir ögretmen, 'Bize egitimden bahset.' dedi.\n\nVe o cevap verdi:\n\n'Hiç kimse size, içinizdeki bilginin safaginda halen\nyari uykuda olandan bir zerre fazlasini açiklayamaz.\n\nTakipçileri arasinda mabedin gölgesinde\nyürüyen bir ögretmen, size bilgeligini degil\nsadece inancini ve sevgisini verebilir.\n\nEger gerçek bir bilgeyse, \nbilgeliginin evine davet etmek yerine, \nsizi kendi aklinizin esigine dogru yönlendirir.\n\nBir astronomi bilgini, \nsize uzayla ilgili anlayisindan bahsedebilir\nama anlayisini size veremez.\n\nBir müzisyen her yerde var olan ritimlerle\nbir sarki söyleyebilir; ancak ne ritmi yakalayan kulagi, \nne de onu ekolayan sesi size sunabilir.\n\nVe semboller ilminde usta biri, \nsize simgesel alanlardan söz eder, \nama sizi oralara tasiyamaz.\n\nÇünkü bir kisinin sahip oldugu ilham, \nkanatlarini baska birine ödünç veremez.\n\nVe nasil herbiriniz Tanri'nin bilgisinde özgün\nbir yere sahipseniz, sizin de Tanri'yi kayrayisiniz\nve dünyayi anlayisiniz tek basiniza ve size özel olacaktir.'" + }, + { + "id": 68823.0, + "title": "Güneş Merhamet Buyuruyor", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "ve güneş merhamet buyuruyor\nama fazla yükseğe taşınmış bir meşale misali, \nboydan boya kırbaçlar görüntüsünü jetler\nkurbağa gibi zıplar füzeler, \nçocuklar haritalarını çıkarır\niğnedenliğe çevirir ayı, \neski çürük peynir, \norda hayat yok\nama dünyada fazlasıyla; \nyıkanmamış Hintli çocuklarımız\nbacak bacak üstüne atıp flüt çalarak, \ngöbekleri içe çökmüş, açlıktan ölürken, \naçlık kokan havada yılanların\nşuh kadınlar misali kıvırtışını izleyerek; \nfüzeler zıplar, \navcıları ve sürüyü geride bırakırken\nyabani tavşanlar gibi zıplar\ngünü geçmiş kurşunların yerine; \nÇinliler hala yeşim işlerler, \nsessizce açlıklarına pirinç tıkarak, \nbir açlık ki bin yaşında, \nateş ve türküyle ilerler çamurlu nehirleri, \nistemsiz beklemenin sürüklenen \ndirekleri iter mavnaları\nyüzen evleri; \nTürkiye'de kilimlerinin üstünde\nkıbleye dönüp \nsigara içerek gülen \nve parmaklarını gözlerine sokup kör eden\nmor bir tanrıya dua okurlar, \ntanrılar böyle işte, yaparlar; \nama füzeler hazırlar: her nedense\ndeğersizdir artık barış, \nküçük bir göldeki nilüfer yaprağı\nmisali sürüklenir delilik, hissiz daireler çizerek; \nkırmızı yeşil ve sarılarına batırıp\nresim yapar ressamlar, \nşairler uyaklara döker yalnızlıklarını, \nmüzisyenler her zamanki gibi açtır\nve romancılar kaçırır meselenin özünü, \nama pelikan kaçırmaz, martı kaçırmaz; \npelikanlar dalıp dalıp yükselir\nşok geçiren yarı ölü radyoaktif balıkları \ngagalarında sallayarak; \nevet, gerçekten de \nsümükle yıkar kayaları sular; \nve Wall Street'te\nanahtarını arayan bir sarhoş gibi sendeler borsa; \nah, işte bu sıkı bir şey olacak, allahın izniyle\ntekrar yılana götürecek bizi, deniz böceğine, \nya da şanslıysak eğer, \nkatalizi uzun dişli fosil kaplana götürecek, \nmaden çukurunun içinde\nkırık kask, cihaz ve cam parçalarının üzerinde \nresim çiziktiren kanatlı maymuna götürecek; \nçatırdayarak girer şimşek\npencereden içeri ve bir milyon odada\naşıklar yatar kenetlenmiş, yitik\nve barış gibi hastalıklı; \nkırmızı ve turunca çalmaya devam eder gökyüzü\nressamlar için -ve aşıklar için, \nher daim açtıkları gibi açar çiçekler\naçar ama üzerlerinde\nfüze yakıtlarının ve mantarların, \nzehirli mantarların ince tozu var; zaman kötü, \nbulantılı bir zaman -perde, \nIII.sahne, sadece ayakta yer var, \nSATILDI, SATILDI, SATILDI yine, \ntanrı tarafından, birileri ya da birşeyler, \nfüzeler generaller ve liderler tarafından, \nşairler doktorlar komedyenler\nsabun ve bisküi üreticileri\nve iki yüzlü seyyar satıcılar tarafından \nkendilerine özgü ustalıklarıyla satıldı; \nşimdi kömür yağı tabakasıyla kirletilmiş\ntarlaları görebiliyorum, bir-iki salyangoz, \nsafra, yanardağ taşı, sığ sularda\nbir-üç balık, kaynağımızın\nve gözlerimizin yergisi...\ndaha önce hiç olmuş muydu bu? \nkendini kuyruğundan yakalayan \nbir daire mi tarih, \nbir rüya, bir kabus mu, \nbir generalin hayali, bir başkanın, \nbir diktatörün hayali mi yoksa...\nuyanamaz mıyız? \nyoksa yaşamın güçleri daha mı yüce bizden? \nuyanamaz mıyız? sevgili dostlar, \nuykumuzda mı ölmeliyiz sonsuza dek?" + }, + { + "id": 90530.0, + "title": "Deli Gönül", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir su bir gölde çok durursa kokar\nAzar azar çağla ak deli gönül\nBulanık akma ki içmezler seni\nÇeşmenin gözünden çık deli gönül\n\nAteş gibi birden parlayıp yanma\nYanıp yanıp çevre yanın yandırma\nKah karanlık kah aydınlık görünme\nMeydanda mum gibi yan deli gönül\n\nKaba rüzgar gibi boşa dolaşma\nÇalıya çırpıya değip ileşme\nToz toz olup topraklara karışma\nHarman yeli gibi es deli gönül\n\nKara toprak gibi sakin ol otur\nHak'tan ne gelirse kabul et getir\nBahar aylarının yemişin bitir\nHerkese gönlünce ver deli gönül\n\nPir Sultan Abdal'ım bu sözüm haktır\nGaziler sözümün hatası yoktur\nAşıkın maşuktan dönmesi çoktur\nPirin eşiğine düş deli gönül" + }, + { + "id": 104502.0, + "title": "Ilgıt Ilgıt Esen Seher Yelleri", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ilgıt ılgıt esen seher yelleri\nEsip esip yâre değmeli degil\nAk elleri elvan elvan kınalı\nKaradır gözleri sürmeli değil\n\nEstirir de seher yeli estirir\nKimini güldürür kimin kusturur\nKısmet ise kadir Mevlam gösterir\nSevmeli güzeli öğmeli değil\n\nBir bölük turna da havada uçar\nİner engininden bir bade içer\nEsen seher yeli göğsünü açar\nYâr göğsün bendleri düğmeli değil\n\nBir bölük turna da havada kışlar\nBak başıma geldi gördüğüm düşler\nSize derim size yiğit yoldaşlar\nSözü yalan yâri sevmeli değil\n\nKarac'oğlan der ki konup göçmedim\nAk göğsünün düğmelerin açmadım\nFırsat elde iken alıp kaçmadım\nÖldürmeli beni döğmeli güzel" + }, + { + "id": 50033.0, + "title": "Hüsn ü Aşk' tan (1)", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 8.0, + "poem": "Ey hame eser senin değildir\nEy şeb bu seher senin değildir\n\nEnvar-ı füyuz-ı Mürşid-i Rum\nAfaka Fürugum etti malum\n\nKıldı beni tıfl-ı mısra' asa\nDoğdum doğalı suhanle ber pa\n\nBen tıfl idim eylemezdim ülfet\nBulmuştu sözüm temam şöhret\n\nBi-minnet ü üstad-ı talim\nSer-name-i tab'ım etti tanzim\n\nAllah Allah zihi inayet\nNa- baliga hikmet-i belagat\n\nFeyz erdi cenab-ı Mevlevi'den\nAldım nice ders Mesnevi'den\n\nGüya ki o bahr-ı bi gerane\nOlmuş hum-ı rengden nişane\n\nDil hemçü şegaal o bahre düştü\nHem-cinslerim başıma üştü\n\nTavus-ı behişte eyledim naz\nAmma ki yok iktidar- ı pervaz\n\nBoş boşuna ney veş ettim efgan\nBen söyledim oldu şem' giryan\n\nOlmuştu bu sine dik-i hikmet\nNi'met leb-i gayre oldu kısmet\n\nSinemde ne aşk var ne tabiş\nEbna- yı zemana bir nümayiş\n\nMüjdemden alındı aşinalar\nGitti hepisi deyip dualar\n\nBen kaldım o söz lebimde kaldı\nKeşt-i murat lenger aldı\n\nCanımda ne suziş-i taleb var\nGönlümde ne neşe-i tarab var\n\nBu resme kalır gidersem eyvah\nTevfikına mazhar ede Allah" + }, + { + "id": 55891.0, + "title": "Mırıldanmalar", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 9.0, + "poem": "I \n\niçimden dedim beraber yürüyelim olur mu \nvarsın gemilerimizi taşıyamasın sular \nvarsın yarı yolda uyuya kalsın \nbize gönderilen bahar \n\niçimden dedim beraber yürüyelim olur mu \nvarsın gölgemiz olsun hüzün \ndilediği gibi uzatsın canevimize ayaklarını \nvarsın annemiz olsun tütün \nhayat daha sert vursun yumruklarını \n\nII \n\niçimden dedim ilmeği kaçmış bir hayat bizimkisi \nnedir alnımızdan öpmek için izimizi süren \nkalmış mıdır kalesi düşmüş bir şehrin cazibesi \nnedir yalnız bize yakışan bu serüven \n\nbu serüven ki \nbizden biri yaptı sırtımızdaki hançeri \nve terketti bizi huzur denen sevgili \nkalakaldık, şaşkınlığın avuçlarında \nbillur bir kuş gibi \n\nIII \n\niçimden dedim gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu \nberaber yürüyelim olur mu…" + }, + { + "id": 4896.0, + "title": "Ölümü Hatırlatan Kadın", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Kayalıklarda gördüm seni, bir sisli günde,\nFırtınadan saçların çözülmüş bir demetti.\nO kayalıklarda ki bir yıl evvel üstünde\nÇöllerden aşık dönen bir genç intihar etti...\n\nSeni her nerde, artık, her ne suretle görsem\nBir gölgenin duyarım ruhuma düştüğünü.\nBen de o aşık gibi bir kayada ölürsem\nRabb'im mukaddes etsin seni gördüğüm günü! \n\nKayalıklarda bir genç öldüğü gün beldenin\nHalkı seni karanlık rüyalarında görmüş,\nEy yadı gönlümüzden çıkmayan afet senin\nSevmediklerin değil, sevdiklerin ölürmüş.\n\nBazı ruhum kararır kefenlerden, mezardan; \nYok mu, Rabb'im, ölümün bir güzel şekli, derdim.\nO kayalıklarda ilk seni gördüğüm zaman\nHayalimde ölüme en güzel şekli verdim.\n\nBaşka bir göz yaşını dudaklarınla silsen\nÜrpererek: Bu, derim, mezardan bir nefestir! \nBuna kıskançlık deme, bence değil yalnız sen,\nSeni gören göz bile ne kadar mukaddestir! \n\nKimse karşında belki titremez gönlüm gibi,\nBense hala korkarım dizinde ağlamaktan.\nTeması korku veren tatlı bir ölüm gibi\nDaha cana yakındır görünüşün uzaktan..." + }, + { + "id": 4563.0, + "title": "Yarınlara Açılan Pencere", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Nerden geldik, nerdeyiz biliyor musun\nYüzyılar öncesi mi seviştik seninle\nİlk tanıştıgımızdan bu yana çaglar mi geçti\nNasıl şimdi bir yerlere gidiyoruz elele\n\nAnımsıyorum gözlerini, Babilde belki\nBelkisin dillere destan asma bahcelerinde\nBelki de yitik bir Ege Uygarlıgının\nO Akdeniz mavisi sonsuz gecelerinde\n\nSen! En yakın olan bana, kanım gibi\nBeni her gün bir kez daha doguran kadınım\nGül behçem, ormanım, suyum, topragım, gögüm\nSen! Dünya kurulalı beri aradıgım\n\nYeni dogmuş bir çocuk kadar tenhayım seninle\nEnginlerde kanat çırpan bir martı gibi hürüm\nDurmadan bir agaç büyüyor sevgimizden\nTa sonsuzlara dek uzuyor ömrüm\n\nSeninle çaglar yaşadık biz, dünde degil\nZamanın ölümsüzlükle birleştigi yerdeyiz\nSu gibi avuçlarımızdan akıp gidiyor günler\nDoruklarında kar eksilmeyen tepelerdeyiz\n\nSeni andıkça bir ışık vuruyor yüzüme\nYosunların yeşilinden, dalgaların köpügünden\nDenizler çekiliyor, daglar egiliyor ve yollar\nKısalıyor, yaşadıgımız aşkın büyüklügünden\n\nBu coşkun umutlar boşuna degil sevdigim\nBoşuna degil solan yaprakların bir bir yeşermesi\nBak! Bütün aydınlıgıyla duruyor karşımızda\nBu günün yarınlara açılan penceresi." + }, + { + "id": 195.0, + "title": "Filizkıran Fırtınası", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "gün doğmadan başladı filizkıran fırtınası \nevler yemen türküsü \nsokaklar seferberlik \nöyle bir gariplik ki \nöyle bir tedirginlik \nyaz başında güz sonrası \n\nayvalar çiçekteydi \ngüller daha tomurcuk \naçıl demişti güneş \naçılmıştı kıraçta kış elmaları \nçözül demişti güneş \nçözülmüştü yılanlar karanlık odalarında \ndallarda yuvalar tüy kokuyordu \ndüğünçiçekleri şenlikli \n\ngün doğmadan başladı filizkıran fırtınası \nne dal kaldı ne tomurcuk \nyerden yere çaldı otları ağaçları \ninsan yüzlü bir korkuluk \nüşüdüm dünyalarca \nbaskın yemiş bir kent gibi üşüdüm \nsergen etti filizleri sapsarı bir karanlık \nbahardan kışa düştüm \n\nacılı günler gördüm \nsığdıramam bir tek günü bir koca yıla \ngeceler geçirdim yoz kentlerin bulvarlarında \nnice baharları kışlara gömdüm \nuzak düştüm yelinden yelvesinden acılı yurdun \nuzak düştüm umudundan mutundan \nyomundan uzak düştüm \nbunaltının böylesini görmedim \n\nseverim fırtınanın her türlüsünü \normanlar uğultulu sular dalgalı \nseverim filizkıran fırtınası'nı \nkırıp kanatmıyorsa sevincin türküsünü \nnerde benim baharım \ndalım yaprağım nerde \ngece çökmüş üstüne kerpiçsel yalnızlığın \nsanki kaplan pençesinde bir manda böğürtüsü \nne kuş kalmış ne çiçek \nne kırmızı ne yeşil \nsapsarı karanlıkta yerler bahar ölüsü" + }, + { + "id": 59677.0, + "title": "Yirmibeşinci Kısım", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Işıkları söndür suna su\nVapurları duyacağız ha\nDün gece uykumda sıçradım\nBeni mi çağırdın suna su\nNereye gideceğiz ha\n\nYabancı değil ben kaptanım\nAç kapıyı suna su\nBüyük yağmurda ıslandım\nŞarabın var mı suna su\nSabahı bulacağız ha\n\nKadehini dinleme çıldırırsın\nElimden gelmeyen bir o\nBütün trenleri kaçırdım\nSaatin kaç suna su\nYarın öleceğiz ha" + }, + { + "id": 17854.0, + "title": "Gelinlik Kızın Ölümü", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 7.0, + "poem": "sela verilirken kalktık kahveden ,\ncumaydı,yılın en beklemiş günü,\nyemeni gibi üstünde tabutun,\ngölge veren ağaçsız bir gökyüzü.\nkızın babası yanımızda,boyu nuzun,\nzayıf,ağzında mırıltılar,\non köylü,iki subay bir tezkereci er,\nsıralandık ahşap mescidin avlusunda,\nnamaz kılmadı adam,ağlamıyordu da,\nalnı bir uzun sabrın kabaran gelgiti,\nsürgün duvarı bekleyişin,\ndünyaya çok yakın bir gece gibi,\naldık cenazeyi sarsmadan,iğreti\nve hafif,gözlerimiz yerde,\nkayıp bir tayın izini süreriz sanki,\nkapılarda başları çatkılı kadınlar,\nsallanıyorlardı sisli giysilerinde,\nyüklüğe saklanmış çevreler gibi soluk,\nbölünmüş gibi yılın en katı ekmeği,\nimece sofrasında hıçkırığın,\nkim bilir kaç ölümden kalma saçı gibi,\nsusmuştu çekirgelerin kabuğu,\ntoprak kumruları güneşin,\nve köpeklerin yediği kemiksiz sabah,\nsusmuştu göğün sarnıcı,boş,\ncemaat yürüyordu kablumbağa gibi,\nmezalığa doğru yüzyılda,\nsarı sabırların yanından,acelesiz,\nayrık otu yolmaya gidiyor sanırsın,\ndavul vurmaya,ay tutulmuş,\ntarladaki yarılmış toprağı görmeye,\nsusuzluğun kirli rengini,ayıbını,\ndağa taşa vurmuş açlığı,\ndayanan dayanır,yağsız bulgular ve ahlat,\ngençleri alır ölüm ilk ağızda,\nsabah yıldızının uğrağı,\nböğürtlensiz mezarlığa vardığımızda,\nbir melek lale sümbül dikiyordu,\nlalelerden birini aldı adam,\ngirdi kızının mezarına,\nsarıldı,öptü,bıraktı laleyi sonra,\nkefenin üstüne,uykusuz.\nyedi çocuğu gömülüymüş,söylediler,\nbizi aç bırakan bu toprak\naçlıktan ölenlerle beslenir dediler,\ndönüşün bir kişi omuzladı tabutu,\ntoz toprak içinde vardık kahveye,\nyaşlı adam doğru çeşmeye gitti,\nelini yüzünü yıkadı konuşarak\nkendi kendine duasız,bir tanrı gibi." + }, + { + "id": 28748.0, + "title": "Gezinen Bir Gölgedir Hayat", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 8.0, + "poem": "Gezinen bir gölgedir hayat, gariban bir aktör\n sahnede bir ileri bir geri saatini doldurur\n ve sonra duyulmaz olur sesi, bir masaldır\n gürültücü bir salağın anlattığı\n ki yoktur hiçbir anlamı.\n \t\t\t\t" + }, + { + "id": 177951.0, + "title": "Hasan'a Mektup - 16", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Açlıktan, tokluktan sual edersen\nOcak bizim amma, aş bizim değil.\nHırsız çıktı kara yüzlü geceler\nUyku bizim amma, düş bizim değil.\n\nÖküzler harmana eğri bakıyor\nKızıl toprak, ak tohumu yakıyor\nBu yıl yumurtalar hep cılk çıkıyor\nYuva bizim amma, kuş bizim değil.\n\nÖyle bir durum ki Allah etmesin\nKurtlar taşır ayıların sıtmasın\nNe duyarsan garibine gitmesin\nGövde bizim amma, baş bizim değil.\n\nHer sabah bir kuşun tüyünü yolduk\nVerha düşmanların davulun çaldık\nÖpmeyi yitirdik, ısırgan olduk\nAğız bizim amma, diş bizim değil.\n\nGittikçe her yüke alışıyoruz\nAğlanacak yerde gülüşüyoruz\nGönüllü gönülsüz çalışıyoruz\nEmek bizim amma, iş bizim değil.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 84871.0, + "title": "Apaş Paşa Şapa Oturdu", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Merhaba diyoruz ölü teyzelerimize çocuklar\nmerhaba diyorlar o şiirlerimizin eşikleri\n\nMum tacirlerinin kızları ne temiz porselen\nyüz çiçeğe yüz ay çıkarırmış bu tabaklar\n\nYüzüklerinde altın parmaklar takılıymış ve\nçarşılar grevsiz deli olurmuş yalnızlık işte." + }, + { + "id": 6660.0, + "title": "O Kadar Güzel Bir Yüzdü kİ....", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "O kadar güzel bir yüzdü ki \nGelip geçici olamazdı\nYa da bir resimdi çizilmiş yastığıma\n\nOnunla hep \nBir uçurum kıyısında gibi seviştik\nKanatlanıp\nBirbirimizin uçurumuna \n\nSevişmek bir şiir\nBir uçurum dengesidir\nYer çekiminin\nVe akıl çekiminin dışında" + }, + { + "id": 79957.0, + "title": "Bülbül Olsam Varsam Gelsem", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Bülbül olsam varsam gelsem\nHakk`ın dıvanına dursam\nBen bir yanıl alma olsam \nDalında bitsem ne dersin? \n\nSen bir yanıl alma olsan\nDalımda bitmeye gelsen\nBen bir gümüş çövgen olsam\nÇeksem indirsem ne dersin? \n\nSen bir gümüs çövgen olsan\nÇekip indirmeye gelsen\nBen bir avuç darı olsam \nYere saçılsam ne dersin? \n\nSen bir avuç darı olsan \nYere saçılmaya gelsen\nBen bir güzel keklik olsam\nBir bir toplasam ne dersin? \n\nSen bir güzel keklik olsan \nBir bir toplamaya gelsen\nBen bir yavru şahan olsam \nKapsam kaldırsam ne dersin? \n\nSen bir sulusepken olsan \nKanadım kırmaya gelsen\nBen bir deli poyraz olsam\nTepsem dağıtsam ne dersın? \n\nSen bir delı poyraz olsan \nYoluma yatmaya gelsen\nBen bir Azrail olsam\nCanın alsam ne dersin? \n\nSen bir Azrail olsan\nCanımı almaya gelsen\nBen bir cennetlik kul olsam\nCennete girsem ne dersin? \n\nSen bir cennetlik kul olsan\nCennete girmeye gelsen\nPir Sultan Üstadın bulsan\nBilece girsek ne dersin?" + }, + { + "id": 73008.0, + "title": "Gel Benim Derdime Bir Derman Eyle", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Gel benim derdime bir derman eyle\nAlemler derdine derman olansın\nÖzümün hükmüne bir ferman eyle\nAlemler hükmüne ferman olansın\n\nBir ismin Haydar'dır, bir ismin Ali\nHak Murtaza dedi sana ya Veli\nCihanın ahiri hem de evveli\nVelayet mülküne sultan olansın\n\nPir Sultan Abdal'ım, meydanda merdim\nHer ner'ye baktımsa yarimi gördüm\nSeherde tesbihim evradım virdim\nGarip gönüllere mihman olansın" + }, + { + "id": 40335.0, + "title": "Her Şey Kararırken", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Kara tahtaları\nYeşile çevirdiler de\nYeşil umutlarını\nKaraladılar çocukların\n\nAHMET TELL" + }, + { + "id": 2126871.0, + "title": "Her Gün Yaşamak", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 10.0, + "poem": "Işıklı günlerinde düşün, \nmemleketini, dostlarını, sevgilini, \nonlarla kal, dinlen \nbırak kendinden bir şeyler, \nbir mağlup akşamın mahzunluğu \nsilinsin gözlerinden. \n\nBir kavga sonunu unut. \nsen maceralar peşinde değil, \numutsuz bir yolculukta değilsin. \n\nYaşamak sadece sevmektir, inan bana. \nSevmeyenler dünyamızda yaşamıyor. \nYaşamak suda, toprakta, insanlarda görünerek; \nbir zeytin ağacı gibi. \nBir zeytin ağacı gibi, ne güzel \ndenize yakın olacaksın, \nuzayan dallarında, yapraklarında ışık \nta derinlerde köklerin. \nBir zeytin ağacı gibi, bin yıl severek \nyaşamak her gün..." + }, + { + "id": 17540.0, + "title": "Olduğun Gibi Görün ya da Göründüğün Gibi Ol", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Güneş gibi ol şefkatte,merhamette.\nGece gibi ol ayıpları örtmekte.\nAkarsu gibi ol keremde,cömertlikte. \nÖlü gibi ol öfkede ,asabiyette.\nToprak gibi ol tevazuda,mahviyette.\nYa olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol." + }, + { + "id": 116780.0, + "title": "Ne Kadar Bilsen De Bilire Danış 1", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne kadar bilsen de bilire danış\nDanışan dağları aşar mı aşar\nDanışmadan yola gitse bir kişi\nYorulup yollardan şaşar mı şaşar\n\nAltın da bir pula olur mu kabul\nEhl ile konuş ki olasın ehil\nCahille konuşma olursun cahil\nKişi itibardan düşer mi düşer\n\nUzak ol canını dişine takın\nSözümden mana al darılma sakın\nHasmın karıncaysa merdane bakın\nGafilen taş başa düşer mi düşer\n\nBudur kainatın yekta güheri\nKalbi gevher olan olmaz serseri\nBir kişi içerse ab-ı kevseri\nİrfan meydanında coşar mı coşar\n\nPir Sultan Abdal'ım bu böyle olur\nHerkes ettiğini elbette bulur\nAlıcı kuşların ömrü az olur\nAkbaba zararsız yaşar mı yaşar" + }, + { + "id": 63199.0, + "title": "Acı Utanmak", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 6.0, + "poem": "Büyüsün küçülmen, \nBu senin yakının! \nYaklaştın mı sağlığında\nŞimdi de uzaksın! \n\nDuyur istersen\nİlanlar ne yapsın? \nAna baba kardeş\nYaşarken ne yaptın? \n\ngörseler gazetelerde\nDostlar tedirgin\nBir iki telefon\nYeter üç beş akraba.\n\nYükler ağır kaldırdınız\nKırık, ezik bir yığın.\nGöm, gömülmez\nUtancın, uzaklığın." + }, + { + "id": 285442.0, + "title": "99 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Kendi içmez, içeni kınamaya bayılır\nYüzünden aldatmaca, sahtekârlık yayılır\nŞarap içmiyor diye, kasılıp gezer ama; \nYedikleri yanında şarap meze sayılır! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 8340.0, + "title": "Endülüs'te Raks", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...\nŞevk akşamında Endülüs üç def' kırmızı...\n\nAşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.\nİspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir.\n\nYelpâze çevrilir gibi birden dönüşleri,\nİşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri...\n\nHer rengi istemez gözümüz şimdi aldadır; \nİspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır.\n\nAlnında halka halkadır âşüfte kâkülü,\nGöğsünde yosma Gırnata'nın en güzel gülü...\n\nAltın kadeh her elde, güneş her gönüldedir; \nİspanya varlığıyle bu akşam bu güldedir.\n\nRaks ortasında bir durup oynar, yürür gibi; \nBir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi...\n\nGül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli...\nŞeytan diyor ki sarmalı, yüz kerre öpmeli..\n\nGözler kamaştıran şala, meftûm eden güle,\nHer kalbi dolduran zile, her sîneden: 'Ole! '" + }, + { + "id": 14464.0, + "title": "Ruh", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Ya bin yıl, ya bin asır sonra o gün gelecek.\nKoklarken küllerimi mezarımda bir böcek\nO kadar yanacak ki, bir yüksüklük toprağım,\nYerden bir damar gibi kopup fışkıracağım!\nVe birden bakacağım, her tarafım bitişmiş,\nBaşım, toprak altında bir mâden gibi pişmiş.\nNefesten daha ince bir ipek kumaş derim;\nFosfordan daha parlak, ince uzun ellerim.\nDalacağım kendimin hayran seyrine,\nDiyeceğim: Bu dönen şeyler eski yerine,\nBenim diye baktığım şeyler miydi bir zaman?\nKülümün rüyası mı yoksa gördüğüm?.. Aman!\nBaşımda açılacak fânilerin seması\nVe onların taprağa gerçek diye teması,\nBir tatlı vehim gibi içimi bayıltacak;\nToprağın, koşacağım, üzerine yalnayak;\nŞehrin, dolaşacağım kuş gibi etrafında;\nBir beyaz hayaletim upuzun çarşafında,\nGezeceğim, doğduğum evin odalarını,\nGeceleyin, koskoca şehrin lâmbalarını,\nBir keksin üfleyişim söndürmeye yetecek;\nKorku, şehrin çelikten sesini tüketecek.\nHerşey susacak o ân, çalınacak kapılar;\nKiremitleri yaprak yaprak alan bir rüzgâr,\nAğzamdan haykıracak, uzun, gizli, çapraşık...\nErişilmez fikir ki, düğüm düğüm dolaşık...\nSarıldıkça boşanan yumak, çözülen demet;\nBaşı görünmez hayâl, sonu gelmez nedamet...\n\n(1931)" + }, + { + "id": 48180.0, + "title": "Son Mektup", + "poet": "Vladimir Vladimiroviç Mayakovski", + "rating": 7.0, + "poem": "(Şairin cesedinin yanında bulunmuştur) \n\nHepinize! .. \n\nİşte ölüyorum. Kimseyi suçlamayın bundan ötürü. Hele \n\ndedikodudan, unutmayın ki, merhum nefret ederdi. \n\nAnacığım, kardeşlerim, yoldaşlarım! Bağışlayın beni. İş \n\ndeğil bu, biliyorum (kimseye de öğütlemem) , ama benim \n\niçin başka bir çıkar yol kalmamıştı. \n\nLili, beni sev. \n\nHükümet Yoldaş! Ailem: Lili Brik, anam, kız kardeşlerim \n\nve Veronika Vitoldovna Polonkaya’dan ibarettir; yaşamlarını \n\nsağlarsan, ne mutlu bana... \n\nBitmemiş şiirleri Brik’lere verin, ne lâzımsa onlar yapar. \n\n“Bir varmış bir yokmuş“ \n\n derler hani: \n\nAşkın küçük sandalı \n\n hayat ırmağının akıntısına kafa \n\n tutabilir mi! \n\nDayanamayıp parçalandı işte sonunda... \n\nAcıları \n\n mutsuzlukları \n\n karşılıklı haksızlıkları \n\n h a t ı r l a m a y a b i l e d e ğ m e z: \n\nÖdeşmiş durumdayız kahpe felekle. \n\nVe sizler mutlu olun \n\n yeter." + }, + { + "id": 334351.0, + "title": "Düşünmek", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Bana biricik gıda, aç ve susuz düşünmek; \nSizinse düşünceniz, yemek, yatmak, eşinmek! \n\n1974" + }, + { + "id": 5190.0, + "title": "Yolculuk", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Yolculuk, her zaman düşündüm onu;\nİçimde bu azgın davet ne demek?\nOraya, nemdeyse güneşin sonu,\nUçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek.\n\nAltımdan kaydırdı bir el minderi;\nHerkes yatağında, ben ayaktayım.\nBir gece, rüyada gördüğüm yeri,\nGözlerim yumula, aramaktayım.\n\nBeni çağırmakta yabancı dostlar;\nBu dostlar ne güzel, dilsiz ve adsız.\nEski evde, şimdi bir başka ev var:\nAvlusu karanlık, suları taçsız.\n\nHer akşam, aynı yer, aynı saatte,\nGüneşten eşyama düşen bir çubuk;\nYangın varmış gibi yukarı katta,\nArkamdan gel diyor, sessiz ve çabuk!\n\nBaşım, artık onu taşımak ne zor!\nBaşım, günden güne kayıtsız bana.\nDalında bir yaprak gibi dönüyor,\nAcı rüzgarların çektiği yana..." + }, + { + "id": 57218.0, + "title": "Yegane", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Şimdi bir sur gibi yıkılan gönül\nSevgi diyarının viranesidir.\nYalnızlık içinde sıkılan gönül\nHasret ateşinin pervanesidir.\n\nBaşından geçen hal bir mübtelanın, \nKanlı izleridir aynı belanın; \nAynı mecnun ile aynı Leylanın\nBu demde söylenen efsanesidir.\n\nGörünce kaygunun azadeleri\nDerhal olur ölüm amadeleri, \nDünyayı taşırır üftadeleri, \nHer biri deliler divanesidir.\n\nDense delebinde mey bulunduğu\nYoktur bu uğurda mest olunduğu, \nÇünkü o afetin bize sunduğu\nBir zehirli firkat peymanesidir.\n\nGüya mezardan bugün çıkmış kadar\nSaldırmış dünyaya acıkmış kadar, \nArtık hissetmeden pek bıkmış kadar\nGönülden sevmenin biganesidir.\n\nGüzelliği nurun değildir eşi, \nOnu aydınlatan bir hırs ateşi; \nbaşında gezdirse bile güneşi\nBence yine zulmet nişanesidir.\n\nO hüsran yoluna saptıran güzel\nAşk mabedine put yaptıran güzel\nGünlerce kendine taptıran güzel\nKafirler bezminin yeganesidir..." + }, + { + "id": 23344.0, + "title": "Cebeci İstasyonu ve Sen", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 9.0, + "poem": "Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü\nİncecikten bir yağmur yağıyordu yollara\nYeni baştan yaşıyorduk kaderimizi\nSıcak bir kara sevda\nYüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;\nAcımsı, buruk.\nmühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde\nSessizliği üstümüzden atamıyorduk\nBir saçak altında kararsız, yorgun\nSaatlerce duruyorduk\nKimse görmüyordu bizi\n\nCebeci İstasyonunda bir akşam üstü\nYeni baştan yaşıyorduk kaderimizi\nCebeci İstasyonunda bir akşam üstü\nBir başka türlüydü bu insanlar\nSen bir başka türlüydün\nGözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi\nGözlerin gözlerimde erimekteydi\nBir mermer heykel gibi yanımda duruyordun\nBeni bırakma diyordun\n\nMeyhane sarhoşları gibi sırılsıklam\nBir yalnızlık duyuyorduk\nAğlıyordun, ağlıyordun...\n\nCebeci İstasyonunda bir tren\nNefes nefese soluyordu\nGerilmiş bir keman teli gibiydik\n\nAnkara Kalesi'nde bir eski çalar saat\nBilmem kaça vuruyordu\nBir yağmur yağıyor inceden ince\nİçimizdeki binbir düşünce\nHarmanlar misali savruluyordu\nIslanmış bir ceylan yavrusu gibi\nTiril tiril titriyordun\nGitsek gitsek diyordun.\n\nYüreğimin atışından deli gönlümce\nSırıl sıklam, paramparça, permeperişan\nTürküler söylüyordum\nAğlıyordun, ağlıyordun...\n\nŞimdi, şimdi seni düşünüyorum\nCebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin\nParamparça düşmüş gönül ufkuma\nİki yıldız gibi gözlerin\nGel Ey ciğerime saplanan hançer\nGel ey yüreğime oturmuş kurşun\nGöçmen kuşlar gibi çok uzaklardan\nGel artık\nNe olursun\t" + }, + { + "id": 72192.0, + "title": "Şarkı Söylüyorum", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 6.0, + "poem": "Şarkı söylüyorum zaman geçsin diye\nÖmrümün şu son günlerinde\nDon üstünde bir resim gibi\nMemnun edişimiz Yüreğimizi\nTaşlar atarken gölcük üstünde \nŞarkı söylüyorum zaman geçsin diye\n\nHarikalar gününü yaşadım\nSiz ve ben hatırlayalım\nVe yılların duvarlarını aştım\nMucize yüklü kulaklarım\nDeğil ki devran eskisi gibi\nHarikalar gününü yaşadım\n\nGidelim ki bu parmaklar çözülsün\nAnlımız gibi şerefiyle\nİlk sen gözlerinle görürsün\nBizden alçak bulutları\nVe dizlerimizde çayır kuşları\nGidelim ki bu parmaklar çözülsün\n\nAy ışığı yaptık biz\nSaraylarımız ve heykellerimiz için\nÖldürüyorsalar bizi önemli midir\nGeceler düşecektir bir bir\nKomüncü oldu artık Çin\nAy ışığı yaptık biz\n\nSöyleyeceğim ve Söyleyeceğimde \nBu hayat nice manzaralara sahne oldu\nİnsan ulaşıp doğal büyüklüğünü buldu\nSesi ormanlar dağlar\nSırlar ve denizler üstünde\nSöyleyeceğim ve Söyleyeceğimde\n\nEvet zaman geçsin diye şarkı söylüyorum\nKemana karşı yıpranır kemane\nTaş ta kaydırmaca oyununda\nVe dokunaklı aşkım\nEğik gölgeme astığım\n\nŞarkı söyleyerek geçiriyorum zamanı\nZaman geçsin diye şarkı söylüyorum\n\nLouıs Aragon\n\nÇeviren Lolan" + }, + { + "id": 2118210.0, + "title": "Gitmek Biraz Ölmektir", + "poet": "Tarık Tufan", + "rating": 9.0, + "poem": "Biliyorum gideceksin. Bir eylül ayında ve günün herhangi bir vakti gideceksin. Ne eski bir şarkı engelleyebilecek gitmeni ne de yalnızca gözlerimde sakladığım aşkım. Usul usul ve ağır başlı adımlarla gideceksin. Her adımda gitmenin acısı yankılanacak sokakta. Bir törendeymişçesine göze batan bir yürüyüşle gideceksin ve ben çocuklar gibi bakacağım ardından. Sen geriye dönüp bakmayacaksın.\n\nGideceksin…\n\nYalnızca gözlerimde sakladığım aşkımı sukuta kurban vereceğim. ‘Keşke’ diyeceğim sonra ve sonraları da ve her zaman ‘keşke’ diyeceğim. Söylenmemiş sözlerin ateşi yakacak tüm bedenimi. Engizisyonlarda kurban edileceğim her gün. Geç kalmış infazın korkusu kemirecek beynimi. Duvarlara bakıp hayıflanacağım.\n\nBiliyorum gideceksin…\n\nPuslu bir eylül ayında gideceksin. Gözlerinle birlikte, saçlarınla birlikte gideceksin. Geride seni hatırlatan bir tek kelebekler kalacaklar. Bir tek kelebeklerin kanatlarına bakacağım özlemle. İlan edilmemiş bir aşkın hüznünü bırakacaksın bir de. Taşımayacak kadar yorgun olacağım sen yokken. Sonra yaşamak dediğimiz saltanatın soytarılığı kalacak üzerime. Sihirli sözlerin avutulucuğuna salacağım boyalı yüzümü. Kimse fark etmeyecek seni. Seni en kuytu bakışlarımda saklayacağım. Seni uykusuz gece yarılarımda saklayacağım. Başlayıp da bitiremediğim yazılarımda. Bir radyo istasyonunda çalınan Ortadoğu şarkısında.\n\nSen gideceksin… \n\nVe aslında gitmelisinde..\nHem de bir eylül ayında gitmelisin.\nŞehrin gece lambalarında dans etmeli veda bakışların.\nKorkularımla yüzüstü kalakalmalıyım öylece basık bir kenar mahalle kahvehanesinde. Aşkınla demlenmiş sıcak bir çay içmeliyim. Küfürler saçıp etrafa, belalara bulaştırmalıyım ağrılı başımı.\nYokluğuna alışmamalıyım.\nAlışamamalıyım…" + }, + { + "id": 1935175.0, + "title": "Ortadoğu IV", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Zaman mı? değil zaman.\n\nAkan zaman değil mesafelerdir.\n\nGüneşin çekici yukarda\nSuyun bıçağı aşağıda\nKrom alçakgönüllü, bakır utangaç,\nAğaç: bir damla iki kıvılcım arasında.\nRüzgâr bilmiyor nerden eseceğini\nSınırlar kesik,\nYerleşme yerlerinde balkıma.\n\nBiz kırıldık daha da kırılırız\nAma katil de bilmiyor öldürdüğünü\nHırsız da bilmiyor çaldığını\nBiz yeni bir hayatın acemileriyiz\nBütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor\nŞiirimiz, aşkımız yeniden,\nSon kötü günleri yaşıyoruz belki\nİlk güzel günleri de yaşarız belki\nKekre bir şey var bu havada\nGeçmişle gelecek arasında\nAcıyla sevinç arasında\nÖfkeyle bağış arasında\n\nBiz kırıldık daha da kırılırız\nDoğudan Batıya bütün dünyada\nAma kardeşin kardeşe vurduğu hançer\nİki ciğer arasında bağlantı kurar\nBüyür, bir gün, zenginleşir orada,\nÇünkü Ali'yi dirilten iksir de saklı\nHasan'a sunulmuş ağuda,\nGranitin de olur bir okyanus diriliği,\nNehirler daha uysal akar,\nBir çiçek nasıl açılıyorsa kendiliğinden\nBir kuş nasıl uçuyorsa\nÖyle sever, çalışır insan,\nKıraçlar çarptıkça dağlara\nGül göçürür şafağından\nDoğanın altın şafağından\nİnsanın altın şafağından\nTarihin altın şafağından\n\nBiz kırıldık daha da kırılırız\n\nKimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.\n\n(1966)" + }, + { + "id": 49390.0, + "title": "Tozunu Ele Vermem", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "Senki güzeller sahisin\nÖzünü ele vermem\nDamla idim göl eyledin\nSözünü ele vermem\n\nGündüz güne tutsak düstüm\nZindanlara eyvallah\nKara gecenin isigi\nYüzünü ele vermem\n\nDerdim vardir dolu dizgin\nGünüm geride kaldi\nBulutlarim çile yüklü\nDerdi üstüme saldi\n\nSaçlarimdaki bu aklar\nRengini senden aldi\nOcaginda yanan benim\nKözünü ele vermem\n\nNefesin kabrimin tasi\nSaglari yük eyledi\nGüz ayi yaprak dökümü\nBaglari yük eyledi\n\nZerre kadar SEFAI'ye\nDaglari yük eyledi\nCekerim sonuna kadar\nTozunu ele vermem!" + }, + { + "id": 98326.0, + "title": "İhtiyarlar Balladı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "onlara ün mü gelir bazı ses mi duyarlar\nyumuşak bir kedere ufalır bakışları\nidam mahkumlarıdır aslında ihtiyarlar\nölüme koşullanmış bütün davranışları\nyorgun öksürükleri oturup kalkışları\nyaşayıp durmaktan gizlice utanırlar\nher gece artık gitmek vaktidir sanırlar\ngeçmiş günlerinden bir destek aranırlar\nuysal bir gülümseme tek sızlanışları\nidam mahkumlarıdır aslında ihtiyarlar\nölüme koşullanmış bütün davranışları\n\nyolculuk sabaha mı yoksa akşam üstü mü\naylardan bu ay mı günlerden acaba ne gün\nyılan gibi çöreklenmiş bu boğuk kördüğümü\nçözebilirsen çöz çözememekten üzgün\nkaç kere hesabını çıkarırlar bir ömrün\nşu yağmurlu güz dünyadaki son güzü mü\nbir daha yiyecek mi yediği şu üzümü\nya uykuda giderse söylemeden son sözünü\nölmek var mı farkına varmadan öldüğünü\nyılan gibi çöreklenmiş bu soğuk kördüğümü\nçözmeye uğraşırlar çözememekten üzgün\n\nbakılan her resim bütün bir ömrü saklar\nellerini kaldırsalar yıllar dökülüşür\nbirazdan yalıda sanki buluşacaklar\nbir yerde saat çalsa o sevgili görünür\numut heykeli midir ay ışığı örtünür\nbir pencere açılsa unutulmuş şarkılar\nçocuk bahçelerinden nasıl yankılanırlar\nkalkan her vapurda giden bir yolcu var\ngönderilen her mektup onları götürür\nidam mahkumlarıdır aslında ihtiyarlar\nsabahtan akşama her gün kaç kere ölür" + }, + { + "id": 2245.0, + "title": "Hasret", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 7.0, + "poem": "Şimdi tarlalarda güneş vardır.\nKarlar donmuştur otların uçlarında..\nArtık akşamları dinlenemem\nBaşım avuçlarında.\n\nİçi korku dolu kış gecesi\nHiç yatağın yok mu sıcak\nDağları dolduran kır çiçeği\nHangi rüzgarlar seni koklayacak!\n\nSaçlarımı kesip rüzgara ataçağım!\nTa ki haber götürsün bir gün sana!\nİçimde bir şeytan var, diyor ki\nAklına ne gelirse yapsana.\n\nBen bu şiiri yazdım atlı talimde\nBulunduğum sehir İstanbul'du\nAğır ağır kar yağıyordu\nAtımın yelesi bulut renginde." + }, + { + "id": null, + "title": "Bileklerimde Bayat Bir İntihar", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Geliyormuşum; \npencerelerde yaz\nve bileklerimde bayat bir intihar\n\nOysa ölünecek bir şey yokmuş,\ngidince sen,\nyaşanacak bir şey olmadığı kadar\n\nYanıyormuşum; \nvardığım yere bırakıp kendimi.\nAtlasında yeryüzünün\nçılgın \nve çirkin\nve hüzünle oyalanan.\nYüreğimde kül tadı nice yangından kalan...\n\nÖlüyormuşum; \nsenin saçların uzuyormuş üstelik.\nÖlünce ben, cıgarayı da bırakıp taksit ödüyormuşsun.\nBedenin tecritmiş geçliğinden,\nikisi de yalnızmış,\ngeceler öpüyormuş memelerinden...\n\nBense geçliğimi pazarlıksız\nve hızla geçtiğimden; \nbugünler saçlarımla birlikte şiir yazmayı da kısa \nkestiğimden,\npiç kalmış aşklarla avutup kendimi,\nbileklerimde bayat bir intiharın dikiş izleri,\ngelip geçmiş yılların diş izleri ömrümde,\nneşter ve gül’müş hayat.\nGülüyor...Gülüyor...Gülüyormuşum..." + }, + { + "id": 1236278.0, + "title": "İki Paralık Adamlar", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Siz mesela Emire’ler, Mehmet’ler\nGıdıklasam gülersiniz değil mi? \nSiz aklı kısalar, derdi dehşetler\nGıdıklasam gülersiniz değil mi? \n\nSarmış kalbinizi bir çelik perde\nAşk duygunuz mahkûm kalmış içerde\nAğlanacak, hatta ölecek yerde\nGıdıklasam gülersiniz değil mi? \n\nHuzurlu bir lokma yiyemiyenler\nGönlünce bir urba giyemiyenler\nHaksızlığa “hayır” diyemiyenler\nGıdıklasam gülersiniz değil mi? \n\nYoksulluk bir yanda, zulüm bir yanda\nFarzet ki hastasın bir yıkık handa\nGülmenin çılgınlık olduğu anda\nGıdıklasam gülersiniz değil mi? \n\nSiz her saat sarhoş, her zaman toklar\nEğlenceden gayri kaygusu yoklar\nAç komşuyu düşünmeyen Buldog’lar\nGıdıklasam gülersiniz değil mi? \n\nNe desem, ne yazsam hepsi nafile\nDüzelmez hâliniz itiraf ile\nGülmek yüz kızartan suç olsa bile\nGıdıklasam gülersiniz değil mi? \n\nAr-namus denince kaldır öte at\nMillet davasına yanaşma yan yat\nRuh gebermiş, deri diri! .. Bu ne halt? \nGıdıklasam gülersiniz değil mi? \n\nİmandan-ahlaktan soysalar sizi\nBeton heykel gibi koysalar sizi\nŞöyle böğrünüzü, ya midenizi\nGıdıklasam gülersiniz değil mi?\n\nSiz iki paralık gülünç kişiler\nHop demeden dişleriniz ışılar.\nSiz şuur yoksulu sebep başılar\nGıdıklasam gülersiniz değil mi?\n\n(Vur Emri)\n" + }, + { + "id": 19935.0, + "title": "Uyumak İstiyorum", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "İki yıldız arası göğe asılı hamak…\nUyku, uyku… Zamansız ve mekânsız, uyumak.\nUyumak istiyorum; başım bir cenk meydanı; \nHarfsiz ve kelimesiz düşünmek Yaradanı.\nİlgisizlik, her şeyden kesilmiş ilgisizlik; \nBilmeyiş ki, en büyük ilme denk bilgisizlik.\nUsandım boş yere hep gitmeler, gelmelerden; \nBırakın uyuyayım, yandım kelimelerden! \n\nGöz kapaklarımda gün, kapkara bir kızıllık; \nKulağımda tarihin çıkrık sesi, bin yıllık.\nBir yurt ki bu, diriler ölü, ölüler diri; \nRaflarda toza batmış Peygamberden bildiri.\nHer gün yalnız namazdan namaza uyanayım; \nBir dilim kuru ekmek; acı suya banayım! \nVe tekrar uyuyayım ve kalkayım ezanla! \nYaşaya dursun insan, hayat dediği zanla…" + }, + { + "id": 5154.0, + "title": "Kadın", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Kalıp değil bir fikir...\nElmas sorguçlu fakir; \nAçıkta sırrı bakir; \nKadın...\n\nÇölde kaçan bir serap; \nYönü kementli mihrap...\nMadeni som ıstırap; \nKadın...\n\nDipsiz hasrete tuzak; \nEn yakınken en uzak....\nTadı zehrinde erzak; \nKadın...\n\nBir işaret, bir misal; \nAyrılık remzi visal...\nAllah'a yol bir timsal; \nKadın..." + }, + { + "id": 109179.0, + "title": "Gitme Giden Gitme", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Gitme Giden Gitme Sual Sorayım \nYa Ne Bu Dünyanın Üstünde Durur \nVallahi Billahi Ben Onu Gördüm \nDünya Sarı Öküz'ün Üstünde Durur \n\nGitme Giden Gitme Bir Dahi Soram \nYa Bu Öküz Neyin Üstünde Durur \nVallahi Billahi Ben Onu Gördüm \nÖküz De Bir Salın Üstünde Durur \n\nGitme Giden Gitme Bir Dahi Soram \nYa Bu Sal Da Neyin Üstünde Durur \nVallahi Billahi Ben Onu Gördüm \nSal Da Bir Balığın Üstünde Durur \n\nGitme Giden Gitme Bir Dahi Soram \nYa Bu Balık Neyin Üstünde Durur \nVallahi Billahi Ben Onu Gördüm \nBalık Da Deryanın Üstünde Durur \n\nGitme Giden Gitme Bir Dahi Soram \nYa Bu Derya Neyin Üstünde Durur \nVallahi Billahi Ben Onu Gördüm \nDerya Da İkrarın Üstünde Durur \n\nGitme Giden Gitme Bir Dahi Soram \nYa Bu İkrar Neyin Üstünde Durur \nPır Sultan’ım Der Ki Ben Onu Gördüm \nİkrar Da İmanın Üstünde Durur" + }, + { + "id": 45901.0, + "title": "Bir Ölüm İlanı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Zaten hayalet olan\nGölge yazar Oğuz’un ölümü de\nHerhalde kendinden rivayet\n\nOğuz’un cenazesi mi\nHayret!\n\nHem o hiç uyumaz ki\nBelki de ilk kez oradan\nKendi kendini Türkçeye çevirecek\nYeni dikilmiş bir kalem selviyle\nYa da en eski daktilosuyla gecenin\nYıldızları tuş" + }, + { + "id": 30665.0, + "title": "Deniz Kitabı", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "Doğabilim\n\nBitkileri öğreniyorum.Otları, çiçekleri\nBir taflanı alıyorum.Taflan bu diyorum.\n\nBaşlıyorum incelemeye tutup iki ucundan.\nBir pelin yaprağını koparıyorum sonra.\n\nÖzsuyu çıkıyor elime.Bir dalı kanırtıyorum\nYininden.Uzun, incecik bir söğüt dalını\n\nDamarlarını sayıyorum , bir suya bırakıyorum\nDünyanın en güzel yeşili o zaman anlıyorum.\n\nBöyle bütün gün dolaşıp duruyorum\nSonra birden kağıda kaleme sarılıyorum." + }, + { + "id": 2275.0, + "title": "Mavi", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Kayıklarla kayıkçılar\nDalgıçlarla balıkçılar\nBilirsin:ne ister,deniz! \n\nKendini bu isteklerin:\nYelkenlerin küreklerin\nAltına seriver, deniz! \n\nBalıkların,kandillerin\nNe varsa olsun ellerin\nBana mavini ver deniz!" + }, + { + "id": 1779734.0, + "title": "Güzel Sözler", + "poet": "Cenap Şahabettin", + "rating": 7.0, + "poem": "Hakiki büyük adamlar \nGüzel ağaçlara benzer \nDallarında yuvalar kurulur \nGölgesinde yorgunlar dinlenir \nÇiçeklerine sürünenler \nGüzel koku alırlar \nMeyvesiyle açlar doyar ve yaprakları arasından dökülen güneş damlaları toprağa hayat verir." + }, + { + "id": 56291.0, + "title": "Hiçsizliğe", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 8.0, + "poem": "Tanrı sen ne kadar güzelsin\nbir hiç olarak\normansın belki bilmiyorum\nbelki ormanda bir ağaçsın şuncacık\nbir pazartesi günüsün\ninsanları dupduru edemeyen\nbütün karayollarında ve demiryollarında\ngider gelirim bütün dünyada\nama biliyorum Kırşehir'de mezarsın\nbir kilisesin Kapadokya'da\nsözgelimi yumurtada zarsın\nustasın sabahları yapmada\nen katı yoklukları koyarak insanın içine\nakşamüstlerinde biraz gaddarsın\nsular ve zamanlar kararırken\n\nne yapalım\nbari bağışlayalım birbirimizi." + }, + { + "id": 108856.0, + "title": "Ey Yezit Sen Neden Yeldin", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Ey Yezit sen neden yeldin kastıma\nErdebil'de Şah Safi'den buyruğum\nİlettin Urum'a çoban eyledin\nSırtımdaki alet midir çağlığım\n\nMağripten de çatal nurlar doğarsa\nMümin kula Hak rahmeti yağarsa\nHasan Hüseyin bana sahip olursa\nYanımdakine çok olur eyliğim\n\nOl İmam Zeynel'e merdan uyarsa\nİmam-ı Bakır'dan içer ayarsa\nİmam Cafer buyruğunu duyarsa\nAnın için Hak yanında baylığım\n\nMusa Kazım ciğerimi yakıyor\nIrmaklar Cennet'te kevser akıyor\nAslımız İmam Rıza'ya çıkıyor\nMuhammet Ali'ye vardır soyluğum\n\nTaki Naki'ye iradet getirdiğim\nDüldül oldum Şah Ali'ye götürdüm\nYöğrük oldum üç yaşında satıldım\nKimseler de bilmez benim taylığım\n\nPir Sultan Abdal'ım alır satarım\nAskeri Mehdi'ye meyil katarım\nMansur olup şu cihanı atarım\nHer ağaçta olmaz benim yaylığım" + }, + { + "id": 2241.0, + "title": "Cebeci Köprüsü", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Cebeci köprüsünün üstü\nKarınca yuvasına benziyor,\nHamallar, körler, topallar,\nOturmuş nasibini bekliyor.\n\nCebeci köprüsü yüksek\nAltından tren geçiyor,\nYa benim aklımdan geçenler?\nKimse bilmiyor.\n\nŞu dünya güzelim dünya\nTıkır tıkır işliyor,\nİnsanlar insanlar insanlar\nNeden böyle çekişir durur\nAklım ermiyor.\n\nCebeci köprüsünün korkulukları\nKara boyalı,\nDaha böyle köprülerden geçersin çok\nCahit Külebi." + }, + { + "id": 20912.0, + "title": "Koşma 282", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Seherden uğradım dostun köyüne“\nHoş geldin sevdiğim, in! ” dedi bana.\nDomurcuk memesin verdi ağzıma,\n“Yorgunsun sevdiğim, em! ” dedi bana.\n\nBenim yârim gelişinden bellidir,\nAk elleri deste deste güllüdür,\nİbrişim kuşaklı ince bellidir\n“İnce bellerimi sar! ” dedi bana.\n\nBenim yârim bana yalan söylemez.\nSöylerse de gıybetimi eylemez.\nİl yanında ikrârını söylemez\n“İlleri uyut da gel! ” dedi bana\n\nMestine de deli gönül mestine,\nÂşık olan gül gönderir dostuna.\nTelli mahramasın attı üstüme\n“Terlersen sevdiğim, sil! ” dedi bana\n\nKarac’oğlan, sırrın kime danışır? \nSiyâh zülfü mah yüzüne kıvrışır.\nAyrılanlar elbet bir gün kavuşur“\nAğlama sevdiğim, gül! ” dedi bana" + }, + { + "id": 48540.0, + "title": "Karınca", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "ulan karınca\n46'ncı kata nasıl çıktın\nmerdivenle mi\nasansöre mi bindin? \n\nulan insan \nkendini beğenmiş şaşkın\ndemek senin yaptığını\nyapabildiğime şaştın\nbahse girer misin her işte\nkarıncadan üstün olduğuna? \n\ninsan oğlu güldü\nsonra 46'ncı katın\npencerelerinden birini açtılar\nikisi birden atladılar\n\ninsancık torba kağıdı gibi\npatlayıverdi kaldırımda kan revan\nkarıncaya gelince acelesi yoktu\no daha 42'nci katın önündeydi." + }, + { + "id": null, + "title": "Hayat Gül Kokulu Bir Sağanak Yine", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Gözlerimin önünde ıslak dağların kabaran yalnızlığı.\nNe varsa uçurumlar eşiğinde,\nhüzünlerle yalpalayan ne varsa \ngözlerimin önünde,\nve hayat gül kokulu bir sağanak yine…\n\nBir şeyler anlatmak istiyor hayat\nve alıp götürmek bir şeyleri kurt sofralarına…\n\nGün batıyor...\nGün batıyor bukağısı paslı bir sevinç oluyor yalnızlığım.\nUnutuyorum sevgilim suretini; \ndurgunluğum “niçin”di unutuyorum…\n\nGün batıyor...\nGün batıyor ürkek yıldızlar dolanıyor yalnızlığıma.\nUmurumda değil ne yağmur ne ayaz\nne de bu kerpiç kokusu havada; \nunutuyorum, sabaha kadar, gün batıyor\nve geciken sabahlara koşuyor kuşlar,\ngözlerimin önünde\nve hayat gül kokulu bir sağanak yine…" + }, + { + "id": 44387.0, + "title": "Bu Şehir Yıkılmayacak", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben bir tek sana inanıyorum sevgili. Ve sen de bu şehirde yaşıyorsun. Bu bana yetiyor. Benim bu şehre sonuna dek inanmam için bundan iyi bir neden yok şu an.\n\nDünyanın en yalnız, en karamsar, içimizdeki o büyük ve o kapanmaz boşluklarıyla yaşayan iki insanıydık biz tanıştığımızda. Birbirimiz için hem en büyük ödül, hem de en büyük cezaydık.\n\nKimse bizim içimizi görmüyordu. Görmedikleri için dışarıda kalıyor ve nefret edip çekip gidiyordu. Sonra bize duydukları bu nefreti bir yerde öylesine unutup başkasına gidiyorlardı. Sonra bize duydukları bu nefreti hiç olmadık bir yerde unutulmuş bir şekilde buluyor, onu içimizdeki yaraya saplıyorduk. Hiç haberleri olmuyordu. Bizi hatırladıklarında bizden nefret ettiklerini bile unutmuş oluyorlardı çoğu kez. Bizi boşluklarına çekmek istiyorlardı bu kez. Bize geriye cam kırıklarını bırakıyorlardı. Nefes aldıkça içimize batan cam kırıklarını. Oysa nefes almaya tapıyorduk biz; biz ikimiz dünyanın en karamsar yaşama sevdalısıydık. Ama nefes aldıkça, o en çok sevdiğimiz şeyi tekrarladıkça içimiz paramparça oluyordu.\n\nEn çok bu acı hatırlatıyordu bize yaşadığımızı.\n\nBen bu şehre tapıyorum sevgili. Ve birçokları yıkımdan ve yokoluştan bahsedip bu şehirden kaçmayı düşlerken, şimdi en çok sen benziyorsun bu şehre. Çünkü bugüne dek karşına çıkanlar senin sadece güzelliğini, o dayanılmaz çekiciliğini, o ulaşılması kolay sandıkları büyünü gördüler. Kimse içindeki kanayan yüreğini, o derin, kapanması güç boşluklarını, nefes alırken kalbine, damarlarına batan cam kırıklarını görmedi. İçine giremedikleri için senden nefret edip kaçtılar, sonra nefretlerini olmadık bir yerde unutup bir başkasına gittiler.\n\nSen bu unutulmuş nefretleri arayıp bulmak için kimbilir kaç kez kaybolmuştun bu şehirde.\n\nŞimdi sen en çok bu şehre benziyorsun sevgili. Bir yanın gökyüzünde çılgınca şarkı söylüyor, bir yanın dünyanın en dokunulmaz fahişesi. Ama her nefes aldığında içine cam kırıkları batıyor. Her nefes aldığında içindeki karanlık biraz daha büyüyor. Biraz daha ulaşılmaz, biraz daha uzak oluyorsun. Çünkü insanlara yaklaştıkça hep daha uzaklara itildin sen. Sarılmak istedikçe onlara, biraz daha boşluğa savruldun.\n\nAma unutma, sen de benim gibi hiç büyümeyen bir çocuksun. Tapıyorsun yaşamaya, tapıyorsun nefes almaya. Onca acı çekmene rağmen AŞKA AŞIKSIN sen de bu şehir gibi… BENİM GİBİ…" + }, + { + "id": 66578.0, + "title": "34 FN 346", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "geceyarıları\ntenhadır buraları\nne in ne cin\n\tkırmızı lambası\n\tsanki kan damlası\n\tdemiryolu geçidinin\n\ndağılmış su dumanı şimşekli bir karanlığa\nyağmurun altında çınar\n\tçınarın altında o karaltı\n\t bırakılmış bir araba\n\t 34 FN 346\nsağ arka lastiği yırtılmış\ncamlarında kurşun delikleri\niçinde barut kokusu var\n\thala çalışıyor silecekleri\n\t bir sola bir sağa\n\t bir sola bir sağa\n\ngeceyarıları\ntenhadır buraları\nne in ne cin\n\tkırmızı lambası\n\tsanki kan damlası\n\tdemiryolu geçidinin\n\nşimşekler yaladıkça nikelajını\n\ttırnak uçlarında çıtır çıtır\n\t yoğun bir elektrik sokağa\nbu araba mutlaka çalınmıştır\nşüpheli ne zaman bulabilecekleri\ndışarda unutmuş bir ayağını\nbir genç direksiyona yıkılmıştır\nkanı sımsıcak damlıyor\n\tdirseklerinden koltuğa\nroman çoktan bitmiş\n\tyol bitmiş bitmiş kavga\n\thala çalışıyor silecekleri\n\t bir sola bir sağa\n\t bir sola bir sağa\n\t bir sola bir sağa\n\ngeceyarıları\ntenhadır buraları\nne in ne cin\n\tkırmızı lambası\n\tsanki kan damlası\n\tdemiryolu geçidinin" + }, + { + "id": 606860.0, + "title": "Gözlerin Çağırıyor Beni", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "eflatun sular süzülüyor aynalardan\ndamlacıklarında hicranlı yüzün\nben kapıları aldatıyorum gün be gün\nsen pencereleri\nben denizlere bakarak martılara yalanlar söylüyorum\nsen gemilere\nsonra liman bilmez korsanlara terk edip\nıssız adalara sürüyorsun dizelerimi\ngitmek istiyorum çakıp da kaybolan şimşekler gibi\ngel gör ki, önümde hatıralar mahzeni\nparmak uçlarımda paslı çiviler \nbütün zindanları yıkarak birer birer\ngözlerin çağırıyor beni\n\ngözlerin en soylu atların koştuğu bir bahar gezegeni\nçeşmelerin bakınca gülümsediği \nırgatların göklere yöneldiği\nlatince bilenlerin nergis akşamlarında\ngöllere meydan okuyup\nkıyısında şarkılar dinlediği\ntutkular değirmeni\n\ninciterek aşk kitaplığındaki bütün harfleri\nkirpiklerinde efsane şairlerin mağrur kalemleri\ngözlerin çağırıyor beni\nkaşlarının cilveli bir ahu gibi\nömrümüze düştüğü günden beri\nköleleri ağlattın ey sevda semenderi\n\nadı konulmamış yıldızlardan koparak\nvadilerde biriken yalnızlığım\nkalbimi avuçlarına almış\ntutuyor sana doğru \n\nçölde bir kuyuya mı bırakayım ellerimi\ngeceye otağ mı kurayım buzullar ortasında\nne yapayım bilmiyorum ey acılar bedesteni\nbiraz ateş ve hüzün\nbiraz köpük ve leylak\ngözlerin çağırıyor beni\n\ngittim son ışığından bakışlarının\nkırdım kanatlarını bin bir gece masallarında\nzümrüdüanka kuşlarının\nşimdi nasıl da yürüyorum dağlara karşı farkında mısın\numursamıyorum boğazımda düğümlenen yolları\nbulutları susturuyorsun söylemesinler diye\nturnaların toprağa dökülen eşsiz definelerini\ndamıt kalbini kuşkulu yokuşlardan\nkurtul karanlığından fotoğrafların\nher köşede ısırgan edalı kan evleri\nher menzilde leylayı küçümseyen kaktüsler\nne seni görüyorum hayatın boşluğunda \nne de son anlarında resmini büyütüyor\nyokluğunla savaşan intihar temrinleri\n\ngizlenme ardına fesleğenlerin\nbahaneden bıkmıştır bezirganlar, mevsimler\nyüzeyde ve sancılı haykırışlar uğruna\nderinden ve telaşsız bir uyanıştır şiir\nbu yüzden zehre batmış urganlar gül kokulu\nbu yüzden gözlerine ayarlıdır saatler\n\no öpüp okşadığın yaprak akkorsa şimdi\nkim bilir hangi zaman gönlüme uğramıştır\nkollarına aldığın mutluluk servileri\nbana dokunduğunda sessizce ağlamıştır\nsimyası bozulduysa dilimin, kelimeler\nbir volkandan geriye kalan ırmaklar gibi\nbilinmez ki nereden akmıştır yüreğime\n\ngeçerek en azılı köprülerden, duraksız\nvarmak için sevdanın tükendiği ülkeye\nduygularına ölüm yüklüyorum ömrümün \nyaklaştığım her sahil tutuyor ellerimi\nmor bir yangın, hercai dalgalar, kum taneleri \nçakallar iniyor dağlardan apansız\nardımsıra gölgeler, gökkuşağı\nrengarenk uçurtmalar gibi kaplıyor göklerimi\ngözlerin çağırıyor beni\n\noysa ben hiç görmedim dünyada gözlerini\ntakılmadım engellerine nilüfer bakışlarının\nbir ses beklediysem yankılansın diye evrenimde\nkalbinden benim adıma\nsevdalı bir vuruşun özlemiydi süsleyen\nsokaklarımı, şehirlerimi\ngözlerin çağırsa da beni\nçağırmadan kalbin çatlayan gözlerimi\ngörmeden ellerinde hangi toprakların yayılıp\nhangi tohumların yeşerdiğini\ntutunmayacağım zamana dilenci gibi\nhala uzaklardan işaret parmağıyla \ngözlerin çağırsa da beni\ngidiyorum; adımlarım yaz kurdu, güz kefeni" + }, + { + "id": 84874.0, + "title": "Sonraları Sanskritçe", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Sanskritçeye çekilmiş atlar gibi geceleri\no geceleri soyutlanmış uykular ağıyor parmaklarından\n\nVe ıtır çiçekleri tükenirlerdi çivit rengi sokaklarında\nşarkıları delinirler çarşambaları ırmakta boğulurlardı\n\nSonraları benares'in tüm eski orospuları gibi bayramlarda\nsanskritçe ölümlere çarpıp şarkılara şarkılara düşerlerdi." + }, + { + "id": 5157.0, + "title": "Mansur", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Mercan, uçuk dudağında kan,\nİnci inci, soluk sakağında ter.\nNe bas yedi, ne kan içti bu meydan\nBu meydan aşık atan canını ister.\n\nTatlıydı akrebin sana kıskacı,\nAcıya acıda buldun ilacı; \nDiyordun, geldikçe üst üste acı:\nBir azap isterim bundan da beter.\n\nSana taş attılar, sen gülümsedin,\nDervişin bir çiçek attı, inledin,\nBağrımı delmeye taş yetmez, dedin,\nHalden anlayanın bir gülü yeter." + }, + { + "id": 508086.0, + "title": "Ger Aslım Sorarsan", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Ger aslım sorarsan ben bir niyazım\nSabır ilmi derler yerden gelirim\nKatre idim şimdi ummanlar oldum\nArştaki kandilden nurdan gelirim\n\nBen 'kal u bela da ' buldum izim'i\nDöndürmedim bir dem Hakk'tan yüzümü\nAteş-i aşkına yaktım özümü\nHalil İbrahim'le nardan gelirim\n\nSual eylerisen benim sırrımdan\nCümlemizi var eyledi varından\nYarattı Muhammed Ali nurundan\nHakk ile hak olan sırdan gelirim\n\nCebrail çerağı alır eline\nSeyretmeye gelir dostun iline\nHayranım şakıyan dudu diline\nRıdavan kapı açtı şardan gelirim\n\nTeni sual etme ten kuru tendir\nCan anın içinde gevher-i kandır\nBu ilim deryası bahri ummandır\nSırrı kal eyleyen serden gelirim\n\nMansur ile varıp dara çekildim\nYusuf ile kul olup bile satıldım\nŞam'da İsa ile göğe çekildim\nMusa ile dahi Tur'dan gelirim\n\nMahkemede sual sordu kadılar\nKitapları orta yere koydular\nSen bu ilmi kimden aldın dediler\nÜstadımdan aldım pirden gelirim\n\nNesimi'yim ikrarımla belliyim\nGerçek erenlerin kemter kuluyum\nAli bağçesinin gonce gülüyüm\nMünkir münafıka Hakk'tan gelirim" + }, + { + "id": 90198.0, + "title": "Şiir", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Şiir okuyacağım..\nDinlemeye geliniz...\nÇok da alkış istemem: \nİncinmesin eliniz!" + }, + { + "id": 974671.0, + "title": "Taştın Yine Deli Gönül", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Taştın yine deli gönül\nSular gibi çağlar mısın\nAktın yine kanlı yaşım\nYollarımı bağlar mısın\n\nNidem elim ermez yâre\nBulunmaz derdime çare\nOldum ilimden avare\nBeni bunda eğler misin\n\nYavı kıldım ben yoldaşı\nOnulmaz bağrımın başı\nGözlerimin kanlı yaşı\nIrmağ olup çağlar mısın\n\nBen toprak oldum yolunda\nSen aşırı gözetirsin\nŞu karşıma göğüs geren\nTaş bağırlı dağlar mısın\n\nHarami gibi yoluma\nAykırı inen karlı dağ\nBen yârimden ayrı düştüm\nSen yolumu bağlar mısın\n\nKarlı dağların başında\nSalkım salkım olan bulut\nSaçın çözüp benim içün\nYaşın yaşın ağlar mısın\n\nEsridi Yunus'un canı\nYoldayım illerim kanı\nYunus düşte gördü seni\nSayru musun sağlar mısın" + }, + { + "id": 1043.0, + "title": "Bu Bizimki", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Yıkıcı bir aşk bu, \nYıkıyor milletin ortasına \nTutku yükünü. \n\nBölücü bir aşk, \nEkmeği suyu bölüyor \nGünde üç öğün. \n\nHain bir aşk bu, \nSizin eve hırsız girer \nOnunkine polis. \n\nYasadışı bir aşk, \nEvlenmeyi \nHiç mi hiç düşünmüyor. \n\nSoyguncu bir aşk bu, \nEn sıradan ezgilerden \nSevinçler devşiriyor. \n\nKökü dışarda bir aşk, \nDante ile Beatrice'inkine \nFena öykünüyor. \n\nİşgalci bir aşk bu,\nSamanlık sevişenin diyor \nBaşka şey demiyor." + }, + { + "id": 21900.0, + "title": "On Ayrılık Şiiri 4", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Başka biri olacaksın istemesen de\nTenine başka bir ten dokunduğunda\nGövden buluştuğunda başka bir gövdeyle\nBaşka bir nefesle karıştğında nefesin\n\nBaşka biri olacaksın istemesen de\nGece uykunda ya da gün ortasında\nİrkileceksin apansız bir duyguyla\nBir uçurum kıyısında sendelemiş gibi\n\nBaşka biri olacaksın istemesen de\nBakışlarımın izini taşıyan giysilerin\nTüketecek ömürlerini birer birer\nDeğişecek yeri bir dolabın,pencerede bir çiçeğin\n\nBaşka biri olacaksın istemesen de\nDudaklarında benden sonraki bir çizgi\nTanımadığım bir ton gülüşünde\nVe artık beni unutmaya başlayan gözlerin\n\nSonra,sonra başka birisin" + }, + { + "id": 67649.0, + "title": "Mevsimidir", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "mevsimidir\nmüphem bir meltem yoklar dal uçlarını\n\tgizlice ürperir yaseminler\nkörfezde deniz dalgın\nbilinmez hangi aşktan arta kalmış\n\tvahim bir yalnızlığı dinler\n\nmevsimidir\nartıke erken kararır sular\nher biri bir bulut ardına sinmiş yıldızların\nkorular terk edilmiş\n\tağaçlar duman duman\n\t yalılar tenha\n\tkanlıca ilk yağmurla serinler\n\nmevsimidir\n\tnedense ölmeye heveslenir insan\nuzaya\n\tbir avuç yıldız tozu gibi savrulmaya\n\trayından çıkmıştır yaşamak\n\tbir eskimişlik duygusu nereye baksan\ngücü yetmez kimsenin kimseyi kurtarmaya\nçünkü ne güzeller\n\tzehir zemberek güzeldir artık\nne zehir zemberek çirkindir\n\t yeni çirkinler" + }, + { + "id": 1705626.0, + "title": "Yaz Yağmuru Öncesi", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 7.0, + "poem": "Adı nedir bilinmez bir şey çekilip gider,\nbeklenmedik bir anda yeşilliğinden parkın; \nDuyulur pencereye durunca daha yakın,\nve suskunluk olunca. Israrcı, güçlü öter,\n\nağaçlıklar içinden şakır bir yağmurkuşu,\nmübarek Jerome’yi çağrıştırarak akla:\nYükselir yoğunlukla, nasıl da, sağanakla\ndinlenecek bu sesten yalnızlık ile coşku.\n\nDuvarları salonun ve yağlı boya tablolar\nişitmek istemezler sanki çekilip geri \ndiyeceklerimize etmezler müsaade.\n\nÖğleden sonraların belirsiz ışıkları\nyansıdığında ölgün halılar üzerinde\ninsan çocukken ancak böyle korkuyla dolar." + }, + { + "id": 22326.0, + "title": "Şarkı 2", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 5.0, + "poem": "\nAh eden kimdir bu saat kuytuda\nSustu bülbüller,hıyaban uykuda\nŞimdi ay bir serv-i simindir suda\nEsme ey bad,esme canan uykuda\n\nBaşka aşıklardan almışsan nefes\nBaşka yerden, başka vadilerden es\nDoğmasın ruhunda ani bir heves\nEsme gülşenden ki canan uykuda" + }, + { + "id": 1343188.0, + "title": "Anadolu Doluyum", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben çöller fırtınası\nBen anaların yası\nBen tarihlerin yoluyum\n\nVurulmuş saldırmışım\nDüşeni kaldırmışım\nGariplerin sağ koluyum\n\nTürkü söyler dillerim\nNasırlıdır ellerim\nBen söğütlerin dalıyım\n\nBen gönüller bekçisi\nDertlerin emekçisi\nBen Anadolu doluyum\n\nYüreğim çatalcadır\nBakışım kartalcadır\nUfuklara sevdalıyım\n\nTürkü söyler dillerim\nNasırlıdır ellerim\nBen söğütlerin dalıyım\n\nBen gönüller bekçisi\nDertlerin emekçisi\nBen Anadolu doluyum" + }, + { + "id": 40337.0, + "title": "Vuruşkan Bir Şahandır Umut", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Tuzağa düşmüş bir ceylanın \nbakışındaki hüzün değildir umut\nKınalı keklik gibi ürkek\nbir kuş da değildir\nNe yalvar yakar olmuştur \nzulmün pençesinde\nne de düşürmüştür\nkırların ve türkülerin\nonururunu yere\nBaharda bir tomurcuk\ngibi patlayan öfkedir umut\nbarajını yıkan bir ırmaktır\naçılır serpilir\nve büyür kıyısında sevda\nEmzirir aşkı\nemzirir ve büyütür gül nakışlı sabırlardan\nferhat'ın direncini\nbin yılların sabır taşını çatlatırlar\naçar bin yılların kapısını\n\nDüşman dönük\nbir mavzer gibidir umut\nyaratır tetik ve parmak\nen gürbüz çocuğunu tarihin\n\nAHMET TELLİ" + }, + { + "id": 250.0, + "title": "Ben Sana Mecburum", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben sana mecburum bilemezsin \nAdını mıh gibi aklımda tutuyorum \nBüyüdükçe büyüyor gözlerin \nBen sana mecburum bilemezsin \nİçimi seninle ısıtıyorum. \n\nAğaçlar sonbahara hazırlanıyor \nBu şehir o eski İstanbul mudur \nKaranlıkta bulutlar parçalanıyor \nSokak lambaları birden yanıyor \nKaldırımlarda yağmur kokusu \nBen sana mecburum sen yoksun. \n\nSevmek kimi zaman rezilce korkuludur \nİnsan bir akşam üstü ansızın yorulur \nTutsak ustura ağzında yaşamaktan \nKimi zaman ellerini kırar tutkusu \nBir kaç hayat çıkarır yaşamasından \nHangi kapıyı çalsa kimi zaman \nArkasında yalnızlığın hınzır uğultusu \n\nFatih'te yoksul bir gramofon çalıyor \nEski zamanlardan bir cuma çalıyor \nDurup köşe başında deliksiz dinlesem \nSana kullanılmamış bir gök getirsem \nHaftalar ellerimde ufalanıyor \nNe yapsam ne tutsam nereye gitsem \nBen sana mecburum sen yoksun. \n\nBelki haziran da mavi benekli çocuksun \nAh seni bilmiyor kimseler bilmiyor \nBir şilep sızıyor ıssız gözlerinden \nBelki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun \nBütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor \nBelki körsün kırılmışsın telaş içindesin \nKötü rüzgar saçlarını götürüyor \n\nNe vakit bir yaşamak düşünsem \nBu kurtlar sofrasında belki zor \nAyıpsız fakat ellerimizi kirletmeden \nNe vakit bir yaşamak düşünsem \nSus deyip adınla başlıyorum \nİçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin \nHayır başka türlü olmayacak \nBen sana mecburum bilemezsin." + }, + { + "id": null, + "title": "Bitme", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Bitme, bak, içtim, yürüdüm, kederlendim\nDenize girdim, üşüdüm, sana geldim.\n\nDüş bitmeden sen bitme.\nBitmeden sevgi gitme…\n\nBitme! Bak, koştum, savruldum, hep örselendim.\nCıgara ziftlendim, ille de seni sevdim.\nUzaklarda öyle çok kederlendim.\n\nGünler bitmeden bitme.\nBitmeden hasret gitme…\n\nBu yangın geceler, bu intihar.\nGidersen paramparça yüreğimde ağıtlar! \nBu dolunay gecenin göğsünü yarar.\nBenim göğsümde de sana geniş bir yer var.\n\nDüş bitmeden sen bitme.\nBitmeden sevgi gitme..." + }, + { + "id": 64269.0, + "title": "Dilin Yalan Söylüyor", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 8.0, + "poem": "Tohumdun yüreğimde fidan oldun büyüdün, \nAğaç idin bağımda, çınar oldun yürüdün.\n\nNasıl söküldün öyle, çatır çatır içimden, \nKöklerin yüreğimde kan revan oldu birden.\n\nÇalı çırpı bıraktın giderken yüreğimde, \nHepsi bir kıymık gibi beynimin her yerinde.\n\nDilin ne derse desin, gözün öyle demiyor, \nSeni sevmedim derken, dilin yalan söylüyor.\n\nBurası Ulus parkı, karşımız Anadolu, \nGönlümün öbür yanı ondan böyle sır dolu.\n\nYalnızım bu şehirde, hem de yapayanlızım, \nBoğuluyorum gitme, şair olur bir yanım.\n\nYok böyle demiştim ben, yanlış anladım hemen, \nBunun hepsi hikaye, baştan komiğiz zaten.\n\nKendimizi kandırdık, kargalar güler buna, \nBirde ciddiye aldık, karganın papuç damda.\n\nBu koca alemde biz, varla yok arasıyız, \nOlmasak da olurdu, varsak yaşamalıyız.\n\nOlmayacak duaya amin demeyelim biz, \nHerkes kendi yoluna biz hep böyle gideriz..." + }, + { + "id": 2139.0, + "title": "Kara Sevda", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "... ve nihayet gelip çattı \nBir dilimi zehir zıkkım \nBir dilimi candan tatlı \nMasallarla indi yere \nSebil oldu cümle hikâyelere \nKara kara kazanlarda kaynadi \nDiyar diyar al kanlara boyandı.\nTürkülerde ateş alev yandı tutuştu \nGördes kiliminde nakış \nMinyatür bahçelerinde suret kesildi \nVe nihayet gelip çattı \nElveda belirsiz bedava sevinç \nUçan kuşa eşe dosta elveda \nBütün haşmetiyle gelip çattı \nBir dilimi zehir zıkkım \nBir dilimi candan tatlı" + }, + { + "id": 20768.0, + "title": "Sana Geldim Mevlana", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 7.0, + "poem": "Sana geldim Mevlana...\nDüştüm yollara Fatiha'larla\nÖnümde yemyeşil ışıktan bir iz\nYıkanmış yaprak gibi tertemiz\n\nSana geldim Mevlana...\nHerşey öylesine mağrur,sessiz,tertemiz\nGeçmiş asırlardan beri tertemiz\nBir el dokundurursam sandukalara\nUyanır Horasan erleri\n\nSana geldim Mevlana...\nDivan durdum önünde, duygulu, sessiz\nİçimde ne hasret, ne gül, ne bülbül\nŞimdi ezan nur alem, nur Konya\nİşte sabır, işte aşk, işte tevekkül\nSen bilirsin Mevlana...\n\nSana geldim Mevlana...\nAyet ayet İslam,nakış nakış Türk\nBir türbe içinde ne güzel mana\nSerin bir rüzgarla çok uzaklardan\nSana geldim Mevlana..." + }, + { + "id": 1601915.0, + "title": "Aşıklar Aşka Gelende", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 6.0, + "poem": "Aşıklar aşka gelende, dilinden söz alınmaz\nSöz; telde kendini bulur, elinden saz alınmaz\nAşıkın aşkı deryadır, onda yok olur damla\nKazanda kaynayan suyun, içinden tuz alınmaz.\n\nGündüz güne teslim oldum, geceler aya tutsak\nIrmaklarda toy olurken, dereler çaya tutsak\nBilir misin ey sevgili, bu garip neye tutsak\nİnsanoğlu gizli sırdır, özünden öz alınmaz.\n\nKardelenler kara mahkum, bülbüller zar içinde\nSensin benim tek umudum, yaşarım zor içinde\nPervanesi olduğum yar, geceler kor içinde\nOcak yanar alev olur, ataştan köz alınmaz.\n\nSen söyleme eller desin, eğer varsa kıymetin\nAşkını kabristan eyle, yıkılmasın devletin\nEy Sefai bu dünyada, üç metre bez servetin\nEhli gönül sarrafa de; altından toz alınmaz." + }, + { + "id": 41023.0, + "title": "mademki yokluğumla daha mutlusun...", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 8.0, + "poem": "Hayat soğuk, yağmurlu ve vurdumduymaz bir İstanbul gecesiydi... Ve gece yağan yağmur hep ürkütürdü beni. Yağmur değil yalnızlığımdı pencereleri damla damla yalayan, yıllarımı dolduran sensizlikti... Hep bir yanı yarımlık, hep senden uzaktalık, hayattaki tek 'kimse'mden yoksunluk, yani kimsesizlikti. Bir kavuşma mucizesine inanma yolunda harcanmış bir hayatın ansızın sonuna gelme, ve o mucizeyi yaşayamadan bir başına ölme korkusuydu yağmur…\n\nYine yağmur yağıyor, yine gece... Yine İstanbul... Ve sen kollarımın arasından sıyrılıp kalkıyorsun yataktan. Nereye gidiyorsun sevgilim? \n\nSadece sana sarılarak uyuduğumda nefes alabiliyordum. Beni kollarına aldığında, yüzümü masumiyetinin yurduna, o kimsesiz boynuna dayadığımda, kokunu kalbimle soluduğumda... Uykun benim cennetimdi. Çünkü cennet sadece ikimizin olabildiği yerdi benim için. Ne sana aşık kadınlar, ne sevdiklerin, ne geçmişin, ne yarının...Uykunda sadece ikimiz vardık. Aşkıma dar gelen sevgi sözcüklerine ihtiyacım yoktu orada. Sana sevgimi anlatmaya, ispat etmeye ihtiyacım yoktu artık. Aşkımızın kokusuydu sana beni anlatan, sana seni anlatan.... Beni gerçekliğin o soğuk, o köpüklü dalgalarıyla yutan ve alıp alıp senden ötelere savuran hayatın dışındaki tek kaçış tünelimdi uykun. \n\nÖnce kolunu çekerdin başımın altından, sonra sırtını dönerdin. Usulca sarılırdım sana arkandan, seninle ya da sensiz geçen yılların hasretiyle... Ardından yavaş yavaş kollarımın arasından sıyrılırdın...Yıllardır taşımaktan yorulmadığım hasretin, tenimden tenime akan o ateş, ağır gelirdi bedenine... Uyuyamıyorum, nefes alamıyorum, lütfen sarılma, derdin... Yatağın bir ucuna sığınmış bedeninden kovulmak, hayatından kovulmak gibiydi benim için. Sığındığım, soluk aldığım tek cennetten kovulmak gibiydi. Beni uykunda terk etmen, gerçek hayatta terk edişinden bile ağır gelirdi. Yanıbaşındaki sensizlik, o rutubetli evimdeki, o baştan ayağa sen olan evimdeki unutulmuşluğumdan çok daha ağır gelirdi. \n\nSeni kaybetme korkusu öyle işlemişti ki hücrelerime...Yataktan doğrulduğun anda bu korkuyla açılırdı gözlerim. Bilinçaltım konuşurdu benim yerime... Su içmek ya da tuvalete gitmek için kalktığın asla aklıma gelmezdi. Gittiğini düşünürdüm yalnızca... O saatte kendi evini terk edip, nereye gidebileceğini sorgulamadan, sadece beni o sonsuz hiçlikte, o en masum rüyada, cennetimizde, uykumuzda bir başına bırakıp, kaybolacağından korkardım. Bana hep aynı soruyu sorduran bu yüzyıllık korkuydu işte: Nereye gidiyorsun sevgilim? \n\nBeni yeniden hayatın içinde, gerçeklerin ortasında bir başına mı bırakıyorsun? Beni yeniden unutuluş sürgünlerine mi gönderiyorsun? Nereye gidiyorsun sevgilim? \n\nOysa seni uyutmayan içindeki o yangınlı hesaplaşmaydı. Gece iner, aşıklar, yüzler, bedenler, anılar kaybolurdu; sadece ikimiz kalırdık. Ve sen uykunda sevgimle hesaplaşmaya dalardın. Cennette cehennemi hatırlardın.\n\nDönüp geriye bakıyorum da, sanki yıllar değil yüzyıllar geçmiş aramızdan... Aramızdan ayrılıklar, ihanetler, kayboluşlar, vazgeçişler, yeniden bulmalar, korkular, yalnızlıklar, savrulmalar geçmiş. Ve bu ilişki ne çok biçim değiştirmiş... \n\nSeni yollarca, şehirlerce uzağından sevdim. Seni kelimelerce, şiirlerce yakınından sevdim. Seni dünya üzerinde sanki ilk kez benim için kalemi eline alıp da yazdığın mektuplarca sevdim. Seni umutsuzca, beklentisizce, hayallerce sevdim uzağından. Hayatımı öyle olduğu gibi bıraktım. Şehrine geldim, ama kalbine giremeden sevdim. Neydik biz o yıllarda hiç düşündün mü? Neydik birbirimiz için sevgili? \n\nGeldim. Bana destek olacak, sırtımı vereceğim bir aşkın yoktu arkamda. Kendime yeni bir hayat kuracağım yalanını, kendim dahil, sen dahil herkese söyledim. Oysa tek istediğim seninle birlikte bir hayattı. Öyle cesaretsizdim ki karşında ve öyle açık sözlüydün ki bana karşı, ancak iddiasız bir sığınmacı olabildim hayatında. Hayatına iltica etmek isteyen bir yürek sürgünü... Bir aşk meczubu sadece...\n\nDürüstlük kimi zaman yalanlardan çok daha acımasızmış, sevgili... Gerçeğin buzdan ülkesinde yapayalnız kalan yürek, hayatta kalabilmek için yalanları bile özleyebilirmiş kimi zaman... Bana aksini ispat etmek için elinden geleni yaptığın o yıllarda, buzlar ülkesinde biraz olsun ısınabilmek için, aslında beni sevdiğin yalanına inandırmıştım ben de kendimi... \n\nAşkıma kapalı bir kapının önüne bırakılmış yaralı bir kuş gibiydim. İnanacak, bir ibadet gibi yaşayacak tek şeyimdi senin aşkın. Karşılıksız, güvensiz, sessizce yaşanan bir aşk... Nasıl da hoyrattın bana karşı... Kalbinde değil miydim gerçekten? Neydik biz söylesene? O yıllarda senin neyindim ben sevgili? Can yoldaşın mı? Yol arkadaşın mı? Dostun mu? Sevgilin mi? .. \n\nSonra bir gün geldi ve unutuldum. Ve bu sorular birer birer bıçak gibi saplandı yüreğime ve yüreğimde yanıtlarını buldu. Unutuluş hepsinin acımasız cevabı oldu. Sonrası dipsiz bir karanlık... Sonrası çaresiz bir çıldırış... \n\nHayata karışmamak için tek kalkanım, tek sığınağımdı aşkın. Tek silahımı yitirdim ve hayata teslim oldum. Aldı beni savurdu başka bedenlere, parçası olamadığım o kırık dökük öykülere... \n\nKırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim için. Unutmanın en ağırı unutamadan unutmaktır. Seni sonsuza kadar kaybetmek kimlik değiştirdi ve unutmak oldu benim için. Seni unuttuğum yalanıyla hayatı kandırmaya çalışınca hayat hiç olmadığı kadar acımasız tokatlar indirdi yüzüme... Sonrası dipsiz karanlık... Sonrası hatırlamaya bile dayanamadığım düş yıkımları... Sonrası kesif, karanlık ve rutubetli bir kuyu... Koskoca bir boşluk... Sonrası 'yalnızlık' kelimesine sığmayacak kadar derin bir yalnızlık...\n\nKaç zaman sonra bilmiyorum, bir gün geldi ve beni yeniden hatırladın. Yokluğumda kendine kurduğun hayat, beni yasak bir ilişki haline getirdi bu kez de... Ve bu ilişki bir kez daha kimlik değiştirdi. Seni, bir başkasıyla birleştirdiğin hayatına uzaktan bakarak, kalbimi kıskançlığın lanetli hırsına teslim ederek, kısıtlı zamanlarda, gizli saklı buluşmalarda, o doyumsuz kaçamaklarda sevmeyi de öğrendim... Hasretinin o tarifsiz kokusu burnumu sızlatırken yapayalnız uyumayı da öğrendim. Yağmurlu İstanbul gecelerinde o baştan ayağa sen olan evimde kaderimle kıyasıya yaşamayı da öğrendim, sevgili... \n\nO zamansız unutuluşun ardından yeniden hatırlanmanın sevinci, seni paylaşmaya boyun eğmenin ve hep gizliliğin gölgesinde kalacak olmanın acısına büründü. Uykunda soluğunun bir başka soluğa karıştığını bilerek geçirdiğim sayısız gecelerde, gururumu parça parça bölüp aşkıma kurban verdim. O tarifsiz ağrıyı uyuşturmak için ruhumdan, kimliğimden, kadınlık onurumdan vazgeçtim. Her şeye rağmen direnebilmek için kendimden vazgeçtim. Geriye dönüş kapılarını sonsuza kadar kapatmış oldum böylece. Ruhumdan kendimi kovup, tüm hücrelerime sadece aşkını yerleştirdim. İşte o andan itibaren, sensizlik artık bensizlik oldu sevgili...\n\nNasıl da telaşlı, nasıl da soluk soluğa yaşardık o kaçamak anları... Aşkımızın en karanlık, en gerçek, ama en yoğun anlarıymış onlar... Sensiz geçen gecelerde yüreğimde biriken kıskançlığın, öfkenin, kırgınlığın ve hasretin hummalı karanlığı, sana kavuştuğum anlarda sevinçten çıldırmanın eşiğinde tarifsiz bir hazza dönüşürdü... Nasıl da ateşliydi sevişmelerimiz... Sana yeniden dokunmak, sanki bulutlara öpücükler kondurmak gibiydi... Huzurla huzursuzluk, hasret ve kavuşma, aşk ve öfke, merhamet ve acımasızlık, kırgınlık ve bağışlama her şey ama her şey sevgimizin taşkın sularında birbirine karışırdı. İki kalbin bir ömre sığdırabileceği tüm duyguları biz o kısacık anlarda soluk soluğa yaşardık...\n\nSonra hayatını değiştirdin. Yeniden özgürlüğüne kavuştun. Ve bu ilişki bir kez daha biçim değiştirdi. Yıllardır bir savruluş halinde aramızdan akıp giden aşkımız, nihayet dingin, doygun ve emin bir sığınak bulmuştu kendine. O savruk yıllar bile koparamamıştı ya bizi birbirimizden, artık hiçbir şey bu aşkı yıkamazdı. İhanetlerin, unutuluşun, hayatın sınavından geçmişti aşkımız. Tam da birbirimizi hayattan çok uzakta, dokunulmaz bir boyutta sevdiğimize inanmaya başlamışken, dudaklarından dökülen o lanetli cümle korkularımı yeniden uyandırdı, geçmişi zamandan koparıp aramıza soktu yeniden: 'Varlığın artık bana acı vermiyor...'\n\nAh sevgilim, ayrılık trenini çoktan kaçırmadık mı biz? Bulup bulup kaybetme oyunlarını çoktan tüketmedik mi? O dünyevi aşk oyunlarından, kıskandırmalardan, kaçamaklardan çoktan vazgeçmedik mi? Birbirimizi en ağır ihanetlerde sınamadık mı? Anlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil... Sadece seni sevmek için yaşadım ben! \n\nSenin için bir ilişkide girilebilecek bütün kimliklere bürünmedim mi? Önce aşkla değil kalbinin boşluğuyla tutunduğun bir can yoldaşıydım... Yüreğin bir başkasına kapılarını açtığında hayatından dışlanıp unuttuğun oldum sonra... Başka hayatlarda, başka ilişkilerde seni unutmaya çalışırken, belki de aslında sadece seni ararken kıskançlıktan deliye döndüğün oldum... Kalbime geri dönmek istediğinde gururumun gemilerini yakıp, metresin oldum... Vicdanın oldum senin... Merhametin oldum... Pişmanlığın oldum... Hazzın en sıradışı boyutlarını seninle paylaşan fahişen oldum... Arkadaşın oldum... Kardeşin oldum... Sevgilin oldum... Söylesene kaç kez biçim değiştirdi bu ilişki? Kaç kez kimlik değiştirdim seni sevebilmek için... \n\nAnlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil. Sadece seni sevebilmek için yaşadım ben... Hala seninle geçireceğim anların telaşıyla tüketir gibi yaşıyorum sensiz geçen günlerimi. Yıllar geçti, hala seni görecek olmanın kalp çarpıntılarıyla, yalnız senin için giyiniyorum en güzel giysilerimi. Sen güzel bulasın diye geçiyorum aynaların karşısına. \n\nSeninle geçen zaman bir daha tekrarı olmayan, doğaçlama bir melodi gibi benim için... Sanki birlikte yazılmış kaderimizin sayılı dakikalarından an çalıyorum. Öylece karşında oturup seni seyretmeyi, sana yemek hazırlamayı, seninle sohbet etmeyi, dostlarını ağırlamayı, seninle birlikte uyumayı, yani paylaştığımız ne varsa hepsini bir daha asla okuyamayacağım bir şiiri kelime kelime içime sindirir gibi, soluk soluğa hissederek yaşıyorum... Öyle birikmişsin ki içimde... Seni yaşamakla tüketmem, seni sıradanlaştırmam mümkün değil. İçime çektikçe çoğalıyorsun...\n\nŞimdi varlığım her geçen dakika daha da daralan gizli bir çember örüyor etrafına. Her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor, biraz daha kanıksıyorsun beni... O peşini bırakmayan yaralı geçmişin aramıza korku duvarları örüyor. Hayatını tüm kalbimle kucakladığımı hissettiğim anda ansızın yüzünde beliren o eski kaygıların alıp seni benden çok uzaklara, derinlere, yalnızlık kuyularına sürüklüyor. Yeni isimler, yeni aşk öyküleri, başka yüzler, başka bedenlerle kaçış planları yapıyorsun kendine... Gece ansızın seni uyandıran, kolunu başımın altından çeken, seni yatağın ucuna kadar götüren, uykunu bölüp ayağa kaldıran ve bana hep o aynı soruyu sorduran bu korkular değil mi...: 'Sevgilim nereye gidiyorsun? '\n\nSevgilim nereye gidiyorsun? Orada ne var? Benliğini kıstırdığın duvarların arkasında soğuk, uçsuz bucaksız bir yalnızlıktan başka ne var? Neden kaçıyorsun? Neden bu aşkı sonsuzluğa, özgürlüğe, daha önce hiç yaşamadığın sınırsızlığa bir kapı olarak görmüyorsun? Ben senden gitme ihtimalini hiçbir zaman çalmaya yeltenmedim ki... Sevgim seni tüketmek değil, çoğaltmak içindi... Sevgim dünyanın yaşanılası bir yer olduğuna inanman, inanmamız içindi... Yüreğimizin çok derinlerinde yaşayan o iki masum çocuğun soluk alabilmesi için bir gökyüzüydü sevgim... Ben senin kanatlarını hiçbir zaman çalmadım ki... \n\nÖyle çok reddedildim ki, öyle çok unutuldum ki senin tarafından, sensiz kalmak yüreğimi ezen tek korku artık. Öyle ki hayatım yalnız bir korku halinde ayakta duruyor şimdi... Korkumu gerçeğe büründürdüğün anda yıkılıp gideceğim. Her şeyi tükettim. Hayata tutunmak adına ne varsa her şeyi yaktım seni sevebilmek için... Tüm sabrımı, kendime ve insanlara güvenimi, sevginin hayatın tek harcı olduğuna olan inancımı... Artık senden başkasına verecek enerjim, sevgim ve hayatla hesaplaşacak bir benliğim kalmadı. Geriye dönüp sığınacak bir kendim kalmadı...\n\nŞimdi bana varlığımın sana acı vermediğini söylüyorsun. Gitmemi istiyorsun, sonra yeniden gelmemi... Ve sonra yeniden gitmemi... Beni sensizliğin o dipsiz çukuruna önce sarkıtıp, sonra yeniden gün ışığına çıkarıyorsun. Sevgimi, yokluğumu hissettiğin yerde bulmak istiyorsun. Aşkımın benliğini ve hayatını ele geçirmesinden duyduğun o sebepsiz korkuyu yenmek için, bana seninleyken tekrarı olmayan bir şiiri hatırlatan zamanın, sana benimleyken gösterdiği monoton ve tüketici yüzünü yok etmek için oynadığın bir oyun bu belki de... Beni deliliğin sürgünlerine yollayıp, sonra yeniden kalbine çağırıyorsun. \n\nKorkuyu beklemenin telaşı korkunun kendisinden çok daha ürkütücü biliyor musun? İşte bu yüzden sensizliğin karanlık kuyusuna kendi ellerimle bırakıyorum kaderimi. Korkuyu beklemekten vazgeçiyorum, ama asla seni sevmekten değil, sevgili... Sana veda etmeden kayboluşa karışmam da aslında sadece bunun için... \n\nMadem varlığım acı vermiyor sana, madem ki ancak yokluğumda sevgimi hissedebiliyorsun, öyleyse yokluğumla kal sevgili... Madem ki yokluğumla daha mutlusun, o halde yokluk benim bu aşk için büründüğüm son kimlik olsun...\n\n\n cezmi ersöz" + }, + { + "id": 2280913.0, + "title": "Ağlarım Ağlatamam", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 9.0, + "poem": "Bana sor sevgili kâri’, sana ben söyleyeyim,\nNe hüviyyette şu karşında duran eş’ârım:\nBir yığın söz ki, samîmiyyeti ancak hüneri; \nNe tasannu’ bilirim, çünkü, ne san’atkârım.\nŞi’r için “gözyaşı” derler; onu bilmem, yalnız,\nAczimin giryesidir bence bütün âsârım! \nAğlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; \nDili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım! \nOku, şâyed sana bir hisli yürek lâzımsa; \nOku, zîrâ onu yazdım, iki söz yazdımsa.\nHayır, hayal ile yoktur benim alışverişim, \nİnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim. \nŞudur cihanda benim en beğendiğim meslek: \nSözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek." + }, + { + "id": 60864.0, + "title": "Çapalı Karşı", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Kollarında eski balık dövmeleri\nteodor kasap perhiz ahali içmez\ney türkçe rakı çıkmıştır kapalı\nve geniş muhlis sabahattin'den\nayşe opereti ne güzel bir hiç\n\nÜç yıllar var ki minyatürlere mahkum\nteodor'un o eski balık dövmeleri\nay osmanlılaşmış abi tüfekçi olmuş\nve korkunç taş gülmekler muhlis'te\ngibi merdivenli bir sokaklar uzatmış\nçiçek bahçelerine kaçabilsin ayşe\natlı tramvaylarla ne güzel bir hiç\n\nİşte o biçim gecelerde kucaklamış\ngetirir enflasyon arkadaşlarını\nkova abdülhamit akşam gazeteleri\ndağlar gibi yalnızlık ne güzel bir hiç." + }, + { + "id": 30367.0, + "title": "Saçların", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Saçların omuzlarından aksın\nMermer üzerinden geçen su gibi\nİçinde ezgin bir his duyacaksın\nYaz vaktinin gündüz uykusu gibi\n\nSaç tel tel örtüler hep tül tül düşer\nGözünün değdiği yere gül düşer\nSonunda sana da bir gönül düşer\nGönlümün şimdiki duygusu gibi\n\nDillerde dökülüp sayılır saçın\nSıcak nefeslerle bayılır saçın\nBir tütsüdür kalbe yayılır saçın\nKararan gözlerin buğusu gibi" + }, + { + "id": 865106.0, + "title": "Bayram", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Âfâk bütün hande, cihan başka cihandır; \nBayram ne kadar hoş, ne şetâretli zamandır! \n\nBayramda güler çehre-i mâ'sûm-i sabâvet, \nÜmmîd çocuk sûret-i sâfında ıyandır \n\nHer cebhede bir nûr-i mücerred lemeânda; \nHer dîdede bir rûh demâdem cevelândır. \n\nÂlâm-ı hayâtın iki kat büktüğü ecsâd \nFeyzindeki te'sîr ile âsûde revandır. \n\nFerdâ-yı sükûn perveridir sâl-i cidâlin, \nNevmîd düşen kalbe ümîd-âver-i candır. \n\nHeycâ-yi maîşetteki feryâd-ı mehîbin \nDünyâda biraz dindiği an varsa bu andır. \n\nSubhunda bahârın şu sabâhat bulunur mu? \nBak çehre-i gabrâya: Nasıl şen, ne civandır! \n\nHer sînede bir kalb-i meserret darabanda, \nHer kalbde bir âlem-i eşvâk nihandır. \n\nRaksân oluyor cünbüş-i dûşiyle anâsır, \nGûya ki bütün sadr-ı zemin pür-galeyandır. \n\nEşbahı da cûşân ediyor feyz-i mübîni, \nYâ Rab bu nasıl rûh-i avâlim-sereyandır! \n\nBayramda gelir yâ da ne hoş hâtıralar ki: \nBin ömre verilmez, o kadar kadri girandır, \n\nIydin bana dâim görünür levh-i kerîmi: \nMâzî-i tufûliyyetimin yâd-ı besîmi. \n\nBirinci gün hava bir parça nâ-müsâiddi; \nİkinci gün açılıp, sonra pek güzel gitti. \n\nDedim ki: 'Fâtih'e çıksam yavaşça, bir yanda \nDurup o âlemi seyreylesem de meydanda, \n\nZiyâret etsem ehibbâyı sonradan... Hoş olur. \nBütün gün evde oturmak ne olsa pek boştur. ' \n\nBu arzû-yi tenezzüh gelince, artık ben \nDurur muyum? Ne gezer! Fırladım hemen evden. \n\nGelin de bayramı Fâtih'te seyredin, zirâ \nHayâle, hâtıra sığmaz o herc ü merc-i safâ, \n\nKucakta gezdirilen bir karış çocuklardan \nTutun da, tâ dedemiz demlerinden arta kalan, \n\nAsırlar ölçüsü boy boy asâli nesle kadar, \nBüyük küçük bütün efrâd-i belde, hepsi de var! \n\nAdım başında kurulmuş beşik salıncaklar, \nİçinde darbuka, teflerle zilli şakşaklar, \n\nBiraz gidin; Kocaman bir çadır... Önünde bütün, \nÇoluk çocuk birer onluk verip de girmek için \n\nNöbetle bekleşiyorlar. Acep içinde ne var? \n'Caponya'dan gelen insan suratlı bir canavar! ' \n\nGeçin: sırayla çadırlar. Önünde her birinin. \nDiyor: 'Kuzum, girecek varsa durmasın girsin.' \n\nBağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir îlân, \n'Alın gözüm buna derler...' sadâsı her yandan. \n\nAlettirikçilerin keyfi pek yolunda hele: \nGelen yapışmada bir mutlaka o saplı tele. \n\nTerazilerden adam eksik olmuyor; birisi \nİnince binmede artık onun da hemşerisi: \n\n'Hak okka çünkü bu kantar... Frenk îcâdı gıram \nDeğil! Diremleri dörtyüz, hesapta şaşmaz adam.' \n\n- Muhallebim ne de kaymak! \n- Şifalıdır macun! \n- Simit mi istedin ağa? \n- Yokmuş onluğun, dursun. \n\nO başta: Kuşkunu kopmuş eğerli düldüller, \nBu başta: Paldimi düşmüş semerli bülbüller! \n\nBaloncular, hacıyatmazlar, fırıldaklar,\nHoroz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar; \n\nSağında atlıkarınca, solunda tahtırevan \nÖnünde bir sürü çekçek, tepende çifte kolan \n\nÖbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer... \nFerâğ-ı bâl ile birden geviş getirmedeler. \n\nKoşan, gezen, oturan, mâniler düzüp çağıran. \nDavullu zurnalı 'dans' eyliyen, coşup bağıran, \n\nBu kâinât-ı sürûrun içinde gezdikçe, \nÇocukların tarafındaydı en çok eğlence, \n\nGüzelce süslenerek dest-i nâz-ı mâderle; \nBirer çiçek gibi nevvâr olan bebeklerle \n\nGelirdi safha-i mevvâc-ı ıyde başka hayât... \nBütün sürûr u şetâretti gördüğüm harekât! \n\nOnar parayla biraz sallandırdılar... Derken, \nDururdu 'Yandı! ' sadâsıyle türküler birden, \n\n- Ayol, demin daha yanmıştı a! Herif sen de, \n- Peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de. \n\n'Deniz dalgasız olmaz \nGönül sevdasız olmaz \nYâri güzel olanın \nBaşı belâsız olmaz! \n\nHaydindi mini mini maşallah \nKavuşuruz inşallah...' \n\nFakat bu levha-i handâna karşı, pek yaşlı, \nBir ihtiyar kadının koltuğunda gür kaşlı, \n\nUzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor. \nGelen geçen 'Bu niçin ağlıyor? ' deyip soruyor. \n\n- Yetim ayol... Bana evlâd belâsıdır bu acı \nÇocuk değil mi? 'Salıncak' diyor... \n\n- Salıncakçı! \nKuzum, biraz da bu binsin... Ne var sevâbına say... \nYetim sevindirenin ömrü çok olur... \n- Hay hay! \n\nHemen o kız da salıncakçının mürüvvetine \nKatıldı ağlamayan kızların şetâretine." + }, + { + "id": 2110321.0, + "title": "Görmeye Geldim", + "poet": "Behçet Kemal Çağlar", + "rating": 9.0, + "poem": "İstiyorum ki: Sana giden yolda ne şosa,\nNe ufacık bir geçit, ne açılmış iz olsa:\nSade sarp yalçın olsa ve sade dimdik kaya,\nAvuçlarım dizlerim koyulup kanamaya; \nKanımla kayalara destanını yazarak\n- Bahtım siyah olmadan, göğsüm kızıl, alnım ak; \nParıltılı gözlerim, yıldız olacak gibi\nÇıksam sana kaleye çekilen bayrak gibi...\nNe anam var gözümde, ne babam, ne sevgilim:\nŞimdi ben senden başka hiç kimsenin değilim; \nDere olsam ardından çağlasam, aksam gitsem; \nKartal olsam köşkünü her akşam tavaf etsem; \nRüzgâr olsam, okşasam saçını bir yâr gibi; \nArz olsam, kucaklasam seni bu diyar gibi; \nŞimşek olsam adını göğe yazsam muttasıl...\n\nPatlayan fırtınaya göğüs gererse nasıl\nGemiler imdat diye koy araya araya\nBen de öyle kendimi dar attım Ankara'ya\nKoparak bir çığ gibi yurdumun bir dağından,\nÜlküyü içmek için Ankara kaynağından,\nYüzünü görmek için yakından bir saniye...\nYollarda yıldızlara daldım gözlerin diye,\nKılıcın kesti sandım ufka düşen güneşi\nBir kesik baş halinde kan olurken ateşi,\nBaşın göründü sandım gün doğarken yollarda\nSeni mecliste sandım sel çağlarken bir yarda\nYapayalnız yollarda sandım çakınca şimşek; \nParmağın yeni bir yol gösterdi gürleyerek\nDinlemeyi bilmeden yürüdüm günlerce ben,\nHasretinden hız aldım koştum gündüz gece ben.\n\nBu şehrin havasının içime sindirmeye:\nSenin nefes kattığın bu aziz hava diye.\nGeldim, sordum: \"Nerde O? \" gösterdiler yerini,\nKıskançlık gösteriyor, sade, sevgilerini,\nGeleli günler oldu, hep hasret ateşinde,\nGünlerdir göremedim, koşuyorum peşinde,\nBir gün olsun yakından görünmezsen sen bana,\n\"Hedef Akdeniz! \" gibi düşeceğim arkana,\nÖyle ki hain sanıp vuracaklar bir gün de,\nÇırpınırken kuş gibi kalbim senin önünde..\nVuslat malolmaz sade kana ve gözyaşına\nBak yemin ediyorum gençliğimin başına\n- Bir çetin ısrar varsa darılma bu sözüme -\nGöreyim, ondan sonra mil çeksinler gözüme:\nGür sesimde adın var, kör gözlerime de dol,\nGönlümün, gözlerimin ilk ve son ışığı ol...\n\nNeye benden uzaksın, bir başka ırkın gibi? \nGönlüm bir hançer gibi, hasretin bir kın gibi\nSıyrılmalı bu hançer paslandıran bu kından,\nBir kere görün bana yakından, çok yakından\nBilmiyorum; Riya ne, hulus ne, ihtiram ne? \nDoğrudan doğruya ben dönüp senin Kâbe'ne\nHuşudan çok mukaddes bir cür'etin sahibi\nTûr'da \"nerdesin\" diye bağıran Musa gibi\n- Kulaklarımda bir gün çınlasın sesin diye-\nSana haykırıyorum: \"Gazi! Nerdesin? \" diye." + }, + { + "id": 929546.0, + "title": "Geri Dur", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Sevdasızdan, kavgasızdan, öfkesizden geri dur; \nTopuksuzdan, tabansızdan, ökçesizden geri dur; \nBir üfürük hissedince sahte pozisyon alan,\nOt misali sonrasızdan, öncesizden geri dur.\n\n02.04.2008/Vakit" + }, + { + "id": 296300.0, + "title": "Zikirden Kanatlar", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Göğe çıkanlar vardı zikirden kanatlarla\nŞimdi de çıkanlar var betonarme katlarla..." + }, + { + "id": 4618.0, + "title": "Kar", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 7.0, + "poem": "Kardır yağan üstümüze geceden,\nYağmurlu, karanlık bir düşünceden,\nOrmanın uğultusuyla birlikte\nVe dörtnala dümdüz bir mavilikte\nKar yağıyor üstümüze, inceden.\n\nSesin nerde kaldı, her günkü sesin,\nUnutulmuş güzel şarkılar için\nBu kar gecesinde uzaktan, yoldan,\nRüzgâr gibi tâ eski Anadolu'dan\nSesin nerde kaldı? kar içindesin! \n\nNe sabahtır bu mavilik, ne akşam! \nUyandırmayın beni, uyanamam.\nKaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,\nAllah aşkına, gök, deniz aşkına\nYağsın kar üstümüze buram buram...\n\nBuğulandıkça yüzü her aynanın\nBeyaz dokusunda bu saf rüyanın\nGöğe uzanır - tek, tenha - bir kamış\nSırf unutmak için, unutmak ey kış! \nBüyük yalnızlığını dünyanın." + }, + { + "id": 18846.0, + "title": "Masumluk Kehanetleri", + "poet": "William Blake", + "rating": 8.0, + "poem": "MASUMLUK KEHANETLERİ\n\nGörmek Bir Kum Tanesi'nde bir Dünya,\nVe bir Cennet bir Yaban Çiçeği'nde,\nTutmak Sonsuzluğu avucunda,\nVe Ebediyeti bir saatin içinde.\nKapatılmış bir kızılgerdan kafese\nBoğar Tüm Cennet'i öfkeye.\nKumru ve Güvercinlerle dolu bir kumru evi\nTitretir Cehennem'in tüm bölgelerini.\nBir köpek, kapısında açlıktan ölen Efendi'sinin,\nHaber verir çöküşünü Devlet'in.\nhor kullanılan bir At yol üstünde\nYakarır İnsan kanı için Cennet'e.\nHer feryadı Yaban Tavşanı'nın, izi sürülen,\nBir elyaf koparır Beyin'den.\nBir Tarla kuşu, kanadından yaralı,\nSusturur bir Kerub'un* şarkısını.\nKışkırtılmış ve kavgaya hazırlanmış Dövüş Horozu\nÜrkütür Yükselen Güneş'i.\nHer Kurt'un ve Aslan'ın uluyuşu\nAyağa kaldırır Cehennem'den bir İnsan Ruhu'nu.\nYabani Geyik, orada burada gezerken,\nUzak tutar İnsan Ruhu'nu üzüntüden.\nHor kullanılan Kuzu Halk Kavgalarına yolaçar,\nVe yine de Kasabın bıçağını bağışlar.\nKüçük Çitkuşu'nu inciten adam\nSevgi görmeyecektir İnsanlardan.\nKim getirirse Öküz'ü gazaba\nKadınlar sevmeyecektir onu asla.\nSineği öldüren oyunbaz oğlan\nTadacaktır düşmanlığını Örümceğin.\nİşkence eden kişi Mayısböceği'nin Peri'sine\nBir Kameriye örer sonsuz Gece'nin içinde.\nTırtıl, Yaprağın üstündeki,\nYineler sana Annenin dertlerini.\nGüve'nin ya da Kelebeğin canına kıyma,\nÇünkü Kıyamet yaklaşmakta.\nAt'ını savaş için eğiten kişi\nGeçemez asla Kutup Engeli'ni.\nDilenci'nin Köpeğini ve Dul'un Kedisini besle,\nSen şişmanlarsın böylece.\nAkşamın sona erişiyle uçup giden Yarasa\nTerketmiştir inanmayan Beyni bunu yapmakla.\nBaykuş gece vakti ziyarete gelen\nDem vurur inançsız'ın korkusundan.\nSivrisinek, Yaz türküsünü söyleyen,\nZehir elde eder İftiracı'nın dilinden.\nZehiri Semender'in ve Yılan'ın\nTeridir Kıskançlığın ayağının.\nZehiri Balarısı'nın\nKıskançlığıdır Sanatçı'nın.\nBir Gerçeği kötü niyetle söylemişsen\nDaha kötüdür uydurabileceğin tüm Yalanlardan.\nNeşe'nin ve Keder'in örgüsü çok incedir,\nKutsal ruh için örülmüş bir giysidir;\nHer kederin ve özlemin altında\nİpekle örülmüş bir Neşe yatar aslında.\nKi böyle olması hakçadır;\nİnsan Neşe ve Keder için yaratılmıştır;\nVe bunu gereken şekilde bildiğimizde,\nGüvenle ilerleriz Dünya'nın içinde.\nBebek daha fazlasıdır Kundak Bezlerinden;\nHer tarafında bu İnsanlar diyarının\nEller doğdu ve yapıldı araçlar,\nDillerinden her Çiftçi anlar.\nHer Göz'ün döktüğü Gözyaşı\nBir Bebeğe dönüşür Sonsuzluk'ta;\nVe yakalanır ışıltılı Dişilerce,\nVe döndürülür tekrar kendi zevkine.\nMelemeler, Böğürmeler, Kükremeler ve Havlamalar\nCennet'in Kumsal'ını döven Dalgalardırlar.Bir Bebek Sopa'nın altında ağladığında\nÖcünü yazar Ölüm'ün diyarlarına.\nKişi Küçük Çocuğun İnancı'yla alay ettiğinde\nAlay edilecektir onunla Yaşlılık'ta ve Ölüm'de.\nKuşku duymayı öğreten kişi Çocuğa\nÇıkamayacaktır çürümüş Mezar'dan asla.\nKüçük Çocuğun İnancı'na saygı duyan kişi\nYenecektir Ölüm'ü ve Cehennem'i.\nÇoçuğun Oyuncakları ve Sağduyusu Yaşlı Adam2ın\nÜrünleridir İki Mevsim'in.\nSoru Soran Kişi, ki oturuşu pek muzipçedir,\nYanıt vermesini asla bilmeyecektir.\nŞüphe taşıyan sözleri yanıtlayan kişi\nSöndürür Bilgi'nin Işığını.\nCırcırböceği'nin çığlığı ya da bir Bilmece\nUygun bir Yanıt'tır bir Şüphe'ye.\nKarınca'nın İnç'i ve Kartal'ın Mil'i\nGülümsetir topal Felsefe'yi.\nKişi gördüklerinden şüphe duyuyorsa\nNe yaparsan yap, inanmayacaktır asla.\nEğer Güneş ve Ay şüpheye düşselerdi\nO dakika sönüverirlerdi.\nPrens'in Kaftanları ve palavraları Dilenci'nin\nZehirli Mantarlardır Keselerinde Cimri'nin.\nDilenci'nin Paçavraları, kanat çırparak havada,\nBölerler Gökyüzü'nü parçalara.\nDaha değerlidir Yoksul'un Çeyrek Peni'si\nTüm Altınlardan Afrika sahillerindeki.\nCimri'nin topraklarını alıp satar Az Bir Para,\nİşçi'nin ellerinden zor alındığında;\nYa da, eğer yukarıdan korunuyorsa,\nAlıp satar tüm o Memleket'i.\nKılıç ve Tabanca'yla kuşandığında Asker\nYaz Güneşi'ne felçli bir halde hücum eder.\nBiline en güçlü zehir\nSezar'ın Defne Tacın'ndan gelmiştir.\nÇarpıtamaz İnsan ırkı'nı\nZırh'ın demiri kadar kimse.\nAltın ve Mücevherler Saban'ı süslediğinde\nKıskançlık boyun eğecektir barış Sanatlarına.\nBir Tutku'nun içinde olmak sana İyi gelebilir.\nAma Tutku senin içindeyse bu hiç İyi değildir.\nBir Memleket'in Kader'ini belirler Kumarbaz ve Fahişe,\nDevlet onlara resmi izin verdiğinde.\nOrospu'nun sokaktan sokağa seslenişi\nÖrecektir Yaşlı İngiltere'nin kefenini.\nKazanan'ın haykırışı, bedduası Kaybeden'in\nDanseder Cenaze Arabası'nın önünde Ölü İngiltere'nin\nHer Gece ve her Sabah\nDoğar bazıları Acı'ya.\nHer Sabah ve her Gece\nDoğar bazıları tatlı Hazza.\nDoğar bazıları tatlı Hazza,\nDoğar bazıları Sonsuz Gece'ye.\nYönlediriliriz bir Yalan'a inanmaya\nGöz'ün içinden görmediğimizde,\nKi bir Gece doğmuştur, can vermek için bir Gece'de,\nRuh uyurken Işık Huzmelerinde.\nTanrı belirir, ve Işıktır Tanrı\nGecenin içinde barınan o zavallı Ruhlara;\nAma bir İnsan Biçimi'ni sergiler\nGün'ün Diyarları'nda yaşayanlara." + }, + { + "id": 16599.0, + "title": "Serüven", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 7.0, + "poem": "Nasıl bittiyse bundan öncekiler\nBu da biter.\nBite bite\nSonunda ben de biterim\nOlur biter." + }, + { + "id": 3694.0, + "title": "Anama Sitem", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "anam benim\ngüzel anam\nana can\nne vardı elini çabuk tutacak\nbeni böyle apar topar\nsokaklara savuracak ne vardı\n\nsen de güzeldin elbet\ninsanin anası güzel olmaz mi\ngüzeldin elbet\ngüzeldin de anacan\nşimdikiler bir başka\nşimdikiler felâket\n\nhele bir bak su kızlara\nanacan\nbak da salâvat getir\nçevir oku kitap kitap\nresim resim as duvara\nbas bağrına bir kucak gül\n\nben mi hiç yaşamadım\nsoyum mu güzelleşti\nanacan\nbilseydim bunların geleceğini\nErciyes dağına dönse de karnin\nallem eder kallem eder kaçırırdım treni\n\nanam harcadın beni\nyaktın beni anacan\nsevmesem sen küsersin\nöpmesem babam kızar\nne halletsin Hüseyin\nne halletsin ozan oğlun" + }, + { + "id": 2116158.0, + "title": "Yirmi Beşinci Saat", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 8.0, + "poem": "İzmir limanında suya çöktüğüm malum\nsuya kırk beş kuruşluk bir akşam çöktüğü\nyirmi dört yıldızın battığı malum\nlâcivert üstünde beyaz joseph conrad\nsipsicim dişlerimin ucundan çekilmiş\ndört yöne bıçak sırtı telgraf telleri\non sekiz nokta yirmi bir hat malum\nışıltılı bir sakal gibi çenemden sarkıyor\nBlaise Cendrars’ın kıvırcık şiirleri\niki gözümün arasında üçüncü gözüm\nakrepsiz yelkovanı delirmiş gömgök bir saat\nİzmir limanında battığım suya çöktüğüm\ntoprağın ve suyun korktuğu malum." + }, + { + "id": 39047.0, + "title": "Abanoz Sokağı", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Kirli çarşaflar ağardı karanlıktan\nAbanoz sokağında akşam olmaktadır\nAlçacık sedirlerde üryan kadınlar\nKötü kadınlar, kederli kadınlar\nÇaresiz yalnızlıklar içinde\nSığınmış merhametine kederin\nKan gibi, irin gibi kadınlar\n\nEzilmiş bir çiçeğe benzer kalpleri\nGözbebeklerinde saadetten eser yok\nBekleşirler gelecek ilk sevgiliyi\nBu umutla sürüklenir sofalarda ayaklar\nSahipsiz ayaklar, zavallı ayaklar\nAyaklar çeker ağırlığını kaldırımların\nSürer ayakların çilesi mezara kadar\n\nSoğuk ürpertileri içinde kimsesizliğin\nYorgun yatağında bir kadın ağlar\nGünahkar dudakları kıpkırmızı\nSürmeli gözlerinde mor mor halkalar\nBir aksiseda gibi dağılır aynalarda\n'Biraz aşk, biraz heyecan, biraz ümit'\nBöylece hayat geçip gider loş odalarda\n\nSolar güneş ışığı çiçekli basmalarda\nBoyanır efkarlı yüzler ağır ağır\nKalçaları çürük içinde bir kötü kadın\nUnutulmuş türküler söyler hafiften\nBasık tavanlı odalar aydınlanır\nAlçacık sedirlerde üryan kadınlar\nAbanoz sokağında akşam olmaktadır" + }, + { + "id": 99524.0, + "title": "Ozan", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir bağ, \nBu dünya ile sonraki arasında; \nSusayanlar için, bir tatlı su havuzu; \nBir dikili ağaç\nGüzellik ırmağının kıyısında\ndileyen aç kalplere olgun meyveler sunan\n\nUmutla şakıyan bir kuş\nKonuşmanın dallarında\nBedenleri duyarlılıkla dolduran ezgilerek söyleyerek\nYükselip Cennetleri dolduran\nBir beyaz bulut gökyüzünde\nVe sonra cömertlik saçan Hayat'ın kırlarındaki çiçeklere\n\nbir melek\n\nTanrılar'ın gönderdiği insanlara tanrıların yollarını öğretsin diye\n\nAsrarte'nin yağla doldurduğu\nKaranlığa yenilmemiş\nIşıması gizlenmemiş bir ışık\napollo'dan saçılan\n\nTek başına\nBasitliği giyinmiş\nVe duyarlılıkla beslenmiş\nDoğa'nın koynuna oturmuş, yaratmayı öğrenirken\nVe ruhun inişini beklerken\nGecenin sessizliğine uyanmış.\nDuygu bahçesine gönlünün tohumlarını ekmiş bir çiftçi\nİnsanlar götürür ürününü\ntoplanacağı ambara\n\nOzan'dır o insanların o yaşarken kulak vermedikleri\nVe ayrılınca dünyadan, kendi cennetine gideceğini bildikleri\n\nİnsanların küçük bir gülüşü bile sakındığı şeyleri arayan O'dur; Onun nefesleri yükselip, güzelliğin canlı hayaliyle gökkubbeyi doldurur. Oysa insanlar, ondan yiyeceği ve sığınağı sakınır.\n\nNe zamana kadar, ey insan, \nEy varlık, ne zamana kadar\nOnur evleri kuracaksın onlara\nKanla yoğrulmuş topraktan\nVe sana barış ve rahatlık sunanlardan kaçınacaksın? \nNe zamana kadar öldürmeyi öveceksin\nVe baskı boyunduruğu altında boyun eğenleri? \nVe unutacak mısın, günlerin görkemini görmen için\nKaranlığa ışık saçanları? \nOnlar ki sırlar içinde yaşarlar\nSenin erişemeyeceğin o mutluluk ve keyfiyle\n\nVe siz ey ozanlar\nBu hayatın hayatları:\nFethettiğiniz yılları\nİnsanların zalimliğine karşın\nVe bir defne dalı kazandınız\nAldatmanız dikenlerinden\nSiz, gönüllerin üstünde bağımsızsınız\nVe sonsuz olacak sizin krallığınız" + }, + { + "id": 34604.0, + "title": "Kibrit Çakıyorsun Karanlıkta", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Kibrit çakıyorsun karanlıkta\nbadem çiçeklerini görmek için\nVe mart denizlerinde tedirgin bir çift\nsarnıç gemisi gözlerin\nBir iş açacaksın sen başımıza\nyangın mı olur artık, bahar mı?" + }, + { + "id": 3329.0, + "title": "Zaman Parıltısı", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Karanlıklarda, gündüzlerin arkasındayım,\nBitmiş ikinci dünya savaşı, uğursuz ve kahraman\nUzakta esir uluslar türkü söyler,\nTürklüğümün farkındayım.\n\nBir soluk gelmekte karşı gezegenlerden,\nVakt içinden inmektedir gölgeler.\nToprak üzerinde, atmosferler üzerinde\nSoğuyan gecemin farkındayım.\n\nBiçimler, evlere, eşyalara rahatça sığmış,\nVar olmuş var olmayan.\nBiçimler sonsuzluğa yaklaşmıs,\nAklımın farkındayım.\n\nNe ağaçlar uzanmış mevsimlerimce\nNe yıldızlar gerçek, aydınlığım kadar.\nAşkla kımıldayan küçücük ışıklar uçuşur içimde yön yön,\nYaşadığımı farkındayım." + }, + { + "id": 1465960.0, + "title": "Yaşlandığın Zaman", + "poet": "William Butler Yeats", + "rating": 7.0, + "poem": "Saçın solduğu, için uyku dolduğunda geçen yaşla, \nVe ocak başında daldığın vakit bu kitaba bak, \nYavaşça oku ve eskiden sahip olduğu o yumuşak \nBakışlarını gözlerinin ve derin gölgelerini düşle. \n\nKaç kişi sevdi senin hoş zarafetinin cevherini, \nVe sevdi güzelliğini aşkla yalan ya da hakikat, \nSendeki gezgin ruhu bir tek adam sevdi fakat \nVe sevdi senin değişen yüzünün kederini; \n\nVe çömelerek yanına kızgın ocak parmaklığının \nMırıldan bir az, Aşk nasıl da uçup gitti \nVe dağların başları üzerinden geçip gitti \nVe sakladı yüzünü arasına yıldız kalabalığının." + }, + { + "id": 17720.0, + "title": "Su Dediki", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Gönül buğday tanesine benziyor,\nbizse değirmene.\nDeğirmen nereden bilecek\nbu dönüşün sebebi ne?\n\nDeğirmen taşına benziyor beden,\ndüşünce ce kaygı, suyu.\nSu kulak kabarttı, dinledi,\ntaş başından geçeni söyledi durdu.\n\nSu der ki:\nDeğirmencidir suyu ark'a döken,\nona sor sen bu işi.\nEy ekmek yiyen, der sana değirmenci,\nekmekçi dediğin de kim oluyor\nbu değirmen bir dönmedi mi?\n\nBaşından geçenler uzar gider,\ngelmez sonu bir türlü.\nYücelik sayesinde bilgi değirmeni\nbir hayli tane övüttü.\nSöylesin sana, ona sor.\n\nTebrizli Şems devlet kuşu,\npadişahın kutluluk göğünde\nyücelere doğru\nuçuyor da uçuyor." + }, + { + "id": 526857.0, + "title": "Yar Beni Katl Eylese Kanım Helaldır", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Yar beni katl eylese kanım helaldır kime ne\nBen bilürüm çekdiğim ahile zarım kime ne\n\nMüddeiler arasında dediler kim mey haram\nSaki-i dilcu elinden ben içerim kime ne\n\nHam sofular secde kılar mescidin mihrabına\nBenim ancak yar eşiği secdeğahım kime ne\n\nEy NESİMİ sözlerin çün kim hatadır dediler\nBenim ancak bu kadardır ıstılahım kime ne" + }, + { + "id": 41248.0, + "title": "Çırpınır", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Dinle, kulağını ver de mezara! \nÖlüler evlattan yana çırpınır.\nNesiller arası korkunç manzara; \nDomuz yavrulayan ana çırpınır.\n\nKalbten kazıdılar iman sırrını; \nHergünün bugünden beter yarını.\nAcı rüzgarlara vermiş bağrını\nTürk bayrağı yana yana çırpınır." + }, + { + "id": 2110286.0, + "title": "Büyük Misafir", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir sevinç incilemiş gözleri yaşlar yerine,\nİzi üstünde gül açmış kapanan her yaranın.\nBir bahar yağmuru halinde derinden derine\nÇağlıyor her yanı alkışla yeşil Marmara'nın.\nBu misafirdir, inan memleketin neyse varı,\nBöyle bir yüz mü görür bir daha fâni ömrün? \nGelin ay Bahr-i Muhit'in köpüren dalgaları,\nKırk asırlık yolu bir hızda alan Türk'ü görün" + }, + { + "id": 55101.0, + "title": "Sen Ki Anlarsın", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Kendini bir suyun akışında\nVe suları kendi bakışlarında\nBulabilenler bilir bu türküyü.\nSen ki anlarsın\nBir türkü uğruna\nÇileler çekerdin yıllar boyu.\nSoluğunda\nYaban menekşelerinin kokusu.\nGözlerinde\nSerin pınarların uğultusu.\nDağlar seni yaşardı her gün\nOrmanlar sıcak dostluğunu.\n\nNe zaman çatlasa bir kaya\nBir çığlık düşse sulara\nIrmaklar\nAdını çizer toprağa.\nDeğil mi ki\nHep o yangınların adına\nAdına belasına\nÖzlemi duyulunca özgürlüğün\nÖfkesini göklere çalan\nBir şimşek gibi dalardın yaşama.\n\nSen ki anlarsın bu yaşamı\nAşklar şimdi hücrelerde tutsak\nDüğünler kelepçeli\nDoğumlar\nVe çocuklar zindanlarda.\nBunları nasıl anlatayım sana\nBu türküleri nasıl çağırayım\nBu ninnileri nasıl.\nÖlüme\nKapkara bir kaygı değil artık\nBembeyaz\nBir kitap diyoruz koltuğumuzda.\nKitapların göğüslerinde kan\nBu kanı nasıl okuyayım sana.\nŞimdi devleşen bir öfkenin\nVe sınırlar ötesi bir özlemin\nBildirisi okunurken her gün\nHer saat, her dakika, \nCan çekişen\nBir çağı yaşıyoruz dünyada.\n\nSen ki anlarsın bu yaşamı\nOkul yolunda telaşlı bir öğrenci\nBir grev gözcüsü işyerinde\nOkunan kitap\nYazılan defter\nYükselen bilinç\nVe eriyen cevher\nŞimdi sabahın ala şafağında\nDoludizgin\nBir at gibi giriyor sulara." + }, + { + "id": 128.0, + "title": "Su Çürüdü", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 9.0, + "poem": "1\n\nYetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar\ndeliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. Yalnızlık\nhiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle\ngelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.\nGeçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir\nleke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan\nhavayla ışıkta... (Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?) \nBütün belleğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıtla yaktım,\njiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül\nedip savurdum.\n\nAdımdan gayrısını bilmiyorum.\n\n2\n\nZamanı yiyip bitirdi karanlık. Gece yoktu. Güneş çoktan\nkömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü.\nYabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibi\nyırtıyordu. Saklayan kırbaç gibi... Acı duvarını aşan bu\nsesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabuğunu\nzorluyordu artık. Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdim\nsesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki. Ama\ndurmadan soruyorlardı. Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri,\npeygamberler büsbütün hain çıkmıştı. Ama yine de soruyorlar,\nsoruyorlar, soruyorlar...\n\nAdımdan gayrısını bilmiyorum.\n\n3\n\nİki şeyi bilmek istiyorum. (Belki aynı şeyi iki kere bilmek\nistiyordum.) Duvarların rengi neydi? Derimin rengi neydi? \nDokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla,\ndilimle dokunuyorum. Duvarların bir rengi olmalı. Ama hiçbir\nduvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. Adı\nyoktu bu rengin, kimyası yoktu. Belki renksizliğin rengiydi bu.\nÇürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi...\n\nAdımdan gayrısını bilmiyorum.\n\n4\n\nBir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum bedenimde. Anahtar\ndeliğinden sızan ölü ışıkta ellerime bakıyorum. Ellerim... Sanki\nbir kadının memelerini hiç okşamamış, sicaklığını duymamış.\nEllerim... Her dizesi çığlık olan şiirleri hiç yaratmamış sanki. Ne\nbeyaz tenliyim artık, ne esmer, ne de kara... Cüzzamlının,\nvebalının bir rengi vardır. İrinin bir rengi... Ölünün bile bir\nrengi vardır ama derimin rengi yoktu. Belki çürüyen bir kentin\nrengiydi bu. Çürüyen bir dünyanın...\n\nAdımdan gayrısını bilmiyorum.\n\n5\n\nKilli, ayakları üzerinde duramayan bir yaratıktım artık.\nSoyumun neye benzediğini unuttum. 'İnsana benziyorlardı'\ndiye duymuştum bir vakitler. Demek ki şimdi maymun\nhalkasında insanlık...\n\nAdımdan gayrısını bilmiyorum.\n\n6\n\nAğzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum. Böcek\nsokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda. Oysa kuru bir\nyaprağı bile dalından düşürecek gibi değil bu esinti. Belki\nçöle dönmüş toprağa tek yağmur damlasının düşüşü yalnızca.\nÇamur gibi bir yağmur damlası... Ama toprak, bu damlayla\nçatlatacak bağrındaki tohumu. Çöl, bütün vahalarını bu\ndamlayla yeşertecek... Genzim yanıyor. İnce bir kan şeridi\nsızıyor dudaklarımdan. Kirli, sıcak ve simsiyah...\n\nAdımdan gayrısını bilmiyorum.\n\n7\n\nSuyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde. Yetmiş iki gündür\nsakındığım ve hergün ancak bir kere dudaklarımı\ndeğdirdiğim... Dilimi bir köpek gibi değdirdiğim. (Dilin suya\ndokunuşu... Bir süngerin denizi yutuşu yani. Bir çölün seraba\nkesilmesi bir an için.) Her gün ancak bir kere değdiriyorum\ndudaklarımı suya. Dilimi kaçırıyorum artık. Sünger, bütün\nvantuzlarını birden uzatmasın diye... Bataklıktaki suyun da bir\nsu yanı vardır. Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir\nkokusuna. Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi\nartık. Küstü, öldürdü kendini su...\nSu çürüdü...\n\nAdımdan gayrısını bilmiyorum" + }, + { + "id": 13347.0, + "title": "Kabul", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Eski şairliklerim gitti gözümden\nGayridir başka bir hal kuşanıyorum\n\nAzık yoldaş olmaz haydi geç toklukları\nAz'la doymak yap deş insan zamanlarını\n\nAt al at bin at kuşan da ciğerin koş\nDavran bre çocuk doyma ilk sulardan\n\nHehey gözüm hehey gözyaş odsuz kaldın\nNice hançer dürdün sabır balyaladın\n\nGöğsümde bir küçücük derya buldum\nKabına sığmaz bir ceylan yoldaşım\n\nEteğini toplamış bir sevgili düştü kumsala\nUfacık kuru dudaklarında bir hasret sayhası\n\nDe Zarif inle. Ta ki huzra vardın\nNice yıl isyan durdun gurbet kaldın" + }, + { + "id": 1303946.0, + "title": "Bülbül", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "— Basri Bey oğlumuza —\n\nBütün dünyâya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım; \nNihâyet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.\nŞehirden kaçmak isterken sular zâten kararmıştı; \nPek ıssız bir karanlık sonradan vâdîyi sarmıştı.\nIşık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl...\nBu istiğrâkı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.\nMuhîtin hâli «insâniyyet»in timsâlidir, sandım; \nDönüp mâzîye tırmandım, ne hicranlar, neler andım! \nTaşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,\nZalâmın sînesinden fışkıran memdûd bir feryâd,\nO müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu:\nKi vâdîden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.\nNe muhrik nağmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi:\nAğaçlar, taşlar ürpermişti, gûyâ Sûr-i Mahşer’di! \n\n— Eşin var, âşiyânın var, bahârın var, ki beklerdin; \nKıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin? \nO zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun; \nCihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun.\nBugün bir yemyeşil vâdî, yarın bir kıpkızıl gülşen,\nGezersin, hânümânın şen, için şen, kâinâtın şen.\nHazansız bir zemîn isterse, şâyed rûh-i ser-bâzın,\nUfuklar, bu’d-i mutlaklar bütün mahkûm-i pervâzın.\nDeğil bir kayda, sığmazsın -kanatlandın mı- eb’âda; \nHayâtın en muhayyel gâyedir ahrâra dünyâda.\nNeden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır? \nNiçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır? \nHayır, mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım:\nAsırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım! \nTesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda; \n\nBugün bir hânümansız serserîyim öz diyârımda! \nNe hüsrandır ki: Şark’ın ben vefâsız, kansız evlâdı,\nSerâpâ Garb’a çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı! \nHayâlimden geçerken şimdi, fikrim hercümerc oldu,\nSalâhaddîn-i Eyyûbî’lerin, Fâtih’lerin yurdu.\nNe zillettir ki: Nâkùs inlesin beyninde Osmân’ın; \nEzan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ’nın! \nNe hicrandır ki: En şevketli bir mâzî serâb olsun; \nO kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun! \nÇökük bir kubbe kalsın ma’bedinden Yıldırım Hân’ın; \nŞenâ’atlerle çiğnensin muazzam kabri Orhan’ın! \nNe haybettir ki: Vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,\nSürünsün şimdi milyonlarca me’vâsız kalan dindaş! \nYıkılmış hânümanlar yerde işkenceyle kıvransın; \nSerilmiş gövdeler, binlerce, yüzbinlerce doğransın! \nDolaşsın, sonra, İslâm’ın harem-gâhında nâ-mahrem...\nBenim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem! \n\nAnkara – Tâceddin Dergâhı\n7 Mayıs 1337 (1921)" + }, + { + "id": 342302.0, + "title": "Çöl acıları", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Yanılgıya çeker dağları bile\nbu yol acıları, kul acıları\nmehtabın kahrıyla çürür bedenim\ndamıtır içimi çöl acıları\n\nkeskin bir muamma şarabıdır bu\nyinede, günahkar karanlığımda\ncennet kokan bir mehtabı özlerim\noysa umutların serabıdır bu\n\nminyatür bir kalbe sığar mı benim\ndenizleri tutuşturan gözlerim" + }, + { + "id": 321161.0, + "title": "Unutmayı Unuttum", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "UNUTMAYI UNUTTUM\n\nGittiğin gün\nBütün ayrılıkların hesabı benden soruldu\nBütün acılı şarkıların\nBütün hazin sevdaların\nGittiğin gün \nHer çiçeğe bir gözyaşı\nHer kelebeğe bir ağıt\nBana da yüzlerce şiir düştü\nYazmaya mahkum\nGözlerin için...\n\nBen ki\nDönüşüne hasret yaşadım bütün nisanları\nVe gülüşüne hasret bütün baharları\nGel gör ki\nBir dağa çarpar gibi çarptı yüreğim yokluğuna\nBir ben bilirim\nGururumu hangi taşlara vurduğumu\nBaşımı hangi duvarlara\nVe hangi uçurumlara köprüler kurduğumu\nBir sana kavuşmak için\n\nSen gideli\nBütün yollarımın yolları kesik\nBütün dallarımın dalları kırık\nKaç geceye bekçi\nKaç sabaha nöbetçi\nVe kaç uykusuz trene biletçi oldum\nGelmedin\nOysa hep karlar içinde sakladım umutlarımı\nYağmurlar içinde kuruttum göz yaşlarımı\nVe kanatarak açtım gölgene avuçlarımı\nBir sana sarılmak için\n\nBir ucu kalbimde kaldı bu sevdanın\nBir ucu ellerinde\nBir adımı sende kaldı sonumun\nBir adımı sabrımda\nÇünkü\nBulutlara çizilmiş\nYıldızlara yazılmış\nVe yüreğime kazılmış bir kara sevdaydı bu\nGünlerce\nKışlardan güneş\nKarlardan ateş topladım\nVe bütün ölümleri erteledim\nBir sana dokunmak için\n\nOysa daha gittiğin gün\nUykularımı çaldım göz bebeklerimden\nDizlerimde uyuttum\nAcılarımı kopardım yüreğimden \nİzlerinde avuttum\nVe sözümü de tuttum\nYanarak için için \nİşte bugün\nUnutmayı da unuttum\nBir tek seni \nUnutmamak için....\n\n\t\tAhmet Selçuk İLKAN\n\n“Erkekler hep yalnız ağlar”.kitabından\nwww.ahmetselcukilkan.com.tr" + }, + { + "id": 2292661.0, + "title": "Eylül'dü.", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 9.0, + "poem": "Eylül’dü.\n\nDalından kopan yaprakların\nSararan yanlarına yazdım adını\nSahte bir gülüşten ibarettin oysa.\nVe hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.\nEylül’dü.\nDi’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız\nAdımlarımızın kısalığı bundandı\nBundandı gözlerimin durgunluğu.\nSarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,\nEllerin kadar ıssız,\nSen kadar zamansız molalar veriyordum\nVe çocuksu bir bencillikti hüznümüz.\nEylül’dü.\nİzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,\nŞimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.\nÇırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.\nSonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman\nEn çok sesini aradım.\nGözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.\nGözlerini sildi zaman..\nDedim ya... Eylül’dü.\nSavruluşu bundandı kimsesizliğimizin." + }, + { + "id": 87363.0, + "title": "Vakit Var Daha", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Elif Lam Mim. Yirmi üç haziran dokuz yüz altmış yedi\nBulanık atmosferin içinde gözlerim sımsıcak; \nYel değirmeni’nden denize sarpa sararak inen bir sokakta.\nVakit tamamdır diyorum. Ve sokağın sesi\n Diyor ki değil daha\n Vakit var daha\n\nBir kilise tadı taşıyor Dolmabahçe camiinin pencereleri\nUzaktan bakmak şartıyla ve aydınlık oluşunu saymazsak; \nVe denizin gişesinde oturan kısa boylu saat kulesi\nYakasının içine kaydırmış hafifçe basınç-ölçerini\n\n\tDiyor ki değil daha\n\tVakit var daha\n\nMermerin memelerinden hafifçe hafifçe damlıyor mavi\nİlk mavi, doğru mavi, çayır çimen bilgisi\nCücükleniyor orda hemen ılık menekşesi Şems’in\nÇalgıcısını da yanında gezdirirdi Konya’da Şems ki\n\n\tDiyor ki değil daha\n\tVakit var daha\n\nBir koku gibi dururdu parmağı yüzüğünün içinde\nGerindikçe bütün Doğuya yayardı bedenini, \nSağlığından çerçeveler yaratır Kelime Hatun\nUzun uzun duyardı gözlerine çekilmiş mili\n\n\tDiyor ki değil daha\n\tVakit var daha\n\nEvlerden çadırlardan toplananlar bini buldukça\nPadişahın önünde törenle uçuruldu kelleleri.\nGeceyi bir dert gibi geride bırakan Yahudiye\nGündüz de tırnaklı hayvanların eti haram edildi\n\n\tDiyor ki değil daha\n\tVakit var daha\n\nGenç Osman annesinin rahmini çekip üstüne\nAdı burgaçlara yazılsın diye bekledi.\nVe Sinan düdenlerde olsun diye ölümü\nKurduğu her yapının temelini suya indirdi\n\n\tDiyor ki değil daha\n\tVakit var daha\n\nDüşmanına ilerlerken tuhafça gülerdi\nKöroğlu’nun sırtında üst üste dokuz dombay derisi.\nVe kaçarken yılan sokmuş orman perisi\nGözleriyle izlerdi sessizce erkeğini\n\n\tDiyor ki değil daha\n\tVakit var daha\n\nDeve, devenin üstünde tabut, biri çekiyor deveyi\nÜçü de Ali: deve, deveyi çeken ve tabutun içindeki, \nÇılgın gibi koşuyorum köylerden şehirlere\nBaşını kayalara vura vura ilerleyen bir insan seli\n\n\tDiyor ki değil daha\n\tVakit var daha\n\nHafif kanlı Chevrolet’ler, hırslı Pontiac’lar, kıranta Buick’ler\nGürültüyle akıp gidiyor General Motors’un enikleri; \nVe ağır kıçlı, geniş çeneli, soluklu arabaları Ford’un; \nVe ağaçlar görüyor, gözlüklü, iri kıyım Chrysler ailesini\n\n\tDiyor ki değil daha\n\tVakit var daha\n\nSokak lambaları yerebatanlar yük kamyonları\nAlmadan edemeyeceğimiz bir selam gibi\nSırtlar arkalar talvekler duldalar öte yüzler\nVe kuyuya sarkıtılmış bir testinin dibi\n\n\tDiyor ki değil daha\n\tVakit var daha" + }, + { + "id": 81378.0, + "title": "Güzergah", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Seğirtti faiz için borsanın tahviline\nKazandı, çıkıverdi masonlar mahfiline\nBir gün sağ, bir gün solda göbek atıp oynarken\nDüştü gitti ansızın Esfel-i Safilin'e.\n\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": 52041.0, + "title": "Arkadaşım Badem Ağacı", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 8.0, + "poem": "Sen ağaçların aptalı \nBen insanların \nSeni kandırır havalar \nBeni sevdalar\n\nBir ılıman hava esmeye görsün\nDüşünmeden gelecek karakış.. \nAçarsın çiçeklerini.. \n\nBense hayra yorarım gördüğüm düşü... \nBir güler yüz bir tatlı söz.. \nAçarım yüreğimi hemen \n\nYemişe durmadan çarpar seni karayel \nBeni karasevda \nHemde bilerek kandırıldığımızı\n\nKaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza \nKoo desinler bize şaşkın \nSonu gelmesede hiç bir aşkın \nAçalım yinede çiçeklerimizi \nSenden yanayım arkadaşım \n\nHavanı bulunca aç çiçeklerini \nNasıl açıyorsam yüreğimi \nBelki bu kez kış olmaz \nBakarsın sevdan düş olmaz \nNasıl vermişsem kendimi son sevdama \nVur kendini sen de bu güzel havaya" + }, + { + "id": 2141709.0, + "title": "Aşk Erinin Gönlü Dolu", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 10.0, + "poem": "Aşk erinin gönlü dolu padişahın hazinesidir\nAşksız adem ne anlasın şeriatın manasıdır\n\nAşkdır aşıklar dermanı aşkdan hasıldır muradı\nAşık kişinin sohbeti aşksız kişiye beladır\n\nKimi avrat-oğlan sever kimi mülk-hanuman sever\nKim sermaye dükkan sever bu dünya halden haledir\n\nAşık bu dünyayı n’ider akibet bir gün terk eder\nAşk eteğin tutmuş gider her kim gelirse saladır\n\nBezm-i Ezel’de paduşah elime sundu bir kadeh\nİçeliden kılarım ah bilmezem ki ne beladır\n\nÇün ezelden Yunus seni aşk ile esridi canın\nDergahına her-dem onun valih-ü hayran kala dur" + }, + { + "id": 47032.0, + "title": "Anadolu", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 8.0, + "poem": "Beşikler vermişim Nuh'a\nSalıncaklar, hamaklar, \nHavva Ana'n dünkü çocuk sayılır, \nAnadoluyum ben, \nTanıyor musun? \n\nUtanırım, \nUtanırım fıkaralıktan, \nEle, güne karşı çıplak...\nÜşür fidelerim, \nHarmanım kesat.\nKardeşliğin, çalışmanın, \nBeraberliğin, \nAtom güllerinin katmer açtığı, \nŞairlerin, bilginlerin dünyalarında, \nKalmışım bir başıma, \nBir başıma ve uzak.\nBiliyor musun? \n\nBinlerce yıl sağılmışım, \nKorkunç atlılarıyla parçalamışlar\nNazlı, seher-sabah uykularımı\nHükümdarlar, saldırganlar, haydutlar, \nHaraç salmışlar üstüme.\nNe İskender takmışım, \nNe şah ne sultan\nGöçüp gitmişler, gölgesiz! \nSelam etmişim dostuma\nVe dayatmışım...\nGörüyor musun? \n\nNasıl severim bir bilsen.\nKöroğlu'yu, \nKarayılanı, \nMeçhul Askeri...\nSonra Pir Sultanı ve Bedrettini.\nSonra kalem yazmaz, \nBir nice sevda...\nBir bilsen, \nOnlar beni nasıl severdi.\nBir bilsen, Urfa'da kurşun atanı\nMinareden, barikattan, \nSelvi dalından, \nÖlüme nasıl gülerdi.\nBilmeni mutlak isterim, \nDuyuyor musun? \n\nÖyle yıkma kendini, \nÖyle mahzun, öyle garip...\nNerede olursan ol, \nİçerde, dışarda, derste, sırada, \nYürü üstüne - üstüne, \nTükür yüzüne celladın, \nFırsatçının, fesatçının, hayının...\nDayan kitap ile\nDayan iş ile.\nTırnak ile, diş ile, \nUmut ile, sevda ile, düş ile\nDayan rüsva etme beni.\n\nGör, nasıl yeniden yaratılırım, \nNamuslu, genç ellerinle.\nKızlarım, \nOğullarım var gelecekte, \nHerbiri vazgeçilmez cihan parçası.\nKaç bin yıllık hasretimin koncası, \nGözlerinden, \nGözlerinden öperim, \nBir umudum sende, \nAnlıyor musun?" + }, + { + "id": 33539.0, + "title": "Ben", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "BEN, kimsesiz seyyahı, meçhuller caddesinin...\nBEN, yankısından kaçan çocuk kendi sesinin...\nBEN, sırtında taşıyan işlenmedik günahı; \nAllah'ın körebesi, cinlerin padişahı...\nBEN, usanmaz bekçisi, yolcu inmez hanların; \nBEN tükenmez ormanı, ısınmaz külhanların...\nBEN, kutup yelkenlisi, buz tutmuş kayalarda; \nÖksüzün altın bahtı, yıldızdan mahyalarda...\nBEN, başı ağır gelmiş, boşlukta düşen fikir; \nBenliğin dolabında, kör ve çilekeş beygir...\nBEN Allah diyenlerin boyunlarında vebal; \nBEN bugünküne mazi, yarinkine istikbal...\nBEN, BEN, BEN; haritada deniz görmüş, boğulmuş; \nDokuz köyün sahibi, dokuz köyden kovulmuş...\nHep BEN, ayna ve hayal, hep BEN, pervane ve mum; \nÖlü ve Münker-Nekir, başdönmesi uçurum..." + }, + { + "id": 99841.0, + "title": "Yağdıkça", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "Yerle yeksan, ıslak saçlı, kem gözlü, \nKavim göçlerinden bu yana ağlayan \nVe durmadan \nCep kanyağı yakıcılığında ezgiler \nÇalan, çaldıran, yakalatan \nAdı bende gizli bir kadındı İstanbul \nŞehre bir yağmur yağdı \nBen ağladım \n\nSevilirken ayrılmak mı kaldı Bizanstan \nYalan dolan yoktu gözlerde sadece ses \nVerilen sözler birdi edilen yeminler sıfır \nEşyalar alındı fotoğraflar söküldü yerlerinden \nBir aşkın izlerini yok edecek yeni bir aşk sipariş edildi yeniden \n\nBir şehre yağmur yağdı \nBen ağladım \n\nKim daha çok yalan söndürdü çay bardaklarında \nHangisi talandı demli öpücüklerin \nVe buğularda yitirilen kimin adıydı \nBir aşktan diğerine kaç saatte gidiliyordu \nSoyulur muydu kabuğu hayatın \nYoksa bütün vitamini kabuğunda mıydı? \n\nYağmur şehre bir yağdı \nBen ağladım \n\nBen ençok seni götürdüm giderken \nAklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları \nYardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı \nKutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası\nBen sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi \nBenim sevmeye engel evcil acılarım vardı \n\nBen yağmur ağladım bir şehre yağdı \nBen şehre ağladım bir yağmur yağdı \nBen bir ağladım şehre yağmur yağdı \n\nBen... \nYağmur... \nAğladım..." + }, + { + "id": 27942.0, + "title": "Mamak'ta", + "poet": "Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Oğullar işkencede... Analar ağlamakta.\nKörpe yüreklere kan...\nGencecik rüyâlara gözyaşı damlamakta.\n\nDemokrasi... Hak... Hukuk... karasevdâlıları...\nŞuracıkta.. Mamak'ta\nVicdanları çürüten feryâdı duymamakta.\n\nDemek bazılarının hak, hukuk anlayışı\nBazılarını insan yerine koymamakta! ..\n\nMeğer ne faziletler varmış ta bilmezmişiz\nMillî mukaddesatâ saygılı olmamakta (!) \n\nVatan hainlerinin bile doldu çilesi; \nVatanı sevenlerin çilesi dolmamakta..." + }, + { + "id": 6932.0, + "title": "Ağustos Konuğu", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Odama bir an giren uçucu bir böcek\n-Arıdan irice, kanatları renkli-\nDolaştı bir süre, vızıldamadan.\nSonra bulup yolunu pencerenin\nÇıkıp gitti\n\nBir öykü çeviriyordum Çehov'dan\nMasamda bira bardağı\n-Odam, kitaplarım,olağan dünyam-\nTül perdede ağustos ışınları\n\nTanık oldu yaşamıma\nBu uçucu böcek, sadece bir an\nÇıkıp gitti sonra\nTıpkı yaşamıma bir an katılan\nSonra yitip giden bir sevgili gibi" + }, + { + "id": 60728.0, + "title": "Bu Çiçek, Senin İçin", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 7.0, + "poem": "Doruktan senin için kopardım bu çiçeği\nO sarp bayırdan hani, suya iner eteği\nKartalın bildiği yalnız ve yaklaşabildiği\nSessizce seprilmişti kayanın çatlağında.\nGölgeler yıkıyordu burnun sağrılarını\nAçıkça görüyordum: bir yengi alanında\nNasıl kızıl ve parlak bir utku anıtı\nOlanca görkemiyle bir anda kurulursa\nİşte tıpkı öylece\nGüneşin gömülüp gittiği yerde gece\nBulutlardan bir tak yapıyordu kendine.\nYelkenliler bir bir erirken uzakta\nBirkaç çatı eğimli bir vadinin dibinde\nParlayıp görünmekten ürker gibiydi sanki.\nSevdiğim, senin için kopardım bu çiçeği! \nEvet, rengi uçuk ve koku yok tacında\nÇünkü kökü dağların bu çetin yamacında\nYalnız su yosununun acı tuzunu içmiş.\nDedim ki: garip çiçek, şu tepenin üstünden\nBulutların, yosunun ve teknenin gittiği\nUçsuz bucaksızlığa yolcu olmalıydın sen.\nGit öyleyse bir kalbin\nHerşyeden daha derin uçurumunda dağıl\nBaşka bir acun olan o göğüste sol artık\nGöğün seni sular için yarttığı besbelli\nBen'se Sevda'ya adadım işte seni! \nRüzgar birbirine katıyordu suları; \nYavaş yavaş silinen\nBelirsiz bir ışık kalmıştı yalnız günden\nAh! nasıl acılıydım ve nasıl da derinden! ..\nDüşler içindeydim ve kapkaranlık Gece\nSonsuz titreyişlerle doluyordu içime." + }, + { + "id": 1698136.0, + "title": "Muhammed’in Tayin Edilişi", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 8.0, + "poem": "Derhal fark edilen Melek, o yüce erk, \nDaha gizlendiği yere girdiği gibi \ntertemiz, alev alev ve dikilerek- \nYalvardı bırakıp da her bir talebi \n\nYol şaşkını bir tacir olarak kalmasına izin \nVerilsin diye, eskiden neydiyse öyle; \nOkuyamazdı o, böylesi sözün \nFazla gelirdi bir âlime bile. \n\nFakat Melek ona yazılı sayfasını \nBuyurganca gösteriyor, gösteriyordu, \nTekrar ediyordu ısrarla: Oku. \n\nOkudu o: Melek, önüne eğdi kafasını. \nOkuyandı artık o andan itibaren \nVe bilendi ve uyandı ve hüküm veren." + }, + { + "id": 1708880.0, + "title": "Erken Bahar", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 7.0, + "poem": "Rahmet kırların çözülen bozunu\nkapladı aniden. Bitti meşakkat.\nKüçük dereler değiştirdi telaffuzunu.\nDokundu, belli belirsiz, şefkat,\n \ndünyaya derinliğinden uzayın.\nDoğuşlarına ait umulmadık bir eda\ngörüyorsun kurumuş ağaçlarda\npatikalar boyunca arazide uzayan." + }, + { + "id": 68824.0, + "title": "Gözyaşlarına Dayanamam", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 6.0, + "poem": "ayağını kıran kazın etrafında\nbeş-altı yüz tane salak birikmişti\nnöbetçi yaklaşıp\nsilahını çektiğinde\nne yapılacağına \nkarar vermeye çalışıyorlardı\nve konu kapandı\nkulübesinden çıkıp\nev hayvanını öldürdüğünü iddia eden \nbir kadın dışında\nfakat nöbetçi kayışını ovuşturup\nkıçımı öp \ndedi kadına, \ngidip başkana şikayet et; \nkadın ağlıyordu\nben de gözyaşlarına hiç dayanamam.\n\nçadırımı katladım \nve yolun aşağısına gittim: \npiçler\nmanzaramı bozmuştu." + }, + { + "id": 2719.0, + "title": "Bildiri", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir mavide birden değişmek olur \nBakışın bakışıma vurunca\n\nÖlüp denizlere karışmak olur\nBakışın bakışımdan yorulunca\n\nDaha beyaz sabahlar var\nAlıp gitme bütün gülüşlerimi\n\nGötürme düşlerimi\nSardunyalar güllere dokununca\n\n(Sinsi zehirler tatlı\nSenin her şeyin güneş)\n\nGelip ışığında ısınıyorum\nYaşamak ölüm gibi koyulunca" + }, + { + "id": 42289.0, + "title": "Nice İnsanlar Gördüm", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok\nNice elbiseler gördüm içinde insan yok!" + }, + { + "id": 102454.0, + "title": "Bir Arka Odada", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Kendi ruhum için, kendi rüzgarım için, kendi kederlerim için\nHerkesi bekleyen geceden payıma düşen için\nBir arka odada müzik dinlerken, akşamın ruhunu dinlerken\nUsul akşamı, balkonda askerler gibi dizilmiş minderler\nÖlümün hareketsizliği, ölü doğa, yıldızların hareketsizliği\nAma yıldızların ölü olmadığını biliyorum\nBir arka odada müzik dinlerken, yeniden kendimi ararken\n\nBir gençlik şiiri, bir hüzün şiiri, her şeyi her şeyle ilşkilendiren\nBir göğü anlatan, bir aşkın yitip gitmesini\nHer şeyin her şeyle ilşkili olduğunu biliyorum, bir dolabın açık\n kapısı, koridorda bir arya söyleyen kızım, radyonun cızır-\n daması, akşamın usulca inişi, bu defter, bugün hasta olu-\n şum\nRüzgarda usulca kıpırdayan ırmaklar, hayatın usulca kıpırdanışı\n gibi, hayatın usulca kıpırdayan gülü\nBir musluğun açılması, kalemin defter üstünde hareketleri, rad-\n yoda okunan ajansın ilerleyişi\nBir kaplumbağanın ya da bir aşkın ilerleyişi, gecenin ya da bir \n tirenin, rüzgarın ya da yalnızlığın\nBir umudun ilerleyişi, bir düşüncenin, tahta içinde bir kurdun, \n kumaş içinde bir güvenin, aşkın içinde kuşkunun, çocu-\n ğun içinde geleceğin\nHer şeyin ölüme doğru ilerleyişi, toza, boşluğa, başkalaşıma\n\nSözcükler içinde bir sözcük var beni bekleyen\nZamanın hem devindiği hem durduğu bir noktada var olmak\nKederi altedip sonsuz devinimi yakalamak\nSonsuz ve durağan devinimi, hayat denilen şeyi...\nTelaşsız ve duygusuz, derin ve kendisi\nBelki bir volkan ağzı kadar duyarsız, unutulmuş bir dağ gölü\n kadar durağan\nBir genç kızın kalbi kadar kırılgan ve onarılabilir\nÇocuk kadar duyarlı ve unutkan\nKadın kadar bağışlayıcı, bilge\nŞiir kadar doğurgan\nAşk kadar tanımsız\nÖlüm kadar ölümsüz\nAkşamüstü\n(Hayatın içinde ve dışında) \nBir arka odada...\n 31.7.1991" + }, + { + "id": 198931.0, + "title": "Aramızdaki Fark", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen dünden gelirsin, ben yarından gelirim\nDoğmadık bebekler diyarından gelirim.\nSen müebbet inkârda kılmışsın kararı\nBen Kalubelâ’nın ikrarından gelirim.\n\nAkıl Karaya Vurdu" + }, + { + "id": 57642.0, + "title": "Yâ Rab Hemîşe Et Lütfunı Reh-Nümâ Mana", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 6.0, + "poem": "Yâ Rab hemîşe lütfunı it reh-nümâ bana\nGösterme ol tarîki ki yetmez sana bana\n\nKat’ eyle âşinâluğum andan ki gayrdur\nAncak öz âşinâlarun it âşinâ bana\n\nBir yirde sabit it kadem-i i’tibârumı\nKim rehber-i şerî’at ola muktedâ bana\n\nYoh bende bir amel sana şâyeste âh eger\nA’mâlüme göre vire adlün cezâ bana\n\nHavf-i hatâda muztaribem var ümîd kim\nLütfun vire bişâret-i afv-i hatâ bana\n\nBen bilmezem bana gereken sen hâkîmsin\nMen’ eyle virme her ne gerekmez bana bana\n\nOldur bana murâd ki oldur sana murâd\nHâşâ ki senden özge ola müdde’â bana\n\nHabs-i hevâda koyma Fuzûlî-sıfat esîr\nYâ Rab hidâyet eyle tarîk-i fenâ bana" + }, + { + "id": 35254.0, + "title": "Cennet Ve Cehennem", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu akşam bilmediğim bir âlem içindeyim, \nYa rüyada bir seyyah, ya semavi Çin'deyim, \nBir orman yangınıyle kızardı karşı dağlar, \nTaraf taraf tutuştu meş'aleler, çırağlar, \nBir renge girdi eşya günün altın tasında, \nBu kızıl kâinatın gezerken ortasında.\nBirden alev alıyor düşünceler, duygular, \nAteştir burda hattâ ateşe düşman sular...\nBurda her göz ateştir, her gönül ateşperest, \nAteş vermiş çizdiği esere bir çiredest! \n\nDuyuyorum bu akşam, din gibi, sevda gibi, \nNe duyarsa içinden bir Mecûsi rahibi: \nAndırıyor hisarlar birer tütsü kabını, \nLeylekler ezberliyor Zerdüşt'ün kitabını, \nBenziyor bir mermere alnını koyan dere\nBu ateş mabedinde bir ateşten ejdere.\n\nParlıyor bir damla kan çamların sorgucunda\nBirer kâğıt fenerdir meyveler dal ucunda, \nGördüm, sihirbaz gibi geçtiğini üç kızın\nBu ateş âleminin içinden yanmaksızın! ...\nSandım, ömrüm bitecek, bitmeyecek bu yanma! ..." + }, + { + "id": 42750.0, + "title": "Gün Yalımı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Duvar dibindeydiler bi bakış baktı\nŞimdi ışık yıllarında yaşıyor o çiçekler\n\nHeyt bu kadına can veren tanrım\nSarı bir yatışı var bütün çarşaflardan ayrı\n\nGelirim demişti bugün için\nGözlerim güneş saatinde" + }, + { + "id": 19234.0, + "title": "Asmin", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Kimdi cesaretimi kıran,üstelik\nYeni serüvenlere hazırlarken kendimi\nSesimi cılız,rüzgarımı yelkensiz\nBulan kimdi, ki şimdi geniş zaman\nKipiyle düşürüyor gölgesini anılarıma\n\nAma kimdi adını bir kadına ödünç verip\nDoruklara çekilen büyülü doruklara\nBiz Asmin dedik ona,sevgilim,kadınım,\nAnamdı belki, ama o çoktandır\nÜç bin metrenin altına inmiyor artık\n\nİçimde bir fil sezgisi,kopup gitmeliyim\nDağlara yazmalıyım aşkı ve ayrılıkları\nAsminli düşler kurmalıyım ya da birisi\nKarşılık bulmalı canımı yakan sorulara\nKim demiyorum kim olursa olsun\n\nBoynu kırılan bir oyuncaksam hırçın\nBir çocuğun elinde, ki celladım\nGözlerimi de oymuştu fırlatıp atarken\nYine de özlüyorum onu, niyetçi\nTavşanlara dönerken beklediklerim\n\nAynı soruyu sormaktan, minör\nAğrılardan yoruldum,gitmeliyim buralardan\nİçimde buharlaşan cıvayı soluyorum artık\nYoruldum yoruldum yoruldum\nGereklilik kipinde yaşamaktan." + }, + { + "id": 33926.0, + "title": "Allah'ın Sevgilisi", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Düşünüyorum: O'ndan evvel zaman var mıydı? \nHakikatler, boşluğa bakan aynalar mıydı?" + }, + { + "id": 89896.0, + "title": "Gelmedin", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Gelmedin, son hayal de yanıp kül oldu \nBu deruni kavgada kırılan gönül oldu \nŞimdi menziller elem; yürek duman; sine çak \nDevleri mahkum eden hayatım şimdi helâk \n\nGelmedin; yıldırımlar düştü hülyalarıma \nNasıl kıydın be zalim, masum rüyalarıma \nSana doğru her adım neden hep ölüm sunar \nSeni her andığımda renk solar desen yanar \n\nHangi rüzgar böyle sabırla koşar ardından \nHangi el nakış nakış gergef dokur ardından \nSusarsam anlatır mı seni göklere tarih? \nBensiz olur mu sabah, güler mi kara talih \n\nGelmedin koptu zincir parçalandı anılar \nSardı bütün ruhumu tükenmeyen ağrılar \nKalbimin pembe köşkü harab oldu gelmedin \nBahçesinde açan gül türab oldu Gelmedin \n\nBil ki kıyamet kopsa bu ateş sönmeyecek \nHeyhât! Şair mehtaba bir daha dönmeyecek" + }, + { + "id": 6083.0, + "title": "Otuz Beş Duvarı", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ölümü düşünüyorum\nO büyük yalnızlık içindeyim\nKulaklarımda duymadığım bir musiki\nKaskatı kesilmişim, kalbim durmuş\nArtık hiç bir şeyi görmüyor gözlerim\nİçimde ne bir umut, ne yasama zevki\nElim, ayağım buz gibi olmuş\nOlumu düşünüyorum\nKulaklarımda duymadığım bir musiki\n\nOlumu düşünüyorum\nLalelimde bir sokaktan tabutum geçiyor\nSaygı durusunda bilmediğim insanlar\nButun pencereler acık biri kapalı\nKederlerim, ümitlerim, hayallerim\nVe gelen bir iki dost mezarlığa kadar\nSonra kadınlar gözleri yaşlı\nOlumu düşünüyorum\nButun pencereler açık biri kapalı\n\nÖlümü düşünüyorum\nSimdi beni gömüyorlar bak\nAğlıyorsun, ellerinde dağ menekşeleri\nHazin bir parıltı gözbebeklerinde\nİçin ziyanla doluyor, kahroluyorsun\nHatırladıkça geçmiş günleri geceleri\nBir acı ki öyle büyük öyle derinde\nOlumu düşünüyorum\nAğlıyorsun, ellerinde dağ menekşeleri\n\nÖlümü düşünüyorum\nDediği çıkmıyor Cahit Sıtkı’nın\nOtuz beş duvarını aşamıyorum\nÜzülme sevdiğim artık ayrılıyoruz\nİnan yokluğuma ben de bir oluyum\nO yalan dünyanızda yaşamıyorum\nYıl 1961, ya Haziran ya Temmuz\nÖlümü düşünüyorum\nÜzülme sevdiğim artık ayrılıyoruz." + }, + { + "id": 44525.0, + "title": "Şeker", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 6.0, + "poem": "Yüz bulmadı benim uzattıklarım; \nKapışıldı onun getirdikleri...\nOnunki ezmeydi, şekerlemeydi; \nBenimki bir dostun mevlit şekeri!" + }, + { + "id": 494043.0, + "title": "Ben Melamet Hırkasını (Kime Ne) 2", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben yitirdim, ben ararım,yar benimdir kime ne\nGah girerim öz bağıma,gül dererim kime ne\n\nGah giderim medreseye, ders okurum Hak için\nGah giderim meyhaneye,dem çekerim kime ne\n\nSofular haram demişler bu aşkın şarabına\nBen doldurur,ben içerim,günah benim kime ne\n\nBen melamet gömleğini deldim,taktım eğnime\nAr-u namus şişesini taşa çaldım,kime ne\n\nGah çıkarım gökyüzüne,hükmederim kaf ve kaf\nGah inerim yeryüzüne, yar severim kime ne\n\nKelp rakip böyle diyormuş'güzel sevmek pek günah'\nBen severim sevdiğimi,günah benim kime ne\n\nSofular secde ederler mescidin mihrabına\nYar eşiği secdeğahım,yüz sürerim, kime ne\n\nNesimi'ye sordular ki,yarin ile hoş musun\nHoş olayım olmayayım,o yar benim kime ne" + }, + { + "id": 41988.0, + "title": "İsyanlı Sükût", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Gitmişti makama arz-ı hâl için\n'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.\nBir azar yedi ki oldu o biçim..\n'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.\n\nKapıdan dört büklüm çıktı dışarı\nGözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...\nBir baktı konağa alttan yukarı \n'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.\n\nÇekti ayakları kahveye vardı\nAçtı tabakasın, sigara sardı\nDaldı.. neden sonra garsonu gördü\n'Çay' dedi, yutkundu, eğdi başını.\n\nİçmedi, masada unuttu çayı \nKalktı ki garsona vere parayı \nUzattı çakmağı ve sigarayı\n'Say' dedi, yutkundu, eğdi başını.\n\nDöndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş \nSandım can evime döktüler ateş\nSordum: 'memleketin neresi gardaş? '\n'Köy' dedi, yutkundu, eğdi başını.\n\nYürüdü, kör-topal çıktı şehirden\nAğzına küfürler doldu zehirden\nSalladı dilini.. vazgeçti birden, \n'Oyyy' dedi, yutkundu, eğdi başını.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 37652.0, + "title": "Şarkı 3", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 6.0, + "poem": "Kalbim yine üzgün seni andım da derinden; \nGeçtim yine dün eski hazan bahçelerinden! \nÜzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden, \nGeçtim yine dün eski hazan bahçelerinden! \n\nSenden boşalan bağrıma göz yaşları dolmuş! \nGördüm ki yazın bastığımız otlar solmuş.\nSon demde bu mevsim gibi benzimde kül olmuş.\nGeçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!" + }, + { + "id": 82025.0, + "title": "Ölümlü Yaşamaya Hergünkü Çağrı-2", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "RAHAT AYRILIKLAR İÇİN GİRİŞ\nsosisli sandeviçlerin en seçmesi sizin için\nhardallar ve denizaşırı bitkileri\ngönlünüze göre aygın baygın ezgiler\ninanmışlığınız, sevinmişliğiniz, uygunluğunuz\nbir adamın bakışı size\nbir kadının kalçalarını oynatması size\ngök mavi oldumuydu sizin içindir\naşkolsun size\nsizden utanıyorum özür dilerim\ngelecek günlere başsağlığı dilerim\n\nArtık bütün iş buluttaydı anlıyorsunuz.Üstelik onların söyledikleri beni hiç ilgilendirmiyordu.Ama doğrusu bulutun neler söyleyeceğini merak ediyordum.Bir bildiği var gibiydi.Polis ona baktı söyledi sonunda\n\nÖLÜMLÜ YAŞAMAYA ÖVGÜ\nherkesin aşkının bir parça azımsandığı yerde\nben üç kişi biliyorum\nben bir ekmekle tuz biliyorum\nbir de aşk biliyorum (Dedi) \n\nbenim işim gece gündüz gökyüzünde durmaktır\nmeryem oğlu İsa'nın ballandıra ballandıra anlattığı yerdeyim\nköhne ama güneşli sokaklara bayılıyorum\nşarkıların adam öldürmek için yettiği kenar sokaklara \n meymenet sokağı böyle bir sokaktır\n29 Ekim bayramında gider üstünde dolanırım\n14 Temmuz gecesi ne yapar yapar Van Gogh'un cümbüşüne\n giderim\nyıldızlı yüzler hava fişekleri dereler gibi akıp giden sevgi\nezberlediğim esenlikleri sonra bir bir anarım\nezberlediğim dudakları sonra bir bir anarım\nbu bir adamın türküsüdür\nbu adamın türküsü nedir bilmiyorum\nbu adam da türküsünü bilmiyor\nunutmamamış sanırım yeniden hep yeniden yaratacak\nişte siz de buradasınız ben de buradayım\ngökyüzünde parça parça bir yağmur varsa\nistekli parmaklarında uysal bir mermer varsa\nelleriyle birlikte bir kadının yanında yatıyorsa\nkan varsa ortada çizgiler kırılıyorsa\nher nerede salkım saçak bir ateş yanıyorsa\nher nerede vakit sabaha karşıysa\nbu adam orada var\n\nPolis 'eh evet evet dedi.Anladığım bana yetecek sanırım.şarkılara tellim güvendim zaten.İnsanlar bir orda doğrusunu söylerler.Sevildiklerini, kovulduklarını, küçüklüklerini, büyüklüklerini, ne getirdilerse dünya şarkılarıyla getirdiler.'Sokak lambasını haince bir gölgesini çiziyordu polisin.Işığın sarışınlığında kapkara bşr gölge.Toprakta.Bundan aydınlık gece olamazdı sanıyorum.Dedim ki, daha bir diyeceğim var dedim.Söyle dedi.Söyledim.\n\nOturdum Her Kopuğu Düğümledim.\n\nÇoktandır herşeyim uzakta.\nVakitli vakitsiz aynalara bakıyorum\nDönüyorum bir daha bakıyorum\nBir kadın gelse ayaklarıma kapansa ölse\nDaha önce yitirdiğim bir vakit aklıma geliyor\nDönüyorum bir daha bakıyorum\nÖrneğin defneler parkta yahut laz kirazları\nGüneş vurmuş sokaklar kat kat evler\nDuvara oyulmuş kadersiz heykellerin patlak gözleri\nSu kurbağaları gelip geçen bir çizgi gözlerimden ince\nBana birşeyler hatırlatmaya uğraşıyorlar\nAma hatırlar mıyım benim aklım var\nÖyle birşey yok elbet hatırlamam\nLaz kirazının da kırmızı balıkların da çabası boşuna\nNe varsa şurda var diyorum\nDönüyorum bir daha bakıyorum\nSanıyorum ben yanıda değilken dalgınken yahut\nYahut sevişmezken yahut ölürken\nDünya kalleşçe değişiyor uzaklaşıyor\nNamussuzca kaçıyor\nYa onu tutuyorum ya ardından koşuyorum telaşla\nİşte ya öyle sanıyorum şaşarsınız\n\nSonuç İçin Giriş\n\nBizim ma giyimlerle güneşlendiğimiz yerlerde\nDişlerimizin arasında bir çöple güneşlendiğimiz yerlerde\nNe insan tükenir ne gökyüzü\nBir çift al beygirin çektiği bir kupa çektiğinde\nYa da yaseminler satılan bir köşebaşında akşamüzeri\nYoğun duygularla evrenle karşı karşıya\nKan çirkin değil\n\nSonuç\n\nBen insanım bu kaygılarım da geçer \nYalan söyledim geçmez değişir\nHer gelen gün üşünmeden yeniler beni\nBugün vurduğum adam\nYarın boğulduğum deniz\nUtanmam tek başıma sevinirim\nUtanmam sevinirim" + }, + { + "id": 1875.0, + "title": "Mutlu Aşk Yoktur", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 8.0, + "poem": "İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman \nNe gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini\nVe açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi \nVe sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi\nHayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an \nMutlu aşk yoktur \n\nHayatı Bu silahsız askerlere benzer \nBir başka kader için giyinip kuşanan \nNe yarar var onlara sabah erken kalkmaktan \nOnlar ki akşamları aylak kararsız insan \nSöyle bunları Hayatım Ve bunca gözyaşı yeter \nMutlu aşk yoktur \n\nGüzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim \nİçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi \nVe onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri \nArdımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri \nVe hemen can verdiler iri gözlerin için \nMutlu aşk yoktur \n\nVakit çok geç artık hayatı öğrenmeye \nYüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek \nEn küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek \nBir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek \nNice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine \nMutlu aşk yoktur \n\nBir tek aşk yoktur acıya garketmesin \nBir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara \nBir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda \nVe senden daha fazla değil vatan aşkı da \nBir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin \nMutlu aşk yoktur ama \nBöyledir ikimizin aşkı da" + }, + { + "id": 14954.0, + "title": "Rubailer - 8", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Hep arar dururdum, dünyaya geleli,\nAlın yazısını, cenneti, cehennemi,\nHocam kesti attı, sağlam bilgisiyle:\nAlın yazısı, cennet, cehennem sende, dedi." + }, + { + "id": 56281.0, + "title": "Yağmur Kaçağı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 8.0, + "poem": "elimden tut yoksa düşeceğim\nyoksa bir bir yıldızlar düşecek\neğer şairsem beni tanırsan \nyağmurdan korktuğumu bilirsen \ngözlerim aklına gelirse \nelimden tut yoksa düşeceğim \nyağmur beni götürecek yoksa beni \n\ngeceleri bir çarpıntı duyarsan \ntelaş telaş yağmurdan kaçıyorum \nsarayburnu'ndan geçiyorum \nakşamsa eylülse ıslanmışsam\nbeni görsen belki anlayamazsın\niçlenir gizli gizli ağlarsın \neğer ben yalnızsam yanılmışsam \nelimden tut yoksa düşeceğim \nyağmur beni götürecek yoksa beni" + }, + { + "id": 9712.0, + "title": "Yalnızsan Eğer", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Hayatın devraldığı\nsessiz bir özsudur acı\nbirikir yüreğinin kıvrımlarında\nve ağar gözlerine ağır ağır\nBulutlar yere inmiştir artık\nya da gurbettesindir\nUnutma\n\nBir hayalet gibi kapındadır\nyalnızlık denilen şey\nufkun kararabilir birden\niçin çölleşebilir\nKaçışın bile bir adımdır\nya da dönüşündür kendine\nUnutma\n\nHer sayfası kederle kararan\nbir hüzün defterine döner günler\nve her sabah 'merhaba hüzün'\n'merhaba yalnızlık'\ndiyerek başlarsın hayata\nAma hayat bağışlamayacaktır seni\nUnutma\n\nÜstelik günlüğü yoktur hüznün\nhiçbir zaman da tutulmayacaktır\nSerüvenlerin yorgun yeniği\nelleri titreyen yaşlı bir kadındır hüzün\nya da hasta bir tanıdıktır ancak\nhepsi o kadar\nUnutma" + }, + { + "id": 32425.0, + "title": "Ayrılık Kapıyı Çalıyor", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "Ayrılık kapıyı çalıyor açma\nBiraz daha düşün zamanımız var.. \nNe günler yaşadık bak sayfa sayfa \nSeninle yazılmış romanımız var..\n\nGönül kapısından hemen uçma dur! \nSelamsız vedasız böyle kaçma dur! \nBilinmez yerlere yelken açma dur! \nSeninle mutluluk limanımız var! ...\n\nBir anda yokuşa çevirme düzü\nDargınlık bir aşkın tadı ve tuzu\nHatırla Tanrıya verdiğin sözü\nAyrılmak yok diye yeminimiz var..." + }, + { + "id": 2141701.0, + "title": "Allah Diyelim", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Allah diyelim daim, \nAllah görelim n'eyler? \nYolda duralım kaim,\nAllah görelim n'eyler? \n\nAllah deyi kıl zarı, \nOdur kamunun varı.\nOndan umalım yarı, \nAllah görelim n'eyler? \n\nÇıkarmayalım dilden,\nAyrılmayalım yardan.\nIrılmayalım yoldan,\nAllah görelim n'eyler? \n\nAçlık sonu tokluktur,\nTokluk sonu yokluktur.\nBu yollar korkuluktur,\nAllah görelim n'eyler? \n\nSen sanmadığın yerde,\nNagah açıla perde.\nDerman erişe derde,\nAllah görelim n'eyler? \n\nGündüz olalım saim,\nGece olalım kaim.\nAllah diyelim daim,\nAllah görelim n'eyler? \n\nAdı sanı dillerde,\nSevgisi gönüllerde\nŞu korkulu yollarda,\nAllah görelim n'eyler? \n\nAdı sanı uşatdım,\nKüfrümü suya attım.\nMiskinliğe el kattım,\nAllah görelim n'eyler? \n\nHer dem dalalım bahre,\nAldanmayalım dehre.\nSabreyleyelim kahra,\nAllah görelim n'eyler? \n\nAr namusu bıraktım,\nKülümü suya attım.\nDervişliğe el kattım, \nAllah görelim n'eyler? \n\nMecnun gibi avare,\nÂşık olmuşum yare.\nDe Yunus sen biçare, \nAllah görelim n'eyler? \n\nYunus sanma andadır, \nBu aşk sana sendedir.\nCan kayumu ondadır,\nAllah görelim n'eyler? \n\nN’etti bu Yunus, n’etti? \nBir doğru yola gitti.\nPirler eteğin tuttu, \nAllah görelim n'eyler?" + }, + { + "id": 296309.0, + "title": "Savunmalar 1 (Malatya Davasından)", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "YÜKSEK BİR MAHKEME HUZURUNDA, FİKİR VE DELİLİN BOŞ BIRAKTIĞI YERİ KÜFÜR VE HAKARET KELİMELERİYLE DOLDURMAYA ÇALIŞAN, BÖYLECE YÜKSEK MAHKEMENİN DE İFFET VE HAYSİYETİNİ HİÇE SAYAN AMME MÜDAFİİNE TEKLİF EDİYORUM:\n\nBÜTÜN HAYATI ÇİLE, GÖZYAŞI, ISTIRAP VE YOKSULLUK İÇİNDE GEÇEN VE HER TÜRLÜ KOMPLO, İFTİRA, TAHKİR, TEHDİT, TAZYİK VASITASI ALTINDA BİLE KANUNİ DAVASINDAN ZERRE FEDA ETMEYEN BU ADAMIN SURATINA İYİBAKSIN! ... EĞER GÜNLÜK POLİTİKAYA KÜÇÜK BİR İNTİSAP GÖSTERSEYDİ ŞİMDİ SAVCIYI (DİKTAFON) ALETİ OLARAK KULLANMAK MEVKİİNDE BULUNMASI LAZIM GELEN BU ADAMIN SURATINA İYİBAKSIN! ... 8 AYDIR KORKUNÇ ZİNDAN KÖŞELERİNDE KÜL OLUP SÖNECEĞİ ANI BEKLEYEN VE 'YARABBİ, CANIMI AL, FAKAT BENİ DÜŞMAN SAFLARINA KARŞI REZİL ETME! ' DİYE YALVARAN BU ADAMIN SURATINA İYİBAKSIN! ... BAKALIM, NEFRET VE ISTIRAPTAN GÖZ GÖZ OLMUŞ BU SURATTA BİR HOKKABAZ VE SİMSAR ÇEHRESİ GÖRECEK MİDİR? HOKKABAZLAR, SİMSARLAR, GERÇEK TAASSUP VE CEHALET HAMİLERİ VE MÜDAFİLERİ, FAZLA TARİF GAYRETİNE GİRİŞMESİNLER! ARİFE TARİF NE HACET... NAMELERİNE VE YÜZLERİNE TEK BİR GÖZ ATMAK YETER! ... '\n\n•\n\nYazılarımdan, evet, bir çoğu tahrif edilerek üstü ve altı gizlenerek, bir kısmı bana ait olmadığı halde benim gibi gösterilerek verilen parçalar, netice itibariyle Malatya hadisesine taalluk bakımından, yukarıdaki marazi mantıktan daha ciddi bir şey ifade etmez. Üstelik takip edilmiş ve hükme bağlanmış neşriyat olarak, tekrar ele alınması ve kendisiyle alakasız bir planda yeniden canlandırılmak istenmesi noktasından, hukuki gafların ve muhal isteklerinin en garibini belirtir. Yok, eğer, dirayetli savcımızın muradı, bu yazılarla, benim sadece şiddetli müslüman, milliyetçi, şahsiyetçi ve maymunvari taklit hareketlerine zıd bir tip olduğumu ispat etmekse, zahmetlerine yazık...Onu bana sorsunlar, itiraf edeyim, ve kanun dairesinde yalnız bu ölçülerin müdafaasından başka, şimdiye kadar gaye gütmediğimi bildireyim. Fakat lütfen kendileri de şunu itiraf etsinler:\n\n-ZATEN BİZ SENİ, AHMET EMİN'İÖLDÜRMEK VEYA ÖLDÜRTMEKTEN DEĞİL, MAALESEF KANUN DAİRESİNDE MÜDAFAA ETTİĞİN DÜNYA GÖRÜŞÜNDEN ONA BAĞLI OLARAK ÇATTIĞIN HEDEFLERDEN DOLAYI TAKİP EDİYORUZ! MALATYA HADİSESİ, TARAFIMIZDAN TERTİPLENSEYDİANCAK BU DERECEDE VERİMLİOLMASI KABİL, ENFES BİR BAHANEDİR! SEN, LEYDİMAKBET'İN DEDİĞİGİBİ, ER HALİNLE, TİPİNLE, ÜSLUBUNLA, BOŞLUKTA MEKAN İŞGAL ETME HASSANLA, HATTA MİDE VE TENEFFÜS CİHAZINLA, UYKULARIMIZI KAÇIRDIĞIN İÇİN MAHKUMSUN! .... \n\n• \n\nVe işte bu yüzden elimize geçen bahaneyi, kalp akçe de olsa, kanuna, hakimlere ve adalete kadar sürmeğe, sağlam bir çek gibi göstermeğe kabulü için her şeyi yapmağa mecburuz! Matbuat, göze görünür bir cisim olan bizimle, millet ise göze görünür bir cisim olmayan Allah iledir. Yani ortada, göze görünür bir cisimden başka bir şey yoktur. Vaziyeti anla ve hükmümüze baş kes! \n\nBUNU SÖYLESİNLER, HATTA PEK KAPALI SÖYLESİNLER:'YALVARIRIM, YALVARIRIM, KANUNA, ADALETE, HAKİMLERE, SELİM AKLA, VİCDANA KIYMASINLAR: BEN DE BU SAMİMİYET KARŞISINDA, YALNIZ BU KADARCIK SUÇUM İÇİN İDAM KARARI RİCA EDEYİM! ...\n\nİslamiyetin ve kalbin ana direği olan ihlas, bu bayların gönlünden uçup gitmekle, vicdanlarla dudaklar ve kalemler arasındaki mesafe, yıldızların başını döndürecek kadar uzamış, namütenahiye ulaşmıştır. İthamcılarımızın karakteri budur, fakat bu karakteri mahkeme ilamiyle tahkim ve takdis ettirme teşebbüsü, hıyanet ve cinayetin bu derecesi, tarih boyunca yalnız bir iki vak'aya münhasırdır. Böyle bir tarihi role namzet bulunan savcımızı, garp fikriyatının babası Socrates'e zehir içirten Anitüs ve Meletüs'le, hürriyet kahramanı Danton'u katlettiren (Fupqier Tinville) ler arasında, şimdiden alkışlarım.'\n\n• \n\nMalatya Davasından Notlar:\n\nNecip Fazıl ayağa kalkarak, iddia makamında sırf kendisine karşı çıkarılan 4 savcıyı göstererek demiştir ki:\n\n-Amme avukatı olarak tek fikir etrafında tek kişinin temsil etmesi gereken iddia makamında bu 4 kişi de nedir? Ben hiç bir operada 4 tenor görmedim! \n\n• \n\nNecip Fazıl:\n-Usule ait gayet mühim bir nokta arz edeceğim. Başlangıçta garip görünse de dinlenmesini istirham ederim. Hapishanelerde sanıklar ve hükümlüler 'müddet-i umumi' tabirini 'müddeyum' diye telaffuz ederler ve kendileriyle düşüp kalkan, cezalarını infaz ettiren, idam ipini çektiren 'müddeiyum' olduğu için onu adaletin başlıca temsilcisi sayarlar. Mahkeme hey'etine de adeta onun bir nevi zabıt katipleri gözüyle bakarlar. Halbuki memleketimizde bazı hukukçuların bile tam manasiyle kestiremediği bir hüviyet olarak savcı, taraflardan biridir ve Batı dünyasında olduğu gibi mahkeme huzurunda yeri sanıkların yanı başıdır. Bu makamda da sanıkların her türlü hücum ve taarruzuna açık hedeftir. Bu bakımdan yüksek adalet temsilcilerinin huzurunda tıpkı sanıklar gibi davalı, davacı ve amme müdafiliğinden ibaret üç unsurdan biri olarak parmağını kaldırıp izinle konuşması ve mahkemenin cereyan şekli üzerinde asla müessir rol oynamaması icap eder. Halbuki hakimlerle aynı sırada ve seviyede oturan bizim 'müdeyum'lar, sanıkları susturmakta hakimlerin kulağına eğilip laflar fısıldamakta mübaşire emirler vermekte, adeta duruşmayı idare rolüne bürünmektedir. Yağma yok efendim; bundan böyle yanımıza gelip mevki almasalar da, oturdukları yerden hüviyet ve salahiyetlerini bilerek hareket etmeleri ve her tezahürlerini yüksek heyetinizden müsaade alarak meydana getirmeleri lazımdır. Ve iyice kavramaları gerektir ki eğer hakimlerle aynı sırada oturuyorlarsa, bu, bir hukuk anlayışsızlığının marangoz hatası şeklinde tecelli etmiş ifadesidir.\n\n• \n\nNecip Fazıl:\n-Benim, müteşebbis sanıkları doğrudan doğruya azmettirdiğime dair elde hiç bir delil bulunmadığına, her şey yazılarımdan alınan ilhamla yapılmış farz edildiğinde ve bütün mes'ele böyle bir faraziyenin ceza hukuku bakımından suç teşkil edip etmeyeceği üzerinde olduğuna göre, bu davayı kökünden hall ve fasl edici bir misali takdim etmeliyim: Dünya edebiyatında kıskançlığın şaheseri (Otelle) dur. (Şekspir) in meşhur (Otelle) su. İmdi; hastalık derecesinde kıskanç bir koca, sırf bu hissi yüzünden karısını öldürse de cebinden (Otello) çıksa şu, kürsünün üzerine eğilmiş beni hayretle dinleyen kaytan bıyıklı savcı, (Şekspir) in iskeletine pranga vurulması için Londra Savcılığına müzekkere mi yazacaktır? Daha evvel de söylediğim gibi, her insanda, mücerrede ve umumi telkinlere karşı bir (fren) ve hareketini sırf nefsine bağlayıcı şahsi bir istiklal ve mesule duygusu olmak lazım gelmez mi? \n\n• \n\nŞahsen azmettirici olmadığı için yazılarının basın suçları çerçevesine girmesi icabetçiğini ve onların da zaman aşımına uğradığını iddia edip tahliyesini isteyen Necip Fazıl hakkinde ilk karar 'zaman aşımı görülmediğinden tahliye isteğinin reddine' şeklinde olmuş, müteakip celsedense Necip Fazıl zaman aşımını isnat edince 'her ne kadar zaman aşımını isnat edince 'her ne kadar zaman aşımı görülmüşse de bu husustaki karar ana hükümle verileceğinden reddine' kaydiye, çok garip bir vaziyet doğmuştur.\n\nBunun üzerine Necip Fazıl celse kapandığı ve söz hakkı kalmadığı halde, reise hitap etmiştir:\n\n- Efendim; zaman aşımının tespiti ve başka bir noktadan ittihat altında bulunmadığımın tasdiki, vaziyetimi, hukukta 'mevad-ı ibtidaye' denilen çerçeveye sokar. Yani Ali aranıyor da Veli olduğum halde Ali yerine de, 'Öylesin amma, bu hususta verilecek karar ana hükümle verileceğinden tahliye talebinin reddine' mukabelesinde bulunuluyor. Öyleyse, Ankara'da ne kadar hırsızlık, cinayet, ırza tecavüz vakıası varsa hepsinin birden fâili olarak beni tutsunlar ve benim, aranan adam olmadığım hakkındaki iddiama, 'Karar ana hükümle verileceğinden tutukluluk halinin devamına' kararını versinler! ...\n\n• \n\nNecip Fazıl'ın bu hitabına, reisin verdiği fevkalade mânâlı bir cevap vardır:\n-Hakkınız var, Necip Fazıl! \nReis Dazıroğlu, zamanenin politikasını ve adalet üzerindeki tazyiklerini istihza yoliyle teşhir eden bir insandı. \nNitekim, Necip Fazılcı reis odasına çağırtmış, yanından jandarmaları uzaklaştırmış ve ona şöyle demiştir:\n-Tavan üzerime yıkılacak gibi oluyor. Cübbemi paralayacağım geliyor. Fakat sizi tahliye edemiyorum! Anlayınız! ..." + }, + { + "id": 60928.0, + "title": "Yıkansın Gözlerim Yıkansın", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Soyunsun gözlerimin cilasında\nİçersinden aydınlanmış tarlalar\nSoyunsun beyazlığı içlerinden gelen evler\nSoyunsun utancını arzular\nYıkansın gözlerim yıkansın! ..\n\nSoyunsun gözlerimin cilasında\nGelmiş, gelecek bütün kızlar, \nSoyunsun hafızanın insan gözü değmemiş yerinde\nSineler, buseler, arzular\nVe bütün bir ömür\nLahzada harcansın\nYıkansın gözlerim yıkansın! .." + }, + { + "id": 42751.0, + "title": "Gitmez- Ayak", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben bi kadın, kaçarsam, sen n’apan? \nZor bulun başka kadın! ..\nBenden güzel yar bulaman, \nÇorbanı piş’recek, \nSöküklerini dikecek! ..\nKim serecek döşeğini\nKim uv’cak kulunçlar’nı? ..\nUçarsam Gökova’ya, \nKalırsan sen ortada, \nBulamayın beni, n’apan? ..\nGittiğim yer Cennetâbât, \nBulut melek, melek bulut...\nBen uçarsam, sen n’apan? ..\n\nYa seni bulamazsam orda, \nBen erkeksiz, ben sensiz\nBen Cennetâbât’ta n’apam? .." + }, + { + "id": 38351.0, + "title": "Bir Başka İstanbul", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Oturdum başka bir İstanbul düşündüm\nDaha çok sen olan daha bir seninle\nYeşili daha yeşil, mavisi daha mavi\nO, her şeyi daha güzel yapan ellerinle\n\nSildim bütün yıldızları gökyüzünden\nYerine gözlerini koydum, gözlerini\nSerdim saçlarını üstüne İstanbul'un\nDudaklarının rengine boyadım her yerini\n\nŞimdi İstanbul aydınlık, öyle pırıl pırıl\nEstirdiğim senin kokundur denizlerden\nSenin güzelliğinle süsledim bahçeleri\n\nSeni İstanbul yaptım, İstanbul'u sen\nHer sokağına şiirini yazdım satır satır\nŞimdi bütün semtleri bu şehrin seni anlatır..." + }, + { + "id": 69763.0, + "title": "Rubai-97-465-", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "465\nGöğsünün içindekini gerçek gönül sanan kimse, \nHak yolunda iki üç adım attı daherşey oldu bitti sandı\nAslında tesbih, seccade, tövbe, sofuluk, günahdan sakınma bunların hepsi yolun başıdır.Hak yolcusu aldandı da, bunları varacağı yer sandı.\n97\nO eşsiz, parlak incinin hayali, gözümün önüne geldi.\nO anda kendimi tutamadım, ağlamaya başladım.\nGözyaşlarım akarken içim yanıyordu.\nHeyecandan şaşırmıştım.Gizlice gözümün kulağına dedim ki; \nbiliyormusun? 'Gelen konuk, çok değerlidir, çok azizdir'\nOna bol bol aşk şarabı sun." + }, + { + "id": 4148.0, + "title": "Veda", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Elimde, sükutun nabzını dinle,\nDinle de gönlümü alıver gitsin!\nSaçlarımdan tutup, kor gözlerinle,\nYaşlı gözlerime dalıver gitsin!\n\nYürü, gölgen seni uğurlamakta,\nKüçülüp küçülüp kaybol ırakta\nYolu tam dönerken arkana bak da,\nKöşede bir lahza kalıver gitsin!\n\nÜmidim yılların seline düştü,\nSaçının en titrek teline düştü,\nKuru yaprak gibi eline düştü,\nİstersen rüzgara salıver gitsin!\n (1923)" + }, + { + "id": null, + "title": "Dışarıda Üşüyen Haziran Kalbimde Hazan", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Uygarlık ve barbarlık kardeştir.”\n -Havel-\n\nDünya sığmıyor insana Havel,\nyüzlerdeki, yüreklerdeki maske,\nparada kir, suda klor, havada nem,\nyüksek borsa, alçak basınç\nve kanun hükmünde ihanetler, sahtekâr jestler.\n\n/İnsan, sığmıyor insana Havel! /\n\nVe her şey:\nŞey! \nMesela o takvimler, o günler \nher biri şimdi kim bilir neredeler? \nYalancıdır aynalara gülümseyen o muhteşem gençlikler; \nbir yaz yağmuru gibi çabucak geçecekler.\nBize kalan kurt kapanı sözleşmeler\nve iş akdi kıvamında morarmış evlilikler.\n\nOysa insanı büyüten yalnızlık mıdır Havel? \n\nBiz bu kentlerde,\nbu ömürlerin gecelerinde çürüsek bile,\nşimdi eski dağlarda vakur bir şafak yırtılmaktadır\nve dışarıda üşüyen bir haziran; \nkalbimde yılların tufanından artık bir hazan. \n\n (Kalbimde hazan\nve şairdir elbet\nsözcüklere rus ruleti oynatıp yazan!)\n\nDışarıda üşüyen bir Haziran.\nKanımda nikotin cehennemi; \nKısa kibrit, uzun duman:Yaan! \nYine yaan… Yine yaaaan! \nYan ki yangınlar bile yansın; \n haklıdır içindeki abdal bırak ağlasın...\n\nBırak ağlasın, artık gündüzlerin ışığında aşk,\ngecelerin sularında yakamozlar yok\nve kuşlar konsun diye gerilmiyor balkonlara\nçamaşır ipleri; \nduyuyorsun işte şiir de yazıyorlarmış iğfal şebekeleri! \n\nDışarıda üşüyen bir Haziran.\nDışarıda aşksız aşk, Aids, Hepatit b,\ndışarıda hormonlu sevinçler, kokmayan güller.\n Dışarıda dostluğun, puştluğun kolunda gülümsemesi; \nama öğrendim karanlıklardan ışık destelemeyi\nve baka baka irkilmiş gözlerine hayatın:\nİnatla…İnatla gülümsemeyi; \nöğrendim içimdeki abdalı hünerle gizlemeyi...\n\n (Herkes fanusuna asmış kendini; \nbu yüzden beklemiyorum farklı kıyametleri...)\n\nD ı ş a r ı d a ü ş ü y e n b i r H a z i r a n.\nD ı ş a r ı d a ö l d ü i n s a n.\nÖ l d ü i n s a n…\nH i ç b i r k i t a b a y a k ı ş m a d a n! \n\nBen de yaza yaza çürütüp dünlerimi; \nher gün bu cehennemden çalıyorum kendimi…\n\nBu yüzden her şey:\nŞey! \nHavada hava, günlerinde gün, evlerde sarmısak soğan; \nhepsi bu işte basit, olağan.\nHer şey şey’dir; \ninandıklarımızdır belki de yalan.\nAbarttığımızdır,\nkül’dür herkesin payına kalan..." + }, + { + "id": 20293.0, + "title": "Federico Garcia Lorca İiçin Üç Şiir", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "Ah işte herşey orda...\nBen severim omuzlarımı bir gün\nSırmaları, apoletleri olmasa da.\n\nBen severim omuzlarımı bir gün\nGöçen bir maden direğinin altında\n\nSu akar kendir tarlalarından\nAh her şeyim...Ben severim omuzlarımı bir gün\nSavaşda bir başka omuzun yanı başında\nYatakda bir ince omuzun yanı başında\n\nYol uzun, hava sıcak\nKırbaçlarım atımı varırım Kurtuba ya...\n\nİndiğini görürsem bir gün sığıcıkların\nve sürüler halinde,ovaya\nİnsanların dünyayı bölüştüklerini hatırlarım\nBir gün daha...\n\nSevişirim ölürüm, savaşırım ölürüm\nDoldurum çantama kara ekmek ve peynir\nVarırım Kurtuba ya...\n'saat beşteakşamleyin'\n\nAh ellerim ve kalbim\nHer şey orada kaldı.\nKeçeler keçeler ve portakallar\nKireç döktüler yere. Kara gözlüm, kalbim,\nHalkımın fakir akşamlarıdır, biliyorum\nKanlı bir mendil diye bağlanan gözlerime\nKireç döktüler yere,\nBir duvarın dibinde\nBir deppoy un önünde\nKiraz ağaçlarına ve sığırcıklara karşı\n.......\n\nBir halkın gösterişsiz, sessiz cömertliğinde\nÖlüm nasıl söylenirse öyle\nİspanyol dilindeve her dilde...\n\nobra\ncompletas\n\nArtık kat iyen biliyoruz;\nHalk adına dökülen kan\nSapı güldalı güzelliğinde bir bıçaktır.\nDişlerin arasında...\nİspanya da\nve her yerde..." + }, + { + "id": 6014.0, + "title": "Aşk Şairi", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Acılar vardır, bir de çaresizlikler\nNe zaman başladıysa benim öyküm\nYürüdük, kim bilir kaç yıl beraber\nBir yanımda aşk, bir yanımda olum\nDurup kirlendim yaşadıkça\nAşktı beni yıkayan, Arıtan su\nDünyamı saran bir uçtan bir uca\nHep o bir gün sevememek korkusu\nBen kalbimi o taşlarda biledim\nButun pisliklerini yeryüzünun\nKazıdım hançerimle yeniledim\nSon dakikasında bile ömrümün\nBen Tanrıdan başka bir şey istemem\nHer sevgiye acık olsun pencerem" + }, + { + "id": 15255.0, + "title": "Hayır", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Dinlensin diyedir gözlerimiz\nBu önümüzde açılıp giden manzara;\nBu dünya, yoruldu mu kuşlar konsun diyedir,\nVe tanrılar boşluktan bıkınca.\n\nEllerimize malum olur nedense\nSuların rengi balıklarıyla, çiçekleriyle,\nDüşünmenin huzuru ayan olur;\nSoğuğun sessizliği hakeza.\n\nYuvarlanan yıldızlar içinde saçlarımız,\nBoylarımız bü'yü'r usul usul;\nDuyulmasın diye gürültüler uykularda\nYağmurlar yağar geceleri." + }, + { + "id": 15402.0, + "title": "-Deniz Feneri", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Issız bir adada\nYalnız bir deniz feneri\nOkyanusun ortasında\nBir yanar,bir söner.\n\nGelmese de günlerce hiç bir gemi\nGelir de göremem diye\nRahat etmez yüreği\nBir yanar,bir söner.\n\nBir ışık gönderir uzaklara\nTek başına ve dimdik\nGöz kırpar karanlığa\nBir yanar,bir söner.\n\nİşte o deniz feneri bana benzer\nKimseler görmese de\nBir geminin aşkı ile\nBir yanar,bir söner." + }, + { + "id": 6079.0, + "title": "Ölüm Gelmişse", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Bitmişse\nKızıllığını avuç avuç içtiğimiz sefalar\nÖğleler, ikindiler çoktan geçmişse\nBir akşamüstü garipliği\nSarmışsa her yeri\nGüneş devrilmiş\nRenkler solmuş\nSesler kesilmişse\nSon kuşlar da geçip gitmişlerse ufuktan\nVe çiçekler\nBükmüşse boyunlarını dalgın dalgın\nBil ki olum saati gelmiştir\nSenden uzak, kendimden uzak\nTüm umutlardan ve her şeyden uzak\nBen ölmüşümdür uzaklarda bir yerde\nGövdesini kurtların oyduğu\nBir ağaç gibi devrilmişimdir\nO ani sen bileceksin herkesten önce\nHerkesten iyi sen anlayacaksın\nÇaresizliğini, yıkılmışlığını\nSevdiğin adamın\nVe seni nasıl sevdiğini\nDuyacaksın derinden derine\nBelli belirsiz\nBir gölge düşecek gözlerine\nFakat ağlamayacaksın, ağlamayacaksın\nSen tek gelinim, sen tek kadınım\nSen güzelim, nazlım, bebeğim\nKadersizim sen\nGülerken ağlayanım, ağlarken gülenim\nVarlığım, nedenim, alınyazım benim\nElbette ağlamayacaksın\nÇünkü sonsuzluklar\nSonsuz sevenler içindir\nÇünkü ölüm\nSevmeyi ve ölmeyi bilenler içindir." + }, + { + "id": 2141199.0, + "title": "Eski Libas Gibi Âşıkın Gönlü", + "poet": "Seyrani", + "rating": 10.0, + "poem": "Eski libas gibi âşıkın gönlü\nSöküldükten sonra dikilmez imiş\nGüzel sever isen gerdeni benli\nHer güzelin kahrı çekilmez imiş\n\nBülbül daldan dala yapıyor sekiş\nO sebepten gülle ediyor çekiş\nAşkın iğnesiyle dikilen dikiş\nKıyamete kadar sökülmez imiş\n\nSevdiğim değildin böylece ezel\nAşkımın bağına düşürdün gazel\nİbrişimden nazik sandığım güzel\nMeğer pulat gibi bükülmez imiş\n\nSeyranî'nin gözü gamla yaş imiş\nBenim derdim cümle derde baş imiş\nBen bağrımı toprak sandım taş imiş\nMeğer taşa tohum ekilmez imiş" + }, + { + "id": 38646.0, + "title": "Dağlar", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey benim divane gönlüm\nDağlara düştüm yalınız\nBu cefayı kendi özüm \nPek mail gördüm yalınız\n\nDağlar var dağlardan yüce\nDağmı dayanır bu güce\nDerdimi üç gün üç gece\nSöylerim bitmez yalınız\n\nŞah'ın ayağına varsam\nHayırlı gülbengin alsam\nKızılırmağa gark olsam\nÇağlasam aksam yalınız\n\nPir Sultanım ey erenler\nErine niyaz edenler\nÜçler, kırklar, yediler\nMürvete geldim yalınız" + }, + { + "id": 1647624.0, + "title": "Kar Yağarken Pencere", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 7.0, + "poem": "dilinin ucunda ne varsa insanın\nişte ben ona inandım.\nyavru bir kuşun daha ilk denemesinde\ntutunmaya çalışması gibi göğe\nne bulduysam abandım\nve uça uça\nkarasular indi kanatlarıma\n\noysa bütün insanlar eşittir direksiyon başında\nama biri var ki şimdi yok aramızda\nhuzur yazıp da bulamayan tanpınar\ninleyip duruyor narmanlı handa\n\ndünya tuhaf değil mi\nkızarmış ekmeğe tereyağ sürer gibi\nçocuklar yetiştiriyoruz ölmesi için.\nbir istek ki dövüp duruyor bizi\noynaşıp duruyor bizi\noynaşıp duruyoruz kapkaranlık sularda\nkirletmek için o bembeyaz gömleği\n\ndizlerinden vurulmuş bir adam ki o benim\nne kadar benziyorum emekleyen çocuğa\nbir anda yıkılıyor cana yakın ne varsa\nyemeğin etini seçmek gibi mesela.\n\ndünyanın soluğudur kar yağarken pencere\nsilinen bir vazoya tozun konması gibi\ney dokunma duygusu\nsensin bu bahçenin sahibi.\n\nkar tutmuyor artık şehirleri nedense\nsesini teybe çekip sonra da beğenmeyen\nher kimse; \nona benzetiyorum ben, bu tuhaf ilişkiyi.\nki insan mütercimdir, kalbindeki o şeyi\nmetal tadı olsa da ısırdığı herşeyde\nçevirip durur kendi dilince.\n\nve kaybolunca kapının anahtarı\nduvarla kardeş olur güzelim kapı." + }, + { + "id": 45896.0, + "title": "Benden De Koyu Mai Bir Blues", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Senlen raks rakına kalktıkta\nBaşım ayaklarınla\nAyaklarım başınla beraber, \nVe oran orama değdikçe, \nEvler boşalıyor\nSokaklar boşalıyor\nBahçeler masalar boşalıyordu\nBen boşalıyordum, \nBizden gayrı kalan\nBi tek rüzgar vardı\nYaprakları üfleyen rüzgar…\nSenden ayrılınca anımsadım\nDünyanın bu kadar kalabalık olduğunu…" + }, + { + "id": 30915.0, + "title": "Aydınlık", + "poet": "Paul Eluard", + "rating": 8.0, + "poem": "Hiçbir vakit tam karanlık değil gece\nKendimde denemişim ben\nKulak ver dinle\nHer acının sonunda\n Açık bir pencere vardır.\nAydınlık bir pencere\nHayal edilecek bir şey vardır\nYerine getirilecek istek\nDoyurulacak açlık\nCömert bir yürek\nUzanmış açık bir el\nCanlı canli bakan gözler vardır\nBir yaşam vardır yaşam\nBölüşülmeye hazır." + }, + { + "id": 6593.0, + "title": "Sakat Süvarinin Karısı", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Sakat Süvarinin Karısı\n\nMeğer çoktan dökülmüş\nAynalardan sırlar,\nÇoktan yayılmış kanser kokusu\nApartman boşluklarına\nve karanlık pencerelerde\nEski bir çığlık gibi yaşıyormuş kadınlar...\nYoksa der miydim anneme\nKüstah bir şaşkınlıkla,\nBırak artık bu beklemeleri, diye\nÇünkü güzel günler geride kaldı,\nBeklenen o güzel günler\nO da biliyordu oysa\nBahtsız kadınlar kabilesinde ölümün\nSıradan günlere paylaştırıldığını,\nFelaketlerin basit sezgilerle farkedilip\nYürek ağrılarını dindirdiğini.\nNitekim vazgeçmişti artık\nİpekli kumaşlar dikip\nSakat süvariyi beklemekten...\nKonuştuk uzun uzun\nBalolar, danslar, şenlikler ve\nCumhuriyet...\nSonra başını açmasını söyledim ona\nDurdu... düşündü...\nve karanlık anlamları\nBırakarak ardından\nİncecik bir yalnızlık gibi\nSokaklara çıktı,\nHatırladı kendini... ürperdi...\nAkşamdı... bizim gibi adamlar\nHaber verdi\nÖlüsünün mercan karakolunda bekletildiğini.\nBaşörtüsünü\nve amelelere harb-ı umumiyi anlatan\nSakat süvariyi kahveden aldım.\nNe babamın polislere anlattığı\nDokunaklı anılar,\nNe de kirli deniz kokan\nSaçları tanık oldu ölümüne...\nOnun ölümü ne kanser,\nNe kocası,\nNe komşular...\nÖlümü, elimde buruşturduğum\nBu başörtü\nBu baş... bu örtü...\nBu baş... bu örtü...\nBu baş... bu örtü..." + }, + { + "id": 47601.0, + "title": "Sensin", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 8.0, + "poem": "Özgürlük menşurum kanatlarından\nToprağım devletim bayrağım sensin\n\nMaddemsin mânamsın varım yoğumsun\nUfkumsun yakınım uzağım sensin\n\nGöklerim yerlerim dağım denizim\nYanım yönüm solum ve sağım sensin\n\nAnnem babam atam kardeşim yavrum\nEvim barkım bahçem ve bağım sensin\n\nÖvüncüm şerefim sözüm şiirim\nSaklım gizlim köşem bucağım sensin\n\nSeslerin kalbimin dudaklarında\nZamanım dönemim ve çağım sensin\n\nÜmidim cihadım şafağım sende\nHicretim menzilim durağım sensin\n\nSeninle olmaktır ahdım yeminim\nOrdum emirim ve otağım sensin" + }, + { + "id": 82933.0, + "title": "Konya Destanı", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 6.0, + "poem": "Sabahtan vardım Konya'ya\nBaktım cihana uyanık.\nKimi binek, kimi yaya, \nBaktım meydana uyanık.\n\t\t\nŞehirde herkes ayakta, \nKepenkler kaldırılmakta.\nAsker, mektepli sokakta, \nBaktım her yana uyanık.\n\nSabahtan akşama kadar, \nDidinir, terler, çabalar.\nUyanık bütün babalar, \nOğul, kız, ana uyanık.\n\nKonuşursan bir kelime, \nKavuşursun bin selama, \nLafızda şive var ama, \nFikirde mana uyanık.\n\nKaratay, İnceminare, \nDolaştım hep birer kere.\nHer köşeye, her esere, \nBakındım rana uyanık.\n\nAlaiddin tepesi'ne, \nÇıkdım tarihin sesine.\nSelçukların türbesine, \nBaktım, amenna, uyanık.\n\t\t\nBaktım tarihe, zamana, \nBaktım Alaiddin Han'a, \nBaktım o büyük insana, \nKılıç Arslan'a uyanık.\n\t\t\nGörünmez bir debdebede, \nGönüllerden bir türbede, \nYeşil üsküflü kubbede, \nUyur Mevlana, uyanık.\n\t\t\nTecerim bu nasıl hülya, \nUyanıkken gördüm rüya, \nEski Konya, Yeni Konya, \nGöründü bana uyanık." + }, + { + "id": 104386.0, + "title": "Bülbül Ne Yatarsın Bahar Erişti", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bülbül ne yatarsın bahar erişti\nUlu sular göl olduğu zamandır\nKat kat oldu gül yaprağa karıştı\nGene bülbül kul olduğu zamandır\n\nGene bahar oldu açıldı güller\nFigana başladı gene bülbüller\nBaşka bir hal olup açtı sümbüller\nAşıkların del'olduğu zamandır\n\nGene bülbül bilir gülün halinden\nYeter deli oldum yarin elinden\nAşık aşıp gelir yaya belinden\nYardan bize gel olduğu zamandır\n\nGene geldi türlü baharlar bağlar\nBülbül figan edip kamuyu dağlar\nTürlü çiçeklerle bezenmiş dağlar\nUlu dağlar yol olduğu zamandır\n\nKarac'oğlan der ki geçti çağlarım\nMeyve vermez oldu gönül bağlarım\nAklıma geldikçe durmaz ağlarım\nGözüm yaşı sel olduğu zamandır" + }, + { + "id": 25231.0, + "title": "Yeter ki Gel", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Üzülme her hafta gelemem diye \nHaftada olmazsa ayda gel canım. \nÜç yüz altmış beşi böl on ikiye \nSırala otuzu say da gel canım. \n\nBekletme geciken müddet ziyandır \nGüzele kin, öfke, hiddet ziyandır \nVarsa gurur, kibir, şiddet ziyandır \nOnları orada koy da gel canım. \n\nKitap 'aşk masal' der, yıkar, bırakmaz \nAkıl 'tedbir al' der çöker, bırakmaz \nKorku 'gitme kal' der çeker, bırakmaz \nSen gönül sözüne uy da gel canım. \n\nYazı, güzü, kışı bahar zamanı \nYaşadın bilirsin ki her zamanı \nDinle rüzgârları seher zamanı \nUzaktan sesimi duy da gel canım." + }, + { + "id": 29083.0, + "title": "Buğdayın Türküsü", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 8.0, + "poem": "Halkım ben, parmakla sayılmayan\nSesimde pırıl pırıl bir güç var\nKaranlıkta boy atmaya\nSessizliği aşmaya yarayan\n\nÖlü, yiğit, gölge ve buz, ne varsa\nTohuma dururlar yeniden\nVe halk, toprağa gömülü\nTohuma durur bir yerde\nBuğday nasıl filizini sürer de\nÇıkarsa toprağın üstüne\nGüzelim kırmızı elleriyle\nSessizliği burgu gibi deler de\n\nBiz halkız, yeniden doğarız ölümlerde." + }, + { + "id": 2126034.0, + "title": "Elveda", + "poet": "Bahtiyar Vahapzade", + "rating": 9.0, + "poem": "Deyirem sefası bitdi ömrümün,\nİndi dağ çıhıram, düze elveda.\nGöze duman çökür, başa gar yağır,\nBahara elveda, yaza elveda.\n\nAşgına her zaman mügaddes dedin.\nGünler elden gedir, sen teles dedin.\nÇohu istemedin, aza bes dedin,\nDedim, çoh yoh ise, aza elveda.\n\nİndi öz kökünden üzülen menem.\nÖzge budaglara düzülen menem.\nİndi ne sen, sensen, ne de men, menem.\nBiz ki, biz değildik, bize elveda.\n\nBahtiyar, derinde sızlayıp yaran.\nSeni keçmişine bağlar her zaman.\nZulmet üreğini işıglandıran,\nYoluna şam tutan göze elveda." + }, + { + "id": null, + "title": "Dağlarda Ölmek İsterim", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Ömrümde nice sızı var\nkışların önü, sonu var.\nKalbim bu kuşatmalarda dar; \ndağlarda ölmek isterim.\n\nBen ateşten, hınçtan doğdum.\nÜç beş kuruşa kul oldum,\nyetmedi de mahpus oldum; \ndağlarda ölmek isterim.\n\nKaç mevsim ağladım kaldım,\ntutuşan özlemle yandım,\nkentler zalimdi dayandım; \ndağlarda ölmek isterim! \n__________________\n* Hece ölçüsüyle şarkı sözü olarak yazılmıştır." + }, + { + "id": 2111448.0, + "title": "Bir Vaize Bir Mev’ize", + "poet": "Abdülhak Hamit Tarhan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey beşer çehreli hayvan, heyhat,\nİlm ü irfan iledir zevk-l hayât.\nOnu hiç kullanamazsan nâdân,\nNeye vermiş sana nutku Yezdan? \nYoksa zâtınca hayâtın hükmü,\nNe olur bizce O Zât’ın hükmü? \nNeye geldin bu cihâna, söyle? \nDüşünüp durmak için mi böyle? \nKimseye fâiden olmaz şunda.\nYa niçin mâiden olsun bunda? \nMaksadın görmedeyim azm-i cinân,\nYa niçin eylemedin terk-i cihan? \nÂhirette arıyorsun her ân,\nBurada yok mu sanırsın Rahman? \nNef’-i ukbâyı edersin tafdîl,\nBuna mâni’ mi teâvün, tahsil? \nKisb-i dünyâya bulursun tezyîf,\nSana emr eyledi mi şer’-i şerîf? \nVatan ü milleti bilmem dersin,\nYa niçin kendine âdem dersin? \nHalk için hubb-i vatan îmândan,\nSence şer’î mi değil hubb-i vatan? \nNeye dersin, o diğer ma’nâdır,\nYâni mazmûn-i vatan ukbâdır? \nÇünkü hep cennete gönlün meyyâl,\nNe İçin gaile-î ehl ü iyâl? \nVatani zahiri sevmezsin sen,\nNe demek hubb-ı mahall ü mesken? \nGörürüm hâl ile kaalin medhûl,\nSence ahkâm-ı şerîat mechûl.\nSun’unu eylemiyorsun teslîm,\nBu mudur sence Huda’ya tâ’zîm? \nİyi halk ettiği şey ukbâda,\nBöyle va’z etmedesin efrada.\nBize hep kahrını ettin izhâr,\nBu mudur rahmet-i Hakk’ı ikrar? \nİyiden hâlî ise rûy-i zemîn,\nNasıl ettin iyi şey’i tahmin? \nGörmesen fark edemezdin kendin,\nOnu dünyâda görüp öğrendin.\nÖteden gelmediğin pek derkâr.\nKi bunu eyleyemezsin inkâr.\nİnanır sözlerine mağbûnlar; \nHakk’a bühtan mı değildir bunlar? \nBir nefes tevbe kılıp abd-i hazîn,\nBunca isyanı ede afva karîn.\nİyi fark etmez isek nîk ü bedi.\nBize eyler mi azâb-î ebedî? \nSözlerin hep o azaba dâir,\nAnladık kahr eder, Allah kadir.\nSözü yok onda olan gufranın.\nYok mudur mağfireti Rahman’ın? \nAzıcık ma’deletinden bahs et,\nLûtf ile merhametinden bahs et.\nOlamaz, sen ne kadar haykırsan,\nİntikam alması Hakk’ın kuldan.\nAldırır, gelmek için hak yerine,\nBirinin sârim dîğer birine.\nBil ki Hallâk-ı Cihan rahmandır,\nHer ne halk etmiş ise ihsandır.\nCümle âsârı güzeldir, hoştur; \nÂleme boş dediğin pek boştur.\nYalınız âbid olaydı inşân.\nGörülür müydü cihanda ümran? \nDediğin yolda gideydi her bâr,\nBulunur muydu bugünkü âsâr? \nÂdem etmezse bina vü i’mâr.\nSen ne kâşane bulursun, ne mezar.\nBunda har şey’i desem şayandır.\nYaradan Hakk’sa, yapan İnsandır.\nMedeniyyet ne, diyorsun, bilmem; \nMedeniyyet yaşamaktır, sersem! \nHazret-î Âdem’i fikr et bârî,\nSerde var mıydı anın destan? \nAcebâ var mı imiş herkese sor,\nHazret-î Nûh zamanında vapor? \nO zaman posteki, yaprak giyerek,\nMeyve yoksa mazı, buğday yiyerek; \nGalibâ olmadığından çok taş,\nEderek dâim ağaçlarla savaş; \nToprak altında bütün meskenler,\nKılarak tekne ve sallarla sefer; \nCezbe-yî cerbezenin müncezibi.\nSenden örnekler alan zümre gibi,\nBa’zı âdetleri ya’nî görenek\nNev’-i hayvandan alıp öğrenerek,\nBunda imrâr-ı dem eylerler idi; \nSonunu onlara kim söyler idi? \nBir terakkî ile gitmiş her şey; \nYa’ni her âdet ü her söz, her re’y.\nSonra bulmuş bu kemâli âlem,\nEser-î kudret-i nev’-î âdem.\nKim çıkarmış yer içinden ma’den? \nNeler olmuş, bak, o ma’denlerden! \nOlamazdı dese bir ehl-i vukuf,\nVolkan olmazsa maâdin mekşûf.\nMeselâ saikalar Rahmân’ın,\nÇâre-yî defi fakat inşânın.\nSiper-î saika, seyyâle-i berk,\nHem de keştî-yi havaî bî-fark.\nMahv ü îcâd, eser-î Azze ve Celi.\nŞübhe yoktur, gelir emriyle ecel.\nYa, demir yollara var mı diyecek? \nGötürür şark ile garba yiyecek.\nGerçi Kudret’ten eder istimdâd,\nKılmış insan dahi çok şey îcâd.\nBunlar etseydi de mâzîde zuhur,\nKayb olup sonra olaydı mezkûr,\nişitince ya inanmazdık biz,\nYa onun hepnlnn dardık mu’riz! \nBunların cümlesi el’ân meşhûd,\nCümlesi tecrübelerden mevcûd.\nEser-î gayret-i âdemdir hep\nServet ü rahat ü ikbâle sebeb.\nSen de İslâm’a dilersen hizmet,\nSa’y ile gayret ü ikdam öğret.\nHalka bildirme bu dünyâyı kerih,\nİlm ile ma’rifet eyle tenbîh.\nSence matlûb değilse rahat,\nBize çektirme azâb ü zahmet.\nDüşünüp ömrümüzün gayetini\nNefsinin istememek râhatini,\nVatan ü milleti kılmak nisyân,\nKendi beytinde bulunmak mihmân,\nHep ibâdetle geçip rûz ü şebi,\nYine de gayrıdan olmak talebi; \nSence meşru’ ise bunlar, pek şâz,\nEdemez kimse bu emri infaz!" + }, + { + "id": 22379.0, + "title": "Sora Sora", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Divane ettin aklımı\nTaştan taşa vura vura\nAradım can yoldaşımı\nBaştan başa sora sora\n\nKimi yanar kimi söner\nKimi iner kimi biner\nSaraylar virana döner\nBaştan başa dura dura\n\nGir Mahzuni dost bağına\nKar yamış dostluk dağına\nGençliğim ömrüm çağına\nBaştan başa yara yara" + }, + { + "id": 285429.0, + "title": "78 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Ey dostum; şarap doldur, hep tut isterim,\nŞu bembeyaz yüzümü, yakut isterim,\nSaf şarapla yıkayın ölünce beni; \nBir de bağ kütüğünden tabut isterim! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 42072.0, + "title": "Karanlık Kokulu Otlar", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Ölüm, sizin eve sığınan kimsesiz bir çocuktu.\nSen ondan öğrendin kendine ne kadar uzakta olduğunu\nÖlüm düşürdü seni ruhunun gurbetine\nVe büyük bir yalandan kurtardı.\nBu yüzde hiç aldanmadın\nHiç de mutlu olmadın...\nÖlüm, ömrünün o yalan yarısını senden aldı.\nAşka susamış öbür yarısını yakın uzaklara saldı.\nÖlüm yüzünden ne kimsenin kimsesi oldun\nNe de kimse senin gördüğünü gördü.\nYaşayan tek yerin o ölü gözlerindi.\nKaranlık kokulu otlar bu yüzden \nbir tek sana el salladı..." + }, + { + "id": 42759.0, + "title": "Parça Parça - 5", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Bunlar ki hıyaneti battaniyeden yatan\nVe yataklarının tiftiği muntazaman mütehassıs hallaçlar\n\t\t\t tarafından atılan, \nO düşleri azgınların yorgun yorganları, \nAlları ve dallarıyla bit-tamam serilmişler güneşe, \nBetonların üzerinde melûl-mahzun bir neş’e...\nBunlar ki yorgan yüzlerinin düzüne inmiş dağ laleleri, \nBunlar ki silahtan tecridedilmiş yaban sünbülleri, \nBunlar ki zararsız hale getirilmiş bir bölük menevşe\nVe şuncağızlar...’ın papatyaları işte! \nAnılar ki önlerinden her geçişte\nIslanmış mayıs böcekleri gibi üzerlerinde\nAcem acem geziniyor gözlerim...\nAma kader diye bir b.. varsa eğer, \nKeder değil elbet benim kaderim, \nVe anılar ki madem anasıdır yaşanacak delikanlı anların, \nBugün bu: kuburda kokuşsam da yarın\nÇiçek Dağlarında seyirtecek seyrim, \nDeğil mi ki burnumda tüten toprak kokusudur Devrim!" + }, + { + "id": 25947.0, + "title": "Sivas'ta Yoksul Çocuklar", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 8.0, + "poem": "Sivas'ta Ulu Camii avlusunda çocuklar\nYalvaran gözlerle etrafa baka baka\nAçıyorlar küçük esmer avuçlarını:\n-Emmilerim sadaka! Emmilerim sadaka!\n\nHükümet konağının yanında biri\nBir kemik kalmış bir deri...\n'Boya cila yimbeş,boya cila yimbeş' diye ağlıyor\nVe daha fırça bile tutamıyor elleri.\n\nGaripler Pazarı'nda körpe çocuklar\nYorgunluktan güzelim yüzleri al al...\nÖldüren bir çığlık dudaklarında:\n-Boş hamal!boş hamal!boş hamal!\n\nNane satan su satan yetim çocuklar\nŞarkı söyleyemediler güneşe aya...\nBiliyorum ne masal dinlemeye doydular\nNe oyun oynamaya...\n\nBezirci'de,Yüceyurt'ta Altıntabak'ta...\nÇocuklar var incecik yüzleri nurdan\nAma toz toprak içinde elleri ayakları\nOyuncakları çamurdan...\n\nVe günahkar çocuklar,suçlu çocuklar\nMahkeme salonunda bakarım dizi dizi\nBu suç bizim suçumuz,bu günah bizim\nAffedin bizi.\n\nGökteki yıldızlar kadar sayısız\nAh yurdumun kimsesiz ve yoksul çocukları\nAnladım farkınız yok koparılmış başaktan!\nAlın bu gözleri benden,alın bu yüreği artık\nUtanıyorum yaşamaktan." + }, + { + "id": 25402.0, + "title": "Sermayelik", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "'Büyük'lük kendine verdiği paye\nArkasında saklı en menfur gaye\nSinsice İslam'a saldırmak için\n'İrtica' elinde hazır sermaye..." + }, + { + "id": 346.0, + "title": "Sormuyorum Artık", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Sesim soğuk bir sis\nGittikçe grileşen dalgınlıklar oluyor\nSormuyorum bir yolculuğa kimle çıkılır\nVe kim yırtıp atabilir elindeki son dönüş biletinide \nTüm yalnızlıkları mümkün kılan birileri olmalı\nYada kalbini kederle onaran bir göçebe \nÖzlemek ozaman bir çığlık olabilir belki, bir çığlık\nSormuyorum artık biliciyede bilginede \nAşkın darası nedir\nVe mutsuzluk mümkünmüdür ki o,\nBir kırlangıç ikindisiydi belkide,gümüşte ve hüzne gizlenen\n\nÖdünç sevişlerden bize kalan sonsuz grilikler oluyor yalnız\nVe bir çocuğun hüznüne kazınıyor ,gülüşlerimizin paramparçalığı\nSesimin sislenmesi bundandır\n\nKarşılığı yok hiçbir acının\nHerşey gölgesi kadar ağır\nSormuyorum artık sormuyorum\nHergün yeniden kodlanan umutlarla kirletiliyor dünya" + }, + { + "id": 230030.0, + "title": "Sabret", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen petekte bir gömeç bal gibisin! \nRenksin yazdan kıştan, tazeliksin bahardan.\nYapraklarda dolaşan serin bir rüzgarsın ki\nHer gün eser durursun hafızamdan.\n\nEllerin var beyaz güller gibi küçücük,\nMutlak kalbin tomurcuklardan pembe! \nSanki yeşil yaylalardır gözlerin\nAlnımda ter ve kuvvetsin işimde.\n\nBen kanadı kırık bir kuş değilim\nDöner birgün gurbet ellerde kalan\nSabret neşem, sabret şarkım, sabret sevdiğim,\nSabret kalbi tomurcuklardan pembe olan." + }, + { + "id": 52938.0, + "title": "Geride Kaldın Sen", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Devrilip gidiyorum işte\nGeride kaldın sen...\n\nAşınmış sevdalar gibi\nYıpranmış postallar gibi\nLime-lime, yarasız\nGeride kaldın sen...\n\nKaprislerinle, nazlarınla\nBakışlarınla, sözlerinle\nTutulmayan vaatler gibi\nHarcanmış saatler gibi\nTek başına, kararsız\nGeride kaldın sen...\n\nBuraya kadarmış güzelim\nBoynumda bıraktığın diş izi\nBitmez sandığın aşk denizi\nBuraya kadarmış.\n\nVedalaşmak isterdim oysa\nKlasik bir film öyküsü gibi\nEllerini tutup usulca\nSon bir kez öpmek isterdim\nKendimi mazur gösterip\nMasum ve mağrur bir duruşla\nHer şeyi kadere yıkmak isterdim.\n\nNe gerek var oysa\nYürümeyen birtakım şeylerin\nNedenlerini tartışmaktansa\nAsla yürümeyeceğini anlayıp\nBunu hiç konuşmamak\nDaha bir yiğitçe değil mi? \n\nSüzülüp gidiyorum işte\nBela olmadan\nYoluna çıkmadan\nHesap filan sormadan\nİncitmeden, acıtmadan...\n\nBir bileti yırtar gibi\nBir kabuğu atar gibi\nSıyrılıp gidiyorum işte\nGeride kaldın sen...\n\nBir tren penceresinden\nAkıp giden bozkırın\nOrtasında bir kuru ağaç gibi\nGeride kaldın sen..." + }, + { + "id": 59532.0, + "title": "Yol", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Hayat kapısından tek tek\nHer giriş ecele doğru.\nToprakta sürünür bebek\nHer karış ecele doğru.\n\nİster yürü, ister bekle\nİster çıkart, ister ekle\nGeç kaldım diye gam çekme\nHer varış ecele doğru.\n\nAyaklar zemine değer\nAnalar yavrusun döğer\nKalpten damara kan yağar\nHer vuruş ecele doğru.\n\nYürü, koş, uyu, otur, kalk\nYukarı bak, aşağı bak\nDört yana dönmeyi bırak\nHer duruş ecele doğru.\n\nBir el yapar, bin el bozar\nGün alçalır, gölge uzar\nÖnü kundak, sonu mezar\nHer yarış ecele doğru.\n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 50710.0, + "title": "Leyla Leyla", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Tükenmek bilmiyor kara günlerim\nGel buna bir çare bul Leyla Leyla\nDüştüm hasretine yanar inlerim\nYüreğim soğutmaz su Leyla Leyla\nGel benim derdime çare bul Leyla\n\nAcımasan böyle yanlız kalırım\nİstersen eğer kuban olurum\nKefenim bulunmaz belki ölürüm\nGözün yaşım ile yu Leyla Leyla\n\nMahzuni'yim dolaşırım dillerde\nBazen sahralarda uzun yollarda\nBenim Leylam kaldı kanlı çöllerde\nHerkes de zanneder şu Leyla Leyla" + }, + { + "id": 35225.0, + "title": "Fâtih Câmii", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Yatarken yerde ilhadıyla haşr olmuş sefil efkar,\nYanp edvan yükselmiş bu müdhiş heykel-i ikrar,\nSiyeh-reng-i dalalet bir bulut şeklinde maziler,\nCivarından kaçar, bulmaksızın bir lahza istikrar; \nZiya-riz-i hakikat bir seher tavrında müstakbel,\nGelir fevkinden eyler sermedi binlerce nur! sar.\nDeraguş etmek ister nazenin-i bezm-i lahfitu:\nKol açmış her menarı sanki bir ümmid-i cür'etkar! \nO revzenler, nazariardan nihan didara müstağrak,\nBirer gözdür ki sıyrılmış önünden perde-i esrar.\nBu kudsi ma'bedin üstünde taban fevc fevc ervah,\nBu ulvi ku b benin altında efişan m eve mevc en var.\nTecessüd eylemiş güya ki subhun ruh-i ıİıahmuru; \nSemadan yahud inmiş hake, Sina-reng olup didar! \nTabiat perde-pfiş-i zulmet olmuş, habe dalmışken,\nO; güya kalb-i nuranisidir leylin, durur bidar.\nEvet bir kalbdir, bir kalb-i cuşacuş-i aşıktır,\nKi cevfinden demadem yükselir bin nale-i ezkar.\nNümayan cebhesinden Sadr-ı İslam'ın mealisi:\nO sadnn feyz-i eniasıyle güya bir yığın ahcar,\nKıyametmiş de, yükselmiş de bir timsal-i nur olmuş.\nNasıl timsal-i nur olmaz? Şu pek sakin duran divar,\nAsırlar geçti hala batılın piş-i hücfimunda,\nGöğüs germektedir, bir kerre olsun olmadan bizar.\nBu bir ma'bed değil, Ma'bfid'a yükselmiş ibadettir; \nBu bir manzar değil, didara vasıl mevkib-i enzar. \nSemadan inmemiştir, şüphesiz, lakin semavidir:\nZemini olmayan bir cilve-i feyyazı havidir.\n* * *\nBir infilak-ı safadır ki yar-ı canımdır,\nSabahı pek severim, en güzel zamanımdır.\nRida-yı leyli henüz açmaınıştı dest-i sema; \nSaba dahab-ı sükfindan ayılmamıştı daha,\nFeza-yı rfihda aksetti, es-sala-perdaz\nMüezzinin dem-i mahmfiru, bir hazin avaz.\nİçimde cfiş ederek lücce lücce istiğrak,\nEzanı beklemez oldum; açılmadan afak,\nZalamı sineye çekmiş yatan sokaklardan\nKemal-ivecd ile geçtim. Önümde bir meydan\nGöründü; Fatih' e gelmiştim anladım, azıcık\nGidince, ma'bede baktım ki bekliyor uyanık! \nSokuldum artık onun sine-i münevverine,\nOturdum öndeki maksfireciklerin birine.\nFeza-yı ma'bedin encüm-nüma meşa'ilini,\nO lem'a lem'a diziimiş ziya kavafilini\nGörünce geldi çocukluk zamanlanın yada...\nNeler düşündüm o sa'atte bilseniz orada! \nSekiz yaşında kadardım. Babam gelir: \"Bu gece,\nSizinle cami' e gitsek çocuklar erkence.\nGiderseniz gelin amma namazda uslu durun,\nMeramınız yaramazlıksa işte ev, oturun! \"\nDeyip alırdı beraber benimle kardeşimi.\nNamaza durdu mu, haliyle koyverir peşimi,\nDalar giderdi. Ben artık kalınca azade,\nN e aşıkane koşardım has ır lar üstünde! \nHayal otuz sene evvelki hali pişimden\nGeçirdi, başladım artık yanımda görmeye ben: ·\nBeyaz sarıklı, temiz, yaşça elli beş ancak; \nVücudu zinde, fakat saç, sakal ziyadece ak; \nMehib yüzlü bir adem: Kılar edeble namaz; \nYanında bir küçücek kızcağızia pek yaramaz\nYeşil s arıklı bir oğlan ki başta püskül yok.\nimamesinde fesin bağlı sade bir boncuk! \nSarık hemen bozulur, sonra şöyle bir dolanır; \nBiraz geçer, yine rayet misali dalgalanır! \nKoşar koşar duramaz, akıbet denir \"amm\"\nNamaz biter. O zaman kalkarak o pir-i güzin,\nAlır çocuklar, oğlan fener çeker önde,\nGelir düşer eve yorgun, dalar pek asilde\nDerin bir uykuya...\nDerken bu hatırat ı latif\nÇekildi aslına, artık haklkatin o kesif\nLikası başladı karşımda cilve eylemeye; \n. Zaman da kalmadı zaten hayali dinlemeye:\nSağım, sol um, önüm, arkarn huşfi' a müstağrak\nZılal i ade m iken, bir s ada bülend olarak,\nO kainat ı huzfi'u yerinden oynattı; \nFeza yı mahşere döndürdü gitti eb'adı! \nSuffif ayakta müselsel cibal-i velveledar\nGibiydi. Her birisinden duyuldu sine-fikar,\nBirer enin-i tazarru; birer niyaz ı hazm,\nKi kalb-i rahmeti sızlattı şüphesiz o enin! \nEğildi sonra o dağlar huzur-i izzette; \nGöründü sonra o dağlar zemin-i haşyette! \nİnayetiyle Huda kaldırınca her birini,\nSemaya doğru o dağlar da açtı ellerini.\nO anda koptu yüreklerden öyle bir feryad,\nKi ruhum eyleyecek taebed o dehşeti yad.\nKesildi bir aralık inleyen hazin av az...\nN e oldu Arş 'a kadar yükselen o s uz ü güdaz? \nO cu ş içindeki iman? \nEvet, huruş ederek işte rahmet İ Subbfih,\nBütün yüreklere serpildi kubbeden bir n1h:\nRuh-i itminan." + }, + { + "id": 71023.0, + "title": "Gayr İle Her Dem Nedür Seyr-i Gülistân Etdüğün", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Gayr ile her dem nedür seyr-i gülistân etdüğün\nBezm edüp halvet kılup yüz lutf u ihsân etdüğün\nAhd bünyadın mürüvvetdür mi vîrân etdüğün\nHanı ey zâlim bizümle ahd ü peymân etdüğün\n\nLahza lahza müddeî pendin dür-i gûş eyledün\nKana kana gayr câm-ı şevkini nûş eyledün\nVara vara ahd ü peymânı ferâmûş eyledün\nHanı ey zâlim bizümle ahd ü peymân etdüğüm\n\nGayre salup mihrüni bizden savutdun âkıbet\nTerk-i mihr etdün tarîk-i zulm dutdun âkıbet\nAhdler peymânlar etmişdün unuttun âkıbet\nHanı ey zâlim bizümle ahd ü peymân etdüğüm\n\nCürmümüz n’oldı ki bizden eyledün bîzârlığ\nBiz gamun çekdük sen etdün özgeye gam-hârlığ\nSizde âdet bu mıdur beyle olur mı yârlığ\nHanı ey zâlim bizümle ahd ü peymân etdügün\n\nÇerh tek bed-mihrliğ resmini bünyâd eyledün\nYahşi adun var iken döndün yaman ad eyledün\nDöne döne bizi gam-nâk özgeni şâd eyledün\nHanı ey zâlim bizümle ahd ü peymân etdüğün\n\nGönlümüz min-ba‘d zülfünçün perîşân olmasun\nBağrumuz la‘lün hevâsiyle dahi kan olmasun\nBî-vefâsen çeşmümüz yâdunla giryân olmasun\nHanı ey zâlim bizümle ahd ü peymân etdüğün\n\nVa‘de-i vasl ile aldun sabrumuz ârâmumuz\nOlmadı her gün visâlünden müyesser kâmumuz\nGeçdi hecr ile Fuzûlîden beter eyyâmumuz\nHanı ey zâlim bizümle ahd ü peymân etdüğün" + }, + { + "id": 57414.0, + "title": "Dua Başlangıcı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "yumurtaya can\nCan'a yumurta veren allahım...! !" + }, + { + "id": 5122.0, + "title": "Allah Derim", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Sırtımda, taşınmaz yükü göklerin;\nHerkes koşar, zıplar, ben yürüyemem!\nİsterseniz hayat aşını verin;\nSayılı nimetler bal olsa yemem!\n\nEy akıl, nasıl delinmez küfen?\nEbedi oluşun urbası kefen!\nKursa da boşluğa asma köprü, fen,\nAllah derim, başka hiçbir şey demem!" + }, + { + "id": 60851.0, + "title": "Haya Sıyrılmış İnmiş", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 9.0, + "poem": "Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki heryerde\nNe çirkin yüzleri örtermiş, meğer o incecik perde\nVefa yok, ahde hürmet hiç, lafe-i bi medlul\nYalan raiç, hiyanet mültezem, heryerde hak meçhul\nNe tüyler ürperir ya rab, ne korkunç inkılab olmuş\nNe din kalmış ne iman, din harab, iman türab olmuş" + }, + { + "id": 41543.0, + "title": "Nazlı Dilber", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Ala gözlü benli dilber \nBir gün gelsen bize dogru..\nSeni sevdim can u dilden \nÇekme kendini naza doğru..\n\nNe pervam var ne de perdem \nSanma beni hali bir dem \nSöyler seni teller her dem \nKulak versen saza doğru..\n\nAşığa zülfükar isen \nGülşende güle zar isen \nHakikatli bir yar isen \nBen geleyim size doğru..\n\nGönülleri bir edelim \nGayrileri biz nidelim \nİkimiz de bir gidelim \nYürüyelim ize doğru..\n\nBir gün için feryadı zar \nBülbül eder her dem seher \nAç sinemi gel gör ne var \nArttı derdim yüze doğru..\n\nKafi derdim bir derd katma \nVeysel'i yabana atma \nKerem eyle çok uzatma \nKavuşalım yaza doğru.\n\n22.01.2002" + }, + { + "id": 20116.0, + "title": "Anımsamak Kuşları", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 7.0, + "poem": "I\n\nçatıların üzerinde yürürdü serçeler\nkanatlarından günışığı dökülürdü\nciğerleri sökülür gibi öksürürdü\n yokuşa vurdukça erkenci işçiler\n\nekmeğinin yanına güneşi koyup\nusulca bakkaldan çıkan çocuk\nbir çift kanat açardı köşede\nben dönerdim geceyarılarından\n üstüm başım çatışma içinde\n\nsardunyaların arasında pencerede\nsen taze bir badem gibi dururdun\nbeni her sabah böyle vururdun\n çekip gözlerine mahmur bulutu\n\ngünaydın derken salt dudaktın\nbiri seni mutlaka öpüyordu\nbana mı öyle geliyordu\n sen mi çok ufaktın\n\nsaçlarında miniminnacık papatya\nardında çiçek bahçesi\nayıp bir söz gibi yürürdün\ngözlerimi alıp götürürdün\n körleme kalırdım\n\ngidişini görüp de dönüşünü beklememek olur mu\nbeklerdim tahtaya gömülen çiviler gibi\nbluzunun altında kanatlanan çifte kumruyu\nbiraz köylü biraz burjuva\nsanırım kalçalarından almıştı\n o felaket huyu\n\nII\n\nkimdin neydin neciydin\nbenim fikrim yoktu\nsenin yaşın ve korkun\nkimi vakit konuğu olurdun\nduvar diplerinde kalleş\n ölümlerin kokladığı evimin\n\ntomurcukları patlayan bir dal gibi gülerdin\nkahve içtiğimiz fincana\npencereye kilime duvara\ntabakta dilimlenmiş elmaya\nçın çın mavi saçılırdı\nen olmadık yerde eteğin açılırdı\n aklım karışırdı\n\nne mümkündü görmemek hissetmemek\nincecik parmaklarında aşkla tüterdi\ndeğer değmez dudaklarına\n bütün sigaralar erkekti\n\nIII\n\nsen hep oralardaydın küçük hoş görüntülerinle\nben yüzümü rüzgara verirdim\nsaçımın her telini uzak mavilere götüren\ndenize dönerdim sonra\n sırtında dalgalar yürüten\n\nterim soğurdu\nbir köpek namlu ensekökümde dururdu\nişkence şuradaydı cezaevi burada\nyürürlerdi benimle yürüsem\nuzansam yatarlardı yanıma\nonlar benim gölgelerimdi\nbir önüme düşerlerdi\n bir ardıma\n\nIV\n\nkapandı üstüme geceyarıları\npolisler sürüklüyordu beni\nkent boydanboya susuyordu\nbulvarda bir ağaç\n gürültüyle kusuyordu\n\nkapandı üstüme geceyarıları\nsen yoktun\nokul arkadaşlarımın adını\ntelefon numaralarını sinema kapılarını\nöptüğüm ilk kız gibi\niçtiğim ilk sigara ilk içki\nçıktığım ilk afiş gecesi gibi aklımda tuttum\nbir senin adını\n adını unuttum\n\nanımsamak kuşları\n\n bıçak uçmaları" + }, + { + "id": 41920.0, + "title": "Hüvelbaki", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Uyuyamazdı Oğuz Bey iki yıldır\nSabahı edeceğim diye dört döner...\nArtık rahat uyuyor mirim, \nArdından bakıyorum da\nCaddeyi geçişi gibi sakin ve temkinli" + }, + { + "id": 87362.0, + "title": "Banko", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Biber ki yasa dışı önderidir sebzelerin:\nŞu sofrada ikimiz için de vur emri! \nSözcükler alevler içinde nasıl da serin! \nOrta yerde durmuyor bir türlü yumru.\n\nBu akşamüstü üç şey doğruladı beni:\nKulüp rakısının üstündeki resim, bir; \nOrtak arkadaşımız Prens Hayati, iki; \nÜçüncüsünü sorma, bizimle ilgilidir.\n\nBekarlara evvermiyorlar, doğru; \nEvlilere kız vermedikleri de doğru, \nBu yüzden bir gün seni bırakırım ya, \nTütünü bırakmak gibi bir şey olur bu.\n\nEvet, gün geliyor bıkıyorum senden\nAma İstanbul'dan bıkmak gibi bir şey bu, \n\nGit, istersen, cüzam kap bir yerlerden, \nGörmek istersen, nicedir, tutkunluğumu" + }, + { + "id": 9531.0, + "title": "İşim Acele", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Gökte zamansızlık hangi noktada?\nElindeyse yıldız yıldız hecele!\nHüküm yazılıyken kara tahtada\nİnsan yine çare arar ecele!\n\nGençlik... Gelip geçti... bir günlük süstü;\nNefsim doymamaktan dünyaya küstü.\nEser darmadağın, emek yüzüstü;\nToplayın eşyamı, işim acele!\n\n(1972)" + }, + { + "id": 20420.0, + "title": "Adın Senin", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "Saçlarına can veren yıldızlar nerde gülüm \nHangi ferman dokundu bakışlarına senin \nBelki sahrada değil, şimdi göklerde gülüm \nTaşıyor bulutları gözlerinde, nazenin \n\nSenin her kirpiğinde bir dervişin ahı var \nMuhteris aynaların eskidiği yerdesin \nYüzünde en çaresiz devlerin günahı var \nZamanı sonsuzluğa bağlayan mahşerdesin \n\nDivan-ı harbe giden yiğitlerin ardında \nKanayan kitaplara gül götüren yağmurum \nHüznü bir tabut gibi buluyorum derdinde \nSenin toprağın için çırpınıp ağlıyorum \n\nMemnû bir zerrin kadar edâlı ve soylusun \nGamzelerinde nazlı kıvılcımlar gizlenir \nBağbozumunda bile yediveren boylusun \nGün olur ki, kalbinde gözlerim filizlenir \n\nBu sevda dayanılmaz bir ağıttır zülfünde \nRüzgarın her bûsesi içimde kurşun olur \nYıldız kayar, ay susar geceye güldüğünde \nDağda çiğdem solarken çölde ceylan vurulur \n\nBen bu yol ayrımında sensiz olsam ne çıkar \nKahra göçen kuşların kanatlarında kaldın \nÖlümün gözyaşları bir gün hicranı yıkar \nTarihe bir sır gibi düşer senin de adın" + }, + { + "id": 42.0, + "title": "26 Ağustos", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 8.0, + "poem": "Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi,\nSenin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi,\nTa ki, yükselen ezanlarla müeyyed namın\nGalib et, çünkü bu son ordusudur İslamın." + }, + { + "id": 59674.0, + "title": "İlkbahar", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Yüzümü bulutlara kaldırıp\nDua eder gibi mırıldanıyorum\nKuşlarla, otlarla yıkanıyorum\nRüzgarla, ilkbaharla\n\nGüneş gözkapaklarımı ısıtıyor\nAh! Güvenilmez ilkbahar güneşi\nRüyada mıyım, gerçek mi bu\nHem var gibiyim, hem yok gibi\n\nBir güney kentinde, bir kıyı kahvesinde\nBaşakların sonsuz salınışı\nBurada, kendimle başbaşa\nÖmrümü böylece tamamlayabilirim\n\nBir kuşu dilinden hiç öpmedim\nBelki bir gün öpebilirim\nBelki bir gün rüzgar olurum ben de\nEserim başakların üzerinden\nKalbim bir yaz gününe karışsın isterim\nBir kuş cıvıltısında doğmak için yeniden" + }, + { + "id": 916328.0, + "title": "Böyle Rüzgarlar", + "poet": "Gonca Özmen", + "rating": 7.0, + "poem": "Böyle şeyler oluyor işte böyle rüzgarlar\nBu güz balkonu beni çağırıyor\n\nNeyi dağıtıyor elin akşamda\nBen saçlarımı topluyorum ırmakları da \n\nSonra gidip bir şiirin önünde soyunuyorum\nBir çocuğu öpüyorum adı sevişmek oluyor\n\nHer şey bizden ayrı \nHer şey biz varken yan yana oluyor\n\nBu oluşa biraz keder ekliyorum\n\nEllerinde bir ağaç\nEllerinde telaşlı bir ağaca bakıyorum\n\nSen oturup şeftali yiyorsun\nOtlar diyorum yürüyor görmüyorsun\n\nSıkıntılı bir yağmur geçiyor pencerelerden\nKendime sesleniyorum ses vermiyor\n\nAh sevgilim aramızda bir iğne \nBeni sana dikiyor" + }, + { + "id": 97144.0, + "title": "Özlemek...", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Hayat soğuk, yağmurlu ve vurdumduymaz bir İstanbul gecesiydi... Ve gece yağan yağmur hep ürkütürdü beni. Yağmur değil yalnızlığımdı pencereleri damla damla yalayan, yıllarımı dolduran sensizlikti... Hep bir yanı yarımlık, hep senden uzaktalık, hayattaki tek 'kimse'mden yoksunluk, yani kimsesizlikti. Bir kavuşma mucizesine inanma yolunda harcanmış bir hayatın ansızın sonuna gelme, ve o mucizeyi yaşayamadan bir başına ölme korkusuydu yağmur…\n\nYine yağmur yağıyor, yine gece... Yine İstanbul... Ve sen kollarımın arasından sıyrılıp kalkıyorsun yataktan. Nereye gidiyorsun sevgilim? \n\nSadece sana sarılarak uyuduğumda nefes alabiliyordum. Beni kollarına aldığında, yüzümü masumiyetinin yurduna, o kimsesiz boynuna dayadığımda, kokunu kalbimle soluduğumda... Uykun benim cennetimdi. Çünkü cennet sadece ikimizin olabildiği yerdi benim için. Ne sana aşık kadınlar, ne sevdiklerin, ne geçmişin, ne yarının...Uykunda sadece ikimiz vardık. Aşkıma dar gelen sevgi sözcüklerine ihtiyacım yoktu orada. Sana sevgimi anlatmaya, ispat etmeye ihtiyacım yoktu artık. Aşkımızın kokusuydu sana beni anlatan, sana seni anlatan.... Beni gerçekliğin o soğuk, o köpüklü dalgalarıyla yutan ve alıp alıp senden ötelere savuran hayatın dışındaki tek kaçış tünelimdi uykun. \n\nÖnce kolunu çekerdin başımın altından, sonra sırtını dönerdin. Usulca sarılırdım sana arkandan, seninle ya da sensiz geçen yılların hasretiyle... Ardından yavaş yavaş kollarımın arasından sıyrılırdın...Yıllardır taşımaktan yorulmadığım hasretin, tenimden tenime akan o ateş, ağır gelirdi bedenine... Uyuyamıyorum, nefes alamıyorum, lütfen sarılma, derdin... Yatağın bir ucuna sığınmış bedeninden kovulmak, hayatından kovulmak gibiydi benim için. Sığındığım, soluk aldığım tek cennetten kovulmak gibiydi. Beni uykunda terk etmen, gerçek hayatta terk edişinden bile ağır gelirdi. Yanıbaşındaki sensizlik, o rutubetli evimdeki, o baştan ayağa sen olan evimdeki unutulmuşluğumdan çok daha ağır gelirdi. \n\nSeni kaybetme korkusu öyle işlemişti ki hücrelerime...Yataktan doğrulduğun anda bu korkuyla açılırdı gözlerim. Bilinçaltım konuşurdu benim yerime... Su içmek ya da tuvalete gitmek için kalktığın asla aklıma gelmezdi. Gittiğini düşünürdüm yalnızca... O saatte kendi evini terk edip, nereye gidebileceğini sorgulamadan, sadece beni o sonsuz hiçlikte, o en masum rüyada, cennetimizde, uykumuzda bir başına bırakıp, kaybolacağından korkardım. Bana hep aynı soruyu sorduran bu yüzyıllık korkuydu işte: Nereye gidiyorsun sevgilim? \n\nBeni yeniden hayatın içinde, gerçeklerin ortasında bir başına mı bırakıyorsun? Beni yeniden unutuluş sürgünlerine mi gönderiyorsun? Nereye gidiyorsun sevgilim? \n\nOysa seni uyutmayan içindeki o yangınlı hesaplaşmaydı. Gece iner, aşıklar, yüzler, bedenler, anılar kaybolurdu; sadece ikimiz kalırdık. Ve sen uykunda sevgimle hesaplaşmaya dalardın. Cennette cehennemi hatırlardın.\n\nDönüp geriye bakıyorum da, sanki yıllar değil yüzyıllar geçmiş aramızdan... Aramızdan ayrılıklar, ihanetler, kayboluşlar, vazgeçişler, yeniden bulmalar, korkular, yalnızlıklar, savrulmalar geçmiş. Ve bu ilişki ne çok biçim değiştirmiş... \n\nSeni yollarca, şehirlerce uzağından sevdim. Seni kelimelerce, şiirlerce yakınından sevdim. Seni dünya üzerinde sanki ilk kez benim için kalemi eline alıp da yazdığın mektuplarca sevdim. Seni umutsuzca, beklentisizce, hayallerce sevdim uzağından. Hayatımı öyle olduğu gibi bıraktım. Şehrine geldim, ama kalbine giremeden sevdim. Neydik biz o yıllarda hiç düşündün mü? Neydik birbirimiz için sevgili? \n\nGeldim. Bana destek olacak, sırtımı vereceğim bir aşkın yoktu arkamda. Kendime yeni bir hayat kuracağım yalanını, kendim dahil, sen dahil herkese söyledim. Oysa tek istediğim seninle birlikte bir hayattı. Öyle cesaretsizdim ki karşında ve öyle açık sözlüydün ki bana karşı, ancak iddiasız bir sığınmacı olabildim hayatında. Hayatına iltica etmek isteyen bir yürek sürgünü... Bir aşk meczubu sadece...\n\nDürüstlük kimi zaman yalanlardan çok daha acımasızmış, sevgili... Gerçeğin buzdan ülkesinde yapayalnız kalan yürek, hayatta kalabilmek için yalanları bile özleyebilirmiş kimi zaman... Bana aksini ispat etmek için elinden geleni yaptığın o yıllarda, buzlar ülkesinde biraz olsun ısınabilmek için, aslında beni sevdiğin yalanına inandırmıştım ben de kendimi... \n\nAşkıma kapalı bir kapının önüne bırakılmış yaralı bir kuş gibiydim. İnanacak, bir ibadet gibi yaşayacak tek şeyimdi senin aşkın. Karşılıksız, güvensiz, sessizce yaşanan bir aşk... Nasıl da hoyrattın bana karşı... Kalbinde değil miydim gerçekten? Neydik biz söylesene? O yıllarda senin neyindim ben sevgili? Can yoldaşın mı? Yol arkadaşın mı? Dostun mu? Sevgilin mi? .. \n\nSonra bir gün geldi ve unutuldum. Ve bu sorular birer birer bıçak gibi saplandı yüreğime ve yüreğimde yanıtlarını buldu. Unutuluş hepsinin acımasız cevabı oldu. Sonrası dipsiz bir karanlık... Sonrası çaresiz bir çıldırış... \n\nHayata karışmamak için tek kalkanım, tek sığınağımdı aşkın. Tek silahımı yitirdim ve hayata teslim oldum. Aldı beni savurdu başka bedenlere, parçası olamadığım o kırık dökük öykülere... \n\nKırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim için. Unutmanın en ağırı unutamadan unutmaktır. Seni sonsuza kadar kaybetmek kimlik değiştirdi ve unutmak oldu benim için. Seni unuttuğum yalanıyla hayatı kandırmaya çalışınca hayat hiç olmadığı kadar acımasız tokatlar indirdi yüzüme... Sonrası dipsiz karanlık... Sonrası hatırlamaya bile dayanamadığım düş yıkımları... Sonrası kesif, karanlık ve rutubetli bir kuyu... Koskoca bir boşluk... Sonrası 'yalnızlık' kelimesine sığmayacak kadar derin bir yalnızlık...\n\nKaç zaman sonra bilmiyorum, bir gün geldi ve beni yeniden hatırladın. Yokluğumda kendine kurduğun hayat, beni yasak bir ilişki haline getirdi bu kez de... Ve bu ilişki bir kez daha kimlik değiştirdi. Seni, bir başkasıyla birleştirdiğin hayatına uzaktan bakarak, kalbimi kıskançlığın lanetli hırsına teslim ederek, kısıtlı zamanlarda, gizli saklı buluşmalarda, o doyumsuz kaçamaklarda sevmeyi de öğrendim... Hasretinin o tarifsiz kokusu burnumu sızlatırken yapayalnız uyumayı da öğrendim. Yağmurlu İstanbul gecelerinde o baştan ayağa sen olan evimde kaderimle kıyasıya yaşamayı da öğrendim, sevgili... \n\nO zamansız unutuluşun ardından yeniden hatırlanmanın sevinci, seni paylaşmaya boyun eğmenin ve hep gizliliğin gölgesinde kalacak olmanın acısına büründü. Uykunda soluğunun bir başka soluğa karıştığını bilerek geçirdiğim sayısız gecelerde, gururumu parça parça bölüp aşkıma kurban verdim. O tarifsiz ağrıyı uyuşturmak için ruhumdan, kimliğimden, kadınlık onurumdan vazgeçtim. Her şeye rağmen direnebilmek için kendimden vazgeçtim. Geriye dönüş kapılarını sonsuza kadar kapatmış oldum böylece. Ruhumdan kendimi kovup, tüm hücrelerime sadece aşkını yerleştirdim. İşte o andan itibaren, sensizlik artık bensizlik oldu sevgili...\n\nNasıl da telaşlı, nasıl da soluk soluğa yaşardık o kaçamak anları... Aşkımızın en karanlık, en gerçek, ama en yoğun anlarıymış onlar... Sensiz geçen gecelerde yüreğimde biriken kıskançlığın, öfkenin, kırgınlığın ve hasretin hummalı karanlığı, sana kavuştuğum anlarda sevinçten çıldırmanın eşiğinde tarifsiz bir hazza dönüşürdü... Nasıl da ateşliydi sevişmelerimiz... Sana yeniden dokunmak, sanki bulutlara öpücükler kondurmak gibiydi... Huzurla huzursuzluk, hasret ve kavuşma, aşk ve öfke, merhamet ve acımasızlık, kırgınlık ve bağışlama her şey ama her şey sevgimizin taşkın sularında birbirine karışırdı. İki kalbin bir ömre sığdırabileceği tüm duyguları biz o kısacık anlarda soluk soluğa yaşardık...\n\nSonra hayatını değiştirdin. Yeniden özgürlüğüne kavuştun. Ve bu ilişki bir kez daha biçim değiştirdi. Yıllardır bir savruluş halinde aramızdan akıp giden aşkımız, nihayet dingin, doygun ve emin bir sığınak bulmuştu kendine. O savruk yıllar bile koparamamıştı ya bizi birbirimizden, artık hiçbir şey bu aşkı yıkamazdı. İhanetlerin, unutuluşun, hayatın sınavından geçmişti aşkımız. Tam da birbirimizi hayattan çok uzakta, dokunulmaz bir boyutta sevdiğimize inanmaya başlamışken, dudaklarından dökülen o lanetli cümle korkularımı yeniden uyandırdı, geçmişi zamandan koparıp aramıza soktu yeniden: 'Varlığın artık bana acı vermiyor...'\n\nAh sevgilim, ayrılık trenini çoktan kaçırmadık mı biz? Bulup bulup kaybetme oyunlarını çoktan tüketmedik mi? O dünyevi aşk oyunlarından, kıskandırmalardan, kaçamaklardan çoktan vazgeçmedik mi? Birbirimizi en ağır ihanetlerde sınamadık mı? Anlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil... Sadece seni sevmek için yaşadım ben! \n\nSenin için bir ilişkide girilebilecek bütün kimliklere bürünmedim mi? Önce aşkla değil kalbinin boşluğuyla tutunduğun bir can yoldaşıydım... Yüreğin bir başkasına kapılarını açtığında hayatından dışlanıp unuttuğun oldum sonra... Başka hayatlarda, başka ilişkilerde seni unutmaya çalışırken, belki de aslında sadece seni ararken kıskançlıktan deliye döndüğün oldum... Kalbime geri dönmek istediğinde gururumun gemilerini yakıp, metresin oldum... Vicdanın oldum senin... Merhametin oldum... Pişmanlığın oldum... Hazzın en sıradışı boyutlarını seninle paylaşan fahişen oldum... Arkadaşın oldum... Kardeşin oldum... Sevgilin oldum... Söylesene kaç kez biçim değiştirdi bu ilişki? Kaç kez kimlik değiştirdim seni sevebilmek için... \n\nAnlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil. Sadece seni sevebilmek için yaşadım ben... Hala seninle geçireceğim anların telaşıyla tüketir gibi yaşıyorum sensiz geçen günlerimi. Yıllar geçti, hala seni görecek olmanın kalp çarpıntılarıyla, yalnız senin için giyiniyorum en güzel giysilerimi. Sen güzel bulasın diye geçiyorum aynaların karşısına. \n\nSeninle geçen zaman bir daha tekrarı olmayan, doğaçlama bir melodi gibi benim için... Sanki birlikte yazılmış kaderimizin sayılı dakikalarından an çalıyorum. Öylece karşında oturup seni seyretmeyi, sana yemek hazırlamayı, seninle sohbet etmeyi, dostlarını ağırlamayı, seninle birlikte uyumayı, yani paylaştığımız ne varsa hepsini bir daha asla okuyamayacağım bir şiiri kelime kelime içime sindirir gibi, soluk soluğa hissederek yaşıyorum... Öyle birikmişsin ki içimde... Seni yaşamakla tüketmem, seni sıradanlaştırmam mümkün değil. İçime çektikçe çoğalıyorsun...\n\nŞimdi varlığım her geçen dakika daha da daralan gizli bir çember örüyor etrafına. Her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor, biraz daha kanıksıyorsun beni... O peşini bırakmayan yaralı geçmişin aramıza korku duvarları örüyor. Hayatını tüm kalbimle kucakladığımı hissettiğim anda ansızın yüzünde beliren o eski kaygıların alıp seni benden çok uzaklara, derinlere, yalnızlık kuyularına sürüklüyor. Yeni isimler, yeni aşk öyküleri, başka yüzler, başka bedenlerle kaçış planları yapıyorsun kendine... Gece ansızın seni uyandıran, kolunu başımın altından çeken, seni yatağın ucuna kadar götüren, uykunu bölüp ayağa kaldıran ve bana hep o aynı soruyu sorduran bu korkular değil mi...: 'Sevgilim nereye gidiyorsun? '\n\nSevgilim nereye gidiyorsun? Orada ne var? Benliğini kıstırdığın duvarların arkasında soğuk, uçsuz bucaksız bir yalnızlıktan başka ne var? Neden kaçıyorsun? Neden bu aşkı sonsuzluğa, özgürlüğe, daha önce hiç yaşamadığın sınırsızlığa bir kapı olarak görmüyorsun? Ben senden gitme ihtimalini hiçbir zaman çalmaya yeltenmedim ki... Sevgim seni tüketmek değil, çoğaltmak içindi... Sevgim dünyanın yaşanılası bir yer olduğuna inanman, inanmamız içindi... Yüreğimizin çok derinlerinde yaşayan o iki masum çocuğun soluk alabilmesi için bir gökyüzüydü sevgim... Ben senin kanatlarını hiçbir zaman çalmadım ki... \n\nÖyle çok reddedildim ki, öyle çok unutuldum ki senin tarafından, sensiz kalmak yüreğimi ezen tek korku artık. Öyle ki hayatım yalnız bir korku halinde ayakta duruyor şimdi... Korkumu gerçeğe büründürdüğün anda yıkılıp gideceğim. Her şeyi tükettim. Hayata tutunmak adına ne varsa her şeyi yaktım seni sevebilmek için... Tüm sabrımı, kendime ve insanlara güvenimi, sevginin hayatın tek harcı olduğuna olan inancımı... Artık senden başkasına verecek enerjim, sevgim ve hayatla hesaplaşacak bir benliğim kalmadı. Geriye dönüp sığınacak bir kendim kalmadı...\n\nŞimdi bana varlığımın sana acı vermediğini söylüyorsun. Gitmemi istiyorsun, sonra yeniden gelmemi... Ve sonra yeniden gitmemi... Beni sensizliğin o dipsiz çukuruna önce sarkıtıp, sonra yeniden gün ışığına çıkarıyorsun. Sevgimi, yokluğumu hissettiğin yerde bulmak istiyorsun. Aşkımın benliğini ve hayatını ele geçirmesinden duyduğun o sebepsiz korkuyu yenmek için, bana seninleyken tekrarı olmayan bir şiiri hatırlatan zamanın, sana benimleyken gösterdiği monoton ve tüketici yüzünü yok etmek için oynadığın bir oyun bu belki de... Beni deliliğin sürgünlerine yollayıp, sonra yeniden kalbine çağırıyorsun. \n\nKorkuyu beklemenin telaşı korkunun kendisinden çok daha ürkütücü biliyor musun? İşte bu yüzden sensizliğin karanlık kuyusuna kendi ellerimle bırakıyorum kaderimi. Korkuyu beklemekten vazgeçiyorum, ama asla seni sevmekten değil, sevgili... Sana veda etmeden kayboluşa karışmam da aslında sadece bunun için... \n\nMadem varlığım acı vermiyor sana, madem ki ancak yokluğumda sevgimi hissedebiliyorsun, öyleyse yokluğumla kal sevgili... Madem ki yokluğumla daha mutlusun, o halde yokluk benim bu aşk için büründüğüm son kimlik olsun..." + }, + { + "id": 230041.0, + "title": "Bitmez Sessizlik", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 5.0, + "poem": "Ben sizin kardeşinizim ha peki söyliyebilirsiniz\nNasıl evlendiğinizi\nNasıl sevmediğinizi bir gece\nPeki söyliyebilirsiniz\n\nSonra daha eskiden o resmin günlerinde\nAnneniz henüz çıldırmamıştı\nSaçlarınız altın gibiydi ak omuzlarınıza değerken\nPeki söyliyebilirsiniz\n\nAğaçlara\nGülerdiniz çok\nVe bir masal kızlığı uyutmazdı sizi orman yeşerince\nPeki söyliyebilirsiniz\n\nSonra kaçmıştınız evinizden\nDüşünceye yalnızlığa uykuya ölüme\nBir yangın yıkıntısında çırılçıplak\nPeki söyliyebilirsiniz\n\nBir kız bir oğlan duvarlarda taş gölgeler bir kız bir oğlan\nYatmıştınız üçyüz genç bir dağ sığınağında siz\nDışarda karın kurtlar soğuğu içinizde taş çağınca bir donukluk\nPeki söyliyebilirsiniz\n\nBen yarın gidiyorum ha bir başka karanlığa\nBen gömütlüklerle sessizim yaşlıyım sağırım\nArtık sevgiye inanmıyorsunuz artık hiç kimseyi sevmiyeceksiniz peki\nPeki söyliyebilirsiniz" + }, + { + "id": 6591.0, + "title": "Bir Daha Uyanmazdın", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Bir Daha Uyanmazdın\n\nMartıların sana doğruyu söyleyecekti\narzu tramvaylarına binmeseydin \nAcıların seni yeni bir şehre götürecekti\nYürüyüşüne vurulmasaydın... \nTuhaf, ele geçmez, tehlikeli bir hayvandın\nŞehrin yaban adamları sana öyle bakmasaydı \nuyur, bir daha uyanmazdın..." + }, + { + "id": 5079.0, + "title": "Kış Bahçesi'nden", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne güzeldi o kış bahçesinde\nGüllerin çok derinlerde çalışan uykusu\nSana bir bahar hazırlamak için.\n\nDallar, filizler, eski masal dilberleri gibi\nHüzne ve hülyaya gömülmüş\nDoğmamış çocuklara\nNinni söylüyorlardı sanki...\nAna rahmi gibi sıcak ve yüklü idi hava\nİyi mayalanmış hamur gibi \nGizli nabızlarla atıyordu toprak" + }, + { + "id": 54882.0, + "title": "Savruk YIılların Soldurdugu Bedenime Dokun", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Nilgün Marmara’ya\n\n \nSevgi en solgun mevsiminden\ngeçiyor belki de\nve biterken bir kahramanlık çağı\nbu kanlı operayı seyrettiğim\nalevlerle gölgelenmiş aynadan\nkendime tutkun ayrılıyorum.\n\nLoş ışıkların altında\nbirbirlerine kırık dökük\naşk öyküleri anlatan\norospu mesihlerden geçerken... \n\nBu artık son kez dokunuşum\nakşamın parmak uçlarına. \n\nEy uyumlu şizofrenler\nhüzünlü benciller\nbağışlayın bana bu akşamı... \n\nKimsesiz çocukların gözlerinde\nseyrettiğim bu akşamı. \n\nBirkaç randevu için beklettiğim intiharım\nve umudun kan kıyısından gelen kadın\niçin bağışlayın. \n\nO esirgeyen gülüşü ve köpüklü eşarbıyla\ngelirdi çünkü\numudun kan kıyısından gelirdi. \n\nVe artık cüzzamlı çocukların yüzlerini\nokşayan elleri\nsavruk yılların soldurduğu bedenime\ndokunsa kaygılanmazdı... \n\nSevgi en solgun mevsiminden\ngeçiyor belki de\nçünkü dönemem bir sokak köpeği gibi\nzehirlediğim yalnızlığıma... \n\nVe karşılıksız acılarda boğulurken gülüşüm\nbeni sana gittikçe bağlayan utancına sakla\nhüznünü, \nbana çirkinliğimden ve tarihimden uzak\nbir ölüm getir...\nözentisiz ve kendine hayran olmayan\nbir ölüm\ngözlerin ve sesin kadar kesin olan\nbir ölüm... \n\nEn solgun mevsiminden geçiyor sevgi\nunut beni unut, belki de terk ettiğin son\ncehennemdir bu. \n\nVe akşam... yoksul anıları aydınlatırken\nansızın sesine vurulan kör bir kemancı\nkadar\nince ve dokunaklı olan bu akşam\nbaşka kıyılarda güneşlenen bir\nalacakaranlık olsam da\nsavruk yılların soldurduğu bedenime dokun \n\nSesini bağışla bana\ndağılan hayatıma bu akşamı bağışla..." + }, + { + "id": 49054.0, + "title": "Nasihatler", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 8.0, + "poem": "yeniden patlarken rüzgar denizden\ntoprak isyan ve kaosla lekelenirken\ndikkatli kullan seçenek kılıcını\nunutma\n5 yüzyıl\nveya 20 sene önce bile\nasil denebilecek şeyler\nşimdilerde daha ziyade \nboşa harcanmış eylem oluyor\nbir kez yaşanıyor yaşam, \noysa bir dolu şansı var tarihin\ninsanların aptallığını kanıtlayabileceği\nöyleyse dikkatli ol derim\nasil görünen herhangi bir\nideal\nniyet\nya da eylem konusunda\nbu ülkeden yana ol ya da aşktan\nveya sanattan, sakın kapılma anın yakınlığına\nyada koparılmış çıçek gibi kuruyacak bir\ngüzelliğe\nya da devlete; \naşk, evet, ama evlilik görevi gibi değil, ve gözün açık olsun\nkötü gıda ve aşırı çalışmaya; \nbir ülkede yaşaman gerekir, evet, \nne var ki aşk ne kadının düzenidir\nne de ülkenin; \nacele etme, ve iç gerektiğince\nki kalabilesin yarına\nçünkü içki, içenin yeni\nbir yaşama şansına \nulaştığı bir\nyaşam tarzıdır, dahası, derim ki\nmümkün olduğunca yalnız yaşa; \nçocuk yap yapacaksan\nama büyütme zahmetinden kaçınmaya\nçalış; bedenindeki\nyada ruhundaki\ncanı almaya çalışmadıkça düşman\nsesli yada fiziksel\nküçük tartışmalara girme, \nsonrada öldür gerekiyorsa; \nve ölmek zamanı geldiğinde\nbencil olma; \nmasrafsız olduğunu düşün\nve gittiğin\nyeri; \nne utanç izi olsun ne başarısızlık\nne de bir\nhüzün çağrısı\npatlarken rüzgar denizden\nakıp\ngider zaman\nyumuşak huzurla yıkayarak\nkemiklerini\ncharles hank bukowski" + }, + { + "id": 1469181.0, + "title": "Kurtuluş", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "Sevgilim beni aldattı, güya\nBeni neşeye düşman etti; \nHemen koştum akan suya,\nVe su önümden aktı gitti.\n\nDikildim kaldım çaresiz, suskun,\nKafam şişti, sanki sarhoşum; \nDüşe yazdım nehre, vurgun,\nDünya takıldı bana, malum.\n\nBir an birşey duydum, çağırıyordu-\nO tarafa ardımı dönmüştüm-\nBir sescik, hayran olası ötüm:\n'Dikkat et kendine, derindir su.' \n\nTüm kanımdan birşey sızdı birden,\nGördüm ki, çok şirin bir kızdı; \nSordum: Adın ne? 'Sukızı! '\nAh güzel Sukızı! İyisin sen.\n\nBeni ecelden beri tutarsın,\nSana ebedi canımı minnettarım; \nYalnız bu bence azdır sanırım,\nArtık hayatımın da bahtısın! \n\nOna sefaletimi şikayet ettim sonra; \nGözlerini kapattı bir hayli hoş; \nÖptüm onu, oda beni mayhoş,\nVe - bir daha mı, Ölmek asla." + }, + { + "id": 108641.0, + "title": "Çektiğim Cevr-ü Cefayı", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Çektiğim cevr-ü cefayı\nÇekerim senden ötürü\nİkrar iman bir olunca\nSen de çek benden ötürü\n\nİkrar imanı güderim\nSensiz alemi niderim\nİşte geldim, uş giderim\nBir tatlı dilden ötürü\n\nSeverim tatlı dilleri\nKoklarım gonca gülleri\nSararım ince belleri\nGittiğim yoldan ötürü\n\nBana ne kıyak bakarsın\nSinemi oda yakarsın\nBana ne sitem edersin\nİkrarsız elden ötürü\n\nFerhat Şirin'ine tapar\nKülüngün havaya atar\nBaşını altına tutar\nCan verir candan ötürü\n\nMümin olan Hakk'a tapar\nMünafıklar yoldan sapar\nArka vermiş dağı çeker\nFerhat Şirin'den ötürü\n\nPir Sultan'ım deme yalan\nEtme imanına talan\nBu dünyada gerçek olan\nSer verir sırdan ötürü" + }, + { + "id": 1710511.0, + "title": "Has Tat", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "Beyhude seninki, etkilemek için kalbini, \nBir kızın kucağını altınla doldurmak; \nKendine yetiştir aşkın meyvelerini,\nKi tadabilesin onları su gibi berrak.\nAltın ancak yığınların oylarına değer,\nAma tek bir kalbi kazanamaz da.\nSen ki bir kız almak istersen eğer,\nGit ve ver kendini, onun için ona. \n\nSeni hiçbir bağ sarmayacaksa kutsal,\nEy Delikanlı, sımsıkı sık kendini! \nBeşer hür yaşarken davranır uysal,\nAma yinede özgür olmayabilir fani.\nKendini sadece Birine yak yar; \nVe yüreği aşkla doluysa eğer,\nBırak şefkat örsün seni dapdar,\nVefa sarmasın istiyorsan meğer.\n\nSez, Delikanlı, ve hemen ardından seç\nBir Kız kendine, ki o da seçesin seni,\nGönlü güzel olsun, ötesinden vazgeç,\nVe seversin sende, ben gibi kendini.\nBen, ki anlarım bu sanattan inan,\nKendime bir çocuk beğendim,\nŞimdi en güzel evlilik mutuna varan\nRahmeti eksik sadece rabbimin. \n\nRevamdan başka derdi yok,\nAncak bana güzel görünmekle meşgul,\nYalnız yanımda sevecen, hem de çok,\nVe kibarca başkaları önünde kul.\nAşkımıza zaman zarar vermesin diye,\nAciz olan tarafa hiçbir hak tanımaz,\nVe lütfü daima merhamet dilesiye,\nBen de daima minnettar kalırım biraz.\n\nBen kanaatkarım ve hoşlanırım\nHemen, bana tatlıca gülümserse,\nMasada sevgilinin ayaklarını\nKendilerininkine sehpa ederse.\nYanağından ısırdığı elmayı,\nİçtiği bardağı, bana uzatırsa,\nVe yarım çalınmış buselerle\nBaşkalarına kapalı göğsünü açarsa.\n\nVe sessiz, muhabbet dolu saatlerde\nBenimle beraber aşktan bahsederse\nO dudakların sohbetini isterim de,\nAptalca, öpmekte diretmem nedense.\nNasıl da bir akıl, onu capcanlı kılan, \nEnder bir cazibeyle dolar! \nO fevkalade birisi, ve kaybolur an\nAncak, beni sevdiğinde çağ atlar.\n\nSaygı beni ayaklarına doğru atar,\nHasret kendimi bağrına basar.\nBak, Delikanlı! Böyle tadını çıkar,\nAkıllı ol ve ara bul, o duygu var.\nÖlüm yolu yanından geçerken\nSeni İngiliz türküsüne taşır,\nCennetin mutluluğuna ererken,\nSıratı hissetmezsin, o an’laşır.\n\nDornburg, Eylül 1828" + }, + { + "id": 36633.0, + "title": "Balad", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben böyle bir deniz görmedim ne kadar seni düşündüm \nGittim ne kadar bilmezsiniz ne türlü karanlık \nBaktım ki biri yok o kentlerin, hiç olmamışlar gördüm \nS bir kadın balkonunda baksam ne zaman olurdu \nE sesinde yüzlerce trenler yürüdü Galile'de \nSizi bilmem ben galiba olmadım o dünyalarda \nSalt bir it karalık akşam üstü denizlere doğru \nDurmuş nasıl bu gökle bu yalnızlıklar yaşamada \nNe yaşanmışsa görmemişiz yaşanmış o kentlerde \nGittik gittik bizi bu surlar tuttu böyle kaldık. \nBöyle güneşlere bayılıyorum çok güneşlere \nHafif otlar yürüyor evlere pis İstanbul'lara \nŞey ile şeysiz geçiyorum o kapanık güneşlerde \nSiz bir durma benim karanlığımı yadsıyorsunuz \nSokağa çıkmayın diyorum çıkmayın duymuyor musunuz \nBenimle gelen o büyük sıkıntıdan gelenlerdi \nTa Galile içlerinden yürüyerek gelmişlerdi \nBiriniz beni görmediniz ne kadar bağırdımsa \nDenizler baktığın tüm o denizler gösterdi bana \nBir yalnızlık yeryüzündeki kapılar, bir o gördüm. \n\nSunu \n\nBen bütün çizgilerde oldum bütün o çizgilerde \nHer sefer böyle geldi vurdu yaşamama bir deniz \nAldı bir yaşamadan bir yaşamaya kodu nasıl \nAl bir çocuk vardı o korkularda o gecelerde \nBüyük ulu sular yudu beni çokum artık nasıl \nBir deniz size de gelir vurur elbet anlarsınız" + }, + { + "id": 40253.0, + "title": "Karşılık", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Ömrümün karşılığı olsun diyor\nbir değeri, bir üstünlüğü olsun\nÇılgın bir aşkın tarihi\nyolculukların günlüğü olsun\nama kavgalarda geçsin ömür\n\nDeli ırmak gibi akmalı\nadına yaşamak dediğimiz\nsarsıntılar kalmalı anılar diye\nve ölüm bir gökgürültüsü\ngibi gelmeli gelecekse\n\nBir bedeli olmalı her aşkın\nHer öpüşün ayrı bir yanı \nbir sarsıntı kalmadı tende\nve kaçak sevişmelerin ürpertisi\nbir sağanak gibi patlamalı\n\nYangınlar kuşatmışsa bizi\ngözlerimiz bağlı ve tırnaklarımız\nsökülüyorsa elektrik şoklarıyla\nyasak bir kavgada olunmalı\nyoksa ne değeri kalır ölümün\n\nAşk dediğin hırçın bir deniz\ngibi çarpar yüreğin bordasına \nve yasak bir kitabı okumanın \nsevincine benzer biraz\nki onun her sayfasında \nbulunur ömrün karşılığı" + }, + { + "id": 6087.0, + "title": "Sen Aşk Nedir Bilmezdin", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "sen aşk nedir bilmezdin\ngülüp geçerdin sevgilere uzaktan\nsimdi geniş bir bahçedir kalbin\nsevgiden, güzellikten, aşktan\n\nsimdi iri gözlerin arzu dolu\nyakan, özleten bir şey ellerinin sıcaklığı\ngitgide eksiliyor bakışlarında yüzün\ngecen aşksız günlerin bıraktığı\n\nbir çeşme var aramızda görüyor musun\ntadılmamış hazlar serin sularda\nsimdi bahçende açan bir gül geceler\nsimdi gözlerin en güzel uykularda\n\nboynun beyaz mi beyaz, çıldırtası, öldüresi\nsacların daha parlak, daha bir kapkara\nher akşam bir ay doğuyor kirpiklerinden\nkoşuyor ayakların şafaklardan şafaklara\n\nartık aşk dolu söylediğin şarkılar\ndurmadan bir buğu yükseliyor sesinden\nen çılgın sevdalara çağırıyor dudakların\nheder olmuş, uzun yıllar ötesinden\n\niçkilerin tadı değişti artık\ndünya, o köhne ve eski dünya değil\nsımsıcak bir ekmeği paylaşıyoruz seninle\nbu bir gerçek, hayal değil, rüya değil\n\nsimdi ümitlerimiz halkaları bir zincirin\nbir başka haz başlıyor biri bitti mi\nbana askı sen tattırdın, sen öğrettin\noysaki sen aşk nedir bilmezdin" + }, + { + "id": 34308.0, + "title": "Gidene Sone", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen uzaklara gitsen de kalır\nBu dinmeyen sarhoşluğu denizlerin\nYıkanır güzelliğinle dalgalar\nDurur ıslak kumlarda ayak izlerin\n\nGidersin bu sahilden ışık ışık\nKalan hatıran geceyi aydınlatır\nHer geçen gemide yine sen olursun\nKalır avuçlarımda ellerin kalır\n\nGidersin bu yerden hiç gitmemiş gibi\nİzlerin silinmez geçen zamanlardan\nSesin kulaklarımızdan çıkmaz ki\n\nBir selamın gelir uzak limanlardan\nKim kalmışsa geride mahzun, derbeder\nDaha bin yıl bu sahilde seni bekler." + }, + { + "id": 39338.0, + "title": "Sevgimin Yüceliğini Bilesin İstiyorum", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Her gün başka oyunlar oynanıyor yeryüzünde\nYıllardır afişte kalan bizim oyunumuz\nSen bütün güzelliğinle her gece sahnedesin\nDekor durmadan değişiyor\nAma hep aynı müzik\nGrieg'in o ünlü konçertosu\nDenizin açılıp açılıp vurması kıyılara\nSuyun damlaması mermere ağır ağır\nRüzgarların esmesi dağ başında\nKuyuya düşen bir taşın yankısı\nYa da\nBir mum alevinin o tiz sesi\nHep kulaklarımda\nSeni görebildiğim kadar duyuyorum\nHaydi oyna, haydi konuş\nBu oyunun tek seyircisi benim\nAvuçlarım kanayıncaya kadar seni alkışlıyorum\n\nHer parmağına bir övgü yazsam yetmez\nGüzelliğini anlatmaya ömrüm kafi değil\nSen aynaya bakınca bir başkas��nı görürsün\nBelki biraz sana benzeyen\nBelki yer yer seni hatırlatan birisini görürsün\nSana bakarak bir başka kadın boyanır\nBir başka kadın tarar saçlarını karşında\nSen güldükçe güler\nAğlar sen ağladıkça, aldatır seni\nOysa ki benim bütün aynalarımda sen varsın\nGüzelliğini yalnız ben görebilirim dünyada\nYalnız ben bilirim gözlerinin rengini\nYalnız ben\nVe seni yaratan Tanrıya inat\nHer sabah seni ben yaratırım yeniden\n\nBenden yapamayacağım bir şey iste\nYapamayacağım sandığın bir şey\nHani masallarda Kaf Dağı'nın ardında bir dev vardır\nDilersen onun gözlerini çıkarıp getireyim sana\nHani aşılmaz dağlar, denizler vardır\nSen istersen aşılır\nGücüm oynatır dünyayı yerinden\nİste\nKutuplardan sana kar getireyim\nDilersen Gobi Çölü'nden bir avuç kum\nDüşün düşün de söyle bana\nSevgimin yüceliğini bilesin istiyorum" + }, + { + "id": null, + "title": "Bitme", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Bitme, bak, içtim, yürüdüm, kederlendim\nDenize girdim, üşüdüm, sana geldim.\n\nDüş bitmeden sen bitme.\nBitmeden sevgi gitme…\n\nBitme! Bak, koştum, savruldum, hep örselendim.\nCıgara ziftlendim, ille de seni sevdim.\nUzaklarda öyle çok kederlendim.\n\nGünler bitmeden bitme.\nBitmeden hasret gitme…\n\nBu yangın geceler, bu intihar.\nGidersen paramparça yüreğimde ağıtlar! \nBu dolunay gecenin göğsünü yarar.\nBenim göğsümde de sana geniş bir yer var.\n\nDüş bitmeden sen bitme.\nBitmeden sevgi gitme..." + }, + { + "id": null, + "title": "Akşamdır", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Suları\nboğdu\ndalgalar.\nSes hoyrat,\nsevinç yılgın,\nşakaklarım sonbahar…\n\nİklimi kurak aşkların…\nYapışmış tenime ter, elime kir,\nsessizliğin ortasında bir deli rüzgâr.\n\nAkşamdır\navuçlarında marmara'nın…\nAkşamdır,\nşiire karıştı sular,\nsularda çoğalır sevdalar; \nellerim\nah\nellerim,\nnasıl \nanlatsam,\ngece…\nGece kokuyor çocuklar…" + }, + { + "id": null, + "title": "Kumrular Sokağı Şiirler", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "I\n\nYağmur dalgın bir efkâr giyinir Ekim’de.\nKumrular sokağı‘*nda çekilmiş bir diş gibi kalırım; \nçekilmiş bir diş gibi\nDiyarbakır’dan...\n\nAğrırım,\nbağırırım\naldırmaz! \n\nİlle de gökkuşağı giyinir gökyüzü her Ekim’de...\n\nII\n\nKumrular sokağı bir kente uzayıp gider.\nGökkuşağım,\nayrılığım,\nömür ki eskir ve aşka uzayıp gider…\n\nTırmalarken göğsümü sabrın sancısı,\nyalnızlığın kül tadıyım; \nbakarım, yağmur utanmaz bulutundan,\nhasretin üvey adıyım…\n\nIII\n\nKumrular sokağında\nefkârın adıyla bir akşamüstü; \ngövdesine tutunmuş dal,\ndala tutunmuş serçe,\ntelaşlı, o da kendince…\nSonra aşklarda kül, camlarda perde; \nusulca harlanır sevişmeler de...\n\nIV\n\nKumrular sokağında\nandlara hep bol geldim,\nküfürlere dar.\nDönüp baktım, ne göreyim,\nyağmalamış gençliğimi yargıçlar! \n\nDesene Sivas’ın kırık sazıyım,\nkendimin ayazıyım,\nkalbimde ölü çocuklar…\nTufanlar ardımda ve buruşuk anılar.\nNedense hiç uslanmamış bozgunlar...\n\nV\n\nOysa haklı ve haksız bütün kitaplar yazılmıştır.\nSusuşlar eskimiş, küfürler edilmiştir.\nBiliyorum, yalnızlıktan öte dostun yok insan; \ninsan ki bozuk paralarda bozgundur, yenilmiştir.\n\n/Şimdi bilekleri kesik bir intihardır yaşam…/\n\nVI\n\nDüştüğü yerde tanımazken kendi suyunu yağmur; \nbiliyorum, aynı dalda gül bile anlamaz dikenini.\nAnlasana, anlatamaz kimse yıkımını başka yıkıma.\nCudi’de napalm, Datça’da ıssız koylara,\nNew york Şırnak’a anlatılmaz.\nHer gün yanar söner yanar söner kasvetimle bin ateş; \nölüm, dirilere anlatılamaz...\n\nVII\n\nBilirsiniz her sokağın bozuk bir sicili vardır\nve utancı sokakların,\ngünleri şehvete fedâ eden şizofren babalardır.\nGözlerinde yalnızlığı bir hançer gibi saklayan kadınlardır.\n\nSonrası sokakların, bozkırlardır,\nhani bir ak tay düşüyle uzayıp gider\nve rüzgârların ıslığıyla göklere teğet geçer.\n\nOysa kumrular sokağı bir kente uzayıp gider; \ngökkuşağım,\nayrılığım,\nömür ki eskir ve aşka uzayıp gider…\n\nVIII\n\nDaha sevginin herkesten şikayeti var.\nDaha herkes kendi sanıklığıyla kör,\ntanıklığıyla yargıç.\nBu yüzden söz,\nbitmiştir...\n\nGökyüzü\nmü? \nO,\nkırgındır,\nkirletilmiştir…\n\n \n\n*Kumrular sokağı: Ankara’da bir sokak." + }, + { + "id": 1941268.0, + "title": "Ergenekon", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 8.0, + "poem": "Biz Türk Han'ın beş oğluyuz,\n Gök Tanrı'nın öz kuluyuz,\n Beş bin yıllık bir orduyuz,\n Turan yurdu durağımız! \n\nAk ordumuz sola gitti,\n Üç hakanlık tesis etti,\n \"Medi\", \"Sümer Akad\", \"Hitti\"\n Bu üç şanlı oymağımız! \n\nBirincisi Azerbaycan,\nİkincisi Geldanistan,\n Üçüncüsü Arz-ı Kenan,\n Fışkırdı üç kaynağımız! \n\nGök ordumuz sağa vardı,\nÇin’i baştan başa sardı,\nHiyong-nular bu Hanlardı,\nSet olmadı tutağımız! \n\nKara ordu gitti, İskit,\n Ülkesinde yaptı bir çit.\n \"Atilla ol, Şalon’a git\",\n Sözü oldu adağımız! \n\nKızıl ordu dağlar aştı,\nEfganlarla çok savaştı,\nBir alayı Hind’e taştı,\nSind oldu bir ırmağımız.\n\nSarı ordu tekin durdu,\nŞehir yaptı, çiftlik kurdu,\n Uygurların bu iç yurdu,\n Kaldı ana toprağımız! \n\nYüce Tanrı Oğuz Han’ı,\nGöndererek Türk hakanı,\nBirleştirdi beş Turan’ı,\nDoğdu güneş sancağımız! \n\nOğuz Han’dan sonra Hanlar\n Kazandılar yüce şanlar,\n Bilinmek için bu boş anlar,\nŞahnamedir sorağımız,\n\nYıllar geçti bir an geldi,\n Türk Tahtına İlhan geldi,\n Sağdan, soldan düşman geldi,\n Kurulmuştu tuzağımız.\n\nVerilmedi bir dem soluk,\n Kanlar aktı oluk oluk,\n Öldü bütün çoluk çocuk,\n Han, Bey, Çeri, Uşağımız.\n\nYalnız Nököz ile Kıyan\nİki kızı alıp yayan,\n Bir sarp dağa attılar can\n Bunlar oldu kaçağımız.\n\nDağdan dağa hep gizlice,\n Yürüdüler beş-on gece,\n Bir tan vaktı gayet ince,\n Bir iz oldu uğrağımız! \n\nBu iz yolu çok uzattı,\nSonra Alageyik çattı,\nBir dik yardan bizi attı,\nKanadı her bucağımız! \n\nBir de baktık yeşil bir bağ\nHer tarafi bir yüce dağ,\nGeniş, fakat sıkı bir ağ,\nDedik ne hoş bu ağımız! \n\nAlageyik çayır yerdi\n Yavrusunu emzirirdi,\n Bizi gördü meme verdi,\n Oldu Ana Kucağımız! \n\nDörtyüz sene burda kaldık,\n Geyik arttı, biz çoğaldık,\n Çıkamadık İşe daldık,\n Pek şenlendi konağımız! \n\nElma,erik çoktu yedik,\n Demir bulduk, ör işledik,\n \"Bir gizli yol bulsak\" dedik,\n Dağ delerdi bıçağımız! \n\nKurt’tan hali iken bu yurt,\n Bir gün peyda oldu bir kurt,\n Bir geyiğe attı avurt,\n Gördü çoban yamağımız! \n\nKurt bir delik buldu,gitti,\n Bir demirci takip etti,\n Ocak yaktı taş eritti,\n Açıldı yol kapağımız! \n\nBüyük sevinç, büyük müjde,\n Bayram yaptık kentte,köyde,\n Torun, oğul, baba, dede,\n Büyüğümüz, ufağımız! \n\nDemircye Bozkurt dendi\n Han tanıldı,taç giyildi,\n Yoldan önce kendi indi,\n Sağ elinde bayrağımız! \n\nBörteçine kurdun adı,\nErgenekon yurdun adı,\nDörtyüzsene durdun hadi,\n Çık ey, yüzbin mızrağımız! \n\nOldu sana Kaf bu eşik,\n Tarih kaldı delik,deşik,\n Artık yeter bu taş beşik,\n Oldu körpe yatağımız! \n\nUzaklarda hoş ülkeler,\n Issız yurtlar seni bekler,\nİşte Kıpçak, işte Kaşgar,\n Ta karşıda Gökdağ’ımız! \n\nTarhandağı gözler seni; \n Tanrı orada sözler seni,\n Dört asırdır özler seni,\n Tukin dağda otağımız! \n\nTuran, eski toprak bize; \n Hind, bir altın konak bize; \n Çin köşkleri kışlak bize,\n Tuna boyu yaylağımız! \n\nYunus gibi çıktık Hut’tan! \n Büyük yurda küçük yurttan,\n Geyik girdik, doğduk kurttan.\n Kılıç oldu orağımız! \n\nSartlık gitti, Uygurlandık.\n Soyumuzla gururlandık.\nŞamanlardan uğurlandık.\n Pirler oldu yardağımız! \n\nİlk yayıldık: Beşbalık’a! \n Karakurum, Elmalık’a\n Çin başladı zorbalığa,\n Ezdi onu tokmağımız! \n\nSağa sola gitti ordu; \n Hind’e, Rum’a bir baş vurdu.\n Altın yuta düzen kurdu.\n Yine eski yasağımız! \n\nAlplerimiz girdi harbe,\n Düşmanlara attı darbe; \nŞimal, cenup, şarka, garbe,\n Akın etti kısrağımız! \n\nTürk ayağı hangi yurda,\n Basmışsa baş eğdi kurda! \n“Gökhan orda, Akhan burada! ”\nDedik gitti ayağımız! \n\nTümen, Çin’e akın etti.\n Efrasiyab, Rum’a gitti.\n Tomris adı göğe yetti.\n Hüsrev oldu tutsağımız! \n\nTeleleri, Aktürkman’ı\nToplamıştı Soğd’un Hanı,\nÇapul etti Eşkân(i) , yân’ı\nSevinç adlı soğdağımız! \n\nİlhan Mokan, Bilge Kağan,\n Gaznevi’den Mahmut Sultan,\n Selçuklulardan Alparslan Han,\n Birer şanlı koçağımız! \n\nAskerliği gördü atsız.\n Harzem Şah’ı oldu atsız.\n Bugün hakan, dün bir adsız:\n Böyle kayar kızağımız! \n\nTonguz, Çin’e hakan oldu.\n Hıtay Türk’ü üryan oldu.\nİlk düşünen Gür Han oldu,\n“Birleşmeli ocağımız”! \n\nCengiz bunu tasarladı.\nDört bucağa ılgarladı.\nTürk soyunu toparladı,\nTuran oldu öz bağımız! \n\nOğuz Han’dan beri mühmel,\n Kalmış idi büyük emel.\n Yüce dilek uzattı el.\n Ele geçti arağımız! \n\nGökten yüce yıldızımız! \n Bir devr açtı her hızımız! \n Atilla bir Kırgız’ımız! \n Timurleng bir Kazak’ımız! \n\nFatih aldı İstanbul’u.\n Babür, Hind’e eğdi yolu.\n Nadir sarstı sağı solu…\nOldu bir son taslağımız! \n\nBundan sonra talih döndü,\n Yıldızımız yine söndü,\n Karşımızda Rus göründü…\nKesildi yurt otağımız! \n\nKırım, Kazan heder oldu! \n Tuna, Kafkas beter oldu! \n Türkistan’da neler oldu? \nİşitmedi kulağımız! \n\nYurt girince yâd eline,\n Ergenekon oldu yine! \n Çıkmaz mı bir Börteçine? \n Nurlanmaz mı çerağımız…" + }, + { + "id": 331005.0, + "title": "Kim Kimdir?", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Müminler Yaradan’ın mülkünde mültecidir\nKi o mülkten kovulmak yanmaktan da fecidir\nRuhları okumak zor bu dünya mahşerinde\nKim kimin takipçisi, kim kimdir, kim necidir? \n\n(Gerdanlık III)" + }, + { + "id": 317774.0, + "title": "Vali", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 8.0, + "poem": "Boka düstü teresin da'vâsı\nPezevenk bulmuş iken bin şâhit,\nSu kenef mahkemede kanunen\nValinin agzina sıçtı Cahit!" + }, + { + "id": 66505.0, + "title": "67.Yaş", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Benim doğduğum gün\nGünler uzamaya başlar\nÖyle bir öleceğim ki\nGeceler uzamaya başlayacak\nVe öyle bir öleceğim ki\nGünlerle gecelerden başka\nHiçkimse öldüğümü anlamayacak" + }, + { + "id": 285415.0, + "title": "47 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Kur'an ki en büyük söz, okuruz onu.\nAra sıra, bir çift göz, okuruz onu.\nŞu kadehin üstünde bir ayet var ki; \nHer yerde, her zaman, öz; okuruz onu! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 57965.0, + "title": "Yaşasın Cumhuriyet", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "gölköy adında bir yer varmış gelibolu'da \ntelevizyonda gösterdiler geçen gün. \ngelenek edinmiş köy halkı, \n'ben kendimi bildim bileli bu böyledir' \ndiyor muhtar: \n29 ekim’de toptan sünnet ederlermiş çocuklarını... \nderken ekranda entarili bir çocuk belirdi \nkirvesi tutmuş kolundan \nyatırdılar bir kamp yatağına, \nardından sünnetçi olacak zat boy gösterdi \nelinde bıçağıyla, \nçocuk kaldırdı başını, bağırdı: \n'yaşasın cumhuriyet' diye \nbunun üzerine de ekran karardı \n\nkorkarım bu, sade gölköylülerin değil, umumumuzun \nsade küçüklerimizin değil, büyüklerimizin de \ndüştüğü bir tarihsel yanılgı \nçünkü sünnet değil, farzdır cumhuriyet" + }, + { + "id": 104492.0, + "title": "Genç Osman Destanı", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "İbtida yürüyüş oldu Bağdad'a\nSıçradı hendeği geçti Genç Osman\nVuruldu bayraktar, kaptı bayrağı\nİrişti bedene dikti Genç Osman\n\nKurşunlarım yağmur gibi yağarken\nTütünlerim gök yüzüne dönerken\nYıkılası Bağdad seni döğerken\nŞehidlere serdar oldu Genç Osman\n\nEğerlensin kır atımın ikisin\nFethedeyim düşmanların hepisin\nSabah namazları Bağdad kapısın\nMevla izin verdi açtı Genç Osman\n\nGetirin de Genc Osman'ı görelim\nŞahbazımız var idüğün bilelim\nTaht isterse tahtımızı verelim\nVezirleri posttan indi Genç Osman\n\nSultan Murad, Sultan Ahmed'in çırağı\nAh edince getirirdi ırağı\nKudretten çatılı anın yüreği\nDal kılıç yazıldı gitti Genç Osman\n\nKarac'oğlan bunu böyle söyledi\nAskerleri dağı taşı boyladı\nBir Bağdat'ı da gayet medheyledi\nBin yiğide bir baş oldu Genç Osman" + }, + { + "id": 6602.0, + "title": "Kurtlarla ve Annenle Dans Et", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Kurtlarla ve Annenle Dans Et\n\nİnsanın annesini sevmesi\nKendisini sevmesi değil midir aslında\nKendi hayalgücünü ve o korkunç düşlerini\nSaatinin içini aç, annen sana bakacak\nÖp anneni, tanrıyı anımsa\nBeslenme çantana koymayı unutma karakutunu\nKurtlarla ve annenle her sabah dans et\nKurtlarla ve annenle her akşam dans et...\nSen oradasın\nYazılmamış bir şiir gibi...\nSaf ve masum\nBütün öfkem bu sana\nBaşeğmem ve sonsuzca arzulamam.\n\nCezmi Ersöz" + }, + { + "id": 28998.0, + "title": "Yaşamak Macerası", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Dinle dinsizliğin arası bir tek soluk; \nDüşle gerçeğin arası bir tek soluk. \nAldığın her soluğun değerini bil \nBütün yaşamak macerası bir tek soluk." + }, + { + "id": 1154941.0, + "title": "Gölde", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 5.0, + "poem": "Taze doğa, temiz kan\nEmiyorum hür dünyadan; \nNasıl da tatlı yakına yaranan,\nBeni göğsünde tutan! \nDalga sallıyor kayığımızı\nKüreklerin çekmesiyle yukarı,\nVe tepeler, semada bulutlu,\nKarşılıyorlar akışımızı umutlu.\n\nAhu gözlüm, birden eğrilirsin aşağı? \nAltın hayaller, dönermisiniz yine geri? \nYol, Rüya! Sen kadar zerrin sarı; \nAşk ve hayat burada, işte yeri.\n\nHercai yüzeyde parıldıyor\nOnlarca süzülen yıldızlar,\nYumuşak sislerden içiliyor\nEtraftaki yığılmış uzaklar; \nMeltemle kuşanmış oy! \nGölgeler altındaki koy,\nAha ayna yansıyor gölde\nOlgunlaşırken bir meyve.\n\n(1784 / Lili Schönemann´a olan sevdasını anlatır) \n\nÇeviren: Musa Aksoy" + }, + { + "id": 27962.0, + "title": "Dün Gece", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Çelik testereyle kestim suları\nYıkadım duvara astım suları..\n Düşümde düşüme girdim dün gece.\n\nBuluta yaslandım ışığı tuttum.\nSeni hatırladım, seni unutdum..\n Kendimi kendime sordum dün gece.\n\nTopladım yolları eyledim yumak\nMusalladan gayri görmedim durak...\n Durmadan düşünüp durdum dün gece.\n\nToprağı boyadım otlar ağladı\nOturdum kalkmadım atlar ağladı..\n Tuttum yorgunluğu yordum dün gece.\n\nDertler gecikince gidip yokladım\nYırtık bohçalarda umut sakladım..\n Kırgınlık bağını kırdım dün gece.\n\nŞişelerde mahkûm çiçek kokusu\nYağdı yüreğime renk renk korkusu..\n Yok yere yokluğu vurdum dün gece.\n\nAy doğdu, gölgeler çöktü üstüme\nHicran alev alev aktı üstüme..\n Gözümü yollarda gördüm dün gece.\n\nAydınlığa koştum karanlık çıktı\nHer sevgi, her vefa bir anlık çıktı..\n Güç-belâ ben bana vardım dün gece.\n\nDosta şiir yazdım 'hatıra' dedim\nBelki bir dost gele otura dedim..\n Gönlümü toprağa serdim dün gece\n\n(Beşinci Mevsim)" + }, + { + "id": 110130.0, + "title": "Her Sabah Yüzüme Gülme", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Her sabah her sabah yüzüme gülme\nKalbinde Hakk'ın yok dilinden gayrı\nAdet eylemişsin dara durmayı\nAlnında günah çok terinden gayrı\n\nDil ile her yola varmak istersin\nVarıp o dil ile geri dönmezsin\nHak cemine varıp Hakk'ı görmezsin\nKarşında kız ile gelinden gayri\n\nKız, geline bakan sofu değildir\nKalbinin ecesi safi değildir\nGelme sen Hak ceme yeri değildir\nGelsen de yerin yok külhandan gayrı\n\nDerde düş oluben derman ararsın\nNereden gelip de nere gidersin\nHer geldikçe sen yüzüme gülersin\nGerçeğin görmedim yalandan gayri\n\nPir Sultan Abdal'ım hakkına bakar\nKamil olan çatlar gönlümü yıkar\nKötünün kokusu komşuya sızar\nGelse hayrın görmez şerinden gayrı" + }, + { + "id": 28908.0, + "title": "Behey Kardaş", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Be hey kardaş hakk'ı bulammı dersin,\nHakk'a yarar amel işlemeyince\nTarikat sırrına eremmi dersin,\nKamil mürşid sana söylemeyince.\n\nÖzenirsen gardaş, tevhide özen.\nTevhiddir nefsinin kal'asın bozan\nHiç kendi kendine kaynarmı kazan\nÇevre yanın ateş eylemeyince.\n\nDeğme kişi gönül evin düzemez\nHakk'ın taktirini kimse bozamaz.\nTarikat ummandır dalıp yüzemez,\nAşkın deryasını boylamayınca.\n\nAşkım galip geldi yüreğim harlar\nAşık olan ar-ı namusu neyler\nBehey yunus sana söyleme derler\nYa ben öleyimmi söylemeyince." + }, + { + "id": 393784.0, + "title": "Sen Daha Başından", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 8.0, + "poem": "Sen kollarıma asla gelmemiş sevgili, \nsen yitirilmiş olan daha başından, \nsenin hangi şarkılar gider hoşuna\nhiç öğrenemedim. Vaz geçtim ben seni\ngelecek anın kabaran dalgaları içinde \ntanımaya çabalamaktan. İçimdeki \ntüm uçsuz bucaksız imgeler -çok uzaktaki\nderinliğine hissedilen peyzaj, \nşehirler, kuleler, köprüler ve patikaların tahmin-\nedilmedik dönemeçleri \nve şu bir vakitler nabzı tanrıların hayatıyla atan \nkudretli topraklar -tümü, beni her zaman atlatan seni \nanlamlandırmak için içimden yükselirler.\nSen, sevgili, daima hasretle seyrettiğim\nbahçelersin sen. Bir kır evinde\naçık bir pencere-, ve sen daha yeni\natmışsın adımını dışarı, dalgın düşünceli\nkarşılamak için beni. Rastgele geçtiğim sokaklar,-\nsen onlarda az önce yürümüş ve gözden kaybolmuşsun.\nVe bazen, bir dükkanda, aynalar hala sersemlemiş\nolurlardı senin orada bulunmuş olmandan, irkilmiş \ngeri verirlerdi benim çok ani hayalimi. Kim bilir? belki de \naynı kuş yankılanıyordu içimizden ikimizin de\nayrı ayrı, dün akşam.\n\nÇev: Osman Tuğlu" + }, + { + "id": 2110237.0, + "title": "Atatürk", + "poet": "Enis Behiç Koryürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Ey sanki alev saçlı zafer küheylaniyle \nKurtardığın vatanda en yüce şehsüvarsın,\nBir şimşek çağlayanı haliyle Türk kanıyle \nAldığı şâna lâyık bir tarihde bir Sen varsın.\nErişmez vasfına hiçbir rebabın sesi\nSen yükseksin ilhamın yıldızlı göklerinden,\nDehâdan kanatlanan kılıcının şulesi\nEbediyette olmuş bir murassa kasiden,\nKızıl gökte parlayan Ay-yıldız'ın nurusun.\nSen en büyük milletin, Türklüğün gururusun\nBu yurdun timsalisin bugün bütün cihanda \nGözler, gönüller senin, senin şeref de şan da!" + }, + { + "id": 46529.0, + "title": "Gül Bahçesi", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 9.0, + "poem": "Gece gül bahçesinde ararken seni\nGülden gelen kokun sarhoş etti beni\nSeni anlatmaya başlayınca güle\nBaktım kuşlar da dinliyor hikayemi." + }, + { + "id": 904677.0, + "title": "Bir Damla Melâldir Varlığı Onun", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 5.0, + "poem": "Görmeden bakıp da bir yabancıya\nHani hiç duymadan dinlemişizdir\nMutluluk katarak bin bir acıya\nTebessüm ederken inlemişizdir\n\nHani aldatmıştır bizi bir resim\nArdında gizemin son adımları\nAklımızda kalan ıssız bir isim\nİzi kar beyazı, yolları sarı\n\nGeliyorum derken uzağa gider\nSusarken ağlatır kelimeleri\nBuluştuğu anda bizi terk eder\nBir avuç ateşle doludur yeri\n\nGecenin kalbine koyar gündüzü \nBaşlarken ağına düşeriz sonun\nSöndükçe tutuşan yangındır yüzü\nBir damla melâldir varlığı onun" + }, + { + "id": 39742.0, + "title": "Karne", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Ilım günleri gelirdi taraçalar\nUzatırdı mevsimölçerlerini\nTıkabasa yaprak arka pencere\nİnsan iki kişiyi sevebilir mi\n\nOnunla aşkımız, o diyorum ona, \nBir kez söylenmiş ve istense de\nBir daha geri alınamaz\nKırıcı sözler gibiydi\n\nTartışıp dururduk yollarda\nHızla çevirirdi başını\nÇiçek aşısı gibi bakardı\nSeğirtir karşı kaldırıma\n\nÖtekiyse nasıl incelikli\nTürkçe sığmazdı ağzına\nBir ilçeyi sever gibi\nYürürdü odalarda\n\nParmakları her yana döner\nBir yetenek gibi gelişirdi\nDursuz duraksız güdülerime\nBir şeyler katardı düşüncemsi\n\nBirinin ısırığı badem şekeri\nİç kaslarıyla uçar biri\nYüz kez yırtılmıştır gömleğim\nDoksan dokuz kez de dikildi\n\nKısacası o yıllarda ben\nHayatım karışık çantam gibi\nİki kişiyi birden severdim\nKarnemde sevinç bir aşk iki." + }, + { + "id": 67260.0, + "title": "Gurbet Geceleri", + "poet": "Kemalettin Kamu", + "rating": 8.0, + "poem": "Bekçisiyim, bu serin\nBu siyah gecelerin\nGurbetten daha derin\nBir yara yok içimde! \n\nKorku bilmez ölümden\nHer gün yeniden ölen\nBir bade gibi neden\nBiteyim bir içimde! \n\nNe aşkım, ne emelim\nSoluk bir karanfilim\nBen gurbette değilim\nGurbet benim içimde!" + }, + { + "id": null, + "title": "Konuşsam Sessizlik Gitsem Ayrılık", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Resmin rehindir gurbetimde.\nGurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba\nve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin.\n\nAlnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana.\nSar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına; \nkonuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana...\nVe akşam, bir kez daha; \nsaçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara! \n “Bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır”:\nÇekmiyorsun! \n\nAkarsuları imrendiren yüzün de,\nsabahçı kahveler de biliyor:\nGörüşmeyeli yorgunum \nyıkık kentler kanadı sevinçlerimle.\nGörüşmeyeli ya sen nasılsın,\nadım, adresim durur mu defterinde? \n\nŞimdi Siirt'te koyun kokulu bir gecedeyim.\nBeynimde iklimsiz papatyalar\nve kuşatılmış bir akşam duruyor penceremde.\nSokakların gün batınca neden boşaldığını\nve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum.\nKonuşsam sessizlik/ gitsem ayrılık…\n\nSonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne.\nAl bu çağrıları sulara göm, o uzak sulara,\ngurbetini rehnetme özlemimde…" + }, + { + "id": 116507.0, + "title": "İkrar Verdim Bu İkrarı Güderim", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "İkrar verdim bu ikrarı güderim\nİkrarımdan dönmem yolun ucundan\nEksikliğim bilip yoldan kalmadım\nTarikim ararım dinin ucundan\n\nGelin seyredelim bad-ı sabaha\nYerle gök bend olmuş şemsinen maha\nÜç bölük turnam çıkmış seyrangaha\nAyrılmam katardan telin ucundan\n\nÜstümüzde bir nur doğdu dolunmaz\nHer kula bir sevda vermiş bilinmez\nYa Ali bu dünya sensiz olunmaz\nÇok emek sarfettim la'lin ucundan\n\nYaz gününün suyu bulanık akar\nKişi sevdiğine böyle mi bakar\nYaz bahar eyyamı bülbül yas çeker\nHarına dağlattım gülün ucundan\n\nPir Sultan Abdal'ım Muhammet Ali\nYardımcımız olsun ol Hızır Nebi\nGörmeyeli seni del'oldum deli\nHalini sormazam ilin ucundan" + }, + { + "id": 8437.0, + "title": "Çokluk Senindir", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 8.0, + "poem": "özenle soyduğum şu elma söyle şimdi kimindir\nözenle ne yapıyorsam bilirsin artık senindir\n\nsuya giden bir adam mesela omzunu eğri tutsa\ngüneş, su ve adamın omzundaki eğrilik senindir\n\nayağa kalkarsın, adına uygunsun ve haklısın\nkararan dünya bildiğin gibi sık sık senindir\n\nkararan dünya yeni bir güle bir ateş parçasıdır\nbir ateş parçasından arta kalan soylu karanlık senindir\n\nbir deneyli geçmişi aldın geldin yeniyi güzel boyadın\nben bilirim sen de bil ilk aydınlık senindir\n\nbenim sevdiğim su senin suyunun öz kardeşidir\nsenin suyunun bıraktığı güçler artık senindir\n\nçünkü bir silah gibi tutarsın tuttuğun her şeyi\nher yeri bir uyarma diye tutan ıslık senindir\n\nsenindir ey sonsuzveren ne varsa hayat gibi\ntutma soluğunu, genişle, öz ve kabuk senindir\n\ney en güzel görüntüsü çiçeklere dökülen bir çavlanın\naşkım, sonsuzum, bu dünyada ne var ne yok senindir" + }, + { + "id": 13334.0, + "title": "Yedi Güzel Adam", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "I.\nBu insanlar dev midir\nYatak görmemiş gövde midir\n\nBir yara açar boyunlarında\nKolkola durup bağırdıklarında\n\n-Ya kurbanın olam\nDağlar önüme durmuş\nKi dağlanam\n\nÇekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden\nDurdular ite çakala karşı yarin kapısında \n\n1.\n\nYedi adam biri bir gün\nbir kan gördü\ngereğini belledi\nyari alsa koynuna\nAyırmaz kanı yanından\n\nBeyaz haberlerim var kardeşlerim\n-Bir güzel ince gelin\nKabartır göğsünü toz duman içinde\ngelinliği durur çıkartıp bıraktığı yerde\nİçerlerden bir taşlı tarladan\nKaynayan nehrin gözünde\nunutmuş gelin alınlığını\nAvuçları sıcacık yumulu beline dayalı\nKalın bilekli badem topuklu\nSeyirtir o ince gelin\ngrevli'ler şifalar götürmek için\n\nBeyaz haberlerim var kardeşlerim\n-Gölgesiz meydanlara\naklı yağmalayanlara arasından\nyayılırsa karanlık fısıltılar\nYa da güzel dışlı yapa çiçekleri\nMuhtemel bir genç kızın\nBaşına atılırsa\n\nYedi adamdan biri\nBir gün bir kan göreni\nKabukları soyulmuş\nTaze devrilmiş bir ağaç gibi\nÇeker çıkarır kendi kadınlardan\nFırlar yataklarından tatlı uykudan\nÇıplak çıkarır kendi kadınlarından\nFırlar yataklarından tatlı uykudan\nÇıplak yalın ve güzel adaleli\nO er alarak\nSeğirtir danseder gibi\n-Önce sağlam olmalı arkam\nO ince gelin\nBelirir hemen ardında erin\n1000 yıl durmadan en atmış bir çınar gibi\n\nGidiyor dansöz gibi\nYere ve göğe açık avucunda o kan\nO işlem onda güvercin ve sevap\nOnlarda en ağrımalı yara\nVe yollanıyor o güvercin onlara\nGüvercin değişiyor gittikçe ondan\nGüvercin değişiyor vardıkça onlara\n+ ve aman ne uzun sürüyor bir düşman öldürmek+ \nYedi adam artık bir kan göreni\nVarıyor dengede\nKuğu gibi sarkıyor onlara\nakıyor onlara\nşiirler söylüyor ve mısralarında\nişlek çelik kümeleri\nve kalkıyor her bir ulaşmasında\niki yanında sülüs ve yay gibi\nbir vuruşta öldüren elleri\n-Karanfil serpercesine\nBir kez daha vurdum ya Allah diye açtığım yaralara\n\n-Güzelin düşmanı güzel olur\nGüzelin yari güzel olur\n\nO varıyor tüm meydanlara\nKanı okşayarak ve kabartarak\n\nKanı okşa ve kabart\nVe sonra sabah kahvaltısında\nİçinden geçirmekle varsın sofrana\nÇocuklarımızın ellerinde büyüyen gagalı şeylerin\nTanrının buyruğu ile ortaya çıkarttığı\nGürbüz bir yumurta\n\nII.\n\nYedi adam biri bir gün\nbir aşk bir gün\ngereğini belledi\nölüm girse koynuna\nAyırmaz aşkı yanından\n\nBeyaz haberlerim oluşuyor kardeşlerim\n\nDaha ne kadar saklanabilirdik seninle: \nYaylalardan nasıl geçtik\nÇobanlara yetişemedik ama uzaktan\nzahmetsiz ve hiç kimseye değil gibi konuşan ağızlardan\nNe bilge sözler dinledik\nSığındığımız\nVe içinde saçlarımız göle girmiş ıslanan\nO dev O kabul eden O sizin veren mağaralar\nYine açık yine buyur’lu\nÇekildi üstümüzden. -Çalıların\nBilen duruşlarıyla karşılaşırdık koşuşurken gizlilere\n\nGüneşi tez gördük dağlarda\nOrmanın ay çiçeği gibi uyanan hayvanlarıyla\nİlk iş gövdemizin acıktığını anlamak oldu\nGittik kokladık ekmeğimizi tarlalarda\n\nO gün gezdim seni ellerimle\nSöyledin: Geniş vuruyor yüreğin\n\nÜlkeyi tez giden ayaklarımla varıyorum\nKanım temizliği seven bir kolla atılıyor durmadan\nYıkanmış güneşte yeni kurumuş çarşaflar gibi\nSerin ve ürpertici gövden\nYaklaşmaktasın ve / çok yakınıma taşıdığın / güller\nSana canı gönülden âşık oldum meleğim\nKollarına gümüş bilezikler düşündüm\nDostlar buldukça onlara\nKalın kaşlarını övdüm \nGüzeldin\nGövden gerilmiş devinmekteydi\nBir tabloda gibi her bakmaya değişen\nKaranlık anlamlardan arınan yüzünle\nHakkı verilmiş\nZehirleri alınmış kazanlarda\nDemirle birlikte çeliğe koşmaktaydın\nVe döllenmekteydin mengenelerle kucaklanarak\n\nİşçi eğilir bükülür ve doğrulur\nKöylü bükülür doğrulur eğilirken\nİnsan iyi maden kuyumcuda\n\nGüzeldin / Gövden\nYeni bir iklim gibi yayılmaktaydı karalara\nAğaçlar, kırdaki hayvanlar kasabadaki insanlarca\nİşte davetliydin\nAcıktık bıçaklarına kanımızı gütmekteymişin gibi\nGelip acı sözlerin için\nBir çekmece koydun yaralarımıza\n\nVe ellerin uçuşan yapraklar gibi\nBirden\nNasıl yalnız olduğumuzu anladım\nKimseler yoktu ikimizden başka birbirine bakan\n\nSusuyor sessizce\nAşkla ilerliyorum\nMilletim bileniyorum\nDevirmeye\nDevirmeye safrası beynimi üleşen\nElleri karımın üstünde birleşenleri\n\nBundan böyle yekinmeye hevesli yüreğim\n/sanatsever halkımıza duyurulur/\nAklım eski izlerde şimdi\nİz demek\nBir geniş\nBir kendine dönük bir en ileriye\nYol demek\n\nUsulca kalkıp gedene: Dur\nKi çevrileceksin\n\nToydun cesurdun\nGençtin atıldın\nBilmezdin atıldın\nKabuğu oydun oydun\nKabukta kaldın\n\nSis iner örter mermeri\nağacı binayı\n\nSis kalkar kalkmaz\nGörünür mermer\nAğaç ve dev \nBu kadınlar dev midir\nYatak özlemez gövde midir\nGül açar boyunlarında\nKolkola durup bağırdıklarında\nBomba düşmüş gibi deprenir toprak\nKonuştuklarında\n\n-Yar kurbanın olan\ndola yaşmağını bileğime\nKi düşmanı güzel vuram\n\nÇekip mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden\nDurdular ite çakala karşı yarin kapısında\n\nIII\n\nYedi adam biri bir gün\nbir yar gördü\ngereğini belledi\nyari asla koynuna\nAyırmaz yari yanından\n\nAlev gerekli kentliye\nBu ısıtma devleri kente\nbir an önce inmeli oğlum\n\n/bütün gün badem çırptım\nüzümün tehini armudun çürüğünü ayıkladım\nuykuya geç vardım\nyatağın içine elimi daha yeni koydum\nrahatıma doymadım ama.../\n\nÜMMETİ GÖZETMEN GEREKLİ\nBen seni beyaz haber ustası\nOlasın DİYE boğmadım -DOĞURDUM\n\nBeyaz haberlerim için hazır olun kardeşlerim\n\nAnam su döküyor ellerime\nBedenim hızla kaçıyor\nGözlerime toprak atan uykudan\nSuyu çarptıkça yüzüme ve gözlerim yalnız\nYanıyorlar\n\nYemi torbanın dibine gelince beygir\nİri saman saplarının arasından\nİri etli dudaklarına\nKüçük zor bulunan arpaları topluyor\n\nBir parça daha yükselen\nBir parça küçülen\nBir parça daha uzak duran yıldız\nBeygir ve yanında duran semeri\nEvin gerisinde yığınla odun- badem dalları\nVe kuru alıç kökleri\nVe ben o zaman bilmezdim halka\nAteş gerektiği\nÇalışır gün boyu koru ağaçları devirir\nBadem çırpar budardım yaban çalıları \n\nGün tepeme değsin öğleye durayım\n\nGün tepene değsin öğleye durasın\nKökleri hem derinleri hem sığları sarmış\nDurmaksızın nimet devşiren\nCeviz ağacının altında.-\nÖğleye durmayı\nHiç düşündüm mü ağaç neden havyan değil: \nÇünkü kan'dır hayvan\nDamardır ağaç\n\nO ceviz ağacının altında\nDallarına ve köklerine\nBir öz su damarı gibi bağlanarak\nOnlar ve ağaçlar\nToprak ve kalbinden doyurduğu hayvanlar\nİşitmişler bakın onlarla\nOnlar ve yapraklar\nGeniş bir ağızla üfürülüyormuş gibi kımıldamaya başladılar\n\nOnlar ve tüfeğimi doğrulttuğum kuşlar\nŞimdi öldürme vaktim değil\n\nBaşına omuzlarıma konun\nDudaklarımdan ve kalbimden dinleyin\n/işte bakın ekmek böyle tutulur/\nöğleye durarak bağlıyorum bu tepeleri\nO tepelere\n\nEğlenme doğada - kentte bu gece ışıklar yanmadı\nDamlardan\nÇorba dumanı yükselmemekte\nYufka ekmeği\nToprak ve ağaç kokulu ellerimle\n/ işte bakın ekmek böyle tutulur/\nŞu en artist\nVe lokmayı taşıyan parmakların ucunda\nPıt pıt bir damar gibi atan\nYemin ve billah\nSıcak bulgur aşının kalbidir\n\nDedim çünkü kalk\nYoksa sütüm helal olamaz\n\nDüşündüm sol kolları kesik insanların \nNe denli mahir olduklarını sağ kollarında\nBeyaz haberlerim için toplanan kardeşlerim\n\n-Adım Mustafa ve Niyazi ve Abdurrahman\nKafkas yaylalarında çadırlarımın\nSürülerimin ocak taşlarımın\nİzleri vardır/doğup yürümeye başlayınca\nÇıplak basmıştım toprağa/\n\nYine de ana'vâzın duymasam hiç uyanmam\nBedenim öylesine yorgun babam öylesine ölü\nÖlü gibi kımıldamıyor dedem\nSini belli kendi belli değil\nNe bir hak torunlarında ne yaşayan bir arzusu\n\nEllerim yumruk dizlerimin arasında (tam üç yüz yılı)\nEtim etimin sızını alsın diye\n\nKalk çünkü sabah yıldızı\nBir mızrak boyu yükseldi\n+ iri ve zeki\nuçları nemli bir göz gibi+\n\nIV\n\nYedi adam biri bir gün\nbir bela gördü \ngereğini belledi\nYalvarsa evleri harap kadınlar\nve ağlayan birkaç çocuk\nKamalar salınsa karnına \nayrılmaz belalı yanından\n\nHaberlerime kulak asmayıp-Duymadık\nDemeyesiniz kardeşlerim\n\nÜlkem bugün\nYariyle buluşmuş gizlilerde\nTepeden tırnağa yeni yıkanmış\nVe örtüler içinde\nGöz kapakları kale kapıları\nGibi örtülü\nYassı gözlü kabarık alınlı\nKalbine ve beline zengin\nDüzgün bedenli bol saçlı erkekler gibi\n\nÜlkem \nTepeden eteğe yıkanmak için\nAşıdan sonra paklanan\nOvalara yayılmış kadınlar\nEvi uçsuz bir yol gibi bekleyen\nYavruya yerinde bekleten\nO kadınlar gibi ülkem\n\n-Yürürüm bayırlarda\nGücüm ne merkezde tartmak için\nKulak verir\nDinlerim ağacı\n\nGeçerken beton döşeli apartman kaykılı toprakta\nSesim nasıl etkili yoklamak için\nDurdurur sorarım kentliyi\nNe haber böyle: \nNereye: \n\nBela üreten elim\nNasıl davranır belalar içinde\nSınamak için\nUzanır okşarım saçlarını ey yarim\nBakarım hoyrat ve âşık ellerime\n\nBir gün sapsarı kesildim\nÖyle bir tabiat vardı ki gövdemde\nİnsanları görmezdim bile yanımdan\nBir hava bulutu gibi geçerlerdi\nİçimden \nGidip dağlara\nKafa tutmak gelirdi\n\nBir gün ben\nİri ve kaslı gövdem\nSapsarı kesildim\nHali harap bir dev çıktı önüme\nGözlerini öyle açtı ki yüzüme ve ağlamış\nSonra söyleştik\n\nBu bir nöbet devriydi kardeşlerim\n\nBizimle aşkta olanların\nEline su döksünler\nÇadırlarının önüne o küçücük\nKilimleri sersinler \n\nV\n\nYedi güzel adam\nBiri bir gün bir dağ gördü\nGereğini belledi.\nKi o dağ\nAğaçsız ve yalnız\nGökte alıp veriyordu.\nRüzgârla ürperir gibi olurdu\nBeygirin derisi nasıl ürperirse boydan boya\nDokununca.\nYılanla akreple kertenkele\nTavşan keklik kurtla\nOnlarla\nHayvanlarla kımıldanırdı\n\nDağ bu \nSerpilmiş atılmış yer kapmış\nBaşa kurulmuş. Böbürlenmeden iri kendiliğinden koca\n\nDağ bu\nDevir, söz gelsin, kervan devri\nEteğinde ipek yolu zencefil yolu\nKara ve beyaz yolu zenci. Develer\nİçerek karınlarından tüylerinden geçirerek\nDağı yiyerek, söz gelsin, beslenirlerdi\n\nDağ bu\nDevir kuş devri\nGeçerdi kartal\n\nİşte o kartal\nRenksiz ısı vermeden\nÜrkmeden ürkütmeden\nKendinden geçerek süzülür\nDikine batar dikine çıkar\nCoştumu\nVurur kendini dağa - ölürdü parçalanarak\n\nDağ bu\nDevir aslan devri\nYer yer toplaşarak\nErkekli dişili\nSık sık oynaşarak \n\nDevir insan devri\nGeçti geçti\nİnsan geçti\nEt geçti kan geçti\nGöz geçti\nGelenler\nYeni gelen yeniden sonradan gelen\nGeçti geçti\n\nDağ bu \nYılanla kımıldanırdı\nYılanla kımıldanırdı\n\nYedi güzel adamdan biri\nBir gün bir dağ göreni\nDurdu sevmeden bilmeden devinirken \nDurdu durdu seyreyledi\n\nSordu: \ndağ nicesin\ngünde mi gecede misin\ngeçmişte şimdide\nyoksa gelecek bir düşte misin\n\nDağ serpildi\nAtıldı yeniden yer tuttu\nİlk kez yılanla kıpırdanmadı\n\nGözü görür görmez\nDağa göçtü güzel adam\nEteğinden yukarıya üç gün\nYürüdü. Bir yılda dolandı\nÇevresini. Eğlenerek kayalarda geceleri\nYürüdü günde ve bir kuş gibi\nGörerek de\n\nDurmadan dolandı dağın çevrisini\nArtık dağ yılanla kımıldamadı\nKımıldardı onunla\n\nHırçındı adam hep hırsla\nYaralıymışça inlerdi\nYüzü durgun gözler duru berrak\nHırslanırdı ayağıyla- avuçlarından ter akar\nOmuzlarını burardı.\n\nOla ki anlatsa dağ\nDer hırcındı adam ince bilekli \nAzgın topuklu\nİnce uzun parmaklı karınsız\nKarşı koyan omuzlu\nYerken güzel yer doymadan kalkar\nOturarak ve hayvanlarda bile\nGizlenerek işerdi\n\nAdam hırçındı-saçları uysal akardı\nRüzgârla kardı\nEsinti olmadan zaten akmaktaydı\nUzun boylu değildi\nAma kendinden uzunu yoktu - yalnızdı\n\nGeçince önünden\nMağaralardan kuş tavşan kurt yavrusu\nDağa vururlardı\nSerçe tohum düşürürdü ağzından\nTavşan yeşerince onu\nYerdi kökünden\n\nOt üremedi\nAğaç üremedi\n\nDağ ağaçsız ve yalnızca\nGökte alıp veriyordu\nAdam küçük bir kaya düzlüğünde\nToprakta mağra içinde mağra kapısında\nKaynak başında kuru yamaçta\nDururdu \nEğilip alnını\nYaydıkça yere iki elinin arasına\nGöksü çatırdayarak eğilir\nParçalanarak doğruldukça\nDağ cezbelenir\nEn yüksek zirvesini kayalı alnını\nYamaçlar yamaçlara yayılan yüzünü\nAdam eğilip koydukça yüzünü toprağa\nEğilip koyacak yer arardı\n\nDağ cezbelenince\nDoğrulup eğildikçe\nOvaya bir anda\nKentler serilir\nYollar fabrika çevrekleri bentler\n\nYedi adamdan biri\nBir gün bir dağ göreni\nYeni bir soluk çekti içine\nDeğişti aynı kalarak\nİndi kente\nDağıyla\nEsen başı\n\nSerin başı geniş kollarıyla\nGözleri yüzünü kaplayacak gibi büyüyerek\nVe şakaklarında\nAvuçlarımın arasında güçlükle tuttuğu\nBir şey duruyordu\n\nYedi adamdan bir dağ göreni\nBuyruğu dağa yiyeni\nDağdan buyrukla kente ineni\nSuları yürüyerek geçeni\nÇekip mavzerini çıkardı oyluk etinden\nDurdu yarin kapısında \n\n(BEN \nDİRİMLE \nDOĞRULURKEN)\n\nSis boruları ötmeye başladı yavrular\nşimdi oradalar-Aşk delice kımıldamalı yatağından\nSen bir yıldız kaymasıyla yatağından\nÜstüne alevleri alarak\nKemikli bir aşk gencinin kollarından tutarak\nSen kanın damarlara tutamadığı anlardan\nBeni karnınla\nBir göz boğuşmasına daha kandırarak\nBul içe kapanık hayvanlarımı yalvarmalarınla\nÜzülmüş\nBelki dünyayla horlanmışım\n\nAnsızın çok oradan görün orada\nBu siyah basmış kara akar deme-\nBaşka olmalı gövdemi denetleyişin\naşka hazır olan\n...LARDAN. O KADIN'lardan\n\nHalk aşksızca sokaklar\nbanka dükkânlarıyla doludur\nEllerimi kalp olmayan sularla\nıslamaya alışır o kızlar\n\n-işte artık kaçmak işte durmadan karşımızdayken bile\n-ılık ev girintileri\ngizlesin daha köprüler\nkaranlık bedenleri\n\nHer şey onlara göre - yamandırlar\nAnsızın melek bekliyorum eski türk ezgileriyle\nSenin asya'dan hiç yontmadan zarif bir cep saati yapışın\nAsya Asya ve Asya diye yalvarışın\nSana ansızın alınyazımı ve kendimi ekliyorum\nAşka hazır aşka aç ve davetli\nAnsızın melek bekliyorum\nAsyayla ayağa kalkan\nMelekler ellerinde gelenekle\nİçinden hızla süt akımı geçiren mızraklar\n\nBoydanboya girdirmektedirler gövdelerin içine\nNar doğuran - dikkatle nar doğuran\nHayvanı ve insanı aynı teklifle doyuran\nNazlı baharlarla\n\nHiç ağlanmadı\n‘Biz çetin adamız ha’ ayrıca söylenmez\nAnlaşılır\nNe yavuz kışlar\nKurt sıyrığı ayazlarla\nNe evren debdebesi bahar\nGerdan kırıp mendil düşüren kızlarla\n\nAyrıca söylenmez\n‘Biz çetin adamız ha’\n\nDoymuştur aşk bu gece en son buluşlarına kadar\nSen meleksi kadın bu gece kendini vermekle\nİkiye yarıldın\nSen meleksi kadın bu gece\n1000 yıl adına bilinmekle\n\nSen melek uyarmalarıyla\nUyarılan erkek\nBu gece bir şehvet azarladın\nHayvan kovdun\nYatağını yüceltenlerden oldun\n\nŞimdi ev gebedir\n\nDağ kuşlukla uyanır -varsın uyansın-\nÖnce hafif bir uyku sisi\nTanrı evvelsiz sonrasız bir iklim gibi ordadır\nDaim \nMelek kanatlarından hava görünmez\nUzaklar yine de görünür\nAy dostlukla anılan bir komşu evidir\n\nKıl çadırlarla devinen o kavim göçü \nİşte o kavim göçü\nDağlar ilk bez bizi\nÇıplak ete kavuşan aşk sandı\n\nKadife döşer gibi toprağa işte öyle yürüyen\nIlık bir hava bürüyen\nGözleri o -rengârenk gözleri çocuk gözleri develerin\nÇözülür ayakları\n\nKavim bu\nBoynuna kan yürümüş\n(Gözüne bir şey görünmüş)\n-Nedir o görünen/ susalım/\nHayat her zerresi uyarılmış gibidir\n-Çok acele\nKalp bir bohçanın içinde atmaktadır\n\nOmurgasından mızrak yürüyor kavmin boynuna\nDevler en som bir duruşla - Raptedilmiş\nÇocuklar ağızlarından Ey Nazlı Ölüm\nEy Nazlı Bahar Marşlarıyla\n\nBütün bunlar nedir - sorulsa\nSorusuna\nNe can cevap kalmıştır\nKavim donmuş deve mıhlanmış\nKadın ateşle ateş doğumdan önce\nSığırlar kendi kendileriyle\nGöz göze kalmıştır\n\nKavim seferidir evinden ayrılmıştır ama\nKendine varılan iklim ve toprak\n/VAKİTTİR/ namaza durmuştur \nBin bireydir kavim\nBir tür kararla eğilip doğulmakta\nHer candan bir cana\nBir candan bir cana\nSonsuza değin\nBir tavır bolluğudur kavim ama\nNihayet vaktidir VAKİT\n\nBu duruş en zarifi duruşların\nGidip endamlı dağlara\nBeğendirmek için yeni gelinleri\nO iklim kullandı hep\nİnsanın en bilgelerini\nOnlarla karşılanmak için baharda\nİklim aranır her şeyden önce her olayda\nŞerbet taslarında\nBir toprak okunmuş şeker dedenin avucunda\nGenç bir kız kadar ağırdır\nBileceksin ey çocuk\nTatmıştın onu geçen baharda da\n\nKavim uyanan toprağı\nKarşılarken - uyanıktır\nKavim Toprağı\nDevirirken - uyanıktır\nKavimden biri varırken toprağa\n-Uyanıktır O ve Kavim\nVardıktan sonra toprağa\nGaflet uyandırılmaz - kavim uyanıktır\nO anne gibi verimlidir besmele çocuk için\nO erkek\nKarpuz dilimi gibi ortadır\nO en yaşlı gelin\nOcaktaki çorbayla birlikte tütmektedir\nO kavim için\n\n‘Kışları göç içinizedir’ buyuruluyor\nBüyük çadır en sevgili düşmana emanettir\nÇorba dağıtılsın nefes ve el dağıtılsın\nYer ötesi ve yer eşit alınsın\nKadın ve erkek eşit durmaktadır-kadın arkadadır\nİnsan hayada ve tanrıdadır\nKi kış ortasında kardan-bir duayla sıyrılıp\nO derviş ağaç kupkuru dallarında\nO meyvayı büyütüyor\nO tiyek\nBir salkım -müthiş- üzüm\nUykuya tez doyanlar için\n\nSaçlar uçuşur havalara sevinçle\nşarkı şarkı içine \nCenkle bir üstün haberleşme ile\nİnsandan insana hep akıl ve sezgilerle\nO coşkun mutlu savaş dülgerleri\nKalbi çoğaltan bayramlar açtılar\nŞimdi de açtılar\nİşaret verin ve açtılar bütün köprüleri \nDeniz yüce bir soluk denizidir-rotalar denizin kendisindedir\nKaptan sancakta bir tek an yaşamak yoluna\nBütün bir ömür ağartmıştır\n\nIşıklar çoğalıyor içimizden birine\nKime bu davet\nLimanı dolduranlar yanan insan meşaleleri\nYüzbinler taş kulelere yaslanmış söylüyorlar\n-Rüzgâr nereden eserse essin güzeldir\nAlevler bir ayrı alemdir\nDirlik sevinçtir - göç içimizedir.\n\nAşktan sonra sarhoşluk günümüz ülkemizde\nSevine sevine\nSağlımın elleri uzansaydı dağların eteklerine yer'in şarkılarına\nAşkın mağara kovulduklarındaki şarkılarına\nİlkel bir duyguyla bağırır kalırdım\nYöremde mor lekeler gibi duran\nBir basamaklı melekler ve gelenler olur birden\nBütün meleklerden bir melek\n-Bak diyor bakıyorum\nve bak diyor\n\nEllerimi bıçakla yontacağım deniyor\nİlkel bir sevinç ve kan\nşiir en safından\nsonra soyut heykeller\n\nHiç düşmanım yok-üzgün söyleniyor\n-Olmayacak mı hiç\nEziyor gururum onları\n-Görün ey güzel düşman ey güzel düşman\nSaraylarda geçti ömrüm seninle\n\nYüzüm aydınlık bakar elemlere\nYangın yerlerine\nCoşkuyla selamladım bütün bayrakları\nDüşman kadınlarını\n\nTanrım bu dağları da sen yarattın\nBana kattın\nBir bir okşadım\nSema yapan kırları\n\nÂlemlere kalbimizi yeniliyoruz ve tutuşmuş geliyoruz\nYeryüzü batarsa batsın dayanamayıp o kavmin çadırlarına\n\nDeveler de tutuştu\nOnlarla ayarlandık bir devinim bir devinim arkasında bütün devinimler\nKum kendi raksında beden aynı raksta\nKarın bacaklara ulaşır öper onları ve uzaklaşır\nAynı yönde ve aralarında bir dünya vardır\nGöğüs ahenkle havanın direncini kırmaktadır\nKalp ve balçıklı toprağı\nAğacın ve kayanın dizilimini \n\nO tek kuyun yalnızca süzülüşünü\nAni bir haber gibi salt bir kez ötüşünü\nDinliyor kumu balçıklı toprağı\nAğacı kayayı ve kuşu\n\nUyku beladır göç içinizedir\nSabır ve zaman içinizdedir\nKadın ve çocuk içiçedir\n\nGüneş vurmuyor -öyle söyleyin- üzerine döşeklerimizin\n-Sokuluyoruz besmele ile kadının toprağına\n(işte böyle söyleyin)\nÖyle ki o kadınlar\nBağlasınlar doğanları tanrı bağlarına\n\nMelekler kırmızı yanar\nKalbe tutuşan her şey kırmızıdır\nHele kalp hazırsa\n“kentten” bir er kalkar - Onun eri\nKollar semayı deryayı korkularından\nYoksa aşk hemen kaçmak mıdır dağımıza\nSöyleyelim ya hay ya huu\n-Yolları aydınlık kıl yaradan \n\nKanla bir sabah\nAkşam kanla\n\n‘...ateş... ve öldüm...’ deniyor\n-Oysa sorular verilmişti ona\n\nSorular yığılmış\naynı kaynaktan olana\nIşık ve karanlık hakkında\n\nBu nasıl uzun uyanılmaz gibi\n-Ateş ve öldün uykuyla\n\n-Kurşunla yoklanması bir sorudur geri kalanlara\nTaze doğanlara\nŞehzadelerden de sorular kalmıştı ona\n\n'Biz artık gitmeliyiz dağımıza anneciğim\nYorgun geldim savaşmadım ama\nBir ceset gibi ayaklarının dibindeyim'\n\n'Biz artık\nGitmeliyiz dağımıza'\n-Hayır olmaz\nDurmalıyız burada şahinim\n\n'Kezzap içsem\nDaha kuvvetle can çekişirdim'\n(dertten çıktık) söylendi (güzel bir kurtuluşa yöneldik) dendi \n\nHeykel bekleyen kımıldamış\nAbesle elele ahbap gibi\nAvazı çıkanca bağırmıştır\n\n-Durmadan deniyor ki vatanım neredir\nHeykel ne diyor\nKonuşmaz heykel\nFelçtir\n\nKarşılıklı\n-Kaslarımız karşılıklı kasılsın\nOlsun\n-(Kalbimiz tüm insanın namına) iddiasında\n-Dertten çıkmışsın ötekine kavuşmuşsun da\nDiyor ki diyor ki\nGeçmiş nedir kavim kimdir dert nerdedir\n\nKırbaçla ayağa kalkarlardı\n'biz artık... anneciğim... dağımıza...'\nruhum geçer bedenine yüz bin kara nokta yemiştir soyrad\n... ve nasıl olan oldu - o ve yeni uygar dostları\nBir noktalar anlaşmasıdır fabrika baca ve duman\nAnne onları kapıya kadar uğurla gel\n\nDelinen böğrüme bir set ger\n'yapmayın yapmayın' çığlıkları\nGüneş doğsun mu doğmasın mı kararsızım\nBaşlarını bana çevirmiş büyük baş hayvanlar\nlondra moskova vaşington berlin pekin\nhava cereyanları sarsılan ikindiler\nkorkularımız intihar dönemlerinde\nkötü bir alışkanlık peyda olmuştur\nbağ budama hasat zekât\nevlenme hoş görme\nBuğday ve ekmeğe saygı göreneğine doğru\n-İnce bir düşman yönelmiştir\n-Hayır içimizden yönelmiştir\n-Oh oh dıştan yönelmiştir\n-Dıştan ve içten mi yönelmiştir\n-Ne yönelmiş ne yönelememiştir\n-Yönelememiş önele Miş \n\n'Ey örtülerle donatılmış Mustafa'\n\n-Oğlum sen artık \nşarapnel gibi yağmalısın \ndüşmanı güzelce vurmalısın\n\n'... biz artık dağımıza... anneciğim...'\n\n(Komşudan o ölü de kalktı\nBoşluğuna bir kırbaç uzatıldı)\n\n(Çoktandır şu maraş kalesi hatıraları elinden alınmış bir\ntaş yığınıdır. -onların yerine bilardo masaları konmuştur -şalvarlı şövalye ve kovboylar bilardo oynamaktadırlar)\n\n-Uykum geliyor kaderim yorula geliyor buz gibi eller\nBu yaz hayatı beğenemedin aklımda kandan gökdelenler\n\nEy aşk /... ve ey aşk mı dedin.../\nOnlar küçücük küçücük gördü sana seslenenleri\nGücendirilmiş gibi kayboldun\nYerine piç döller yolladın\n\nKomşudan o ölü de kalktı\nKöyde devinimdir kırışık alın derileri kımıldar\nKaş ve kalp zorla - kıvranarak\nErkeklik ve kadınlık\nÖlümün önünde değersiz ama siperdedirler\n\nBir değişime gibidir azrail-\nMezarla uğraşmaz toprağı insan kazar\nO yere o ölü\ninsan kalabalığında ansız bir boşluk açılmıştır\nalın kımıldasın\nkalp kıvransın\nGölden ansız bir tabutluk su alınmış gibi\nBütün köy kımıldayacaktır/göl gibi\n\nAzrail devinimle çevirir bir köyü\nBir insan kası - kadını kavrayan elleri\nmezar kazar toprak karşı komaz aralanır\nİnsan mezar kazar arada bar bar bağırarak \n-Ey süleyman oğlu nalbant izzet - nice rençperlik ettin\nGüneşin alnında bakır gibi göverdin \n\nToprak kaz arada bir ölü görünürlerde mi bak\n-ahmet mehmet hasan hüseyin paytak mahmut babası \nhacı izzet süleyman oğlu hey\nnice öldün\nneyledin\nnasıl becerdin\n\nKöyden o ölü kalkar\nSüslenmiş kurdelalar takılmış bir koç \nKapıda tabut tahtaları arasında beklemektedir\nBayram değil seyrandır\nAşk aceleyle oraya buraya göz gezdirir\nSevgi sabırla ahır kapılarından süzülmektedir\n\nKöyden o ölü de kalktı\n-Sen de kalk sesini hayvan sesleriyle yuvarla\nKöy bir ahenk kuşu sesi çıkararak\nKasabaya bir ölü haberi uçursun\nMinarelerden ölgün bir kol gibi sarksın ölü selâsı\n/.Ölü ilk kez müezzin-minare uyarmalarıyla dirilmektedir\nKöyden kasabayı dürtmektedir./\nBedir efendi durur selâyı dinler -Kim'ola-\n-(Ben yüz yıl oldu babasızım) boğuk\n(Çukurovada eski kale burçlarıyla itişirdi akranlarım)\n(Sağ elim sualtı zengin bir köydü damağımıza kadar pancar)\n\n(O ufak çocuklardık - Bakışları)\n(Olmaza karşı koyuşları)\n(Şimdi köy acı'dan eğilmiştir)\nBen ölümle eğiliyorum)\n(Barsakları düğümlendi koyunlarımın)\nBedir efendi durdu selâyı dinledi -Kim'ola-\nEvlerden yarış atları gibi çocuklar fırlar\nDaha ilk nağmesinden alırlar ölüyü\nBurunlarıyla kim ölmüş sorusunu soluyarak \nYokuşlara bir nefeste bayılırlar\n-Öyle bir çocuk tanıdım\nKarşılaşınca başka çocuklarla hızlandı\n\nMinarenin kapısında bir çocuk halkası\nMüezzinle inecektir ölü\nÖlü çağırır çocukları alıştırır camiye\nVe ölüyü eve ulaştıran çocuk\nKutlu çocuktur\nTaşıdığı haberle masum onunla dopdolu ve büyük\nÖlü adı taşıyan çocuklar dönüşlerinde\nŞehri ağırlaştırırlar - Minare yükünü atmış\nYeniden serpilmeye başlamıştır\nSüleyman oğlu hacı izzet evlere\nbir sepet incir gibi dağıldı\nevlere süleyman oğlu hacı izzet\n\nMüezzin kıs kıs gülmektedir\nkasabada evler -bir hacı izzettin varlığını bilmemekten- \nkeder içindedir\n\nnine: kim'ola hacı izzet\nbirazdan halk top gibi patlar\n-kasabalı değil hacı izzet bülbüllüdenmiş \n-oh oh bülbüllüdenmiş \nbütün evlere şimdi büyük\nbüyük bir memnunluk çağlamaktadır" + }, + { + "id": 1228.0, + "title": "Güz Gelmeden", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Sırtında taşıdığın kıl heybe \ndağ rüzgârı ve lor peyniri \ngibi doluysa kır çiçekleriyle \nsesler türkülere dönecektir \nüzünçse ışıklı bir sevince \nDudaklarında özlem türküleri \nve gözlerinin menevşesinde aşk \nçağıldıyorsa çavlanlar gibi \nusulca gir umudun menziline \nhüznü gerilerde bırak \nTürküler paylaşılıyorsa eğer \ndağ rüzgârları paylaşılıyorsa \nsevinç de dahildir buna \nve o zaman bütün bir yaşam \npaylaşılacak kadar güzeldir artık \nHeybendeki kır çiçekleri \nbir yangındır güze doğru \ntutuşturur yüreğinde \nuzak özlemlerin külünü \nhiç beklemediğin bir anda \nGüz gelip de yangın başlamadan \ntutmalısın doğanın yelesinden \nyüreğindeki seher yeli \nvarmalıdır sabah olmadan \ngül bahçesine sevda hevengine" + }, + { + "id": 22955.0, + "title": "Sevginle", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Benim halimden haber sorarsan\nBir cift sözüm var sana,yürekten:\nSevginle girecegim topraga\nSevginle cikacagim topraktan" + }, + { + "id": 105168.0, + "title": "Hazân İle Geçti Gülşeni Bustan (Koşma)", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 6.0, + "poem": "Hazân ile geçti gülşeni bustan\nEyler dertli bülbül zâr garip garip\nHaraba yüz tuttu bezmi gülistan\nAğla şimdengeru var garip garip.\n\nHançeri feleğin ucu ciğerde\nGittikçe artıyor yara bu serde\nDiyarı gurbette tutuldum derde\nGel tabip yaramı sar garip garip.\n\nEmrah bizim elin gonca gülleri\nAçılmıştır öter dost bülbülleri\nBen sefil sergerdan gurbet elleri\nGezeyim bir zaman yâr garip garip." + }, + { + "id": 57714.0, + "title": "Unuttuk", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Alp-Eren Gaziler, ulu sultanlar\nEğlenceye daldık… Unuttuk sizi.\nBin yıldır toprakta uyuyan canlar\nTelevizyon aldık... Unuttuk sizi.\n\nEy Hazreti Ahmed Yesevî Hoca! \nDedem Korkut adlı mübarek koca, \nZemzemi lağıma eyledik boca\nAvrupalı olduk... Unuttuk sizi.\n\nÇağrı bey, Alpaslan, cümle erenler\nCennet bahçesinde çiçek derenler\nAllah rızasına gönül verenler\nArasat'ta kaldık... Unuttuk sizi.\n\nMevlâna çalgıda oyunda gitti\nHacı Bektaş cemde, ayinde gitti\nYunus her derenin suyunda gitti\nPartilere dolduk... Unuttuk sizi.\n\nAk Şemsettin ak sevginin dışında\nŞanlı Fatih gök sevginin dışında\nBizim sevgi hak sevginin dışında\nKüfrü nimet bildik... Unuttuk sizi.\n\nLâkabı muhteşem, adı Süleyman, \nYavuz Sultan Selim, ender kahraman! \nAffet, ulu Hakan Abdülhamit Han\nMemleketi böldük... Unuttuk sizi.\n\nTarihe taht kurup oturan canlar\nÂleme adalet götüren canlar\nÜç kıt'ayı dize getiren canlar\nPrensleri bulduk... Unuttuk sizi.\n\n15 Ocak 1989\n(Yasaklı Rüyalar)" + }, + { + "id": 49784.0, + "title": "Gardiyan", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Akşam oldu yine hapis kitlendi \nDemir perdeleri çekme gardiyan \nNe yar'dan haber var ne mektup salan \nBi de sen belimi bükme gardiyan \n\nBizi seven dostlar şimdi çekildi \nGam tarlama dert kesavet ekildi \nUmuduma yeni fidan dikildi \nKırık dallarımı yakma gardiyan \n\nMahzuni Şerif' im iki yüzlüler \nYaktı yüreğimi bağrım sızılar \nFadimem yol bekler ağlar kuzular \nAt mektubu belim bükme gardiyan" + }, + { + "id": 105170.0, + "title": "Gene Bahar Oldu Açıldı Güller", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 7.0, + "poem": "Gene bahar oldu, açıldı güller\nBülbül-ü şeydalar bağlarda gezer.\nBir saçı Leylâya meyil verenler\nElbet Mecnun olur, dağlarda gezer.\n\nNe sönmez ateştir aşkın ateşi\nGittikçe artırır serde savaşı\nYâr senin aşkından çeşmimin yaşı\nBahar seli gibi çağlar da gezer.\n\nEmrah tek tıfıldan bağrı yanıklar\nBezm-i muhabbete kalbi sadıklar\nMaşukundan cüda düşen âşıklar\nRuz-ü şeb ah eder ağlar da gezer." + }, + { + "id": 66333.0, + "title": "Ben Yürürüm Yana Yana", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben yürürm yana yana\nAşk boyadı beni kana\nNe akîlem ne divâne\nGel gör beni aşk neyledi\n\nGâh eserim yeller gibi\nGâh tozarım yollar gibi\nGâh akarım seller gibi\nGel gör beni aşk neyledi\n\nAkarsularım çağlarım\nDertli ciğerim dağlarım \nŞeyhim anuban ağlarım\nGel gör beni aşk neyledi\n\nYa elim al kaldır beni\nYa vaslına erdir beni\nÇok ağlattın güldür beni\nGel gör beni aşk neyledi\n\nBen yürürüm ilden ile\nŞeyh anarım dilden dile\nGurbette halim kim bile \nGel gör beni aşk neyledi\n\nMecnun oluban yürürüm\nO yâri düşte görürüm\nUyanıp melûl olurum\nGel gör beni aşk neyledi\n\nMiskin Yunus bîçâreyim\nBaştan ayağa yâreyim\nDost ilinden âvâreyim\nGel gör beni aşk neyledi" + }, + { + "id": 56110.0, + "title": "Dağlarda Şarkı Söyle", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Al eline bir değnek\nTırman dağlara, söyle\nŞehir farksız olsun tek\nMukavvadan bir köyle\n\nUzasan göğe ersen\nCücesin şehirde sen\nBir dev olmak istersen\nDağlarda şarkı söyle" + }, + { + "id": 63723.0, + "title": "Sen Sebep", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "korkutma beni\nbu yaşlı başsız kelli felsiz halimle\ngereğinden ziyade güzelsin zaten aklımı çelme\ntakma fikrime aksak ritimler\no havaya ayarlı değil bu yelken bu gemiler\nkimin rastlantısı benim başıma geldi bilinmez\nummandır ıslak aksak girilmez\nkapma kutusunu cahil ömrümün\naçılır da içinden boş bir hayal çıkar seçilmez\n\ndaha bu yağış bir şey değil\nsen bir de acıklı halimi gör\nürkünden derin soyulur farkına varmazsın\nsuda balık nasıl aymayı bilmez\nsu da balık da\nhangi denizin neresindedir ayırmaz\nböyle bir sevmek vardır\nve birçok er mektubunda görülmüştür\n\nyok kadınlara aşık olanların işidir şiir\nkirlidir yakası gömleklerinin\nboyuna boyna fular papyon istemez\nşairin boğazı darboğazdır\nboğazın en inceldiği yerden solur\n\ngülme üstüme kaçacak yerim yok\ngelme yareme yarın veya başka seyir\ntarih tevellüt iklim cetvel yok\n\n\tsaçlarında bulunabilir\n\tbazı kayıp kentlerin\n\tyakışıklı cesetleri\n\tbir ağıta asılı kalır\n\tinfaz gibi\n\tacılı çağların\n\nyeri geldi diye ağlıyorum\nyoksa hiç aklımda yoktu\ngidenler gelirler\nher gece yalnızlığıma\nhalleşir vedalaşırız\nbir merhaba saflığında\nkalanlarda kalmışya aklı gidenlerin\nhep eski haberler arıyorlar\ngünlük taze gazetelerde\nve yalanlar kalanlara kalıyor\nnasılsa gidenler gerçeğin olduğu yerde\n\nsebebim sensin\nbu mürekkep balığı\nbu bukalemun\nbu kalem\nyokluğun\nher şeyi sorduğum hayat\nbeni rahat bırak! \n\nher evin kilerinde toz içinde kitabı\nölülerle konuşma sanatının\ngrev var ansiklopedilerin bazı sayfalarında\nsüresiz olarak açıklamıyorlar\nbazı ideolojileri\nsözlüklerin bazı sapa harflerinde\nişi yavaşlatma eylemi\nbeş saati buluyor anlamak\nbir sözün etnik kökenini\nbütün bunların sebebi sensin\nasla hatırlanmayacak bir rüyanın\nortasında\nelinde derin bir uyku kokusu." + }, + { + "id": 9533.0, + "title": "Tablo", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Ölümü sığdıramaz,\nAkıl daracık koğuk.\nÖlemez, çıldıramaz,\nAğlar boğuk boğuk.\n\nİlaç yarım, şişede,\nKoltuk mahzun, köşede,\nEv halkı telaşede,\nÖlü yerde, sopsoğuk...\n\n(1982)" + }, + { + "id": 50712.0, + "title": "Gönül", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Yaktın yıktın beni böyle\nAman gönül zalim gönül\nKerametin nedir söyle\nEyvah gönül zalim gönül\n\nFelç olmuştan diz istersin\nKör olmuştan göz istersin\nKudurdun mu? Yoksa gönül\nŞubat'ta karpuz istersin\nEyvah gönül canım gönül \n\nBilmem ki neye taparsın\nHem taparsın hem saparsın\nDost edersin düşmanları\nDostu da düşman yaparsın\nEyvah gönül zalim gönül \n\nNettin nettin Mahzuni'yi\nTaşa tuttun Mahzuni'yi\nHaberin yok ama gönül\nHarap ettin Mahzuni'yi\nEyvah eyvah zalim gönül" + }, + { + "id": 1348432.0, + "title": "Söz Ola Kese Savaşı", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz\nSözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz\n\nSöz ola kese savaşı söz ola bitire başı\nSöz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz\n\nKelecilerin pişirgil yaramazını şeşirgil\nSözün us ile düşürgil dimegil çağ ede bir söz\n\nGel ahî ey şehriyâri sözümüzü dinle bâri\nHezâr gevher ü dinârı kara taprağ ede bir söz\n\nKişi bile söz demini demeye sözün kemini\nBu cihân cehennemini sekiz uçmağ ede bir söz\n\nYürü yürü yolun ile gâfil olma bilin ile\nKey sakın ki dilin ile cânına dağ ede bir söz\n\nYûnus imdi söz yatından söyle sözü gayetinden\nKey sakın o şeh katından seni ırağ ede bir söz" + }, + { + "id": 508175.0, + "title": "Hak Kendi Nurundan Övmüş Yaratmış", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Hak kendi nurundan övmüş yaratmış,\nPadişah eylemiş ilin üstüne..\nGördüm cemalini selavat verdim,\nSokulmuş civalar serin üstüne\n\nVallahi Kur'an'dır senin yüzlerin\nYasin-i Şeriftir iki gözlerin\n(İnna Fetahna) dır senin sözlerin,\n(Veddullah) inmiştir dilin üstüne\n\nKirpiklerin üstüne benler dizilir\nİkrarından dönen Hakk'tan üzülür\nAk göğsün üstüne (Tebbet) yazılır\n(Vesşems) ,inmiştir kolun üstüne\n\nSeyyid Nesimi'dir şem'in çırsı,\n(Errahman) dır iki kaşın arası,\nGüzel Besmeleyle Elham Süresi\nElif Lam inmiştir Kaddin üstüne.." + }, + { + "id": 1794972.0, + "title": "Dikilitaşlar'a", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 5.0, + "poem": "balkonlar bir suya açılır sözgelişi bu iyidir\nbir ağustos terlemesine karşı sözgelişi su iyidir\n\nyankılanır bütün yanılgıları geçmişlerin\nbuna karşı sözgelişi öğle uykusu iyidir\n\nkentlerin yani düzenin geliştirilir bir sevdası\noysa biliriz ne şu iyidir ne bu iyidir\n\nkarşılarım bir yanlış akşamı bir otobüs durağında\nbir kadının paltosu bir adamın arzusu iyidir\n\nneyi değiştirir arzuların yerli yerinde olması\nkalkmak iyidir, taşmak iyidir, akarsu iyidir\n\ney direnmek, korkmamak, göllere göllere git\noralardan anlarsın kemerler ve akarsu iyidir" + }, + { + "id": 55114.0, + "title": "Kor Düşseydi", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 7.0, + "poem": "Kor düşseydi keşke yüreğime, \nBu yine anlaşılır olurdu.\nİçimde suyu kesilmiş bir fıskiye, \nBirdenbire buruşup soldu.\n\nHoşçakal diyebildim güçlükle, \nSesimi iğneden geçirerek.\nDönüp arkama yürüdüm, \nAdım adım gittikçe küçülerek.\n\nSen bana bir gurbet sundun, \nBuğulu çocuk gözlerinle.\nÖpüp başıma koydum, \nSevginin solgun güzelliğiyle." + }, + { + "id": 5139.0, + "title": "Ecel", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Yetişir boğuştuğum gece gündüz ecelle;\nAllah Rahim ve Rahman, Allah Aziz ve Celle..." + }, + { + "id": 100558.0, + "title": "Kurallar", + "poet": "Halil Cibran", + "rating": 7.0, + "poem": "Sonra bir avukat, 'Bize kurallardan bahset...' dedi.\n\nVe o cevap verdi:\n\n'Siz kurallar koymayi çok seversiniz, \nAma kurallari bozmayi daha çok seversiniz.\n\nTipki okyanus kiyisinda sabirla kumdan kuleler yapan, \nsonra da kahkahalarla onlari deviren çocuklar gibi.\n\nAncak siz kumdan kulelerinizi yaratirken, okyanus\nkiyiya kum tasimaya devam eder.\n\nVe siz onlari yerle bir ederken, okyanus da sizinle birlikte güler.\n\nGerçekten de okyanus, daima masum olanla beraber güler.\n\nFakat yasami bir okyanus ve insanlarin koydugu kurallari kumdan\nkuleler olarak görmeyen kisiler için ne diyebiliriz? \n\nOnlar için yasam bir kaya, ve kanun bu kayayi kendi isteklerine göre\noyup sekillendirmek için kullanacaklari bir keski gibidir.\n\nDanscilardan nefret eden yeteneksiz biri için ne diyebiliriz? \n\nVeya boyundurugundan hosnut olup, ormanindaki geyigi basibos\nbir serseri olarak yargilayan bir öküz için? \n\nPeki, derisini dökemedigi için, digerlerini çiplak ve ahlaksiz\nolarak niteleyen yasli bir sürüngene ne demeli? \n\nVeya bir dügün sölenine erkenden gelen, iyice karnini doyurduktan\nve yorulduktan sonra, yemekleri ve eglenceyi kötüleyen biri için? \n\nBunlar hakkinda söyleyebilecegim tek sey, hepsinin günes isigi\naltinda olduklari halde, Günes'e sirtlarini dönmüs olduklaridir.\n\nOnlar salt kendi gölgelerini görebilirler ve bu gölgeler, onlarin kanunlari \nolur.\n\nVe onlar için Günes, bir gölge yaraticisindan baska ne olabilir ki? \n\nVe onlar için kurallara uymak, baslarini yere egip, toprak üzerindeki\ngölgelerini izlemekten baska bir sey degildir.\n\nAncak yüzünü Günes'e çevirmis olanlarinizi, toprak üzerine\nçizilmis imajlar durdurabilir mi? \n\nEger rüzgarla yolculuk ediyorsaniz, hangi rüzgar gülü yönünüzü çizebilir? \n\nEger boyundurugunuzu kirarsaniz, ama baska birinin hücresinin\nkapisinda degil, hangi kanun sizi sinirlayabilir? \n\nVe eger dansederseniz, ama baska birinin zincirlerine takilip\nsendelemeden, hangi kanun sizi korkutabilir? \n\nOrphalese halki, davulun sesini bogabilir, bir lirin tellerini\ngevsetebilirsiniz, ama bir tarla kusuna sarki söylememesi\niçinkim emir verebilir ki? '" + }, + { + "id": 28440.0, + "title": "Çocuk ve Ağaç", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Çocuk, çok sevdi ağacı...\nVerirdi ona, her kış\nÇiçekleri olaydı! \n\nAğaç, çok sevdi çoçuğu...\nÖperdi altın saçlarından\nDudakları olaydı! \n\nVe ona öptürmek için,\nEğilirdi yerlere kadar; \nYanakları olaydı! \n\nDökerdi önüne hepsini\nGümüşten, altından, sedeften\nOyuncakları olaydı! \n\nVe çoçuk gittikten sonra,\nBöyle kalır mıydı ağaç? \nNe olurdu onun da\nBacakları olaydı,\nAyakları olaydı!" + }, + { + "id": 47733.0, + "title": "Para Deyince", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Dünya pazarını dolaştım durdum\nDikenler gül oldu para deyince\nYıllanmış nefretler bir anda bitti\nAteşler kül oldu para deyince\n\nOrtada ne engel ne dağlar kaldı\nNe aşılmaz yollar ne çöller kaldı\nÖfkenin yerini alkışlar aldı\nDüşmanlar dost oldu para deyince\n\nBir eski masalmış şeref itibar\nBöyle bir düşman ne işe yarar\nGördüm ki herşeyin bir fiyatı var\nKrallar kul oldu para deyince." + }, + { + "id": 706261.0, + "title": "Kartel Medya", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Vıcık vıcık çamura 'mermer' der kartel medya\nBaltalı oduncuya 'berber' der kartel medya\nHer gün bir kamuoyu yalanını uçurur\nHalkın sevmediğine 'Server' der kartel medya..\n\n03.04.2007/Vakit" + }, + { + "id": 116519.0, + "title": "Men Aref Sırrını Kardaş", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Men aref sırrını kardaş\nBildim sanma bilemedln\nÖlmeden öl şu dünyada\nÖldüm sanma ölemedin\n\nGöçmeden dar-ı fenadan\nSamanı ayır daneden\nKuş gibi iki kez anadan\nGeldim sanma gelemedin\n\nBoz bazınan kaz kazınan\nVaz vazınan vız vızınan\nBeş vakti bir niyazınan\nKıldım sanma kılamadın\n\nGerek gücen gerek kakı\nGerek Dürr-i Meknun oku\nSen bu amel ile Hakk'ı\nBuldum sanma bulamadın\n\nMürşit bir ince elektir\nOndan elenmek gerektir\nBenlik bir dipsiz külektir\nDoldum sanma dolamadın\n\nPir Sultan Abdal'ım pirdir\nİkrarına duran erdir\nCümle sırra aklın erdir\nErdim sanma eremedin" + }, + { + "id": 494639.0, + "title": "Erenler Şahtan Gelirler", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 6.0, + "poem": "Erenler Şah'tan gelirler\nAli derler Pirimize\nİmamların kullarıyız\nMünkür ermez sırrımıza\n\nPirimiz Kırıklar,Yediler\nBu yolu onlar kurdular\nBizede böyle dediler\nKanarsan ikrarımıza\n\nMuhip mürşidine uydu\nArif olan hisse duydu\nMünafıklar nice kıydı\nTiğ çektiler Pirimize\n\nBildik aslımızdır Adem\nKısmetimiz verdi Hüdam\nHalifeler bastı kadem\nTaç vurdular serimze\n\nAteş yanar kazan çoşar\nDalğalanır boydan aşar\nŞulesi aleme düşer\nBakın bizim nurumuza\n\nNesimi sözünü pişir \nÖzüne muhabbet düşür\nBezirğanlar gevher taşır\nGüne gün şarımıza" + }, + { + "id": 56644.0, + "title": "Alçıdan Heykel", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Tanıştığım günden beri enginle\nBir taşın üstünde hayale daldım.\nBulacaksın koymuş gibi elinle, \nBen nerde doğmuşsam o yerde kaldım.\n\nKimi esti başucumdan yel gibi, \nKimi sızdı bir toprağa sel gibi...\nYalnız ben, alçıdan bir heykel gibi\nSonsuzluğu dinlemekten tat aldım.\n\nSes topladım, renk topladım derinden, \nGeniş his ve hayal bahçelerinden...\nFakat artık en görünmez yerinden, \nYaralanmış bir kap gibi boşaldım." + }, + { + "id": 104963.0, + "title": "Yardan Ayrıldım", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Hey ağalar böyle m'olur\nHali yardan ayrılanın\nİner ummana dökülür\nSeli yardan ayrılanın\n\nGökte turnalar çekilir\nİner yerlere dökülür\nOnbeş yaşında bükülür\nBeli yardan ayrılanın\n\nTurnalar havadan geçer\nMah yüzlere nurlar saçar\nAh ile vah ile geçer\nGünü yardan ayrılanın\n\nGül dikensiz bitmez imiş\nBülbül gülsüz ötmez imiş\nİşe güce yetmez imiş\nEli yardan ayrılanın\n\nKaracaoğlan geçmez dilek\nAteş aldı yandı yürek\nSağ yanında hazır gerek\nSalı yardan ayrılanın" + }, + { + "id": null, + "title": "Dışarıda Üşüyen Haziran Kalbimde Hazan", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Uygarlık ve barbarlık kardeştir.”\n -Havel-\n\nDünya sığmıyor insana Havel,\nyüzlerdeki, yüreklerdeki maske,\nparada kir, suda klor, havada nem,\nyüksek borsa, alçak basınç\nve kanun hükmünde ihanetler, sahtekâr jestler.\n\n/İnsan, sığmıyor insana Havel! /\n\nVe her şey:\nŞey! \nMesela o takvimler, o günler \nher biri şimdi kim bilir neredeler? \nYalancıdır aynalara gülümseyen o muhteşem gençlikler; \nbir yaz yağmuru gibi çabucak geçecekler.\nBize kalan kurt kapanı sözleşmeler\nve iş akdi kıvamında morarmış evlilikler.\n\nOysa insanı büyüten yalnızlık mıdır Havel? \n\nBiz bu kentlerde,\nbu ömürlerin gecelerinde çürüsek bile,\nşimdi eski dağlarda vakur bir şafak yırtılmaktadır\nve dışarıda üşüyen bir haziran; \nkalbimde yılların tufanından artık bir hazan. \n\n (Kalbimde hazan\nve şairdir elbet\nsözcüklere rus ruleti oynatıp yazan!)\n\nDışarıda üşüyen bir Haziran.\nKanımda nikotin cehennemi; \nKısa kibrit, uzun duman:Yaan! \nYine yaan… Yine yaaaan! \nYan ki yangınlar bile yansın; \n haklıdır içindeki abdal bırak ağlasın...\n\nBırak ağlasın, artık gündüzlerin ışığında aşk,\ngecelerin sularında yakamozlar yok\nve kuşlar konsun diye gerilmiyor balkonlara\nçamaşır ipleri; \nduyuyorsun işte şiir de yazıyorlarmış iğfal şebekeleri! \n\nDışarıda üşüyen bir Haziran.\nDışarıda aşksız aşk, Aids, Hepatit b,\ndışarıda hormonlu sevinçler, kokmayan güller.\n Dışarıda dostluğun, puştluğun kolunda gülümsemesi; \nama öğrendim karanlıklardan ışık destelemeyi\nve baka baka irkilmiş gözlerine hayatın:\nİnatla…İnatla gülümsemeyi; \nöğrendim içimdeki abdalı hünerle gizlemeyi...\n\n (Herkes fanusuna asmış kendini; \nbu yüzden beklemiyorum farklı kıyametleri...)\n\nD ı ş a r ı d a ü ş ü y e n b i r H a z i r a n.\nD ı ş a r ı d a ö l d ü i n s a n.\nÖ l d ü i n s a n…\nH i ç b i r k i t a b a y a k ı ş m a d a n! \n\nBen de yaza yaza çürütüp dünlerimi; \nher gün bu cehennemden çalıyorum kendimi…\n\nBu yüzden her şey:\nŞey! \nHavada hava, günlerinde gün, evlerde sarmısak soğan; \nhepsi bu işte basit, olağan.\nHer şey şey’dir; \ninandıklarımızdır belki de yalan.\nAbarttığımızdır,\nkül’dür herkesin payına kalan..." + }, + { + "id": 1475474.0, + "title": "Hz Mevlana", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Kişinin değeri nedir? \n- Aradığı şeydir! \n\nEğer sen can konağını arıyorsan bil ki sen cansın.\nEğer bir lokma ekmek peşinde koşuyorsan sen bir ekmeksin.\nBu gizli bu nükteli sözün manasına akıl erdirirsen anlarsın ki\nAradığın ancak sensin sen.\n\nMadendeki inciyi aradıkça madensin.\nEkmek lokmasına heves ettikçe ekmeksin.\nŞu kapalı sözü anlarsan anlarsın her şeyi; \nNeyi arıyorsun sen osun.\n\nSenin canın içinde bir can var o canı ara! \nBeden dağının içinde mücevher var o mücevherin madenini ara! \nA yürüyüp giden sufi gücün yeterse ara; \nAma dışarıda değil aradığını kendinde ara." + }, + { + "id": 60727.0, + "title": "Bakışların", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir bakışın kudreti bin lisanda yoktur\nBir bakış bazen şifa bazen zehirli oktur...\n\nBir bakış bir aşığa neler neler anlatır\nBir bakış bir aşığı saatlerce ağlatır.\n\nBir bakış bir aşığı aşkından emin eder\nSevişenler daima gözlerle yemin eder..." + }, + { + "id": 701024.0, + "title": "Asker Duası", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 9.0, + "poem": "Elimde tüfenk, gönlümde iman,\nDileğim iki: Din ile vatan...\nOcağım ordu, büyüğüm Sultan,\nSultan'a imdâd eyle Yârabbi! \nÖmrünü müzdâd eyle Yârabbi! \n\nYolumuz gaza, sonu şehâdet,\nDinimiz ister sıdk ile hizmet,\nAnamız vatan, babamız millet,\nVatanı ma'mur eyle Yârabbi! \nMilleti mesrur eyle Yârabbi! \n\nSancağım tevhid, bayrağım hilâl,\nBirisi yeşil, ötekisi al,\nİslâm'a acı, düşmandan öc al,\nİslâm'ı âbâd eyle Yârabbi! \nDüşmanı berbâd eyle Yârabbi! \n\nKumandan, zabit, babalarımız.\nÇavuş, onbaşı, ağalarımız.\nSıra ve saygı, yasalarımız.\nOrduyu düzgün eyle Yârabbi! \nSancağı üstün eyle Yârabbi! \n\nCenk meydanında nice koç yiğid,\nDin ve yurd için oldular şehid,\nOcağı tütsün, sönmesin ümid,\nŞehidi mahzun etme Yârabbi! \nSoyunu zebun etme Yârabbi!" + }, + { + "id": 2112515.0, + "title": "Mutlu Yıllar", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 9.0, + "poem": "Bu gün dünyayı istediğin bir renge boya\nRengârenk batan günü al karşına\nBir renk, de kendinden kat\nÇocuklar gibi saf, temiz ve berrak\nKapat gözlerini bir hikâye yarat\nVazgeçme hissedilir biraz, da sıcaklığını kat\nKalbinde, ki elleri bırakma sıkıca tut\nÇünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt\nYalnızlığın saltanatını sür, sür ama\nBirikmiş sevginden, herkese bir parça ver\nBir tebrik, bir arama bin umuttur insana\nMutlu yıllar, mutlu yıllar sana." + }, + { + "id": 58915.0, + "title": "Üzere", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Diyelimki yağmura tutuldun bir gün \nBardaktan boşalırcasına yağıyor mübarek, \nÖbür yanda güneş kendi keyfinde \nNe de olsa yaz yağmuru \nPırıl pırıl düşüyor damlalar \nEteklerin uça uça bir koşudur kopardın \nDar attın kendini karşı evin sundurmasına \nIşte o evin kapısında bulacaksın beni \n\nDiyelim için çekti bir sabah vakti \nErkenden denize gireyim dedin \nKulaç attıkça sen \npatiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan \nege denizi bu efendi deniz \nSeslenmiyor \nDerken bi dibe dalayım diyorsun \nİçine çil çil koşuşan balıklar \nLapinalar gümüşler var ya \nEylim eylim salınan yosunlar \nOnların arasında bulacaksın beni \n\nDiyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya \nÇakmak çakmak gözleri \nMeydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı \nHerkes orda sen ordasın \nHerif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından \nYürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim \nÖzgürlüğe mutluluğa doğru \nHer işin başında sevgi diyor \nGözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili \nBi de başını çeviriyorsun ki \nBen varım" + }, + { + "id": 40246.0, + "title": "At", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Anlat bize yürüyüşün güzelliğini\nkoşunun rüzgarını, köpüren yeleyi\ntoynakların kızgın kıvılcımlarını\n\nKişneyen bir tayın sevincini anlat\nöfkeyi ve sağırındaki mahmuz yarasını\nMasallardaki şehzadeleri anlat bize\n\nAvradın ve silahın kardeşisin ya\nfeodalın töresini anlat biraz da\nve terkinde karçırdığın kızları\n\nDağları anlat bize, eşkiya gecelerini\nölümleri ölümsüzlükleri anlat bize\nsonra tahta'dan tunca dönüşünü\n\nSenki hepsini görüp yaşayansın" + }, + { + "id": 1648044.0, + "title": "Şekiller", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "karanlık basmadan ovalarıma\nkainatın duru illetsiz aydınlıkları\nkatılaşırken çocuk ruhlarında\nkaranlık basmadan kararmadan taşıtlar\n\net kemik taşıtı tam da\nmayalanmış yüreğimin hamuru\nve ne yakıp kavuran\nyaklaştırmayan kalıplara\nhiçbir daraban olmadan\nziynetli topraklara da\nyanardağ akıntısı yer cazibesine mermut akan lav\nkatiyeti heybetiyle\nakıp\ndağ'la terbiyeli bir insan eli olan elinle şekillenmeye hazırken\nNEREDE BULABİLSEM SENİ\nyetişip dizüstü düşebilsem eteklerine\n\nkaranlık basmadan\ndünyayı kapatan karanlık\nelimizde kılınç\nben ince işler ustası musa\nkardeşim ya ki heybem\ndeğişince kubbeli evim\ngirdabım -\ntövbem\nkapımın önünde akan ırmak\nen zengin denizcisi incilerin -\nuzak şarklara yollanan elçilerin\n\nkelimeler\nokyanusla yarenliğe dalıp\nçoluk çocuğu unutacak kadar bol ve bereketli\nbinlerce yılçün kurulmuş\nbir zemberek içimizde\nağzımıza boşalttı onca sözden\nbirinin heybeti ve lezzetinden\ndamağımız çatlamakta\n\nya ani karanlık\n'inanana rahmet\ninaçsıza esef' olan\n\n(hiçistanda\nbir rüzgar belirmiş\nkulağımıza gelir\nbir ey muhalif rüzgar ki oyropeiş örneği\nhafifçe terli bedenin krondeli\ngöz dikmiş duyduk ki\nmeni yataklarına bile) \n\n/japonya büyür büyür bir gün\ntoprağını denize yayarak\npeygamber sözüne ordan hizmet olur/\n\nkucak açanlar kadar geniş istekli\ngöçüp gelenler kadar hafif\naz'la doyan yük olmadan\n\nve başlar\nkimin yüreği daha yüce yarışı\n\nmusa kardeşim ağlamaktan mı\nokumaktan mı az uyumaktan mı\nkan gölü gözlerin\n\nher an karanlığını giyinecek gibisin\nne kadar uzun sürüyor\nta içinden gözlerine gelmesi dikkatin\n\nkarnın ne kadar küçük ve içerde\nince belin\nfazla kabarık değil kemiklerinden etlerin\nbiliyorum ancak sen\nbu kadar yetindikçe ve ekmeği\nböyle mübarek tuttukça\ndoyar karnı çinin hindistanın amerikanın\nsen olabilirsin çaresi\n\nsu içinde\nsusuzluk hissinden ölen kimselerin\n\nmusa kardeşim haya'dan mı\nboyuna posuna güzelliğine rağmen\nhafifçe kıvrık omuzların\nhafifçe eğik başın\nhele terazi tutuşun\nzarif\nsapasağlam\nve artık\nen insansız çölde\ntek başına kalsa bile\neğilmezken adalen bile\nyine de\nbir nebzesini tutsa yüreğindeki tartarkenki dikkatin\nikiye yarılır bir su aygırı\n\nve çocuklar tuz yalarken çocuk avuçlarından\nNEREDE BULABİLSEM SENİ\nbaba bıçağını ağır ağır çekerken\nYETİŞİP\nana dalgın ve su dibinde yürür gibi\nDİZÜSTÜ DÜŞSEM ETEKLERİNE\n\nana dalgın ve su dibinde yürür gibi\nüzüm tiyekleri ceylan dolu etekleri\n\n1\n\nçocuklar\nkurtulamazlar yanaklarına konan yaradan\nolmadık anda bırakılırlar\nsonra\nnice sonra\nhatta bazen karanlıklarına uzanırken kadar sonra\nüzerinde gözyaşı izleri\nsenelerin izleri ile yol yol kalmış yanakları\nmahzun yayılır\nancak görünür güzel dişleri\n\nve 'kuşlar da kaderle uçar'" + }, + { + "id": 83996.0, + "title": "Ben Bir Yıldızım", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben bir yıldızım yıldızlar ortasında, \nSağa bakarım, sola bakarım, eyvah, \nYapayalnızım yıldızlar ortasında.\nBir bitmez düzelikte akşamla sabah.\n\nAlabildiğine bana vermişler, “al! ”\nDayanılmaz boşluğuyla bu evreni\n“Bu gerçek, bunu al! Bu düş, bunu da al! ”\nNe ki varsa, bana yazılmış nedeni.\n\nMutluyum, bu güzel, bu tek yıldızlıkta; \nMilyonlarca sunu, adak sana, tanrım! \nAma kalbim çatlayacak yalnızlıkta, \nHiç olmazsa bir ayna ver bana, tanrım!" + }, + { + "id": 44195.0, + "title": "Gurbette Renkler", + "poet": "Kemalettin Kamu", + "rating": 8.0, + "poem": "Doğuda kırmızı, batıda turunç, \nYanık bir yörüğü andıran bu tunç, \nŞu renk aleminde ne yok ki bizden, \nMavi: Marmara'dan, mor: Akdeniz'den! \n\nYeşil bir köşedir bana Bursa'dan, \nKara: Erciyes'in yarları gibi, \nSarıda güzü var Uzunyayla'nın\nBeyaz: Erzurum'un karları gibi" + }, + { + "id": 9900.0, + "title": "Sevgilim Ben Şimdi", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim \nElimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara \nHayatımız geçiyor gözlerimin önünden \nÇıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz \n''Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz''. \nÇiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere \nO gülün yüzü gülmüyor sensiz \nO köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı \nHepten hüzünlü bu günlerde \nGür ve çoşkun bir günışığı dadanmış pencereye \nMasada tabaklar neşesiz \nKoridor ıssız \nBanyoda havlular yalnız \nMutfak dersen - derbeder ve pis \nÇiti orda duruyor, ekmek kutusu boş \nVantilatör soluksuz \nHalılar tozlu \nGiysilerim gardropda ve şurda burda \nMemo'nun oyuncak sepeti uykularda \nMavi gece lambası hevessiz \nKapı diyor ki açın beni kapayın beni \nPerdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi \nRadyo desen sessiz \nTabure sandalyalardan çekiniyor \nKüçük oda karanlık ve ıssız \nHer şey seni bekliyor her şey gelmeni \nİçeri girmeni \nSenin elinin değmesini \nGözünün dokunmasını \nVe her şey tekrarlıyor \nSeni nice sevdiğimi\n." + }, + { + "id": 50704.0, + "title": "Deli Deli", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Sizin göçler bu illerden\nGitti artık gelme deli deli\nÇadır yerinizde otlar\nBitti artık gelme deli deli\n\nBulunmaz kahrını çeken\nBulunmaz yüzüne bakan\nBülbül başka dalda mekan\nTuttu artık gelme deli deli\n\nBerçenek uzun yazılılar\nOrada rüzgar sızılar\nMor koyunlar dört kuzular\nGitti artık gelme deli deli\n\nBulunmaz Mahzuni sesi\nYoktur yalanda hevesi\nSon yolda ümit gemisi\nBattı artık gelme deli deli." + }, + { + "id": 27716.0, + "title": "Derviş Yunus", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Tabtuk dergahından feyizler alan, \nYanan Yunus idi,o derviş Yunus... \nGönlünü derya,ummanlara salan, \nDalan Yunus idi,o derviş Yunus... \n*** \nGezer idi; iki Arşı alayı, \nSevgi ile yoğururdu mayayı, \nBarış, Hoşgörü bir edip davayı, \nBulan Yunus idi,O derviş Yunus \n*** \nYetmiş üçe hep, bir nazar eyleyen, \nHerdem Hakkı hakikatı söyleyen , \nAşk elinden kendin heder eyleyen, \nKanan Yunus idi, o dervişYunus ... \n*** \nO bilmezdi kin ile kem hiddeti, \nDiler idi;Kahhar Haktan mededi, \nŞu fani dünyaya mehil vermedi, \nCanan Yunus idi,O derviş Yunus. \n*** \n\nAşık Çağlari \nAmsterdam - Hollanda" + }, + { + "id": 47778.0, + "title": "Sorun Nedir Beyler?", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 9.0, + "poem": "servis berbattı\nbellboy ise devamlı yanlış zamanda\nhavlu getirmeye devam etti.\nsarhoştum, sonunda kafasına bir\nşaplak attım.\nküçük bir adamdı, yere bir Ekim\nyaprağı gibi düştü, \nolan olmuştu, \naynasızlar geldiğinde\nkoltuğu kapıya dayamıştım bile\nzinciride çekmiştim, \nBrahms'ın Birinci Senfonisi çalıyordu\nelimide büyük annem yaşındaki bir karının\ng.tüne sokmuştum\nsonunda kahrolası kapıyı kırdılar, \nkoltuğu bir kenara ittiler; \nçığlık çığlığa olan karıya bir tokat attım\nve sonra dönüp sordum, \nsorun nedir, beyler? \ndaha henüz traş olmamış bir genç elindeki sopayı\nkafama indirmiş olmalı\nsabah hapisanenin hastanesindeydim\nyatağıma zincirlenmiştim\nve hava çok sıcaktı, \nter şuursuzca çarşafa akıyordu, \nbana bir sürü aptalca sorular sordular\nişe geç kalacağımı biliyordum, \nbu benim canımı çok sıkıyordu." + }, + { + "id": 46388.0, + "title": "Donlara Destan", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Don deyip de geçmeyelim\nHepimizin iyi kötü bir donu var\nYünlüsü pamuklusu\nİpeklisi naylonu var\n\nAyşe hanımınki fıstıki yeşil\nDurur yaprak misali tende\nFatma hanımınki patiskadan\nRengi havai pembe\n\nMühendisin karısı\nNaylon donu tercih eder\nAyak ayak üstüne atıp\nKomşulara caka satar\n\nMühendis beyi sorarsanız\nÇifte don giyiyor kışın\nZırh gibi kalkan gibi bir şey\nVallahi işlemez kurşun\n\nSiyatiği var Fitnat hanımın\nUzundur fanila donu\nZehra kadının ki bohça gibi\nYamalıdır her yanı\n\nLeman hanımefendinin ise\nKâh mavi kâh gül kurusu renkli\nHepsi de avuç içi kadar\nKenarları işlemeli ipekli\n\nYa altın dişli Pakize hanımın donu\nBir gören bir şiir yazar\nAyıptır söylemesi\nPakize hanım donsuz gezer" + }, + { + "id": 96600.0, + "title": "Girdapta Bir Can", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yâd elden yanıma çağırdım seni \nGelmek istiyorsun, bırakmıyorlar. \nRüyada, mektupta, albümde beni \nBulmak istiyorsun, bırakmıyorlar. \n\nUmutlar hayaldir, acılar gerçek \nÇileye mahkûmsun, kim ne bilecek \nYa bir kuru selâm, ya bir top çicek \nSalmak istiyorsun, bırakmıyorlar. \n\nOtuz yıl ağladın hep yana yana \n'Yeter, yazık' diyen olmadı sana \nVefasız dostluğa, kalleş zamana \nGülmek istiyorsun, bırakmıyorlar. \n\n'Çalış' derler, ayak bağlı, el bağlı \n'Konuş' derler, dudak bağlı, dil bağlı \n'Kalk git' derler, kapı bağlı, yol bağlı \nKalmak istiyorsun, bırakmıyorlar. \n\nAydınlık ararsın her gün, her yerde \nÇekerler önüne yedi kat perde \nZulüm kimden gelir, adalet nerde? \nBilmek istiyorsun, bırakmıyorlar. \n\nYıllar boyu uykuların bölündü \nUçacakken kanatların yolundu \nHayat hakkın vardı, elden alındı \nÖlmek istiyorsun, bırakmıyorlar.\n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 23339.0, + "title": "Mor Gülüşlü Harami Çıkar Dağlar Başına", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 5.0, + "poem": "bu gelen kainatın en nadide çiçeği\nsaplanır delikanlı yüreğine absızın\ndiken yüzlü atlılar takılar da peşine\nmor gülüşlü harami çıkar dağlar başına\n\nönünde hafif kumral perdeler dalgalanır\nona düşen kırmızı elmaların çürüğü\nyüreğini umutla koyar sabır taşına\nmor gülüşlü harami çıkar dağlar başına" + }, + { + "id": 57961.0, + "title": "No: 16", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "kasabın çırağı apo\nonüç ondört yaşlarında\nçıta gibi bir oğlan\nbaktım dolanıyor bizim sokakta\nne lan, dedim, ne arıyorsun? \namca, dedi, üç gilom guşbaşı\ntelefonlan istediler de\n16 numarasından bu sokağın\nyok öyle bir numara...\nönüne düştüm ben de apo'nun\ngerçekten yok öyle bir numara\nondörtlü evi geçtiğinde\nbir yangın yeri çıkıyor sırada\nkarşı komşulara da sorduk, onlar da bilmiyorlar...\nanlaşılan, dedim, hortlaklar matrak geçmiş sizinlen! \nhortlaklar değil ama, dedi bizim hanım\naç kediler telefon etmiştir dükkana, niye olmasın!" + }, + { + "id": 546413.0, + "title": "Tıynetsizlik", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Medya yoncalığında yayılan sıpaların\nGeleceği malumdur, kocaman eşek olmak.\nÜst üste aldıkları ödül ve kupaların\nBedeli dine düşman, patrona uşak olmak.\n\n25.09.2006/Vakit" + }, + { + "id": 99657.0, + "title": "Sanat", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 8.0, + "poem": "Sanmaki ciddiyet ile sarfederim sanatımı\nNey elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir\nBezmi meyde sühefanın saza meftun oluşu\nNazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir" + }, + { + "id": 42063.0, + "title": "Aşk Hikayesi", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Başımdan bir kova sevda döküldü\nIslanmadım, üşümedim, yandım oy! \nİplik iplik damarlarım söküldü\nKurşun yemiş güvercine döndüm oy! \n\nYağmur yorgan oldu, döşek kar bana\nAnladım ki kendi gönlüm dar bana\nAlev dolu bardakları yâr bana\nSunuverdi içtim içtim kandım oy! \n\nSevgi ektim, naz biçmeye çalıştım\nNe zamana, ne kendime alıştım\nKırk senede yedi hasret bölüştüm\nYedi dünya bana düştü sandım oy! \n\nGönül şahinimi yordum gerçeğe\nSonsuzda yüzümü sürdüm gerçeğe\nTeselliden kanat kırdım gerçeğe\nTecellinin sinesine kondum oy! \n\n(Yasaklı Rüyalar)" + }, + { + "id": 23425.0, + "title": "Bu Dünya Kimin Dünyası?", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yol üstünde biten çalı\nBu dünya kimin dünyası? \nAk çiçekli ayva dalı\nBu dünya kimin dünyası? \n\nGediklerde esen poyraz,\nYaprakları dalda koymaz\nGözler doysa gönül doymaz\nBu dünya kimin dünyası? \n\nHer gün eski her gün yeni\nTükenmez gidip geleni\nCan evimden vurdu beni\nBu dünya kimin dünyası? \n\nKar yağar kaybolur izler\nHer nakış bin bir sır gizler\nUfuklara dalan gözler\nBu dünya kimin dünyası? \n\nTüm nimetler talan talan..\nHızır bekler darda kalan.\nVarı yalan, yoğu yalan\nBu dünya kimin dünyası? \n\nToprak basar kucağına\nGüneş çeker sıcağına\nAtar derdin ocağına...\nBu dünya kimin dünyası? \n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 23315.0, + "title": "Dev Kadın", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 6.0, + "poem": "Doğa'nın o güçlü ve yaratıcı özünden \nHer gün azman çocuklar boy gösteren çağında, \nDev bir kadın yayında yaşamak isterdim ben, \nKösnük bir kedi gibi bir sultan ayağında. \nİsterdim o canla tenin açtığını görmek, \nGeliştiğini ürkünç oyunlarla başıboş; \n\nGözlerinde yüzen ıslak sislerde o yürek \nBilmek isterdim içten bir alev saklar mı, loş; \nGörkemli bedeninde dolaşmak döne döne, \ndev gibi dizlerinin tırmanmak eğilimine, \nVe dokunan güneşler yazır, sıcak mı sıcak, \nSerdiği zaman onu kırlara yorgun argın, \natıp göğüslerinin gölgesinde uyumak \nErinçli bir köy gibi eteğinde bir dağın. \n\nTek isteğim şimdi, bir gece \nulaştık mı zevk saatına, \nVücudunun saltanatına \nDoğru tırmanmak sinsice, \nBir yara açıp geniş, derin \nO şaşırakalmış böğrüne, \nAcı vermek için göğsüne, \nŞen tenini incitmek için, \nVe, ne estiren tat, değil mi, \nYavrum! o en güzel, en parlak \nYeni dudaklardan akıtmak, \nAşılamak sana zehrimi!" + }, + { + "id": null, + "title": "Buğulu Atlas", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Bir şiirde, bir satır saklayabilir başka bir satırı\nNasıl ki bir kavşakta bir tren belki örter bir treni\n...\nAşkta, başka bir sitem saklayabilir bir sitem\nve küçük bir serzenişte, koskoca bir şikayet gizlidir belki\nBir adaletsizlik bir başkasını saklayabilir-bir sömürgeci bir başkasını\nBangır bangır bir kırmızı üniforma bir tane, bir tane daha! ”\n -Kenneth Koch-\n\nGöğünde aç kartalların, atmacaların yarıştığı tenha \nbir atlastan geldim…\nKıyamda, kıyamette namluların kuytu dağlarla öpüştüğü\nbir atlastan.\n \nYılları, yolları, yaşları yok \ngurbet yüzlü adamlardan,\nsur diplerinde bıçaklanan aşklardan…\n \n Yaşamı hiç bilmeden ölümü ezberleyen,\nbadem gözlü, sıtmalı çocuklardan; \nyazgısı uçurum çocuklardan...\n\n Zarif Dicle’de ve asi Fırat’ta,\nsıska keleklerde, kıl çadırlarda\ngüneşe sataşan adamlardan.\n\nMendillerde, halaylarda\ngülüşleri kundaklanan hayatlardan; \nyazgısı uçurum hayatlardan...\n \nDarmadağın yılları hüzne satılmış,\nburunları hızmalı, şarkıları figan,\ndoğurgan ve mübarek kadınlardan; \nyazgısı uçurum kadınlardan...\n\nOrada şarkılara akar katran,\nakar kan...\nOrada ihlâl ve iflah olmaz vata\n\nTarih susarken günahları,\nbıçak sırtında yaşanmış o ah’ları\nve aysız karanlıkları dağ başlarında.\n \nNicesi aylaklığa bağışlanmış, sefil; \nölüme, açlığa sebil.\nKiminin ergen bıyıklarında aşk taslakları.\n \nYa kederiydik kendimizin, \nya bir halkın kaderi; \nya şakağı ya şafağı bir halkın\nnamlular çarmıhında! \n\nÇünkü yok satıyorsa hayat,\nçok satıyordur erk, çok tüfek; \nYok satıyorsa nehirlerimizde şafağın ilk ışıkları,\nçok satıyordur şiddet, nefret, aşiret.\n \n İşte sürüldü şarjöre mermi, indi emniyet,\nkatıldı otuz bine bir daha\nyağmurlu bir sokakta delik deşik bir ceset.\n \nYaşasaydı kendinin kederi olacaktı,\nyaşasaydı belki bir gün torunlarıyla\ndolunaylı gecelerde yıldızlar sayacaktı…\n\nKenger toplarken ellerine diken batan çocuklar,\nbilmezlerdi gözleri bağlanıp kurşunlanan bir aşkın\nhazin bir ünlem bırakacağını hayata.\n Bilmezlerdi bütün melodramların yalan olduğunu\nçekirdek çitlenen eski yazlık sinemalarda.\n\nOnlar hâlâ gülümsüyorlar buğulu bir atlastan.\nAnıları damlıyor fotoğraflardan...\n\nBiz de geçtik o dağlanan ağıtlardan. \nBiz de göçtük kirden, pasaktan, hıncın ışıltısından.\nYakılmış köylerden, kesilmiş kulaklardan, \no kanlı ayinlerden, perişan ormanlardan; \nbiz de geçtik o murdar hayatlardan…\n \nHerkes gidecek elbet bu yavşak zamanlardan; \nbu kan revan, bu iğfâl akşamlardan…\n\n /V e a n t o l s u n k i, \nh i ç b i r k u r ş u n, h i ç b i r ç e l i k,\nh i ç b i r t o p r a k v e h i ç b i r v a t a n,\nd a h a k u t s a l d e ğ i l d i r i n s a n d a n! /" + }, + { + "id": 54788.0, + "title": "Kalbini Bir Issızlığa Emzirirsin", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "İncitir tenini \nKim olursa olsun sevişmek, \nİncitir yüzleri olmayan bedenlerin \nKimsesiz hazları... \nÇarmıha gerilmiş ruhlar \nDöner boşluğun çarkında. \nBir elin burada, bu aşksız zamanlarda, \nBir elin yorgun kalbinde, \nDöner bir gün döner diye beklersin, \nTenini incitmeden kalbinin kapısını açacak el, \nEldeki incetilmiş büyü, sabır, yangın... \nBeklersin, beklersin... \nBeklerken, \nKalbini bir ıssızlığa, umut dolu bir yokluğa emzirirsin..." + }, + { + "id": 2234470.0, + "title": "Değil Mi?", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 9.0, + "poem": "Ulu Tanrım, akıl ermez sırrına,\nBin bir ismi hakta pinhan edersin.\nİçirirsin sabrın peymanesini,\nHikmetini sonra ayân edersin.\n\nGizlenirsin bir nüvenin içinde,\nÂdemin de şeytanın da cinin de,\nHer milletin ayrı ayrı dininde\nŞirke, küfre, raybi bürhan edersin.\n\nAşk olursun, gönlümüzü yakarsın,\nLeyla olur, karşımıza çıkarsın,\nRakip olur canımızı sıkarsın,\nVuslatını bize hicran edersin.\n\nBozuktur düzenin, olmazsın akort,\nTavşana kaç dersin tazıya aport,\nHaham, papaz, hoca ettikçe zart zurt,\nAlay eder güler, isyan edersin.\n\nSen indirdin yere şu dört kitabı,\nAyrı ayrı her birinin hisabı,\nHer bir dinin sensin putu, mihrabı,\nYalanına kendin iman edersin.\n\nZerdüşt olmuş görünmüşsün ateşte,\nBrahmen’in Vişno’sısın güneşte,\nBir parlayış parladın ki Kureyş'te\nMahbubunu zatına şan edersin.\n\nHem goncasın, hem bülbülsün, hem diken,\nHem canansın, hem de çileyi çeken,\nHikmetine defineler açıkken\nSeyyah derviş olur selman dersin.\n\nYok olmadan var olmanın yolu yok,\nKendin gibi seni arayan pek çok,\nHiç şaşırmaz kaderden attığın ok,\nSevdiğini aşka nişan edersin.\n\nÇiftçi olur, öküzünü haylarsın,\nAğa olur, hizmetkârı paylarsın,\nYersin, göksün, yıllar, günler, aylarsın,\nAsırları toplar bir an edersin.\n\nGörünürsün her velide, delide,\nMustafa'da, Avram'da, Pandeli'de,\nBir pıaymuncuk gibi her bir kilide\nHem uyarsın hem de bühtan edersin.\n\nNeşve olur, gizlenirsin şarapta,\nHelal, haram yazılırsın kitapta,\nSevdalarla şu inleyen rebapta,\nŞensin, âşıkları nalan edersin.\n\nZincir olur mecnunları bağlarsın,\nGörür, acır, karşısında ağlarsın,\nİrmak olur dere tepe çağlarsın,\nTufan olur, dehri viran edersin.\n\nBir ot idin, kamış oldun, ney oldun,\nFeryadına karşılık hey hey oldun,\nSu, kök, filiz, asma, üzüm, mey oldun,\nHer katranı bana umman edersin.\n\nÇıban olur, enselerde çıkarsın,\nYanar canın yine kendin sıkarsın.\nKendin yapar, kendin yakar yıkarsın,\nSigortadan ne kâr, ziyan edersin? \n\nBir iraden adam yapar eşeği,\nAzlolurken batar ona döşeği,\nGazabındır şu felaket şimşeği,\nHer nereye çaksan sûzan edersin.\n\nÇıkmayan bir candan umut kesilmez,\nRahmetinden zerre bile eksilmez,\nGözümüzü senden başkası silmez,\nGüldürmeden önce giryan edersin.\n\nŞımartırsın bir sonradan görmeyi,\nÖğretirsin halka çorap örmeyi,\nO çalarken tam gözünden sürmeyi,\nYakalarsın, hapse ferman edersin.\n\nZengin olur kasaları kitlersin,\nFakir düşer garip başın bitlersin,\nDeri, kemik, beden bizi ciltlersin,\nHicranlara canlı divan edersin.\nLanetin mi şu Şeyrı İslam kapısı,\nYedi cehenneme bedel yapısı\nZebanilerde mi bunun tapısı? \nBu çeteyi sen perişan edersin.\n\nDâr-ün Nedve midir şu Dâr-ül-hikme\nSavurdular birbirine çok tekme.\nKuyruğu sakattır, pek hızlı çekme,\nEşeklerle bizi handan edersin.\n\nKudururlar arpalıkla, tiritle,\nGirişirler kafa, göz, yüz, divitle; \nGeğirirler, anırırlar, tecvitle,\nHarf-ı meddi yular, kolan edersin! \n\nFitne için yeter İzmir3li Cüce,\nYelken takar devedeki hörgüce,\nKürek çeker akıntıya her gece,\nBoklu dereye mi kaptan edersin? \n\nNerde olsa başındadır belası,\nHaset, fitne, o firavn’ın Musa’sı,\nCehil, gurur vesaire cabası,\nSakla domuzlara çoban edersin.\n\nSana giren, çıkan nedir be dürzü? \nDersin bana ey Allah'ın öküzü! \nİçirirsin on dört bin okka düzü,\nBeni bulutlarda mihman edersin! \n\nSerserinim, düştüm aşkınla meye,\nNasıl girdin elimdeki şu neye? \nHem seversin beni Neyzen’im deye,\nHem de sarhoş diye destan edersin!" + }, + { + "id": 11215.0, + "title": "Karşılıklar", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "-Yaşıyor muyum,yoksa öldüm mü\n Diye sordu biri ötekine\n-Ben neden yaşadığımı sormaktayım\n Yıllardır kendime\n\n-Beni gerçekten seviyor musun\n Diye sordu ilk yaz kırlangıca\n-Bir gün kendimi öldüreceğim\n Dedi adam yargıca\n\n-Öğleye ne yemek pişireyim\n Diye sordu kadın kocasına\n-Tüm okyanuslarda yüzmek isterdim\n Kahrolası sınırlar olmasa\n\n-Adamı neden öldürdünüz\n Diye sordu yargıç katillere\n-Seviyorum seni ey yaşam\n Bütün hücrelerimle...\n\n(1980)" + }, + { + "id": 6757.0, + "title": "Hayır", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "bu döşeği sen mi serdin elin dert görmesin ana\nana uyuyacağım ninni çağır danalar girsin bostana\nçetin bir yoruk kızı hoyrat murat dağ'ından\nbir papatya getirsin bir gelincik getirsin\nelimden tutsun beni Metristepe'ye götürsün\ngönlümce bir hu diyeyim hısımım Ali Osman'a\nyamacına yöresine rüzgarlı çamlar dikeyim\n\nbu hoşmerimi sen mi ettin eline sağlık ana\nana lokma dökelim aşure kaynatalım\nhayır dağıtalım hayır Ali Osman dayıma\nördüğün bu çorabı sağlıcakla giyiyorsam\ntuzladığın bu ayranı afiyetle içiyorsam\ntuttuğun bu yoğurdu yoğurduğun bu ekmeği\nkaynattığın bu bulguru çalakaşık yiyorsam\netime ve sütüme ineğimin işlikli memelerine\nkabıma kaçağima toprağıma bu benim diyebiliyorsam\nAli Osman dayımın yoksul yüreği bunun bedeli\nMetristepe ğöğüne uğru yıldız uğramaya\nana bu benim yüreğim hısımım Ali Osman'in yüreği" + }, + { + "id": 3711.0, + "title": "Akarsuya Bırakılan Mektup", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 8.0, + "poem": "Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç\nAğaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını\nNeden akşam oluyorum tren kalkınca\nKırlangıçlar birdenbire çekip gidince\nMendiller sallanınca neden tıkanıyorum\nÖyle çok acımasız ki, öyle birdenbire ki\nAz önceki çiçekler nasıl da diken diken\nGitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.\n\nO sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti\nO elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti\nArtık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz\nGünler devlet alacağı, yıllar bir kadehçik buzlu rakı\nOyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı\nKavaklara oklu yürek çizip duran o çakı\nNerde şimdi, nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu\nGitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç." + }, + { + "id": 42499.0, + "title": "Kekeme", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir kekeme bilirim, dolaşır garip garip\nBu şehrin daracık sokaklarında\nKelimeler zincire vurulmuş gibidir\nDudaklarında\n\nNe ismini söyleyebilir doğru dürüst\nNe sevdiğine ilan-ı aşk edebilir\nSormayın neden yalnız yaşadığını\nKusurunu bilir\n\nO güzelim şiirleri hep içinden okur\nBu dert de çekilmez doğrusu\nGüzel söylenilmiş cümlelerle doludur\nBütün uykusu\n\nGünahsız harfler onun nazarında\nBirer siyah heyüla gibidir\nAy ışığında sevgiliye söylenen sözler\nRüya gibidir\n\n'İçince az kekelermiş' diyorlar\nSarhoş gezdiği de hep bu yüzdenmiş\nAma neye yarar? İsmine bir kere\nKekeme denmiş" + }, + { + "id": 19957.0, + "title": "Hazan Bahçeleri", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 8.0, + "poem": "Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden\nGeçtim yine dün eski hazan bahçelerinden\nYorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden\nGeçtim yine dün eski hazan bahçelerinden\n\nSenden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş\nGördüm ki yazın bastığımız otları solmuş\nSon demde bu mevsim gibi benzim de kül olmuş\nGeçtim yine dün eski hazan bahçelerinden" + }, + { + "id": 42504.0, + "title": "Maria Vetsera", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Arşidük Rudolph'un mezarını görünce\nMaria Vetsera'yı düşündüm bütün gece\n\nO talihsiz kahramanları yasak bir aşkın\nMayerling'de bir oda, her yer darmadağın\n\nAşk, çaresizlik ve geceyi yırtan iki kurşun sesi\nTaptaze iki ömrün aynı anda bitmesi\n\nBeyaz çarşaflarda kıpkırmızı kan\nDışarda vahşi bir gece, vahşi ve uluyan\n\nArşidük Rudolph ve halktan bir kadın\nCezası ölüm kadına asil olmamanın\n\nÖlümden sonra da ayrılık, uzak mezarlar\nÖyle bir ayrılık ki sürecek kıyamete kadar\n\nKrallar mezarlığında Rudolph'un mezarı\nKinle ve nefretle sıkılmış avuçları\n\nAçık gözleri hala babasına yalvarıyor\nAçık, mavi gözleri hala sevdiğini arıyor\n\nMaria'nın vücudu şimdi bir kemik yığını\nGeç de olsa öğrenmiş asil olmadığını" + }, + { + "id": 104444.0, + "title": "Üç Derdim Var", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Vara vara vardım ol kara taşa\nHasret ettin beni kavim kardaşa\nSebep ne gözden akan kanlı yaşa\nBir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm\n\nNice sultanları tahttan indirdi\nNicesinin gül benzini soldurdu\nNicelerin gelmez yola gönderdi\nBir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm\n\nKarac'oğlan der ki kondum göçülmez\nAcıdır ecel şerbeti içilmez\nÜç derdim var birbirinden seçilmez\nBir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm" + }, + { + "id": 43109.0, + "title": "Yürek Çağrısı", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Acılı yağmurlarla düşmüşüm yere\nTatlı su göllerine akamıyorum\nYüzüm yüreğim deprem dalgası\nBu gül kıyımlarına bakamıyorum\nHer sevi bir türküdür bağrımda\nHer öfke bir ağıt\nAğıtlar kuşatmış dört yanımı\nKendi türkülerimi haykıramıyorum\n\nŞarkılarla bezeniyor ufuklar\nYüreğim patlıyor dağbaşlarında\nYüreğim\nSancımı duyar mısın yaralarında\nKuş seslerinde yas nağmeleri\nŞarkılar sabır ve çile makamında\n\nMendilimde öfke çıkınımda bilinç\nUykusuz kalır mısın kitaplarıma\nDudaklarımda hüzün\nAvuçlarımda sevinç\nKulak verir misin çığlıklarıma\nDağları aşarak gelmişim sana\nDemir kapıları kırarak\nIşık olur musun karanlıklarıma\n\nİsterim ki senden\nYaylalarda otlak olasın\nOvalarda ırmak olasın\nYayılasın göğsümün kırlarına\nSarasın beni sarasın\n\nDalların sevdası düşmüş toprağa\nOlgun meyvelere hasret gençliğimiz\nZamanın billur çağlayanı\nGürül gürül akarken avuçlarımızda\nBir damla yağmur adına\nYakarmış dağbaşlarında yüreğimiz\nGökyüzünde sanılmış bütün yaşam\nGökyüzüne çivilenmiş ellerimiz\nKulak verir misin çığlıklarıma\nDağları aşarak gelmişim sana\nDemir kapıları kırarak\nIşık olur musun karanlıklarıma" + }, + { + "id": 105873.0, + "title": "Serseri Girme Meydana", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 10.0, + "poem": "Serseri girme meydana\nAşıktan ahval isterler\nKallaşlık ile urma dem \nTasdik ehli kal isterler \n \nUyan bu gaflet habından \nİsbat isterler batından(*) \nHer aşıka sohbetinden\nİkrar ile yol isterler\n \nErenler oynar utulmaz \nBu yola hile katılmaz\nBurda harmühre satılmaz(*) \nYa gevher ya lâ'l isterler \n \nKılı kırk pare ederler \nBirin yol tutup giderler \nDile n'itibar ederler \nHâl içinde hâl isterler\n \nPir Sultan Abdal n'eylersin\nMuşkil halledip söylersin\nArısın çiçek yaylarsın\nYarın senden bal isterler\n \n\n(*) Batın: İç yüz (tarikat bilgileri)\n(*) Harmühre: Katır boncuğu" + }, + { + "id": 939243.0, + "title": "Nemçe Kralı", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Hazır ol vaktinde Nemçe kralı\nYer götürmez asker ile geliyor\nPatriklerin inmiş tahttan diyorlar\nBir halife kalmış o da geliyor\n\nYetmiş bin var siyah postal giyecek\nSeksen bin var Allah Allah diyecek\nDoksan bin var tatlı cana kıyacak\nYüz bini de Tatar Han’dan geliyor\n\nGelen Ahmet Paşa’m kendidir kendi\nAltmış bin dal-kılıç küsuru cündi\nKaçma kafir kaçma ölümün şimdi\nHacı Bektaş Veli kalkmış geliyor\n\nŞevketli efendim Sultanım vezir\nAltmış bin kılıçla yanında hazır\nDeryalar üstünde boz atlı Hızır\nBenli Boz’a binmiş o da geliyor\n\nKarac’oğlan der ki burda durulmaz\nGüleç yüze, tatlı söze doyulmaz\nGökteki yıldızdan çoktur sayılmaz\nYedi iklim dört köşeden geliyor" + }, + { + "id": 48714.0, + "title": "Ararım Seni", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Akşam erken çöker yalnızlığıma\nSokak sokak gezer ararım seni\nHasretin gönlümün yangınlarında\nAlev alev yanar ararım seni\n\nGözyaşlarım kurur yanaklarımda\nHüzünlü bir ıslık dudaklarımda\nSigaram sabahlar parmaklarımda\nNefes nefes çeker ararım seni\n\nGölgen düşer sanki hep yollarıma\nAdım adım yürür izlerim seni\nBir çılgın özleyiş girer kanıma\nYudum yudum içer ararım seni..." + }, + { + "id": 8602.0, + "title": "Ne Adammışım Ben", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 6.0, + "poem": "Önce sol kulağından \nSonra da sağ kulağından vurdum\nDaha sonra da kemerinin tokasını sımsıcak kurşunla yırttım\nSonra da geriye ne kaldıysa\nVurdum\nVe o da pantolonunu çekmek ve bilyelerini\nAlmak için eğildi\n(zavallı mahluk)\nbir daha kalkmasına lüzum\nkalmayacak şekilde\nişinin icabına baktım.\n\nİşte bu kadar.Ayak üstü birşey içmek\niçin içeri girdim\nHerifin biri bana \nyan yan bakıyor gibiydi\nzaten o da öyle öldü-\nyan yan,\nbana bakarak\nve bilyelerine \nsarılarak.\n\nKan görüntüsü iştahımı açtı\nDenebilir.\nDomuz etli bir sandöviç yedim\nbirkaç acıklı şarkı dinledim...\nBütün lambaları kurşunladım\nve dışarı çıkıp dolaştım.\nEtrafta hiç kmse yokmuş gibi görünüyordu\nbende atımı vurdum\n(zavallı mahluk).\n\nSonra şerife gözüm takıldı\nyolun sonunda duruyodu\ntitriodu\nsanki kutsal bir dans yapıyodu;\nçok acıklı bir manzaraydı\nbende onun titremesini\nbirinci kurşunla azalttım\nikinci kurşunla ise titremesini (içim burkularak ? )\ntamamen durdurdum\n\nBir müddet sırtüstü uzandım\nve yıldızları teker teker vurup\naşağıya indirdim\nve sonra da mehtabı vurdum\nve sonra da etrafı dolaşıp\nkasabadaki bütün ışıkları aşağı indirdim,\nardından etraf kararmaya başladı\nhakikaten karardı etraf\ntam istediğim gibi;\nuyurken yüzüme ışık vurmasına\ndayanamam da.\n\nUzanıp düş gördüm\nyine küçük bir çocuktum\nOyuncak bir altıpatlarla oynuyodum\nve tüm bilye oyunlarını kazanıyodum\nuyandığımda\nsilahlarım yoktu\nellerim ve ayaklarım bağlıydı\nsanki birileri benden korkuyor gibiydi\nsanki o çirkin benden\nkorkuyor gibiydi\nsanki o çirkin boynuna \nbir ilmek geçiriyolardı\nsanki beni asmaya\nçalışıyolardı,\nherifin teki gömleğime\nşöyle bir tabela asıyodu:\nsenin için de bir kanun var.\nbenim için de kanun, bir de \nağacın birinden sallanan bir\nkanun var.\n\nEh güzel şiir her zaman \ngözlerimi yaşartmıştır\ninanırmısınız ki, tüm\nkadınlar ağlıyolardı\ninlemeleri arasında\nbaşka adamların adları duyulsa da\nbenim için ağladıklarını biliyorum\n(zavallı mahluklar)\nher biriyle yatmama rağmen, o büyük\nheyecen içinde onlara adımı\nsöylemeyi unutmuş olmalıyım\ntüm erkekler kızgın görünüyordu\nsanırım çocuklarının saygısızca \nbana teneke kutular atmasından olacak.\nama onlara üzülmemelerini söyledim\nçünkü nasıl olsa çocukların nişan kabiliyeti yoktu\naralarından tek biri bile erkek\nolamayacaktı-\n%90 ı homaseksüel olacak, topunun\ncanı cehenneme, birkaç herif bağırdı\n' onu cehenneme yollıyalım!'\nArtık son dansımı yapıodum\nama açıktan aldım açıyı\n barmenin gözünün içine tükürdüm\nve Nellie Adam ın göğüslerine\ntakıldı gözlerim,\nağzım sulandı tekrar." + }, + { + "id": 82911.0, + "title": "Annem İçin", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir günümüz bile sensiz geçmezken\n Şimdi mezarına hasretiz anne...\n\nIssız bir mezarlık, kimsesiz bir yer\nGölgesinde ulu, loş bir mâbedin\nBir yığın toprakla bir parça mermer\nSırrıyla haşr olmuş orda ebedin.\n\nBir yığın toprakla bir parça mermer, \nÜstünde yazılı yaşınla, adın; \nBaş ucunda matem renkli serviler\nHüznüyle titreşir sanki hayatın.\n\nSeni gömdük anne yıllarca evvel\nGöz yaşlarımızla bu ıssız yere\nKimsesiz bir akşam ziyaya bedel\nMatem dağıtırken hasta kalblere.\n\nKimsesiz bir akşam, ezelden yorgun\nHüznüyle erirken Dicle de sessiz, \nÖksüzlük denilen acıyla vurgun\nBir başka ölüydük bu toprakta biz." + }, + { + "id": 8853.0, + "title": "Gitti Gidecek", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Sevmek\nGüzel meslek\nAma zor\nCan dayanıyor\nDayanmasına\nAma yürek\nGitti gidecek" + }, + { + "id": 48100.0, + "title": "Doğum Gününde", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "Kimbilir ne kadar güzelsin bugün\nBenden uzaklarda doğum gününde\nHatırla ne kadar mutluyduk canım\nSeninle geçen yıl doğum gününde\n\nKim derdi sonu bu öyle bir aşkın\nBelki kurumuştur çoktan gözyaşın\nKutlu olsun sana bu yeni yaşın\nBana da sensizlik doğum gününde\n\nBenim için bir mum yaktın mı bilmem\nCamlardan yollara baktın mı bilmem\nAh burada olsa dedin mi bilmem\nYoksa unuttun mu doğum gününde\n\nKimbilir kiminle kesildi pasta\nBir dilim düşmez mi bu eski dosta\nSen sevinç içinde ben ise yasta\nSenden uzaklarda doğum gününde\n\nElbette kuş olup gelmek isterdim\nBen de yanağından öpmek isterdim\nSeni bir kez daha görmek isterdim\nAlkışlar içinde doğum gününde" + }, + { + "id": 46737.0, + "title": "Yüreğin Varsa Gel", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Yüreğimi beşik yaptım sevdana\nDüşler kurdum, hayal kurdum bildin mi? \nUmutlardan taç yaptım yoluna\nBir gün olsun zahmet edip geldin mi? \n\nSenin için ne savaşlar açtım da\nDağlar taşlar ranzam oldu yattım da\nŞu canımı ateşlere attım da\nSenden bir ses alamadım öldün mü? \n\nVefasızsın, vefalıyım deme hiç\nGelmek için çok geç kaldın, gelme hiç! \nKutlu olsun sana bu şan, bu sevinç\nBir tek sana yenik düştüm gördün mü?" + }, + { + "id": 60986.0, + "title": "Senli", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 7.0, + "poem": "Yaprakları dökülünce ağaç\nKuşyuvasını saklayamadı\n\nSeni okşarken elim\nAğustos sularında sürükleniyor\n\nBir gelincik tanık\nSayısız papatyanın beyazlığına" + }, + { + "id": 4518.0, + "title": "Ardında", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 6.0, + "poem": "Yaktı yanardağ gibi can yurdunu son bakış,\nVe gönlüm koşmaz oldu maceralar ardında.\nÖnünde dün beyazlar giyinirken karakış\nBugün sensiz kalan yaz kara bağlar ardında.\n\nSiyah kanatlarını batıya açtı kuşlar,\nBenden sana haberdir bu çığlıklı uçuşlar.\nDereler ardın sıra akmağa koyulmuşlar,\nArıyor batan güneş seni dağlar ardında.\n\nGezdirir rüzgar gibi üstünde yamaçların,\nBoynuma çifte zincir çift örgülü şaçların.\nAteşimden yanarken dalları ağaçların,\nGözlerimin sel gibi yaşı çağlar ardında." + }, + { + "id": 15253.0, + "title": "Ay Işığı Sonatı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Alnımda bir ağustos böceği\nYapraktan bedenim\nAğaçtan bademim\nBu zincirinden boşanmış poyrazda\nUçuyoruz dolunaya doğru\nYel yepelek yelken kürek\nUçuyoruz ağaçlar evler duvarlar\nUçuyoruz peribacaları\nAllaha emanet kula selamet\nToprak da ayaklandı\nBahçeler tarlalar\nÇiçekleri sarı yeşilleriyle\nArdımızdan Kızlan' daki yel değirmenleri\nAlavra ' da doludizgin yaban eşekleri\nBurunlar koylar bükler\nDağlarda ki devanaları\nBalıkaşıran' da kopuyoruz anakaradan\nUçuyoruz mehtapta \nAcemaşıran faslı okumaya dolunayda." + }, + { + "id": 4898.0, + "title": "Oğluma", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "Biliyorsun ki,oğlum,ortada ne sen varsın,\nNe seni yeryüzüne getirecek bir anne:\nBir gün cihana gelmen mukadderse,anlarsın,\nBu gelişten gözümü,gönlümü yıldıran ne?\n\nHer gün saban başında topladığın kederler\nSeni yorgun çıkarır sabahın altısına\nÇalışkan ellerine bakanlar kirli derler,\nLeke derler alnında güneş karaltısına.\n\nİnce belin bükülmez zamanın dizlerinde,\nÖpülen eteklere ayağını silersin.\nYoksulluğun yüzerek sonsuz denizlerinde\nGördüğün her kıtaya açıktan diş bilersin.\n\nAyağında çarıklar dökülür parça parça,\nGöz yaşların çürütür gömleğinin kolunu.\nBir lokmanın ardında dolaşır haftalarca,\nSürgün gibi gezersin kendi Anadolu'nu!\n\nFazilet arkadaşın,hakikat yoldaşınla\nSeyredersin yabancı bir ufkun baharını,\nBulutları delsen de yükselen dik başınla\nSonunda mal edersin bir dişiye varını.\n\nAkşamları bir camın önünde seni değil,\nElindeki çıkını gözetleyen karındır.\nHakkın önünde eğil,zulmün önünde eğil!\nTaçlar bile cihanda eğilen başlarındır...\n\nDerdim,omuzlarına yük olmasın bu varlık,\nDerdim,oğlum ne haktan,ne kuldan bir şey umsun.\nNasip olmaz kimseye bu kadar bahtiyarlık\nKi sen benim doğmamış,doğmayacak oğlumsun!" + }, + { + "id": 1344208.0, + "title": "Aklıma Düşenler", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Aklıma Düşenler\n\nHer nerede tarih sesi duyarsam \nÖzlediğim zaman düşer aklıma... \n\nDoğudan batıya akan kutlu sel \nAt, kılıç ve kalkan düşer aklıma... \n\nMalazgirt göğsünde açılan kilit \nŞüphesiz Alpaslan düşer aklıma. \n\nAna bildiğimiz şu ana mekân \nBurcu burcu vatan düşer aklıma... \n\nErtuğrul Bey adlı devlet banisi \nCeddim Gazi Osman düşer aklıma... \n\nSemaya ser çeken bir ulu çınar \nFatih Mehmed Sultan düşer aklıma... \n\nÜç kıtaya dalga dalga yayılan \nNihayetsiz umman düşer aklıma... \n\nAşk ile, vecd ile, adalet ile \nİlim düşer, irfan düşer aklıma... \n\nSonra gövdemizi kemiren kurtlar \nİhmal düşer, isyan düşer aklıma... \n\nJönlerin, bönlerin ihanetleri \nVe küçülen vatan düşer aklıma... \n\nCezayir bestesi en içli ağıt \nFeryad ile figân düşer aklıma. \n\nDalarım kor gibi hâyâllerime \nEvladı Fatihan düşer aklıma... \n\nKosova’yla Dumlupınar diz dize \nKaybolan şeref/şan düşer aklıma... \n\nSene ikibin bir, Türkiye muhtaç \nTüm vurguncu ihvan düşer aklıma... \n\nSemirir, eğlenir mutlu azınlık \nMilyonlarca kurban düşer aklıma... \n\nMazimizden karanlıktır halimiz \nKandil, mum ve şamdan düşer aklıma... \n\nBendeki yarayı avcılar bilmez \nHep yaralı ceylan düşer aklıma... \n\nŞu dünyayı baştan başa sarsacak \nMühürlenmiş ferman düşer aklıma... \n\nUmutsuzluk yaklaşırken yanıma \nGökten yağan derman düşer aklıma... \nCan içinde bir can düşer aklıma....\n\n17/02/2010" + }, + { + "id": 50728.0, + "title": "Kalk Gidelim Kadınlar Balladı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "Sabit dudak ruju epeyce telefon\nKirpikleri devirip göğüs geçirmeler\nBurnu rendelenmiş memeleri silikon\nAğızlıkla çakmağın alevini içmeler\nYarı ömrü meyhane yarısı berber\nAşk faslını unuttuk\nHey Allah pardon\nYuvası aşk yuvası görkemli salon\nKapısı vızır vızır spor mercedes'ler\nzar saydamı bluz bluejean pantolon\nKadın erkek farketmez asıl olan çekler\nLafı hiç uzatmaz sevişmeye geçer\nAz buz kazanmıyor\nGecesi üç milyon\nKalk gidelim kadınları bu ne ilk ne son" + }, + { + "id": 57635.0, + "title": "Bâde Gam Verir Bize Biz Âşık-ı Dîvâneyiz", + "poet": "Nef'i", + "rating": 6.0, + "poem": "Gazel\n\nBâde gam verir bize biz âşık-ı dîvâneyiz\nGelmeden bu bezme câm-ı aşk ile mestâneyiz\n\nÇekmeziz renc-i humârı ömrümüzde gerçi biz\nGam değil mahmûr olursak sâkî-i meyhâneyiz\n\nÂşık-ı yek-reng ü rindân-güşâde-meşrebiz\nBezm-i hâs-ı vahdete hem bâde hem peymâneyiz\n\nHem gülüz hem bülbülüz germiyyet-i aşk ile biz\nDâğ-ı derde şu'le vü şem'-i gama pervâneyiz\n\nRind-i aşkız hâsılı Nef'î-i bî-pervâ gibi\nÂşinâya âşinâ bîgâneye bîgâneyiz" + }, + { + "id": 54996.0, + "title": "Ancak Bir Benzerim Öldürebilir Beni / O Vardı Ki Onu Ben Böylesine Özlüyordum...", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Artık daha fazla böyle yaşayamazdı. İçindeki o sadece ve sadece kendisine ait olan özü ortaya çıkarmak ve onu yaşatmak istiyordu. Çünkü böyle, birden fazla ve kendisinin olmayan ve gerçek mi sahte mi olduğunun ayırdına varamadığı kişilikleri taşıyordu, sıkıntılı bir yük gibi... Peki, gerçek ve sadece ona ait bir özü var mıydı onun? Varsa neredeydi ve kimdi o? Öylesine çok maske kullanmış, öylesine çok değişik kalıplara girmiş, şekil değiştirmek zorunda kalmıştı ki, gerçek niteliğini yitirmiş olarak duruyordu. Belki de hiç olmadığı korkusuna kapılıyordu arada bir. Sık sık o gerçek özünü bulabilmek, ona ulaşabilmek için eve kapanıyor, günlerce hiçbir arkadaşını, yakınını aramıyordu. Kendisine yeni bir koza örmeliydi ve gerçek özünü bulduğunu sanıp, 'artık insanların içine çıkabilirim, onları gerçek kişiliğimle görüp, hissedebilirim' diye düşünüyor, yanlarına sevgi ve hasretle koşuyor, ama biraz konuştuktan sonra, konuşmanın yine kendisine ait bir öz olmadığını görüyordu. Bir başkasıydı sanki o. Ya da kimseye ait olmayan birinin özüydü taşıdığı. Unutulmuş, tesadüfen bulunmuş ya da korkudan, kaygıdan alelacele oluşturulmuş yapma bir şeydi. O ânı kotarması için, ilişkileri geçiştirebilmek, kendini orada o an için var edebilmek için yarattığı sahte bir kişilikti sanki...\n\nBu yüzden arkadaşlarına dostlarına sevgiyle, umutla koşar, sonra da yapma kişiliğinin yarattığı sıkıntı, tatsızlık, boşluk belli belirsiz bir kasvet duygusuyla yeniden gerçek özünü bulmak için evine, odasına dönerdi. Yine olmamıştı. İçindeki o gerçek öz, eğer bir ara var olmuşsa onu belki de sonsuza kadar terk etmiş, onu böyle öksüz, hep doyumsuz, geçicilik ve kenarda kalmış olma duygularıyla bırakmıştı. Bu hep geçicilik duygusuna, şu anlamsızlık duygusuna daha fazla dayanamazdı. Bir gün gerçek kendisiyle buluşacaktı. Bu tutkuyla bekleyiş, ona geçmişte bir ara, belki çok kısa bir süre bu özle birlikte yaşadığı inancını veriyordu. 'O vardı ki ben onu böylesine çok özlüyorum' diyordu... Şimdiyse 'binlerce hiç kimseydi'. Tek başına bile değildi. Çünkü tek başına olmak bir sağlam varoluştu ve bakım isteyen bir şeydi. 'Tek başınalık bir şans'tı. \n\nYalnız bile olamadığı, bir hiç kimse olduğu için bu yüzden kim gerçek dostu, kim düşmanı, kim onu seven, kim katili, asla içtenlikle anlayamıyordu, algılayamıyordu. İşte bu yüzden onu gerçekten sevenleri göremiyor, onu pek de ciddiye almayanlara çok yakınlık duyduğunu sanıyordu. Çoğu kez sevgisinden ve nefretinden emin olamadığı için hep endişeler ve kaygılar içinde ve güvensizlik duygularıyla yaşıyordu.\n\nHep bir doyum arıyor, ama yine hep açlık hissediyordu. Kahramanlık yapmak, cesur serüvenler yaşamak istiyor, ama korkuları buna izin vermiyordu. Hep o sahte kimliklerinin tümünden kurtulup çılgın ve başıboş bir aşk yaşamak istiyor, sonunda güvenli, ancak sıkıntılı, coşkusuz, tekdüze ilişkilere saplanıp kalıyordu..." + }, + { + "id": 19835.0, + "title": "İş İşten Geçtikten Sonra", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Önce aynalar farkedecek yokluğumu\nSonra elbiselerim\nSonra pencere\nSonra yatak\nSen farkına vardığın zaman\nİş işten geçmiş olacak" + }, + { + "id": 34624.0, + "title": "Aya", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "çöllerde iz sürenlere sat beni\nhülyasını bulanlara kat beni\naslanların omuzuna çöken mi\navucundan inci mercan döken mi\nbuhurdanlıklarda tüten midir gül\nipek örtülerde yatan mıdır gül\ntavus kuşlarının kanadında mı\nnazlı bir serçenin inadında mı\nBaykara Faslı'nda uçan mı acep\nBağ-ı Hıyaban'da açan mı acep" + }, + { + "id": 64830.0, + "title": "Tören", + "poet": "Nizar Kabbani", + "rating": 6.0, + "poem": "I.\nŞükranlarımı sunuyorum sana\nSüslemişti ömrümü çünkü sevgin\nDeğişimdi her şeye karşı\nHer şeye karşı bir başkaldırıydı\nBüyüklüktü ve bir çığırtkanlık\nBüyük bir törendi\nKalbimin köşesinde yaşayan\n\nII.\nŞükranlarımı sunuyorum sana\nEn güzel çiçeklerle\nBüyük bir fetihti çünkü sevgin\nVe asil bir ilham\nYolumu ışıtan ve terbiye eden beni\nDüşüncelerimi arındıran\nVe yıldız parıltısıydı\nİşaretiydi doğrunun\nGüzelin müjdesiydi\n\nIII.\nŞükranlarımı sunuyorum sana\nEn derin izlerle\nŞüpheden uzaktı çünkü sevgin\nEn mühim anahtarıydı şiirimin\nVe olmayan bir hadiseydi\nHerhangi bir zaman ve yerde\nHerhangi bir asırda\n\nIV.\nSunuyorum sana\nNeyi sunuyorum ki\nFarkında değilim\n\nÇeviren: İlyas Altuner" + }, + { + "id": 6068.0, + "title": "Kim bilir", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir yere yaklaşıyoruz seninle\nBelki bilinmeyen bir Azak şehir\nBelki o, en sakin deniz kıyısı\nBelki de bir dağ yamacı kim bilir\nO yerde her şey değişecek ansızın\nHiç ayrılmayacak ellerimiz\nKuşlar en yakın dostlarımız olacak\nTerkedilmiş bir kulübe evimiz\nGün dogmadan uyanacağız seninle\nTenimizde kırağların serinliği\nKulaklarımızda en güzel şarkılar\nÇiçeklerin, ağaçların söylediği.\nSeninle mevsimler orada bambaşka\nZaman bir suyun akısı, o yerde\nHüzün artık unuttuğumuz bir şey\nYalnızlıksa bizden çok ötelerde\nO yerde butun güzellikler hayran sana\nİçi gülsün diye gözbebeklerinin\nVe döndüren basını içki değil artık\nO baygın kokusu kir çiçeklerinin." + }, + { + "id": 41969.0, + "title": "Bu Şehrin Mezarları", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu şehrin mezarlarında selviler ağlar\nBir hışırtı içinde uyur zaman\nYeşil bir sessizlik sarar toprağı\nSonra bir ney sesi gelir uzaktan\nEl ayak kesilir\nBu şehrin mezarlarında her gece\nAyrılık şarkıları söylenir\n\nBu şehrin mezarlarında bir ay doğar\nIşır sana uzanmış elleri ölülerin\nÖlüler çaresiz\nÖlüler dilsiz\nÖlüler senin yokluğunla kederli\nOnlar ölmüş, sen kalmışsın\nBesbelli\n\nBu şehrin mezarları\nBu şehrin mezarları dört duvar\nSokulmuş ölüler birbirine\nSeni anlatırlar" + }, + { + "id": 19320.0, + "title": "Keder Sana Yakışmıyor", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 9.0, + "poem": "Ne kadar değişmişsin ben görmiyeli,\nEllerin güzelliğini kaybetmiş nasırdan,\nHüzün rengi almış saçlarının her teli\nGözlerine gölgeler düşmüş kahırdan,\nGözlerin ki, gördüğüm gözlerin en güzeli\nNe kadar değişmişsin ben görmiyeli\n\nBöyle mahsun kederli değildin eskiden\nFıkır fıkır gülerdi gözlerinin içi\nDudakların nemliydi sevgiden, arzudan\nYapraklarına çiğ düşmüş karanfiller gibi \nBaygın kokusuna anılarla beraber giden\nBöyle mahsun kederli değildin eskiden\n\nSevdiklerin vefasız mıydı bu kadar\nAğlamaktan mı karadı gözlerin\nBir zamanlar göz yaşını sevmezdin\nŞimdi neden yaşardı gözlerin\nHasta mısın, yorgun musun nen var\nSevdiklerin vefasız mıydı bu kadar\n\nArzular vardır bilirsin anlatılamaz\nEskisi gibi kalsaydın ne olurdu\nTaptaze, ıpılık kar gibi beyaz\nKeder sana yakışmıyor gül biraz\nArzular vardır bilirsin anlatılamaz." + }, + { + "id": null, + "title": "İkinin Şiiri", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Bugün iki kez yağdı yağmur; \niki kez eskidim sanki.\n\nİki ömrü kol kola yaşadım ben; \nbiri nergis bahçesi, diğeri mahşer yeri.\n\nHep iki şömine yandı yüreğimde; \nbirinde ateşti, diğerinde kül.\n\nVe iki kez âşık oldum; \nbundandır iki kez ölmüşlüğüm.\n\nSonra bir serüvende ikiye böldüm ömrümü; \nşimdi sömestrdeyim.\n\nİlk iki kitabımdan sonra sıtmaya tutuldu coşkum; \ndaha depremlerleyim.\n\nVe iki kere iki,\nkitabımda benim,\n\nya çok eder\nya sıfır..." + }, + { + "id": 71257.0, + "title": "Ağır Hasta", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 8.0, + "poem": "Üfleme bana anneciğim korkuyorum\nDua edip edip, geceleri.\nHastayım ama ne kadar güzel\nGidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri.\n\nNiçin böyle örtmüşler üstümü\nÇok muntazam, ki bana hüzün verir.\nAğarırken uzak rüzgarlar içinde\nOyuncaklar gibi şehir.\n\nGözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum\nAğlıyorsun, nur gibi.\nBeraber duyuyoruz yavaş ve tenha\nDuvardaki resimlerle, nasibi.\n\nAnneciğim, büyüyorum ben şimdi,\nBüyüyor göllerde kamış.\nFakat değnekten atım nerde\nKardeşim su versin ona, susamış." + }, + { + "id": 331315.0, + "title": "Kabus", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Zamanın tık_tıkları\nGüder yaratıkları\nKan sızan pençesinde\nBeynimin yırtıkları\nHayal, dalgıç ki arar\nDenizde batıkları\nBu ne dünya,ne dünya \nÇer çöpten çattıkları\nBak şu maymun soyuna \nOrtaya attıkları\nAzizi ekmek fikirde\nTeneke artıkları\nVe evlerde baş köşe \nBatının pırtıkları\nGörünmezi görmeye \nEremez mantıkları\nYa şu sözde müminler\nŞiltenin kıtıkları? \nYetmez mi bunca zaman\nYan gelip yattıkları\nBir nesil özlüyorum\nDoğrultsun yatıkları\nSomunları taş olsun\nZehirde katıkları\nYorganları devirsin\nDişlesin yastıkları! \nBir damla gözyaşına \nSonsuzluk sattıkları\nHakka dönünüz Hakka,\nHakkın yarattıkları! ! \n\n (1978)" + }, + { + "id": 15245.0, + "title": "Ötesi Yok", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşk için yeryüzünde uzaktan ötesi yok \nEn uzun gecelere şafaktan ötesi yok \nYaklaşanlar tanrıya o gerçek aşıkladır \nNehirlerce denize varmaktan ötesi yok \nTaş bir duvardır her gün dikilen karşımıza \nEn ulu ağaçlara yapraktan ötesi yok \nElverir bunca keder, yeter bunca ayrılık \nTutuşmuş bir dal için ocaktan ötesi yok \nNe çıkar bu son ateş isterse hiç sönmesin \nYanan için çöllerde sıcaktan ötesi yok \nElbette ömür biter, can gider ey sevgili \nAşkı sende bulana topraktan ötesi yok" + }, + { + "id": 18703.0, + "title": "Hasret", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 7.0, + "poem": "Sevgimi unutmak için seyrederim bir tabloyu, bir mermeri,\nKi ne kadar dalsa ruhum yeniden döner geriye:\nOkurum düşüne düşüne okuduğun şiirleri,\nSenin düşüncen geçerken üzerlerinde bir sıcaklık kalmıştır\n diye" + }, + { + "id": 89152.0, + "title": "Beni Düşün, Unutma", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Ay doğarken bir söğüdün ardından\nGöl yüzünde sisli bir esinti ile\nAkşamın göğsüne hüzün serperek\nVe Yağmurdan geceye çiçekli perdeler çekerek\n\nBeni düşün, Beni düşün, UNUTMA\n\nEn umarsız en umutsuz günümde\nBağrına bir yumruk çökeldiğinde\nVe dağların mazlum ateşi\nO güzelim saçlarına cayır cayır yanıp ulaştığında \n\nBeni düşün, Beni düşün, UNUTMA\n\nBeni düşün bir kavganın içinde\nHelal bir ekmeğin peşinde\nVe kurtlardan arta kalmış yüreğimin\nCan çekişen o son parçasınıda, sana sakladığımı bil\nBil ki haykırırcasına bu esir gövdemi yakarcasına\nKavuşmak için o serin bağrına\nAteşten bir yol arıyorum\n\nKar yağarken mor dağların ucundan\nSol yerinde sessiz bir inilti ile\nYastığın yüzüne yaşlar dökerek\nVe Akşamdan gizlice bir ah çekerek\n\nBeni düşün, Beni düşün, UNUTMA\n\nKan kızılı bir gelincik seherinde\nSırtıma kahbe bir hançer indiğinde\nVe bu gencecik ve bu hemencecik ölüm\nÇığırtken bir gazete başlığında\nÇığlık Çığlık sana kavuştuğunda\n\nBeni düşün, Beni düşün, UNUTMA\n\nBeni düşün şehre her yağmur yağdığında\nIslak ve kırılgan bir türkünün içinde\nGöğsünden dudaklarına, doğru sancılı bir isyan kabardığında\nBastırarak kalbini avuçlarınla\nSesini okşadığımı bil\n\nBil ki yalvarırcasına, uzayan yollara dağılırcasına\nSonsuz bir mahşerin ortasında\nBir zemzem suyu gibi seni seni özlüyorum" + }, + { + "id": 69261.0, + "title": "Mustafa Kemal'in Kağnısı", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 8.0, + "poem": "Yediyordu Elif kağnısını\nKara geceden geceden\nSanki elif elif uzuyordu inceliyordu\nUzak cephelerin acısıydı gıcırtılar\nİnliyordu dağın ardı yasla\nHerbir heceden heceden\n\nMustafa Kemal'in Kağnısı derdi kağnısına\nMermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı\nÇabuk giderdi, çok götürürdü Elifcik\nNam salmıştı asker içinde\nBu kez herkesten evvel almıştı yükünü\nDoğrulmuştu yola, önceden önceden\n\nÖküzleriyle kardeş gibiydi Elif, \nYemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar\nKocabaş çok ihtiyardı çok zayıftı\nMahzundu bütün Sarıkız, yanısıra\nGecenin ulu ağırlığına karşı, \nHafiftiler, inceden inceden\n\nİriydi Elif kuvvetliydi kağnı başında\nElma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri\nKınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim\nToprak gülümserdi çarıklı ayaklarına\nAlını yeşilini kapmıştı, geçirmişti\nNiceden niceden\n\nDurdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu.\nNazar mı değdi göklerden, ne? \nDah etti, yok.Dahha! dedi, gitmez.\nTa gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gıcır gıcır\nNasıl durur Mustafa Kemal'in Kağnısı\nKahroldu Elifcik, düşünceden düşünceden\n\nAman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş, \nVur beni, öldür beni, koma yollarda beni.\nGeçer, götürür ana çocuk mermisini askerciğin\nKoma yollarda beni, kulun köpeğin olayım\nBak hele üzerimden ses seda uzaklaşır\nDüşerim gerilere iyceden iyceden\n\nKocabaş yığıldı çamura\nBüyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar\nÖrtüldü gözleri örtüldü hep\nKalır mı Mustafa Kemal'in Kağnısı bacım\nKocabaşın yerine koştu kendini Elifcik\nYürüdü düşman üstüne yüceden yüceden." + }, + { + "id": 2150873.0, + "title": "Açıldı Cennet Kapısı", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Açıldı Cennet kapısı\nLal-ü güherdir yapısı\nKıldan incedir köprüsü\nGeçebilirsen gel beri\n\nCanımız melek canıdır\nTenimiz Selman tenidir\nİçtiğimiz aslan sütüdür\nİçebilirsen gel beri\n\nBen hocama kul olmuşum\nÜstattan öğüt almışım\nBen kanadım bağlamışım\nÇözebilirsen gel beri\n\nBen has bahçenin gülüyüm\nAynı cemin bülbülüyüm\nKırk kapının kilidiyim\nAçabilirsen gel beri\n\nPir Sultan'ım Haydar heman\nDağlar bürüdü duman\nİşte İncil işte Kur'an\nSeçebilirsen gel beri" + }, + { + "id": 14050.0, + "title": "Aylaklar", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Bütün bir gün sırtüstü \nuzanıp dere kıyısında\ndinledik suyun akışıyla\nkavakların hışırtısını\n\nMor incirler kopardık\nkuşluk vakti dallardan\nsoğuttuk soğuk sularda\nürküterek kurbağaları\n\nÖğleye doğru köylüler\nbir sepet kehribar üzüm\nve domates getirdiler\nbir topak da peynir\n\nOnlar işlerine döndüler\nbiz yalnız kaldık yine\numursamaz tarlakuşları\nuçuşup durdu üstümüzde\n\nİkindiye doğru derede\ntaş sektirdik, yüzümüzü yıkadık\nbir taş atımı ötede\nsıçrayıp kaçtı bir dağ tavşanı\n\nAkşamın bir vaktinde\nköylüler sepetleriyle\nve türküleriyle gelip\nkondular dere kıyısına\n\nMeşe dalları toplanıp\nateş yakıldı orta yere\nçevirdik erafını hepimiz\nkonuştuk şundan bundan\n\nSonra kıvrılıp yattılar\nuyuyakaldılar hemencecik\nOrtada küllenen ateş\ngökte yürüyen ay kaldı\n\nUyuyamadık biz bir zaman\nÇobanların çok ötelerden\ngelen türkülerini dinledik\nbir de kendi nefeslerimizi\n\nSabah erkenden gittiler\nbiz kaldık yine orada\nve yine sırtüstü uzanıp\ndinledik kendimizi bir süre\n\nNe köylüler yüz verdi bize\nne de bütün bir gün\ndere kıyısında\ndüdüğünü öttüren çocuk" + }, + { + "id": 13350.0, + "title": "Ayna", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Ve gözüm eşyamda değil\nYoruldum maddemden\nTa ki dünya bitti\nKöşk kurdum sakin oldum\n\nDehlizsiz ve tabakasız\nKör bir hayvan gibi\nRızkına etiyle yanaşan\nKaranlık birevDir gövdem\n\nGüneşte asla karanlık yoktur dediler\nVe onlar yoluna cihet ettim vatan tuttum\n\nBüyük yeni bir hayat bildim\nYeni yeni bildim yoksa ölüyordu bir şey\nBir insan binası yıkılıyordu durmadan" + }, + { + "id": 749126.0, + "title": "Merak", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Özümden âleme kuşlar uçurdum\nHangisi menzile vardı bilmem ki? \nEngin denizlerden kağnı geçirdim\nHangi göz izini gördü bilmem ki? \n\nGün erdi zevale, gam zeval oldu\nBaktığım noktada başka bir hal oldu\nAklım kilitlendi, dilim lal oldu\nHangi aşk içime girdi bilmem ki? \n\nEzdi, toprak etti bulutlar beni\nTuttu göğe çekti umutlar beni\nİçine almadı hudutlar beni\nHangi ay kaç sene sürdü bilmem ki? \n\nSonunda anladım son’u gerçekten\nCansızda farkettim can’ı gerçekten\nBen hâlâ bulmadım ben’i gerçekten\nHangi dost sırrıma erdi bilmem ki? \n\nSuların başında susuzluk çektim\nAynaları kırdım, toprağa baktım\nYağmur damlasında zamanı yaktım\nHangi el yaramı sardı bilmem ki? \n\nNe söylesem hava, ne yazsam yalan\nİlahi kaynaktır tek makbul olan\nHazreti Kur’an’ın dışında kalan\nHangi söz yerinde kaldı bilmem ki?\n\n(Gökçekimi)" + }, + { + "id": 104416.0, + "title": "İlk Akşamdan Vardım Kavil Yerine", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "İlk akşamdan vardım kavil yerine\nÖnegördüm kömür gözlüm gelmedi\nBilmem gaflet bastı yattı uyudu\nBilmem o yâr bize küstü gelmedi\n\nBenim yârim gide gide donandı\nİkrar verdi cahil gönlüm inandı\nAy da geldi orta yeri dolandı\nSeherin yelleri esti gelmedi\n\nUnuttu mu ahd ü amanı n'etti\nBaşın alıp gayrı diyara gitti\nBenim mecbur olduğumu farketti\nZalım garaz etti kaçtı gelmedi\n\nKarac'oğlan der ki devranım döndü\nGönlüm yücedeydi engine indi\nSeherin yelleri şafağın bendi\nHani usul boylu sunam gelmedi" + }, + { + "id": 40477.0, + "title": "Denizi Anlatıyor", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "adı çok duyulmuş bir ozan değildi\nTonyalı balıkçılar arasında\n-onlar ki her türlü balığı tutarlardı denizden-\nama iyi bir ozandı\nbütün söylentilerin tersine\ndenizde de olabilirdi sandalla\nuzun geçmişli denizle\ngün batımında var olan\nve gün doğumunda da" + }, + { + "id": 23969.0, + "title": "Ben", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir kiremit parçasıyım ben\nYoksul bir evden\nBir çoban türküsüyüm\n\nBir kiremit parçasıyım kırılan düşen\nPoyrazda yoksul bir evcden\n\nBir çoban türküsüyüm ben\nPoyraza karşı söylenen\n\nUlu düşün çatısı çatılırken\nBir kiremit parçası bir çoban türküsüyüm\nGözyaşından alınterinden\n\nBir kiremit sesiyim ben" + }, + { + "id": 86281.0, + "title": "Ayrılacağım", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Gezdiğim her yerde hatıran dolu\nBilmem ki ben nasıl unutacağım\nNe yazık bu aşkın yok başka yolu\nYarın bu şehirden ayrılacağım\n\nO mahsun yüzüne son defa bakıp\nBütün anıları sana bırakıp\nBu dertli, bu garip başımı alıp\nYarın bu şehirden ayrılacağım\n\nAldırma görürsen yaşlar gözümde\nŞarkımız olacak yine dilimde\nMektubun cebimde, resmin elimde\nYarın bu şehirden ayrılacağım\n\nBir kilit vurarak aşka, sevgiye\nBir çizgi çekerek senli maziye\nDönmemek üzere artık geriye\nYarın bu şehirden ayrılacağım" + }, + { + "id": 25457.0, + "title": "Mihriban (almanca)", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "An deinen blonden Haaren mein irres Herz\nfesselten sie, kann nicht freigesetzt werden Mihriban ?\nDer Tod ist nicht heftiger als Trennung an Schmerz\nWer nicht sieht, wird nicht in die Lage versetzt werden Mihriban.\n\nWird „Geliebte“ erwähnt, fehlt Feder aus der Hand\nMeine Augen sehen nicht, verwirrt mein Verstand\nDie Flamme in meiner Lampe zittert durch Frostes Band\nLiebe kann nicht aufs Papier gesetzt werden Mihriban.\n\nZuerst Zieren, dann Worte und dann List\nGeliebte sorgt, daß Verliebte in allen Munden kreist\nAuch wenn es Jahre und Jahrhunderte vergangen ist\nAlter Brauch kann nicht abgesetzt werden Mihriban.\n\nFür meine Wunden haben kein Mittel die Mediziner\nWenn Liebe genannt wird, such dann nicht weiter\nZwar haben alle Gegenstände ein Ende aber\nDer Liebe kann keine Grenze gesetzt werden Mihriban.\n\nNicht umsonst ist der Rose des Nachtigalls Huld\nLegtest Eis in die Liebesaschee wird zum Glut\nMich wunderte des schwarzen Schicksals Geduld\nStöße sie an den Felsen wird nicht zersetzt werden Mihriban.\n\nKeiner Beschreibung paßt die Bedeutung der Liebe\nNur der Leidende kennt diesen Gram diese Sorge\nEin fester Knoten von Anfang bis Ende das ganze\nKonnte nicht, kann nicht auseinandergesetzt werden Mihriban." + }, + { + "id": 34037.0, + "title": "İşim Nedir ki", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "İsim nedir ki\nBulutlara yazılır geçer\n\nYüzüm nedir ki\nAkar suya çizilir geçer\n\nÖmür nedir ki\nKurulur bozulur geçer\n\nSevda nedir ki\nDokunursun süzülür geçer\n\nŞiir nedir ki\nSezilir geçer\n\nİnsan nedir ki\nBir şeylere sevinir üzülür geçer\n \n (Nisan 1993)" + }, + { + "id": 606862.0, + "title": "Babası Ölünce Şairin", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Gökler yıkılmış, can dağlarına kar yağmıştır\nGüneş ansızın infilâk edip kararmıştır\n\nRuh nâlândır akşamleyin göğüs kafesinde\nNasıl da handândı bir bayram arifesinde\n\nBir rüyadan uyanmış, ferahfezadır şimdi\nBilmezsiniz, yâr burcundaki o yiğit kimdi? \n\nBakışları neden öylesine parlıyordu \nÇektirdiği son fotoğrafında ağlıyordu\n\nBir vedâ iklimiydi gözlerinden yayılan\nBelki O’dur, aşkıyla ölüp şehîd sayılan\n\t\nÖmrünce dünya için ne şikâyet, ne bir âh\nPeygamber çiçekleri kokan yolcu: Seyfullah\n\nBir ömür kutlu bahçelerde gezinip durdu\nYüreğimi sonsuzluğun rengiyle doldurdu\n\nGidince, çöktü birden muhayyel saraylarım\nİntizara gömülecek günlerim, aylarım\n\nSesinin yankısı var hâlâ kulaklarımda\nSevdiği sözler kıvranıyor dudaklarımda\n\nHasret yakacak yurdumu yıllar yılı artık\nEmanetini bir gül gibi kabrine bıraktık" + }, + { + "id": 15430.0, + "title": "O", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 7.0, + "poem": "(Evrenin Efendisine)\n\nDünyanın ağırlığına eklesek,\nYıldızları, ayı, güneşi\nYine de ağır basarsın ey kalbim\nEy kalbimin güneşi...." + }, + { + "id": 201189.0, + "title": "Tavır", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Deseler ki: “İslâm’ın pınarından içmek suç”\nO suçu kabullenir, içerim avuç avuç.\n\nGökçekimi(sh.1)" + }, + { + "id": 58369.0, + "title": "Oyum Siyam Balıklarına...", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Siyam balıkları olsalardı belki okyanusa kaçabilirlerdi, ama değildiler. İnsandılar. Üstelik üçü de erdi. Aileleri yoksuldu. Kimsesizdiler... Arkalarında onları koruyan güçlü, nüfuzlu kişiler yoktu... Birliklerinden kaçıp Rum kesimine sığınmak istiyorlardı... En güvendikleri subay bendim, öyle ki; kaçın, kurtulursunuz, desem hemen o gece her şeyi göze alarak karşı tarafa geçerlerdi...\nKuzey Kıbrıs'ta çok sıcak bir yaz gecesiydi. Nöbetçi subayıydım, odamda tek başıma oturmuş bu cehennemden kurtulmak için gün sayıyordum... Ama onların durumu benimkiyle asla kıyaslanamazdı. Aylardır aldıkları emirlerin sızısı adeta derilerinin içine işlemişti... Bu sızılar gözlerinden okunuyordu. Artık dayanacak güçleri kalmamıştı. En küçük hatalarında subaylardan dayak yiyor, durmadan aşağılanıyor, hakarete maruz kalıyorlardı. Hatta bu davranışlara maruz kalmaları için hata yapmalarına bile gerek yoktu. Onları sırf karanlık zevkleri için, dahası can sıkıntısından döven, aşağılayan subaylar vardı...\nÜçü de karşımda duruyor o acının siyahı vurmuş gözleriyle benden bir umut bekliyorlardı. Onları bu korkunç durumdan kurtarmak için neler vermezdim. Ama ortasından bir sınır geçen ve sınırların iki yanında iki ayrı devletin bayrakları olan bir adadaydık... Dedim ya, Siyam balıkları olsalardı, üzerlerinde o üniformalar olmasaydı okyanusa kaçarlardı, diye. Ama ne yazık ki Siyam balıkları değildiler. Kaçmak o kadar kolay değildi... Türk ve Rum devletleri neredeyse hiçbir konuda anlaşamasalar da sadece birbirlerinden firar eden askerleri geri teslim etme konusunda anlaşmışlardı... Üstelik iki devlet de kaçan erleri onlara akla hayale gelmeyen acımasızlıklar yaptıktan sonra geri gönderiyorlardı...\nÖrneğin Türk birliklerinden kaçan erler çöl ikliminin geçerli olduğu Rum sınırının hemen yakınındaki maden ocaklarında bin bir eziyet altında ve karın tokluğuna birkaç ay çalıştırıldıktan sonra Türk kolordusuna teslim ediliyordu. Firar eden erler kolorduda günlerce dayak yedikten ve bir süre hapis yattıktan sonra Türkiye'deki sürgün birliklerinden birine geri gönderiliyordu. Sürgün birlikleri en kötü iklim koşullarının ve en ağır baskıların olduğu yerlerdi... Ve en acısı askerlik yaptıkları süre siliniyor ve bütün bu eziyete yeniden başlamış oluyorlardı...\nBunları anlattım onlara... Kaçmakla ne kadar haklı olduklarını, ama kaçtıklarında nelerle karşılaşacaklarını... Kararı onlar vereceklerdi...\nBir anda bütün umutlarının yıkıldığını hissettim. Gözlerindeki o tesellisiz hüznü anlatmak çok güç... Çocukluklarından beri içlerine işlemiş emirlerin sızısı bir anda açığa çıktı sanki. O her bir taraftan kuşatılmış hayatları bulunduğumuz odayı kapladı... Hiçbir kaçma fikrim olmadığı halde bir anda onların kaderi benim de kaderim olmuştu...\nBiz biraz düşünelim, deyip odamdan dışarı çıktılar. Bir süre sonra geri geldiklerinde yüzlerindeki o yaralı isyan duygusu çaresiz bir kabullenmeye dönüşmüştü...\nVazgeçtik, kalıyoruz, dediler...Ve sonra görecekleri eziyetlere, maruz kalacakları aşağılanmalara, yiyecekleri dayaklara, alacakları emirlere, geri döndüler... Kaçma fikri kafalarında belirdiğinde biraz olsun unuttukları sızılarına yine geri döndüler...\nBense o an orada olmaktan derin bir pişmanlık duymuştum. Bu üç erin bugüne dek çektikleri ve çekecekleri zulümlerin bir ortağı gibi hissetmiştim kendimi...\nKöleler ve tiranlardan oluşmuş bu sistemin bir parçası gibiydim orada... Hayatım boyunca baskıdan ve acıdan kaçmanın yollarını düşünmüş, ama kaçışın bedellerini bildiğim ve bunu göze alamadığım için, hep istemediğim yerlerde, istemediğim koşulların arasında sıkışıp kaldığım için kendi köleliğime onları da ortak etmiştim sanki...\nSanki beni birileri durmadan kırbaçlıyordu; bense kırbaçlandığım için benden daha zor, daha umutsuz durumda olanları kırbaçlıyordum... Onlar da bir gün kendilerinden daha zor durumda olacak olanları kırbaçlayacak ve bu böyle sürüp gidecekti...\nVarlığım başka birilerinin can çekişmesinin üzerinde yükseliyordu sanki. O altımda can çekişenlerin sayesinde biraz daha üstte duruyordum ve bu durum beni biraz daha avantajlı bir köle durumuna sokuyordu.\nKöleler biraz daha avantajlı duruma geçebilmek için, birbirinin üzerine çıkmaya çabaladıkça, tiranlarının yanına ulaşabilmek için kendilerinden daha da aşağıda olanları kırbaçladıkça sistem biraz daha güçleniyor ve yıkılması biraz daha zorlaşıyordu...\nSanki söylediğimiz her söz, yaptığımız her davranış, verdiğimiz her oy bu sisteme yarıyordu...\nEvet, verdiğimiz her oy...\nÇok yakında yeni bir sefalet oyunu başlayacak. Birileri meydanlara, televizyon ekranlarına çıkıp kendilerine oy vermemizi isteyecekler... Bizim çıkarlarımız adına konuştuklarını, bizi düşündüklerini söyleyerek olmadık vaatlerle sürdürüp duracaklar bu sefalet oyununu... Kendilerinin dürüst, güvenilir, doğru, rakiplerinin ise yalancı, güvenilmez, sahtekar olduklarını söyleyecekler... Yaşadığımız bu derin yoksulluktan, korkunç baskılardan, zulümlerden kurtulabilmemiz için kendi partilerine bir oy atmamızın yeterli olacağını müjdeleyecekler... O bir oyla hayatımızın değişeceği yalanını hırsla söyleyecekler... Partiler bu yalan yarışında öyle çok ileri gidecekler ki, bir süre sonra ülkede gerçek diye bir şey kalmayacak... \nAkvaryuma kapatıldıklarında intihar eden ve hep özgürlüğü, hep okyanusları özleyen Siyam balıkları değildik ki bizler... Biz bu coğrafyada yaşamak zorunda bırakılmış, alınlarımıza köleliğin damgası kazınmış, ayakta kalabilmemiz için bizden biraz daha zor durumda olanları kırbaçlamak zorunda olan çaresiz insanlardık...\nPartiler de tıpkı birbirleriyle neredeyse hiçbir konuda anlaşamayan, ama kendilerinden kaçmak isteyen köleleri, onlara olmadık eziyetler yaptıktan sonra geri teslim eden devletler gibiler... Tek anlaştıkları nokta bu sanki: Köleleri kaçtıkları yere geri göndermek...\nÇoğu insan partiler arasındaki bu gizli ve temel anlaşmayı içten içe bilse de bilmezlikten geliyormuş gibi davranır nedense... Hangi partiye oy verse, aslında sonucun değişmeyeceğine, yoksulluğunun bitmeyeceğine, varlığının üzerine acımasızca yağan emirlerin kesilmeyeceğine inansa da, kaçıp kurtulacağına inandırır kendini... Akvaryumdan çıkabileceği umudu yeter bile onlara, kölelik o kadar içlerine işlemiştir ki, hadi çık, git istediğin yere, deseler, çıkıp gidecek gücü bulamaz çoğu... Birkaçı dışında dönüp yine gelirler akvaryumlarına. Çünkü sızılarından daha baskın çıkar özgürlük korkusu...\nOnlar için önemli olan bu kaçıp kurtulma oyunudur... Çünkü bu oyuna kendilerini ne kadar kaptırırlarsa sızılarından biraz olsun kurtulmuş olurlar da ondan... Üstelik çoğu seçim sonuçlarının açıklandığı sabah; inanmış, güvenmiş gibi yaptıkları, oy verdikleri partileri iktidara gelse bile, yeniden bir iş sabahına, bir emir gününe, baskı altına alınmaya kaldıkları yerden başlayacaklarını ve neredeyse derilerinin altına işlemiş olan sızılarını eskisinden daha güçlü hissedeceklerini bile bile kaptırır kendini bu oyuna...\nSeçim sandığının önünde birkaç dakikalığına bile olsa kölelikten kurtulmuş olduğuna kendini inandırabilmek için yapar bunu... Bir an için bile olsa kaderinin elindeki oy pusulasında saklı olduğunu sanma umuduna kaptırabilmektir tek arzusu... Hayatını değiştirme gücünün elindeki oy pusulasında olduğunu sanarak, kendisini artık emir alan değil, emir veren biri sayarak bir an için efendi olduğu yanılsaması yaşar... Bu yanılsamasının gerçek olmasını dileyerek oyunu atar sandığa...Bu yanılsama bile ona o kadar iyi gelir ki, yaptığı bu eylemden öylesine hoşnut olur ki, oy sandığına büyülü bir gücü varmış gibi bakar... Sanki onu büyülü kılan ona oy atan eliymiş gibi, eline büyülüymüş gibi bakar...\nOysa kaçı bilir o sandığın düşlerinin tabutu olduğunu? Kaç kişi mutsuzluğuyla, köleliğiyle, sızılarıyla yüzleşmeyi göze alabilirse, o kadar kişi bilebilir onun düşlerinin, umutlarının tabutu olduğunu... Çünkü yüzleşse hayatı umutlarının değil, adaletsizliğin yönettiğini anlar. Bu adaletsizliği yıkacak gücü asla kendinde bulamayacağı için bu yüzleşmekten hep kaçınır.\nTabutlara atılan düşlerle sürer demokrasi oyunu... Demokrasi oyunu köleler olmadan, zalimler, emirler, sızılar, ötekiler, mağluplar, tiranlar olmadan oynanamaz. Kaçıp kurtulmak serbesttir, denir bu demokrasi oyununda... Ama sınırın öbür tarafında birileri sizi bekleyecektir, bunu hiç unutmadan kaçmak isteyen kaçabilir istediği yere. Sınırın öbür tarafında birileri sizi teslim alacak, sizi orada insafsızca çalıştıracak, sonra da kaçtığınız yere yine geri teslim edeceklerdir... Teslim edildiğiniz zaman da onca zaman çektikleriniz yok sayılacak, sizse bir daha kaçmamanız için pişman edilecek, eskisinden daha büyük cezalara çarptırılacaksınız... Geri gönderildiğiniz bu yerde uyandığınız her işgünü kaçıp geldiğiniz günlerden daha zor, daha acımasız, daha ağır emirlerle dolu olacaktır... Sızılarınızın üstüne daha yeni sızılar eklenecektir... Hem siyaset meydanı, adı üstünde insanların terbiye edildiği yer, değil midir? Kimse kaçıp kurtulmayı aklından geçirmesin diye meydanlarda kurulan idam sehpaları değil midir? Çok değil, l960'lara kadar görenler ibret alsın diye 'suçlu' insanlar herkesin önünde asılırdı. Sehpaların kurulduğu yere de 'siyaset meydanı' denirdi. Ortaokul, hatta ilkokul çocukları Yurttaşlık Bilgisi derslerinde Türkiye'nin birçok yerinde belli günlerde kurulan bu meydanlara getirilir, onlara idam sahneleri bütün detaylarıyla gösterilirdi. Yurttaşlık Bilgisi öğretmenleri öğrencilerini okula geri getirdikten sonra konu defterlerine, bugün çocuklara idam edilen bir adam izlettirilmiş, gereken ders verilmiştir, diye yazarlardı...\nArtık idam kalkmış olabilir. Bugün öğretmenler öğrencilerine asılan bir insanın boynunun kırılışını, o yağlı sicimin etrafındaki dönüşünü seyrettirmiyor olabilirler... Ama düşler, umutlar, hayatlar yine idam ediliyor... Köleler biraz daha iyi yaşayabilmek telaşıyla kendilerinden daha zor durumda olan köleleri kırbaçlamaya devam ediyor... Oy sandıkları köleleri bir an için kaçıp kurtulma ümidine sürüklüyor ve asıl kaçıp kurtulma düşlerini bir sonraki seçime kadar tahta bir tabuta gömüyor...\nYıllardır diğer köleler gibi ben de bu oyuna kendimi kaptırmış gibi yapmıştım. Ben de onlar gibi oy sandığının önünde birkaç dakikalığına bile olsa kendimi hayatımın efendisi sanıp, \nellerimin büyülü olduğuna inanmıştım... Ama seçim sonuçlarının açıklandığı her sabah eskisinden daha acımasız bir kölelik gününe uyanmış, bir önceki günden daha ağır baskılara, daha derine işleyen emirlere maruz kalmak üzere işyerimin yolunu tutmuştum...\nBuralardan kaçıp kurtulacak bir yer olmalı, ama ben şimdiye dek bulamadım... Nereye kaçsam orada köleler ve tiranlar vardı... Her yerde zalimler birbirine benziyordu... Birbirinin rakibi gibi görünseler de bizim gibileri kaçtığımız yere geri göndermek konusunda çoktan anlaşmışlardı...\nNereye gitsem orada hayatı tabutlara atılan düşler değil, adaletsizlik yönetiyordu... Nereye gitsem orada da söylenen her söz, yapılan her davranış verilen her oy bu adaletsizliği biraz daha güçlendiriyordu...\nİşte bu yüzden seçimlerde hiçbir partiye oy kullanmak istemiyorum. Çünkü kime oy versem, aslında bir diğerine oy vermiş gibi olacağım... Bütün oy sandıkları aynı havuzun içinde duruyor. Bu havuz ömürlerimizin, umutlarımızın, düşlerimizin gömüldüğü bir bataklıktan başka bir şey değil...\nBizi birkaç dakikalığına düşlerimizin efendisi yapacaklar, ama sonra o bataklıkta boğulurken çıkarttığımız çığlıkların eşliğinde onlara verdiğimiz oyların dökümünü yapacaklar... Çünkü kaçıp kurtulmak için verdiğimiz her oy hepsinin işine gelecek... Söylediğimiz her söz, yaptığımız her davranış, onların çizdiği sınırlarda öğrendiğimiz her şey kurdukları bu adaletsiz sistemi biraz daha güçlendirecek... Köleler kendilerinden daha zor durumda olan köleleri eskisinden daha acımasızca kırbaçlayıp duracak. Hepimiz kendimizden biraz daha altta duranın çırpınışıyla üstte durmaya çabalayıp duracağız...\nBu yüzden seçim sabahı düşlerimin gömüleceği sandık başına değil, bir deniz kıyısına gideceğim... O deniz kıyısında seçim afişi, oy pusulası, parti bildirisi olmaktan kurtulan bir ağaca yıllardır kırbaçlanıp duran sırtımı dayayıp, uzayıp giden denizi seyredeceğim... (1) \nOrada başka köleleri kırbaçlayan ellerimin körelmiş şefkatinden utanıp asıl kurtuluşun nerede olacağını düşüneceğim...\nOrada yaralı düşlerimi, bastırılmış çığlıklarımı sevip okşayacağım...\nOrada umutsuzluğumun içinden çıkarttığım umudun büyüsüyle yıllardır lekelediğim yalnızlığımı teselli edeceğim... \nOradan hep okyanusa karışıp gitmeyi özleyen Siyam balıklarına selam göndereceğim...\n(1) Bu seçimlerde 40 milyon seçmenin kullanacağı oy pusulası, seçim afişi ve zarflar için tam 5385 ağacın kesilerek yok edileceği söyleniliyor..." + }, + { + "id": 49229.0, + "title": "Zorla", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 5.0, + "poem": "Kendiliğimden şiir yazmadım\nŞiir yazdırttı kendini\nHiçbir seviyi ben bırakmadım\nSeviler bıraktırttı kendini\n\nKaçmadığıma bakmayın siz\nDöğüştümse namus deyip\nHiçbir kavgayı ben çıkarmadım\nKavgaya zorladılar beni\n\nBu amansız yarışa kendim girmedim\nSoluk soluğa yarışta buldum kendimi\nGönüllü katılmadım hiçbirine\nİstesem de istemesem de yarışa kattılar beni\n\nBiliyorum ki yazılan artık yaşanmaz\nBen yazmak istemedim\nYaşamak istedim sevgimi\nKendileri yazdırttılar kendilerini" + }, + { + "id": 10647.0, + "title": "Kaos", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 5.0, + "poem": "Ay inceldi ve orman\nbir tortu gibi çöktü dibe\nBuğusu yoktu toprağın\nbüsbütün balçıktı yeryüzü\n\nIrmaklar sağırdı ve dağlar\nbirer aptaldı o hantal gövdeleriyle\nGittikçe büyüyordu rüzgarın beynimdeki ur\nÖfkemizden şimşeği yarattık\n\nİnsanı yarattık\n(hayır, balçıktan değil)\nO gün bugün arayıp dururuz onu\nhangi cehenneme gitti, bilmeyiz\n\nAhmet Telli\nKarda İzler\n\nKarda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün\nBir uçurum kenarında vursunlar beni ki dünya\nUğuldayıp duran bir uçurum değil miydi zaten\nKarda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün\nSiliyor adımı bir dal kırarak çam ormanından\nGibi incelterek yetişiyor ardımdaki tipi bana\nAdımı yazıyorum kar üstüne ve ıslığını çığlık\nGeçmi��im kar sessizliğiyle özetleniyor artık\nBir kahkahayla çekip giderim karlı ovalardan\nBir uçurum kenarında vursunlar beni,vursunlar\nKarda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün\nYolculuklar ve ayrılıklarla anlatılabilir ancak\nDerim ki kar ve hüzün bir aşkın seyir defteridir\nKar yağıyorken milyon kere hüzün yağıyordur\nKarda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün\nÖmrüm parmak uçlarımda eriyen bir kar tanesi\nyakışmıyor onlara." + }, + { + "id": 3396.0, + "title": "Müjdeler Olsun", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Öleceğiz müjdeler olsun müjdeler olsun\nÖlümüde öldüren Rabbe secdeler olsun" + }, + { + "id": 42344.0, + "title": "Yanan Sular", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Elimle musluğunu açtığım sular yandı\nYürüyerek içinden geçtiğim sular yandı\nBoyu üç yılı aşan sabır orucu tuttum\nİftar vakti olanda içtiğim sular yandı.\n\n(Beşinci Mevsim)" + }, + { + "id": 107059.0, + "title": "Ali'nin Sırrına Erebilirsen", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Muhammet Ali'nin kurduğu yoldur\nAk üstünde kara seçebilirsen\nGönülden itikat söyleyen dildir\nAli'nin sırrına erebilirsen\n\nErenler der seni ceme katarlar\nKötü amellerin taşra atarlar\nBir gün yularından tutup çekerler\nÇektikleri yere varabilirsen\n\nErenler seni de ceme götürür\nKalmış işlerini anda bitirir\nGördüm Hak evinde mihman oturur\nMihmanın gözüyle görebilirsen\n\nAslı mervan olan ummana dalmaz\nKüfre meyledende aşıklık olmaz\nMüminin suali ahrete kalmaz\nDünyada cevabın verebilirsen\n\nPir Sultan Abdal'ım gonca gül olur\nDört kapıdan sana daim gel olur\nDünyadan ahrete doğru yol olur\nVerdiğin ikrarda durabilirsen" + }, + { + "id": 7492.0, + "title": "Kendi Kendine", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Kişinin kendine ettiğini \nEdemez kişiye hiçbir fani\nBu kahpe hırsı. ne kıskanç kini, ne şarap\nNe de haşhaş edemez..\nKişinin kendine ettiğini tayfun, boran\nDağ, taş edemez.\n\nKişinin kendine ettiğini \nEdemez Kişiye hiçbir fani\ntutmazsa gerçek dost elini\nkendi kendiyle baş edemez.\nKişinin kendine ettiğini\nSarhoş edemez, ayyaş edemez\nMezar soyan nebbaş edemez..." + }, + { + "id": 321652.0, + "title": "Esas Tehdit", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Dert değil kuş gribi, gam değil kuş virüsü\nEsas birinci tehdit Buş oğlu Buş virüsü! \nYerden, gökten, denizden vuruyor ülkeleri\nBertaraf edilmeli saldırgan puşt virüsü! \n\n16 Ekim 2005/Vakit" + }, + { + "id": 3306.0, + "title": "Destan Önü", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "İşte zamanın karanlığı, gece gibi, \nGeçer bir gölge komadan.\nİşte Tanrı nefesli sahiller,\nİşte Bizans kopmuş Romadan.\nSakalları uzamış keşişler sırtında,\nBahar halinde bir yük:\nSur örülmüş kıyılarda yokluğa taraf,\nTaşlarla, kıskançlıkla ağır ve büyük.\nEski İstanbul, ruh kadar eski,\nİnsan daha fazla eskiyemez ki.\nBir boşluk ki göller tadında uzun,\nYa hiçe uzanmış vaktimiz, ya hepe.\nYedi meçhul üstüne açılmış,\nYedi tepe.\nHaliç, dünya öküzünün boynuzu, hiç kımıldamaz,\nKımıldar bir kapalı su.\nGeçer, asırlar gövdesine, aydınlık,\nUyumayanların uykusu.\nEski İstanbul, hatıralardan eski,\nGöresin usul usul gez ki.\nTarumar olmuş,\nDaradan, Sardanapaldan anlar.\nGemilerle, kervanlarla dolmuş, çırılçıplak,\nAşkı kaybedenler, bulanlar.\nDevir devir kapılarında durmuş,\nNesilleri Asyanın, bu bakış ahu diye.\nSormuş sıcak rüyasını,\nPeygamberin orduları, Hu, diye.\nEski İstanbul, eski,\nGeçmiş günleri kimse söyletemez ki.\nSaz nameleri gelir, din uğruna çarmıha gerileceklerden,\nBelki çarmıhsınız, belki sazsınız.\nÖlümlerden hangisi gerçek,\nAnlıyamazsınız.\nFarkedilmez Doğu ve Batı.\nHayaller dolusu cenaze, düşüncelerden.\nAyaklarınızın, ayaklarınızın,\nAyrılışı yerden.\nEski İstanbul, yakın ve eski\nÖyle bir ses ki.\nCan ile ten susamış, susamış,\nGeçmiş de nice güzeller aradan.\nOsmanlı padişahı Sultan Mehmet,\nBir seher, kadırgalarını yürütmüş karadan.\nAşk ile dizdiği topları bir bir dizmiş.\nÇevirmiş hülyanın her yanını.\nLale gibi vermiş, bir akşam güneşinde,\nYiğit yeniçeri canını.\nEski İstanbul, çok eski,\nRüzgar, şahadete varasın, es ki.\nDil farkı, din farkı iyice azalmış o demlerde,\nBir sis ki bahçeleri, yüzü, cihanı kaplar.\nTekrar güne çıkmış, tekrar hayata, mahzenlerden,\nNur ve hayal ölmüş ellerin yazdığı kitaplar.\nYürümüş yürümüş hilalleri Türklerin,\nAllahın havalarına, yalnız ve tek.\nSerdengeçtilerle, akıncılarla\nBuradan başlamış dünyayı sevmek.\nEski İstanbul, hem rahat, hem eski,\nYaşaması öyle tez ki." + }, + { + "id": 19673.0, + "title": "Anı", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne varsa en güzel üç gün üç gece\nBir kıyı şehrinde seninle yaşadık\nTutuştum,elim ellerine değince\nÖylesi sıcaktın,öylesi aydınlık\n\nGüzellikten,mutluluktan,sevgiden\nKumların üstünde bir evren yarattık\nO dakikalar yaşandı mı sahiden\nBir düş müydü yoksa gercekten var mıydık\n\nNasıl geçip gidiverdi o zamanlar\nO bir daha zor yaşanılır çılgınlık\nO alev alev yaktığımız ormanlar\n\nEy şimdi o kıyı şehrinde kalanlar \nDuyun,anlayın,haykırın çığlık çığlık\nBöyle bir anı bir daha yaşanmaz artık." + }, + { + "id": 5161.0, + "title": "Müslüman Yüzü", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "O yüz, her hattı tevhid kaleminden bir satir; \nO yüz ki, göz değince Allah hatırlatır..." + }, + { + "id": 24303.0, + "title": "Ne Fayda", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 9.0, + "poem": "I \n\nyüreklerimizi gencecik \nçıkarıp verebilseydik \nüşümezdi göğsümüzde \nbiber gibi bir uçurum \n\nII \n\ntam da yakalamışken doğanın gizini \nbir bir vururken emperyalizmi \ntoprak ananın geniş kalçalarında \nneden kalktın soframızdan \nENVER USTA \n\ngünü akşam etmek sana yakışır mı \nyakışır mı sana upuzun yatmak \nbiz yaştakileri ustasız bırakmaz \n\nadam sen de \nyatarsan yat \nbiz dik durdukça \nsen ölsen \nNE FAYDA!" + }, + { + "id": 42166.0, + "title": "Pul Pul", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Yedi tepeye kurulmuş\n Pul pul\nGümüş gümüş balıkları\n Pul pul\nIşıktan sudan örülmüş\n Canım İstanbul" + }, + { + "id": 473615.0, + "title": "Bir Kadın...", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "sana ey kanımda eriyen kadın \ncan nasıl dayansın, nasıl dayansın? \nmezara çekmekse beni maksadın \nönümde o siyah gözlerin yansın. \n\nbir sütun alevsin, bir sütun duman, \nyalnız seni görür gözünü yuman. \nsenden ateşine bir deva uman \nbari gitsin kara toprağa kansın. \n\nbir çukur solumda, bir taş sağımda \nkabre girdiğim gün bu genç çağımda \nöyle bir yüksel ki sen toprağımda \ngörenler ruhumu tütüyor sansın" + }, + { + "id": 25959.0, + "title": "Ağustos Şiiri", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 8.0, + "poem": "Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek \nBeterin beteri var diyenlere inanmıyorum \nHep böyle havalar besler fırtınaları \nKorkarım bu mavi ışık çabuk sönecek \nDuymazdım durgun suların bezgin türkülerini \nAlışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim \n\nBir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı \nBir rüzgar kulaklarımdan hiç eksilmiyor \nEsirgenmiş bir dünyada müthiş yalnızım \nGeri dönsen bile ben artık o ben olmayacağım \nYüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek... \n\nBen mısralarımı kerpiç gecelerinden çekmişim \nBeş numara lamba kaderi var mısralarımda benim \nDeli çizgi gözlerimi kör etmiş, kör etmiş, kör etmiş \nGöçmüş kıtalar üstünde kuşlar dönüyor garipsi \nÇığlık çığlığa kuşlar dönüyor evcil ve tedirgin \nGök mavisi bir türkü dolanmış yüreciğime \nSelsele yolculuklar tütüyor gözlerimde, neyleyim \nİnsan demişim, kitap yüzlü insanlar demişim gidemiyorum... \n\nKaderim kaderleri demişim güzelim \nSen olmasan ben böyle değildim \nBöyle uysal ve kırılmış değildi şiirlerim \nBir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı \nYüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek... \n\nRüzgâr gibi ağustos geçti ellerimizden \nMeyvalar bizi bal renkli günahlara çağırıyorlar \nBir yanda yaşanmamış günlerin hırsı \nBir yanda boşa geçen gecelerin acısı \nMalum o dramın en güzel perdesindeydik \nAğustos şarap olmuş, kanımıza akmıştı \nGöçmüş kıtalar üstünde kuşlar gibiydik \nHer gören didik didik bizi denetliyordu \nBiz kendi derdimize düşmüştük... \n\nOrda da akşamlar olacak güzelim \nKanlı mendil gibi ağustos akşamları \nŞu benim çektiklerimi görmeyeceksin \nBelki yanında başkaları olacak \nBelki düşlerine bile girmeyeceğim \nGün oldu acıların şiirini yaşadım \nGün oldu zehir gibi yokluğunu yaşadım \nBana sen ne diye duyurdun yalnızlığımı \nNe diye gurbet gibi mısralarıma sindin \nDokunsan parmaklarıma tutuşacağım... \n\nYere batan şehrin tek yalnızıyım \nYüzyılın ağrısını anlayarak çekiyorum \nEkmeğime barut sinmiş bulanık özgürlükler \nTepmişim rahatımı, boynu bükük mutluluğumu \nYaşıyorsam erkekçe yaşıyorum... \n\nDüşün ki coğrafyanın en güzel yerindeyiz \nEn güzel günlerinde gençliğimizin \nÖlümden ötesini aklım almıyor \nBeterin beteri var diyenlere inanmıyorum \nİstesek cenneti kurtarabiliriz \nBen bir ışık için tepmişim rahatımı \nBu güleç yüzlülerin, bu acı türkülerini \nBu yoksul yerleri anlayarak seviyorum \nDelicesine anlayarak güzelim \nYüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek" + }, + { + "id": 1407901.0, + "title": "Aşk Nedir?", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "*Şarabım aşk ateşidir,hele onun eliyle sunulursa öyle bir ateşe odun kesilmezsen yaşamak haram olur sana.\n*Söz dalga dalga coşmada amma onu dudakla,dille değil,gönülle canla anlatman daha iyi.\n*Aşk nedir,bilmiyorsan gecelere sor,şu sapsarı yüzlere,şu kupkuru dudaklara sor.\n*Su nasıl yıldızı,ayı aksettirir,gösterirse bedenler de canı,aklı bildirir,gösterir.\n*Can,aşktan binlerce edep öğrenmede,öylesine edepler ki mekteplerde okunup öğrenilmesine imkan yok.\n*Gökyüzünde,yıldızlar arasında parlak ay nasıl görünürse aşık da yüzlerce kişi arasında öyle görünür,o göründümü herkesin parlaklığı söner.\n*Akıl bütün gidilecek yolları bilse bile,gene aşk yolunu bilemez,şaşırır kalır." + }, + { + "id": 4525.0, + "title": "Dönemeç", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir gündü, hava ılık\n Ve cadde kalabalık\n\nBir kadın sapıverdi önümden dönemece; \nYalnız bir endam gördüm, arkasından, ipince.\nVe görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim,\n Çarpıldım sendeledim.\n\n Bir gündü mevsim bayat\n Ve esnemekte hayat.....\nDönemeçten bir tabut çıktı ve üç beş adam; \nYalnız bir ahenk sezdim, çerçevede bir endam.\nVe tabutta, incecik, o kadın var, anladım; \n Bir köşede ağladım....." + }, + { + "id": 108638.0, + "title": "Çeke Çeke (Seversen Ali'yi)", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Çeke çeke ben bu dertten ölürüm\nSeversen Ali'yi değme yaram\nAli'nin yoluna serim veririm\nSeversen Ali'yi değme yarama\n\nAli'nin yarası yar yarasıdır\nBuna merhem olmaz dil yarasıdır\nAli'yi sevmeyen Hakk'ığn nesider\nSeversen Ali'yi değme yarama\n\nBu yurt senin değil konup göçersin\nAli'nin dolusun bir gün içersin\nKörpe kuzulardan nasıl geçersin\nSeversen Ali'yi değme yarama\n\nIlgıt ılgıt oldu akıyor kanım\nKem gelde didara talihim benim\nBenim derdim bana yeter ey canım\nSeversen Ali'yi değme yarama\n\nPir Sultan Abdal'ım deftere yazar\nHilebaz yar ile olur mu pazar\nPir merhem çalmazsa yaralar azar\nSeversen Ali'yi değme yarama" + }, + { + "id": 5955.0, + "title": "Senfoni", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 9.0, + "poem": "Önce sesin gelir aklıma\nÇaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm\nGüzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli!\nSonra cumartesi günleri gelir\nSonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum\nBir yağmur yağsa da beraber ıslansak.\n\nKırk kere söyledim bir daha söylerim\nSavaşta ve barışta karada ve denizde\nDüşkünlükte ve esenlikte\nZamanımız apayrı bize göre\nYanmana olduk mu elsele\nAç kalsak ağlamayız biliyorum.\n\nİçim güvercinleri okşamış gibi rahat\nSen yanımdayken ister istemez\nGeniş meydanlarda akşam üstleri\nÜs tüste üç kere deniz üç kere çınarlar \n\nSen yanımdayken ister istemez\nUzak ırmakları hatırlıyorum.\n\nAraşıra düşmüyor değil aklıma\nYabancı kadınların sıcaklığı\nAma Allah bilir ya ne saklıyıyım\nYanında ihtiyarlamak istiyorum." + }, + { + "id": 5069.0, + "title": "Cıgarayı Bırakma Kampanyası", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Cığara içmek için bu millet\nYılda bir trilyon 200 milyar sayıyor...\nBu zebella meblağın yüzde altmışı\nDolaylı vergi olarak kaydediliyor\nBütçenin yüzde yani...\nMadem emir büyük yerden geliyor\nBe bakın bütün kokarcalar\n\n'Zehir bu içtiğiniz! ' diye bas bas bağırıyor,\nSağlığımızı geçik, yok ya zaten! \nSırf görülsün diye kim mert, kim namert\nBırakalım çocuklar, bu mereti,\nŞu Dr. Nikotin denen kafirin icadını\nBırakalım hep birden Allah Aşkına! \nDişimizi sıkalım biraz! \n\nGün gelir, püfürdetiriz sonra\nNeşemiz neşe,\nElcağızımızla ekip derlediğimiz,\nİplere dizip güneşlerle kuruttuğumuz\nGüzelim sarı sarmalarımızı\nTüttürdüğümüz fabrika bacaları gibi\nBu rejimin cenazesine karşı\nGünahı yöneticilerin boynuna! \nEmir onlardan,bizden uyması! ..." + }, + { + "id": 35251.0, + "title": "Mezar", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Sabah mezarlığa vardım, \nBaktım herkes ölmüş yatar, \nHer biri çâresiz olup, \nÖmrünü yitirmiş yatar.\n\nKimi yiğit, kimi koca, \nKimi vezir kimi hoca, \nGündüzleri olmuş gece, \nKaranlığa girmiş yatar.\n\nVardım onların katına, \nBaktım ecel heybetine, \nNe yiğitler muradına, \nDaha ermemiş yatar.\n\nNicelerin bağrın deler, \nKurtlar üstünde gezeler, \nGepegencecik tâzeler, \nGül gibice solmuş yatar.\n\nYarı kalmış tüm işleri, \nDökülmüş inci dişleri, \nDağılmış sırma saçları, \nHep yerlere düşmüş yatar.\n\nÇürüyüp durur tenleri, \nHakka ulaşmış canları, \nGörmez misin sen bunları? \nNöbet bize gelmiş yatar." + }, + { + "id": 33196.0, + "title": "Yüzün", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 5.0, + "poem": "Güz sabahı buğusunda bir salkım üzüm mü avuçlarımdaki ne? \nAyışığı yansıyor yüzüne.\nBen böyle bulutsu yüzü, ben böyle ışıksı yüzü\nbir onyedi yaşındakinde gördüm, \nbir de şimdi düşümde." + }, + { + "id": 1229.0, + "title": "Söz de Sararır", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Olur, aramam seni ve kimseyi \nAnıları pas tadında bırakırım \nKonuşacak ne kaldıysa kalsın \nSusmaktır birşeylere saygılı kılan \nAyrılık da bir olanaktır bilirsin \nİnce bir sis, bir hüzün örtüsü \nDumanlı bir ıslık yakışır şimdi \nDudaklarıma, bırakıp giderim \nSöz / de sararır biterken bir aşk \nKediye iyi bak çiçekleri sula \nDiyorsam da aldırma sözlerime \nAlışkanlık işte başka birşey değil \nSöz / de sararır biterken bir aşk" + }, + { + "id": 40480.0, + "title": "Susuzluk'a", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "sen beni hazırlama sakın sen de bana gel\nölmüş ölü olmuş hüseyne hasana gel\n\nelleri koku dağıtırdı nasıl bir koku\nsuya gel kana gel bir yeni hasana gel\n\no öldü çünkü bir gülü tutmuştu bilmeden\nsen istersen her gün gel her sene gel\n\ngel beyazlıkları elle türlü kokuları biç\ngünler karardığında davran hep sana gel\n\nne yap yap hazırla kendini anladın mı\nne yap yap meselâ ısıtıp dökündüğün sularla bile bana gel\n\nhatırlanmış bir gül ben de hatırlarım kolaydır\nölmüş mü ölmemiş mi hüseyne hasana gel\n\nhüseyin de öldü ölür hasan da öldü ölür\nölen ve dirilen o bitmez insana gel" + }, + { + "id": 53229.0, + "title": "Mürde Cânım İltifâtundan Bulur Her Dem Hayât", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 6.0, + "poem": "Gazel\n\nMürde cânım iltifâtundan bulur her dem hayât\nÖlürem ger kılmasan her dem mana bir iltifât\n\nYaza bilmez leblerün vasfın temâm-ı ömrde\nÂb-ı Hayvân verse kilk-i Hızr'a zulmetden devât\n\nMen fakîrem sen ganî vergil zekât-ı hüsn kim\nŞer' içinde hem manadur hem sana vâcib zekât\n\nGörmeyince ışkunı îmâna gelmez âşıkun\nYüz peygamber cem' olub gösterseler min mu'cizât\n\nMazhar-ı âsâr kudretdür vücûd-ı kâmilün\nFeyz-i fıtratdan garaz sensen tufeylün kâ'inât\n\nCevher-i zâtundadur mecmu-ı evsâf-ı kemâl\nBu sıfât ile ki sensen kandadur bir pâk zât\n\nIşka tâ düşdün Fuzûlî çekmedün dünya gamın\nBil ki kayd-ı ışk imiş dâm-ı ta'allûkdan necât" + }, + { + "id": 59112.0, + "title": "Sülünün Yüzü", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Sülünün yüzü bir atmosfer olayıdır.\nRasgele yazarı avcıdan öğrendim: \nYabanördekleri donmasın diye, \nSuya nöbetleşe kanat vururlar.\n\nVe işte şamandırasıyla Beşiktaş'ınız, \nÇapraşık bir yüzyılı geriye atar; \nTanrım siz şu uzun Anadolu'yu\nÇocukluk günlerinizde mi yarattınız? \n\nSenaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 5674.0, + "title": "Naz", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Gönlümün yok niyeti\nAçılmak için sana.\nÇektiğim eziyeti\nYüzümden anlasana!\n\nBen,ki her damla derdim\nDeniz olsun dilerdim,\nİpi elimle verdim\nBenliğimi alsana.\n\nKan doldurup tasımı,\nSildim gönül pasımı,\nTaşa açtım yasımı,\nSöylemedim insana!" + }, + { + "id": null, + "title": "Dağlarda Ölmek İsterim", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Ömrümde nice sızı var\nkışların önü, sonu var.\nKalbim bu kuşatmalarda dar; \ndağlarda ölmek isterim.\n\nBen ateşten, hınçtan doğdum.\nÜç beş kuruşa kul oldum,\nyetmedi de mahpus oldum; \ndağlarda ölmek isterim.\n\nKaç mevsim ağladım kaldım,\ntutuşan özlemle yandım,\nkentler zalimdi dayandım; \ndağlarda ölmek isterim! \n__________________\n* Hece ölçüsüyle şarkı sözü olarak yazılmıştır." + }, + { + "id": 18334.0, + "title": "Kaçak ve Anne", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Uçtum ateş üstüne \nDağlansın diye sızım \nSorma halim ne olur \nYoruldum anlamsızım\n\nYağmur doldu içime \nAcım sigarasızım \nUyuyor musun anne \nBen geldim vefasızım \n\nSuç oldu suç üstüne \nHer şarkım her yazım \nVuruştum türkülerle \nKanla beslendi sazım\n\nBir rüzgarın önünde \nKaçağım kuralsızım \nDuyuyor musun anne \nYalnızım çok yalnızım\n\nAh dağılsam dizine\nUyusam doymaksızım \nSabah olmasa gece \nKaçmaktan dermansızım\n\nSür beni gül yüzüne \nKi sende kalsın sızım \nAğlıyor musun anne \nGidiyor hayırsızım.\n\n(Almanya 13.02.2001)" + }, + { + "id": 573.0, + "title": "Bağışla", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 9.0, + "poem": "Ya zamanından çok erken gelirim\nDünyaya geldiğim gibi\nYa zamanından çok geç\nSeni bu yaşta sevdiğim gibi\n\nMutluluğa hep geç kalırım\nHep erken giderim mutsuzluğa\nYa her şey bitmiştir çoktan\nYa hiçbir şey başlamamış\n\nÖyle bir zamanına geldim ki yaşamın\nÖlüme erken sevgiye geç\nYine gecikmişim bağışla sevgilim\nSev'iye on kala ölüme beş" + }, + { + "id": 18343.0, + "title": "Halkın Ekmeği", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 8.0, + "poem": "Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.\nbakarsınız bol olur bu ekmek,\nbakarsınız kıt,\nbakarsınız doyum olmaz tadına,\nbakarsınız berbat.\nAzaldı mı ekmek,başlar açlık,\nbozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.\n\nBozuk adalet yeter artık! \nAcemi ellerle yuğurulan,iyi pişirilmemiş adalet yeter! \nYeter katıksız,kara kabuklu adalet! \nDura dura bayatlayan adalet yeter! \n\nBolsa insanın önünde ekmek,lezzetliyse,\ngözler öbür yiyeceklere yumulsada olur.\nAma her şey bollaşmaz ki birdenbire...\nBilirsiniz,nasıl bolluk doğurur ekmek:\nAdaletin ekmeğiyle beslene beslene.\n\nEkmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,\nadalet de gerekli her gün,\nhem o,günde bir çok kez gerekli.\n\nSabahtan akşama dek,iş yerinde,eğlencede,\nhele çalışırken canla başla,\nkederliyken, sevinçliyken,\nhalkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,\ngünlük, has ekmeğine adaletin.\n\nmadem adaletin ekmeği bu kadar önemli,\nonu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin? \n\nÖteki ekmeği kim pişiren? \n\nAdaletin ekmeğini de\nkendisi pişirmeli halkın,\ngündelik ekmek gibi.\n\nBol,pişkin,verimli." + }, + { + "id": 522171.0, + "title": "Bu Gün Ol Dilber-i Rana", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu gün ol dilber-i rana\nBenimle oldu hem-saye\nKi yüzü güneşe benzer\nLatif kaşlarıdır aya\n\nBeli ince,boyu uzun\nYüzü hubdur,sözü mevzun\nDili sihri,okur efsun\nGönlümü verdi yağmaya\n\nBenim gönlüm alan dilber\nYüzü hubdur, sözü enver\nGüzeldir 'Allah-u Ekber'\nNe güzel beslemiş daya\n\nDedim:Ey hubların şahı\nTerrahhüm eyle billahi\nGönül ikliminin mahı\nBu günü salma ferdaya\n\nDedim:Dilber lebin emsem\nOlurdu derdime derman\nDedi:Vakti değil,ebsem\nDüşersin ceng-ü kavgaya\n\nDedim:Dilber beni öldür\nGerek ağlat,gerek güldür\nNesimi çün sana kuldur\nSerini koymuş ortaya" + }, + { + "id": 331137.0, + "title": "Zeybeğin Ölümü", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "(Adnan Menderesin İdamı Üzerine Üstad Bu Şiiri KalemeAlmıştır) \n\nZeybeğimi bir kaç kızan,vurdular\nÇukurda üstüne taş doldurdular\nYa bir de kalkarsa diye kurdular\n\nZeybeğim Zeybeğim ne oldu sana \nAllah deyip şöyle bir doğrulsana! \n\nZeybeğim kalkamaz dirilemez mi? \nOdası mühürlü girilemez mi? \nŞu ters akan sular çevrilemez mi? \n\nNe güne dek böyle gider bu devran\nZeybeğim bir sel ol bir çığ ol davran! \n\nKır at zincirlenmiş ufuk sahipsiz\nHan kayıp hancı yok konuk sahipsiz\nBaş köşede sırma koltuk sahipsiz\n\nKızanlar,dört yandan hep abandınız! \nZeybeğin kanına ekmek bandınız! \n\nBilemem susarak ölmek mi hüner? \nLisan çıldırıyor dil nasıl döner? \nOndan son iz uzak,uzak bir fener\n\nÖldü mü? Çatlarım yine inanmam! \nDiriye yanarım ölüye yanmam! \n\nZeybek kaybolduysa bunca kayıp ne? \nTesbihi dökülmüş aranır nine\nBalonu yok ağlar çocuk haline\n\nZeybeğim; dünyayı aldın götürdün\nBir öldün beni de binbir öldürdün! \n\nBeyni tırmık tırmık pençelere sor! \nMevsim niçin ölgün bahçelere sor! \nSor; çukuru nerde,serçelere sor! \n\nAğla,bir dinmeyen hasrete ağla\nZeybeksiz yolları gözetle ağla! ....\n\n (1964)" + }, + { + "id": 32393.0, + "title": "Allah Kahretsin", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "Bu böyle sürüp gitmeyecek biliyorum\nBir sabah bir dilencinin avuçlarına bırakacağım kalbimi\nKim ne derse desin! \nTahammülüm kalmadı artık\nBıktım seni sensiz yaşamaktan\nNasılsa döneceğin yok senin\nÇıldıracağım bu gidişle\nAllah kahretsin! ..\n\nDurup durup seninle gezdiğim yerlerde dolaşıyorum\nSanki köşe başından sen çıkacaksın\nSanki duraklarda beni bekliyorsun\nGeçen gün birine rastladım aynı sokakta\nSaçları sen gözleri sen kaşları sen\nKoştum heyecanla peşinden \nVe hayatımda ilk defa bir tokat yedim senin yüzünden\nAllah kahretsin! ...\n\nDünya ateşler içinde\nSavaşlar almış başını gidiyor\nAfrika'da insanlar açlıktan ölüyor\nBense bu gidişle sensizlikten öleceğim\nUmurunda mı senin? \nKimbilir hangi cehennemdesin? \nAllah kahretsin! ..\n\nHangi masaya otursam \nSenin sevdiğin içikiyi koyuyorlar önüme\nVazomda hep senin sevdiğin çiçekler\nVe dudaklarımda hep senin sevdiğin şarkılar\nSenin doğumgünlerini kutluyorum senden habersiz\nVe her sabah dualar ediyorum mutluluğun için\nNe yapsam, ne etsem, nereye gitsem\nEcel gibi peşimdesin\nAllah kahretsin! ..\n\nİşte böyle bir sevda benimkisi\nBu zamanda, bu devirde\nHaklısın adam olacağım yok benim\nEn güzeli artık son vermek bu hayata\nEn korkunç uçurumlardan bırakmak kendimi\nYa da en yüksek tepelerden\nEn uçsuz bucaksız denizlere bırakmak bedenimi\nAma içimde sen varsın \nYa sana bir şey olursa? \nAllah kahretsin! .." + }, + { + "id": 55116.0, + "title": "Rüzgarın Yırtık Yeri", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 8.0, + "poem": "Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı, \nSen kimin yetimisin, \nKimi bekliyorsun durduğun yerde? \nSağır bir günün sonunda dilsiz bir gece\nSarıp sarmalıyor seni, \nGökyüzü gıcırtıyla kapanıyor üstüne.\nBak ömrün yarılandı, \nKaranlığı kullanmayı öğrenmelisin.\nYazısı akmış ıslak bir sayfa elinde, \nYara bere içinde morarıyor şiirlerin.\n\nArtık tutunacak kimsen kalmadı, \nNasıl biliyorsan öyle düğümle zamanı.\nBütün ölümleri gör, \nBirini evlat edin kendine.\nOysa sen, boş bir kabın taş darası.\nYine de denkleştirip gidiyorsun hayatı.\nTuzağa yem, hançere bağ oluyorsun.\nZehire katıyorlar seni, şair ne duruyorsun\nGemilere bin, trenlere atla.\nKimsenin umursamadığı, hiçbir işe yaramayan\nKaldır şu gereksiz tanıklığı ortadan.\n\nNe kadar tıkasan kulaklarını, \nDuymamaya çalışsan\nGöğsünde bir titreşimdir konuşmaları.\nGörmesen seslerden anlıyorsun.\nKazdıkları çukuru, ördükleri duvarı.\nÇakılısın buzdan çivilerle\nBoynu bükük bir haçın üstünde.\nYerde buluyorsun kendini her sabah, \nYeniden gerilmek üzere, \nSaçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı\nDaha ne bekliyorsun durduğun yerde? \n\nKatmerli yalanı gördün, yalınkat gerçeği, \nBilicinin ürpererek söylediği\nSevgi gereksinimlerini gördün kimilerinin, \nTırnaklarını denemek için\nYılanın deri değiştirmesini, \nGülüşün kurdunu, sineğini gözün; \nYüreğinde bir ağaç gürültüyle devrilirken, \nAksayarak yürüyen umudun arkasından\nGülün kanayan hüznünü gördün.\n\nİşte tanıksın ölümün pazarlık ettiğine\nToptan ve perakende, \nPantolon ütüsünün keskinliğine, \nBozulup bütünlenmesine paranın, \nMevsimsiz bir çocuğun kekre yüzüne, \nYabancı işçiliğine martının\nDeniz olmayan bir uzak ülkede, \nDaha binlerce, binlerce şeye.\nYaz bunları ve imzala sana yetecekse.\n\nBana delik deşik bir yürekle\nPası küflü, çürümeyi söyle.\nYangın yerlerinin katran gözyaşlarını, \nBana göçüğün kırık kemiklerini, \nSancısını suyun, rüzgarın yırtık yerini\nVe bunlardan payına düşeni söyle.\nNe kadarı kaldı babandan, \nSen ne ekledin üstüne, \nAcının sana getirdiği ürem ne? \nŞair bana mutluluktan söz etme, \nBeyaz baston kullanan bir dille.\n\nİşte tanıksın daha nelere? \nTesti gömüyorlar göğsüne eskisin diye, \nKeçe gibi kimi zaman, parlatmak için\nBakır kaplara sürüyorlar seni\nŞair hiçbir tansık bekleme, \nDolaş yıkıntılar, çöplükler içinde, \nSen ey gülünç ve deli mesih; \nÖlmeyi bilmediğine göre, \nSaçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı\nPelteleşmiş yapışkan haçını\nIslık çalarak sokaklarda sürükle." + }, + { + "id": 72191.0, + "title": "Dekorlar", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 5.0, + "poem": "Ne kadar ufuk değişsekte \nYürekte ahenksizlik kalan\nKişiler kişiler kişiler\nBütün bu saçmalıklar içinde\nSadece dekoru bize kalan\n\nO alıp hep eve getirirdi\nAptal ve yobaz olanları\nOkurdum tembelce uzaklaşmayı\nMevsimden kaçan bir gün gibi\nSadece dekoru bize kalan\n\nNe kadar balık değişsekte\nBütün sulardır tatlı olan\nBütün gözyaşları buharlaşan\nAylar geçip skor yazan\nSadece dekoru bize kalan\n\nNe kadar hapishane değişsekte\nRuhumuz ve bedenimiz taşınan\nAylar geçip skor yazan\nBu kadar iğrenç ihanetteler\nAteşler ve esinlikler\nSadece dekoru bize kalan\n\nKalp bu ekmek gibi kırdığımız\nSığırcık kuşları onu gagalayan\nGitmeliydim kalmak oldu hatamız\nMeşalenin son ışığından\nSadece dekoru bize kalan\n\nLouıs Aragon\n\nÇeviren: Lolan" + }, + { + "id": 47764.0, + "title": "Bir Düş", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 7.0, + "poem": "Görüntüleri arasında karanlık gecenin\nYitirilmiş sevincin düşünü kurdum.\nAma kalbimi kırarak beni uyandırdı\nGörüntüsü yaşamın ve ışığın.\n\nAh! Düş olmayan bir şey var mıdır gündüzleyin\nGözlerinde geçmişten gelen bir ışıkla\nÇevresine bakan kişi için? \n\nO kutlu düş-o kutlu düş, \nBütün dünya kınarken\nTarlı bir ışık gibi neşelendirdi beni\nYalnız bir ruha yol gösteren.\n\nNe olmuş geceleyin ve fırtınada\nTitriyorsa yükseklerdeki ışık? \nDaha berrak bir sey var mıdır\nGündüz parlayan yıldızından, gerçeğin!" + }, + { + "id": 2127184.0, + "title": "Anlatmam Derdimi Dertsiz İnsana", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Anlatamam derdimi dertsiz insana\nDerd çekmeyen dert kıymetin bilemez\nDerdim bana derman imiş bilmedim\nHiçbir zaman gül dikensiz olamaz\n\nGülü yetiştirir dikenli çalı\nArı her çiçekten yapıyor balı\nKişi sabır ile bulur kemali\nSabretmeyen maksudunu bulamaz\n\nAh çeker aşıklar ağlar zarınan\nYüce dağlar şöhret bulmuş karınan\nÇağlar deli gönül ırmaklarınan\nAğlar ağlar göz yaşların silemez\n\nVeysel günler geçti yaş altmış oldu\nDöküldü yaprağım güllerim soldu\nGemi yükün aldı gam ilen doldu\nHarekete kimse mani olamaz" + }, + { + "id": 35048.0, + "title": "İnat", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "sabahın köründe çıkıyorsunuz evden\nkaybedilmiş savaşın utancı\nsabahın köründe\n\ngölgeniz\n\nkardeşten ötesiniz belediye otobüslerinde\nteriniz etiniz karışıyor birbirine\nevin delisi gibi kanıksadınız\nkadıköy karaköy vapurundaki sinan’ı\nsırayla geçer uykulu gözlerinizden\n işportacılar dilenciler martılar\n\nve en aptal uyumu dalganın\n\nfakat\n\nbirdenbire bir mendirek gibi girer göğsünüze\ndenizde ölü bir balık olmak isteyen kadın\n\nnanikçe bir şey var şu intiharda\nazbiraz mizah yani\ngeçer geçmez aklınızdan\noracıkta\n\nyüzünüzü donduran\n\ninatla duruyorum işçıkışlarında\nellerim gökyüzü kadar geniş\nhem kör hem topal\n\nsiz böyle nereye\n \n Haziran 1988\n (suda seken hayat,1993)" + }, + { + "id": 56642.0, + "title": "Son Beklediğim", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "Ufkumda bulutlar kümelerken kara bahtım, \nBen her gönül ufkunda doğan sabahtım.\nDevran herkese taslarla zehir sundu da birden\nBen herkese bir neşe yarattım o zehirden.\nBir köprü kurup, zulmetin ardında, seherle, \nBildim gülüp eğlenmeyi ömrümce kederle.\nAlnımdaki her çizgi beyaz bir gece saklar, \nBir başka şafaktır saçımın gördüğü aklar.\nFarkım ne, emel kaynağı bir körpe çocuktan, \nMademki henüz gelmedi son yolcum ufuktan? \nÖmrümce neden yılları zincir gibi çektim, \nMademki bir aşk uğruna can vermeyecektim? \nBir müjde taşır her gün uzaktan bana rüzgar; \nElbet gelecek, gelmedi, bir beklediğim var! \n\nSon beklediğim gelmeden, ölsem de yüzünde, \nDevran bulacak yar ile ağyarı hüzünde.\nİsmim gezecek pembe dudaklarda elemle, \nGözler dolacak bir çocuk ölmüş gibi nemle, \nBir günde doğup can veren altın kelebekler, \nBizden daha genç bir şair öldü diyecekler!" + }, + { + "id": 2116156.0, + "title": "Gaziler Caddesi", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 0.0, + "poem": "Basmane’de Gaziler Caddesi’ne \nküçük bir yağmur götürdüm\nsiz böyle akşamüstü görmediniz\n\ngizlice bir şarap tuttum\nyine o şehir korkusu\nola ki simsiyah sarhoşum\niçimde elektrik uğultusu\nbir de kötümserlik sebepsiz\n\nşurda yeşil gözlü bir çocuk\nnylon geçirmiş şapkasına\nFerid’e benzettim azıcık\nkim bilir belki de başkasına\nyetişkin eli yüzü tertemiz\n\nBasmane’de Gaziler Caddesi’ne \nkırık çocukluğumu götürdüm\nsiz böyle akşamüstü görmediniz\n\ncamların rengini beğenmedim\nbütün mor bıyıklar yabancı\nşekersiz çaylar içindeyim\ngece makaslarında bekçi\nsabaha karşı hırsız\n\nbu afiş bir sinema tuzağı\ndüşme o kızın arkasına\nyemyeşil kolu bacağı\ncıgara yapışmış dudağına\ndördüncü gecedir uykusuz\n\nBasmane’de Gaziler Caddesi’ne \nürkek bir çarşamba götürdüm\nsiz böyle akşamüstü görmediniz" + }, + { + "id": 2141727.0, + "title": "Benden İçeri (Severim Ben Seni)", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Severim ben seni candan içeri\nYolum vardır bu erkandan içeri\n\nBeni bende demem bende değilim\nBir ben vardır bende benden içeri\n\nNereye bakar isem dopdolusun\nSeni nere koyam benden içeri\n\nO bir dilber dürür yoktur nişanı\nNişan olur mu nişandan içeri\n\nBeni sorma bana bende değilim\nSuretim boş yürür dondan içeri\n\nBeni benden alana ermez elim\nKim kadem basa sultandan içeri\n\nTecelliden nasip erdi kimine\nKiminin maksudu bundan içeri\n\nKime didar gününden şule değse\nOnun şulesi var günden içeri\n\nSenin aşkın beni benden alıptır\nNe şirin dert bu dermandan içeri\n\nŞeriat tarikat yoldur varana\nHakikat meyvası andan içeri\n\nDini terk edenin küfürdür işi\nOl ne küfürdür imandan içeri\n\nUnuttum din diyanet kaldı benden\nBu ne mezhep dürür dinden içeri\n\nSüleyman kuş dilin bilir dediler\nSüleyman Süleyman'dan içeri\n\nGeçer iken Yunus şeş oldu dosta\nKim kaldı kapıda andan içeri" + }, + { + "id": null, + "title": "İkinin Şiiri", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Bugün iki kez yağdı yağmur; \niki kez eskidim sanki.\n\nİki ömrü kol kola yaşadım ben; \nbiri nergis bahçesi, diğeri mahşer yeri.\n\nHep iki şömine yandı yüreğimde; \nbirinde ateşti, diğerinde kül.\n\nVe iki kez âşık oldum; \nbundandır iki kez ölmüşlüğüm.\n\nSonra bir serüvende ikiye böldüm ömrümü; \nşimdi sömestrdeyim.\n\nİlk iki kitabımdan sonra sıtmaya tutuldu coşkum; \ndaha depremlerleyim.\n\nVe iki kere iki,\nkitabımda benim,\n\nya çok eder\nya sıfır..." + }, + { + "id": 297158.0, + "title": "Bozguncu Maymunlar", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Kart maymunlar yuvalandı ağaca\nSoylu gülün saf rengini bozdular\nÖtüyorlar kurbağaca, kargaca\nSoylu dilin ahengini bozdular..\n\n22/08/2005/Vakit" + }, + { + "id": 69259.0, + "title": "Boynu Yeşil Gövel Ördek", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Boynu yeşil gövel ördek\nSana bir göl gerek idi\nKanadının biri yeşil \nBiri de al gerek idi\n\nBir göl gerekti yüzmeğe\nYüzüp eğrice gezmeğe\nAşıkın bağrını ezmeğe\nSana bir dil gerek idi\n\nBulunmaz aşkın ilacı\nSevip ayrılması acı\nYüzdüğün gölün sıyacı\nKaranfil gül gerek idi\n\nKarac'oğlan fikrinde \nDaim Hakk'ın zikrinde\nAk göğsünün çukurunda\nSana bir ben gerek idi" + }, + { + "id": 23213.0, + "title": "İşkenceden Geliyorum", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 7.0, + "poem": "işkenceden geliyorum\nçığlık çığlığa üstüm başım\ndeğemem dudağımı dudağına \nelektirik kokuyor ağzım\n\nkelimelerim birbirine vurur\ngözlerim yanar ağlarsam\ndalga dalga uçardı saçlarım\nben de koşardım bir zaman\n\nişkenceden geliyorum \nacıyı umuda kattım\nuzatma sarılası boynunu\nkollarımı askıda bıraktım\n\nyumuşak yataklar arama \nbaşımı koyacak bir yer bulurum\nhem ben uyursam artık\nşimşekli bulutlarda uyurum\n\nyıkılma sakın bırakma kendini\ntaşırım ben bu çarpık gövdeyi\nseni yitirmek de olsa ucunda\nyendim işkencede işkenceyi" + }, + { + "id": null, + "title": "Gözlerin Gök-Yüzünde Bir Dolunay", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Diyelim \nki sessiz gecede poyraz…\n\nSis çökmüş o heybetli dağlara; \nyurdun \nda kar altında, gözlerin gök-\nyüzünde bir dolunay.\n\nDiyelim ki sınamışsın uzaklığın ihanetini.\nSeslere çarpmış sesin,\nama ulaşmamış hiçbir yere nefesin…\n\nDiyelim ki şarabın dökülmüş, suların kesik,\nbu hayat seni bir oyuncak sanıyor.\n\nDiyelim ki sana çıldırmak yasak, sana ağlamak\nyasak, yarın yasak, düş yasak. \nDiyelim ki üşüyorsun kısacık bir ömrün sığınağında; \nbir çay bile ısmarlamıyor hayat! \n\nDiyelim ki lekesiz hiçbir şey kalmamış artık; \nsis çökmüş güvendiğin dağlara...\n\n Kederli bir süvari ol, \n Orda, sen orda! \n Bıkma atını mahmuzlamaktan,\n bıkma bu puştlar panayırında\n berrak nehirler aramaktan…\n\n Yaslı bir kışa rehin düşse de günler,\n kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt; \n o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın.\n\n Çünkü her insan bir limandır başucunda tekneler; \n çünkü herkesin hüznü kocaman, aşkları dalgın…\n Kimi kanıyor şahdamarından,\n kimi bozgununda yetim dervişan,\n kimi aşklarıyla, düşleriyle perişan…\n\n Yamalı yerlerinden kanıyor hayat,\n tutunduğun günlerinden soluyor hayat.\n Bu yüzden salıver düşlerini kendi uğruna yansın,\n salıver düşlerini ateşlere abansın! \n\nTutunduğun günlerinden solarken hayat,\nbıkma atını mahmuzlamaktan; \nbıkma sendeki insan için,\nderin uçurumlar arşınlamaktan...\n\nYaslı bir kışa rehin düşse de günler,\nbir gün rüzgâr esecektir suların serinliğinden; \nbir gün kırlangıçlar geçecektir göğün genişliğinden.\n\nYaslı bir kışa rehin düşse de günler,\nkalbindeki tomurcuğu bahara büyüt,\no tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın; \nçünkü senin de bir ütopyan varsa, \ni n s a n s ı n…" + }, + { + "id": 104607.0, + "title": "Kızlar", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Her sabah her sabah gelir geçerler\nDünyalar durdukça durası kızlar\nBir vefa görmedim kaşı karadan\nAllahım, muradım veresi kızlar\n\nTanımadım kirpiğinden, kaşından\nAyırmadım yareninden, eşinden\nÖpe idim gerdanından, döşünden\nGelin olup bize gelesi kızlar\n\nDonadaydım yeşil ile al ile\nBesleyeydim şeker ile bal ile\nBoğum boğum al kınalı el ile\nAl, yeşil gerdeğe giresi kızlar\n\nKızlar güzel güzel, aslı huriden\nYeryüzünü lale, yesil bü'rü'den\nKasvetli gönlümün gamın eriden\nKaranlık kalbimin çırası kızlar\n\nKarac'oglan gam yükünü götürür\nHer kötüyü yad ellere getirir\nKulağı küpeli oğlan getirir\nBabası evine giresi kızlar" + }, + { + "id": 2141730.0, + "title": "Benim Adım Dertli Dolap", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Benim adım dertli dolap\nSuyum akar yalap yalap\nBöyle emreylemiş Çalap\nDerdim vardır inilerim\n\nBen bir dağın ağacıyım\nNe tatlıyam ne acıyım\nBen Mevla'ya duacıyım\nDerdim vardır inilerim\n\nDolap niçin inilersin\nDerdim vardır inilerim\nBen Mevla'ya aşık oldum\nAnın için inilerim\n\nBeni bir dağda buldular\nKolum kanadım kırdılar\nDolaba layık gördüler\nDerdim vardır inilerim\n\nDülgerler her yanım yondu\nHer azam yerine kondu\nBu imkan Hak'tan geldi\nDerdim vardır inilerim\n\nSuyum alçaktan çekerim\nDönüp yükseğe dökerim\nGörün beni neler çekerim\nDerdim vardır inilerim\n\nYunus bunda gelen gülmez\nKişi muradına ermez\nBu fani de kimse kalmaz\nDerdim vardır inilerim" + }, + { + "id": 67142.0, + "title": "Salomeye", + "poet": "Friedrich Nietzsche", + "rating": 9.0, + "poem": "Öyle bir hayat yaşadım ki\nCenneti de gördüm cehennemi de\nÖyle bir aşk yaşadım ki\nTutkuyu da gördüm pes etmeyi de\nBazıları seyrederken hayatı en önden\nKendime bir sahne buldum oynadım\nÖyle bir rol vermişler ki\nOkudum okudum anlamadım\nKendi kendime konuştum bazen evimde\nHem kızdım hem güldüm halime\nSonra dedim ki \"söz ver kendine\"\nDenizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin\nSevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin\nUçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin\nKorkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin\nÖyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım\nÖyle çok değerliymiş ki zaman\nHep acele etmem bundan, \n\nAnladım..." + }, + { + "id": 90201.0, + "title": "Saç", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Akran değiliz diye\nBeni çevirme geri: \nSaçım ağarmış..fakat\nKararır, geceleri." + }, + { + "id": 81758.0, + "title": "Mikaha", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "Tanrının sokaklarda yalnız dolaştığı zaman\nAdına kör karanlık diyorlar\nGüneş de üç-buçuk aylık piçini düşürecek bulvarlara\n\nHıncımdam Makon'da bir Çinli’ye gözlerimle söveceğim\nSaygon'da bir otel odasında bulacağım seni\nEllerini Portekiz'de unutmuş olacaksın\nGümrüksüz gireceksin düşlerime çırılçıplak\nBeyrut’ta uçağı kaçıracağım Mikaha\nSana dönmek mi bir daha\nTövbeler olsun...\n\nÖzlediğin bu muydu yoksa\nTutkulu bir kelepçe vurdular yüreklerimize\nAdına aşk diyorsun\nOysa balıklar Singapur'dan getirmemişlerdi\nAğızlarında bu tutkuyu\nRoma'da kendini satan bir kadın görüp\nKadınlığından utanmıştın\nMelekliğinden utanan şeytanlar gibiydin\nSen de yüreğini ellere sattın Mikaha! \nSana dönmek mi bir daha\nTövbeler olsun...\n\nBak yine inanasım yok işte\nSensiz geçmezdi bu mevsimler\nBulvarlara kar yağmazdı\nGecenin kör karanlığında\nTanrı bizim için ağlamazdı\nSevmeyi sevilerek öğrenmiştik\nTanrı'ya da biz öğretmiştik üstelik\n\nBelli ki sevmeleri de bırakamıyorum artık\nTanrının da gözyaşları tükendi artık Mikaha! \nSana dönmek mi bir daha\nTövbeler olsun...\n\nKolay diyorsun\nGel bir de sen yaşa sensizliğimi\nYalan söylüyor Kuveyt'li petrol kralı\nBeş gece içmez sana yüzük alırdım\nGözlerini Pire'li tayfalara çaldırdın\nBelki Hong Kong'da bir şişe pirinç rakısına satarlar\nBelki de ucuzundan ölmeyi göze alırsın\nAma sen; ölmüyorsan-ölemiyorsan-ölemeyeceksen\nParis benim kentim değil ki\nBu serseri izler senin izlerin Mikaha! \nSana dönmek mi bir daha\nTövbeler olsun...\n\nBak bu mezarı benim için kazdılar\nBu çiçekleri dişi eller getirdi\nSözüm var\nÖlürsem erkekçe öleceğim\nAma sensiz ölmeyi beceremem Mikaha! \nSana dönmek mi bir daha\nTövbeler olsun..." + }, + { + "id": 2605.0, + "title": "Ağustos Çıkmazı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 8.0, + "poem": "beni koyup koyup gitme\nne olursun\ndurduğun yerde dur\nkendini martılarla bir tutma\nsenin kanatların yok\ndüşersin yorulursun\nbeni koyup koyup gitme\nne olursun\n\nbir deniz kıyısında otur\ngemiler sensiz gitsin bırak\nherkes gibi yaşasana sen\nişine gücüne baksana\nevlenirsin çocuğun olur\nsonun kötüye varacak\nbeni koyup koyup gitme\nne olursun\n\nelimi tutuyorlar ayağımı\nyetişemiyorum ardından\nhevesim olsa param olmuyor\nparam olsa hevesim\nyaptıklarını affettim\nseninle gelemeyeceğim attilâ ilhan\nbeni koyup koyup gitme\nne olursun" + }, + { + "id": null, + "title": "Günlerin Bulanık Sularında", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Kalabalık,\nkabarık şehir; \nçok şehir,\nçok beton,\nyok: İnsan…\n\nÇok: Şehir; \nhiç: İnsan! \n\nSevgileri güneşte çekmiş, ruhları eprimiş\nve ihanetlerini cüzdanlarıyla besleyen hiç insanlar,\ngeldiler; milli piyango ve otobüs biletleriyle\nkürdanlarıyla, balgamlarıyla, ayakkabı bağlarıyla\nnüfus cüzdanlarıyla, “kazı kazan”larıyla,\nvisa kartlarıyla, maskeleriyle, markalarıyla…\nGüneşin heybetine bakmadan\nve aldırmadan rüzgârın zarafetine...\n\nBirer küfe gibiydi omuzlarında hayat; \nher biri kendince yokuşlarda,\nher biri amansız yokoluşlarda,\nşarkıları yankısız,\naşkları unutuşlarda...\nKapanıp gündüzlerin ıssız odalarına; \nhepsi çürük akşamlardan\nve bayat sayımlardan kalma (!) \n\nGeldiler,\ngöğe bakmadan,\ndokunamadan o uzak ovalara\ntelaşla, \ngünlerin bulanık sularında...\n\nHiç insan,\nsabahın köşesinde\nkusmuş şehrin şanına; \nsabahlar akşamına,\nadamlar aşklarına,\nkusmuş günlerin bulanık sularında.\nSevgisiz kaldık, sevgisiz kaldık\nkısacık Nisan akşamlarında...\n\nŞimdi hızla yırtılan aşiretlerden\naşüfteler, kalpazanlar ve ateistler çıkaran ülkem,\nsavur beni şu pusun, ayazın ortasına,\nçıkarıp sığ sulardan yakıştır okyanuslara\nve kavuştur o eski masal kahramanlarına...\nÇünkü böyle bir raunt isyan, beş rekat hüzün\nYetmiyor haziran akşamlarında...\n\nŞimdi parklar fesleğen kokarken\nyoksullar soluk soluğa; \nfıskıyeler upuzun,\ntaşıtlar süratle otobanlarda; \ntelaşla,\nherkes günlerin bulanık sularında...\n\nOysa hepimizin gidebileceği bir vadi olmalıydı…\n\nArtık ömürlerimiz bu tükürülmüş bulvarlara kanar\nVe rüyalarımızda bir görünür bir kaybolur serin pınarlar; \nbu yüzden yaktığımız bütün kibrit çöpleri\nen çok da içimizde yanar ha yanar...\n\nKalabalık,\nkabarık şehir; \nçok şehir,\nçok beton,\nyok: İnsan...\n\nÇok: Şehir; \nhiç: İnsan! \n\nHiç\ninsan; \ndoyumsuz,\ntedirgin,\nkorkak...\nSabırsız,\ntutkusuz,\nkaypak...\n\nŞimdi herkes yüreğinin avlusuna bir servi kadar.\nRüyalarında bir görünür bir kaybolur ormanlar.\nUyanınca, irileşen boşlukları ihanetle tamamlar...\n\nH\ni\nç\n\ni\nn\ns\na\nn: Yitmiş günlerin bulanık sularında…\nSadece elbiseler sürüklüyor ardında..\n\ncoşkusuz, aşksız kaldık\nKaldık... \nBu kısacık temmuz akşamlarında…" + }, + { + "id": 27593.0, + "title": "Dervişlik", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Tehî görmen kimseyi hiç kimsene boş değil\nEksiklik ile nazar erenlere hoş değil\n\nGönlünü derviş eyle dost ile biliş eyle\nAşk ile eri şol manâda derviş içi boş değil\n\nDerviş bilir dervişi Hak yoluna durmuşu\nDervişler hümâ kuşu çaylak u baykuş değil\n\nDervişlik aslı cândan geçti iki cihândan\nHaber verir sultandan bellidir yad kuş değil\n\nEy Yunus Hakk’ı bilen söylemez hergiz yalan\nİkilik ile gelen doğru yol bulmuş değil" + }, + { + "id": 27817.0, + "title": "Heddeden Geçmiş Nezaket", + "poet": "Nedim", + "rating": 7.0, + "poem": "Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana \nMey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana \n\nBûy-i gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu \nBiri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana \n\nSihr ü efsûn ile dolmuşdur derûnun ey kalem \nZülfü Hârut’un demek mümkin ki nâl olmuş sana \n\nŞöyle gird olmuş Firengistân birikmiş bir yere \nSonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana \n\nOl büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş \nEl-amân ey dil ne müşkil-ter suâl olmuş sana \n\nSen ne câmın mestisin âyâ kimin hayrânısın \nKendin aldırdın gönül n’oldun ne hal olmuş sana \n\nLeblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden \nLâ’lin öptürmek bu hâletle muhâl olmuş sana \n\nYok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedîm \nBir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana" + }, + { + "id": 47818.0, + "title": "Elma Çiçekleri", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 6.0, + "poem": "Sadelikleriyle\nsanki eskibir\nzamana alınlık\nşu düş köpüren\nelma çiçekleri" + }, + { + "id": 5780.0, + "title": "Hülasa", + "poet": "Rüştü Onur", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben ölsem be anacığım\nNem var ki sana kalacak\nCeketimi kasap alacak,\nPardösömü bakkal\nBorcuma mahsuben...\nYa aşklarım\nYa şiirlerim ne olacak\nYa sen ele güne karşı\nNasıl bakacaksın insan yüzüne\nHülasa anacığım\nNe ambarda darım\nNe evde karım var.\nÇıplak doğurdun beni\nÇıplak gideceğim" + }, + { + "id": 2111405.0, + "title": "Kalk Yiğitim", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Kalk yiğitim, yine dağbaşını duman aldı.\nParçalandı bir kıtanın toprakları,\nAslan payını aslan olmayan aldı..\nKalk yiğitim, yine dağbaşını duman aldı.\n\nTulgalı, tulgasız başlar alayı,\nKanadlı, kanadsız kuşlar..\nAşılmamış dağlar, çıkılmamış yokuşlar..\n\nDağları, taşları, akar sularıyla,\nŞu tanıdık toprakta\nBir büyük dünya parçası\nFatihini aramakta.\n\nDünyayı ahretten ayıran\nDuvarları yık da gel,\nAy doğar gibi, gün doğar gibi\nŞu kıpkızıl ufuktan çık da gel! \n\nKalk yiğitim, yine dağ başını duman aldı.\nParçalandı bir kıtanın toprakları; \nAslan payını aslan olmıyan aldı..\nKalk yiğitim, yine dağbaşını duman aldı..." + }, + { + "id": 105843.0, + "title": "Ne Yatarsın Bülbül Kalk Figan Eyle", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 10.0, + "poem": "Ne yatarsın bülbül kalk figan eyle\nÇağırıp ötmenin zamanı şimdi\nKırmızı gül yeşil yaprakta kaldı\nDalında ötmenin zamanı şimdi\n\nBenim Şah'ım gelir türlü naz ile\nDili tuti kalbi irfan söz ile\nKırmızı badeyle cura saz ile\nMuhabbet etmenin zamanı şimdi\n\nBenim Şah'ım gelişinden bellidir\nAk elleri deste deste güllüdür\nDertli olanların derdi bellidir\nDerde dert katmanın zamanı şimdi\n\nHoca Ahmet söyle sözünü doğru\nAkar boz bulanık dağların seli\nYanına almıştır kuzu dilberi\nSarılıp yatmanın zamanı şimdi\n\nPir Sultan'ım Haydar netti neyledi\nSarardı gül benzim ayvaya döndü\nDertli olanın derdi belli oldu\nMerhemi sarmanın zamanı şimdi" + }, + { + "id": 23305.0, + "title": "Anlarsın", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir gece habersiz bize gel \nMerdivenler gıcırdamasın \nÖyle yorgunum ki hiç sorma \nSen halimden anlarsın \nSabahlara kadar oturup konuşalım \nKimse duymasın \nMavi bir gökyüzümüz olsun \nKanatlarımız dokunarak uçalım \nİnsanlardan buz gibi soğudum \nİşte yalnız sen varsın \nÖyle halsizim ki hiç sorma \nAnlarsın" + }, + { + "id": 54870.0, + "title": "Aramizdaki Görünmez Baglar", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 9.0, + "poem": "Tek başıma hiç sorunun yanıtını bulamıyorum.Hep yeni\nhayatlar yaşamayı isterken kendimi aynı hayatı tekrar\ntekrar yeniden yaşarken buluyorum... Sisli bir gecede\nyolunu kaybetmiş gemilere benzetiyorum kendimi...\nYanına gidip konuşmak isteğim insanları da işte bu\nkayıp gemilere benzetiyorum. Uzaktan soluk ışıklarını\ngörüyorum... Ama ne onlar bana yaklaşabiliyorlar, ne\nben onlara... Sisli gecede birbirimize uzaktan bakıp\nyeniden kendi kayboluşlarımıza karışıyoruz... Umudum\nkalmadı artık; bu dünyada düşüncelerimi, beni, \nduygularımı gerçekten anlayacak birini bulmam imkansız\ngörünüyor artık bana... Ama evimde duramıyorum yine\nde... Kendimi sokaklara atmak, insanlarla konuşmak, \nkendimi onlara anlatmak istiyorum. Dinliyor gibi\ngözüküp dinlemeseler de, anlıyor gibi yapıp gerçekte\nanlamasalar da...\nAnılar birer zorba gibi yükleniyorlar üzerime.\nDurmadan hesap soruyorlar benden... Tekrar tekrar aynı\ngörüntüler belleğimi kanatıyor... Ve hep o yüz...\nYüzdeki o ışık ömrümü ortadan ikiye bölüyor. Ne geriye\ndönebiliyorum, ne ileri gidebiliyorum... Öğrendiğim\nher yeni bilgi eski inançlarımı koyulaştırmaktan başka\nbir şeye yaramıyor... O yüzün sahibine kaderini\nanlatmak isterdim... Oysa o yüz ışığının farkında bile\ndeğil. Kendisine rağmen yaşıyor o ışık yüzünde... O\nyüz ki sevgiden önce nefret etmeyi öğrenmiş... O da\nkayıp bir gemi ve o da bu kanlı sisin içinde yitirdiği\nyolunu arıyor...\nHer kayıp gemi bana kırılgan ve bitimli aşkları\nhatırlatıyor... Dostluklar sisin ortasındaki kayıp\ngemiler gibi boğulmuş insan sesleri çıkarıyor... Ziyan\nolmuş hayatlar bu sisi biraz daha koyultuyor... Her\ntalihsiz karşılaşma başka bir karşılaşmayı daha\ntalihsiz kılmaya gidiyor... Her ziyan edilmiş hayat\nbaşka bir hayatı ziyan etmeye gidiyor...\nEvimin duvarları bile ayrılığın şarkısını söylüyor.\nBir başıma dinlemek istemiyorum ayrılığın\nşarkısını...Ayrılık zorba anılarıyla geliyor... Her\nzorba anı beni ayrılığın karşısında küçük düşürüyor: \nOnunla görüşmeye ara verdiğimiz bir dönemdi. Bu defa\nbiraz uzun sürmüştü. Ama hasret yine ağır basmış ve\nyeniden bir araya gelmiştik. O zaman itiraf etmişti\nbiriyle birlikte olduğunu. Hiç unutmuyorum, ilk tepkim\nkaç kez oldun, onunla kaç kez yattın, demek olmuştu.\nYüzüme çok tuhaf, ve o güne dek hiç bakmadığı gibi\nbakmıştı... Sadece, ilk bu mu geldi aklına, seni\ntanıyamıyorum, demişti... Neden ilk tepkimin o\nolduğunu bugün bile anlamış değilim; ama ne zaman\naklıma gelse yüzüm kızarır, utanırım... Ve daha\nbinlerce zorba, acıtan anı...\nBu anıların verdiği acıdan kurtulmak için insanların\narasına karışmak istiyorum. Demir parmaklıkların\narkasında değilim, istediğim yere gidebilirim, \nistediğim her şeyi yapabilirim; ama ne yapsam, nereye\ngitsem hep aynı şeyleri hatırlayan belleğimin\ntutsağıyım sanki... Ben değil, bu zorba anılar\ngötürüyor beni istediği yere... Sevgi nasıl\nbulaşıcıysa nefret de öyle bulaşıcı... Nasıl bakıyorsa\ninsan dünyaya, öyle görüyor ne görüyorsa... Kararmışsa\ngönlü insanın, nereye baksa orada kararmış gönüller\ngörüyor... Dibe vurmuşsa hayatı, kimi görse dibe\nvurmuş sanıyor... Hem öyle bir gece ki bu gözlerim\nkapanmayı bilmiyor... Gözlerim nereye baksam\nvarlığımın o eski bataklığına çekiyor beni... Oysa\nhayallerimin rüzgarı beni benden alıp uzaklara\ngötürsün isterdim... Ama hayallerimin kanatları beni\nanılarımdan koparacak kadar güçlü değil... Hayallerim\nbeni, ben anılarımı seyredip duruyorum...\nİnsanlardan ne kadar umudu kessem de yine de insansız\nyapamıyorum. Beni dinlemeyecekleri, asla\nanlamayacaklarını bilsem de onlara hayatımı anlatmayı\nseviyorum... Hem korkuyorum onlardan, hem\nkorkularımdan kurtulmak için onlara sarılıyorum yine\nde..\nTek başıma dolaşıyorum Beyoğlu'nda..Gecenin kim bilir\nhangi saati, yine de her yer insan dolu.. Kimse evine\ngitmek istemiyor sanki... Gece koyulaştıkça yalnızlık\nderdi artıyor... Sadece benim evimin duvarları değil, \nbütün evlerin duvarları sanki aynı ayrılık şarkısını\nsöylüyor. Kimse tek başına bu şarkıyı dinlemeye\nkatlanamıyor... Evler saçmalığın kederinde boğulmuş, \nyanlış yerde arıyor herkes kendisini... Anılar zorba, \nbellek yorgun, hayaller kanatsız... Kimin gözlerine\nbaksam, bu gördüğün ben değilim, ben aslında çok\nbaşkasıyım, diyor... Kimi sevsem bu sevgiyle\nyarışacağı yerde benimle yarışıyor... Kim beni sevse\nbu sevgide önce kendi yaralarını onarmaya çalışıyor...\nSevgi bir eliyle çağırıyor, korku iki eliyle itiyor...\nKim beni öpse ayrılığın ipini geçiriyor boynuma...\nNereye gitsem, oraya benden önce anılarım gidiyor...\nOraya benden önce sevgiyi öğrenmeden önce nefreti\nöğrenen kadın gidiyor... Nereden dönsem ardımda\nküskünlüğüm kalıyor... Kimse kurtulamıyor bu\nküskünlükten. Şiirler, aşk nefret etmektir, diye\nbitiyor...\nTaksim'de gecenin bir yarısı tek başıma dolaşıyorum...\nBunca geç bir saate rağmen her yer öylesine gürültülü\nve kalabalık ki... Onca gürültüye ve onca kalabalığa\nrağmen her yer aslında öylesine sessiz ve ıssız ki...\nSanki insanlar bu ıssızlığı ve sessizliği gizlemek\niçin durmadan boylukta dolaşıp duruyor ve anlamsızca\nkonuşuyorlar...\nBiraz kuytu, kalabalıktan biraz uzak bir banka\noturuyorum... Sanki her yer gözüküyor bu banktan.\nAyaklarımın altından mahvolmuş hayatların yanık suları\ngeçiyor... Güçsüz düşmüş inancım aşkımı ne kadar\nkirletmeye çalışsa da sanki bir el durmadan yıkayıp\narıtıyor onu...\nKendimle o kadar meşgulüm ki, biraz geç fark ediyorum\nyanımda orta yaşlı bir adamın oturduğunu. Uzaklara\nbakıp, benimle hiç ilgilenmiyormuş gibi davransa da\nbeni düşündüğünü anlıyorum... Uzaklara baksa da\nhayretle ve acıyla aydınlanmış gözlerini görüyorum...\nYüzüme bakmadan soruyor: Gece ne kadar sessiz değil\nmi... Şaşırıyorum benimle aynı şeyi düşündüğüne...\nEvet, diyorum bir an durakladıktan sonra... Onca\ngürültüye rağmen öylesine sessiz ki... Çünkü, diye\ndevam ediyor, kimse kimseyi dinlemiyor, herkes\nkendisine öylesine gömülmüş ki... Neden böyle? diye\nsoruyorum ona... Ellerini kavuşturup uzaklara bakarak\nyanıtlıyor beni: Hepimiz kendimizi başkalarından çok\nfarklıyız sanıyoruz, ama aslında birbirimize o kadar\nbenziyoruz ki... Bu yüzden birbirimize ne denli çok\ngörünmez bağlarla bağlı olduğumuzu bir bilsek her şey\nöylesine değişecek ki... Ama bu bağları göremiyoruz\nbir türlü... Herkes kendisi diye bilmediği bir\nbaşkasını anlatıyor ve sonra yeniden kendi karanlığına\ngömülüyor... Birlikte ama yalnızız, çok yalnızız...\nBilir misiniz, İbranice'de bu iki sözcük tek bir\nharfle ayrılır...Yalnız, yahid, demektir, birlikte ise\nyahad...\nSonra usulca dönüp yüzüme bakıyor: Bana hikayenizi\nanlatır mısınız, diye soruyor... Şaşırmıyorum bu\nsorusuna. Yalnızlık ve hayatın bu korkunç belirsizliği\nöylesine hırpalamıştı ki ruhumu, ona kendimden\nbahsedersem az da olsa bir teselli bulacağımı\nhissediyorum... Kanlı bir sisin içinde kaybolmuş\ngemilere benzettiğim insanları... Ziyan olmuş\nhayatları... Aşkların nasıl bu kadar kısa bir sürede\nnefrete dönüştüğünü... Yaralarını onarmak için\nilişkiye girenleri, sevmekten korkanları... Zorba\nanıları, yorgun bellekleri, kanatsız kalmış\nhayalleri... Her talihsiz karşılaşmanın başka bir\nkarşılaşmayı daha talihsiz kıldığını...Yalnızlığımı ve\nhayatın o korkunç belirsizliğini..Artık beni anlayacak\nbirini bulmaktan ümidi kestiğimi anlatıyorum ona..\nDerin bir nefes alıyor ve sonra yine şehrin solgun\nışıklarına bakarak yanıtlıyor: Öyle demeyin.Sizi\nanlayacak birileri mutlaka vardır.Hem yalnızlık bizi\nolgunlaştırır, yeni keşiflere hazırlar.Belirsizlikse\nçoğu kez özgürlüğün kapılarını açar bize. Biraz önce\nsöyledim, hepimiz görünmez bağlarla bağlıyız\nbirbirimize.İşte bu bağları görebilmek ve birbirimizi\nanlamak için daha çok çaba harcamalıyız. Bize çoğu kez\nanlamsız görünen olayların, tesadüflerin ardındaki\ngizli anlamlı göremiyoruz...\nO şimdi ne yapıyordur...\nKim, diye soruyorum şaşkınlıkla...\nAyrıldığınız insan. Sizi anlamadığını düşündüğünüz...\nİçimden karanlık bir ürperti geçiyor: Uyuyordur, bu\nkonuştuklarımızdan hiç haberi yoktur. Dantellerle, \npullarla kaplı yastığında uyuyordur, diyorum...\nBence o şimdi sizin uykunuzu uyuyordur, sizin rüyanızı\ngörüyordur.Kim bilir belki birazdan uykusundan\nağlayarak uyanacak ve bu konuşmayı duymadan\nduyacaktır... Sizin varlığınızda onun için\nyaşattığınız her duyguyu hissedecektir... Hiç tahmin\nedemeyeceğimiz işaretlerle anlayacaktır bunu...\nİnsanlar arasındaki bu büyüye inanmak gerekir.\nKarşılaşmalara, tesadüflere inanmak gerekir.\nMucizelere... Yaşadığımız her şeyin, en anlamsız\ngörünenin bile ardında bir anlam yatar... Size kendi\nhikayemi anlatmamı ister misiniz...\nElbette, diyorum merakla, dinlemeyi çok isterim...\nBen birini öldürdüm biliyor musunuz... Bunu der demez\nsusup etraftaki o gürültülü sessizliği dinliyor bir\nan. Neye uğradığımı şaşırıyorum. Adamın önce yüzüne\nsonra da büyük bir dikkatle ince uzun parmaklarına\nbakıyorum...Bana böylesine huzur veren ve bilgelik\ndolu şeyler anlatan bu insan bir katildi öyle mi...\nYo, bana öyle bakmayın, dedi gayet sakin bir\ntavırla...Ben de birini öldürmeden önce insan\nöldürmenin kendim için ne kadar imkansız olduğunu çok\ndüşünmüşümdür hep. Ama birini öldürmek çok anlık bir\nşey. O an zaten siz siz olmuyorsunuz. Bir başkası\ngiriyor sanki içinize... Şaşkınlığım sürdüğü için\nlafını kesiyorum: Neden öldürdünüz peki...Bir sakıncası\nyoksa söyleyebilir misiniz: \nBencillik... Kibir... Ruhumu körleştiren arzular...\nKıskançlık... Daha çok şey eklenebilir bunlara...\nHepimizin içinde var bu duygular... Dilerseniz devam\nedeyim... Bu korkunç olaydan önce durumum çok iyiydi.\nİyi bir evliliğim, çok sevdiğim bir kızım, iyi bir\nçevrem vardı... Karım beni terk etti. Kızım bu olay\nyüzünden beni reddetti... İşimi, çevremi, dostlarımı\nkaybettim. Kimse arayıp sormaz oldu. Dayanılması çok\ngüç yıllardı. Geçmişimi bir saplantı haline\ngetirmiştim. Demiştiniz ya, anılar zorbadır, diye...\nİşte o zorba anılarda kurtulmak bu hayatımın üstüne\nçıkabilmek için kendimi kitaplara adadım. Elime ne\ngeçerse okuyordum. Felsefe, psikoloji, dinler tarihi, \nedebiyat... Kitaplar olmasaydı o korkunç yıllar başka\nnasıl geçerdi ki... Sonra bir gün artık özgürsün, \ndediler. İnanamadım özgür olduğuma. Ama bir amacınız\nyoksa, sevdikleriniz yoksa özgür olmanın pek bir\nanlamı yok... Günlerce karımı aradım, ama bulamadım.\nKızımdan da bir haber yoktu... Ne dostlarım, ne param, \nne de bir işim vardı. Bunca işsizlikte hapishaneden\nçıkan, sabıkalı bir adama kim iş verir? Hem de bu\nyaşta birine... Günlerce başıboş dolaştım.Orada burada\nyattım. Nereye gidecektim, ne yapacaktım...\nKitaplardan öğrendikleriniz bir yere kadar size\nyardımcı oluyor... Hayat başka bir şey... İntihar\netmek istedim, onu bile beceremedim. Bir gün garip bir\nrastlantı sonucu çok eski bir arkadaşımla karşılaştım.\nÇok zengin olduğunu duymuştum. Bir yerde oturduk, ona\nbaşıma gelenlerden bahsettim. Anlattıklarımdan çok\netkilendi. Gözlerinden okudum bunu... Artık benim için\nhayatın bir anlamı kalmadığını, ölmek istediğimi\nsöyledim ona. Aslında içten içe bana yardımcı\nolmasını, iş bulmasını ya da biraz para vermesini\nistiyordum... Benim sana verecek hiç param yok, dedi.\nNeden, diye sordum, çok zengin olduğunu duyduğumdan\nbahsettim. Artık değilim, dedi. Bütün paramı, mal\nvarlığımı kimsesiz kalmış sokak çocukları için kurduğu\nbir vakfa bağışlamış. Zenginlik ruhunu kirletmiş...\nRuhunu kurtarmak, arınmak için bu amaca adamış\nkendini... Eğer ölmek istiyorsan seni engelleyemem.\nKarar senin, ama dilersen gel benimle vakıftaki\nişlerimde bana yardımcı ol. Yatacak bir yerin olur, üç\nöğün karnını doyurursun. Sana başka bir şey veremem...\nBunları söyleyip sustu ve gözlerini hiç kaçırmadan\ngözlerime baktı... İşte o an onun gözlerinde kendi\nkaderimi gördüm.İnsanların arasındaki o görünmez\nbağlar vardır, demiştim ya, işte onunla aramdaki o\nbağı gördüm. O işareti ve o mucizeyi... Tamam, dedim, \nkabul ediyorum... Ve o gün bu gündür onunla kimsesiz\nsokak çocukları için çalışıyorum. Hayatımın anlamı\nbuymuş meğerse benim. Bugüne dek bütün yaşadıklarım bu\ngünlere bir hazırlıkmış... O karşılaşma anından sonra\nher şeye böyle bakıyorum artık... Her birimizin bir\nbaşkasının üzerinde mutlaka bir etkisi vardır... Yeter\nki aramızdaki o bağı görelim...\nSonra yine susup o dingin, o huzur gülümseyişiyle\nuzaklara bakmayı sürdürüyor..\nO susuyor, ama benim içimde bambaşka bir konuşma\nbaşlıyor bu defa. İnsanlar arasındaki o görünmez\nbağların varlığını bildiğim halde neden görmek için\ndaha fazla çaba harcamadığımı soruyorum kendime...\nKarşılaştığım insanlardan çok kendi benliğime takılı\nkalmıştı gözlerim... Kendimi keşfetmeye harcadığım\nenerjinin birazı da başkalarını keşfetmeye çalışsaydım\nanılarım bu kadar zorba olmazdı bana... Belleğim bu\nkadar yorgun, hayallerim bu denli kanatsız\nolmazdı...Ayrılsam da, bir daha onu görmeyecek olsam\nda, bir zamanlar o çok sevdiğim insanın uykuya\ndaldığında benim rüyamı göreceğini bilmezden\ngelmezdim...\nBu iç konuşmalarımı o sırada önümüzden geçmekten olan\nbir şair arkadaşım bölüyor. Haberin var mı, diyor, Ece\nAyhan bu gece öldü...Ustayı kaybettik... Bir an ne\ndiyeceğimi bilemiyorum. Bu gece her şey o kadar üst\nüste gelmişti ki benim için... Binlerce anı üşüşüyor\nbeynime o an... Ama bu defa anılar eskisi gibi zorba\ndeğildi... Her anı bir diğerine ekleniyor; her anlam, \nher görüntü, her işaret bir diğerine bağlanıyor ve\nbağlandıkça yine anlamlar, yeni değerler\nkazanıyordu... İster misiniz, size Ece Ayhan'la ilgili\nbir hatıramı anlatmamı, diye soruyorum yanımdaki\nadama... Yanıt vermeden sadece başını sallıyor ve\nyüzündeki incecik hüzünle gülümsüyor...\nEce Ayhan hayatımda çok önemli bir yer tutar... Sadece\nbenim için değil, bu ülkede şiir yazan, şiir okuyan, \nşiiri seven birçok insan için de çok önemliydi o...\nAnlaşılması güçtü, çok kapalıydı şiirleri, ama garip\nbüyü, bir tılsım vardı onlarda... Sanki bilinçaltımızı\nokurdu o... Bu ülkenin bilinçaltını... Hayatımda\nvazgeçilmez bir değeri olan şair Nilgün Marmara da onu\nçok önemserdi. Ece Ayhan şiirinin sıkı takipçisiydi.\nDahası aralarında çok sıkı bir dostluk vardı. Ece\nAyhan'ı evinde ağırlar, onu kollar ve gözetirdi. Bir\ngün Nilgün Marmara yaşamaktan vazgeçti ve kendisini bu\nhayatın öte tarafından çağıranların yanına gitti.\nBeşinci kattaki evinin penceresinden boşluğa bıraktı o\nnarin, o kırılgan bedenini... Ne acıydı ki birileri bu\nintihardan Ece Ayhan'ı sorumlu tuttular... Hatta bu\nsuçlamayı yazıya dökenler bile oldu. Bir şiirinde; \n'Her yakın zulmün küçük hisseli uzak ortağı' dediği\niçindi belki de... Bu dedikodular ve suçlamalar\netkisini göstermiş olacak ki, bir akşam Ece Ayhan\narkadaşlarıyla bir meyhanede otururken kızın biri\nyanına bir şey söylemek maksadıyla yaklaşmış ve\narkasına sakladığı bir şişe kırmızı şarabı başından\naşağı dökmüş... Ece Ayhan hiçbir şey yapmamış, ama\nsadece şunu söylemiş; babalarına yapamıyorlar, bana\nyapıyorlar; çünkü güçleri bana yetiyor... Bunu\nduyduğumda çok üzülmüştüm. Çünkü o üzerindeki ceketten\nbaşka ceketi yoktu Ece Ayhan'ın... Eminim, kırmızı\nşarapla lekelenen o ceketini temizleyiciye verecek\nparası bile yoktu... \nBu sırada yanımdaki adam sözümün arasına giriyor: Kim\nbilir, belki de Ece Ayhan'ın başından aşağı şarap\ndöken o kız benim kızımdır... Bunu bana yapmayı çok\nisteği halde yapamadığı için ona yapmıştır... Çünkü\nonu küçük yaşta hapse girerek babasız bıraktığım için\nbeni hiç affetmedi... Ama lütfen siz devam edin... \nBu olaydan birkaç gün sonra babam öldü. Önce Nilgün, \nardından babam... Nasıl bir rastlantıydı bu... Hayatta\nen çok sevdiğim iki insanı peş peşe kaybetmiştim...\nBir gün eve gittiğimde annemi gözyaşları içinde\nbabamın elbiselerini fakirlere, ihtiyacı olanlara\ndağıtmak için torbalara yerleştirdiğini gördüm.\nBabamın bir ceketini istedim annemden... Ne\nyapacaksın, diye sordu. Kim olduğunu sorma anne, \nbirine vereceğim sadece, dedim... Pekiyi, sen\nbilirsin, deyip bir ceket uzattı bana, sonra da\nbabamın diğer elbiselerini katlayıp torbalara\ndoldurmaya devam etti... Babamın ceketini önce bir\ntemizleyiciye verip temizlettikten sonra Ece Ayhan'a\ngötürüp hediye ettim. O zaman Tarlabaşı'nda virane bir\nevde kalıyordu... Zahmet etmişsin, ihtiyacım olduğunda\ngiyerim, dedi sadece... Aradan bir iki hafta geçti.\nBir gün annemle oturmuş konuşurken, biliyor musun dün\ngece baban rüyama girdi, ceketini verdiğin adamı\nsordu, söyle ona dedi, ceketimi verdiği adam çok iyi\nbir insanmış, iyi bir şey yapmış, dedi... Sahi kime\nverdin o ceketi, diye sordu annem... Tanımazsın anne, \nsorma, diyerek gözyaşları içinde yanından ayrılıp öbür\nodaya geçtim...İşte sizin söylediğiniz o görünmez\nbağlar... O işaretler, o mucizeler...\nDaha konuşacak ne vardı ki; neredeyse sabah oluyordu, \nama gözlerim kapanmak bilmiyordu... Kalkıp yanımdaki\nadama son kez bakıyorum ve ona veda ederken şunu\nsoruyorum: Pekiyi, siz ne arıyorsunuz bu saatte, bu\nbankta kimi neyi bekliyorsunuz? O dingin, o\ngözyaşlarıyla biraz daha aydınlık bakan gözleriyle: \nKim bilir belki de sizi bekliyordum, diyor... Bana\nhikayenizi anlatmanızı bekliyordum..." + }, + { + "id": 96685.0, + "title": "Karadut", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Karadutum, çatal karam, çingenem\nNar tanem, nur tanem, bir tanem\nAğaç isem dalımsın salkım saçak\nPetek isem balımsın a gülüm\nGünahımsın, vebalimsin.\n\nDili mercan, dizi mercan, dişi mercan\nYoluna bir can koyduğum \nGökte ararken yerde bulduğum \nKaradutum, çatal karam, çingenem \nDaha nem olacaktın bir tanem \nGülen ayvam, ağlayan narımsın \nKadınım, kısrağım, karımsın. \n\nII\n\nSigara paketlerine resmini çizdiğim \nKörpe fidanlara adını yazdığım \nKaram, karam \nKaşı karam, gözü karam, bahtı karam \nSıla kokar, arzu tüter\nIlgıt ılgıt buram buram. \nBen beyzade, kişizade, \nHer türlü dertten topyekün azade \nHani şu ekmeği elden suyu gölden.\nDurup dururken yorulan \nKibrit çöpü gibi kırılan\nYalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan \nArtık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan \nSen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum \n\nN'etmiş, n'eylemiş, n'olmuşum \nCömert ırmaklar gibi gürül gürül \nBahtın karışmış bahtıma çok şükür. \nYunmuş, yıkanmış adam olmuşum. \n\nKaram, karam\nKaşı karam, gözü karam, bahtı karam\nSensiz bana canım dünya haram olsun.\n\nŞİİRİN HİKAYESİ:\n\n1949'da bir gün İstanbul Büyük Kulüp'teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut'u okumaya başladı: \n\n\"Karadutum, çatal karam, çingenem/\nDaha nem olacaktın bir tanem/\nGülen ayvam, ağlayan narımsın/\nKadınım, kısrağım, karımsın\"...\n\nBedri Rahmi, şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar süzüldü.Salondaki herkes niye ağladığını anlamıştı; tabii herkesten çok, hemen yanı başındaki karısı Eren Eyüboğlu... Çünkü şiirde \"kadınım, kısrağım, karımsın\" dediği kadın, karısı değildi.Bu şiiri 3 yıl önce, bir başka kadın için yazmıştı: Mari Gerekmezyan...\n\nMari, Bedri Rahmi'nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi'nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti.O dönem askerliğini yapmakta olan şair-ressamın sinesine, \"kara saplı bir bıçak gibi\" saplanmıştı. Mari, Bedri Rahmi'nin bir büstünü yapmıştı. Bedri Rahmi bu büstü, Mari'nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı.Artık aşklarından bütün İstanbul haberdardı. Bedri Rahmi, sanatında tam bir patlama yaşıyor, Eren Eyüboğlu ise sabırla eşinin kendisine dönmesini bekliyordu.\n\n\"Karadut\", 1946'da menenjit tüberküloz kaptı. İyileşebilmesi için antibiyotik lazımdı. Savaş yeni bitmişti ve ilaç ateş pahasıydı.Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. Ancak bu çabalar da sonuç vermedi ve o yıl İstanbul Alman Hastanesi'nden Mari Gerekmezyan'ın ölüm haberi geldi.Bedri Rahmi yıkılmıştı.Sevgilisini sonsuzluğa uğurladıktan sonra keder içinde eve döndüğünde kendisini teselli eden, yine eşi Eren olacaktı.O dönem içkiye başladı ünlü şair...\n\nAşağıdaki şiir, o dönemin ürünüdür:\n\"Türküler bitti/\nHalaylar durdu/\nHoronlar durdu/(..)\nHüzün geldi baş köşeye kuruldu / \nYoruldu yüreğim, yoruldu.\"\n\nEren Eyüboğlu, eşinin bu zor dönemi atlatmasına yardımcı oldu. Onu yeniden sanatıyla buluşturmak için çabaladı.Başardığını sanıyordu.Ta ki Büyük Kulüp'teki o geceye kadar... \"Karadut\"u okurken, Bedri Rahmi'nin yanaklarından süzülen gözyaşları, sevda yarasının hâlâ kapanmadığının kanıtıydı.Bunun üzerine Eren, bir süre Paris'te yaşamaya karar verdi. Oradan eşine yazdığı bir mektupta \"o gece\"yi hatırlattı:\n\n4 Ocak 1950 - PARiS\n\"Canuşkam,\nKulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl titremişti.Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapmışmış gibi olmuştum. O gece... Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri'nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği ac��ları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın.\nEren.\"\n\nBu dualar işe yaradı.Bedri Rahmi, 11 yaşındaki oğluyla eşine döndü. 1974'teki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı, aynı evde çalışıp üreterek, diz dize birlikte tükettiler." + }, + { + "id": null, + "title": "Akşamdır", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Suları\nboğdu\ndalgalar.\nSes hoyrat,\nsevinç yılgın,\nşakaklarım sonbahar…\n\nİklimi kurak aşkların…\nYapışmış tenime ter, elime kir,\nsessizliğin ortasında bir deli rüzgâr.\n\nAkşamdır\navuçlarında marmara'nın…\nAkşamdır,\nşiire karıştı sular,\nsularda çoğalır sevdalar; \nellerim\nah\nellerim,\nnasıl \nanlatsam,\ngece…\nGece kokuyor çocuklar…" + }, + { + "id": 9315.0, + "title": "Ayıp", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Kara gözlüm bu ayrılık yetişir, \nİki gözüm pınar oldu gel gayrı.\nElim değse akan sular tutuşur\nİçim dışım yanar oldu gel gayrı.\n\nAyların sırtında yıllar taşındı, \nSanma ki garibi eller düşündü.\nBebekler evlendi, yollar aşındı\nKozalaklar çınar oldu gel gayrı.\n\nHesap et, gideli sen gurbet ile\nOtuz ay tutuldu kolay mı dile? \nHapisler, sürgünler, esirler bile\nSılasına döner oldu gel gayrı.\n\nGönlüm sende, gözüm yollarda durdu, \nSaat isyan etti, takvim kudurdu.\nHasret hançerini bağrıma vurdu\nYüreciğim kanar oldu gel gayrı.\n\nEmeği boşadır yuvasız kuşun...\nNerdeyse toprağa değecek başın.\nBeni düşünmezsen kendini düşün\nHerkes seni kınar oldu gel gayrı.\n\nVur Emri" + }, + { + "id": 20877.0, + "title": "Dünyanın Üzerinde Kurulu Direk", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Dünyanın üzerinde kurulu direk\nEmek sayılmadan, sızlar bu yürek\nBu düzeni kim kurmuş bizler de bilek\nSöyle canım söyle dinlesin canlar\n\nOcağa koymuşlar köşe taşını\nHak kollasın gerçeklerin işini\nBir gün ağrıdırlar senin başını\nSöyle canım söyle dinlesin canlar\n\nAdem eker yeryüzüne ekini\nEkin saklar yer altında kökünü\nAyıkla gör karasını akını\nSöyle canım söyle dinlesin canlar\n\nPir Sultan Abdal'ım farz eylesinler\nYola gelmeyenden edilmez minnet\nCümlenin muradı dünyada cennet\nSöyle canım söyle dinlesin canlar\n\t\t" + }, + { + "id": 384216.0, + "title": "Arsız Adam", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Ayıp ne, günah ne, bilmiyor adam\nYüzüne tükürsen silmiyor adam\nMemleketi dilim dilim diliyor\nKarpuzu yutuyor, dilmiyor adam! .\n\n14.02.2006/Vakit" + }, + { + "id": 2141762.0, + "title": "Dertli Ne Ağlayıp Gezersin", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 10.0, + "poem": "Dertli ne ağlayıp gezersin burda\nAğlatırsa mevlam yine güldürür\nNice dertli kondu göçtü burada\nAğlatırsa mevlam yine güldürür\n\nBu dert benim munisimdir yarimdir\nArşa çıkan benim ah ü zarımdır\nSeni ağlatan lutf ıssı kerimdir\nAğlatırsa mevlam yine güldürür\n\nDaim Hakk'a cemalini dile dur\nZikr ile mevlayı dilden anadur\nKahrı kime ise lütfu onadır\nAğlatırsa mevlam yine güldürür\n\nSevdaya salma şu garib başını\nAkıtır gözünden kanlı yaşını\nKerimdir onarır kulun işini\nAğlatırsa mevlam yine güldürür\n\nYunus senin gözlerinde çok hal var\nÖnünde uğrayıp geçecek yol var\nGece gündüz dur da mevlaya yalvar\nAğlatırsa mevlam yine güldürür" + }, + { + "id": 39428.0, + "title": "Türk'ün Türbesi", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "Karanlığa can düştü \nAcı haber yetişti \nAteş sardı her yanı \nSanki alan tutuştu \nUçmağa vardı gönül, emri ferman yürüdü, \nKolum kanadım kırık, ulu kervan yürüdü, \nAy yıldızlı tabutun, nişanında sır gizli \nBülbüllerin feryadı, goncalarda zor gizli \nBen sana sus diyemem, ağla karanfil ağla \nBozkurtların yastadır, şimdi karalar bağla. \nGideri iken semadan, kar düştü çiçeklere \nKerem yangını gibi, ar düştü çiçeklere \nVakit tamam olunca, kapılarını açtılar \nSırattan geçer iken, el eyleyip geçtiler \nSonunda şehitlerin, buluştuğu an geldi \nKapıları açtılar dediler ki han geldi \nSaf saf oldu melekler, göründü O'nun yüzü \nHanlar hanı Bayındır, haber saldı her ada \nİlteriş'e, Saltuk'a, Kültigin'e Kürşat'a \nOrda kavuşma günü, bu tarafta matem var \nPayesine ayrılmış, sırrı suret hatem var \nBiliriz ki orada seni dostlar ağırlar \nBurada yürekler yanık, yanar burda bağırlar \nGözün aydın daracık, gözün aydın Esendağ \nErciyes'te göz yaşı, yetim kaldı Hasandağ \nArdın sıra dualar, tekbir veren gönüller \nO an gazi dervişler, hem alperen gönüller \nYemin ettiler yemin, sancağa dikmek için \nToprağı devirmeli, tohumlar ekmek için \nŞimdi türbedarların, bayrak tutar gün gece \nDervişlerin, Alplerin orda yatar gün gece \nKimisi toya gider, kimisinde sünnet var \nOra ' Türk'ün Türbesi ', can olana kıymet var \nSonumuz kara toprak, gün gelirde gideriz \nUzaklarda değilsin, yanımdasın sevdiğim, \nÖyle özlemişim ki, canımdasın sevdiğim. \n\nSefaiyem vay bana! \nCanan gitti... can gitti... \nBaşın sağ olsun Turan \nBaşbuğ Alparslan gitti! ..." + }, + { + "id": 35041.0, + "title": "Oyuncaklar", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 6.0, + "poem": "ameliyat odasına\nalındığında bir çocuk\nkapıda\nağlaşarak onu beklerler\nyaşamın\nkolay bozulan\nbir oyun olduğunu bilen\noyuncakları" + }, + { + "id": 104410.0, + "title": "Güzel Ne Güzel Olmuşsun", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 9.0, + "poem": "Güzel ne güzel olmuşsun\nGörülmeyi görülmeyi\nSiyah zülfün halkalanmış\nÖrülmeyi örülmeyi\n\nMendilim yudum arıttım\nGülün dalında kuruttum\nAdın ne idi unuttum\nSorulmayı sorulmayı\n\nSeğirttim ardından yettim\nEğildim yüzünden öptüm\nAdın bilirdim unuttum\nÇağırmayı çağırmayı\n\nBenim yarim bana küsmüş\nZülfünü gerdana dökmüş\nMuhabbeti benden kesmiş\nSevilmeyi sevilmeyi\n\nÇağır Karac'oğlan çağır\nTaş düştüğü yerde ağır\nYiğit sevdiğinden soğur\nSarılmayı sarılmayı" + }, + { + "id": 14694.0, + "title": "Ölü", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 6.0, + "poem": "O şimdi yalnızdır.\nAnasız,babasız,\nŞapkasız,elbisesiz.\nHer şeyi arkada bıraktı.\nNe konuşacak arkadaşı,\nNe okuyacak kitabı var,\nYalnız\nYapayalnız." + }, + { + "id": 48253.0, + "title": "Yeniden Hüzünle", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "İşte yine can sıkıntısı\nbana bir şiir yazdıracak.\nTırnaklarım uzamış, \nİçimde yaralı bir aşk.\n\nİçimde yaralı bir aşk\nve birkaç piyes ölüsü, \nbirkaç gözyaşı kırıntısı, \nintihar gelgiti birkaç.\n\nSırtüstü uzandım dünyaya, \nodamın ampülüne bakıyordum, \nampulün bağlı olduğu borunun\ntavanda kıvrılışına.\n\nTavanda kıvrılışına\nbirkaç damla gözyaşının\nbirkaç damla tentürdiyot, \nkalbim ağrıyordu, bir yaz-\ngünü düştüm sokaklara, \nkaranlık sokaklara düştüm, \nbir yaz gecesiydi galiba, \nürpererek indikçe bayırlardan, \nkimsesiz ve boş alanlara, \nçaresiz, bomboş bir cesettim, \nbir suyla dolu bir kova\nolarak kalmışım dünyada.\nHerkes kim bilir nerdedir-\nşimdi? sevgilim...Kim bilir-\nnerdesin? \nKalbim -ki bir gün durur-\nvar mıydı acaba? \nÖlümü ve tuzlu \nfıstıkları unutmadım, \nbayat tuzlu fıstıkları.\nSarhoşlar kusardı bir de\nben varken orda.Dünya'da.\n1965 yılında.\nBir savaş ve hüzün korkusuyla\nkahvelere dolardı insanlar\nSevgilim! Sevgilim! \n'Kanayan yerim benim'\nçürük yumurta, bayat pastırma\nve\nbamya yenilen bir lokantada\nmareşal fevzi çakmak, koca yusuf\ndünya güzeli fatma\ndostumdular.\nBen o şehirde yalnızdım\nbunu kimseler bilemez\ngidip gidip rıhtıma\ndururdum.\nKör bir dilenci vardı, o da-\ndostumdu, beni-\nevlendirmek isterdi kızıyla.\nBen içimde bir acıyla\nboyna bir resim yapardım.\nSarı kurdeleli kızlara-\nhikâyeler anlatırdım hatta\nuzak dünyalar ve\nalbert aynştayn hakkında.\nOnlar\nuzun uzun susarlardı.\nGüzelim kızlari Hürriyet-\ngaztesi okurlardı\nSes ve Hafta.\n\nHer şey o kadar birbirinin\naynıydı, hayat-\nakıp gidiyordu sıkıntıyla.\nDomino taşlarına ve\nbir nehrin akışına benzeyen\ncesur ve genç hayat.Akıp giden.\nKitapçı vitrinlerini\nve\nalanları hızla eskiten-\nhayat, bazen-\nbeni heyecanlandırırdı.\nYağmurlu, ıhlamur ağaçlı bir yolda\nkocaman, eflatun, bir güneş\ntıkanırdı gırtlağıma\nonu karnıma sokardım.\nGüneşi, göğsüme ve karnıma.\nAkşam-\nbeni bulurdu bir koyda.\nKırlara doğru\nkoşardım bir bağırtıyla.\nAz önce ıslanmış kırlara, \nserin ve bereketli, \nher zaman bağışlayan, \no taze, ve hüzün-\nanası kırlara...\n\nSevgilim! Sevgilim\nGece-\nyürüyor, \nDünya-\nyürüyor ordularla.\nKitaplarla ve matbaacı-\nçıraklarıyla. İçimde-\nbir dağ çeşmesi akıyor...\nSabah oldu oluyor anında-\neski, külüstür, kömür-\nyüklü sarı bir kamyonla\nyanında durmuştuk, orman-\nbattaniyeliydi hâlâ.\nBir hastane odasında-\nsabaha karşı, yaralı-\nbir onbaşı gibi uyuyordu.\nSabaha-\nkarşı bir hastane odasında-\naklıma çanlar geliyor.\nBir adam-\nkesik çocuk başları satıyor.\nYeniden\nhüzünle başlıyorum bir \nromana..." + }, + { + "id": 41972.0, + "title": "Deniz Musikisi", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Ey! Üzerinde yıllar vadedilmiş\nMavilikler ortasında ada\nBu sonbahar günü ruhumda geniş\nVe karanlık hatıran canlanmada\n\nBu ürkek, sakin sonbahar akşamı\nDenizlere doğru taşıyor ruhum\nDenizler doldurmuş bütün dünyamı\nSana denizlerden sesleniyorum\n\nBen denizlere aşinayım artık\nYabancım değil deniz musikisi\nİlk aşk kadar temiz bu aşinalık\nDeniz sevgililerin en iyisi\n\nDeniz insanlarının hepsi cömert\nDenizler, denizler doldurdu beni\nDenizler mavi, denizler lacivert\nDeniz insanlarının gönlü gani\n\nDenizlerin beyaz gemileri var\nDağlar misali heybetli küpeşte\nIşıkla, nurla yoğrulmuş dalgalar\nDeniz insanları yanmış güneşte\n\nAnlıyorum köpüklerin dilinden\nOnlar ki sonsuzluğa gönül vermiş\nMartılar bir kıtanın sahilinden\nBambaşka bir kıtaya kanat germiş\n\nDalgalar... Dalgalar... Dalgalardan yüce\nBulutlardan beyaz ve hür dalgalar\nBenim avare ve mahzun gönlümce\nZamanla beraber yürür dalgalar\n\nHer saat benimle beraber deniz\nKeskin poyrazları içime dolar\nSöyleyin, söyleyin neredesiniz\nİyi yürekli tayfalar, muçolar\n\nSana geliyorum deniz, beni sar\nİçimde mesafelerin korkusu\nRenkten besteler, köpükten çalgılar\nEy emsalsiz musiki! Ey tuzlu su! \n\nGönlüm maviliğin sonsuzluğunda\nDüşüncem deniz kenarına gider\nGemiler görürüm deniz ufkunda\nYelkenleri alev alev gemiler\n\nEy neşeli ve bahtiyar tayfalar! \nDeniz şarkısı söyleyin bana\nKapansın şu hasret dolu sayfalar\nGiderim bir limandan bir limana\n\nRüyalar gibi deniz yolculuğu\nGüneşle beraber çıkılır yola\nBir türkü tutturur deniz çocuğu\n'Heyamola, dalgalar heyamola! '\n\nHer akşam düşsün gözbebeklerime\nMasmavi denizlerin aydınlığı\nDövmeler işletip bileklerime\nSöyleyeceğim bu mavi şarkıyı\n\nBütün şehirleriniz sizin olsun\nBen aşığım dalgaların sesine\nTaparcasına, ölürcesine\nİçimde ne varsa denizin olsun" + }, + { + "id": 41101.0, + "title": "8.10 Vapuru", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Sesinde ne var biliyor musun\nBir bahçenin ortası var\n Mavi ipek kış çiçeği\n Sigara içmek için \n Üst kata çıkıyorsun\n\nSesinde ne var biliyor musun\nUykusuz Türkçe var\n İşinden memnun değilsin\n Bu kenti sevmiyorsun\n Bir adam gazetesini katlar\n\nSesinde ne var biliyor musun \nEski öpüşler var\n Banyonun buzlu camı\n Birkaç gün görünmedin\n Okul şarkıları var\n\nSesinde ne var biliyor musun\nEv dağınıklığı var\n İki de bir elini başına götürüp\n Rüzgarda dağılan yalnızlığını\n Düzeltiyorsun\n\nSesinde ne var biliyor musun \nSöylemediğin sözcükler var\n Küçücük şeyler belki\n Ama günün bu saatinde\n Anıt gibi dururlar\n\nSesinde ne var biliyor musun\nSöyleyemediğin sözcükler var" + }, + { + "id": 25257.0, + "title": "Aşka Sevdalanma", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 9.0, + "poem": "Can verme sakın aşka aşk afeti candır\nAşk afeti can olduğu meşhuru cihandır\n\nSakın isteme sevdayı gam aşkta her an\nKim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandır\n\nHer ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz\nHer zülfü siyah yanında bir zehirli yılandır\n\nYahşi görünür yüzleri güzellerin emma\nYahşi nazar ettikte sevdaları yamandır\n\nAşk içre azap olduğu bilirem kim\nHer kimseki aşıktır işi ahü figandır\n\nYadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin\nMerdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır\n\nGel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var\nAldanmaki şair sözü elbette yalandır." + }, + { + "id": 81105.0, + "title": "Gecikmiş Borç", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Adana'ya bir gün yolun düşerse\nBeni bitpazarında ara\nBil ki anıları bir sandığa koyup\nHaraç-mezat satıyorumdur\nSana yazdığım şiirleri\nBir kadeh şaraba değişiyorumdur\n\nBerlin'e yolun düşerse bir gün\nMetrolarda beni ara\nKayıp çocuklar gibi ağlıyorumdur\nAdını duvarlardan siliyorumdur\n\nİstanbul'a yolun düşerse bir gün\nKadıköy'de beni ara\nBen de seni arıyorumdur\nSevdiğimi söyleyecektim sana\nSeni bekliyorumdur" + }, + { + "id": 1261.0, + "title": "İstiklâl Marşı", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 9.0, + "poem": "-Kahraman Ordumuza-\n\nKorkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; \nSönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.\nO benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; \nO benimdir, o benim milletimindir ancak.\n\nÇatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! \nKahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celâl? \nSana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl; \nHakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.\n\nBen ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.\nHangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! \nKükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım; \nYırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.\n\nGarb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; \nBenim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.\nUlusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,\n«Medeniyyet! » dediğin tek dişi kalmış canavar? \n\nArkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; \nSiper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.\nDoğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...\nKim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.\n\nBastığın yerleri «toprak! » diyerek geçme, tanı! \nDüşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.\nSen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:\nVerme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.\n\nKim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? \nŞühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! \nCânı, cânânı, bütün vârımı alsın da Hudâ,\nEtmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.\n\nRûhumun senden İlâhî şudur ancak emeli:\nDeğmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli; \nBu ezanlar -ki şehâdetleri dînin temeli-\nEbedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.\n\nO zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım; \nHer cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,\nFışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım! \nO zaman yükselerek Arş’a değer, belki, başım.\n\nDalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! \nOlsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.\nEbediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:\nHakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyyet; \nHakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl." + }, + { + "id": 59113.0, + "title": "Yabancı Dil", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Beş dil biliyormuş ünlü kişi\nÜnlü ve saygıdeğer\nBir de Türkçe öğrense\nAltı eder" + }, + { + "id": 85702.0, + "title": "Yogrulurken Çamurum", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Yogrulurken camurum, sence de belliydi özüm, \nNe günah isleyeceksem biliyordun onu tüm, \nYargin olmazsa eger, isleyemez kimse sucu, \nNeden öyleyse kiyamette yakarsin a gözüm!" + }, + { + "id": 333924.0, + "title": "Gidenlerden Kalanlara", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "\t\nNe şarkılar yazdık- biz ne şiirler\nHiç kimse sevmeden ölmesin diye\nNe ağıtlar yaktık ne çok türküler\nİçimizde umut bitmesin diye\n\nKağıt yürek oldu kalem sevgili\nYaşadık sevdaya barışa deli\nUzattık düşmana-dosta bu eli\nÇocuklar savaşı görmesin diye\n\nTaş mıdır- kaya mı gönül kapınız\nGün gelir yıkılır saltanatınız\nBiz ne canlar verdik-siz ne yaptınız\nAnalar gözyaşı dökmesin diye\nÇocuklar boynunu bükmesin diye...\n\n Ahmet Selçuk İlkan\n'Erkekler hep yalnız ağlar' kitabından\nwww.ahmetselcukilkan.com.tr\nwww.erkekleryalnızaglar.com" + }, + { + "id": 41984.0, + "title": "İtiraf (ister ağla, ister uyu)", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "İster ağla, ister uyu bebeğim\nYüreğime kundakladım ben seni\nYakacaksan, yak ta kurtul; ne deyim\nAteş diye kucakladım ben seni.\n\nBilemezsin.. can yakmaz ki bilesin\nAğrı, sızı bırakmaz ki bilesin\nYara açmaz, kan akmaz ki bilesin\nGözlerimle bıçakladım ben seni.\n\nMektup yazdım baharına, yazına\nGölgeden çık, güneş doysun hazzına\nKilit vurdum gecelerin ağzına\nRüyalara yasakladım ben seni.\n\nGönlümü vermişim, güle ne hacet\nDaha başka bir gönüle ne hacet\nAltına, elmasa, tüle ne hacet\nŞefkatimle duvakladım ben seni.\n\n(Yasaklı Rüyalar)" + }, + { + "id": 42757.0, + "title": "Parça Parça - 3", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu uzaklardan ürüyen zağarlar ki şehirdir\nÜleşemiyorlar zaar gece denen kemiği, \nErken o bed sesli avcı, Ezân-ı Muhammedî\nÖnüne katıyor onca yeziti...\nAllah ekberdir! Allah...! \nLakin inliyor gene uykusunda Mahir\nVe hep böyle demeç verircesine sayıklayan Şerifoğlu\nO..lığını bilsin, diyor, ben kulluğumu! \nVelhasıl: \nBu her gece uykusunda bağırıp çağıran, ağlayan, gülen, \n\tkonuşan, isyan eden, yalvaran, küfreden, diş gıcırdatan\n\tAdem Babalar arasında, \nBu damsız damda, \nBu Havvasız havada\n“Saf Şair” olamıyor adam, \nsökmüyor sırf şiirsel yorum.\nHani\nBen artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum, \n\tdiyor ya Nâzım, \nBen de artık şiir düzmek değil, şiiri düzmek istiyorum." + }, + { + "id": 104965.0, + "title": "Yâre Bir Ben Gerek", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Yavru güzel olmak için\nYâre bir ben gerek bir ben\nAşık aklın almak için\nYâre bir ben gerek bir ben\n\nHançer almış destine\nBeni öldürmek kastına\nBeyaz gerdanın üstüne\nYâre bir ben gerek bir ben\n\nKaracaoğlan çaresi ne\nMelhem vurun yaresine\nİki kaşın arasına\nYâre bir ben gerek bir ben" + }, + { + "id": 6026.0, + "title": "Ben Seni Sevdim Mi?", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime ne\nTuttum, ta içime oturttum seni\nAldım, okşadım saçlarını, öptüm\nİçtim yudum yudum güzelliğini\n\nBen seni sevdim mi? Sevdim elbette\nBendeydi özlemlerin en korkuncu\nÇıldırırdım sen ne kadar uzaksan, \nAşk değil, hiç doymayan bir şeydi bu\n\nBen seni sevdim mi? Sevdim doğrusu\nSevdikçe tamamlandım, bütünlendim\nBiri vardı ağlayan gecelerce\nBiri vardı sana tutkun; o bendim\n\nBen seni sevdim mi? Sevdim en büyük\nEn solmayan güller açtı içimde\nÖmrümü değerli kılan bir şeydin\nSen benim boz bulanık gençliğimde\n\nBen seni sevdim mi? Sevdim, öyle ya\nBir çizgiye vardım seninle beraber\nVe bir gün orada yitirdim seni\nBen seni sevdim mi? Sevdim...." + }, + { + "id": 338967.0, + "title": "Doğmamış Çocuğa Mektup", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Hayat dağ gibi, inan ki\nDoğar doğmaz bunalırsın\nYaşamak kolay mı sanki\nKuruda, yaşta kalırsın\n\nYanlızlık var, üzülmek var\nÇaresizlik, ezilmek var\nZaman bir çeşmedir; bahar\nSüzülür, kışta kalırsın\n\nKaranlıktır sağın, solun\nZayıfsan, bükülür kolun\nBazen düze çıkar yolun\nBazen yokuşta kalırsın\n\nGülersin mutluymuş gibi\nHakikati bulmuş gibi\nHep zavallı bir kuş gibi\nBüzülür, taşta kalırsın\n\nAldanırsın insanlara\nDalarsın derin sulara\nYenilirsin korkulara\nSiste, ateşte kalırsın\n\nÖmrün düzeni bozulur\nDostların hepsi kaybolur\nAynalara düşman olur\nDevr-i geçmiş'te kalırsın\n\nHiç eksilmez ah ü zarın\nSeninledir intizarın\nSerüven biter, mezarın\nKazılır; düşte kalırsın\n\nKaderin önünde eğil\nDoğmamak elinde değil\nGözlerinin yaşını sil\nHayattan zevk de alırsın" + }, + { + "id": 96976.0, + "title": "Ya Rab Bu Uğursuz Gecenin Yok mu Sabahı?", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "'İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah’ım? ' \n\n(A’râf 155) \n\nYâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı? \nMahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı! \n\nNûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun! \n'Yandık! 'diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun! \n\nEsmezse eğer bir ezelî nefha, yakında \nYâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında \n\nToprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm; \nHep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm! \n\nBîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i \nEn sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i \n\nBin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın \nÂteşli muhitindeki sûzişli niyâzın \n\nEmvâcı hurûş-âver olurken melekûta \nÇan sesleri boğsun da gömülsün mü sükûta? \n\nSönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet \nTeslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet? \n\nÜç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman \nOlsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban? \n\nEnfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin \nSolsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in? \n\nİslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet? \nYâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet? \n\nMazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ? \nZâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ \n\nCâni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm \nSuç başkasınındır da niçin başkası mahkûm? \n\nLâ yüs'ele binlerce sual olsa da kurbân; \nİnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân! \n\nEyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık; \nBir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık \n\nMâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın... \nYaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın \n\nKüfrün o sefil elleri âyâtını sildi: \nBinlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi \n\nKalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted: \nGöğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed! \n\nDul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar, \nBir giryede bin ailenin mâtemi çağlar! \n\nEn kanlı şenâatle kovulmuş vatanından \nMilyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan! \n\nİslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok... \nNâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok! \n\nYetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi? \nAğzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî! \n\n4 Cemaziyelevvel 1331 - 28 Mart 1329 (1913)" + }, + { + "id": 54805.0, + "title": "Kurumuş Düş Kanatları", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Pazar günleri içinizin sıkılması ne kötü, \nne kötü sararmış perdeler, gizli aşk, \ntelevizyon taksitleri.\nHem kocanız bile anlıyormuş artık sizi...\nBenimse uzun süren ergenliğim\nhenüz bitmedi...\noysa çoktan yitirmişim kadınlık nüansını\nkauçuk yastıklarla sevişmekten...\n\nVe yıllardır\no uzun öğle sonları\nannemin çamaşırdan kurumuş ellerine\ndokununca ellerim, \nparçalanmış hayatımızı aydınlatırdı\nhüznümüz...\n\nPazar günleri içinizin sıkılması ne kötü, \nne kötü sürmenaj, yağlı saçlar, takıntılar.\nHem artık kocanız bile anlıyormuş sizi\nbenimse uzun süren ergenliğim birtürlü\nbitmedi...\n\nRuhumda kanadı kırık bir kartal, \nkurumuş dü�� kanatları\n\nOysa geç kaldım, yoruldum, \nkarıştırdım birbirine yalnızlıklarla, \nkadınları\n\nArtık bir başka iklimde üşüyorum" + }, + { + "id": 44063.0, + "title": "Karışan Saatler İçinde", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 6.0, + "poem": "Karışan saatler içinde hâtırana \nBazı sabahlarla ikindiler yan yana, \nDeğişik gülleri sanki tek bir baharın; \nBâkir hülyasıyla beyaz ve ürkek yarın, \nO sükût bahçesi, ufkunda kuş yerine \nHasret kanat çırpar düşünen ellerine... \n\nHep aynı nağmede çılgın dolaşan yaylar, \nBir yıldız kervanı gibi haftalar, aylar \nHep aynı hayalin peşinde bu yolculuk, \nHep gül yangını ve bahar sıtması ufuk... \n\nTenha bir ucunda gecenin bir sır gibi \nFısıldanan adın kardeş, dost ve sevgili, \nDurgun havuzların süsü ten rengi çiçek \nBir mevsim cümbüşü içinde süzülerek \nÖmrün gecesinde ve kader rüzgârında \nBir ürperme olur çıplak omuzlarında..." + }, + { + "id": 21027.0, + "title": "Ay Işıgında", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Geceler midir tükenip giden\nAylar mı yoksa ay ışığında\nEy soluğumu soluğunda sevdiğim\nSesimi sesinde dinleyip,yüreğinin rengine gönül verdiğim.\nBil ki senden uzak ne kuşları avutabilir beni buranın" + }, + { + "id": 42693.0, + "title": "Cenk Şarkısı", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Sebîlürreşâd cerîde-i İslâmiyyesinin kahraman askerlerimize armağanı\n\nYurdunu Allâh’a bırak, çık yola:\n«Cenge! » deyip çek ki vatan kurtula.\nBöyle müyesser mi gazâ her kula? \nHaydi levend asker, uğurlar ola.\n\nEy sürüden arkaya kalmış yiğit! \nArkadaşın gitti, yetiş sen de git.\nBak ne diyor, cedd-i şehîdin, işit:\n«Durma git evlâdım, uğurlar ola.\n\n«Durma git evlâdım, açıktır yolun...\nCenge sıvansın o bükülmez kolun; \nSüngünü tak, ön safa geçmiş bulun.\nUğrun açık olsun, uğurlar ola.\n\n«Yerleri yırtan sel olup taşmalı! \nDağ demeyip, taş demeyip aşmalı! \nSendeki coşkunluğa el şaşmalı! \nHaydi git evlâdım, uğurlar ola.\n\n«Yükselerek kuş gibi Balkanlara,\nÖyle satır at ki kuduz Bulgar’a:\nBir daha Osmanlı’ya güç sırtara! \nGit de gel evlâdım... uğurlar ola.\n\n«Düşmana çiğnetme bu toprakları; \nHaydi kılıçtan geçir alçakları! \nLeş gibi yatsın kara bayrakları! \nKahraman evlâdım, uğurlar ola.»\n\n* * *\n\nBalkan’ı bildin mi nedir, hemşeri? \nSevgili ecdâdının en son yeri.\nBir sıla isterdin a çoktan beri\nŞimdi tamam vakti... Uğurlar ola.\n\nBalkan’ın üstünde sızan her pınar\nBir yaradır, durmaz içinden kanar! \nHangi taşın kalbini deşsen: Mezar! \nGör ne mübârek yer... uğurlar ola.\n\nEş hele bir dağları örten karı:\nOt değil onlar, dedenin saçları! \nDinle: Şehid sesleridir rüzgârı! \nDurma levend asker, uğurlar ola.\n\nEy vatanın şanlı gazâ mevkibi,\nSaldırınız düşmana arslan gibi.\nİşte Hudâ yâveriniz, hem Nebi.\nHaydi gidin, haydi, uğurlar ola.\n\n17 Ekim 1912" + }, + { + "id": 61520.0, + "title": "Susanlar İçin İlahi", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 5.0, + "poem": "Ağudan halk'olmuş bunların hepsi\nAlınlarında yatay üç çift elif\nDudakları kanadını koyvermiş kırlangıç gibi\nHangi dar'da kalmışlar açılmamış\nYabancım değiller, ansıyorum\nOhri'de bir eski manastırda\nMiroslav ustayı dinlerken görüyordum\nDuvardaydılar\nİsa kanlı çarmıhıyla ortalarında\nBir de devrimlerin, savaşların\nSuçlayan fotoğraflarında\nKorkan, kendi korkusundan korkan\nKorkudan isyana geçecek insanın hali\n\nAğudan halk'olmuş bunların hepsi\nGül insana nece nece yakışırken\nVe ılık ebrusunu bağışlarken nisan\nO tarihsel yükü yıkıp bazı çocuklarının omzuna\nKamu susuyorken\nHepsi hepsi birkaç ağaç birkaç çingene\nDar o dar\nGibi gelir amma\nÖyle mi acaba\n\nOnlar, ağuyla kardaş olanlar\nHep öyle\nHep alınlarında üç çifte elif\nAğızlarında o kötürüm kırlangıç\nla mı kalacaklar\nla mı kalacaklar\nla mı kalacaklar" + }, + { + "id": 42755.0, + "title": "Parça Parça - 1", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 8.0, + "poem": "Yaşamak istiyorum\nYaşamayı bu soğumuş cehennemde\nÖlü bir dost gibi içim titreyerek düşünmek değil sade, \nYaşamayı yaşamak istiyorum." + }, + { + "id": 96674.0, + "title": "Sitem", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Önde zeytin ağaçları arkasında yâr\n Sene 1946\n Mevsim\n Sonbahar\nÖnde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim\n Dalları neyleyim.\nYâr yoluna dökülmedik dilleri neyleyim.\n\nYâr yâr! .. Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar\nDeğirmen misali döner başım\nSevda değil bu bir hışım\nGel gör beni darmadağın\nTel tel çözülüp kalmışım.\nYâr yâr! ..\nCanımın çekirdeğinde diken\nGözümün bebeğinde sitem var." + }, + { + "id": null, + "title": "Dışarıda Üşüyen Haziran Kalbimde Hazan", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Uygarlık ve barbarlık kardeştir.”\n -Havel-\n\nDünya sığmıyor insana Havel,\nyüzlerdeki, yüreklerdeki maske,\nparada kir, suda klor, havada nem,\nyüksek borsa, alçak basınç\nve kanun hükmünde ihanetler, sahtekâr jestler.\n\n/İnsan, sığmıyor insana Havel! /\n\nVe her şey:\nŞey! \nMesela o takvimler, o günler \nher biri şimdi kim bilir neredeler? \nYalancıdır aynalara gülümseyen o muhteşem gençlikler; \nbir yaz yağmuru gibi çabucak geçecekler.\nBize kalan kurt kapanı sözleşmeler\nve iş akdi kıvamında morarmış evlilikler.\n\nOysa insanı büyüten yalnızlık mıdır Havel? \n\nBiz bu kentlerde,\nbu ömürlerin gecelerinde çürüsek bile,\nşimdi eski dağlarda vakur bir şafak yırtılmaktadır\nve dışarıda üşüyen bir haziran; \nkalbimde yılların tufanından artık bir hazan. \n\n (Kalbimde hazan\nve şairdir elbet\nsözcüklere rus ruleti oynatıp yazan!)\n\nDışarıda üşüyen bir Haziran.\nKanımda nikotin cehennemi; \nKısa kibrit, uzun duman:Yaan! \nYine yaan… Yine yaaaan! \nYan ki yangınlar bile yansın; \n haklıdır içindeki abdal bırak ağlasın...\n\nBırak ağlasın, artık gündüzlerin ışığında aşk,\ngecelerin sularında yakamozlar yok\nve kuşlar konsun diye gerilmiyor balkonlara\nçamaşır ipleri; \nduyuyorsun işte şiir de yazıyorlarmış iğfal şebekeleri! \n\nDışarıda üşüyen bir Haziran.\nDışarıda aşksız aşk, Aids, Hepatit b,\ndışarıda hormonlu sevinçler, kokmayan güller.\n Dışarıda dostluğun, puştluğun kolunda gülümsemesi; \nama öğrendim karanlıklardan ışık destelemeyi\nve baka baka irkilmiş gözlerine hayatın:\nİnatla…İnatla gülümsemeyi; \nöğrendim içimdeki abdalı hünerle gizlemeyi...\n\n (Herkes fanusuna asmış kendini; \nbu yüzden beklemiyorum farklı kıyametleri...)\n\nD ı ş a r ı d a ü ş ü y e n b i r H a z i r a n.\nD ı ş a r ı d a ö l d ü i n s a n.\nÖ l d ü i n s a n…\nH i ç b i r k i t a b a y a k ı ş m a d a n! \n\nBen de yaza yaza çürütüp dünlerimi; \nher gün bu cehennemden çalıyorum kendimi…\n\nBu yüzden her şey:\nŞey! \nHavada hava, günlerinde gün, evlerde sarmısak soğan; \nhepsi bu işte basit, olağan.\nHer şey şey’dir; \ninandıklarımızdır belki de yalan.\nAbarttığımızdır,\nkül’dür herkesin payına kalan..." + }, + { + "id": 73010.0, + "title": "Gelin Canlar Bir Olalım", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 9.0, + "poem": "Gelin canlar bir olalım\nMünkire kılıç çalalım\nHüseyn'in kanın alalım\nTevekkeltü taalallah\n\nÖzü öze bağlayalım\nSular gibi çağlayalım\nBir yürüyüş eyleyelim\nTevekkeltü taalallah\n\nAçalım kızıl sancağı\nGeçsin Yezid'lerin çağı\nElimizde aş bıçağı\nTevekkeltü taalallah\n\nMervan soyunu vuralım\nHüseyn'in kanın soralım\nPadişahın öldürelim\nTevekkeltü taalallah\n\nPir Sultan'ım geldi cuşa\nMünkirlerin aklı şaşa\nTakdir olan gelir başa\nTevekkeltü taalallah" + }, + { + "id": 13394.0, + "title": "Portre", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir bahara açık duran penceresinde\nBelki bir gün gelir geçmiş zamanı arar\nDiyerek bu portreyi çizdi sanatkâr,\nBir oda içinin ışık ve gölgesinde.\n\nVerdi bir başka renk,başka biçim,hasından;\nDiledi ki bir ölümsüz ömür yaşasın,\nGeçsin geceleri kışın,günleri yazın,\nSüzgün gözlerini seyredip aynasından.\n\nSeverdi,ağlardı,güler ve hatırlardı\nDeğişmeden önce sanatın fırçasında;\nOnun bu güzel' e gebe Rönesansında\nGünler birbirini güden hoş anılardı.\n\nŞimdi çerçevede mahpus yaşamaktadır,\nAlnında o yaman ölmezliğin zaferi;\nUzak bir rüyada yüzer gibi gözleri,\nArtık ne gülmekte ne de ağlamaktadır." + }, + { + "id": 94812.0, + "title": "Şehrayin Şarkıları 1", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "seni yaşamadan ölmeyeceğim\naşka özgü zakkum bahçelerinde\ngene acılara kalıyorum ben \ndeniz ölesiye yakın ayaklarıma\ney ülkemin pusatsız kahramanları\nerzurum garında, banklar üstünde\nsükut-u hayale uğrayan kalbim\ngeceyi kavrayan parmaklarımla\nbu hasret, bu hicran zelzelesinde\nbeni kurtarmaya gücünüz yetmez\nçünkü mutsuzluğun mekteplerinde\nıstırap dersleri alıyorum ben\n\n\n\ngittikçe yaklaşan bir afet gibi\nintihar yanılgısıyla\nyolar beni esarete çekiyor\nşehrayin şarkıları söylüyorum içimden \nşarkılar ki, hep aynı nakaratla bitiyor\nsen bir garip delisin \ngözleri perdelisin\n\n\n\nerzurum garında, banklar üstünde\nsusuzluktan ağlayan bir güvercin \niçime vuruyor kanatlarını\nnağmelerin ateşinde parlayan\nkuşlar bölük bölük hayatıma giriyor\nbütün çığlıkları kuşanmış ölüm \ndudaklarında siyanür\noysa bilmiyor ki, bu yolculuktan\nyollar tükense de, dönmeyeceğim\nseni yaşamadan ölmeyeceğim\no çin harikası bakışlarını\no pekin gözlerini\ngözlerin ki, gece donanmasıdır\nyoksul ve yabancı mısralarımın\n\n\n\nbedenimde çıban çıban ağrılar\nben bu ağrılardan zevk alıyorum \nejder tepesinde bunalıyorum\nbir yanda kum frıtınası\ndiğer yanda esrarengiz \nkarakalem çalışması bir deniz\nrüzgarla, yağmurla ve yıldızlarla\nbaşlamak üzere son ayinimiz \n\n\n\nerzurum garında gece yarısı\nbankların üstünde şimşekler konar\nbazen bir yıldırım gezinir saçlarımda\nbazen bir melek saatler boyu \nyakama ölümsüz çiçekler takar\nerzurum garında gece yarısı\nhıçkırıklar boğazıma tıkanır\nnemrut ateşiyle sabaha kadar \niçimde binlerce ibrahim yanar\n\n\n\nkoltuğumda efsaneler kitabı\nkafdağından nergis devşiriyorum \nbaşını dayamış omuzlarıma\no eski, o yaşlı zümrüdüanka\nben bir çin şarhoşu samanyolunda\ndenizi tartışan bakışlarını\ngeçmişime asla gömmeyeceğim\nseni yaşamadan ölmeyeceğim\n\n\n\nperdeler kalkıp da sabah olunca \naldırma aras’ın öyle bulanık \nöyle mahsun aktığına \npalandöken yine sisli, aldırma\nben hem sise, hem çamura alıştım\nsenelerdir bu acıyla buluştum \nmutluluk ne zaman çıksa karşıma\nyalnızlık bir zindan, çöker başıma" + }, + { + "id": 89445.0, + "title": "Sahne-i Ömrümden Nefs-i Emmareye Hitabım", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 9.0, + "poem": "Âlemin bağ-zârını...eyim\nSünbül ü verd ü nârını...eyim\nAndelib-i nizârını...eyim\nHâsılı nev-baharını...eyim! \n\nBana yoktur lüzumu gülşeninin, \nŞeb-i tarîk ü rûz-ı rûşeninin\nNe gulâmının ne de zenninin\nHepsinin tâ mezarını...eyim! \n\nAğlamam ben, ben erkeğim erkek, \nHayli güçtür bana cefâ etmek, \nMinnet etmem bu ömre de felek, \nAtını al, tımarını...eyim! \n\nGüççedir bu fakiri aldatmak, \nYüzdürüp sonra kündeden atmak, \nGözünü aç da sen bana bir bak, \nBen senin i'tibarını...eyim! \n\nSaki-i mâh-rûyına...ayım, \nGülünün reng ü bûyuna...ayım, \nMutrîbin hâyâ-hûyuna...ayım, \nSâgar-ı neşvedârını...eyim! \n\nYok sâfâsı hezâr-ı dem-gerinin, \nGül-sitanda şükûfe-i terinin, \nBezm-i sahbâ-yı rûh-perverinin\nNeşvesiyle hümârını...eyim! \n\nFeleğin uğradımsa vartasına, \nS..ayım ağzının ta ortasına, \nBunu yazsın cihan da hartasına, \nKıta'at ü bihârını...eyim" + }, + { + "id": 20114.0, + "title": "Anneler Günü", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "yeşildir artık yüreğinde kara bulut \nbugün anneler günü annem beni unut \n\nevde acılar koynuna yangelip yatmış \ninadına giyin sen de mayısa batmış \nyürü sokakta çocukların düşü aksın \nyürü ki saksıda çiçekler sana baksın \n\ndiline genç anılarından bir türkü seç \nbeş yıl büyüdüğüm okulun önünden geç \nıslanırsa anıların güneşte kurut \nsenin günün bugün unutma beni unut \ngök mavi deniz mavi tam kıyısında dur \ndurma eteğinden beni bir daha savur \n\nannem yıldız kayıyor içinden dilek tut \nkoşuyor sana kısa pantolunlu çocuk \ngözünde gözümde gözlerinde bin umut\nMayıs 1984-Ocak 1985" + }, + { + "id": 2141718.0, + "title": "Aşkından Yanar Yüreğim", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşkından yanar yüreğim\nYandığım bana hoş gelir\nHakkı gerçek sevenlere\nCümle alem kardeş gelir\n\nBu dünya dopdolu kalleş\nHer birinden bir taş gelir\nHakkı gerçek sevenlere\nCümle alem kardeş gelir\n\nBir kez gönül yıktın ise\nBu kıldığın namaz değil\nYetmişiki millet dahi\nElin yüzün yumaz değil\n\nAdımız miskindir bizim\nDüşmanımız kindir bizim\nBiz kimseye kin tutmayız\nCümle alem birdir bize\n\nBiz dünyadan gider olduk\nKalanlara selam olsun\nBizim için hayır dua\nKılanlara selam olsun\n\nDerviş Yunus söyler sözü\nYaş doludur iki gözü\nBilmeyen ne bilsin bizi\nBilenlere selam olsun" + }, + { + "id": 1179453.0, + "title": "Damat", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 5.0, + "poem": "Gece yarısı, kestirirken, göğsümde nöbette\nSevgi dolu kalbim şen, aniden sabah olmuş gibi; \nGün belirdi, bence kararmaktaydı elbette-\nNedir benim için, o kadar çok getireceği? \n\nYoktu ya! gayret ettiğim, ulaşmaya uğraştığım\nYalnız yanına varmaya, çektim geçtim bu kordan\nYakan saatte; birden öylece hoşlandı canım \nŞu serin akşamda! Değdi ve güzeldi sonradan.\n\nGüneş battı, ve el ele birbirimize bağlı\nBeraber selamladık nice rahmetli nuru,\nVe göz kamaştı, gözbebeğine dua bakışlı:\nDoğudan, dilerim ki, döner gelir ruhu.\n\nGece yarısı, yıldızların eşliğinde\nŞirin rüyanın eşiğinde, onun yattığı.\nAh Hülya! almaya hazır ol beni de! \nNasıl olsan da, Hayat, iyisin bayağı." + }, + { + "id": 44383.0, + "title": "Daha Fazla Yabancı Ölmek İstemiyorum Sana", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "İyilikten, saflıktan ulaşamadım kendime burada… Burası durmadan hızlanan bir kent. Burada sonsuz arzu çarpışır. Sonsuz acı… Sonsuz hırs…\nEn başlarda ne istedim tam bilmiyorum. Ama öyle açık ve duruydu ki gördüğüm herşey, nereye ve kime baksam beni kendisine inandırıyordu. Henüz içimde bir başkası yoktu. İçimde benden ayrı, bana karşı bir ses yoktu. Gidemediğim yerleri mutlu özlerdim, çünkü gitmesem bile bilirdim ki oraları da benden bir parçaydı.\nÇok az ve usulca konuşulurdu.\nÇünkü sessizlik vardı ve ve bu sessizlikte en küçük sesler bile çabucak yayılırdı heryere. Sessizlik kutsaldı, çünkü bütün sesleri o saklardı koynunda.\nEvlerin önünde küçük bahçeler vardı. Geceleri ışıl ışıl yanan küçük düş ağaçları vardı. Herşey bizim için yaratılmıştı sanki, göründüğü gibi olan ruhumuza göre. Geceler gündüzlere usulca sokulurdu. Yavaştı herşey. Çok yavaş…\nKutsal ve sonsuz bir aynaydı gökyüzü. Kendisine içtenlikle ve sabırla bakanların ismini sayıklardı…\nO zaman da vardı kötülük ve şiddet… O zaman da vardı yalan ve sevgisizlik… Ama yavaş dönerdi dünya. Garip, kutsal bir sessizlik vardı heryerde. Utanırdı kötüler yaptıklarından. Pişmanlık duyulurdu her yalandan sonra. Sanki mecbur kalındığı için sevgisizdi insanlar.\nTop oynardık mezarlıklarda. Ölüler dünyanın en sevecen insanlarıydılar. Hayatı onlar sevdirirdi bize. Aynı güneşin altına uzanırdık birlikte.\nO zaman bir tek kalbim vardı benim. Gözlerim bana aitti nereye gitsem. İçimde kendi sesimden başka hiçbir ses yoktu.\nHayatın o dinmeyen ağrısıyla hatırlardım kendimi. Susar dinlerdim. O ağrıyı incitmemeye çalışırdım. Kaçmazdım ondan. Bilirdim ki istesem de kaçamam ondan. Güneşin doğuşu ya da batışına nasıl saygı duyuyorsam ona da öyle derin bir saygı duyardım…\nToprak, içimde sakladığım halde ulaşamadığım sevgiliydi… Kendimle değil, toprağın sırrıyla yarışırdım. Kendimden değil, toprağın sırrından ürkerdim… Bu ürküntüyle barışmak için sık sık toprağa yüz sürerdim. Koklardım onu. Çıplak bir hazla yürürdüm üzerinde. Kalbimin üzerinde yürür gibi…\nSonra sular geliyor aklıma. Aktıkça yüzün gibi aydınlanan sular. İlk orada hatırlıyorum seni. İçimde henüz başka bir ses yokken. Kalbim ve gözlerim sadece bana aitken…\nO suların peşinde, hayatımın peşinde, yüzünün peşinde…\nİlk orada akıp giden sularda seninle kendimi gördüm. En çok sende sevdim kendimi. Akıp giden sularda. İlk kez sende gördüm özlemlerimi… Akıp giden kalbimi… O parçalanmış ve sadece sana ait benliğimi ilk kez sende gördüm…\nO yavaşça dönen dünyayı, bütün sesleri içinde saklayan o kutsal sessizliği… Kendisine sabırla ve içtenlikle bakanın adını sayıklayan o sonsuz gökyüzünü… Gökyüzünün el verdiği o küçük düş bahçelerini…\nToprakla sular arasındaydı kalbim. Bu yakınlıkta ne varsa, bu sır nereye varacaksa görmek isterdim. Çünkü öyle inanırdım ki kendime, nereye baksam seni görürdüm. Toprakla sular arasında giderek aydınlanan yüzünü.\nDalgaların aydınlığı vururdu terkedilmiş evlere. Bir kapı açılır, içeri üşümüş bir ışık girerdi. Dışarıda bir sonsuzluk kimsesiz yanardı. Bir ceset vururdu sahile, ömrüm olurdu yorgun ve ıslak saçları… Sen olurdun yüzünü saklayan herkes… Sonra… Sonra biterdi toprak… Akmaz olurdu sular. Kirlenirdi o kutsal sessizlik… Düş ağaçları kesilirdi… Seni bekleyecek yer bırakmazlardı bana… Sürüklerdi beni peşinden hızlanan dünya, bu durmadan hızlanan kent… Sürüklerdi beni kalbimden ayrılan ikinci kalp, sürüklerdi beni gözümden ayrılan ikinci göz… Ruhumdan ayrılan öbür ruh, sürüklerdi beni…\nArtık bu kent o kent değil, bu kalp o kalp değil, bu gözler o gözler değil… Seni sevdiğine inandığım o insan bu insan değil…\nBurada gidilecek hiçbir yer yok. İnsan en fazla o öbür, o yalancı kalbine çarpıyor… Burada insan en fazla o sahte gözünü hissediyor içi acıyarak… Ne kadar sevse de dünyanın bütün sevgisizliğini üzerine alıyor burada insan… Hep başkalarının sahte yasını tutuyor…\nBurada her sabah, her akşam insan yeniden, hep yeniden başlıyor hayatına. Sanki hiç yaşanmamış gibi, hiç gidilmemiş gibi, hiç ders alınmamış gibi… Burada insanın yalan yüzü değil, o en derinde sakladığı kalbi kararıyor önce…\nArtık burası herhangi bir kent: Kalabalık, doyumsuz, aceleci, konuşkan, acımasız, telaşlı unutkan, intikam dolu ve hep kaybetmiş… Burada sistem, kirletilmiş arzularla içimize, beynimize sızıyor, o “kurtarılmış beyin hücrelerimize”. İşte sevgiyi, yitirdiğimiz ve özlediğimiz aşkımızı, işte en derinde yatan insanlığımızı aradığımız yer burası…\nİşte seni aradığım yer burası: Herşey satılık burada, herşey ambalajlı. Sevgi, umut, ütopya, başkaldırı, inanç, ölüm, farklı hayatlar… Herşey, herşey satılık burada.. Burada herşeyin bir fiyatı var… Burası durmadan hızlanan bir kent… Aşk bile burada serbest piyasa kurallarına bağlı… Sahte bir kalple peşinden koştuğum bu dünya seni bana anlatmaz, artık biliyorum…\nBurası benim önümden koşan bir kent… Burada ikinci kalbimle, ikinci gözümle, ikinci benliğimle yarışıyorum. Burada kendimle amansız kavgalıyım…\nSeni sevdiğim kadar sevmedim bu hayatı, inan… Ne olur bir tek buna inan…\nÇünkü sende gökyüzüm var. sende sonsuz yağmurlarım, kutsal sessizliklerim var… Sende o küçük düş ağaçlarım var… Affet bu küçük insanlığımı… Affet peşinden geldiğim bu kenti… Affet o derin doyumsuzluğumu…\nGöremedim affet, sen bu kentte denizden çıkan bir cesettin. O yorgun ve ıslak saçları ömrüm olan bir ceset… Affet beni… Gidilecek başka bir yer yokmuş bu kentte… Toprakla akan su arasındaki yüzünden başka… İşte bunu öğrettin bana… O sessiz, o kutsal yüzünle bana bunu öğrettin. Bu kentte aşk olamayacağını… Beni kendine çağırdın. Akşamın o ıstıraplı eşiğine…\nSon bir umutla sana sarılıyorum sevgili. Dünya nereye giderse gitsin, bir tek sen kaldın bu kentte, birtek sen kaldın içimdeki iyilik yüzünden utandırmayan beni…\nBen bu dünyadan kaçtım ve gidecek başka yerim yok…\nBurası içimi kanatarak hızlanan bir kent…\nBir yanım ölü, bir yanım sen…\nSevgiliysen tanı beni, bil öyleyse…\nDediğin gibi sevgili, daha fazla yabancı ölmek istemiyorum sana…." + }, + { + "id": 104491.0, + "title": "Şu Yüce Dağların Karı", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Şu yüce dağların karı eridi \nSel oldu gidelim de bizim ellere \nYaylamızı lale sümbül bürüdü \nGel oldu gidelim de bizim ellere \n\nNazlı olur güzellerin eyisi \nDeli gönül güzellerin delisi \nGayrı bizim elin kara çalısı \nGül oldu gidelim bizim ellere \n\nKaracaoğlan derki gelir yazları \nGüzel kimden aldın sen bu nazları \nAnanın babanın acı sözleri \nBal oldu gidelim bizim ellere" + }, + { + "id": 45193.0, + "title": "Sevdiği Renklere", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "siyah benim, beyaz O, bu sevda gökmavisi\nama bir tutsaklığın kitabıdır açtığım\nönümde umutların ışıldayan kavisi\nardımda uğursuzluk zindanıdır kaçtığım\n\nsiyah, korkunun bile kaybolduğu derinlik\nrenkler can çekişiyor yörüngesinde, şaşkın\nateşin gölgesinde bulunur mu serinlik\nkalır mı, bilinmeyen yerde hülyâsı aşkın\n\nbeyaz ki, içimizde sonsuzluğun rengidir\nbembeyaz pırıltılar taşır ebemkuşağı\nhayat ki, doğrularla uğruların cengidir\ndökülür karanlığa sevenlerin başağı\n\ngökmavisi, kimbilir, belki yurdumuz olur\nsırların çözüldüğü fısıltıyı duyarız\nartık acı çekmemek bile dedimiz olur\nonu da, sonsuzluğun hatırası sayarız\n\nheyhât! ..zeytin dalında saplandı sîneme ok\nsaçlarımın akında vuruldu kelebekler\niçimde gözlerinden kalan bir ân bile yok\ngülümden bir hatıra verin, sevdiği renkler" + }, + { + "id": 3025.0, + "title": "Aşkta Yarın Yoktur Sevgili", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...\n Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.\n Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...\n Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...\n Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...\n Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...\n İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır... Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...\n İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...\n Birazdan sabah olacak...\n Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...\n Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...\n Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...\n Aşkta yarın yoktur sevgili..." + }, + { + "id": 47025.0, + "title": "Sen Başkasın", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Sen başkasın\nGülerken başka\nKüserken başka\nSusarken başka\n\nSen başkasın\nKonuşurken başka\nÖpüşürken başka\nSevişirken başka\nHem de herkesten başka\n\nAma benim aşkım \nBambaşka!" + }, + { + "id": 116957.0, + "title": "Yiyemezsin Demedim Mi", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Güzel aşk cevrimizi\nÇekemezsin demedim mi\nBu bir rıza lokmasıdır\nYiyemezsin demedim mi\n\nYemeyenler kalır naçar\nGözlerinden kanlar saçar\nBu bir demdir gelir geçer\nDuyamazsın demedim mi\n\nBak şu aşkın haline\nNe gelse söyler diline\nCan ü başı Hak yoluna\nKoyamazsın demedim mi\n\nAşıklar harabat olur\nHak yanında hürmet bulur\nMuhabbet baldan tatl'olur\nDoyamazsın demedim mi\n\nGirelim Ali serine\nÇıkalım meydan yerine\nKüfrümüz iman yerine\nSayamazsın demedim mi\n\nPir Sultan'ım der Şah'ımız\nHakk'a ulaşır rahımız\nOn'ki imam katarımız\nUyamazsın demedim mi" + }, + { + "id": 2143672.0, + "title": "Garibin Garip Türküsü", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": null, + "poem": "Sılada sılasız kaldım; \nSuyum garip, aşım garip. \nBen kendime gurbet oldum; \nİçim garip, dışım garip. \n\nBayram diye insem düze, \nDüşman olur astar yüze. \nKattım geceyi gündüze; \nUykum garip, düşüm garip. \n\nTemmuzda üşür gezerim, \nZemheride akar terim; \nDört mevsimde derbederim... \nYazım garip, kışım garip. \n\nFelek bir gün rahat koymaz; \nÇağırsam kaderim duymaz\nAyağım aklıma uymaz... \nGövdem garip, başım garip. \n\nParasız kesem suç olur. \nAcıkıp yesem suç olur. \nSözüm var, desem suç olur. \nDilim garip, dişim garip. \n\nBen bu devre nerden geldim.. \nKırk parçayı bire böldüm. \nBugün doğdum, dünden öldüm.. \nVaktim garip, yaşım garip. \n\nKoştum hakikat ardına, \nYandım ayrılık derdine, \nGit, bak, ölüler yurduna; \nKabrim garip, taşım garip. \n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 240930.0, + "title": "Halk Böyle İstiyor Oğlum", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "\t\n\t\t\t\nHalk Böyle İstiyor Oğlum! ...\n\n\t\t 'Bir babanın doğum gününde \n oğluna mektubudur... Görülmüştür'\n\nSevgili oğlum\nBugün tam on yedi yaşındasın\nGörüyorum ki artık\nHer şeyin farkındasın\nAma ne zaman ararsam seni\nYa diskoda\nYa barda\nYa da televizyon karşısındasın\n\nHaklısın oğlum\nDevir artık bu devir\nSen de çemberini çağına göre çevir\nSenin neyine\nResim roman şiir\nSenin neyine\nSanat vesair\nNe diyor meşhur televizyon büyükleri\nVur patlasın çal oynasın\nDevir artık bu devir\n\nNasılsa\nSon düğmesi de koptu insanlığın\nVefa can çekişiyor arka sokaklarda\nUmut mendil sallıyor giden trenlerin ardından\nOnur, adres arıyor mezarlıklarda\nDostluklar çöp tenekelerinde sahipsiz\nVe anahtar teslimi aşklar satılık köşe başlarında\nHem de üç kuruş mutluluklara...\n\nAma sen de haklısın\nSana mı kaldı\nKurtarmak vatanı\nSana mı kaldı\nUyandırmak yatanı\nSana mı kaldı\nDuvara yapıştırmak\nBu memleketi satanı\nAnasını ağlatanı....\n\nGel gör ki oğlum\nSenin de kurtuluşun yok bu gidişten\nNe etsen- ne yapsan\nBir düğün\nBir bayram\nBir lale devri\nHangi ekrana baksan\n\nKim kiminle evleniyor\nKim kiminle çıldırıyor\nKim kime daldan dala\nGelinim olur musun diyor\n\nKimisi sahte gelin\nKimisi zengin bir prens\nKimisi de insanlıktan bir yudum bir nefes\nBekliyor da bekliyor \n\nBak her gün ayrı bir kanalda\nBambaşka bir 'ünlüler çiftliği'\nHer kanalda şöhret olmanın dayanılmaz hafifliği\nVe işte böyle\nPazara dökülüyor bir bir\nHerkesin yumak yumak ipliği\nYıllar var ki oğlum\nBirileri işte\nBizi hep böyle gözetliyor...\nVe sen de görüyorsun ki\nBu sahneler \nBizi ne de güzel özetliyor\n\nKimin umurunda yarınlar\nKimin umurunda çocuklar\nKimin umurunda bu isyankar çığlıklar\nBir kavgadır\nBir yarıştır\nBir rezalettir gidiyor.\nKime sorsan\nCevaplar dünden hazır\nHalk böyle istiyor oğlum\nHalk böyle istiyor\nGel gör ki\nBir reyting uğruna\nNe 'güneşler batıyor' oğlum\nNe güneşler batıyor....\n\n\t\tAhmet Selçuk İLKAN\n\n“yeni çıkacak son şiir kitabından”\t\nwww.ahmetselcukilkan.net\n\t" + }, + { + "id": 3318.0, + "title": "Kızılırmak Kıyıları", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Kardaş, senin dediklerin yok,\nHalay çekilen toprak bu toprak değil.\nÇık hele Anadoluya,\nKamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı,\nO kadar uzak değil.\n\nÇamı bitmiş, kavağı azalmış,\nGamla örtülü bayırlar, çıplak değil.\nYedi ay kıştan sonra,\nYeşeren senin yaşamındır,\nYaprak değil.\n\nYersin, içersin sofrasından, üç yüz senedir,\nKuvvetlisin ama kuvvet hak değil.\nBakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan,\nMevsimler soğumuş, sular azalmış,\nBuğday, Selçuklulardan kalan başak değil.\n\nParça parça yarılmış öküz ardında,\nParmağı üç pare, tırnağı ak değil.\nUtanır elin ayağın,\nKorkarsın yakından görsen,\nEli el değil, ayağı ayak değil.\n\nGün doğar, tarla kuşları uçuşurlar,\nAğır bir aydınlık, bildiğin şafak değil.\nÖyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna,\nUyandırmazsan,\nUyanacak değil.\n\nDertle, sefaletle yüklü,\nSiyah leşlerle kararmış, berrak değil.\nÇağlayan ne,\nAkan kim,\nKızılırmak değil.\n\nKardaş, görmüyorum ama hala duyabiliyorum,\nGeçmiş zamanlar gelecek zamanlardan parlak değil.\nVakte şahadet edercesine yükselmiş,\nAkşam parıltısından, bütün zaferler üzerine,\nDağlar dalgalanmakta, bayrak değil." + }, + { + "id": 313673.0, + "title": "Üşüyenler", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bilir misin gardaş Türk illerinde \nHavada yıldızlar, dağda kar üşür. \nTutsak soydaşların türkülerinde \nDört mevsim ötede bir bahar üşür. \n\nEzanlar buz tutmuş minarelerde! \nYaylalar dermiş ki: Töremiz nerde? \nYolların hasretle bittiği yerde \nHer dağ yamacında bir mezar üşür. \n\nSes verir aktıkça ağlarcasına \nGöl olur gözyaşı gönül tasına \nHer sabah kuşların uyanmasına \nHer köyün bağrında bir pınar üşür. \n\nKara pas bağlamış ozan dilleri \nAyıya in olmuş Bozkurt illeri. \nUlu Tanrısı’na açmış kolları \nKökü Türklük olan bir çınar üşür.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 1488621.0, + "title": "Divan-kebir'den Seçme Rubailer 2", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 6.0, + "poem": "Gönlümü, belanın geçtiği yola koydum.\nYalnız senin arkandan koşsun diye, gönlün ayak bağını çözdüm...\nBugün rüzgar, bana senin güzel kokunu getirdi,\nBen de teşekkür için ona gönlümü verdim." + }, + { + "id": 277749.0, + "title": "Bilmiyorum", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Hiç sormadım \nNasıl yaşanılır umutlar \nDemir parmaklıklar ardında \n\nÖzgürlük\nNe anlatır \nDört duvar arkasında \n\nEl ele nasıl tutuşulur \nKelepçeler arasında \n\nBilmiyorum yalnızlık nedir \nKalabalığın ortasında \n\nNe düşünür bir balık akvaryumda \nVe kafeste bülbül \nNasıl öter" + }, + { + "id": 6046.0, + "title": "Çok Sevmek", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Bizi kandıran o şarkılar, o mavi gece\nO sıcaklığı beyaz ellerin, o ilk bakış\nSebepsizliğin sebep olduğu şafak vakti\nO çok sevmek gecelerde o çaresiz aldanış.\nUzayan saçlar, alnında avuçlarımızın\nİste o, insanin bir yerde, aşka boyun eğmesi\nKırılmak, bölünmek, o hep bütünlenmek\nO çok sevmek, tenin bir başka tene değmesi.\nYanmak mi o eski cağlarda yanmak\nKul olup savrulmak rüzgara karşı\nİlk kesilmişliği mağrur ellerimizin\nO çok sevmek, kanımızın o ilk akısı.\nİşte pınarlar, testiler, ırmaklar, çeşmeler\nKanlı avuçlarla içmek aşkı kanmadan\nO kıyılarımızdaki denizin ilk coşkunluğu\nO çok sevmek büyütmek onu hep, orada o zaman\n\nKazımak ulu ağaç gövdelerine adımızı\nYazmak her şeyi bir bir kumların üstüne\nO her işkenceye mahkum olmuşluğumuz\nO çok sevmek, daha çok sevmek günden güne.\n\nÖyle delicesine, öyle korkunç, öyle çılgın\nO çok sevmek o yanardağ, o ateş, o yangın..." + }, + { + "id": 233738.0, + "title": "Unutmaktan Geliyorum", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "\t\tUNUTMAKTAN GELİYORUM\n\t\t\t\t\n\t\t\t\t'Gitmeler bana kaldı'\n\n\tDaha üç adım olmadı çıkalı bu sevdadan\n\tAyrılığın kokusu hala üzerimde\n\tAvuçlarımda buzdan bir alev\n\tYüreğimde yepyeni bir ateşkes\n\tGitmeler bana kaldı yine bu aşktan\n\tBütün sayfalarım sil baştan\n\tSonu nereye varacak bilmiyorum\n\tOysa içimde inadına yanan bir mum\n\tDokunma ellerime-sönmedim daha\n\tUnutmaktan geliyorum.\n\n\tDaha dün kirpikleri kadar yakındım ona\n\tHer gece düşlerinde sabahlıyordum\n\tİşte orada köşebaşında bıraktım ellerini\n\tO bana\n\tBen ona ağlıyordum\n\tSon tetiği gözleri çekti gözlerime\n\tKanıyor kanıyordum\n\tÖlüler yalan söylemez bilirsin\n\tDeliler gibi seviyordum.\n\n\tDaha biraz önce\n\tOnu öpen bu dudakları aynalarda parçaladım\n\tOnu okşayan bu elleri bir yangında bıraktım\n\tOna gülen bu gözleri zindanlara attım\n\tYüreğim ayazda\n\tKaç şiirim çığlıklar attı ardından bilemiyorum\n\tBavullar dolusu hatıraları bir mağaraya taşıdım\n\tYalnızlığımı bir dağ başına\n\tKendimi nereye koyacağımı bulamıyorum\n\tNe olur ayıplama beni\n\tSusmadı daha gözlerim\n\tAğlamaktan geliyorum.\n\n\tZıpkın yemiş balıklar gibiyim\n\tŞimdi bir ıslık bile dağlar yüreğimi\n\tBir eski şarkı yağmalar bütün uykularımı\n\tÇıkmaz sokaklarda kaldım biliyorum\n\tBaşım dönüyor, ben dönüyorum\n\tAcele etme ne olur bekle biraz\n\tDaha yakmadım bütün gemileri\n\tDaha yırtmadım dönüş biletimi\n\tÖyle yorgun öyle bitkin ve öyle sürgün\n\tUnutmaktan geliyorum..." + }, + { + "id": 711287.0, + "title": "Yaklaş", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Yaklaş; orda bir tohum çatlatıyor gölgeni\nYaklaş ki, pervaneler görmüş rüyada seni\nYaklaş; yasak meyvenin çürüdüğü daldayım\nYaklaş; denize kırgın deli bir kumsaldayım\nYaklaş; mağrur savaşçı sadağında ölmeden\nYaklaş; nûn ülkesini kaf ikiye bölmeden\nYaklaş ki; nağmeleri kan tutuyor şarkının\nYaklaş; viran olmasın minnet burcu korkunun\nYaklaş; siyah köprüye ağıt yakan kediler\nYaklaş ki, göğe giden yolları görmediler\nYaklaş ıssız köşenin en vefalı yerine\nYaklaş henüz gelmeyen bir günün mahşerine\nKararmayan gündüzün kalbinde sûra yaklaş\nKır bütün zincirleri ey hayal, nûra yaklaş" + }, + { + "id": 41986.0, + "title": "Kırkıncı Yıl Hesabı", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Uykuları harman ettim, savurdum\nBir mübarek düş aradım kırk sene. \nNe usandım, ne yoruldum, ne durdum \nİçi doğru dış aradım kırk sene. \n\nÇıktım dağ boş, indim baktım ova boş \nToprak garip, su tedirgin, hava boş \nNere gitsem dallar kırık, yuva boş\nYumurtada kuş aradım kırk sene. \n\nAşk yükünü indirince arkamdan \nDoğmadık bebekler tuttu yakamdan\nHesap-kitap ettim kaçtım rakamdan \nOn yitirdim, beş aradım kırk sene.\n\nBinalar yükselir: Gözyaşı, kin, kan...\nKoymuşlar adını “uygarlık, ümran”! \nYükseklerde, midelerdir hükümran \nAlçaklarda, baş aradım kırk sene. \n\nGönül penceremi dünyaya açtım\nBaktım manzaraya, ben benden geçtim \nUcuzdan tiksindim, kolaydan kaçtım \nBelâsı çok iş aradım kırk sene.\n\nBirbirinden çürük çıktı seneler \nÖz yiğidi az doğurdu analar \nHayâl oldu gönlümdeki binalar \nTemel için taş aradım kırk sene.\n\nAdı “devrim” oldu avrat soyarak \nDenge kurdu toklar açı yiyerek \nAptallara ibret olsun diyerek \nSolucanda diş aradım kırk sene.\n\n(Kan Yazısı)\n.\n.\n\n\t" + }, + { + "id": 248939.0, + "title": "Ömrümüzün Özeti", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yüklediler her belâyı\nÇeke çeke akşam ettik.\nSıkıntıyla dişimizi \nSıka sıka akşam ettik.\n\nKuş saydılar “kör-budala”\nKondurdular daldan dala\nKazdıkları her kanala\nAka aka akşam ettik.\n\nGiden zalim, gelen zorba\nCılk vaatler torba torba\nYola yoğurt, göle çorba\nDöke döke akşam ettik.\n\nAç-susuz çıktık kırlara\nArpa çektik aygırlara\nKöşe dönen fırfır’lara\nBaka baka akşam ettik.\n\nMantar çıktı tüm elmaslar\nMelez imiş saflar, haslar\nPutlara ipek libaslar\nDike dike akşam ettik.\n\nFilm yaptılar dizi dizi\nAldattılar her gün bizi\nEyvah çekip kendimizi\nYaka yaka akşam ettik.\n\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": 3395.0, + "title": "Geldim İşte", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna\nTenhaydı düşlerim, geceydi, çıkıp geldim işte\nSu ve ateş bir de gülünç yalnızlığım var sana\nGetirebildiğim, kokularını yitirmişti çünkü güller\n\nSuyu dinle ateşi yak özledim demek bu\n\nParasız yatılı hüzünlerden ne kalır geriye\nBiraz Tamil biraz Türküz ayıptır söylemesi\nİntiharsa günahtır külliyen yasak bilirsin\nPısırık bir ihtilal gibi getirdim sana bunları\n\nBir de belleğim, başıma bela hazin ve komik üstelik\nHatırla eskiyen meydan saatini, çocukluğundur\nTayyare pulları getirdim sana evden kaçışlarımı\nİstersen yok say bunları tespih de yapabilirsin\n\nBeni vur saatin altında seni seviyorumdur bu\n\nŞiir yazan bir adamın fotoğrafı var yanımda\nKendini ölümlü sanıyor onu getirdim ganimettir\nBüyüdü büyülenerek, taşlayarak kovdu kabilesi onu\nSuyun öte yakasında yaşadı, Sisyphos dediler adına\n\nSülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna\nAyna pusluydu bunca yıl nice sır taşımaktan\nKırılmanın sesini duydum ve onu getirdim sana\nUnutulmaya geldim işte onarılmaya değil\n\nKov beni kabilenden ama bekliyorum demek bu" + }, + { + "id": 21749.0, + "title": "Sen Oradasin", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Sen oradasin\nYazilmamis bir siir gibi...\nsaf ve masum\nbutun ofkem bu sana\nbasegmem ve sonsuzca\n arzulamam." + }, + { + "id": 15940.0, + "title": "Aldanış", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Yıkılmak,ezilmek her gün biraz daha\nDostlar değişiyor aldanmalar değil,\nAksimizden eser yok şimdi o sularda\nÇirkin olan biziz aynalar değil...\n\nŞerefsiz ellerin şerefe kaldırdıkları\nŞişeler,kadehler o cam kırıkları\nGötürün,götürün bu aydınlıkları\nİçimde güz başladı ilkbahar değil,\n\nNe bir anlayışlı el,ne bir dost bakış\nBiraz ümit,biraz hayal sonra aldanış\nEn güvendiğimiz tepelere kar yağmış\nDeniz o deniz değil,dağlar o dağlar değil..." + }, + { + "id": 939457.0, + "title": "Sâkiyâ Mey Sun Ki Bir Gün Lalezar Elden Gider", + "poet": "Avni (Fatih Sultan Mehmed)", + "rating": 8.0, + "poem": "Sâkiyâ mey sun ki bir gün lâlezâr elden gider\nİrüşür fasl-ı hazan bâg ü bahâr elden gider\n\nHer nice zühd ü salâha mail olur hâtırum \nGördügümce ol nigân ihtiyar elden gider\n\nŞöyle hâk oldum ki âh itmeğe havf eyler gönül \nLâ-cerem bâd-ı sabâ ile gubâr elden gider\n\nGırra olma dilberâ hüsn ü cemâle kıl vefa \nBaki kalmaz kimseye nakş ü nigâr elden gider\n\nYâr içün agyâr ile merdâne ceng itsem gerek \nİt gibi murdar rakîb ölmezse yâr elden gider" + }, + { + "id": 59706.0, + "title": "Kitabesiz Seng-i Mezar", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Deniz moruna kaptı beni\nGetiriyor götürüyor\nZifiri bir laciverdiye doğru...\nDalgalar ki yavaşlayan darbeleri kalbimin\nVuracak ve duracak elbet o ziftli kıyıya\nUsuldan usul çırpıntılar halinde...\n\nDenizboku çakıllardır benim mezartaşlarım..." + }, + { + "id": 1478870.0, + "title": "Safahat İçin", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "«Arkamda kalırsın, beni rahmetle anarsın.»\nDerdim, sana baktıkça, a bîçâre kitâbım! \nKim derdi ki: Sen çök de senin arkana kalsın,\nUğrunda harâb eylediğim ömr-i harâbım?" + }, + { + "id": 46639.0, + "title": "Ben Seni Asla", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "Sen hayatımın en vazgeçilmez aşkı\nSen uğrunda en çıldırdığım esmer\nSen yolunda savaşlar verdiğim sevdam\nSen uğrunda ölümlere gidip geldiğim\nSen beklediğim\nSen özlediğim\nSen gizlediğim...\n\nGüneş doğmayı unutabilir\nSabah olmayı\nYağmur yapmayı\nAma ben seni asla...\n\nÇiçekler açmayı unutabilir\nKuşlar uçmayı\nBaharlar gelmeyi\nAma ben seni asla...\n\nNe zaman bir şiir okunsa aklımdasın\nNe zaman bir telefon çalsa karşımdasın\nSen tanrımın en güzel armağanı\nSen hayatımın en gerçek yalanı\nSen bütün huylarımı ezbere bilen\nSen gözyaşlarımı en iyi silen\nSen dünyanın en güzel kadını\n\nSen yemeğimin tuzu\nYüreğimin buzu\nAnasının en güzel kızı\nSen kalbimde en tatlı sızı\nSen bütün varlığımın en sevimli hırsızı\nSen sevdikçe sevilesi\nÖvdükçe övülesi\nÖptükçe öpülesi aşkım...\n\nSen beni yokluğuyla delirten\nvarlığıyla yolumu yolundan çeviren\nSevdasıyla beni bir dağ gibi deviren kadun\nBundan böyle senden sorulsun günahlarım\nSende bütün sorularım\nSende bütün cevaplarım\nAdam olmuşsam senden\nKatil olursam senden\nBen çoktan vazgeçtim kendimden\nAma senden\nAsla kadınım\nASLA! ..." + }, + { + "id": 45192.0, + "title": "Su İsteyişine", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "bir su ver, dirileyim kuruyan köklerimde\nbir köprü kur çıldıran nehirlerin kalbine\nbir kuşun yuvasına götür gökkuşağını\nkarıncanın kırılan ayağına sar beni\nben ki, toprak altında bir devim, kurtar beni\nokunu çek bağrımdan; yandı cânım, bir su ver\nölü bir tenden bile perişânım, bir su ver\n\nağlıyor ateşimin gölgesinde, Neruda\nAragon mutlu aşkın yokluğunda çilekeş\nher yerde tutuşan su istiyor geceden\nher çeşmenin başında eşkiya gülümsüyor\nbir çiçek at kararan duygular mahşerine\nbir fidan dik bağrına onurlu bahçivanın\ndamarlarım çatladı; yandı kanım, bir su ver\ndirilmek istiyorum a sultanım, bir su ver\n\ngözleri birer birer kayan hücrelerimde\nGenç Werther'i yeniden kurşunlayan bir acı\nal hançeri eline, kopar bileklerimi\nkatranlı bir urganda tükensim yalnızlığım\nbir ağacn titreyen yaprağına koy beni\nbir kez olsun, yaralı bir İstanbul say beni\nzehir akıt içeyim a hanedânım, bir su ver\na cellâdım, a kahrım, a zindânım, bir su ver" + }, + { + "id": 11308.0, + "title": "Kim Susturabilir Bizim Türkümüzü", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Kim susturabilir bizim türkümüzü kim\nBiz ki bu hasreti semahların seyrinden alıp gelmişiz\nBiz ki onu sitemkar anaların kirpiğinden derlemişiz\nSüzülsün de acının derin izler bıraktığı gül yanaklardan\nYere dökülsün istememişiz\nBizim türkümüzü rüzgar söyler her gece\nAy vurdukça parıldar gün doğdukça hız alır\nNevroz ateşleriyle sağaltarak çırpınan yarasını\nCan havliyle kardaş\nKan içinde bir kartal gibi vadilere saldırır\nTürkülere ilişmeyin \nTürküler nehirdir gecenin bağrına akar\nFazla eşelemeyin kardaş\nTaşınca ne siperler kalır ne dev barikatlar\nDeşmeyin diyorum deşmeyin\nKim susturabilir bizim türkümüzü kim\nBiz ki nice amansız badirelerde serden geçmişiz\nBiz ki ilmikler boynumuza takılıyken bile türkü söylemişiz\nSonra ırmak boylarında göğertip körpe otların serinliğinde\nDağlara emanet etmişiz\nBiz ki her yangının külünden diri canlar yaratmışız\nBizki mazlumların defterine kanlı resimlerle sıralanmışız\nBanaz yaylasından kerbelaya kar götürsün turnalar\nÖlürüz sanma kardaş\nDostun attığı gülden yaralanmışız\nTürküleri dövmeyin\nTürküler gökyüzüdür karanlığa yıldızlar çakar\nÜstümüze gelmeyin kardaş\nNamuslu bir devrimcinin alnında kavga ışıldar\nİncitmeyin diyorum incitmeyin\nKim susturabilir bizim türkümüzü kim\nBizki karacaoğlanı aşkla veyseli toprakla yüceltmişiz\nBizki köroğlunun narasıyla nice beyleri yere çökertmişiz\nYine de masum bir bebek gibi avuç avuç sevdamızı\nKalanlara vasiyet etmişiz\nAdam dediğin sapına kadar yiğit olmalı\nNe karıncayı incitmeli ne ozanları yakmalı\nÖyle sansar gibi punduna getirmek de neymiş\nAdam dediğin kardaş\nYüreği varsa eğer getirip ortaya koymalı\nTürküleri yakmayın\nTürküler çiçektir en umutsuz zamanlarda açar\nKavgayı uzatmayın kardaş\nYüzyıllardır tuz döke döke çürüdü bu yaralar\nKanatmayın diyorum kanatmayın" + }, + { + "id": 50681.0, + "title": "Emirganda Çay Saati", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "Emirgân'da Çay Saati\n\nçerağân sarayı'ndan büyükdere'ye\nüşümek sonbaharında eski çınarların\n uzadığı yerde gizlice akşamların\n başlayıp adetâ kendini dinlemeye\nkafeslerin ardında bol gözlü bir kadın\nansızın giydirilmiş ipek ferâceye\n bir çay yalnızlığı emirgân'dan öteye\n değdikçe ısındığı yaldızlı bardağın\nnedîm'den yansıması tatyos efendi'ye\ntenhâ bir genç kız sesiyle hicazkâr'ın\n kuytularda çürüdüğü bağdadî yalıların\n yorgun sarmaşıklarıyla sarkmış bahçeye\n\nsoğuk kuşlar gibi dağılır boğazda\nrüzgârın getirdiği donuk bir yağmur pusu\n istinye'de gemilerin karanlık uykusu\n kırık direkleriyle dalgın ve hasta\nbirden içimi kaplayan ölüm korkusu\nselâm verilince meçhul bir namazda\n gâzâli'yse biraz mevlânâ biraz da\n kubbenin altındaki divan uğultusu\n'şeref' vapurundan en kirli beyazda\nyüzlerce harbiyeli sürgün yolcusu\n havada bir asılmış adam kokusu\n istanbul jöntürkleri hüzzâm bir yasta\n\nyankılarıyla telaşlı geceleri bir bebek'ten\nmotorların taşıyıp o kadar bitiremediği\n en yılgın sonbahar benim gözlerimdeki\n çok daha dumanlı mütâreke günlerinden\nalaturka saat kaçta ikinci tömbeki\nmiralay sadık bey'in nargilesinden\n dem çekip kumrular gibi sebilleri şenlendiren\n osmanlı sehpâların gölgesindeki\nemirgân'da acılaşmak koyu bir semâverden\nçaylar gibi kararıp kaç defalarca eski\n bir şiir üzüntüsüyle müseddes biçimindeki\n çoktan unutulmuş kilitli defterlerden" + }, + { + "id": 64318.0, + "title": "Dizi Dizi", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 7.0, + "poem": "İçimdeki sırrı demeden evvel\nToplansın dilimde söz dizi dizi\nCan alıcı sualimi sormadan\nKabuktan sıyrılsın öz dizi dizi\n\nHırsını taşında eylese bile\nOlmadık yerlerde söylese bile\nKırk kat düğüm ile düğümlese bile\nSabır kazanında çöz dizi dizi\n\nİpinden çözülen başlar çoğaldı\nBiri iki gören şaşlar çoğaldı\nİkiye yarılan taşlar çoğaldı\nNazargahı kurmuş göz dizi dizi\n\nAğaç suyun alıp dallar sallansa\nSefaim ne gerek dünya ballansa \nKüllenmiş sinemde yaprak sallansa\nTekrar alevlenir köz dizi dizi" + }, + { + "id": null, + "title": "İdris", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "İçindeki çocuğu alıp kaç İdris,\nbırak paslı hançerlerle parçalamayı uykularını. \nİhanet torpil yapmaz, hasret ardına bakmaz; \nkır kanlı bıçakları,\niçindeki çocuğu alıp gel İdris! \n\nBir mavi için ağlama İdris,\nitme şu duvarları,\ngülümse, sütünü ver içindeki çocuğun.\nBilirim, mağlûbiyet \nesrik gülüşler ardında paramparça bir perde; \nyeter idris, vakur ol, onur var serde! \n\nAnladım, vazgeçemezsin ondan, asla; \nkardeşim, fazla alkol mevcut şimdi\ndamarlarındaki asil kanda.\nAldırma demiyorum sana; \naldırarak \naldırma.\nİçindeki çocuğu şu kirli hayata uyandırm\n\nİçindeki çocuğu alıp gel İdris,\ncoşkunu parlat ya da birkaç tek at,\nküfürlerine tutunarak geç kaldırımlardan; \nsonra bir kerhaneye git ve oturup ağla.\nKerhaneleri bütün dünyanın,\naşk kangrenlerinin yıkık çarşılarıdır...\n\nAldırma demiyorum sana; \naldırarak \naldırma; \niçindeki çocuğu İdris, çocuğu uyandırma! \n\nVe yıllar geçer,\nİdris’lerin kalplerindeki çocuklar daha ölüdür; \ndüşleri hâlâ terasta,\nİdris’ler ise zemin katta kiracı oturur..." + }, + { + "id": 334379.0, + "title": "Öfke", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Razı mısın olmasın kaşı gözü simanın? \nHiç bir değeri yoktur,öfkesi yok imanın! \n 1977" + }, + { + "id": 3373.0, + "title": "Eylül Sonu", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 8.0, + "poem": "Günler kısaldı. Kanlica'nin ihtiyarları\nBir bir hatırlamakta geçen sonbaharlari.\n\nYalniz bu semti sevmek için ömrümüz kısa...\nYazlar yavaşca bitmese, günler kısalmasa...\n\nİçtik bu nadir içki'yi yıllarca kanmadık...\nZor böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık! \n\nÖlmek kaderde var, bize urkuntu vermiyor; \nLakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor.\n\nHiç dönmemek ölüm gecesinden bu sahile,\nBitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile" + }, + { + "id": 1482358.0, + "title": "Beni Anlattı", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 8.0, + "poem": "İlan edemezken gönül halimi\nEsrarlı bakışın beni anlattı\nLal eylerdi derinliğin alimi\nEngine çıkışın beni anlattı\n\nAşk telinden nağmeleri sesleyip\nSükut ile ifadeyi süsleyip\nDuyguları gözyaşıyla besleyip\nSel gibi akışın beni anlattı\n\nCan evime hapsol diyen o çağrı\nTitretti adeta felç olan bağrı\nMaziye gerilip atiye doğru\nİçini döküşün beni anlattı\n\nVakit daraldıkça açıldı perde\nAyrılık korkusu başladı serde\nZamanın en keskin olduğu yerde\nBoynunu büküşün beni anlattı\n\nKaderin zuhuru ne geç, ne erken\nAnlaşılır ancak vuku bulurken\nTalihin yüküne talip olurken\nDağılıp çöküşün beni anlattı\n\nİradem susunca, sevda yer etti\nSevdayı beyana gönlüm ar etti\nBir anda başlayıp, bir anda bitti\nGönlümden çıkışın beni anlattı" + }, + { + "id": 1482368.0, + "title": "Sor Öğren", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 7.0, + "poem": "Seyran ediyorum hangi alemde\nGözlerimden akan yaşa sor öğren..\nNasıl böyle derbederim her demde\nBırak vicdanını taşa sor öğren..\n\nMüptelayım, elden birşey gelmiyor\nGönül aşktan gayrısını bilmiyor\nBaharların yüzü neden gülmüyor\nSensiz yaşadığım kışa sor öğren..\n\nDerde talip olmak vardır bu yolda\nYüreğin yeşersin, bir lahza sol da\nSevmek ne demekmiş celladım ol da \nUğruna serdiğim başa sor öğren..." + }, + { + "id": 16234.0, + "title": "Merak", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "içimde bir merak\nöyle bir merakki\nölümümden bir ay sonra\nbir güncük yaşamak\nve \ndostu düşmanı\nsuç üstü yakalamak" + }, + { + "id": 44070.0, + "title": "Benim Korkum Ölüm Değil", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Geçen gün senin yanında aklıma ölümüm geldi\nSensizlik bir mızrak gibi saplandı kalbime\nO son anı hatırladım, o seni koyup gidişimi\nİlk defa bu kadar üzüldüm dünyaya geldiğime\n\nÖlüm! Kaçınılmaz sonuç, o soğuk kelime\nBir gün ucuz bir fahişe gibi koynuma girecek\nYüzümde gezinecek pis ve iğrenç elleri\nKorkudan büyümüş gözlerimde hayaller can verecek\n\nBiliyorum, üzüleceksin, ama ölüm bir gerçek\nBir yerde sevişmek gibi, bir yerde yaşamak gibi\nNe hazin sıcaklığımızın bizi terketmesi\nVe yüzümüze birbiri ardınca kapanan kapılar\n\nEr geç uzanır bir el, son kampanayı çalar\nAnlarız kaçınılmaz anın geldiğini\nŞehre bir bomba düşmüş gibi aynalar, camlar kırılır\nİnsan arar da bir türlü bulamaz güzelliğini\n\nKimse benim kadar bilemez ölümün rezilliğini\nSeni koyup gitmenin hüznünü ben anlarım\nÇünkü ben sende buldum kendimi, sende sevdim\nSenin yanında seninle değerlendi zamanlarım\n\nNe acı gün kadehlerin boş kalması, şarkıların yarım\nMevsimlerin birbiri ardınca bir anda bitivermesi\nAnsızın toprakla dolması gözlerimizin\nKanımıza o çirkin böceklerin girmesi\n\nKimbilir ölüm bir çilenin sona ermesi\nBelki güzeldir, şu sefil dünyaya boş gözlerle bakmak\nNe çare ki sen varsın, o dünyada sen varsın\nBenim korkum ölüm değil, seni yalnız bırakmak" + }, + { + "id": 10631.0, + "title": "Eski Bir Hüzünle", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Günlerdir eski bir hüzünle çıkıyorum voltaya\n(kötüye işaret bu, üstelik yalnızlığa sığınıyorum)\nUnutup gitmişim ezberimdeki bütün şiirleri\nbulutlara bakıyorum uzun uzun, yalnız bulutlara\n\nO uzak kasaba akşamları düşerken aklıma\ntecrit'teki yine bir türkü tutturuyor\nEy kalbim sana denk düşüyor bütün bu acılar\nacılar tek ve mutlak olan bir şeyi anlatıyor\n\nYağmur kuşları geçiyor avludan sürü sürü\ndalların hışırtısını duyuyorum, üşütüyor beni\nÖtede, kentin üstünde bir şimşek çakıyor birden\nsuretin yansıyor göğe ve her yağmur damlasına\n\nUzak bir anı oluyor her şey, silikleşiyor\nve alnım ateşler içinde, bir tutabilsen\nunutup gitmişim bütün türküleri artık\n(kötüye işaret bu, üstelik yalnız sana sığınıyorum)\n\nKısa süren hastalıklar vardır ya, işte öyle\ngeçip gidiyor akşama doğru hüzün bulutu\nresmini asıyorum ranzamın başucuna yine\nve bir türkü tutturuyorum günün son çayında\n-Teslim olmayalım halilim kurşun atalım!" + }, + { + "id": 331759.0, + "title": "O'nun Ümmetinden Ol!", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Beri gel, serseri yol! \nO'nun Ümmetinden ol! \nSel sel kümelerle dol! \nO'nun Ümmetinden ol! \n\nSen, hiçliğe bakan yön! \nHep sıfır, arka ve ön! \nDosdoğru Kâbe'ye dön! \nO'nun Ümmetinden ol! \n\nGel dünya, mundar kafes! \nGel, gırtlakta son nefes! \nGel, Arşı arayan ses! \nO'nun Ümmetinden ol! \n\nSolmaz, solmaz; bu bir renk...\nÖlmez, ölmez; bir ahenk...\nİnsanlık; hevenk hevenk,\nO'nun Ümmetinden ol! \n\n1949" + }, + { + "id": 50684.0, + "title": "Geçerdi Hep", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Geçerdi hep\nPırıltılı kanunlar\nNeves gecelerden\nİhtimal buhranlı gecelerdi hep\nYüreğinde yalnızlığın tortusu\nVazoda yaseminler\nUfukta yağmur kuşları\nÇözülmez bilmecelerdi hep\nAnsızın dalar\nBir yorgunluğa uyanırdın\nGüneş çekilmiştir bahçelerden\nLambalar çok erken yanmış\nAldatılmak korkusu\nSık sık bozulan yeminler\nEnfarktüs kuşkuları\nSinsi bir kederdi hep\nZaman zaman düşündüğün\nAklına geldikçe güldüğün\nŞan şeref ve ün\nBeyhude şeylerdi hep" + }, + { + "id": 22178.0, + "title": "Altıncı Mektup", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir gün bir yalnızlığa düştüm yine. Başımı\nellerimin arasına aldım, sessizce ağlamaya başladım .\nÖnümde yarıya gelmiş bir konyak şişesi 'beni iç'\ndiye fısıldıyordu, 'beni iç'. Sonra yalvarmaya başladı:\n'Ne olur' dedi 'ne olur haydi iç beni'.\n\nBir bardak doldurdum, tepeme diktim .\nŞişe rahatladı, sustu. Hani ellerimiz birbirine\ndeğince nasıl oluyorduk? İşte öyle oldum .\nHani bakışlarımız buluştuğu zaman, bir başka\ntürlü atması vardı yüreklerimizin. Onu hatırladım .\n\nSonra bir tren hareket etti. Sabahtı. Karşıkarşıyaydık .\nKonuşuyorduk. Ben sevmek diyordum durmadan.\nGözlerim gözlerine soruyordu: 'seviyor musun?' diye.\nHep evet diyordu gözlerin, ellerin, dudakların hep\nevet diyordu. Oysa ki, bir çok hayır diyen insan vardı\nçevremizde. Örneğin: bir çocuk hayır, diyordu, bir kadın, \nbir adam ve bir başkası, bir başkası hayır diyordu.\nHayır'lar arasında ezilmeğe mahkûmdu evet'lerimiz .\n\nTren ilerliyordu. Gözlerin gözlerime soruyordu \nne olacak diye. Sigara üstüne sigara yakıyordum,\nkadeh kadeh içki içiyordum, fakat bilmiyordum\nben de ne olacağını. Bizi sürükleyen bir akıntıydı.\nDurduramazdık onu, hükmedemezdik ona. \nBir anafora rastlayıp yok oluncaya kadar akıp\ngidecektik işte. Peki anafor nerdeydi? Uzak mıydı? \nBelki çok yakındı kimbilir. Biz onu \ngöremiyecektik. O, gözlerimizi kör ettikten sonra \nsaracaktı bizi buz gibi kollarıyla.\n\nTren ilerliyordu. Pencereden deniz görünüyordu. \nDenize akşam güneşi vurmuştu. Renk renk\nkayıklar gördük kıyılarda. Denize taş atan çocuklar\ngördük. Uzakta bir balıkçı ağlarını topluyordu. \n\nVe tren ilerliyordu. Kadere yaklaşıyorduk .\nBir alacakaranlık bastı zamanı. Gözlerim gözlerindeydi. \nEllerini tuttum, titredin. Acı acı bir düdük öttü. \nBir şeyler koptu içimizden.\n\nSonra tren durdu, indik, yollarımız ayrı ayrıydı. \nŞimdi, o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum ." + }, + { + "id": 42531.0, + "title": "Manzara", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Bütün manzara, ucuz bir dekor muşambası; \nKurtuluş günü, çıkmaz ayın son çarşambası...\n(1947)" + }, + { + "id": 33955.0, + "title": "Kitlelerin Dehası", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 8.0, + "poem": "Ortalama insanda\nHerhangi bir günde herhangi bir orduya\nyetecek kadar ihanet, \nnefret, şiddet\nve saçmalık vardır.\nVE Cinayet konusunda En Becerikliler\nCinayet Karşıtı vaaz verenlerdir\nVE Nefreti En İyi Becerenler\nSevmeyi Vaaz Edenlerdir\nVE-SON OLARAK-\nSAVAŞI EN İYİ BECERENLER\n BARIŞ VAAZI\nVERENLERDİR\n\nTanrıyı Vaaz Edenlerin\nTanrıya İhtiyacı Var\nBarış Vaaz Edenlerin\nHuzuru Yok\nSEVGİYİ VAAZ EDENLER\n SEVGİSİZDİR\nVAAZ VERENLERDEN SAKININ\nBilmişlerden Sakıının.\n\nDURMADAN\nKİTAP\nOKUYANLARDAN\nSakının\nYoksulluktan Nefret Edenlerden\nYa da Gurur Duyanlardan Sakının\nÖvgü Göstermekte Hızlı Davrananlardan SAKININ\nKarşılığında ÖVGÜ Beklerler\n\nSansürlemekte Hızlı Davrananlardan SAKININ\nBilmedikleri Şeylerden\nKorkarlar\n\nSürekli Kalabalıkları Arayanlardan Sakının; \nTek Başlarına\nBir Hiçtirler\n\nOrtalama Erkekten\nOrtalama Kadından\nSakının\nSevgilerinden SAKININ\n\nSevgileri Vasattır, Vasatı\nAranır Dururlar\nAma Nefretleri Dahiyanedir\nNefretleri Seni Beni\nHerkesi Öldürebilecek Kadar\nDahiyanedir.\n\nYalnızlığı İstemezler\nYalnızlığı Anlamazlar\nKendilerinden Farklı\nHerşeyi\nYoketmeye\nÇalışırlar\n\nSanat\nYaratamadıklarından\nSanatıı\nAnlayamazlar\nYaratma Başarısızlıklarını\nDünyanın Beceriksizliğine\nYorarlar\n\nKendileri Tam Sevemedikleri İçin\nSenin Sevginin \nEksik Olduğuna İNANIR\nVE SENDEN \nNEFRET EDERLER\n\nVe Nefretleri\nParlak Bİr Elmas\nBir Bıçak\nBir Dağ\nBir KAPLAN\nBir Baldıranotu Gibi\nMükemmeldir\n\nEn Usta Oldukları\nSANATTIR\nNEFRET!" + }, + { + "id": 27967.0, + "title": "Sen Varsın", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Gönül tezgahında şiir dokudum\nİplik iplik nakışında sen varsın.\nAşk yolunun kanununu okudum\nMadde madde yokuşunda sen varsın.\n\nFikir vadisinden bir ırmak geçer\nEğilir serviler, suyundan içer\nBağrında ay doğar, zambaklar açar\nSessiz sessiz akışında sen varsın.\n\nÖz suyusun hayat denen şişenin\nNedenisin keder ile neşenin\nSevda cephesinde şehit düşenin\nDonuk donuk bakışında sen varsın.\n\nHep senin renginde görünür bahar\nYaprakta yeşilin, gülde kokun var\nYama yama kalbimdeki yaralar\nSıra sıra dikişinde sen varsın.\n\nGidip de yorulma çok uzaklara\nSen, 'sen'i gel benim içimde ara...\nUmut güneşimin mor bulutlara\nGirip girip çıkışında sen varsın.\n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 21760.0, + "title": "Vişne Bahçesi", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 5.0, + "poem": "Gunah kokulu visne bahcesinde\nyuzunun en eski haliydi\naldatan beni.\n\nAcitmamakicin disi tas, ici su dolu kalbimi\nbez bebegine en gizli adimi verdin.\n\nOysa kacislarina vurgundun sen.\nAsk degildi ozgurlugundu\nruhunu bir visne bahcesi kadar\nkaygan ve elegecmez yapan.\n\nCunku ozgurlugun ogretti sana\ndayaniksiz ask ortulerinin altinda\nen uzun omurlu intikamlarin uyudugunu\n\nGul kokulu guneste\nkuruturken hayallerini ve kadife etegini\nbana baglanmadigin icin\nkirli bir sevdayla bagladin beni\no uzun omrune..." + }, + { + "id": 193.0, + "title": "Borçlu", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 8.0, + "poem": "Erik çiçek açmış da bahçenin kıyısında \nSen ona hiç bakmadan geçmişsen oracıktan \nLeylek dansa durmuş da bacanın tepesinde \nO baharlım laklakını durup dinlememişsen \nŞakır şakır bir tren bir gece köprüsünden \nIslıkla dalmamışsan gurbet türkülerine \nAkasya mor akasya ak akasya sarı sarı sarkmış da bahar mavilerinden \nYaşamak ne güzel şey diye ağlamamışsan \nÇocuklar birdirbir oynuyorlar da çöplük arsada \nDikilip yanıbaşlarına göğüs geçirmemişsen \nYanından geçip gitmiş de çilekçinin arabası \nKaçtan veriyorsun hemşerim diye yutkunmamışsan \nİskelenin tepesinden türkü döken gurbetçi gence \nVarolasın koçum benim diye el sallamamışsan \nBahar dalı gömleğiyle utangaç bir uçurtma \nBu ne şıklık delikanlım diye laf atmamışsan \nVe çapkınca bakmamışsan \nGöğsü domur domur yeniyetmeye \nSesi bambam \nSesi ramazan topu \nKendini herkül sanan delikanlıyı \nYaştaşınmışcasına süzüp selamlamamışsan \nÖpmemişsen gözlerine bakıp duran bir gözleri şenlikliyi \nYaşama itmemişsen iter gibi denize \nGirmemişsen koluna bir yıkılmışın \nYalanla da olsa avutmamışsan umutsuzu \nSu diyene bir avuç su \nBir yaralı parmağa işememişsen \nKolay gelsin dememişsen taş kıranlara \nGünaydınsız bırakmışsan bahçe bezeyenleri \nEğilip koklamamışsan çitten gülen çiçeği \nBayram bayram donanmamışsan \nSevinciyle dostlarının \nAcısını dostlarının \nYüreğinde duymamışsan \nKapı kapı dolaşmamışsan iş dilenerek \nİşsizliğe düşmemişsen hakkım dedikçe \nVe bayraklı pankartlı yürüyüşlere \nHalaylı horonlu grev şenliklerine \nKatılmayı aşk gibi duymamışsan şuranda \nAğrın ağrım \nAcın acım \nDememişsen insan kardeşlerine \nVe dilinin en görkemli \nVe dilinin bando-davul sövgülerini \nSıralayıp sallamamışsan deyyuslar saltanatına \nHangi yaşta olursan ol \nKardeşim \nKaptırıp gönlünü sevda fırtınasına \nEvin yolunu şaşırmamışsan \nSende iş yok be kardeşim \nSen artık hapı yutmuşsun \nBorçlusun sen ağaçlara kuşlara \nBorçlusun sen trenlere otobüslere \nYağan kara esen yele borçlusun \nBorçlusun sen herşeye \nGözdeki ışıltıya \nAlındaki çizgiye \nEldeki şaşkınlığa \nBorçlusun herşeye \nKardeşim \nYaşamın kendisine" + }, + { + "id": 85704.0, + "title": "Cehennem ne imis..", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben, gönlü temiz insana kurban olayim, \nGezsin basim üstünde benim, hos tutayim, \nHam insani al karsina, söylet azicik, \ndön, sonra cehennem ne imis, gel sorayim." + }, + { + "id": null, + "title": "Aşk Bize Küstü", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "I\nBiz bu kentlere sığdık da,\nbu kentler bize sığmadı Asiya! \nVe bir çığlık gibi günlerin çarmıhında; \narttıkça yalnız, sustukça silik...\n\nAy ışığı gölgeleri büyüttü,\nson kuşlar da vuruldular dağlarda.\nYakamozları söndü sahillerin, ışıkları evlerin; \nçağın vebalı gövdesinde\nbir hayalet gibi gölgemizde yalnızlık.\n\nKaldık... \nKırık bardaklar gibi,\niçilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi...\n\nII\nDüşler artık ölü çocuklar doğuruyorsa,\nsevgiler boğduruluyorsa kürtajlarda\nve daha eskimemiş tüfeklerle\nordusu bozguna uğramış askerler gibi kalıp,\nbozuk paralar gibi yuvarlanıyorsak kaldırımlarda,\nbir bedeli vardır elbet cennetini çaldırmanın; \nömrünü yetim bir bebek gibi bırakmanın \nbulvarlara,\nbozgunlara\nve yanlış yalan aşklara…\n\nBir bedeli,\nbu kuşatmaların, ilkyazları kurşunlatmaların...\n\nBiz bu kentlere sığdık aslında, \nbu kentler bize sığmadı Asiya,\nah, son kuşlar da vuruldular dağlarda! \n\nIII\n\nAy ışığı gölgeleri büyüttü.\nMutluluk oyununa geç kalan ölü kuşlarla geldim.\nGeldim... Kırık bardaklar gibi,\niçilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi…\n\nVe ömürlerimizde bin kasvetle upuzun\nsefalet seferlerinin ayazı; \nbelki yalnız geçireceğiz artık kim bilir,\nbatan gemiler gibi yiten aşklardan geride,\nkalan her kışı, güzü ve yazı.\n\nAy ışığı gölgeleri büyüttü. \nAyrılıklar eskidi, biz eskidik,\naşk bize küstü Asiya...\n\nIV\nBelki de uzun sürecek bu bozgunun saçağında,\nsen şarkılarını sesine yasla \nve bırak beni de usulca \napansız bir yalnızlığa! \n\nAy ışığı gölgeleri büyüttü,\nbüyüdü ölüm\nve biz küçüldük Asiya…" + }, + { + "id": 47602.0, + "title": "Akşam", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Yüzünde elleri sonsuz denizin\nGömelim yüreğe dediğim durum\n\nSaçların en derin bir gökyüzüdür\nVaramaz ellerin merdivenleri\n\nHer an bir güvercin çırpınır durur\nKalb atışlarında ve gözlerinde\n\nBir sırdır içinde evler anneler\nÇocuklar başında bir yeşil çelenk\n\nGöklerden bir haber gibidir umut\nGörünmez bir yerde saklanmış mahcup\n\nSu gibi içtiğin çok zor son on yıl\nSadakat anıtı bir sonbahardır\n\nDuygu ve sabırdan bir deri giydin\nKuşandın demektir ölümsüzlüğü\n\nBulutlara gömülü sedeften yüzün\nDünyanı kuşatmış destansı hüzün" + }, + { + "id": 7011.0, + "title": "Ömrüm Diyorum", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Üzgün bir çocuğun yalnızlığı\nKadar saydam kalabilseydim\nÖmrüm derdim ömrüm nasıl da\nDolu geçmiştir ölebilirim artık\n\nÖlüm hiç de ürkünç gelmiyor\nYaşanmışsa tüm yaşanacaklar\nAcı yitiriyor anlamını ve renkler\nKül oluyor körleşirken gökboşluğu\n\nBu dünya dünya mıdır hani\nBildiğimiz o yamyam küresi\nKi apiz öküzlerinin çekip durduğu \nBir cansıkıntısıydı önceleri\n\nHantal ve gürültücü bir tehdit\nGibi düşüyorken üstümüze\nAlaycı bir gülüş takılıyor yalnız\nDudaklarımın hüzün kıvamına\n\nÖmrüm diyorum şimdi ömrüm \nÜzgün bir çocuksun sen ve yalnız\nÖyle kal çünkü bu dünyada\nSana en çok mutsuzluk yakışıyor" + }, + { + "id": 28460.0, + "title": "Tanrıya Sesleniş", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Elsizlere el,dilsizlere dil ver yeniden,\nLütfet,bize bin şanlı nesil ver yeniden,\nDünyayı alıp avcuna bir gün Tanrım,\nAvcunda bu dünyaya şekil ver yeniden." + }, + { + "id": 21750.0, + "title": "Ask Kararmak Uzeredir Odanda", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Eski bir Turkce kitabinda\nrastladim sana.\nSirtin pencereye donuktu,\nodan kararmak uzereydi,\nusulca one dusmustu basin\nyorgun bir dusu tasiyordun omuzlarinda.\n\nBirini bekliyordun,\nkendini bekler gibi...\n\nNe zaman askin adi gecse\nsen gelirsin aklima...\nSirtin pencereye donuk,\nbasin one dusmus,\nbir inanc titresir, yarali, yorgun omuzlarinda\n\nNe zaman adin gecse\neski bir Turkce kitabinda\nask kararmak uzeredir odanda..." + }, + { + "id": 78019.0, + "title": "Hatırla Aşkım", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Unutulmaz anları vardır hayatın\nIslak kirpiklere takılıp kalan\nZamana meydan okuyan Biz de öylesine yaşadık seninle\nÖylesine sevdik\nHatırla aşkım..\n\nKahır dolu rüzgarlar esiyor içimde \nYıkılıp kalıyorum bu sağır akşamlarda \nBeni sensizliğe nikahladılar\nYenildim duygularıma\nYenildim gururuma ağlayamadım\nŞimdi sanadır bu ağlayışım\nHatırla aşkım..\n\nGözümde dağlar gibi büyüyor hasretin\nGelip gelip özlemin doluyor içime \nYokluğunda şair kesildi gönlüm\nArtık hep hüzzamdan çalıyor şarkılarım\nSen de nasıl sever nasıl söylerdin \nHatırla aşkım..\n\nOysa nelere katlandı bu gönül \nNe acılarla halay çekti bu yürek \nNe ihanetlere gülüp-geçti bu gözler\nBir yokluğuna alışamadım\nBir de sensiz bu akşamlara\nUnutamam demiştin giderken bana\nBen de unutamadım\nBu bizim son yeminimizdi\nHatırla aşkım..\n\nBiliyorum şimdi saçlarını yaban eller okşuyor\nGözlerine başka gözler gülüyor\nGözlerin ki gördüğüm gözlerin en güzeliydi\nVarsın adı hasret olsun artık bu sevdanın\nVarsın sonu ayrılık olsun bu romanın\nBitmedi bitmeyecek bu şarkım\nNerede olursan ol\nKiminle olursan ol\nHatırla aşkım..\n\nHatırla \nYanındayken bile özlerdim seni\nŞimdi içimde bir başka yangın\nŞimdi gözlerimde en ıslak bakışın\nÖlmek kaderde var biliyorum\nHerşeyin sonu yakın\nAma sen de bil ki\nYağmurlarca sevdim seni\nYağmurlarca sana yandım\nHatırla derya gözlüm\nHATIRLA AŞKIM..\n\n\t\t\t\t" + }, + { + "id": 104500.0, + "title": "Yine Dertli Dertli İniliyorsun", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Yine dertli dertli iniliyorsun\nSarı turnam sinen yaralandı mı\nYoksa ciğerlerin parelendi mi\nHiç el değmeden ben iniliyorsun\n\nYoksa sana yâr düzen mi düzdüler\nTellerini sırmadan mı dizdiler\nPerdelerin tel tel edip büzdüler\nAllı turnam sinen yaralandı mı\n\nHavayı deli gönül havayı\nAy doğmadan şavkı tutmuş ovayı \nTürkmen kızı katarlamış mayayı\nÇekip gider bir gözleri sürmeli\n\nKuru kütük yanmayınca tüter mi\nAk gerdanda çifte benler biter mi\nVakti gelmeyince bülbül öter mi\nÖtüp gider bir gözleri sürmeli\n\nDere kenarında evler hurmayı\nKılavuz ederler telli turnayı\nAk göğsün üstünde ilik düğmeyi\nÇözüp gider bir gözleri sürmeli\n\nKarac'oglan der ki geçti ne fayda\nBir vefa kalmadı ok ile yayda" + }, + { + "id": 85703.0, + "title": "Birgün öleceksin", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 9.0, + "poem": "Hala korkular, renkler ardinda misin? \nCirkinle güzel secmek kaydinda misin? \nOldun diyelim Zemzem, ya da ab-i hayat\nBirgün öleceksin yar, farkinda misin?" + }, + { + "id": 14848.0, + "title": "Sana Seslenmek İçin", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Gece sesizce basliyor ve irmagin- \nOte yakasina geciyor atlilar. \nBir papatyanin acisini dinliyorum. \nGokyuzu gitgide genisliyor. \nIslak yapraklarin derin yesilligi \nIslak daglarin uyandirdigi keder. \nKendime bir demet cicek topluyorum \nOgretmenimin ilikledigi gogsum \nNe kadar genc \nAgzimda taptaze bir tutun kokusu \nVe taze ceviz kabuklarinin kararttigi parmaklarimda \nBir agiz mizikasi. \nOgrendigim ilk sarkilar \nYollar yollar yollar boyunca \nSoyledigim ilk sarkilar \nSevgilim olan butun kizlar \nSiyah onlukleri ve \nKacamak bakislariyla gecip gittiler \nIlk fotograflarimdaki yakisikli sacim... \nEy aksam, ey bir askin \nBaslamasi ve bitmesi \nEy turuncu aksam, butun aksamlarin aksami \nEy mor aksam, dudaklarim gibi moraran. \nGece evleri sardiginda \nVe bahceleri \nIsiklar icinde kacip giden \nBir tavsan gibi yalnizim. \nYolun iki yaninda kalan \nKaranlik daglarin otesinde \nNeler olup biter \nVe girdigimiz uykulu kasabada \nLokantadaki uykulu cocuk \nOlgun isikli lokantada \nOlgun patatesler. \nBir adamin \nDogmasi ve olmesi \nVe bazi islemeler yapmasi hayatinda \nBazi baglardan \nUzum toplamasi \nBazi sinamalara gitmesi \nBazi kizlari sevmesi \nVe olesiye yalnizlik cekmesi \nBazi sehirlerde. \nEy aksam, turuncu ve mor aksam \nEy gokyuzu, ey benim \nGittikce esmerlesen kalbim. \nSimdi beyaz bir kizin \nYaninda olabilmek icin \nBazi cilginliklar yapabilirim \nOnu boynundan opsem ve onunla \nDunyada olup bitenleri konussak \nIngiliz birahanelerinde \nDamali kasketleri \nVe sasilacak kadar yorgun yuzleriyle \nVe butun emekciler gibi \nCocuksu gozleri \nPartal elleriyle oturan \nIscilerden konussak \nZencilerden konussak sonra \nGulunce butun yuzleriyle gulen \nYakisikli ve hazin \nZencilerden. \nGece dunyanin her yerinde \nGeliyor ve her yerde \nAyni duygu uyaniyor kalbimizde. \nSen simdi \nDuvarina bir siirimi asmisindir \nUyuyorsundur \nBelki dusunuyorsundur \nSonuncu kattaki odandan \nYildizlara bakarak. \nVe yoldizlar her zaman \nEski ve tanidiktir. \nOzellikle bir tren penceresinden bakildiginda. \nIcimiz nedensiz bir huzunle doldugunda \nSirtustu uzanip topraga \nBaktigimiz yildizlar. \nBir harman yerinde ya da. \nDuz bir damda. \nUzaktan \nButun kurtce turkuler gibi \nYanik bir turku gelirken \nSicaktan bunalirken \nEvler ve yollar; \nVe yasli kadinlar \nUyuklar gibi buzulup minderlerine \nDusunurlerken eskisini \nOlaganustu gunlerini \nGece sesizce basliyor ve irmagin \nOte yakasina geciyor atlilar \nCalilarin hisirtisini dinliyorum. \nSana seslenmek icin \nYeni siirler tasarliyorum.." + }, + { + "id": 1106392.0, + "title": "Ankara'dan Ayrılırken Kırmızı II", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Susuzdum; çöl kalbimin\nEn ağrıyan yanındaydı o akşam\n\nÇocukluğumda ırmakların\nTerk edip gittiği her yerde bana\nBir korku kalıyordu\nBir titreyiş\nBir sızı\nYeniden büründüm yer kabuğuna\nDumanlı dağlara savurdu beni\nAnkara’dan ayrılırken kırmızı\n\nDüş yangınlarımda açan çiçeğin\nO dupduru, gözyaşıyla ıslanmış\nYaprakları arasına\nÖmrümün en nazenin\nEn karanlık sırlarını bıraktım\nŞimdi her birinde bir Leyla kelebeği\nAlıyor ruhumu kanatlarına\nKafdağı’ndan avucuma sessizce\nBırakıyor ay bakışlı bir kızı\nKendimi arıyorum yine yollarda\nÇürüyen köklerde, kırık dallarda\nSonsuz bir rüyayı getirdi bana\nAnkara’dan ayrılırken kırmızı\n\nKendi dalgalarına\nDüşman bir deniz mi yoksa gözlerim\nBu yüzden mi fırtınalar\nMutluluğun yorgun gemilerini\nBatırıyor kanlı kirpiklerimde\n\nAl beni sultanım, götür buradan\nArdımda ne izim, ne yazım kalsın\nBilmezdin; bilemezdin bir zamanlar\nKartalları öldürürken avcılar\nIssız ülkesinde yalnızlığımın\nGizemli bir süreyyayı\nAradığımı çocukluğumda\nBazen mağaralar yutardı ellerimi\nBazen de kuşlar\nTutup ellerimden uçurur beni\nKonarlardı sevda çınarlarına\n\nAnkara’dan ayrılırken kırmızı\nCivanperçemiydi, zülüfte candı\nKırmızının olmadığı her sokak\nHer ev çaresizdi, loştu, zindandı\nPencereler kapılardan\nKapılar gökyüzünden sorardı bulutları\nKim bilir hangi yıldız\nBekliyordu güneşin bir simsiyah\nSamanyolu’ndan doğacağını\nŞiir ki, rüzgârdı orda, cânandı\nGecenin kalbinde yanmıştı yazı\nAh bir görseydiniz, hasret şivandı\nOnsuz gönül yurdu boştu, virandı\nKoparıp götürdü benden beyazı\nAnkara’dan ayrılırken kırmızı" + }, + { + "id": 39296.0, + "title": "Sesinin Kuşları Susunca", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Öyle yorgun düşmüşüm ki\nacının mavzerini taşımaktan\nbulanık sular basıyor birden\nbütün mevzilerimi\nsonra çöle kesiyor içim\n\nBu alaturga şarkılarda\nfena kanıtıyor bazen\nanıların ve acıların kabuğunu\ngagalıyor kanatırcasına yarayı\nsusamış bir kerkenez\n\nSesimin pınarı kuruyor\nsusunca sesinin kuşları\nUzayıp giden bir bozkır\nkesiliyor dudaklarım\nkavruluyor yalım yalım\n\nSesini ver bana dinle\nSu verir gibi yaralı bir hayvana\nsesinin bütün gözlerini\nçevir dudaklarımın bozkırına\nyoksa dilim dilim edecek acılar beni\n\nAcının her gözeneğinden \nhüznün ilmiklerini geçirip\ndokudum şiirin kilimini\nşimdi nakışlamak istiyorum\nyanlızlığın dört duvarında sesini" + }, + { + "id": 17103.0, + "title": "Gözlerin", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ve gözlerin aklıma gelir\nVe sözlerin\nGidişin gitmiyor gözümün önünden\nVe izleri derin\n\nİlk değilsin bu senin bildiğin\nVe yine biliyorsun sen en son sevdiğim\n\nŞimdi uzaklardasın\nBen çamlar arasında bir hastane odasında\nCiğerimde bir ince hastalık\nİçimde kapanmak bilmeyen bir yara\nVe elimde sanki inadına bir sigara \nBiliyorum dönmeyeceksin\nHatta arkana bile bakmaksızın\nGün gelir belki bir yuva kurarsın\nOğlun olursa benim adımı koyar mısın? \n\nGittin\nDağ gibi sevdamı devirip ardında\nGittin\nAllahaısmarladık bile demedin\nSazlar çalınır Çamlıca'nın bahçelerinde \nO şarkıyı bir daha hiç söyleyemedim\nŞimdi elimde bir bardak çay\nVe dudağımda buruk tebessüm\nKendi kendimi üzmemeye söz verdim\nVe ben seni hayatımın bir musalla taşının\nen yakın yerinde sevdim\nısrar etmedin kendine beni sev diye\nbeyaz bulutlar gibi sırtını rüzgarlara verip gittin\nbense durdum ve bekledim \nve ben seni hayatımın musalla taşına en yakın yerinde sevdim" + }, + { + "id": 42949.0, + "title": "Ustura", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu yokluk canıma tak dedi\nBu fakirlik mideme dokunuyor\nBu yalnızlık koyuyor bana\nParam olursa bir ustura alacağım\nŞöyle halis çelikten pırıl pırıl\n\nÖtesini bilirsin!" + }, + { + "id": 48097.0, + "title": "Sana Borçluyum", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Tanrıdır can veren kul ona borçlu\nBen de bu sevdayı sana borçluyum\nBu boynumun borcu bu gönül borcu\nBen bu mutluluğu sana borçluyum\n\nDağlarda yol olsam seni beklerim\nÖmrümü verseler sana eklerim\nSeninle gül açtı tüm dileklerim\nBen bu mutluluğu sana borçluyum\n\nNe böyle sevildim ne böyle sevdim\nAşkın böylesini senden öğrendim\nAdına yazılı gönül senedim\nÇünkü ben bu aşkı sana borçluyum" + }, + { + "id": null, + "title": "Aşkların YetimRengi", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Yalnızlığımda seni büyüttükçe kalabalıklaşacağım; \nSen kendi kalabalığında hep yalnız olacaksın…\n\nI\nKapattım ucu kıvrılı yerinden bir defteri\nBir defter adınla hükümlü şimdi...\n\nSen kendinin pası, kilidi.\nGençliğin kendine savurur seni,\nEsmersin, cehennemin dibinde doğmuşsun,\nbaban iki karılı; evlerde, erkenlerde bekler seni.\nSen feodalizmin kara dilberi,\ngündüzlerin gölgesindeydi sevgi.\nGölgesinden gündüzlerin iklimler geçti…\n\nSesin şimdi kanayan bir gül gibi: \nKangren...\n\nII\nSen orda\nkendi manastırının huysuz müridi.\nSen orda\nbir korkuda,\nbir şarkıda,\nölüm susan uğultuda…\n\nSen orda\ndüşlerine leş kargası tüneyen! \nElleri ayazlarda\nsen orda,\nesmerliğine rehin feodal şatolarda..\n\nUyurken sen hasretin avlusunda,\ngündüzlerin gölgesinde oturuyordum.\nSonra boşuna çizdim karanlığa resmini.\nBoşuna... Ezberleyip hasreti…\nOysa nasıl istersen öyle gebertebilirdin beni.\nNasıl istersen! \nArtık sulara k(atalım) aşkların yetim rengini..." + }, + { + "id": 739402.0, + "title": "Pembe ve Duru", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 5.0, + "poem": "İnce narin kanatlı uçurtmadır kalbin\nDuru yağmurlarda yıkanmış şair nefesi kokan\n\nBir şebnemsin ki, Şems’le buluşur güneşin bahçesinde\nYaprağına düşersin saklı kalan acıların\nMevlana’dır gözbebeklerinde ay\nDöner gün boyu dalgın\nAteş olur hüznün şahdamarında\n\nPembe kuşkular gördüm avuçlarında akan\nSaçlarını ören mahcup cihangir\nPembe mızrak taşır bakışlarında\nBilmezsin ki, seher vakti Kubbe-i Hadra’dan\nBir bumerang gibi yükselen çığlıkların\nParçalanır, hatıralarda sessiz\nBekler doğuşunu karanlıkların\n\nTebessümün ne kadar mumdanmış öyle\nYıldızlar çiçek kokluyor\nNatürmort çizgilerinde yüzünün\nBir ter damlasında pırlantalar\nAkkor bir göz oluyor ardın sıra\n\nŞehzade yalnızlığı içindesin, elçiler\nHünkâr kırmızısı yanılgılarla gelmiş\nSürgün bir ah ve çile\n\nPembedir hangi rüzgâr dokunuyorsa tenin\nNasıl şuh bir ayin ki gamzelerinde renkler\nDuru bir süreyyadır tenhada gölgen bile" + }, + { + "id": 101585.0, + "title": "Salinip Giderken Boyunu Gördüm", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Salinip giderken boyunu gördüm\nSelvi miydi fidan miydi boy muydu\nEgmis kislarini yayini gördüm\nKilic miydi gamze miydi yay miydi\n\nGüzel keklik gibi geziyor tasta\nGören asiklari yakar ateste\nAvazi bülbülde sedasi kusta\nKeklik miydi turna miydi toy muydu\n\nTaramis zülfünü dökmüs gerdana\nYel estikce dalgalanir her yana\nDedim dilber cevir yüzün bak bana\nGözleri yildiz al yanaklar ay miydi\n\nArasan dünyayi bulunmaz esi\nSiyah bulut perdelemis günesi\nAh cekti gözünden sel etti yasi\nDeniz miydi derya miydi cay miydi\n\nVeysel Satir beyan eder derdini\nTerkedemem ezberini virdini\nDilim tutup soramadim yurdunu\nYayla miydi kasaba mi köy muydu" + }, + { + "id": 48252.0, + "title": "Yaz Sonu", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Ayvalar ve güneş sarardı\nYıldızlar daha parlak\nVe ay daha soğuk şimdiden\nGüz denizi yutkunuyor\nArdısıra yitik bir aşkın\nKıyıya çarpıp geriye çekilirken.\nKâğıttan taşan mürekkep gibi\nTaşıyor içimden\nÖzlemi geçmiş yazın." + }, + { + "id": 34616.0, + "title": "Irmağa/ Arzuhal", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 3.0, + "poem": "gördün mü devleri, mecnun cinleri\nciğer kanı içen bahçıvanların\nnefesinde uçan güvercinleri\nsekiz bahçenin tacını\nsekiz köşkün Hallac'ını\ngördün mü ey denizlere kul olan\nyorgun düşen gariplere yol olan" + }, + { + "id": 2110635.0, + "title": "Anneler Kaçar Gibidir", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "söyle ben saçlarımı kestirirsem ne olur\nbir başkaldırma ancak saçlarından tutulur\n\nherkes annesi sanır bir kısır yalnızlığı\noysa herkesin annesi aslında bir baruttur\n\neylülden ürken temmuz şafaktan korkan gece\ndağları bölümleyen o babadan kaçan sudur\n\nhatırla her gün bir çalar saatle oynadığını\nçalar saatler bir çocuğun uyanılacak uykusudur\n\nsoğuk iklimler, kırımlar akar gider derisinden\nçalıp söylediği öğrenip oynadığı bir tabuttur\n\nanne saklanır, baba koşar, günleri münleri bölerler\nanne de baba da parça parça bir geyik yavrusudur\n\nbirinin sırtı ince, birinin elleri kalın\nikisi de bir gölün saygıdeğer komşusudur\n\ney hayalin sonsuz çalıştığı gölleri bölmek dönemi\no zaman artık bir yerlerde hazin mevlûtlar okunur\n\ndersin ki ayışığı kimin babası kimin oğlu o zaman\nsanki herkesin işi bir bölmedir, uzun uzun solunur\n\nsenin şarkın bir avcı borusudur ormanları tutar\nbüyür, yankılanır, bir kale yıkıntısında saygıyla durur\n\ney en bilge sesi gelip duran sonra akan suların\nbilirsin her akşam nasıl öksüz, nasıl güçlükle olur\n\nher akşam nerden baksan yine de bir eksiği doldurur\nbabalar geri çekilir, anneler onlara teslim olur\n\nsaçlarımı hep kestim tutacak kadar kalmasın dedim\nçünkü bir başkaldırma ancak saçlarından tutulur\n\ngölleri bölümlediler ve sonra suya gittiler çoğu\nbabalar hep perşembe, anneler hep cuma olur" + }, + { + "id": 6411.0, + "title": "Kısrağa Aştı", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 6.0, + "poem": "Dağda \nDağ \nYüzü\nYok?\nEkinlerde\nEkin\nDemir\nDeğnek\nDemir\nÇarık\nGezersin\nKimbilir\nYürekteki\nSevdayı?\nHay\nKardaş\nGörklü\nKardaş\nKurt\nNe \nBilsin\nAkar\nSu\nNe\nBilsin\nİnce\nBelli\nKarınca\nNe\nBilsin\nBu\nHayat\nBu\nZulüm\nToprağının\nKararmış\nZühresi\nAy'ı\nBentleri\nYıkar\nSu\nKısrağa\nAşar\nAygır\nAt\nYaşamak\nDeğişir\nYaşamak\nÖlümden\nÜstün\nSadece\nUnutma\nSen\nŞu\nBitmeyen\nKavgayı" + }, + { + "id": 116779.0, + "title": "Mürvete Geldim", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Medet ya Muhammet medet ya Ali\nYa Muhammet sana mürvete geldim\nKarlı dağlar gibi yağdır günahım\nYa Muhammet sana mürvete geldim\n\nMuhammet'tir Nebilerin aynası\nSalavat verenin nur olur sesi\nOn sekiz bin alemin Mustafası\nYa Muhammet sana mürvete geldim\n\nCennetin kapısı mermerdir taşı\nİncidir duvarı hikmettir işi\nYüz igirmi dört bin Nebinin başı\nYa Muhammet sana mürvete geldim\n\nAbdal Pir Sultan'ım der Şam'a geldim\nŞam eli'ze Haydar ben yana geldim\nBingan ettim Haydar kapına geldim\nYa Muhammet sana mürvete geldim" + }, + { + "id": 2141739.0, + "title": "Biz Dünyadan Gider Olduk", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Biz dünyadan gider olduk kalanlara selam olsun\nBizim için hayır dua kılanlara selam olsun\n\nEcel büke belimizi söyletmeye dilimizi\nHasta iken halımızı soranlara selam olsun\n\nTenim ortaya açıla yakasız gömlek biçile\nBizi bir arı veçhile yuyanlara selam olsun\n\nAzrail alır canımız kurur damarda kanımız\nYayıcağız kefenimiz saranlara selam olsun\n\nSözdür söylenir araya kimse döymez bu yaraya\nİltip bizi makbereye koyanlara selam olsun\n\nBunda hep gelenler gider hergiz gelmez yola gider\nBizim halimizden haber soranlara selam olsun\n\nAşık oldur Hakk’ı seve Hakk derdine kıla deva\nBizim için hayır dua kılanlara selam olsun\n\nMiskin Yunus söyler sözü kan yaş ile doldu gözü\nBilmeyen ne bilsin bizi bilenlere selam olsun" + }, + { + "id": 107063.0, + "title": "Ayrılmam Katardan Ben Şimden Geri", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Şah'a giden ben bir bezirgan gördüm\nAyrılmam katardan ben şimden geri\nHemen tutmuş hakikatın yolunu\nAyrılmam katardan ben şimden geri\n\nBezirgan yükünü nereden tutmuş\nOna hizmet eden dergaha yetmiş\nSevdiğim sılada bir oda tutmuş\nAyrılmam katardan ben şimden geri\n\nBezirganın yükü la'l ile gevher\nAna kar mı kılar harami dafer\nBezirganlar başı ol Cafer\nAyrılmam katardan ben şimden geri\n\nBezirganın yükü nereye gider\nUğramaz Sırat'a Mirac'a gider\nBezirgan başıdır Şah Gani Haydar\nAyrılmam katardan ben şimden geri\n\nBezirganın yükü ilm-i hamail\nDoğru işleyene Hak ola kail\nBezirgan başıdır ahir Cebrail\nAyrılmam katardan ben şimden geri\n\nDeryalar bekçisi dağlara nazır\nHer nerde çağırsan orada hazır\nBezirgan başıdır Boz Atlı Hızır\nAyrılmam katardan ben şimden geri\n\nPir Sultan Abdal'ım aşıkı çoklar\nHiç kardaş bulmamış kend'özün yoklar\nKorktuğumuz yerden Yaradan saklar\nAyrılmam katardan ben şimden geri" + }, + { + "id": 329451.0, + "title": "Bitmeyen Gece", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir gece başladı yıldızsız, aysız; \nNe horozlar öttü, ne sabah oldu...\nKibritler ıslaktır, çakmağım yağsız\nDar odam ebedî ışıksız kaldı.\n\nBırakmaz yakamı, dört yanım duvar; \nNe kapı, ne baca, ne pencere var...\nNe mektup gönderir sevdiğim dostlar,\nNe de bir tanıdık kapımı çaldı.\n\nBir zaman karnımı doyuran toprak\nÜstüme gölgelik, altıma yatak.\nHiç ümit etmezken olacağa bak; \nNihayet ağzıma, gözüme doldu.\n\nVe işte dünyada en son arkadaş\nBaşımın ucunda dikili bir taş.\nBitti, doğduğum gün başlayan savaş,\nKâinat benimle beraber öldü...\n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 503927.0, + "title": "Eğer Sual Eder İsen Sırrımdan", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Eğer sual eder isen sırrımdan\nCümlemizi var eyledi varından\nHak yarattı Muhammed'i nurundan\nKandilde parlayan nurdan gelürem\n\nHabib'i nurundan yarattı Hüdam\nSalavat veririm ruhuna müdam\nCennetten sürüldü dünyay Adem\nRıdvan'ın açtığı şardan gelürem\n\nCebrail çerağı alır destine\nSeyretmeye gider dostun iline\nHayranım şakıyan tuti diline\nResul'un kurduğu yoldan gelürem\n\nKandilde balkıyan dostun nurudur\nAkıl ermez ona,Hakk'ın sırrıdır\nDin serveri Muhammed'in nurudur\nCennette açılan gülden gelürem\n\nHavva'dır anamız Adem'dir ata\nHakk'ın hikmetine akıllar yata\nCennetin illeri öteden öte\nHü deyip çalkalanan selden gelürem\n\nOkuyup yazmada çok Hakk'ın ilmi\nOkuyup yazmayan ne bilsin ilmi\nTanrı'nın dostudur Musa değil mi\nMünacat ettiği Turdan gelürem\n\nTenimi sorarsan bir kuru tendir\nCan onun içinde gevher-i kandır\nBu ilim dersidir,bahr-ı ummandır\nSırrı kal oldukça sırdan gelürem\n\nSıfatlar dağıla,taşlar atıla\nİns ile cins bir araya katıla\nİnsan mantar gibi yerden bite\nAslımız topraktır,yerden gelürem\n\nMansur ile bile dara takıldım\nYusuf ile hem kul olup satıldım\nİsa ile Şam'dan göğe çekildim\nMusa ile bile Tur'dan gelürem\n\nKardaşlar böyle tevil düzdüler\nBaşmağa Ayet-el kürsü yazdılar\nKendi fetvam ile derim yüzdüler\nHalep şehri derler şardan gelürem\n\nMahkemede sual sordu kadılar\nKitapların orta yere koydular\nSen bu ilmi nerden aldın dediler\nÜstadımdan aldım,Pir'den gelürem\n\nNesimi'yim ikrarımdan belliyim\nGerçek erenlerin kemter kuluyum\nCennet bahçesinin gonce gülütüm\nMünkir münafıka hardan gelürem" + }, + { + "id": 34418.0, + "title": "Şahane Serseri", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "yolumdan çekil yavrum\nbağlasalar duramam\ndemir asa demir çarık dedim\nneyleyim! \nyolculuk dedim\nağaçlara tünedi yine akşam kargalarla bir\nrüzgar kendini yerden yere vuruyor\nkırık dökük yıldızlar belirdi uzaktan\ntelsiz mevceleri ardım sıra koşturuyor\nanamdan yolcu doğmuşum\nyedi dağın yolları kalbimden geçer\nsalkım salkım mısralar gelir içimden\ndudaklarımda yağmur damlaları\nalır beni yollar beni alır gider\nanamdan yolcu doğmuşum\nnehirlerle birlikte denizlere kavuştum\nakşam dedim\nşu koca dünya dedim\nağlasam dedim\nyola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir\nekmeğin ve şarabın peşinden\nturnaların peşinden\nbüyük şehirler büyük aşklar\nçığlık çığlığa terkedilir\nben\nçocuklar gibi sevdim devler gibi ızdırap çektim\ndamarlarımda dünyanın bütün rüzgarları\nharblere açlıklara yalnızlığıma rağmen\nanamdan yolcu doğmuşum\nneyleyim\ngurbet dedim\nvatan dedim\nhürriyet dedim" + }, + { + "id": 56628.0, + "title": "Melek Çıkmazı", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Akşamları boynundaki merhamete sıgınan\naşkın ölü kuşlar, \ndaha sabah olmadan\nseni tükettiklerini anlar anlamaz, \nkirli ve acımasız bir dalgınlıga uçarlardı.\n\nKıstırdıgın sokaga adını vermişlerdi: \nMelek çıkmazı...\n\nGidecek evi olmayan bulutsu bir misafirdin, \nezilen kanatlarından sunulmuştu sana tek okşayış...\n\nÖyle sert ve öyle belrsizdi ki her şey, \nona uymayınca çogalırdı\ndünyada hazır buldugun boşluk...\n\nTutundugunda boşluk sana, \nyüzünün ışıgını öperdi yüzün.\nYalnızlık küçümsediginde seni\ngögün içindeki aslını görürdün.\n\nGögün içindeki, \nsenden çıkan her şeyin konakladıgı o sonsuz evi..." + }, + { + "id": 19385.0, + "title": "Düşmek", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "'Uçak şimdi \nDüşüyor' \nDedi yanımdaki. \nDüşmenin bilmesem \nİnmek olduğunu \nAzerice'de \nHerhalde o saat \nYüreğime inerdi." + }, + { + "id": 104953.0, + "title": "Bir Sofra İsterim", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir sofra isterim kimse sermedik\nBir yayla isterim kimse konmadık\nBir güzel isterim yad el değmedik\nEllenmiş de bellenmişi n'ideyim\n\nSeverim güzeli nice olursa\nBoyu uzun, beli ince olursa\nSeverim atımı dinçce olursa\nKovulmuşu yorulmuşu n'ideyim\n\nKaracaoğlan der ki kolu kırarım\nNedir yüce dağlar size zararım\nArarsam pınarın gözün ararım\nBulanmış da durulmuşu n'ideyim" + }, + { + "id": 3678.0, + "title": "Annem Yok Artık 3", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Umutsuz olmamak gerektiğini biliyorum,\nBu acımasız gecede\nYazgı diye birşey yok\nİçinde yaşadığımız bu toplum öldürdü annemi\nÇarpıntılarla hırpalanan yüreği\nDayanamayıp parçalandı sonunda\nŞimdi toprak dolar gözlerine,\nArtık istese de kımıldayamaz,\nYokluk esir aldı onu\nBağladı ellerini,kollarını sessizlik,\nÇaresiz bile değil artık\nBir çocuk gibi korunmasız,\nKarıştı bin yılın ölüsüne\nAma onun umutları \nBenim de umutlarım olacak bundan böyle,\nÇaresizleri korurken\nAnnemi de korumuş olacağım biraz\nO dilediğince yaşayamadı ömrünü,\nVarlığını özgürce geliştiremedi\nAma bütün insanlar,\nVarlıklarını özgürce geliştirecekler birgün\nVe annemi hiçbir zaman unutmayacağım\nHer ölüm kahramancadır,\nAnnem hepimizden önce yaşadı\nBu kahramanlığı\nEyy benim yüregim,güç ver bana\nEyy hayat güç ver bana\nAnneme yaraşan şiirler söyleyim\nBoşuna yaşamış olmasın o,\nSonsuzlaşsın\nİçten,pürüzsüz dizelerimle..." + }, + { + "id": 2141708.0, + "title": "Aşk Erine Dünyada", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşk erine dünyada çi harir ü çi palas\nZira kim gönül onun tutmadı kibir ile yas\n\nAşk amel ile biter layık olursa yiter\nGerekse üryan yürü gerekse geygil libas\n\nDilersen kim eresin feragat menziline\nVar kanaat darında nefsin boğazından as\n\nNefsinin varlığını akl-ı külle ulaştır\nVarlığın yoğa değişir cevher ol olma muhas\n\nBu kamu günahların yuyan miskinliğinmiş\nVar Yunus sen miskin ol gel tama’ın yayın as" + }, + { + "id": 1033869.0, + "title": "Su Yangını I", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Toprak anladı beni, ölüler ve diriler\nKöstebekler hüzünle gülümsüyor derinde\nRuhumu aldatıyor yüzün diye periler\nUzak bir seyyarenin karanlığında kaldın \nYoksa bir Hint fakiri miyim hecelerinde \nSinemde su yangını, saman yolunda adın \n\nİlk harfi yazdığımda yollarındaki izler\nDumanlı bir İstanbul getirdiler öteden \nFotoğraflarında mı gizleniyor denizler\nMor dikenler büyüdü şakaklarımda bile \nHatıralar yurdunun o uzak mabedinden \nBir sen gelmedin; geldi gidenler sevda ile\n\nOvalardan, dağların arasından bivefa\nO pervasız, buyurgan gözlerindir süzülen\nBilemezsin, her sabah umudumla kaç defa\nÇiğdem gibi büyüttüm bembeyaz ellerini\nYaralı bir kartalım doruklarda büzülen\nAtlılar kuşatıyor kirpiklerinden beni \n\nNe yana dönsem siyah, sessiz, bitkin ve ırak\nKalbe dokunduğunda her akşamüstü ölüm \nKırıldı hüzne karşı taşıdığım son mızrak \nMeçhul bir mimar yıktı içimin sarayını \nGözlerine bakınca geceye küstü ölüm\nGöğümden aldı bahar güneşini, ayını\n\nEy üzgün yalnızlığım, sineme bir baksana\nNe münzevi bir kaygı, ne de mahrem bir resim\nKaç zavallı dilenci elini açmış sana\nOmuzlarımda mağrur bir devin ağırlığı\nAynaları arıyor yokluğunda adresim\nKim duyar bir fanusun içindeki çığlığı\n\nÇöl kuşları geliyor, fırtına bedesteni \nHatıranı bir rüya sandığında saklarım\nAtlılar kuşatıyor tenhalarında beni \nYüzünden artakalan bir muamma, bir zindan\nKapının eşiğinde kıvranan ayaklarım \nBir işaret bekliyor sisli bakışlarından" + }, + { + "id": 93617.0, + "title": "Antepli Şahin", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben Antepliyim, Şahin'im ağam. \nMavzer omzuma yük. \nBen yumruklarımla dövüşeceğim. \nYumruklarım memleket kadar büyük. \nHey, hey! \n\nYine de hey hey! \nKaytan bıyıklarım, delişmen çağım \nDüşman kurşunlarına inat köprü başında \nMemleket türküleri çağıracağım. \n\nBu dağlarda biz yaşarız, bu dağlar bizim dağımız. \nNamusumuz temiz, bayrağımız hür \nAnalarımız, karımız, kızımız, kısrağımız \nBurda erkekçe döğüşür \n\nBir bayrak dalgalanır Antep kalesi üstünde \nAlı kanımdaki al, akı alnımdaki ak \nBayraklar içinde en güzel bayrak \nDüşüncem senden yanadır \n\nHep senden yanadır çektiğim kahır \nBu senin ülkende, senin gölgende \nDüşmesin kara kalpaklar, kirlenmesin duvaklar \nKorkum yok ölümden kâfirden yana \nAlacaksa alsın beni şafaklar. \n\nHey, hey! \nYine de ey hey! \nAl bayraklar altında kara bir kartal gibi \nYaşamak ne güzel şey. \n\nBir sır var bu mavzerde, attığım gitmez boşa \nÇıkmış bir eski savaştan \nTürk'ün bir karış toprak parçası için \nDestanlar yazacağız yeni baştan. \n\nYıktım toprağın üstüne bir sarı kurşunla birini \nÇıktı karşıma biri, \nÇıktıkça çektim tetiği bismillâhlarla beraber \nVurdum alnından kâfiri. \n\nBu kaçıncı kurşundur, bu kaçıncı bismillâh \nBu kaçıncı ölüdür? \nBir türkü söylenir siperlerde her sabah \nVurun Antepliler namus günüdür! \n\nBen Antepliyim Şahin'im ağam \nMavzer omzuma yük \nBen yumruklarımla dövüşeceğim \nYumruklarım memleket kadar büyük" + }, + { + "id": 43178.0, + "title": "A...", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 8.0, + "poem": "Geceler kurşun gibi iner üstüme birden\nHayalin çıkıp gelir uzaklardan karşıma\nSonra yüreğimi bir kara sevda tutar\nAma sen duymazsın duyduğumu A...\n\nNe bir türkü söylersin gizlice ağlayarak\nNe bir akşam içinde bir yara göz göz açar.\nNe efkar basar seni akşamları ansızın\nNe uykuların kaçar.\n\nKonuşsam bir türlü, sussam bir türlü\nYıllar yılı yüreğimde büyüyen sırsın\nBir sigara dumanına uzanır gibi usulca\nDokunsam saçlarına, kırılırsın.\n\nKaçtım şehir şehir çok uzaklara\nBoşuna gurbet acısı tattım.\nOyalandım durdum seni unutmak için\nKendimi boşuna aldattım.\n\nAnladım faydası yok uzak kalmanın artık\nSeni kader çizgisiyle alnıma yazan haktır.\nUnutmak ne mümkün gözlerinin rengini, \nSeni çılgın gibi sevmek yaşamaktır.\n\nBir serin rüzgarsın yüzüme vuran\nYüreğimi yakan bir avuç korsun.\nGökler biliyor sevdamı, taş duvarlar biliyor\nSen bilmiyorsun." + }, + { + "id": 358974.0, + "title": "Buhran", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 9.0, + "poem": "çok fazla \nçok az \nya da çok geç \n\nçok şişman \nçok zayıf \nya da çok kötü \n\nkahkaha \nya da gözyaşı \nya da kusursuz \nkayıtsızlık \n\nnefret edenler \nsevenler \n\nellerindeki şarap şişelerini sallayarak \nönlerine çıkanları süngüleyip \nkadınların ırzına geçen ordular \n\nya da ucuz bir pansiyon odasında \nMarilyn Monroe'nun fotoğrafıyla yaşayan bir ihtiyar \n\no denli büyük ki dünyadaki yalnızlık \nonu saatin kollarının ağır hareketlerinde \nbile görebilirsiniz. \n\no denli büyük ki dünyadaki yalnızlık \nonu Vegas'ta, Baltimore'da ya da Münih'te \nyanıp sönen neon ışıklarında görebilirsiniz. \n\ninsanlar yorgun, \nhayat tarafından cezalandırılmış, \nya sevgiyle ya da sevgisizlikle \nsakatlanmış. \n\nyeni hükümetlere ihtiyacımız yok \nyeni devrimlere ihtiyacımız yok \nyeni kadınlara ihtiyacımız yok \nyeni yollara ihtiyacımız yok \nşevkate ihtiyacımız var. \n\nmüşfik davranmıyoruz \nbirbirimize. \nmüşfik davranmıyoruz. \n\nkorkuyoruz. \nnefretin gücü simgelediğini \nsanıyoruz. \ncezalandırmanın \nsevgi olduğunu. \n\ndaha az sahte bir eğitim bize gereken \ndaha az kural \ndaha az polis \nve daha iyi öğretmenler. \n\nbir odada \nbir başına acı çeken \nöpülmemiş \ndokunulmamış \nbir başına bitki sulayan \nolsa da çalmayacak \nbir telefondan yoksun \ninsanın dehşetini unutuyoruz. \n\nmüşfik davranmıyoruz birbirimize \nmüşfik davranmıyoruz birbirimize \nmüşfik davranmıyoruz birbirimize \n\nboncuklar sallanır, bulutlar örter \nköpekler gül bahçesine işer \nbir çocuğun kafasını koparır cani \ndondurma külahından bir ısırık alır gibi \nokyanus bir gelip \nbir giderken \nanlamsız bir ayın esaretinde. \n\nmüşfik davranmıyor insanlar birbirine." + }, + { + "id": 1482360.0, + "title": "Geçen Gün Ömürdendir", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 9.0, + "poem": "Aklını al başına\nGeçen gün ömürdendir\nOyalanma boşuna\nGeçen gün ömürdendir\n\nYürüsen de, dursan da\nTürlü hayal kursan da\nSaati durdursan da\nGeçen gün ömürdendir\n\nYanma gaflet narına\nSadık ol kararına\nErteleme yarına\nGeçen gün ömürdendir\n\nNe sultana, ne şaha\nKalmadı dünya aha\nEle geçmez bir daha \nGeçen gün ömürdendir\n\nGönül akıla şaştı\nHatalar doldu taştı\nHesap günü yaklaştı\nGeçen gün ömürdendir\n\nİbretin olsun dünün \nHakkını ver bugünün\nBelki yarın son günün \nGeçen gün ömürdendir\n\nUnutmadan gayeyi \nAl zamandan payeyi\nTüketme sermayeyi\nGeçen gün ömürdendir" + }, + { + "id": 19347.0, + "title": "Sizde Kimler Var", + "poet": "Sefil Selimi", + "rating": 6.0, + "poem": "Biraz kulak verin dinlen sesimi,\t\t\nRecai mehmet bey canlarım benim.\nDerde düşüyorum heran yepyeni,\nRecai, Mehmet bey canlarım benim.\nBen de sizler var siz de kimler var.\n\nBelki de ilk defa bugün görüştük,\nCan cana ruh ruha olduk karıştık.\nKimlere yön verdik kimle yarıştık,\nRecai, Mehmet bey ünlerim benim.\nBen de sizler var siz de kimler var.\n\nAcaba bir su mu yoksa daş mıyım,\nYahut ilkbahar mı ya da kış mıyım.\nSöyleyin yarenler nolur boş muyum,\nRecai, Mehmet bey kanlarım benim.\nBen de sizler var siz de kimler var.\n\nKimliğim bir insan sanatım aşık,\nGözümde parlıyor sizler de ışık,\nKainatda herkes bu bana maşuk,\nRecai, Mehmet bey günlerim benim.\nBen de sizler var siz de kimler var.\n\nAcaba bir dağ mı dere miyim ben,\nYoksa bir melhem mi yara mıyım ben.\nBöyle bir duyguyu veren miyim ben,\nRecai, Mehmet bey tanlarım benim.\nBen de sizler var siz de kimler var.\n\nSevmek yaşamaktır yaşayan bilir,\nYüreğim ışıkla döşeyen bilir,\nGönülden hatayı boşayan bilir,\nRecai, Mehmet bey tenlerim benim.\nBen de sizler var siz de kimler var.\n\nÇekilmez bir derdin pençesindeyim,\nBazı namert, merdin pençesindeyim,\nBöyle bir tek yurdun pençesindeyim,\nRecai, Mehmet bey hanlarım benim.\nBen de sizler var siz de kimler var.\n\nBir ile arayı buldum bulalı,\nOnun için böyle oldum belalı,\nİy seçerim helal ile haramı,\nRecai, Mehmet bey anlarım benim.\nBen de sizler var siz de kimler var.\n\nBir gönülde olsak siz ile bizler,\nBenim bu sevdayla yaram var sızlar,\nSefil selimiden böyledir sözler,\nRecai, Mehmet bey dinlerim benim.\nBen de sizler var siz de kimler var.\n19.2.2001 Kayseri AŞIK SEFİL SELİMİ\nCemal Toptaş’ın evinde\nYunus Karaca, Necmettin Palacı, Cemal toptaş,\nSabit ince, Recai Karanfil ve Mehmet Hasoğlu’nun\nBulunduğu mecliste irticalen söylenmiştir.\n\n@ Yazar ve yayınevinin adı belirtilmeden ve ANASAM’dan izin alınmadan alıntı yapılamaz Bütün hakları Anasam’a aittir." + }, + { + "id": 1858741.0, + "title": "Darwin Üzre", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Devrimcilik gibi şairlik de\nİnen darbeyi duyabilmektir\nKaslarının liflerinde,\nİster copların darbesi olsun\nİster bilincin...\nGelerek,binbir işkenceden\n-İnsanlık gibi tıpkı-\nÇığlıklarla büyüyen devrimci şiir\nGiderek,sömürüye ve zulme\nKarşı akımıdır sevincin...\nHani Gayrettepe'den\nVerilip verilip de\nDal bedenlerimize elektrik,\nTam tükendiğini sandığımız yerde direncin,\nEn çelimsiz kızımızda bile baş veren\nO silkiniş var ya,\nO türkü,o öfke, o erkeklik\nKıvılcımlarla üreyip güçlenecek,\nGüçlenecek yarın bamtellerimizde,\nGüçlenecek,\nGüççlenecek,\nGüçççlenecek...\nVe de birden tepti miydi geriye,\nGözüne,yuvasına,kaynağına zulmün,\nBir gök gürültüsüdür,bir şimşek,\nBir sevnçtir akıp gidecek\nŞebekelerin sigortası atıncaya dek! ..\n\nİşte böyle bir şiir bizim yazmak istediğimiz...." + }, + { + "id": null, + "title": "Buğulu Atlas", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Bir şiirde, bir satır saklayabilir başka bir satırı\nNasıl ki bir kavşakta bir tren belki örter bir treni\n...\nAşkta, başka bir sitem saklayabilir bir sitem\nve küçük bir serzenişte, koskoca bir şikayet gizlidir belki\nBir adaletsizlik bir başkasını saklayabilir-bir sömürgeci bir başkasını\nBangır bangır bir kırmızı üniforma bir tane, bir tane daha! ”\n -Kenneth Koch-\n\nGöğünde aç kartalların, atmacaların yarıştığı tenha \nbir atlastan geldim…\nKıyamda, kıyamette namluların kuytu dağlarla öpüştüğü\nbir atlastan.\n \nYılları, yolları, yaşları yok \ngurbet yüzlü adamlardan,\nsur diplerinde bıçaklanan aşklardan…\n \n Yaşamı hiç bilmeden ölümü ezberleyen,\nbadem gözlü, sıtmalı çocuklardan; \nyazgısı uçurum çocuklardan...\n\n Zarif Dicle’de ve asi Fırat’ta,\nsıska keleklerde, kıl çadırlarda\ngüneşe sataşan adamlardan.\n\nMendillerde, halaylarda\ngülüşleri kundaklanan hayatlardan; \nyazgısı uçurum hayatlardan...\n \nDarmadağın yılları hüzne satılmış,\nburunları hızmalı, şarkıları figan,\ndoğurgan ve mübarek kadınlardan; \nyazgısı uçurum kadınlardan...\n\nOrada şarkılara akar katran,\nakar kan...\nOrada ihlâl ve iflah olmaz vata\n\nTarih susarken günahları,\nbıçak sırtında yaşanmış o ah’ları\nve aysız karanlıkları dağ başlarında.\n \nNicesi aylaklığa bağışlanmış, sefil; \nölüme, açlığa sebil.\nKiminin ergen bıyıklarında aşk taslakları.\n \nYa kederiydik kendimizin, \nya bir halkın kaderi; \nya şakağı ya şafağı bir halkın\nnamlular çarmıhında! \n\nÇünkü yok satıyorsa hayat,\nçok satıyordur erk, çok tüfek; \nYok satıyorsa nehirlerimizde şafağın ilk ışıkları,\nçok satıyordur şiddet, nefret, aşiret.\n \n İşte sürüldü şarjöre mermi, indi emniyet,\nkatıldı otuz bine bir daha\nyağmurlu bir sokakta delik deşik bir ceset.\n \nYaşasaydı kendinin kederi olacaktı,\nyaşasaydı belki bir gün torunlarıyla\ndolunaylı gecelerde yıldızlar sayacaktı…\n\nKenger toplarken ellerine diken batan çocuklar,\nbilmezlerdi gözleri bağlanıp kurşunlanan bir aşkın\nhazin bir ünlem bırakacağını hayata.\n Bilmezlerdi bütün melodramların yalan olduğunu\nçekirdek çitlenen eski yazlık sinemalarda.\n\nOnlar hâlâ gülümsüyorlar buğulu bir atlastan.\nAnıları damlıyor fotoğraflardan...\n\nBiz de geçtik o dağlanan ağıtlardan. \nBiz de göçtük kirden, pasaktan, hıncın ışıltısından.\nYakılmış köylerden, kesilmiş kulaklardan, \no kanlı ayinlerden, perişan ormanlardan; \nbiz de geçtik o murdar hayatlardan…\n \nHerkes gidecek elbet bu yavşak zamanlardan; \nbu kan revan, bu iğfâl akşamlardan…\n\n /V e a n t o l s u n k i, \nh i ç b i r k u r ş u n, h i ç b i r ç e l i k,\nh i ç b i r t o p r a k v e h i ç b i r v a t a n,\nd a h a k u t s a l d e ğ i l d i r i n s a n d a n! /" + }, + { + "id": 104380.0, + "title": "Bulgar/Bolkar Dağı", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Yörü, behey Bulgar Dağı! \nSenden yüce dağ olma mı? \nSende yaylayan güzelin, \nYanakları ağ olma mı? \n\nBulgar Dağı iki çatal.\nArasında güller biter.\nBir yiğide bir yar yeter, \nİki seven del'olma mı? \n\nBulgar Dağı pare pare.\nKim'al giyer, kimi kare, \nSelam eylen nazlı yare, \nAyrılanlar bir olma mı? \n\nYol üstünde iki hanlar, \nHani sana konan canlar? \nSevip sevip ayrılanlar, \nYanıp yanıp kül olma mı? \n\nKarac'oğlan, seni gördüm; \nDüşümü hayıra yordum.\nBugün güzellere sordum, \nBencileyin kul olma mı.\n\nEteğinde kervan işler, \nYükseğinde döner kuşlar.\nKürk geydirir, at bağışlar\nHemen beğler sende m'olur? \n\nYaylası ufak tepeler! \nYağar yağmur, kar sepeler.\nKulakta altın küpeler, \nHemen güzel sende m'olur? \n\nKarac'oğlan, düz ovalar.\nŞahanın keklik kovalar.\nİnil inil taş yuvarlar, \nKoca seller sende m'olur?" + }, + { + "id": 42508.0, + "title": "Mersin'de", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Günlerim ne iyi geçti Mersin'de\nAlabildiğine deniz, sonra sen\nKaranlık gecelerin ötesinde\nTek sevgili, yine tek hatıra sen\n\nUnutulur mu derin şafaklarda\nSeninle geçen mesut dakikalar\nBirer şarkı gibiydi dudaklarda\nGüneşler, yıldızlar ve şahikalar\n\nBöyle de olsa, gönlümce de olsa\nSeninle geçen her an dünyaya değer\nSabah da, akşam da, gece de olsa\n\nBir daha dünyaya gelirsem eğer\nİsterim ömrümün her senesinde\nGünlerim hep böyle geçsin Mersin'de" + }, + { + "id": 3709.0, + "title": "Yakaladım O Şafağı", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "tohum oldum\nsavruldum dört bir yana\nyeşerdim kıraç kıraç\nçiçeklendim güllendim\ngöremedim şafağını bozkırın\ntutamadım şafağını bozkırın\nvuramadım türkülere vay anam\ndiyemedim kimselere bu aşkı\n\ngeyik oldum vurdum sapa yollara\nbir ben duştum kan içinde bir avcı\ntürkü oldum yaylaları dolaştım\nakıp gittim göçlerle\nduruldum çadırlarda\nkelepçeler karakollar süngüler candarmalar\ngöz oldum gözlemekten\nbıçak oldum doydum kana vay anam\ngeremedim şafağını bozkırın\ntutamadım şafağını bozkırın\nvuramadım türkülere vay anam\ndiyemedim kimselere bu aşkı\n\ngözlerinin en sonunda\nyakaladım gecesinde gözlerinin\nyakaladım kuytularda\naçan gülün yalnızlığını\ninceciktin karanlıktın uzaktın\nturnalara katar katar aştı dağları\nnakışlar dizin dizin düşün yollara\ngöz değildin - gözlerdin kalabalıkta\nel değildin ellerdin\nacili bir bayramda\nçekip giden trendin şafakta inen uçak\niniltiydin aksamlarımda\nşafak vakti bir bardak su tenimde\ndiken diken kavrulduğum\ntohum olup savrulduğum\nyıllar yılı aradığım\no şafak sendin iste\n\nküskünlükler üstünde\nyalnızlıklar üstünde\nsaydamlaşmış mavilikler üstünde\nbaşkaldıran kölelikler üstünde\ntul altında bebek yüzü üstünde\naçan şafak o şafak\n\no şafak sendin iste\nbir bulvar gecesinde\nyakaladım seni ben\no şafak sendin iste" + }, + { + "id": 45188.0, + "title": "Gecede Ağlayan Berrin'e", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "ağlamak, uyanmaktır ateşe baş koyarak\nağlamak, çeşmeleri yaşamaktır yeniden\nhayalin toprağında ölümü koklayarak\nağlamak, bir umuda başlamaktır yeniden\n\niçimde mutluluğun kökleri buharlaşır\ndağlara tülbent olur kalbimin suskunluğu\nbir yanımda, gülümden ayrılanlar ağlaşır\nbir yanımda gülümü hatırlatan bir kuğu\n\nıslanan her kirpiğim gözlerimde eriyor\nhıçkırık, bir yıldızın kaymasıdır içimde\nO'nsuz tebessüm bile bana zehir veriyor\nevime dönüyorum hergün başka biçimde\n\nağlamak, bulutların içini dökmesidir\nkuruyan yarasından sızıyor elemlerin\nağlamak, bir yiğidin dizüstü çökmesidir\nağlasa da, yüreği ağlamaz zalimlerin" + }, + { + "id": 19277.0, + "title": "Yeni Şeyler", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Her gün bir yerden göçmek ne iyi\nHer gün bir yere konmak ne güzel \nBulanmadan, donmadan akmak, ne hoş! \nDünle beraber gitti cancağzım, \nNe kadar söz varsa düne ait \nŞimdi yeni şeyler söylemek lazım..." + }, + { + "id": 9311.0, + "title": "Rica", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Çileyi koklayıp gül niyetine \nZindana girersen, beni de çağır.\nSabrı, kanaatı bal niyetine\nEkmeğe dürersen, beni de çağır.\n\nBazen iki dünya sığar içime \nBazen iki güneş doğar içime\nBazen gam yağmuru yağar içime\nSen beni ararsan, beni de çağır.\n\nDostların var ise divanelerden\nGöz yaşın aktıysa minarelerden\nBinlerce senelik viranelerden\nBirşeyler sorarsan, beni de çağır\n\nEzelin ezelden öncesi vardı, \nYine sonsuzluktur sonsuzun ardı.\nZaman yumağına bizi kim sardı? \nAklını yorarsan beni de çağır.\n\nDışarda göz yanar, içerde yürek, \nTaahhüt ehline tahammül gerek.\nMazlum yarasına merhem diyerek\nGöz yaşı sürersen beni de çağır.\n\n(Beşinci Mevsim)" + }, + { + "id": 47252.0, + "title": "Eylül Bakışlım", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Baharda gelmedin yazda gelseydin\nAh benim hazanım eylül bakışlım\nNasıl sevdiğimi sen de bilseydin\nAh benim hazanım eylül bakışlım\n\nKaderimi baştan çizemez miydin\nBu kördüğümü sen çözemez miydin\nDaha önceleri gelemez miydin\nAh benim hazanım eylül bakışlım\n\nKaç gece terk ettim kaç sabah koştum\nSeninle doluydum sensiz bomboştum\nGeç olsa da aşkı sende bulmuştum\nAh benim hazanım eylül bakışlım\n\nKalbim sarıl diyor aklımsa bırak\nGönlüm hep seninle ellerim uzak\nSen yolun başında ben de son durak\nAh benim hazanım eylül bakışlım." + }, + { + "id": 20109.0, + "title": "Kuşlardan Önce Kalkan", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "palton yoksa ellerimi tut \nkaportacı işçi çocuk \npusu kurmuş kapına \nçakal gibi bir soğuk" + }, + { + "id": 20987.0, + "title": "Evvelim Sensin", + "poet": "Neşet Ertaş", + "rating": 8.0, + "poem": "Cahildim dünyanın rengine kandım\nHayale aldandım boşuna yandım\nSeni ilelebet benimsin sandım\n\nÖlürüm sevdiğim zehirim sensin\nEvvelim sen oldun ahirim sensin\n\nSözüm yok şu benden kırıldığına\nGidip başka dala sarıldığına\nGönlüm inanmıyor ayrıldığına\n\nGözyaşım sen oldun kahirim sensin\nEvvelim sen oldun ahirim sensin\n\nGaribim can yakıp gönül kırmadım\nSenden ayrı ben bir mekan kurmadım\nDaha bir gönüle ikrar vermedim\n\nBatınım sen oldun zahirim sensin\nEvvelim sen oldun ahirim sensin" + }, + { + "id": 86101.0, + "title": "Limanda İkinci Uykusuz Adam", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Örneğin bir tohum yeşerdi ansızın\nBüyüdü erkin ortamlarda bir fidan\nSonra bir rüzgar esti, amanın\nSilindi tomurcuk yaşamdan\n\nÖlümsüz ne var kahrolası evrende\nLimanda ikinci uykusuz adam elleri gemili\nKorsan şarkıları kadınlı bıçaklı gecede\nBir duvar ördü ağlamadan\n\nOysa seviler vardı görkemli, tutkular vardı\nBüyüdü nedenli bakışlar göksel karanlığa\nDüşünceler kopuk parmaklar gibiydi\nAnılar çığlık çığlığa\n\nFilmler yarım, öyküler yarım, bitse de\nLimanda ikinci uykusuz adam elleri gemili\nKorsan şarkıları kadınlı bıçaklı gecede\nDemir attı şaraplı yalnızlığa\n\nDemek bu göğü, doğayı, yıldızları\nKişinin alınyazısını o yarattı\nPeki İsa’yı çarmıha geren kim\nYusuf’u kuyuya kim attı\n\nVe peki neden bütün suç Kabil’de\nLimanda ikinci uykusuz adam elleri gemili\nKorsan şarkıları kadınlı bıçaklı gecede\nKalbini koparıp denize fırlattı." + }, + { + "id": 39290.0, + "title": "Şaşırdım Kaldım İşte Bilmem Ki Nemsin", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 9.0, + "poem": "Sözde senden kaçıyorum \nDolu dizgin atlarla \nBazen sessiz sevdasın \nİpekten kanatlarla \n\nAma sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla \nKarşıma çıkıyorsun \nEn serin imbatlarda \nAdını yazıyorum \nBulduğun fırsatlarla \nYüreğimin başına noktalarla, hatlarla \nBaşbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla \nSözde senden kaçıyorum \nDolu dizgin atlarla \n\nNe olur bir gün beni \nKapından olsun dinle \nÖldür bendeki beni \nSonra dirilt kendinle \nÇarpsam kara sevdayı \nEn azından yüzbinle \nNasıl bağlandığımı \nAnlarsın kemendinle\n\nKaç defa çıkıp gittim \nBuralardan yeminle \nAma her defasında \nGeri döndüm seninle \nHangi düğüm çözülür \nNazla, sitemle, kinle \nNe olur bir gün beni \nKapından olsun dinle \n\nŞaşırdım kaldım işte \nBilmem ki nemsin \nBazen kız kardeşimsin \nBazen öp öz annemsin \nSultanımsın susunca \nKonuşunca kölemsin \nEksilmeyen çilemsin \nOrada ufuk çizgim \nBurda yanım yöremsin \nBeni ruh gibi saran \nSonsuzluk dairemsin \n\nÇaresizim çaremsin \nŞaşırdım kaldım işte \nBilmem ki nemsin" + }, + { + "id": 2110216.0, + "title": "Ağıt", + "poet": "Behçet Kemal Çağlar", + "rating": 9.0, + "poem": "Yok gayri bizlere uyku dünek vay\nKime bel bağlayak kime dönek vay\nVay amansız ecel alçak felek vay\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağyasın gayrı\nAğla gözüm ağla yaşlar dil olsun\nKurumuş dereler baştan sel olsun\nÇiçek kara açsın çayır kül olsun\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı\nEn büyük en güzel en yiğit kayıp\nDereler denizler çağlar ağlayıp\nRabbim de gözyaşı dökmezse ayıp\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı\nHer gittiği yerde o şan verirdi\nAslan bakışını görse erirdi\nKaşları yeleden nişan verirdi\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı\nBakışları şimşek gibi çakardı\nYarını görürdü düne bakardı\nKürsüye çıktı mı, arşa çıkardı\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı\n\nHer belâyı önler arda atardı\nDermandı her dalda hemen yeterdi\nBabamızdı elimizden tutardı\n\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı\n\nKaybını yıldızlar bile bileler\nKırıla kanatlar sola yeleler\nKurt kuş duyup cenazene geleler\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı\n\nMillet Atan gitti başın sağ olsun\nÖlümü devr açsın yeni çağ olsun\nDağlar birer birer yanar dağ olsun\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı\nGitti her ocağın söndü alevi\nYeryüzü dediğin bir ölü evi\nCihan türbe olsa almaz o devi\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı\n\nDönmüş denizler gözyaşı taşına\nDünya ortak çıkmış Türk'ün yasına\nHer evden bir ölü çıkmışcasına\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı\n\nGökler ağıtlardan titriyor kat kat\nDüştü üstümüze gerilen kanat\nOnsuz dünya yarım, insanlık sakat\n\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı\nO hep dolu tuttu boş atmadıydı\nSöz verince yaptı aldatmadıydı\nOn beş yıl tek burun kanatmadıydı\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı\n\nBizdendi sevinci bizdendi derdi\nBiz uyurduk o bizleri beklerdi\nUyudu nöbeti bizlere verdi\n\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı\n\nKuru yapraklara benzedik bu güz\nHer göz kan içinde sapsarı her yüz\nMilyonlarız bir babadan öksüzüz\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı\n\nGök düşsün toprağa toza belensin\nMezarına gece yıldız elensin\nŞehitler doğrulsun nöbet dolansın\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı\nDünya hem kahr olur hem onu gömer\nYıldızlar kandildir semalar kemer\nSus boğulayazdın sus Aşık Ömer\nTürklük yüreğini dağlasın gayrı\nCihan da bizimle ağlasın gayrı" + }, + { + "id": 39734.0, + "title": "Aşkımızın Son Çarşambası", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Pazar\nPazartesi\nSalı\nSeni bir çarşamba günü\nTerkedeceğim\nSonra başımı alıp\nPerşembeye doğru gideceğim" + }, + { + "id": 14026.0, + "title": "Altı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Geçen gün görüşe gelenlerin isimleri okunurken hoparlörde, \nOtobüs Terminalleri düştü aklıma;\nAynı çatlak ses, aynı nalça ağız:\nAdana'dan İstanbul istikametine gitmekte olan\nGazanfer Bilge Turizm Otobüsü Yolcuları\nOtobüsünüz hareket etmek üzeredir...\nA, baktım, şaka maka derken, daldırıp gidiyorum\nİstanbul istikametine!..\nTıp! Tıh! Tıh! Tıh! Tıh!\nS...mışım ben böyle 1930 model ranzayla çıkılan \nİstanbul seyahatinin içine!" + }, + { + "id": 9550.0, + "title": "Anneciğim", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Ak saçlı başını alıp eline,\nKara hülyalara dal anneciğim! \nO titrek kalbini bahtın yeline,\nBir ince tüy gibi sal anneciğim! \n\nSanma bir gün geçer bu karanlıklar,\nGecenin ardında yine gece var; \nÇocuklar hıçkırır, anneler ağlar,\nYaşlı gözlerinle kal anneciğim! \n\nGözlerinde aksi bir derin hiçin,\nKanadın yayılmış, çırpınmak için; \nBu kış yolculuk var, diyorsa için,\nBeni de beraber al anneciğim! ...\n\n(1926)" + }, + { + "id": null, + "title": "İyi ki bu düştesin", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "İYİ Kİ BU DÜŞTESİN \n\nnehirler yarışır, çağıldar gözlerinde \no nehirler benim nehirlerimdir \naşk \nki azar azar benim yerimdir \nüşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam \ngözlerin ey yâr benim evimdir \n\n/vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten caymayacağım \ngece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! / \n\niyi ki bu sestesin \ndünyayı ısıtan nefestesin \nbir haydut gibi gezinirim kapında \nkalbimde tutuşan ateştesin… \n\nII \nrüzgârlar savrulur, uğuldar gözlerinde \no rüzgârlar benim rüzgârlarımdır \naşk \nki azar azar benim yerimdir \nsuskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam \ngözlerin ey yâr benim evimdir \n\niyi ki bu düştesin \nher sabah ışıyan güneştesin \niyi ki yoksuluz bulutlar gibi \nsoğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi \n\n/vurulup düştükçe, düştükçe sana koşmaktan caymayacağım \ngece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! / \n\nYılmaz odabaşı" + }, + { + "id": 2241441.0, + "title": "Esrik Gemi", + "poet": "Arthur Rimbaud", + "rating": 9.0, + "poem": "Çığırtkan Kızılderililer çarmıha germiş,\nÇakmış kanlı direklere yedekçilerimi,\nKendimi özgür ırmaklara kapıp koyvermiş\nGidiyorum sular alıp götürüyor beni.\n\nNe İngiliz pamuğu, ne de Felemenk unu\nNe tayfa patırtısı, ne başka derdim kaldı,\nBitirdi yedekçiler ahret yolculuğunu,\nÖzlediğim yerlere yelkenlerim açıldı.\n\nGeçen kış, öfke ile çalkalanırken sular,\nÇocuk beyinlerinden daha dilsiz, sağır, ben\nÖyle koştum durdum ki, uğradığım adalar\nYıldılar şamatadan, görkemli gürültüden.\n\nSabah, uyanışımı fırtınalar kutsadı,\nMantar gibi, on gece dalgalarda oynadım,\nÖlüm kervanı sular beni durduramadı,\nFenerlerin budala gözlerine bakmadım.\n\nÇocuklar nasıl hazla elmayı ısırırsa\nÖyle iştahla doldu çam tekneme yeşil su,\nÜstüm başım, dümen, kanca, gemide, ne varsa\nBaştan başa kusmuk ve mavi şarap tortusu.\n\nSütbeyazım, yıldızlar akıyor her yanımdan,\nDenizin Şiirinde yumduğum günden beri.\nKemirdiğim yeşil maviliğin solgun, hayran\nBoşluğuna bazen dalgın bir ölü inerdi.\n\nOrada mavilikler, coşkular ve güneşin\nParıltısı, ezgiler bir sönüp bir yanıyor.\nTelli sazlardan büyük, alkolden daha etkin\nAşkın acı kızıllıkları mayalanıyor! \n\nBilirim nasıl döver kıyılan dalgalar,\nŞafağın güvercinler gibi coştuğu anı,\nAkıntı ne, hortum ne, gökler nasıl çatırdar,\nBen gerçekte yaşadım düşlerde yaşananı.\n\nGizemli korkularla yüzünde benek benek,\nGüneşi gördüm, uzun, mor buzlarla ışıldayan,\nVe dalgalar gördüm, usta oyunculara denk,\nÜrpertilerini çok uzaklara yansıtan.\n\nUyanışını gördüm fosforların usulca\nKarlı geceler gördüm, göz alan, boncuk boncuk\nNice besi suları gördüm düşümde, nice\nDenizin gözlerine konan tatlı öpücük.\n\nTakılıp Meryemlerin gümüş ayaklarına\nTıknefes denizlere açılan yeşil suyu,\nAzgın boğalar gibi sığ kayalara binen\nHırçın çalkantıları izledim aylar boyu.\n\nİnsan derisinden, panter gözlü çiçeklerle\nDonanmış Florida’ya oturmaz mı gemim! \nDizginlerini germiş, sarmaş dolaş göklerle\nO renk renk ebem kuşaklamış ne diyelim? ..\n\nKaynayıp fokurdayan dev bataklıklar gördüm\nÇürümüştü içinde sazlarla Leviatan! \nNice çökmüş limanlar, nice yıkıklar gördüm\nNice obur burgaçlar çağlayanları yutan! \n\nGümüş güneş, buzullar, gökler, fildişi sular\nKaranlık bir körfezde gemim karaya vurdu,\nTahtakurularının kemirdiği yılanlar\nSiyah kokularıyla dalları arıyordu! \n\nGörsün istedim, görsün, çocuklar altın pullu\nGümüş balıklarını o mavi dalgaların! \nNeler çektim anlatsın köpükler, çiçek dilli,\nBir liman bulmak için eteğinde rüzgârın.\n\nBu uzun yolculuğun yorgun kurbanı deniz\nAğlardı, ve ben gözyaşlarında sallanırdım,\nSundukça sarı dişli, mor çiçeklerini, diz\nÇökmüş bir kadın gibi öyle kalakalırdım…\n\nAla gözlü, cırlak kuşlar çığlıklar atarak,,\nDışkı yağmurlarıyla ada yakın diyordu,\nBoğulanları suda uykuya bırakarak\nYelkenleri şişirmiş, gemim ilerliyordu! ..\n\nBen bir gemiyim yitik, saçlarında koyların\nFırtınalarla kuşsuz göklere atılmışım,\nYelkencisi Monitör Beylerin, Hans Beylerin,\nEsrik su kemikleri aramak değil işim:\n\nGökyüzünün kızaran duvar gibi damını\nBendim, özgür, sislerde tütün içerek oyan,\nTanınmış ozanlara güneşin cüzamım\nGökyüzü sakağısı ve reçeller taşıyan:\n\nBendim, deniz ötesi gökleri kızgın temmuz\nBasma vura vura yıkıp çökerttiği an,\nYüzümde ayça titreşimleri, bütün bir yaz\nDeniz aygırlarıyla mavi sularda koşan; \n\nNasıl da titriyordum, yüz elli mil öteden\nŞehvetli burgaçları fısıldayınca deniz\nMavi durgunlukları ip gibi eğiren, ben,\nO eski Avrupa’yı ne aradım, bilseniz! \n\nAdalar gördüm, adalar, yıldız yıldız yanan\nSayıklayan gökleri açmış kapılarım:\n– Bu dipsiz gecelerde mi, ey Gelecek Zaman\nUyur, sürgün edersin nice allın kuşları? –\n\nAkşamlar ağlatıyor! Ağladım, çok ağladım! \nAy ışığı insafsız, güneşim acımasız:\nBuruk aşklar uğruna uyuşuk, esrik kaldım,\nN’olur bu gemi batsın! Beni de alsın deniz! \n\nAvrupa ‘da sevdiğim tek su var: kara, soğuk\nAkıyor yarıklardan, burcu burcu tan vakti\nYüzdürüyor diz çökmüş hüzün dolu bir çocuk\nKelebek kadar narin kağıttan gemisini.\n\nAcılarda çalkalanıp güçsüz düştüm dalgalar! \nPamuk tüccarlarına “hayır” diyor dümenim,\nArtık benim için ne bayrak, ne bandıra var,\nBu öfkeli sularda ne de yüzebilirim.\n\nTürkçesi: Erdoğan Alkan" + }, + { + "id": 39526.0, + "title": "Siyah-Beyaz", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 7.0, + "poem": "Beni dünyadan ötelere götürdün\nKollarımı bağladın dur dedin\nTuz kokan geceler dur dedi\nDurdum bekliyorum, gelme\n\nAy aydınlık gece kara\nGözlerimin ardında karanlık ölesiye\nCanlı ve cansız ne varsa sımsıkı\nBu saat daha yakın daha el ele\nŞimdi yalnızlığımdan utanıyorum\nDurdum bekliyorum, gelme\n\nBunu ta başından biliyordun\nBir gün buralarda sonuncu kalışım olacaktı\nEllerinin bir anlık şeklini tutacağım\nBozkırdan günün son treni geçecek\nBen her şeye ardından bakacağım\nBunu ta başından biliyorum\nDurdum bekliyorum, gelme\n\nArtık ne sen konuşmalısın ne başkası\nYaşamak adına geçtik bütün değerleri\nBeyazın en orta yerinde duydu yürek\nBu rüzgar tutmaz insanı uzun boylu\nBu rüzgar serseri\n\nŞimdi kavramların ve cümle rüzgarların dışında\nDurdum bekliyorum, gelme." + }, + { + "id": 4431.0, + "title": "Hıçkırıklar", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Saatler bitmiyor yapayalnızım\nGülmek istiyorum,gülemiyorum\nSensiz olmak mıdır hep alınyazım\nBilmek istiyorum,bilemiyorum.\n\nEsirgedin nazlı,hilal kaşını\nHarap ettin çiçek kokan başını\nYüreğime akan gözüm yaşını\nSilmek istiyorum,silemiyorum.\n\nSanki her şey efsaneydi,masaldı\nAyrılık ruhumu elimden aldı\nGözlerim yollara takılıp kaldı\nGelmek istiyorum,gelemiyorum.\n\nGöğüs germek için acılarıma\nTitreyişlerime,sancılarıma\nSeni bir kez olsun avuçlarıma\nAlmak istiyorum,alamıyorum.\n\nSaçılan bir köpük olmak dilinde\nBoğulmak saçının ince telinde\nSır gibi sonsuza değin kalbinde\nKalmak istiyorum,kalamıyorum.\n\nUnutuyor beni sırlı gözlerin\nİçimde bir yara işliyor derin\nKulakların,dudakların,ellerin\nOlmak istiyorum,olamıyorum.\n\nBölerek uykunu rüyalarına\nO kucak dolusu hülyalarına\nGece gündüz uçup aynalarına\nKonmak istiyorum,konamıyorum.\n\nDeli gibi aşık olsa da güle\nKim acır çöllerde öten bülbüle\nBir gün alev alev yanıp da küle\nDönmek istiyorum,dönemiyorum.\n\nHıçkıra hıçkıra ağlamaktansa\nBaşına karalar bağlamaktansa\nBu yüreği her gün dağlamaktansa\nÖlmek istiyorum ölemiyorum." + }, + { + "id": null, + "title": "Her Ömür Kendi Gençliğinden Vurulur", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "-İsa’dan sonra XX. yy.-\nI\nYaşarken de söyledim kimse bilmeyebilir bunu, \nFatiha suresi kadar eski,\ngünlerin çarmıhında isa kadar yaslıyım\nve tanrılar kadar çok yaşadım\nkimse bilmeyebilir...\n\nDaha kırlangıçları yalancı bir dünyada yaşıyorum; \ndağları yıkılan, dalları kırılan bir dünyada.\nKayıp suretler için fotoğraflara koşuyorum\nkimse bilmeyebilir...\n\nGünlerin çarmıhında \nKüle savruldum, ayrılıkları saydım,\nbir hançer sapladım nevrozlu bir sevgiye; \nkan bile damlamadı, yürüyüp gittim.\nYüzüme yalancı bir sevinç iliştirdim...\n\nII\nFal bakan çingeneler esmerdi, yalancıydı,\ndönmeyecektin! \nBelki kuruyacaktım,\nbelki çarpa çarpa akacaktım o denizlere; \nİntiharlara aktığım gibi o denizlere,\nbilmeyecektin! \n\nÇıkıp sina dağına o denizlerle\nİbranice konuşacak, İblis’i kovacaktım; \nİblis’i \nkovmak\nbelki,\nyarısını dünyanın\nkovmak demekti...\n\nIII\nBir gülün bir odayı,\nbir leşin bir semti kokuttuğu kentlerde,\nbir ömür,\nçarpar, \nakar\nda nasıl eskitir yatağını\nkimse bilmeyebilir...\n\nTanıktım,\nyargıç\nve sanık; \nYürüyüp gittim…\nYüzüme yalan bir mutluluk iliştirdim:\nGünlerin çarmıhında İsa gibiydim…\n\nIV\nGünlerin çarmıhında\nseni ağrıyan yanlarımla sevdim, \ntutuklu kollarımla; \nyokluğunda burada yıllar verdim.\nYokluğuna \nburada! \n\nHerkes bilecek bunu; tabancaya gerek yoktur…\nTabancaya gerek yoktur! \nSen haklı bir cinayetsin günlerin duvağında:\nH e r ö m ü r k e n d i g e n ç l i ğ i n d e n v u r u l u r..." + }, + { + "id": 108572.0, + "title": "Benden Selam Söyle O Güzel Şaha", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Benden selam söyle o güzel şaha\nKurduğu yollara gitmiyor talip\nHerkes kendisine bir yol sürüyor\nMürşit buyruğunu tutmuyor talip\n\nİçeri girilen ikrar hak diyor\nDışarı çıkılan ikrar yok diyor\nSenden gayrı bana mürşit çok diyor\nVerdiği ikrardan dönüyor talip\n\nYolum uğrar ise söylerim sözün\nVarsın doğru yola gitmesin talip\nSen mürşitlik hakkın ifa eylersen\nGünahı boynuna tutmasın talip\n\nPir Sultan Abdal'ım ben bir biçare\nBoynunu de eğip durmuyor dara\nGönüle de düştü bir sınık yara\nİnliye inliye geliyor talip" + }, + { + "id": 1123055.0, + "title": "Akşam Güneşi", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "Bakın, akşam güneşinin sıcağıyla evrim\nYeşiller içindeki kulübeleri nasıl parlatıyor! \nO giderek çekilirken, Gün kurtuluyor,\nBize inip kaybolurken bile hayat veriyor.\nAh! Bir kanat yerden beni kaldırmıyor,\nKi ardından, hep peşinden yetişeyim! \nSeziyorum sonsuz Akşam ışığında,\nIssız alemi ayaklarımın altında,\nTutuşmuş tüm tepeler, yatışmış her dere,\nGümüş Çınar altın ırmaklara akıyor habire.\nYok, durduramadı ulvi bahtı engeliyle\nAzgın Dağ tüm uçurum ve geçitleriyle; \nÇoktan Deniz ısınmış koylarıyla birlikte\nAniden açıldı hayretle bakışların önünde.\nTanrıça artık tamamen batmaya yeltendi; \nYalnız, körpe sürgün birden irkildi,\nAcele koştum, ezeli nurundan içmeye,\nÖnümde Gün silkindi, arkamda Gece,\nAlem üzerimde altımda dalgalar.\nGüzel bir rüya derken, o esnada o sıvıştı gizlice! \nAman, ruhun kanatlarına kolayca\nBeden kanatı yoldaş olamayacak galiba.\nTabi herkese doğuştan verilir bu his,\nDuygularıyla yukarı ve ileri dalınası,\nGökyüzünde, mavi semada kaybolmuş,\nŞakıyan türküsünü Çayırkuşu gibi ötesi,\nDik çamların tepelerinin üzerinde\nKartal hayli açılmış hürce süzülürken\nVe hasretle tarlaların, göllerin üstünde\nTurna vatanına ulaşmaya can atarken.\n\n(Faust: 1790)\nÇeviren: Musa Aksoy" + }, + { + "id": 1408739.0, + "title": " Bir Örnek İnsan Portresi", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "demek hiç aç kalmadın sen öyle mi \naçıkta kalmadın ha? \nkirinden gömleğinin \ndirseğinin yamasından \neziklik duymadın ha? \nbravo be \naşkolsun şu adama vallahi! \n\ndemek hiç sövmediler anana avradına \nhiç kimseye sövmedin ha? \nbir gececik olsun çekip kafayı \nşakır şakır oynamadın \nhıçkırarak ağlamadın öyle mi? \nbravo be \naşkolsun şu adama vallahi! \n\ndemek yalnızlıktan böğürmedin hiç \nakrep sokmuş gibi sıçramadın geceleri ha? \nhiç sevmedin öyle mi \nkendini öldürmeyi çekip gitmeyi \nbüyük işler becermeyi düşünmedin ha? \nbravo be \naşkolsun şu adama vallahi! \n\ndemek bu musluklar hep bu ellerde \nbu düzen bu dünya bu gidiş \nsen hep böyle mutlu kişi örnek vatandaş \ngiden ağam gelen paşam, öyle mi? \nbin yaşasın seni sokmayan yılan \nsen mi kaldın düzeltecek, öyle mi? \nhaksızlığa uğramadın taşlanmadın ha? \nne şam'ın şekeri, ha \nne arabın yüzü, ha? \nyaşadın da bunca yıl şu bataklıkta \ngül sandın bu kokuyu öyle mi? \nhadi be hırbo sen de \nadam mısın sen de be!" + }, + { + "id": 28459.0, + "title": "İnancını Kaybetmiş Zümrelere Sesleniş...", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 6.0, + "poem": "Gövdeler,varsa gönüllerden alır cevherini,\nYürek olmassa bilekler çekemez hançerini,\nKahramansız yaşamak kahrına mahkumdurlar,\nKaybeden zümreler Allahını,Peygamberini." + }, + { + "id": 1082706.0, + "title": "Neredeler?", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Hani, eski günlerin iç açıcı havası\nHani, eski kuşların göz alıcı yuvası\nHani, eski mumyalar, hani eski öküzler\nHani, eski çöllerin eski moda devesi? \n\n16.12.2008" + }, + { + "id": 4147.0, + "title": "Mercek", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Kesildi mi yoksa ardı, arkası,\nNur diyarından kol kol gelenlerin?\nYetmez mi ampulün nura cakası,\nBaşları dönmez mi gökdelenlerin?\n\nHiç kalmadı soran : Ne var insanda?\nBen duvarda ezikbir böcek miyim?\nYoksa, pırıl pırıl, tek damla kanda,\nKainatı süzen bir mercek miyim?\n \n (1978)" + }, + { + "id": 8793.0, + "title": "Farzet Ki", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Farzet ki;geri gelmiş o gamsız devir\nDelicesine sevdiğin senin olmuş\nBir bahar sabahı sahilde seninledir\nYanan alnını alnına dayamışsın\nO incecik elleri ellerindedir\n\nFarzet ki;mazidir devamı yarının\nSevdiğin başını dizlerine koymuş\nBahar bahar kokan siyah saçlarının\nHer telini ayrı ayrı öpmektesin\nVe tadı dudağında avuçlarının\n\nFarzet ki;buldun kış içinde baharı\nRüzgar yine ılık ılık esmektedir\nAynı şehirde,aynı deniz kenarı\nKöpükler,dalgalar ve sonsuz mavilik\nTekrar yaşıyorsun hatıraları\n\nFarzet ki;denizde beraberce yüzmüş\nSonra sıcak kumlara uzanmışsınız\nYine evvela seni yalvartmış,üzmüş\nVe dolanmış boynuna o sedef kollar\nKumlar altın sarısı, dalgalar gümüş\n\nFarzet ki;doğup büyüdüğün yerdesin\nCaddeler aşina insanlar tanıdık\nAksi kulağında sevdiğin sesin\nO dudakların tadı dudaklarında\nVelhasıl yine o eski günlerdesin\n\nFarzetme yeter yaşadığın bugündür\nNe sevdiğin yanında ne o yerdesin\nÇekil garip odana ışığı söndür\nSöyle;'Nerdesin ey sevgili nerdesin?'\nSöyle; o türkü senin eski türkündür." + }, + { + "id": 80465.0, + "title": "Ala Gözlüm, Ben Bu İlden Gidersem", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ala gözlüm, ben bu ilden gidersem, \nZülfü perişanım kal, melil melil.\nKerem et, aklından çıkarma beni; \nAğla göz yaşın sil, melil melil.\n\nYeğin ey sevdiğim, sen seni düzet; \nKarayı bağla da, beyazı çöz, at; \nDoldur ver badeyi, bir daha uzat; \nAyrılık şerbetin ver, melil melil.\n\nElvan çiçeklerden sokma başına, \nKudret kalemini çekme kaşına, \nBeni unutursan doyma yaşına, \nGez benim aşkımla yar, melil melil.\n\nKarac`oğlan der ki: Ölüp ölünçe, \nBen de güzel sevdim kendi halımça; \nVarıp gurbet ile vasıl olunça, \nDostlardan haberim al, melil melil." + }, + { + "id": 48139.0, + "title": "Rüzgarsız Uyanamam", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Gün batarken ayrılırsak eğer\nGizlice bakışlarını doldur koynuma\nGüneşsiz ayrılamam\n\nAz sonra\nSuyu kesilecek insan ırmağının\nYeminim var şafaklar adına\nYorgun yüreklere biraz umut\nBiraz sevgi sunmadan duramam\n\nDoğanın dudaklarında dolaşır ellerim\nYaşamın tenini okşarım bütün gece\nKaranlıklara karşı biraz bilim\nBiraz estetik\nŞiirsiz uyuyamam\n\nSular çoktan ışıdı koynumda \nGel artık uyandır beni\nSeher vakti dağıt saçlarını yüzüme\nRüzgarsız uyanamam\n\nİstersen fırtınalar yarat soluğunla\nYorganı kaldırıp savur üstümden\nKendinle ört her yerimi\nGün doğarken sensizliğe dayanamam" + }, + { + "id": 57713.0, + "title": "Bu Dünya Hangimizin?", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Bırak deli Haydar-bırak be gardaş\nKafayı bozmaya değmez bu dünya\nİster hızlı dönsün isterse yavaş\nSen seni üzmeye değmez bu dünya\n\nFani diyen varsın desin sana ne\nGönül veren gitsin versin sana ne\nHaydut vursun hırsız yesin sana ne\nGücenip kızmaya değmez bu dünya\n\nNerde kan akıtıp kavga verenler\nNerde şimdi sefasını sürenler\nNe götürdü kucağına girenler\nBir yırtık çizmeye değmez bu dünya\n\nHayaller kur tespih tanesi farzet\nHepsi de senindir otuz üç adet\nBırak kalsın orda hiç çekme zahmet\nİpliğe dizmeye değmez bu dünya.\n\nKulpu yok ki neresinden tutasın\nSana göre lokma değil yutasın\nİçine gireni Allah kurtarsın\nÜstünde gezmeye değmez bu dünya.\n\nGel gitme kal desem kalamazsın ki\nOrtadan böl desem bölemezsin ki\nGit tekrar gel desem gelemezsin ki\nAldanıp azmaya değmez bu dünya\n\nAlmak-satmak, tapu-senet nafile\nToplayıp yığdığın servet nafile\nSıla nafiledir, gurbet nafile\nYağmaya tozmaya değmez bu dünya\n\nSınırlar çizilmiş konulmuş yasak\nBeş para etmezdi bizler olmasak\nKısmen göz yaşı kan-kısmen kir pasak\nYıkayıp süzmeye değmez bu dünya\n\nSenin benim ne ki? Küçük mü dar mı? \nHani kimin dostu, kimseye yâr mı? \nİnsan öldürmenin manası var mı? \nKarınca ezmeye değmez bu dünya\n\nMisafirsin, misafirlik suç değil, \nBakacaksan uzaktan bak, güç değil\nEti yenmez, koyun değil koç değil\nDerisin yüzmeye değmez bu dünya\n\nKabuktur, manayı unutturmasın\nBabayı, anayı unutturmasın\nBoş hayal mevlâ'yı unutturmasın\nTırnakla kazmaya değmez bu dünya\n\nArkası karanlık, önü karanlık\nYarını karanlık, dünü karanlık\nKendine çağırır seni karanlık\nBir küçük hüzmeye değmez bu dünya\n\nCazibesi özelliği yok demem\nNakış nakış güzelliği yok demem\nİki günde kaçar gider.. çok demem\nAnlayıp sezmeye değmez bu dünya\n\nUnutma ki yolcu yolunda gerek\nYolcunun azığı belinde gerek\nİnsanlar insanlık hâlinde gerek\nMest olup sızmaya değmez bu dünya\n\nBilesin ha canım Haydar bilesin\nSeni bekler soğuk mezar bilesin\nEbediyet ötede var bilesin\nTek satır yazmaya değmez bu dünya.\n\n(Yasaklı Rüyalar)" + }, + { + "id": 45895.0, + "title": "Bayramlık", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Koyunlar keçiler ve koçlar için\nNe kadar bayramsa Kurban Bayramı\nBu barış var ya, bu barış\nCephedekiler için o kadar barış" + }, + { + "id": 69022.0, + "title": "Bu Akşam", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "Ne olur bu gece uykumu bölme\nVar git düşlerimden, var git bu akşam\nTam unuttum derken aklıma düşme\nVar git hayalimden, var git bu akşam\n\nYağmur istiyorsan gözyaşıma bak\nYangın istiyorsan yüreğime bak\nNe olursun beni benimle bırak\nVar git anılardan, var git bu akşam\n\nNasıl unutulur böyle sevgiler\nNeler yaşamıştık bir düşün neler\nHer köşede durur senden gölgeler\nVar git gözlerimden, var git bu akşam\n\nAldığım her nefes seni fısıldar\nGelir ta kalbimden vurur şarkılar\nSana sözlenmiş bütün akşamlar\nVar git anılardan, var git bu akşam" + }, + { + "id": 40248.0, + "title": "Siklamen İlahi", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 5.0, + "poem": "İttim kapıyı girdim içeri cesurca ya da aptalca\nO ve çocuklardı dünya\nYalnızlığım yitti\nKarşılığında\nBir saksı beyaz siklamen\nSiyah güderi eldiven, renkli camlar\nAcıdan bir ayla ortasında \nAçmaya korkulan mutluluklar, gizli keyifler\nGirdi hayatıma\n\nSıcak bir bakış bir yadsıma\nSalim bir öfke girdi hayatıma\nHatalarım kesinleşti yüzüme vurulduğunda\nSavunmadım kendimi artık çok geç\nŞen elmalar gibi yuvarlandı ortalığa\nTitizce sakladıklarım\nDurdum\nLekeli bereli güneşin tam ortasında" + }, + { + "id": 21761.0, + "title": "Yetim Sevinçli Aşkımız", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Nasil da unuttuk,\nkimsesiz odalarda\niste vaktidir kendimizden kopmanin,\ndedigimiz o sonsuzluk anlarinin\nbizi herkesten ayirdigini...\n\nNasil da unuttuk,\nmutluluktan,hazdan,sevincten\ndaha cok bizi hayata baglayan\no istirap dolu hayaletin,\no kara hulyanin\nbizi herkesten ayirdigini...\n\nSimdi yetim sevincli askimiz\nbuyulenmis,hayran kendine,\nsimdi vakitsiz, belki cok gec, kayitsiz\n kendine...\nAtiyor tenini, tenindeki ruhu\natiyor,\nkor ve iradesiz bir sehvetin atesine..." + }, + { + "id": 19382.0, + "title": "Bu Yangın Yerinde", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Yaşamak bu yangın yerinde \nHer gün yeniden ölerek \n\nZalimin elinde tutsak \nCahile kurban olarak \n\nYalanla kirli havada \nGüçlükle soluk alarak \n\nSavunmak gerçeği, çoğu kez \nYalnızlığını bilerek \n\nKorkağı, döneği, suskunu \nGörüp de öfkeyle dolarak \n\nToplanıyor ölü arkadaşlar \nHer biri bir yerden gelerek \n\nKiminin boynunda ilmeği \nKimi kanını silerek \n\nKucaklıyor beni Metin Altıok \n'Aldırma' diyor gülerek \n\n'Yaşamak görevdir bu yangın yerinde \nYaşamak, insan kalarak'" + }, + { + "id": 5.0, + "title": "Hasan'a Mektup - 9", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla,\nAha bu mektubu alınca Hasan.\nManalar iplikten incedir amma,\nKelimeler biraz kalınca Hasan.\n\nGene ağzımızı açmıyor bıçak,\nHuzur size ömür..... Dert salkım saçak.\nOyuna kalkıyor yüzlerce köçek,\nBatıdan bir hava çalınca Hasan.\n\nKök saldı bahçede ayrık otları,\nYemler pay edildi, sattık atları.\nBiz kovalım derken baştan bitleri,\nSülükler yapıştı, kulunca Hasan.\n\nSüt dolu güğümü çalarız taşa,\nKutsal görevimiz 'Sağol çok yaşa! '\nMülkte hakikati aramak boşa,\nTüm suçlular güçlü olunca Hasan.\n\nDerisini yüzdük demokrasinin,\nİşi iştir imtiyazlı asinin.\nHakikatte vahşi, sözde 'vasinin'\nDörtnala gidilir yolunca Hasan.\n\nCanım Hürriyeti koydunsa ara,\nEkmek yalınayak kaçtı dağlara.\nÇevremize küsmüş kardeşlik var ya,\nHaber ver, izini bulunca Hasan.\n\nSoysuzlar taş atar mukaddesata\nKarşı duramazsak bizdedir hata.\nTahammül teşviktir, böyle hayata,\nÖl... İnsan küçülmez ölünce Hasan.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 74514.0, + "title": "Çocuktan Al Haberi", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "çocuktan aldım haberi\nyakın, diyor\ngüzel, diyor\ndopdolu, diyor\n iştecik, şuracıkta\n iştecik yolu, diyor\n\nçocuktan aldım haberi\niyi, diyor\naçık, diyor\nkurtuluş, diyor\n iştecik, şuracıkta\n koş birazcık koş, diyor\n\nçocuktan aldım haberi\noh, diyor\ntatlı, diyor\nsıcacık, diyor\n iştecik, şuracıkta\n diren azıcık, diyor\n\nkoştuk direndik yorulduk\ndüştük anılar ırmağına ey çocuk\nbak işte kan içinde yumruklarımız\nbelki senin hakkındır mutluluk" + }, + { + "id": 3291.0, + "title": "Uzun Yağmurlardan Sonra", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen yağmurlu günlere yakışırsın\nYollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler\nIslanan yapraklar gibi yüzün ışır\nİşırsa beni unutma\n\nAlır yürür sıcak mavisi gökyüzünün\nKuşlar döner uzun yağmurlardan sonra birgün\nBir yer sızlar yanar içinde büsbütün\nHer şeye rağmen ellerin üşür\nÜşürsen beni unutma\n\nYeni dostlar yeni rüzgarlar gelir geçer\nYosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular\nKahredersin başın önüme düşer\nDüşerse beni unutma" + }, + { + "id": null, + "title": "Kurtulamazsın", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "-35 yaşıma-\n\nÖnce sesini,\nsonra yankısını çaldırdın şu beton ormanında; \nbu kent de tükürdü aşklarına…\nKal orada,\nartık hiçbir şeyden kurtulamazsın! \nIslanmışsın bir kere oğlum,\nyaş gününde\nkuruyamazsın..." + }, + { + "id": 70107.0, + "title": "Ölüm Risalesi", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 9.0, + "poem": "Damla damla oluşuyor hayat\nÖlüm kımıl kımıl\nDuymak kolay\nAnlatmak değil\n\nHer an\nFarkındayım\nAz az öldüğümün\n\nBilincindeyim doğan ayın\nEriyen karın akan suyun\nVe usul usul tükenen zamanın\n\nTekrarlayıp duruyor saat\nVakit te mahluktur\nVakit te mahluktur\n\nİşliyor kalbim\nEskiyor saçlarım\nVe gözlerimin en ince hücreleri\n\nOkuyorum hayatı\nToprağın üstünden çok\nAltındakilerle var olduğunu\n\nToprak\nÖlüme aç\nÖlüme muhtaç\nHayat\n\nÖlüm muhakkak\nVe ölüm mutlak\nTek kapısıdır ölümsüzlüğün\n\nÖlümle tanıştıktan sonra anladım\nSadece bir kimlik belgesi olduğunu yaşamanın\n\nKesitler\n\nMahlukta devinen\nGürül gürül bir ırmaktır ölüm\n\nBabalar ölür\nDolaşır eli ölümün\nSaçlarında anaların oğulların\n\nAnalar ölür\nKök salar hasret yüreklere\n'Bir evlat pir olsa da'\nO zaman anlar ancak neymiş öksüzlük\n\nOğullar ölür\nBir kafes olur ölüm\nAna kalbi bir kuştur\nAzad kabul etmez\n\nSevgililer ölür\nBir hicret olur ölüm\nBir sıla\n\nMesela arkadaşlar\nArkadaşlıklar vardır okullarda\nBakarsın biri gelmez bir gün\nVe artık hiç gelmeyecektir\nSimsiyah bir gölge düşmüştür adeta\nBahçeye koridorlara sınıflara\nBir fısıltı dolaşır dudaklarda\nKimi kirpikleri ıslak\nÇökmüş bahçenin tenha bir yerine\nElinde bir çöp resmini çizer toprağa\nAnıların\nKimileri öbek öbek toplanıp\nÇaresizliği dile getirirler anlamsız sözcüklerle\n-Nasıl olur daha dün beraberdik\n-Salıncakta İki Kişi'yi izlemiştik daha dün nasıl olur\n-Geçen pazar kırlarda dolaşmıştık\n''Göçmen kuşlar yerli kuşlardan daha mutlu olmalılar \nHayatı dolu dolu yaşıyorlar'' demişti unutamıyorum\n\nSonra bir mezarlıkta Bir çukurun başında\nBir kapının ağzında\nHerkez susar\nKonuşur ölüm\n\nVe sürer hayat.\n\nBazan bir tekerlek altında\nAnsızın gelir ölüm\nApansız biter sınav\nBir elektrik kesilmesi gibi\nKesilir tulu emel\n\nBazan ölüm vardır\nÖlümden önce gelir\nMesela bir hapishanede bir hücrede yaşanır\nSorular hep yanıtsız kalır orada\nSadece konuşan rüyalardır\nYahut hayaller suskun duvarlarda\nGözler kabul eder parmaklar kabul eder\nAma beyin hep umuttan yanadır\n\nBazan akan bir film şeridinin\nTek kare donan bir fotoğrafı gibidir\nÖlüm\nKarşıda bir manga asker\nGözler namluların karanlık ağızlarını görmez de\nTakılıp kalır masmavi gökyüzünde\nAsılıp kalmış bembeyaz bir buluta\n\nÖlümden uzak ölümler vardır\nGazete ilanlarında rastlanılan\nDünyaya bağlılığın zavallı\nVe muannit\nBir belgesidir\nDaha çok kalanlara ait.\n\nBir de bir örümcek ağının ortasına düşmüş\nBir sineğin titrek bacaklarında seyretmiştim ölümü\n\nÖlümler vardır: \nCan kuş gibi uçar gider\nBir martının süzülüp\nKaybolması gibi maviliklerde\n\nBir Portre\n\nEngin sakin berrak bir denize \nUçsuz bir kumsaldan ağır ağır\nNasıl yürürse insan\nSokrates öyle yürüdü ölüme\n\nTilmizleri ağlaşırken\nO vasiyet ediyordu: \n-Asklepyos'a bir horoz borçluyuz\nUnutmayınız.\n\nNe tuhafsınız dostlar\nGüçsüz kadınlar gibi ağlaşmak niye\nYükselmek varken ölümsüzlüğe\n\nİnancına sahip olmak\nİnsan olmanın şartı\nKölelikler içinde en onulmaz kölelik\nHayatın ölümcül yanına\nTakılıp kalmak değil mi? \n\nİlkin ayaklarında duydu Sokrates\nZehirin soğukluğunu\nVe yavaş yavaş ölüm\nYükseldi göğsüne çenesine\n\nDudaklarında donan son bir tebessümle\nBir işaret taşı da böylece\nSokrates dikmiş oldu ölüme\n\nÖlümün Sesi\n\nÖlümden bir işaret var her şeyde\nÖlümün sesini duyuyorum şarkılarda türkülerde: \n-Kışlanın önünde redif sesi var\nNamluların ucunda ölümün sesi! \n\n-Bir ay doğdu geceden oy oy\nKaranlığın ağzında ölümün sesi! \n\n-Erzurum dağları kan ile boran\nVadilerin koynunda ölümün sesi\n\n-Ezo gelin durmuş bakar yollara\nUmudun ardında ölümün sesi! \n\n-Bir ihtimal daha var\nUmuddan da öte ölümün sesi! \n\nKendi Ölümüme Ait Bir Deneme\n\nBir gün öleceğim biliyorum\nBunu her an ölür gibi biliyorum\n\nAnamın yüreğinde bir kor\nÖlene dek sönmeyecek bir ateş\nKımıldanıp duracak hep\n\nKarım bomboş bulacak dünyayı\n-N'olurdu birlikte ölseydik, deyip duracak\nOysa insan yalnız ölür\nAma o olmayacak dualarla teselli arayacak\n\nKızlarımın gırtlaklarında bir düğüm\nBir süre kaçacaklar insanlardan\nBoşluğa düşmüş gibi bir duygu içlerinde\nSonunda onlar da kabullenecekler öylesine\n\nÖlümüme en çabuk dostlarım alışacaklar\n-Yaşayıp gidiyorduk yahu\nNe vardı acele edecek! \nDiyecekler\n\nBiliyorum yaklaşıyoruz her an\nBiliyorum oruçlu doğar insan\nÖlümün iftar sofrasına\n\nSon Söz\n\nVe zaman döne döne\nGelmişti başlangıç noktasına\nİlk yaratılış düğümüne\n\nMahlukatın var olduğu\nYüzüsuyu hürmetine\nEvrenin Efendisinin\nKavuşmak vakti gelmişti sevgilisine.\n\nHayatın menbaı\nMerhametin son durağı\nMadeni, muhabbet ocağının\nAteşler içindeydi\nYatağında.\nİltica etmişti sanki Kainat\nKutsal tenine\nHayata şafak olan alnında\nTer taneleri\nHer biri insanlık çilesinden\nBir haberdi sanki\nBir an oldu\nAralandı gözleri\nSonsuzu kuşatan bakışları\nSüzdü ciğerparesi Fatıma'yı\nSüzdü tek tek çevresindeki\nCan dostlarını\nKıpırdadı dudakları, dedi: \n-Ebu Bekir kıldırsın namazı\nSonra daldı daldı uyandı\nSon defa aralandı\nBakışları\nYöneldi bir noktaya\nKarar kıldı bir noktada\nVe dedi: \n-Merhaba ey refik-i ala! \n\nOlacak oldu\nAkıllar kamaştı\nKalpler tutuştu\nFeryat ve figan gökleri tuttu\nÇekti kılıcını Faruk olan\nSıçradı orta yere: \n-Kim derse ''O öldü'', öldürürüm! \n\nAyrılık ateşinden\nAteşin şiddetinden\nSanki bendler çözülmüş\nFelekler çökmüştü\nŞuur tutuşmuş\nAkıl iflas etmişti.\n\nSonra Sıddıyk olan\nYetişti geldi\nBaktı baktı yatağında hareketsiz yatan sevgiliye\nMağarada arkadaşına Hicrette yoldaşına\nSonra baktı çevresine\nMahşerden önce mahşer hali yaşayan\nAshabına\nAline\nEbu Bekir dedi: \n-Ey nas, susun! \nKim ki Resulullaha tapmaktadır\nBilsin ki Resul ölmüştür\nKim ki Allaha tapmaktadır\nBilsin ki Allah ölmez\nHayy ve Layemuttur\n\nEy nas, susun! \n''İnna Lillah ve inna ileyhi raciun''\n\nSonra eğildi sevgilinin yüzüne\nSürdü bulutlanmış gözlerini\nO güzellikler ülkesine\nBaktı baktı ve dedi: \n-Hayatında güzeldin\nÖlümünde güzelsin\nÖldün\nBir daha ölmeyeceksin" + }, + { + "id": 1480557.0, + "title": "Duygusuz Olmak", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Duygusuz olmak kadar dünyada lakin derd yok; \nÖyle salgınmış ki me'lun: Kurtulan bir ferd yok! \nKendi sağlam... Hissi ölmüş, ruhu ölmüş milletin! \nİşte en korkuncu hüsranın, helakin, haybetin!" + }, + { + "id": 16900.0, + "title": "Savrulup Dururken Hayat", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Kekremsi bir hayat dilimindeyiz\nBakır tadında geçiyor günler\nTutmuş yolları bir sürü harami\nGeleni geçeni sigaya çekmekte\n\nŞüphesiz onlar ölüm getiricilerdir\nVe sevincin düşmanı olarak bilinirler\nYoktur gözlerinde sevgilerin ışıltısı\nAşk yoktur, duman bürümüştür büsbütün\n\nOnlar yalnızca ölümü bağışlayabilir\nYalnız kederi, kahrı ve zulümleri\nVe tarih onlarla bizim kavgamızın\nSürüp duran hadisatından ibarettir.\n\nNe yazılmışsa bize ve onlara dair\nIşıklı sularındadır bilincimizin\nHükmünü yerine getirse de acılar\nBiz yine neşeli türküler söylemekteyiz\n\nSavurulup duran bir zaman diliminde\nSarsarak ve sarsılarak geçiyor günler\nAma kalbimiz çatlayacak kadar duyarlı\nHayatı savunabilecek kadar güçlüdür." + }, + { + "id": 6943.0, + "title": "Kervan", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Yedi renkli Peygamber kuşağının altında,\nKervanım yola çıktı, öncüsü kır atında..." + }, + { + "id": 40809.0, + "title": "Leyla", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 9.0, + "poem": "Bu akşam rüyamda Leylâ'yı gördüm, \nDerdini ağlarken yanan bir muma; \nİpek saçlarını elimle ördüm, \nVe bir kemend gibi taktım boynuma, \nBu akşam rüyamda Leylâ'yı gördüm. \n\nLeylâ.. Elâ gözlü bir çöl ahûsu,\nSaçları bahtından daha siyahtır. \nKurmuş diye sevda yolunda pusu, \nDöktüğü göz yaşı, çektiği ahdır. \nLeylâ.. Elâ gözlü bir çöl ahûsu. \n\nBir damla inciydi kirpiklerinde, \nAşkın ıztırabla dolu rüyası \nBir başka güzellik var kederinde \nBir başka âlem ki ruhunun yası, \nSessiz incileşir kirpiklerinde..." + }, + { + "id": 20724.0, + "title": "Rubailer - 9", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Kim senin yasalarını çiğnemedi ki söyle\nGünahsız bir ömrün tadı ne ki söyle\nYaptığım kötülüğü, kötülükle ödersen sen\nSen ile ben aramda ne fark kalır ki söyle" + }, + { + "id": 50749.0, + "title": "Beyaz", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 5.0, + "poem": "Milas'ta bir Turan Erol beyazı\nBir çocuğun yüzünde." + }, + { + "id": 17728.0, + "title": "Bahar", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Sevgili tutmuş yularımdan beni,\ndeveler gibi habire çeker.\nEsrik devesini böyle nereye götürür,\nböyle hangi katara?\n\nHem canımı çiğnedi benim o,\nhem bedenimi çiğnedi.\nGönlümü bağladı benim o,\nkırdı şişemi.\n\nNe iş yaptırmaya götürür, bilmem,\nnereye götürür beni.\n\nSevgili takar beni oltasına,\natar karaya balık gibi.\nSevgili kurar gönlüme bir tuzak,\navcıdan yana çeker sürür beni.\n\nBakarım tabiat başlar büyük işine:\nBulutlar gelir uzaktan\nkatar katar, küme küme.\nBulutlar sular ovaları.\nBulutlar yürür dağlara doğru.\nUyanır açar gözlerini yeryüzü.\nGökler çalar davulunu.\nDalların gönlüne çeker gülün özü\nen güzel kokusunu baharın.\nTohumun gönlü başlar vermeye tohum.\nAğaç durmadan söyler, döker içini." + }, + { + "id": 245338.0, + "title": "Bana Seni Gerek Seni", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşkın aldı benden beni \nBana seni gerek seni \nBen yanarım dün ü günü \nBana seni gerek seni \n\nNe varlığa sevinirim \nNe yokluğa yerinirim \nAşkın ile avunurum \nBana seni gerek seni \n\nAşkın aşıklar oldurur \nAşk denizine daldırır \nTecelli ile doldurur \nBana seni gerek seni \n\nAşkın şarabından içem \nMecnun olup dağa düşem \nSensin dünü gün endişem \nBana seni gerek seni \n\nSufilere sohbet gerek \nAhilere ahret gerek \nMecnunlara Leyla gerek \nBana seni gerek seni \n\nEğer beni öldüreler \nKülüm göğe savuralar \nToprağım anda çağıra \nBana seni gerek seni \n\nCennet cennet dedikleri \nBirkaç köşkle birkaç huri \nİsteyene Ver anları \nBana seni gerek seni \n\nYunus'dürür benim adım \nGün geçtikçe artar odum \nİki cihanda maksudum \nBana seni gerek seni" + }, + { + "id": 61011.0, + "title": "Yavaşça Oluyor Ellerime", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "Susuz bir aklık başlayınca aramızdan\nyavaşça oluyor ellerime bulaşması, \nbir eksiyle yüklü minüskül H harfinden\nbir meydan çarpmasından, \nbeni hatırlamakların\n\nBunlar bizim kızlarımızdır\nKara güller önlerinde kara\nsaçları çılgınca ikiye ayrılmış, \n- hiçbir şey eski açıklığında değil ki -\nyavaşça oluyor ellerime bulaşması, \nbir ot sesinden bir at akşamından, \ntam şehir içinde, otobüs durağında, \nbirden ulaşılmaz gençlikleri herşeyin..\n\nYapmayın.. Nasıl inanırım eşitliğine! .\nHeryerde gençtir o Büyük Su.\nKıyıdadır, \nboyalı sandallar ve sabah çocuğu kıyısındadır\nKırları ve ormanı geçince hemen, \nşehir bitince yani çok kolay\nyani lokantalar bitince sayın örtüleriyle, \nkuzuların danaların kıyma yapıldığı kasaplardan sonra\nelmalardan karpuzlardan biraz ötede\nyani uzakta..\n- hiçbir şey artık eski açıklığında değil ki -\nyani kiliseden bozma camilerde\nyani askeriye deposu yapılmış, \nyani burda, orta yerde, ışıkta ve parada\nzaman zaman gökyüzü gecesi aralığında.\n.....\nBir denizin yanında nedir ki bıyıklı ve saçları dökülmüş bir adam, \nkötü bir alışkanlıktan başka nedir bir adam..." + }, + { + "id": 966596.0, + "title": "Öykü", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Güzel bir öykünün orta yerinde \nÜzülürüm birdenbire \nNeden bu öykü \nGerçek değil diye" + }, + { + "id": 56706.0, + "title": "Şiir ve Yaşam", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "-I-\n\nYaşananı aşan sevda yorumu\nŞiirn kanıyla yoğrulmamışsa\nGülün hevengini coşturan bengisu\nVerilmemiştir çeliğin damarına\n\n-II-\n\nŞiirden söz açılınca\nDiyor ki bana konuğum\n- Başka söze gerek yok\nAşktır onun tarihçesi" + }, + { + "id": 47942.0, + "title": "Tutku", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Bakınız ne büyük bir rütbeye tutkuluyum, \nO'nun kulunun kölesinin kuluyum." + }, + { + "id": null, + "title": "Kumrular Sokağı Şiirler", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "I\n\nYağmur dalgın bir efkâr giyinir Ekim’de.\nKumrular sokağı‘*nda çekilmiş bir diş gibi kalırım; \nçekilmiş bir diş gibi\nDiyarbakır’dan...\n\nAğrırım,\nbağırırım\naldırmaz! \n\nİlle de gökkuşağı giyinir gökyüzü her Ekim’de...\n\nII\n\nKumrular sokağı bir kente uzayıp gider.\nGökkuşağım,\nayrılığım,\nömür ki eskir ve aşka uzayıp gider…\n\nTırmalarken göğsümü sabrın sancısı,\nyalnızlığın kül tadıyım; \nbakarım, yağmur utanmaz bulutundan,\nhasretin üvey adıyım…\n\nIII\n\nKumrular sokağında\nefkârın adıyla bir akşamüstü; \ngövdesine tutunmuş dal,\ndala tutunmuş serçe,\ntelaşlı, o da kendince…\nSonra aşklarda kül, camlarda perde; \nusulca harlanır sevişmeler de...\n\nIV\n\nKumrular sokağında\nandlara hep bol geldim,\nküfürlere dar.\nDönüp baktım, ne göreyim,\nyağmalamış gençliğimi yargıçlar! \n\nDesene Sivas’ın kırık sazıyım,\nkendimin ayazıyım,\nkalbimde ölü çocuklar…\nTufanlar ardımda ve buruşuk anılar.\nNedense hiç uslanmamış bozgunlar...\n\nV\n\nOysa haklı ve haksız bütün kitaplar yazılmıştır.\nSusuşlar eskimiş, küfürler edilmiştir.\nBiliyorum, yalnızlıktan öte dostun yok insan; \ninsan ki bozuk paralarda bozgundur, yenilmiştir.\n\n/Şimdi bilekleri kesik bir intihardır yaşam…/\n\nVI\n\nDüştüğü yerde tanımazken kendi suyunu yağmur; \nbiliyorum, aynı dalda gül bile anlamaz dikenini.\nAnlasana, anlatamaz kimse yıkımını başka yıkıma.\nCudi’de napalm, Datça’da ıssız koylara,\nNew york Şırnak’a anlatılmaz.\nHer gün yanar söner yanar söner kasvetimle bin ateş; \nölüm, dirilere anlatılamaz...\n\nVII\n\nBilirsiniz her sokağın bozuk bir sicili vardır\nve utancı sokakların,\ngünleri şehvete fedâ eden şizofren babalardır.\nGözlerinde yalnızlığı bir hançer gibi saklayan kadınlardır.\n\nSonrası sokakların, bozkırlardır,\nhani bir ak tay düşüyle uzayıp gider\nve rüzgârların ıslığıyla göklere teğet geçer.\n\nOysa kumrular sokağı bir kente uzayıp gider; \ngökkuşağım,\nayrılığım,\nömür ki eskir ve aşka uzayıp gider…\n\nVIII\n\nDaha sevginin herkesten şikayeti var.\nDaha herkes kendi sanıklığıyla kör,\ntanıklığıyla yargıç.\nBu yüzden söz,\nbitmiştir...\n\nGökyüzü\nmü? \nO,\nkırgındır,\nkirletilmiştir…\n\n \n\n*Kumrular sokağı: Ankara’da bir sokak." + }, + { + "id": 1713949.0, + "title": "Sone 116", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 7.0, + "poem": "mutlu birleşmesine hiçbir engel yok bence\ngerçekten sevenlerin. sevgi demem sevgiye\nbir döneklik yaparsa bir değişme görünce,\nbaşka yola saparsa sevgili saptı diye:\nhayır, sevgi besbelli sağlam bir nirengidir,\nboraları gözler de sallanmaz, göğüs gerer,\ngemilere yön veren yıldızların dengidir, \ndeğeri bilinmeden başı ta göğe erer.\nzamanın soytarısı değildir sevgi asla,\ngül yüzlüler göçse de orağına düşerek\no değişmez kısacık günlerle haftalarla,\ndirenir ve kanatlanır mahşerin ucuna dek.\n\nyanılıyorsam bunda ve çıkarsa yanlışım,\nne hiç kimse sevmiştir, ne ben şiir yazmışım." + }, + { + "id": 45190.0, + "title": "Karşılaştığımız Ân'a", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "o ân, yıldırımların kalbine indi hüzün\no ân, ıztırap sızdı toprağına bir yüzün\no ân, bir yalnızlığı vurdu uzaktan avcı\no ân, omuzlarıma çöktü isyan ve acı\no ân, öldü anılar döşeğinde sessizlik\no ân, bir yılan gibi büyüdü çaresizlik\no ân, yaralı asker kurşunlandı alnından\no ân, kılıç eriyip aktı yere kınından\no ân, palandökenler yakalandı sıtmaya\no ân, bir karıncanın üstüne düştü kaya\no ân, koşan küheylan çatlattı yüreğini\no ân, kırdı bir bayrak çürüyen direğini\no ân, kırmızı güle mahkûm oldu bahçivan\no ân, arılar için kendini yaktı kovan\no ân, zehir rengine boyandı ırmakta su\no ân, yıkıldı köprü; o ân kuruldu pusu\no ân, beyaz giyindim korkular ülkesinde\no ân, kuşlar uçuştu bulutların sesinde\no ân, bir yaprak gibi savruldu gökte şiir\no ân, öldü acılar fânudunda bu şâir\no ân, ihbar edildi yeraltında mağara\no ân, akkor bir yürek çivilendi duvara\no ân, durdu saatin titreyen yelkovanı\no ân, bir câzibenin kahrı deldi tavanı\no ân, elpençe divan durdum önünde suyun\no ân, yaktı içimi bir hülyâyı hümâyûn\no ân, çöktü hayalim en aydınlık çağında\no ân, bine bölündüm umudun kundağında\no ân, liman yıkıldı, köreldi denizlerim\no ân, kaybolup gitti tenhalarda izlerim\no ân, zehir damlattı ucundan yere kalem\no ân, bir tûfan gibi sardı ruhumu elem\no ân, vurdu karaya okyanusun gözleri\no ân, kavurdu beni O'nun simya sözleri\no ân, heykel misali dikilip kaldı beden\no ân, farkım kalmadı bin yıllık harabeden\no ân, toprak tutuştu gönlümün loşluğunda\no ân, güneş karardı bir göğün boşluğunda\no ân nehir boğuldu; şehir bunaldı o ân\no ân her şey dağıldı; gölgeler kaldı o ân" + }, + { + "id": 42820.0, + "title": "Ölümlü Dünya", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben yaşamak istiyorum\nGencim daha\nSöyleyecek çok şeylerim var\nİnsanlara ve Allaha\n\nBen yaşamak istiyorum\nHayata doymadım henüz\nBir gün yarıda kalmış bir film gibi\nBitecek mi ömrümüz? \n\nBen yaşamak istiyorum\nŞu ölümlü dünyada\nÖlüm güzel olsa da\n\nBen yaşamak istiyorum\nHayat dolu ellerim, kalbim, başım\nYaşamak için yaratılmışım" + }, + { + "id": 5077.0, + "title": "Koşma", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 6.0, + "poem": "Kirpiğine sürme çek, \nKına yak parmağına: \nBu yıl yaşın girecek, \nKız, gelinlik çağına. \n\nAnlatıyor duruşum, \nBen sana vurulmuşum; \nKo, düşsün gönül kuşum \nSaçlarının ağına. \n\nYaş olsam gözden akmam. \nGöz olsam gayre bakmam, \nVatanımsın, bırakmam \nEllerin kucağına!" + }, + { + "id": 37449.0, + "title": "Bardaktan Boşanırcasına", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 8.0, + "poem": "Çocuklar gibi koşmak boydan boya\nUfukları görünmeyen düzlüğü\nSoluk soluğa şimdi\nÜstümüze söken şafak\n\nBiz böyle ayakta öleceğiz besbelli\nDeniz gibi durmadan bir kıyıya çarparak\nHer zaman bir yeşili, bir moru arındırarak\nBiz böyle yaşayacağız\nSevişerek, savaşarak\nUmarak, inanarak\n\nBardaktan boşanırcasına\nBir yağmurdur bizim için yaşamak" + }, + { + "id": 6009.0, + "title": "Adak", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Sana şiirler okuyacağım, gitme\nGüneşler doğacak yalnızlığımdan\nsana bir ışık getireceğim\nBüyük aydınlığımdan\n\nSana bir dolu umut getireceğim\nKüçük ellerine sığmayacak\nSana Afrika gecelerini getireceğim\nSımsıcak\n\nSana çiçekler getireceğim\nBozulmuş güz bahçelerinden\nSana bir serinlik getireceğim\nYağmur tanelerinden\n\nSana avuç avuç yıldız getireceğim\nGüneşimden başka\nSana engin denizlerin maviliğini getireceğim\nKöpük köpük dalga dalga\n\nSana bir rüzgar getireceğim\nDağlardan, tepelerden\nGitme, sana zamanı getireceğim\nZamanın bittiği yerden" + }, + { + "id": 671052.0, + "title": "Kaide", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Kadim zamandan beri varlık kaidesi bu \nYaylalar sümbül kokar, gül nesli gülden doğar \nAşk ile yananların külüne düşerse su \nYeni aşk fidanları soğumuş külden doğar.. \n\n26.02.2007/Vakit" + }, + { + "id": 50702.0, + "title": "Gözlerini Sevdim", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Selam verdim selamımı almadı\nDüşman mı oldun gözlerini sevdiğim\nSen beni severdin ezel ezeli\nPişman m'oldun gözlerini sevdiğim? \n\nBeni Mecnun ettin deliler gibi\nFerhat şirin'deki çalılar gibi\nBiat eder idin Ali'ler gibi\nOsman m'oldun gözlerini sevdiğim? \n\nAyandır çöllere Mecnun'un hali\nEğilmiş kırılmış gözlerin dalı\nAdem'i kovduran Havva misali\nŞeytan m'oldun gözlerini sevdiğim? \n\nUçma gökyüzünde Cebrail gibi\nCan alıcı olma Azrail gibi\nMahzuni Şerif'e İsmail gibi\nKurban m'oldun gözlerini sevdiğim?" + }, + { + "id": 14959.0, + "title": "Takaza", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Güneş zaptediyor gözlerini\nKar çiçeklerine belenmiş\nBalarılarıyla\n\nDöşeğin kara kışta\nBu tahtaboşa seren\nŞaşkın şaire meheldir" + }, + { + "id": 969263.0, + "title": "Hiç Şüpheniz Olmasın", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Bizim laikçilere terk edilse şu dünya,\nNe toprakta ot biter ne gökten yağmur yağar.\nZincirlenir tüm hayat, yasaklanır her rüya,\nKaranlık koyulaşır, ne güneş ne ay doğar.\n\n11.06.2008/Vakit" + }, + { + "id": 54314.0, + "title": "Derdimi Dökersem Derin Dereye", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Derdimi söylesem derin dereye\nDoldurur dereyi düz olur gider\nIrakipler sıra dağlar arada\nKorkarım yar benden yoz olur gider\n\nPervane ateşten sakınmaz canı\nUğruna koymuşum başı bedeni\nDoldur tüfeğini hedef et beni\nYaram doksandokuz yüz olur gider\n\nVeysel der çıkayım bir yüce dağa\nAğaçlar bezenmiş yeşil yaprağa\nZaman olur tenim düşer toprağa\nKarışır toprağa toz olur gider" + }, + { + "id": 53991.0, + "title": "Bahar Ve Biz", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Yılda bir kere çıldırır ağaçlar sevincinden\nRabbim ne güzel çıldırır.\nYılda bir kere uzatır avuçlarını yaprak; \nSevincinden titreyerek.\nYılda bir kere kendini verir toprak\nYılda bir kere yarılır bahçeler hazdan\nRabbim ne güzel yarılır.\nBiz de bir kere sevinebilseydik.\nÇiçek açmış ağaçlar gibi çıldırasıya.\nKimbilir belki bir gün sulh olunca\nBiz de deliler gibi seviniriz, \nAğaçları ve baharı taklit ederiz\nRenkli bez parçalarıyla donatırız şehri\nRenkli ampuller asarız pencerelerden\nKimbilir belki bir gün sulh olunca\nBiz de çatır çatır çatlarız binbir yerimizden\nAğaçlar gibi." + }, + { + "id": 23438.0, + "title": "Sevdam ve Ben", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey SEVDAM! Nerede kucaklaştık seninle,\nNe zaman dolduk, ne zaman taştık seninle? \nBeklediğimiz sabahları görmeden\nBak... Bak işte mezara yaklaştık seninle.\n\n(Gökçekimi)" + }, + { + "id": 237147.0, + "title": "Yarınsız Büyümesin Çocuklar", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "\t\tYARINSIZ BÜYÜMESİN ÇOCUKLAR\n\n\t\tBöyle hoyrat ezdirmeyin gözleri\n\t\tAhh çiçeksiz büyümesin çoçuklar\n\t\tKanatmayın ufka giden yolları\n\t\tAhh aşksız büyümesin çoçuklar\n\n\t\tIşıl ışıl ışıldasın gözleri\n\t\tPırıl pırıl parlasın yüzleri\n\t\tDilden dile haykırsın sözleri\n\t\tAhh türküsüz büyümesin çoçuklar\n\n\t\tKaldırın bu duvarları taşları\n\t\tDimdik olsun yürekleri başları \n\t\tSofralardan eksiltmeyin aşları\n\t\tAhh ekmeksiz büyümesin çoçuklar\n\n\n\t\tBilsin artık barut ve kan kokusu\n\t\tBitsin artık savaşların korkusu\n\t\tBölünmesin anaların uykusu\n\t\tArtık yarınsız büyümesin çoçuklar\n\n\t\tGökyüzünden yağmur gibi hediye\n\t\tSevgileri yağdıralım aşk diye\n\t\tDoya doya doyuralım sevgiyle\n\t\tAhh sevdasız büyümesin çoçuklar\n\t\t\n www.ahmetselcukilkan.net" + }, + { + "id": 5189.0, + "title": "Yattığım Kaya", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Bu akşam o kadar durgun ki sular\nGömül benim gibi kedere diyor.\nİçimde maziden kalma duygular\nAğla geri gelmez günlere diyor.\n\nEy gönül, gidenden ümidini kes! \nKaçan bir hayale benziyor herkes,\nSanki kulağıma gaipten bir ses\nBuluşmalar kaldı mahşere diyor.\n\nEnginden engine koşarken rüzgar,\nBende bir yolculuk heyecanı var…\nYattığım kayaya çarpan dalgalar\nÇıkıver bir sonsuz sefere diyor." + }, + { + "id": 61523.0, + "title": "Kadın Olanın Türküsü", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 6.0, + "poem": "Git oldu can, sürgün geldi dayandı\nSürgün yine geldi dayandı\nKitapları topladım, çocukları giydirdim\nHadi de doğrulalım Dranazın karına\n\nBiz nereye düşeriz, halk fakir fıkara\nHer bahar, her yaz gurbette\nSılaya dönmesi olur velakin\nNe sılamız belli, ne gurbetimiz\nÇiğdemi Ardahan yaylalarında\nNergisi Sinop’ta\nVan’da koparmışsak sarı gülü\nPortakal kokusu Kumluca’dan gelir\nKarıştırdık sıla nere, gurbet hangisi\nBizim gibi gurbetçi görülmemiştir\n\nGit oldu can, sürgün geldi dayandı\nDiktiğin fidanlar sen olmayanda\nYel vura ırgalana, gün vura duldalana büyüyecek\nYasa şu ki ekinler yürüyecek\nBebek dillenecek, güçsüz hallanacak\nSis kalkacak İsfendiyar başından\n\nSelam olsun bizden önce geçene\nSelam olsun dosta, hasa, çile çekene\nSelam olsun dayanana, düşene\nYüreğim yürektir, bakma gözüm yaşına\n\nGit oldu can, sürgün geldi dayandı\nSorulmasın vatanımız ilimiz." + }, + { + "id": 3354.0, + "title": "Bir Memet Daha", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Topraktan mı çıktı yarı toprak bir yaratık,\nGökten mi indi yarı gök bir kartal.\nBir Memet daha var oldu o sıra,\nTepenin doruğunda kalpağı al.\n\nBir Memet olduğu besbelli,\nSaçları başakta, gözleri çiçekte.\nElleri ayakları öylesine kocaman,\nYüzü altı Memet'in yüzüne öylesine benzemekte.\n\nVardı üç adimda masalcana,\nAğzı duman tüten makineliye, dev.\nKabzeyi kavrar kavramaz bastı tetiğe\nFışkırdı namludan sonsuz bir alev.\n\nAllah Allah, şaştı bütün dağlar, bütün gök,\nŞaştı dost düşman.\nBu kimdir, bu kaçıncı Memet'tir,\nÖlülerde dirilerde dondu kan.\n\nGörsen efsane, görmesen efsane,\nDuysan efsane.\nUzak mıdır bayraktan düşen,\nYakın mıdır ne?\n\nBir parıltı bir parıltı tarihten,\nTanrıca dik.\nYurdun ulusun kutsal gücü,\nBu yedinci Memet, Memetcik." + }, + { + "id": 59831.0, + "title": "Kurtarmak Bütün Kaygıları", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "Sularsa akmak birgün birgün birgün\nBirgün dağlara çıkmak birer birer dağlara çıkmak birgün\nÇıkmak çıkmak birer birer birgün dağlara dağlara birgün\nBirgün birer dağlara\nAh nasıl dağlara birgün\nEy yorgun atlar, ey geri dönenler, sayı bilmiyen çocuklar\nEy birgün\nÇiçek açmak birgün\nDağlara dağlara birer birer dağlara\n\nOtları büyümek birgün\nBirgün köyler kentler yıkanık damlar geri dönmek birgün\nBirgün yeni dönmek\nBirgün dağlara çıkmak birer birer çıkmak çıkmak\nSu yürümek güneş bilmek\nYeniden orda otlarda orda yeniden orda orda\nBitkin birgül bulmak ve geri dönenler birgün\nEy yorgun atlar, sayı bilmiyen çocuklar\nEy bütün hazır elbiseciler ey, \nBirgün olmak, küskün keşişlerden olmamak birgün\nDağlara dağlara çıkmak sular köprüler sular birgün çıkmak\nEski kaba arabalardan inip birgün çıkmak\nDağlara dağlara dağlara başka hiç\nBirgün dağlara." + }, + { + "id": 65001.0, + "title": "Sorgu", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 6.0, + "poem": "Yaşımı sordular\n57 dedim\nSorguda\n\nDoğrusunu saklamadan\nYanıltırdım\nBu konuda\n\nKıyıcılar nerden bilsin\nBir delikanlıdır ozan\nHer zaman\n\n(Ocak 1988)" + }, + { + "id": null, + "title": "Bitme", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Bitme, bak, içtim, yürüdüm, kederlendim\nDenize girdim, üşüdüm, sana geldim.\n\nDüş bitmeden sen bitme.\nBitmeden sevgi gitme…\n\nBitme! Bak, koştum, savruldum, hep örselendim.\nCıgara ziftlendim, ille de seni sevdim.\nUzaklarda öyle çok kederlendim.\n\nGünler bitmeden bitme.\nBitmeden hasret gitme…\n\nBu yangın geceler, bu intihar.\nGidersen paramparça yüreğimde ağıtlar! \nBu dolunay gecenin göğsünü yarar.\nBenim göğsümde de sana geniş bir yer var.\n\nDüş bitmeden sen bitme.\nBitmeden sevgi gitme..." + }, + { + "id": 67262.0, + "title": "İzmir'e Tahassür", + "poet": "Kemalettin Kamu", + "rating": 7.0, + "poem": "Anne, deniz nerde, yalımız nerde? \nHani gideceğimiz İzmir'e der de\nBeni uyuturdun dizinde anne! \n\nGeçende ablam da öyle diyordu\nBu bahar İzmir'e girmezse ordu\nKanmam sözünüze sizin de anne! \n\nYeşil bir bahara büründü dağlar\nBülbüllü bahçeler, üzümlü bağlar\nKimlerin işine yarıyor anne! \n\nO bağlar nerede, bahçeler nerde? \nHer akşam güneşin battığı yerde\nGözlerim İzmir'i arıyor anne! \n\nŞimdi bir kuş olsam, kanadım olsa\nİzmir'e giden yol eğer bu yolsa\nBir başıma bile giderim anne! \n\nBir çetin bilmece sorsam Paşa'dan\nSöylemem memleket bağışlamadan\nMutlaka İzmir'i isterim anne!" + }, + { + "id": 5179.0, + "title": "Tabut", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Tahtadan yapılmış bir uzun kutu; \nBaş tarafı geniş, ayak ucu dar.\nÇakanlar bilir ki, bu boş tabutu,\nYarın kendileri dolduracaklar.\n\nHer yandan küçülen bir oda gibi,\nDuvarlar yanaşmış, tavan alçalmış.\nSanki bir taş bebek kutuda gibi,\nHayalim, içinde uzanmış kalmış.\n\nCılız vücuduma tam görünse de,\nİçim, bu dar yere sığılmaz diyor.\nGeride kalanlar hep dövünse de,\nİnsan birer birer yine giriyor.\n\nÖlenler yeniden doğarmış; gerçek! \nTabut değildir bu, bir tahta kundak.\nBu ağır hediye kime gidecek,\nÇakılır çakılmaz üstüne kapak?" + }, + { + "id": null, + "title": "Bitme", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Bitme, bak, içtim, yürüdüm, kederlendim\nDenize girdim, üşüdüm, sana geldim.\n\nDüş bitmeden sen bitme.\nBitmeden sevgi gitme…\n\nBitme! Bak, koştum, savruldum, hep örselendim.\nCıgara ziftlendim, ille de seni sevdim.\nUzaklarda öyle çok kederlendim.\n\nGünler bitmeden bitme.\nBitmeden hasret gitme…\n\nBu yangın geceler, bu intihar.\nGidersen paramparça yüreğimde ağıtlar! \nBu dolunay gecenin göğsünü yarar.\nBenim göğsümde de sana geniş bir yer var.\n\nDüş bitmeden sen bitme.\nBitmeden sevgi gitme..." + }, + { + "id": 362761.0, + "title": "Anı", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Eskilerden bir anı\nBir beyaz çığ olur\nEn yüksek tepelerden\nKatıp önüne ne varsa\nSavrula savrula düşer yüreğime\n\nVe tonlarca kar ve buz \nErir gider ruhumun ateşinde\nSonra su olur hüzün\nSevgi olur ardından\nUmut olur\nYitip gitse de birazdan" + }, + { + "id": 1482356.0, + "title": "Sen Olmadığın Zaman", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 7.0, + "poem": "Her saniye bir gaftır\nSen olmadığın zaman\nZaman büyük israftır\nSen olmadığın zaman\n\nSen olmazsan, ‘yar’ olmaz\nSen olmazsan yar olmaz\nMana yerini bulmaz\nSen olmadığın zaman\n\nYar demişim sana yar\nDeğişir mi bu karar\nBenim ne anlamım var \nSen olmadığın zaman" + }, + { + "id": 514.0, + "title": "Anayasası İnsanın", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Ustamız Eluard’ın izinden\n\nKan yasası bu insanın: \nÜzümden şarap yapacaksın\nÇakmak taşından ateş\nVe öpücüklerden insan!\nCan yasası bu insanın:\nSavaşlara yoksulluklara\nVe binbir belaya karşın\nİlle de yaşayacaksın!\nUs yasası bu insanın:\nSuyu şavka döndürüp\nDüşü gerçeğe çevirip\nDüşmanı dost kılacaksın!\nAnayasası bu insanın\nEmekleyen çocuktan\nUzayda koşana dek\nYürürlükte her zaman" + }, + { + "id": 53432.0, + "title": "Adı Kayıp", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Deniz yok olursa diyor bir çocuk\nBalık kaybolursa\nNe derim benden sonraki çocuklara\nİnsanlar kaybolurken gözaltılarda\nÇöllerde boğulan nehirler\nEy çocuk\nNasıl varır okyanuslara\n\nAdı karanfil ki suçu rengidir\nÖzgürlük dilinde bir imge\nTutsaklık dilinde bir söylencedir\nKaranlıkta bir el koparır dalından\nArtık ölüme varmış bir işkencedir\n\nOrman yok olursa diyor bir çocuk\nAğaç kaybolursa\nNe derim benden sonraki çocuklara\nİnsanlar kaybolurken gözaltılarda\nDalından koparılan tomurcuk\nEy çocuk\nNasıl meyvelenir sana ve diğer çocuklara\n\nAdı narçiçeği ki suçu patlamak\nBirdenbire güneşe haykırmak\nVe güneş diliyle kıpkızıl çoğalmak\nKaranlıkta bir el koparır dalından\nAdı kayıptır artık\nDaha meyveye bile durmadan\n\nAç gözlerini o çığlıkları çocuk\nKayıp analarının gözlerine bak\nO gözler ki karanfil kıvrımında nar çokluğu\nSevda denizlerinde oğul ve kız yokluğudur\nHer biri bir depremdir yüreklerde\nHer biri açlık içinde zulüm tokluğudur\n\nSen ki bir badem dalısın baharda\nYüzünde solgun bir yeşil akşamı\nDalıyor gözlerin bir çağın artıklarına\nKazılardan yeni çıkmış gibisin\nBakışlarında düş fosilleri\nGüneşli bir yeşili özler gibisin\n\nİnsanlar kaybedilirken ey çocuk\nİnsanlık adına\nNasıl başlar bu yeşil ve mavi yolculuk\nHangi gemi kalkar bu ülke limanlarından\nHangi mavilikler karşılar seni\nKıyılar zincir olmuş bileklerde\nDalgalar yargısız infaz\nAl kalemi eline ey çocuk\nYeşilin ve mavinin şiirini yeniden yaz" + }, + { + "id": 20772.0, + "title": "Kopardın", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir hicran çölüne bıraktın beni\nKalbine girdiğim yolu kopardın\nYaydın üzerime yalan gölgeni\nAdını andığı dili kopardın\n\nİçimden boşluğa savruldu külün\nHüznün ateşiyle yandı kakülün\nYıllardır ruhumda öten bülbülün\nHer seher konduğu dalı kopardın\n\nUzattıkça sana boş ellerimi\nBirer birer yıktın hayallerimi\nBilmem, ölü müyüm, yoksa diri mi\nSaçımdan sn siyah teli kopardın\n\nGönlümde aşkınla hergün yeşeren\nGöğü yıldız yıldız önüme seren\nO güzel, bembeyaz gülü kopardın\nAynasında yalnız seni gösteren" + }, + { + "id": 23466.0, + "title": "Kardeşim", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "\tBeni hor görme kardeşim\nSen altınsın ben tunç muyum?\nAynı vardan var olmuşuz\nSen gümüşsün ben saç mıyım?\n\nNe var ise sende bende\nAynı varlık her bedende\nYarın mezara girende\nSen toksun da ben aç mıyım?\n\nTopraktandır cümle beden\nNefsini öldür ölmeden\nBöyle emretmiş yaradan\nSen kalemsin ben uç muyum?\n\nTabiata Veysel aşık\nTopraktan olduk, kardaşık.\nAynı yolcuyuz yoldaşık\nSen yolcusun ben bac mıyım" + }, + { + "id": 3750.0, + "title": "Zülfü Kimi Ayağın Koymaz Öpem Nigârum", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 8.0, + "poem": "Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum\nYohdur anun yanında bir kılca i'tibârum\n\nİnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et\nHa böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum\n\nBildi temâm-ı âlem kim derd-mend-i ışkam\nYâ Râb henûz hâlüm bilmez mi ola yârum\n\nVaslundan ayru n'ola kanun tökelse gül gül\nMen gül-bün-i belâyem bu fasldur bahârum\n\nTasvîr eden vücûdum yazmış elümde sâğar\nRef' olmağa bu sûret yoh elde ihtiyârum\n\nDûr istemen zemânı mey neş'esin başumdan\nToprağ olanda yâ Râb dürd-i mey et gubârum\n\nRusvâlarından ol meh saymaz meni Fuzûlî\nDîvâne olmayum mı dünyâda yoh mu ârum" + }, + { + "id": 2111411.0, + "title": "Mehmetçik'e Kaside", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 9.0, + "poem": "Ey milletimin lahzada halkettiği ordu! \nBaktın ki bir bütün bir vatan elden gidiyordu, \n\nBoğdun coşarak düşmanın gayzını kanda..\nDerler ki, esaret denilen halka cihanda \n\nBir geçti mi hür boyna, asırlar kıramazmış; \nBir secde eden, bir daha baş kaldıramazmış! \n\nAncak sen o zinciri söküp kırmayı bildin; \nGökten geniş alnınla ne taptın, ne eğildin. \n\nDünya seni sehpaya çekerken gözü ba��lı; \nMağlubu o gün gördü cihan galip edalı.. \n\nBir taştı, fakat, benliğin en sonra kabından, \nSarsıldı cihan kükremiş arslan gazabından. \n\nÇarpıştın ölümlerle, boğuştun heyecanla; \nSildin kara gözlerden akan yaşları kanla! \n\nMemnun kapanır gözlerim ölsem de vatanda; \nMadem ki cihan neş'eli, madem ki bu anda \n\nSeyretmede bir kafile Türk ordularından, \nŞarkın ebedi fecrini İzmir sularından!" + }, + { + "id": 14589.0, + "title": "Bulvar İti", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "ne zaman sevmek desem bir tedirgin bulvar iti gecede\nbiraz müzik biraz içki ve çok çok resim\nkim sarmalar bu bebeği\nkimler taşır bu ölüyü belirsizliğe\nnerelerde kalır gözüm/nerelerden döner sesim\nbu ne biçiim hayvan ki bu/beslenir acılardan\ntohum atar kuşaklara kan göllerinde\nbu ne biçim oyun ki bu/gizlenir gölgesine gerçeğin\nmutluluklar aranır ateş çemberlerinde\n\nbir umarsız bulvar iti vitrin ışıklarında\nanladım ki birdenbire/kopmuşum toprağımdan\nkopmuşum masallara süt emziren akşamlarımdan\nköklerim orda sızlar/yapraklarım bulvarda\nresim diye duvarlarda müzik diye ıslıklarda\no çıldırtan deniz orda/balıklar tablalarda\nözlemek orda kalmış özlemi sevmek burda\nferhat'sa mendil açmış dileniyor güvenparkta\n\ntaradım bütün sözlükleri aşka yer yoktu\nbir kaygulu bulvar iti karanlık çıkmazlarda\nkoşuyordu masallarda/koşuyordu imgelerde\nbaşka yer yoktu\nbaşımdaki ağrı sendin sesimdeki kuşku sen\nne düşünsem dört boyuttu ne ağrısam dört boyut\nkopmak belki bir ülkeydi tutkular eski zindan\nheerkes kendi bukağısının tutkulu demircisi\n\nbu evleri bizmi yaptık bu yolları bizmi çizdik\nölümlerden bizmi kaçtık bizmi düştük ölümlere\nsenleştirip giriyorum koynuna gecelerin\nsenleştirip açıyorum gözlerimi sabaha\nbir şey eksik biliyorum bir şey artık sen değil\nşafak diye söken sendin sendin gülen penceremde\nçayımdaki bahçe sendin içkimdeki bulut sen\niçimdeki kuş sürüsü çabamdaki arılardınnere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun\nsen sahi niçin yoktun\n\nsenleştirip biniyordum külüstür taşıtlara\nsenleştirip okşuyordum osmanlı sokakları\nkan bulaşmış caddeleri ölülerli alanları\ntepelenmiş çiçekleri kanatılmış mavileri\nsenleştirip seviyordum bütün çirkinlikleri\ntelefonlar sensin diye koşturuyordum\nkanıyordum\nsensin diye karanlık çağrılara\nsusuyordum senleştirip kahpelikleri\nnere gitseem karşımdaydın ama sen yoktun\nsen sahi niçin yoktun\n\nduruyordum seni sanıp yangın çığlıklarına\nyaşaamak belki buydu belki de öbür yüzü\nunutmaktı belki güzel aramaktı belki sevmek\nbelkideki varsıllıktı kesindeeki yoksulluktu\nyitirmek buydu belki yakalamak belki bu\nbu kafesi biz süsledik biz aldandık bu süslere\niçimdeki sızı sendin yüzümdeki merak sen\ngitmelerden beklediğim kalmalardan korktuğum\nnere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun\nsen sahi niçin yoktun\n\nikibulvar itiyiz biz reklere dolaşmışız\nağzımızda ölüm tadı tüylerimiz kanlı çamur\nikimiz iki yandan bir koca yanlızlığı\nbir amansız şaşkınlığı ikimiz iki yandan\ndolaştırıp duruyoruz eski zamanlar gibi\nmüzelik bir inanmanın ören kapılarında\n\nanlamamak elde değil anlamaksa soykırım\nuçup uçup düşmek kalır inanmaklardan\nkelebekler konuyor yaşlı salyongozlara\nölülerin gölgesinde diriler güneşleniyor\nyakın artık gemileri köprüleri atın artık\nkim ne derse desin vazgeçin onarımdan\n\nne seçilen renklerdeyiz ne gidilen yerlerde\ndanışıklı gözyaşları yapmacık mutluluklar\nsoykırımsaal bir çoğalma solucanımsı bir eşleme\nbir yanımız doğum evi bir yanımız hiroşima\niki bulvar itiyiz biz koşulların kölesiyiz\nzincir sesi duydukça sızlar bileklerimiz\n\nbir kenti tanır gibi tanıdım seni ancak\neetine değdi etim/otuzaltı onda yedi/çok değil\nelini buldu elim/otuzaltı onda yedi/çok değil\nöptüm seni/otuzaltı onda yedi/dudaklarından\nbir kenti yaşar gibi yaşadım seni ancak \nyaşamadım kendimi\n\nellerin ellerimdeydi ellerin yoktu\ngözlerin gözlerimdeydi gözlerin yoktu\niki portre gibi yanyanaydık albümde\nuykunda sevmiştin haberin yoktu\nbir kaçağı tanır ggibi tanıdım seni ancak \ntanımadım kendimi\n\nşarkılarda buldum seni yitirdim\nyılgılarda buldum seni yitirdim\nresimler bir türlü konuşmuyordu\nfotoğraflar kaçıyordu ben yaklaştıkça\nbir yalanı anlar ggibi anladım seni ancak\nanlamadım kendimi\n\nevin de mi yoktu senin sokağındamı\nadresini silip silip yazıyorlardı\ndüşlerin türkçe miydi hotantoca mı\nçincee mi arıyordun eskimoca mı\nherkesste mi arıyordun ne arıyordun\nneden öyle gülüp gülüp yaşlanıyordun\nbir yüzünü buluyordum öbün yüzün yok\nbirçizgini buluyordum öbür çizgin yok\nolgörüp gelmiyordu adın fırçama\ndüş müydün düşüncemi anlamıyordum\nuzattıkça ellerimi dağılıp gidiyordun\nkendimden korkuyordum yoksa yokmuydum\n\nbinlerce göz binlerce yüz binlerce biçim\naradığım yerde yoktun sormadığım yerde var\netimdeki acı sendin kanımdaki kuşku sen\nnere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun\nsen sahi niçin yoktun\n\nSEN\nSAHİ\nNİÇİN\nYOKTUN?" + }, + { + "id": 1788743.0, + "title": "Hz. Muhammed'e Şiir", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 8.0, + "poem": "Aziz ruhlar sallamış beşiğini \nVeda edip çocuk tazeliğiyle bulutlara \nRaks eder gibi iner mermer kayalara \nHaykırır sevincini semalara \n\nSevinç sevinç berrak \nVe yıldız yıldız parlak \nBir dağ pınarı \nÜstünde beyaz bulutların \nVe kuytusunda bir yeşil yamacın \n\nDağ geçitlerinde \nÖnüne katar renk renk çakılları \nVe bağrına basar kardeş pınarları \nÇiçeklenir ayak bastığı yerler \nVe nefesiyle yeşerir çimenler \n\nYoldaşı olur şimdi ırmaklar \nOvaları doldurur gümüş ışıklar \nBir ses yükselir pınarlardan \n'Kardeş ayırma bizi koynundan, \n\nBekliyor Yaratan. \nYoksa bizi çölün kumları yutacak \nGüneş kanımızı kurutacak \n\nKardeş, \nDağın ırmaklarını, ovanın ırmaklarını \nHepimizi alıp koynuna \nEriştir bizi yüce Rabbına \nEzelî Derya'nın yanına.' \n\nPeki, der, dağ pınarı \nKendinde toplar bütün pınarları \nVe haşmetle kabarır göğsü, kolları \n\nÜlkeler açılır uğradığı yerlerde \nYeni şehirler doğar ayaklarının altında... \nKulelerin alev zirvelerini \nVe haşmetli mermer saraylarını \nBırakıp arkasında \n\nYürür mukadder yolunda \nDalgalanır başının üstünde binlerce bayrak \nİhtişamının şahitleri \nEvlatlarını Rabbine ulaştırarak \nKarışır İlahî ummana coşarak!" + }, + { + "id": 236748.0, + "title": "Adı Gül'dü", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Adı Gül'dü\n\t\tGülleri severdi en çok\n\t\tGüldü mü güller açardı gül yüzünde\n\t\tGüllerle bölüşürdü yalnızlığını\n\t\tHep gül beklerdi sevdiğinden\n\t\tBir de 'gül mevsimini' takvimlerden\n\t\tBir gül kokusuna\n\t\tBir de 'gül reçeline' dayanamazdı\n\t\tHep güller kurutmuştu \n\t\tHayatının en hazin sayfalarında\n\t\tHep gülerek büyütmüştü sevdasını\n\t\tVe her sabah\n\t\tBir gül gibi bırakırdı tebessümünü sofraya\n\t\tTıpkı sımsıcak bir ekmek gibi\n\t\tAhşap bir evin avlusunda\n\t\tMis kokulu gülleri derlerdi\n\t\tVe bütün sırlarını sadece güllere söylerdi\n\t\tNe zaman bir haksızlık görse\n\t\tKanayan bir gül gibi\n\t\tAhh bu dünyada\n\t\tGülü gülle tartsalar derdi\n\t\t\n\t\tNe okur ne yazardı\n\t\tAğlasa gülleri sular\n\t\tGülse gülleri okşardı\n\t\t Ama ne zaman içli bir şarkı duysa\n\t\tGüllere bakar uzun uzun dalardı\n\n\t\tİşte öyle bir çiçekti\n\t\tŞiirimin ucunda gülden bir kalemdi\n\t\tİşte o kadın\n\t\tBenim annemdi.\n\t\t\n\t\tBir bilseniz\n\t\tNe güller yeşertti hayatın dikenlerinden\n\t\tDökerek gözyaşını \n\t\tVe şimdi \n\t\tO güller süslüyor onun mezar taşını..." + }, + { + "id": 2374.0, + "title": "Türkiyat Vapuru", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Yanasmadan once dagildi iskeleye\nOnce karinesi, sonra sintinesi\nDerken alt-vasat-ve ust guvertesi\nBas ust-vasat-alt\nArdindan kic ust-vasat-alt yolculari\nDagildilar bir mechul semte\nKirlangiclarleyin ellerinde filileri, cantalari\nKimisi dargin eski cifteciler\nDagildilar kirlangiclarleyin bir mechule\nDeniz su dokuyor arkalarindan\nHaydan gelip huya giden cumlelere\nKaptan kosku yuzuyor dalgalarin ustunde\nSakuli bir bok gibi\nKaptani tayfasiyla" + }, + { + "id": 50293.0, + "title": "Yasak", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Özgürlüğün geldiği gün; \nO gün ölmek yasak..." + }, + { + "id": 50434.0, + "title": "Can Eriği", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir kelime buldum çın çın öter; \nAdı candır. \nBir erik kopardım can dalından; \nİçi can dolu, \nAdı can, yaprağı can, lezzeti candır. \nBir gölge düştü önüme dedi ki: \nBir yüküm var benden ağır \nBir yüküm var beni taşır \nAdı candır. \n\nToprak dedi ki: \nCan Allahın yongasıdır \nFakat ben bir deri bir kemik kaldım. \nBir de misafirim var adı candır. \n\nIşık dedi ki: \nRenklerden, kokulardan, \nSeslerden önce koşup geldim \nİnsanoğluna nur topu gibi \nBir müjde getirdim, \nAdı candır." + }, + { + "id": 1233.0, + "title": "Kadınlar Sonbahar", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Kadınlar sonbahar yapraklarını dökmeye başlar\nTitrek dudaklarında sarışın bir keder\nNabız kaybolur kan susar dolaşım yavaşlar\nSisli bir nebuloz gökte yazılmamış şiirler\n\nDargın sevgililer yalnızlıklarına uzaklaşıyor\n\nAnlaşılmaz çoçukluğun ortaokullarından ders zilleri\nKilitli defterlerde kurutulmuş menekşeler\nTehlikeli yolculukların kanat çırpan mendilleri\nSazdan saza azalan hicranlı köçekçeler\n\nDünkü delikanlıları yaşlılığa taşıyor\n\nEylül şehirleri yağmurlu gürültülerle alır yerlerini\nDeniz kahvelerinde son kadehlerde bulutlar birikir\nIlık bir aydınlıkla yıkayıp yorgun ellerini\nGörgülü ihtiyarlar bir bir ortalıktan çekilir\n\nYaşlandıkça insan dünya başkalaşıyor." + }, + { + "id": null, + "title": "Batman Garı", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Döndüm lê gûle batman’a vardım.\nBatman’dan diyarbekir’e bir bilet aldım.\nKara tren bozuldu silvan düzünde.\nO yalan yollarda hasretle kaldım…\n\nBatman garında altı donuk yüz... Çığlık ve hınç böyle topraklar boyu; gökyüzünde turnalar ve gri... Ay ışığı geceyi ayartacak birazdan. Batman garında altı donuk yüz...\n\nBirinci yolcu soluksuz; sanki ayazlarda yaralı bir geyik göğsü. İkincisi sevdalı: ‘Sen beni bir kez olsun sevmedin/Habar saldım gecelerde gelmedin,’ gibi kahır yüz. Üçüncüsü bir kadın:De ki şakağında dolunay Dicle’nin.Dör- düncüsü tekmil temsili bakış, sanki kurşunlanmış bir türkü Tendürek dağla- rında.Beşincisi kandırılmış çocuklar gibi; yükü yatağı, kasketinde ter. Altın-cısı ben; dağlı yaralar, yaralı dağlar gibi..\n\nBatman treni bir feryat gibi gardan çıkıyor.Terli akşam alacası trene vuruyor, tren yollara... Ay öksüz bir geceden geçiyor ve biz, öksüz bir gecede ayın altından geçiyoruz...Gecenin terli göğsünde bir deli türkü: “Ahmedê lê vayêê / Hesênê lê vayêê! ”Bu türkü... Bu ne türkü? Türkü değil, çığlık bu; göğünden koparılmış gibi mavinin...O mavi? Ulan o bizim mavi! Mavide eşkıyalar da yitirmişler tüfeklerini...\n\nBoş vagonlar yollara düşmüş batman düzünde. Gecenin göğsünde bir deli türkü... İşte Gevaş, uzaklarda yarasıyla susuyor, geride şark çıbanıyla Batman’ın göğsü, Silvan düzünde ateşler yanıyor... Bir ihtiyar: “Biz ne doğ- muşuk ki” diyor: “Ne ölek kardaş! ”Batman treninde altı donuk yüz...Çığlık-\nlar oturmuş gözlerinde büyüyor…\n\nO saat Sirkeci’de martılar, aç çocukları o uzak suların. O saat Beyoğlu hınca hınç, Kızılay sersem! O saat nasılsın Yalova feribotu, Buca dolmuşu, Üs- küdar iskelesi? O saat Bodrum kalesi daha sperm kokuyor... Çingene çadırların- da çengi çalıyor... O saat Köln’de bir mülteci sessizce hıçkırıyor...O saat gece- de son orospu bir türkü tutturmuş rüzgâra kaşı... Bir adam Adana’nın bulvarın- da kusuyor... O saat Artvin’de bir öğretmen gecikmiş düşlerini dövüyor… \n\nO saat tarihin alnında ter, insanlık vahşetin gözlerine baka baka susuyor...O saat gecede bir kahpe kurşun, Diyarbakır’ın göğsünde bir adam düşüyor! \n\n “Boşuna çırpınma gökyüzü: Yurdum kadar ağlayamazsın…”" + }, + { + "id": 54999.0, + "title": "Saçlarının Kardeş Kokusu / Gözlerinin Birinde Kamera Varmış", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Söylemiştim sana, aşk benim kurtuluşum, soluğum, özgürlüğümdür, diye. Bu sıradan, bu bayağı hayattan, bu günlük, bu insanı haysiyetsiz bırakan korku ve kaygılardan, hesaplardan, kendimi korumak için girdiğim rollerden, baskılardan, aşkımla çıkabilirim ancak; aşk benim için ya hep ya hiçtir, diye. \nÇünkü ben sizler gibi olamadım bir türlü.\n\nSizler çok “duygusalsınız! ” Hormonlarınızın size her mevsim oynadığı küçük oyunlara kapılıp âşık olduğunuza inanıyor ve hemen kapılıp gidiyorsunuz; ya da sizler aşk diye birbirinizi kulllanarak hayatın sizde açtığı yaraları iyileştiriyor, yıpranmış benliklerinizi onarıyorsunuz. Sonra da geçip giden yazların ardından ve güçlenmiş egolarınızla hesaplı ve korunaklı ilişkilerinize geri dönüyorsunuz. Beraberliklerinizin ya da aşk sandıklarınızın ardında hep bir dönüş kapınız açık sizin. Sizler mevsimlik aşklarınızdan geriye olduğunuz gibi geri dönersiniz. Bense çıktığım yolculuktan sakatlanmış olarak dönerim! Hiçliğe... ve bir kez daha ölmüş olarak. Tıpkı seninle yaşadıklarımdan sonra hissettiğim gibi... Söylemiştim, sana duyduğum aşk, içimde derin ve ölümüne bir kök saldı diye. Sense benimleyken hayatın sende açtığı yaraları iyileştirmiş, yıpranmış benliğini onarmış, kırgınlıklarını, korkularını, zaaflarını bana yüklemiş, sana güven veren, korunaklı ilişkine geri dönmüştün. O kötü enerjini geçirdiğin sahipsiz bir toprak olmuştum sana...\n\nOnu sevdiğimi anladım, ona dönmeliyim, demiştin. Şimdi benim kanımla yeniden güçleniyor ilişkiniz. Şimdi ona okuduğun, ama benim sana yazdığım aşk şiirleriyle, öyküler ve yenidendoğuş efsaneleriyle besleniyor yakınlığınız. Şimdi ilişkinize benim çaresizliğim, itilmişliğim heyecan katıyor. Benden sevgini esirgeyerek, beni ölümün kucağına bırakarak ona döndün. Ne farkı var öyleyse beraberliklerinizin, ilişkilerinizin bu aşağılık, bu adaletsiz, bu esaret dolu hayattan? İlişkiniz benim safdışı edilmemle taçlanıyor şimdi... Safdışı etmek! .. Bu hayatı ne güzel özetliyor! ..\n\nBilmeni isterim, sandığın gibi sadece kadınlar aşkla seviştikleri erkeklere bağlanmaz, kimi erkekler de aşkla seviştikleri kadınlara bağlanırlar. Savruk yılların soldurduğu bedenimin şimdi sana umutsuzca bağlandığı gibi...\n\nUzun süre sana âşık olmamak için direndim. Sonra bu direnmeye daha fazla dayanamayacağımı anlayınca açtım kapılarımı. Ve kendimi hiç korumadan yaşamaya başladım seninle. Çünkü buydu benim için aşkın doğası. Kimse kendini korumaz. Ya hep ya hiçtir aşk. Ve aşkta yarın yoktur. Birlikte yolculuğa başlanır: İçerilere, kalplere, çocukluğa. Şefkatin ve sevginin esirgendiği günlere. Sonra o sevinçli ıstıraba... Bense sana inanmış, kalplerimize bu yolculuğu yaparken seni yanımda sanmıştım. Oysa sen benimle bu yolculuğa çıkarken ardında hep açık bir kapı bırakmıştın; kaybolmamak ve çok acı çekmemek için ve sonra güvenli, korunaklı ilişkine geri dönebilmek için. Oysa sevgili, böylesi yolculuklara çıkarken geriye bakılmaz, tereddütlere düşülmez... Yitirmeyi ve çok acı çekmeyi göze almadan kimse kurtulamaz bu adaletsiz hayattan, bu sefil esaretten... Kimse gerçekten âşık olamaz.\n\nBen yitirmeyi ve çok acı çekmeyi göze aldığım bu yolculukta, bu inancımın coşkusunu yeniden yaşamak için her defasında gözlerine bakmıştım. Yazık, görememişim, gözlerinin birinde kamera varmış! ..\n\nŞimdi sen hiçliğe bıraktın beni. Ben bu hiçliğin içinden çıkıp çok güç de olsa varlığımı, yani özgürlüğü yeniden bulabilirim. Ya sen sevgili, gözünden hiç çıkarmadığın o kamerayla ve çok acı çekmekten ve yitirmekten hep korkarak yaşarsan nasıl kurtulacaksın bu esaretten, bu adaletsiz dünyadan? .." + }, + { + "id": 9715.0, + "title": "Her Nasılsa Yalnızsın", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Her nasılsa yalnızsın\nBir giz gibi deliyor yüreğini\ncansıkıntılarının burgusu\nve hep bir şeyler eksik gibi\nbir şeyler bekler gibisin\n\nYeni bozgunlar\nyeni yenilgiler peşindesin\nBir bozkır kuraklığına dönmüş için\nOysa yalnız bir öpüştür\ngurbeti türkülere dönüştüren\n\nÇoktandır su vermedin\nçiçeklere ve yüreğinin çeliğine\nZaman terkisine almış da öpücükleri\nkoşuyor sessizliğin ve yalnızlığın \niyotlu kıyılarına\n\nBir yol ayrımı ki yanlışla doğru\nhüzünlerle sevinçler kolkola\nSen ki ey kalbim\nyanlışları ve hüzünleri taşıdın\nbunca zaman\n\nTaşıyamaz yüreğinin batık sandalı\nbu yalnızlığı,bu can sıkıntılarını\nYaşam gelincikler gibi beklerken seni\ngecenin kapısını çalma\ney kalbim" + }, + { + "id": 1375.0, + "title": "Nasıl Bir Sevdaysa...", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "ay çok mu gecikti neredeyse çıkar\nsen yanlızlığıma varır varmaz\naz sonra yağmuru durduracaklar\nrüzgarı değiştirdim\n ustura ağzı poyraz\n\nyok canım yıldızları unutmadık\nmutlaka yerlerinde bulunacaklar\nkenarı yaldızlı mavi bir karanlık\nsütlü çıplaklığını örtecek kadar\n\nsenin için olduğu asla bilinmeyecek\nyapraklarını birden dökecek dutlar\nşafak sökerken sekiz on kadar şimşek\nbalkonda işlemeli müstesna bulutlar\n\nayak bastığın an şehir de değişebilir\nyoksa Moskova mı\n belki berlin belki dakar\nbelki 30'lardan mehtap yorgunu izmir\nkörfez'de şerefine donatılmış vapurlar\n\nnerede ne zaman kaç kere yasadık\nnasıl bir sevdaysa eskitememiş yıllar\nbitirdiğimiz herşeye yeniden başladık\ndudaklarımızda birbirimizden mısralar" + }, + { + "id": 43042.0, + "title": "Önemli Olan Burada Kimin Yaşadığı Değil", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "Önemli olan burada kimin yaşadığı değil\nkimin öldüğü\nne zaman öldüğü değil\nnasıl öldüğü\nbüyük insanların tanınmışları değil\nadı sanı duyulmadan ölenleri önemli\nülkelerin tarihleri değil\ninsanların yaşamları önemli\nmasallar düşlerdir\nyalanlar değil\nve insanlar değiştikçe\ngerçeklerde değişir\nve gerçekler durağanlaştığında\nişte o zaman insanlar ölecekler\nve\nböcek, ateş\nve seller\ngerçek olacaklar...." + }, + { + "id": 104406.0, + "title": "Gökyüzünde Tüten Olsam", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Gökyüzünde tüten olsam\nYeryüzünde biten olsam\nAl benekli keten olsam\nYâr boynuna sarsa beni\n\nYâr kolunda burma olsam\nYedikleri hurma olsam\nAlçım alçım sürme olsam\nYâr kaşına sürse beni\n\nKarac'oğlan uşak olsam\nYâr belinde kuşak olsam\nBir atlastan döşek olsam\nYâr altına serse beni" + }, + { + "id": 41974.0, + "title": "Denize Kavuşan Nehir", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Sen üzerinde nice şafakların söktüğü\nSevgi denizlerime akan büyük nehir\nSen biraz ışık, biraz tılsım, biraz büyü\nSen yıllardır yazıp bitiremediğim şiir\n\nDurmadan bir gül açar ellerinde pembe\nSen nefes alışı en bakir güzelliğin\nGözlerin midir parlayan gökyüzünde\nBir güneş doğarcasına geceleyin\n\nNe zaman seni düşünsem yaşamak güzel\nBir bahar bahçesi olur güz bahçeleri\nEn karanlıklarda bile uzanır bir el\nKendiliğinden açar sabaha perdeleri\n\nSen varsan dallarda kuşlar memnun\nTüm çiçeklerin rengi değişik, kokusu başka\nÖylesine gerçek ki var olduğun\nÇarpar güzelliğin kıyılarıma dalga dalga\n\nTutsam ellerini içim ürperir hazdan\nBaşım döner gözlerin gözlerime değse\nKalan tek hatıradır gülüşün bir yazdan\nYokluğun da odur senin ölmek neyse\n\nSen bastığın yerde çiçeklerin büyüdüğü\nHer zaman en güzel, her yerde eşsiz\nSen yaprak, sen köpük, sen kuş tüyü\nSen sevgi nehirlerimin aktığı büyük deniz" + }, + { + "id": 58776.0, + "title": "Arife Tarif", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Öyle bi aş olsun ki derim...\n\n'Biraz taş biraz hayvan biraz düş'\nVe göğe aşırdığım kuş\nDenizin mor bostanından\nSüngerim al soğanım\nSoluğumdan açan lale\nMutluluğa geleceğe\n\nYeter ki bir döşün olsun kocaman\nBu aş ve bu vurgun seksen kulakta yenir\nVe sıkarsa tabiy toplumsal petkan\n\nÖyle bir Aşk olsun ki derim..." + }, + { + "id": 25407.0, + "title": "Çektirirler Çekiyoruz", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne çekersek deliden-kaçıktan çekeriz.\nVe bir de yarımdan buçuktan çekeriz.\nBeri tarafta gözü gönlü kapalıdan\nÖte tarafta eti açıktan çekeriz." + }, + { + "id": null, + "title": "İkinin Şiiri", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Bugün iki kez yağdı yağmur; \niki kez eskidim sanki.\n\nİki ömrü kol kola yaşadım ben; \nbiri nergis bahçesi, diğeri mahşer yeri.\n\nHep iki şömine yandı yüreğimde; \nbirinde ateşti, diğerinde kül.\n\nVe iki kez âşık oldum; \nbundandır iki kez ölmüşlüğüm.\n\nSonra bir serüvende ikiye böldüm ömrümü; \nşimdi sömestrdeyim.\n\nİlk iki kitabımdan sonra sıtmaya tutuldu coşkum; \ndaha depremlerleyim.\n\nVe iki kere iki,\nkitabımda benim,\n\nya çok eder\nya sıfır..." + }, + { + "id": 1006570.0, + "title": "İskelet", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 6.0, + "poem": "Sen, ey tarih-i millet, ey şehâdetnâme-i ecdâd,\nHaber ver böyle günlerde, ederdin kimden istimdâd? \n\nUyan bir kerre bak mülke sen ey pürşân olan mazi,\nYıkıldı üstüne halin şu kanlı kirli enkazı.\n\nŞu binlerce zinâ-zâde vatan bâziçe olmuştur.\nOcak’ lardan esâs-ı devlete kundak konulmuştur.\n\nSunuldu millete zehrâb-ı şer câm-ı cehâletle,\nYed-i İblis’i bûs etti eşekler hüsn-i niyyetle.\n\nMületevvestir bugün cümle devair siyn-ü zilletle,\nYazılmıştır vukûat-ı ahire hun-ı milletle.\n\nNezâretler, irâdetler verildi usta Cavid’ e.\nO demde başladı aylıkları ehlince tezyîde.\n\nUyup her dâire kanuna çevrildi fırıldıklar,\nUsûl-i darbı tuttu Meclis-i Milli’ de yardaklar.\n\nÇıkıp kürsi-i istikrâza keşkûl dest-i devlette,\nBeyân-ı nutkeden bir cenfedâdır râh-ı millete.\n\nDavul boynunda halkın, parsayı bir kaç şakıy toplar,\nKi onlar da Cemâl, Enver ile Tal’ât gibi hoplar.\n\nKaçarlar, dîdeden olmak nihân onlarca bir şey mi? \nVatan uğrunda tebdil-i mekân onlarca bir şey mi? \n\nSadedden çıktım amma hâtıra bir fıkra gelmiştir,\nEğer tasdi’ edersem de geçilmez, çünkü pek nâdir.\n\nVar imiş çingenede bir ayı, bir de maymun,\nOynatır bunları gündüz üçü birden memnun.\n\nOlarak avdet ederler ahıra her akşam,\nGel, yoğurtsuz durmazmış, acıkırmış bu ağam.\n\nYolda bir kâse yoğurdu alarak saklarmış,\nO çıkınca dışarı maymun onu haklarmış.\n\nHer ne artarsa dibinde ayının çehresine,\nSürerek hem çekilirmiş köşede hücresine.\n\nKahveden vakti gelince çıkarak çingâne,\nUzanırmış, ahıra doğru, yoğurtla nâne.\n\nBir bakarmış ki içinde çanağın yeller eser,\nBu işi hangisinin yaptığını aklı keser; \n\nÖyle yâ işte na maymun, yatıyor başta yular,\nAğzını burnunu durmaz öteki vîra yalar.\n\nYapışırmış sobaya çingene işte o zaman,\nDayağı yer ayı maymun köşede hande-kûnân.\n\nŞu bir fıkra, fakat insan için şayân-ı ibrettir,\nGülüp de geçme, tetkik et, tamamen bir hakiykattir.\n\nAdem – abâd-ı mâziden gelir bir nevha-i efsüs,\nSımâh-ı millete çarpar, duyan kim? Mevce-i kâbûs.\n\nBu halkın ruhunu, iz’anını bo��muş cehâletle,\nÇakal doğmuştur aslandan beşer şeklinde bir kitle.\n\nKanında kalmamış, ecdâdının aşâr-ı vicdânı,\nTakılmış boynuna lavk-ı esâret, işte bürhanı.\n\nBerât-ı acz-ü zillet cephesinde hilkaten mestûr,\nNecât-û fevz-ü hürriyyet, zafer indinde hep menfûr.\n\nTereddüd gözlerinde bi kararîye işârettir,\nSözünden tab’-bî rengi nükûle bir alâmettir.\n\nKoşar ser-der hevâ her bir leîmin mâverâsından,\nNedir maksad sorulsa bî haberdir mâcerâsından.\n\nEdâninin elinde şerre âlet, hakk-ı mazlûma,\nOcak’larda tüner her dem müşâbih bûm-ı meş’ûma.\n\nDilinde metu-i fetvâ-yı cinâyet vird-i dâimdir,\nZulümle kan akıtmak sanki dinî bir merâsimdir.\n\nBelâ-yı kahr-u istibdada teşne şu’lesiz gözler,\nO kâbûs-ı girânı vuslat-ı canân gibi özler.\n\nOcak’da and içirmişler bu hun- lisan-ı ma’lüme,\nHep onlar âşinâ Merkez’ deki esrâr-ı mektûme.\n\nBiçer elbette kendi ektiğin herkes bu âlemde,\nBekaa yok sûr-ı şâdîde ve nâşâdî-i mâtemde.\n\nFakat kaanun-ı hikmette budur şer nâme-i defter; \nFazîlet muhyi-i şâdî, cehâlet mâteme müncer.\n\nEsâs-ı pâydâri-i vatan, devlet adâlettir,\nMaarif- ilm-ü fen, san’at, birer bâb-ı sa’adettir.\n\nBelâ-yı cû’ ile endîşe-i ferdâ sokaklardan,\nTemessül eylemiş, şekl-i ahâlide geçer her an.\n\nBütün gün milleti ta’kib eder bir div-i nevmîdî,\nGirer sakf-u cidârından büyûtun tayf-ı tehdidi.\n\nEmeller tîşe-i gamla kazılmış hufrede medfün,\nGönül küskün, kararmış dîdeler, erbâb-ı hak mescûn.\n\nAçılmış dest-i eytâm-u erâmil arş-ı Rahman’a,\nKapanmış perde-i bu zulmistan-ı hüsrâna.\n\nŞikâyet var, mehâkim yok; maraz çoktur, devâ mefkûd,\nBelâ çok, def’ eden yoktur, yanar belde, sular mesdûd.\n\nGiden gelmezse serhadde gelen de dönmez elbette,\nFirâr etmişse askerden karar eyler şakavette,\n\nSadakat, hüsn-i hizmet hep mükâfata mukabildir.\nGüler yüz, iltifât, ihsan-u eltâfa muadildir.\n\n“Görüp ahk3am-ı asrı münhârif sıdk-u selâmetten\n Çekildim izzet-ü ikbâl ile bâb-ı hükûmetten.”\n\nDeyen şu Dâhî-i â’zam, rehâ peymâ-yı millettir.\nAçıp tarihi kabristanda say emsâlini bir bir:\n\nDayak, zindan, nefiy, gurbet, mezâlim, katl-u istibdâd.\nHakiykat ehline tatbiyk olunmak bizdedir mu’tad\n\nEvet üç beş deni meydân-ı idlâle atılmıştır.\nHemen beş on beyinsiz bu eracîfe takılmıştır.\n\nCehâlet perde-pûş-i nazra-i idrâk-ü isti’dad.\nRezilet, sâlib-i şerm-ü hacâlet herçibâdabâd.\n\nÂtaletten uyuşmuş mâr-i sermâ-dideye benzer,\nHazîz-i meskenetten sem saçar bu mel’anet göster.\n\nİnanmaz ilme, takdire, kulak asmaz tedâbire,\nPes-ü belâsını görmek gelir güç çünkü hınzîre.\n\nŞu on yıllık idâre sarstı mülkü taâ esâsından.\nAnasır da vilâyetler gibi ayrılmada her an.\n\nAçıldı saf-be saf harb-ü sefer hâriçte, dâhilde,\nKuruldu heymeler merkezde, serhadde, menâzilde\n\nVatan evlâdı önce başlandı mahv-u i’dâma,\nBüründü serteser her yer sehâb-ı zulm-ü âlâma.\n\nZuhûra yüz tutunca bizdeki asâr-ı izmihlâl,\nGörüldü başlarında hepsinin sevdâ-yı istiklâl\n\nCehâletten serîr-i hâkimiyyet çöktü alçaldı\nHulâsa mülk-ü milletten kuru bir iskelet kaldı.\n\nEskişehir, 5/2/1335\n\n ŞÜPHE\n\nŞüphemin dalgaları her dini boğdu, aştı,\nGönlümün yolları gittikçe karanlıklaştı.\n\nBir teselli veremez bilgi denen şu kötürüm,\nHele imân ise, o köhne yular, mahz-ı cürüm.\n\nSû-i kasd eylemiyen aklına iyman edemez,\nTakılıp bir masalın ardına mantık gidemez.\n\nİşte su nâmütenahi denilen varlıklar,\nSevdiğim fâhişenin bir piçi dersem ne çıkar? \n\nKâinatı doğuran kahbe bilir iç yüzünü,\nÖnü zulmet, sonu zulmet, nideyim gündüzünü? \n\nSen takıl da peşine bir sürü ehl-i tarabın,\nKorkmadan gir kanına hikmetin, aşkın şarabın! \n\nBeyoğlu, 1938" + }, + { + "id": 45195.0, + "title": "Ayrılık Şarkısı", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Gidince, gülün rengi sarardı gözlerimde\nMutluluk dolu dünyam karardı gözlerimde\n\nGözyaşların yağmurdu, ıslatırdı içimi\nO yemyeşil gözlerin bahardı gözlerimde\n\nYıldız gibi parladı gönlümde gülüşlerin\nDuruşun güneşimdi, yanardı gözlerimde\n\nDudaklarım ismini hecelerdi derinden\nBakışlarım hep seni arardı gözlerimde\n\nGidince, gülün rengi sarardı gözlerimde\nMutluluk dolu dünyam karardı gözlerimde" + }, + { + "id": 17866.0, + "title": "Saçlar", + "poet": "Charles Baudelaire", + "rating": 5.0, + "poem": "Ey dalga dalga omza kadar uzanan yele! \nEy bukleler! İhmalle yüklü güzel kokular! \nBu akşam loş odamı bu saçlarda uyuyan\nHatıralarla -Ne haz! Ne gaşy! -doldurmak için\nOnları havada bir mendil gibi sallasam! \n\nGevşeklik veren Asya ve yakıcı Afrika,\nBütün bir uzak alem,kayıp,nerdeyse ölmüş,\nEy kokular ormanı, yaşar derinliğinde! \nMüzik üstünde başka ruhlar yüzdüğü gibi\nBenim ruhum da yüzer senin kokun üstünde.\n\nGideceğim öz dolu ağacın ve insanın\nİklim sıcaklığıyla baygın yattığı yere; \nBeni alıp götüren dalga olun, ey saçlar! \nEy abanoz denizi,sende göz kamaştıran\nBir yelken,kürek,alev ve direk rüyası var:\n\nSes dolu bir liman ki orda durmadan içer\nRuhum bol bol kokuyu,güneşi ve renkleri; \nYaldız,hare içinde kayıp giden gemiler\nEbedi sıcaklıkla pırıldayan bir göğü\nKucaklamaya geniş kollarını açarlar.\n\nSarhoşluğun aşıkı başımı daldırayım\nBu siyah ummana ki öbür ummandan derin; \nVe benim sallatıyla okşanan ince ruhum\nYeniden bulsun sizi,ey verimli tembellik,\nSonsuz sallanışları gül kokan işsizliğin! \n\nSümbül saçlar,gerilmiş karanlıklar bayrağı,\nBana veriyorsunuz çepçevre mavi göğü; \nBoğumlu örgünüzün tüylü kıyılarında\nSıcakça mest olurum birbirine karışık\nHindistan cevizi,mis,katarn kokulariyle\n\nUzun zaman! boyuna! elim senin o ağır\nYelene,yakut,inci,safir ekecek; \nTa ki arzuma asla duygusuz kalmayasın\nSen,rüyaya daldığım bir vaha,hatıranın\nŞarabını içtiğim bir testi değil misin?" + }, + { + "id": 1409952.0, + "title": "Taş Yürekli O Değil Benim", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Bütün halkın başını yarmış da tutmuş,hastayım diye başını bağlamış.Feleğin sırtından,çekmiş,hırkasını almış da çıplağım diye bir laftır ortaya atmış.\n\nAh o taş yüreğinden,o rengarenk,çeşitli işvelerinden.Fakat hayır,taşyürekli o değil,benim.Çünkü asıl bu fitneleri karıştıran,bu esrikliği ortaya atan benim.\n\nKan deryasının ta dibindeyim.Kan içmeden sarhoş olmuşum.Fakat bir görsen,hani dersin ki bu kan içmiyor da üzüm suyuna gark olmuş.\n\nEy aşk,yüceliğinden göklere bile sığmıyorsun.Böyle olduğu halde nasıl oldu da gizlice şu gönlüme sığdın sen? \n\n*Gönül evine sıçrayıp girdin,kapıyı da içerden sürmeledin.Bense ya ışık konan yerle sırça kandilim,yahut da nur içinde nur.\n\nBeden,gebe bir zenci kadın,gönül onun karnındaki beyaz saçlı çocuk.Şu halde benim yarım miskten,yarım kafurdan.\n\nGönlümü sen aldın da ben onu mahsustan başkalarında arıyorum.Görmediğime el atmadayım amma bu çeşit körlerden değilim ben.\n\nŞu sapsarı yüzüm,bir gün olurda toprağa girerse baş uçumdaki topraktan sarı gül bitecektir cancağızım.\n\n*Nihayet Süleyman’da bir karıncanın derdini dinlemedi mi? Sen de Süleymansın ya,farz et,bir karıncayım ben.\n\nNe diye ağlarsın yüzlerce kovan balın var dedin.Ben hem ağlarım,hem petek yaparım.Bal arısıyla aynı hırkaya bürünmüşüm ben.\n\nBu dertten ağlamadayım amma yüzlerce devlete erişmişim de zevkimden ağlamadayım.\n\nBu dert yüzünden çektiğim eziyetin bir zerresini bile ellere satmam.\n*Çenk gibi ağlarım çünkü gül bahçesinin bülbülüyüm.Yılan gibi kıvranırım çünkü definenin başındayım.\n\nKibirle,benlikle eşsin,ben deyip durmadasın diyorsun.Canım,ben benlikten uzağım amma o benlik,senin aksindir.\n\nBen hem hamım,hem kavrulmuş kebap olmuşum.Hem gülmedeyim,hem ağlıyorum.Alemi de hayretlere salmışım,kendim de hayretteyim.Vuslat içinde ayrılığa düşmüşüm ben." + }, + { + "id": 116150.0, + "title": "Mezar ve Gül", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 7.0, + "poem": "“Senin gibi bir aşk çiçeği ne yapar\nSeher vakti yağdığında yağmurlar? ”\nDiye mezar sordu güle.\n“Ya senin o kuyu gibi ağzına\nDüşen insan ne yapar daha sonra? ”\nDiye sordu ona gül de.\n\n“Ey karanlık mezar, amber ve bal \nKokusuna döner o damlacıklar\nAnladın mı beni şimdi? ”\nMezar da dedi ki “Ey dertli çiçek, \nMelek olup göklerde süzülecek\nİçime düşen her kişi.”\n\n(1837)\n\nFransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN" + }, + { + "id": 16854.0, + "title": "Acıya Kurşun İşlemez", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır\nÇığlıklarla parçalanmış uykularda\nBuruşturulup atılmış aşklarda\nVe çalınmış mutluluklardadır\nSes ile yürek\nBüyük rüzgârların o yanık şarkısı\nHâlâ yükselir içimizden dağılır\nCoşkunun doruklarında sürer yankısı\n\nİlk kurban adanırken bir nehire\nKorkunun ilk nişanında başlamıştır\nGözyaşının ilk damlasından kalma\nYaslı baharlarla gelmiştir bugüne\nKanla yazılan yasalarla\nAçlığın otağ kurduğu sabahlarla\nVe sonuçsuz kalan ahlarla gelmiştir\nAcıya kurşun işlemez artık\nÖlüm bile bu acıyı cellat bilmiştir\n\nYok bundan böyle ter yarası\nZincir tutsaklığı ve sabır\nKırbaç yalvartması sessizliğin\nCan pazarı ve kahır yok\nHer şey yaşanan şu gün gibi gerçek\nAdımız halk olduğu günden beri\nBir direnç olmuştur bizde sevinçler\nŞimdi acının her kuraklığında\nOnlar\nYüreğimizin ovalarına çiselenirler\n\nBoşuna değil bu ölürcesine sevmek\nVe ölürken bile yürümek\nBoşuna değil\nHep yatağı olduk tarih ırmağının\nYenilgilerle durulmanın\nZaferlerle köpürüp kabarmanın\nAma hiç bir zaman\nAnası olamadık geçmişi doğurmanın\n\nYıldızlar ve sular tanıktır bize\nAç ve kavruk bir memeden\nDirenmeyi yudum yudum emen\nBir çocuk gibi öğrendik\nVe direndik\nOrdular kurduk türkü renklerinden\nBütün ağıtları bir hücumda yendik\nAcıya kurşun işlemez artık\nBiz yaşamayı zulümsüz sevdik" + }, + { + "id": 1319788.0, + "title": "Murabba", + "poet": "Namık Kemal", + "rating": 8.0, + "poem": "Sıdk ile terk edelim her emeli her hevesi,\nKıralım hâil ise azmimize ten kafesi; \nİnledikçe eleminden vatanın her nefesi,\nGelin imdada diyor, bak budur Allah sesi! \n\nBize gayret yakışır merhamet Allah'ındır; \nHükm-i âtî ne fakîrin ne şehinşâhındır; \nDinle feryadını kim terceme-i âhındır\nİnledikçe bak ne diyor vatanın her nefesi...\n\nMahv eder kendini bülbül bile hürriyet içün; \nÇekilir mi bu belâ âlem-i pür mihnet içün? \nDîn içün, devlet içün, can çekişen millet içün,\nAzme hâil mi olurmuş bu çürük ten kafesi? \n\nMemleket bitti, yine bitmedi hâlâ sen, ben,\nBize bu hâl ile bizden büyük olmaz düşmen; \nDest-i a'dâdayız Allah içün ey ehl-i vatan; \nYetişir terk edelim gayrı hevâ vü hevesi! ..." + }, + { + "id": 54989.0, + "title": "Şizofren Aşka Mektup / Güven", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 8.0, + "poem": "Sanki sadece bana sarılarak uyuyunca nefes alabiliyordu...\nUyku teslimiyettir...Uyuyan bir insanın bütün suçları bağışlanır... Uyku masumiyettir...Teslimiyetimi ve masumiyetimi sanki yalnızca uykumda hissediyor ve bu yüzden bana olan o sonsuz hasretini ancak böylesi anlarda giderebiliyordu...\nYıllardır bana susuz kalmışçasına ve sanki bütün varlığımı içer gibi sarılıyordu bana...Beni bütünüyle hissedebilmek için herkes evden gitsin, gece gelsin ve biz uyuyalım ve sadece o anlarda ortaya çıkan aramızdaki o sonsuz yakınlık kokusunu içine çekmek istiyordu...\nHissettiklerini yaşamasına ve sevgisinin ne denli yakıcı olduğunu anlatmasına hayat izin vermiyordu çünkü...Aşkını bana sarılıp uyurken yaşıyordu en çok...Bu yüzden başka kadınlarla sevişmemden çok, onlarla birlikte uyumamı kıskanırdı... \nHissediyordum: Her sarılışında varlığımı içen hasreti içimi kavuruyor, sanki içime kendi kaderini akıtıyordu...Rüyalarımız birbirine karışıyordu...Duyuyordum: Yıllardır yurtsuz kalmış sevgisi benliğimde benliğine korunaklı ve güven dolu bir yer arıyordu...\nBazen ruhumdaki derin çığlıklarına uyanırdım...Gözlerimi açar açmaz, o da uyanırdı hemen...İçimdeki her harekete sonsuz bir dikkat kesilmişti çünkü...Sevdanın o koyu gözleriyle ve sanki bir kuyunun dibinden gelen sesiyle, ne oldu, nereye gidiyorsun sevgilim, diye sorardı...Okuldan kaçarken yakalanan bir çocuğun gizli korkusuyla, yok bir şey, sen yat, ben bir sigara içip gelirim, derdim...\nSalona geçip ve pencerenin kenarındaki koltuğa oturup bir sigara yakar, gecenin o koyu ıssızlığında neredeyse bir hastalık haline gelen sevgisini düşünürdüm....\nSon günlerde hep yorgun uyanıyordum....Kuşatılmış gibi hissediyordum kendimi...Ona bütün ömrümü versem bile sevgisinin altında kalacağımdan korkuyordum...Varlığım onun sonsuz beklentileriyle, korkularıyla ve sevdikçe çoğalan hasretiyle doluydu...Karşılayamıyordum yanımdayken bile büyüyen o derin hasretini...Sanki kimsesiz yaşıyordu içindeki sevgi yarışını...Aslında kendime bile söylemekte zorlandığım asıl korkum benliğimin onun benliğinde erime ihtimaliydi...Bu bana sonsuz bir tutsaklık ve büyük bir kayboluş gibi geliyordu...Sanki bir daha kimseye aşık olamayacak, sanki bir daha kalbim bir başkası için çarpmayacaktı...\nİlişkimiz yıllardır inişli çıkışlıydı...O kaçtı ben kovaladım...O kovaladı ben kaçtım...İkimizin de hayatına bir çok insan girdi...Ben onu bir ara tamamen hayatımdan çıkardım...O beni unutabilmek için olmadık insanlarla beraber oldu...Yığınla düş kırıklığı yaşadı...Defalarca birleşip, defalarca ayrıldık...Birbirimizi deliler gibi kıskandık...\nBir süre aramıza kimse girmedik beraber olduk...O dönemde onu yeniden kazanmam için hiçbir şey yapmama gerek yoktu sanki...Ve artık beni sevmesi için varolmam bile yeterliydi onun için...Tedirginlik, korkular, kaybedip kaybedip bulmalar benim için garip bir dinginliğe ve sükunete bırakmıştı yerini...En çok bu yüzden onunla ilgili öyküm bitmiş gibi geliyordu bana...Sanki yakınlaştıkça uzaklaştığımı hissediyorum ondan...Sevgisine duyduğum özlem, vicdan azabıyla dolu bir minnete dönüşmüştü artık...Oysa benden uzaktayken onu delice özler ve bu özleyiş sevinçli bir acı verirdi bana...Bu acı beni zamandan, zamanın o zehir zıkkım akışından kurtarırdı...Ama ne zamandır varlığı acı vermiyordu bana...Ve ben artık zamanın bedenimi ve ruhumu parçalayan geçişini yeniden hissetmeye başlamıştım...\nOnu özlerken gerçeği yaşardım oysa...Bana o çılgın, o deli gözlerle bakan gerçeği...Şimdi onu kanıksamaya başlamış ve bir kez daha bu yalan hayata kovulmuştum...Bir kez daha lanetlenmiş varlığıma, bir kez daha kendime katlanmaya dönmüştüm...Sanki büyü bitmişti benim için...Ve yeniden sözcüklerin ilk anlamlarına dönmüştüm...Ve ben bu dönüşe, bu geri dönüşe karşı koyamıyordum...Sanki içimde bana rağmen, benden ayrı bir düşünce, bir akıl vardı...Benim bilmediğim sınırlar vardı orada...Bu sınırlar kendimden kuşkuya düşürüyordu beni, ama onlara karşı koyamıyordum...\nEskiden kendimi ona deliler gibi ve hiç susmak bilmeden anlatırdım...Oysa giderek suskunlaşmıştım...Giderek kendimi ondan saklamaya başlamış, şiirlerimi, imgelerimi, içimde biriken sevgi sözcüklerini kim olduğunu bilmediğim, henüz tanımadığım bir başka sevgiliye saklar olmuştum....\nHer suskunluğum, her içe kapanışım onun için ölümden beter bir tehditti artık...Kimi geceler uyurken biraz olsun kendimle kalabilmek ve beni sımsıkı saran kollarından bir an olsun kurtulabilmek için yatağın ucuna gitmemi bile ayrılık acısı gibi yaşadığına emindim...\nAramızda en çok kullandığımız kelime ayrılıktı...Ama ne zamandır ayrılık kelimesi bile bizim için anlamını çoktan kaybetmişti...Çünkü sözcüklerin anlamından daha çok sevmiştik birbirimizi, sözcüklerin anlamından daha çok terk etmiştik...\nBazen bana haber vermeden, ayrılık sözü bile etmeden ansızın çekip gideceğini, bir daha beni asla aramayacağını, ardında hiçbir iz bırakmadan kayboluşa karışacağını söylerdi...Bunlara pek inanmak gelmezdi içimden...\nBen zamanın akışına bırakmıştım her şeyi, o bir zamanlar nefret ettiğim zamanın...Zaman benim için can sıkıntısı, haset ve tükeniş hissidir...İçimdeki yetinmezlik, adını koyamadığım o sonsuz arayış arzusu beni tekrar zamanın kollarına atmıştı işte...Şimdi ondan beni yeni bir acıya, yeni bir kanamaya göndermesini beklemeye başlamıştım ne zamandır...\nÖykümü, onun öyküsünden koparıp kendime dönüyordum şimdi, o ise gerçeğin ortasında daha kimsesiz ve giderek daha soluksuz kalıyor, soluksuz kaldıkça da bana daha büyük acıyla bağlanıyordu...\nBu acı bazen onu kontrolden çıkartıyordu...Tele sekreterimdeki mesajları dinliyor, bana mesaj gönderen kadınların mail adreslerini ezberliyor, gelen mektuplarımı ben yokken okuyor, kimlerle ne konuştuğumu merak ediyordu...Kafasında benimle ilgili olmadık aşk senaryoları yaratıyor, yarattığı bu senaryolara anında inanıyor, sanki bir başkası için onu terk etmişim gibi delice korkulara kapılıyordu...\nOysa bir başkası için onu terk edemezdim...Bir başkası değil, karakterim, hastalığım, varlığımdı beni ondan usul usul uzaklaştıran...\nKarakterim sevgimle onun sevgisi arasında sanki imkansız bir uçurum gibi açılıyordu...\nBencil ve doyumsuz biri miyim diye soruyordum kendime...Yoksa benliğim başkalarına hep kapalı mıydı...Öyleyse ne zaman ve neden kilitlenmişti benliğim...Kilitliyse anahtarı kimde kalmıştı...Yoksa artık sadece yazabilmek için mi giriyordum onca ilişkiye...Dışa açılmayan ve hep kendi etrafında dönen çıkışsız bir kurguda mı tüketiyordum yaşadığım her şeyi...\nBu soruları defalarca soruyordum kendime...Ve çoğu kez kendimden bile sakladığım her yanıtta bir kez daha nefret ediyordum kendimden...Nefret ediyordum çünkü duygularım konusunda alçakgönüllü olamıyordum bir türlü...Hep uçlarda, hep derinlerde yaşamak istiyor, bunu başardığımı sanıyor, ama sonunda kendi labirentimin içinde ulaştığım bütün o derinlikleri bir bir yitiriyordum...\nO ise beni, yani hayatının asıl anlamını yitirmemek için onu o yapan gururundan vazgeçmişti her şeyden önce...\nBenim için özel ve vazgeçilmez olmak istiyor, ama bunu başaramayacağını her hissettiğinde sonsuz bir korkuya kapılıyor, bu korku yüzünden gururunu durmadan ayaklar altına alıyordu...\nEn büyük korkusu benim gözümde sıradanlaşmaktı...Ve bu korkusu yüzünden durmadan kendinden eksiliyor, beni sonsuza dek kazanabilmek için hayatla ilgili; tutunmak, güçlü olup varolmak gibi bütün yeteneklerini ve saklı bütün direnişleri usul usul yitiriyordu...\nNeredeyse kendimden çok onun benimle ilgili bu korku ve kaygılarını düşünür olmuştum ne zamandır...\nHayatının merkezine koymuştu beni...İşine benimle biraz daha olabilmek için çoğu kez gitmiyor, benim dışımda kimseyle görüşmek istemiyor, sosyal çevresini orada ben olmadığım için önemsemiyor, bensiz yaşadığı her şeyi yaşanmamış ve boşa geçmiş sayıyordu...\nDünyanın en ağır yüküydü bu benim için....Onu kendimden her esirgediğimde onu defalarca öldürüyordum aslında...Sana geleyim mi diye sorduğunda ve ben, bu akşam yalnız kalmak istiyorum, bana gelme dediğimde, onu kör kuyularda merdivensiz bırakıyordum...\nBen ne zaman kendimle kalmak istesem, o bunu sonsuz bir ayrılık olarak tercüme ediyor, ve bir kez daha yeniliyordu kalbindeki o büyük aşka...\nBensiz yaşadığı her anı, benimle birlikte olacağı bir sonraki ana kavuşmak için her şeyi, ve en çok kendini tüketir gibi yaşıyor, ve bu yüzden hayatı durmadan bekleyerek, benimle olacağı o kutsal bir zamana sonsuz bir hazırlık olarak geçiriyordu...\nGururundan akan o kimsesiz kan sanki bir hep boşluğa yazılıyordu...Durmadan kaybediyor, kaybettikçe beni daha çok seviyor, sevdikçe hayatla olan bağları bir bir kopuyor, hayata yenildikçe sevgisi hiç olmadığı kadar çoğalıyordu...\nBu umutsuzluk bensiz olmayı onun için biraz daha imkansız kılıyordu...Ve bu imkansızlık hissi kendisinden beklemediği hırslara sürüklüyordu onu...\nBu yüzden ilişkimizin son zamanlarında yaşlanmaktan ve çekiciliğini kaybetmekten ölesiye korkmaya başlamıştı...\nÖyle ki benimle birlikte ölüme gözünü kırpmadan gidecek olan bu insan bazı anlarda bir başına ölmekten herkesin korktuğundan daha çok korkar olmuştu...Bu korku yüreğini soluksuz bıraktığı zamanlar abartılı makyajlar yapar, açık saçık giyinir, dikkat çekmek, beğenilmek ve birilerinin onu arzulaması için sokaklara çıkardı....\nBu korku yüreğini soluksuz bıraktığı zamanlar internete girer, tanımadığı adamlara fotoğrafını gösterir, orada onlara kur yapar, sanal ilişkilerde o yenik düşmüş, o kimsesiz ruhunu şımartmaya çalışırdı...\nAma ne yaşarsa yaşasın her defasında evine bu yola çıktığından daha kötü, daha çaresiz bir halde o kendisinden kurtulmak için çıktığı evine istemeyerek geri dönmek zorunda kalırdı.....İstemeyerek, çünkü evi onun sonsuz yenilgisiydi...Çünkü evi baştan aşağı bendim...\nBirlikteydik, ama yalnızdık ve yalnızlıklarımız bize ait olmayan bir boşlukta kendi başına umutsuzca büyüyordu...Onca enerji, onca imge, onca hayal kendi başına, gözünü kimsesiz bir uçuruma dikmiş, orada öylece büyüyordu...Ben sevgimi ondan ayıran karakterime düşmandım...O beni umutsuzca seven kalbine düşmandı...O sevgisine düşmandı, hayata, bana, ve hatta çoğu kez kendisini bile kanıtlayamadığı sevgisine...Bense kilitli sandığım benliğime...\nSanki dilsiz kalmış gibiydik...\nUmutsuzluk insana neler yaptırmıyor...Aramızdaki uçurumu kösnül cinsellikler ve sapkınlıklarla doldurmaya çabaladık bir ara...\nBeni yitirmemek için ve benim için hep özel kalabilmek için bu isteklerime de boyun eğdi...\nSevişirken aramıza başka kadınlar, başka erkekler almaya başladık...\nAramızda giderek büyüyen uçurumlara bizi sevmek isteyen, bizi arzulayan kadınları ve erkekleri katıyor, birbirimizi ne kadar sevdiğimizi sınamak için yüzü olmayan kadınlar ve erkeklerle sevişiyorduk...\nO beni kazanabilmek için girdiği bu yolda kendi karanlık yanlarını fark ettikçe, içindeki umutsuz aşkı benden daha umutsuz şeylerle sınamaya başlamıştı...Bense aramızdaki uçurumu doldurabilmek için zorladığımız her kapının bizi biraz daha kendimizden ve birbirimizden uzaklaştırdığını görüyor, ama bir şey yapamıyor, bir kenara çekilmiş sürüklenişimizi seyrediyordum...\nMasumiyetimiz hayallerimizin sınavından biraz daha kirlenerek çıkıyordu...\nKorkularımız o çok güvendiğimiz erdemlerimizden daha eski çıkıyordu...\nVe bir gün ansızın kayboldu...Telefonları kapalıydı...İşyerini aradım, birkaç gün önce ayrıldığını söylediler...Evine gittim. Kapıyı tanımadığım biri açtı...Başka bir kiracı taşınmıştı...Arkadaşlarını tek tek aradım...Hiçbiri onun nereye gittiğini bilmiyordu...\nGünlerce beni araması bekledim...Aramadı...Söylediği gibi ardında hiç iz bırakmadan, ve ayrılık sözü etmeden çekip gitmişti...\nDünya sonsuz bir ıssızlıktı artık benim için...Giderken peşinden götürmüştü insanları, umutları, mevsimleri, hayalleri, acıları bile...\nSanki sadece o tanıyordu beni...Kim olduğumu bile alıp gitmişti...\nAnladım, yüreğimin en saklı yerlerinde yalnızca onun eli dolaşmıştı...\nGizlediğim, sakladığım ne varsa alıp gitmişti...\nArtık nereye dokunsam benliğim acıyordu, bu acıyı durdurmak için benliğimin bir başka benlikte erimesini istiyordum...\nAma benliğimi alıp da gitmişti...\nÖylesine üşüyordu ki yüreğim, bu üşüme dinsin diye onun beni sevdiği gibi bende birini umutsuzca sevmek istiyordum...\nUmutsuzca sevmemi bile alıp gitmişti....\nKimi geceler ansızın uyanıyorum...Gözlerinin o koyu sevdasıyla bakıyor yine...Bana, nereye gidiyorsun sevgilim, demesi için yavaşça kalkıyorum yataktan...Ama hiçbir şey söylemiyor...Bir boşluğa bakar gibi bakıyor bana...\nÇok geç anlamışım...Meğer ben sadece onda yaşıyormuşum...\nYaşayan her şeyimi alıp da gitmiş..." + }, + { + "id": 20946.0, + "title": "Fidan", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 8.0, + "poem": "Sabahtan uğradım ben bir fidana\nDedim mahmur musun, dedi ki yok yok\nAk elleri boğum boğum kınalı\nDedim bayram mıdır, dedi ki yok yok\n\nDedim inci nedir, dedi dişimdir\nDedim kalem nedir, dedi kaşımdır\nDedim on beş nedir, dedi yaşımdır\nDedim daha var mı, dedi ki yok yok\n\nDedim Erzurum nen, dedi ilimdir\nDedim giderm misin, dedi yolumdur\nDedim Emrah nedir, dedi kulumdur\nDedim satar mısın, söyledi yok yok" + }, + { + "id": 19354.0, + "title": "Beni Aşıklardan Saymayın", + "poet": "Sefil Selimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Beni aşıklardan saymayın sakın,\nSabit bey, Osman bey, Abdullah beyim.\nDünyada dertlere yakın, en yakın,\nSabit bey, Osman bey, Abdullah beyim.\n\nZiyaret etmeye sizlere geldim,\nYüzünüzü gördüm aşk ile doldum.\nHerkese saygım var kula kul oldum,\nSabit bey, Osman bey, Abdullah beyim.\n\nYeryüzü başıma dar oldu benim,\nHaylidir işlerim zor oldu benim,\nZahiri gözlerim kör oldu benim,\nSabit bey, Osman bey, Abdullah beyim.\n\nCemali gardaşın evinde yattım,\nDertleri çoğumuş derdime kattım.\nBiraz daha fazla kedere battım,\nSabit bey, Osman bey, Abdullah beyim.\n\nAşıklık insana hüdadan nida,\nOnun için farzı eylerim eda,\nBeni sevenlere fedayım feda,\nSabit bey, Osman bey, Abdullah beyim.\n\nBağışlayın beni kusur ettimse,\nÇevirin siz beni yanlış gittimse,\nHata mı eyledim hakkı tuttumsa,\nSabit bey, Osman bey, Abdullah beyim.\n\nSefil Selimiyim neyin nesiyim,\nBen de bir insanım dünya süsüyüm.\nYaradan hüdanın bir can tasıyım,\nSabit bey, Osman bey, Abdullah beyim.\nKAYSERİ 20.7.2000 SAAT: 12.00\n\n@ Yazar ve yayınevinin adı belirtilmeden ve ANASAM’dan izin alınmadan alıntı yapılamaz Bütün hakları Anasam’a aittir." + }, + { + "id": 82920.0, + "title": "Selam Olsun", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 6.0, + "poem": "Selam olsun bizden güzel dünyaya, \n Bahçelerde hala güller açar mı? \n Selam olsun sonsuz güneşe, aya, \n Işıklar, gölgeler suda oynar mı? \n Hepsi güzeldi.Kar, tipi, fırtına, \n Günlerin geçişi, ardı ardına.\n Hasretsiz bir kanat şakırtısına, \n Mavi gökte kuşlar yine uçar mı? \n Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan, \n Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan.\n Dönmeyen gemiler olduk açıktan, \n Adınızı soran, arayan var mı?" + }, + { + "id": 35852.0, + "title": "Ecel Mihriban Olur", + "poet": "Nef'i", + "rating": 7.0, + "poem": "Kasîde\n\nGamzen ne dem ki tiğ çekip hûn-feşân olur\nUşşâk-ı dil-figâra ecel mihribân olur\n\nÇeşmin o Kahraman-ı gazab-nâkdir senin\nKim hışmı zâil olsa dahi bî-emân olur\n\nKim gördü böyle Hindû-yı mest-i kemin-küşâ\nKim bir hadengi âfet-i can-ı cihan olur\n\nMüjgânlarınla seyreden ol ebruvanı der\nBirden bu denlü tir nice der-kemân olur\n\nGamzen suâle başlasa uşşâka her müjen\nGûya lisân-ı hâl ile bir tercemân olur\n\nGamzen görür itâb ile öldürdüğün bizi\nDurmaz girişme dahi ana hem-zebân olur\n\nBu nâz u nigâh-ı tegâfül ki sende var\nHızr olsa âşıkın sebeb-i terk-i cân olur\n\nSen böyle nâz u şîve satınca gedâlara\nNarh-ı metâ-ı derd ü belâ râygân olur\n\nYeksân ise yanında seven sevmeyen seni\nHûbâna bu muâmeleden çok ziyân olur\n\nRâzî değilse ger buna nâmûs-ı dilberî\nUşşâka derse böyle ihânet yamân olur\n\nHer nâ-mahâlle ruhsat-ı nezzâre ya neden\nBir gün demez misin ki mahallinde kan olur\n\nDil bu hevâ ile kafes-i teng-i sînede\nMânend-i mürg-i bâl-şikeste tapân olur\n\nKim gülşen-i ruhunda vere nağmeye karâr\nTâ ol zamân ki bâğ-ı cihân pür-hazân olur\n\nFikreyleyince dâm-ı girih-gîr-i zülfünü\nBir hâlet elverir ki kafes gülsitân olur\n\nZülfün mü ya gezende siyeh mâr-ı hambeham\nKim pâsbân-ı genc-i nihân-ı miyân olur\n\nYahut hümâ şikâr edici şâhbâzdır\nDâim hevâ-yı sayd ile bî-âşiyân olur\n\nGâhi halka durur pîç ü tâb ile\nTuğr-yi hükm-i pâdişah-i hüsn ü ân olur\n\nGâhî ki deste deste yatur yerde gûyiyâ\nÇârûb-ı âsîstân-ı memâlik-sitân olur\n\nOl safder-i yegâne ki tâb-ı mehâbeti\nCevşen-güdâz-ı Tehmeten ü Kahramân olur\n\nDiller döyer mi görmeğe cenk içre nîzesin\nOl dem ki hûn-ı düşmen ucundan revân olur\n\nSaflar düzüp hücûm edicek hayl-i düşmene\nDehşetle âsumân u zemîn pür-figân olur\n\nOklar sihâm-ı kavs-i kazâdan nişân verir\nPeykân-ı tîr ise ecel-i nâgehân olur\n\nEvc-i hevâda sıyt-ı çekâçâk-ı tîğdan\nÂvâz-ı ra'd u sâika reh güm-künân olur\n\nSensin o saf-şiken ki yazılsa menâkıbın\nHer muhtasar rivayeti bir dâsitân olur\n\nHakka benem ol nâdire-perver ki her sözüm\nBir tuhfe gibi elden ele armağân olur" + }, + { + "id": 20512.0, + "title": "Hepsi O Kadar", + "poet": "Süreyya Berfe", + "rating": 7.0, + "poem": "Gidilir gelinir.\nBelki sağ salim dönülür, hepsi o kadar.\nGünler geceler çabuk geçer.\nÇabuk geçmez şaşkın bir çocuğun hüznü\nVapurlar, arabalar, karlar çabuk geçer.\nAyrılık da özlem de her şey...\nHerşey çabuk geçer\nVe birden gün ağarır.\nHepsi o kadar.\nGidilir herhalde gelinir.\nBütün gün denize bakmak kadar.\nBelki ayvalar çürür.\nBirşeyler kurur, atılır.\nNedir ki uzakta olmak\nArdahan'da boş duran bir ev\nHiçbir zaman suyu olmayacak bir kuyu\nUnutulur, kalır. Hepsi o kadar.\nO kadar anlayabilmek\nO kadar acemi\nO kadar toy\nO kadar ilk\nO kadar yeni\nEy uğursuz yolculuklar\nEy yıldızsız samanyolu\nBir daha hiç olmayacaksınız.\nÇünkü yarım ve yaralı kalan\nBir akşam, yemin etmiyorum ama\nEn az günlerce, günlerce kanar.\nGidilir, gelinse de gidildiği gibi değildir.\nHepsi o kadar." + }, + { + "id": 480.0, + "title": "Rüzgar Gülü", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "önümden çekilirsen İstanbul gözükecek \nnerede olduğumu bileceğim \nsisler utanacak eğilecek \nağzının ucundan öpeceğim \nsaçına kalbimi takacağım \navcunda bir şiir büyüyecek \nnerede olduğumu bileceğim\n\nbu çıplak geceler yok mu \nbu plak böyle ağlamıyor mu \ncamları kırmak işten değil \ndelirecek miyim neyim \nkirpiklerimden mısra dökülüyor \nkenya’da simsiyah yalnızım \nyoksul bir şilepte gemiciyim \nmalezya’da yük bekliyorum \nönümden çekilirsen istanbul görünecek \nnerde olduğumu bileceğim\n\ngözlerini söndürme muhtacım \nben senin aydınlığına muhtacım\nyepyeni bir ilkbahar harcayıp \nbir yaz boğup bir sonbahar harcayıp \nrüzgar gülümü arayacağım \noran’da pernabouc’da tombuktu’da \nvinçler yine akşamları indirecekler \nyine karanlığa bulaşacağım \ngözlerin rüzgarda savrulacak\n\nikimiz iki sap buğday olsak \nsen benim olsan ben senin olsam \nbir gece vakti aklına gelsem \nuykunu tutsam bırakmasam \nseni kucaklasam kucaklasam \nbirbirimizin kalbini dinlesek \ndünyanın kalbini dinlesek \nbüyük ateşler yaksalar \niki güvercin uçursalar \nnerede olduğumuzu bilsek" + }, + { + "id": 1006568.0, + "title": "Koşma", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 8.0, + "poem": "Dudağında yangın varmış dediler,\nTâ ezelden yayan koşarak geldim.\nAlev yanaklara sarmış dediler,\nSevdâ seli oldum; taşarak geldim.\n\nKapılmışım aşk oduna bir kere,\nKatlanırım her bir cefâya, cevre\nUğraya uğraya devirden devre\nBütün kâinatı aşarak geldim.\n\nYapmak, yıkmak senin bu gamlı ömrü.\nBen gönlümü sana verdim götürü.\nSana meftûn olduğumdan ötürü\nSarhoş oldum Neyzen, coşarak geldim." + }, + { + "id": 131.0, + "title": "Çocuksun Sen", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 9.0, + "poem": "1\n\nDünyanın dışına atılmış bir adımdın sen \nÖmrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu \nŞu samanyolu hani avuçlarından dökülen \nKum taneleri var ya onlardan birindeyim \nYeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor \nBir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte \n\nÇocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum \n\nDönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun \nSesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı \nKötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman \nBirisi adres sorsa önce silaha davranıyorum \nKekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup \nVe üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için \nBir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar \nVe sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa \nBir daha doğmamak için doğmak diyorsun \nÖlümlülerin işi bir de mutlu olanların \nOnların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar \nBırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa \nÇocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan \nSusan bir çocuktan daha büyük bir tehdit \nNe olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse \nKötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman \nBir kaza olsa adı aşk oluyor artık \nAşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık \nSeni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada \nKirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak \nYumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin \nSonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen\n\nHiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun \nAdınla başlıyorum her şiire ve her mısrada \nEsirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum. \nÇocuksun sen ve bu dünya sana göre değil \n\n2\n\nÇocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm \nBir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ \nSallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı\nNasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle \nZaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar \nDursam ölürüm paramparça olur dünya \n\nÇocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm \n\nUçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir \nBırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna \nTutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için \nGözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak \n(Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu \nUnutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)\nBir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor \nKırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri \nBu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda \nÜzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum \nAyrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım \nBir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte \n\nÇocuksun sen alnına kırlangıçlar konan \n\nBir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer \nOkyanus diyelim istersen ya da sen söyle \nBatık bir gemiyim orda, seni bekliyorum \nUpuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken \nGövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde \nVe gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su \n\nÇocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç \nGülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı \n(Soluğunun elma kokması bundandı belki)\nBir elma kokusuna tutundum düşerken \nSallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı \nNasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle \n\nÇocuksun sen, çocuğumsun" + }, + { + "id": 49834.0, + "title": "Ölü Vakitleri Yaşamak İhtiyar Evlerde", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Duvarları çatlak \nTavanı dökülmeye hazır \nTemelinde bitlerin karıncaların ince bacaklı böceklerin \ngezindiği \nİhtiyar evlerde \nZamanı çekip üstümüze \nÖrtüyoruz kirli ve açık yerlerimizi. \nBir şey mi var \nSandık diplerinde saklanan merdiven altlarında \nunutulan \nAhır köşelerine atılmış paslı çivilerine asılmış duvarların \nNedir bizi bağlayan bütün bunlara ve geçen zamana. \nSiz oturdunuz mu hiç kıldan ince uçurumlarda \nBiz yatıyoruz her gün beli bükülmüş duvar diplerinde \nUykumuz ürkek ceylanlara benziyor \nBazan yorgun taylara. \nBiz sessiz ve kaygan zaman üstünde \nUnutmuş ve aldırmaz görünüyoruz \nGıcırtılı merdivenlerden çıkan ölümü. \nBiliyoruz işliyor saat tıkır tıkır \nHer yerde ve her şeyde \nSesini çizerek sonsuzluğa \nTıkırtıların kımıltıların ve uzayan ağaçların. \nVe aklın dar yalnızlığında\n\nMaraş 1958" + }, + { + "id": 104493.0, + "title": "İlleri Var Bizim İle Benzemez", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "İndim seyran ettim Firengistan'ı\nİlleri var, bizim ile benzemez\nLevin tutmuş goncaları açılmış\nGülleri var, bizim güle benzemez\n\nGöllerinde kuğuları yüzüşür\nMeşesinde sığırları böğrüşür\nGüzelleri türkü söyler, çığrışır\nDilleri var, bizim dile benzemez\n\nSeyr edüben gelir Karadeniz'i\nKanları yok, sarı sarı benizi\nÖğün etmiş, kara domuz etini\nDinleri var, bizim dine benzemez\n\nAkılları yoktur, küfre uyarlar\nİmanları yoktur, cana kıyarlar\nBaşlarına siyah şapka giyerler\nBeyleri var, bizim beye benzemez\n\nKarac'oğlan eydür, dosta darılmaz\nHasta oldum, hatırcığım sorulmaz\nVatan tutup bu yerlerde kalınmaz\nİlleri var, bizim ile benzemez" + }, + { + "id": 41538.0, + "title": "Ceylan", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı \nAvlasam çöllerde saz ile seni..\nBulunmaz dermanı yoktur ilacı \nVursam yaralasam söz ile seni..\n\nKurulma sevdiğim güzelim deyin \nBağlanma karayı alları geyin \nBen bir çoban olsam sen de bir koyun \nBeslesem elimde tuz ile seni.. \n\nKoyun olsan otlatırdım yaylada \nTellerini yoldurmazdım hoyrada \nBalık olsan da takla dönsen deryada \nDüşürsem toruma bez ile seni..\n\nVeysel der ismini koymam dilimden \nAyrı düştüm vatanımdan ilimden \nKuş olsan da kurtulmazdın elimden \nEğer görse idim göz ile seni.\n\nAşık Veysel Şatıroğlu" + }, + { + "id": 17734.0, + "title": "Bu Ayrılık", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Kusuruma bakmayın benim, dostlar,\nbağışlayın beni.\nBen davullara, bayraklara aldırmayan\nbir padişahın yoluna düşmüşüm,\ndeli divane olmuşum.\nÇok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben,\nçok uzaklardan geçen bir hayal gibi.\nAma yok da sayılmam hani,\nvar olan bir şeyim ben.\n\nHaydi ben bensiz geleyim,\nsen sensiz gel.\nNe varsa şu ırmağın içinde var,\nsoyunalım iki can,\ndalalım şu ırmağa, hadi.\nBu kupkuru yerde yakınmadan gayri ne gördük,\nbu kupkuru yerde ne gördük zulümden gayri.\n\nBu ırmakta ne ölmek var bize,\nbu ırmakta ne gam var, ne keder var, ne dert.\nBu ırmak alabildiğine yaşamaktan,\nbu ırmak iyilikten, cömertlikten ibaret.\n\nDurma, çabuk gel, gelmem deme.\nNe evet demek yaraşır sana, ne hayır, dostum,\nsenin şânına sadece gelmek yaraşır." + }, + { + "id": 60407.0, + "title": "Dörtlerin Gecesi", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Özlenen ateş yakılmıştı sonunda\nElden ele bütün dünyaya taşınmıştı\nKıvılcım dansıydı gözlerdeki sevinç\nKavga dağlarda bilinci kuşanmış\nZindanlarda dirence sarılmıştı\nVe haykıran dudaklar\nHer ihanet vakti çöl çöl yarılmıştı" + }, + { + "id": 44384.0, + "title": "İstanbul Acılar Kraliçesi", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "İstanbul ey İstanbul ey\nEy acıların gözyaşlarının kraliçesi\nİstanbul ey İstanbul ey\nEy bozgunların garip çiçeği\nBu akşam yemin ettim\nSeni bir daha öpmemek için\nBenki bütün duvarlarını, afişlerle donatıp\nYumruğumla kanatmıştım\nRezil bir aşktı\nBütün arkadaşları miting alanlarında\nVe mezarlıklarda bırakmıştım\n\nİstanbul ey İstanbul ey\nAcılar kraliçesi\nUmudun ve direncin yorgun anası\nVe ey çıldırmak üzere olmanın çamurlu ikonası\nTırnaklarım kopuyor, Görmüyormusun\nBir benmiyim kapılarını şaşıran her yokuşun başında\nBir benmiyim ekmek arasına canına doğrayıp doğrayıp yutan\nBir kedi bile sağarken yüreğini\nTelaş içerisinde yavrusuna\nEy acımasız acuze! \nutan şu türbelerinden \nMinarelerinden utan \nİstanbul ey İstanbul ey\nAcılar kraliçesi\nSavaşın ve bozgunların gariban çiçeği\nVe ey teslimiyete düşmenin o hazin gerçeği\nBayraklarım kanıyor, Sormuyormusun\nKadınlarınki; \nOmuzları hicran, saçları ihanet sarısı\nÇocuklarınki; \nYağmur emiyor yıkılası kaldırımlarından\nEn ücra genlerime, alyuvarlarıma, \nKılcal damarlarıma, ruhuma kadar.Bıktım\nİliklerime, gömlek ceplerime kadar sızan\nBu Allahsız yağmurundan\nİstanbul ey İstanbul ey\nAcılar kraliçesi\nİhtişamın ve sefaletin çaresiz bacısı\nVe ey çürümenin yok olmanın amansız sancısı\nCiğerlerim çatlıyor, Duymuyormusun\nHangi pencerene çıksam \nO salya sümük pezevenk suratları\nHangi caddene dökülsem\nO şangur şungur düş kırıkları\nBütün bu ezginler, tükenenler, yerlere serilenler, tutunamayanlar\nSarsmıyormu seni hiç\nBunca infilak\nBunca isyan çığlıkları\nİstanbul ey İstanbul ey\nAcılar kraliçesi\nAldanışların ve hüznün yalancı tanrıçası\nVe ey ruhu kirlenmiş gecelerin cilveli yosması\nİntihar anı geldi, beni öpmüyormusun, \nAğlamak istemiyorum, yenildim sana\nHikayenin özeti bu\nBir istimlak gibi ödedim ve çiğneyip geçtin maceramı\nŞimdi ben suçlarımı didikleyen bu martı sürüsüyle\nŞimdi ben hangi şehirde soğuturum zonklayıp duran bu yaramı\nİstanbul ey İstanbul ey\nAcılar kraliçesi\nİhanetin ve ihbarların arkadan dolaşan bıçağı\nVe ey ödeşmelerin, yüzleşmelerin, erkekçe vuruşmaların kaçağı\nBeni harcadın ulan! \nBeni sattın\nUtanmıyormusun" + }, + { + "id": 28997.0, + "title": "Canımız", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Tenden çıkagörsün hele bir kez canımız , \nTuğlayla kapar üstümüzü, dostlarımız\n Bir başkasının kabrini örtsün diyerek \nBir günde bizim, tuğla olur toprağımız ." + }, + { + "id": null, + "title": "Dağınık Gazel", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Eski güzel şeylerden değil,\nyeni kötü şeylerden başlamak gerekir.”\n -Water Benjamin-\n\nGöç\ngeçer...\n\nGeçer ayrılıklar baladı.\nSiyah bir orman olur gençliğimiz.\nBize böyle pay kalır.\nBize böyle pay kalır...\n\nAğla sömürgem... Belki dönemem! \nOralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır; \nkış yanar, düş üşür yüreğimde.\nAğlarım, gözyaşım beyaz kalır...\n\nSonra askerler yeniden kuşatırlar aşınmış kaleleri.\nBin “hawaar “parçalar gecenin döşeğini.\nOcaklar iniler, yas büyür, orta yerde kan kalır; \nDıngılava’da peştamallı çocuklar havuzlara işerler; \ngözlerinde bir mahmur özlem kalır...\n\nDerken bir Ankara, bir poyraz beni döve döve içeri alır.\nYollar da giderek uzaklaşır... Giderek uzaklaşır.\nFahişeler terli kasıklarıyla sabaha uğurlanır,\nkuşlar inkâr edilir, gökyüzü yağmalanır; \nben büyürüm bu kederle kalbim uslanır...\n\nAğla sömürgem! \nAğla ve kucakla kumral delikanlını.\nBuralarda çatılmış bir tüfeğim böğrümde taflan kalır.\nŞimdi Kızılay’da oturmuşum hasretin kancasında; \ngeçer zaman, geçer yıllar, günlere bir yeni hazan kalır...\n\nAğla sömürgem... Sen hep mağlup bir ağlayışta,\nben uzak susarım bu mağlubiyet için hep anlayışta.\nBak, çöpçüler bu geceyi de piç edip süpürdüler.\nBen ise haber değeri bile olmayan bir haykırışta,\nözleminle hâlâ bir yakarışta...\n\nAğla, ben de ağlarım gözyaşlarım özlemine az kalır.\nBuralarda nem var; nem varsa sende kalır! \nDaha çağırırken beni,\nanı bile kalmaya tenezzül etmeyen dağ dorukları,\nsömürgem yaslar durur sesime kırgın ayrılıkları…\n\nBen gittim\nve yittim! \n\nOralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır,\nyaslarım günleri yüzüme gözyaşım beyaz kalır.\nBurada yıllar küfürle uğurlanır.\nBen büyürüm içindeki haylaz çocuk uslanır…\nVe günler geçer, herkes gider, pistler boşalır; \nsahnede bir kurtlar, bir ben bir klasik dans kalır.\n\nAğla sömürgem... Buralarda döne döne-\nmem! Artık bir yeşile dolmasak da anılardan haz kalır.\nSen de bir zaman duyarsın\nbir gün bir taze mezar kazılır:\n\nA r d ı n d a b i r d a ğ ı n ı k g a z e l i l e, k ü l i l e\nA n k a r a ’d a b i r ö l ü y ı l m a z k a l ı r..." + }, + { + "id": 1091654.0, + "title": "Bir Gün Var Biliyorum; Selam Olsun Filistin'e", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir gün var biliyorum\nAlevlerin kalbinden doğacak güneş\nAy ve yıldızlar çocukların kanayan yaralarından\nVe can vermiş bir annenin kıpkırmızı saçlarından\nGelecek bir gün var biliyorum\n\nKi ben İsrailoğullarını\nBinlerce yıldır\nKanlı gömleklerinden\nİhanet karası yüzlerinden\nYukarıdan bakarak diğer insanlara\nHayvanlara ve evrene\nTüm aynalarda kendisini gören\nÇarpık gözlerinden tanıyorum\n\nTaşların bile\nArkasında saklanan o menfur\nYahudiyi ifşa ettiği\nBak dediği insanlığa\nİşte bu yüzkarasıdır yeryüzünün\nBu en zalim mahlukudur karanlığın\nBu en vahşi yırtıcısı\n\nBir gün var biliyorum\nAma o gün gelmeden\nGeldiysek dünyaya\nHangi ihmalin kurbanıyız ki böyle\nTakılıp kalmışız çaresiz\nZulmün dikenli\nZulmün zehirli\nİnsafsız tellerine...\n\n'Andolsun incire ve zeytine'\nBir gün var biliyorum\nBir muştu dalga dalga\nYayılacak Filistin'e" + }, + { + "id": 41133.0, + "title": "Diyebilseydim", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "Anladım diyemem ki! Suçluyum\nBelki ben anlatamadım sana kendimi\nTutuştum, yandım da yokluğunda her gece\nYine gözyaşlarımla söndürdüm kalbimi\nHer gün her dakika seni özlerdim\nBitmezdi kederim senin yanında bile\nSusardım, gözlerime baktığın zaman\nMermer bir heykelin çaresizliğiyle\nOysa neler düşünürdüm sen yokken\nSana kavuşunca neler söylemek isterdim\nDakikalar bir ışık hızıyla geçerdi\nAyrılık başlayınca ben biterdim\nEn kötüsü beni koyup gitmendi\nO öyle bir yalnızlıktı anlatılmaz\nHep yarım kalmış heyecanlar hazlar içinde\nBiterdi bir kış, geçerdi bir yaz\nVe nice yıllar kovalardı birbirini\nGözlerimde gitgide büyürdü mesafeler\nBütün teselliler uzaklarda kalırdı\nBütün çiçekleriyle solardı bahçeler\nNe olurdu saadetlerin en büyüğü\nİşte ellerimde al, diyebilseydim\nAnlardın, ve hiç gitmezdin, değil mi\nBir gün duyduğum gibi kal diyebilseydim." + }, + { + "id": 58343.0, + "title": "Konser", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 5.0, + "poem": "Şimdiden duyuyorum\nHerşey birdenbire olacak\nŞuramda bir kılcal damar\nYada beynimde bir sinir ucu\n\nO anda biyerlere atılmış eski bir kemanın\nYalnızlıktan gerilmiş bir teli kopacak\nYada terkedilmiş bozuk bir piyanodan\nTek notalık si minörden bir ses çıkacak\n\nKaranlıkta ve yalnızken dinlemeli\nBu konser modası geçmiş adamın\nYaşamı boyunca sunmak isteyip de\nVeremediği ilk ve son konser olacak" + }, + { + "id": 50686.0, + "title": "Waldorf Astoria", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "kadınsa kadın doktor spiedell\ndudakları kalın\n buğulu\nüstüne yoktur linda'nın doktor spiedell\nbenim linda'nın\n (bir içim su) \nkaranlıkta cıgara içiyor doktor spiedell\n şehvetli\n tembel\n uykulu\n\n \nah doktor spiedell siz yok musunuz\n neden durumu anlamıyorsunuz\norta doğu'dan vazgeçin diyorum size\n zaten alışverişi nedir orta doğu'nun\ngüney doğu asya'yı alsanız elinize\n ah doktor spiedell ne işler çevrilir\nhaksızlık neresinde bunun\n\nmüzikse müzik doktor spiedell\nişte bakın\nbunlar orlean cazcıları tek tek\n işte doc smithy\n crazzy pat işte\nişte dikenli trompetler kavgacı kontrbaslar\nöyle mi wagner'i seversiniz demek\n (ah doktor spiedell siz avrupalılar) \ndemek çelik miğferli profili bismarc'ın\ngözlerinizi doldurur her dinleyişte\n bırakın doktor spiedell\n bırakın\n bırakın eski prusya'nın köhne uğultusunu\n işte king barnett\n georgia blues işte\n\nyanlışınız var doktor spiedell\nyanlışınız\n canım sir cunnungham'ı tanımaz mısınız\n -...londra'da nasıl konuşmuştuk diyecek\n londra'da diyecek\n i.g. farben için\n (yani sizin için doktor spiedell) \n orta doğu diyecek hesapta var mıydı\nsiz de bilirsiniz ki doktor spiedell\nimperial chemical industries demek\nbeş aşağı beş yukarı\n sir cunningham demek\norta doğu zaten bir ingiliz pazarıydı\nsizin için hesapta var mıydı doktor spiedell\n ama doğru söyleyin\n hesapta var mıydı\n\nviskiyse viski doktor spiedell\nhem de sevdiğiniz\n black and white\ngönüller şen olsun doktor spiedell\nnasılsa içebiliriz\n henüz saat\n o kadar geç değil ki\nprosit doktor spiedell\nprosit\n yarı geceden sonra başlar\n newyork'ta hayat" + }, + { + "id": 15243.0, + "title": "Karşılama", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Böyle mi karşılayacaktın beni \nBakışların böyle mi olacktı \nNe ummuş ne düşünmüştüm? Hani \nO şaheser gözlerin dolacaktı \n\nNeler vadetmiştin bana giderken \nGözlerin alev alev yanmalıydı \nİçin titreyerek 'hoş geldin' derken \nEllerin sevgiyle uzanmalıydı \n\nGözlerime öyle bakmamalıydın \nO harikulade dakikada elbet \nBeni yapayalnız bırakmamalıydın \n\nBana sonsuz bir ümit vermemeliydin \nKarşımda ağlamasan da nihayet \nBir saniye olsun ürpermeliydin." + }, + { + "id": 96603.0, + "title": "Çeşm-i Giryanım Görüp", + "poet": "Fuzuli", + "rating": 7.0, + "poem": "Ol ki her sa'at gülerdi çeşm-i giryânım görüp\nAğlar oldu hâlime bî-rahm cânânım görüp\n\nEyleyen ta'yin-i cezâ-yi müdâvâ derdime\nTerk edip cem' etmedi hâl-i perîşânım görüp\n\nLâle-ruhlar göğsümün çâkine kılmazlar nazar\nHiç bir rahm eylemezler dâğ-i hicrânım görüp\n\nTut gözün ey dûd-i dil çerhin ki devrin terk edip\nKalmasın hayrette çeşm-i gevher efşânım görüp\n\nPertev-i hur-şîd sanmam yerde kim devr-i felek\nYere urmuş âf-tâbın mâh-i tâbânım görüp\n\nSuda aks-i serv sanmam kim koparıp bağ-bân\nSuya salmış servini serv-i hırâmânım görüp\n\nEy Fuzûlî bil ki ol gül-'ârızı görmiş değil\nKim ki ayb eyler benim çâk-i girîbânım görüp" + }, + { + "id": 45146.0, + "title": "Öteden Gelen Şiir", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "o aşk, kalbime çöken ağır bir yüktü Rabbim\no aşk, ruhumun bile belini büktü Rabbim\nkristalin içinde incimi parçaladı\nçakallarla sevişen hımcımı parçaladı\nyalnızlığım karanlık dökünce yollarıma\nsiyah lekeler düştü kırılan kollarıma\nesrarlı bir köpüğün infilekıydı hayat\ntutunduğum her dalın ucunda koptu feryat\nO bir masal kızıydı, anlamadı dilimden\nkelebekler misali uçup gitti elimden\nbulduğum âna değin riyâsız bir kefeni\nbenimdir bildiklerim çâresiz koydu beni\nyarattığın kıvılcım her şeyi yaktı Rabbim\nkaderim bana yalnız seni bıraktı Rabbim\n\nağlamaklı bir yıldız bakıyor taşlarıma\ndokunuyor toprakta uçan gözyaşlarıma\ngörmüyor saatlerin sararıp solduğunu\nbilmiyor mezarımın kendisi olduğunu\nbozkırımda yeşeren gül sızımdır O benim\ngöklerime koyduğum yıldızımdır O benim\ngölgesini gölgemden esirgeyene inat\n'Şâirindir bu çiçek! ' diye duyun kâinat\nhayrandım, kapısından kovduğu ânda bile\nhangi bülbül beddua eder dünyada güle\ngöğsünü ışığınla doldur, bırakma Sen'siz\nömrü saâdet bildi gülüm dünt, yada bensiz\norda nefesim soğuk, sesim boğuktu Rabbim\nO'na baktığım ânda bile O yoktu Rabbim\n\nırmak denize aktı; ruhum şimdi Sen'dedir \nhayatta bütün mâna bir parça kefendedir\nâh benim yeryüzünde oyalanan kaderim\nsonsuzluk tezgahında mayalanan kaderim\nbuldun kayıp ülkeyi bir volkanın içinde\ncennetine kavuştun çıkan canın iinde\nşimdi yoksun, çünkü yok varlığında yokluğun\nsarmaşıklar çölünde tükendi çocukluğun\ntanyerinde ânsızın geceyi yaktı Rabbim\nsenden bana akşamsız seni bıraktı Rabbim" + }, + { + "id": 33778.0, + "title": "Beşinci Mevsim", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Düştü can evime dördüncü cemre \nDünyayı üçüncü gözümle gördüm. \nDört yüz seksen beş gün çekti bir sene \nOn altıncı aya takvimsiz girdim. \n\nAynalara baktım korku gösterdi \nSaatler her sabah kırkı gösterdi \nNamlular, nişanlar Türkü gösterdi \nHayatım boyunca hedefte durdum. \n\nGül sundum yediler, koklamadılar \nArmağan can verdim saklamadılar \nGittim... gelir diye beklemediler \nKaybolan gölgemi yollara sordum. \n\nGetirdim yanıma ayı bir karış \nÖlçtüm ki dağların boyu bir karış \nŞehiri bir adım, köyü bir karış \nDamlada denizdir en küçük derdim. \n\nSavurdum, eledim, seçtim zamanı \nYaprak yaprak, tel tel açtım zamanı \nHaftada üç asır geçtim zamanı \nNereye gittimse zamansız vardım. \n\nYırtıldı ruhlara çizdiğim resim \nYazık, kulaklara sığmadı sesim \nYaşadığım şimdi beşinci mevsim \nÇağın çilesini sırtıma sardım.\n\n(Beşinci Mevsim)" + }, + { + "id": 1478874.0, + "title": "Çocuklara", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Ne odunmuş babanız: Olmadı bir baltaya sap! \nOna siz benzemeyin, sonra ateştir yolunuz.\nMeşe hâlinde yaşanmaz, o zamanlar geçti; \nGelen incelmiş adam devri, hemen yontulunuz.\nAma dikkatli olun: Bir kafanız yontulacak; \nSakın aldanmayın: İncelmeye gelmez kolunuz!" + }, + { + "id": 57956.0, + "title": "Epigram", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Marx'ın da pek sevdiği bir Latin sözünü anımsıyorum\nNihil humanum mihi alienum est\nBu sözün altına ben de imzamı basıyorum\nİnsana ilişkin ne varsa kabulüm\nŞu hümanistler hariç\n\nCan Yücel" + }, + { + "id": 45164.0, + "title": "Ölümden Konuşacaktık", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 7.0, + "poem": "Evet sırasıdır, ölümden konuşacaktık, \nİntiharın ebruli ipliğiyle\nBir düğün gecesinde senin \nYakası işlemeli giysinden.\nKapı kapı dolaşıp, etamin ve goblen\nÖrtüler satan bohçacı ölümden.\nBoynuna taktığın eğri taneli\nİki sıra inciden konuşacaktık, \nSeni ürküten tren sesinden\nAyı gölgeleyen tekinsiz gecede\nKarşımıza apansız çıkıveren\nO ihtiyar dilenciden.\n\nGel ölümden söz etmeden önce\nBirşeyler içelim seninle.\nBuğulu bir bardağın içinde, \nBuzlu ve limonlu votkayla birlikte\nKonuşalım ölümden, \nBir samanyolu olsun masamızın üstünde.\nHadi gel konuşalım, \nSulanmış bir taşlığın serinliğinde.\nAkşam sefaları içinde, \nBir masa, birkaç sandalye\nVe ikimiz ölümden konuşalım, \nSenin ağzında gül, benimkinde menekşe.\n\nYarına var mısın söyle? \nDoğacak çocuğa, çığlığa, ishak kuşuna, \nRüzgarın savurduğu tohuma, \nKavağın pamuğuna var mısın, \nBir ağacın kavına, \nDeri değiştirmesine yılanın, \nKozadan çıkan kelebeğe, \nHatmiye, atkestanesine? \nHadi gel öyleyse ölümden konuşalım.\nBelki de tümüyle aykırıdır geçeğe, \nAma ne olursa olsun biz yine\nÖlümden konuşalım seninle\n\nÖlüm de vardır yaşadığımız her şeyde.\nBir bardak çatlarsa durduğu yerde, \nBir aşk ansızın biterse, \nAyna kırılırsa yüzünle birlikte, \nZamanıdır konuşmanın ölümden.\nBir çiçek olağanüstü güzellikte\nAçıvermişse bir sabah, \nBir topal aksamadan yürümüşse, \nHadi gel ölümden konuşalım; \nYüzünü al basmış hasetçiden\nVe onun elindeki kuru değnek bile\nFilizlenir sevgimizden." + }, + { + "id": 37010.0, + "title": "Bekleyen", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Hangi yalnızlıktır iten seni bu sığ sulara\nHangi şekilsiz gerçek bağlayan ellerini\nKattığın bir acı gülüştür düştüğün korkulara\nKim baksa gözlerine görür beklediğini\n\nSaçında bir tel vardır, o çağırır hüznü\nEllerindir yorulmuş, anlaşılmamış, nemli, soğuk\nBir rengi vardır dudaklarının saklayan gülüşünü\nNe zaman baksam gözlerine ağlar bir çocuk\n\nNe kadar gülsen ortada kırıklığın öyle gerçek\nSen bir sarılarda, bir yeşillerde, bir morlarda\nSanki bir kederdir ömrün hiç bitmeyecek\n\nKimbilir seni bekleyen kim şimdi o yollarda\nBilmediğim, görmediğin kim çıkacak o romanlardan\nBir masal kahramanı mı? Ki kalmış eski zamanlardan" + }, + { + "id": 16369.0, + "title": "Gölge Kesil", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "İşte meyhane güzeli geldi,\nbizi alacak, eve götürecek.\nİşte geldi baharlar içinde,\nGeldi yüzümüz gülsün diye,\niçimiz açılsın, ışısın diye,\nolalım diye genç ve taze.\n\nİşte dağarcığını açtı\nİşte belini sıktı.\nİşte yayını kurdu.\nİşte okunu yastı.\nİşte yolumuzu vuracak.\nİşte bizi yemek, yutmak için,\nbin dereden su getirecek,\nbir nice düzenler kuracak.\n\nAma durma gene yürü sen,\ngölge kesil onun içinde boyuna.\nÖnünde ardında koş yuvarlan.\nSonunda taze bir fidan gibi\nKökümüzden söküp çıkaracaksa da bizi aldırma.\nMermer bir yürek varsa sende dostum, dayan! \n\nGene geldi işte gene geldi.\nİşte o uzun ömür geldi.\nSultanların şahı geldi.\nGizli hazine geldi.\nCihanın canı geldi.\nİşte güneş koç burcuna geldi,\nGülen yüzümüzü görmek için\nyaradılış ağacının üstünde." + }, + { + "id": null, + "title": "Bir Nehrin Tükenişi", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Hasretin kançanağı gözlerinde oturuyorsun; \nseni soruyorum\nhiçbir şey bilmiyorsun…\n\nHep bir çağlayan gibi senin sevdana aktım; \nsen ise sularını kaçıran bir nehir gibi uzaktın...\n\nTükenişi bir aşkın,\nbir nehrin tükenişine benzer.\nNe deniz olabildin,\nne nehir kalabildin...\n\nKendin ol, kendin ol…\nSen buysan başkası ol! \n\nBuysan kederden öleceğim,\nbaşkası olursan de kimi seveceğim? \n\n/Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen; \noysa ne çok sevdim ikinizi de bir bilsen.../" + }, + { + "id": 23297.0, + "title": "Dört Aşk Şarkısı", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 8.0, + "poem": "-I-\nSenden ayrılıp sonra\nKavuşunca bu büyük güne\nGördüm, g��rmeye başlayınca\nHerkesi neşe içinde.\nVe o akşam vaktinden beri\nBilirsin ya, hangisi\nDudaklarım daha bir güzel\nVe ayaklarım daha bir çevik şimdi.\nDaha yeşil ağaçlar dallar ve çimen,\nDuyumsayınca böyle\nVe su daha hoş serin\nÜstüme dökününce.\n\n -II-\nBana neşe verince sen\nDüşünüyorum da bazen:\nŞimdi ölebilirim diyorum işte\nVe hep mutlu kalırım böylece\nTa sonsuza dek.\nSen yaşlanınca sonra\nVe hatırlarsan beni\nGörünürüm yine bugünkü gibi\nVe bir sevgilin olur senin de\nHala gencecik biri.\n\n -III-\nYedi gülü var dalın\nAltısını yel alır\nBiri kalır geriye\nO da bana adanır.\nYedi kez çağırırım seni\nAltısında gelme kal\nAma yedincisinde söz ver\nTek bir sözcükle gel.\n\n -IV-\nBir dal verdi sevdiğim\nÜstünde sarı yapraklar.\nYıl desen,geçer gider\nSevdaysa yeni başlar." + }, + { + "id": 14059.0, + "title": "Sevmiyorum Seni", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 8.0, + "poem": "Şimdi benim buzdan bir döşekte\nÜç büklüm olmuş zavallı sevdam,\nÜşüyorsa ölesiye yalnızlıktan;\nBil ki senin hep böyle güvensiz,\nYaşamdan korkar oluşundan.\n\nİşte bunun için sevmiyorum seni.\n\nŞimdi benim bir han avlusunda\nHiç bitmeyecek umutsuz kavgam,\nSoluyorsa başı önde yorgunluktan;\nBil ki senin hep böyle umarsız,\nYarını göze alamayışından.\n\nİşte bunun için sevmiycem seni." + }, + { + "id": 334361.0, + "title": "Günün İnsanı", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Tırnağı pençe,dili ok,ağzı kan çukuru; \nYasak dedin mi, çözük kör nefsinin uçkuru...\n 1974" + }, + { + "id": 63106.0, + "title": "Sıcak Nal", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "-I-\n\nArt çocuk, Muhyiddin Çelebi, \nMolla Fenari'nin kısık fitili; \nOkuduğu her beyitten sonra\nGülsuyuyla yıkardı ağzını; \n\nKirlidir şiir; ve söz, atılmazsa zehirdir; \nBunu bilirdi; \nAcı bir gölge geçerdi bakışından, \nMesir macununun içindeki çivit gibi.\n\nKarısı yanındaydı hep, \nÇocukluktan kalma\nVe artık değişmezlik kazanmış\nYanlış bilgi; \n\nOdalarda ışıksız iki aslan\nDerinliğine iki atla sevişirdi.\n\nKerbela yası hemen her zaman\nGörünmez kılardı Mevlit sevincini; \n\nÖlümü düşünen, \nDaha doğrusu anımsayan yüzü\nİlençler denizinde yüzerdi.\n\n-II-\n\nDikenli tele takılmış çiçek, \nYüzyılımız çiçek diye seni getirdi.\n\nGökyüzüne çarpıp düşen kelebek, \nKumaşları mı diyeceksin şimdi? \n\n-III-\n\nPencere silen kadınların\nUzaklarda bir yeri aynatmasından belli; \n\nGiysilerden, bayraklardan, cenaze törenlerinden; \nAyakları dolaşan sandalyelerden; \n\nAğzı ağzına dolu telefonlardan\nGözleri bozuk paralardan\n\nSaplantılı duvar saatlerinden\nİçkilerin giderek küçülmesinden\n\nBelli, iyi şeyler olmayacak.\n\n-IV-\n\nMeyvelerin turuncu aktığı oynak oluk, \nAyrımlar eşiği.\n\nMerhaba tahıl, \nYolun bilgisi işte bitti! \n\nEvreşe, \nTek türküsüyle varolan ela gözlü kasaba, \nBir çocuğum olsun isterdim senden.\n\nAdını değiştirmişler senin de mi? \n\n-V-\n\nBir şey var şu bizim durumumuz ona benziyor\n\nUmarsızlığı yüceltmek mi desem? \nRenkleri beklemek belki...\n\nMakbule geçmeyen armağan\nYa da\nZindanda gökbilim öğrenimi.\n\nYa da\nSatın alınmak\nEzgiler tarafından.\n\n-VI-\n\nYakup Cemil'in\nKurşuna dizilmeden hemen önce\nÜst üste içtiği\nÖmründeki ilk üç sigara.\n\n-VII-\n\nÖlü duvağı, \nAk altın\nBoz altın.\n\n-VIII-\n\nKafes de, diyorlar, kuşu neden istesin ki! \n\nGözlerine mendil bağlamış hocalar.\n\nNerden mi öğrendim, gazeteden mi? \n\nKaraköy altgeçidinde bekliyor\nŞemsiyesini tüfek gibi asmış omzuna\nÖlüm meleği.\n\n-IX-\n\nYazı artık günbatımında\nYazı bize geldi.\n\n-X-\n\nBir şey var\nBalkonlar kollarını açmışlar\nOna sarılacaklar." + }, + { + "id": 322564.0, + "title": "Uyan!", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Uyu uyu yat uyu masallarını bırak\nUyan sen, karış karış toprakları uyandır.\nÇiçek açsın her taraf sizinle revnak revnak\nUyan çocuğum, çalış, yaprakları uyandır." + }, + { + "id": 575413.0, + "title": "Dinde Reform Hastalarına..", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bırak dini-dindarı, sen ki dini bilmezsin\nUzaklara bakma hiç, sen kendini bilmezsin\nEmirle dolaşırsın karanlık girdaplarda\nMazbut insan olmanın mihengini bilmezsin..\n\n6 Kasım 2006/Vakit" + }, + { + "id": 5484.0, + "title": "Zulüm", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 7.0, + "poem": "Canımda damıttım\nseni ey zulüm,\nSancısını\ninceden\nkum gibi taşıdığım...\nKasığımda\namerikan kemendi\nbağıra bağıra\ngeceler boyu\nkaskatı kesilip\nkan işediğim...\nUzmandı\ncellatlar\nve hin oğlu hin\nakım kabloları\nkıskaçlarıyla\nbilenmiş azıları\nbuyruğunda\ngangister\nemperyalizmin...\nGenede yıkamadılar\nsökemediler\nve bozguna uğradılar\nHe canım\nkarşısında\nÇırılçıplak yüreğin..." + }, + { + "id": 1161750.0, + "title": "Adı Güzel Kendi Güzel Muhammed", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Canım kurban olsun senin yoluna,\nAdı güzel, kendi güzel Muhammed,\nŞefâat eyle bu kemter kuluna,\nAdı güzel, kendi güzel Muhammed\n\nMü'min olanların çoktur cefâsı,\nAhirette olur zevk-u sefâsı,\nOn sekiz bin âlemin Mustafâ'sı,\nAdı güzel, kendi güzel Muhammed\n\nYedi kat gökleri seyrân eyleyen,\nKûrsûnün üstünde cevlân eyleyen.\nMi'râcda ümmetin Hak’dan dileyen,\nAdı güzel, kendi güzel Muhammed\n\nOl çâriyâr anın gökler yâridir,\nAnı seven günahlardan beridir,\nOn sekiz bin âlemin serveridir, \nAdı güzel, kendi güzel Muhammed\n\nAşık Yunus neyler iki cihânı sensiz,\nSen Hak Peygambersin şeksiz, gümânsız\nSana uymayanlar gider imânsız,\nAdı güzel, kendi güzel Muhammed." + }, + { + "id": 1665972.0, + "title": "Shakespeare Otuzuncu Sone", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 7.0, + "poem": "Bazan geçmiş günlerden kalanları anarım\nBir araya gelince hoş sessiz düşünceler; \nAradığım şeylerin yokluğuna yanarım\n\nGönlümü yitenlerle çektiğim yaslar deler:\nYaş bilmeyen gözlerim boğulur da yaşlara\nÖlüm gecesindeki sevgili dostlar için\nDepreşir yüreğimde nice kapanmış yara\nYitip gitmiş yüzlere inlerim için için.\nGeçmiş yaslar yeniden beni yürekten vurur\nAcıları saydıkça bir bir içim kan ağlar; \nGönlüm eski dertleri anıp çile doldurur.\nBorcum bitmemiş gibi yine keder borcum var.\n\nAma sevgili dostum seni andım mı yeter:\nBütün yitenler döner bütün acılar biter." + }, + { + "id": 40336.0, + "title": "Parasız Yatılı Dinbazlık", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Her yoksul biraz \nparasız yatılılık taşır içinde\nküçük şeylerdir mutlulukları\nkorkarlar büyük denizlerden\n\nHer yoksulda biraz\ndinbazlık vardır\nbu yüzünden korkunç bencildirler\nzalim ve korkaktırlar üstelik \n\nKorkak bir müslümanım ilkin\ngizli anlamlar arıyorum\nkarınca dualarında\nve gizli bir bir defter tutuyorum\nol müridliğimin hikâyesidir: \n\nAHMET TELLİ" + }, + { + "id": 19379.0, + "title": "Bellum Omnium Cantra Omnes", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "'İnsan insanın \nKurdudur' diyor \nBir düşünür \nVe ekliyor: \n'Bellum omnium cantra omnes' \nYani \nYatkındır savaşa \nBirbiriyle herkes... \n\nŞu sonuç çıkar \nBu saptamadan: \nDoğası gereği \nSavaşçıdır insan... \n\nDoğruluk payı \nVar mı bu görüşte? \nYanlışlık var mı? \nVarsa nerde?... \n\nİnsan insanın \nKurduydu belki \nGerçek kurttan \nYokken farkı... \n\nOnu kurttan \nAyıran özellik \nAkıl olmalı \nVe üretkenlik \n\nÜrününü \nEmeğinin \nAlırsan, sevinçle \nDolar yüreğin \n\nVe hele ortak bir \nYaratıysa bu \nDaha da büyür \nMutluluğu \n\nOturursun \nAynı sofraya \nEmektaş olmanın \nMutluluğuyla \n\nŞimdi sormak \nGerekir yeniden \nİnsan insanın kurdu mu gerçekten? \n\nİnsan insanın \nKurduydu belki \nGerçekten kurttan \nYokken farkı \n\nAma gelişen \nBir şey var onda \nSevgiye, iyiye \nDoğruluğa \n\nYaratırken \nEmeğiyle \nYaratır çünkü \nKendini de... \n\nSoruyu yeniden \nVe şöyle sormalı: \nSevgiye, iyiye \nBarışa kim karşı? \n\nEmeğinin \nHakkını alan \nNe çıkar umar \nSavaştan? \n\nDünyayı ortakça \nKardeşçe üreten \nNe yarar umar \nKötülükten? \n\nŞimdi değiştirip \nBu kavramları \nYeniden ve şöyle \nSöylemek olası: \n\nEmekçi insan var, barıştan yana \nDünyayı kardeşçe yaratan, üreten.. \nVe kurtlar - savaşta çıkarları... \nVurarak, kırarak, ezerek sömüren" + }, + { + "id": 13340.0, + "title": "Ağaçlar", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Ellerimin önündeki dallar da\nSarıldı yaprağa\nGöremiyorum karşı yamacı \nErken mi yoldayım\nBen mi geciktim\n\nÖnümüzde bir çınar yükseliyor\nHer gece atlılar geliyor ona\nDestan söyleşip gidiyorlar\nEsmerlikleri\nTutuşup kuruyan dudakları kalıyor sabaha\n\nDostum üşüyorum dedin \nÜşüme\nKorkuyorum -Korkma\nKaçıyorum -Kaçma\nÜrperiyorum düşünceden -ürper\n\nSabah trafik\nÇınara kim bakar \nKim geçer dallarından\nBahar mı geliyor \nKomşunun balkonunda\nÇamaşırlar renk rengarenk\n\nKızlar göğüslerini\nBaharın ağacına \nİlk açan çiçeğine\nDayadılar\n\nArılarla erkekler boğuşuyor\nArılarla uçan bütün çiçeklerle\nAyaklarında taşınan tozlarla\nAkıyorlar alıp götürülürken\nYaprak evlerin içindeki dişiliklere\n\nDostum geç kaldın\nGüneş ne gün doğacaksa\nSöylediler duymadın geç kaldın\nOtur ağla sonra soframda doy\nEkmek tut zeytin tat\nAçlığını eğlerken sen\nBak nasıl ayçağın erleri\nSavaşarak ve devirleri aşarak geldiler\nKaranlığı karaladılar yolları tuttular\nAt tepmedeler\n\nBak nasıl savaşı bindiler. Gece çınara gelip söyleşip\nKelime ettiler söz bilediler\nZorun yamanı kolayladılar\n\nSahip olun taşa demire \nAleve\nKüle bile" + }, + { + "id": 105838.0, + "title": "Evvel Bu Dergâhtan Kısmet", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Evvel bu dergâhtan kısmet\nAlır da var almaz da var\nTarikate kadem basıp\nGelir de var gelmez de var\n\nBazını almış destine\nHizmet ederdi dostuna\nAhd ile ikrar üstüne\nDurur da var durmaz da var\n\nOlayım der isen Hızır\nİrfan defterine yazıl\nHak her yerde hazır nazır\nGörür de var görmez de var\n\nHem bizim dolumuzdan\nÇıkman sakın yolumuzdan\nPir Sultan'ım halimizden\nBilir de var bilmez de var" + }, + { + "id": 108579.0, + "title": "Bir Gece Muhammet", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir gece Muhammet evde yatarken\nÜç melek geldi de nida getirdi\nSelman'ın şeklinde bir oğlan girdi\nNe güzel izzetle sala getirdi\n\nMuhammet oğlana yerini verdi\nGeçti oğlan seccadeye oturdu\nCebrail oğlandan nişan istedi\nZühre yıldızını alna getirdi\n\nBu oğlanın Ali olduğun bildiler\nAman mürvet deyü dara durdular\nÖzlerinden hayli sitem sordular\nCebrail Cennet'ten elma getirdi\n\nGetirip elmayı terceman verdi\nŞah eline alıp dört pare kıldı\nBir paresin Şah'ım nuş edip kandı\nÜçünü melekler Hakk'a götürdü\n\nBak Bari Taala hoş nazar kıldı\nYed'iklim çar köşe Ali'ye verdi\nBiri Düldül biri Zülfikar oldu\nFatma da Kanber'i ana götürdü\n\nPir Sultan'ım eydür gitti gelenler\nArayrp özünde gevher bulanlar\nMuhammet Ali'yle arşa duranlar\nCümle melekleri ceme götürdü" + }, + { + "id": 2127294.0, + "title": "Cam Kırıklarında Kelimelerim", + "poet": "Ferman Karaçam", + "rating": 6.0, + "poem": "Talan edilmiş bir ömrün\nHaritasıyım ben\t\nİyi okumalısın beni\n\nNe sevecen gülücüklerin\nGölgelediği yüzüm\nNe kırağı vurgunu başakların\nBoyun eğişi\nİşaret etmez beni\nBen hep al taylara vurgunum\nKahroluşum bundandır\n\nÇünkü her nisan ayı geldiğinde\nYani erikler yeşerip\nŞeftaliler tüylendiğinde\nBağ bozumu yaşıyorum\n\nUsul usul düşüyor yanıma\nKollarım\nUsul usul ayrılıp kopuyor gövdem\nRuhumdan\nŞaha kalkışı düşüyor aklıma \nAl taylı ayrılıkların\nVurup gidişi İstanbul’u yerden yere\nGidişi yani sıyırması eti kemiğinden\n\nİyi okumalısın beni\nTalan edilmiş bir ömrün haritasıyım ben\nNe Züleyha Züleyha sızlar kemiklerim\nNe ölüp giderim hasretinden\nHiç bir bıçak işlemez gövdeme\nBurada böyle\nBüküp kırılası boynumu\nYollarını beklerim Yakup’ca\n\nSen ise aldırmıyorsun\nKelimelerimin cam kırıklarında\nÇırpınışına\nKahroluşum bundandır gülüm\n\nBir de \nYitip gidiyorsun uçurumlarında\nSanal akşamların\nVe darmadağın oluyor tozların uçuşuyor\nSık ağaçlı yerlerin göğünde\nUçuşuyorsun\nDağ doruklarının fırtınalarında\nSeni nasıl toplayayım gülüm\nAvuçlarımdan kan fışkırtıyor \nHırçın ve zalim\nDikenlerin\n\nBen seni nasıl toplayayım gülüm\nSenden nasıl kopayım gülüm" + }, + { + "id": 271895.0, + "title": "270 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "270\nAvcı yemi koydu ve bekledi sonra,\nAvına Adem adı ekledi sonra,\nDünyada iyi, kötü her şeyi yapıp; \nSuçu hep başkasına yükledi sonra!" + }, + { + "id": null, + "title": "Gözlerin Gök-Yüzünde Bir Dolunay", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Diyelim \nki sessiz gecede poyraz…\n\nSis çökmüş o heybetli dağlara; \nyurdun \nda kar altında, gözlerin gök-\nyüzünde bir dolunay.\n\nDiyelim ki sınamışsın uzaklığın ihanetini.\nSeslere çarpmış sesin,\nama ulaşmamış hiçbir yere nefesin…\n\nDiyelim ki şarabın dökülmüş, suların kesik,\nbu hayat seni bir oyuncak sanıyor.\n\nDiyelim ki sana çıldırmak yasak, sana ağlamak\nyasak, yarın yasak, düş yasak. \nDiyelim ki üşüyorsun kısacık bir ömrün sığınağında; \nbir çay bile ısmarlamıyor hayat! \n\nDiyelim ki lekesiz hiçbir şey kalmamış artık; \nsis çökmüş güvendiğin dağlara...\n\n Kederli bir süvari ol, \n Orda, sen orda! \n Bıkma atını mahmuzlamaktan,\n bıkma bu puştlar panayırında\n berrak nehirler aramaktan…\n\n Yaslı bir kışa rehin düşse de günler,\n kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt; \n o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın.\n\n Çünkü her insan bir limandır başucunda tekneler; \n çünkü herkesin hüznü kocaman, aşkları dalgın…\n Kimi kanıyor şahdamarından,\n kimi bozgununda yetim dervişan,\n kimi aşklarıyla, düşleriyle perişan…\n\n Yamalı yerlerinden kanıyor hayat,\n tutunduğun günlerinden soluyor hayat.\n Bu yüzden salıver düşlerini kendi uğruna yansın,\n salıver düşlerini ateşlere abansın! \n\nTutunduğun günlerinden solarken hayat,\nbıkma atını mahmuzlamaktan; \nbıkma sendeki insan için,\nderin uçurumlar arşınlamaktan...\n\nYaslı bir kışa rehin düşse de günler,\nbir gün rüzgâr esecektir suların serinliğinden; \nbir gün kırlangıçlar geçecektir göğün genişliğinden.\n\nYaslı bir kışa rehin düşse de günler,\nkalbindeki tomurcuğu bahara büyüt,\no tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın; \nçünkü senin de bir ütopyan varsa, \ni n s a n s ı n…" + }, + { + "id": null, + "title": "Bitme", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Bitme, bak, içtim, yürüdüm, kederlendim\nDenize girdim, üşüdüm, sana geldim.\n\nDüş bitmeden sen bitme.\nBitmeden sevgi gitme…\n\nBitme! Bak, koştum, savruldum, hep örselendim.\nCıgara ziftlendim, ille de seni sevdim.\nUzaklarda öyle çok kederlendim.\n\nGünler bitmeden bitme.\nBitmeden hasret gitme…\n\nBu yangın geceler, bu intihar.\nGidersen paramparça yüreğimde ağıtlar! \nBu dolunay gecenin göğsünü yarar.\nBenim göğsümde de sana geniş bir yer var.\n\nDüş bitmeden sen bitme.\nBitmeden sevgi gitme..." + }, + { + "id": 13337.0, + "title": "Aşka Dair", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Öyle sofralar gördüm ki\nİnsan kasları vardı tabaklarda\n\nO eğik gövdeler önünde yalnızlık\nHer şeyi birbirinden uzağa çarpıyordu\nBir kadın\nBir erkek\n\nGizlice soluyordu\nBir erkek av arkadaşından\nAv durgunluğu gibi gösterip saklayarak\nKamışlıktaki sazların arasından\nIlık ve yapışkan fısıltıları\nAyırarak alarak\nUrgan gibi bedenine doluyordu\n\nHer şeye benzeyebilirken o\nHiçbir şey benzemezken ona\n\nO ünlü borazan\nBaşlarsa saçlarımızın diplerinden\nÜfürmeye. -Yırtıcı bir hayvan\nKimliği yapışır yakamıza\n\nBir erkek mi o\nGöle yatmış bir güneş demetinde\nO mor ışında\nBir köpek ölüsü gibi yatan\n\nHızla kayan \nYoksa bir yaban ördeği gölgesi mi" + }, + { + "id": 67323.0, + "title": "Sevgilim", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 9.0, + "poem": "Ey sevgilim, nerelerde dolaşıyorsun böyle? \nGeliyor seni candan seven aşığın dur onu dinle. \nElemi de, neşeyi de beste yapmış diline. \nUzaklaşma şirin yarim. \nYolculuklar, aşıkların buluşmasıyla nihayetlenir. \nHer tanrı kulu bunu bilir. \n\nAşk nedir? Ahret demek değildir her halde. \nÇınlamalıdır neşesi bu anın gene bu anın kahkahalarıyla \nÇünkü ne olacağı yarının meçhulümüzdür hala, \nBoş yere vakit geçirmekten artık yoktur bir salah: \nÖyle ise gel öp beni, genç ve tatlı sevgilim, \nÖmrü pek azdır gençliğin." + }, + { + "id": 36779.0, + "title": "Sen Olmasaydın", + "poet": "Aşık Sefai", + "rating": 8.0, + "poem": "Sensin bu gönlümün yönü mekanı\nBende ar olmazdı sen olmasaydın\nAk nergizler sana aksın dağlarda\nBalda sır olmazdı sen olmasaydın\n\nDağlardaki güneş doğmaz aleme\nBuluttaki yağmur yağmaz aleme\nGönlümdeki güzel sığmaz aleme\nDünya dar olmazdı sen olmasaydın\n\nSuru sırdan derler suyuma benim\nEl eyleyen çıkar toyuma benim\nElde güzel çokmuş neyime benim\nGözüm kör olmazdı sen olmasaydın\n\nKuşlar yuvasından uçar mıydı ki\nBulutlar yağmurdan kaçar mıydı ki\nYaylada çiçekler açar mıydı ki\nDağlar kar olmazdı sen olmasaydın\n\nDostlarım el oldu senin uğruna\nGözlerim sel oldu senin uğruna\nSefai'yim del oldu senin uğruna\nGurbet zor olmazdı sen olmasaydın" + }, + { + "id": 49601.0, + "title": "Kayıp YIldız", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "Sonbaharın serin esen rüzgarlarında\nSabahın güneşi, akşamın ayışığında\nArıyorum! \nKaybettim geceyi ve gündüzü\n\nYokluğun acıydı hançer misali\nSözlerin acıydı kurşun misali\nAhirette arar bulurum seni\nKendimi unutup unutmam seni" + }, + { + "id": 334384.0, + "title": "Perendebaz", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Niceleri namazda gaflet perendebazı; \nKurgulu oyuncakta kılar böyle namazı...\n 1978" + }, + { + "id": 3326.0, + "title": "Sular Bizden Akıllıdır", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Sular bizden akillidir, daha evvel görür aksami,\nIner havadan önce, karanliga,\nBüyük bir balik gibi ortadan silinir,\nKaçisirken hayvanlar daga.\n\nSular bizden akillidir, memnun olur,\nSadece agaçlardan.\nBaska insanlardan degil,\nBizi yalniz birakan.\n\nSular bizden akillidir, uyumaz,\nAçar mavilige, iri gözlerini.\nVe bekler bir ölüm sirri içinde,\nKendi hayatinin yerini." + }, + { + "id": 50825.0, + "title": "1939", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Bin dokuz yüz otuz dokuz: \nKaranlıkların içinde\nÖlülerle yaşıyoruz.\n\nPuslu havayı sever kurt; \nKaplamakta gökyüzünü\nKurşundan ağır bir bulut.\n\nHer şey uyuduğu zaman\nKıracak zincirlerini\nGecede uyanık duran." + }, + { + "id": 15955.0, + "title": "Utansın", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Tohum saç, bitmezse toprak utansın! \nHedefe varmayan mızrak utansın! \n\nHey gidi Küheylan, koşmana bak sen! \nÇatlarsan, doğuran kısrak utansın! \n\nEski çınar şimdi Noel ağacı; \nDallarda iğreti yaprak utansın! \n\nUstada kalırsa bu öksüz yapı,\nOnu sürdürmeyen çırak utansın! \n\nÖlümden ilerde varış dediğin,\nGeride ne varsa bırak utansın! \n\nEy binbir tanede solmayan tek renk; \nBayraklaşamıyorsan bayrak utansın!" + }, + { + "id": 41539.0, + "title": "Dostlar Beni Hatırlasın", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben giderim adım kalır \nDostlar beni hatırlasın.. \nDüğün olur bayram gelir \nDostlar beni hatırlasın.. \n\nCan kafeste durmaz uçar \nDünya bir han konan göçer \nAy dolanır yıllar gecer \nDostlar beni hatırlasın.. \n\nCan bedenden ayrılacak \nTütmez baca yanmaz ocak \nSelam olsun kucak kucak \nDostlar beni hatırlasın.. \n\nNe gelsemdi ne giderdim \nGünden güne arttı derdim \nGarip kalır yerim yurdum \nDostlar beni hatırlasın.. \n\nAçar solar türlü çiçek \nKimler gülmüş kim gülecek \nMurad yalan ölüm gerçek \nDostlar beni hatırlasın..\n\nGün ikindi akşam olur \nGör ki başa neler gelir \nVeysel gider adı kalır \nDostlar beni hatırlasın." + }, + { + "id": 109181.0, + "title": "Göçen Canlar Dönmez İmiş", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 10.0, + "poem": "İsm-i azam duasıdır\nHergiz usanılmaz imiş\nUçtu bülbül kafesinden\nGöçen canlar dönmez imiş\n\nAlay göçmüş yurd'uğradım\nBir acıkmış kurd'uğradım\nBir acayip derd'uğradım\nÇekmeyenler bilmez imiş\n\nEzelidir gönül ezel\nOlur bahçelerde gazel\nGel ahımı alma güzel\nBir ah yerde kalmaz imiş\n\nCevrilüben konan iller\nYaylamızdır Çamlıbel'ler\nBülbülün arzusu güller\nHüb açılan solmaz imiş\n\nPir Sultan'ım Emirzade\nGel sırrını verme yade\nGaziler fani dünyada\nPir ağlatan gülmez imiş" + }, + { + "id": 4167.0, + "title": "Deniz", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 8.0, + "poem": "Denizin bir gülüşünü arıyor çocuklar ellerinde oltaları\nGeçmişin günün geleceğin yükünü üstünde\nPul pul taşıyan balıkları\nDenizin bir gülüşünü yakalıyor çocuklar ellerinde oltaları\n\nKaraköy 1960" + }, + { + "id": 28716.0, + "title": "Dilenci", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 9.0, + "poem": "Sen, her gün köşe başlarında\nYırtık urbanla kirli ellerinle\nAvuç açan, sefil insan.\n\nİnan yok farkımız birbirimizden.\nSen belki tüm yaşamınca dilenecek; \nBeklediğin beş kuruşu biri vermezse,\nÖtekinden isteyeceksin.\n\nAma ben, tüm yaşamım boyunca\nTek bir kez dilendim,\nBir acımasız kalbin sevdası ile alevlendim.\nÖylesine boş öylesine açık kaldı ki elim,\nYemin ettim bir daha dilenmeyeceğim." + }, + { + "id": 53403.0, + "title": "Rıhtıma Dönüş", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Eylüldü... Bembeyaz gemi dönüyordu\nGitgide büyüyordu gövdesi, direkleri\nÜşümüş, özlemli yolcular vardı güvertede\nBirer deniz feneri misali gözbebekleri\n\nAdam rıhtımdaydı, gemi yanaştı\nAtıldı ipler, uzatıldı merdivenler\nAnsızın karıştı birbirine\nBekletenler, bekleyenler\n\nÇoğaldı adamın mağrur gözlerinde\nBiriktirdiği acı ayların\nBirden karışıverdi yüzü\nGittiği gibi dönmemişti kadın\n\nAdam hayretle baktı merdivenlere\nBöyle kavuşmak beklemek kadar zordu\nGitti kadın kolunda bir başkasıyla\nAdam yine yalnızdı, adam ağlıyordu." + }, + { + "id": 1121426.0, + "title": "Dert Yükü Ağırlaştı", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Mevzuatlar kısıyor hakikatin sesini\nKulaklar sağırlaştı, lisanlar kör ve topal\nZorbalar talan etti adalet ilkesini\nDert yükü ağırlaştı, vicdanlar kör ve topal...\n\n11.02.2009" + }, + { + "id": 25006.0, + "title": "Ölülere İhtar", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey eski ölüler kalkın mezardan\nDünyayı bir daha görün de gidin.\nO günler mi berbat yoksa bugün mü\nBiz değil...siz karar verin de gidin." + }, + { + "id": 16373.0, + "title": "O Geliyor, O!", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "yollara sular dökün,\nbahçelere müjdeler edin,\nbahar kokuları geliyor,\no geliyor, o\nAy parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.\n\nYol verin, açılın, savulun.\nBeri durun, beri.\nYüzü apaydınlık, akpak,\nbastığı yeri ardında gündüzler gibi bırakarak\nO geliyor, o.\nAy parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.\n\nGökler yeryüzünü kapladı, örttü bir anda.\nBir anda dört yanı misk gibi bir koku sardı.\nBir anda bir velvele, bir kıyamet koptu cihanda.\nO geliyor, o.\nAy parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.\n\nBir anda can geldi bağlara, bağlar ışıdı.\nBir anda açıldı baktı bağlara gözler.\nBir anda bizde ne gam kaldı, ne dert kaldı, ne keder.\nO geliyor, o.\nAy parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.\n\nYayından fırladı ok.\nHedefe ha vardı, ha varacak.\nBahçeler selama durdu.\nSelviler ayağa kalktı.\nÇayır çimen yollara düştü.\nİşte konca, ata binmiş geliyor.\nBiz ne duruyoruz,\nO geliyor, o.\nAy parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.\n\nSen bizim yöremize gelirsen göreceksin, ey şems,\nHuyumuz sadece susmak olmuş bizim, susmak.\nSenin güzel gözlerinçin işte canım pusuda.\nRahatım kaçtı benim,\ngeceleri uykum kalmadı gitti ama,\nbak işte o güzel günler yola çıkmış geliyor." + }, + { + "id": 18340.0, + "title": "Bir Gün Gelecek Yararsız Olacağım Ben de", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir gün gelecek, oh diyecek insanoğlu:\nSilahları bırakın, artık ihtiyaç kalmadı!\nGüzel yıllar gelecek birbiri ardınca.\nÇıkaracaklar depodan silahları bir gün,\nBakacaklar ki paslanmış hepsi.\n\nBen de atılmak isterdim,açıkçası,\nson okurumun elinden.\nSon insan olsun o, yeter ki,\nköpeklerin ısırdığı son insan!" + }, + { + "id": 47731.0, + "title": "Süleymaniye Kürsüsünde", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Kardeşim Fatîn Hoca’ya\n\nKöprü’den çok geçerim; hem ne kadar geçtimse,\nBeni sevk etmedi bir kerrecik olsun ye’se,\nNe Halîc’in o yosun çehreli miskin suları; \nNe onun hilkate küsmüş gibi durgun kenarı! \nHerkesin hissi bir olmaz. Meselâ karşıdaki,\nSâhilin, başbaşa vermiş, düşünen, pis, eski,\nAğlamış yüzlü, sakîl evleri durdukça, sizin,\nİçinizden acı şeyler geçecek hep... Lâkin,\nBak benim öyle değil... Siz de biraz şâir olun:\nMeselâ, geçtiğiniz yalpa yapan tahta yolun,\nCedd-i merhûmu aceb sal mı demekten ne çıkar? \nGeliniz farz edelim biz bunu: Sâbih bulvar! \nKöprüler asma imiş Avrupa âfâkında...\nVarsın olsun, o da bir şey mi? Bizim Şark’ın da,\nBöyle daldırma olur... Hem açınız âsârı,\nKöprünün nerde görülmüş, hani, tahte’l-bahrı? \nAnladım: Ben ne kadar şi’re özensem de, demek,\nSeni, ey sevgili kàri’, bu telâkkî, pek pek,\nAzıcık güldürecek... Yoksa öbür yanda, hazin,\nBin hakîkat sırıtırken kıyısından denizin,\nDiyeceksin ki: «Hayâlin yeri yoktur... Boşuna! »\nYa şu timsâl-i İlâhî de mi gitmez hoşuna? \n\nÖyle ta’zîb-i nigâh eyleme bedbîn olarak,\nBırak etrâfı da, karşında duran ma’bede bak:\nBaşka bir sâhile gehvâre-i emvâcından,\nBöyle şeh-dâne çıkarmış mı yakınlarda zaman? \nNe seher-pâre-i san’at ki ezelden mahmûr...\nLeb-i deryâdan uçan bir ebedî hande-i nûr! \nSanki ummân-ı bekànın ezelî bir mevci,\nYükselirken göğe donmuş da kesilmiş inci! \nBu güher-pârenin eb’âd-ı semâvîsinde,\nYorulan dîdelerin hâke neden insin de,\nLevse dalsın yeniden? Etme, yazıktır, olmaz; \nGarba tevcîh ediver, gel onu sen şimdi biraz:\nDur da, Ma’bûd’una yükselmek için, ilme basan\nMa’bedin hâlini gör, işte serâpâ îman! \nYüce dağlar gibi, âfâka döşerken sâye,\nO, bekàdan daha câzib kesilen, âbideye,\nBir nazar zevk-i bedî’îni yeter tatmîne...\nDurma öyleyse, urûc et o ziyâ âlemine.\nO ziyâ âlemi bilmez ki karanlık ne demek; \nO semâvî yuva kirlenmedi, kirlenmeyecek.\nOnu i’lâ eden etmiş ebediyyen i’lâ.\nEtse dünyâları tûfan gibi levs istîlâ,\nBu, semâlarda yüzen, şâhikanın pâk eteği,\nKarşıdan seyredecektir o taşan mezbeleyi.\nYerin altında sinen zelzeleler fışkırsın,\nYerin üstünde ne bulduysa devirsin, kırsın; \nHakkı son sadme-i kahrıyle bitirsin isyan; \nEdebin şimdiki ma’nâsına densin «hezeyan»; \nKalmasın, hâsılı, altüst olarak hissiyyât,\nNe yüreklerde şehâmet, ne şehâmette hayât; \nYine kürsî-i mehîbinde Süleymâniyye,\nKalacak, doğruluğun yerdeki tek yurdu diye.\n\nYıkılır bir gün olur medreseler, ma’bedler; \nEn temiz yerleri en kirli ayaklar çiğner; \nBeşeriyyet yeni bir din tanıyıp ilhâdı,\nBeşerin hâfızasından silinir Hakk’ın adı; \nGömülür hufre-i târîhe me’âlî... Lâkin\nYine tek bir taşı düşmez şu Hudâ lânesinin; \nYine insanlığa nâ-mahrem olan bîgâne,\nBu harîmin ebediyyen giremez sînesine; \nYine yâdındaki Mevlâ’yı şu dört tane menâr,\nKalbe merbût birer dil gibi eyler ikrâr; \nYine mâzîye gömülmez bu muazzam çehre:\nLeş değildir ki atılsın o umûmî kabre! \n\nŞimdi ey sevgili kàri’, azıcık vaktin eğer,\nVarsa -memnûn olacaksın- beni ta’kîb ediver.\nGireriz koynuna, düşsek bile şâyed yorgun,\nKarşıdan baktığımız heykel-i nûrânûrun.\nGöreceksin: O harîmin ebedî zıllinde,\nSan’atin rûhunu seyyâl bulut şeklinde.\n«Gördüğüm var...» deme! Gel bir de berâber görelim.\nNereden? Haydi Şadırvan Kapısı’ndan girelim:\n\nBir musanna’ kemer, üstünde kurulmuş Tevhîd; \nDaha üstünde bir âyet ki: Hudâ’dan te’yîd,\nEmr-i mevkùt-i salâtın bize kat’iyyetine.\nŞöyle bir baktı mı insan, kapının hey’etine,\nEvvelâ her iki yandan oluyor çehre-nümûn:\nMütenâzır iki mihrâb, iki âzâde sütûn.\nSonra göz yükseliyor doğru yarım kubbelere,\nKi dayanmış biri sağdan, biri soldan kemere.\nİstalâktitle donanmış o hazin sîneleri,\nOkşayıp nûr-i nazar, geçti mi artık ileri,\nGeliyor kısmen açılmış iki heybetli kanat,\nKi te’ârîci, telâfîfi ne müdhiş san’at! \nSanki Mevlâ mütefekkir, kocaman bir beyni,\nAçıvermiş bize göstermek için her yerini.\nGörüyor şimdi nazar girdi mi derhal içeri:\nAynı eb’âd ile tesbît edilen kubbeleri.\nAvlunun sâha-i üryânına bin sâye-i nûr\nDöşeyen bunca kemerlerle sütunlarda, vakùr\nBir tenâzur yoruyor görmek için irkileni.\nYalınız iç kapının üstüne yükseltileni,\n-Mutlaka medhali göstermek için olmalı ki-\nBir siyâk üzre atılmış, sıralanmış öteki\nKubbelerden daha yüksek, daha vâsi’ duruyor.\nAynı heybetli kanatlar göze tekrar vuruyor.\nAşar aşmaz eşiğinden bu musanna’ bâbın,\nŞu yarım kubbe -ki pîrâyesidir mihrâbın-\nÇarpıyor çeşm-i temâşâya, asıl kubbe değil.\nBuna eş lâzım, evet olmamak olmaz kàbil.\nYoksa ihmâl edilir şey mi tenâzur burada? \nİşte tam ondaki eb’âda nazîr eb’âda,\nSemt-i re’sinde duran aynı da mâlik, hele bak! \n«Bu yarım kubbeler elbette açık durmayacak,\nMutlaka birleşecektir» diye beş hatve kadar\nAtıverdin mi, görür kubbeyi hayretle nazar...\nKi dayanmış sanacaksın o yarım kubbelere.\nAma pek doğru değil... Karşıki dört yekpâre\nGıranittir taşıyan başları üstünde onu.\nKahramanlar ki asırlar bükemez bir kolunu! \n\nMa’bedin şimdiki ta’rîfe bakarsak, az çok,\nMüstatîl olması îcâb edecek! Öyle mi? Yok! \nŞu, sütunlar ana dîvârına bağlanmak için,\nAra yerlerden atılmış müteaddid kemerin,\nKonarak sırtına şâhin gibi durmakta olan,\nKubbeler yok mu ya? Onlar buna vermez meydan.\nNerden îcâb ediyor sonra bu âvâre zehab? \nO kadar ince tutulmuş ki tenâzurda hesab:\nHâricen kubbenin üstünden inen hatt-ı mümâs,\nEdiyor her iki cânibde tamâmiyle temâs,\nTarafeynindeki san’atli yarım kubbelere.\n\nArtık ey sevgili kàri’, gel otur orta yere,\nCebhe dîvârına bak, camlara bak, minbere bak; \nSonra mihrâb ile mahfillere, kürsîlere bak.\nİşte her cebhede, her yerde demâdem görünen,\nLâkin esrâra bürünmüş gibi mübhem görünen,\nSeni bîtâb-ı telakkî bırakan âyâtın,\nKalarak mülhem-i âvâresi hissiyyâtın,\nDalgalansın da denizler gibi kalbinde celâl; \nGörmesin dîdelerin reng-i sivâ, reng-i zılâl! \nVecde gel; vahdete dal, âlem-i kesretten uzak...\nYalınız Sâni’i gör; san’ati, masnû’u bırak! \nBen de bir yer bularak şöylece tenhâ dalayım,\nVarlığımdan geçeyim, mahv-ı temâşâ kalayım.\n\nMa’bedin cebhe cidârındaki loş pencereler,\nGüneşin sırtına bir ince tül atmış, esmer,\nMütemâdî sağıyor dâhile bir gölgeli nûr.\nO inen perde-i seyyâl arasından manzûr,\nKoca bir mahşer-i îman ki ezelden medhûş...\nSîneler vecd ile pür-cûş, dudaklar hâmûş! \nDiz çöküp mermerin üstünde yalın kat hasıra,\nBekliyor hepsi münâcâtı: Onun şimdi sıra.\nEsiyor cevv-i mehîbinde bu vahdet-zârın,\nEbedî nefha-i rahmet ki, o binlerce yığın,\nGölge şeklindeki eşbâha teayyün veriyor:\nTepeden tırnağa zerrât-ı vücûd ürperiyor.\nİnliyor nâle-i gayret der ü dîvârından,\nDâr duydukça gelen sayhayı deyyârından.\nRûhlar yanmada bî-tâb-ı tecellî kalarak,\nDîdeler nâ-mütenâhî, ebedî müstağrak.\nÂkıbet, başladı mahfilde hazin bir feryâd; \nYeniden coştu eninlerle o bî-hûş eb’âd.\nBir de baktım ki: O her saftan uzanmış kollar,\nVaracak sanki yarıp boşluğu Mevlâ’ya kadar! \nŞimdi üç bin kişinin sîne-i ma’sûmundan,\nKopan «âmîn» sadâsıyle icâbet-lerzan! \nSonra, bir okşanarak titreyen ellerle cibâh; \nDöndü kürsîye o âvâre cemâ’at nâgâh.\n\nKimdi kürsîdeki? Bir bilmediğim pîr amma,\nHiç de bîgâne değil kalbe o câzib sîmâ.\nBembeyaz lihye-i pâkiyle, beyaz destârı,\nO mehîb alnı, o pek mûnis olan dîdârı,\nHer taraftan kuşatıp, bedri saran hâle gibi,\nNe şehâmet, ne melâhat veriyor, yâ Rabbi! \nHele gözler iki mihrâk-ı semâvîdir ki:\nBir şuâıyla alevlendiriyor idrâki.\nÂh o gözlerden inen huzme-i nûrânûrun,\nBağlı her târ-ı füsunkârına bin rûh-i zebun! \n\n— Beni kürsîde görüp, va’zedecek sanmayınız; \nUlemâdan değilim, şeklime aldanmayınız! \nDînin ahkâmını zâten fukahânız söyler,\nAnlatırlar size bir müşkiliniz varsa eğer.\nBana siz âlem-i İslâm’ı sorun, söyleyeyim; \nÇünkü hiçbir yeri yok gezmediğim, görmediğim.\nŞark-ı Aksâ’dan alın, Mağrib-i Aksâ’ya kadar,\nMüslüman yurdunu baştan başa kaç devrim var! \nBeni yormuştu bu yıllarca süren yolculuğun,\nDaha başlangıcı... Lâkin, gebereydim yorgun,\nO zaman belki devâm eyleyemezdim yoluma; \nYoksa ârâm edemezdim. Bana zîrâ «Durma,\nYürü, azminde devâm et...» diye vermezdi aman,\nBir sadâ benliğimin fışkırıp a’mâkından.\nO sadâ işte benim gayret-i dîniyyemdir,\nCoşuvermez mi, içim sanki yanardağ kesilir; \nYeniden davranırım, eğlenemem bir yerde.\nNe cihan kaygusu derman bu devâsız derde; \nNe de can, sonra filân duygusu engel, heyhat! \nCan, cihan hepsi de boş, «gâye»dedir varsa hayat.\n\nBir zamanlar yine İstanbul’a gelmiştim ben.\nHâle baktıkça fakat, ümmetin âtîsinden,\nPek derin ye’se düşüp Rusya’ya geçtim tekrar.\nGeçmeseydim edeceklerdi ya zâten icbar! \nSığmıyor en büyük endâzeye işler artık; \nSaltanat nâmına, din nâmına bin maskaralık...\n\nNe felâket, ne rezâletti o devrin hâli! \nBaşta bir kukla, bütün milletin istikbâli,\nİki üç kuklacının keyfine mahkûm olmuş:\nBir siyâset ki didiklerdi, emînim, Karakuş! \nNerde bir maskara sivrilse, hayâsızlara pîr,\nHaydi Mâbeyn-i Hümâyûn’a! ... Ya bâlâ, ya vezîr! \nÜmmetin hâline baktım ki: Yürekler yarası! \nNe bir ekmek yedirir iş; ne de ekmek parası.\nKışla yok, dâire yok, medrese yok, mektep yok; \nNe kılıç var, ne kalem... Her ne sorarsan, hep yok! \nKalmamış terbiye askerde. Nasıl kalsın ki? \nBirinin ömrü mülâzımlıkta geçerken öteki,\nDaha mektepte iken tayy-ı merâtible ferîk! \nBir müşirlik mi var? Allâhu veliyyü’t-tevfîk! \nHele ilmiyye bayâğdan da aşağ bir turşu! \nBâb-ı Fetvâ denilen dâire ümmî koğuşu.\nAnne karnından icâzetlidir, ecdâda çeker; \nYürüsün, bir de sarık, al sana kàdîasker! \nVükelâ neydi ya? Curnalcı, müzevvir, âdî; \nNe Hudâ korkusu bilmiş, ne utanmış ebedî,\nGüç okur, hiç yazamaz bir sürü hırsız çetesi...\nHani, can sağlığıdır doğrusu bundan ötesi! \nBelki üç beş kişi olsun bulur irşâd ederim,\nDiye etrâfa bakındımsa da, endîşelerim\nİnkılâb eyledi bir nâmütenâhî ye’se,\nGörünüp sûret-i haktan kimi söylettimse.\nEkseriyyet kafasız; varsa biraz beyni olan:\n«Bu hükûmet şu ahâlîye biçilmiş kaftan! \nKime dert anlatacaksın? Hadi anlat şimdi...\nBen mi kaldım, neme lâzım! » diyerek yan çizdi.\nHüsn-i zanneylediğim bir iki fâzıl hocanın,\nİstedim fikrini açmak; dedim: «Artık uyanın! \nMemleket mahvoluyor, din de berâber gidiyor; \nSize Kur’an, bakınız sâde uzaktan mı diyor? »\n— Memleket mahvolacak, olmayacak... Baştakiler,\nDüşünürler ona mevcûd ise bir çâre eğer.\nGelelim dîne: Ne mümkün çalışıp kurtarmak? \nBede’e’d-dînu garîben... sözü elbet çıkacak.\nDediler. Yoklayayım şimdi avâmın da biraz,\nNedir efkârı, dedim. Hey gidi vurdum duymaz! \nÖyle dalgın ki, meğer Sûr’unu İsrâfîl’in,\nİşitip, yattığı yerden azıcık silkinsin! \nYürüyor, altı çürük toprağa gelmiş, seyyar\nBir mezarlık gibi: Her nâsiye bir seng-i mezar! \nDuymamış kaygı denen duyguyu vicdânında.\nOkunur her birinin cebhe-i hüsrânında,\n«Ne gelenden haberim var, ne gidenden haberim; \nSerserî kevne gelelden beri sersem gezerim! »\nEskiden kalma bu söz, sanki o cansız beyinin,\nDoğmadan rahmet-i Mevlâ’ya göçüp gittiğinin,\nDest-i kudretle yazılmış ezelî hâtırası! \n«Geliyor rûhun için Fâtiha çekmek sırası; \nYazık ey millet-i merhûme! » dedikten sonra; \nAtladım Rusya’ya gitmekte olan bir vapura.\n\nO zaman Rusya’da hâkimdi yaman bir tazyik...\nZulmü sevdirmek için var mı ya bir başka tarik? \nDüşünen her kafanın mutlak ezilmekti sonu! \nMedenî Avrupa, bilmem, niye görmezdi bunu? \nSüngü, kurşun gibi kestirme ölümlerle ölen; \nYâhud işkenceler altında ecelsiz gömülen:\nNe soluk var, ne ışık var, ne otur var, ne durak,\nİki üç yüz kulaç altında zemînin, çıplak,\nAç, susuz işletilen kanları donmuş canlar,\nSize milyonla desem, fazlası yok, eksiği var! \nBilmiyorlar ki bu şiddetlerin olmaz hükmü:\nGöz yılar önce, fakat, sonra kanıksar ölümü.\nSanıyorlar kafa kesmekle, beyin ezmekle,\nFikr-i hürriyyet ölür. Hey gidi şaşkın hazele! \nDaha kuvvetleniyor kanla sulanmış toprak:\nEkilen gövdelerin hepsi yarın fışkıracak! \nHangi ma’sûmun olur hûnu bu dünyâda heder? \nYoksa kànûn-i İlâhî’yi de yırtar mı beşer? \nEvvelâ gizlice bir matba’a te’sîs ettim; \nBeş on öksüz bularak basmacılık öğrettim.\nKalemim çokça pürüzlüydü, fakat çâresi ne? \nSonra, bilmem kimin üslûbu avâmın nesine! \nDilimin döndüğü şîveyle bütün gün yazdım; \nOkuyanlar o kadar çoktu ki hiç ummazdım.\nUsta âsârını verdikçe çocuklar bastı; \nAltı ay geçti, bizim matba’anın çıktı adı.\nGöğsü îmanlı beş on tâne fedâî gelerek,\nDediler: «Sen ne basarsan, onu tevzî’ edecek\nVâsıtan işte biziz; korkulacak şey yoktur...\nPara lâzımsa da bildir ki verenler bulunur.»\nBir cerîdeyle hemen başlayıverdim va’za.\nZâten en başlıca yol halkı budur îkàza.\nMedeniyyetteki insanlar için matbûât,\nŞimdi kürsîlerin en yükseği, lâkin, heyhât,\nSizde hiç böyle değil, belki tamâmen aksi:\nEn fenâ bir cereyan gösteriyor en iyisi.\nMüslüman unsuru az çok uyanıktır orada; \nBiz de ancak bunu tezyîd ediyorduk arada.\nParasızlıktı bidâyette işin korkulusu…\nAğniyâ altını bezletti etekler dolusu...\nAçtık oldukça güzel medreseler, mektepler; \nOkuyup yazmayı ta’mîme çalıştık yer yer.\nTatar’ın yüzde bugün altmışı hakkıyle okur; \nRusların halbuki nisbetleri gâyet dûndur.\nAğniyâ, zannederim, sizde de az çok olacak...\nŞu kadar var ki, çürük tahtaya basmazlar ayak! \nFukarânız kılıyor, aklına geldikçe namaz; \nAğniyânızda da, hiç yoksa, zekât olsa biraz.\nŞöyle dursun bu temennîye kulak vermeleri,\nSadr-ı a’zam paşanız fitre alır, sunsa biri! \n\nSonra zenginlerimiz: «Haydi gidin, fen getirin.»\nDiye, her isteyenin şahsına bilmem kaç bin\nRuble tahsîs ile sevkeylediler Avrupa’ya; \nPek fedâkâr idi hemşehrilerim doğrusu ya.\nBu giden kàfileden birçoğu cidden tahsîl\nEderek döndü. Fakat geldi ki üç beş de sefîl,\nHepsinin nâmını telvîse bi-hakkın yetti...\nGönderenler ne peşîmân oluyorlar şimdi! \nHiç unutmam ki, cömerdin biri, hem zengin adam,\nBeni yüzdürdü nihâyette şu sözlerle: «İmam,\nGünde on kerre gelip istediniz hep verdim.\nYine vermezsem eğer millet için, nâ-merdim.\nYalınız, ehline gitsin bu emekler... Olur a,\nİş bizim Avrupa yârânına benzer sonra! \nHâli ıslâh edecekler, diyerek kaç senedir,\nBekleyip durduğumuz zübbelerin tavrı nedir? \nGeldi bir tânesi akşam, hezeyanlar kustu! \nDövüyordum, bereket versin, edebsiz sustu.\nBir selâmet yolu varmış... O da neymiş: Mutlak,\nDîni kökten kazımak, sonra, evet, Ruslaşmak! \nO zaman iş bitecekmiş... O zaman kızlarımız,\nŞu, tutundukları gâyet kaba, pek ma’nâsız\nÖrtüden sıyrılacak... Sonra da erkeklerden,\nAnalık ilmini tahsîl edecekmiş... Zâten,\nMüslümanlar o sebepten bu sefâlette imiş:\nKi kadın «sosyete» bilmezmiş, esârette imiş! \nDin için, millet için iş görecek alçağa bak:\nDîni pâmâl edecek, milleti Ruslaştıracak! \nBunu Moskof da yapar, şimdi rızâ gösterelim; \nBaşka bir ma’rifetin varsa haber ver görelim! \nAl okut, Avrupa tahsîli desinler, gönder,\nServetinden bölerek nâ-mütenâhî para ver; \nSonra bir bak ki: Meğer karga imiş beslediğin! \nHem nasıl karga? Değil öyle senin bellediğin! \nSâde bir fuhşumuz eksikti, evet, Ruslardan...\nOnu ikmâl ediverdik mi, bizimdir meydan! \nKızımın iffeti batmakta rezîlin gözüne...\nAcırım tükrüğe billâhi tükürsem yüzüne! \nDemiş olsaydı eğer: «Kızlara mektep lâzım...\nŞu kadar vermelisin.» Kahrolayım kaçmazdım.\nElverir sardığımız bunları halkın başına...\nBen mezârımda, huzûr istiyorum, anladın a! \nBiraz insâfa gelin, öyle ya artık ne demek? \nZengin olduk diye, lâ’net satın almak mı gerek? »\n\nİşte biz böyle didinmekte, çalışmakta iken,\nBir sabah üç tanıdık, seslenerek percereden,\nDediler: «Şimdi hükûmet basacak matba’anı...\nDurmanın vakti değildir. Hadi kaldır tabanı! »\nBir işâretle çocuklar çekilip tâ geriye,\nDaldılar hepsi birer sesleri çıkmaz deliğe,\nOnların nevbeti geçmiş, sıra gelmişti bana:\nYolu tuttum yalınız doğruca Türkistan’a.\nGece gündüz yürüdüm bulmak için Taşkend’i; \nGeçtiğim yerleri ta’dâda mahal yok şimdi.\nUzanıp sonra Buhârâ’ya, Semerkand’e kadar; \nEski Dünyâ’da bakındım ki ne âlemler var? \nSormayın gördüğüm âlemleri, hiç söylemeyim:\nYâdı temkînimi sarsar da kan ağlar yüreğim.\nO Buhârâ, o mübârek, o muazzam toprak; \nZilletin koynuna girmiş uyuyor müstağrak! \nİbni Sînâ’ları yüzlerce doğurmuş iklîm,\nTek çocuk vermiyor âgûşuna ilmin, ne akîm! \nO rasad-hâne-i dünyâ, o Semerkand bile; \nÖyle dalmış ki hurâfâta o mâzîsiyle:\nAy tutulmuş, «Kovalım şeytanı kalkın! » diyerek,\nDümbelek çalmada binlerce kadın, kız, erkek! \nBu havâlîde cehâlet ne kadar çoksa, nifâk,\nDaha salgın, daha dehşetli... Umûmen ahlâk,\n-«Pek bozuk» az gelecek- nâmütenâhî düşkün! \nÖyle murdârını görmekte ki insan fuhşün; \nBırak��n söylenemez: Mevki’imiz câmi’dir; \nBaşka yer olsa da tafsîle hayâ mâni’dir.\nYa ta’assubları? Hiç sorma, nasıl maskaraca? \nO, uzun hırkasının yenleri yerlerde, hoca,\nHem bakarsın eşi yok dîne teaddîsinde,\nHem ne söylersen olur dîni hemen rencîde! \nMilletin hayrı için her ne düşünsen: Bid’at; \nŞer’i tağyîr ile, terzîl ise -hâşâ- Sünnet! \nNe Hudâ’dan sıkılırlar, ne de Peygamber’den.\nBu ilimsiz hocalardan, bu beyinsizlerden\nÇekecek memleketin hâli ne olmaz, düşünün! \nSayısız medrese var gerçi Buhârâ’da bugün...\nOkunandan ne haber? On para etmez fenler,\nNe bu dünyâda soran var, ne de ukbâda geçer! \nÜdebâ doğrusu pek çok, kimi görsen: Şâir.\nYalınız, şi’rine mevzû iki şeyden biridir:\nKoca millet! Edebiyyâtı ya oğlan, ya karı...\nNefs-i emmâre hizâsında henüz duyguları! \nSonra tenkîde giriş: Hepsi tasavvufla dolu:\nVar mı sûfiyyede bilmem ki ibâhiyye kolu? \nİçilir, türlü şenâ’atler olur, bî-pervâ; \nHâfız’ın ortada Dîvân’ı kitâbü’l-fetvâ! \n«Gönül incitme de keyfin neyi isterse becer! »\nUrefâ mesleği; a’lâ, hem ucuz, hem de şeker! \nŞu kadar var ki şebâbında ufak bir gayret\nBaşlamış... Bir gün olup parlayacaktır elbet.\nO zaman işte şu toprak yeniden işlenerek,\nBu filizler gibi binlerle fidan besleyecek.\nÇin’de, Mançurya’da din bir görenek, başka değil.\nMüslüman unsuru gâyet geri, gâyet câhil.\nAcabâ meyl-i teâlî ne demek onlarca? \n«Böyle gördük dedemizden» sesi milyonlarca\nKafadan aynı tehevvürle bakarsın, çıkıyor! \nArş-ı âmâli bu ses tâ temelinden yıkıyor.\nGörenek hem yalınız Çin’de mi salgın; nerde! \nHep musâb âlem-i İslâm o devâsız derde.\nGetirin Mağrib-i Aksâ’daki bir müslümanı; \nBir de Çin Sûru’nun altında uzanmış yatanı; \nDinleyin her birinin rûhunu: Mutlak gelecek,\n«Böyle gördük dedemizden! » sesi titrek, titrek! \n«Böyle gördük dedemizden! » sözü dînen merdûd; \nAcabâ sâha-i tatbîki neden nâ-mahdûd? \nÇünkü biz bilmiyoruz dîni. Evet, bilseydik,\nÇâre yok, gösteremezdik bu kadar sersemlik.\n«Böyle gördük dedemizden! » diye izmihlâli\nBoylayan bir sürü milletlerin olsun hâli,\nİbret olmaz bize, her gün okuruz ezber de! \nYoksa, bir maksad aranmaz mı bu âyetlerde? \nLâfzı muhkem yalınız, anlaşılan, Kur’ân’ın:\nÇünkü kaydında değil hiçbirimiz ma’nânın:\nYa açar Nazm-ı Celîl’in, bakarız yaprağına; \nYâhud üfler geçeriz bir ölünün toprağına.\nİnmemiştir hele Kur’ân, bunu hakkıyle bilin,\nNe mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için! \nBu havâlîdekiler pek yaya kalmış dince; \nÖyle Kur’ân okuyorlar ki: Sanırsın Çince! \nBütün âdetleri âyîn-i Mecûsî’ye karîb; \nBir şehâdet getirirler, o da oldukça garîb.\nYalınız, hepsi de hürmetle anar nâmınızı.\nHiç unutmam, sarılıp hırkama bir Çinli kızı,\nNe diyor anlamadım, söyledi birçok şeyler; \nSonra me’yûs olarak ağladı... Bîçâre meğer,\nBana Sultân’ı sorarmış da, «Nasıldır? » dermiş; \nYol yakın olsa imiş, gelmeyi isterlermiş! \nSorunuz, şimdi Japonlar da nasıl millettir? \nOnu tasvîre zafer-yâb olamam, hayrettir! \nŞu kadar söyleyeyim: Dîn-i mübînin orada,\nRûh-i feyyâzı yayılmış, yalınız şekli Buda.\nSiz gidin, safvet-i İslâm’ı Japonlarda görün! \nO küçük boylu, büyük milletin efrâdı bugün,\nMüslümanlık’taki erkânı siyânette ferîd; \nMüslüman denmek için eksiği ancak tevhîd.\nDoğruluk, ahde vefâ, va’de sadâkat, şefkat; \nÂcizin hakkını i’lâya samîmî gayret; \nEn ufak şeyle kanâ’at, çoğa kudret varken; \nYine ifrât ile vermek, veren eller darken; \nKimsenin ırzına, nâmûsuna yan bakmayarak,\nYedi kat ellerin evlâdını kardeş tanımak; \n«Öleceksin! » denilen noktada merdâne sebat; \nYeri gelsin, gülerek, oynayarak terk-i hayat; \nİhtirâsât-ı husûsiyyeyi söyletmeyerek,\nNef’-i şahsîyi umûmunkine kurbân etmek; \nDaha bunlar gibi çok nâdire gördüm orada...\nÂdem’in en temiz ahfâdına mâlik bir ada.\nMedeniyyet girebilmiş yalınız fenniyle...\nO da sâhiplerinin lâhik olan izniyle.\nDikilip sâhile binlerce basîret, im’ân; \nNe kadar maskaralık varsa kovulmuş kapıdan! \nGarb’ın eşyâsı, eğer kıymeti hâizse yürür; \nModa şeklinde gelen seyyie gümrükte çürür! \nGece gündüz açık evler, kapılar mandalsız; \nHerkesin sandığı meydanda, bilinmez hırsız.\nYa o mahviyyeti insan göremez bir yerde...\n«Togo»nun umduğunuz tavrı mı vardır? \nNerde! «Gidelim! » der, götürür; sonra gelip tâ yanıma; \nÇay boşaltırdı ben içtikçe hemen fincanıma.\nMüslümanlık, sanırım parlayacaktır orada; \nSâde Osmanlılar’ın gayreti lâzım arada.\nMisyonerler, gece gündüz yeri devretmedeler,\nUlemâ vahy-i İlâhî’yi mi bilmem, bekler? \n\nHind’i baştan başa gezmekti murâdım, lâkin,\nNerde olsam, beni ta’kîbi yüzünden polisin,\nTâkatim bitti de vazgeçmede muztar kaldım; \nKaldım amma yine her mahfile az çok daldım! \nBesliyormuş, bereket versin, o iklîm-i kadîm,\n«Rahmetullâh»a muâdil daha yüzlerce hakîm,\nRûh-i edyânı görür, hikmet-i Kur’ân’ı bilir\nUlemâ var ki: Huzûrunda bugün Garp eğilir.\nHele hayran kalır insan yetişen gençlere de:\nBunların birçoğu tahsîl eder İngiltere’de; \nSonra dindaşlarının rûhu olur, kalbi olur,\nÇünkü azminden, ölüm çıksa, o dönmez, sokulur.\nÖyle maymun gibi taklîde özenmek bilmez; \nHiss-i milliyyeti sağlamdır onun, eksilmez.\nGarb’ın almışsa herif, ilmini almış yalnız,\nBakıyorsun: Eli san’atli, fakat, tırnaksız! \nFuhşu yok, içkisi yok, himmeti yüksek, gözü tok; \nŞer’-i ma’sûma olan hürmeti bizlerden çok.\nBöyle evlâd okutan milletin istikbâli,\nHaklıdır almaya âgûşuna istiklâli.\nYarın olmazsa, öbür gün alacaktır mutlak...\nUzak olmuş ne çıkar? Var ya bir âtî ona bak! \n\nHaydarâbâd’a giderken, beni teşyîe gelen\nMîzebânın ne hazin çıktı şu ses kalbinden:\n«Âh biz hayra yarar unsur-i îman değiliz...\nHind’in İslâm’ını pek Türk’e kıyâs etmeyiniz.\nOnların rûh-i şehâmetle coşan kanları var; \nBizde yok öyle samîmî asabiyyet, o damar.\nBu ağır zillete ukbâya kadar mahkûmuz...\nDuymuyor çektiği hüsranları zîrâ çoğumuz! \nVarsa ümmîdimiz Osmanlılar’ın şevketidir.\nOnu bir kerre işitsek... Bu sa’âdet yetişir.»\n\nBeni ağlattı herif. Lâkin onun genç oğlu,\nDedi: «Yok, öyle değil; sîne-i millette dolu,\nGaleyân emrine âmâde, hamiyyetli yürek; \nŞu kadar var ki henüz kendini göstermeyecek.\nGeçiyor şimdi esâretle deyip eyyâmı,\nMüslümanlar gibi mâzîsi büyük bir kavmi,\nEbedî zillete mahkûm edemem doğrusu ben.\nDaha bîçâre miyiz yoksa Mecûsîlerden? \nDiyeceksin ki: Asırlarca sefîlâne hayat,\nSöndürür meyl-i me’âlîyi nihâyet... Heyhat! \nGöz yumulmakla kör olmaz; külün altında ateş,\nNe kadar kalsa bunalmaz: Hele bir aç, hele eş! \nŞunu öğretti ki İngiltere tahsîli bana:\nMilletin, memleketin böyle sefîl olmasına\nBir sebep varsa, havâssın geriden bakmasıdır...\nYoksa, Şark’ın bu zekî unsuru her feyzi alır.\nMüslümanlık gibi, mâhiyyeti cidden yüksek,\nSonra, vicdanları bir nefhada tehyîc edecek,\nDîn-i fıtrîdeki bir milleti irşâda ne var? \nDaha yüksek mi aceb Şark’ı ezen fıtratlar,\nKàbiliyyetçe? Hayır, ben buna aslâ kanmam.\nAdam ister yalınız etmeye bir kavmi adam! \nDoğru yol işte budur, gel, diye sen bir yürü de,\nO zaman bak ne koşanlar göreceksin sürüde! \nEvvelâ beynine bir fikr-i nezîh aşlayarak; \nHangi bir müslümanın göğsüne tuttumsa kulak; \nŞunu duydum ki: Onun, hiç sesi çıkmaz, kalbi,\nEn temiz hissile vurmakta çocuk kalbi gibi.\nSîneler gayzını fâş etmeye dursun varsın; \nVakti gelsin, o zaman var mı yürek, anlarsın! »\nHaydarâbâd’a yetiştim ki, bütün Hindistan,\n«Verdi Kànûn-i Esâsî’yi nihâyet Sultan! »\nDiye birdenbire çalkandı. İnan, kàbil mi? \nHiç o binlerce havâtır kemirirken içimi,\nBir cılız «belki! » nasıl hepsini tenkîl etsin? \nAnsızın başladı beynimde ümîdin, ye’sin,\nDoğduğumdan beri hiç görmediğim bir harbi...\nO ne müdhiş helecanlardı aman yâ Rabbi! \nVerdi Kànûn-i Esâsî... Bu, çıkar rü’yâ mı? \nYok canım öyle değil: Milletin istirhâmı,\nŞekl-i tehdîd alıvermiş, o da muztar kalmış...\nHangi millet acabâ? Her ne işitsen yanlış.\nCûşa geldikçe fakat aynı terâneyle cihan,\nGörür oldum dönen işlerde yedu’llâhı nihan.\nBu ne şâhın işi, yâ Rab, ne sipâhın kârı...\nBu senin kudretinin havsala-çâk esrârı! \nYurdumun gülmeyen evlâdını artık güldür...\nAğladım sonra çocuklar gibi hüngür hüngür.\nAzıcık rûhuma, a’sâbıma geldikte sükûn,\nDöndü vaz’iyyeti birdenbire, baktım, yolumun:\nBir gün evvel yetişip dalmak için sînenize,\nBoyladım sâhili, sâhilden açıldım denize.\n\nGemi enginde iken bende de engindi hayâl; \nKevser içmiş sofunun hâline benzer bir hâl! \nÖmrü haybetle cehennemde geçen hâne-harâb,\nVerseler cenneti şaşkın gibi çekmez ya azâb; \nBen de rûhumdaki zulmetleri artık koğdum; \nEn büyük hasmım olan ye’si nihâyet boğdum.\nBahr-i Umman’da henüz çalkanıyormuş tekne...\nAttı hülyâ beni tâ Marmara sâhillerine! \nGörüyordum, iki üç bin mil açıktan bakarak,\nŞu sizin kapkara İstanbul’u, kardan daha ak.\nParlıyor alnı uzaktan ayın on dördü gibi; \nGülüyor: İşvesinin câzibeler müncezibi.\nNe gezer şimdi o zillet, o sefâlet? Heyhât! \nBu ne müdhiş azamet, oh, ne müdhiş dârât! \nSayısız mektep açılmış: Kadın, erkek okuyor; \nİşliyor fabrikalar, yerli kumaşlar dokuyor.\nGece gündüz basıyor millete nâfi’ âsâr; \nÂdetâ matba’alar bir uyumaz hizmetkâr.\nMülkü baştan başa i’mâr edecek şirketler; \nHalkın irşâdına hâdim yeni cem’iyyetler,\nDurmayıp iş buluyor, gösteriyor, uğraşıyor; \nGemiler sâhile boydan boya servet taşıyor...\n\nHasır üstünde bu rü’yâları görmekte iken,\nİki mel’un gözün altında ayıldım birden:\nMüslüman düşmanı bir Rus tanırım çoktandır...\nNerde görsem, kaçarım, çiftelidir çünkü katır! \nHele Osmanlılar’ın nâmı anıldıkça biter; \nNe eyer kàbil olur sırtına vurmak, ne semer! \nRusya’dayken beni gördükçe gelir, derdi: «İmam,\nOku sen yoksa işin... Öldü sizin Hasta Adam! \nÇıkmıyor vâris-i meşrû’u da bizden başka...»\nBeni kaç kerreler ağlattı bu hınzırca şaka! \nYine lâhavle deyip geçmede kaldım muztar; \nÇünkü altüst olacak bunca tasavvurlar var...\nİşte hülyâlarımın canlı yerindeyken, of,\nNüksedip karşıma çıkmaz mı o illet Moskof! \nGözlerim çoktan açık olmasa, derdim: Kâbûs...\nİyi amma nereden bitti bu kurnaz câsûs? \nAyak üstünde dikilmiş, gözümün tâ içine\nBakıyor, hem de o şimşek gibi gözlerle yine! \n\n— Çelebim, gel bakalım, gel... Dikilip durma, çay iç...\nHasta canlandı, ne dersin? Bunu ummazdın a hiç...\nKahraman milleti gördün ya: Biraz silkindi,\nLeş yiyen kargaların sesleri birden dindi! \nEski sevdâları, kàbilse, unutsun Ruslar...\n— Ne dedin? Anlamadım! Hey gidi hülyâcı Tatar! \nKahraman milleti gördün... dediğin Türkler mi? \nSana söylersem eğer, şimdi, düşündüklerimi,\nEbediyyen bu hayâlâta vedâ eylersin.\n— Ya senin votkacılardan mı hayır beklersin? \n— Hasta canlandı, o iş bitti, diyorsun; heyhat! \nOlamaz böyle sefîl ümmet için hakk-ı hayat.\nDuyulan nağme-i hürriyyet onun son nefesi! \nYaşamaz yoksa emîn ol ki bu barbar çetesi,\nMedenî Avrupa’nın dâmen-i irfânında; \nAsya’nın belki o kumluk Arabistân’ında,\nLâşe hâlindeki bir devlete vardır medfen...\n\nAnlıyordum ki: Herif çatlayacak ye’sinden.\nİntikàmın olamaz böyle müsâid sırası,\nDiye; nerdeyse bulup hasmımın artık yarası,\nBaşladım deşmeye. Lâkin bu cedel başlayalı,\nDinliyormuş bizi şâhin gibi bir Afganlı.\nVâkıâ Rusça konuştuk, yine külhâni, fakat,\nSeslerin tavrına çoktandır edermiş dikkat.\nÇay semâverlerinin hepsini birden yıkarak,\nRus’u gırtlaklayıvermez mi? Aman, etme, bırak! \nDemeden şaşkını yağmur gibi ıslattı hacı! \nNe tuhaftır ki: Zuhûr etmedi bir da’vâcı.\nEtse zâten ne çıkar? Hak zıpırındır yalnız; \nDövülen mahkemelerden kovulur, çünkü cılız! \nBir de İstanbul’a geldim ki: Bütün çarşı, pazar\nNa’radan çalkanıyor! Öyle ya... Hürriyyet var! \nGaleyan geldi mi, mantık savuşurmuş... \nDoğru:Vardı aklından o gün her kimi gördümse zoru.\nKimse farkında değil, anlaşılan, yaptığının; \nKafalar tütsülü hülyâ ile, gözler kızgın.\nSanki zincirdekiler hep boşanıp zincirden,\nYıkıvermiş de tımarhâneyi çıkmış birden! \nZurnalar şehrin ahâlîsini takmış peşine; \nYedisinden tutarak tâ dayanın yetmişine! \nEli bayraklı alaylar yürüyor dört geçeli; \nEn ağır başlısının bir zili eksik, belli! \nÖtüyor her taşın üstünde birer dilli düdük.\nDinliyor kaplamış etrâfını yüzlerce hödük! \nKim ne söylerse, hemen el vurup alkışlanacak...\n— Yaşasın! \n— Kim yaşasın? \n— Ömrü olan.\n— Şak! Şak! Şak! \nNe devâirde hükûmet, ne ahâlîde bir iş! \nNe sanâyi’, ne maârif, ne alış var, ne veriş.\nÇamlıbel sanki şehir: Zâbıta yok, râbıta yok; \nAksa kan sel gibi, bir dindirecek vâsıta yok.\n«Zevk-i hürriyyeti onlar daha çok anlamalı»\nDiye mekteplilerin mektebi tekmil kapalı! \nİlmi tazyîk ile ta’lîm, o da bir istibdâd...\nHaydi öyleyse çocuklar, ebediyyen âzâd! \nNutka gelmiş öte dursun hocalar bir yandan...\nSahneden sahneye koşmakta bütün şâkirdan.\nKör çıban neşterin altında nasıl patlarsa,\nHep ağızlar deşilip, kimde ne cevher varsa,\nSaçıyor ortaya, ister temiz, ister kirli; \nKalmıyor kimseciğin muzmeri artık gizli.\nDalkavuk devri değil, eski kasâid yerine,\nÜdebânız ana avrat sövüyor birbirine! \nTürlü adlarla çıkan nâ-mütenâhî gazete,\nAyrılık tohmunu bol bol atıyor memlekete.\nİt yetiştirmek için toprağı gâyet münbit\nBularak, fuhş ekiyor salma gezen bir sürü it! \nYürüyor dîne beş on maskara, alkışlanıyor,\nNesl-i hâzır bunu hürriyyet-i vicdan sanıyor! \nKadın, erkek koşuyor borç ederek Avrupa’ya...\nSapa düşmekte sizin şıklara, zannım, Asya! \nHakk’a tefvîz ile üç tâne yetişmiş kızını; \nTaşıyanlar bile varmış buradan baldızını,\nAnalık ilmi için Pâris’e, yüksünmeyerek...\nYük ağır, ecri de nisbetle azîm olsa gerek! \n\nŞüphesiz yıktı o hülyâları meşhûdâtım...\nAma ben kendimi bir müddet için aldattım:\nGaleyandır... Galeyan geldi mi kalmaz mantık...\nSu bulanmazsa durulmaz... Hele sabret azıcık...\nİyi, lâkin ne kadar beklemiş olsan, işler,\nEskisinden daha berbâd, iyileşmek ne gezer! \nVatanın tâkati yoktur yeniden ihmâle:\nDolu dizgin gidiyor baksana izmihlâle! \nEy cemâat, uyanın, elverir artık uyku! \nYok mu sizlerde vatan nâmına hiçbir duygu? \nDüşmeden pençesinin altına istikbâlin,\nBiliniz kadrini hürriyyetin, istiklâlin.\nSöyletip başka memâlikteki mahkûmîni...\nHâkimiyyet ne imiş, öğreniniz kıymetini.\nYoksa, onsuz ne şu dünyâ kalır İslâm’a, ne din...\nKuşatır millet-i mahkûmeyi hüsrân-ı mübin.\nMüslümanlık sizi gâyet sıkı, gâyet sağlam,\nBağlamak lâzım iken, anlamadım, anlayamam,\nAyrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize? \nFikr-i kavmiyyeti şeytan mı sokan zihninize? \nBirbirinden müteferrik bu kadar akvâmı,\nAynı milliyyetin altında tutan İslâm’ı,\nTemelinden yıkacak zelzele kavmiyyettir.\nBunu bir lâhza unutmak ebedî haybettir.\nArnavutluk’la, Araplık’la bu millet yürümez..\nSon siyâset ise Türklük, o siyâset yürümez.\nSizi bir âile efrâdı yaratmış Yaradan; \nKaldırın ayrılık esbâbını artık aradan.\nSiz bu da’vâda iken yoksa, iyâzen-billâh,\nEcnebîler olacak sâhibi mülkün nâgâh.\nDiye dursun atalar: «Kal’a, içinden alınır.»\nYok ki hiçbir işiten... Millet-i merhûme sağır! \nBir değil mahvedilen devlet-i İslâmiyye...\nGirdiler aynı siyâsetle bütün makbereye.\nGirmeden tefrika bir millete, düşman giremez; \nToplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.\nBırakın eski hükûmetleri, meydandakiler\nYetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.\nİşte Fas, işte Tunus, işte Cezâyir, gitti.\nİşte Îrân’ı da taksîm ediyorlar şimdi.\nBu da gâyetle tabî’î, koşanındır meydan; \nYaşamak hakkını kuvvetliye vermiş Yaradan.\nMüslüman, fırka belâsıyle zebun bir kavmi,\nMedenî Avrupa üç lokma edip yutmaz mı? \nEy cemâat, yeter Allâh için olsun, uyanın...\nSesi pek müdhiş öter sonra kulaklarda çanın! \nArzı oynattı yerinden yıkılırken Îran...\nBelki bir kıl bile ürpermedi sizden, bu ne kan! \nHiç sıkılmaz mısınız Hazret-i Peygamber’den,\nKi uzaklardaki bir mü’mini incitse diken,\nKalb-i pâkinde duyarmış o musîbetten acı? \nSizden elbette olur rûh-i Nebî da’vâcı.\nEy cemâat, uyanın! Yoksa, hemen gün batacak.\nUyanın! Korkuyorum: Leyl-i nedâmet çatacak.\nNe vapurlarla trenler sizi bîdâr etti! \nNe de toplar bu derin uykuya bir kâr etti! \nSizi kim kaldıracak, Sûr’u mu İsrâfîl’in? \nEtmeyin... Memleketin hâli fenâlaştı... \nGelin! Gelin Allâh için olsun ki zaman buhranlı; \nPerdenin arkası -Mevlâ bilir amma- kanlı! \nSiz ki son lem’a-i ümmîdisiniz İslâm’ın,\nDayanın gayzına artık medenî akvâmın! \nŞimdilik sulha sebep ordunuzun kuvvetidir; \nBir de vaz’iyyet-i mülkiyyenizin kıymetidir.\nBu tezebzüble o kuvvet de fakat sarsılacak...\nÇünkü isyanları bastırmaya me’mûr ancak! \nOrdu mâdâm ki efrâdını milletten alır; \nMilletin keşmekeşinden nasıl âzâde kalır? \nÖyledir, memleketin hâli düzelmezse eğer,\nKışlalar evlere, asker de ahâlîye döner! \nDurmasın sonra kazan kaldıradursun ordu,\nDüşmanın safları çiğner bu mukaddes yurdu.\nEnbiyâ yurdu bu toprak; şühedâ burcu bu yer; \nBir yıkık türbesinin üstüne Mevlâ titrer! \nDışı baştanbaşa bir nesl-i kerîmin yâdı; \nİçi boydan boya milyonla şehîd ecsâdı.\nÖyle meşbû’-i şehâdet ki bu öksüz toprak:\nOh, bir sıksa adam otları, kan fışkıracak! \nBöyle bir yurdu elinden çıkaran nesl-i sefil,\nYerin üstünde muhakkar, yerin altında rezil! \nHem vatan gitti mi, yoktur size bir başka vatan; \nÇünkü mîrasyedi sâil kovulur her kapıdan! \nGöçebeyken koca bir devlete kurmuş bünyâd; \nÇerge hâlinde mi görsün sizi kalkıp ecdâd? \n«Çerge hâlinde...» dedim... Korkarım ondan da tebâh:\nSaltanat devrilecek olsa, iyâzen-billâh,\nÖyle iğrenç olacak âkıbetin manzarası! \nKi tasavvur bile vicdanlar için yüz karası! \nAzıcık bilmek için kadrini istiklâlin,\nBakınız çehre-i meş’ûmuna izmihlâlin:\nYarılıp sanki zemin uğrayıvermiş, yer yer,\nBin sefîl ordu ki efrâdı: Bütün âileler.\nHepsi aç, bir paralar yok, kadın erkek çıplak; \nSokağın ortası ev, kaldırımın sırtı yatak! \nGeziyor çiğneyerek bunları yüzlerce köpek,\nSatılık cevher-i nâmûs arıyor: Kâr edecek! \nSen işin yoksa namaz kılmak için mescid ara...\nKimi câmi’lerin artık kocaman bir opera; \nKiminin göğsüne Haç, boynuna takmışlar çan,\nKimi olmuş balo vermek için a’lâ meydan! \nVuruyor bando şu karşımda duran minberde; \nO, sizin secdeye baş koyduğunuz, mermerde,\nDişi, erkek, bir alay murdar ayak dans ediyor; \nİşveler, kahkahalar kubbeyi gümbürdetiyor! \nAvlu baştan başa binlerce dilenciyle dolu...\nEski sâhipleri mülkün kapamışlar da yolu,\nEl açıp yalvarıyorlar yeni sâhiplerine! \n..........................................................\n..........................................................\n..........................................................\n\nBu sizin ağlamanız benzedi bir dîgerine:\nEndülüs tâcı elinden alınan bahtı kara,\nSavuşurken, o güzel mülkü verip ağyâra,\nTırmanır bir kayanın sırtına, etrâfa bakar.\nBırakıp çıktığı cennet gibi zümrüt ovalar,\nBaşlar ağlatmaya bîçâreyi hüngür hüngür! \nKarşıdan Vâlide Sultan bunu pek haklı görür,\nDer ki: «Çarpışmadın erkek gibi düşmanlarla; \nŞimdi, hiç yoksa, kadınlar gibi olsun ağla! »\n\nBırakın mâtemi, yâhu! Bırakın feryâdı; \nAğlamak fâide verseydi, babam kalkardı! \nGöz yaşından ne çıkarmış? Niye ter dökmediniz? \nBâri müstakbeli kurtarmaya bir azm ediniz.\nYe’se hiç düşmeyecek zerrece îmânı olan; \nSâde siz derdi bulun, sonra kolaydır derman.\n\nSizde erbâb-ı tefekkürle avâmın arası\nPek açık. İşte budur bence vücûdun yarası.\nMilletin beyni sayarsak mütefekkir kısmı,\nBilmemiz lâzım olur halkı da elbet cismi.\nBir cemâat ki dimâğında dönen hissiyyât,\nCismin a’sâbına gelmez, durur âheng-i hayât; \nFelcin a’râzını göstermeye başlar a’zâ.\nBöyle bir bünye için vermeli her hükme rızâ.\n\nMütefekkir geçinenler ne diyor sizde bakın:\n«Medeniyyette teâlîsi umûmen Şark’ın,\nYalınız bir yolu ta’kîb ederek kàbildir; \nBaşka yollarda selâmet gözeten gâfildir.\nBakarak hangi zeminden yürümüş Avrupalı,\nAynı izden sağa, yâhud sola hiç sapmamalı.\nGarb’ın efkârını mâl etmeli Şark’ın beyni; \nDuygular çıkmalı hep aynı kalıptan; ya’ni:\nİçtimâî, edebî, hâsılı her mes’elede,\nGarb’ı taklîd edemezsek, ne desek beyhûde.\nBir de din kaydını kaldırmalı, zîrâ o belâ,\nBütün esbâb-ı terakkîmize engel hâlâ! »\n\nGelelim şimdi, ne merkezde avâmın hissi...\nŞüphe yoktur ki tamâmiyle bu fikrin aksi:\nGörenek neyse, onun hükmüne münkàd olarak,\nGarb’ın efkârını, âsârını düşman tanımak; \nYenilik nâmına vahy inse kabûl eylememek.\nŞöyle dursun o teceddüd ki dışardan gelecek,\nKendi milliyyetinin kendi muhîtinde doğan,\nYerli, hem haklı teceddüdlere hattâ udvan! \nMüşterek hissi budur işte avâmın sizde.\n\nMütefekkirleriniz tuttuğu yanlış izde,\nÖyle saplandı ki aldırmadı bir başkasına.\nHiç o gitsin de dönüp bakmayarak arkasına,\nNâsın efkârı -ki efkâr-ı umûmiyye odur-\nGitmesin kendi yolundan... Bu nasıl kàbil olur? \nAçılıp gitgide artık iki hizbin arası,\nPek tabî’î olarak geldi nizâın sırası.\nYıldırımlar gibi indikçe «beyin»den şiddet,\nBir yanardağ gibi fışkırdı «yürek»ten nefret.\nÖyle müdhiş ki husûmet: Mütefekkir tabaka,\nHer ne söylerse fenâ gelmede artık halka; \nHem onun zıddını yapmak ebedî mu’tâdı.\nBir felâket bu gidiş... Lâkin işin berbâdı:\nMütefekkir geçinenlerdeki taşkınlıktan,\nGeldi efkâr-ı umûmiyyeye mühlik bir zan:\n«Bu fesâdın başı hep fen okumaktır.» dediler; \nOnu mahvetmeye kalkıştılar artık bu sefer.\nNiye ilmin adı yok koskoca millette bugün? \nÇünkü efkâr-ı umûmiyye aleyhinde bütün; \nÇünkü yerleşmek için gezdiği yerlerde fünûn,\nÖnce gâyetle büyük hürmet arar, sonra sükûn.\nAsr-ı hâzırda geçen fenlere sâhip denecek,\nBir adam var mı yetişmiş içinizden, bir tek? \nMütefennin tanılan üç kişinin kıymeti de,\nMünhasır anlamadan, dinlemeden taklîde.\nKim mesâîsini bir gâyeye vardırdı, hani? \nGösterin pâye-i tahkîke teâlî edeni? \nNazariyyâta boğulmakla geçen ömre yazık; \nAmelî kıymetidir kıymeti ilmin artık.\nBu hakîkatleri lâkin kim okur, kim dinler? \nSivrilen zübbelerin hepsi beş on söz beller,\nDüşünür «Dîni nasıl yıkmalı bunlarla? » diye.\nBöyle bir maksad için çok bile i’dâdiyye! \nÜdebânız hele gâyetle bayağ mahlûkàt...\nHalkı irşâd edecek öyle mi bunlar? Heyhât! \nKimi Garb’ın yalınız fuhşuna hasbî simsar; \nKimi, Îran malı der, köhne alır, hurda satar! \nEski dîvanlarınız dopdolu oğlanla şarab; \nBiradan, fâhişeden başka nedir şi’r-i şebab? \nSerserî: Hiç birinin mesleği yok, meşrebi yok; \nFeylesof hepsi; fakat pek çoğunun mektebi yok! \nŞimdi Allâh’a söver... Sonra biraz bol para ver:\nHiç utanmaz, Protestanlara zangoçluk eder! \nO benim en ebedî hasmım olan Rusya bile,\nHakkı teslîm edelim! Hiç de değildir böyle.\nMütefenninleri tâ keşfe kadar tırmanıyor; \nEdebiyyâtı anıldıkça zemin çalkanıyor.\nKudretim yetse eğer, on yedisinden yukarı,\nÜdebâ nâmına kim varsa, huduttan dışarı\nAtarım taktırarak boynuna bah-nâmesini; \nOkuyan yaftayı elbette çıkarmaz sesini.\nSonra bir tarz-ı telâfî bulurum: -gerçi garib-\nKonturat akdederek Rusya’dan on onbeş edib,\nGetirir, yazdırırım millet için birçok eser! \n\nGâlibâ bahsi değiştirdi bu müz’ic sözler...\nNerde kaldıktı? Evet, ortada bir pis uçurum,\nVar ki, günden güne dehşetleniyor, korkuyorum,\n-Kapatılmazsa gelip bir yere şâyet efkâr-\nOlmasın millet-i merhûmeye bir kanlı mezâr.\nHem o hüsrân-ı müebbeddeki mes’ûliyyet,\nMütefekkirlere râci’ kalacaktır elbet.\nBaşı boş kaldı mı, zîrâ, şaşırıp ber-mu’tâd,\nBulamaz kendiliğinden yolu aslâ efr��d.\nYalınız gösterilen yol tutacak yolsa gider; \nHissidir çünkü onun azmine dâim rehber.\nMütefekkirleriniz anlamıyorlar sanırım,\nKi çemenzâr-ı terakkîde atılmış her adım,\nDeğişir büsbütün akvâma, cemâ’âte göre; \nBaşka bir kavmin izinden yürümek, çok kerre,\nÂdetâ mühlik olur; sonra ne var, her millet,\nGözetir seyr-i tekâmülde birer ayrı cihet.\nBir de hâtırlamıyorlar ki, umûmen beşerin,\nDâimâ koştuğu son maksada yükselmek için; \nTutacak silsile akvâma değildir hep bir; \nBelki her millet için ancak o «mâhiyyet»tir,\nKi kopar kendisinin rûh-i umûmîsinden.\nŞimdi, bir kavmin içinden mütefekkir geçinen\nZümre, evvelce bu «mâhiyyet»i takdîr ederek,\nSonra kaç safhası mevcûd ise tenvîr ederek,\nÇekecek oldu mu önden o İlâhî feneri; \nArkasından da cemâat yürür artık ileri.\nRûhudur çünkü karanlıkta elinden yedecek,\nYolcu şaşkın mı ki dursun, mütemâdî gidecek.\n\nMütefekkirleriniz dîni de hiç anlamamış; \nRûh-i İslâm’ı telâkkîleri gâyet yanlış.\nSanıyorlar ki: Terakkîye tahammül edemez; \nAsrın âsâr-ı kemâliyle tekâmül edemez.\nBilmiyorlar ki: Ulûmun ezelî dâyesidir,\nBeşerin bir gün olup yükselecek pâyesidir.\nMündemic sîne-i sâfında bütün insanlık...\nBunu teslîm eder insâfı olanlar azıcık.\nMüslüman unsuru gâyet mütedennî, doğru,\nŞu kadar var ki değildir bu, onun mahzûru.\n«Müslümanlık» denilen rûh-i İlâhî, arasak,\n«Müslümânız» diyen insan yığınından ne uzak! \nDîni tedkîk edeceksek, dönelim haydi geri; \nAlalım neş’et-i İslâm’a yakın bir devri:\nO ne dehşetli terakkî, o ne müdhiş sür’at! \nÖyle bir hârika gösterdi mi insâniyyet? \nDevr-i fetrette kalan, hem de asırlarca kalan; \nVahşetin, gılzetin a’mâkına daldıkça dalan; \nGömerek dipdiri evlâdını kum çöllerine,\nBunda bir neşve duyan hiss-i nedâmet yerine! \nÖnce dağdan getirip yonttuğu taş parçasını,\nSonra hâlik tanıyan bir sürü vahşî yığını; \nNasıl olmuş da, otuz yılda otuz bin senelik\nBir terakkî ile dünyâya kesilmiş mâlik? \nNasıl olmuş da o fâzıl medeniyyet, o kemâl,\nBöyle bir kavmin içinden doğuvermiş derhâl? \nNasıl olmuş da zuhûr eyleyebilmiş Sıddîk! \nNereden gelmiş o Haydar’daki irfân-ı amîk? \nÖnce dehşetli zıpırken, nasıl olmuş da, Ömer,\nSonra bir adle sarılmış ki: Değil kâr-ı beşer? \nHâil olsaydı terakkîye eğer Şer’-i mübîn,\nDevr-i mes’ûd-kudûmuyle giren Asr-ı Güzîn,\nEn büyük bir medeniyyetle mi eylerdi zuhûr? \nMündemic olmasa rûhunda onun nâ-mahsûr\nBir tekâmül, o kadar hârika nerden doğacak? \n\nMütefekkirleriniz, anlaşılan, pek korkak,\nYâhud ahmak... İkisinden bilemem hangisidir? \nSanıyorlar ki: «Bugün Avrupa tekmil kâfir.\nMütedeyyin görünürsek, diyecekler, barbar! \n“Libri pansör” geçinirsek, değişir belki nazar.»\n\nŞark’ı baştan başa yıllarca dolaştım, gezdim; \nHem de oldukça görürdüm... Kafa gezdirmezdim! \nBu Arap’mış, bu Acem’miş, bu Tatar’mış, demedim.\nMüslüman unsurunun hepsini gördüm kendim.\nKüçük âdemlerinin rûhunu tedkîk ettim.\nBüyük âdemlerinin fikrini ta’mîk ettim.\nİstedim sonra, neden böyle Japonlar yüksek? \nNedir esbâb-ı terakkîsi? Yakından görmek.\nBu uzun boylu mesâî, bu uzun boylu sefer,\nBir kanâat verecekmiş bana dünyâda meğer.\nO kanâat da şudur:\n\nSırr-ı terakkînizi siz,\nBaşka yerlerde taharrîye heveslenmeyiniz.\nOnu kendinde bulur yükselecek bir millet; \nÇünkü her noktada taklîd ile sökmez hareket.\nAlınız ilmini Garb’ın, alınız san’atini; \nVeriniz hem de mesâînize son sür’atini.\nÇünkü kàbil değil artık yaşamak bunlarsız; \nÇünkü milliyyeti yok san’atin, ilmin; yalnız,\nİyi hâtırda tutun ettiğim ihtârı demin:\nBütün edvâr-ı terakkîyi yarıp geçmek için,\nKendi «mâhiyyet-i rûhiyye»niz olsun kılavuz.\nÇünkü beyhûdedir ümmîd-i selâmet onsuz.\n\nSonra, dikkatlere şâyân olacak bir şey var:\nİnkişâfâtını bir milletin erbâb-ı nazar,\nKocaman bir ağacın tıpkı çiçeklenmesine,\nBenzetirler ki, hakîkat, ne büyük söz bilene! \nBu muazzam ağacın gövdesi baştan aşağı; \nSayısız kökleri, tekmil dalı, tekmil budağı; \nMilletin sîne-i mâzîsine merbut, oradan\nUzanıp gelmededir... Öyle yaratmış Yaradan.\nBir cemâat ki: Nihâyet ona gelmez de iyi,\nAğacın hey’et-i mecmûası, yâhud çiçeği,\nTa gider, sîne-i milletten urup hâke serer; \nMilletin kendi olur işte o baltayla heder! \nİnkişâf etmesi âtîde de pek zordur onun:\nÇünkü meydanda kalan kütle yığınlarca odun! \nHastalanmışsa ağaç, gösteriniz bir bilene; \nBir de en çok köke baksın o bakan kimse yine.\nAşılarken de vurun kendine kendinden aşı.\nŞâyed isterseniz ağcın donanıp üstü, başı,\nBenzesin tâze çiçeklerle bezenmiş geline; \nGeçmesin, dikkat edin, balta çocuklar eline! \nİşte dert, işte devâ, bende ne var? Bir tebliğ...\nSize âid sizi tahlîs edecek sa’y-i belîğ.\nYâ İlâhî bize tevfîkini gönder...\n— Âmin! \nDoğru yol hangisidir, millete göster...\n— Âmin! \nRûh-i İslâm’ı şedâid sıkıyor, öldürecek.\nZulmü te’dîb ise maksûd-i mehîbin, gerçek,\nNâra yansın mı berâber bu kadar mazlûmîn? \nBî-günâhız çoğumuz... Yakma İlâhî! \n— Âmin! \nBoğuyor âlem-i İslâm’ı bir azgın fitne,\nKıt’alar kaynayarak gitti o girdâb içine! \nMahvolan âileler bir sürü ma’sûmundur,\nKalan âvârelerin hâli de ma’lûmundur.\nNasıl olmaz ki? Tezelzül veriyor Arş’a enîn! \nDinsin artık bu hazin velvele yâ Rab! \n— Âmin! \nMüslüman mülkünü her yerde felâket vurdu...\nBir bu toprak kalıyor dînimizin son yurdu! \nBu da çiğnendi mi, çiğnendi demek Şer’-i mübîn; \nHâk-sâr eyleme yâ Rab, onu olsun...\n— Âmin! \nVe’l-hamdu li’l-lâhi Rabbi’l-âlemîn...\n\n15 Ramazan 1330\n15 Ağustos 1328\n(28 Ağustos 1912)" + }, + { + "id": 397041.0, + "title": "Torunlar Şekillensin", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Dalıver derinlere, derinler şekillensin\nBugünkü eserinle yarınlar şekillensin\nDedene şekil vermek senin elinde değil\nÖyle gayret göster ki torunlar şekillensin..\n\n07.03.2006/Vakit" + }, + { + "id": 108850.0, + "title": "Erenlere Eş Olayım", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 9.0, + "poem": "Erenlere eş olayım \nBu yola yoldaş olayım \nİçeyim sarhoş olayım \nAymak elinden gelir mi \n\nAlna yazılmış yazıyı\nBesili körpe kuzuyu\nHakk'ın yazdığı yazıyı\nBozmak elinden gelir mi\n\nDere tepe dümdüz olur \nGece geçip gündüz olur \nGökte kaç bin yıldız olur \nSaymak elinden gelir mi \n\nPir Sultan'ım der Hatayi \nDilimiz söyler hatayı \nPişmedik çiğ yumurtayı \nSoymak elinden gelir mi" + }, + { + "id": 6296.0, + "title": "Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşksız ve paramparçaydı yaşam\n bir inancın yüceliğinde buldum seni\n bir kavganın güzelliğinde sevdim.\n bitmedi daha sürüyor o kavga \n ve sürecek\n yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! \n\n Aşk demişti yaşamın bütün ustaları\n aşk ile sevmek bir güzelliği\n ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.\n işte yüzünde badem çiçekleri\n saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.\n senmisin seni sevdiğim o kavga,\n sen o kavganın güzelliğimisin yoksa...\n\n Bir inancın yüceliğinde buldum seni\n bir kavganın güzelliğinde sevdim.\n bin kez budadılar körpe dallarımızı\n bin kez kırdılar.\n yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz\n bin kez korkuya boğdular zamanı\n bin kez ölümlediler\n yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz.\n bitmedi daha sürüyor o kavga\n ve sürecek\n yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! \n\n Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri\n suyun ayakları olmuştur ayaklarımız\n ellerimiz,taşın ve toprağın elleri.\n yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık\n törenlerle dikilirdik burçlarınıza.\n türküler söylerdik hep aynı telden\n aynı sesten,aynı yürekten\n dağlara biz verirdik morluğunu,\n henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz...\n\n Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne\n ne tan atışı doğumların sevincine\n ey bir elinde mezarcılar yaratan,\n bir elinde ebeler koşturan doğa\n bu seslenişimiz yalnızca sana\n yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini\n bitmedi daha sürüyor o kavga\n ve sürecek\n yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! \n\n Saraylar saltanatlar çöker\n kan susar birgün\n zulüm biter.\n menekşelerde açılır üstümüzde\n leylaklarda güler.\n bugünlerden geriye,\n bir yarına gidenler kalır\n bir de yarınlar için direnenler...\n\n Şiirler doğacak kıvamda yine\n duygular yeniden yağacak kıvamda.\n ve yürek,\n imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.\n ey herşey bitti diyenler\n korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.\n ne kırlarda direnen çiçekler\n ne kentlerde devleşen öfkeler\n henüz elveda demediler.\n bitmedi daha sürüyor o kavga\n ve sürecek\n yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!" + }, + { + "id": 628193.0, + "title": "İthaf", + "poet": "Johann Wolfgang von Goethe", + "rating": 6.0, + "poem": "Sabah geldi, tekmeleri ürküttü \nSakin uykumu, beni halim saran, \nUyanırken, sessiz kulübemde \nGiderken dağbaşı taze ruhumla; \nŞenlendim, her attığım adımla \nYeni çiçeğe, dolu damlalarla salkan; \nYeni gün yükselirken meftun, \nVe herşey serinlendi, beni sevindirmek için. \n\nVe ben tırmanırken, çayırlar çınarından belirdi \nBir sis çizgi, çizgi yukarı. \nSavuldu ve değindi, etrafımı çevirdi, \nVe büyüdü bedenimi kanatlarcasına serdi: \nGüzel endamımı daha tadınamadan, \nÇevre kapandı üzerime solgun vualla; \nHemen dökünmüş gördüm bulutlarla, \nKendimi kendimle kapanmış buldum seherle. \n\nAniden güneş delercesine aydınlandı, \nSis arasında berraklık görüle yazdı. \nBurada sakin düşekaldı; \nBölündü yükselirken orman ve tepelerle. \nNasılda ümitlendim, ona selam verebilmeye! \nDonuk tandan sonra iki kat daha güzel sandım. \nHavalı mücadele hala bitmemişti, \nBir parıltı sardı ve gözlerim kamaştı. \n\nSonra, onları aç dercesine, \nİçimden soğukkanlı yeni bir dürtü geldi, \nAcele nazarlarla zorladım kendimi kabule, \nÇünkü herşey yanıyor ve yakıyordu. \nBaktım ki bulutlarla getiriliyor \nİlahi bir hatun, gözlerimin önüne, \nÖyle bir endam ki ömrümde görmedim; \nBana baktı ve beklercesine öylece dolaştı. \n\nTanımıyormusun beni? dedi tek bir ağızla, \nBenden aktı sevgi ve vefa topraklara: \nAnımsarmısın beni, kimi yaralarda \nHayatın pak merhemini döktüm? \nTabi bilirsin beni, ben, ebedi bağ, \nKalbin emel verir bana açıp kapanırken. \nSen değilmiydin kor yürek çırpıntılarıyla \nDelikanlıyken bana özümsenirken? \n\nEvet! diye haykırdım, mesut çökerken \nYere doğru, çok uzun sezdim seni: \nHuzur verdin bana, genç uzuvlarımdan \nHırs içimde molasız eşelenirken; \nBana, enfes kuş tüyleriyle \nSıcak günde alnıma su serptin; \nBana alemin en iyi ihsanlarını verdin, \nVe her saadeti senden gelen, sadece isterim! \n\nSana isim vermiyorum, gerçi çok bahsedilir senden \nHatta fazlaca, ve herbiri kendinin bilir seni, \nHer göz sana nişanlanmış zanneder, \nHer birine ışıldaman olur hicran. \nAh, dalalete düşmüşken, çok yoldaşım vardın, \nŞimdi seni tanımışken, sanki yapayalnızım: \nBen ferahımı sadece kendimle paylaşmalıyım, \nSenin zarif parıltılarını örtüp kapatmalıyım. \n\nGülümsedi ve dedi ki: Bak, ne zekisin, \nNe muhtaçsınız, biraz açığa çıkmaya! \nGüçbela ağır itham hayallerden emin, \nAncak çocuksu arzulara hakim, \nZannedersin yine insan üstüsün \nİhmal edersin erkeğin görevini icra etmeye! \nBaşkalarından sen ne kadar farklısın? \nTanı kendini, dünyayla huzurda yaşa! \n\nAf et beni, dedim, niyetim iyimserdi! \nGözlerimi beyhude mi açık tutmalıyım? \nMemnun bir istek yaşıyor kanımda, \nSenin nimetlerinin değerini biliyorum. \nÖtekilere içimde asil kor büyüyor, \nÜlküyü artık gömemem, istemiyorumda! \nNeden bu yolu o kadar özlemle aradım, \nBiraderlere onu göstermeyeceksem eğer? \n\nVe ben söylenirken, bana baktı yüce mahluk \nBir nazarla, insaflı ve merhametli hoşgörüyle; \nKendimi gözlerinde okuyabiliyordum, \nHatamı ve kusurumu, ve doğrularımı. \nHafifce güldü, o anda iyileşmiştim, \nYeni hoşnutluklara ruhum vardı: \nŞimdi sağlam güvenlerle \nOna yaklaşabildim, yanına bakınabildim. \n\nAniden elini uzattı çizgilerin içine \nKülfetsiz bulutlara ve kokulara rasgele; \nVe kapınca onu, o tutturdu kendini, \nÇektirdi kendini, ve sis mis kalmadı. \nGözüm yine ovada gezinebilirdin, \nSemaya bakındım, aydın ve celildi. \nOnu sadece en temiz tülü tutar gördüm, \nOnu saran ve binbir kıvrımlarla bürüyen. \n\nBen seni tanırım, tanırım zayıf taraflarını, \nBen bilirim, ne gibi iyilikler içinde neşreder! \n-Dedi, sürekli böyle konuşur duyarım onu- \nKabul eyle burada, sana çoktandır ayırdığımı! \nMesut olana, hiçbir şeyden efkar dokunamaz, \nEğer bu hediyeyi alırsa sessiz gönülle: \nSabah muştusuyla örülmüş ve güneş berraklığı, \nŞiirlerin perdesi, hakikatlerin ellerinden müjde. \n\nVe seni ve arkadaşlarını bunaltırsa \nÖğleyin olunca, at onu havaya! \nBirazdan akşam esintisinin serinliği hışıldar, \nEtrafınızı buke-baharat kokuları sarar. \nEndişe ağrıları, toprak duygular, susar, \nBulutlar yatağına dönüşür türbeler \nSakinleşir herbir yaşam dalgası, \nGün şefkatli olur, gece pırıldar. \n\nHaydi gelin, dostlar, yollarınızda eğer \nHayatın yükü ezercesine bastırıyorsa, \nHattınızda bir tazecik yeni uğur varsa \nÇiçeklerle bezenmiş, altın meyvelerle süslenmiş, \nBeraber yarınki güne yürüyoruz! \nBöyle yaşıyoruz, böyle mutlu olunuyoruz. \nVe sonra, torunlar bize yas ederlerken, \nOnların neşeşine aşkımız ulaşsın erken.\n\nÇeviren: Musa Aksoy" + }, + { + "id": 49665.0, + "title": "Evrenin Efendisine", + "poet": "Erdem Bayazıt", + "rating": 7.0, + "poem": "Dünyanın ağırlığına eklesek yıldızları ayı güneşi,\nGene de ağır basarsın ey kalbim \nEy kalbimin güneşi…" + }, + { + "id": 17799.0, + "title": "Ayın Güle Serenadı", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "l\n\ney imtiyazlı güzel, uyan derin uykudan\nhatırla bülbüllerin divane olduğunu\n\ndün sabah seni görüp çarpılmış gökte güneş\nönce anlayamamış ona ne olduğunu\n\ngönderince kalbime ışığını bu gece\nbildim bütün aşkların bahane olduğunu\n\nşimdi ben de garip bir haldeyim, biçareyim\nşaşırdım ayın kime pervane olduğunu\n\nll\nrüzgarı senin için öpüyor dudaklarım\nbal rengine boyuyor yolları senin için\n\ndehlizlerin dumanlı, küflü karanlığından\naydınlığa çekiyor kulları senin için\n\nmisk-ü amber kokuyor çölün kalbinde zaman\nsim-ü zerle süslüyor kumları senin için\n\nsenin için ırmağa karışıyor denizler\ncan meyvesi kırıyor dalları senin için\n\nlll\nbülbül yine mey’ustu; vatan virandı gülüm\nuğrunda hayallerim bile yıprandı gülüm\n\nMecnun dahi Leyla’yı anmaz oldu yürekten\ngüzeller güzeliydi; hani sultandı gülüm\n\nyaşamak, sonsuzluğu tattı avuçlarından\nölüm tomurcuklandı; kabir uyandı gülüm\n\nbir kafdağı kalmıştı varlığından bihaber\nseni görünce, o da tutuşup yandı gülüm\n\n\t\t\t" + }, + { + "id": 3320.0, + "title": "Öldürdügümüz", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Geceyle parlayan gözleri vardi,\nCesurdu, cesurdu ziyade.\nNasil ki çekti bizi,\nIstifade.\n\nKaranlik magaranin kapisinda durduk,\nGeçerken biraktik tasi.\nSustu büyük bagirmasinda,\nGecelerin ve ormanlarin sirdasi.\n\nArtik bizim gibi degil,\nSu içmez, kimildamaz.\nUyanikligi hiç yok,\nUykusu az.\n\nÖyle garip ve öyle sade,\nSüsler yapacagiz süslerinden.\nTüyleri gibi aydinlik,\nVe bir sey görmeyen.\n\nHazir, etrafin düsmanliginda,\nZaferin bitmez tükenmez yemegi.\nAklimizin, korkumuzun, ellerimizin,\nBeraber yiyecegi !" + }, + { + "id": 17731.0, + "title": "Tövbe", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Ey çalgıcı,\nşu gazeli oku:\nBen sevgiliden geçtim, de.\nGülden, dikenden geçtim,\ntövbe ettim, de.\n\nBir gün sarhoştum,\nbir gün şöyle böyle.\nİkisinden de yudum elimi.\nBaktım na buraya kadar tövbenin içindeyim,\ndedim tövbelerime tövbe.\n\nBu köyün şarapçısı hani nerede?\nÇabuk şu şağrağı doldursun.\nAr da neymiş,\nnamus da ne?\n\nKörkütük olmuşum, körkütük işte,\nsıcağa, soğuğa tövbe etmişim,\nyaşa, kuruya tövbe.\n\nGel çalgıcı, gel,\nben yolumdan çıkmışım bikere.\nSen bilirsin yolunu,\nal çalgıyı, vur tele.\n\nGönlüm benim paramparça.\nBir çare derdime, bir çare.\nGöster kendini, çık ortaya,\ngecemizi aydınlat.\n\nÇok karanlık, çok." + }, + { + "id": 27965.0, + "title": "Köroğlu'na Mektup", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Benden selâm olsun Koç Köroğlu’na\nŞimdi devir başka, zaman değişti. \nKarga konar kır atların beline\nArpa bulunmuyor, saman değişti. \n\nGayri ne Kenan var, ne Demircoğlu\nTarihe karıştı, Ayvaz’la Hoylu \nHerkes Bolu Beyi, her taraf Bolu\nYiğitlik kalmadı, insan değişti. \n\nSır tutmuyor suya giden testiler\nKılınçları müzelere astılar\nÇamlıbel’in çamlarını kestiler \nDağlar çıplak kaldı, orman değişti. \n\nKale yoktur, ok atılmaz burçlardan\nİnsanoğlu yüksek uçar kuşlardan\nBoz tavşanlar haraç alır kurtlardan\nErlik başkalaştı, meydan değişti. \n\nNinnocular çadır kurdu düzlere\n“Avare mu” sedef oldu sazlara\nBenzerimiz hiç kalmadı sizlere\nCaz müziği çıktı, makam değişti.\n\nKervan geçmez, uçurdular hanları\nHile satar asrın bezirgânları \nBanka kurup biriktirdik kanları \nDertler yenilendi, derman değişti. \n\nGünden güne küçülüyor Arzımız\nŞimdi ise Aya gitmek arzumuz\nFeza elbisesi diker terzimiz\nGökleri fethettik, mekân değişti.\n\nTat bozuldu, küp kokutur turşular \nHaydutlara yatak oldu çarşılar \nŞişkin cüzdan bin belâyı karşılar \nBoynuzlar gürz oldu, kalkan değişti.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 2141796.0, + "title": "Şol Cennetin Irmakları", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Şol cennetin ırmakları\nAkar Allah deyü deyü\nÇıkmış İslam bülbülleri\nÖter Allah deyü deyü\n\nSalınır Tüba dalları\nKuran okur hem dilleri\nCennet bağının gülleri\nKokar Allah deyü deyü\n\nAydan arıdır yüzleri\nŞekerden tatlı sözleri\nCennetteki huri kızları\nGezer Allah deyü deyü\n\nKimler yeyip kimler içer\nHep melekler rahmet saçar\nİdris Nebi hulle biçer\nSabhanallah deyü deyü\n\nYunus Emre var yarına\nKoma bu günü yarına\nYarın Hakkın divanına\nVaram Allah deyü deyü" + }, + { + "id": 6870.0, + "title": "Şiir", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Kadın kendini gösterdi usulcana\nÇekingenlikle koşulu beyaz usulcana\nGittiler gözleri aşkı yaşamaya yangın\nGidip gelenler oldu gitti geldiler.\n\nKadın saçlarını getirmedi uzakta tuttu\nUmutsuzlukla dolu soyunuk uzakta\nDüştüler karanlıkta aralık aralık\nDüşüp ölenler oldu düştü öldüler.\n\nKadın gözlerini koydu ortaya\nBir mavi bir gökyüzü aldı çevrelerini\nSevdiler sonsuz bir maviyle alıngan\nSevip yaşayanlar oldu sevdi yaşadılar." + }, + { + "id": 53959.0, + "title": "Veda Şarkısı", + "poet": "Ernesto Che Guevara", + "rating": 9.0, + "poem": "1. \nKayalıkta çakılı yelkenli \nsana bırakıyorum veda şarkımı. \n2. \nBenim uzaklardaki ölümümün kanında tohumlanışı da \nkayalar devranının altında değişken köklerle. \nYalnızlık! geçmişe özlem çiçeği canlı duvarların. \nYalnızlık, yeryüzünde adanmış faniliğim. \n3. \nTaşımak istemiştim heybemde \nyüreğinin gelip geçici tadını, \nama kaldı havaya çizilmiş kesin eğrilerle, \nyadsıma oldu umudumun yiğitliğine. \nGiderim hatıradan daha uzun yıllar boyu\nkapalı yalnızlığıyla gezginin, \nfakat havaya çizilmiş kesin eğri sanki bana döndü\nve bir işaret koydu pusula kaderime.\nSonu geldiğinde bütün gündelik işlerin\nyol yapacağım bir geleceğim olmasa, \ngelmiş olacağım bakışında canlanmaya\nkaderimin sırıtan parçası olarak.\nGideceğim hatıradan daha uzun yollar boyunca\nzincir halkaları gibi eklenen elvedalarla zamanın akışında.\n\n4.\nDimdik hatıra sonunda düşmüş yola, \nusanmış beni bir geçmişi olmadan izlemekten, \nunutulmuş yol kıyısındaki bir ağaçta.\nUzaklara gideceğim, hatıra\nparçalanarak ölünceye yolun taşlarında, \nve devam edeceğim, içimde\nhep o gezginin acısı, yüzümde gülümseyiş.\nBu dönenen bakış ve güç\nbüyülü bir matador mendilinde.\nAlıkoydu kaygı duymaktan tüm çıkarlara, \nhep yitiren bir çizgi oldu benim eğrim.\nVe bakmak istemedim seni görürüm diye\nbeni isteksizce davet etmeni\nmutluluğumun pembe boyalı torerosu\nDeniz seslenir bana sevecen elleriyle.\nÇayırım -bir kıta-\nDümdüz yayılır, tatlı ve silinmezdir\nalacakaranlıkta bir çan gibi.\n\n5.\nBir sicil memuresi karşısında kurumlu bir doktor gibidir\nkara bir mikroskopu gösteren bilim.\nSanat... sanat diye arzıendam eden şey\nbir Leica'nın kısır mekaniğidir.\nAcılar ve kaygılarla dolu bir yerli (ve tabii özlemleriyle\nolup da şimdi yiten için\nve onun dönüşünde arzu gönlünde) , \ncoca, alkol ve açlığın aptalca gülümsemesiyle.\nÜç kuruşa satılan cinsellik\n-Amerika'da pek ucuz-\nBoş çarşafların umursanmaz hatırası.\nGuetamala bıraktın beni\nbağrımda derin bir yarayla\nve de acılarını bana emzirme\nya da emme fırsatıyla, \nkahreden bir hıçkırığın belirsiz duygusunda bulan kadını.\nKederleri teker teker birleştiren bir bağ var yine de: \nuyanan insanın haykırışıdır o da.\n\n6.\nİşte bugün böyle titrek ellerle\nbelirsiz bir kayıta koyuyorum prizmamı.\nAğacın olgunluğunu tüketmeden\nkasalanmış meyvanın garip tadıyla.\nÇağırışını farkedemiyorum bazen\nyaşlı, garip kanatlanmış kulemden, \nfakat bazı günler var ki cinselliğin uyanışını hissediyor\nve bir öpücük dilenmeye dişiye gidiyorum\nve böylece beni arkadaş diye çağırmayanın\nruhunu hiçbir zaman öpemeyeceğimi anlıyorum...\nBiliyorum ki tertemiz değerlerin kokusu\nbereketli kanatlarla dolduracak beynimi, \nBiliyorum ki hayata geçmesi mümkün olmayan\nfikirleri barındırmak gibi zevkleri bırakacağım.\nBiliyorum ki ölümüne çarpışma günü\nhalk çocukları benimle omuz omuza verecek, \nhalkın savaştığı amacın kesin zaferini\ngöremezsem eğer\nfikri en yüksek geleceğe götürmek için\nmücadele verdiğimdendir, \neski kabuğun tüylerini yolarken\ndoğan umudun kesinliğiyle biliyorum bunları." + }, + { + "id": 2110546.0, + "title": "Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 9.0, + "poem": "Hayatta ben en çok babamı sevdim. \nKaraçalılar gibi yardanbitme bir çocuk\nÇarpı bacaklarıyla- Ha düştü, ha düşecek...\nNasıl koşarsa ardından bir devin, \nO çapkın babamı ben öyle sevdim.\n\nBilmezdi ki oturduğumuz semti, \nGeldimi de gidici hep, hepp acele işi! .. \nÇağın en güzel gözlü maarif müfettişi, \nAtlastan bakardım nereye gitti, \nÖyle öyle ezber etti\n\nSevinçten uçardım hasta oldum mu, \n40'ı geçerse ateş, çağ'rırlar İstanbul'a. \nBir helallaşmak ister elbet, diğ'mi oğluyla! \nTifoyken başardım bu aşk oy'nunu. \nOhh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.\n\nEn son teftişine çıkana değin\nKoştururken ardından o uçmaktaki devin. \nDaha başka tür aşklar; geniş sevdalar için\nAçıldı nefesim, fikrim, canevim. \nHayatta ben en çok babamı sevdim." + }, + { + "id": 133368.0, + "title": "Yalnız", + "poet": "Friedrich Nietzsche", + "rating": 8.0, + "poem": "Haykırışan kargalar \nDarmadağın uçuşuyor kente doğru.\nNeredeyse yağacak kar\nYeri yurdu olana ne mutlu! \n\nDonmuş kalakaldın,\nHanidir gözlerin arkada! \nBoşuna kaçışın, ey çılgın,\nKıştan uzaklara! \n\nDilsiz ve soğuktur binlerce çöle \nAçılan bir kapıdır dünya! \nİnsan senin yitirdiğini yitirse\nBir yerlerde duramaz bir daha! \n\nSen şimdi solgun, sarı\nKış gurbetlerine lânetli,\nHep soğuk gök katlarını \nArayan bir duman gibi.\n\nUç git, kuş, söyle ezgini\nIssız çöl kuşlarının sesiyle! \nGöm, gizle, ey çılgın, kanayan kalbini\nBuzların, alayların içine! \n\nHaykırışan kargalar\nUçuşuyor kentten yana, dağınık; \nNeredeyse yağacak kar\nYeri yurdu olmayana çok yazık! \n\nF. Nietzsche\n(çev. Behçet Necatigil)" + }, + { + "id": 98929.0, + "title": "Rubailer", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Tanrı, cennette şarap içeceksin der\nAynı Tanrı şarabı nasıl haram eder\nHamza bir arabın devesini öldürmüş\nŞarabı yalnız ona haram etmiş Peygamber" + }, + { + "id": 26534.0, + "title": "Ağlamak", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "bir elimde ölüm fermanım\nbir elimde sevdam\nbirbirine kenetleyip ellerimi \n yürüdüm\ngecenin bir vaktidir\nkirli sarı ışığı sokak lambalarının\nve karanlığın bilindik sözleri\n ardımdadır\n\niz tutmuş duvar diplerinde\ntelaşlı adımlarıyla işçilerin\ntedirgin korkulu akışı\nve donup kalmış akşamları\nkapı önlerinden kadınların\nçocuklarını kollarından kapışı\n\nkentin damarı sokaklardan \nel ayak çekilmiştir\nkan çekilmiştir\ncan çekilmiştir\natmaz atardamarları kentin\nbu kent istanbul kentidir\nyedi tepesinde yedi hançer vardır\nöyle savrulmaz her rüzgarda\nkolayına gülmez\nyas tutuyor etekleri\n ve yalandır cümbüşlü şarkılarda \nistanbul kenti\n\nkentin sokaklarında beni\nadım adım dolaştıran nedir\nyalnızmı kalmak istiyorum\nkarışmak mı yoksa kalabalığa\n\nbelki\nbelki de değil\nama yadsımak neye yarar\nmutlak seni arıyorum\nseni direncimin genç anası\nseni gözlerimin karası\nhazır kırmışken yasakları\nve örülmeden gözlerime ağlamanın ayıbı\nacının çocukları gibi\nkoyup başımı göğsüme\nyüreğimi döke döke\nağlamak istiyorum\nağlamak istiyorum\nağlamak\n\n ( mart 1982)" + }, + { + "id": 40696.0, + "title": "Orada", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "Orada ben varım\nGöklerde, baktığın yerde\nYıldız yıldız\n\nOrada ben varım\nYürüdüğün yerde\nYapayalnız\n\nOrada ben varım\nUyuduğun yerde, yanında\nKıpırtısız\n\nOrada ben varım\nSevdiğin, sevildiğin yerde\nYalansız\n\nOrada ben varım\nVurulmuş, kanlar içinde\nCansız\n\nOrada ben varım\nBir mezar taşının altında\nIpıssız\n\nOrada ben varım\nOrada\nSensiz" + }, + { + "id": 13412.0, + "title": "Milyon Kere Ayten", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "Ben bir Ayten'dir tutturmuşum\nOh ne iyi \nAyten'li içkiler içip sarhoş oluyorum\nNe güzel\nHoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin\nBiraz Ayten sürüyorum, güzelleşiyor\nŞarkılar söylüyorum\nŞiirler yazıyorum, Ayten üstüne\nSaatim her zaman ya Ayten’e beş var\nYa Ayten’i beş geçiyor.\n\nNe yana baksam gördüğüm o\nGözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor\nBana sorarsanız mevsimlerden Ayten’deyiz\nGünlerden Aytenertesidir\nOdur gün gün beni yaşatan\nOnun kokusu sarmıştır sokakları\nOnun gözleridir şafakta gördüğüm \nAkşam kızıllığında onun dudakları.\n\nBaşka kadını övmeyin yanımda gücenirim\nAyten’i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz\nBir kadehte sizinle içeriz \nAyten’li iki laf ederiz\nOnu siz de seversiniz benim gibi\nAma yağma yok\nAyten’i size bırakmam\nAlın, tek kat elbisemi size vereyim\nCebimde bir on liram var\nOnu da alın gerekirse\nBen Ayten’i düşünürüm üşümem\nÜç kere adını tekrarlarım karnım doyar \nParasızlık da bir şey mi? \nÖlüm bile kötü değil \nAytensizlik kadar! \n\nOna uğramayan gemiler batsın\nOndan geçmeyen trenler devrilsin\nOnu sevmeyen yürek taş kesilsin\nKapansın onu görmeyen gözler\nOnu övmeyen diller kurusun\nİki kere iki dört, elde var Ayten\nBundan böyle dünyada\nAşkın adı Ayten olsun." + }, + { + "id": 6081.0, + "title": "Ölüme Gazel", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne kötü bir dünya bu; sevgisiz, acımasız\nYaşarken dolu dizgin, ölüvermek apansız\n\nSen, en güzel yerinde olsan bile yaşamın\nAlırlar, götürürler bir yerlere zamansız\n\nBütün o sevdiklerin, dostların, yakınların\nKoyup giderler seni orada yapayalnız\n\nÇalkalanır gidersin kapkara bir boşlukta\nNe sevinç, ne de keder; artık her şey anlamsız\n\nHakkin yok üşümeye, ağlamaya, gülmeye\nUnutma! ölüsün sen, boş bir kalıpsın cansız\n\nHer şey geride kaldı, ne sandın yalan dünya\nGördüğün gibi iste; bir olum var yalansız." + }, + { + "id": 3355.0, + "title": "Bu Eller miydi", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu eller miydi masallar arasından\nRüyalara uzattığım bu eller miydi.\nArzu dolu, yaşamak dolu,\nBu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.\n\nBilyaların aydınlık dünyacıkları\nBu eller miydi hayatı o dünyaların.\nAltın bir oyun gibi eserdi\nAltın tüylerinden mevsimin rüzgarı.\n\nTopraktan evler yapan bu eller miydi\nKi şimdi değmekte toprak olan evlere.\nEl işi vazifelerin önünde\nTırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.\n\nKaybolmus o çizgilerden\nFalcının saadet dedikleri.\nO köylü çakısının kestiği yer\nSöğüt dallarından düdük yaparken...\n\nBu eller miydi kesen mavi serçeyi\nBirkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.\nYorganın altına saklanarak\nBu eller miydi sevmeyen geceyi.\n\nAyrılmış sevgili oyuncaklardan\nKırmış küçücük şişelerini.\nVe her şeyden ve her şeyden sonra\nBu eller miydi Allaha açılan !" + }, + { + "id": 40700.0, + "title": "Yalnızlığa Sone", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Güneşin akşam hüzünle battığı\nKarşıdaki karlı dağlar yalnız\nDüşe yaprak, esen rüzgar yalnız\nİnsanda ölümün yalnızlığı\n\nYalnız düşünceler paramparça\nYalnız hatıralar kırık dökük\nYalnızlık zor, yalnızlık büyük\nİnsanın yalnızlığı bambaşka\n\nDünyada yalnız olmayan ne var\nYer altında ölüler, gökte yıldız\nDenizlerde yelkenliler yalnız\n\nVe insan yalnız tanrılar kadar\nÜzerinde ümitle yaşadığımız\nDünyaya sığmıyor yalnızlığımız" + }, + { + "id": 61022.0, + "title": "Denizin Altındaki Bandolar", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "İşte ölüm şu derin taçlı şiirdir bak\nDuman adamları maskeli katanalarıyla geçiyor\nÇalan bir bandonun eşliğinde\nŞimdiye dek ölünmeyen kentimizin üzerinden\nHiç değilse sokaklarında\n\n- Sayın padişahım muhbir\nDenizin altındaki bandolar da çalıyor muydu? \n\nParmak çocuk sorusu karşılığını da içinde taşır\n\n- Ama şurasını unutuyorsun hep\nBoğuldukları zamanki yaşlarıyladır çalgıcılar\n\nHerhalde böyle bir şiire başlayan onu bütünler." + }, + { + "id": 17742.0, + "title": "Hangisiyim Ben", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Şu insanlardan hangisi ben'im? \nHele sen şu kavgayı, gürültüyü dinle,\nağzıma, sözüme kulak asma.\nHem sen beni elden çıktı bil.\nYoluma kadeh madeh koyayım da deme.\nÖnüme ne çıkarsa tuzla buz ederim.\n\nHem ben tıpatıp sana benzerim.\nAğlarsan ağlarım,\ngülersen gülerim.\nAsıl sen vardın ortada,\nben senin elinde bir ayna.\nSen yeşillikte bir ağaç,\nben senin gölgen.\n\nBen senin gôlgen olduktan sonra\nhemen gider kendime bir dost ararım\nkurmak için yanında çadırımı,\nararım bir taze gül fidanı.\n\nSonra sâkinin kapısına varır,\nvurur testimi kırarım.\nSonra oturur bardak bardak içerim\nciğerimden akan kanı" + }, + { + "id": 59962.0, + "title": "Nurhak", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "Dört bir yana haber salsam, \nÖldü desem inanır mı? \nDağlar bana geri verin\nKadir'imi, Sinan'ımı...\n\nJandarma kurşunu çaldı, \nCanımı tenimden aldı\nNurhak'a abide kaldı\nDağlar aldı selamımı...\n\nNurhak sana güneş doğmaz, \nUçan kuşlar yuva kurmaz\nDökülen kan, yerde kalmaz\nSoracağız hesabını...\n\nBöyle kalır sanma devran, \nYola devam eder kervan\nÖldü Sinan, doğdu Sinan\nOmuzladı silahını..." + }, + { + "id": 16378.0, + "title": "Bir Olur mu?", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Biri geldi, hoca senai öldü dedi.\nYabana atılır bir er değildi ki, omuz silkelim.\nSaman çöpü değildi ki uçtu diyelim.\nSu değildi ki, soğuktan dondu diyelim.\nTarak değildi ki, bir saç teli kırdı onu diyelim.\nBuğday tanesi değildi ki, toprakla kayboldu diyelim.\n\nO şu toprak yurtta bir altın gömüsüydü.\nBir arpaya sayardı iki cihanı.\nAldı topraktan yaratılan bedeni bir gün,\nfırlattı toprağa attı.\nAldı götürdü akıl dene şeyi.\nYanlış laf mı ediyoruz ne?\nKimsenin bilmediği bir can daha vardı,\nbağışladı gitti o canı sevgiliye.\n\nSaf şarap tortu koyvermişti.\nSafı tortunun üstüne çıkmıştı,\narınmıştı tortudan.\n\nGünlerden bir gün, azizim,\nyolda birbirlerine rastlamışlar,\nbirlikte yolculuk etmişlerdi,\nbir kürt, bir maraga'lı, bir rey'li,\nbir de rum ülkesinden biri.\n\nBiri olur muydu atlas kumaşla kara çul?\nElbet yollar ayrıldı bir gün.\nher biri kendi yurduna gitti." + }, + { + "id": 60731.0, + "title": "Mors", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 7.0, + "poem": "Gördüm o biçiciyi, işinin başındaydı tarlada\nKesip biçerek ilerliyordu kocaman adımlarla\nBatan günün kızıllığı geçiyordu iskeletin içinden\nKaranlıkta her nesne titrer ve gerilerken\nTırpandaki yalazı izliyordu insanoğlu\nVe utku kemerleri altında görkem dolu, \nUtku esriği utkunlar devriliyordu peşpeşe\nO güzelim Babil'i çeviriyordu çöle\nTahtı darağacına, sehpayı saltanata\nGülleri gübreye, çocukları kuşa\nHazinleri küle, anaların yaşını sele döndürüyordu\nHaykırıyordu kadınlar: geri ver çocuğumuzu\nSen alıp gidesin diye mi dünyaya getirdik biz onu? \nYeryüzünü feryatlar kaplamıştı dört yandan\nEtsiz parmaklar fışkırıyordu sefalet yataklarından\nBuzlu bir yel uğulduyordu yüzbinlerce kefende\nKara tırpan altında çılgına çevrilen kitle\nKaranlıkta benziyordu kaçan bir korkmuş sürüye\nÇiğnediği her yerde herşey ürkü, yas ve gece! \nArkada, alnı tatlı bir ışıkla yıkanan melek\nRuhların demetini taşıyor gülümseyerek" + }, + { + "id": 105158.0, + "title": "Gönül Gitmek İster Gurbet İllere", + "poet": "Erzurumlu Emrah", + "rating": 7.0, + "poem": "Gönül gitmek ister gurbet illere\nVelakin bizleri yar eğlendirir\nEzelden mailiz gonca güllere\nBülbül-i şeydayı zar eğlendirir\n\nBülbül gibi kaldık güller içinde\nGözümüz kan ağlar seller içinde\nBiz ehl-i harabız iller içinde\nBizi ancak namus ar eğlendirir\n\nBiz sözüm var aşkare söylenmez\nSöylesem de nazlı yarca dinlenmez\nZincir ile bağlasanız eğlenmez\nEmrah'ı zülfünde yar eğlendirir" + }, + { + "id": 576173.0, + "title": "Uyum", + "poet": "Bülent Ecevit", + "rating": 8.0, + "poem": "Boşluğa bulut \nBuluta yağmur\nYağmura toprak \nNe güzel uymuş\n\nGündüze güneş\nGüneşe tarla \nTarlaya başak\nNe güzel uymuş\n\nBaşağa buğday \nBuğdaya insan\nİnsana emek\nNe güzel uymuş\n\nEmeğe eylem\nEyleme yürek\nYüreğe sevgi\nNe güzel uymuş" + }, + { + "id": 697055.0, + "title": "Operada Kuşlar Ölür Ansızın", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Uzak mı durmak ister bir vadiden bir nehir\nBir kalbin yatağında birikse de kan ve kum\nUnutulmuş bir ândır kitabında yokluğum\nBir derun muamması kırk gözeli ıstırap\nUfukları sessizce terk eden gölgelerin\nİhanet librettosu, Batı kokan bir mendil\nDamla damla büyüyen zehir yüklü karnaval\nÇarmıha gerilen aşk çatlatırken geceyi\nBellini toprağında su perisi bir hayal\nAldanırsa sim ü zer endamına bir kızın\nBir vahim operada kuşlar ölür ansızın\n\nTitreyişler, soprano, haykırış nöbetleri\nSon gösterisidir şark bülbülünün kafeste\nPapağanlar uçuşur parçalanan her seste\nTutkular gülzarını kuşatmıştır ısırgan\nHıyaban kırmızıdır şimdi, dağ başı duman\nTenor bir yalnızlığın ardında uyuyanlar\nSustururlar binlerce yılın rüyalarını\nOyalan bağ bozumu bekleyen son bahçıvan\nBu bir mahrem buluşma, bu bir cellât düğünü\nKapısını açarken melodiler kederin\nKim bilir, operada kuşların öldüğünü" + }, + { + "id": 4815.0, + "title": "Gurbet", + "poet": "Kemalettin Kamu", + "rating": 8.0, + "poem": "Gurbet o kadar acı\nKi, ne varsa içimde\nHepsi bana yabancı\nHepsi başka biçimde\nEriyorum gitgide\nElveda her ümide! \nGurbet benliğimi de\nBitirdi bir biçimde\nNe arzum ne emelim\nYaralanmış bir El’im\nBen gurbette değilim\nGurbet benim içimde" + }, + { + "id": 85777.0, + "title": "Ağıt", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Ağlayın, parmakları nur \nSularından kınalı kızlarım \nAğlasın Meraga göklerinden \nMeraga'ya bakıp yıldızlarım \n\nYollara Kürşadlar uzanmış ölü \nAğlasın Akülke, ağlasın Sütgölü \nYiğitlerim uyur gurbet ellerde \nKimi Semerkant'ta bekler beni \nKimi Caber'de \n\nCaber yok, Tiyanşan yok, Aral yok \nBen nasıl varım? \nAğla ey Tanrı dağlarından \nİndirilmiş Tanrım \n\nŞu yakın suların \nKolu neden bükülmez \nFırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin \nBenden doğar, bana dökülmez? \n\nBen ki ateşle konuşurdum.selle konuşurdum \nİdil'le Tuna'yla Nil'le konuşurdum \n''Sangaryos''u ''Sakarya'' yapan \n''İkonyom''u ''Konya'' yapan \nDille konuşurdum" + }, + { + "id": 58536.0, + "title": "Oyun", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 7.0, + "poem": "Oynasak\nBiri yıldız olsa\nBiri ben olsam.\n\nOynasak\nGelse gecenin biri\nÇağırsak gündüzün birini\nBiri ben olsam.\n\nOynasak\nAlsam yeni doğan çocuğun sesini\nGötürsem\nYıldıızın birine." + }, + { + "id": 59682.0, + "title": "Yamyam Kadınlar", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "bunlar felaket kadınlardır \nmeme uçları fena saldırır \nburunları yok gözleri kanlı \nvurdukları yerden toz kaldırır \n\nölçüye sığmaz boyları posları \nhalattan farksız boyun kasları \nöpüştün mü dudaklarını doğrar \nhoyrat çenelerinin makasları \n\nkırbaç dilleri bir tutam alev \nağızları ejderha iştahları dev \nçiğ adam yedikleri görülmüştür \nbre kan dökerler kahpelik görev \n\nkelle kazıtılmış simsiyah dazlak \ndişleri arasında bıçak \nölüm bilmezler yedişer canlı \ncanavarlardır çırılçıplak \n\ntırnak uzatmışlar elleri pençe \nucundan kan damlar gündüz gece \netine değmesinler sırtın üşür \nokşadılar mı aynı işkence \n\nsırtlan uluyunca akşamları \naçlıktır azdırır yamyamları \nyiyecek insan ararlar \nkaranlığa vurup tamtamları" + }, + { + "id": 23096.0, + "title": "Ayrılıkların Şairi", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben ayrılıkların şairi, \nYalnızların ozanıyım. \nSen, sen masallar okurken daha, \nBen acıların yazarıyım. \n\nHaklısın, aramızda dağlar, denizler var, \nHaklısın, aramızda uçurumlar. \nSenin sevdaların, üç günlük masal, \nBenim sevdalarım, Allah'ına kadar. \n\nElma şekeri mi sandın aşkı, \nNe şiirin şiir, ne şarkın şarkı.\nHele bir kırılsın, feleğin çarkı,\nİşte ben o zaman görürüm seni. \n\nHalâ tahta masalara yazıyorsam adını,\nAşk kitaplarında arıyorsam tarifini aşkın,\nKahır mektuplarında yeniden buluyorsam seni,\nIslak mendillere siliyorsam gözyaşlarımı,\nEyvahlar çekiyorsam her biten aşkın ardından,\nBana sor yalnızlığı, \nAyrılığı bana sor diye haykırıyorsam, \nVe sabahçı kahvelerinde \nBir çay gibi demliyorsam hasretini, \nVe inadına özlüyorsam, o çay karası gözlerini, \nBil ki, bu seni erkekçe sevdiğimdendir. \n\nBu benim ilk aldanışım değil, \nBu benim son yıkılışım değil, \nBırak bu sahte gözyaşlarını, \nBırak bu masum bakışlarını. \nÜzülme, benim için üzülme, \nÜzülme bu son için üzülme, \nBen, yeterim kendime \n\nVarsın da bir dağ gibi büyüsün hasretin içimde,\nVarsın da her gece \nBir kemanın tellerinde ezilsin kalbim, \nVarsın da bir daha değmesin ellerim ellerine, \nAsla pişman degilim. \n\nHatırla, bir adam diyordun hatırla,\nÖmür boyu sevsin beni ömür boyu, \nİşte o deli, işte o çılgın, işte o adam benim.\nÇünkü ben, \nÇünkü ben aşkı ölümsüz bilenlerdenim." + }, + { + "id": 26405.0, + "title": "Can Gerek", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi\nDilsiz kulaksız sözün can gerek anlayası\n\nDinlemeden anladık anlamadan eyledik\nGerçek erin bu yolda yokluktur sermayesi\n\nBiz sevdik aşık olduk sevildik maşuk olduk\nHer dem yeni dirlikte sizden kim usanası\n\nYetmiş iki dilcedi araya sınır düştü\nOl bakışı biz baktık yermedik am-u hası\n\nMiskin yunus ol veli yerde gökte dopdolu\nHer taş altında gizli bin imran oğlu musi." + }, + { + "id": 1227.0, + "title": "Sığınak", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Sözün yine hep aşktan yanaysa \nsevgilim sen sakla bir kaçağı \nbelki yorgun ve yaralıdır hâlâ \nölüm basmıştır son sığınağı \nSus ve sadece dinle sessizliği \nperdeleri çek ışıkları söndür \nbir selam bir haber gönderir belki \nsesleri hiç duyulmayan dostlar \nBir cigara sar bitlis tütününden \nbir çay demle sonra, anısı kalsın \nbekle başında onun sabahadek \nBelki benim sana böyle sığınan \nyapayalnız ve öylesine yorgun \nkimliği duvarlarda kalan bir kaçak" + }, + { + "id": 48152.0, + "title": "Kocabebek", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu demir Divriği dağlarından\nben soktum ulan ben soktum\nbu namlu Divriği demirinden\nben döktüm ulan ben döktüm\nbu ak bileklerde bu kara kelepçe\nben dövdüm ulan ben dövdüm\nben dövdüm ateşlerde bu kelepçeyi\nbu biçimi bu demire ben verdim\n\nşimdi kaysı çiçekleri tozutur geçer\nşimdi şarap düşer kızgın bağlara\nşimdi sevdiğimi alır giderler\ngüz oturur gözlerime daglar uy\n\nvaralım diyelim ki heeeey diyelim\nnakişcana duralım korolarla diyelim\nheeeeey diyelim heeeeey\nyıkılır bu düzmeceler yıkılır\nköprüler kurulur aydınlıklara\ngelir birgün kaşla göz arasında\nen gizli tomurcukların ucunda gelir\nekmeksiz evin yalnızlığında\nkınasız parmakların bakışlarında\nuykusuz gecelerin ardında gelir\nhalaylarla çıkalım korolarla duralım\nheeeeey diyelim heeeeey\nbu namlu Divriği dağlarından\nbu candarma benim kapıbir komşum\nbu türkü benim türküm çoğalır kanayarak\nkelepçemin karaşında bir ak güvercin\nustam kessin ellerimi benim çocuk ellerimi\ndağlar uy\nuy dağlar" + }, + { + "id": 71085.0, + "title": "Müebbet Türküsü", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 9.0, + "poem": "Müebbet Türküsü \n\n1\n\nönce kol sonra sürgü sonra anahtar açılır kapı \nitilirim sırtımdan ben ebedi kiracı kesilmiş hükmüm \nönce sürgü sonra kol sonra anahtar kapanır kapı \nbir ömür boyu diri diri içmek için gövdemi \ndolanır bacaklarıma balçık gibi ağır bir karanlık \nçırpınsam küçücük pencerede çifte çapraz parmaklık \nüst��nde yüzüme örtülür binlerce kare demirörgü \nher karesinde oyulmuş bir göz gibi kanar gökyüzü \nbatan güneşim kapının önünde kıpkızıl asılırım biran \nranzam tavana ranzam yere ranzam göğsüme çakılı \nkımıldasam göğsüm boydan boya yırtılacak sanki \nduvarlarını üstüme yıkacak hücrem adım atsam \nadım atsam apansız kurşun değdi kanadına kuşun \ntutun beni önüm berbat uçurum bu kimin sesi \nbırak torbanı atlas'a ödüldür gökkubbeyi taşımak \ndüş kırıklığına salan salsın gözlerini bırak \nranzanda yatak yatakta düşlerin dağınık kalsın \nyürü delikanlım beton altında toprak uyansın \nduvarı duvara vur ateş gibi bir ıslık tuttur \nyürü a benim deli gönlüm yürü kesilmiş hükmün \n\n2 \n\nşarkılar türküler skeçler camdan cama gülücükler \n-olur böyle şeyler takma kafanı yatarız be- \ngecede ay mı var alttan alta katılaşan bir şey \nolur böyle şeyler takmıyorum kafamı yatarız be.. \nbiter havalandırma eğlentisi de gecenin bir yerinde \nson sigaranın ateşi kararır dostlar uykuya varır \ngece sefası bu mevsim açar mı gecede ay mı vardı \nidamdan müebbete düştüm müebbetten hücreme \nbelki sıcaktı şubat gece karla başladı fakat \nen güzel yüzünü resminin yüreğime ters kapadım \nkırdım belleğimin bütün sırrı dökük aynalarını \nranzam soğuk ranzam ayaz ranzam kar \naltımda demir üstümde ışık yanımda duvar \nüşür ellerim sensiz ellerim öksüz ellerim \nnerde portakal bahçesi kadar sıcak memelerin \ndönerim gene duvar gene soğuk gene ayaz \ndüşlerim seni almaz düşlerime müebbetim sığmaz \nbir dal fesleğen taksan da saçlarına yorulursun \ngüneşi yatırsalar koynuma ısınamam \nbir yerine vardım ki gecenin sen yoksun \n\n3\n\nbir yerine vardım ki gecenin sen yoksun \nsen yüreğimin dağlarında sakladığım kaçak kız \nseni sunuyor kar yüklü dallarıyla çam ağaçları \nkimliğin bende saklı uzanıp alsam alnın apak \ngece balçık gibi yapışıyor ellerime saat kaç \ntende yaşanmayacak aşkımız anladım tenimde isyan \nyorgunum ranzama uzansam gözlerimi kapatsam \nbir daha açmasam beni bu kapkara suskunluk \nbeni öldürecek diyorum avaz avaz düşüyorum \nasama dikse anam kapımızdan balkona tırmansa \nakçamların kokusunu sen saçlarından savursan \nüç yanı sırılsıklam ülkem gibi hep acı dalgalara dirensen \nyanağından mutlu bir damlanın yuvarlandığını görsem \nkar da eridi çamur sonra yağmur sokaklar çıplak \nasfalt makadam bulvar ayaklarda o bildik bıçak acısı \nhaki gömleğinden bir düğme aç ellerimden üşüyorum \nşafakları yunus çıkarsa ağlarından balıkçılar beter ağlar \ndudaklarında uzayan sigara külü martı kanatları ve türkü: \nbir dal fesleğen taksan da saçlarına yorulursun \nbulaşıyor dilime beni ağzınla sustur susturacaksan \n\n4\n\nsabah oldu beni ağzınla sustur susturacaksan \ngazeteyle uzatıldı mazgaldan dürülmüş bir yangın gibi \nkorkunç acılarıyla ellerime on üç yıl öncesinin vietnam'ı \npirinç tarlaları bambu evleri insanları yani kavgaları \n1972 trag bang köyü ve temmuz güneşi \nve yankee ve napalm yani ölüm bulutları \nyapışıyor sırtlarına çocukların çocukların bacakları tutuk \nçığlıkları var fakat ağızlarında boylarından büyük \nilkokul çağında saçı kara çığlığı yangın küçücük kızın \nbant çekmişler göbeğinin altına ne ayıp ne yasak \nkaçıyor o güzelim çocuk bütün insanlığıyla çıplak \nelinden tutmalı göğsüme basmalı göğsümde soluklandırmalıyım \nbenim de gözlerim yanaklarıma doğru çekilmeli acıdan \nağzımı kulaklarıma dek yırtarcasına haykırmalıyım \npayıma düşeni almalıyım yedi milyon ton bombadan \nişte ben her acıda böyle sırılsıklam şaşkınım \nhaykırılmış her çığlık burda benim ağzımı yakıyor \ndurma kanıyor acılarım gövdemin neresine dokunsam \nkaldırmadan demir parmaklığı insanla insan arasından \ncanım sevgilim ben bu yaraları kabuk bağlatmam \n\n5\n\nalnım parmaklığa gömülü alnımda tarifsiz hasret \ndörtbir yanım idam dörtbir yanımda türküleşen müebbet \nne bir yıldız kayar üstünden ne bir çiçek açar \nhücreler burada susuz kör kuyulara benzer \nher bahar duvara koşar da sarmaşıklar yaz biter \nyorulur sonunda salkım saçak dal budak ağaçlar \ngözlerimi içime çevirmesem gözlerim duvarda kurur \nbir an büyüse suskunluk kulaklarıma kurşun akar \nbelki bu yüzden yüreğimde tepesi karlı dağlar \nboydan boya karadeniz boydan boya toros \nakdağ karadağ altındağ cudi ağrı canik aras \nvurulup öldüğüm kalkıp çocuklar gibi güldüğüm dağlar \nyakındır eteklerinde dudaklarına özenir kiraz \nellerin tüfeğinden çözülür göğsüne ılık ılık kan yürür \ndişlerinin arasında apak ilkbahar kardeleni uyanırsın \ntenin buğulanır bilirim dudakların mahmur uykudadır \nkollarını açıp gerinirsin ormanın bütün ağaçlarınca yeşil \ndokunabilsem sana çoğalırdım saçlarınca tel tel \nyüreğimin ırmaklarını aykırı akıtıyorum dağlara doğru \nsüzülüp gelsen suda bir papatya kadar güzel \n\n6\n\nsaçlarını yastık yapıp yatıyorsun öyle düşünüyorum \nyorgan diye geceyi dört mevsim üstüne çekiyorsun \nyaprak düşer ay düşer yıldız düşer kar düşer \nkurşun düşer üstüne bomba ölüm ayrılık düşer \napansız sena düşer aklıma beni ağzınla sustur \ngöğsü isyan göğsü ateş göğsü tomur tomur \nsena onaltı yaşının heyecanını tarar aynada \nçıplacık boynu... el-boruk dağlarında israil konvoyu \nkıvrılır yılan gibi... nazi fırınlarından sarı yıldız uyanır \naynada gözlerini bırakır gözleri iki yüz kilo bomba \niçine 504 peugeot'nun büsbütün bir kinle oturur \nkanatlanır avına sena mehdillah şii müslüman kız \nsedir ağaçları değil yanan köyleri geçer iki yanından \nhükmünü okur benim ülkemde filizkıran fırtınası \ndalların acısı gelir hücremde beni bulur \nkonvoy patır cizze arasında durur.. sena atmaca \nsena nisan dalları gibisin sena sena \nfünye fitil ateş... sena dur ama durma... \ngövdesinin dört katı ağır bombayla patlar güzelim kız \nbeni ağzınla sustur susturacaksan \n\n7\n\nbu türkü hiç bitmeyecek karanlık sular akıyor içime \nher dizesi bir fırtına belki soluğum yetmeyecek \nkorkarım teninden avuçladığım buğu uçup gidecek \nyastığım sımsıkı yastıkta aralanmıyor dudakların \nkış üşümesiyle durma sırtını dönüyor yatağım \nbir yangından çıkmışım tepeden tırnağa yanık \nçekip almışım bir çocuğu çığlığı bende kalmış \nyana yana dost kapılardan yüzgeri olmuşum \nsu dökenimi aramışım inatla beni ağzınla sustur \nbeni suskunluk kapkara suskunluk öldürecek beni \nsesi türkümün sesi sağanak yağmurları isterim \ndur altına sen de sağalır belki ateşi gövdemin \nduvarla başladı duvarla mı bitecek türküm \nşu dağlar eteği kuşatma tepesi karlı dağlar \nşu okul şu sokak şu ev şu ağaç şu bulvar \ndüşünüyorum da sanki bir varmış bir yokmuş \nbenim türküm yangın yeri sevgilim sesli konuş \nsesli konuş dışarda kalmasın çiçek yüklü dallarıyla bahar \nbalçık gecelerden balçık gecelere çıkıyorum \nayaydınlık sabahlara bir de sana inanıyorum \n\n8\n\nbenim türküm yangın yeri sevgilim sesli konuş \nsöyle ben türkü söylerken sıkı bassınlar yere \nyağmurlu bulutları tepelerinde taşısınlar söyle \nbenim gecelerim tepeleme ısırganotu sevgilim \ndur durak yok bana bu bahar akşamlarından \ntoprak deniz ve kadın kokularıyla dövüyor da kapımı \nbir karası aşıyor duvarı kahrolası karanlık \nkibriti çakılmış sigarayım nerede dudakların \nbarut dumanıyla islenmiş belki kararmış saçların \nçekincesiz yıkanırsın deli çılgın akan sularda \nsular hırçın sular arsız ben ellerimle yapayalnız \nkovalanmışım çocukça düşlerimden taşa tutulmuşum \nbalıkları oltada bir deniz gibi ayağa kalkmışım \ndelikanlıyım yıldızsız gecelerde düşlerine kıran girmiş \nsensiz kupkuru bir dalım güneşin gözüne batan \ngrevsiz işçiyim de ocağı tütmeyen evim \nöğretmenim diline sözcük sözcük yasak vurulmuş \nçocuğum elinde bir balon bulut bir dolu umut \nbenekli balonlarım sonra bir varmış bir yokmuş \nbenim türküm yangın yeri sevgilim sesli konuş \n\n9\n\ntürkü söylüyoruz tahliyecinin ardından nedense yanık \nyanık birşeyler kokuyor havada ağlamak istiyorum \nateş hattından çıkmışım beni ağzınla sustur \ntam bir hafta aralıksız dövmüşler barikatı \nkanlı upuzun bırakmışım üç arkadaşımı yorgunum \nyürürken şarapnel parçası düşüyor göğsümden \nçekilen ilk dişimmiş gibi alıp cebime koyuyorum \ndaha otuzbir dişim var katıla katıla gülüyorum \nyaranı avuçlarıma ver ateş hattından çıkmışım \nyitiyor nöbetçi kulesi ellerim kopuyor parmaklıktan \nnerede susuzluğun bir yudum su kaldı mataramda \nağzımda senin dudakların bir varmış bir yokmuş \nduvarın dibinde kurt köpekleri ve bolivyalı çavuş \nguevera'nın sırt çantasında neruda kahkahası \nve ezbere okuduğun bizim şairlerimiz geliyor aklıma \nsalt bizim işimizmiş gibi şaşıp kalmışım \nfelâket yakışırmış meğer onlara da ölmek \nçınar dediğin de gün gelir devrilirmiş usulca \nanımsa ne derdik aramızda ona hadi anımsa \na. kadir amca a. kadir amca a. kadir amca \n\n10\n\nbenim türküm yangın yeri sevgilim sesli konuş \nsöyle ben türkü söylerken sıkı bassınlar yere \nyağmurlu bulutları tepelerinde taşısınlar söyle \nben yokum okulda fabrikada sokakta sen yoksun \nher adımda bir pusu her pusuda bir sevinç asılı \nkapılar kapalı pencerelerin perdeleri aralanmaz \nçocukların oyuntaşı parçalanır camlarda gülmeler açmaz \nardına kapının süpürgeyle kurum yığar bir kadın \nöğrenciler başka işçiler başka bir başka ülkem \nsen neredesin insan kardeşim nerede neredeyim ben \nhücremin değil evinin duvarında bitiyor voltam \nbuz gibi titriyor sırtıyla duvara sırtımı dayasam \nadımlarımı sayıyor bir iki üç... aklı karışıyor \ngün biter mi ay biter mi mevsim yıl biter mi \nduvardan duvara ömür biter mi şaşıp kalıyor \nkapısını açsa kapıma çıkacak ödü kopuyor \nişte bu insan kardeşimin ölümcül korkusu bu işte \nağır mahkumum düşüyorum bütün uçurumları \nyüreğinin kayalıklarında yeşertemedi henüz bana bir dal \nparamparça parmaklarım korkusunu sıçrıyor uykusunda \n\n11\n\ninsan yaralarım kanadı beni ağzınla sustur \nyaralarım kanamasa gözlerim duvarda kurur \nkör sağır suskunlukları dipsiz düşüyorum \nayırdına varmadan dibini çekiyorlar uçurumun \nbeni dipsizlik kapkara dipsizlik öldürecek beni \nsözüm kurşun hasretim kurşun kurtuluşum \naçsana gülün yaprağını uçsana kanadını kuşun \nsevmesi sevişmek değil gülmesi gülüşmek \nçocuğunun saçlarını okşuyor elleri dalgın elleri uzak \nyasaklarca çalışıp konuşup yaşıyor yasaklarca \nhah desem unutup büyük ellerini kaçacak \nkaçacak ardında madeni sesler bırakarak \nkeşif kolları çıkar inadına yasak ateşler yak \nkuşatmalar da kuşatılır bir yerde haber uçur \nalınıp satılabilen bir ülkenin müebbetiyim ben \ntürküm duvarla türküm yangınla sürüp gidecek \ngencim delifişek gözlerim bir çift kara tüfek \nbütün umutlar menzilimde belki kızıyorlar sözlerime \nhenüz bir avuç insan kardeşimi gördüm fakat \nşaşırmadan ellerini dimdik bakabilirken gözlerime \n\n12\n\nbenim türküm yangın yeri sevgilim sesli konuş \nçoğalmasın yangın sesli konuş güzelim insan \nadın bende gizli gölgen takibinde helikopterin \nher gece koşar gelirsin düşlerimin çekimine kapılıp \nkent dağa kavuşur ellerim ellerini bulunca \nellerimiz buluşunca düşlerim gece baskınında \nçam ve ardıç kokularını göğsüme bırakıp \nkopar yürürsün ellerimin şehvetine sarınıp \nyürürsün canımın içi kanatlan çarçabuk \nserçe tedirgini adımların ele vermeden seni... \nkaç mahpus yılı düşlerime girip çıktın \nhep bir umudun allığı düşler ki sınırsız \ndüşler ki yazdan kışa uçsuz bucaksız \ndüşler ki yaşanan yıllara aykırı... \nkurumasın istemem rüzgârda salınmadık hiçbir dal \nminik ellerin yine kabzasında büyüsün silahın \ndevrederken nöbeti fakat bir el değmeli eline \nacı bir bulut gibi taşıma saçlarını seni ülkem bildim \nyorulursun arama arama ellerimi ellerimi unut \nkatmer güllerin açtığı dağlardadır aşk ve umut \n\n13\n\numudum dağlarca yapraklarca umudum halklarca \nfabrikalar gecekondular... duyuyorum tıpırtısını varoşların \ndaha fazla dayanamaz bu beton bu demir bu plastik \nkolumu uzatınca elini buluyorum yan hücredeki arkadaşın \neli sıcak elim sıcak sımsıcak umut yaşamak bu \nyaşamak bu diyorum kesip atıyorum karamsar yerlerimi \nve gülüyorum gül sen de yüzünde güller açsın \ngüney afrikalı zencilerin kavgaları erik çiçekleri kadar ak \nbiliyorum nice kavgalar verilmekte bana yakın bana uzak \nhücre hücre direniyorum kuşatılsam da sayrılıklarla \ngün gelecek saçlarımın güz savrulması durmuş olacak \nduvarla boğuşmayacak hiçbir düş hiçbir adım hiçbir ayrılık \nve hiçbir sözcük şiirde bir silah gibi patlamayacak \nne müthiş bir duygu içerde umudu kıyasıya yaşamak \nçürütülmek ve öldürülmek olasılığı ağır basarken \nmutlu şarkıları ve zafer tarakalarını beklemek \nevet canım gün gelecek nasıl atılmışsam içeri \nöyle diri ve genç aşacağım yıkılan ilk duvarı \noğlu kızı yitik bütün kadınları anam bileceğim \nsen diye öpeceğim ağzından karşıma çıkan ilk kızı \n\n14\n\nkarşıma ilk çıkan kızı sen diye öpeceğim ağzından \nboynuna doladığım kollarıma ayaz vuracak belki \nsoracağım nerde belinin çukuruna dolan saçların \nsusturacaksa o kız da ağzıyla sustursun beni... \ndirenmenin güzelliği yüzümüzde kış bahar yaz \nçok değişmedik fakat ellerimiz büyüdü azbiraz \ngökyüzünden çalıp yolla uçurtmaları salkım saçak \nellerimizde çocuk merakı ellerimiz güzel haberlere aç... \nbana ince uçurumlara bakan kar bahar yüklü patikaları anlat \nki iz sürücüler tıkanıp kalsın sonlarına bakınca o saat \nköylere inişlerinizi bir de bir de kentlere kaçamak \nyün çorapları önemse dağlarda korkarım ayakların donacak... \nağlamaklı oluyorum ne güzel düşlerken kuşanmış günleri \nkırılacakmış gibi bütün kapalı kapılar bugün yarın \nbayramlık giysilerimle buluyorum kendimi aynada tıraş olurken \nranzamda uyur uyanık düş denizi geçiyor üzerimden \nalıp getiriyor kovasını küreğini kumdan kale yapan çocukların \nbulutları yıkıyorum saçlarından gözleri nasıl da umut... \nhep umut edeceğiz sevgilim kopacak her yenilgi sonrası \nsustu sanılan yüreğimizde korkunç bir yaşam fırtınası \n\n(Ocak-Mayıs 1985)" + }, + { + "id": 108568.0, + "title": "Be Sevdiğim", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Be sevdiğim seni benden ayıran\nDin iman bulmaya diyelim Allah\nŞu sinemi aşk oduna dağlayan\nBekası olmayan diyelim Allah\n\nBir münafık sebep oldu bu işe\nUmarım başına hem taşlar düşe\nKör yılanlar ura cesedi şişe\nEriye döküle diyelim Allah\n\nO da benim gibi yana kuruya\nKısmeti tükene başı çürüye\nSeyit Vakkas bir ok ura devire\nCennet'e girmeye diyelim Allah\n\nAllah anı bin bir belaya ata\nKısmeti tükene vadesi yete\nYetmiş seksen sene döşekte yata\nYata da kalkmaya diyelim Allah\n\nPir Sultan Abdal'ım almadım hızaz\nO kelp rakip bize eyledi garaz\nBaşka dertten gayrı bin kantar maraz\nGire de çıkmaya diyelim Allah" + }, + { + "id": 15259.0, + "title": "Yaz Geldi", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Dutlar düşüyor pıtır pıtır\nMemet Topçu'nun traktör gökgürültüsüyle\nYaz geldi paldır küldür\nYunus Emre indi\nSuya havaya toprağa\nKulak'ın köpeği Demokrat\nYol üstüne yatmış soluyor,\nIşık değişti\nIşığın yolları değişti\nGölgeler ışığa çaldı\nİçinde sarmanlar dolaşıyor\nBöyle bir akşamüstü\nHiç ölmek istemezdim..." + }, + { + "id": 68815.0, + "title": "Karanfil mi, Ne/sin Sen", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Yüzün sanki dolunay; yüreğimde mi, nedir? \nEllerin çizgi çizgi belleğimde mi, nedir? \nVarlığın yedi iklim sunuyor coğrafyama\nYokluğun diken diken kimliğimde mi, nedir? \nBir özlem fırtınası savuruyorsa beni\nÇölleri hatırlamamak dileğimde mi, nedir? \nHayalin bir tereddüt, yapışıyor yakama\nSna alışkın olmak iliğimde mi, nedir? \nEflatun kıvılcımlar düşürdün yollarıma\nHer kıvrım bir umut, günlüğümde mi, nedir? \nBir sürgün potasında damla damla eriyen\nYalnız bedenim değil, benliğim de mi, nedir? \nSaçları dağılıyor denizin sevda için\nAçan nergisim, öten kekliğim de mi, nedir? \nHer bakışın ruhuma dokunan bir iğnedir\nMıknatıslı gözlerin, bilirim, şahanedir\nTutkusu yumak yumak sarıyor benliğimi\nBana gülüşün lazım; gözlerin bahanedir." + }, + { + "id": 86896.0, + "title": "Gül", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey bâkir cümbüşü her özleyişten sıcak\n\nBin uykuya yaslanmış sessiz kamaşan şafak; \n\nHer bahçenin üstünde ve her ufuktan başka, \n\nYıldızların tuttuğu ayna, ezelî aşka, \n\nBir sır gibi hayattan ve ölümden öteye\n\nİlk arzunun toprağa mal olmuş lezzetiyle...\n\n\n\nArdından ağlanacak ne varsa ömrümüzde, \n\nTekrar doğuşun sırrı gülümseyen bir yüzde, \n\nUykusuz geceleri içten kemiren hüzün, \n\nBin azabın çarkında gerilmiş ağaran gün; \n\nÖpüşler, gözyaşları, vaitler ve hicranlar; \n\nO derin sükutların aydınlattığı anlar\n\nBir sonsuz uçurumda uyanmış gibi birden\n\nSazlar sustuktan sonra duyulan nağmelerden; \n\nDoldurur hiç durmadan uzattığı bu tası, \n\nGül, ey bir âna sığmış ebediyet rüyası!" + }, + { + "id": null, + "title": "Aşkların YetimRengi", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Yalnızlığımda seni büyüttükçe kalabalıklaşacağım; \nSen kendi kalabalığında hep yalnız olacaksın…\n\nI\nKapattım ucu kıvrılı yerinden bir defteri\nBir defter adınla hükümlü şimdi...\n\nSen kendinin pası, kilidi.\nGençliğin kendine savurur seni,\nEsmersin, cehennemin dibinde doğmuşsun,\nbaban iki karılı; evlerde, erkenlerde bekler seni.\nSen feodalizmin kara dilberi,\ngündüzlerin gölgesindeydi sevgi.\nGölgesinden gündüzlerin iklimler geçti…\n\nSesin şimdi kanayan bir gül gibi: \nKangren...\n\nII\nSen orda\nkendi manastırının huysuz müridi.\nSen orda\nbir korkuda,\nbir şarkıda,\nölüm susan uğultuda…\n\nSen orda\ndüşlerine leş kargası tüneyen! \nElleri ayazlarda\nsen orda,\nesmerliğine rehin feodal şatolarda..\n\nUyurken sen hasretin avlusunda,\ngündüzlerin gölgesinde oturuyordum.\nSonra boşuna çizdim karanlığa resmini.\nBoşuna... Ezberleyip hasreti…\nOysa nasıl istersen öyle gebertebilirdin beni.\nNasıl istersen! \nArtık sulara k(atalım) aşkların yetim rengini..." + }, + { + "id": 79885.0, + "title": "Annemle İlgili Şeyler", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 8.0, + "poem": "Sevgili Anneciğim, \nBinlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda\nKocaman bir dağ lalesi gibi\nVe kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.\n\nŞimdi mucizevi bir yerdeyim\nMuc’ın ucuz evinde\nSanki mürekkebi rutubet olan bir kalem\nDuvarlara hep senin resmini çiziyor\ndi’li geçmiş zamanda birçok resim, \nHep gülümsüyorsun\nAklının ortasında mavi bir yıldız varmış gibi\nVe o yıldız karanlık bir şubat akşamında\nDurmadan soluyormuş gibi\n\nHatırlar mısın? \nMavi saçlı bir tanrı gibi severdim Burdur Gölü’nü\nO göl şimdi içimde kocaman bir anne ölüsü.\nVişne bahçeleriyle dolu, \nNeşeli bir şehre benzerdi senin sesin.\nBazen ölmek istiyorum\nBeni yeniden doğurman için\nİri, ekşi bir vişne tanesi gibi.\n\nKış başında bir ton kömür yığarlardı kapıya\nBazen görülen rüyalar gibi kapkara\nBir ton rüya çıtırdarken\nSen kar yağmadan önce başkaydın, \nKar yağdıktan sonra bambaşka.\nSanki hep buluğ çağındaydım.\nKuşlar zaptederdi her yeri, sabahları\nBinlerce kez söylerlerdi söyleyeceklerini\nBizim hiç anlayamayacağımız bir şeyi\nSenin şarkıların aç kuşlara buğday saçardı\nKediler yusyuvarlak dururdu karın ortasında\nKar manzaralı bir resmin ortasında durur gibi\nGri kediler sarmıştı etrafımızı, gri dağlar...\nBir tek senin çocuklar üşüyecek rengi saçların vardı.\n\nBen bu eve Muc’ın ucuz evi diyorm\nYokluğunda böyle oldum.\nMucize öldükten sonra buraya taşındım.\nVe inan\nMuc bu evi bana çok ucuza verdi.\n\nYaşasaydın, hayatının ortasına\nGüller yığan bir adam olsun isterdim babam.\nSen bir çocuk romanı annesi ol isterdim.\nÖlü mısır tarlaları hışırdıyordu\nVe kalbimde çıngıraklı yılan sürüleri\nDiye başlayan bir çocuk romanında...\nŞalına sarınırdın toprağa sarınır gibi\nErken öleceğini biliyordum bana bırakmak için, \nBu acımasız ölü anne sesini\n\nŞimdi mucizevi bir yerdeyim \nZaman bir salyangozun vücudunda yaşıyor burada\nVe çok ağır ilerliyor.\nYüzümdeki çillerden başka\nİsyan eden biri yok hayatımda.\n\nNOT: \nÖlen her kadın için bir şiir yazdım.\nOnları Muc’a evin karşılığında verdim\nÇok ucuza.\nArtık bütün üzgün oluşlarımın adı: \nANNE!" + }, + { + "id": 18397.0, + "title": "Onur da Ağlar", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 7.0, + "poem": "Gözlerinin pınarında\nBir bulut,\nBoşandı boşanacak\nNerdeyse\nAklımdan geçenleri\nOkuyorsun su gibi\nDünya gördü,\nBizi bogazladılar....\n\nTutma gözyaşlarını\nOnur da ağlar....\nBırak yıkansın gökyüzü,\nLacivert,yeşil,altın\nIşıkları günbatının.\nİşte şafaktayız gene\nÇırılçıplak\nVe mavi\nİşte sanki dağ yeli\nVe işte sanki meltem...\n\nKimse toz konduramaz\nKesip attıgımız tırnağa bile.\nSen en güzel kızısın\nBütün galaksilerin\nBense tözüyüm artık\nAkkor tözüyüm,\nPrometheus'u yakan\nKara sevdanın...\n\nNe alnımızda bir ayıp\nNe koltuk altında\nSaklı haçımız.\nBiz bu halkı sevdik\nVe bu ülkeyi.\nİşte bağışlanmaz\nKorkunç suçumuz..." + }, + { + "id": 42169.0, + "title": "Bigüzel", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Seni bigüzel giymişim içime gavurun kızı\nBir kurşunda vurdular ikimizi\nGün ışır, yaprak titrer, tohum üşür\nAcı güller kızarır hikayemizi." + }, + { + "id": 47615.0, + "title": "Eski Şiirlerim", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Kapılarını yıllardır çalmadığım\nEski dost evleri gibi\nEski şiirlerim\nKitaplarda\nBekler beni...\n\nGirip dinlendiğim olur\nİçlerinde\nBir kahve içimi\nÇıkıp giderim sonra\nBuruk bir hüzün\nBırakıp geride...\n\n(Paris,1984)" + }, + { + "id": 55918.0, + "title": "Kedi Aklı", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir diyeceğim yoktu hüzünden yana\nYıpranıyordu kötü kadınlarda aşkım pis karanlıklarda\nYetmiyordum yeni insanlara yetişemiyordum\nÖlür kalırdım belki de sokak aralarında bir kenarda\n\nKimin umurunda dedi ama kendimi inandıramadım buna da\nYakışmıyordum eski pencerelere yosunlu sulara\nÖlür kalırdım belki de sokak aralarında bir kenarda\nUyandırılacak çocuklarım vardı uyuyorlardı uykularında\n\nÇok mu yaşamıştım az mı ölmek hakkım mıydı yıl varken akşamlara\nBu kedi nerden çıktı demeyin kapı aralıktı ben bıraktım da\nOkşayacak bir şey ister ellerimiz kendi sıcaklığında\nYıpranıyordu kötü kadınlarda aşkım pis karanlıklarda\n\nNe iyi etmişim aldım düşündüm kedilerin yarı ak yarı kara aklında\nKedi işte kedi boğuyordu yavruyu engel görünce aşkında\nÇekilmemişti denizlerim\nDöndüm hırpalanmış geceden dayanıklı aydınlıklara\nAğlanır kedi yavrularına çocuksuz anaların arasında\nBu kedi nerden çıktı demeyin kapı aralıktı ben bıraktım da\nUyandırılacak çocuklarım vardı uyuyorlardı uykularında\nNe iyi etmişim uyur uykularında" + }, + { + "id": 871.0, + "title": "Poetika", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Yalnızlığı sevmiyorum \nYalnız kim ola ki \nKendim... \nKendimin kendini sevmiyorum \nKediler hariç... \nKahve ocakçısı olacaktım ben \nTuttum kavlimi \nYazdıklarımsa hep nafile \nHep nişanlı angaje ısloganlı \nCan, diyorlar, bir kahve yap şu dümenin ağzına \nKallavi olsun! \nBende yoksa kahve, yemişçiden tedariklenip \nVe cazveyi ateşe sürüp, üstüne yemeni, şekerini \nTaşırmadan pişiriyorum \nBiliyorum, bilmez miyim bu kahve ocağınnan \nOcağımızı bucağımızı \nIsıtamayacağımı! \nİşte onun içinde de içim titreyerek \nCezvenizi sürüyorum ateşe" + }, + { + "id": 2074.0, + "title": "Keban Dedikleri", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 5.0, + "poem": "Munzurum\nPus \nİçinde\nSavrulur\nKarla \nRüzgarla\nAşağıda\nDomates\nBiber \nFideleri\nÇalışır\nDerin \nKuyularda...\nVe \nKeban \nDedikleri\nBir \nKüçük \nŞehir\nYediğim \nAğu da\nİçtiğim \nZehir\nOy kurban\nÖlem\nBen\nÖlem\nKuytularda." + }, + { + "id": 666767.0, + "title": "Manzara", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Adamlar tanıdım nice koltuk görmüş\nKoltuklar tanıdım hiç adam görmemiş\nAdamlar tanıdım yiyip içen ölü\nAdamlar tanıdım bin yıldır ölmemiş..\n\n21.02.2007/Vakit" + }, + { + "id": 20874.0, + "title": "Kul Olayım Kalem Tutan Eline", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Kul olayım kalem tutan eline\nKâtip ahvalimi şah'a böyle yaz\nŞekerler ezeyim şirin diline\nKâtip ahvalimi şah'a böyle yaz\n\nAllahı seversen kâtip böyle yaz\nDün ü gün ol şah'a eylerim niyaz\nUmarım yıkılır şu kanlı Sivas\nKâtip ahvalimi şah'a böyle yaz\n\nSivas illerinde sazım çalınır\nÇamlı beller bölük bölük bölünür\nBen dosttan ayrıldım bağrım delinir\nKâtip ahvalimi şah'a böyle yaz\n\nMünafıkın her dediği oluyor\nGül benzimiz sararuban soluyor\nGidi Mervan sâd oluban gülüyor\nKâtip ahvalimi şah'a böyle yaz\n\nPir Sultan Abdal'ım ey Hızır Paşa\nGör ki neler gelir sağ olan başa\nHasret koydu bizi kavim kardaşa\nKâtip ahvalimi şah'a böyle yaz\n\t\t" + }, + { + "id": 108860.0, + "title": "Firdevs-i Ala", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Firdevs-i Ala'da bir yanal elma\nOn sekiz bin ilmin nuru dediler\nMuhammet Mustafa Haydar-i Kerrar\nHünkar Hacı Bektaş Veli dediler\n\nÇocuktu mektebe babası götürdü\nElif be demeden mana yetürdü\nAkıttı pınarı susam bitürdü\nHacısı hocası beli dediler\n\nPirim der ki Bektaşiyim Bektaşi\nSize nasip veren ol nasıl kişi\nSıkar un ederdi örk gibi taşı\nBudur cümlemizden ulu dediler\n\nDerildi geldiler halfeler pirler\nBektaşi namında er yok dediler\nBize bir yeşil el nasip verdiler\nGörünce tanırız eli dediler\n\nEr isen darı çeç üstünde otur\nUlu kişi isen maksudun bitir\nSenedin var ise senedin getir\nN'edelim senetsiz eli dediler\n\nKimi inandı beli bes dedi\nKimi inanmadı senet istedi\nOl Şah'ım anlara elin gösterdi\nBudur ol Şah'ımız Ali dediler\n\nEvvel Ali idi sonra Vel'oldu\nYol erkan bir zaman batında kaldı\nUrum ellerinden nameler geldi\nBudur Hakk'ın doğru yolu dediler\n\nPir Sultan Abdal'ım Şah'ım velidir\nCihanı bürüyen anın nurudur\nŞüphemiz yok Hak Muhammet Ali'dir\nBilmeyene Mülcem soyu dediler" + }, + { + "id": 45541.0, + "title": "Nazlı Yar", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Nazlı yare selam saldım almamış\nAlmazsa gam değil almayıversin\nnazlı yarde bana selam salmamış\nSalmazsa gam değil salmayıversin\n\nİstemem kaşların kara ise de\nCiğerden yüreğim pare ise de\nMelhemi derdime çare ise de\nÇalmazsa gam değil çalmayı versin\n\nYıktı viran etti gönül tahtımız\nTa e, zelden kara imiş bahtımız\nBöylemiydi ikrarımız ahdımız\nGönül hayaline gelmeyiversin\n\nDoksana vardı da yüz geçti ise\nAradan ahd aman söz etti ise\nPir Sultan Abdal'dan vazgeçti ise\nBergüzar saldığım elmayı versin" + }, + { + "id": 16370.0, + "title": "Başka Yarınlar", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Bugün yüzünde bir başka güzellik var senin,\nbugün dudağında başka bir tad var,\nboyunda başka bir yücelik.\nBugün kırmızı gülün bir başka daldan.\n\nAyın gökyüzüne bugün sığmamış.\nGöklere benzeyen göğsün bugün daha geniş.\nHangi yanından kalktın bu sabah, söyle,\nbir başka kavga var dünyada senin yüzünden,\ndünyada bir başka gidiş\n\nBiz senin gözlerinden gördük\narslanlara meydan okuyan o ceylanı,\nBaşka bir ovası var o ceylanın bugün\niki cihandan da dışarı\n\nSeven insanın ayağı mı yok,\nişte ona ölümsüzlük kapandı.\nYukarlarda onunla uçar gider.\n\nGözlerinin denizinde onu arama.\nOinci bir başka denizde.\n\nBakarsın bugün sever bu yürek,\nyarın sevilir bakarsın.\n\nYüreğimin özünde başka yarınlar var." + }, + { + "id": 2292664.0, + "title": "Bugün Ne?", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 10.0, + "poem": "Bugün ne? \nSaat gecenin bir buçuğu…\nBugün günlerden ne? \nGözlerinden uyku akan bir taksinin içindeyim\nGeçip gidiyorum bütün hayatımı da seni de\nBaşkent en pahalı örümceğini biriktiriyor,\nUnutkanlık, acı, acılar, acılarımız…\nBiliyorum sen kaldın, bir de hayatım kaldı geride\nEğlencenin (bayağı bir şölendi) ilerlediğini,\nBir karnaval tadıyla ilerlediğini,\nBir adamın bir öykü anlattığını, bir türkü söylediğini,\nBir kadının saat onda masadan kalkıp gittiğini,\nMerkez kaymakamını, rejisör yardımcısını, Medet’i\nve sonunda içinde yirmi çocuk taşıyan bir minibüs gibi çarpıştığımızı.\nSenin başın dönüyor, benim bir ayağım basmıyor\nNasıl oluyor, bütün bunlar nasıl oluyor? \nBiliyorum tek bir güvercin onaylamayacak bunu,\nTek bir sokak, tek bir tezgah, tek bir saniye.\nEksikliğe mi alışmışım ne? Mutsuzluğa mı yoksa? \nHer şeyin ilk kez tam olmasını istiyorum da o mu olmuyor? \nNeden kişi bir çiçek koparır gibi kaldırıyor da kadehini,\nSonra kırgınlıkla vuruyor masaya elindeki sübyeyi? \nTek bir köpek onaylamayacak bunu, tek bir Mayıs\nNe mi bugün? Perşembe.\nSabah erken kalkmıştım\nHazinenin serin ve ışıksız koridorlarından, Gelirler’den; \nKağıt hışırtısıyla dolu bütçenin içinden,\nBakanlık berberine selam vererek gelmiş girmiştim odama (seviyorum da bu odayı) \nEvet girmiştim, şimdiyse seni ve hayatımı\nNe oldu iyice kestirilemeyen bir parıltı gibi\nGeride bırakarak gidiyorum.\nNereye? \nYarın bütün bu ağaçları sulayacaklar.\nAğaçların afroditini anımsadım şimdi…\nO ağacın yanından geçerken gökyüzü ne derindi.\nAma bugünkü gökyüzü onun ayrılıkçaya berbat bir çevirisi.\nSen metinde her nasılsa üç satır atlamıştın,\nBen de geçmişe çevirdim bütün zaman kiplerini\nBöyle yetişmişim ben, içim götürmez kenarından azıcık kesilmiş ekmeği\nHiç anımsamıyorum tam dolu olmayan bir bardaktan su içtiğimi\nKarnaval, soytarılar, maskelilerle birleştiriyoruz masamızı.\nBizim payımıza düştü şölenin dayanılmaz trafiği…\nGülüşlerimiz nasıl da söndü galadan sonra sokağa atılan çiçekler gibi\nVe şimdi, iki kere iki.\nKırdım, evet seni. Ama kırmıştın beni.\nHadi sadece kırılmıştım diyerek önleyeyim herhangi bir eleştiriyi\nKalbim, kalbim! Söyle şimdi ne yapacağım ben kalbi? \nNe yaparım söyle daha da derine düşerse yaram? ? ? \nBen sana rastladığım günlerde, hangi günlerdi onlar? \nTuhaf şey bir günde değişiyor kişi.\nSenden öncesi öyle uzak ki anıları bile değişiyor sanki\nGeldin masaya oturdun ve hayatımı böldün bir milat gibi\nVe tavukçudaki hırslı Roma Valisi\nYani Pontus Pilatus birlikte kurduğumuz İsa’ları çarmıha gerdim\nVe sen üç satır atladın. Neden atladın? \nTek bir kuş tek bir şapka tek bir çorap onaylamayacak bunu,\nTek bir çicek anlayamayacak\nŞu zambakgillerin akıl almaz işlerini\nTek bir insan anlayamayacak\nFazıl’ı: içi boşalmaya yüz tutmuş o şiir tankerini.\nVe tahsini: onu bir duygu taşaronu olarak ananlar olacaktır\nOperada cinayet imgesine uygun işler yaptı bu ikisi.\nBense sessizce ayrılıp gittim yarasını kuliste saran bir soytarı gibi,\nTavukçu benim için artık tavşanın suyunun suyu gibi\nSana gelince, ah sen yok musun sen\nBir daha rastlar mıyım sana\nGünlerin ne getireceği bilinmez ki\nBen bu şiiri yazdım barok biçimi\nHer gün bir şiir yazacağım sana.\nTakvim olsun bu, aşkımın takvimi\nişte sana sayfaların ilki\n\n(10 Mayıs 1973)" + }, + { + "id": 285440.0, + "title": "98 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 5.0, + "poem": "Şarap; azlık, çokluğa gönüllerde çaredir.\nYetmişiki millette ve her yerde çaredir.\nBir çeşit ilâçtır o, perhize kalkma sakın; \nŞarabın bir damlası, binbir derde çaredir! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 13364.0, + "title": "Mektup", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 8.0, + "poem": "işte yine günün belini kırıyor akşam\nve sen kırlara benzersin günün bu saati\nçıkarmamışsan çiçekli elbiseni.\n\nI\n\nhatırla ve sıkı tut: \nkorkardın küçükken\nserçe parmağın uçacak diye elinden.\ndiğer çocuklara benzerdim bense\nbenzemesi gibi, bir çinlinin diğerine.\n\nII\n\nşaşkınım, şehir açmıyor beni\nve namım yürümüyor burada\nçünkü tuhaf burada her şey; \ndenizi sel basıyor hayret\nhayret şehir sığmıyor taksiye\nve terör estiriyor rüzgar\nkaldırıyor dağın eteklerini bile.\n\nve burada sensiz bahar\nhem yatalak hem öpmeden geçiyor\nbir jeton\nyanağıma getiriyor da yanağını\nkokunu rüzgara salsan\nbana getirmiyor.\n\nIII\n\nyoksun ya\ngüvercin avlıyor avluda kedi\nkızlar gülüşüyor bahçede\ngül üşüyor –gül üşür-\nyoksun ya, bezden anne \nyapıyor öksüz\nöpmek için kendisine." + }, + { + "id": 47959.0, + "title": "Fosso Necdet", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Elinde bir buzbağ şişe \nDolanıyor köşe köşe\nŞimdi karakola düşe\nCop tirina nirinomda\nHop tirina nirinom\n\nSivri burun top yumurta\nNara basar uluorta\nBekçileri tarta tarta\nTır tirina nirinomda\nTara tirina nirinom\n\nGene bir gün böyle zır zop\nGece bekçisi demiş hop\nBelinin ortasına cop\nCop tirina nirinomda \nHop tirina nirinom\n\nGeçirmiş bir siyah şalvar\nPoz kesiyor gaddar gaddar\nTesbihi sarı kehribar\nŞık tirina nirinomda\nTık tirina nirinom\n\nGene bir gün böyle yan yan\nHava basarak bir yandan \nKarakolun sokağından\nPat tirina nirinomda\nPataküte de nirinom\n\nŞapkası tam sekiz köşe\nZevkten olmuş dokuz köşe\nGüveniyor on kardeşe\nHot tirina nirinomda\nZot tirina nirinom\n\nMahalleli bezmiş ama\nÇıkamıyor kimse cama\nAdam değil sanki kazma\nHoşt tirina nirinomda\nFoşt tirina nirinom\n\nGene bir gün böyle çalım\nYürüyorken zalım zalım\nDemişler ki gel bakalım\nŞak tirina nirinom da\nŞaka şukada nirinom\n\nFosso Necdat demiş aman\nAnlamış vaziyet yaman\nKafasından çıkmış duman\nFos tirina nirinomda\nFıs tirina nirinom" + }, + { + "id": 936066.0, + "title": "Kime Kalırsa", + "poet": "Gonca Özmen", + "rating": 5.0, + "poem": "Sular varken eski sular \nBana kaldı bir akşamı söylemek \nBir dalgınlıktan geldim ben bir dalgınlıktan\nGittiğim kime kalırsa \n\nÇağırır evlerden uzun sesler\nGetirilir biri uykuda \nHer şey kendine gizlenir neden\nGizlendiğim kime kalırsa\n\nPaslı bir kapandır insan paslı bir kapan \nÇalışır saat ölünün kolunda \nO bitmez sıkıntıyım neden \nSıkıldığım kime kalırsa \n\nDönsem havada dönsem\nDöndüğüm kime kalırsa" + }, + { + "id": null, + "title": "Aşk Bize Küstü", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "I\nBiz bu kentlere sığdık da,\nbu kentler bize sığmadı Asiya! \nVe bir çığlık gibi günlerin çarmıhında; \narttıkça yalnız, sustukça silik...\n\nAy ışığı gölgeleri büyüttü,\nson kuşlar da vuruldular dağlarda.\nYakamozları söndü sahillerin, ışıkları evlerin; \nçağın vebalı gövdesinde\nbir hayalet gibi gölgemizde yalnızlık.\n\nKaldık... \nKırık bardaklar gibi,\niçilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi...\n\nII\nDüşler artık ölü çocuklar doğuruyorsa,\nsevgiler boğduruluyorsa kürtajlarda\nve daha eskimemiş tüfeklerle\nordusu bozguna uğramış askerler gibi kalıp,\nbozuk paralar gibi yuvarlanıyorsak kaldırımlarda,\nbir bedeli vardır elbet cennetini çaldırmanın; \nömrünü yetim bir bebek gibi bırakmanın \nbulvarlara,\nbozgunlara\nve yanlış yalan aşklara…\n\nBir bedeli,\nbu kuşatmaların, ilkyazları kurşunlatmaların...\n\nBiz bu kentlere sığdık aslında, \nbu kentler bize sığmadı Asiya,\nah, son kuşlar da vuruldular dağlarda! \n\nIII\n\nAy ışığı gölgeleri büyüttü.\nMutluluk oyununa geç kalan ölü kuşlarla geldim.\nGeldim... Kırık bardaklar gibi,\niçilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi…\n\nVe ömürlerimizde bin kasvetle upuzun\nsefalet seferlerinin ayazı; \nbelki yalnız geçireceğiz artık kim bilir,\nbatan gemiler gibi yiten aşklardan geride,\nkalan her kışı, güzü ve yazı.\n\nAy ışığı gölgeleri büyüttü. \nAyrılıklar eskidi, biz eskidik,\naşk bize küstü Asiya...\n\nIV\nBelki de uzun sürecek bu bozgunun saçağında,\nsen şarkılarını sesine yasla \nve bırak beni de usulca \napansız bir yalnızlığa! \n\nAy ışığı gölgeleri büyüttü,\nbüyüdü ölüm\nve biz küçüldük Asiya…" + }, + { + "id": 285408.0, + "title": "21 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "21\nEyvah ki; aşksız gönül dinden sayılmaz! \nYanmazsa aşkla o, gönülden sayılmaz! \nSevmeden geçirdiğin bir günün varsa; \nO gün boşa geçmiştir, günden sayılmaz! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 2108.0, + "title": "Sıradan Akşamlar", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Her gündüze uyandığımda\nYeni bir hayat derdim içimden\nGece ölümün soğukluğu \nVe bende acının korkusu\nSözler verdim... Tutamadım.\nBir zaman sonra ben oldum\nGündüze bakıp ağlayan\nGecenin karanlığında \nDünyayı sarmalayan." + }, + { + "id": 25949.0, + "title": "Emine Bacı", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben Numanlar Köyü'nden Emine Bacı\nYaşım belki doksanbir,belki seksensekiz.\nEllerim ayaklarım buğdaylar kadar temiz\nYaz gelince dibeklerde çaresiz\nDövülen benim benim,benim!\n\nBenim şimdi harmanlarda savrulan\nKara topraklarda buğu,yetim ocaklarda duman\nSeferberlik yıllarından beri dul kalan\nGelinim,gelinim,gelinim!...\n\nBen Numanlar Köyü'nden Emine Bacı\nÜrüzgarın erittiği karlara benziyorum.\nGayrı söner odamda geceleri yanan mum\nYüreğime bir ses verin diyorum\nİnim inim,inim inim!...\n\nBen Numanlar Köyü'nden Emine Bacı !\nTadım tuzum yok gayrı,ağzımda dilim acı\nVarıp hangi doktordan alsam ilacı\nBen kim,doktor kim,ben kim?...\n\nBeni böyle ilmek ilmek dokuyup saran ağrı\nBiliyorum gayrı,ölüme çağrı\nKuru dallar gibi Allah'a doğru\nUzar beş vakit ellerim,ellerim,ellerim!\n\nBen Numanlar Köyü'nden Emine Bacı\nÜzerime dağlar gibi çile gelir de\nYa sabır çekerim evvel emirde\nBir kuru canım var çok şükür bir de\nBir yatak bir yorgan bir kilim.\nBir yatak bir yorgan bir kilim..." + }, + { + "id": 45893.0, + "title": "Baharla Ölüm Konuşmaları", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "I\nMemelerim koparıyor\nYüzyıl süren bir yalnızlık\n dile gelmişçesine\nNasıl nasıl bir sevinç yarabbi!\nVe ağrıya\n ağrıya tabi,\n ağraya\n ağraya ağbi...\nNakkaş Tepe de ancak\n bezmimize böyle gelmiştir\nGelincikleri ve Nazım Hikmet’leriyle\nYerbilimsel bir hapisten sonra\n\nII\nİçimdeki karanlığı patlatacağım\nZifiri bir su akacak\n kamışımdan toprağa\nBir kedi yavrulayacak\n köpek dişli bir kedi\nVe böğürtlenler köpürecek ağzından\nYedikçe\n kendi\n kendini\n mayhoş\nYa da Posta Nazırı dedemden kalma\nMors’un en morundan bir karga \nKonacak karşıki direğin doruğuna\nDüşmanlarım öyle doldurmuşlar ki onu\nNe kadar taşlasan boş\n oynamıyor yerinden\nBen kargadan korkmam ama\n bunun gözleri baykuş\nVe tüyleri güngörmedik deniz dipleri kadar ıslak\nVe ötüyor\n ötüyor\n ötecek\nBeni ışığa bağlayan\n (Bağlayın beni ışığa!\n Gerin telleri gerin!) \n beni ışığa bağlayan\n o gelin telleri\n o gelin telleri\n kopuncaya dek...\nAkpembe bahar yelkenleriyle\nGüneşin rüzgarına gerilmiş\n bir badem ağacı gibi...\nİçimdeki karanlığı patlatacağım\nVe beynimin en ölümcül yaşlarıyla\n ağlaya\n ağlaya\nYepyeni bir insan\n pırıl pırıl bir can\n bitecek toprağa... \n\nIII\nİki çöpçü geliyordu karşıdan.\nBiri\n (Aynen Selahattin-i Eyyubi Haçlılar\n Seferinden, sanırsın, pos bıyıklarıyla\n Tarihin, süpürmeye gelmiş Prens Adalarını) \nÖbürüne\n (Marmara’yı bizim Yaşar Küklopsunun o\n Anavavza gözüyle dünyanın en güzel\n atlarının neredeyse ineceği e biraz\n genişçe bir çakır su gibi görüyordu,\n eminim) \nEyitti kim:\n Halk Partisi’nin solunda bir parti olsa\n Hiç dinlemez oyumu ona veririm\n\nIV\nSevda Tepesinde geçen gün\nKarşıki masanın altında\nİki tane tavuk gördüm\nToprakla yıkanıyorlardı\nEşeledikleri çukurda\nİnsanlar için de belki ölüm\nToprakla bi tür\nYıkanmaktır diye düşündüm\n\nV\nÜşüyor mu deniz\n üstüne boşandıkça yağmur?\nOndan mı dersin\n tüyleri böyle ürperiyor?\nBen de gidersem bi gün bu biçim bi sağnakta\nAlı al moru mor bir sandal gibi acaba\nYıllar sonra yılmayıp yine\nÇarpar mı yüreğim yurdumun sahillerine?\n\nVI\nBuket diye bahçeli bir meyhane vardı Yenişehir’de\nYıkıldı çoktan GİMA var şimdi yerinde\nKenarı küpelerle çevrili o küçücük havuzun\nYamacında bir masa\nCahit Ağ’beyle otururduk yaz gecelerinde\nFıskiyenin serpintisiyle sırılsıklamdı muşamba\nZaten Cahit’in gözleri daim yaşlı\n“Şunu siliver! ” derdi garsona\n“Şu muşambayı siliver, mirim! ”\nNe Cahit kaldı, ne Buket, ne fıskiye\nYine de bu bahar öğlesinde\nFıskiyenin üstündeki o kırmızı top gibi\n-İsterse kalpten olsun, isterse-\nHop hop ediyor ya yüreğim bi düziye\n\nVII\nRuhum sıkıldıkça, ruhum,\nMızrapsız bir tambur gibi\nApayrı bir hava çalıyor vücudum\nRuhum sıkıldıkça ruhum,\nSenden ayrı, kendimden ve kentten ayrı\nApayrı bir hava çalıyor vücudum\nKalk gidelim, kalk gidelim başka yere!\nBaşka yere, başka yere, başka yere!\nRuhum sıkıldıkça, ruhum,\nCemil Beysiz bir tambur gibi\nKendi kendini çalıyor vücudum\n\nVIII\nYalıların surları boyunca giderken Kanlıca’da\nDuvarda bir gedik ilişti gözüme\nUydurdum gözümü deliğe:\nBir bahçe\nBahçe değil bir havuz\nHavuz değil bir bahçe\nÜstü nilüfer kesmiş silme\nO nefti yapraklarıyla gelmiş\nO aksarı çiçeğiyle\nNe hevesle gelmiş kim bilir bu güzelliğe!\nİnsanoğlu beni görsün diye mi?\nBahçede oysa\n Bahçedeki bir havuz\nBir havuz ki bir bahçe\nNe in var ne cin ne bey ne ağa\nSurları da çekmişler dört bir yanına\nBizler de varmayalım diye bu uçmağa\nSade bir garibim yavru kurbağa\nSerilmiş o ortası çukur\nO sal gibi yaprağa\nYarı suyun içinde\nYarı yansımış ışığa\nPırıla pırıl yeşile yeşil\nRezil mi rezil\nBaşladı birden haykırmağa\nBaşladı inin cinin ağanın beyin\nNe kendi görüp ne kimseye gösterdiği\nÇevresine bizler görmeyelim diye\nSurlar çektiği\nO kimsesiz güzele türkü yakmağa\nŞairim ben\nBenim işte o kurbağa\n\nIX\nHep ölümü çalacak değil a Zangoç\nBu da\nSema’yla Asaf’ın kızına\nHoşgeldin demek için\nOysa \nNe kadar\nNe kadar\nNe kadar yalnız\nSanıyordum kendimi demin\n\nX\nAtkestanelerini geçen süvari ışıklar\nEr-erken kaldırmış hanımellerini\n tühallah üşüyecekler!\nVe zeytinler eski Rum tenteneleriyle\nEsen yel!\nEsen yel!\nKim gördü böyle gül yiyen horoz\nTanyeri kokuyor sesi...\nYuvarlandıkça sanki bayırdan aşağı\n hapiste dolmuş bir şarap şişesi\nÖbür horozlar da ayaklanıyor\n merdiven nakışlı ibikleriyle\nVe balkonlardan sarkarken\n düşleri bebelerin\n bir albayrak yarışı gibi\nHorozlar nev-icad ediyorlar denizi\nHırsızlar!\nHırsızlar!\nVe deniz\n levent gölgeleriyle Turgut Reis’in\nBütün bu dizelerden alınıyor\nBir ala\n bir mora kesiyor yüzü\nEsen yel!\nEsen yel!\nBu sabah \n bir firardır\n kan-davasından bir çocuk\nKuşluk vaktine kalmadan önce\nGüneşin kurşunlarıyla vurulacak\nVe akşamladı mıydı çamlar\n ve karardı mıydı\nTepelerde\nTepelerde\nÖyle güzel ki esen yel\nEsen yel!\nEsen yel!\nBu sabah \n ve bu bahar\n bir firardır\nBaruta koşan bir fitil\nİfil\nİfil\nÖyle güzel ki esen yel!\nEsen yel!\nEsen yel!\nÖyle güzel \nÖyle güzel ki\nEsmese de\nEsmese de\nGüzel\n\nXI\nİçimden bir his bırakmıyor beni ölmeceye.\nİçimden bir his.\nBir his ki\nÇapraz oturmuş denizin kıyısına\nTaş \nTaş\nTaş\nDerken bir GÜNEŞ!\nTıpkı Üsküdarda’ki\nŞemsi Paşa Camisi gibi.\nSen iskeletlerle değil diyor bana\nSen iskelelerle kuracaksın cesedini\nVe öyle köpeksin ki sen\nÖldükten sonra bile\nYılmaz’ın UMUDundaki \nPaytonların ardından\nKoşacaksın hep\nGeleceğe\nÇın\nÇın\nÇın\nVe karnımın gevşemesine karşın\nTaş..larımdaki tarçın\nBırakmıyor beni ölmeceye\nEvet diyemiyorum\nDiyemiyorum ki evet\nO hayırlı\nO hayırlı geceye\n\nXII\nBen de\n Boğaziçi de bu bahar\nMavi sakalına erguvanlar takmış\nSarhoş bir İskele Babası kadar\nHem delikanlı\n hem deliler gibi ihtiyar" + }, + { + "id": 116167.0, + "title": "Şiirlerim", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 7.0, + "poem": "Irmak olup akın ey şiirlerim! \nAkın, suyunuz çoğala çoğala! \nAcı içinde kanayan kalplerin, \nYalpalayan susamış gönüllerin, \nPınarı olun, su verin onlara! \n\nIşıktan gagası suyunuza dalsın\nKartal, pisliklerden uzakta dursun\nDalgaların tuhaf çağıltısında, \nKuş seslerine, şarkılarına\nMeleklerin ilahisi karışsın! \n\n(1942) \n\nFransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN" + }, + { + "id": 237139.0, + "title": "Yolculuk", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "\t\t\t\tYOLCULUK\n\n\t\t\tNedense isyankar olurum\n\t\t\tBir yolculuk başlarsa yağmurlu bir gecede\n\t\t\tBir siren acı acı öterse vakitsiz\n\t\t\tVe bir kadın görsem saçları dağınık\n\t\t\tBir kadın...mahzun, çaresiz, ümitsiz...\n\n\t\t\tNedense kederli olurum\n\t\t\tAğlayan bir çift göz bulsam sokaklarda\n\t\t\tBir mendil sallayanı olmazsa ardından\n\t\t\tVe bir adam..küfür etse kadere\n\t\t\tBir adam..elleri yumruk yumruk hırsından.\n\n\t\t\tNedense efkarlı olurum\n\t\t\tBir gurbet şarkısı duysam sokaklarda\n\t\t\tBir 'ahh' inlese derinden\n\t\t\tVe bir çocuk 'baba' derse ansızın\n \t\t \tBir çocuk..Görmeden,sevmeden,bilmeden\n\n\t\t\tNedense darmadağın olurum\n\t\t\tAnılar bir bir dolarken gözlerime\n\t\t\tGeçmişe bir yolculuk başlarsa sessiz\n\t\t\tVe ben yılların yorgun yolcusu\n\t\t\tBen ki.. yitik, ben ki yalnız, ben ki onsuz.\n\n www.ahmetselcukilkan.net" + }, + { + "id": 677257.0, + "title": "Sen ve Ben", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Gün değil, hafta değil, ay değil \nBeş sene, on sene sonra gelsen de \nBu canım durdukça tende \nİyi bil \nBeklediğim sensin. \n\nBazen bir demet gül alırım elime \nBazen ıhlamur çiçeği \nHer şeyin doğrusu ve gerçeği \nKokladığım sensin. \n\nCebimde mektubun olmayabilir \nNe çıkar fotoğrafın yoksa masamda \nÖğrenmek istersen eğer \nGel, sevda iklimime gir \nAçılmamış gönül kasamda. \nSakladığım sensin.\n\nYağan yağmur duyar mı bilmem \nTopraktaki mutluluğu? \nVe güneş vurunca topraktan yükselen buğu \nDoldursun diye \nYerle gök arasındaki boşlu��u \nEn masum sevgiye \nEklediğim sensin. \n\nUykudayken, uyanıkken \nUzakta ve yakında \nSen olmasan da farkında \nGidip gidip arada bir \nYokladığım sensin.\n\n(Gökçekimi)" + }, + { + "id": 5124.0, + "title": "Anneme Mektup", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben bu gurbet ile düştüm düşeli, \nHer gün biraz daha süzülmekteyim. \nHer gece, içinde mermer döşeli, \nBir soğuk yatakta büzülmekteyim. \nBöylece bir lâhza kaldığım zaman, \nGeceyi koynuma aldığım zaman, \nGözlerim kapanıp daldığım zaman, \nYeniden yollara düzülmekteyim. \nSon günüm yaklaştı görünesiye, \nKalmadı bir adım yol ileriye; \nYüzünü görmeden ölürsem diye, \nÜzülmekteyim ben, üzülmekteyim" + }, + { + "id": 59711.0, + "title": "Susss-Ma", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Butün bu cılgıldaklar\nPencerenin ağzına asılı\nBütün bu fırıldaklar\nBütün bu pervaneler\nBütün bu değirmenler\nBütün bu uçurtmalar ve uçaklar\nPoyrazın doğrultusunda...\nGülibrişim, mimoza ve manolya, kavak\nYaprakları dahil\nBütün bu kıpır kıpır insanlar\nElleri kolları ve kulaklarıyla\nVe erken öten bir horozun sesiyle\nKaçmışlar öbür dünyaya şimdiden\nSeslerini bırakmışlar geriye\nBu ölümlü dünyaya yadigar..." + }, + { + "id": 191.0, + "title": "Sevgi Duvarı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa\n kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi\n dilimizde akşamdan kalma bir küfür\n salonlar piyasalar sanat sevicileri\n derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni\n yakanda bir amonyak çiçeği\n yalnızlığım benim sidikli kontesim\n ne kadar rezil olursak o kadar iyi\n\n kumkapı meyhanelerine dadandık\n önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi\n aramızda görevliler ekipler hızır paşalar\n sabahları açıklarda bulurlardı leşimi\n öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri\n çöpçülerin elleriyle okşardın beni\n yalnızlığım benim süpürge saçlım\n ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi\n\n baktım gökte bir kırmızı bir uçak\n bol çelik bol yıldız bol insan\n bir gece sevgi duvarını aştık\n düştüğüm yer öyle açık seçik ki\n başucumda bir sen varsın bir de evren\n saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi\n yalnızlığım benim çoğul türkülerim\n ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi" + }, + { + "id": 79928.0, + "title": "Bülbül, Havalanmış Yüksekten Uçar", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bülbül havalanmış yüksekten uçar; \nHas bahça içinde gülüm var, deyi.\nSeni seven yiğit serinden geçer, \nGüzeller içinde yarim var, deyi.\n\nBen seni severim, sen de sev beni.\nMevla`m bir karada koymaz insanı.\nElbet, bir gün olur, ararsın beni; \nŞurda bir divane yarim var, deyi.\n\nBen, seni severim can ile candan; \nMevlam ayırmasın sevdiğim benden, \nCanım esirgemem vallahi senden, \nGötür sat pazara, kölem var, deyi.\n\nKarac`oğlan söyler: kaşı karadan, \nHiçab perdesini kaldır aradan, \nSeni, beni bir Mevla`dır yaradan, \nBüyüklenme, hey kız, güzelim deyi." + }, + { + "id": 135.0, + "title": "Ana", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "(Öner' in anası için)\n\nKayıp duruyor bakışları\nduvardaki resme ve kapıya\noğul mu beklediği, sevgili mi\n\nBelli ki yaşıyorlar hala\nuzun uzun yaşıyorlar belli ki\nbırakıp gittikleri anılarıyla\nÇıkıp gelirler bir gün belki\nÜşümüştür çünkü toprağın\nsoğuk yalnızlığında birisi\n\nÖteki arkasında parmaklığın" + }, + { + "id": 478.0, + "title": "Çocuklarıma", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 7.0, + "poem": "Diyelim ıslık çalacaksın ıslık\nSen ıslık çalınca\nNe ıslık çalıyor diye şaşacak herkes\nKimse çalmamalı senin gibi güzel\n\nÖrnegin kıyıya çarpan dalgaları sayacaksın\nSenden önce kimse saymamış olmalı\nSenin saydığın gibi doğru ve güzel\nHem dalgaları hem saymasını severek\n\nDe ki sinek avlıyorsun sinek\nEn usta sinek avcısı olmalısın\nDünya sinek avcıları örgütünde yerin başta\nÖrgüt yoksa seninle başlamalı\n\nDiyelim zindana düştün bir ip al\nGörmediğin yıldızları diz ipe bir bir\nSonra yıldızlardan kolyeyi\nDüşlemindeki sevgilinin boynuna geçir\n\nSay ki hiçbir işin yok da düşünüyorsun\nDüşün düşünebildiğince üç boyutlu\nAmma da düşünüyor diye şaşsın dünya\nSanki senden önce düşünen hiç olmamış\n\nDalga mı geçiyor düşler mi kuruyorsun\nÖyle sonsuz sınırsız düşler kur ki çocuğum\nDüşlerini som somut görüp şaşsınlar\nBöyle dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler\n\nDünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum\nDerlerse ki bu işler bişeye yaramaz\nDe ki bütün işe yarayanlar\nİşe yaramaz sanılanlardan çıkar" + }, + { + "id": 13566.0, + "title": "Akşam Erken İner Mahpusaneye", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 8.0, + "poem": "Akşam erken iner mahpusaneye.\nEjderha olsan kar etmez.\nNe kavgada ustalığın,\nNe de çatal yürek civan oluşun.\nKar etmez inceden içine dolan,\nAlıp götüren hasrete.\n\nAkşam erken iner mahpusaneye.\nİner, yedi kol demiri,\nYedi kapıya.\nBirden, ağlamaklı olur bahçe.\nKarşıda, duvar dibinde,\nÜç dal gece sefası,\nÜç kök hercai menekşe...\n\nAynı korkunç sevdadadır\nGökte bulut, dalda kaysı.\nBaşlar koymağa hapislik.\nKaranlık can sıkıntısı...\n<> ni söyler maltada biri,\nBense volta'dayım ranza dibinde,\nVe hep olmayacak şeyler kurarım,\nGülünç, acemi, çocuksu...\n\nVurulsam kaybolsam derim,\nÇırılçıplak, bir kavgada,\nErkekçe olsun isterim,\nDostluk da, düşmanlık da.\nHiçbiri olmaz halbuki,\nGeçer süngüler namluya.\nBaşlar gece devriyesi jandarmaların...\n\nHırsla çakarım kibriti,\nİlk nefeste yarılanır cigaram,\nBir duman alırım, dolu,\nBir duman, kendimi öldüresiye.\nBiliyorum <> diyeceksin?\nAma akşam erken iniyor mahpusaneye,\nVe dışarda delikanlı bir bahar,\nSeviyorum seni,\nÇıldırasıya..." + }, + { + "id": null, + "title": "Defolu Çıkan Hayat ve İyi Yürekli Çocukların Serencamı", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "I\nUzun boylu ağrılara atıldım.\nSokaklarda hırçın rüzgârlara katıldım.\nİyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte:\n “Dünyanın şavkı kendine,\nefkârı bize mi? ” demekte; \nkimileri taburlara, koğuşlara gitmekte,\nkimileri sidikli döşeklerde upuzun uykulara\ndüşmekteydiler.\nUzaklarda yaşlı çam ağaçları sessizce \nçürümekteydiler...\n\nİyi yürekli çocuklar,\ngünlerin rahmine yaslarken düşlerini,\nbazen apansız ölmekte,\nölmekteydiler...\n\nAma şalvarları gül desenli Döne’ler,\nyeniden dillenip döllenmekte,\ndoğrulup yeniden dillenmekte\nve sokakların, a(damların) , \nkedilerin üstünden rüzgârlar esmekteydiler..\n\nII\n (Gecede bir fahişenin koynunda uzun donlu, Nizipli bir tüccar üşümekte; \nkaçak elektrik kullanılan evlerde sümüklü oğlanlar “büsüvi”(!) istemekte ve\nsımsıcak somunları kavrayan yaslı eller, balta girmemiş hayatın ortasından \nkorkak ve küstah bir tevazuyla yürümekteydiler... İyi yürekli çocuklar düzine-\nler halinde feleğe küfrederek geçmekteydiler; sonra gecede mart kedileri, ay \nışığı ve iniltiler…Hep aynı nakaratta köhne bir hayat...) \n\nSonra bildik törenler, kanıksanmış itaatler\nve her aşkın künyesine bir gün dökülen küller...\n\nSonrası pazaryerleri: Patates, pırasa vs.\nTaksitler ödenip senetler alınacak bu ay da…\nBu ay da sürüm sürüm\nturplara sıkılan limon damlaları gibi duraklarda.\n\nDefolu çıkmış hayat\nkimin umurunda! \n\nIII\nKimin umurunda\nyeni donlar giyen eski kadınlar\nve bilumum “öteki”ler.\nDolup boşalan kültablaları,\nbozuk sifonlar, şerefsiz adisyonlar\nve yamalı bohçalar gibi uzayan yollar.\n\nKimin umurunda buharlaşmış oğullarını arayan anaların acısı\nve yaşlı bir kemancının eskimiş papyonundaki keder…\n\n/Sürerken ıssızlığın ödül töreni,\nsen topla dur topla dur dağılan sevinçleri.../\n\nIV\n “-Vay anasını bu maçı da alamadık abiler; \nipne hakemler bizi yine mağlup ettiler! ”\n\nİyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte,\nen pahalı düşleri dolara endeksleyip\nen ucuz pazarlara sürmekteydiler.\nSonrası aşkın \nve şarabın şanına düşen gölgeler.\n\nGölgeler…\nKimin umurunda? \nYoruldu yorgunluk da; \naşk bir yana, düş bir yana! \n\nParanın sultası düştükçe,\ndüştükçe aşka,\nışığa ve şarkıya,\nher şey hızla ayrışmakta.\nÜstelik gün ortası, ışıkta! \n\nHer şey pazar ve karmaşa...\n\n/Sürerken ıssızlığın ödül töreni,\nsen topla dur topla dur kirletilmiş düşleri.../\n\nV\nİyi yürekli çocuklar, o aşınmış saçaklarda, yollarda\nısrarla yanlış atlara binip,\nısrarla düşmekteydiler...\n\n “-Yok yoluna geçti geçen günler\n..k yoluna kaldı kalan günler geride! \nBu yüzden aşk dediğiniz nedir ki be abiler? \nCamları buğulu bir genelev odasında\nvizite fiyatına...”\n\nSolarken\ngecekonduların dar pencerelerinde bal gözlü kızlar...\n\nVI\nSürerdi…\nYine sürerdi mırıltılar ve homurtularla hayat. \n“Bu maçı da alamazken abiler”:\niyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte,\nbüyüdükçe kirlenmekte,\nkirlendikçe ölmekte,\nöld��kçe bilmekte,\nbildikçe acımakta,\nacıdıkça görmekteydiler\nki her fırtınadan ve anıdan geride\nherkes figüran\nyaşamın sahnesinde...\n\nVII\nSahnesinde yaşamın,\nkentlerin kaldırımlarında upuzun dilenciler.\nMinibüslerde ter ve çürük sperm kokusu.\nSahnesinde, aşklarla rus ruleti\nve tel kaçıran çorapların kederi(!) \n\nSahnesinde,\nbrüt bir yaşam,\nnet bir ölüm,\nbırak rezil gündüzleri\ngeceye yaslan gülüm…\n\nVIII\nİyi yürekli çocuklar o mahallelerden \ndüzineler halinde geçmekteydiler...\nUzak ormanlarda yalnız meşeler sessizce \n büyümekteydiler…\n \n-İşte bu vuruşlar sürdükçe,\nmaç mı alınır ulan sayın abiler? \nİpne hakemler bu sezon da bizi mağlup ettiler! \n\nAşkta,\ndüşte,\nişte\nbirer\nbirer\ninerken\nbeyaz\nbayrakları:\n\n/B i z i m ç o c u k l a r\nb ü t ü n m a ç l a r d a y e n i l d i l e r.../" + }, + { + "id": 5671.0, + "title": "Onu Bir Gün Görmedim", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Yüzüme sert çizgiler çekti senin adını,\nHasret saatlerini saydı saçımda aklar.\nSenin ağzından çıkan bir cümlenin tadını\nNe bugün içki verdi,ne bu gece dudaklar!\n\nSorma,nasıl yollarda tutunabildiğimi,\nNasıl siyah rüzgara yaşımı sildiğimi...\nGörür görmez kapında yere devrildiğimi\nÜrperdi bir tekinsiz kedi gibi sokaklar.\n\nGece muzlim şeklini bana çizmese perde,\nSesin bir sırça gbii kırılmazsa içerde,\nBeni bugün serilmiş görenler orta yerde\nYarın da bir çukurun içinde bulacaklar..." + }, + { + "id": 2111309.0, + "title": "Çanakkale Destanı", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "Yaşamaz ölümü göze almayan.\nZafer, göz yummadan koşana gider.\nBayrağa kanının alı çalmayan,\nGözyaşı boşana boşana gider! \n\nKazanmak istersen sen de zaferi\nGürleyen sesinle doldur gökleri\nZafer dedikleri kahraman peri\nSusandan kaçar da coşana gider.\n\nBu yolda herkes bir ey delikanlı\nDiriler şerefli ölüler şanlı\nYurt için döğüşen başı dumanlı\nHer zaman bu şandan, o şana gider" + }, + { + "id": 17471.0, + "title": "Tek Başınalık", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben tek başına ne yapabilirim \nDiye düşündü biri\nVe hiçbirşey yapmamaya karar verdi\n\nBen tek başına ne yapabilirim\nDiye düşündü bir öteki\nVe yalnızlığının kuytuluğuna çekildi\n\nBen tek başına ne yapabilirim\nDiye düşündü bir üçüncü\nVe tek başına düşünmeyi sürdürdü\n\nBen tek başına ne yapabilirim\nDiye düşündü yüzbinler\nVe tek başınalıklarını sürdürdüler\n\nBen tek başına ne yapabilirim \nDiye düşündü milyonlar\nMilyonlarcaydılar\n\nVe tek başınaydılar\nBu arada birileri\nOnlar adına \nKarar vermekteydi\n\nTek başına olduklarını sananlar\nTopluca ortadan kaldırıldılar...." + }, + { + "id": 66588.0, + "title": "Cehennem Meleği", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Gözlerini eksik yaşanmış bir bahar gibi kullan\ngülüşünü as intihar koğuşlarına\nçelimsiz ruhlarda erken yağmurlar biriktir\nnasılsa taşra hep hazırdır aşka\n\nÜzülme, sakın dönme kendine\ntesellisi ol cehennemin\ncehennemin son meleği ol\n\nGözlerini eksik yaşanmış bir bahar gibi kullan\ngülüşünü as intihar koğuşlarına\nçelimsiz ruhlarda erken yağmurlar biriktir\n\nNasılsa taşra hep hazırdır aşka" + }, + { + "id": 50520.0, + "title": "Muhalif Rüzgar", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "bugün pazartesi\nsenin galiba beş dersin olacak\nyine salondaki aynada taradın saçlarını\nistemediğin bir şeyi yapmış olmanın öfkesi\nyine karartmış alnını\nfakat acele etmek lazım\ngeç kalırsan tramvay kaçacak\nve bir yasak levhası gibi asacak suratını\no suratsız müdire hanım\n\nbugün pazartesi\ndün pazardı\nbelki evde kalıp balerin resimleri yaptın\nkulağında uzak bir piyano sesi\nbelki neşeliydin\nbelki düşüncen vardı\nbelki de yağmur gibi inerken hatıralar\nherhangi bir köşe başında\nbana rastladın\n\nben senin hayatına muhalif bir rüzgar gibi girdim" + }, + { + "id": 68329.0, + "title": "Sone 23", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 8.0, + "poem": "Korkudan sahnede eli ayağına dolaşıp, \nRolünü şaşıran kötü bir oyuncu misali; \nYa da azdıkça içine sığmayan öfkesi taşıp\nKendi yüreğini zayıf düşüren çılgın biri gibi, \nUnutuyorum, kendime güvenim olmadığından mutlaka, \nTam olarak söylemeyi aşk oyununun sözlerini; \nVe aşkımın yükü öylesine ağır geliyor ki bana, \nKendi aşkımın gücü karşısında eziliyorum sanki.\nO halde, nedemek istediğimi bakışlarım anlatsın, \nKonuşan gönlümün sessiz sözcüsü olsun onlar; \nAşkımı onlar açığa vursun, derdime çare arasın; \nÖyle ki, hiç kalsın yanında, durmadan konuşanlar.\n Ah, sessiz aşk neler yazmış, öğren artık okumayı, \n Aşkın sırrına ermişler bilir gözleriyle duymayı..." + }, + { + "id": 105835.0, + "title": "Bir Nefesçik Söyliyeyim", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir nefescik söyliyeyim\nDinlemezsen neyliyeyim\nAşk deryasın boylayayım\nUmmana dalmağa geldim\n\nBan Hak ile oldum aşna\nGönlümüzde yoktur nesne\nPervaneyim ateşine\nOduna yanmağa geldim\n\nAşk harmanında savruldum\nHem elendim hem yuğruldum\nKazana girdim kavruldum\nMeydana yetmeğe geldim\n\nBen Hakk'ın edna kuluyum\nKem damarlardan beriyim\nAyn-ı cemin bülbülüyüm\nMeydana ötmeğe geldim\n\nPir Sultan'ım der gözümde\nHiç hata yoktur sözümde\nEksiklik kendi özümde\nDarına durmağa geldim" + }, + { + "id": 15229.0, + "title": "ben-sensiz-yasayamam", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bırakma beni sevdiğim\nGidişine dayanamam\nHasret gözyaşlarımla\nKendimi avutamam\nDönerim dersin ama\nKadere inanmam\nBıraktığın anılarınla\nBen sensiz yaşayamam..." + }, + { + "id": 63172.0, + "title": "Ucuz İnsanlar", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 7.0, + "poem": "İnsanlar da parsellenmiş arsalar gibi\nDuygular bölük bölük, his parça parça.\nBakışları andırır gerçek dost gibi\nYürekler sönük sönük, sis dalga dalga.\n\nŞerefin böylesi ucuz gittiği, \nYüreğin böylesine teslim dediği.\nKulun kula acz ile ram ettiğini\nNe yazık ki burada sizinle gördüm.\n\nEskiden şeref için ölenler vardı, \nGurur onur şahsiyetin anlamı vardı.\nGerçekleri haykırmak yiğit şanıydı, \nBugün eskiden demek ne kadar acı.\n\nBirleşmiş üçü beşi birlik olmuşlar, \nSükut ikrardan diye suskun kalmışlar.\nCemaziyelevvel malum ya bize\nUcuz ihanete ortak olmuşlar.\n\nBenim adım Bedirhan bilenler bilir, \nBenim özüm de bir sözlerim de bir.\nYalan söylüyorsam söyleyin bir bir, \nDoğru diyorsanız söyleyin hep bir.\n\nİsim isim yazmak bana yakışmaz, \nTeşhir etmem ise yakışık almaz.\nDost oldum herdem dost bulamadım, \nUlan çek git derim size yakışmaz\n \nANKARA 1996" + }, + { + "id": 11214.0, + "title": "Sesler", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "İnsan seslerine tutunarak ilerliyorum\nKollarım alabildiğine açık\nYuvarlanmamak için uçuruma\n\nİnsan seslerine tutunarak ilerliyorum\nYolumu yitirmemek için\nBoğucu karanlıkta\n\nKızımın sesi 'anne' diyen\n'i' gibi incelterek 'e' sesini\nBabacığım derken kırık dökük\nVe öğrendiği ilk filleri sıralarken\nO henüz dalında ham bir meyve gibi ses\nTutkulu,güvensiz,birden tizleşen\n\nKarımın sesi,gülümseyiş gibi umutlu\nVe bir kızkardeş sesi gibi sevecenlikle dolu\n\nTelefondaki sesi babamın\nKısık,uzakta,ama can kadar yakın\n\nGurbetteki kardeşlerimin sesleri\nAnsızın bir selam gibi ulaşan\nÇocukluğu\nVe daha nice şeyleri ışıldatan\n\nUnuttuğum sesi annemin\nBazen düşlerimde çınlayan\n\nVe dostların sesi,bunaldığımda\nDokunurcasına duymak istediğim\nYolumu yitirmemek için\nYitip gitmemek için boğuntuda\n\n'Kendine iyi bak' diyen sesler\n'Nasılsın' diyen sesler\nKaygılı,dostça çınıltılı,ince kalın,boğuk ya da tiz\nKendimi en kötü duyumsadığım zamanlarda\nDuymak istediğim o sesler\nTutunarak güven duyduğum\nBirlikte bir karanlığı geçtiğimiz...\n\n (Temmuz 19981)" + }, + { + "id": 1343193.0, + "title": "Bir Olana Bağlanmışım", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 7.0, + "poem": "Meylim yoktur aşikara\nSır olana bağlanmışım\nKaranlığı yara yara\nNur olana bağlanmışım\n\nNe açlığa ne tokluğa\nİstikametim yokluğa\nSırtımı dönüp çokluğa\nBir olana bağlanmışım\n\nFuzulidir aşkı beyan\nSevilene her şey ayan\nSevdiğini unutmayan\nYâr olana bağlanmışım\n\nNe açlığa ne tokluğa\nİstikametim yokluğa\nSırtımı dönüp çokluğa\nBir olana bağlanmışım\n\nYaradan göz vermiş niye\nTecellimi görsün diye\nHak’tan gayrı her bir şeye\nKör olana bağlanmışım\n\nNe açlığa ne tokluğa\nİstikametim yokluğa\nSırtımı dönüp çokluğa\nBir olana bağlanmışım" + }, + { + "id": 50754.0, + "title": "Güneşi Yakanların Selamı", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir zevk duyulmaz oldu, buranın rüzgârlarından\nHayat soldu bir günün enginlerinde yine.\nSelâm! Sonsuzların yorgun gönüllerine\nSelâm: Güneşi içeren çocukların diyarından! ...\n\nBir ateş yakalım ki geçmesin hatta bir an\nVe sussun kurtlar, kuşlar bir gök gürültüsüyle; \nBir ateş yakalım ki, tutuşsun gökler bile\nVe Güneş içilsin o gün, kızıl çanaklardan! ...\n\nVarsın eskisin sesim kaybetsin ahengini\nGeceler kıskanmasın aydınlığa süsünü.\nDonatsın sonsuzluklar gibi gurubun rengini\nSöylesin ve uzaklar baharın türküsünü...\n\nNeler, neler beklenmez nihayetsiz bir yerden\nGüneşi içelim mor şafaklar gecesinden.\nSelâm! Sonsuzluklara, hasretli gönüllerden, \nSelâm, güneşi, göğü yakanlar bahçesinde! ..." + }, + { + "id": 107070.0, + "title": "Seviyorum Suskunluğunu", + "poet": "Pablo Neruda", + "rating": 8.0, + "poem": "Seviyorum suskunluğunu, sanki sen\nyokmuşçasına burada\nduyarsın beni uzaktan, dokunmaz sana sesim.\nUçup gitmiş gibi gözlerin\nve ağzın bir öpüşle mühürlenmiş.\n\nSeviyorum suskunluğunu, çok uzakta\ngörünüyorsun\nSanki yas tutuyorsun, kumrular gibi cilveleşen\nkelebek benzeri.\nUzaklardan duyuyorsun beni, ulaşmıyor sana sesim.\nBırak da varayım dinginliğine sessizliğinde.\nVe konuşayım sessizliğinle\nbir lamba gibi parlak, bir yüzük gibi yalın.\nGece gibisin, suskunluğun ve takım yıldızlarınla\nYıldızlarınki gibidir sessizliğin, öyle uzak, önyargısız.\n\nSeviyorum suskunluğunu, sanki sen yokmuşçasına burada\nuzakta ve hüzün dolu, sanki ölmüşsün gibi.\nİşte o zaman bir sözcük yeter\nUçarım, uçarım sevinciyle yaşadığının." + }, + { + "id": 30092.0, + "title": "Uyu Yavrum", + "poet": "Ziya Gökalp", + "rating": 7.0, + "poem": "Uyu yavrum, uyanacak günler var,\nYarınları gözetleyen dünler var.\nBaban şehit izlerinde ünler var.\nO izlerde sen de dolaş\nÖç gününe sen tezce ulaş\nUyu yavrum, tepesinde haç yatan\nCamiler vardır bu mu seni ağlatan?\nDayanamaz çiğnenmeye bu vatan\nCamilere götür hilal,\nHem yurdu, hem de öcünü al." + }, + { + "id": 615200.0, + "title": "Babalar Güzeline Mersiye", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Gittin; dünya bir kafes, devâ mahpus, söz ketum\nGittin; çekildi suyu can nehrinin; kaldı kum\nDoruklarda bahardın, derinde servi boylu\nMuhabbet savaşçısı, yiğit, cihangir soylu\nGöklere yönelirdin gece gündüz, susardın\nZamana defineler verip mekânı sardın\nBu gün hüznün hayale kuyu kazdığı gündür\nBu gün kederden sabrın bile bezdiği gündür\n\t\nYetim kalmış çiçekler sana meftun bakardı\nYuvanda gülkurusu bakışların kokardı\nTenhada çoğaltırdın gözlerini kimsesiz\nGözlerin başkaları için ağlardı sessiz\nBereket dağıtırdın çocukların kalbine\nSonbaharına erip döndürüldün Rabbine\nBu gün ötenin bir dost eli sezdiği gündür\nBu gün samanyolunda aşkın gezdiği gündür\n\nKör bakmayı bilmezdin; özde ruhun yanardı\nRüzgâr, yağmur ve güneş seni meczup sanardı\nŞimdi yansın kapılar, pencereler kırılsın\nVadiyi sel götürsün, dağ ikiye yarılsın\nÖncü bir kıyametten geçtiğin ândı ölüm\nSen rüyadan uyandın; senden uyandı ölüm\nBu gün kardelenlere kanın sızdığı gündür\nZamanın ezberini yine bozduğu gündür \n\nÂn gelir, seni nâçâr kılan dert nîran olur\nAlıcı kuşlar gibi vurulup vîran olur\nYedi iklimden sorar düşlerini yârenler\nBuhurdanlıkta taşır hâtıranı erenler\nKırlangıç yuva yapsın şimdi lâlezarına\nErguvan tohumları ekildi mezarına\nBu gün kovulmuşların katran süzdüğü gündür\nBu gün toprağın alevleri üzdüğü gündür\n\nBu mezar taşı kime ne söylüyor; bu yıldız\nBu gök, yaralı bulut, çâresizlik; bu ıssız\nÜlkenin hangi dağı, ovası şimdi benim\nSeninle sessizliğin koynuna girdi tenim\nÂh kırılan ellerim, ah çürüyen kanlı göz\nBir cefâ girdabında dalgalanıp yandı öz\nBu gün fırçanın kalbe diken çizdiği gündür\nMatemin bir şairi lif lif çözdüğü gündür\n\nHer yüzde bir tebessüm oluyor filizlerin\nHaramilerde bile ışıldıyor izlerin\nNâm yurdunda gölgeydin, merhamet burcunda dev\nSokak garip; münzevi bir rüyada şimdi ev\nHicrana varan yolun her köşesinde serap\nŞehir şehir ürperiş, ülke ülke ıstırap\nBu gün bir kelebeği dağın ezdiği gündür \nBu gün kalemin “eyvah” diye yazdığı gündür\n\n" + }, + { + "id": 40244.0, + "title": "Çingeneler", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 5.0, + "poem": "Gün biterken çingenlerle\ninecek ovaya çengilerle\nAteş yakılacak ve birer\nyalım büşecek kızların yüzüne\n\nDinle ve sorular sor kendine\nDoğayı, insanı ve geceyi\nneydi güzelleştiren böyle \nYollculukları güzelleştiren neydi\n\nTan atımına gelince vakit\nistersen bir kolunudağların omuzuna at\nUnutma geceyi bütün bir ömür\n\nBuruşturulup atılıvermiş\nuzak ve ansız bir bakış \nuzak bir buluttur şimdi keder" + }, + { + "id": 994625.0, + "title": "Gördük", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Gördük sizin gibileri \nGeldiniz ve gittiniz \nBir fidan bile dikmediğiniz için \nİnsanlık uğruna \nNe gelişiniz kaldı aklımızda \nNe gidişiniz. \n\nBelki görünmezdi üniformalarınız \nTeneke parçası madalyalardan \nEliniz ve eteğinizdi öpülen \nBaş tacıydınız kuş sütü sofraların \n\nVe en sonunda \nHiç beklemediğiniz bir anda\nAldı götürdü sizi \nDoğanın şaşmaz adaleti \n\nŞimdi bakılınca buradan \nSizden geriye kalan \nBir mezar taşıdır \nÖylesine sıradan." + }, + { + "id": 902.0, + "title": "Sebebim Derler Ya...", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ölümüm senden olur \nbilinsin\nne uçsuz bir kan akışı\nne buğusu kadehte rakının,\nela ve sonsuz bir teneşir uykusu\ngözlerinin ağlamaklı bebeğine...\n\nacemi zamanlar silinsin\nölümüm senden olur\nbilinsin\nsen istesen aslında\nbütün kafiyeleri eskitirsin\n\naklında kalmayacak aklım\nbaşka kollar başka sarılmalar\nve her defasında alsancak\nplatonik rutubet kokacak\naklına bir fikir gelecek\nbir çift iri memenin kuşkusuna\nfidye vereceksin\n\nbütün iklimlerin feri silinsin\nölümüm senden olur\nbilinsin\n\ngözlerin bir içimçaydı bizansta,\ngözlerin,\nela teneşir uykularıma kapanan kırık pencere.." + }, + { + "id": 49959.0, + "title": "Hasan'a mektup - 13", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Göz değdi köyümün güzellerine\nELİF, yad ellere göçtü be Hasan. \nSEVGİ size ömür; dört kulaç önce,\nEcel çorbasini içti be Hasan. \n\nASALET, babasız çocuk doğurdu\nNazlı HÜRRIYET'i haydutlar vurdu \nViraneye döndü TÜRKHAN'ın yurdu\nKöyün tadı-tuzu kaçtı be Hasan. \n\nADALET felç oldu, yürür değnekle\nNEŞE ne halt etsin soğan-ekmekle... \nGÖNÜL delirdi de yol beklemekle, \nİsyan bayrağını açtı be Hasan. \n\nSAADET'in adı HÜLYA'dır şimdi \nHer gün birimizi aldatır şimdi \nUMUT'lar rüyada, faldadır şimdi \nUnut, eski günler geçti be Hasan. \n\nFAZİLET'i gelin ettik gurbete\nKimbilir... belki de gurbetten öte \nYağlı SERVET garaz eder ÜLFET'e \nAra yere nifak saçtı be Hasan. \n\nZEYNEP bize küskün, İFFET sürgünde\nRezalet, felaket yağar her günde... \nYedi HASLET verem olur bir günde, \nÜLKÜ kötü yolu seçti be Hasan. \n\nBurada ne düğün, ne BAYRAM kaldı... \nEn güzel UMUT'lar dalda ham kaldı! \nKorku, hasret, isyan, keder-gam kaldı \nBinalar temelden uçtu be Hasan. \n\nIşte böyle... Malûm ola hâlimiz \nNaçar, böğrümüze düştü elimiz \nGüven duyduğumuz her güzelimiz\nBizlere bir kefen biçti be Hasan.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 2224439.0, + "title": "Mavi Gök Orda Mı", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Bakıyorsunuz kuşlar \nHazır \nSokak lambaları yanık unutulmuş \nBir kadıköy vapuru hınca hınç insan \nÇok geçmeyecek \nMartılar beyhude turlar atacak \nKıyılar lağım konserve kutuları \nMısır koçanları\n\nSevgi aranabilir yine \nKorkusuzca say koskoca kederlerini \nBir kuyu bulunabilir\n\nAklımdan çıkmıyorsun \nSen hala dizüstü \nBunca anıyı besleyerek \nSokaklarda avaz avaz konuşarak kendi kendinle \nMektupları öpebilirsin kırmızı dudaklarınla \nGörür gibi olarak açıp baktığımı \nBense şöyle diyorum: \nBuradan bir acı kanamış boyuna\n\nKuşlar hazır \nÖncü havalanmak üzre \nŞehri gelen bir mevsime bırakıyorlar \nO vapur hala hınca hınç \nKimbilir herbiri hangi dünyaya sağır \nÇok geçmez aradan\n\nKadınlar kapı önlerinde \nEllerinde meşalelerle \nAydınlatırlar gelip geçen erkek suratları \nYorgun bir sarıyla ben de \nGeçeceğim önlerinden\n\nAklımdan çıkmıyorsun dedim \nBaşka türlüsünü yorgunum anlatmaya \nTelefonlar yan hücrede çalışıyor \nBende kurşuni bir dere \nAğaçlar hayvanlar bile kaygılı \nOnu bir mersedesten indirdi kalçasına kadar \n açılarak\n\nYapayaşlı bir rum kadın \nHerşeyde yanıp sönen bir kıyamet algısı \nHaydi koşayım diyorum belki dağılır \nKoşuyorum \nSancağımda kendi rüzgarımla ölgün kıpırtılar \nHayır daha sevgili daha sevimli değil \nNe başka bir gün ne başka bir zaman\n\nÇok geçmeyecek aradan \nŞöyle diyeceğim: \nBulutlar açmadı \nMavi gök orda mı" + }, + { + "id": 19380.0, + "title": "Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Beyaz, ipek gibi yağdı kar\nBir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde \nArkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri\nSanki her şey bizimle var ve bizimle olacak\nŞarkılar çaldı odalarda \nBütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm\nDüşmanlarımız dışında\nDüşmanlarımız çünkü \nSevgiyi yok ettikleri için\nDüşmanımız oldular-\nBeyaz ipek gibi yağdı kar\nBir kız kardan hafif yüreğiyle \nGeçip gitti güvercinleri anımsatarak.\nUzaktaki şehir \nUykuya dalmıştır şimdi.\nDüşündüm bir bir \nKardeşlerimin ne yaptıklarını\nNihat\nUyumuyor olmalı.\n-Nefis bir şarkı\nSöylüyor yandaki odadaki kız\nBir Rus \nHalk şarkısı.\nVe şimdi koroyla\nBaşladılar-\nNihat düşünüyordur \nKaranlıkta.\n-Sanırım\nBir saatten sonra\nHapishanede\nDışardan söndürüyorlar ışıkları-\nBeyaz ipek gibi yağdı kar\nBir kız kelebek adımlarıyla\nGeçip gitti karın üzerinden.\nİnsanlar kendi şarkılarını\nKendi hayallerini taşıyorlar.\nÇağdaş şarkılar\nGerekli onlara\nHem Hayatlarının\nDerinliklerinden söz eden\nGerçekleştirilmiş\nGerçekleştirilmemiş duygularından,\nHem \nKavgayı ateşleyen\nSomut\nAnlaşılır\nAkıllı şarkılar.\nBeyaz, ipek gibi yağdı kar\nAcılarla dolu bu dünyaya.\nİnsafsızlık\nVahşet\nHala güçlü\nVe hala iktidarda.\nİnsanlar\nÖlüyorlar.\nGepgenç\nSımsıcak\nÖlüyorlar \nSanki \nÖlmüyorlarmış gibi.\nBir yandan sürüp gidiyor-\nHayat;\nBir yanda tel örgüler\nParmaklıklar.\nBeyaz, ipek gibi yağdı kar\nYağdı kirpiklerine bir kızın\nYağdı mavi bir nehre\nSaçlarıma yağdı\nOtobüslere\nAğaçlara\nEvlere.\nİçimden okşadım onu.\nKelebek adımlarını\nYanımdan geçen kızın.\nHerhangi bir kız\nHayalleri olan.\nİstedim ki \nDaha güzel \nOlsun şu dünya.\nİstedim ki\nBeyaz\nİpek gibi yağan karın altında \nBitsin artık\nBu sürüp giden alçaklıklar.\nBir bebek\nÖlüm tehdidi altında yaşamasın\nBeşiğinde.\nVe paramparça olmasın \nSımsıcak \nCapcanlı\nYaşayıp giderken insanlar.\nBırakın, beyaz\nİpek gibi yağan karın altında \nHayallerimiz olsun.\nYaşayalım\nÖzgür \nGüzel \nDüşünceli.\nAnlatalım\nDüşündüklerimizi birbirimize.\nSevinç egemen olsun her yerde\nİnsanca \nBir kaygı.\nBeyaz, ipek gibi yağdı kar.\nYağsın.\nDünya daha güzel olacak\nİnanıyorum buna.\nBir insan kalbinin güzelliğine \nÇocukluğuna\nSonsuz cesaretine, olanaklılığına\nİnandığım kadar." + }, + { + "id": 8503.0, + "title": "Martılar Ki", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Günlerdir körköstebek nefsimle öyle hırlı \nVe öylesine harlı ki \nesrik nefesim \nBir kibrit tutsam parlayacak. \nBir sarnıç gemisi diyecekler alev almış \nBoğazın iki yakasından \n\noysa bir gaz tenekesiyle bir şişe mavg \nGelişi güzel mi güzel bir ocak \nSuların ortasında sevgili öfkemle benim \nYanacak bahar erişinceye değin \nSoğuktan morarmış kanatlarını \nısıtsın diye martılar \n\nMartılar ki sokak çocuklarıdır denizin" + }, + { + "id": 512.0, + "title": "Unutamadığım", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 8.0, + "poem": "Açardın,\n Yalnızlığımda\n Mavi ve yeşil,\n Açardın.\n Tavşan kanı, kınalı - berrak.\n Yenerdim acıları, kahpelikleri... \n\n Gitmek,\n Gözlerinde gitmek sürgüne.\n Yatmak,\n Gözlerinde yatmak zindanı\n Gözlerin hani?\n\n 'To be or not to be' değil.\n 'Cogito ergo sum' hiç değil...\n Asıl iş, anlamak kaçınılmaz'ı,\n Durdurulmaz çığı\n Sonsuz akımı.\n\n İçmek,\n Gözlerinde içmek ayışığını.\n Varmak,\n Gözlerinde varmak can tılsımına.\n Gözlerin hani?\n\n Canımın gizlisinde bir can idin ki\n Kan değil sevdamız akardı geceye,\n Sıktıkça cellad,\n Kemendi...\n\n Duymak,\n Gözlerinde duymak üç - ağaçları\n Susmak,\n Gözlerinde susmak,\n Ustura gibi...\n Gözlerin hani?" + }, + { + "id": 1329259.0, + "title": "İkilik", + "poet": "Neyzen Tevfik", + "rating": 9.0, + "poem": "Kâbe'den maksat varmaktır yâra,\nKör gibi tapınma kuru duvara.." + }, + { + "id": 398299.0, + "title": "To", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 6.0, + "poem": "Çok geçmedi daha, bu dizelerin yazarı, \nEntelektüelliğin delice kibiri içinde, \n'Sözcüklerin gücü'nü savunur, insan beyninde \nİnsan dilinin söylediklerinin ötesinde \nBir düşüncenin ortaya çıktığına hiç inanmazdı: \nFakat şimdi, o kurumlanmayı alaya alırcasına \nİtalyan tonunda, yalnızca ayın aydınlattığı \n''Hermon Tepesi üstünde inci kolyeler gibi asılı duran çiy'' \nİçinde düş kuran melekler tarafından mırıldanılsınlar diye \nYaratılmış yabancı yumuşak iki heceli iki sözcük \nDüşüncenin ruhları olan düşünülmemişe benzeyen düşünceleri, \nArp çalan melek İsrafil'in bile \n(o ki sahipti ''Tanrının yarattıkları içinde en tatlı ses''e) \nOnun bile dile getirebilmeyi umduğundan \nDaha zengin, çok daha vahşi, çok daha ilahi hayallari \nO yazarın kalbinin uçurumlarından dışarı \nHarekete geçirdiler. Ve ben! bozuldu benim imlam. \nGüçsüzce ürperen ellerimden düşer kalem. \nSenin tarafından emredilse de ismini yazmam, \nYazamam - konuşamam ya da düşünemem - \nYazık ki hissedemem; çünkü hissetmek değildir bu, \nBu düşlerin ardına dek açık kapısının altın \nEşiği üstünde, aşağılardaki muhteşem manzaraya, \nBüyülenmiş, gözlerini dikerek, hareketsiz ayakta durmak, \nVe titremek gördükçe, sağ tarafta, \nSol tarafta, ve bütün yol boyunca, \nMorlaşan buğular ortasında, hülyalı uzaklarda \nİhtimalin tükendiği yere kadar, yalnızca seni! \n\nDr Osman Tuğlu tarafından çevrilmiştir" + }, + { + "id": 285407.0, + "title": "19 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Temizdir benim aşkım, sudan berraktır\nBu aşk oyunu bana helâldir, haktır\nHep şekil değiştirir ellerin aşkı,\nŞu aşkımda en küçük fark bile yoktur! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 107058.0, + "title": "Ali'nin Düldül'ün Bin De Göreyim", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 9.0, + "poem": "Ali'm gelir diye karşı giderler\nAli'nin Düldül'ün bin de göreyim\nBindiği Düldül'ün mehdin ederler\nAli'nin Düldül'ün bin de göreyim\n\nAyağına altın nallar çaktırmış\nGözlerine yeşil sürme çektirmiş\nÜzengisin cevahirden yaptırmış\nAli'nin Düldül'ün bin de göreyim\n\nKuduretten gem vurulmuş başına\nLezzet vermiş dudağına dişine\nBir nur doğmuş eğerinin kaşına\nAli'nin Düldül'ün bin de göreyim\n\nÜstüne binersen yükseğe basar\nBir dizgin eylesen yel gibi eser\nNice kafirlerin kellesin keser\nAli'nin Düldül'ün bin de göreyim\n\nPir Sultan Abdal'ım dengi bulunmaz\nBin konaklık yere gitse yorulmaz\nKısmet olsa havalarda görünmez\nAli'nin Düldül'ün bin de göreyim" + }, + { + "id": 14689.0, + "title": "Şinanay", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 7.0, + "poem": "Ada vapuru yandan çarklı\nBayraklar donanmış cafcaflı\nSimitçi kahveci gazozcu\nŞinanay da şinanay\n\nMüslümanı yahudisi urumu\nİsporcusu ihtiyarı veremi\nKiminin saçı uçar, kiminin eteği\nŞinanay da şinanay\n\nEstirir de Ada yeli estirir\nSeni sevindirir beni küstürür\nLüküs kamarada kimler oturur\nŞinanay da şinanay" + }, + { + "id": null, + "title": "Kurtulamazsın", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "-35 yaşıma-\n\nÖnce sesini,\nsonra yankısını çaldırdın şu beton ormanında; \nbu kent de tükürdü aşklarına…\nKal orada,\nartık hiçbir şeyden kurtulamazsın! \nIslanmışsın bir kere oğlum,\nyaş gününde\nkuruyamazsın..." + }, + { + "id": 40695.0, + "title": "Oğul Koşması", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Zirve seni bekliyor\nDağın kıymetini bil\nSanma ki yükselmek zor\nÇağın kıymetini bil\n\nÜşenme emek için\nMutluyum demek için\nÜzümü yemek için\nBağın kıymetini bil\n\nYokluk göründüğü an\nÇabuk yıkılır insan\nAzı beğenmiyorsan\nÇoğun kıymetini bil\n\nElin, ayağın, başın\nAnnenin, arkadaşın,\nSuyun, toprağın, taşın\nGöğün kıymetini bil\n\nOğlum benim, bir düşün\nDeğeri var mı dünün\nYarın çok geç ömrünün\nBugün kıymetini bil." + }, + { + "id": 42737.0, + "title": "Akbaba", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 5.0, + "poem": "Tanrım nereye baksam yeşil kasırgalar\nO sevip gitmekse o\nÇok uzak ve yemyeşil bakmaksa \nTanrım nereye baksam yeşil kasırgalar" + }, + { + "id": 399743.0, + "title": "Vatan Özlemi", + "poet": "Kağızmanlı Hıfzı", + "rating": 7.0, + "poem": "Gönül, gurbet elde hacılık nedir? \nSılayı rahmeyle vatan varimiş.\nHeman Mekke'de mi varmış Beytullah? \nHer kande ararsan hem-civar imiş? \n\nYaktıkça firkate pervane, gönül\nDüşer bülbülgibi şivane gönül\nSanardım usanmış divane gönül\nMeğer eğlencesi nazlı yar imiş\n\nHIFZI der nideyim görünmez bağlar\nGeçti aramıza dumanlı dağlar\nSılada sevdiğim dolukmuş ağlar\nVatandan ayrılmak çetin kar imiş" + }, + { + "id": 35569.0, + "title": "İsimsiz 2", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 7.0, + "poem": "bir mavi gül bahçesi yorganım\nuyku saçlarımın meçhul şarkısı\nsonra yastığımda ilk gölgen kızlık\nve ilk unutuluş hürriyet raksı\n\nyumuşaklığında köpükten öpüşlerin\nmukaddes günehlar cenneti oda\ndikişsiz beyazlığında tüllerin\nbir ay süzülecek buluta\n\nve bir mavi şarap gözlerindeki\nmusiki gölgelerinde yorgun\nsen hep öylesine güzel sevdalım\nben sana Alahsızcasına vurgun" + }, + { + "id": 29640.0, + "title": "Hakkın Sesleri / Gitme Ey Yolcu", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "“İşte sana, onların kendi yolsuzlukları yüzünden ıpıssız kalan yurtları! ..”\n(Kur’an, Neml, 52)\n\nGeçenler varsa İslâm’ın şu çiğnenmiş diyârından; \nŞu yüz binlerce yurdun kanlı, zâirsiz mezârından; \nYürekler parçalar bir nevha dinler reh-güzârından.\nBu mâtem, kim bilir, kaç münkesir kalbin gubârından\nHurûş etmekte, son ümmîdinin son inkisârından? \n\nEvet, son inkisârından ki yoktur cebrin imkânı:\nBatıp gitmiş nazarlar beklemekten fecr-i nâzânı! \nNasıl, ey yolcu, bin lâ’net gelip ezmez ki vicdânı; \nDudaklar, çâk çâk olmuş, içerken zehr-i hüsrânı,\nUzaktan baktı -koşmak nerde! - milyonlarca yârânı! \n\nBu ıssız âşiyanlar bir zaman candan muazzezdi; \nBu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi; \nŞu kurbağalar seken vâdîde ceylânlar koşup gezdi; \nŞu coşmuş, ağlayan ırmak ne handan gölgeler sezdi; \nBütün mâzîyi bir tûfan, fakat, hep boğdu, hem ezdi! \n\nVefâsız yurd! Öz evlâdın için olsun, vefâ yok mu? \nNeden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ziyâ yok mu? \nİlâhî kimsesizlikten bunaldım, âşinâ yok mu? \nVatansız, hânümansız bir garîbim... Mültecâ yok mu? \nBütün yokluk mu her yer? Bâri bir “Yok! ” der sadâ yok mu? \n\n* * *\n\nGitme ey yolcu, berâber oturup ağlaşalım:\nElemim bir yüreğin kârı değil, paylaşalım:\nNe yapıp ye’simi kahreyleyeyim, bilmem ki? \nÖyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki! ..\nAh! Karşımda vatan nâmına bir kabristan\nYatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan? \nŞu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,\nNereden başladı yükselmeye, bak, nerde ucu! \nBu ne hicrân-ı müebbed, bu ne hüsrân-ı mübîn...\nEzilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin! \nAzıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:\nDipçik altında ezilmiş, paralanmış kafalar! \nBereden reng-i hüviyyetleri uçmuş yüzler! \nKim bilir hangi şenâatle oyulmuş gözler! \n“Medeniyyet” denilen vahşete lâ’netler eder.\nNice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler! \nSüngülenmiş, kanı donmuş, nice binlerle beden! \nNice başlar, nice kollar ki cüdâ cisminden! \nBeşiğinden alınıp parçalanan mahlûkat; \nSonra, nâmûsuna kurbân edilen bunca hayat! \nBembeyaz saçları katranlara batmış dedeler! \nGöğsü baltayla kırılmış memesiz vâlideler! \nTeki binlerce kesik gövdeye âid kümeler:\nSaç, kulak, el, çene, parmak... Bütün enkâz-ı beşer! \nBakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,\nCanavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can! \nİşte bunlar o felâket-zedelerdir ki, düşün,\nKurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün! \nMüslümanlıkları bîçârelerin öyle büyük\nBir cinâyet ki: Cezâlar ona nisbetle küçük! \n\nEy, bu toprakta birer na’ş-ı perîşan bırakıp,\nYükselen mevkib-i ervâh! Sakın arza bakıp; \nSanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var...\nBizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var! \nBakmayın, hem tükürün çehre-i murdârımıza! \nTükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza! \nTükürün cebhe-i lâkaydına Şark’ın, tükürün! \nKuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün! \nTükürün milleti alçakça vuran darbelere! \nTükürün onlara alkış dağıtan kahbelere! \nTükürün Ehl-i Salîb’in o hayâsız yüzüne! \nTükürün onların aslâ güvenilmez sözüne! \nMedeniyyet denilen maskara mahlûku görün:\nTükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün! \n\nHele i’lânı zamanında şu mel’un harbin,\n“Bize efkâr-ı umûmiyyesi lâzım Garb’ın; \nO da Allah’ı bırakmakla olur” herzesini,\nHalka îman gibi telkîn ile, dînin sesini\nSusturan aptalın idrâkine bol bol tükürün! ..\n\nYine hicrân ile çılgınlığım üstümde bugün...\nBana vahdet gibi bir yâr-ı müsâid lâzım! \nArtık ey yolcu bırak... Ben, yalınız ağlayayım! \n\n22 Safer 1331\n17 Kânûnisânî 1328\n(30 Ocak 1913)" + }, + { + "id": 334358.0, + "title": "Hayat", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Elindeyse zamana geçme dur diye dayat! \nBir sigara içmekten daha kısa bu hayat...\n 1978" + }, + { + "id": 43066.0, + "title": "Kainat-ı Evren", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "evren \nyalnızlıktan da küçükmüş\ndüşlermiş asıl sonsuz olan.\n\nevren \numutlardan da küçükmüş\nmutsuzluk daha büyükmüş meğer.\n\nevren\nsekizinci renge sarınan\nmetaforlarmış meğer.\n\nevren\n hiçlikten de küçükmüş meğer\nyaşamı ve ölümü ezberleyecek kadarmış\n\nevren\nküçük bir okyanusmuş meğer\nkıyısında yelkenliler batan." + }, + { + "id": 334340.0, + "title": "Halimiz", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Nedir Allah’ım nedir bu diyarin şu hali? \nBezginlikten ruhunu kaybetmiş bir ahali; \n\nVe bir mecnun idare,tam da hastahanelik...\nÖyle davranışlar ki,destanlık,efsanelik...\n\nNe bilgi,ne düşünce,ne gelenek,ne nizam; \nAnladıkları tek şey,zam ve zam üstüne zam.\n\nBinada mukavemet hesabı var bilmezler; \nÖnün uçurum dersin,eğil bak,eğilmezler.\n\nResmi geliri dört ise,gideri kırk,aile\nAhlaki-iktisadi,bu ne biçim haile? \n\nİş mi; kullanılamaz insan gücünü ihraç! \nMilli aczi satarak elde edilen haraç...\n\nBu iş,gavurdan,milli acze kira istemek; \nBen bir beygir gücüyüm,onu sen kullan, demek! \n\nÜstelik,gelen para küflendikçe kasada; \nBataklıkla kuraklık, yanyana piyasada.\n\nHabire enflasyonla sağlanan ödemeler; \nVe üstelik, bu vatan kalkınıyor, demeler...\n\nBir deli ki,avlanır,güya giderken ava; \nAğız yolunu bilemez kaşık çalar pilava.\n\nHepsinden baskını şu:Particilik gayreti! \nKahramanları sahte,dünyaları iğreti.\n\nAlternatif, paralel,boş kelimelerden sis; \nHeposinde “ben”davası; aşk ölü,vicdan hasis\n\nMehmetçiğin sırtından birbirini gammazlar; \nKıbrıs’ta köprü kurar,hükümet kuaramazlar! \n\nKurt,kuzuve ot nasıl geçirilir karşıya? \nOy boncuğu sürmenin tam zamanı çarşıya.\n\nBütün hesapları bu,bütün kaygıları bu! ..\nVe rejim ellerinde el sürülmez bir tabu.\n\nÖrter de toprak saçıp köpek kazuratını,\nGezdirir mini etek köpeklik beraatını.\n\nİslam’a serbest olan,camilerde mahpusluk; \nİman,fikir,ruh,lisan,suyu kesilmiş musluk.\n\nKalpleri dinler sağır,kılavuzluk eder kör; \nDindara çağ dışı der,çağı bilmez profösör...\n\nRuhsal,parasal,soyut,boyut,yaşam,eğilim...\nYa bunlar türkçe değil,yahut ben türk değilim! \n\nOysa halis türk benim,bunlar işgalcilerim; \nAllah türke acısın,yalnız bunu dilerim.\n\n1973" + }, + { + "id": 105460.0, + "title": "İnanmıyorlar Bana", + "poet": "Louis Aragon", + "rating": 8.0, + "poem": "İnanmıyorlar bana inanmak istemiyorlar\nBoşuna yazıyorum dilim dişim tırnağımla kanımla kemanlarımla\nBoşuna yazıyorum uyaklarımla\nGecede dalların eski dilini bilmeyen biri gibiyim\nAsılmış suların üstünde\nKonuşmak kara dilin erkeğin ve kadının\nBirbirine tutuşmuş iki ele yabancı biri gibi konuşmak\nKonuşmak mutluluğun çılgını gibi\nÖpücüklere benzemeyen sözcükler var ya\nİşte o sözcükleri yitirmiş bir ağzın dili ile konuşmak\nTüm bunlardan yakınan bir edayla konuşmak\n\nDolup taşıp ta sanki susmak istiyor gibi\nEy sözlerin ötesinde yetkin ses\nŞarkının yüceliği çığlığın çığlığı\nBir an geliyor nota ulaşılmaz seslerin şarkısını söylüyor\nKulak duymuyor artık yükseklerdeki müziği\nİnanmıyorlar bana inanmak istemiyorlar\nBoşuna konuşuyorum ilkyaz'la ve orglarla\nBoşuna konuşuyorum gökyüzünün tüm heceleriyle\nBilinen şeylerin özel orkestrasıyla\nVe sağır onikiliklerin bayağılığıyla\nBoşuna konuşuyorum barbar çalgılarla\nBoşuna söylüyorum onu duvarlara vuran yumruğumla\nBoşuna söylüyorum derebeyinin ormanlarını ateşe verir gibi\nboşuna söylüyorum onu savaş ilan eder gibi\nAlev yutan cambazın ağzındaki alev gibi\nİnanmak istemiyorlar bana Kendilerine benzer birini\nyaratmışlar benden belki de\nBelki döküntülerini giydiriyorlar bana\nAlıp gezdiriyorlar beni kendileriyle\nDizelerimi söylüyorlar benzetip kendilerine\nDizelerim onlara tatlı şarkılar oluyor\nBiraz da onların satlık malıyım ben\nBeklerken bir yol olmayı\nSözcüklerindeyim ben\nOkul kitaplarındayım\nRezillik yapamam bu bana yasak\n\nBoşuna haykırıyorum ben\nSana aşık birinden başkası değilim diye" + }, + { + "id": 19381.0, + "title": "Bir Ermeni General", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Usanıp sevişmekten bir ermeni general \nAtıvermiş kendini senmişel kulesinden \nBir çocuk ki öperken uzanır annesinden \nO çocuğu boynundan asıvermeli derhal \n\nÇünkü sığmıyor çocuk koskocaman adama \nÇünkü tuhaftır biraz, çocuk olmak eskiden \nSahi, civcivler vardı-bazen anlatır annem \nNe güzel bükermişim boyunlarını ama \n\nVe ben o dar büyücü -upuzun kara şapkam \nYeniden doğururken alışkın bir tavşanı \nKendime iğretiyim-yani bir kasabalı \n\nYani her direnişi çağda kızla sonlanan \nEn yeni senaryoda en eski esas oğlan \nBir ermeni general -yakası madalyalı\n\n \nAtaol Behramoğlu" + }, + { + "id": 3144.0, + "title": "Ümit", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Evet de\nButun marifetlerimi gostereyim sana\nGor, bir kilo raki nasil icilirmis\nNasil siir yazilirmis ac karnina\nNasil yasanirmis\nNasil sevisilirmis\nOgren\nSana bin yil yasatayim bir gunde\nOnce evet de umitleneyim\nIstersen sonra hayir de." + }, + { + "id": 108561.0, + "title": "Bana Bir Yar Olsa", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Bana bir yar olsa gönül verdiğim\nÇıksa bari yüreğimden bu acı\nYaresin bekleyip ahdın güttüğüm\nBulunsa bir sınık yare sarıcı\n\nYarinden ayrılan hiç gülmez imiş\nAkar çeşmi yaşı silinmez imiş\nKişinin dediği olunmaz imiş\nSalar imiş her yanına salıcı\n\nAşk elinden ciğerciğim delindi\nGönlün kal dediği yerde kalındı\nHer nerede olsa bize bulundu\nGıybet edip yüzümüze gülücü\n\nNice bezirganlar kond bu hana\nDünya baki değil sultana hana\nBir kalleş yar ile girme meydana\nErin ere doğru gerek kılıcı\n\nPir Sultan Abdal'ım çoştum giderim\nBir kuru kavgayı sürüp niderim\nYiyelim içelim sohbet edelim\nGelir bir gün emanetin alıcı" + }, + { + "id": 28333.0, + "title": "Yemin", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Canım sağ oldukça rahmetli babam\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\nAk sütün emziren ihtiyar anam,\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nYerindedir daha aklım, iradem\nVe işte yeminim, işte ifadem! \nİlk insan, ilk nebi Hazreti Âdem,\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nMeylim ne şöhrete, ne saltanata; \nHak için sarıldım ben bu sanata; \nKür-Şad, Bilge Kağan, Oğuzhan Ata,\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nÖnümde dururken Türklüğün hâli,\nSusup da boynuma almam vebali; \nEbubekir, Ömer, Osman ve Ali(r.a) \nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nEsir iken Kırım, Kerkük, Türkistan,\nBana zindan olur Maraş, Elbistan\nİbni Sîna, Dedem Korkut, Alparslan\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nİmanda bu fire, zillete bu zam! \nDoymuyor yüreğim ne kadar yazsam.\nFarabi, Gazali, İmamı Azam,\nSusarsam, hakkını helal etmesin!\n\nNusret versin yeri, göğü yaratan\nÇekip çıkartalım akı karadan\nErtuğrul Bey, Osman Gazi, Murat Han,\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nÜlküm aşk çölünde Veysel Karani\nUlubatlı Hasan eyler göreni\nFatih, Ak Şemsettin, Molla Gürani\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nBu yol bahadırlar, ermişler yolu; \nKendini davaya vermişler yolu! \nŞeyh Mevlana, Derviş Yunus, Köroğlu,\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nTürkçe sevdalanan, İslâmca yanan\nAdar milletine bir değil bin can\nYavuz Sultan Selim, Barbaros, Sinan\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nUyutulmuş köy, nahiye, ilçe, il\nYüreğimi yetmiş yerden yara bil; \nMehmet Âkif, Osman Batur, Şeyh Şâmil\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nUsta savaşçılar, genç mücahitler\nİmkanıma hizmetime şahitler\nBasbuğ, ülküdaşlar, aziz şehitler,\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nİçimde İslâmın ince mânâsı\nÖnümde Türklüğün soylu davası\nOflu Kör Şakirin Elif anası,\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nSevdim, milletime gönlümü verdim\nZalimin zulmüne göğsümü gerdim\nKırıkhanlı Kâzım, Niksarlı Nedim,\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nKemalimiz, Turanımız, Hacımız\nBeraberdir sevincimiz, acımız\nMutta davar güden Zeynep bacımız,\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nMühim değil güceneni, küseni\nAllah sevmez haksızlığa susanı\nYozgatın Yerköylü Yetim Hasanı,\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nKomünist, siyonist, pusudan çıktı\nDinime saldırdı, töremi yıktı\nGönenli Gülizar, Bünyanlı Sıtkı,\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nYurdum bir kağıttır ışık beyazı\nÜstünde insanlar mukaddes yazı\nGenci, ihtiyarı gelini kızı,\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nMazlumlar hakkını almayıp ele,\nGünü gün edersem zalimler ile\nEvdeşim, öz kızım, öz oğlum bile,\nSusarsam, hakkını helâl etmesin!\n\nAllah rızasıdır arzum, emelim! \nBu necip milleti ondan severim\nHazreti Muhammed(S.A.V) gerçek rehberim,\nSusarsam, hakkını helal etmesin!\n\n(Kan Yazısı)" + }, + { + "id": 5163.0, + "title": "Nakarat", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Küçükken derdi ki, dadım:\nÇoğu gitti, azı kaldı.\nBüyüdüm, ihtiyarladım,\nÇoğu gitti, azı kaldı.\n\nVur kazmayı dağa Ferhat\nÇoğu gitti, azı kaldı.\nKişne kir at, kişne kir at\nÇoğu gitti, azı kaldı.\n\nDoğar bir gün benim günüm,\nÇoğu gitti, azı kaldı.\nKırk gün, kırk gece düğünüm,\nÇoğu gitti, azı kaldı.\n\nEktik, ektik, yetişecek,\nÇoğu gitti, azı kaldı.\nBütün yollar bitişecek,\nÇoğu gitti, azı kaldı.\n\nBir gün anlaşılır şiir; \nÇoğu gitti, azı kaldı.\nEkmek gibi azizleşir,\nÇoğu gitti, azı kaldı..." + }, + { + "id": 3713.0, + "title": "Zar", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "Kötü\ndurum kötü \ndurum çok kötü \ndurum gerçekten kötü \n\nya şunda ya bunda \nya bundan ya surdan \nya bu gün ya yarin \nya aksam ya sabah \n\ndurum gerçekten kotu \ndurum çok kotu \ndurum kotu \nkotu \n\nyooo pek de kotu sayılmaz \nsöyle olursa böyle \nböyle olursa söyle \nbu yandan gelirse eh biraz \nsu yandan gelirse çok iyi \nobur yandan gelirse keka \ndediğim gibi olursa harikulade \n\niyi iyi \ndurum iyi \ndurum çok iyi \ndurum gerçekten iyi" + }, + { + "id": 22241.0, + "title": "Dar Dünya", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 7.0, + "poem": "Yüreğim gövdeme sığmıyor\nGövdem odama\nOdam evime sığmıyor\nEvim dünyaya\nDünyam evrene sığmıyor\nPatlayacağım\n\nAcımın acısından susmuşum\nKi suskunluğum göklere sığmıyor\nBöyle bir acıyı kimlere nasıl anlatacağım\nGönül dar geliyor sevgime\nKafam beynime\nAh şakaklarım\nÇaylayacağım\nAnladım artık anladım\nKimselere anlatamayacağım" + }, + { + "id": 327635.0, + "title": "Yakarış", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Gücümüz kâfi değil, pek naçarız Allah'ım\nTavşan yavrusu görsek hep kaçarız Allah'ım\nYalvarırız kapında el açarız Allah'ım\nBizleri kamusalcı BAŞ'a muhtaç eyleme\n\nNe zaman yola çıksak yoldan çevrilmekteyiz\nHer gün ezilmekteyiz, her gün savrulmaktayız\nDünya cehenneminde yanıp kavrulmaktayız\nAteşin sıkletinden KIŞ'a muhtaç eyleme\n\nDoğacak nesilleri dört başı mamur gönder\nGünahsız ellerinde demet demet nur gönder\nRahmetine susadık, hayırlı yağmur gönder\nKurutma kökümüzü, YAŞ'a muhtaç eyleme\n\nAtlayıp geçmek zordur dikili kazıkları\nEğlencede, israfta tükettik azıkları\nSen doyur gönlümüzü, sen artır rızıkları\nYoksulları ekmeğe, AŞ'a muhtaç eyleme\n\nZulüm bitsin dünyada akmasın masum kanı\nAnaların, eşlerin artık yanmasın canı\nAtıp kaçırmak için pusudaki şeytanı\nNo'lur ellerimizi TAŞ'a muhtaç eyleme\n\nHakikat iklimine girmemize nusret ver\nHakikat güneşini görmemize nusret ver\nHakikat çiçekleri dermemize nusret ver\nKullarını hayale, DÜŞ'e muhtaç eyleme.\n\n31 Ekim 2005/Vakit" + }, + { + "id": 14461.0, + "title": "Geceye Şiir", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "1\nKalbim bir çiçektir, gündüzler ölgün; \nGelin, gelin, onu açın geceler! \nBeni yâdedermiş gibi, bütün gün\nÖtün kulağımda, çın, çın, geceler! \n\nGeceler çekmeyin benimçin hüzün,\nGelin siz, ruhumu tenimden süzün; \nBırakın nâşımı yerde gündüzün,\nGölgemi alın da kaçın geceler! \n\n2\nİnsanlar içinde en yalnız insan; \nDüşün, taş duvara başın gömülü! \nVe kapan sükûta, granitten, taştan,\nMazgallı bir kale gibi örülü.\n\nGözünü tavandan ayırma ki, sen,\nÜşürsün, gölgeni yerde görürsen.\nDikilir karşına, mumu söndürsen,\nÖlüler içinde en yalnız ölü…\n\n3.\nSesimi alıp da kaybetse rüzgâr,\nVersem gözlerimi bir sonsuz renge! \nİçimde bir mahşer uğultusu var; \nRuhumdur çağıran, tenimi cenge.\n\nGözlerim bir kuyu, dilim kördüğüm,\nBir görünmez âlem olsa gördüğüm; \nMermer bir kabuğa girip, ördüğüm,\nKapansam içimden gelen âhenge…" + }, + { + "id": 15287.0, + "title": "Sevmek de Yorulur", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir adam bir kadın var içimde iyice anladım\nBana bunu sessizce anlatıyorlardı\nBir yerde onların yönlerinden\nalımlı bir zarf katlanmıştı uzaktaki\nbulvarların geceye vurdukları\nçağırmasız kır günlerini zararsız akrepleri\nuzunlamasına yaşayıp yatay bir çocukla kalkan\nbir sürü alışkanlıklar taşıyan\ninsanlığımızı gülüşü yalnızlar çarşısında\nçağrılmış gümüş seslerini aynadaki yüzlerin\nbaşkası sevsin diye en seçkin yerine\nbir şal gezdirirdi\nİnsanlığımıza bir şey getirirdi yalnızlarla\n\nBir sen varsın hep saçların ağzın\nBir merdiven hücresinde\nuzak çağrışımlarla koşardın ya bensem\nseni sonsuz gelişinle\nsaçından tanıyor gülüşünden kaçıyor\neğilip başını içlerimden geçtiğin zaman\nuzağa bir yolcuya karşı çıkar gibi\nArtık gecikmiş alışıldığım gidişinle\ndavranılmaz üstünde durulmaz\nhiçbir tüfeğe gelmez bir kekliksem\n\nYüzün soygundan geçmiş öyle bir yerde\ndurmuş ki bakışın boynun bozgun\nüstünden bir nehir geçer gibi\nya gecedir ondan ya bulanık sudan\nbir hasta gibi ağrımaktasın\n\nGelişini aldım onu nasıl harcadım\nDenizden bunalıp okyanusa\nSelâm çakan vapurun\nSevindik adımına birden parka çekildik\nVe birden nasıl bayram bıyıklı\nBir yaylım herkesin yaydığı bir merhabayla\nEğip başını içlerimden gittiğin zaman\nUzağa bir yolcuya çıkar gibi\n\nSelini üstüme çektin önce\ncamdan bir mektup dolabının\nüstüste sayısız koridorunu yüzüme yakın\nbaşını duvara değdirmiş bir benzetişle\njosef ka benzeri bir bakışındı\nya da konuşmayı kesip aman sen\nöyle bir gittin ki benimle\n\nPiknik beni sana verdi önce\nGelişen güneş yalnızlıktan bir göze\nEski ellerin \nVe çağlarınla bir şeye uzanmış etin\nVe hançerinle zamana saf durmuş\nSon gidişindir bu\n\nBunların hepsi beni çağırıyorlar sevinçlerimden\nBiri denizdir uzun boylu gürültüsüyle\nzaten hangisi kavak zürafası değil\nbiri bütün yan odaları bekler\nkuşkulu geçer camlardan\nve bırakır yerini bir koridor bekçisine\n\nHaydi sen bütün onlara git benimle\nSon sigaramdın\nGidişin antinikotin \nBirden bir şey mutlu eşit piyano çalıyor\nElleri iki çeşit durgun\nGerçi çıkmıyor gelenlerin karanlığa duranların\nSuya inen sesleri\n\nTam şimdi denizinle\nbir çakıl taşına yaklaşıyor\nkuma çok yakın bütün kesitlerinle\nbakıyor ve bunalıyorsun\n\nTam şimdi ipe koşan\nbeni elleriyle alkışlayan\nağrıyan bir gün geliyor" + }, + { + "id": 913764.0, + "title": "Güç Sizde", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 5.0, + "poem": "Allah'tan korkmuyorsan dışla ALLAH diyeni,\nHer mekândan uzak tut, fişle ALLAH diyeni,\nBugün için güç sizde, sonsuz yetki sizdedir; \nTaşla ALLAH diyeni, şişle ALLAH diyeni! ..\n\n05.03.2008/Vakit" + }, + { + "id": 41541.0, + "title": "Aşkın Beni", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşkın beni elden ele gezdirdi \nCok dolandım bulamadım eşini \nBeni candan usandırdı bezdirdi \nTuzlu imiş yiyemedim aşını..\n\nBenim ile gezdin beni arattın \nBeraber oturup beraber yattın \nTürlü türlü güllerinden koklattın \nAşık ettin güle bülbül kuşunu..\n\nAltmış iki yıldır seni ararım \nTükendi sabrım yoktur kararım \nDağa taşa kurda kuşa sorarım \nKimse bilmez hikmetini işini..\n\nHer millete birer yüzden göründün \nKendini sakladın sardın sarındın \nBu dünyayı sen yarattın girindin \nHer nesnede gösterirsin nakşını..\n\nGörenlere açık körlere gizli \nKimine göründün oruç namazlı \nVeysel'e göründün cilveli nazlı \nTutan bırakırmı senin peşini.\n\nAşık Veysel Şatıroğlu" + }, + { + "id": 23128.0, + "title": "Böğürtlen Köklerinden ve Yarpuzlardan", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 5.0, + "poem": "Böğürtlen\nKöklerinden\nYayla\nÇiçeklerinden\nVe de\nYarpuzlardan\nPırıl\nPırıl\nCam\nGibi\nSerin\nSulardan\nDoğar\nÇemişgezek\nSuyu.\n\nİçinde\nGezer\nÜçbuçuk\nDört\nKiloluğu\nAlabalığın\nAlabalık\nKılçıksız\nLop\nBir\nEttir\nVe\nTadına\nDoyum\nOlmaz\nVe\nSerin\nSuyu\nSever\nGazel\nDökümü\nBaşladı\nTümcek\nYaylıma\nÇıktılar\nKızartılı\nPullarıyla.\nVe\nYalarlar\nTaşları\nYosunları" + }, + { + "id": 526843.0, + "title": "Yoluna Canlar Fedadır Ya Aliyyelmürtaza", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Yoluna canlar fedadır ya Aliyyelmürtaza\nDestgirin hem Hüdadır ya Aliyyelmürtaza\n\n'Lahmüke lahmi' dedi çün ol şefiülmüznibin\nOl da hakkında nidadır ya Aliyyelmürtaza\n\nZülfikarın haricin boynundan eksik olmasın\nSana Hakktan bu atadır ya Aliyyelmürtaza\n\nEy şu kimse sevmedi bunda seni anda olur\nHavz-ı kevdesden cüdadır ya Aliyyelmürtaz\n\nKim ki zahir görmedi nakşında nakkaaşı ayan\nBi-basirettir a'madır ya Aliyyelmürtaza\n\nBu NESİMİ mehdin okur,kıl inayet sen ana\nEşiğinde bir gedadır ya Aliyyelmürtaza" + }, + { + "id": 23301.0, + "title": "Maskulunizma", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Yaşamak ne güç şeymiş\nKadınlar öğrettiler bana\nBaşta anam\nHamamda kaynar sular dökerek başımdan... \nOnlar uyandırdılar beni çocukluktan\nErkek olup ......... çıkayım diye. \nBu öyle bir esatir ki\nHem yesir tuccarı olacaksın, hem yesir... \nVe vücutlarının akkağıtlarına yazdığım o şiir değil, \nmet-cezir... \nKadınlar doğurdular beni bağıra bağıra\nYine onlar öldürecekler beni aşktan\nBağırta bağırta..." + }, + { + "id": 6624.0, + "title": "Suskun", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 8.0, + "poem": "Sus, kimseler duymasın.\nDuymasın ölürüm ha.\nAydım yarı gecede\nYeşil bir yağmur sonra...\nYağıyor yeşil.\n\nEn uzak, o adsız ve kimselersiz,\nO yitik yıldızda duyuyor musun? \nBir Stradivarius inler kendi kendine,\nYayı, reçinesi, köprüsü yeşil.\nÖnce bendim diyor ve sonra benim...\nÖlümsüz, güzel ve çetin.\nEzgisidir dolaşan bütün evreni,\nBilinen, bilinmeyen ıssızlıkları.\nCanımı, tüylerimi sarmada şimdi\nKendi rüzgarıyla vurgun...\nSarıyor yeşil.\n\nRüya, bütün çektiğimiz.\nRüya kahrım, rüya zindan.\nNasıl da yılları buldu,\nBir mısra boyu maceram...\nBilmezler nasıl aradık birbirimizi,\nBilmezler nasıl sevdik,\nİki yitik hasret,\nİki parça can.\nÇatladı yüreği çakmaktaşının,\nAğıyor gök kuşaklarının serinliğinde\nÇağlardır boğulmuş bir su...\nAğıyor yeşil.\n\nYivlerinde yeşil güller fışkırmış,\nSusmuş bütün namlular...\nSusmuş dağ,\nSusmuş deniz.\nDünya mışıl-mışıl,\nUykular derin,\nYılan su getirir yavru serçeye,\nKısır kadın, maviş bir kız doğurmuş,\nMemeleri bereketli ve serin...\nSağıyor yeşil.\n\nAydım yarı gecede,\nNeron, çocuk kitaplarında çirkin bir surat, \nVe Sezarsa, bir ad, yıkıntılarda.\nAma hançer taşı sanki\nKoca Kartaca! \nHani, kibrit suyu vermişlerdi üstüne\nBak nasıl alıyor, yiğit,\nBinlerce yıl da sonra\nAlıyor yeşil.\n\nVurur dağın doruğundan\nAtmacamın çalkara,\nYalın gölgesi.\nKuş vurmaz, tavşan almaz,\nAma aç, azgın\nKöpek balıklarıydı parçaladığı\nBak, Tiber saygılı, suskun.\nBak nilüfer dizisi zinciri.\nBunlar bukağısı, kolbağlarıdır,\nCihanın ilk umudu, ilk sevgilisi,\nVe ilk gerillası Spartakus'un.\nSusuyor yeşil.\n\nSus, kimseler duymasın,\nDuymasın, ölürüm ha.\nAymışam yarı gece,\nSeni bulmuşam sonra.\nSeni, kaburgamın altın parçası.\nSeni, dişlerinde elma kokusu.\nBir daha hangi ana doğurur bizi? \n\nRuhum...\nMısra çekiyorum, haberin olsun.\nÇarşılarin en küçük meyhanesi bu,\nSaçları yüzümde kardeş, çocuksu.\nDerimizin altında o ölüm namussuzu...\nVe Ahmedin işi ilk rasgidiyor.\nİlktir dost elinin hançersizliği...\nAğlıyor yeşil." + }, + { + "id": 892.0, + "title": "Adı Bahtiyar", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Geçiyor önümden sirenler içinde \nAh eller üstünde çiçekler içinde\nDudağında yarım bir sevda hüznü\nAslan gibi göğsü türküler içinde\n\nRastlardım avluda hep volta atarken\nSigara içerken yahut coplanırken\nKimseyle konuşmaz dağ gibi titrerdi \nÇocukça sevdiği çiçeği sularken\n\nDiyarbakırlıymış adı bahtiyar\nSuçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar\nGeçiyor önümden gülyüzlü bahtiyar\nYaralıyım yerde kalan sazı kadar\n\nBeni tez saldılar o kaldı içerde\nÇok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde\nNe yapsa ne etse üstüne gitmişler\nMavi gökyüzünü ona dar etmişler\n\nGazete de çıktı üç satır yazıyla\nUzamış sakalı çatlamış sazıyla\nBirileri ona ölmedin diyordu\nÖlüm bir yanında hüzünle gülüyordu" + }, + { + "id": 116921.0, + "title": "Seyran Ettim Erenlerin Demini", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 10.0, + "poem": "Seyran ettim erenlerin demini\nKudret kandilini yanarken gördüm\nBurak olup içtim ab-ı hayattan\nHazret Peygamber'i kanarken gördüm\n\nGünde bin kez Hakk'a şükür ederken\nErenler katarın Veysel yederken\nMusa Hakk'ın dıdarına giderken\nHızır müşkülünü anarken gördüm\n\nHalil Kabe yaptı insan gelmeğe\nŞüphesiz günahlar kabul olmağa\nİsmail uğruna kurban kılmağa\nBir melek bir koyun yederken gördüm\n\nNerden düşman gelir ise duyardı\nDost uğruna can-ü başı koyardı\nHer gün Hamza aşikare gezerdi\nAli'yi Düldül'e binerken gördüm\n\nVefası yok imiş şunda fenanın\nHisabı yok imiş mülke konanın\nYavrusun aldırmış garip ananın\nParlayı parlayı yanarken gördüm\n\nPir Sultan'ım eydür şunda gelmişler\nDizilmişler duasını almışlar\nBir birinin eteğini tutmuşlar\nMüşkülün mürşide tınarken gördüm" + }, + { + "id": null, + "title": "Defolu Çıkan Hayat ve İyi Yürekli Çocukların Serencamı", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "I\nUzun boylu ağrılara atıldım.\nSokaklarda hırçın rüzgârlara katıldım.\nİyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte:\n “Dünyanın şavkı kendine,\nefkârı bize mi? ” demekte; \nkimileri taburlara, koğuşlara gitmekte,\nkimileri sidikli döşeklerde upuzun uykulara\ndüşmekteydiler.\nUzaklarda yaşlı çam ağaçları sessizce \nçürümekteydiler...\n\nİyi yürekli çocuklar,\ngünlerin rahmine yaslarken düşlerini,\nbazen apansız ölmekte,\nölmekteydiler...\n\nAma şalvarları gül desenli Döne’ler,\nyeniden dillenip döllenmekte,\ndoğrulup yeniden dillenmekte\nve sokakların, a(damların) , \nkedilerin üstünden rüzgârlar esmekteydiler..\n\nII\n (Gecede bir fahişenin koynunda uzun donlu, Nizipli bir tüccar üşümekte; \nkaçak elektrik kullanılan evlerde sümüklü oğlanlar “büsüvi”(!) istemekte ve\nsımsıcak somunları kavrayan yaslı eller, balta girmemiş hayatın ortasından \nkorkak ve küstah bir tevazuyla yürümekteydiler... İyi yürekli çocuklar düzine-\nler halinde feleğe küfrederek geçmekteydiler; sonra gecede mart kedileri, ay \nışığı ve iniltiler…Hep aynı nakaratta köhne bir hayat...) \n\nSonra bildik törenler, kanıksanmış itaatler\nve her aşkın künyesine bir gün dökülen küller...\n\nSonrası pazaryerleri: Patates, pırasa vs.\nTaksitler ödenip senetler alınacak bu ay da…\nBu ay da sürüm sürüm\nturplara sıkılan limon damlaları gibi duraklarda.\n\nDefolu çıkmış hayat\nkimin umurunda! \n\nIII\nKimin umurunda\nyeni donlar giyen eski kadınlar\nve bilumum “öteki”ler.\nDolup boşalan kültablaları,\nbozuk sifonlar, şerefsiz adisyonlar\nve yamalı bohçalar gibi uzayan yollar.\n\nKimin umurunda buharlaşmış oğullarını arayan anaların acısı\nve yaşlı bir kemancının eskimiş papyonundaki keder…\n\n/Sürerken ıssızlığın ödül töreni,\nsen topla dur topla dur dağılan sevinçleri.../\n\nIV\n “-Vay anasını bu maçı da alamadık abiler; \nipne hakemler bizi yine mağlup ettiler! ”\n\nİyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte,\nen pahalı düşleri dolara endeksleyip\nen ucuz pazarlara sürmekteydiler.\nSonrası aşkın \nve şarabın şanına düşen gölgeler.\n\nGölgeler…\nKimin umurunda? \nYoruldu yorgunluk da; \naşk bir yana, düş bir yana! \n\nParanın sultası düştükçe,\ndüştükçe aşka,\nışığa ve şarkıya,\nher şey hızla ayrışmakta.\nÜstelik gün ortası, ışıkta! \n\nHer şey pazar ve karmaşa...\n\n/Sürerken ıssızlığın ödül töreni,\nsen topla dur topla dur kirletilmiş düşleri.../\n\nV\nİyi yürekli çocuklar, o aşınmış saçaklarda, yollarda\nısrarla yanlış atlara binip,\nısrarla düşmekteydiler...\n\n “-Yok yoluna geçti geçen günler\n..k yoluna kaldı kalan günler geride! \nBu yüzden aşk dediğiniz nedir ki be abiler? \nCamları buğulu bir genelev odasında\nvizite fiyatına...”\n\nSolarken\ngecekonduların dar pencerelerinde bal gözlü kızlar...\n\nVI\nSürerdi…\nYine sürerdi mırıltılar ve homurtularla hayat. \n“Bu maçı da alamazken abiler”:\niyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte,\nbüyüdükçe kirlenmekte,\nkirlendikçe ölmekte,\nöldükçe bilmekte,\nbildikçe acımakta,\nacıdıkça görmekteydiler\nki her fırtınadan ve anıdan geride\nherkes figüran\nyaşamın sahnesinde...\n\nVII\nSahnesinde yaşamın,\nkentlerin kaldırımlarında upuzun dilenciler.\nMinibüslerde ter ve çürük sperm kokusu.\nSahnesinde, aşklarla rus ruleti\nve tel kaçıran çorapların kederi(!) \n\nSahnesinde,\nbrüt bir yaşam,\nnet bir ölüm,\nbırak rezil gündüzleri\ngeceye yaslan gülüm…\n\nVIII\nİyi yürekli çocuklar o mahallelerden \ndüzineler halinde geçmekteydiler...\nUzak ormanlarda yalnız meşeler sessizce \n büyümekteydiler…\n \n-İşte bu vuruşlar sürdükçe,\nmaç mı alınır ulan sayın abiler? \nİpne hakemler bu sezon da bizi mağlup ettiler! \n\nAşkta,\ndüşte,\nişte\nbirer\nbirer\ninerken\nbeyaz\nbayrakları:\n\n/B i z i m ç o c u k l a r\nb ü t ü n m a ç l a r d a y e n i l d i l e r.../" + }, + { + "id": 331122.0, + "title": "Aralık Kapı", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Bu dünya bir kuyu havasız çömlek\n Daralıyorum! \nKelime manayı boğan bir gömlek\n Paralıyorum! \nALLAH ismi varken lügat ne demek\n Karalıyorum! \nKapımı,buyursun diye o melek\n Aralıyorum! !" + }, + { + "id": 1110540.0, + "title": "Bağışla Beni Kölem", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yoksa dönmeyecek mi yüzünü bana güneş\nO eflâtun şarkılar çalacak mı yeniden\nMeğer dil en belalı gecesiymiş ömrümün\nNe kadar da güçsüzmüş bir sultan kölesinden\n\nAh, o özel anları öldüren kelimeler\nAtabilseydim sizi lügatimden, atardım\nKöleyi sultan kılıp evrenin son tahtına\nKendimi köle gibi kervanlara satardım\n\nBağışla beni rüyam, çölümdeki son deniz\nBağışla allı turnam, dağ başındaki duman\nMasum bir dalgınlığın infilâkıyla şimdi\nGel de gör; yıkılıyor üzerime asuman\n\nYalnız ay ışığında görüyorum kalbimi\nHuzurunda bir mahkûm gibi eğiliyorum\nBir şey var ıstırapla beni alnımdan öpen\nİki ufuk arası bir şey var, biliyorum\n\nİşte, senin yüzünle donattım karanlığı\nBaşkası kül, bahçesi, ötesi, tarihi kül\nSenin bakışlarında gülümsüyor yıldızlar\nOnlara gizlendiysen avuçlarıma dökül\n\nGeriye mi atacak adımlarını yollar\nNasıl mutludur şimdi gözyaşı, korku, elem\nSana sultanlığımın ölümsüz fermanıdır\nEllerimden tutuver, bağışla beni kölem" + }, + { + "id": 100465.0, + "title": "Hamlet 2", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 8.0, + "poem": "Sevgisinin kepaze edilmesine, \nKanunların bu kadar çabuk yürümesine, \nKötülere kul olmasına iyi insanın\nBir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken? \nKim ister bütün bunlara katlanmak\nAğır bir hayatın altında inleyip terlemek, \nÖlümden sonraki bir şeyden korkmasa, \nO kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya\nÜrkütmese yüreğini? \nBilmediğimiz belâlara atılmaktansa\nÇektiklerine razı etmese insanı? \nBilinç böyle korkak ediyor hepimizi:\nDüşüncenin soluk ışığı bulandırıyor\nYürekten gelenin doğal rengini.\nVe nice büyük, yiğitçe atılışlar\nYollarını değiştirip bu yüzden, \nBir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.\nAma sus, bak güzel Ophelia geliyor.\nPeri kızı dualarında unutma beni, \nVe bütün günahlarımı.\n\nIII Perde, I Sahne" + }, + { + "id": 17733.0, + "title": "Denizlerin Üzerinde", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 9.0, + "poem": "Pek acayip bir şey bu:\nGüz mevsiminde olduğumuz halde\nbirdenbire güneş koç burcuna girdi baktım.\nBaktım birden bire ilkbahar oldu.\nBirdenbire kaynadı kanım.\nNerdeyse hani\nbulanıp kanıma\nbir deve gibi köpürecek,\nbir deve gibi oynamaya başlayacağım.\n\nBir uzaklaşıp bir yakınlaşması kan dalgalarının.\nKendisinden geçmiş insanla dolu bir ova.\nÖlümsüz gözle görülmez bir içki âlemi.\n\nBaktım birdenbire canlandı ölü.\nİhtiyarlar baktım genç oluverdi.\nBaktım bakırlar kesildi som altın.\nDaha iyisi geldi yerine,\ndaha güzeli geldi baktım,\nşehrimizden ayrılanın.\n\nİçki, eğlence, tad sarmış şehrimizi.\nElinde bir kadeh var her sarhoşun.\nKimi doymuş, rahat, kendinde,\nİçkiye doğru koşmakta kimi.\nGürül gürül süt ırmağı bir yanda,\nbir yanda gürül gürül bal nehri.\n\nPek acayip bir şey bu:\nBir şehirde padişah bir tane olurdu.\ngökyüzünde ay bir tane.\nBu şehir padişahlarla dolu,\ngökyüzü aylarla, zuhallerle.\n\nSen haydi koş var git hekimlere,\norda işiniz yok de sizin.\nOrda ne dermansızlık, ne dert var,de.\nOrda ne gam, ne kasvet var, de.\nOrda ne kadı, ne vali.\nNe bey, ne beyin vergicisi.\n\nDavalar, düşmanlıklar, kavgalar zaten\ndenizlerin üzerinde hiç bir zaman yürüyemedi." + }, + { + "id": 30989.0, + "title": "Tövbeler Tövbesi", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Hergün tövbe eder bozarız biz, \nŞanı, şerefi boşarız biz.\nKusur işlersek ayıplamayın, \nSerhoş doğduk, serhoş yaşarız biz." + }, + { + "id": 8983.0, + "title": "Gazel", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "cananı benim sevdiğimi can bilir ancak\ngönlüm dileğin dünyada canan bilir ancak\n\nbildim hem akl ile hem ilm ile hakkı\nşöyle bildim onu ki kuran bilir ancak\n\nibdal oluben beyliğin eden arifi gör ki\nbu saltanatın kadrini sultan bilir ancak\n\nkim aşk denizine dalıp gark olagörsün \nbu aşk denizinin bahrini umman bilir ancak\n\ney saki getir devr-i ayağın tozu ile sun ki\nbu devr- ayağın devrini devran bilir ancak\n\nişret meclisine gelip giden meyler içilir\npinhane çeker şöyle ki şeytan bilir ancak\n\nhiç kimse Nesimi sözünü fehm edebilmez\nbu kuş dilidir bunu süleyman bilir ancak" + }, + { + "id": 20108.0, + "title": "Sıcak Saklayın Gecelerimi", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 8.0, + "poem": "geçici ayrılık benimkisi \nilkyaz çiçeğine gebeyim \nağıtlar yakmayın adıma \nben ölmedim ölmeyeceğim \n\nsıcak saklayın gecelerimi \nkarlar altından çıkıp geleceğim \ndüşlerinizin ateşinden \nılık bir rüzgar gibi eseceğim \n\ndemlice bir çay koyun üstüne \naç çocuk gibi besleyin sobayı \nnasıl tütüyorsanız gözlerimde \nöylece tütsün buharı \n\nuzunca serin yatağımı \nboyunca uzansın ayağım \nel aman deyince gece \nusulca kıvrılır yatarım \n\ncan canım canlarım \nhazır mı koynunuzdaki yerim \ngün olur gecikmiş çocuk gibi \nbağıra çağıra gelirim" + }, + { + "id": null, + "title": "Buğulu Atlas", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Bir şiirde, bir satır saklayabilir başka bir satırı\nNasıl ki bir kavşakta bir tren belki örter bir treni\n...\nAşkta, başka bir sitem saklayabilir bir sitem\nve küçük bir serzenişte, koskoca bir şikayet gizlidir belki\nBir adaletsizlik bir başkasını saklayabilir-bir sömürgeci bir başkasını\nBangır bangır bir kırmızı üniforma bir tane, bir tane daha! ”\n -Kenneth Koch-\n\nGöğünde aç kartalların, atmacaların yarıştığı tenha \nbir atlastan geldim…\nKıyamda, kıyamette namluların kuytu dağlarla öpüştüğü\nbir atlastan.\n \nYılları, yolları, yaşları yok \ngurbet yüzlü adamlardan,\nsur diplerinde bıçaklanan aşklardan…\n \n Yaşamı hiç bilmeden ölümü ezberleyen,\nbadem gözlü, sıtmalı çocuklardan; \nyazgısı uçurum çocuklardan...\n\n Zarif Dicle’de ve asi Fırat’ta,\nsıska keleklerde, kıl çadırlarda\ngüneşe sataşan adamlardan.\n\nMendillerde, halaylarda\ngülüşleri kundaklanan hayatlardan; \nyazgısı uçurum hayatlardan...\n \nDarmadağın yılları hüzne satılmış,\nburunları hızmalı, şarkıları figan,\ndoğurgan ve mübarek kadınlardan; \nyazgısı uçurum kadınlardan...\n\nOrada şarkılara akar katran,\nakar kan...\nOrada ihlâl ve iflah olmaz vata\n\nTarih susarken günahları,\nbıçak sırtında yaşanmış o ah’ları\nve aysız karanlıkları dağ başlarında.\n \nNicesi aylaklığa bağışlanmış, sefil; \nölüme, açlığa sebil.\nKiminin ergen bıyıklarında aşk taslakları.\n \nYa kederiydik kendimizin, \nya bir halkın kaderi; \nya şakağı ya şafağı bir halkın\nnamlular çarmıhında! \n\nÇünkü yok satıyorsa hayat,\nçok satıyordur erk, çok tüfek; \nYok satıyorsa nehirlerimizde şafağın ilk ışıkları,\nçok satıyordur şiddet, nefret, aşiret.\n \n İşte sürüldü şarjöre mermi, indi emniyet,\nkatıldı otuz bine bir daha\nyağmurlu bir sokakta delik deşik bir ceset.\n \nYaşasaydı kendinin kederi olacaktı,\nyaşasaydı belki bir gün torunlarıyla\ndolunaylı gecelerde yıldızlar sayacaktı…\n\nKenger toplarken ellerine diken batan çocuklar,\nbilmezlerdi gözleri bağlanıp kurşunlanan bir aşkın\nhazin bir ünlem bırakacağını hayata.\n Bilmezlerdi bütün melodramların yalan olduğunu\nçekirdek çitlenen eski yazlık sinemalarda.\n\nOnlar hâlâ gülümsüyorlar buğulu bir atlastan.\nAnıları damlıyor fotoğraflardan...\n\nBiz de geçtik o dağlanan ağıtlardan. \nBiz de göçtük kirden, pasaktan, hıncın ışıltısından.\nYakılmış köylerden, kesilmiş kulaklardan, \no kanlı ayinlerden, perişan ormanlardan; \nbiz de geçtik o murdar hayatlardan…\n \nHerkes gidecek elbet bu yavşak zamanlardan; \nbu kan revan, bu iğfâl akşamlardan…\n\n /V e a n t o l s u n k i, \nh i ç b i r k u r ş u n, h i ç b i r ç e l i k,\nh i ç b i r t o p r a k v e h i ç b i r v a t a n,\nd a h a k u t s a l d e ğ i l d i r i n s a n d a n! /" + }, + { + "id": 8274.0, + "title": "Bu Aşk Burada Biter", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim\nYüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver\nBu aşk burda biter iyi günler sevgilim\nVe ben çekip giderim bir nehir akıp gider\n\nBir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir\nSolarken albümlerde çocuklar ve askerler\nYüzün bir kır çiceği gibi usulca söner\nUyku ve unutanlık gittikce derinleşir\n\nYan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler\nNe kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı! \nBunu anlattılar hep, yeni yiten bir aşkı\nGeçerek bu dünyadan bütün olu şairler\n\nBu aşk burada biter ve ben çekip giderim\nYüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver\nBu aşk burada biter iyi günler sevgilim\nVe ben çekip giderim bir nehir akıp gider" + }, + { + "id": 2242.0, + "title": "Çürüyen Otlar", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 7.0, + "poem": "I\n\nBilinmez hangi şehirde\nYaşarsın aşktan habersiz,\nKüçük çakıl taşım, nasıl bulayım! \nKaybolmuşsun bir kocaman nehirde.\n\nBu kimin çocuğu, der, seni görenler.\nBenim çocuğum, diye, sesim gelir uzaktan.\nBunca kötülüğü bağışlatır bakışın\nYanakların kızarır ağlamaktan.\n\nBir gün sokakta rastlasam, ellerini\nAlsam avuçlarıma okşasam.\nSıcaklığını tanır da mısralarımdan\nKız kardeşimsin sanırlar belki.\n\nSen orada, ben burada\nBirbirimizden habersiz\nAyrı yaylalarda yeşeren otlar gibi\nBekleye bekleye çürüyeceğiz.\n\nII\n\nSenin oturduğun şehirde\nGökyüzü mavidir benimkinden,\nÇiçekler daha taze\nKuşlar bile güzeldir birbirinden.\n\nŞarkılar daha neşeli, daha mahzun\nAkşamlar daha garipsi,\nUmut alabildiğine geniş,\nUmutsuzluksa denizler gibi; \n\nTrenler bile daha sevinçli\nDaha kederli gelir gider.\nGençler bütün haşarı\nYaşlılar büsbütün kederlidirler.\n\nKadınların sütü daha gür, daha ak\nÇocukların iştahı, yerinde,\nGemiciler bile daha sarhoştur\nDoğup büyüdüğün şehirde.\n\nGaribim! Nazlım! Öksüzüm\nHayal rüzgarlarıyla emzir beni de\nUzak ya, kokunu duyuyorum\nGül gibi açıldığın şehirde…" + }, + { + "id": null, + "title": "Kendine Benim İçin Gül Ver", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "(Sensizlikle flört etmeyi sen değil, sensizlik bilir; \n sesi ses, sessizliği sensizlik bilir…)\n\nKorkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin\nellerinden tut! \nÇok ağrımış kendinin, siyah\nve ayaz kendinin.\nHep avuttuğum düşler için bana bir gül ver...\n\nBak, Palandöken dağlarında karlar erimiş,\nteknelerle kol kola bir bahar sulara inmiş; \ndağlar için, sular için bana bir gül ver.\nBir gül ver söküldüğüm günler için\n-ve önce kendinin ellerinden tut.-\n\nKendimin ellerinden tutunca,\niçimden nehirler gibi akmak geliyor; \nyollara çıkmak, yolculuklara bakmak geliyor.\nGeberesiye içip salaş meyhanelerde,\nburalardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor…\n\nTutunca kendimin ellerinden,\npusulasız gemilerde yatmak; \nyaşlı ve şefkatli bir azizenin koynunda\nsabaha dek kıpırtısız susmak geliyor…\n\nSevgilim, iyi insan, tutunca ellerimden,\nömrümün içinden akmak geliyor...\n\n(Sessizlik sensizliği ezbere bilir; \n sensizlik her şeyi bilir...)\n\nKorkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin\nellerinden tut; \nsonra bana aşkı öğretmeyen kendimin \nellerinden...\n\n\nBak, yıllarım sırılsıklam/ yağmurlar giymiş,\ngünlerin avlusuna yeni yeni çocuklar inmiş; \ndağlar için, sular için bana bir gül ver.\nAvuttuğum düşler için bana bir gül.\nBir\n gül\npusulasız gemiler, sökülmüş günler için...\n\n(Ben bütün yeşillerimi inatçı ayazlara çaldırdım; \nsen kendinin ellerinden tut\nve kendine benim için bir gül ver.)\n\nKendine\nbir \ngül(ü) ver" + }, + { + "id": 2110352.0, + "title": "Mustafa Kemal'in Mangası", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 8.0, + "poem": "Askerler geceyi beklediler,\nBozkır gecesini! ...\nSıcak toprak üstünden\nBir buğu yükseliyordu.\nYıldızlara baktı Hasan Çavuş,\nDedi: \"Emme de parlak bu gece\"\nBir sigara yaktı.\nMangasından tekmil getirdi Memiş Onbaşı:\nAydınlı İsmail'in bacağında sızı varmış,\nTireli Hüseyin sabaha kadar uykusuz kalmış.\nBodur Ali ah diyor bir memlekete gitsem,\nYine hafiften bir türkü tutturmuş,\nGiresun'lu Rüstem\nTüfeği elinden düşmez Bergama'lı Ahmet'in,\nAvrat, tüfek, at,\nNamus sözüdür, diyor,\nBüyük taarruz bir an önce başlasın istiyor.\nAz ötede Mustafa Kemal'in Çadırı\nGecede bir gümüş ehram gibi pırıldar.\nKapısında bir nöbetçi\nKulak vermiş içerdekileri dinliyor.\nSilâh sesleri duyar gibi\nÜrperiyor yağız teni\nKulakları pusuda bir kaplan gibi dikilmiş,\nDüşünüyor Büyük Taarruzun neticesini! ...\n\"Mustafa Kemal\"i gördüm,\nBir şeyler süzüldü ışık ışık içime.\nDaha dağ, daha kaleyim.\nBir başlasın top sesleri hele,\nAfyon'a girmezsek iki saatte,\nÖleyim\" diyor...\nMustafa Kemal'in mangasında, \nKorkudan eser yok\nGünlerdir yarı aç, yarı tok\nBir kaşık tuzu bulunsun diye vatan macerasında,\nPaşalar Paşanın kumandasında\nZaferden zafere koşuyor" + }, + { + "id": 50753.0, + "title": "Gökyüzü", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "Manzara uyanır doğrular kendini\nNeden sonra gökyüzü gelir\n\nAynasını tutar" + }, + { + "id": 334373.0, + "title": "Yara", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Yaran kabuk tutmasın her an deş tazelensin! \nSen ağla gafil gülsün,nadan yelpazelensin! \n 1977" + }, + { + "id": 1963878.0, + "title": "Şarkı", + "poet": "Şeyh Galib", + "rating": 9.0, + "poem": "Fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni\nBöyle yazmış alnıma kilk-î kazâ sevdim seni\nBen bu sözden dönmezem devreyledikçe nûh-felek\nŞâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni\n\nYüzbin cefâ etsen vazgeçmem, sevdim seni.\nKaza ve kader kalemi alnıma böyle yazmış; sevdim seni.\nDokuz gök döndükçe bu sözden dönmem:\nSevdim seni; yer, gök, aşkıma şâhit olsun.\n\nBend-i peyvend-î dilim ebrû-yı gaddârındadır\nRişte-î cem'iyyetim zülf-i siyeh-kârındadır \nHastayım ümmîd-i sıhhat çeşm-i bîmârındadır\nBir devâsız derde oldum mübtelâ sevdim seni\n\nGönlümün bağlantısı, zâlim kaşındadır; \nZihnimin manevi bağı siyah saçlarındadır.\nHastayım, sıhhate kavuşma ümidim, hasta gözlerindedir.\nDevâsız bir derde düştüm: sevdim seni.\n\nEy hilâl-ebrû dilin meylî sanâdır doğrusu\nSûy-ı mihrâba nigâhım geç-edâdır doğrusu\nRâ kaşından inhirâf etsem riyâdır doğrusu \nYâ savâb olmuş ve yâ olmuş hatâ sevdim seni\n\nEy hilâl kaşlı, gönlün meyli sanadır doğrusu; \nMihrâba doğru bakışım biraz geç oldu doğrusu.\nRâ harfine benziyen kaşından vazgeçtim desem bu riya olur doğrusu.\nDoğru ya da yanlış olmuş olsa da ben sevdim seni.\n\nBî-gubârım hasret-î hattınla hâk olsam yine\nSihhatim rûh-ı lebindendir helâk olsam yine\nTig-ı gamzenden kesilmem çâk çâk olsam yine\nHâsılı bîhûde cevretme banâ sevdim seni\n\nSenin hatlarının hasretiyle toprak olsam bile tozum olmaz.\nHelâk olsam bile, iyileşmem gene dudağının özünden olur.\nSüzgün bakışının kılıcından parça parça olsam da ayrılmam,\nKısacası boşuna bana cefa etme, sevdim seni.\n\nGalib-î dîvâneyim Ferhâd u Mecnûn'a salâ\nYüz çevirmem olsa dünyâ bir yanâ ben bir yana\nŞem'ine pervâneyim perva ne lâzımdır banâ\nAnlasın bigâne bilsin âşinâ sevdim seni.\n\nDivane Galib'im; Ferhâd ile Mecnun'un ruhu şad olsun\nDünyâ bir yana, ben bir yana olsam, gene de senden yüz çevirmem.\nSenin mumuna pervâneyim, bana korku gerekmez\nYabancılar anlasın, tanıdıklar bilsin ki sevdim seni." + }, + { + "id": 4275.0, + "title": "Şarap", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Saat on ikiden sonra,\nBütün içkiler,\nŞaraptır.\n\n(Yeni Yaprak, sayı:14, Şubat 1990)" + }, + { + "id": 24148.0, + "title": "Bir Kayığa Biner Geceleri", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 7.0, + "poem": "Tadını, yağmura duygulanmanın\nPaylaşır kuşlarla biri gizlice\nGülmesini tutamamış bir sincap\nSallanır utanç bahçesinde\n\nYalnız atlar yıkılır düzlerde suya özlemlerinden\nBir ben miyim yalnızlığa yenilen, sen, sen, sen\n\nUzun sokakların ucunda evleri\nİlk denemelerden geri dönülmüştür\nİtildikçe, içe durduğu bilinen\nBazı dostları yitirmeye gidilir\n\nYalnız atlar yıkılır düzlerde suya özlemlerinden\nBir ben miyim yalnızlığa yenilen, sen, sen, sen\n\nBir kayığa biner geceleri\nSığlıkta o kadın tek başına\nDua biçiminde inceltir korkuyu\nSunar içtenliksiz, tanrısına\n\nYaln��z atlar yıkılır düzlerde suya özlemlerinden\nBir ben miyim yalnızlığa yenilen, sen, sen, sen" + }, + { + "id": 20115.0, + "title": "Hırsızlama", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 5.0, + "poem": "kapalı \nkızların \nkapılarını \nhırsızlamalı \nkim \ntakar \nkarşı \nkapıya \nkaranlık \nkonan \npapağanı \nçatlatıyor \ndamarlarımı \nkan \nbahar \ngelmiş \naylardan \nnisan" + }, + { + "id": 4184.0, + "title": "Seni Yaşamak", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 8.0, + "poem": "Seni her özlediğimde sevgilim, \nGökyüzüne bakıyorum; \nGöğün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü.\nSeni her özlediğimde bir tanem,\nDenizlere bakıyorum.\nUfuğa bakınca mucizeni görüyorum çünkü.\nSeni her özlediğimde bir tanem,\nKuşlara bakıyorum.\nO kanatlardaki özgürlüğünü görüyorum çünkü.\nVe aşkım, seni her özlediğimde, \nAdında isyan ediyorum.\nSeni özlemek istemiyorum ben,\nBen seni yaşamak istiyorum,\nSeni her özlediğimde sana bakmak istiyorum\nVe seni sende görmek sadece" + }, + { + "id": 306964.0, + "title": "Sokak", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Öyle bir sokak ki, bu\nHer köşede bir kadın; \nGeçene, öz yolcusu\nGibi bakar...Anladın...\n\nVe,kalbin sana sorar:\nBakıp geçmekte ne var? \nSen de her insan kadar\nOnlara aşinaydın...." + }, + { + "id": 298661.0, + "title": "20 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "20\nAşk ki gerçek değilse, tutkusu olmaz.\nAteşi köze döner, kokusu olmaz.\nAşık olan gün, gece, ay ve yıl yanar; \nGüneş, ışık, rahat ve uykusu olmaz." + }, + { + "id": 27901.0, + "title": "Tohdur Beğ", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Avrat yeğin sayrı, benim karnım aç,\nKeyf için gelmedik bura tohdur beğ.\nFukara harcından yaz da bir ilaç,\nOlsun derdimize çare tohdur beğ.\n\nTama vatandaşık, gardaşık tama...\nBunca pahılm’olur adam adama? \nGeldik ta sabahtan, kaldık akşama,\nYarına mümkün mü sıra tohdur beğ? \n\nYedi baş horanta yıkık hânede..\nTüm kazancım bini bulmaz senede; \nYüz pangunut helâl olsun gene de; \nBen nereyim, beşyüz nere tohdur beğ? \n\nTek kaşıkla çorba içer dördümüz..\nKul başından ırak ola derdimiz.\nSenden, benden esker ister ordumuz.\nCandan da mı yeğdir para tohdur beğ? \n\nDert-belâ tebelleş oldu başıma,\nHer gece tahsildar girer düşüme...\nBeni mahcup etme can yoldaşıma,\nErkeklik öldü mü bre tohdur beğ? \n\nBüyük oğlan esker, öteki çırak,\nHan için param yok, oteli bırak...\nMevsim kış, yollar sarp, köy hayli ırak; \nBir değil, beş değil yara tohdur beğ.\n\nMemur gelir karşılarsın köşeden,\nZengin gelir kırılırsın neşeden.\nÖte kaçma bizim garip Eşe’den,\nBakıp boynundaki kire tohdur beğ.\n\nHemi Müslümanım, insanım hemi; \nHâlimi arzettim darılma e mi? \nİçinde mangır yok, gördün kesemi; \nBir de ceplerimi ara tohdur beğ.\n\nDaha sayayım mı? Noksan mı daha? \nYalvara yalvara tükendim aha..\nBu yüzle mi çıkacaksın ALLAH’a? \nVallahi yanarsın nara tohdur beğ.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 20867.0, + "title": "Şu Yalan Dünyaya (Bulamadım)", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 9.0, + "poem": "Şu yalan dünyaya geldim geleli\nÖzge elden özge yar bulamadım\nYaralandım al kanlara boyandım\nElimin kanını yur bulamadım\n\nDostun zülüfleri destedir deste\nErenler hak için oturmuş posta\nBir zaman sağ gezdim bir zaman hasta\nHasta halin nedir der bulamadım\n\nFelek kırdı benim kolum kanadım\nBaykuş gibi viranlarda tünedim\nBugün üç güzelin nabzın sınadım\nCan feda yoluna der bulamadım\n\nPir Sultan Abdal'ım dağlar ben olsam\nDağlarda biten laleler ben olsam\nAlem çiçek olsa arı ben olsam\nDost elinden tatlı bal bulamadım" + }, + { + "id": 64190.0, + "title": "Onüçüncü Burçta Delirmek", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "kollarını o biçim kavuşturma, kötü çok kötü\nacır gibi bakma yüzüme yoksulluğum büyüyor\naç şu perdeleri nella aç nella uykum geliyor\nkır şu camları nella kır nella boğulacağım\nyapraklar kokunca bir\nsular yorulunca\nsızılar gencelince\n bil ki bir başımayım\n bil ki kaçıp kurtulmak\n bil ki sayısız\n kötü çok kötü\n\nsessizliği sevmiyorum sustur şu çığırtkanları\nben bu bulvarları güzel günlere götüreceğim\nbırak ellerini ellerime mutluluklara götüreceğim\ndalgınım kırıkdöküğüm bu düzenler beni böyle\nuzak konuşunca bir\nanılar tutuşunca bir\nkollarım öksüzleşince\n bil ki dolaşıp düşmek\n bil ki kendimden öte\n bil ki karışık\n kötü çok kötü\n\nbu karanlık sürdükçe kendimizden kurtulamayız\nsığmıyor sığmıyor sesim bu yorgun biçimlere\nçözdüm suları, bıraktım kısrakları, ardımsıra yıldızlar\nonüçüncü burçtan beni gecelere dağıtacaklar\nonüçüncü burçtan beni gecelere dağıtacaklar\nacılar bağrışınca bir\nşarkılar susunca bir\nninniler tükenince\n bil ki ben\n bil ki çok yakın\n bil ki apaçık\n kötü çok kötü\n\n(Temmuz Bildirisi)" + }, + { + "id": 3059.0, + "title": "Soru", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 8.0, + "poem": "Ellerin neden soğuk,üşümüş müsün? \nGerçek misin,düş müsün? \nKar mı yağdı sokaklara,rüzgar mı esti? \nÜşümüş müsün? \n\nOdaları bir büyük sessizlik almış\nAnladım ki artık her şey masalmış.\nDudakların açık kalmış.\nGülmüş müsün? \n\nNeden yatıyorsun böyle upuzun\nGözlerin neden dalgın,yüzün neden öyle mahzun\nBir bilinmez yerinde uykumuzun\nÖlmüş müsün?" + }, + { + "id": 15862.0, + "title": "Sone 115", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 9.0, + "poem": "Sana önceden yazdığım dizeler yalan söylüyordu; \nSeni bundan daha çok sevemem diyenler hani; \nAma o zamanlar aklım bir türlü almıyordu,\nİçimdeki alevin daha da parlak yanabileceğini.\nOysa zaman, kralların fermanını bile değiştirir,\nYeminler arasına girer, milyonlarca oyunuyla,\nKutsal güzelliği karartır, sivri niyetleri köreltir; \nNice dik başları değişimin çarkına uydurur sonunda; \nHeyhat! Ben de zaman denen zorbanın korkusuyla,\n'En çok şimdi seviyorum seni,' diyemez miyim; \nAşkımdan kuşku duymadığım, en emin olduğumda,\nGeleceği unutup, o güne taç giydiremez miyim.\n Aşk bir bebek olduğuna göre,\n hayır, bunu diyemem,\n Büyümesini sürdüren şeyi,\n büyümüş gibi göremem." + }, + { + "id": 13504.0, + "title": "Macellan'ın Macerası", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Kadınlar vücutlarını ne kadar seviyor yarabbi!\nHem çıplak, hem de örtüyorlar elleriyle\nHer yerlerini,\nCilve!\nBen de deli gibi seviyorum kadınların vücutlarını,\nKokularını kokluyorum,\nKukularını yokluyorum\nCennet!\nSabah kalkıyoruz ki,cehennemin dibi,\nFırtına Burnu'na dönmüş gibi." + }, + { + "id": 297891.0, + "title": "Ölmez Ölü", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Mezardadır timsali\nMillete babalığın.\nÖlmez ölü misali,\nRuhu, kalabalığın..." + }, + { + "id": 97860.0, + "title": "Delik Deşik", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "kirpi gibisin çocuk\nher tarafın diken\nkim elini uzatsa\ndelik deşik\n\nüstelik\nsen de kan içindesin" + }, + { + "id": 62382.0, + "title": "Başka Türlü", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 5.0, + "poem": "Başka türlü sokaklarda gezenler, \nBaşka türlü kitaplarda yazanlar.\n\nYer kalmadı bakmadığım: \nHayatta çeşitli sahne, \nSinemada pek çok film, \nHepsini seyrettim, \nHiçbiri bana benzemiyor." + }, + { + "id": 59685.0, + "title": "Acılı Gecenin Bitiminde", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 7.0, + "poem": "Yaşadığımı işitmek istiyorum\nBir ses uzaktan yakından ya da içimden\nDüşen yaprak örneğin\nKağıt hışırtısı olsun\nYa da eski tahtaları içten kemiren bir kurdun çıtırtısı\nBir inilti derinden\nDamlayan su\nBir elektrik düğmesi çıt diye\nÇok uzaklardan yankılanan duyulur duyulmaz\nİçimdeki mağaralarda besler büyütürüm\nHer ne olursa olsun bir ses\nYeter ki bana ispat etsin yaşadığımı\n\nYaşadığımı görmek istiyorum\nBir ışık uzaktan yakından ya da içimden\nSesindeki pırıltıya\nGözündeki ışıltıya benzer\nBir kibrit çakımı\nBir yanıp sönse yeter\nSabahın yağan toz mavisi göğsünde çıplak\nYa da gün batımı pembesi dudak\nBir yıldırım hızında çizilsin\nBir şimşekçe yazılsın karanlığım\nBir fener ki uzaklığı bilinmeyen\nBir yıldız parlayıp sönen\nDişlerinin aydınlığını\nİçimdeki mağaralarda besler büyütürüm\nHer ne olursa olsun bir ışık\nYeter ki bana ispat etsin yaşadığımı\n\nYaşadığımı duymak istiyorum\nBir ısı uzaktan yakından ya da içimden\nTenine ilk dokunduğum zamanki\nElini ilk tuttuğum\nYüreğimi kanatlandıran o titreşim\nKanı geçiyor kanıma sandığım\nÖyle bir değdin ki varla yok arası\nVe yanarken ateşten ellerim\nYatak çarşafının apaklığında duyduğum serinlik\nVe sevgiyi sende bulduğum ilk\nO ılıklığa değinmek yerine\nUzak düşlerde olsa da yeter\nİçindeki mağaralarda besler büyütürüm\nHer ne olursa olsun bir değini\nYeter ki bana ispat etsin yaşadığımı\n\nYaşadığımı koklamak istiyorum\nBir koku uzaktan yakından ya da kendimden\nKulak memelerinde şebboy\nSaçlarında o koku\nKi öptükçe öpüldükçe büyüyen\nHer yel estikçe getirir düşlerime\nKoklarım çok uzaklardaki anılardan seviyi\nBir yel esmiş mi esmemiş mi\nBir kıpı dal oynasa\nBir yaprak kıpırdasa\nDuyulur duyulmaz olsa da\nİçimdeki mağaralarda besler büyütürüm\nHer ne olursa olsun bir koku\nYeter ki bana ispat etsin yaşadığımı\n\nYaşadığımı tatmak istiyorum\nBir tat ki uzaktan yakından ya da kendimden\nAğzımda dilimde damağımda\nBir buruksu mutluluk sandığım\nSalt benim diye aldandığım\nKendi yalanlarıma kandığım\nArttı yaşadıkça duyduğum acı\nYitirmemek için o acıyı çoğaltırım\nİçimdeki mağaralarda besler büyütürüm\nHer ne olursa olsun bir tat\nYeter ki bana ispat etsin yaşadığımı" + }, + { + "id": 99414.0, + "title": "Vadi", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir çıplak yamacın altında dere, \nYollardan gelinir şırıltısına\nNe söylüyor bilmem bu söğütlere? \nDalmışlar suların akıntısına.\n\nUfukta dalları kızıl bir orman, \nBürüyor yolların üstünü duman, \nBenziyor değneğe yaslanan çoban,\nBir eski heykelin karaltısına.\n\nBir kanlı cenk teri olan bu vadi, \nBulanır ıssızlık içinde şimdi, \nDalmıştır yıllardan beri ebedi\nAkseden bir mızrak şakırtısına." + }, + { + "id": 20294.0, + "title": "İlkin", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "Bunu kimse söylemedi belki düşündü\n\nçünkü vardır insanın yaşamasında\n\nuyku ve öfke gibi vardır\n\nkimse söylemedi\n\ntuzunu çoğaltan bir denizde\n\nnasıl batarsa güneş öyle bende kaçırdım\n\nki gözüm bütün güngün\n\nboyu lekelerde\n\nkaçırdım ama şöyle de söylenebilir\n\nşiirin bütün geçmişinin dışında\n\nönceden açıklanan her şeyin dışında\n\nörneğin en sıcak ülkelerin yazında\n\nen soğukların kışında\n\nyanarım üşürüm berbat olurum\n\nhiç bir şeye yaramam\n\nama yinede seni severim\n\no zaman sende beni sev\n\nevet" + }, + { + "id": 45200.0, + "title": "Ölüm", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Gecenin dudağından karanlık emiyorum\nGündüzün cesedini hicrana gömüyorum\n\nGözlerim parça parça, kırık aynalar gibi\nYüreğim, cehenneme dönüşen bahar gibi\n\nYarasa kanatları bürümüş mehtâbımı\nKör bir papağan gibi açmışım kitabımı\n\nOkuyorum; boşluğu sömürüyor ellerim\nKurşun kurşun beynime saplanmış emellerim\n\nNereye gittiğimi bilmeden yürüyorum\nİstikbâle bir avuç hayal götürüyorum\n\nYüreğim, cehenneme dönüşen bahar gibi\nGözlerim, parça parça kırık aynalar gibi\n\nGecenin dudağından karanlık emiyorum\nGündüzün cesedini hicrana gömüyorum" + }, + { + "id": 19890.0, + "title": "İntizar", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "Gözlerin dokunuyor kalbime ey cefakar \nÖyle uzun bir hicran sundunki hayatıma \nZehrini yudumluyor ruhum melankolini \nLambalar sırılsıklam gönlümde sönmesin yar \nEllerin ab-ı hayat, gülüşün yar, sesin yar \nRüzgar mıdır, yağmur mu dumanlı bakışların \nİrkiliyor durmadan bedenim, hülya mıdır \nNeş'eme ızdırabın çektiği perdesin yar\nUmudumun maviye büründüğü yerde mi\nMahulyam, ey şebnem edalım, nerdesin yar\n\nUnutma ceylanların çölleri sevdiğini\nToprak neva sırrını ezberliyor göklerin\nRenkler uğursuzluğu fısıldayıp duruyor\nÜlfetim nevbaharı bekliyor, bilesin yar\nZarif bir düğüm gibi duruşun yar, sesin yar\nGülleri incinmesin masum dudaklarının\nAldırma, leylakların solduğuna içimde\nRuşenimsin ey canım, beyaz bir lalesin yar\nIşığısın şehrayin kalıntısı ömrümün\nSensizim, avareyim; durmayıp gelesin yar\n\nEsrarengiz şarkılar dinliyorum geceden\nNeden ıslak bilmem ki, çehresi yıldızların\nMestediyor ruhumu endamın, ey cefakar\nEridim; ırmağına döküldüm; şulesin yar\nNeden resimler gibi hercaidir sesin, yar\nEy deniz yürüyüşlüm, ey hüznümün kaynağı\nKüskün ırmaklar bile benden daha mutludur\nŞafakta billur olup, gönlüme giresin yar\nEski umutlarımın son bulduğu yerde mi\nSihirli akşamların ülkesinde misin yar\n\nİlkin şakayıkları okşayan parmakların \nNedense, kanatlanıp uçtu yalnızlığıma\nAnladım aynaların seni kıskandığını\nyüzünün nakışını özledim bilesin yar\nŞeydayım, efkarlıyım; duyup da gülesin yar\nEfsunlu duygularla sarsılıyor benliğim\nHasretim ey cefakar, süreyya gözlerinde\nEbedi nalan oldu gözyaşım; silesin yar\nPusatsız suvariler gibiyim yollarında\nİntizarın alnıma vurduğu halesin, yar\n\nÇeşmeler kurumaya yüz tutmuşsa içimde\nİklimler lanetini kusuyorsa ötenin\nMahşere aralanan kapıdır şimdi zaman\nDil-rübasın, mümayiş sultanı, didesin yar\nEllerin ıtır dalı; duruşun yar sesin yar\nÇakıyor yüreğimde şimşekleri ferdanın\nIşık ol, perdesinden kurtar beni sevdanın\nNerdesin? ..Rüyada mı? ..Sanki mazidesin yar\nLalezarı solgundur melal yolculuğunun\nIlıksın, uykudasın, safsın, güzidesin yar\n\nYasaklara nigehban olma, ey mah-ı zemin \nOrkideler seninle büyüsün bahçemizde\nRahmeti özümleyen bir bende-i numune\nOlalım yeryüzünde, ey can, hep tazesin yar\nGurbetin lisanıdır gülüşün yar, sesin yar\nÜflerken erdemini maveradan hicabın\nZümrüdüanka neden alev alev yanıyor\nEy enis-i mücella, sen ki, yelpazesin yar\nLimanısın ruşenimin bela okyanusunun\nSemadan damla damla inen firuzesin yar\n\nEsirinim; ey nur-u nigahı, m, yakma beni\nSonsuzlığa seninle varalım, ey cefakar\nİliğime işledin; no'lur, bırakma beni\nNazlısın; nazarındır ufuklarımı saran\nAyrılık acısıdır damarlarımda kıvranan\nYorgunum, yaralıyım; no'lur, bırakma beni\nŞahikasın; şavkınla tutuştu hücrelerim\nEsirinim; ey nur-i nigahım, yakma beni" + }, + { + "id": 45165.0, + "title": "Ormanların Gümbürtüsünden", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir yüzük yaptım sana güvercin teleğinden, \nBir yüzük bükerek hoşçakal sözcüğünden.\n\nBir yüzük yaptım belli belirsiz, \nEski bir gramafon sesinden.\n\nBir yüzük serçe parmağın için, \nBulutsuz bir gecede kayan yıldız izinden.\n\nBir yüzük yaptım terli bir yüzük, \nAvucumdan geçen ince hayat çizgisinden.\n\nYanmasını bilen bakır bir yüzük, \nEvime akım taşıyan elektrik telinden.\n\nBir yüzük yaptım, bir yüzük ki; \nYıllardır dinmeyen ormanların gümbürtüsünden." + }, + { + "id": null, + "title": "Günlerin Bulanık Sularında", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Kalabalık,\nkabarık şehir; \nçok şehir,\nçok beton,\nyok: İnsan…\n\nÇok: Şehir; \nhiç: İnsan! \n\nSevgileri güneşte çekmiş, ruhları eprimiş\nve ihanetlerini cüzdanlarıyla besleyen hiç insanlar,\ngeldiler; milli piyango ve otobüs biletleriyle\nkürdanlarıyla, balgamlarıyla, ayakkabı bağlarıyla\nnüfus cüzdanlarıyla, “kazı kazan”larıyla,\nvisa kartlarıyla, maskeleriyle, markalarıyla…\nGüneşin heybetine bakmadan\nve aldırmadan rüzgârın zarafetine...\n\nBirer küfe gibiydi omuzlarında hayat; \nher biri kendince yokuşlarda,\nher biri amansız yokoluşlarda,\nşarkıları yankısız,\naşkları unutuşlarda...\nKapanıp gündüzlerin ıssız odalarına; \nhepsi çürük akşamlardan\nve bayat sayımlardan kalma (!) \n\nGeldiler,\ngöğe bakmadan,\ndokunamadan o uzak ovalara\ntelaşla, \ngünlerin bulanık sularında...\n\nHiç insan,\nsabahın köşesinde\nkusmuş şehrin şanına; \nsabahlar akşamına,\nadamlar aşklarına,\nkusmuş günlerin bulanık sularında.\nSevgisiz kaldık, sevgisiz kaldık\nkısacık Nisan akşamlarında...\n\nŞimdi hızla yırtılan aşiretlerden\naşüfteler, kalpazanlar ve ateistler çıkaran ülkem,\nsavur beni şu pusun, ayazın ortasına,\nçıkarıp sığ sulardan yakıştır okyanuslara\nve kavuştur o eski masal kahramanlarına...\nÇünkü böyle bir raunt isyan, beş rekat hüzün\nYetmiyor haziran akşamlarında...\n\nŞimdi parklar fesleğen kokarken\nyoksullar soluk soluğa; \nfıskıyeler upuzun,\ntaşıtlar süratle otobanlarda; \ntelaşla,\nherkes günlerin bulanık sularında...\n\nOysa hepimizin gidebileceği bir vadi olmalıydı…\n\nArtık ömürlerimiz bu tükürülmüş bulvarlara kanar\nVe rüyalarımızda bir görünür bir kaybolur serin pınarlar; \nbu yüzden yaktığımız bütün kibrit çöpleri\nen çok da içimizde yanar ha yanar...\n\nKalabalık,\nkabarık şehir; \nçok şehir,\nçok beton,\nyok: İnsan...\n\nÇok: Şehir; \nhiç: İnsan! \n\nHiç\ninsan; \ndoyumsuz,\ntedirgin,\nkorkak...\nSabırsız,\ntutkusuz,\nkaypak...\n\nŞimdi herkes yüreğinin avlusuna bir servi kadar.\nRüyalarında bir görünür bir kaybolur ormanlar.\nUyanınca, irileşen boşlukları ihanetle tamamlar...\n\nH\ni\nç\n\ni\nn\ns\na\nn: Yitmiş günlerin bulanık sularında…\nSadece elbiseler sürüklüyor ardında..\n\ncoşkusuz, aşksız kaldık\nKaldık... \nBu kısacık temmuz akşamlarında…" + }, + { + "id": 259517.0, + "title": "Tamam mı?", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Unutma, tez geçer zulmün ezası\nSabretmeyi bileceksin; tamam mı? \nYiğide ar değil bahtın kazası\nHakk’a teslim olacaksın; tamam mı? \n\nGeri dönmek yoktur güneş doğmadan\nRahmet nuru karanlığı boğmadan\nHakikat yolunda boyun eğmeden\nGerekirse öleceksin; tamam mı? \n\nYenilir mi inanmışın imanı? \nBöyle bir gerçeğin olmaz gümanı.\nİnşallah başlarsa hesap zamanı\nHaklarından geleceksin; tamam mı? \n\nYolumuz her zaman Allah yoludur\nBu yoldaki ölüm oğul balıdır\nHak, haklının en mukaddes malıdır\nVermezlerse alacaksın; tamam mı? \n\nÇevirmez âhını Allah öksüzün\nPek basittir devrilmesi köksüzün\nHer kim olsa haksızlığı haksızın\nSuratına çalacaksın; tamam mı? \n\nUyuşukluk şifa bulmaz illettir\nKorkaklık en adi en pis zillettir\nAdalet ne güzel ne hoş nimettir\nHep doğruyu bulacaksın; tamam mı? \n\nYalana hayır de gerçeğe evet…\nMücadele şarttır, kalsan da tek fert\nBir de ötesi var buranın elbet\nNasıl olsa güleceksin; tamam mı? \n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 116959.0, + "title": "Yürekte Yaralar Türlü Türlüdür", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Gönül niçin ahvalimi bilmezsin\nYürekte yaralar türlü türlüdür\nÖğüt versem öğüdümü almazsın\nYürekte yaralar türlü türlüdür\n\nEsme zülüflerin yellere karşı\nBülbül figan eder güllere karşı\nGel beni ağlatma illere karşı\nYürekte yaralar türlü türlüdür\n\nAh n'eyleyim karşımızda ölüm var\nÖlüm dedikleri kanlı zalim var\nNe ağlayıp ne gülecek halim var\nYürekte yaralar türlü türlüdür\n\nPir Sultan Abdal'ım ben de böyleyim\nEmir Hak'tan geldi kime ne deyim\nDerdim çoktur hangi birin söyleyeyim\nYürekte yaralar türlü türlüdür" + }, + { + "id": 2274.0, + "title": "Seni", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 9.0, + "poem": "Sana vermiş veren sulardan ses\nSana vermiş veren şiirden dil...\nYaratılmışsın ayrı topraktan...\nHamurun,toprağın bizimki değil!\n\nSaçların var,ki başka türlü sarı\nGözlerin var,ki başka türlü yeşil\n\nYarı olmuş vücudun üstünde\nNe güzel şey çocuk yüzün ,çil çil!\nBu köpükler,bu dalgalar,bu güneş...\nHepsi birden diyor:'Geliş,serpil!'\n\nNefesin var,ki başka türlü sıcak\nGözlerin var,ki başka türlü yeşil" + }, + { + "id": 42502.0, + "title": "Kral Sofrası", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Çıbanlar açtı gül bahçelerinde kan rengi\nBir mayın tarlasında büyüdü serseriliğimiz\nHani o şeyler vardı unuttuğumuz, gecelerdeki\nHani o şeyler vardı bir zaman, beklediğimiz\n\nİşte onlar ve o kadınlar, o adamlar\nVe gökyüzünün o namussuzca satılmışlığı\nBir Endonezya esmeri, yılgın akşamlar\nKirli sakallarımızın sebepsiz uzamışlığı\n\nMahkumlar, zenciler, orospu yatakları\nAyaküstü, aşkın iğrenç alışverişi, zaman\nAlnımızda Tanrının merhametsiz dudakları\nÇingene, kahpe toprak, altımızda uzanan\n\nGetir daha getir, biz günaha kanmadık\nSüsleyen zulümler kral soframızı\nEy et ve kan, ey ölüm, ey karanlık\nEy gölgesi kralın, kirleten sabahlarımızı\n\nDağılan bulutlar değil, inandıklarımız\nSöyleyin nereye gitti o gök mavisi\nRüzgarlar, yağmurlar, kokmuş atıklarımız\nKral soframızda insanlık sevgisi\n\nAnalar, çocuklar, borazancılar, ressamlar, ölüler\nCan kurtaran simitleri, ajans haberleri\nPolkalar, mazurkalar, oyun havaları, türküler\nPiyano tuşları, kemanlar, Tosca'lar, Sevil Berberleri\n\nSiz eğrelti otları can sıkıntımızın\nSiz çok gülmüşlüğümüz, çok ağlamışlığımız\nÖmür, topraktan şarap testisi aşkın\nVe kral kadehlerinde kurumuş gözyaşımız\n\nVurun biraz daha vurun, ölmedik\nYumruklayın, muştalayın, kırbaçlayın\nİşte ip, işte zincir, halimiz bitik\nMilleyin gözümüzü, sırtımızı dağlayın\n\nBu hangi yüzyıl, oyuncağı Meryem'in\nNerde kaybolan tahta atlar, kurşun askerler\nKim unuttu kapısını açık cehennemin\nSöyleyin savaş artıkları, deliler, sakatlar, körler\n\nEy dünya, utancımız, yüz karası\nEy sofrası kralın, ey kral sofrası" + }, + { + "id": 104955.0, + "title": "Evvel Bahar Yaz Ayları Çatıldı", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Evvel bahar yaz ayları çatıldı\nParalandı bulut göğe atıldı\nAkan sular kar buz oldu tutuldu\nDalgalanıp göller ağlamasın mı\n\nYaz gelir de yazı yaban yurt olur\nHer yerde bir alıcı kurt olur\nOn beşinde kızlar gonca gül olur\nVakit geçen güller ağlamasın mı\n\nHey der Karac'oğlan bahar erişti\nMeyvasın dermeden gazelin düştü\nYüklendi barhanam kervanım göçtü\nTozu kalkan yollar ağlamasın mı" + }, + { + "id": 48108.0, + "title": "Gör", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Seninde gözlerin ıslanır bir gün\nHele bir ümidin kırılsın da gör\nNe yaşama arzun ne aşkın kalır\nKurduğun hayaller yıkılsın da gör\n\nDumansız bir yangın başlar o anda\nAmansız bir deprem kopar o anda\nYıkılır kalırsın bir dağ olsan da\nHele bir sevdiğin terketsin de gör\n\nBu koca dünyayı yakasın gelir\nEski resimleri yırtasın gelir\nBütün aynaları kırasın gelir\nSırtına bir hançer vurulsun da gör" + }, + { + "id": 78023.0, + "title": "Ben Aşkı Ölümsüz Bilenlerdenim", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "İstemem sevgili yüzüme gülme\nEğer ki sonunda ağlatacaksan\nİstemem sevgilim ümitler verme\nSonunda dünyamı karartacaksan\n\nBen aşkı ölümsüz bilenlerdenim\nBir ömür boyunca sevenlerdenim\nEllerin ellerime değmesin derim\nEğer ki sonunda bırakacaksan\n\nGönüle vurulmaz asla bir kilit\nSeveni öldürür kırılan bir ümit\nSevgilim yanıma yaklaşmadan git\nEğer ki sonunda ayrılacaksan" + }, + { + "id": 753.0, + "title": "Karanfil", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "beyaz bir buluttan birgün ansızın..\nbir karanfil düştü parmaklarıma.\ngözlerine kuşlar doldu bir kızın\nelleri karıştı ırmaklarıma..\nıslak bir yürektir bende karanfil\nruhum,kokusunun dilencisidir..\nhaşim,bu bir alev damlası değil\nbüyük yangınların habercisidir..\n\no kızıl bir deniz bense tenhayım\nonda umt,bende yalnızlık büyür..\nne dünya sonsuzluk,ne ben dehayım,\niçimde sadece şairler uyur..\nbütün şiirleri söyleyen benim\nbütün çiçeklerin adı KaRaNFiL\nher akşam bir yaprak olur kefenim\nhaşim, bu bir alev damlası değil." + }, + { + "id": 105845.0, + "title": "Sordum Sarı Çiğdeme", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Sordum sarı çiğdeme\n-Sen nerede kışlarsın\n-Ne sorarsın hey derviş\nYer altında kışlarım\n\nSordum sarı çiğdeme\n-Yer altında ne yersin\n-Ne sorarsın hey derviş\nKudret lokması yerim\n\nSordum sarı çiğdeme\n-Senin benzin ne sarı\n-Ne sorarsın hey derviş\nHak korkusun çekerim\n\nSordum sarı çiğdeme\n-Anan baban var mıdır\n-Ne sorarsın hey derviş\nAnam yer babam yağmur\n\nSordum sarı çiğdeme\nAsacığı elinde\nHak kelamı dilinde\nÇiğdemde dervişlik var\n\nPir Sultan'ım erlerle\nYüzü dolu nurlarla\nAk sakallı pirlerle\nÇiğdemde dervişlik var" + }, + { + "id": 1944938.0, + "title": "Kar Kasidesi", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Prenses Zinia’ya\n\nUzun rüzgârlar karanlığın dalgın sansarları\nAtlayıp dağıtırlar telaşlarıyla ürperen karları\nSihirli bir lambadır bardaktaki güller gecede\n\nYıldızlar donmuş göllere düşen buz billurları\nDüşten geyikler kudurtur kızıl buğulu kurtları\nBir ulumadır kanlı/açlıkları uzar gecede\n\nDuman dumana kaybolur kar ışığında kısrakları\nNedir saklı bir özlem midir kızak çıngırakları\nGeçen yüzyıldan kalma bulutlu bir pencerede\n\nKöpekler mi sarmıştır kar uykusunda koruları\nYankılanır saltanatlı bir geçmişten av boruları\nYalan değildir yaşanmıştır kim bilir ne zaman nerede\n\nDinmez boşluklarda karın soğuk ve sürekli ısrarı\nYumuşak hantallığıyla kaplayışı uçurumları\nKül mavisi bir pus ufka bir perde çeker de\n\nKayıp kervanlar belirir uyandırıp korkunç hanları\nDuyulur batmış şehirlerin boğuk sabah ezanları\nKılıç gibi bir mehtabın yarattığı o depremde\n\nGetirir akla çocukluktan bilinmez hangi soruları\nKar gecesi uyandırır ölüme değin korkuları\nYalnızlık bir saman yoludur genişler düşüncede" + }, + { + "id": 1278106.0, + "title": "Baki'ye Gazel", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "bir yerde vahim bir yanlış yapılmıştır \nne yadsımaya dilim varır \nne düzeltmeye gücüm yeter \nmeyyus bir papağan gibi tenhada bırakılmış \nharıl harıl \niçimdeki bozgunla söyleşirim \n\nbir yaş gelir ki kadınlar \nçekilir ortalıktan \nesmerler birden çekimser \nsarışınlar uzak \nkumrallar vefasızdır \nartık ne uyku ne durak \nbir afet biçerim imgelem kumaşından \nmüstesna bir sevgili \nonunla söyleşirim \nfazlasıyla edalı \niyice rahşan \nbakışları ebruli \n\nserviler boşalır boşluklardan \nbir mehtap karanlığına \ngazelhanlar susmuş \nçalgıcılar perişan \nbir ben ki sabahlara kadar böyle \nmünzevi bir kanunla söyleşirim \nne şair kalmış ülkede ne şiir \ndivanlar unutulmuş \nmesneviler parça parça \ney şairlerin sultanı ey baki \ninanılmaz kafiyeler düşürüp yıldızlardan \n(mef'ulü mefailü) \nruhunla söyleşirim" + }, + { + "id": null, + "title": "Vitrin", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": null, + "poem": "Seçimle iş başına gelen yöneticiler\nPalavra sıka sıka geçirir beş seneyi,\nZamanın vitrininde tükense de sevgiler\nDolaylı menfaatler doldurur boş seneyi.\n\n(Gök çekimi)" + }, + { + "id": 45144.0, + "title": "Yediveren Ezgiler Ağlayan Küllerinde", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "bir dürgünde saklıdır dünyaya düşen izler\nbu ebedî sevdayı kalem taşır, kan gizler\nsînemdeki şîrpençe filizlenir de birgün\no granit kalbinde kanatlanır denizler\n\ncan güneşim batıyor vefâsız güllerinde\nal götür umudumu nazlı kâküllerinde\nseni de feryâdını işitirler, şâirin\nyediveren ezgiler ağlayan küllerinde" + }, + { + "id": 2228607.0, + "title": "Gece Seni Saklıyor", + "poet": "Adonis", + "rating": 9.0, + "poem": "bu şuursuz beklemeler yıpratmaya başladı beni\ngeceler gündüze inat bulaşıyor ellerime camlardan\nalnımı dayadığım pencereden dışarıyı seyrediyorum\nkaranlık kopkoyu bir karanlık sarmış şehri\nsirenlerin umursamaz gürültüsü korkutuyor beni\nambulanslar hızlı hızlı seni taşıyormuşcasına huzursuzum\nyoksun bulamıyorum seni\nen son o gece gördüm seni gözlerine bakmadan gittim\nbaksam gidemezdim\nözlediğimi söylediğimde gülmüştün\nsöylediğimde özlediğimi gülmüştün\ngülmüştün özlediğimi söylediğimde\nbu ilk\nseni çok sevdim\ntıpki seni tekrar bulamıyacağımı anladığımdaki kadar çok sevdim\nambulanslar hala gelip geçiyor\ngece devam ediyor\ngeceyi soluyorum\nciğerlerim simsiyah\ndeniz kudurmuş geceye saldırır durur\nkayalar bastırmaya çalışırken geceyi\ntüm kumsal adını haykırıyor rüzgara\nrüzgar şehri allak bullak ederek dağlara tırmanıyor\ntüm geceyi kaldırıp altına bakıyorum\noralarda yoksun karakızım\nneredesin bulamıyorum\ngeceyi fırlatmaya çalışıyorum olmuyor\nkötü bulaşmış şehre gece camlar simsiyah\nalnıma simsiyah gece bulaşık\nelimin tersiyle terimi siler gibi siliyorum geceyi\nçirkin yazılmış elyazısı gibi duruyorum şu dünyanın üzerinde\nkimse silipte yani baştan yazmak istemiyor\noysa öyle hasretimki kerelerce defa yazılmaya\nkağıt olsam kalem olsam cümle olsam nokta virgül olsam\ngelsen \nkilometrelerce kilometrelerce hasret dolu şiirler yazsan benimle \nkitaplarca dolsam mısralarca ağlasam ellerinde\nuyanıyorum ansızın bu şiirsel dünyadan\nşehir kapkara karanlık\nşiirler okuyup simsiyah boşluğa\nseni çağıyorum sesime\nbugün yırt bu geceyi baştan sona dolaş tüm şehri\nbütün sokak lambalarını yak\nbütün kapıları çal herkes uyansın\nbir müjde olsun içinde senden birşeyler olsun\nbu gece şehir uyumasın\nbu karanlık\nbu şehir\nbu gece \nbu son olsun\nbu gece bu simsiyah karanlığı yırtan bembeyaz çığlık\nbana seni getiren müjde olsun\nbu son olsun içinde sen olsun.." + }, + { + "id": 522167.0, + "title": "Gel Bana Cevr Etme Sende Bulursun", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 6.0, + "poem": "Gel bana cevr etme sende bulursun\nYa birde ikide yedide onda\nTut mürşid eteğin vasıl olursun\nMedet nazargahı yedide onda\n\nÜçlere yoldaş ol eyle niyazı\nHüda kabul eder böyle niyazı\nDün ü gün ah edüp eyle niyazı\nArsa-i aşk içre yedide onda\n\nNesimi yedide onda mı dersin\nÜçler meclisinde onda mı dersin\nElestü bezminde onda mı dersin\nKırıklar dergahında yedide onda" + }, + { + "id": 43025.0, + "title": "Onun Türküsünü, Guevara'nın", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Dağların ve nehirlerin\nTürküsünü söylemek istiyorum\nBüyük gökyüzünün ve kırların.\nMavi çiçeğin türküsünü söylemek istiyorum\nUmudun ve sevdanın.\nKahraman bir yüreğin türküsünü söylemek istiyorum\nAslan türküsünü Guevara'nın.\nOdalar ve sofalar kuşatmış beni\nSandalyeler, masalar, tabaklar\nGökyüzü kuşatmış beni, içim daralıyor\nGelenekler, korkular, kuşkular\nKuşatmış beni.\nRotatifler, silahlar, yasalar\nAh, akşam diyor\nSevgilim, aşkım benim\nİniyor dağlara\nÖrtüsü gecenin\nBir çocuk durmadan\nBüyük nehirleri özlüyor\nKaybolmuş sevinçleri özlüyor.\nBu yürek durmadan\nGeçiyor dağlardan\nGölgesi çetelerin\nKörlerin ve yetimlerin\nTürküsünü söylemek istiyorum\nYavrusu ölmüş ananın\nHastaların türküsünü söylemek istiyorum\nHapiste yalnız bir adamın.\nSevgili bir yüreğin türküsünü söylemek istiyorum\nKardeşimin, Guevara'nın.\nAh, nasıl da acı\nBöyle susup durmak\nKötüler, cellatlar elinde\nBunalırken güzelim halk\nFabrikalar yanlış çalışırken\nYanlış ekilirken toprak\nAyak, olmuşken baş\nBaş, olmuşken ayak\nKavganın ve hürriyetin\nTürküsünü söylemek istiyorum\nGür bir akışla akacak kanın\nEşitliğin türküsünü söylemek istiyorum\nHalklar adına yükselen sancağın.\nSadeliğin, inceliğin, onurun\nTürküsünü söylemek istiyorum\nOnun türküsünü, Guevara'nın." + }, + { + "id": 2123417.0, + "title": "Anadolu'da Bahar", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "İlkbaharı geldi Anadolu'nun, \nSilifke'de çiçek açtı nar şimdi. \nHer tarafı yeşillendi Bolu'nun, \nSultandağı benek benek kar şimdi. \n\nEğri yollar yaylaların kuşağı \nÇayır, çimen sevgililer döşeği, \nHora teper Sürmene'nin uşağı, \nDadaşların oynadığı bar şimdi. \n\nDurgun çayı köpüklendi Daday'ın, \nPalmiyeler zümrüt tacı Hatay'ın \nÇukurova cennetidir bu ayın; \nAydın ili efelere dar şimdi. \n\nGönül dile gelir kaval sesinde. \nBoz martılar düğün yapar Mersin'de, \nIsparta'nın renk renk gül bahçesinde \nBülbüllerin neşesini gör şimdi. \n\nCıvıl cıvıl, sessiz duran yuvalar, \nKelebekler birbirini kovalar. \nHalı gibi nakışlandı ovalar... \nBölük bölük sarı, yeşil, mor şimdi. \n\nAşıklar diyarı Elbistan ili... \nOlur bu mevsimin bağ-ı İrem'i, \nHer çeşmenin üç-beş tane güzeli, \nHer çiçeğin bir arısı var şimdi. \n\nÇıkıp baksan Çamlıca'nın başına, \nİki kıt'a bir boğazda aşina... \nKarakoç'um, gel, yorulma boşuna, \nİstanbul'u tarif etmek zor şimdi.\n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 1348526.0, + "title": "İşittiniz Mi?", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Takvimler ve saatler durmuş; işittiniz mi? \nVe kuşlar avcıları vurmuş; işittiniz mi? \nYürümüş dağ, tepe, orman, ova, yani herkes\nSadece ırmaklar uyurmuş; işittiniz mi?" + }, + { + "id": 47035.0, + "title": "Yasak Aşk", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Bilmezdim böylesine uzun olduğunu gecelerin\nUmutsuz günlerin hüznünü duymamıştım hiç\n\nUykumu böleceğini bu mutsuz düşüncelerin\nBilmezdim sevda nedir tatmamıştım hiç\n\nKederlerin en insafsızı benimle şimdi\nSuskunluğum öylesine ölümden zor ki...\n\nÇağırsan en uzak iklimlerden koşup geleceğim\nBir gülüşün dünyamı aydınlatacak en azından\n\nVe kucak açacağım en güzeline mutlulukların\nBir duysam aşkımı gözlerinden, dudaklarından...\n\nOysa sen de ben gibi mahzunsun biliyorum\nBiliyorum yasak aşkımız bizi böyle susturan\n\nNe olur artık yeter bu idamlık hasretimiz\nBin yıl seveceğim bir umut versen inan..." + }, + { + "id": 13397.0, + "title": "Her Günkü Şarkım", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Her gün ekmeğimi bölüşürsün\nYalnızlığımın sofrasında,\nYorganım altındaüşürsün\nHer güz ve bahar arasında.\n\nBağlayansın her göz yaramı,\nGülmek görevin ben gülünce;\nYağmur senin gibi ağlar mı\nGözlerimden yaş dökülünce?\n\nHer düşüncemin ıstıraplı\nSerüveni, hayırlı rüyam.\nSen ey, günahlı ve sevaplı,\nAllahlı ve şeytanlı dünyam!\n\nHer günkü şarkısı dudağın,\nHavayı dolduran kokusu\nYağmura kavuşmuş toprağın;\nYediğim ekmek, içtiğim su." + }, + { + "id": 82854.0, + "title": "Biraz da Kitaplar Seni Okusun", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Canlı bir kitapsın, yazarı Mevlâ \nAçık dur, kitaplar seni okusun. \nYüzünde şavklansın nazarı Mevlâ \nEğilsin mehtaplar seni okusun. \n\nKasırga ol, döne döne zikir et \nHer nefese on bin misli şükür et \nŞüphe burgacında Hakkı fikir et \nUyansın girdaplar seni okusun. \n\nErisin geceler gündüze gel ki \nKalmasın tek engel bir düze gel ki \nSecdede Rabb’inle yüz yüze gel ki \nMinberler, mihraplar seni okusun. \n\n‘Ezel’in, ‘ebet’in şifresi sende \nMenfinin, müspetin şifresi sende \nÇözülsen de olur, çözülmesen de \nSorular, cevaplar seni okusun. \n\nAşktan, estetikten, ahenkten yana \nŞiir, resim, müzik imrensin sana \nCamiler, sebiller gelsin lisana \nHayırlar, sevaplar seni okusun. \n\nBedenin coğrafya, tarihtir dünün \nAyrı ayrı sayfa saatin, günün \nDört kapısı açık dursun gönlünün \nÂlimler, erbablar seni okusun. \n\nNefret boşta kalsın, aşk ile dol da \nIşık, kılavuz ol gittiğin yolda \nKurandan feyz alan bir mektup ol da \nYazdığın kitaplar seni okusun.\n\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": 1297.0, + "title": "Denizlerin Beklediği", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 7.0, + "poem": "Seni sevmek mor denizlerdi biraz\nNe kadar gidilse bir o kadar bitmeyen\nUmutlar ve yıkılmalar ardında direnilen \nSeni sevmek mevsimler içinde en güzel yaz \n\nSeni sevmek yaşamın aşılmaz büyüklüğü \nSeni sevmek kan dolu yüzyılları korkutan \nVe sığınıp ılık kıyı kentlerinde biraz akşam \nSeni sevmek çocukların düşlerinde gördüğü\n\nVarılırdı daha saydam günlere isteseler \nİsteseler yalnızlık giremezdi evlere \nSeni sevmek bir kırlangıç olacak bekleseler \nVe uçacak durmadan adasız denizlere \n\nKim bulacak cam kırığı gözlerinde sevgimi \nSonra yalnız kalmak gibi yoksulca uğuldayan \nBütün okyanusların baş eğdiği tek kaptan \nSana verdim geç diye bütün denizlerimi" + }, + { + "id": 70731.0, + "title": "Zerdali Ağacı", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 8.0, + "poem": "Havalar güzel gidiyor\nSen de çiçek açtın erkenden\nKüçük zerdali ağacım, \nAklın ermeden.\n\nBak kurt gibi kalın yapılı\nGörmüş geçirmiş ağaçlara\nKüçük zerdali ağacım, \nPişman olursun sonra.\n\nŞimdi okşar da hafif hafif\nBir gün yerden yere çalar rüzgâr\nKüçük zerdali ağacım, \nBakma güzel gitsin havalar.\n\nSallansın dalların çocuklar gibi\nBakma güneş ısıtsın varsın\nKüçük zerdali ağacım, \nSonra donarsın.\n\nZemheride bahar mı olur? \nAkşamları seyret anlarsın\nSakın erkenden çiçek açma\nKüçük zerdali ağacım." + }, + { + "id": 271871.0, + "title": "299 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "299\nİsyan edip, karşında duracağım; nerdesin? \nKaranlığı, ışığa yoracağım; nerdesin? \nİbadete karşılık, cenneti alacaksam; \nBağış mı, ticaret mi; soracağım; nerdesin?" + }, + { + "id": 52500.0, + "title": "Aslan Heykelleri", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Çoğaltan ellerini seviyorum kaç kişi\nDokundukça dokundukça aslanlara\nParklarda yakışıklı aslan heykelleri\nBirden bire önümüze çıkıyorlar buysa çok güzel\nBizim bu aşkımızın aslan heykelleri\nŞahane değişik hüzün heykelleri yani\nBen bütün hüzünleri denemişim kendimde\nBir bir denemişim bütün kelimeleri\n\nYeni sözler buldum bir nice seni görmeyeli\nDaha geniş bir gökyüzünde soluk aldıracak şiire\nHadi bir de bunlarla çağır gelsin aslan heykelleri\nOldurmanın yıkmanın yeniden yapmanın aslan heykelleri\nOlduran yıkan yeniden yapan gözlerini seviyorum kaç kişi\nBir senin gözlerin var zaten daha yok\nYa bu başını alıp gidiş boynundaki\nModigliani oglu modigliani\n\nAz şey değil seninle olmak düşünüyorum da\nİçimde bir sevinç dallanıyor kaç kişi\nBir geyik kendini çiziyor karanlığa sonra kayboluyor\nKaranlık maranlık ama iyi seçiliyor\nYorgan toplanmış bacakların iyi seçiliyor\nBir uçtan bir uca bacaklarının aslan heykelleri\nOnları ne denli sevdiğimin aslan heykelleri\nAyık gecemizi dolduruyorlar bir uçtan bir uca\n\nEn olmayacak günde geldin tazeledin ortalığı\nAlıp kaldırdın bu kutsal ekmeği düştüğü yerden\nBunlar hep iyi şeyler ya öte yanda\nOlsa yüreğim yanmayacak aslan heykelleri\nAma yok aslan heykelleri var köpek\nDelikanlı bir köpeği var onunla yatıyor\nAdalet Hanım karyolasında\nBozulmuş burjuva ahlakına örnek\n\n(1957)" + }, + { + "id": 46641.0, + "title": "Of Ulan Of", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Kaşlarında kalem\nDudağında salem\nSosyetik olmuş haspam\n\nOf ulan off! \nAhmed'in de bir Leyla'sı var\nKibar Leyla'sı\nTango Leyla'sı\nHaspam aklı sıra\nYıldızlar kadar uzak benden\nVarsın uzak olsun\nKomşu kızı o\nOnun sosyetesi varsa\nAgop'un meyhanesi de bizim için\n\nOf ulan off! \nYaşken eğmediler beni\nKibar konuşmasını\nDans etmesini öğretmediler bana\nBir 'selamın aleyküm' demesini bilirim gelince\nBir de 'eyvallah' demesini giderken\nSelam verdik 'bonjur' dedi\nGöz kırptık 'yes' dedi\nKes dedim kes\nUlan ne anlarım ben bu lisandan\nBir sosyete\nBir kibarlık tutturmuş gidiyor\ngidiyor ama nereye\nBıçağın ağzı gibi inceldi sabrım\nDinamit gibiyim\nHa şimdi patlayacağım\nHa birazdan\n\nUlan ağaçkakan mısın nesin be\nDelik deşik ettin tutkularımı\nKafamı bozma kız kafamı bozma\nAlırım aşağı façanı\n\nOf ulan Off\nUlan beyefendiler\nUlan sosyetik züppeler\nAnam avradım olsun\nTopunuzu bir şişe rakıya değişirsem eğer\n\nHey Agop\nNe oldu bizim çilingir sofrası\nGönder dedik yarım\nLeyla partilerde\nBiz meyhanelerde kafayı bulalım\nHaa eskilerden bir şarkı çal amanı bol olsun\nOf ulan off\nKavanoz dipli dünya off\nSen yok musun..." + }, + { + "id": 332617.0, + "title": "Hiç", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Âlemin küfre göre, hem başı, hem sonu \"hiç\"\n\"İki hiç\" arasında varlık olur mu hiç?" + }, + { + "id": 48164.0, + "title": "Emek Koydum Yavrumuzun Adını", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "ışıklar söndü birden\nkaranlıkta yüzükoyun koca kent\nhava da öyle kirli\nöyle kalın kirli ki\nbakamıyor yıldızlar pencerelerden\n\nadı emek yavrumuzun\nyaşı daha beş değil\noturmuş önünde akvaryumun\n'hiroşima'yı söylüyor kendikendine\n'karlı kayın ormanında'yı\ntitrek mum ışığında\nbir gözü de balıklarda emek yavrunun\nbalıkların masalsal kıpırtısında\n\nne de çok andırıyor emek yavrucuk\no 'pamuk prenses'ini çocukluğumun\nbizlerse 'yedi cüce'\nkirli kara gecede\nmum altında söyleşide\ngeceler özlenilen geceler değil\neğilsek hangi suya\nkanlı çamur ellerimiz\nyaprak sarı meyva çürük\nuzansak hangi dala\n\nbir yanında telefon emek yavrunun\nbir yanında televizyon\ndevinir emek yavru\nuzay çağında\noysa ben beş yaşımda\nbir keçi yavrusuydum kırlarda bayırlarda\nbilimkurgu bir masaldı telefon\n\nyıllar geçti yıllar geçti\nyıllar geçecek elbet\nadalet'ti kızın adı\nadamınki hürriyet\no adalet orda kaldı\no hürriyet osmanlı sikkelerinde\numut belki bir tohumdu o çağda\numut şimdi\nkoskocaman bir çınar\nanlıyorum\nbiliyorum\ninanıyorum\nemek'ler kurtaracaklar\nparalarda kalan o adalet'i\no hürriyet'i" + }, + { + "id": 54881.0, + "title": "Gel", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 8.0, + "poem": "Biliyorum, konuşucak birşeyimiz yok\nAma yinede gözlerini al gel\nElindeki yarayı, suskunluğunu, acemiliğini\nBeni biri severse inanmam \nSeni biri severse utanırsın \nBilmediğin bir hastalığa acımak gibi bile olsa gel\nBiliyorum konuşucak bir şeyimiz yok\nAma ızdırabım sende, mutlaka alda gel..." + }, + { + "id": 15882.0, + "title": "Karanfil Sokağı", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 7.0, + "poem": "Tekmil ufuklar kışladı\nDört yön, onaltı rüzgâr\nVe yedi iklim beş kıta\nKar altındadır.\n\nKavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar\nRay, asfalt, şose, makadam\nBenim sarp yolum, patikam\nToros, Anti-toros ve asi Fırat\nTütün, pamuk, buğday ovaları, çeltikler \nVatanım boylu boyunca\nKar altındadır.\n\nDöğüşenler de var bu havalarda\nEl, ayak buz kesmiş, yürek cehennem\nÜmit, öfkeli ve mahzun\nÜmit, sapına kadar namuslu\nDağlara çekilmiş\nKar altındadır.\n\nŞarkılar bilirim çığ tutmuş\nResimler, heykeller, destanlar\nUsta ellerin yapısı\nKolsuz, yarı çıplak Venüs\nTrans-nonain sokağı\nGarcia Lorca'nın mezarı\nVe gözbebekleri Pierre Curie'nin\nKar altındadır.\n\nDuvarları katı sabır taşından\nKar altındadır varoşlar,\nHasretim nazlıdır Ankara.\nDumanlı havayı kurt sevsin\nAsfalttan yürüsün Aralık,\nSevmem, netameli aydır.\nBir başka ama bilemem\nBir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat\nKalbim, bu zulümlü sevda,\nKar altındadır.\n\nGecekondularda hava bulanık puslu\nAltındağ gökleri kümülüslü\nEkmeğe, aşka ve ömre\nKüfeleriyle hükmeden\nCiğerleri küçük, elleri büyük\nNefesleri yetmez avuçlarına\n-İlkokul çağında hepsi-\nKenar çocukları\nKar altındadır.\n\nHatip Çay'ın öte yüzü ılıman\nBulvarlar çakırkeyf Yenişehir'de\nKaranfil Sokağında gün açmış\nHikmetinden sual olunmaz değil\n\"mucip sebebin\" bilirim\nVe \"kâfi delil\" ortada...\n\nKaranfil sokağında bir camlı bahçe\nCamlı bahçe içre bir çini saksı\nBir dal süzülür mavide\nAl - al bir yangın şarkısı,\nBakmayın saksıda boy verdiğine\nKökü Altındağ'da, İncesu'dadır." + }, + { + "id": 42763.0, + "title": "Dokuz Yönlü Dert", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Açılmış çığırdan dosta gidemem, \nAyaklarım ize sığmaz.. ölürüm.\nYaşarım, duyarım, tarif edemem; \nDüşüncem var, söze sığmaz.. ölürüm.\n\nEl alır, göz görür, iş çıkar işten; \nArsızlar doluyu doyurur boştan.\nİki gün misafir gelse bir kıştan, \nDoksan günlük yaza sığmaz.. ölürüm.\n\nKara çıkar, ak’ı derin eşince; \nGece uzun, uyku yoğun, düş ince..\nBir derdim var, yer götürmez düşünce; \nBir derdim var, yüze sığmaz.. ölürüm.\n\nİriler “aşk” koydu açlığın adın; \nDiriler pisledi ölümün tadın.\nZamana hükmeder üçbuçuk kadın, \nGördüklerim göze sığmaz.. ölürüm.\n\nKARAKOÇ’um, bir sevdanın düşkünü, \nDeli-dolu gerçek yaşar, düş günü.\nDiriler var, çıplak gezer kış günü; \nÖlüler var, beze sığmaz.. ölürüm.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 9408.0, + "title": "Ölü", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 7.0, + "poem": "Hangi mahallede imam yok, \nBen orada öleceğim.\nKimse görmesin ne kadar güzel,\nAyaklarım, saçlarım ve her şeyim.\n\nÖlüler namına azade ve temiz,\nMeçhul denizlerde balık;\nMüslüman değil miyim, haşa,\nFakat istemiyorum kalabalık.\n\nBeyaz kefenler giydirmesinler,\nSızlamasın karanlığım havada.\nOmuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayım,\nKi bütün azalarım hülyada.\n\nHiç bir dua yerine getiremez,\nBenim kainatlardan uzaklığımı.\nYıkamasınlar vücudumu, yıkamasınlar,\nÇılgınca seviyorum sıcaklığımı..." + }, + { + "id": 63102.0, + "title": "Dostluklar İçin Düzyazı", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Erkekler arasındaki dostluklarda\nAv anlaşması da var.\n\nKadınlar arasındaki dostluklar...\nSiyah ve yer yer yıldız ışınlı\nBir kumaşın arkasında\nUsulca dönen bir çiçek düşünürüm.\n\nBiri lambayı avucunun içiyle kapar\nDünyanın ucunda sözcükler düşünürüm, \nBerrak burun delikleri havada biri\nSavunma ve içdökü koklar.\n\nSavunmanın binbir gizi\nDüzgün açılmış sigara paketleri\nAyakta duran pantolonlar, \nAnılar ortalıkta dolaşır ve karmaşır.\n\nKurtarılmış zamanların\nSonsuz çay içilen\nOturma yerlerinde onlar\nDayanıklı ve yaklaşılmazdırlar.\n\nHele çocukluk dönemi dostluklarını\nGüncel tutmayı bilen\nYaşlı kadınlar! \n\nKadınlarla erkeklerin dostluklarında\nKadın payı oldum bittim ağır basar\nDönmektedir yine o savunma çiçeği\nYine kumaş yine içdökü; \nİnsan ilişkilerinin doruğunda\nPatika erkencisi\nVe çekingen bir tılsım var, \nÖğrenilse de hiçbir zaman çözülemez.\n\nKadınlar uçtadırlar, \nHele evli kadınlar." + }, + { + "id": 14743.0, + "title": "Dostlarımdan Korkarım", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "Dostlarımdan korkarım\nDostlarım\nAma ben\nDostlarımdan korkarım" + }, + { + "id": 44154.0, + "title": "Alparslan II", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Torunlarım dört yana, kol kol, gitsin; \nMalazgird'den İstanbul'a yol gitsin! \nGelip sana çarpan gücü, yavaştan\nAnlamazsa, haritadan sil, gitsin! \n\n Şehidlerim, Tanrı'ya, al al, gitsin, \n Yaralıma su verene bal gitsin! \n\nTaclarını bir şey sanan gururlar\nTahtlı gelip, taclı gelip kul gitsin! \nFakat, harb bu: kalmak da var, ölmek de; \nEsir olup kalmaktansa öl, gitsin! \n\n Şehidlerim uçmağa, al al, gitsin, \n Yaralıma su verene bal gitsin! \n\nÇekilirmiş gibi davran merkezde \nİki yandan sağ yürüsün, sol gitsin! \nOlsa da son saatin son dakkası, \nSenden aman dileyeni sal, gitsin! \n\n Şehidlerim, Allah'a, al al, gitsin, \n Yaralıma su verene bal gitsin! \n\nVe gönlünden kopup, bize bir yaprak, \nBir tomurcuk gönderene gül gitsin.\nDüğünlerde tadı gelsin barışın: \nKızlarıma duvak gitsin, tel gitsin! \n\n Şehidlerim Huzura, al al, gitsin, \n Yaralıma su verene bal gitsin!" + }, + { + "id": 16018.0, + "title": "Özlem", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 7.0, + "poem": "Şimdi tarlalarda güneş vardır,\nKarlar donmuştur otların uçlarında,\nArtık akşamları dinlenemem\nBaşım avuçlarında.\n\nİçi korku dolu kış gecesi\nHiç yatağın yok mu sıcak!\nDağları dolduran kır çiçeği\nHangi rüzgarlar seni koklayacak!\n\nSaçlarımı kesip rüzgara atacağım!\nTa ki haber götürsün bir gün sana!\nİçimde bir şeytan var, diyor ki:\nAklına ne gelirse yapsana.\n\nBen bu şiiri yazdım atlı talimde\nBulunduğum şehir İstanbul'du,\nAğır ağır kar yağıyordu,\nAtamın yelesi bulut renginde.\n\n (1940)" + }, + { + "id": 18091.0, + "title": "Kimi Sevsem Sensin", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 8.0, + "poem": "her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet\nsarışın başladığım esmer bitiyor\nanlaşılmaz yüzü koyu gölgeli\ndudakları keskin kırmızı jilet\nbir belaya çattık / nasıl bitirmeli\ngitar kımıldadı mı zaman deliniyor\nkimi sevsem sensin / hayret\nkapıların kapalı girilemiyor\n* * *\n\nkimi sevsem sensin / senden ibaret\nhepsini senin adınla çağırıyorum\narkamdan şımarık gülüşüyorlar\ngetirdikleri yağmur / sende unuttuğum\nhani o sımsıcak iri çekirdekli\nsenin gibi vahşi öpüşüyorlar\nkimi sevsem sensin / hayret\nin misin cin misin anlamıyorum" + }, + { + "id": 2111058.0, + "title": "Vatan Şarkısı", + "poet": "Namık Kemal", + "rating": 9.0, + "poem": "Âmâlimiz efkârımız ikbâl-i vatandır\nSerhadimize kal´a bizim hâk-i bendedir\nOsmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir\nGavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz\nOsmanlılarız can verir nâm alırız biz\nKan ile kılıçtır görünen bayrağımızda\nCan korkusu geçmez ovamızda dağımızda\nHer gûşede bir şir yatar toprağımızda\nGavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz\nOsmanlılarız can verir nâm alırız biz\nTop patlasın ateşleri etrafa saçılsın\nCennet kapusu can veren ihvâna açılsın\nDünyada ne bulduk ki ölümden de kaçılsın\nGavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz\nOsmanlılarız can verir nâm alırız biz" + }, + { + "id": 49132.0, + "title": "Unuttum İşte", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "O senli yıllara bir çizgi çekip\nGönül defterini kapattım işte\nHasretle yanmaya değmezsin deyip\nGözümde yaşları kuruttum işte\n\nŞimdi bu pişmanlık bimem ki niçin\nKaybeden sen oldun yan için için\nUnutmaz demişsin sen benim için\nAldandın sevgilim unuttum işte\n\nSevgisiz yanar mı sevda ocağı\nBelliydi bu aşkın yok olacağı\nSöndürdüm içimde o yanardağı\nYaralı gönlümü avuttum işte..." + }, + { + "id": 6876.0, + "title": "Sevgilimsin", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Sevgilimsin , kim olduğunu düşünmeye vaktin yok,yapacak\n işleri düşünmekten\nKalabalığın içinde kalabalıktan biri\nGecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi\nSevgilimsin,ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli\nDün geceki tamamlanmamış sevişmeden \n\nSevgilimsin, boğuk aşkım, kanayan gençliğim\nUçuruyorum seni çocukluğuna doğru \nKanatların yoruluyor, ter içinde kalıyorsun \nGece yanıbaşımda bağırarak uyanıyorsun\nHer sabah el sallıyorum metalle karışmana \n\nSevgilimsin, arasına bir kağıt koyup erteliyoruz aşkı \nOtobüslerde ve trenlerde kaçamak yaşanan\nVe bedenlerimiz kana kana kanayamadan yan yana" + }, + { + "id": 67327.0, + "title": "Sone 3", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 6.0, + "poem": "Aynaya bak da şunu gördüğün yüze söyle: \nSıra gelmiştir artık bir yaze yüz yapmana, \nGüzelliğini hemen yenilemezsen şöyle, \nYeryüzü yoksun kalır, lanetlenir bir ana.\nHiçbir güzel var mı ki el sürülmemiş rahmi\nSenin sürdüğün çiftin ekinini tepecek? \nSırf kendini sevmenin mezarını ister mi, \nGeleceği ahmakça durdurur mu bir erkek? \nSen annenin aynası olmuşsun da o sende\nBulmuştur gençliğinin güzelim baharını; \nKendi dinç varlığınla görürsün pencerende\nKırışıklara rağmen, şu altın yıllarını.\n İstersen ki varlığın unutulsun bitsin, \n Bir kuru başına öl, izin de ölüp gitsin." + }, + { + "id": 41973.0, + "title": "Do Minör Daktilo Konçertosu", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Benim kadar tanımazsın\nBu 1'leri, bu 9'ları\nBu kötü kalpli 5'leri,7'leri\nBu kara akreplere benzeyen harfleri\nS'leri\nŞ'leri\nBu namussuz U'ları, P'leri\nDokuz parmağınla vur tuşlara\nDaktilo kız\nOnuncu parmağına baktıkça\nBeni hatırlarsın" + }, + { + "id": 2126022.0, + "title": "Seni Düşünüyorum Ya Şimdi", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 9.0, + "poem": "Seni düşünüyorum ya şimdi.. \nZamanın ne önemi var? \nHer şey anlamını yitiriyor gözlerinde \nBir kaçak gibi her köşede bakışların \nKorkuyorum gözlerime takılıp kalmandan \nİçimdeki alevi fark edersin diye korkuyorum \nGel desem..Tut elimi..Sevdiğim ol desem.. \nDudaklarından çıkacak sözden korkuyorum \nBenim olsan diyorum kendi kendime zaman zaman.. \nBenim olsan..! \nÖlüm kadar gerçek geliyor sensizlik.. \nVarlığınsa yaşamak kadar yalan.. \nSenden öte yaşadığım ne var şu an? \nŞu an ki..! ! Ateş parçası gözlerinin esiriyken ben.. \nBir yabancı kadar uzaksın sen! \nNeden ey sevgili? Neden! ! ? ? \nGideceksen şimdi git! \nAma geleceksen bekletme \nYoruldum artık anlıyor musun? \nNe zaman? Hangi yoldan geleceğini beklemekten.. \nŞu an seninle doluyum ya yar! \nİnan ki vazgeçtim artık kendimden.." + }, + { + "id": 20945.0, + "title": "Çıktım Erik Dalına", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 7.0, + "poem": "Çıktım erik dalına\nAnda yedim üzümü\nBostan ıssı kakıyıp\nDer ne yesin kozumu\n\nUğruluk yaptı bana\nBühtan eyledim ona\nÇerçi de geldiaydur\nHani aldın gözünü\n\nKerpiç koydum kazana\nPoyraz ile kaynattım\nNedir diye sorana\nBandım verdim özümü\n\nİplik verdim cullaha\nSarıp yumak etmemiş\nBecid becid ısmarlar\nGelsin alsın bezini\n\nBir serçenin kanadın\nKırk katıra yükledim\nÇift dahi çekemedi\nŞöyle kaldı kazını\n\nYunus bir söz söylemiş\nHiç bir söze benzemez\nMünafıklar elinden\nÖrter mana yüzünü" + }, + { + "id": 1247578.0, + "title": "Dikkat Etmezsen", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 5.0, + "poem": "Ruh tuzağa düşer mi? .. Düşer dikkat etmezsen\nCan bedenden taşar mı? .. Taşar dikkat etmezsen\nGidip uzak yerlerde can düşmanı arama\nDüşman sende yaşar mı? .. Yaşar dikkat etmezsen." + }, + { + "id": 522727.0, + "title": "Sabahın Seherinde Kakdım", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Sabahın seherinde kakdım uyandım\nMeded,günahlarım bağışla sultan\nŞah-ı Merdan görünür gözüme\nMeded,günahlarım bağışla sultan\n\nMücizat gösterdi dıvara bindi\nSeksen bin erlere ser-çeşme oldu\nRum'un gözcüsü pirimdir kendisi\nMeded,günahlarım bağışla sultan\n\nAman meded arşda,kürsde ulusun\nPirim Hünkar Hacı Bektaş Veli'sin\nGünahlar kılmaz Muhammed Ali'sin\nMeded,günahlarım bağışla sultan\n\nİmam-ı Hasan'ı yanımda bildim\nİmam-ı Hüseyn'in nurunu gördüm\nİmamlar serveri Zeynel'den...\nMeded,günahlarım bağışla sultan\n\nOl İmam Bakır'ı seven yorulmaz\nAdım kandır günahlara kalınmaz\nOkur İmam Cafer sırrı bilinmez\nMeded,günahlarım bağışla sultan\n\nMansur'u dara çektiler dönmedi\nMusay-ı Kazım'ın kanı dinmedi\nRemiz çalındı kimseler bilmedi\nMeded,günahlarım bağışla sultan\n\nMuhammed Taki'den Naki'ye erdim\nAskeri dilimde tespihim virdim\nAlemler serveri Mehdi...\nMeded,günahlarım bağışla sultan\n\nAdemin cennette nurunu gördüm\nRıza ile meydanda durdum\nMelekler Adem'e secde etti\nMeded,günahlarım bağışla sultan\n\nSeyyid NESİMİ'nin mühib yarisin\n.............. şem'in yansın çırasın\nŞah-ı Merdan cümlesinden olsun\nMeded,günahlarım bağışla sultan" + }, + { + "id": 59644.0, + "title": "Bir Gül Bu Karanlıklarda", + "poet": "Ahmet Hamdi Tanpınar", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir gül bu karanlıklarda\nSükute kendini mercan\nBir kadeh gibi sunmada\nZamanın aralığından.\n\nBaşında bu mucizenin\nSesler, kokular ve renkler\nEbediyete kadar derin\nBir anın vadiyle bekler.\n\nVe diyor fecirden berrak\nSesiyle her ürperişte\nGeceyi yumuşatarak\nBütün gözyaşlarım işte.\n\nSerinletmesin, ne çıkar\nBu ümitsiz yalvarışı\nHiç bir meyve ve pınar\nNe de günlerin akışı.\n\nYetmez mi bu müjde sana\nAydınlatırsam alnını\nBen her rüyayı zamana\nTaşıyan yıldız kervanı." + }, + { + "id": 16061.0, + "title": "Düşerken Bile", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 7.0, + "poem": "uzun bacakli bir yaban hayvaniydi ask\nharil haril onu aruyordu Istanbul, duyuyorduk\nGalata Kulesi'ndeydik, basin omzumdaydi\nKule döne döne içimizdeki gökyüzüne akiyordu\nsevgilim\nyüregimin ipiyle dudaklarina indim senin\ngüzbiliminden tenbilimine dönüsürken askimiz\nKule'den asagiya firlattim beynimi\n'Dalgin sair!' dedi Einstein, Niels Bohr' a dönerek \n'Baksana unutmus beynine kanat takmayi!' \n'Yürekle beyin arasindaki en büyük belirsizliktir ask' \ndiyerek söze karisti Wemer Heisenberg\n'Belki de, iki yüregin ayni dalga boyunda bulustugu bir salinimdir o!' \ndedi Loui de Broglie\n'Ask, bir kara cisim isimasi degil midir?' \nböyle sordu Max Planck da\ndayanamayip\nisik tozuna bulali gözleriyle\n'Kendinize geliniz efendiler!' diye söylendi Takiyüddin \n'Bilimle açiklanamaz ask, siirle açiklanabilir ancak!' \nO, uzun saçli bir yildizdir; yüregin içinde taranir' \nbence sevgilim\nsöylendikçe bizim olan bir sarkidir ask\ndikey bir siirdir bütün kuslari ayni anda havalandiran\nGalata Kulesi'nden asagiya firlattim beynimi, söylemistim\nbana bakan\nuzun saçli bir yaban hayvaniydi ask\nasagi tükürsem Dördüncü Murat\nyukari tükürsem Hezarfen Ahmet Çelebi\nagzimin içinde dilin, bulutlarimi islatan gökirmak\nsonsuzlugu ikiye bölmektir ask,\nkasigina yazdigim ak yazi\nsevgilim\nagzina düserken yanardaginin\nkanatlarim ol benim\nkafeslerinden soyundur kuslarimi\nbaliklarimi çiplakla tuzdan\nCenevizli boynumu sev, Venedikli sirtimi\nOsmanli kokan saçlarimi\nAnadolu'dan gelen gözlerimi\nPerali bakisimi sevgilim, Istanbullu ellerimi\nbana beni animsat\nsensizken yitirdiklerimi\nKule'den asagiya firlattim beynimi, bir yerlerde yazmistim\nbak iste \nbir çift martinin yanindan geçiyor düserek\nirice olani, 'Herifin biri kafayi yemis yine!' diyor yanindakine \n'sen asktan ne anlarsin koca gaga' diye söyleniyor digeri \nsevgilim onlara aldirma sen\nyalnizligin kabuguna çekilip\nkendi içime düserken bile\nkanatlarim\nkanatlarim\nkanatlarim ol benim" + }, + { + "id": 15256.0, + "title": "İnsan Resmi", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Yeraltı günleri bunlar \nKör yılı köstebek ayı \n\nSiyah önlüklü bir güneş \nAyazda okula gidiyor \nDizilmiş danaburunları iki keçe \nIslıklıyorlar bebeyi \nÇepeçevre boynumda sıçandişi bir bahçe \nOynuyorlar iki Roma bir Paris bir Peking \nKarım en çok soğuk harbi seviyor \nÇocuklarımızdan \n\nYaşamların kapısında kuyruk olmuşuz \nÖnde emirerleri memede piçler sütsüz analar \nAkşam oldu memur çıktı kapıya \nMal gelmedi bugün dedi kapatıyoruz \n\nDilekçeyim masalar odalar arasında \nYürek değil, sol yanımda on altı kuruluk pul \nUsulsuzüm yolsuzum \n\nBir uçak geçti üstümden kıçında yakamozu \nÇakılmıştır yere çoktan toprakta bir çelik bitki \nFala mı baksam koparıp çiçeklerini \nDüştü mü düşüyor mu düşecek mi \n\nYeşiller içre bir insandın önceleri \nSağda bir dağ,solda bir çay çamaşır yıkayan kadınlar \nDolaş şimdi çevresini yitirmiş insan resimleri gibi" + }, + { + "id": 2422.0, + "title": "Ölüm", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Olum geliyor aklima birden olum\nBir agacin golgesine sariliyorum." + }, + { + "id": 6627.0, + "title": "Dilekçe", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Sokağımsan\nBen anahtarı çevirdiğim zaman\nKapanan evin kapısı değil,\nSenin kapın olsun açılan.\n\nAdresimsen,\nMektuplarım doğru dürüst gelsin;\nİki kişi telefonla konuşurken\nOlmayalım hemen üç kişi.\n\nKentimsen,\nBaşka kentler de girsin araya;\nDaha bir sevinçle katılayım,\n\nŞenliğimsen.\nHerşeyi yaz tarihimsen,Ama her bir şeyi;\n\nDilimsen,\nSen de koru biraz dilliğini.\n\nDüşüncemsen,\nKızkardeşim pencereyi açsın;\nSorguçlu bir ışık aracılığıyla\nGünyenisi dolsun içeri.\n\nUzat saçlarını Frigya,\nYarimsen,\nYurdumsan;\nSöz ver Anadolu." + }, + { + "id": null, + "title": "Konuşsam Sessizlik Gitsem Ayrılık", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Resmin rehindir gurbetimde.\nGurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba\nve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin.\n\nAlnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana.\nSar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına; \nkonuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana...\nVe akşam, bir kez daha; \nsaçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara! \n “Bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır”:\nÇekmiyorsun! \n\nAkarsuları imrendiren yüzün de,\nsabahçı kahveler de biliyor:\nGörüşmeyeli yorgunum \nyıkık kentler kanadı sevinçlerimle.\nGörüşmeyeli ya sen nasılsın,\nadım, adresim durur mu defterinde? \n\nŞimdi Siirt'te koyun kokulu bir gecedeyim.\nBeynimde iklimsiz papatyalar\nve kuşatılmış bir akşam duruyor penceremde.\nSokakların gün batınca neden boşaldığını\nve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum.\nKonuşsam sessizlik/ gitsem ayrılık…\n\nSonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne.\nAl bu çağrıları sulara göm, o uzak sulara,\ngurbetini rehnetme özlemimde…" + }, + { + "id": 104605.0, + "title": "Sevdiğim Dilber 6", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ala gözlerini sevdiğim dilber\nSu gelip geçtiğin yollar öğünsün\nKadir Mevlam seni öğmüş yaratmıs\nKısmeti olduğun kullar öğünsün\n\nHormelek var mı senin soyunda\nKız namazım kaldı usul boyunda\nKadir gecesinde bayram ayında\nÜstüne gölg(e) olan dallar öğünsün\n\nHoru kızlar sürmelemiş gözünü, \nİlin aşiretin çeksin nazını\nKaldır perçemini görem yüzünü\nYüzüne dökülen teller öğünsün\n\nKarac(a) oğlan der ki garibim garip\nGaribin halinden ne bilsin tabip\nAkşamdan soyunup koynuna girip\nBoynuna dolanan kollar öğünsün" + }, + { + "id": 2110213.0, + "title": "1919-1933'ten Bir Parça", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "O günlerde bir ünlü ayak bastı Samsun'a,\nYürüdü etrafında ümitler suna suna.\nBu, ateşler içinde geçip gelmiş bir erdi,\nGöğsünde toplanmıştı milyonla Türk'ün derdi,\nBu milyonla dert ona veriyordu başka hız,\nYürüdü arkasında genç, ihtiyar, kadın, kız.\n\nO kimdir? Bakışları deniz kadar yumuşak,\nSaçı güneşi emmiş bir demet altın başak.\nO kimdir? Bir milletin sesi vardı ağzında,\nOndört milyonun nabzı çarpıyordu nabzında.\nO kimdir? Geçtiği yer dönüyor gün vurmuşa,\nCan veriyor sararmış ota, yaralı kuşa.\nO kimdir? Gözlerinde bir tılsım gizleniyor,\nBastığı topraklarda bahar filizleniyor.\nAlev saçlı bir volkan bazı bir dağ başında,\nBazı beliriyordu bir damla göz yaşında.\nGüneşten birer oktu ondan gelen her emir,\nBu okların altında eriyor dağ, taş, demir\nO kimdir? Milyonla Türk birleşip bir tek olmuş,\nYıkılan memlekete kolları destek olmuş.\nÖz yurdun içlerinde düşman kurarken pusu,\nBir yandan da yürüdü Halife'nin ordusu.\nBirisi gökyüzünden bombalar atıyordu,\nBiri elinde salip, biri elinde Mushaf,\nİçli dışlı düşmanlar geliyorlardı saf saf.\nBunların karşısında göğsü açık bir azim,\nSüngüye, topa karşı diyordu: Zafer bizim! \nBunların karşısında ikişimşekli nazar\nDiyordu: Bu topraklar size olacak mezar! \nVatan sürüklenirken bir uçurum ucuna,\nDağılan kuvvetleri topladı avucuna.\nTopladı avucuna yıldırımı, şimşeği,\nYoktan var ediyordu Tanrı gibi her şeyi.\nKurşunlar gülle oldu, sopalar süngü oldu,\nSınırlar baştan başa bir çelik örgü oldu.\nŞimşek yüklü bulutlar ufku kaplarsa nasıl\nBir süngü ormanıyle dağlar doldu muttasıl.\nBir kale heybeti var vatanın her taşında,\nHer işin başında O, her iş O'nun başında" + }, + { + "id": null, + "title": "Ben Bir Erken Akşam", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Ben mızrabı kırık bağlama,\nben bir erken akşam, bir telaşlı kasaba; \nsavurdum yüreğimi erken göçen kuşlara…\n\nBen geride kimsesi kendi kalmış.\nBir yalnız bulut terk edilmiş ufukta.\nIslıkla türküler söyledim zifiri sokaklara…\n\nBen okyanuslarda yalnız bir taka.\nHep özlettim kendimi kıyılara,\nhep özettim ünlemlere, hep özet sorulara…\n\nYaslanıp bir gülün kokusuna,\ndağıttım ömrümü incinmiş notalara,\ndağıttım gençliğimi terli ayrılıklara…\n\nBen mızrabı kırık bağlama,\nben bir erken akşam, bir telaşlı kasaba; \nsavurdum yüreğimi erken göçen kuşlara.\n\nDaha bakıp durmaktayım göklerde kanatlara..." + }, + { + "id": 15232.0, + "title": "Bu Şehir", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir sabah evden çıktım\nSokaklar ışıl ışıldı.\nDört yanım günlük güneşlik\nTertemiz bir hava ciğerlerimde\nNereye baksam mutluluk, umut, sevgi\nNereye gitsem bir uçarılık yüreğimde\nAlışmadığım iyimser duygular\nGökyüzü inadına mavi \nYaşamak inadına güzel\nBu nasıl şehirdir böyle \nBütün sokaklar Utrillo'nun ellerinden çıkmış\nBütün evlerde Dufy'nin renkleri\nBeyaz beyaz güvercinler damların üzerinde\nHava ılık mı serin mi belli değil\nKadife gibi\nGözleri namuslu namuslu parlar insanların\nGökyüzü inadına mavi\nYaşamak inadına güzel\nBu şehirde sen varsın..." + }, + { + "id": null, + "title": "Bir Nehrin Tükenişi", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Hasretin kançanağı gözlerinde oturuyorsun; \nseni soruyorum\nhiçbir şey bilmiyorsun…\n\nHep bir çağlayan gibi senin sevdana aktım; \nsen ise sularını kaçıran bir nehir gibi uzaktın...\n\nTükenişi bir aşkın,\nbir nehrin tükenişine benzer.\nNe deniz olabildin,\nne nehir kalabildin...\n\nKendin ol, kendin ol…\nSen buysan başkası ol! \n\nBuysan kederden öleceğim,\nbaşkası olursan de kimi seveceğim? \n\n/Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen; \noysa ne çok sevdim ikinizi de bir bilsen.../" + }, + { + "id": 60729.0, + "title": "Diana", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 7.0, + "poem": "Bahçelerde koşardık kiraz toplamaya\nParos mermeri gibi güzel ak kollarıyla\nAğaçlara tırmanır, dalları eğerdi.\nYapraklar ince ince ürperirdi rüzgarda.\nAk gerdanı güneşle, gölgeyle dalga dalga\nAl meyvaya uzanırdı incecik parmakları.\nKirazların her biri bir ateş damlasıydı.\nArdısıra çıkardım; bacağını açarken\nTutuşan gözlerime usulca 'susun! ' derdi\nSonra şarkı söylerdi.\nBazen ak dişlerinde türkü yerine meyva\n-Tıpkı o güzel erden, o yabanıl Diana-\nO güzelim ağzıyla kiraz sunardı bana.\nDudağımda, konarken, bir sevda gülücüğü\nDüşürürdüm kirazı, alırdım öpücüğü..." + }, + { + "id": 29276.0, + "title": "Kestim Kara Saçlarımı", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 7.0, + "poem": "Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön\nYasaktı yasaydı töreydi dön\nİçinde dışında yanında değilim\nİçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi\nBu nasıl yaşamaydı dön\n\nOnlarsız olmazdı, taşımam gerekti, kullanmam gerekti\n\nTutsak ve kibirli -ne gülünç-\nGözleri gittikçe iri gittikçe çekilmez\nİçimde gittikçe bunaltı gittikçe bunaltı\nGittim geldim kara saçlarımı öylece buldum\n\nKestim kara saçlarımı n'olacak şimdi\nBir şeycik olmadı -Deneyin lütfen-\nAydınlığım deliyim rüzgârlıyım\nGünaydın kayısıyı sallayan yele\nKurtulan dirilen kişiye günaydın\n\nŞimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi\nBir yaşantı ile karşılayanlara\nGittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum" + }, + { + "id": null, + "title": "Konuşsam Sessizlik Gitsem Ayrılık", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Resmin rehindir gurbetimde.\nGurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba\nve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin.\n\nAlnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana.\nSar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına; \nkonuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana...\nVe akşam, bir kez daha; \nsaçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara! \n “Bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır”:\nÇekmiyorsun! \n\nAkarsuları imrendiren yüzün de,\nsabahçı kahveler de biliyor:\nGörüşmeyeli yorgunum \nyıkık kentler kanadı sevinçlerimle.\nGörüşmeyeli ya sen nasılsın,\nadım, adresim durur mu defterinde? \n\nŞimdi Siirt'te koyun kokulu bir gecedeyim.\nBeynimde iklimsiz papatyalar\nve kuşatılmış bir akşam duruyor penceremde.\nSokakların gün batınca neden boşaldığını\nve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum.\nKonuşsam sessizlik/ gitsem ayrılık…\n\nSonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne.\nAl bu çağrıları sulara göm, o uzak sulara,\ngurbetini rehnetme özlemimde…" + }, + { + "id": 104449.0, + "title": "Ellenmişde Bellenmişi Nideyim", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir sofra isterim kimse sermedik\nBir yayla isterim kimse konmadIk\nBir güzel isterim yad el değmedik\nEllenmiş te bellenmişi nideyim\n\nSeverim güzeli nice olursa\nBoyu uzun, beli ince olursa\nSeverim atımı dinçce olursa\nKovulmuşu, yorulmuşu nideyim\n\nKarac'oglan der ki, kolu kırarım\nNedir yüce dağlar size zararım\nArarsam pınarın gözün ararım\nBulanmış ta durulmuşu nideyim" + }, + { + "id": 334353.0, + "title": "Cemaat", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Sözde İslam... Bir ferdi bir ferdine kaynamaz; \nBu halle utanmadan,camide saf saf namaz! \n\n1974" + }, + { + "id": 162309.0, + "title": "Gençliğe Hitabe", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...\n\n\"zaman bendedir ve mekân bana emanettir! \" şuurunda bir gençlik...\n\ndevlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında ilk ikibuçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hakimiyetle süsleyici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını, allah'ın kur'an'ında \"belhüm adal\" dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; en son yarım asrını da işgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören... bu devirleri yükseltici aşk, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... beşinci devrenin kapısı önünde dimdik bekleyen bir gençlik...\n\ngökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün \"dikey\"leri \"yatay\" hale getirecek bir nida kopararak \"mukaddes emaneti ne yaptınız? \" diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...\n\ndininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik...\n\nhalka değil hakka inanan, meclisinin duvarında \"hakimiyet hakkındır\" düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta ve halis hürriyeti hakka kölelikte bulan bir gençlik...\n\nemekçiye \"benim sana acıdığım ve yardımcı olduğum kadar sen kendine acıyamaz ve yardımcı olamazsın! ama sen de, zulüm gördüğün iddiasiyle, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başıboş bırakılamazsın! \", kapitaliste ise \"allah buyruğunu ve resul ölçüsünü kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! \", ihtarını edecek... kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik...\n\nbirbuçuk asırdır yanıp kavrulan, bunca keşfine ve oyuncağına rağmen buhranını yenemeyen ve kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığını, türkün de yine birbuçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını çözecek ve her sistem ve mezhep, ortada ne kadar hastalık varsa tedavisinin ve ne kadar cennet hayali varsa hakikatinin islâm'da olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna islâm âlemine ve bütün insanlığa numunelik teşkil edecek bir gençlik...\n\n\"kim var! \" diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert \"ben varım! \" cevabını verici, her ferdi \"benim olmadığım yerde kimse yoktur! \" duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik...\n\ncan taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nisbette strateji ve taktik sahibi bir gençlik...\n\nbüyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin bir gençlik...\n\nbugün, komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, çıkartma kağıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, fuhş albümü gazetesi, şaşkına dönmüş ailesi ve daha nesi ve nesi, hasılı, güya kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden silkip atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine, telkin ve telbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, tekbaşına onlara karşı durabilecek ve çetinler çetini bu işin destanlık savaşını kazanabilecek bir gençlik...\n\nannesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa gelmiş ve geçmiş bütün eski nesillerden hiç birini beğenmeyen, onlara \"siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! \" diyecek ve gerçek müslümanlığın \"ne idüğü\"nü ve \"nasıl\"ını gösterecek bir gençlik...\n\ntek cümleyle, allah'ın, kâinatı yüzüsuyu hürmetine yarattığı sevgilisinin âlemleri manto gibi bürüyen eteğine tutunacak, o'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak, barınak tanımayacak ve o'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine denk muameleye lâyık görecek bir gençlik...\n\nbu gençliği karşımda görüyorum. maya tutması için otuz küsür yıldır, devrimbaz kodamanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür allah'a hamd etme makamındayım. genç adam! bundan böyle senden beklediğim, manevî babanın tabutunu musalla taşına, anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır.\n\nsurda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes! \ney kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ..\n\nAllah'ın selâmı üzerine olsun! \"" + }, + { + "id": 46059.0, + "title": "Bulduktan Sonra Arama", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Omuzumda sevda yükü \nYollarda Seni aradım. \nBeste beste, türkü türkü \nTellerde Seni aradım. \n\nGirdim yeşilden sarıya \nSordum ölüye, diriye \nÇiçeği verdim arıya \nBallarda Seni aradım. \n\nAşk yalımı girdi cana \nGönlüm döndü gülistana \nGece-gündüz yana yana \nKüllerde Seni aradım. \n\nYorulup demedim, yeter \nHasretin gözümde tüter \nKerem'den, Mecnun'dan beter \nÇöllerde Seni aradım. \n\nBahçem çiçek, bağım gazel \nBirleşir ebetle, ezel \nAyırmadım çirkin, güzel \nKullarda Seni aradım. \n\nUlaşmak için rahmete \nKatlandım bin bir zahmete \nKarışıp söze, sohbete \nDillerde Seni aradım. \n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 5151.0, + "title": "Hüner", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,\nAzrail'e 'hoş geldin! ' diyebilmekte hüner..." + }, + { + "id": 2132158.0, + "title": "Ağlatır Beni", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "Ayrılıp gidişin bir çare değil \nŞaşırma gözlerim ıslandı diye \nHep bu son saatler ağlatır beni \nTutamam kendimi saklamak niye \nHep bu ayrılıklar ağlatır beni. \n\nİstemem alınma hiçbir sözümden \nDönme kararından benim yüzümden \nNe olur gözünü kaçır gözümden \nHep bu son bakışlar ağlatır beni. \n\nUnutma insanım bende bir yerde \nKim olsa yıkılır böyle bir günde \nBir daha görmemek varsa kaderde \nHep bu son vedalar ağlatır beni" + }, + { + "id": 36567.0, + "title": "Issızlık", + "poet": "Federico Garcia Lorca", + "rating": 6.0, + "poem": "Dinle çocuğum ıssızlığı.\nDalgalanan ıssızlığı, \nvadilerin kaydığı ıssızlığı, \nyankıların olduğu ıssızlığı, \nalınları toprağa eğilten ıssızlığı.\n\nLorca" + }, + { + "id": 9627.0, + "title": "Hepsi Aynı", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Kaç sevgiliyi sonuncu saydıysam\nHepsi de aynı kadındı\nBilmiyorlardı kendilerini\nAma ben biliyordum\nÇünkü hep aynı bendim.\nKaç kadını seviyorum dedimse\nHepsi de aynı kadındı\nBilmiyorlardı birbirlerini\nAma ben biliyordum\nÇünkü hepsini seviyordum.\nKaç kadın ihanet ettiyse\nHepsi de aynı kadındı\nBilmiyorlardı kaç yaram olduğunu\nAma ben biliyordum\nÇünkü vurulan hep bendim." + }, + { + "id": 17090.0, + "title": "Cinayet Saati", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi\nDemirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu\nDört bıçak çekip vurdular dört kişi\nYemyeşil bir ay gökte dağılıyordu\n\nDeli cafer ismail tayfur ve şaşı\nMaktulün onbeş yıllık arkadaşı\nÜçü kamarot öteki aşçıbaşı\nDört bıçak çekip vurdular dört kişi\n\nCinayeti kör bir balıkçı gördü\nBen gördüm kulaklarım gördü\nVapur kudurdu kuduz gibi böğürdü\nHiçbiriniz orada yoktunuz\n\nDemirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu\nOn üç damla gözyaşını saydım\nAllahına kitabına sövüp saydım\nŞafak nabız gibi atıyordu\nSarhoştum Kasımpaşa'daydım\nHiçbiriniz orada yoktunuz\n\nHaliç'te bir vapuru vurdular dört kişi\nPolis kaatilleri arıyordu\nDeli cafer ismail tayfur ve şaşı\nÜzerime yüklediler bu işi\nSarhoştum Kasımpaşa'daydım\nVapuru onlar vurdu ben vurmadım\nCinayeti kör bir balıkçı gördü\n\nBen vursam kendimi vuracaktım" + }, + { + "id": 13346.0, + "title": "Özgürlüğe Doğru", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Bırakıyor ardından belalara beni\nTedbirim öldü gövdemin binası geçti\n\nGöğsümde ince gergin çelik bağcık\nTenimi bastıran içerilere\n\nBağırıyor leylaklarım ağlıyor ağlıyor duvarlar\nÇatlayacak gibi susuz düzgün ve biçimli sanatlar\n\nÇocuk yığılıyor kalp kalp üstüne konuyor\nBir baba damarı vuruyor sökülen nabzım\n\nŞimdi batar birkaç nesil azdıran bozgun\nSimsiyah aklım ve beyaz bir nokta kalbim\n\nKader akışı alkışlanıyor her kârım\nNazlı buluş git git kabarıyor dalgalar\n\nÇare yok gür gür bağıracağım yoksa bu sefil\nİsyan yüklü gemi zor kayalıklarında gönlün\n\nHarp. Ezilen etim söğülen köpekliğin için değil\nGüzel ölçülü zulmetmeden yeterince öldürüşüm\n\nHarp geliyor bir güzel bilendin mi kardeşim\nBinlerce cilt tutuyor kılıçların hançerin\n\nI believe in you believe in we believe in\nIn la ilahe illallah la ilahe illallah \n\nŞimdi halk yüceldin guslet suyun götürmesiyle kuşan\nYüzün kolların ateş yakmaz başın ince ayakların\n\nDünya bir konak bir konuk ölümsüz hayat içre\nGeçildikçe hor öpüldükçe soyunur şehvete\n\nŞehvet ahırı değil yeryüzü\nDomuz ahırı değil yer toprak\n\nİki bakışımın arasında bulduğun toprak\nDört köşe duvarlar siyah örtü ve göç sesleri\n\nKapanıyorum kabul et öyle buyur\nBin açılı örtüye daha sar beni\n\nBin yıl bin daha\nDursam kapında\n\nSayıs��z perdeden bir perdecik kalksın için\nBaşım yüzüm kızarır haddim olmaz aslında\n\nSakin ve gövdemin mızraklarını döken bir geliş\nVara gele ancak birkaç ağaç alıyor göğsüm\n\nSakin ve daha sakin mızraklarım dökülsün daha\nAniden çıkıp havlayan köpekte emanet bugün\n\nBinbir helak ve Allah selamıyla girilen ovada\nBir dağ gibi diz çök kendine ırmak ol tut tut bırak yıldırımları\n\nSakin daha sakin kımıltı yok bakışında\nBırak toprak altında göl olsun gözyaşın\n\nBir çeşit isyandın gönül ağlaması ilacın\nDestur. Nice uzlet makamından geçersin şimdi\n\nŞimdi çağırıyor o güzel aşka beni yalvarıyor beni\nDuruyorum ve çeşit çeşit ölüm omuzumun binileri\n\nBu ova cennet olmalı sayımızca bir cennet safı\nBu çukur ateş olmalı sayımızca bir cehennem safı\n\nYa bu yol. Ayağın sahibi gövdeden habersiz yürüdüğü\nGövdenin ayağa merbut ayağa dönük ayak kesildiği\n\nSen gönlünü yukarıya bil\n\nBir dağ nasıl söylerse öyle söyle\nBir dağ nasıl inlerse başla öyle\n\nEy zarif sen de ata yoluna meylettin\nKorkarım binbir belaya dayanmaz sıkletin" + }, + { + "id": 84193.0, + "title": "Öğretmenim", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bana neler öğretmiştin\nUnutmadım öğretmenim\nAma gel gör yine adam\nOlamadım öğretmenim\n\nEzberledim hep dersini\nYaşattılar hep tersini\nMutluluğun adresini\nBulamadım öğretmenim\n\nİnsanlığın adı para\nBu hayatın tadı para\nNe gerek var kitaplara\nAnlamadım öğretmenim\n\nHani doğru bükülmezdi! \nHani haklı ezilmezdi! \nHani dağlar yıkılmazdı! \nYıkıldım ben öğretmenim\n\nDefter başka, kalem başka\nYaşadığım alem başka\nŞöyle güzel, gerçek aşka\nDüşemedim öğretmenim\n\nSaygı dedim anlayan yok\nVefa dedim tanıyan yok\nDostluğu da bir bilen yok\nGöremedim öğretmenim\n\nHer şey yerli yerinde mi? \nBütün sırlar derinde mi? \nSuç bende mi, evrende mi? \nBilemedim öğretmenim\n\nSakın gitmesin ağrına\nBir hevesim yok yarına\nUtancımdan mezarına\nGelemedim öğretmenim\nAffet beni öğretmenim" + }, + { + "id": 45059.0, + "title": "Şehvetin Adını Aşk Koydular", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Şehvetin adını Aşk Koydular \nEger Şehvet Aşk Olsaydı \nEşekler Aşkın Şahı Olurdu" + }, + { + "id": 39513.0, + "title": "Sevdiğim Kadın Adları Gibi 10/ İrem", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 6.0, + "poem": "Bana şöyle bir bak diyorsun\nAlıcı gözüyle, tepeden tırnağa\nYeni dalınmış bir uyku gibi bak\nÇobanların söndürmeyi unuttuğu dağ ateşi\nKaleden kaleye uçurulan ak güvercin\nRüzgara emanet edilen fısıltı gibi\nYazdan kalma bir gün gibi bak bana\n\nBana şöyle bir bak diyorsun\nPosta kutusuna gece yarısı bırakılan bir mektup gibi\nKızağından kayıp bitmeden denize inen bir tekne \nGökyüzünün denizyıldızlarıyla dolduğunu gören\n\tBir dalgıç gibi bak\nAkşam kırılmaya başlarken içimde\nDağılan bir ilkokulun zili gibi bak bana\n\nBana şöyle bir bak diyorsun\nBir ışın demetine sarılır gibi bak\nUnuttuğum ve istemesem de\n\tYüzlerini bir türlü anımsayamadığım\n\tÇocukluk arkadaşlarım gibi\n\nKahve fincanına damlayan gözyaşı\nKara düşen kan damlası gibi\nDiyorsun ki- evet, mavi gözlerinden bile ürpertici bu-\nKınından çıkarılan bir hançer gibi bak bana\n\nBana şöyle bir bak diyorsun\nYaşama sevincini sana ben veriyormuşum gibi\nSevgilin olmasam da sevgilinmişim gibi bak\nKumsalda bırakılan ayak izi\nKanadın üzerine değen bulut gibi\nKayalıklara sürüklenen bir gemiye\n\tYanıp sönen deniz feneri gibi bak bana\nÇünkü unutmamanın eşiğidir\nVe anımsamanın kapısıdır bakmak\nSevgili İrem\nBunun için bile kibrit çakılabilir\n\tOkyanusun kıyısında\nKaranlıkta\nBir kedi gözü gibi\nPençeleriyle dolaşırken aşk." + }, + { + "id": 15219.0, + "title": "Eğer", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 9.0, + "poem": "o kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,\narkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.\nutanılacak bir şey değildir ağlamak,\nyürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer…\nbelirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,\nöylesine derince bakmasalardı eğer…\nçabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de,\nkalp,göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer…\n\ndüşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman\nmeydan savaşlarında korkular aşkı ağır yaralamasaydı eğer…\nrengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,\ntanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer…\nuykusuzluklar yıkıp geçmezdi kısacık kestirmelerin ardından,\ndokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer…\ngerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,\nihanetinden de onlar payını almasaydı eğer��\nıssızlığa teslim olmazdı sahiller,\nkendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer…\n\nsen gittikten sonra yalnız kalacağım\nyalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse? \n\nevet sevgili,\nkim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,\nkim uzanmak isterdi ince parmaklarına,\nmazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer…" + }, + { + "id": 60726.0, + "title": "Kadına", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 7.0, + "poem": "Eğer kral olsaydım.! Çiğneyerek tahtımı \nMemleketin halkını dizlerine sererdim. \nO kuvvetli hükmümle bütün tacı tahtımı \nBir tek bakışın için sana feda ederdim. \n\nEğer Allah olsaydım.! O heybetli, o derin \nKainatın, semanın, denizlerin, her yerin \nİrademin önünde eğilen meleklerin \nSevgilim bir busene hepsi senindir derim" + }, + { + "id": 13409.0, + "title": "Pencere", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 9.0, + "poem": "pencereyi kapama\ngök dolabilir içeri\nsen neyi görebilirsin\nıslak bir bulutun ağışını mı\n\npencereyi kapama\nkuş dolabilir içeri\nsen neyi taşıyabilirsin\nkırık bir dalın yükünü mü\n\nPencereyi aç\nSoluğun çıksın dışarı\nsen büyütmedin mi ciğerinde onu\nKokusu hayatı yıkasın diye\n\nPencereyi aç\nSesin sarsın dünyayı\nDuyulur elbet ta ötelerden\nYürek kendini tanır" + }, + { + "id": 41728.0, + "title": "Şu Yalan Dünya'ya Geldim Geleli 2", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 9.0, + "poem": "Şu yalan dünyaya geldim geleli\nTas tas içtim ağuları sağ iken\nKahbe felek vermez benim muradım\nViran oldum mor sünbüllü bağ iken\n\nAradılar bir tenhada buldular\nYaslandılar şıvgalarım kırdılar\nYaz bahar ayında bir od verdiler\nYandım gittim ala karlı dağ iken\n\nFarımaz da deli gönül farımaz\nAkar gözlerimin yaşı kurumaz\nŞimden geri benim hükmüm yürümez\nAzil oldum güzellere bey iken\n\nKarac'oğlan der ki bakın geline\nÖmrümün yarısı gitti talana\nSual eylen bizden evvel gelene\nKim varımış biz burada yoğiken" + }, + { + "id": 1703120.0, + "title": "İşçi Marşı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Hava döndü işçiden işçiden esiyor yel\nDumanı dağıtacak yıldız-poyraz başladı\nBahar yakın demek ki mevsim böyle kışladı\nBu fırtına yarınki sütlimanlara bedel\nHava döndü işçiden, işçiden esiyor yel\n\nTekliyor işte çağın çarkına okuyan çark\nVe durdu muydu bir gün bu kör, avara kasnak\nBir zincir yitirenler bir dünya kazanacak\nSen de o dünyadansın sınıfın bil safa gel\nHava döndü işçiden, işçiden esiyor yel\n\nKöylükler uykusunda döndü dönüyor sola\nGüne bakıyor bebek büyüyen yumruğuyla\nBaşaklar göverdi bak baş koydular bu yola\nŞaltere uzanıyor Allah'a açılmış el\nHava döndü işçiden, işçiden esiyor yel" + }, + { + "id": 48137.0, + "title": "Gözler Yangın Şimdi", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "bunca yil cigliklar kosturulmus bu yolda\n deli taylar gibi ter icinde cigliklar\n savrulan bir yanlisa vurulmak icin mi\n yoksa daglari yirta yirta yuruyen\n bir irmak diliyle durulmak icin mi\n\n gozler yangin simdi-ufuklar duman\n dunya degisiyor-masali koca bir yalan\n\n tam kirk yil bulandirdilar sulari\n niliferleri daglara tasidilar\n kekikleri caylara\n ugrun ugrun-ince ince-gizlice\n ve sinsice yuruduler karanliklara\n pinarbaslarinda yarpuzlar utandi\n ormanda koknarlar\n sonra leylak dusmani bir aksam vakti\n dunyanin degistigini buyurdular\n ihaneti kanli bir gelinlik icinde\n yeryuzunun yataginda doyurdular\n\n durduk dusunduk sularla birlikte\n daglarla - ormanlarla - bulutlarla birlikte\n durduk dusunduk\n nergislerle - nevruzlarla - gullerle birlikte\n yok olan hicbir cicek yoktu yeryuzunde\n durduk dusunduk\n martilarla - turnalarla - guvercinlerle birlikte\n yok olan hicbir guzellik yoktu yeryuzunde\n durduk dusunduk\n nehirlerle - denizlerle - okyanuslarla birlikte\n yok olan hicbir dalga yoktu yeryuzunde\n\n tamda yunuslar sevisirken arsipel'de\n tamda gokkusagi sevinlesirken\n ozlenen renkler siliniyor dediler\n tamda insanin insanligina ceyrek kala\n yarim metrelik cam bir savas alaniyla\n ciktilar karsimiza teknoloji yalaniyla\n\n gozler yangin simdi ufuklar duman\n dunya degisiyor masali koca bir yalan\n\n cocuklar olurken butun ulkelerda\n ey koca nazim\n ey ustamin ustam dedigi\n milyonlar icindeki vatansiz yalnizim\n\n cocuklar guldu demistin o buyuk ulkede\n gelde gor simdi\n o yuzlerde buyumus yarinsiz ofkeyi\n gelde gor\n gece gelen telgraftaki yuce degerin\n nasil bir korluge kurban verildigini\n yureklerde yukselen son anitinda\n gelde gor nasil yerlere serildigini\n\n sonrasi vurgun soygun ve talan\n sonrasi gozyasi ve kan\n caykovski harlemde bir tepinme\n tolstoy sutyen bosluklarinda pembe dizi\n mayakovski bir papaz duasi belki\n puskin carlik ozlemlerinin siirsel gizi\n\n gozler yangin simdi ufuklar duman\n dunya degisiyor masali koca bir yalan\n\n ne olur tunctandi demirdendi demeseydin\n bir tabuttan korkan o saire gonul vermeseydin\n a....... neruda'nin sili kasimpatilarini\n hasan huseyin'in kirmizi gul dallarini\n howard fast'in firtina sonrasi cigliklarini\n olmeden once mezarinin basina koysaydin\n burcu burcu gurcu gurcu koksaydin\n dunya degisiyor masalina kahkalar atsaydin\n son anda sokup ellerini kanayan kalbine\n cocuk yuzlu yepyeni bir siir cikarsaydin\n\n nasilda severim seni\n hirosimali bir kizin yaprak dudaklarinda\n isci tulumuyla istanbul da taksim alaninda\n ve 1960 yazinda kuba da nasilda severim\n al simdi ellerimi\n yattigin o buyuk ulkenin topraklarina uzat\n yanar parmaklarim yanar\n ne solohovlar ne de gorkiler var\n yalnizca seni o topraklarda tutsak edenler\n ve memed in ozlemiyle oraya gomenler var\n\n yanardaglar mi patliyor bilemiyorum\n denizlerle karalar yer degistiriyor\n dinazorlar mi gocuyor yoksa\n bir yanim tirpan yine-bir yanim gul bahcesi\n bir yanim soygun yine-bir yanim ter ezgisi\n soylermisin ey ustalarin ustasi\n nedir bu degismenin yarinsiz sonrasi\n\n simdi senin ceviz yapragi kivil kivil ulkende\n kimi dunya degisiyor masalinin halinde\n ki orta asya nin kimiz tadi hala dilinde\n kimi zonguldak madenlerinde\n pasabahcede ve cukobirlikte\n yurtici kargoda ve toros gubrede\n direnen butun yureklerle birlikte\n kimi dort bin yillik gunes pesinde\n adinin ozgurlugu icin dogusmekte\n degisen nedir soylermisin\n alinterinin nehirlestigi bu yasam icinde\n\n bir tren penceresinde saman sarisi saclar\n ruzgarin yelesinde nasil ulkeden ulkeye\n beyinden yurege nasil firtinalarla kosar\n o buyuk coskular\n o sonsuz duygular\n uzansam her teline simdi ellerim yanar\n her biri bes dolara bir masadan ucar\n bir baska masaya konar\n seninse bu korkutuk gidis icinde\n insanlik adina yuregin bir baska kanar\n\n dikersin gozlerini masmavi yarinlara\n insanligin insanca yasamini ozlersin\n ve soylenirsin kendi kendine\n caginin tanigi her sair gibi sen de\n ne aclik ne zulum ne de kan\n ancak biz kazandigimiz zaman\n ve butun insanlik insanca yasadigi zaman" + }, + { + "id": 96019.0, + "title": "Sigara Çeşitleri", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Dolup taşar camekanlarda her çeşit sigara; \n O eskidir, bu yeni... \n'En zararlı olan, hangi cinstir? ' dersen \n Derim: 'İçilmeyeni! '" + }, + { + "id": null, + "title": "Bileklerimde Bayat Bir İntihar", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Geliyormuşum; \npencerelerde yaz\nve bileklerimde bayat bir intihar\n\nOysa ölünecek bir şey yokmuş,\ngidince sen,\nyaşanacak bir şey olmadığı kadar\n\nYanıyormuşum; \nvardığım yere bırakıp kendimi.\nAtlasında yeryüzünün\nçılgın \nve çirkin\nve hüzünle oyalanan.\nYüreğimde kül tadı nice yangından kalan...\n\nÖlüyormuşum; \nsenin saçların uzuyormuş üstelik.\nÖlünce ben, cıgarayı da bırakıp taksit ödüyormuşsun.\nBedenin tecritmiş geçliğinden,\nikisi de yalnızmış,\ngeceler öpüyormuş memelerinden...\n\nBense geçliğimi pazarlıksız\nve hızla geçtiğimden; \nbugünler saçlarımla birlikte şiir yazmayı da kısa \nkestiğimden,\npiç kalmış aşklarla avutup kendimi,\nbileklerimde bayat bir intiharın dikiş izleri,\ngelip geçmiş yılların diş izleri ömrümde,\nneşter ve gül’müş hayat.\nGülüyor...Gülüyor...Gülüyormuşum..." + }, + { + "id": 49451.0, + "title": "Tövbe", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Dayak cennetten çıkmışmış\nÖyleyse eğer önlem almak gerekir\nBir daha düşmemek için cennete\nBurda yediğimiz dayak yeter" + }, + { + "id": 64933.0, + "title": "Edebi Bir...", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 5.0, + "poem": "onu her nasılsa yazışma ya da şiir veya dergiler yoluyla tanıdım\nve bana tecavüz ve şehvet konulu çok seksi şiirler yollamaya başladı, \nve işin içine biraz da entellektüellik karışınca\nbiraz kafam karıştı ve arabama atlayıp Kuzey'e sürdüm; \nuykusuz, akşamdan kalma, yeni boşanmış, \nişsiz, yaşlanmış, yorgun, beş on yıldır\nçoğunlukla uyumak ister bir halde, sonunda moteli buldum\nküçük güneşli bir kasabada toprak bir yol üzerinde\nve orda oturup bir sigara tüttürdüm\ndüşündüm, gerçekten delirmiş olmalısın diye, \nve bir saat geç çıktım\nkadınla buluşmaya, epey yaşlıydı, \nnedense benim kadar, pek seksi değildi\nve bana çok set, ham bir elma verdi\nkalan dişlerimle çiğnediğim; \nadı konulmamış bir hastalıktan ölüyormuş\nastım gibi bir şeyden, ve\nsana bir sır vermek istiyorum dedi, ben de\nbiliyorum; bakiresin,35 yaşındasın, dedim.\nve bir defter çıkardı, on-oniki şiir: \nbir ömürlük çalışma ve okumak zorunda kaldım\nve anlayışlı olmaya çalıştım\nama çok berbattılar.\nsonra onu bir yere götürdüm, boks maçlarına \nve ellerini kenetleyip\ndumanın içinde öksürdü\nve etrafına bakınıp durdu\nbütün insanlara\nve sonra da boksörlere.\nsen hiç heyecanlanmazsın, değil mi? , dedi\nama o gece tepelerde epeyce heyecanlandım, \nve onunla iki-üç kere daha buluştum\nşiirlerinin bazılarında yardımcı oldum\nve dilini boğazımın yarısına kadar soktu\nama ondan ayrıldığımda\nhala bakireydi\nve berbat bir şair.\ndüşünüyorum da bir kadın açmamışsa bacaklarını\n35 yıl\niş işten geçmiştir\naşk için de\nşiir için de." + }, + { + "id": 10625.0, + "title": "Akşamı Geciktirebilirsin Belki", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Gün batarken sula fesleğenleri\nbalkonun kokusu sokağa taşsın\nsokaklar kayıp çocuklar gibi\nhırçındır, ürkek ve biraz şaşkın\n\nSular bulutlanır sen susarsın\nve kent çıngıraklı bir yılan kadar\nzehirlidir artık sevgilin mahpusken\nüstelik kirli bir lekeye döner umutlar\n\nAcılar katlanır mendil yerine\nsarışınlaşırsın bu kaçıncı güz\nellerin üşür, çiy düşer çiçeklere\nbeklediğin mektuplar da gelmez\n\nBomboş sayfalara dönerken aklın\ntecrit'teki kitabı fareler kemiriyor\nve düşlerin sonsuz bir boşluktayken\nbir sigara yakıyorsun, tutuşuyor sular\n\nAkşamı geciktirebilirsin belki\nsuladığın fesleğenlerle, kimbilir\nama vaktin ayırdındadır şimdi\nkuşlar, çocuklar ve mahpuslar\n\nUsulca inse de koldemirleri\n\n(Feride için)" + }, + { + "id": 57652.0, + "title": "Süveydâ", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Trafik kazasında sevgilisini kaybetmiş birinin televizyon muhabiriyle konuşmasını seyrediyordum. Öylesine doğal, öylesine sıradan bir şeymiş gibi anlatıyordu ki sevgilisinin ölümünü, sanki üzerinden büyük bir yük kalkmış, rahatlamış gibiydi. Gözlerindeki o donuk pırıltıda ölen sevgilisini çoktan unuttuğu, asıl önemli olanın kendisi, kendi varlığı olduğu anlaşılıyordu... O ayaktaydı, o yaşıyordu, o iyiydi... Sevgilisi için, sanki onu hiç tanımıyormuş gibi bir ifadeyle; O artık içimde yaşayacak, diyordu, sonsuza dek içimde yaşayacak...\nKamera üzeri beyaz bir çarşafla örtülü olan ölüyü yakın plan göstermeye başlayınca bütün benliğimi derin bir sızı kapladı. Beyaz çarşafın altında hareketsiz yatan o insana sımsıkı sarılmak istedim... Sanki bendim orada yatan. Anlatacakları eksik kalmış, yaraları öylece açıkta, kapatılmadan; kim olduğunu anlatamadan susmak zorunda kalmıştı... Artık onun öyküsünü başkaları anlatacaktı... Onun anlatılan, hakkında söylenilen hiçbir şeye müdahale etme hakkı yoktu... Sonsuza dek susturulmuştu. Ölümden bile daha acı bir gerçekti bu. Ölümden bile adaletsiz...\nÇoğu kez ölümün bu hayattan bir kurtuluş olduğunu sanırdım. Ama değilmiş, anladım. İnsanın asıl öyküsünü anlatmadan ölmesinin, onu aslında hiç tanımayan, ama çok iyi tanıdıklarını iddia edenlerin insafına kalmasının sonsuz bir esaret olduğunu belki de ilk kez bu kadar derinden hissettim... Ve bu hissediş anından itibaren ölümle aramda korkunç bir yarış başladı... Aslında beni hiç tanımayan, ama tanıdıklarını iddia edenlerin insafına bırakmayacaktım hayatımı... Ölmeden önce öykümü anlatmalıydım. Sonsuza dek susturulmadan önce kim olduğumu bilmeliydi tanıyan, tanımayan...\nPeki bu mümkün müydü... İnsan birini deliler gibi severken kim olduğunu anlayabilir miydi... Sanmıyorum, insan bu haldeyken, sadece şunu söyler: Ne oldu bana, ne oldu...\nKendisiyle ilgili bütün doğrularını kaybeder. Bir başka akışa, damarında kapkara akan bir kana teslim olur... Çünkü dört sıvı vardır insan vücudunda. Biri de sevdadır. Sevda dedikleri kara, küçük bir kan pıhtısıdır. Gelir kalbin en içteki, en gizli bir yerine saplanır kalır. Ve oradan bütün vücuda yayılır. İşte o andan itibaren kan simsiyah akmaya başlar. Buna Süveydâ, denir... İçinizde, damarlarınızda bu kan aktığı sürece artık iflah olmazsınız. Kendinizden koparsınız. Bildiğiniz bütün zamanlardan. Gerçekliğinizden, dünya görüşünüzden, beklentilerinizden... Uyku tutmaz olur geceleri. Bitkin düşüp uyuduğunuzda yine onu görürsünüz o simsiyah kana bulanmış rüyalarınızda. Uyandığınızda yine onun ismiyle uyanırsınız. Mıh gibi saplanmıştır yüzü yüzünüze... Giderek delirdiğinizi, onu aklınızdan atamazsanız mahvolup gideceğinizi, artık buna bir son vermek gerektiğini söyleseniz bile nafiledir. İçinizdeki o ses ne derse desin, siz doğru bildiğinize değil, mahvoluşunuza doğru koşarsınız. Yanlışınıza... Bütün dünyevi arzularınızdan kopmuşsunuzdur. Beklentilerinizi, umutlarınızı, ihtiyaçlarınızı kendinizi silmişsinizdir. Bütün zamanların dışına çıkmışsınızdır... Hayatınız ortalık bir yerde kalmış, siz onun tersine doğru koşmaya başlamışsınızdır... Bilirsiniz, sizin için dünyanın en yanlış insanıdır o... Gerçekte sizi sevmiyordur. Sevmeyi bırakın, kim olduğunuzu bile bilmiyordur. Aşkınızın önünde küçük düşmemek için durmadan ona kendinizi anlatmaya çalışırsınız bu yüzden. Duymaz bile. O sürekli kendisiyle meşguldür çünkü. Dünyaya nasıl baktığınızın, düşlerinizin, arzularınızın, ihtiyaçlarınızın onun gözünde hiç önemi yoktur. Sizin ayrı, farklı bir insan olduğunuzun bile farkında değildir. O dünyayı kendi zihninde taşır. Ve sizi bu dünyasının parçası kılmaya çalışır... \nHatta siz ben ayrı birisiyim, benim umutlarım, beklentilerim, düşlerim var, dedikçe kendisini yeterince sevmemekle, uzak kalmakla suçlar... Bu yüzden durmadan incitir sizi, küçümser, aşağılar... Sevmeyi bilmemekle, bencillikle suçlar... Bunu öylesine etkili bir şekilde yapar, size bunu öylesine derinden hissettirir ki, kendinizi değil, onu haklı bulmaya başlarsınız... Onu eksik sevdiğiniz, ona yeterince kendinizi vermediğiniz için suçluluk duymaya başlarsınız... İşte o zaman damarlarınızda kan daha siyah akmaya başlar. O siyah kanda sadece onu görürsünüz. O aynada kendini seyreder.Siz durmadan aynaya bakan onu seyredersiniz... Karşıtınıza dönmüşsünüzdür.Onun gözünden kendinizi görmeye başlamışsınızdır, yargılamaya... Artık eksilmeye başlamışsınızdır. Umutlarınızı, düşlerinizi, beklentilerinizi bilinmez bir tarihe erteledikçe ona direnme gücünüzün azaldığınızı hissedersiniz... O kendini üstün gördükçe siz kendinizi küçük görürsünüz. O sizi incittikçe, küçümsedikçe ona biraz daha bağlandığınızı hissedersiniz... Ona her teslim oluşunuzda kendinizi ömrünüzden bir kez daha düşersiniz...Gelip açtığı yara sizin elinizden çıkmıştır. Yaranızın sızısı size ait değildir sanki... O yıllardır herkeslerden gizlediğiniz, gelip kimseler kanatmasın diye büyük bir çabayla üzerini örttüğünüz yaranızı sizi hiç tanımayan birine göstermiş, onun kanatmasına izin vermişsinizdir...\nArtık onun elindedir yaranız. Onun insafındadır...\nHayatınızın onun elinde mahvoluşuna durmadan anlamlar yüklemeye çalışırsınız... Bugüne dek kimse değil, bir tek o yaranızı kanattığına göre onunla aranızda mutlaka büyülü bir bağ vardır. Kaderinizdir o sizin... Kendinizde yıllardır eksik bulduğunuz, yanlış bulduğunuz ne varsa o tamamlayacaktır.O büyük boşluğunuzu o kapatacaktır... O iflah olmaz can sıkıntınızı, o nereye gitseniz, kimle olsanız, burası olmak istediğim yer değil, bu o kişi değil, dediğiniz yerde çıkmıştır karşınıza...Bir duvarın dibinde sıkışıp kalmışlığınızı, bir türlü ilerlemeyen zamanınızı o çıkartacaktır sonsuz bir açıklığa, yolunuzu enginlere o açacaktır...\nYarayı o açtığına göre yaranızın anlamını, tedavisini bir tek o biliyordur diye düşünürsünüz...\nÇocukluğunuzda maruz kaldığınız haksızlıkları, acıları; sizi sevmesi gerekenlerin sevmeyip açıkta bıraktığı yerleri, yıllardır yaşadığınız onca istismarı o giderecek, o kapatacak, o silecektir...\nSizi sevmesi gerekenlerden zamanında alamadığınız ne varsa cömert bir anne gibi o size verecektir...\nİçinizde yıllardır gizlediğiniz hayal kırıklıkları onunla açığa çıkmıştır... Onunla açığa çıkmış hayal kırıklıklarınızı ona duyduğunuz sevgi zannedersiniz.. Size uyguladığı her şiddeti aşkının ne kadar derin olduğuna, sizi ne kadar yoğun sevdiğine yorarsınız...\nSiz onu ne kadar sevmeye çalışırsanız çalışın onun gözünde hep yetersiz kalacaktır... Sevdiğinizi ne kadar kanıtlamaya uğraşırsanız uğraşın, o yine de sevmeyi bilmediğinize inandıracaktır sizi... Bu yüzden sizi incitip küçümsedikçe onu eksik sevdiğinize yorar, durmadan bir köle gibi sevginizi kırbaçlarsınız... Ona duyduğunuz hayranlık arttıkça yaranızı daha çok kanatmasını istersiniz ondan... Onu güçlü ve cömert buldukça kendinizi güçsüz ve çaresiz bulmaya ba��larsınız...\nOysa ne cömert bir annedir o, ne de sevmeyi herkesten iyi bilen büyük bir sevdalıdır...O aslında sizden daha çaresizdir, sizden daha güçsüzdür... Sevgi dediği, aşk dediği kendisine duyduğu o büyük güvensizliktir aslında... Bu büyük güvensizliği gizleyebilmek için durmadan kılıktan kılığa girer... Bazen sevgi dolu, cömert bir anne; bazen acımasız ve bencil biri olur. Önce kanatır yaralarınızı, sonra kanattığı yerleri öpüp okşamaya başlar... Birden hiç ummadığınız kadar yaklaşır size, sonsuz bağlılık vaat eder... Hep böyle olacak zannedersiniz.... Hep böyle ışıl ışıl bakacak, sizi hep anlayacak, hiç gitmeyecek...Sonra birden aşk dolu yüzü silinir, bilinmez bir uzaklığın ardından bakmaya başlar size. Sizi birkaç gün önce göklere çıkartıp yüceltirken bir anda küçümsemeye, aşağılamaya, kırıp incitmeye başlar. Sizden çok şey beklerken, sizi hayatının anlamı sayarken, birden bire size son derece kayıtsız davranır... Davranışları tutarsızlaşır, gerçekte ne isteğini anlamakta zorluk çekersiniz...\nNeden böyle yaptığını, sorduğunuzda; Beni bu hale sen getirdin, beni kendinden sen uzaklaştırdın, der...\nVe artık öylesine yenilmişsinizdir ki ona, bu sözlerinin altında derin, hiç bilmediğiniz anlamlar aramaya, dahası onu haklı bulmaya ve hep olduğu gibi onu yeterince sevmediğinize; onu yitirdiğinizde sonsuza dek kimseyi sevemeyeceğinize, kimselerin de sizi sevmeyeceğine bir kez daha inandırırsınız kendinizi...\nOysa o sizi bırakıp gitmemiştir. Sizi belli bir uzaklıktan izlemekte, direncinizin ne zaman kırılacağını beklemektedir... Sizi kontrol çemberinize almış, sizi oradan gizlice seyretmektedir... Çünkü sizde açtığı yaranın farkındadır.Bu yarayla tek başına kalmanın ne denli acı verdiğini iyi bilmektedir... Çünkü kendisi de yıllardır o yarayla yaşamaktadır... Kendi yarasını başkalarının yarasını kanatarak iyileştirdiğini de...Onun da yarası ağırdır...Onun da tahammül gücü sınırlıdır aslında... Sizin ondan beklediğinizi o da sizden beklemektedir aslında: Çocukluğunda maruz kaldığı haksızlıkların, acıların; onu sevmesi gerekenlerin sevmeyip açıkta bıraktığı boşlukların, yıllardır yaşadığı istismarların bedelini size ödetmeye çalışmaktadır...\nBu yüzden sizin ona geri dönmenizi beklerken yeni kurbanlar aramaya başlamıştır çoktan... Ama siz ona direndiğiniz, ona tamamen teslim olmadığınız, ona karşı çıktığınız için unutamaz sizi... Çünkü sizi teslim almaya çalışırken farkında olmadan siz de onun yarasını derinden kanatmışsınızdır...Sizin geri dönmemek üzere gitmeniz kendisine duyduğu güvensizliği daha da büyütecektir...\nZaten siz biraz güçlü olsanız, yaranızı asla onun kapatamayacağını anlayıp kendinize geri dönmeye başlasanız hiç beklemediğiniz anda karşınıza çıkacak, yine size o cömert anne yüzüyle bakacak; Hadi kaldığımız yerden devam edelim, yitirmeyelim bu aşkı diyecektir... Ama her defasında önce sizin direnciniz kırılır; arasa dersiniz, dönüp gelse, gelse de açtığı bu yarayı kapatsa... Sizle konuşmasa da, sizden uzakta olsa da bunları söylediğinizi hisseder...Çünkü sizin yaranız ne zaman sızlasa, onun da yarası sızlar... Çünkü onun isteklerine tamamen boyun eğmediğiniz, zaman zaman geri çekildiğiniz için benlikleriniz çoktan birbirine kaynaşmıştır... Sizin vücudunuz onun vücudu, onun vücudu sizin vücudunuz olmuştur.... Yaralar birbirine karışmıştır... Sızılar birbirine...\nVe o ölümcül dans yeniden başlar. O uzaklaşmasın, kanattığı yaranızla birlikte sizi öylece terk edip bırakıp gitmesin, diye elinizdeki son umutlarınızı, son beklentilerinizi, düşlerinizi onu geri çağırmak için harcarsınız... Onun geri gelmesi için bütün varlığınızı ona adamaya başlarsınız... Kendinizi bir kez daha siler, ömrünüzden düşebildiğiniz kadar düşmeyi göze alırsınız...Öyle ki o yine geri döndüğünde artık sizden bir şey kalmamış olur size... Çünkü ancak öyle geri gelir o... Hayatınızın kontrolünü tamamen eline geçirmek için geri gelir... Artık siz ondan ayrı birisi değil, onun bir parçası haline gelmişsinizdir. Sizi böylesine derinden seven biriyle çatışmanın anlamsız olduğunu düşünürsünüz... Hiç direnmeden hayatınızın kontrolünü onun eline bırakırsınız... Artık sizi istediği gibi acıtır, kırıp incitir. Sizin benliğinizi kendi benliğinin içine almıştır.Mahremiyetinizin, özelinizin onun ve sizin için artık hiçbir anlamı kalmamıştır... Hem sizi bu denli seven birinden ayrı, özel, gizli neyiniz olabilir ki... Telefonunuza gelen mesajlarınızı kontrol eder, mektuplarınızı açar, kimle görüşüp görüşmeyeceğinizi o tayin eder... Gönderilmiş maillerinize bakar... Bütün kapılarınızın, bütün çekmecelerinizin anahtarlarını alır sizden...Ona verdiğiniz benliğinizin, kişili��inizin anahtarlarının yanında kapılarınızın, çekmecelerinizin anahtarlarını vermişsiniz, çok mudur? ...\nArtık istediği olmuştur. O derin güvensizliğini sizin teslimiyetinizle kapatmış; o itaatkar, o hayran bakışlarınızda kendi yarasını sarmıştır... Hiçbir direnç görmeden içine almıştır sizi... Onun için hiçbir anlamı yoktur varlığınızın... İçindeki o büyük boşlukta kaybolmuşsunuzdur... Artık gönül rahatlığıyla ve arkasına bir daha hiç bakmadan terk edip gider... Sizi soranlara da, tıpkı o trafik kazasında sevgilisi ölmüş insan gibi, gözlerindeki o donuk parıltıyla; aslında onu hiç tanımamışım, der...\nBelki de ilk kez doğruyu söyler... Kendisini bunca yıldır nasıl tanımadıysa sizi de gerçekte hiç tanımamış, dahası tanımak için hiç uğraşmamıştır... Çünkü bu dünyada kendisinden, o büyük boşluğundan başka kimse yoktur onun için... Bu yüzden onun için katlanılan hiçbir acı, ona yapılan hiçbir iyilik iz bırakmaz onda...\nSizse onun açtığı yarayla bir başınıza kalırsınız... Üstelik eskisinden daha çaresiz, daha güçsüz... Onunla birlikteyken durmadan kırbaçladığınız sevginizle kan içinde kalırsınız...\nDaha da ıssız, daha da anlamsız bir dünyada kalırsınız...Yaranız süveydâyla, o simsiyah kan pıhtısıyla hala kanayıp durduğu, bıraktığı sızı hala acıttığı için kimseleri sevemeden, bir hayalet gibi kalırsınız...Yaranızı kanatıp gitmiştir işte... O açılan yaranın hayatınızın kara kutusu olduğunu, bütün hakikatinizin, doğrularınızın ve yanlışlarınızın o yarada yattığını bildiğiniz için onun bıraktığı yerden siz yaranızı hala kanatmaya devam edersiniz... Bu karşılıksız aşkın lanetini tek başınıza üstlenirsiniz...\nO ise içine alıp öldürdüğü için sizi unutup gitmiştir çoktan... Ölmemek için öldürmüştür sizi kafasında... Çünkü artık ondan ayrı, ondan farklı bir kişiliğiniz, varlığınız kalmamıştır... Aynadaki yüzünü, içindeki boşluğu haklı çıkartacak başka kurbanlara ihtiyacı vardır onun..\nAma siz ona hep yaşatırsınız içinde... Ölmesini ya da kalbinizde unutulup gitmesine bir türlü izin vermezsiniz... Çektirdiği acıların, verdiği eziyetlerin hesabını sormak, intikam almak için değil...\nKimseler değil, neden sizin için dünyanın en yanlış insanı olan o açmıştı yaranızı, işte bir gün bunu anlayabilmek için hep yaşamasını istersiniz onun...\nVe bunu anladıktan sonra, onda kalmış öykünüzü, onda kalmış aşkınızı geri alabilmek için onun hep yaşamasını istersiniz..." + }, + { + "id": 52501.0, + "title": "Onların Yani Sizin", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Onların, yani sizin hayatınıza\nŞarkılar girmiş, şarkısız edemiyorsunuz\nŞarkılar yani barış, yani gökyüzü\nYani bazan burun buruna geldiğiniz köşebaşlarında\nSonra usul usul, yavaş yavaş kaybettiğiniz\nYani dost geldi gelecek, sevgili sevdi sevecek\nYani yaşamak adına, güzel düştüğü olan\nŞarkılar, yani yanıldığınız...\n\nSizin, yani onların hayatlarına\nAllahlar girmiş, Allahlardan kurtulamıyorlar\nAllahlar yani çarşıda, pazarda, yani evde\nYani arabalarına taş koydukları caddelerde\nBir dilim jandarma ekmeğikürekte, kürek denizde\nYani sızlayageldiği şey öbür taraflarının\nYani gölgesinden ölümü görmüşgibi korkulan\nAllahlar yani yine yanıldıkları..." + }, + { + "id": 30463.0, + "title": "Sakın Ha", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "'sabiha bu adamlar beni alıp götürecek\nsakın ha ağlamanı istemiyorum\nsoracakları varmış yıllardır sorarlar\nanlaşılan bu sorgu daha yıllarca sürecek\nilk götürülüşümü bak hatırlıyorum\nsendikaya yazıldığım günlerdi sanıyorum\notomobil farlarına yağmur yağıyordu\ncıgaram ıslanmış sokaklar nedense dar\nbu defa aksi gibi zilzurna ilkbahar\nçoçuğa bir şey söyleme sabiha belli olmaz\nsakın ha ağlamanı istemiyorum\nbakarsın çabuk biter akşama evdeyim\nuzayacak olursa git hüseyin'i bul\neli kızıl kanda olsa bizi bırakmaz\nçantamı hazırlarsın pijamam terliklerim\nizin verirlerse seni de beklerim\nhani bir gülümsemen vardır sanki istanbul\ngözlerin gözlerimi bulur bulmaz\niçimde bütün şehir atlı karınca gibi\ndöner ha döner ışık renk ve pul\nhay allah bu ilkbahar beni öldürecek\nrüzgardaki kokular dudaklarımdaki tuz\nbu adamlar sabiha beni alıp götürecek\ngünlerden cuma sabah saat dokuz\nsakın ha ağlamanı istemiyorum\nparan var mı yok mu bilemiyorum\nal şu yüz lirayı yanında bulunsun\nyüz de bana kalıyor varımız yoğumuz\nçocuğa bir şeyler al onunla avunsun\nbeyler ben hazırım haydi gidiyoruz\nsabiha unutma seni bekliyorum'" + }, + { + "id": 522762.0, + "title": "Ey Perhiz, Sakın Dilden", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey perhiz,sakın dilden,her hata dilden çıkar\nCahile verme sırrını sır elden çıkar\nTalep et kitap olasın her ne maksudun var ise\nZerrece ilm-i şeriat cüz'ice dilden çıkar\n\nEğer fidanın var ise büyür selvi dal olur\nVa'de saatte yetende emr Hakkdan gel olur\nBir gün gelir 'can alıcı' bülbül diller lal olur\nDünya dedikleri handır konanlar handan çıkar\n\nÇetindir bu aşkın yayı, çeker bilir yayını\nBülbüle gülşen verildi,baykuşa Hakkdan tayını\nÜstada hizmet edenler pirden alır payını\nÜstada hizmet etmeyen akıbet yoldan çıkar\n\nEy NESİMİ her can bilmez bu muamma sırrını\nİki nokta üç harftir,çar kitap andan çıkar" + }, + { + "id": 8309.0, + "title": "Uyuruyanık", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "sana uykular taşıyacağım deliksiz\nsüslü kahvaltılar gibi\nkahvaltısız sabahlar\nseni uyandırmanın en güzel yolunu bulup\nkıyamayacağım uyandırmaya\nkimse görmüş değil henüz\nbir meleğin nasıl uyuduğunu ama\nhala benzetiriz\nbir meleği\nbir güzelin uykusuna\nama sen melekler gibi uyuma\nmelekler gibi uyan\ntam da çağla zamanında baharın\ngözünün sürmesini yüreğime akıtman\nbir uykunun en güzel yanı\nseninle uyanmaktır\nsenden uzak bir uykuyla\nkandıramıyorum hiçbir geceyi.\n\nMayıs 2000, new york" + }, + { + "id": 85254.0, + "title": "Şikayet", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Yıldırımlar sağdım umut bahçeme\nHasretimi yangınlarla süsledim\nDepremleri dost eyledim geceme\nYüreğimde fırtınalar besledim...\n\nBekledim ki sen gelesin yanıma\nGelmiyorsun yetti gayri canıma!\n\nKokuştu, acıdı, gazlaştı sular\nBozuldu, değişti, yozlaştı sular\nKurudu, savruldu, tozlaştı sular\nPınarları gözyaşımla ısladım...\n\nBekledim ki sen gelesin yardıma\nGelmiyorsun, ortağım yok derdime.\n\nBoş dergâhta tek dervişim, gerçek bu\nYalnızlığa boş vermişim gerçek bu\nSabır, sebat benim işim, gerçek bu\nSilahımı kalemime yasladım...\n\nBekledim ki sen gelesin muradım\nGelme gayri, kapıları kapadım..\n\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": 271900.0, + "title": "260 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "260\nErenlere hizmet et, ermişlikten ayrılma.\nNamaz kıl ve oruç tut, delilikten ayrılma.\nSözün en doğrusunu, dinle Ömer Hayyam'dan:\nŞarap iç, yol kes ama; iyilikten ayrılma!" + }, + { + "id": 4569.0, + "title": "Ya Sensizlik Ölmekse", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle yok degildim\nDüşünürdüm neyi mi? Hep seni odalarda\nKimdi bana benziyen baktıgım aynalarda\nSenden başkası mıydı o sessiz bekledigim\nBir zamanlar sen vardın ya ben böyle degildim\nKim bilir aglamayö olup kendi kabrinde\nSensizligi bu türlü benim kadar kim bilir\nAkşam karanlıgında herkes gider o gelir\nEn sevdigim çiçekler çürümüş ellerinde\nKim bilir aglamayı olup kendi kabrinde\nYa sensizlik ölmekse her gün bir baska türlü\nYa bir şey olmamaksa sen olmak o yerlerde\nYaşamak nerde hani yaşamak gücü nerde\nBilinmez sensiz kalan yaşıyor mu ölü mü\nYa sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü." + }, + { + "id": 15246.0, + "title": "Resim", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Nedense bütün resimlerde ben \nBöyle mahzun ve perişan çıkarım \nHep böyle hayata kapalı durur \nGülmesini unutmuş dudaklarım \n\nArtık canından bezmiş kimselerin \nHazin bakışı parlar gözlerimde \nİçinden adamlar arabalar geçer \nÇizgiler alnımda bir büyük cadde \n\nAynada saçlarımı düzeltirim \nBir perde iner yüzüme alçıdan \nO, bin mumluk ampullerin altında \nKorkarım korkarım fotoğrafçıdan \n\nBakışlarım gümüş camlara sorar \nElbisemin eskiliği belli mi \nSonra karşıda küçük bir noktaya \nDikerim kahverengi gözlerimi \n\nKabahat objektifte camda değil \nOnlara yaşlı gözlerle bakarım \nNedense bütün resimlerimde ben \nBöyle mahzun ve perişan çıkarım" + }, + { + "id": 10130.0, + "title": "Özlemedim Seni", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Hiç özlemedim seni \nÖzlemek dostluktandır \ndostluğundan öte bulmalıyım seni \n\nSıcaklığını bulmalıyım \ndokunuşlarını, kenetlenişi \nTerimizle sulanmalı yeryüzü \ngüneş terimizle ışıldamalı sabah olunca \n\nApansız fırtınalar çıkmalı \nsarsılmalıyım \n\nÖzlemek \nyanında olmak isteğidir \ngülüşünü görmek biraz da \nHiç özlemedim seni \n\nSaçlarına gül takmam \nbir ırmak gibi akıtırım ovaya \nsoluğunla yanar \ndudaklarımın bozkırı \n\nAkkor halindeki ufuk \nbakır bir tel gibi eriyip gider \nkraterler ortasında kalırım" + }, + { + "id": 18909.0, + "title": "Gitmeliyim Buralardan Seninle", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "yanıma alarak incinen tabutları\nduyguların mıknatıslı şehrini\ncam renkli cenazeleri\npaslanan çekiçleri\ngitmeliyim buralardan seninle\n\ngiderken buralardan seninle\nyanımda hüzün olmalı\nocağımda işaret biriktiren ellerin\nbir de yüzün olmalı\n\ntabut bir elbise gibi üstümde\ndökerken anlamsız kuşkularını\nsunacak ağrıyan hücrelerime\nmıknatıslı şehir muştularını\ncam renkli cenazelerden\nyüreğim bir orduyu diriltirken yeniden\narlıksız okşayıp paslanan çekiçleri\nbirer birer dikeceğim bahçeme\nmasalarda kalan, kutsanan çiçekleri\n\nağlamaklı gülmekte\nlezzetini yitirmiş kuru ekmekte\nihanete uğrayan bir yürekte\ngideceğim buralardan seninle\n\nşarap kahrından yıllanabilir\naceze fotoğraflarda büyüyen\nyangın küllenebilir\nasil bir soy kütüğü taşıyan akreplerin\nkatlettiği kelebekler\nmercan dudaklarda dillenebilir\n\nşarkıları artık duyamıyorum\nkırılan yayın yerine\nhilal kaşlarını koyamıyorum\nöyle tutkunum ki denizlere\nuzaktan bakmaya kıyamıyorum\n\nyıkarak köprüleri, yakarak gemileri\nmütavazı ellerin, kınalı gözlerinle\nardımdan ağlatarak kabartma resimleri\ngideceğim buralardan seninle" + }, + { + "id": 8356.0, + "title": "Bir Mevsimin Acı Gerçekleri", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "\"\"Bir tek dileğim var mutlu ol yeter” sözünün\nbir kamyon yükü \nanlam taşıdığı günlerdi\n\nKaldırımlar toz ve kağıt topakları\nAnkara’nın\nAnkara’nın sonbahar yaprakları\nayvalar sarı\nhüzünler olgun\nyaz yorgunu gövdeler serili betonlarda\n\nBen yanımda çok acıklı\nepey yol üstü sözler getirmiştim.\n“Sanki terk edilmiş bir viraneyim\nher yanım dağılmış yıkılmışım ben”\n\nOkul önlük mevsimi\nve kaplanması kitapların\ncumhuriyet gazetesiyle\nbir ön beslenme çantası kompleksi\nmalum şu otlu peynir meselesi\n\nSaçlarını süt mısırı örgü yapmış\nbir al yüz koca göz görüyorum.\nSanki o tehlikeli yolun başındayım\nAşk’a geliyorum! \nama yanıma hep\nköy zılgıtlı sözler almışım\narabesk kalıyorum\nher kent soylu aşkın karşısında\n“Bir kulunu çok sevdim” diyorum\n“O beni hiç sevmiyor” diyorum\n“Kalbimi ona verdim\nartık geri vermiyor” diyorum.\n\ntemmuz 2000, kemer" + }, + { + "id": 10022.0, + "title": "Tesbih", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Sen giderken gozlerim dop doluydu\nVe yagan yagmurla caddeler ıslak\nYoklugundan bir ruzgar esti hazin\nTeselliler dokuldu yaprak yaprak\n\nGokyuzunde bir bir sondu yıldızlar\nBir karanlık geldi gittigin yerden\nUmitlerim vardı tesbih misali\nSen giderken dagılıverdiler birden" + }, + { + "id": 522480.0, + "title": "Evliyadan Aldık Biz Bu Erkanı", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 8.0, + "poem": "Evliyadan aldık biz bu erkanı\nYana yana zikredelim Allah'ı\nCanda ayan gördük sırr-ı Süphanı\nYana yana zikredelim Allah'ı\n\nDaima Süphanın ismini der idim\nDerunumda olan perdeyi giderdim\nBir idim vardım ummana erdim\nYana yana zikredelim Allahı\n\nİsyanla kararmıştır yüzleri\nAnın için Hakkı görmez gözleri\nBize kar eylemez münkir sözleri\nYana yana zikredelim Allahı\n\nSeyyid NESİMİ eydür bahre daldım da geldim\nMümkünat ilmini bildim de geldim\nHakikatta yerin gördüm de geldim\nYana yana zikredelim Allahı" + }, + { + "id": 930536.0, + "title": "Aşk Yarası", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Yüreğimden aşk kurşunu yedim ben \nDoktor ağlar, merhem ağlar yarama. \nDilekçemi gökyüzüne verdim ben \nYağmur ağlar, meltem ağlar yarama. \n\nGözyaşları kiripiklere dizilir \nDamla damla yanaklara süzülür \nRuh röntgenim duygulara çizilir \nZülüf ağlar, perçem ağlar yarama. \n\nYazan kalem kesin yazmış fermanı \nKimse sorsam ''yoktur'' diyor dermanı \nAnlatsam çıldırtır dağı - ormanı \nYangın ağlar, deprem ağlar yarama. \n\nAşk yarası ilaç kabul etmezmiş \nBir gelirse daha dönüp gitmezmiş \nTıb ilminin aklı fikri yetmezmiş \nHatip ağlar, ebkem ağlar yarama... \n\n25 Eylül 1997/Yasaklı Rüyalar" + }, + { + "id": 116515.0, + "title": "Medet Pirim", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu derdi kendime derman bilmişim\nAşkın şarabına ferman dilmişim\nBu derdi kendime derman bilmişim\nAşkın şarabını dolu içmişim\n\nHer yolun sonunda sana gelmişim\nYetiş medet Pirim, yetiş ya şimdi\nYetiş medet Pirim Ali, yetiş ya şimdi\nDostun elinde gül zordayım şimdi\n\nKadı makamına divan kurulmuş\nDoğru söyleyenler burdan kovulmuş\nCahil ile yol alması zor olmuş\nMedet pirim Ali yetiş ya şimdi\n\nPir Sultan Abdal'ım Şah'a giderim\nYolumdan dönersem serin veririm\nHınzır paşa zalım kuldur bilirim\nYetiş medet Pirim, yetiş ya şimdi" + }, + { + "id": 29813.0, + "title": "Otel Odalarında", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir merhamettir yanan, daracık odaların \nİsli lambalarında, isli lambalarında. \n\nGelip geçen her yüzden gizli bir akis kalmış, \nKüflü aynalarında, küflü aynalarında. \n\nAtılan elbiseler, boğazlanmış bir adam, \nKırık masalarında, kırık masalarında. \n\nBir sırrı sürüklüyor terlikler tıpır tıpır, \nİzbe sofralarında, izbe sofralarında. \n\nAtıyor sızıların çıplak duvarda nabzı, \nÇivi yaralarında, çivi yaralarında. \n\nDuyuluyor zamanın tahtayı kemirdiği \nTavan aralarında, tavan aralarında. \n\nAğlayın, aşinasız, sessiz can verenlere, \nOtel odalarında, otel odalarında." + }, + { + "id": 4567.0, + "title": "Unutamamak", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen bilemezsin, paslı hançerdir yalnızlık\nGelir, en can alacak yerimden vurur\nSen bilemezsin, gecenin en uzak bir saatinde\nBir böcek nasıl girer beynime, kımıldar durur?\n\nSen bilemezsin, çaresizlik nasıl bogar insanı?\nYaşamak bir yerde nasıl çekilmez olur?\nTutunacak bir dal aramaktan, koşmaktan, özlemekten\nEl yorulur, ayak yorulur, yürek yorulur.\n\nSen bilemezsin bu türlüsünü ölümün\nBilemezsin, bir tek kibritin cılız aleviyle\nBenzine bulanmış bir insan nasıl tutuşur?\n\nBu belki sevmektir bir yerde, belki unutamamak\nBu, kişinin kendi içinde eriyip, yok olmasıdır\nBilmesen de anlamaya çalış biraz, ne olur." + }, + { + "id": 50031.0, + "title": "Rubailer 12", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir gün düşüp benim de ömrümün zavallı dalı\nçürüyüp bedenim, toprağın olunca malı\nolsun yarin ayak bastığı bir yer ki mezarım\ntekrar hayat bana taptaze, böyle başlamalı" + }, + { + "id": 38632.0, + "title": "Mavi", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Mavi gözlerin kelepçesi yüreğimin \nkirpiklerin demirparmaklıkları andırıyor\nİşte! yine tutsağınım al götür beni istediğin yere\nnasıl olsa ikimizde aynı hücrenin maviliğindeyiz." + }, + { + "id": 10166.0, + "title": "Bebeklerin Ulusu Yok", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu\nBebeklerin ulusu yok\nBaşlarını tutuşları aynı\nBakarken gözlerinde aynı merak\nAğlarken aynı seslerinin tonu\n\nBebekler çiçeği insanlığımızın\nGüllerin en hası,en goncası\nSarışın bir ışık parçası kimi\nKimi kapkara üzüm tanesi\nBabalar,çıkarmayın onları akıldan\nAnalar,koruyun bebeklerinizi\nSusturun,susturun söyletmeyin,\nSavaştan,yıkımdan söz ederse biri.\n\nBırakalım sevdayla büyüsünler\nSerpilip gelişsinler fidan gibi\nSenin,benim,hiç kimsenin değil\nBütün bir yer yüzünündür onlar\nBütün insanlığın gözbebeği\n\nİlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu\nBebeklerin ulusu yok\nBebekler çiçeği insanlığımızın \nVe geleceğimizin biricik umudu." + }, + { + "id": 5152.0, + "title": "İşaret", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "O ki, pınar basında çeker suya hasret;\nKadınında kadına, yurdunda yurda hasret.\nYalan dünyada butun görünüşler iğreti;\nHer şey o şeye hazin benzeyişten ibaret.\n\nVar olan yoklukların ömrünü sürüyorum\nAşklar bomboş kuruntu, hürriyetler esaret\nYalnız, 'Rakip' ismiyle Allah’ı görüyorum\nBir yokluk ki, bu dünya, var olandan işaret...N.F.Kısakurek" + }, + { + "id": 40697.0, + "title": "Yeniden Geliş", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Tutup saçlarımdan sürükleyen kim? \nÇeken ne denizlere doğru beni? \nVarlığını yaşamak bildiğim\nAlevden eller mi, o kor gözler mi? \n\nBir dudak mı tutuşturan kanımı\nO çılgın geceler boyunca? \nO ateş yığını saçlar mı\nYakan avuçlarımı, tutunca? \n\nBu dalıp dalıp gitmeler neden? \nNeden bir alev tasta kaynayıp\nHer gün yenilenmek, eksilmeden? \n\nSonsuzluğa doğru bir yükseliş midir bu? \nSöyle ey sevgiyle dolup taşan yürek\nDünyaya yeniden geliş midir bu?" + }, + { + "id": 10824.0, + "title": "Kaldırımlar", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "I\n\nSokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; \nYürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.\nYolumun karanlığa saplanan noktasında,\nSanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.\n\nKara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; \nEvlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.\nİn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; \nBiri benim, biri de serseri kaldırımlar.\n\nİçimde damla damla bir korku birikiyor; \nSanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...\nÜstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; \nGözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.\n\nKaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; \nKaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.\nKaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; \nKaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.\n\nBana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta; \nBen bu kaldırımların emzirdiği çocuğum! \nAman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta; \nBu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum! \n\nBen gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; \nİki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.\nTak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; \nYolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.\n\nNe sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; \nGündüzler size kalsın, verin karanlıkları! \nIslak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; \nÖrtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.\n\nUzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; \nAlsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.\nDalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,\nÖlse, kaldırımların kara sevdalı eşi...\n\nII\n\nBaşını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,\nEtinle, kemiğinle, sokakların malısın! \nKurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,\nSonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın! \n\nFahişe yataklardan kaçtığın günden beri,\nErimiş ruhlarınız bir derdin potasında.\nSenin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri; \nOnun taşı erimiş, senin kafatasında.\n\nİkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var; \nSükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.\nDünyada taşınacak bir kuru başınız var; \nOnu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.\n\nYağız atlı süvari, koştur, atını, koştur! \nSonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.\nNe kaldırımlar kadar seni anlayan olur...\nNe senin anladığın kadar, kaldırımları...\n\nIII\n\nBir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,\nVecd içinde başı dik, hayalini sürükler.\nSimsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,\nYolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.\n\nOndan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,\nTutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.\nBir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,\nHeyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.\n\nArkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım; \nOnu bir başkasına râm oluyor sanırım,\nGörsem pencerelerde soyunan bir karaltı.\n\nVarsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan; \nBana rahat bir döşek serince yerin altı,\nBilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan..." + }, + { + "id": null, + "title": "Akşamdır", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Suları\nboğdu\ndalgalar.\nSes hoyrat,\nsevinç yılgın,\nşakaklarım sonbahar…\n\nİklimi kurak aşkların…\nYapışmış tenime ter, elime kir,\nsessizliğin ortasında bir deli rüzgâr.\n\nAkşamdır\navuçlarında marmara'nın…\nAkşamdır,\nşiire karıştı sular,\nsularda çoğalır sevdalar; \nellerim\nah\nellerim,\nnasıl \nanlatsam,\ngece…\nGece kokuyor çocuklar…" + }, + { + "id": 7800.0, + "title": "İspanyol Meyhanesi", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Kararmış tahta masamızda bir şişe şarap,\nGecelerden bir gece bezginiz.\nÜstelik adamakıllı sarhoşuz.\nEllerin, ellerimde.\nİspanyol meyhanesinde bir kadın\nÇığlık çığlığa şarkı söylüyor.\nBelli yıkılmış bir kadın.\nHayli çirkin, hayli geçkin, ağlamaklı.\nZayıf, incecik elli, kalın dudaklı.\nSesi bir tokat gibi patlıyor kulaklarımızda;\nYüzümüz al al oluyor.\nİçimiz hüzün dolu, kahır dolu,\nGözlerimiz kanlı.\nİspanyol meyhanesinde bir gece\nSeninle başbaşayız \nÜstelik sarhoşuz adamakıllı.\nDaha içelim, daha içelim.\n\nBaşını dizlerime daya gözlerin kapalı\nAğla biraz,\nBak ben de ağlıyorum.\nOcakta odunlar sönüyor\nGörüyor musun?\nÇığlık çığlığa bir kadın\nDuyuyor musun?\nAh ölelim artık;\nBitsin bu delicesine koşu,\nİspanyol meyhanesi yerin dibine batsın.\nYeter! yeter!\nÖleceksek ölelim.\nHadi vur kendini şaraba\nKedere ve aşka vur.\nDaha içelim, daha içelim.\n\nAlkol duvarını geçelim artık;\nDamarlarımızdan ispirto akmalı.\nHey garson!\nSustur şu çığlık sesli kadını.\nSöyle masamıza gelsin, içelim.\nHey garson!\nBütün hesaplar benden bu gece sen de iç.\nKapat kapıları;\nYabancı gelmesin.\nİspanyol meyhanesinde öldüğümüzü\nKimse bilmesin.\nDaha içelim, daha içelim." + }, + { + "id": 42196.0, + "title": "Maya", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "“Sılaya dön” diye mektubun geldi; \nSılayı sılada yitirdim anam.\nBiten takvimlere sattım geçliği, \nUykuyu rüyada yitirdim anam.\n\nÖzü bulmak için indim derine; \nGeç değdi ellerim dost ellerine.\nSalınca gönlümü mahşer yerine, \nDünyayı dünyada yitirdim anam.\n\nÖteyi ötede, burayı burda, \nGüneşin nurunu bir başka nurda, \nİsa’yı çarmıhta, Musa’yı Tur’da, \nAdem’i Havva’da yitirdim anam.\n\nKapattım kapımı of ile ah’a, \nAçtım penceremi sonsuz sabaha..\nAğrımı, sızımı sorma bir daha, \nOnları orada yitirdim anam.\n\nBu hiç, o herşeyden verince müjde, \nSilindi hayâller kalmadı gözde.\nAşkım çiçek açtı yandığım közde, \nAklımı, sevdada yitirdim anam.\n\nÖlçtüm ve düşündüm inceden ince; \nSıyrıldı kılıftan “son” ile “önce”\nMânâlar zihnimde şekillenince, \nBen beni aynada yitirdim anam.\n\nÖnce kökü dalda, dalı çiçekte; \nÇiçeği meyvede, meyveyi renkte; \nVar olan herşeyi bir çekirdekte, \nOnu da MEVLÂ’da yitirdim anam.\n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 59669.0, + "title": "Pülümür Zencisi", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 5.0, + "poem": "Gizemli tamtamları bırakıp afrika'da \nşehvetle giriyor doğanın koynuna \nöpüşken dudaklarıyla topluyor yıldızları \nsokuyor pülümür gençlerinin rüyalarına \n\nGüneşle nerededir bir büyü çözülmesi mi bu \nAkşam öyle uzak öyle yakın ki memeleri \nsevişmek gelir insanın usuna aralıksız \ndelirtir dokundukça uzaklaşması \npülümür zencisinin" + }, + { + "id": 1508290.0, + "title": "Adamlığın Yolu Nerdense, Bul Da Girmeye Bak", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Nasihatım sana: Her şeyle iştigali bırak; \nAdamlığın yolu nerdense, bul da girmeye bak.\nAdam mısın: Ebediyyen cihanda hürsün, gez; \nYular takıp seni bir kimsecikler sürükleyemez.\nAdam değil misin, oğlum: Gönüllüsün semere; \nKüfür savurma boyun kestiğim semercilere." + }, + { + "id": 765608.0, + "title": "Adamına Göre", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Nas olur, kanun olur diktatörün sözleri\nYa ıslatır donları, ya yaşartır gözleri\nKimileri dağları dar elekten geçirir\nKimileri ya çukur, ya dağ yapar düzleri.\n\n25.06.2007/Vakit" + }, + { + "id": null, + "title": "Aşkların YetimRengi", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Yalnızlığımda seni büyüttükçe kalabalıklaşacağım; \nSen kendi kalabalığında hep yalnız olacaksın…\n\nI\nKapattım ucu kıvrılı yerinden bir defteri\nBir defter adınla hükümlü şimdi...\n\nSen kendinin pası, kilidi.\nGençliğin kendine savurur seni,\nEsmersin, cehennemin dibinde doğmuşsun,\nbaban iki karılı; evlerde, erkenlerde bekler seni.\nSen feodalizmin kara dilberi,\ngündüzlerin gölgesindeydi sevgi.\nGölgesinden gündüzlerin iklimler geçti…\n\nSesin şimdi kanayan bir gül gibi: \nKangren...\n\nII\nSen orda\nkendi manastırının huysuz müridi.\nSen orda\nbir korkuda,\nbir şarkıda,\nölüm susan uğultuda…\n\nSen orda\ndüşlerine leş kargası tüneyen! \nElleri ayazlarda\nsen orda,\nesmerliğine rehin feodal şatolarda..\n\nUyurken sen hasretin avlusunda,\ngündüzlerin gölgesinde oturuyordum.\nSonra boşuna çizdim karanlığa resmini.\nBoşuna... Ezberleyip hasreti…\nOysa nasıl istersen öyle gebertebilirdin beni.\nNasıl istersen! \nArtık sulara k(atalım) aşkların yetim rengini..." + }, + { + "id": 9360.0, + "title": "Kimse Bana Yaren Olmaz", + "poet": "Sefil Selimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Kimse bana yaren olmaz yar olmaz\nMertlik hırkasını giydim giyeli\nDünya bomboş olsa bana yer kalmaz\nİnsana muhabbet duydum duyalı\n\nİmanım hükümdar benliğim esir\nEhl-i Beyt'i sevdim dediler kusur\nKimi korkak dedi kimi de cesur\nKurt ile kuzuyu yaydım yayalı\n\nArdımdan vuranlar yüzüme güler\nKestiği az gibi parçalar böler\nHerkes kılıcını boynumda biler\nBaşımı meydana koydum koyalı\n\n'Bu kızılbaş olmuş, yunmaz' diyorlar\n'Kestiği haramdır, yenmez' diyorlar\n'Camiye mescide konmaz' diyorlar,\nİmam Şah Hüseyn'e uydum uyalı\n\nKimi benden kağıt hüccet arıyor\nHal bilmeyen dip dedemi soruyor\nDostlar ölümüme karar veriyor\nSefil Selimi'yim dedim diyeli" + }, + { + "id": 61707.0, + "title": "Özlem Beyaz Bir Gül Açar Bağrında", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Mevsimlere dokunan tebessümün sıcağı\nSana doğru akmayan ırmağın sığılığıdır\nGariplerin hüzünle alevlenen ocağı\nSana doğru süzülen damlanın çığlığıdır\n\nMaskesi çocukları aldatıyor ömrümün\nUyku, çıkmaz sokağın beynine vuran ağrı\nUğursuz ellerimde sararıp solmuştu dün\nBugün bütün çiçekler açıyor sana doğru\n\nYine geçtim o kanlı badireler şehrinden\nSalyangoz işgaline direnen kalmamıştı\nÇeşmeler simsiyahtı günahların kirinden\nSenden kopan hiç kimse bahtiyar olmamıştı\n\nAşkını büyüsüne kapılan kertenkele\nKabuğunu sıyırmak için yollara düştü\nÇevresinde acılar biriken bir heykele\nBeddua göklerinden bulutlar kara düştü\n\nÖlülerin sessizce uyandığı o yerde\nİhtiyar olmamıştı sana varan bedenler\nAyrılık yine me'yus, kıvranıyor kabirde\nBakmamışlar yüzüne yalnız sana gidenler" + }, + { + "id": 13370.0, + "title": "Derin Su", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 8.0, + "poem": "toy bir delikanlı küçük bir parkta\nherkesi dövebileceğini söylüyor kolundaki kıza\nve tempo tutuyor ayağıyla\ndünyanın dönüşüne\nebabil midir nedir kanadından soluyor\nyaralı bir hayvan gibi geceye sokuluyor\n\nastımlılar korosu\nah ne kadar şaşkındır karaya vurmuş ada\ngıcır gıcır gülümser şehrin tam ortasında\nve mirastan güzeldir babadan kalma öğüt\nadın çiviye çıkar açılmazsa paraşüt\nçiçeği sokan arı üzgün değildir elbet\nsu derindir abiler bir damla bile evet\nkim hayır diyebilir böyle şık bir ortaya\nüşüyenin elleri muhtaçtır soğuk suya\n\nII\nbir konvoydan beklenen çok ses çıkarmasıdır\nihtiyar ölecek oysa hiç dut yemezse bu yıl\nadı yazılacak kırklar hanesine\nyarısı yetim kalmış bir sakat gibi\nkarışıp gidecek dünyanın çilesine\nkarışıp gidecek dünyanın çilesine\n\nastımlılar korosu\nbizi sıvayan çamur evi yutan sarmaşık\ncana susayan ölüm yirmi dört saat açık\nsigara içen heykel parmak çıtlatan zenci\nçekirdek yiyen genç kız geceden korkan bekçi\nbizi kışkırtan merak taşı ısıran patron\nkimsesi olmayan ev şahı koruyan piyon\nmühleti dolan bir söz müjdesi bitmiş adam\npürüz çıkaran müdür olmak bilmeyen akşam\n\nIII\nbeni ateşinle koru su içip geleceğim\nkardeşimi de koru bir diğer kardeşimden\nve kimseye söyleme beş mermin olduğunu\nseni kral sansınlar ve sen de hisset bunu\nhisset ki iliklenmesin göğsüne\nköşeye kıstırılmış bir kaçağın korkusu\n\nastımlılar korosu\nbeş taş oynar al bay emrindeki deliyle\nakrep saçıyor eyvah konuşunca diliyle\natlı bir karıncayla cenk ediyor kör milis \nkuzuyu alıp kurda ikram ediyor bu sis\nzayıflatıyor rejim uygulayan herkesi\nsahibine havlıyor sahibinin aç sesi\naç kalmıyor muhalif günde üç öğüt barut\nbiliyoruz çok şükür beyazıt kadar beyrut" + }, + { + "id": 750018.0, + "title": "O'ndan Kalan Fotoğrafa", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Kalbim hep o hülyâyı anar, baktıkça sana\nTeselli buluyorum yüzünde, anlasana\nOysa aldatılıyor tablolar meyhanede\nBir yanda resimleri yakan Eflâkî Dede\nÖbür yanda Balıklı Manastırı'nda sinsi\nSeni görebilseydi Leonardo da Vinci\nMonna Lisa dünyaya elleriyle bakmazdı\nRessamlar istese de, fırça resim yapmazdı\n\nÖlümü sorguluyor bakışların, gülerek\nTaşır mı bu azâbı içimde Binbirdirek\nGeyikleri ürküten bir cinnettir varlığım\nSenin merhâmetine kaldı bahtiyarlığım\nBu ne amansız ateş, bu ne tanımsız ölüm\nBâri fotoğrafında beni reddetme gülüm\nGri bir bulut gibi giyinmişsin zamanı\nBalmumu gözlerindir yüreğimin kemanı\nEllerini okşasam, bilmem uyanır mısın\nYanında boyun büken adamı tanır mısın\nO adam, siyahlara bürünmüş, bağrı yanık\nO adam, bir gül için gece-gündüz uyanık" + }, + { + "id": 2425.0, + "title": "Piri Reis", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Piri Reis geri çekmiştir haritasını\nAzmayı çoktan unutmuştur hayvanlar; \nBaşlamıştır Sultanahmet sürüncemesi, \nKızlar yatakta yan yatmaya başlar.\n\nBen atımı böyle dört sürüyorum ya, \nYetişmek için mi, bilmem, kaçmak için mi? \nYa sen? Neden sende tehlike anlarına\nBunca hazırlıksız olma özeni? \n\nBir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim, \nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": null, + "title": "Bir Liseli Silüeti", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Hayat hattında acemi tayfalardık.\nNe avunduk sevinç müsveddeleriyle; \naşktan ikmale kaldık...\n\nBak her sabah bağıran yeni sabaha,\nartık iklimler değişmiş, kuşlar da gitmiş,\ntenimde eski ateş, gözlerimde fer bitmiş; \nheybetli dağlar arasında\ngöğümde yıldız yitmiş...\n\nSen \nhâlâ\nanılarımın\nen\nbeyaz\nyanısın.\nSen, buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın\n yarısısın...\nSen, sağanakla gelen sabahlarda çok eski…\nÇok eski bir şarkının adısın.\n\nDaha adamlar şehirlere otomobillerle,\ngeceler anılarla birlikte gelir.\nSilûetin giderek uzaklaşır, düşler de kilitlenir\nve efkârım bir yaralı ayrılıktan beslenir.\n\nKimse bilmez,\nyıllar yılı hep aynı beyazla gezmek nedendi? \nOlsun,\nyirmi yıl seni özleyerek yaşlanmak da güzeldi! \n\nÇünkü sen, buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın\nyarısısın...\nSen sağanakla gelen sabahlarda çok eski…\nÇok eski bir şarkının adısın." + }, + { + "id": 1759165.0, + "title": "Ben Uyandım Bir Aşk Demekti Bu Dünyada", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "(Rondo) \n\nBen uyandım bir aşk demekti bu dünyada\n-Sesin, bir gülü bırakmak gibi birşeydi.\nKaraydım, kağıt gibiydim yaşamalarda\nAdım görseniz her gün o denizlerdeydi\nBin yıl bir M sesiydim aşağı Mısır'da.\n\nBen vurdum sevilere belli değil miydi\nBin yıl seni açtım işte yalnızlığımda.\nNe zaman aydınlığında adım geçti miydi\n\nBir aşk demekti bu dünyada.\n\nBir zamanlar yalnızlık güzeldi Mısır'da\nSeninle yepyeni bir göktü gidilirdi\nBaktım mı, büyürdü bir zambaktı anımda\nŞimdi bir gölgedir uzar ovalarımda\nBöyle uyanırdım ya uyanmak değildi\n\nBir aşk demekti bu dünyada.\n\nBen şimdi bir şiirden geçenim çok eski\n-Uyuyarak severek siz benim aşkımsınız.\nŞimdi dünyada beni anmalara dursanız\nKimbilir denizi gösteriyorsunuz belki.\nGörüyorum ne kadar büyük yalnızlığınız.\n\nDurun beni daha ansıyın bir daha eski\nÖylesine çok ki yenilensin sularınız\nNe varsa anımla genişliyen evrende ki\n\nBir şiirde şimdi yalnız\n\nSarı, hep aşktı açan benden bu dünyadaki\nÇıplak daha uzun daha güzel daha ıssız.\nHâlâ vurur sizden bir yağmur gecede eski\nKalandı yalnızlığınız gibi rüzgârınız\nO durduğunuz ön güzelliğim bir zaman ki\n\nBir şiirde şimdi yalnız.\n\nÜlkem bölündü bu öğlemi sana ayırdım\nBen kentlerimi hep sana bakarak yapardım\nGecene derin kadırgalarımı bırakır\nÖpüşünün o ıssız kentlerine varırdım\n-Kleopatra bir gökyüzüydü geçmişte anladım\n\nSen ey benim uzak güzelim, Sur kırallığım\nSizden o gecelerde bir pencere açıktır\nHanlarım uyur, ben dünyada sana çıkardım\n\nÜlkem bölündü önüm yalnızlıktır\n\nBen dünyada bir senin yalnızlığına vardım\nGeldiniz, seninle bir ikindilerdi kalır\nEy şimdi denizlere açılanlar yıllardır\nKentlerim düzen yüzü görmiyecek anladım\n\nÜlkem bölündü önüm yalnızlıktır" + }, + { + "id": 17594.0, + "title": "Seni Çağırdığım Boşuna Değil", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Yüregim adına cagırdım seni\nBulutlara tutun, yagmurlarla gel\nGünesin dogup da, battıgı yerden\nYalnız benim olan bir bir baharla gel\n\nGel ki, ayak sesleri duyuluyor yoklugun\nOnune gecilemez bir depremdir gokyuzu\nOLumsuz bır cazibe saklare kendisinde\nDonusu olmayana cekiyor omrumuzu\nGel ki, matem tukensin yaslı bulbul adına\nİksirini alnıma süreyim gül adına\n\nSabrını tasıyarak semenderin \nGiriyorum en gizli ormanına gecenin\nGüneşten usul usul çalıyorum gölgeni\nİhanet kurşunuyla vursun avcılar beni\nVaadler, meyhaneler, nağmeler, sesler yalan\nNeruda'nın Umutsuz Sarkısı'dır duyulan\n\nKanatları cicek turnalarla gel\nSırları gosteren aynalarla gel\nBeni sensiz bırakacaksan, gelme\nKaranlık olmayan dunyalarla gel" + }, + { + "id": 104527.0, + "title": "Katar Katar Olmuş Gelen Turnalar", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Katar katar olmuş gelen turnalar\nŞu halime, şu gönlüme bak benim\nŞahin pençe vurdu, tüyüm ağarttı\nKanadıma bir ok vurdu berk benim\n\nGökyüzünde turnam bölüktür bölük\nAyrılık elinden ciğerim delik\nO'nu' muhabbet de sonu ayrılık\nDepreştirmen, eski yaram çok benim\n\nGittim gurbet ile geri gelinmez\nKim ölüp de kim kaldığı bilinmez\nÖlsem gurbet ilde gözüm yumulmaz\nAnam, atam bir ağlarım yok benim\n\nKarac'oglan der ki, bre erenler\nBen gidiyom, mağmur olsun örenler\nKavim, kardaş, konuştuğum yarenler\nSoyundurup, çıracığım yok benim" + }, + { + "id": 17732.0, + "title": "Ne Zaman", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Ne zaman bu addan sandan geçeceğiz, ne zaman? \nCan meclisinin halkasına ne zaman hep birden girip \n oturacağız? \nDudağımıza bir tek kadeh dokundurmadan\nne zaman içeceğiz büyük dostumuzun huzurunda\n can şarabını,\nne zaman içeceğiz, ne zaman\n\nNe zaman diyeceğiz can sâkisine, uzat elini.\nbiz bu yana göçtük artık,\narmağanlar getirdik sana.\n\nNe zaman diyeceğiz can sâkisine, ne duruyorsun,\ntutulduk bikere, düştük ocağına senin,\ngurbet elde üşüdük,donduk kaldık,\nselâm ver, hatırımızı sor, kucakla, ısıt bizi,\nbize kırmızı şarap sun.\n\nNe zaman bize cevap verecek o, ne zaman? \nNe zaman diyecek, nem varsa sizin,\nbuyurun, âfiyetler olsun?" + }, + { + "id": 285416.0, + "title": "48 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Akıl, kadehe alkış tutarmış derler.\nAlnından yüz kez öpüp, taparmış derler.\nBöyle güzel kadehi, Testi Ustası; \nYapıp yapıp yerlere atarmış derler! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 291518.0, + "title": "Kırmızı Çizgilere Mersiye", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Kırmızı çizgilerimiz vardı\nAsker-sivil üstüne titrerdik\nÇok çok uzak ülkelerden\nMekanik dinozorlar geldiler\nKırmızı çizgilerimizi sildiler\nKesiliverdi sesimiz soluğumuz\nUcuz gittik ucuz...\n\nMusul dedik Kerkük dedik\nEsaret kabul etmez Türk dedik\nMeğer ki Türkmenler bizden kof\nBiz Türkmenlerden kofmuşuz\nDönüp geriye bakınca gördük\nBirbirimizden yıllar önce kopmuşuz.\n\nHani Iraklı Kürtlere\nDevlet kurdurmayacaktık\nOnlar bile devletlerini kurdular\nBizi can evimizden vurdular\nMelül mahzun gerilerden baktık.\nKayboldu kırmızı çizgilerimiz\nÇuvallar dolusu boyalarımız soldular\nÇuvallar dolusu adam oldular.\n\nKıbrıs'ı da kaybederiz bir gün\nAB'nin beklediği gündür bugün\nBöbürlenmemize hiç gerek yok\nKıbrıs'ta Rumların nüfusu\nTürkiye'nin nüfusundan çok\nÖyle ya\nSayısal değil, siyasal ağırlık önemli\nYeşil hat, kırmızı hat seraptır\nBence akıbetimiz haraptır.\n\nŞimdi Şirak vuruyor ensemize\nYarın Merkel vuracak\nGideceklerin vurdukları gibi\nGelenler de teker teker vuracak\nBizde bu ense\nOnlarda bitmeyen kin\nHerkes engel çıtasını yükseltecek\nAtlaya atlaya dermanımız kesilecek.\nDerken\nBiz burda birbirimizi yerken\nSevinip arkamızdan gülecekler.\n\nNe kaldı şurada iki bin yirmiye\nBekleyeceğiz geldi, gelecek diye\nBataklıkta yüzülmez ki\nBu düğüm maksatlı atılmış düğüm\nİlelebet çözülmez ki\nKoyu kırmızı bir çizgi daha çekeriz\nYani muhtemelen\nO çizgiyi de ayaklarıyla silerler\nBelki de gideni aratır gelen\nYoğun uykular arasında rüyalarımız\nNasıl uçup giderlerse\nÖyle gidecek AB sevdamız.\n\nHerkes dışarıya kör sağır\nİçerde çekilen çizgilerimiz var\nKalınlaşıyorlar ağır ağır\nBizim ancak bize yetiyor gücümüz\nYâ Rab nedir suçumuz? \nKim sardı başımıza bu sevdayı\nYok mudur bunun hiç kolayı? \nBelki var, belki yok\nAmma çok bekleyeceğiz çok.\n\nUmut, dağlar ardındaki sevgili\nÇözülür elbette sabrımızın dili\nO güne az kaldı az\nArzuhalci sen böyle yaz.\n\n09 Ağustos-2005/Vakit" + }, + { + "id": 50709.0, + "title": "Kara Yılan", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 10.0, + "poem": "Seni gidi kara yılan\nBütün dediklerin yalan\nArdımdan koşsan da filan\nAyrılığın bir olmaz\n\nÇok kötülük gördüm senden\nBeni usandırdın candan\nArdımdan koşsan da filan\nÖzür dilemiyorum senden\n\nÖksüz koydun dört yavrumu\nAllah'ımın emri bu mu\nBilmem ki sen ey sevgili\nNeden rezil ettin beni\n\nMahzuni usandım candan\nİkimizim ahdı kimden\nAf etmem seni sevgilim\nÖzür dilemem ben senden." + }, + { + "id": 46166.0, + "title": "Bayramlar Bayram Ola - 6", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Alem-i İslam'a rahmet su gibi\nAksın bayram olsun bayramlarınız.\nEvleriniz cennet kokusu gibi\nKoksun bayram olsun bayramlarınız.\n\nZindan medresedir gam yayla size\nFarkı yok bin yılın bir ayla size\nMelekler yukardan gıptayla size\nBaksın bayram olsun bayramlarınız.\n\nUygur Kazak Kırgız Azeri'nizden\nGitmesin gardaşlık nazarınızdan\nZalimler zulmünü üzerinizden\nÇeksin bayram olsun bayramlarınız.\n\nSüleyman esir de Simon neden hür\nHiç durma dünyanın yüzüne tükür\nMüslümanın sesi münafıktan gür\nÇıksın bayram olsun bayramlarınız.\n\nSerilsin gönüller döşek misali\nPatlasın sevgiler fişek misali\nHakikat durmadan şimşek misali\nÇaksın bayram olsun bayramlarınız.\n\nHaksızlık almasın Hak'kın yerini\nAşsın boyunuzdan aşkın derini\nKimi gözyaşını kimi terini\nDöksün bayram olsun bayramlarınız.\n\nKök bir dallar ayrı ki İslam bir gül\nAfganistan bir gül Türkistan bir gül\nVahdet bahçesine her insan bir gül\nDiksin bayram olsun bayramlarınız.\n\nMağdurlar mazlumlar ersin felaha\nVuslata varanlar varsın bir daha\nİrfan tohumunu gece sabaha\nEksin bayram olsun bayramlarınız.\n\nKandır zalimlerin zulüm çiçeği\nÖldürür cehalet ölüm çiçeği\nGençler yakasına ilim çiçeği\nTaksın bayram olsun bayramlarınız.\n\nŞehide toprağın hürmet-i aşkı\nAnadan fazladır şefkat-i aşkı\nRab'bim yüreklere ülfeti aşkı\nSoksun bayram olsun bayramlarınız.\n\nHazreti Resul'ün nurlu katına\nGitmek isteyenler binsin atına\nKüfrün saltanatı yerin altına\nÇöksün bayram olsun bayramlarınız.\n\nNe makam ne para olamaz ölçek\nKurtuluş İslam'da vallahi gerçek\nBu mübarek sevda bizleri tek tek\nYaksın bayram olsun bayramlarınız.\n\n(Beşinci Mevsim)" + }, + { + "id": 58089.0, + "title": "Bitmeyen Sarhoşluk", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bütün kadehlerimi hep sana adıyorum\nHep senin için bu bir bir boşalan şişeler\nUmutsuzluğum, sarhoşluğum senin eserin\nSenin yüzünden bu delicesine içmeler\n\nDayanmak zor yalnızlığına akşamların\nUnutmak mümkün değil seni bir şark�� gibi\nAğır ağır ilerleyen bu zaman içinde\nHer an bir sarhoşluktur sensizliğin verdiği\n\nOdur bu boy boy şişeler, bu renk renk kadehler\nYoksa bu çirkin yalnızlık, bu keder o değil\nBütün içkilerden sert yokluğundur, anladım\nYokluğundur yakan kanımı, ispirto değil" + }, + { + "id": 14173.0, + "title": "Tanrı Bile Ağlar", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne zaman seni düşünsem yalnızlığım aklıma gelir\nBir ürperti gibi derinden derine duyarım çaresizliğimi\nNedir bu gürültüler derim,top patlamaları\nNedir bu şakaklarımda zonklayan ağrı\nİçimden dalga dalga boşanan gözyaşları ne\nBu hangi nehir ki uzayıp gider alabildiğine\nNedir bu ümitsizlik dolu bu kahır dolu yaşlar\nBu denizler altında kopup gelen fırtına\nBu bir çağlayan gibi uğultulu yaşlar\nOysa zamandır ilerleyen imkansızlıklar içinde\nBaşlangıcı olmayan bir sondur yaklaştığım\nBu ipince nehir nereye gidiyor bilen var mı?\nAğlatan ne beni?\nO doyamadığım dakikalar mı?\nDüşen aksi mi gözlerime o bal rengi gözlerin\nKi içimde çalkantısıyla hıçkırır denizlerin\nSorarım;bu ağlamak ne kadar nereye kadar\nO zaman rüzgar durur fırtına diner ansızın\nKapanır yorgun gözlerim bir gece başlar\nVe karanlık uykularla sürer ağlama saatleri\nUyanınca bir ıslak şafaktır gördüğüm\nBir büyük resimdir gökyüzü seyrederim\nYine özleminle yanıp tutuşur gözbebeklerim\nDuyarım vurgularını başımda çaresizliğin\nBen ağlayacak adam değildim bir kadın için\nBeni perişan edecek ne vardı bu kadar?\nBir de 'Erkekler Ağlamaz' diyorsun\nTanrılığından utanmasa\nTanrı bile ağlar..." + }, + { + "id": 98153.0, + "title": "Bir Sigara Tüttürürsün", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "Hışımla bir sigara tüttürür\nve tarafsız bir uykuya dalarsın, uyandığında\npencereler ve kederin şafağı karşılar seni, borazanlar yoktur; \nbir yerlerde, sözgelimi, bir balık- heryeri göz ve kıpırtı-\nsuda oynaşır durur; o balık\nolabilirdin, orada olabilirdin, suya mahkum, \ngöz olabilirdin, serin ve asılı, \ngayrı-insan; giy ayakkabılarını, geçir\npantalonunu, hiç yolu yok evlat, hiç-\nolmayan havanın hiddeti, ölü menekşeler misali\nbenzeşmişlerin küçümseyişi; haykır, haykır, \nbir borazan misali haykır, gömleğini geçir sırtına, \nkravatını tak, evlat: mandolin gibi\nhoş bir kelimedir keder, ve enginar gibi tuhaf; keder\nbir kelimedir ve bir yaşam tarzı; kapıyı aç, \nevlat; uzaklaş oradan." + }, + { + "id": 137.0, + "title": "Deli Kuş", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Deli kuş bilir misin nedir \ntürküler kadar sevdalanmak \nduyabilmek yüreğinde \nbir depremin uğultusunu \n\nSuya düşen bir karanfilse yüreğin\nbırak kendini ırmağın türküsüne gülüm\nvursun seni o taştan bu taşa\no çağlayandan bu çağlayana\n\nKavgadan uzak kalmışsan\nsevdadan da uzaksın demektir\ndevinmez yüreğinin mağması\nçatlamaz sabrın kara taşı\n\n(Huznun isyan olur)" + }, + { + "id": 20749.0, + "title": "Ayışığı", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Yüzün beyaz, abajur yeşil, gece mor;\nEsrimiş kalbim, şarkısını söylüyor.\nHer yanın avuçlarıma dökülüyor\nÇeşmeden akan suyun berraklığında.\n\nDolaşan bir dudak mı var saçlarını?\nAy tırmanıyor zeytin ağaçlarını.\nSürü bulutlar gece yamaçlarını\nOtlayıp yayılıyor gök kırlığında.\n\nÜzerinden örtüyü mü çekti bir el?\nGece ayaklarından akıp giden sel;\nSeyrine doyulmuyor ruhunun, güzel\nBu manzara gibi, bu ayışığında...\n\nYeniden yarattı seni gizli bir el!" + }, + { + "id": 108861.0, + "title": "Firdevs-i Ala İçinde", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Tarikate ikrar verdim\nLanet Yezit'ten el yudum\nMuhammet Ali'yi gördüm\nFirdevs-i ala içinde\n\nAllah bir Muhammet haktı\nRehberim kemendi taktı\nÇekti pire teslim etti\nFirdevs-i ala içinde\n\nPirden nasihatı aldım\nBen belimi bağlı gördüm\nKendimi Mirac'da buldum\nFirdevs-i ala içinde\n\nBen kutlu postuma geçtim\nSekahüm şerbetin içtim\nOl saat kıl-kalden geçtim\nFirdevs-i ala içinde\n\nDidar defterine geçtim\nMünkir münafıkı seçtim\nMezhebde Cafere düştüm\nFirdevs-i ala içinde\n\nMehdi'ye vardır niyazım\nİmamlara bağlı özüm\nŞükür didar gördü gözüm\nFirdevs-i ala içinde\n\nPir Sultan'ım dünya fani\nBizdedir Hakk'ın nişanı\nHakk'a kurban verdim canı\nFirdevs-i ala içinde" + }, + { + "id": 41721.0, + "title": "Yarab Bu Ne Derttir", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Yarab bu ne derttir derman bulunmaz\nYar bu ne yaradır merhem bulunmaz\nBenim garip gönlüm aşktan usanmaz\nVarıp yare gider hiç geri dönmez..\n\nAşık olan gönül aşktan usanmaz\nAhiret korkusun bir pula saymaz\nAşk pazarıdır bu canlar satılır\nsatarsın bu canı hiç kimse almaz..\n(dönüpte bakmaz) \n\nDöne döne binbir öğüt verirler\nDünya malı ile gözün boyarlar\nAşık öldü deyu sala verirler\nÖlen hayvan olur, Aşıklar ölmez." + }, + { + "id": 59710.0, + "title": "Ölemsiz", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "'Ne şeymiş bu, bu dünyadan ayrılmak\nDemir tarar gibisin bigün\nGözlerin arkalarda deryaya açılmak? '\n\tHadi bre gide gide dönmüşlüğüm\n\tİyadesiz iyadeli tahütlüğüm\n\tSeni bilem gide koydum, gidi ölüm!" + }, + { + "id": null, + "title": "İdris", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "İçindeki çocuğu alıp kaç İdris,\nbırak paslı hançerlerle parçalamayı uykularını. \nİhanet torpil yapmaz, hasret ardına bakmaz; \nkır kanlı bıçakları,\niçindeki çocuğu alıp gel İdris! \n\nBir mavi için ağlama İdris,\nitme şu duvarları,\ngülümse, sütünü ver içindeki çocuğun.\nBilirim, mağlûbiyet \nesrik gülüşler ardında paramparça bir perde; \nyeter idris, vakur ol, onur var serde! \n\nAnladım, vazgeçemezsin ondan, asla; \nkardeşim, fazla alkol mevcut şimdi\ndamarlarındaki asil kanda.\nAldırma demiyorum sana; \naldırarak \naldırma.\nİçindeki çocuğu şu kirli hayata uyandırm\n\nİçindeki çocuğu alıp gel İdris,\ncoşkunu parlat ya da birkaç tek at,\nküfürlerine tutunarak geç kaldırımlardan; \nsonra bir kerhaneye git ve oturup ağla.\nKerhaneleri bütün dünyanın,\naşk kangrenlerinin yıkık çarşılarıdır...\n\nAldırma demiyorum sana; \naldırarak \naldırma; \niçindeki çocuğu İdris, çocuğu uyandırma! \n\nVe yıllar geçer,\nİdris’lerin kalplerindeki çocuklar daha ölüdür; \ndüşleri hâlâ terasta,\nİdris’ler ise zemin katta kiracı oturur..." + }, + { + "id": 22937.0, + "title": "Evde Yoklar", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 7.0, + "poem": "Durmadan avuçlarım terliyor,\nİnildiyor ardımdan\nGirdiğim çıktığım kapılar.\nTrenim gecikmeli, yüreğim burgun,\nBir bir uzaklaşıyor sevdiğim insanlar.\nNe zaman bir dosta gitsem,\nEvde yoklar.\n\nDolanıp duruyorum ortalıkta.\nKedim hımbıl, yaprak döküyor çiçeğim,\nRakım bir türlü beyazlaşmıyor.\nAnahtarım güç dönüyor kilidinde,\nNemli aldığım sigaralar.\nNe zaman bir dosta gitsem,\nEvde yoklar.\n\nKimi zaman çocuğum,\nBir müzik kutusu başucumda\nVe ayımın gözleri saydam.\nKimi zaman gardayım\nYanımda bavulum, yılgın ve ihtiyar.\nNe zaman bir dosta gitsem,\nEvde yoklar.\n\nBekliyorum bir kapının önünde,\nCebimde yazılmamış bir mektupla.\nBana karşı ben vardım\nÇaldığım kapıların ardında,\nBen açtım, ben girdim\nSelamlaştık ilk defa." + }, + { + "id": 68190.0, + "title": "Sensiz Kalan Bu Şehri Yakmayı Çok İstedim", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "sensiz kalan bu şehri yakmayı çok istedim \n\nmavi bir aleve dönüştürdüm kalbimi bir anda \ntutuşturmak istedim beni böyle umarsız \nbırakıp gittiğin bu zalim şehri \nyakamadım gözlerin dikildi karşıma bir caddenin tam ortasında \ninanılmaz güzel bakıyordu gözlerime hafif ıslak \nen özel en bilinmeyen türleri açmıştı papatyaların \nhatıralarınla titriyordu içim kuşlar kanatıyordu gönlümü \n\ngri bulutlar geçiyordu göğümden \nanlamak üzreydim neron’un roma’yı neden yaktığını \nkaranlık bir koridor açıldı önümde anlayamadım \nyenik düşmüş bir napolyon kadar mutsuzdum aslında \nintihara kalkışan hitler kadar çaresiz \nyakmak üzreydim ki bu şehri hatıraların \niçli bir yağmur gibi boşandı üzerime \n\nkediler geçti birden kavşaklarından şehrin \nacı acı miyavladılar gözlerime baktılar kızgındılar kırgındılar \nonlar da tutulmuşlar anladım sana bendeki kadar \nonlar da terk ettiğin bu şehri çaresiz \nyakmak istiyorlar yakamıyorlar \n\nsaçların dikildi karşıma bir sokak köşesinde \nher telinde parmaklarımın izleri parlıyordu \nbenzersiz kokunu alıyordu kıvrımlarından rüzgar \ngözleri doluyordu saçlarına bakan kedilerin \nher biri bir kenarda darmadağın \nçömelip kalıyordu yutkunuyordu \nrengi kaçıyordu pencerelerde perdelerin \n\nnereye yürüdüysem bakışın, duruşun, sesin \nanladım söndürmeliyim tutuşan yüreğimi \nkendimi yakmış olurum yakarsam bu şehri \nçünkü sen her şeyinle bendesin" + }, + { + "id": 46606.0, + "title": "Kahve Gözlüm", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Yolumuz buraya kadarmış be kahve gözlüm\nArtık\nTersine akan bir nehir gibi\nYıkılmış bir şehir gibi\nSuya yazılmış bir şiir gibi\nAdımı unut\nYalnızlığın boşluğunda\nSensizliğin sonrasında\nBil ki\nBeş para etmiyor umut\nEtmiyor be kahve gözlüm! \n\nYalan yanlış\nKırık dökük yaşadık biz bu aşkı\nErken emekli olduk biz bu sevdadan\nBiliyorsun\nHep direkten döndü umutlarımız\nHep kendi kalemize attık gollerimizi\nNe acemi bahçıvanmışız meğer ikimiz\nAçmadan soldurduk güllerimizi\nAçmadan soldurduk be kahve gözlüm! \n\nBir değirmen taşı gibi ezip gittin umutlarımı\nŞimdi yüreğim mutsuzluğun hedef tahtası\nSokaklara sığmıyor bu dev yalnızlığım\nBu cumartesiler; \nÇığlık çığlığa şiirlerim seni istiyor bana inat\nGel gör ki; \nSon kurşunu yemiş bu sevdaya\nYetmiyor şımarık pişmanlıklar\nYetmiyor be kahve gözlüm! \n\nBir isyan faslıdır şimdi bu suskunluğum\nHovardaca harcanan mevsimlere\nBu kaçışlara - bu gelgitlere\nÖmrümüze kesilmiş biletlere\nİsyanımdır - bu acı acı - gülüşüm\nOysa; \nKaç kez sildim seni haritamdan\nKaç kez mil çektim o kahve gözlere\nGel gör ki; \nKendime bile geçmiyor artık sözüm\nişte bir kürek mahkumu\nİşte bir yürek mahkumu\nKapında yine\nBitmedi bu kara sevda\nBitmiyor be kahve gözlüm! ..." + }, + { + "id": 66651.0, + "title": "Selam Olsun", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Hepsi birer umuttular\nBirer birer uyuttular\nBizi burda unuttular\nGidenlere selam olsun\n\nBu acıyı çekeriz biz\nDağı, taşı deleriz biz\nYanmasını biliriz biz\nYakanlara selam olsun\n\nSelam olsun, selam olsun\nGidenlere selam olsun\nAcımadan sırtımızdan\nVuranlara selam olsun\n\nSu boğar, ateş yakar\nZalimlerde bir gün yanar\nDağ gibiydi tüm umutlar\nYıkanlara selam olsun\n\nHa bir saray, ha bir dağ başı\nSonumuz bir mezar taşı\nGözümüzden kanlı yaşı\nAkıtana selam olsun" + }, + { + "id": 48044.0, + "title": "Aşk Olsa Gerek", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Öyle bir tutkuluydun ki hayata başlarken…\nŞimdiyse küçücük bir çiçek teselli ediyor seni…\nAradaki o büyük boşluğun adı, \nAşk olsa gerek…" + }, + { + "id": 80477.0, + "title": "Neyleyeyim Şu Dünyanın Ziynetin", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Neyleyeyim şu dünyanın ziynetin, \nAkibeti ölüm olduktan geri? \nİstemem bahçemde bülbüller ötsün, \nBenim gonca gülüm solduktan geri.\n\nÇöze idim düğümelerin döşünden, \nÖpe idim gözlerinden, kaşından; \nGüzelliğin soyha kalsın başından\nBen inli, boranlı olduktan geri.\n\nYalanmış dünyanın ötesi, yalan.\nFelektir muradım elimden alan.\nMısr`a sultan olsam istemem kalan, \nDost ağlayıp düşman güldükten geri.\n\nKarac`oğlan der ki: Bu, ne hal bilmem? \nGelmişim dünyaya, bir daha gelmem.\nAlem bir yan`olsa, o yari vermem, \nYarin gönlü bende olduktan geri." + }, + { + "id": 20651.0, + "title": "Zaman", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Çayda akan su gibi , çölde esen yel gibi\nİşte bir günü daha kayboldu ömrümün.\nBen ben oldukça iki günün gamını bir çekmem.\nBiri geçip giden gün biri gelecek gün." + }, + { + "id": 334338.0, + "title": "Meydan Şiiri", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Tek istikamet kabe; \nVe tek örnek sahabe...\nBöyle yükseldi sütun,\nBöyle kuruldu kubbe.\nDerken nuru kararttı\nYobazda kara cübbe.\nTuzağa düştü aslan; \nSorguç takıldı kelbe.\nVatan yüzelli yıldır\nManada bir harabe.\nArtık iman ve ahlak,\nTürbedarsız bir türbe.\nNe hatıra maziden,\nNe isim ne kitabe...\nDüşmek,yükselmek oldu\nUçurumda mertebe...\nAğla ey koca tarih\nBu acıklı nasibe! \nNerdesin ulvi fikir\nÇilekeş murakebe? \nSahte devrimler boyu\nTarihi muhasebe? \nBağlıdır bu felaket,\nTek tipe tek sebebe.\nBir tip mücerret model\nBatı ajanı kahbe! \nSürüyü teslim eden,\nAvrupalı celebe...\nHele bak,şu hale bak; \nEve,yurda,mektebe! \nBizde profösör derler\nKitap yüklü merkebe.\nLisan diye hırlayış; \nKültür diye alfabe...\nPazar müflis,kent deli,\nKöy boş karakol izbe...\nBir çatışma boğuşma; \nŞeytan uğrunda cezbe.\nKarışmış gazetede\nNecaset mürekkebe.\nNe bulduk parti parti,\nEyledik de tecrübe? \nBir kısmı Ebu Cehil,\nBir kısmı İbn_i Sebe.\nGerçeğe aykırılık; \nUygunsuzluk mezhebe...\nİslam,gidip gelen top,\nBir hizipten bir hizbe.\nHak yolunda bir lider; \nMemur,hakkı tahribe.\nDüne kadar dıştandı,\nŞimdi de içten darbe.\nDiyanet işleri ki,\nUymaz farza, vacibe.\nİlminde gaiplerin\nHaşyet duymaz gaibe.\nYeni bir mamul eşya; \nFetvaları şaibe.\nBu muydu Büyük Doğu,\nKırk yıllık muhasebe? \nDeli olsa yanaşmaz\nİşlerini tasvibe! \nYa sanayi masalı; \nDerya rolünde habbe? \nSaksı içinde çınar; \nGörülmememiş acibe...\nNefes almadan vermek...\nSor bu işi tabibe! \nİş arayan bir millet; \nDiyar diyar göçebe...\nŞerefli ortak Pazar; \nOna aş, sana küsbe! \nİçyüzü bu davanın,\nKöle olmak salibe...\nDünkü sultan bugün kul,\nTa meşrıkten mağribe.\nRüşvetle maaşa zam,\nEnflasyonla debdebe.\nYüz lira ona iner \nDaha inmeden cebe.\nGidere tabii gelir\nDibi sökülmüş heybe.\n“Doğa”da buldukları\n Zelzele ve seylabe.\nBiçare demokrasi,\nKaranlıkta körebe.\nParti, bölücü alet\nBatıdan bize hibe.\nGel de ey gerçek parti,\nPartiyi batır dibe! \nHer türlü sahteliği\nYıkmak sana vecibe! \nBu işi ne temizler,\nHangi ok,hangi harbe? \nHangi yel,hangi ateş,\nHangi söz,hangi hutbe? \nBir nesil bekliyoruz,\nBüyük nizama gebe.\nNedir o nizam,nedir? \nBoyun eğmektir Rabbe! \nMilliyet ruha bağlı\nKıymet sadece kalbe.\nFatih’te erimiştir,\nCengiz Han ve Kurt Cebe.\nDavet gücü İslam’da; \nKoministi edebe.\nHer şey herşey İslam’da; \nFerde ve kavme rütbe.\nBizde, kutsi emanet; \nBizde yarın galebe! \nGün geldi,saat çaldı; \nİşte yol koş takibe! \nYetmez mi esaretin; \nEy Türkoğlu,davran bee! \n\n 1975" + }, + { + "id": 526748.0, + "title": "Yandım Yakıldım Ben Nar-ı Aşka", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Yandım yakıldım ben nar-ı aşka\nAndelip oldum ben zar-ı aşka\n\nBezm-i elesten mest olup gelir\nBen bende oldum sevda-yi aşka\n\nNice Süleyman geldi cihana\nBen Süleymanın hünkar-ı aşka\n\nZülfün hevası eyledi hayran\nOlmuşum Mansur ben dar-ı aşka\n\nMahvetti beni nurdan envarı\nMüstağrak oldum envar-ı aşka\n\nSeyyit NESİMİ terk et bu resmi\nYandır bu cismi ateş-i aşka" + }, + { + "id": 4532.0, + "title": "Açık Deniz", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 8.0, + "poem": "Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum; \nHer lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum.\nKalbimde vardı 'Byron'u bedbaht eden melâl\nGezdim o yaşta dağları, hulyâm içinde lâl...\nAldım Rakofça kırlarının hür havâsını,\nDuydum, akıncı cedlerimin ihtirâsını,\nHer yaz, şimâle doğru asırlarca bir koşu...\nBağrımda bir akis gibi kalmış uğultulu...\nMağlûpken ordu, yaslı dururken bütün vatan,\nRü'yâma girdi her gece bir fâtihâne zan.\nHicretlerin bakıyyesi hicranlı duygular...\nMahzun hudutların ötesinden akan sular,\nGönlümde hep o zanla berâber çağıldadı,\nBildim nedir ufuktaki sonsuzluğun tadı! \nBir gün dedim ki 'istemem artık ne yer ne yâr! '\nÇıktım sürekli gurbete, gezdim diyar diyar; \nGittim son diyâra ki serhaddedir yerin,\nHâlâ dilimdedir tuzu engin denizlerin! \n\nGarbin ucunda, son kıyıdan en gürültülü\nBir med zamânı, gökyüzü kurşunla örtülü,\nGördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi; \nGördüm güzel vücûdunu zümrütliyen deri\nKeskin bir ürperişle kımıldadı anbean; \nBaktım ve anladım ki o ejderdi canlanan.\nSonsuz ufuktan âh o ne coşkun gelişti o! \nBirden nasıl toparlanarak kükremişti o! \nYelken, vapur ne varsa kaçışmış limanlara,\nYalnız onundu koskoca meydan ve manzara! \nYalnız o kalmış ortada, âsi ve bağrı hûn,\nBin mağra ağzı açmış, ulurken uzun uzun...\nSezdim bir âşina gibi, heybetli hüznünü! \n\nRûhunla karşı karşıya kaldım o med günü,\nŞekvânı dinledim, ezelî muztarip deniz! \nDuydum ki rûhumuzla bu gurbette sendeniz,\nDindirmez anladım bunu hiç bir güzel kıyı; \nBir bitmeyen susuzluğa benzer bu ağrıyı." + }, + { + "id": 298658.0, + "title": "18 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "18\nGönül, aşk ve sevgiyle yoğrulmaz ise,\nNe cami paklar onu, ne de kilise.\nAma aşk kitabında adı olanlar,\nCennet ve cehennemden hürdür isterse!" + }, + { + "id": 63885.0, + "title": "Memnuniyet", + "poet": "Rüştü Onur", + "rating": 7.0, + "poem": "Benden zarar gelmez\nKovanındaki arıya\nYuvasındaki kuşa; \nBen kendi halimde yaşarım\nŞapkamın altında.\nSebepsiz gülüşüm caddelerde\nMemnuniyetimden; \nVe bu çılgınlık delicesine\nİçimden geliyor.\nDilsiz değilim susamam\nÖyle ölüler gibi\nBu güzel dünya ortasında." + }, + { + "id": 35563.0, + "title": "Yorgun", + "poet": "A. Hicri İzgören", + "rating": 8.0, + "poem": "Ne zaman dağılsa sesim\nŞakağıma dayardın gözlerini\n\nOysa adınla başlamak istedim bu akşama\nİstedim ki bir ayrılıkta bitmesin buruk\nGünlerdir bir tek dize düşüremedim\nBu kaçıncı sürgünüm bütün renklerimi götürdün\n\nKanayan bir öyküdür içimizdeki bozgun\nHergün yeni bir hüznü takıp koluna\nBütün saatleri acıya kuruyor sanki\nŞarkıların hüzzam makamındayız\nKanıyoruz göçebe yollarda yılkı atlar\nBir acı kahve hatrını unuttuk\nHer köşe başında bir maskara\n\nTuzun ve şarabın tadı değişti\nNasılsa eskidi yüzün -değişmedi gözlerin-\nAlevler yakmıyor artık inceltmiyor buzları\nÜstümüzde sağır ve dilsiz bir gökyüzü\nHer şey ayrıksı sanki bulutlar paslanacak\nİşte solan bozkır akşam ve zaman\nSessizlik -sensizlik daha ne kadar\n-Aşksa aşk işte nabzım-\nBütün sağnaklarını yağdır haydi yağdır\nİster bir cehennem aç ister bir mayıs getir\nHer vurguna hazırım nasılsa her şey pusuda gibi\n\nBu bungun akşama yazdırarak adını\nDal gibi serin yine gözlerin" + }, + { + "id": 21474.0, + "title": "Güzelleme", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların\nBunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur\nBunlar da saçların işte akşamdan çözülü\nBak bu sensin çocuğum enine boyuna\nBu da yatak olduğuna göre altımızdaki\nSabaha kadar koynumda yatmışsın\nBak bende yalan yok vallahi billahi\nSen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur\n\nİşe bak sen gözlerinde burda\nGözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık\nİyi ki burda yoksa ben ne yapardım\nBak çocuğum kolların işte çıplak işte\nBak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün\nGözlerin sabahın sekizinde bana açık\nNe günah işlediysek yarı yarıya\n\nSen asıl bunlara bak bunlar dudakların\nBunların konuşması olur öpmesi olur\nSeni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde\nVapurdaydık vapur kıyıdan gidiyordu\nÜç kulaç öteden İstanbul gidiyordu\nUzanmış seni usulca öpmüştüm\nHemen yanımızda balıklar gidiyordu" + }, + { + "id": 3375.0, + "title": "Özleyen", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 8.0, + "poem": "Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde,\nSen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde!\nDağlar agarırken konuşmuştuk tepelerde,\nSen nerde o fecrin agaran daglari nerde!\n\nAkşam, güneş artık deniz ufkunda silindi,\nHulya gibi yalniz gezinenler köye indi\nBen kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi,\nGönlümle, hayalet gibi, ben kaldım o yerde." + }, + { + "id": 2136057.0, + "title": "Sone 49", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 9.0, + "poem": "O gün gelsin, hazırım; ergeç gelirse o gün\nKusurlarıma bakıp kaşını çatacaksın,\nAşkının değerine ters düşecek gördüğün,\nBu uyuşmaz hesabı silip kapatacaksın.\nO gün gelsin, hazırım; el gibi geçersin ya,\nO gün gözlerinle, selâm bile vermeden; \nAşk bürünmüştür artık bambaşka bir kılığa.\nAsık suratın için bulursun birçok neden.\nO gün gelsin, hazırım, alıştırdım kendimi:\nDeğerim, hakkım budur diyerek bile bile.\nKendime karşı tanık, kaldırırım elimi\nVe savunurum senin haklı özrünü şöyle: \nZavallı ben’i bırak, yasalar senden yana,\nGerekçe gösteremem bana sevgi duymana." + }, + { + "id": 1147370.0, + "title": "Macbeth", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 9.0, + "poem": "'Korkudan yediğim lokma boğazımdan gitmeyecekse, \nHer gece korkunç rüyalar saracaksa uykularımı\nVarsın her şey çığrından çıksın,\nBu dünya da yıkılsın öteki dünya da,\nİnsana rahat nefes aldırmayan kuruntularla\nBeynimizi bir işkence masasına çevirmektense\nÖlüp rahat etmek daha iyi,\nRahat etmek için öldürdüklerimizle.'\n(III. ii. 165-172)\n\n'Kendini boşuna harcamış olur insan \nDilediğine erer de sevinç duymazsa.\nYıktığın hayat kendininki olsun daha iyi,\nYıkmakla kazandığın şey kuşkulu bir mutluluksa.'\n(III. ii. 6-9)" + }, + { + "id": 35049.0, + "title": "Suda Seken Hayat", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "bindokuzyüzaltmış doğumlular\nyıldız kanatlı birer kuştular\ndoğru uçtular yanlış uçtular\nbıkmadan usanmadan uçtular\nbindokuzyüzaltmış doğumlular\nyıldız kanatlı birer kuştular\n\nfırtınalara bindi\nateşi harlayan kanatları\nen acemi\nve en usta\ngözlerimize değen gözleri\nkaçamadığımız yangın\n\n karanlıkta\n\nsuda seken taş\nonların hayatıdır\nsuda seken\n yassı parlak taş\nhayatımızın en dehşet anıdır\nüç kere seker\nbeş kere seker\n\nbaşı bulutlara değer\n\nbelki varamadı\n karşı yakaya\nvaracak fakat\nsuda seken\n\n hayat" + }, + { + "id": 43294.0, + "title": "Bayramlar Bayram Ola - 2", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Ana, bu bayram mı? . Aman çok ayıp\nÇocukken gördüğüm bayramlar hani? \nMübarek elleri öpüp, koklayıp\nYüzüme sürdüğüm bayramlar hani? \n\nHani ya o özlem, hani ya o tad? \nNe dışım kaygusuz, ne içim rahat\nHaftalar öncesi her gün, her saat\nBabamdan sorduğum bayramlar hani? \n\nNur yağan geceler, gündüzler nerde? \nNeşe paylaştığım öksüzler nerde? \nDost yollar, dost evler, dost yüzler nerde? \nHuzura erdiğim bayramlar hani? \n\nKar çiçeğim solmuş kar yatağında\nCan verir ırmağın dar yatağında\nArife gecesi yer yatağında\nÜstüme serdiğim bayramlar hani? \n\nBayram demek takvimdeki yazı mı? \nBayram hasret, bayram ağrı, sızı mı? \nAçıp yüreğimi, yumup gözümü\nÖzüne girdiğim bayramlar hani? \n\nBayram af günüdür, barış günüdür\nBayramlar rahmete giriş günüdür\nBayram, Hak menzile varış günüdür\nGönlümü verdiğim bayramlar hani? \n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 104604.0, + "title": "Sevdiğim Dilber 5", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 5.0, + "poem": "Ala gözlerini sevdiğim dilber\nSeni görmeyeli göresim geldi\nAltun kemer sıkmış ince belini\nUsul boylarını sarasım geldi\n\nKüçücüksün güzel etme bu naazı\nCiğerime bastın ateşi kozu\nBaşına sokmuşun gülü nergisi\nYüzünü yüzüme süresim geldi\n\nAladır gözlerin karadır kaşın\nAradım cihanı bulunmaz eşin\nYaylanın kenarından beyazdır dosun\nUzanıp üstüne ölesim geldi\n\nKarac(a) oğlan der ki bilirim seni\nAdadım yoluna kurban bu canı\nKoynunda beslesen ayvayı narı\nÇözüp düğmelerin deresim geldi" + }, + { + "id": 897.0, + "title": "İşsiz Şiir", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "bu imkansızlıklar\nbu yaralar\nhepsi,\nhepsi insan işi\n\nsevda diye bağıran yüzün,\nbir kitabın en sır satırını\nokuyan sesin,\nbeni bana düşman eden,\nağlamaklı gecelerimin\ntek temsilcisi\nve hiçbiryerde şubesi\nolmayan yüzün\nyani baştan ayağa sen...\n\nbu bakışlar\nbu bakır tadı\nhepsi,\nhepsi insan işi\nve insanın insana ettiği\nen yalan yemin: AŞK!\nhepsi,\nhepsi insan işi..." + }, + { + "id": 20416.0, + "title": "Acılara Tutunmak", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 9.0, + "poem": "Acı çekmek özgürlükse \nÖzgürdük ikimiz de \nO, yuvasız çalıkuşu \nBense kafeste kanarya \nO, dolaşmış daldan dala \nSavurmuş yüreğini \nBen bölmüşüm yüreğimi \nBaşkaldıran dizelere \nKavuşmak özgürlükse \nözgürdük ikimiz de \nelleri çığlık çığlık \nyan yana iki dünya \nikimiz iki dağdan \niki hırçın su gibi \nakıp gelmiştik \nbuluşmuştuk bir kavşakta \nunutmuştuk ayrılığı \nyok saymıştık özlemeyi \nşarkımıza dalmıştık \nmutluluk mavi çocuk \noynardı bahçemizde \naramakmış oysa sevmek \nözlemekmiş oysa sevmek \nbulup bulup yitirmekmiş \ndüşsel bir oyuncağı \nyalanmış hepsi yalan \nsevmek diye bir şey vardı \nsevmek diye bir şey yokmuş \nAcı çektim günlerce \nAcı çektim susarak \nŞu kısacık konutlukta \nDeprem kargaşasında \nYaşadım birkaç bin yıl \nAcılara tutunarak \nAcı çekmek özgürlükse \nÖzgürüz ikimizde \nacılardan artakalan \nişte o bakışlarmış \nkuğu diye gözlerimde \ngün batımı bulutlarmış \nyalanmış hepsi yalan \nsavrulup gitmek varmış \nayrı yörüngelerde..." + }, + { + "id": 76607.0, + "title": "Ben Bende Değil", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben bende değil, sende de hem sen, hem ben, \nBen hem benimim, hem de senin, sen de benim, \nBir öyle garip hale bugün geldim ki\nSen ben misin, bilmiyorum, ben mi senim.\n\n(Farsça, Hüseyin Rıfat)" + }, + { + "id": 46312.0, + "title": "Bin Cefalar Etsen Almam Üstüme", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Bin cefâlar etsen almam üstüme\nGayet şirin geldi dillerin dostum\nVarıp yad ellere meyil verirsen\nKış ola bağlana yolların dostum\n\nİlâhi onmaya yardan ayıran\nBahçede bülbüller ötüyor uyan\nKula gölge olsa Allah’a ayan\nSenden ayrılalı gülmedim dostum\n\nPir Sultan Abdal’ım gülüm dermişler\nBu şirin canıma nasıl kıymışlar\nİster isem dünya malın vermişler\nSensiz dünya malın neylerim dostum" + }, + { + "id": 899056.0, + "title": "İstersen Araştır", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "İlim adamıyım der, araştır mason çıkar\nDört makale yazmışsa dördü de fason çıkar\nHele bir araştır bak aslını-astarını\nBüyük dedesi Yorgi, babası Mişon çıkar.\n\nŞubat-2008/Vakit" + }, + { + "id": 2359.0, + "title": "Buluşmak Üzere", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 9.0, + "poem": "Diyelim yağmura tutuldun bir gün\nBardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek\nÖbür yanda güneş kendi keyfinde\nNe de olsa yaz yağmuru\nPırıl pırıl düşüyor damlalar\nEteklerin uça uça bir koşudur kopardın\nDar attın kendini karşı evin sundurmasına\nİşte o evin kapısında bulacaksın beni\n\nDiyelim için çekti bir sabah vakti\nErkenceden denize gireyim dedin\nKulaç attıkça sen\nPatiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan\nEge denizi bu efendi deniz\nSeslenmiyor\nDerken bi de dibe dalayım diyorsun\nİçine doğdu belki de\nİşte çil çil koşuşan balıklar\nLapinalar gümüşler var ya\nEylim eylim salınan yosunlar\nOnların arasında bulacaksın beni\n\nDiyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya\nÇakmak çakmak gözleri\nMeydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı\nHerkes orda sen de ordasın\nHerif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından\nYürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim\nÖzgürlüğe mutluluğa doğru\nHer işin başında sevgi diyor\nGözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili\nBi de başını çeviriyorsun ki\nYanında ben varım" + }, + { + "id": 271892.0, + "title": "273 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "273\nHer gün her gece içmek, bitmeli; tövbe! \nDolu kadehi artık itmeli; tövbe! \nTam şimdi gül zamanı, her yer gül olmuş; \nTanrım; artık tövbeye etmeli, tövbe!" + }, + { + "id": 16571.0, + "title": "Kadın Bacakları", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Mustafa Şekib'e\nHer ayağın bastığı yerde sanki kalbim var,\nkalbim ki vahşi bir zevk alır ezilişinden.\nömrümün geçtiği yolda bana sorsalar,\ngidiyorum bir kadın bacağının peşinden.\n\nBir kadının içinden ağlayışı, gülüşü,\ngözlerinden ziyade bacaklarına yakın,\nbir lisandır onların duruşu, bükülüşü,\nkadınlar! onlar varken konuşmayınız sakın.\n\nInce sütunlardaki ilahi güzelliğe\nbacakların ruhudur şekil veren diyorum\nbacakları bir kalın örtüde saklı diye\nmermerde kalbi çarpan venüs’ü sevmiyorum.\n\nBoynuma doladığın güzel putu görseler\ninsanlar öğrenirdi neye tapacağını.\nkör olsam da açılır gözüm, ona sürseler\nisa’nın eli diye, bir kadın bacağını." + }, + { + "id": 75572.0, + "title": "Güzel Günler", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "Dalgındım dağlar gibi\nTürkülüydüm çınar çınar\nNe kızarıp giden sarı\nNe kızarıp gelen yeşil\nDikilmiş dikmeninde \nHoşçakal köprüsünün\nTam da mendil sallıyordum güzel günlere\n\nGüzel günler güzel günler hey güzel günler\nGözlerinde gidenimin hey güzel günler\nGüzel günler güzel günler hey güzel günler\nEllerinde gelenimin hey güzel günler\n\nBalık attım olta tuttum\nYaşadım gençliğimi\nMasal oldu çocukluğum\nGençliğim bahar seli\nVe bir akşam birdenbire \nBir bulvar otelinde\nİnce bir dal değdi alnıma\nKoptu sazımın teli\n\nGüzel günler güzel günler hey güzel günler\nGidenimin gözlerinde hey güzel günler\nGüzel günler güzel günler hey güzel günler\nEllerinde gelenimin hey güzel günler\n\nGüzel günler güzel günler hey güzel günler\nGözlerinde gidenimin hey güzel günler\nHeey günler hey hey günler hey güzel günler\nEllerinde gelenimin hey güzel günler\nHeey günler hey hey günler hey güzel günler\nGözlerinde gidenimin hey güzel günler...\n\n\n \nSöz: Hasan Hüseyin Korkmazgil \nMüzik: Ahmet Kaya" + }, + { + "id": 623324.0, + "title": "Anılar Irmağının Kıyısında", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "1/\n\nkavaklar ışıldardı batıya karşı\nküskün dağlar gülkurusu\nyazılar kızıltılı\nöyle çetin öyle hırçın bir çağdı ki öyle o\nsevmek yangın uğultusu\nsevilmemek yangındı\n\nkavakların arkasında bir evdi\nmor patiska perdeleri oyalı\ngözalıcı kumrallığı akşamüstleri\neşsiz bir çağlayandı\nayrılmazdı pencereden bütün bir yaz\naradığı o şehzâde kimbilir kimdi\n\nhem severdik o çiçeği delicesine\nhem de sevmez görünürdük\nçocukluk işte\nkapışmamız sanki bir başka nedendendi\nyoksulluk dağ başında yalınayak keloğlan\nvarsıllıksa subaşında bir devdi\n\n2/\n\nyuvasız bir atmacaydı sevmek belki de\ndöner ha dönerdi de taa yukarlarda \nkonamazdı biryerlere\namaçsız bir yolculuktu sevmek\nbir sürekli kaçmaktı kendi kanatlarından\ngidip gidip dönmekti hep aynı yere\n\ntopu bulutlara tepmekti sevmek\nçıplak atı deliduman sürmekti yazılarda\nağaçların tepesine çıkıp inmekti sevmek\nkovalarla şarap içip o dinginlikte\ntabanca yumruk bıçak\ndüğünlerde kıyasıya halay çekmekti sevmek\n\n3/\n\nben miydim topa vuran\nvururcana yoksulluğun başına\ntop çıkardı yıldızlara\nbütün gözler yıldızlara \nkız bakardı yıldızlara\nsaçları sular gibi\nakardı pencereden\n\nben miydim çıplak atı\nkoşturan deliduman\nat giderdi çevrenlere\nbütün gözler çevrenlere\nkız bakardı çevrenlere\nmasallar çevrenlere\nsaçları sular gibi\nakardı pencereden\n\n4/\n\nduruyor daha orda\ngün batarken daha orda\nkavaklar daha orda\nduruyor daha orda\no sevmek daha orda\nteptiğim top bulutlarda\nsürdüğüm at bulutlarda\nyüzdüğüm çay bulutlarda\nkavgalarım özlemlerim\ndönmedi \ndaha orda\nbulutlar nerde? \nbulutlar nerde? \n\no kız artık yok orda\no saçları çağlayanlı\no gözleri kuşlarlı\no kız artık yok orda\nyok orda o çocuklar\nyok orda o kavgalar\no kıskançlık yok orda\no gizlemek yok orda\nvarsam baksam o bahçe\nvarsam baksam o akşam\no bahçe de yok orda\no akşam da yok orda\n\nya ben nerelerdeyim\nya ordaki ben nerde?" + }, + { + "id": 50707.0, + "title": "Yaralı Yar", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Avcıydın avladın beni\nYaralıyım yaralı yar\nZülfüne bağladın beni\nYaralıyım yaralı yar\n\nMeyil vereli canana\nDayandım derdi hicrana\nDin imam yük oldu bana\nYaralıyım yaralı yar\n\nİstemem kin ile gurur\nAşıklar boynuna vurur\nGelen giden bir taş vurur\nYaralıyım yaralı yar\n\nYalan dünyadan usandım\nAşkın şarabına kandım\nMahzuni Şerif'im yandım\nYaralıyım yaralı yar." + }, + { + "id": 2379.0, + "title": "Yeşil Şiir", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Baktikca cogalir yildizlar gecede\nParmaklarinla sayilmaz;\nKimi duyulur, kimi duyulmaz,\nDinledikce cogalir gecede,\nSesler gelir,\nYa hizlidan, ya yavastan.\n\nHer sey kendi dilince konusur;\nKaranlik ortse de ustunu\nGecede devam eder renk renk\nAgacin dalinda, ruzgarda;\nHer sey kendi rengince konusur.\n\nGozlerini kapatir beklerdi;\nYapraga benzer ellerini, avuclarini uzatir,\nBeklerdi isitinceye dek\nAgacin dalinda, ruzgarda;\nYesili duydu mu uyurdu\nRuyasinda..." + }, + { + "id": 454.0, + "title": "Yasak Sevişmek", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Öteki kapımdan gel bunu açamazsın\nEski gözlerinle gel öldürmek vakti gel\nHem tetik bulun ardında biri olmasın\nHanidir ben bu evde saklanıyorum\nAdımı değiştirdim başka adla yaşıyorum\nGece gündüz siyah gözlük takıyorum\nÖteki kapımdan gel bunu açamazsın\nSabaha karşı gel bütün gözlerinle gel\n\nPancurların gerisinde kararıyorum\nİçimde belalar doğuyor sonbahar doğuyor \nTelefonda sesini tanıyamıyorum\nYüzün parmaklarımdan akıp kayboluyor \nBöyle hep birşey kopuyor birşey kırılıyor\nSabaha karşı gel eski gözlerinle gel\nÖteki kapımdan gel bunu açamazsın\nHem tetik bulun ardında kimse olmasın\n\nArtık hiç kimse beni yaşamıyor\nAşklarımı büyük kemanlarla çizdiler\nKorkularım oldum bittim kimsesizdiler \nYanlız bir mısra mıyım ıslanıyorum\nBir revolver romanımı tamamlıyor \nOyun bitti bütün ışılarımı söndürdüler\nYokmuşsun gibi gel öldürmek vakti gel\nÖteki kapımdan gel bunu açamazsın\nÜzerime kilitleyip mühürlediler\nHem tetik bulun ardında biri olmasın" + }, + { + "id": 50049.0, + "title": "Hasan'dan Gelen Mektup - 4", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Güneş doğar-doğmaz ayrıldı renkler\nKapalı kapılar aralandı ha! \nLeş için uluyan uyuz köpekler\nIşığı görünce pirelendi ha! \n\nKış tez geldi kar kapladı yolları\nArpacı kadana dikti nalları\nDoymayan domuzun sadık kulları\nKudurmuş ayıya kiralandı ha! \n\nSaçmanın saçması bir herif çıktı\nGüvenilen mülkü temelden yıktı\nİbiş sevsin diye saçmalar sıktı\nAdalet yüz yerden yaralandı ha! \n\nKır atı değiştik bir sakar taya\nEller bindi gitti, biz kaldık yaya..\nElmalı bahçeyi kesen baltaya\nSıkıldı yumruklar sıralandı ha! \n\nKesmeden bölen var üçü ikiye\nGöbekler dağ oldu hak yiye yiye\nBir zinde soytarı haklandı diye\nSatılmış oğlanlar saralandı ha! \n\nHorlanırken Adana'lı, Konya'lı\nRağbet buldu orak-çekiç dünyalı\nYakası pergelli eli gönyeli\nParalandı babam paralandı ha! \n\nSezgiden, duygudan mahrum bir kişi\nYaptı çekinmeden en iğrenç işi\nSevindi Kıbrıs'ın alçak keşişi\nİbiş'in gözleri çıralandı ha! \n\nAtalar ağlatan gülmez demişler\nDünya süleyman'a kalmaz demişler\nKaçan fırsat geri gelmez demişler\nSevgimiz, saygımız firelendi ha! \n\nVur Emri" + }, + { + "id": 239785.0, + "title": "Ottoname", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Kesin Nazi kanıdır damarında dolaşan\nHitler’in çığırından koşuyor Otto Şili...\nAdaletten hiç nasip almamış anlaşılan\nHukukun duvarına işiyor Otto Şili...\n\nDespotluk dans ediyor beyninde yama yama\nSiyonizm kavağından nar topluyor hahama\nVakit’i kapatması bence dert değil amma\nAyan-beyan haddini aşıyor Otto Şili...\n\nTez unutmuş, ırkının “soykırım” fiilini\nKürek gibi her yere uzatıyor dilini\nBarbarlık bombasının yakıyor fitilini\nİptidai çağlarda yaşıyor Otto Şili...\n\nKara dilli bir yobaz kara düğmeye basmış\nÖtede diğerleri haçlı kinini kusmuş\nDemokrasiye kızmış, medeniyete küsmüş\nFührer’in kazanında pişiyor Otto Şili...\n\nBesbelli aferini hahamlardan alıyor...\nVe sonra takdis etmek papazlara kalıyor\nVakit kabul gördükçe vandallık alçalıyor\nYazık oldu, düştükçe düşüyor Otto Şili...\n\nAltı milyon Yahudi yakan onlardı malûm\nDünyayı fethetmeye çıkan onlardı malûm\nKâbus gibi her şeye çöken onlardı malûm\nGöbbels, Rommel ruhunu taşıyor Otto Şili...\n\nTürkiye’de hukukun olduğunu bilmiyor\nBoğazına duracak büyük lokmalar yiyor\nBen kapattım, durmayın siz de kapatın diyor\nHayali yaraları kaşıyor Otto Şili...\n\nTürk-İslâm karşıtlığı gıdasıyla hıyarın\nBüyüme sebebini hesap eyleyin varın\nKamalı haç markalı kalın yorgana sarın\nBeynine kurtlar girmiş, üşüyor Otto Şili...\n\n11.03.2005/Vakit" + }, + { + "id": 393574.0, + "title": "Cevap Arıyorum", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Hukuki bir cevaba ihtiyaç duymaktayım\nKurt kuzuyu boğmadan gider kime danışır? \nUykularım kaçıyor, tarifsiz meraktayım\nLeş yiyen akbabalar hangi dilden konuşur? ..\n\n01.03.2006/Vakit" + }, + { + "id": 327948.0, + "title": "Ey Acılarımın Başkenti", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "EY ACILARIMIN BAŞKENTİ\n\nEy acılarımın başkenti\nEy gecelerimin cinneti\nÖyle kolay olmayacak gidişin\nDaha ilk adımında sendeleyeceksin\nBir yangın yayılacak parmak uçlarından\nBu şehrin buz tutmuş taş duvarlarına \nGöreceksin\nGezdiğin bütün sokaklarda\nDüşlerim takılacak ayaklarına\nTitreyeceksin\n\nEy hayallerimin kaçağı\nEy gönlümün sustalı bıcağı\nİlk darbeyi hatıralar saplayacak sırtına\nBütün şarkılara küseceksin\nSahipsiz mezarlarda bulacaksın ikimizden kalanı\nVe bir duvar gibi çarpacak kimsesizliğin yüzüne\nİrkileceksin\n\nEy yalnızlığımın miladı! \nEy uykularımın celladı! \nÖnce kendi yalanların hançerleyecek seni\nSonra 'keşke'lerin\nBir kar yangınında buzlar misali çözüleceksin\nGözlerinden kara yağmurlar gibi dökülecek pişmanlığın\nTükeneceksin...\n\nEy çığlıklarımın sireni! \nEy ömrümün kara treni! \nKöhne bir istasyonda\nTek kanatlı bir kuş konacak omuzlarına\nKırdığın bir kalbi bırakacak avuçlarına\nŞaşıracaksın\nİşte bu son durağı olacak kaprislerinin\nDelik deşik bir hasretle düşeceksin kaldırımlara\nEllerin bile el vermeyecek sana\nAyakların çoktan çekip gitmiş olacak\nGözlerin en uzak yıldızlara takılacak\nYıkılacaksın\nBir sen bir de o taş kalbin\nKalacak sokak ortasında \nKaderinse yaşlı bir çöpçünün yorgun ellerinde \nAğlayacaksın\nBelki biraz geç olacak ama\nİşte o gün....\nKimi kaybettiğini anlayacaksın....\n\t\t\nAhmet Selçuk İlkan\n\n'Erkekler hep yalnız ağlar' kitabından\nwww.ahmetselcukilkan.com.tr" + }, + { + "id": 6062.0, + "title": "Hatırlama", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne zaman elime bir kalem alsam\nSana seslenmek geliyor içimden\nGüzelliğini hatırlıyorum bir yaz günü\nYine gemiler geçiyor uzaklardan\nBiz yosun kokulu rıhtımlarda el ele\nŞehirlerden İstanbul,aylardan temmuz\nNe zaman elime bir kalem alsam\nGeçmişi seninle yeniden yasıyoruz\n\nNe zaman elime bir kitap alsam\nHep seni okuyorum inanır mısın\nİstiyorum seni anlatmalı bütün romanlar\nSevilen kadın hep sen olmalısın.\nNe zaman elime bir kibrit alsam\nYine İstanbul’u yakmak geçiyor aklımdan\nBu sensiz sokakları, bu evleri\nBu plajları bu denizleri\nSensiz kaldığım bu şehri tüm yakasim geliyor\nYine alev bir İstanbul düşünüyorum\nVe çaresiz yaktığım bütün sigaraların\nDumanlarında seni görüyorum.\nNe zaman elime bir fırça alsam\nYüzünü çiziyorum kapılara,duvarlara\nBir hatırlıyorum butun hatlarını\nGözlerini dudaklarını saclarını\nBaktığım her yere gölgen düşüyor\nDokunduğum herselde senin sıcaklığın\nSonra dağlar, denizler giriyor aramıza\nGitgide buyuyor uzaklığın\n\nNe zaman elime bir kadeh alsam\nDelicesine sarhoş olmak istiyorum\nİçkiler seni hatırlatıyor yine\nKırıyorum birbiri ardınca kadehleri\nArtık hiç birsek kar etmez biliyorum\nNe dost, ne içki, ne aşk, ne kadın\nGözlerimde yıllardır essiz olan\nDeğişmeyen bir sen varsın\n\nNe zaman elime bir ayna alsam\nGözlerimden korkuyorum, bakışlarımdan\nBu seni unutamayan benden korkuyorum\nUçurum çizgiler, kara gölgeler\nBir sonun belirtileri yüzümde yer yer\nKarşımdaki yüz sefil bir akşam\nHep sana sesleniyorum duyuyor musun\nNe zaman elime bir kağıt alsam." + }, + { + "id": 63718.0, + "title": "Karanfil Ölüleri", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 7.0, + "poem": "günler güz yanığı\nsonsuza giden raylarda gümüş\nkum susan çöller gibi\nyalana buyruk akıyor\nbıkıyor zaman...\nsenin maviliğinden eser yok\nhaki yeşil bir yaz\nve tel örgülerde\nkaranfil ölüleri...\n\nbazı salak kuşlar\nkonduğu pencerelere tutsak\nyalan yanlış konmalara zemin\nhaki yeşil bir yaz\nhasret mavisinde karanfil ölüleri\nönünden tren geçen hemzenin hayat\nduran zaman\nesneyen saatler\namaçsız bir bit yarışı\nyürüdükçe uzayan\nkoştukça beton yollar\nve yollarda\nkaranfil ölüleri...\n\nlimanlarında denizsiz yaşanan\nezan vakti küheylan\nkuşluk vakti beyinsiz bir şehir\ndiken biriktiren bir koleksiyoncu\nve gül kokumsuz çim bahçelerde\nkaranfil ölüleri...\n\nbezgin çamurlarda\nnefsi müdafadır bir tozun direnişi\nkimsenin bikinisini çıkarmadığı\nhaki yeşil bir yaz\n\nve yarasına işeyen kırık haziran makamında\nerotik\nkaranfil ölüleri...\n\nsormadan konuşan ahmak\nyalan değil gölge değil iz hiç değil\nsanal bir serinliğe sığınan\nçağıl çağıl bir nehir bile değil\nçağlayan diliyle ırmamak\nve ırmaklarda\nkaranfil ölüleri...\n\nyaprağına kırmızı\nkıvrımına şarkılar\ndallarına suskun bir hayat öpücüğü\nve haki yeşil bir yaz içre yazılan\nsıkkın şiirlerde\nkaranfil ölüleri..." + }, + { + "id": 97633.0, + "title": "Teknenin Ölümü", + "poet": "Melih Cevdet Anday", + "rating": 6.0, + "poem": "Kara yakındı önce, hem çok yakın, \nElimi uzatsam tutardı. \nYıldızsız teknemdi inip çıkan gece, \nKurumuş gece, kum, kömür, arduvaz... \nKara yakındı önce, hem çok yakın, \nDenizleyin inip çıkan önümde \nBir tanrının atardamarı. \n\nAçtım, yorgundum ama uykum yoktu. \nGünlerce yekesiz yelkensiz \nNe de çok kuş takılmıştı ardımıza, \nNe çok harman gördüm köpükten beyaz... \nAçtım, yorgundum ama uykum yoktu. \nGüneşler hala sağımda solumda, \nSürer gibiydi açık deniz. \n\nDeniz en ince hayvanı belleğin \nNerden kalktım, o rıhtım, o çan... \nBilmiyorum o gök kıyı nereye gitti! \nBir masal şebboyu çarmıhtaki yaz. \nDeniz en ince hayvanı belleğin \nbir kuşluk vakti tanrının sevdiği \nGörünür zaman yaratan. \n\nCanlı mıydım? O uğursuz kıyıda \nÖldüğüm gün de bilemedim. \nHep o sallantı, o devinim, o avcıl \nBayrak, bir aş tenceresi, bir az \nKüfür, karı kız öyküleri, sonra \nDipteki ölülerin fısıl fısıl \nKonuşmalarını dinledim. \n\nDoğdum mu? Nasıl? Belki bir tezlik \nYeli kımıldadı, kan gibi. \nAğaç ve kızak, demir, yağ, halat, katran, \nBoya kutuları, sünger, tel ve gaz... \nDerken gün kokulu yüreğimdi ilk \nYapının boş gömütünde dikili \nSabırsız kaburgama çarpan. \n\nRuh, şarabı gördü üzümden önce \nSüt, kan olmak için devinir \nTohum bildi herkesten önce ekmeği \nGün, denizi salıvermeden batmaz. \nRuh, şarabı gördü üzümden önce \nAğaç ne diye kalktı çiçeklendi, \nDenize inmesi nedendir? \n\nAh yalnızlığın gömük kapıları, \nAysız ayışığı gibiydim, \nGeceleyin gece, gündüzleyin gün \nGibi suyun altınavuran yalaz. \nAh yalnızlığın gömük kapıları \nBir yağmuru dinlercesine bütün \nAnları iç içe bilirim. \n\nBir tekne her zaman düşüncelidir. \nBizimle demirledi gece. \nKaraya çıktı tayfalarım uykulu. \nPruvamda çok acayip bir yıldız \nKonmak istercesine gider gelir, \nSuları budanmış bir yolculuğu \nSürdürmek isterdi kendince. \n\nKara yakındı önce, ödağacı \nKokusu sarmıştı geceyi. \nVe bir kuş bağırdı çağırdı tepemde, \nFosforlu sesi kabarık ve ıssız. \nLale rengindeydi şimşeğin dalı, \nVe güneydoğunun yangını pembe \nNakışlı bir çanak gibiydi. \n\nUnutmak istemiyorum bunları, \nGöğün damarlarını gördüm, \nFırtına kırının yaban keçisini, \nKoşar küpeşteme saçsız sakalsız... \nAğaç gibi yırtılan karanlığı, \nKoca kulaklı lodosu, o fili, \nAh yay biçimdeydi ölüm. \n\nYalnızlıktır denizin tek yasası, \nAşkın altın yasasıdır o. \nBir gün kum uaynır, ay gıcırdarsa \nÇalınırsa bir gün gömük kapımız \nKalamazsın sabaha inen suda, \nKalk kürek, yola düşmenin sırası \nAşkın altın yasasıdır o. \n\nKükürt rengindeki ağzı gecenin \nÜfürdü huysuz karanlıkta \nSintineme düşçül bir ateşböceği \nKömürdüm, tahtaydım, kurumuş anız, \nO böcek oldu yangımı teknemin, \nanladım kuşun, yıldızın gizini, \nBaşladım usuldan yanmaya. \n\nSöndüremezdi kimse bu ateşi, \nKıyıdan kesilmiş sularda, \nKara hem yakındı şimdi, hem çok uzak \nBir yanyanaydım onunla, bir yalnız. \nDevirdim bütün yüklediklerimi \nVe demiri uykuda bırakarak \nBindirdim eskil kayalara. \n\nParçalanıyordum kimse bilmeden, \nAteştim cevizin içinde, \nVe bir gece içinde bilmeden öldüm. \nEy gece, nereden yol bulacağız, \ney yaralı göğsüme düşen yelken, \nYa sen kürek, solmuş rüzgar gülüm, \nYa sen ne diyeceksin, söyle! \n\nDeniz durdu, mumyası yıldızların \nErir gün görmüş kayalıkta, \nVe yürüdü sabah, denizin ineği. \nÖlünce ne yapsak sabah oluruz... \nAh kara yakındı ve darmadağın \nKuşları durmuş zaman kadar eski, \nTaşları hüzün olan kara. \n\nKopmuş uykunun iskeletiyim ben, \nArtık yelin göğsü olamam. \nGördün mü ölümün gözündeki mor rengi, \nSöyle, ölüp dirilen Tanrı, Temmuz, \nAy yapraklarının indiği bu dam, \nEski düşleri taşır mı yeniden, \nKoca karınlı kuşlar gibi. \n\nBir yanda parçalanmış teknem durur, \nSert tütünüyle gün bir yanda. \nKara yakındı önce, hem çok yakındı, \nElimi uzatsam tutardı ama \nYalnızlıktır denizin tek yasası, \nBütün ölüler unutulur, \nYaşayanlar kalır tek başlarına. \n\nAkşamleyin kaptan, birkaç gemici \nGelip dizildiler kıyıya. \nTutunacak bir tekne arar gibiydi \nAyağı kayan meltem ve cigara \nİçerek konuştular gizli gizli, \nBense dalgın bakıyordum, boşuna \nKoparılmış süsendim sanki. \n\nÇalıştılar bir hafta, Ağustosun \nAltısında bütün iş bitti. \nKesik baş çapa, iplerim, küreklerim \nKumsalda şaşkın bir yığındır şimdi. \nTüter el ayak, tüter ıslak odun, \nDenizin uzaklardan getirdiği \nYabancı, anlamsız bir şeyim. \n\n\n Melih Cevdet Anday" + }, + { + "id": 64270.0, + "title": "Eylül", + "poet": "Bedirhan Gökçe", + "rating": 7.0, + "poem": "Memleket havalarından bir haber ver, \nEylül yağmuru nasıl düşer toprağa? \nKemah’ın kapalı dar yollarında\nHangi kuş hatıra çizdi dal uçlarına? \n\nYanıp sönen mavi ışıklarla kaybolan Yusuf\nGeri döndü mü yurduna? \nYa Viranşehirli Yakup, Çaykaralı Musa? \nOnlarda döndü mü yurduna? ...\n\nHani sen; \nAşkı bir üveyikten satın almıştın Sadri.\nNe oldu ona? \nBıçak kesmez oldu ağzını...\nSusar oldun, yazmaz oldun daha...\nOysa yüreğimizi koymuştuk ortaya.\nHani, taşırdı be usta! \n\nBak yine bir Eylül havası var Sadri, \nİkibin’e doğru 97 Mart’ında.\nO gün doğan İsmail bugün delikanlı çağında\nİlkbaharda sonbahar, bu nedir usta? \n\nMaltepe cigarasının adı mı var bugün? \nÜç bardak çayın hatırımı kaldı? \nTornacının yanında çıraktı dayın, \nO günlerden yüzünde eser mi kaldı? \nGel yine bir gurbet türküsü uçuralım.\nMunzur’dan İstanbul’a\nFırat’ın suyundan bulgur aşına\nSerin göze başından Eylül ayına.\nÜç gurbet türküsü tutturalım\nDostluk adına...\n\nBilirsin sende de bende de\nEylül’ün acı bir tadı vardı.\nŞiire Eylül dediysek\nElbet; \nBir maksadı vardı.\nElbet" + }, + { + "id": 45150.0, + "title": "Afranur'a", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "ölümü paylaştıran bir rüyada gülerken\nbiliyorum, senin de gözlerin sulusepken\nhercai resimlere meftûn olurken asır\nbir garip uyku gibi sarsıyor kubbeyi sır\nbaygın kalabalıklar içinde tek başına\ngiriyorsun hüzünle bu meydan savaşına\nkuşan artık sabırlı günlerin kılıcını\npervâsız şimşeklerin evine göm acını\nmağara duvarında görünür ruhun yüzü\nkafesini kıracak kuşun mavidir gözü\nbir rebâbın sesinde uçuşan mestaneler\nsemâzen bir akşamın insiyâkıyla döner\narzın intiharından uzaklaşır 'hû' ile\nbinlerce vâha ile, binlerce âhû ile" + }, + { + "id": 59708.0, + "title": "Nimet", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Bir fasulye çimleniyordu\nÇiseledikçe yağmur.\nKoştum vardım ki yanına\nAnlasın ne nimet olduğunu\nSen git yerine! dedi Ayşa Kadın\nBöyle kibar erkeyin ayağ’na\nBen kendi ayağ’mnan gelirim\n\nBu muhabbeti görünce uzaktan\nKıpkırmızı oldu biberiye\n\nBayram nedir ki dedim kendi kendime\nBayram bir ömürdür ben gibi bir deliye" + }, + { + "id": 25810.0, + "title": "Özgürlük", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Özgürlük yoluna girmezsen, \nBu yolda koşmazsan var gücünle,\nYıkamazsan yüzünü yüreğinin kanında,\nYarın avucunu yalarsın.\n\nAdam dediğin kendini yok bilmedimi,\nCayır cayır yanmadımı yürek dediğin,\nHadi öyleyse uğurlar olsun." + }, + { + "id": 1039.0, + "title": "Unuttum, Nasıldı Annemin Yüzü", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Unuttum, nasıldı annemin yüzü\nUnuttum, sesi nasıldı annemin.\nGece bir örtü olsun anılardan\nKara yüreğime örtüneyim\n\nUnuttum, nasıldı annemin gülüşü\nUnuttum nasıldı ağlarken annem.\nYaşam sallasın kollarında beni\nKüçücük oğluyum onun ben.\n\nUnuttum, elleri nasıldı annemin\nUnuttum gözleri nasıldı bakarken.\nKuru ot kokusu getirsin rüzgar\nYağmur usulcacık yağarken." + }, + { + "id": 4480.0, + "title": "Yaşanmamış Hatıralar", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "I\n\nYaşanmamış hatıralar bilirim\nBüyülü sonbahar akşamlarında\nBulutlar üstünde su kenarında\nYalnız hayal edilen hatıralar\nİşte; en ürpertici nagmelerle\nBizim şarkımızı söyleyen rüzgar\nSen dudagında gülümsemelerle\nBen gözyaşlarımla, bu alemdeyim\nFakat yine bizbize, başbaşayız\nDuymasan düşünmesen de; unutma\nBir daha bu anı yaşayamayız.\n\nII\n\nGörülmemiş manzaralar bilirim\nKarda, kışta, belki de ilkbaharda\nHür denizlerde, kuytu ormanlarda\nSadece hissedilen manzaralar\nBak. Dinle, neler anlatıyor yagmur\nÜşüyorum üşüyorum beni sar\nKaranlık başladı, gitme ne olur\nİnan degişen manzaralar degil\nKiletreler ayıramadı bizi\nFakat bir gün gelir de birleştirir\nBeyaz bir güvercin kanadı bizi\n\nIII\n\nSöylenilmemiş mısralar bilirim\nHüzün dolu yagmurlu gecelerde\nAlev çalgıların sustugu yerde\nYalnız, yalnız düşünülen mısralar\nBilinmeyen şeyler huzur içinde\nBilmenin bilinmez bir korkusu var\nBak bütün rüyalarım nur içinde\nÇünkü, bugün havasını kokladıgın\nDenizaşırı bir diyar bilirim\nVe o diyarda seninle beraber\nYaşanmamış hatıralar bilirim" + }, + { + "id": 1478881.0, + "title": "Resim İçin", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 7.0, + "poem": "Beni rahmetle anarsın ya, işitsen, bir gün,\nŞu sağır kubbede, haib, sesimin dindiğini? \nBu heyulaya da bir kerrecik olsun bak ki,\nEbediyyen duyayım kabrime nur indiğini.\n\nHilvan, 10 Teşrînisânî 1347 (10 Kasım 1931)" + }, + { + "id": 108823.0, + "title": "Diken Arasında Bir Gül Açıldı", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Diken arasında bir gül açıldı\nBülbülüm bahçene ötmeğe geldim\nBezirganım yüküm gevher satarım\nAli pazarına dökmeğe geldim\n\nBaç'ım vermeyince yüküm satılmaz\nGevherin hasına hile katılmaz\nİnkar toru ile şahin tutulmaz\nBir gerçek tor'una düşmeğe geldim\n\nBen bend oldum şu meydana atıldım\nİkrar verdim ikrarıma tutuldum\nİbtida taliptim pire katıldım\nPirin eteğini tutmağa geldim\n\nPir Sultan Abdal'ım yüreğim döğün\nİmamlar rengine boyandım bugün\nİrehber pişirir talibin çiğin\nAhiri bu imiş pişmeğe geldim" + }, + { + "id": 47019.0, + "title": "Yosun Gözlüm", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Öyle bakma gözlerime\nDağılmışım yosun gözlüm\nHasretinin denizinde\nBoğulmuşum yosun gözlüm\n\nBir bendesin bir uzakta\nBir özgürsün bir yasakta\nArada bir sarılsak da\nYetmiyor ki yosun gözlüm\n\nDağlar gibi özlesem de\nHasretinden delirsem de\nBir mum gibi erisem de\nGelmiyorsun yosun gözlüm\n\nAnlatılmaz bir duygu bu\nVazgeçilmez bir tutku bu\nUnutulmak tek korkum bu\nBilmiyorsun yosun gözlüm" + }, + { + "id": 29277.0, + "title": "İlkyaz", + "poet": "Gülten Akın", + "rating": 7.0, + "poem": "Ah, kimselerin vakti yok\nDurup ince şeyleri anlamaya\n\nKalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar\nEvler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya\nYitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı\nBakıp kapatıyorlar\nGeceye giriyor türküler ve ince şeyler\n\n“Memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı\nBir dev oluyorsun deniz deniz deniz\nSisin dere ağızlarından sokulup akşamları\nFındıklarımızı basıyor\nNeyleriz kararan tomurcukları\nÇocuklarımıza yalvarıyoruz: Aç durun biraz\nTecimenlere yalvarıyoruz:\nBir 'Hotel' bir gizli evlenme az çiziniz\nBir banka az çiziniz bir yalvarma\nBizden size ve sizden dışardakilere\n\nKarılarımızı yolluyoruz tırnaklarını kesmeye ve demeye\n-Evet efendim-\nÇocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye\nBizler gidiyoruz yatağımız tanrıya emanet\nYazların motorlu çingeneleri \nAh, kimselerin vakti yok\nDurup ince şeyleri anlamaya\n\nBaba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş\nToprağa tutku, kendinden dolayı\nKulaklarımızı tıkıyoruz: Para para para\nKulaklarımızı açıyoruz: Kavga kavga kavga\nSorar belki biri: Kavga ama neden kavga\nKomşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde\n-Bilmiyoruz neden kavga.\n\nSonra kasabamızın cezaevinde\nSilgimizi göz önüne yerleştiriyoruz\nGünlerimizi iterek genişletiyoruz\nYer açıyoruz karılarımızı düşünmeye\nBizsiz geçen menevşeyi düşünmeye\n\nDurup ince şeyleri anlamaya\nKimselerin vakti olmasa da \nOkulların kadın öğretmencikleri \nTatil günlerini çoğaltsalar da\nKutsal nemiz varsa onun adına\nGözlerimiz için bağlar dokusalar da \nBirikimler ve çizgiler gitgide gitgide\nAçmaya ilk yaz çiçekleri\n\nBir gün birileri de öte gecelerden\nIslık çalarlar yanıt veririz”" + }, + { + "id": 63201.0, + "title": "Ayrılık Destanı", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 5.0, + "poem": "Aç toylar uçar\nGeride yavruları\nYarım İstanbul Hacer\nYarım Almanya Ali.\n\nDonar kalır kum çakıl betonlarda\nGelirim, biraz para, önümden çekil! \nYarım Almanya Esma\nYarım İstanbul İsmail." + }, + { + "id": 59047.0, + "title": "Kalmadı", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Yıkılan sarayımdan tek bir nakış kalmadı; \nDışa mıhlandı gözler, içe bakış kalmadı.\n(1983)" + }, + { + "id": 62006.0, + "title": "Yaşayabilme İhtimali", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 9.0, + "poem": "Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan \nVe beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam... \nBen seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim. \nİlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında \nAnkara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman\nözlemeye başladım herkesi... \nVe bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra.. \nBizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı... \nBir de camların buğusuna yazı yazma imkanı... \nYumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda, \nsolculuk oynamaya başladık.. \nBen doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla... \nKırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve \nTürk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle... \nAğbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi.. \nAnkara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu. \nVe kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri. \nOysa Ankara'da hiç sevişmedim ben. \nDisiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim.. \nSınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..\nAnkara'ya usul usul kurşun yağıyordu.. \nVe belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri. \nOysa hiç kurşun yaram olmadı benim \nVe hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım \nÇatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece \nSana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun \nBen, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde \nOkul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu \nBen, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum. \n\nBen, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum. \n\nYaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini \nSonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü \nNe yana baksam dağ ve deniz sanıyordum \nMuş ovasının yalancı maviliğini \nOtobüs oluyordum bir süre \nYanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde \nOtobüs oluyordum \nBir ülkeden bir iç ülkeye \nÇocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum. \nZap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin \nKorkuyordum \nSonra iniyordum otobüsten \nÇarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun, \nömrümün en kısa, ömrümün en çocuk, \nömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum. \nÇünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda.. \nSoğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan \nVe beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam \nBen seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda \nBen seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği\nbir yol üstü lokantasında \nBen seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan \nDoğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında \nBen seninle herhangi bir insan elinin \nterli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim \n\nBen senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!" + }, + { + "id": 49962.0, + "title": "Hasan'a Mektup - 17", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Tellerden dökülen huzur havası\nKatran; yağlıkara bezir havası \nYitti ilimizin hazır havası \nBirde gıdıklarlar bizleri hasan.\n\n'Gayrı doğmaz' deriz, güneş batarken \nEllerimiz titrer imza atarken \nSonsuz acımıza acı katarken \nSansarca parlıyor gözleri hasan. \n\nSeğmenleri sarhoş, hünerli gizir \nSanki canlarımız onlara nezir \nBakarız bakarız görünmez hızır \nİmana küfreder sazları Hasan.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 25147.0, + "title": "Hoşgeldin", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": " Bir muhabbethanedir şol dergah hikmetini bil,\n Bade ile mus eyke, dostun kıymetini bil,\n Fazla işretten kaçın, ahengi bozma sakın,\n Ehl-i-dil olmak gerek, cehlin zilletini bil! \n\n Caniden farkın olmaz, bozarsan meclis-i mey!\n Paran ile övünme, burda herkes paşa bey,\n Meclis-i muhabbette olmıya uzak yakın\n Bu kubbenin işreti ibadetle aynı şey.\n Caniden farkın olmaz, bozarsan mecls-i mey! \n \n Şarap içti mi, dilenci sultanlaşır;\n Tilki çıkar deliğinden, aslanlaşır;\n Yaşlı başlı adam delikanlaşır;\n Delikanlı yaşça basca olgunlaşır. \n \n Günahlarım çok olmasına çoktur benim,\n Ama dinsizler gibi umutsuz değilim:\n Cennet cehennem umrumda değilse de\n Ötede hem şarap olacak, hem de sevgili. \n \n Derdin avucundan şarap içmedikçe\n Bir yudum su içmiş değilim gönlümce;\n Kimsenin tuzuna da ekmek banmadım\n Ciğerimi kebap edip yemedikçe.. \n \t\t\n Hergün şarap çümbüşüne dalanların da\n Her gece mihrap önünde kalanların da\n Islanmayanı yok, yağmur altında hepsi:\n Bir uyanık var, ötekiler hep uykuda. \n \n Unutma, amansız feleğin çarkındasın;\n Şarap iç, çünkü ateşten bir dünyadasın;\n Madem ki yerin önünde sonunda toprak\n Farzet ki üstünde değilsin altındasın. \n\n Sevgiliyle sabah içmedeyiz, saki;\n Biz Nasuh tövbesi bilmeyiz, saki;\n Yeter okuduğun Nuh hikayesi\n Hemen dolsun huzur kasemiz,saki. \n \n Madem aman vermiyor ecel, saki,\n Kadeh boş kalmasın, aman gel, saki;\n Şu üç beş günlük dünyada gam yemek\n Bizim gönlümüzce iş değil, saki. \n\n Şarap sonsuz hayat kaynağıdır, iç;\n Gençlik sevincinin pınarıdır, iç;\n Gamı yakar eritir ateş gibi,\n Sağlık sularında şifalıdır, iç. \n \n Açılmışken nasılsa mutluluk gülün\n Niçin elinde kadeh yok böyle bir gün?\n Şarap iç, can düşmanındır geçen zaman:\n bir daha bu fırsatı bulman ne mümkün? \n \n Kim yüreğini uydurduysa aklına\n Bir anını yitirmedi bu dünyada;\n Ya Tanrı uğruna ekmek verdi candan\n Ya rahatını aradı buldu şarapta." + }, + { + "id": 2401.0, + "title": "Düello", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir düelloda\nDaha büyük bir şey vardır\nVe daha acıdır bu\nÖlümden de ölüm korkusundan da\n\nBakarsın dün en güvendiğin kişi\nKarşı tarafın şahidi olmuş\nİşte acıdır bu da\nÖlümden de korkusundan da\n\nDaha da acısı vardır ama\nO da sevdiğin kadının\nKarşı tarafı ziyarte etmesidir\nBu bir nezaket ziyareti de olsa\nDüello gerçekleşmemiş de olsa\nAcıdır bu\nOndan da ondan da\n\nDaha da acısı\nKılıcın elinde\nAlnında bir tutam güneş\nKalakalıyorsun ortada" + }, + { + "id": 48251.0, + "title": "Uğur'a Ağıt Değil Övgü", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Günümüzde insan olmanın\nÇok ağır bedeli var\nYa parçası olacaksın alçaklığın\nYa seni parçalarlar\n\nOysa insan olmak\nÇoğalabilmektir başkalarıyla\nİnsansın, birinin canı yanarken\nSeninde canın yanıyorsa\n\nBir bombayla canına kıyılan\nÇoğalmasını bilen biriydi\nDaha az Uğur Mumcu'yduk dün\nDaha çok Uğur Mumcu'yuz şimdi" + }, + { + "id": 1130768.0, + "title": "Var Ama...", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Ahiret yollarında dünyanın Sırat’ı var\nSeyrettim milyonların kölelik beratı var\nBirinin kedisi yok hırsız fareyi tutsun\nBirinin kör hırsı var, birinin kıratı var.\n\n24.02.2009" + }, + { + "id": 37007.0, + "title": "Aşk Çizgisi", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Bütün yollar aşktan geçiyor, görüyor musun? \nBir aşk çizgisi var her şeyden öte\nO çizgiden başka bütün çizgiler\nAşkı tüketmede\n\nKimi dik çizgilerin kimi paralel\nEğri büğrüsü, düzgünü, kalını, incesi\nVe bir gün sarıyor bütün çizgileri\nÖlüm çizgisi\n\nBense hep seni çiziyorum kağıtlara, duvarlara\nYeşillerle, morlarla, mavilerle\nResmini yapıp adını yazıyorum\nRenk renk çizgilerle\n\nTut ki iki noktayız birbirinden uzak\nBir çizgiyle aramızı birleştiriyorum\nSonra bir ev yaparak çizgilerden\nİçine seni yerleştiriyorum\n\nBaşlıyoruz geometrik yaşamlara\nNokta nokta, şekil şekil\nVe bir tek çizgi oluyoruz seninle, mutlu\nÖbür çizgiler umurumuzda değil\n\nHer düşünce aşka teğet geçiyor\nTanığı çizgiler var olduğumuzun\nBir aşk çizgisi var her şeyden önce\nBütün yollar aşktan geçiyor, görüyor musun?" + }, + { + "id": 213853.0, + "title": "Siyah Gözlerine Beni de Götür", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Daha dokunmadan kurudu irem \nçöllere bir türlü yağamıyorum \nyeni bir koşunun başlangıcında \nbiraz deprem sonrası \nbiraz şehir hülyası \nbir kalp yangınından geriye kalan \nsiyah gözlerine beni de götür \nartık bu yerlere sığamıyorum. \n\nPembe uçurtmalar yolladığından beri \nsarardı tiryaki menekşeleri \nsonbaharın tozlu kafeslerinde \nsevgi turnaları yakalıyorum \nturnalar gidiyor; ben kalıyorum \navareyim,asudeyim,yorgunum \nbilmiyorum neden sana vurgunum \nErzurum garında banklar üstünde \nuyku tutmuyor karanlıkları \nyitik düşlerimi kovalıyorum \ngölgeler gidiyor; ben kalıyorum. \n\nBinbir türlü kokuyorsa yaylalar \nsiyah gözlerine beni de götür \nbaharın koynundan koparıp sana \nipek bir mendile sardığım yüreğimle \nşehzade gülleri gönderiyorum \numutlar kalıyor; ben gidiyorum. \n\nBütün yelkenlileri,deniz fenerlerini \nkaptanları sorgulayan \nyanından geçen küheylanların \nkorku tufanına yakalandığı \nsiyah gözlerine beni de götür \ngüneş ülkesinden gelen yiğitler \nbenzeri olmayan bir dünya kursun \ncellat,ayrılığın boynunu vursun. \n\nUsul usul intizarı çürüten \nbu hercai diken,bu çılgın arzu \nsürüklüyor imkansız muştuların \neşiğine gönül vadilerini \nbir ağaçtan düşen yapraklar gibi \ndüşüyorum tanyerine \nya topla yaralı kırlangıçları \nya da bu vefasız şarkıyı bitir \nözgürlüğe giden tutsaklar gibi \nsiyah gözlerine beni de götür." + }, + { + "id": 30079.0, + "title": "İmtihan", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "' Kafire kalktı ölüm, mümine var! ' deseler \nKim ' Ben müminlerleyim, bana Allah gerek ' der? \n (1980)" + }, + { + "id": 78006.0, + "title": "Sabahtan Uğradım Ben Bir Güzele 7", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Sabahtan uğradım ben bir güzele\nAla gözlerine sürmeler çekmiş\nTaramış zülfünü dökmüş bir yana\nSalıvermiş ince belin üstüne\n\nBir hoş durur eda naz gibi\nArkasında saçı tel tel saz gibi\nHas bahça içinde top nergiz gibi\nKaralar mı giydin al'ın üstüne\n\nAlma alma yanakları al gibi\nBoyu uzar gider selvi dal gibi\nSeherde açılan gonca gül gibi\nSandım kan damlamış karın üstüne\n\nÇıka çıka çıktım yoluna vardım\nVerdiği çevreyi koluma sardım\nUğrunda ölümü göze aldım\nDİvanına durdum yolun üstüne\n\nÇekiverdim gücün gücün içine\nAl karanfil takmış sünbül saçına\nÖmrümü koymuşum ferman bacına\nYarim sultan olmuş ilin üstüne" + }, + { + "id": 45890.0, + "title": "Aslandan Al Haberi", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Romalılar aslanlara atarlarmış Hıristiyanları.\nO Hıristiyanlar ki\nRomalılardan daha dürüst, daha düzgün, daha uygar bir \n düzene\ninanmaktan başka suçları yoktu...\nRomalılar oyalamak için işsiz yığınlarını\nO zamanın gazetesi\nVe Hürriyet’i olan Coliseum stadyomunda\nAslanlara atarlarmış sen gibi ben gibi\nMehmet Turgut gibi insanları\nO Mehmet Turgut ki\nİşsiz olmaktan başka suçu yoktu\nİşsiz parasız evsiz-barksız\nVe aslanın kafesine girdiğini farketmeyecek \n kadar uykusuz...\nO Mehmet Turgut ki\nLibya’ya gitmek için sıra bekleyen bir\n Kunuri Aslanıydı\nAdana’nın Girne yolunda bir lunaparkta\nBuldular parçalanmış vücudunu...\nSade Adana’nın Girne yolunda değil\nRoma’da da böyle\nOyalamak için işsiz yığınlarını\nVe belki de azalsın diye işsizlerin sayısı\nO zamanın gazetesi\nVe Hürriyet’i olan Coliseum stadyomunda\nAslanlara atarlardı sen gibi ben gibi\nMehmet Turgut gibi insanları...\nAma Ali adındaki\nO kendi de müebbete mahkum aslan\nAslanlar akıllanıyorlar mı nedir\nYemedi kardeşim yemedi\nKore Gazisi Mehmet Turgut’un göğsündeki\n Silver Star nişanını!" + }, + { + "id": 34517.0, + "title": "Yiğitler", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bulup unuttuğum mısra nerdesin \nİçimden kaçıran hangi uçaktır \n\nO tepe baştepe yabancıların \nOnlarca aldatış utkudur taktır \n\nKanımın nehriyle cetvellediğim \nBu toprak söyleyin neden çoraktır \n\nEn kara putların saldırısından \nYurdumun ki alnı ay gibi aktır \n\nAnamı sorarsan büyük doğudur \nBatı ki sırtımda paslı bıçaktır \n\nYiğitler yol alsa destana doğru \nŞehitler gözümde aynen bayraktır \n\nGel kurut bu çağın kargaşasını \nSeninle beklenen şimdi şafaktır" + }, + { + "id": 1135650.0, + "title": "Şaşırdık", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Öğrenemedik hâlâ Baykuş kimdir, Doğan kim? \nVatanı parselleyen, milletimi sağan kim? \nDinmeyecek mi acep bu uğursuz fırtına? ! \nŞamata çok, şaşırdık, gürleyen kim, yağan kim?" + }, + { + "id": 37458.0, + "title": "Ağladım", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "[b]Dün gece uzun uzun \nSeni andım ağladım.\nSonu yok yolumuzun\nOna yandım ağladım[/b].\n\nKim bilir acımızı\nBu yasak aşkımızı\nO eski şarkımızı\nÇaldım-çaldım ağladım! ..\n\n[b]Dolaştım sokaklarda\nAğaran şafaklarda\nSeni senden uzakta \nSardım sardım ağladım[/b]\n\nİmrendim sevenlere\nSarılıp gidenlere\nElele gezenlere\nBaktım baktım ağladım\n\n[b]Benimsin bende değil \nEllerim sende değil\nYanmamak elde değil\nYandım yandım ağladım[/b].\n\nTuza bastım yaramı\nAşkla açtım aramı\nSensiz son sigaramı\nYaktım yaktım ağladım." + }, + { + "id": 94171.0, + "title": "M.L.S....'ye", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 6.0, + "poem": "Varlığını sabah diye selamlıyanlardan-\nYokluğunu gece sayanlardan-\nYüksek göklerde kutsal ateşi gölgeleyen-\nAğlayarak ümit için her saat seni kutsayanlardan-\nYaşam için-ah. Hepsinin üstünde, \nDerinlere gömülü inancın Gerçeklik\nErdem ve İnsanlıkta canlanması için-\nÜmitsizliğin menfur yatağında ölmeye yatanlardan, \nBirden yükselir, senin mırıldandığın sözler üzre, \n'Işık olsun'\nMırıldandığın sözlerin, gözlerinin-\nSeraphlara özgü bakışıyla gerçekleşen-\nSana en çok borçlu olanlardan-şükranı\nTapınmaya benzeyen-ah, anımsa\nEn doğrusunu-adanmış olanı en çok tutkuyla, \nVe düşün ki bu güçsüz dizeleri o yazdı-\nO yazdı, yazarken ürperip düşünerek\nBir olduğunu ruhunun bir meleğinkiyle" + }, + { + "id": 17766.0, + "title": "Düş Yollara", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "I\n\nSöğüt ağaçlarının\nBulutsu serinliği\nGümüşsü bir renge\nÇevirirken akşamı\nUzak dağ başlarını\ndüşürür aklına\n\nÇıkar sedef kakmalı\nGümüş çakını o zaman\nBir dal kes ışkınlardan\nVe usulca yaslan\nYaşlı bir çınarın yorgun göğsüne\n\nÇınarlar ki ağırbaşlı\nVe biraz bilgedirler\nYorgun ve kederli\nGövdeleriyle onlar\nNice öyküler dinlemiş\nÇok umur görmüşlerdir\n\nNice aşkların tanığı\nNice gizlerin suskun\nTaşıyıcısıdır çınarlar\nVe bu yüzden saygın\nBir yerleri vardır\nHalk duyarlığında\n\nVe derler ki onlar için\nKendilerinden başkasını ele vermemişlerdir\n\nII\n\nUzak dağ başları\nYalnızlıkları getirir aklına\nBir de efkarlı türküleri\nVe senin yalnızlığın\nAncak dağlara sığabilir\n\tBir de türkülere\n\nBelki bir zaman\nGeçitler kapanmış\nKoyaklar tutulmuş olabilir\nYabanıl sesler, ateşböcekleri\nKıpırdayıp durur çevrende\n\tBir de sessizlik\n\nO zaman\nBir tutam kekik\nBir tutam dağlalesi kopar\nVe usuldan usuldan\nSöylemeye dur\n\tEşkiya türkülerini\n\nO türküler ki biraz kederlidir\nAma kendilerinden başkasını\nEle vermemişlerdir\nGöreceksin önce çobanlar\nSes verecek sana\n\tSonra bütün bir doğa\n\nDoğayı aldın mı yanına\nGürül gürül akan kalabalıksın\nÜstelik eşkiya türküleri\nVe çınarlar seninledir\nO zaman çekinme\n\tDüş yollara" + }, + { + "id": 25267.0, + "title": "Hangi Günün Yüzyılı", + "poet": "Adnan Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Sancısını yaşıyorsun kaç zamandır\nYeni bir güne sevinçle başlamanın\nYoluna ışık tutan sözcükler\nVar mı o günün ışıltılı kanatlarında\nRüzgara dost olan soluklar var mı\nAltını çize çize soruyorsun nedense\nKi hep aldatılmış olduğun kendine\n\nAdın çoktan çocuğa çıkmış oysa\nÇoktan anlaşılmaz olmuşsun\nŞu güzel ömrünün tam ortasında\nKuşları sora sora düşen yapraklara\nEy çılgın\nKanadı kırık her kuşa\nKanat olmaktan yorulmuşsun\n\nBulutları çarpışa çarpışa yorgun\nBir gökyüzüdür artık gülüşün" + }, + { + "id": 38330.0, + "title": "Döğüşelim Barış İçin", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Soğuk harp bitti\nSıcak savaşlar başladı\nMemleketim de bir içsavaş halinde\nMemleketim bir içkanamada\nMezralar yanıyor\nKöyler yanıyor\nİçim yanıyor\nÇocuklar ağlıyor\nAnalar ağlıyor\nAnamız ağlıyor\nİçerde onbin aç\nDışarda yüzbinlerce çıplak\nBarış için döğüşelim \nDöğüşelim barış için" + }, + { + "id": 6120.0, + "title": "Yokluğunda İçimin Karanlığı Eksilmez", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Yokluğunda içimin karanlığı eksilmez\nDakikalar uzar da gece bitmek bilmez\nSadece uzaklarda yanıp söner o ışık\nKutup yıldızı gibi görülür, erişilmez." + }, + { + "id": 60324.0, + "title": "Başım Belada", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Bugün yine düsünemiyeceğin kadar başım belada\nKöşe başları tutulmuş üstelik yağmur yağmada \nİler-tutar yani yok \nFişlenmişim adım-eşkalim bilinmekte \nÜstelik göğsümde yani tam şuramda \nKirli sakkalıyla bir eşkiya gezinmekte \nBaşım belada \nAdamın biri vurulmuş sokakta \nCebinde adresim bulunmuş \nBaşım belada \nTabancamı unutmuşum helada \nNerden baksan tutarsızlık \nNerden baksan ahmakça \nSevdim inanamayacağın kadar seni esmer kız \nKirpiklerimde çırpınan şu tuzlu gözyaşımda \nİhanetin adı yok \nNeylersin ki çember daralmakta \nŞimdilik hoşçakal yaban çiçeğim \nYasal mermisiyle bir komser yaklaşmakta..." + }, + { + "id": 5166.0, + "title": "Nehir Gibi Akıyor Yüreğimin Sahillerine", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Taş merdivenler gibi, aşınmış ayaklardan,\nSecde yerine çarpa çarpa alinim aşınsa\nGöklerin kaimcisiyle yediğim dayaklardan,\nErisem de, tabutum boşmuş gibi taşınsa\n\nBir garip insan olsam, benzemez hiç kimseye; \nTek hece bilmez, tek renk görmez, tek ses işitmez.\nKaranlığı, yoğursam nura döndüresiye.\nTırmansam o ana ki, yek paredir ve bitmez." + }, + { + "id": 36228.0, + "title": "İhtiras", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir yağmur mevsimi sevişmeliyiz seninle\nO kapkara, o delinmiş gökkubbenin altında\nÇılgınlar gibi...\nIslak çimenlerin üstünde boylu boyunca...\nYağmur altında saatlerce günlerce\nHep benim olmalısın böyle serin böyle soğuk\nBaksana çıplak atlar üşüyor mu\nNe boyunlarında atkı\nNe üstlerinde yağmurluk\n\nBir yaz elbisesi giy, ipekli\nÖyle gel benimle yağmur altına\nAyakların çamurlu, elbisen tenine yapışmış olsun\nHep böyle kadın, hep böyle istekli\nVe gözyaşların...\nYağmura karışmış olsun" + }, + { + "id": 47245.0, + "title": "Sen Değilsin Diye", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Kapımın zilini söktüm\nGelen sen değilsin diye! \nBütün perdeleri örttüm\nGeçen sen değilsin diye! \n\nEşime dostuma küstüm\nSelamı sabahı kestim\nNasılsın diyene sustum\nSoran sen değilsin diye! \n\nDoydum acılara doydum\nİçimi hasretle oydum\nDudağıma yasak koydum\nÖpen sen değilsin diye! \n\nİçimde dağlar devirdim\nMutluluğu yere serdim\nGülen yüze yüz çevirdim\nGülen sen değilsin diye! \n\nŞaşırıyor her postacı\nBakıp bana acı acı\nAçmıyorum mektupları\nYazan sen değilsin diye!" + }, + { + "id": 48165.0, + "title": "İnsan Pazarı", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "gondulardan gelmişik\naçlık nedir bilmişik\naman ağbey yaman ağbey\ngör bizi\n\nsabahın seherinde sıcak yataktan\nkopmuşuk da gelmişik bu güvenpark'a\ngelmişik de birikmişik bu güvenpark'ta\n'angara angara güzel angara'\naman ağbey yaman ağbey\ngör bizi\n\nçorum'lardan suvas'lardan oluruk\nçangırı'dan ezirgan'dan gelirik\ngırşeher'den yozgat'tanık vallaha\nanşe'lerik fatma'larık gülüzar'larık\ngüllü'lerik hatçe'lerik ağbeyim\naçlık nedir bilirik\nhele sen bir al bizi\nhele sen bir olur de\nbiz her işi görürük\n\ncam silerik parıl parıl\nhalı kilim silkerik\nağartırık gap-gacağı\naş da yaparık\nçamaşır dikiş nakış\nyatak da gabartırık\nsüpürürük tertemiz\ngül-gülüstan ederik\nbakma öyle kibir kibir ağbeyim\nbakma öyle horgörük\nhele sen bir olur de\nhele sen bir al bizi\nhele sen bir goku sür\nsultan olur sekerik\naçlığın dini olmaz ağbeyim\nyoksulluğun vatanı\nkör olasın gahpe devran\nbiz açlığı bilirik\n\ngüvenpark'ta bir anıt var\ngördün mü\naha böyle yamrı yumru bir daşdan\nbildin mi\nyazıyo ki o anıtta ağbeyim\n'övün çalış güven türk'\ngarga bokun yememiş\nit deşmemiş çöplüğü\nbiz gelirik gondulardan ağbeyim\naha orda bekleşirik\nbeklerik ki gelsinler\nbizi ordan alsınlar\nyap desinler aha şunu\nyap desinler aha bunu\nüşenmezik erinmezik\nbiz her işi görürük\nyeter ki gelsin epmek\nyeter ki brakmasın bu can bu teni\n\ntürkük diye övünüyok ağbeyim\naçlık türkü bilmiyo ki\nvarak diyok iş üstüne\nçağır çağır gelmiyo ki\nçalışsak da güvensek da ağbeyim\növünsek da olma mı\nanam sayrı üç yıldır\nbabam işsiz ağbeyim\ngardaşlarım daha güççük\ndaha suçsuz ağbeyim\nbirileri gelse de alsa ya beni\nyuğsam da arıtsam ya kirlilerini\n\ndersim'lerden suvas'lardan oluruk\ngıtlıklardan gıyımlardan gelirik\nerinmezik üşenmezik ağbeyim\nbiz açlığı bilirik\ngüvenpark'ta o anıta\nselam saygı ederik" + }, + { + "id": 49782.0, + "title": "Acı Doktor", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Berçenek'ten yaya geldim \nAmman doktor bak bebeğe \nBeşiğini elden aldım \nYandım doktor bak bebeğe \n\nYıkık yuvam kara yasta \nYalvarırım eşe dosta \nAnnesi bebekten hasta \nAmman doktor bak bebeğe \n\nKuru soğan yağsız aşım \nYırtık bağrım açık başım \nBir şey değil vatandaşım \nAmman doktor bak bebeğe \n\nAllah için bir merhem çal \nÖldürür beni bu vebal \nParam yok ceketimi al \nAmman doktor bak bebeğe \n\nMahzuni Şerif çobandır \nMeskenim dumanlı dağdır \nBebektir amma insandır \nAmman doktor bak bebeğe" + }, + { + "id": 54993.0, + "title": "Hayat Bir Emrin Var Mı? / Kendimle Yolculuk", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Oldum olası içsel yolculukları, bağlanmayı, mistisizmi ve aşkı severim. Aşkın insandaki en yoğun mistik duygu olduğuna inanırım. Âşık insanları bilge, derviş ve üçüncü gözü (feraset gözü) açılmış insanlar olarak görürüm. Aşk acısının, evreni yaratan yüce bir güç varsa (kimse o) onun tarafından verilmiş bir tılsım olduğuna inanarım. \n\nAslında hiçbir dine inanmam. Dinciliğin insanlığı yozlaştıran akımlar ve güçler olduğuna inanırım. Papazları, hahamları ve imamları hiç sevmem. Bu kişilerin dünyadaki yoksulluğun, baskıların ve can sıkıntısının bekçileri olduğunu düşünürüm. Kiliselerde, camilerde, sinagoglarda içim boğulur, duramam. Ama zaman zaman içim daralınca, aşk ırmakları tıkanınca, en yakın bildiğim insanların anlayışsızlıkları, bencillikleri ile karşılaşınca, hiçbir kadının benim sevgime layık olmadığını anladığımda, bir güce, esirgeyen, şefkatle koruyan, sonsuz hoş görülü bir güce yakarıp, ağlamak, ruhumu ona açıp, onunla dertleşip, birleşmek isterim. \n\nAlkol içimdeki mistik duygularımın kapısını açan tılsımlı bir anahtardır. İçimdeki o uzun yolculuğa alkolle başlarım. Alkol içimdeki lambanın ışığını yakar. Alkolle, “ölmeden önce iyi insan” olurum. Hırslarım, kıskançlıklarım, dünyevi zaaflarım, bencilliklerim pençelerini içimden çeker. Alkolle aşkın ve bilgeliğin yolları açılır. Geriye doğru rüya görmeye başlarım. Sevdiğim bütün kadınlar, çocukluk arkadaşlarım, mücadele dostlarım, unuttuğum kardeşlerim hepsi aklımdan, rüyamın sahneleri içinden birer birer geçer. Kalbimin çektiği filmdir o. Sevdiklerim, dostlarım, yakınlarım beni istedikleri gibi kırabilirler. Bencil ve hoyrat olabilirler bana karşı, olsun ben aşk yoluna çıkmışımdır. Gözlerimi içime çevirmiş, alkolümü yudumlamış, içimdeki ışığı yakmış, rollerini sevgililerimin, dostlarımın kardeşlerimin oynadığı filmi seyre koyulmuşumdur. İçimdeki o büyük yolculuk başlamıştır. \n\nGeçenlerde, yazdığım senaryoda geçen bir tarikata gittim. Tophane’deki Kadir-i tarikatında zikir vardı. İki katlı ahşap bir evin ikinci katına çıktığımda 40-50 adam, “Allah... Allah...” diyerek heyecanla büyükçe bir odanın ortasında dönüyor, dans ediyor, birbirlerine sarılıyor, heyecanlı sesler çıkararak kendilerinden geçiyorlardı. Zikirleri, yani mistik dansları iki, üç saat sürdü. Açıkçası bu adamların içinde bulunduğu ortamı, hiçbir şeye inanıp onun etrafındaki bu duygusal bütünleşmeyi tuhaf bir kıskançlıkla izledim. İşte kendilerine benim ve benim gibi birçok insanın bulamadığı bir manevi iklim yaratmışlardı. Kısa bir süre için de olsa birbirlerine derinden bağlanmışlardı... \n\nZikirden sonra hemen hepsinin yüzünde garip bir sevinç, bir hafiflik, bir arınmışlık vardı. Bizim gibi insanların arasında pek rastlanılmayan bir duygu iklimiydi söz konusu olan. Duydum ki bu tarikata meyhaneden gelip katılanlar varmış. Burada “meyhane ile Tanrı arasında güzel köprüler” kuruluyordu demek ki. Burada mezhebin, dinin katı kurallarının çokça önemi yoktu. Hoşuma gitti. Bir kez olsun bu coşku dolu zikri yaşamak istedim. Belki kendimi omuzlarıma binen endişe yüklerinden kurtarırdım. Yakınlarımın, arkadaşlarımın, bencil arzularını, hoyrat sözlerini, düşüncesiz hareketlerini biraz olsun yüreğimden atar, şu gelip geçici dünyada birkaç saat olsun, yerçekiminden kurtulabilirdim. Ama nerede? Zikir bitti. Adamlar yüreklerinde hafifliği, o mistik coşkuyu atar atmaz, hemen birbirleriyle polemiğe başladılar. “Sen niye iki adım öne çıktın? ”, “Siz arkadan geç geliyorsunuz.” “Ayaklar tempolu değil.” “İkinci grubun sesi duyulmuyor.” vs. vs. Tanrım meğerse o coşku yumağı hesaplı kitaplı bir folklor gösterisiymiş. Sıkıntılı bir müsamereymiş. Düşlerim alt üst oldu. Ben insanların kendi ışıklarıyla, ne hissediyorlarsa, içlerinden geldiğince zikir yaptıklarını ve özgürce hareket ettiklerini sanıyordum. Ama pek öyle değilmiş. Ben yakıştırmışım bütün bunları onlara. Üzüntüyle ayrıldım tarikattan. Bir meyhaneye girdim. Bir ufak rakı söyledim. İçimin ışığını yaktım. Başladım içimdeki rüyayı seyretmeye. Bugüne dek âşık olduğum kadınların yüzüne yaklaştırdım içimin ışığını. Tanrı da bendim, din de, aşk da bendim..." + }, + { + "id": 53963.0, + "title": "Ve Burda", + "poet": "Ernesto Che Guevara", + "rating": 7.0, + "poem": "Haykırır paleti tutuşan ressam, 'melezim ben', \nhaykırırlar bana kovalanan hayvanlar, 'melezim ben', \nsızlanırlar gezgin şairler, 'melezim ben', \ntekrarlar her köşenin günlük acısında \nrastladığım insan, 'melezim ben' \nve altın kaplamalı tahtadan bir bakireyi okşayan \nölü bir ırkın gizemine varır bu: \n'melezdir benden doğma bu acayip çocuk'. \nMelez değil miyim ben de bir yandan \nçarpışmasında (birleşip, ayrılan) \naklımı karıştıran iki gücün, \no güçler ki ağaçta daha olgunlaşmadan \nhapsolmuş meyvenin garip tadını \nhissettiğinde beni çağıran. \nDönüyorum İspanyol Amerika'sının sınırına, \nkıtayı saran bir geçmişi tatmaya. \nKayıp gitmektedir hatıra silinmez bir yumuşaklıkla \nbir çan sesiyle ta uzakta." + }, + { + "id": 6054.0, + "title": "Giden Bir Ömre Gazel", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Zamanlar iyi kotu yaşanır gider\nSanma bu yol sonsuza uzanır gider\n\nAnahtar açmaz olur bir gün kilidi\nNe kalmışsa içinde paslanır gider\n\nKişi çıktığı yerden düşer ansızın\nBir salıncak boşlukta sallanır gider\n\nBir gün anlar her şeyin boş olduğunu\nİnsan insanlığından utanır gider\n\nÇöker omuzlarına birden gökyüzü\nNe bulmuşsa hepsinden usanır gider\n\nDönülmez bir yerinde yaşantısının\nHer insan bir rüyadan uyanır gider\n\nBir gün geçi ümitler solar çaresiz\nSevenler sevilenler aldanır gider\n\nAnlarız her gerçeği son dakikada\nBir hançer bağrımıza saplanır gider" + }, + { + "id": 285409.0, + "title": "26 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Gül yüzlünün kalbini eğmek istersen,\nDikene de razı ol, değmek istersen.\nYüz parçaya bölünmüş tarağa bir bak; \nO güzelin saçını sevmek istersen! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 32394.0, + "title": "İki Kere İki Dört", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bitmeyen ne var ki dünyada? \nDağ mı? \nDeniz mi? \nÇöl mü? \nBiter! \n\nŞan mı? \nŞöhret mi? \nPara mı? \nBiter! \n\nÖyleyse aşk da biter\nYa uzakta! \nYa kucakta!" + }, + { + "id": 3303.0, + "title": "Davet", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 6.0, + "poem": "Namaza gidiyorum, alay dizilmis,\nIhtisamimla uzuyor yollar.\nBazen davet eder kölelerim hayata vücudumu:\n'Magrur olma padisahim, senden büyük Allah var...'\n\nVakti altin gibi serpiyorum,\nKapisiyor, genç, ihtiyar.\nSularin ve kuslarin sesleri yanim sira:\n'Magrur olma padisahim, senden büyük Allah var...'\n\nBen ki kitalar kesfetmisim, nesillerden,\nBen ki cihan kadar.\nGündüzün bittigi yerler karanlik:\n'Magrur olma padisahim, senden büyük Allah var...'" + }, + { + "id": 518271.0, + "title": "Ey Melal", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Ey hüznün ötesinden içime bakan melal\nAhuların seni kıskandığını\nKalbime fısıldarken rüzgarın dudakları\nYüreğine tutunmak istiyorum sessizce\nEsrik bakışlarını ayırma gözlerimden\n\nŞafak hatıraların kanadında gizlidir\nTanyeri bir çocuğun avuçlarında\nEy ömrümü bir bahtın ucunda yakan melal\nRuhumu bir gül gibi ellerine bırakıp\nZambakların sırrına yürüyorum sessizce\nEsrik bakışlarını ayırma gözlerimden\n\nEy damar damar öfke, pıhtı pıhtı kan melal\nNerede, karanlığa hükmettiğimiz günler\nNeden böyle vurgunuz ateş dilberlerine\nErdem çiçek özüdür, yıldızlardan süzülür\nPembe bir yanılgıdır hayatı büyülemek\nYabancı doruklara uzatma ellerini\nEsrik bakışlarını ayırma gözlerimden\n\nEy gönlünü bir damla suya bırakan melal\nYenilgi doldurulmuş diye bardağımıza\nPrangaya vurmalı mıydık geçmişimizi\nZamanın yılgınlığı gömülmeden toprağa\nRuhumu bir sır gibi mehtabına gizleyip\nEski umutlarıma dönüyorum sessizce\nEsrik bakışlarını ayırma gözlerimden\n\nTerkediyorum uykuda gülümseyen kuşları\nŞehrayin siliniyor ufkumdan; gün dönüyor\nEy dünyama ırmaklar misali akan melal\nYakındır, gökyüzünde açması çiçeklerin\nKaktüslerin bahara erişmesi yakındır\nAyırma gözlerimden esrik bakışlarını\nEsrik bakışlarını ayırma gözlerimden\n\nEy hüznün ötesinden içime bakan melal\nEy ömrümü bir bahtın ucunda yakan melal\nEy damar damar öfke, pıhtı pıhtı kan melal\nEy gönlünü bir damla suya bırakan melal\nEy dünyama ırmaklar misali akan melal\nEsrik bakışlarını ayırma gözlerimden" + }, + { + "id": 69093.0, + "title": "İstanbul", + "poet": "Ziya Osman Saba", + "rating": 8.0, + "poem": "Seni görüyorum yine İstanbul\nGözlerimle kucaklar gibi uzaktan\nMinare minare, ev ev \nYol, meydan\n\nGeliyor Boğaziçi'nden doğru\nBir iskeleden kalkan vapurun sesi\nMavi sular üstünde yine\nBembeyaz Kızkulesi\n\nBir yanda, serin sabahlarla beraber\nDoğduğum kıyılar: Beşiktaşım\nBaktıkça hep, semt semt, yer yer\nBeş yaşım, on beş yaşım, ah yirmi yaşım\n\nDurmuş bir tepende okuduğum mektep\nAskerlik ettiğim kışladır ötesi\nBir gün bir kızını benim eden \nEvlendirme dairesi\n\nBenim de sayılmaz mı oralar\nElimi tutar gibi iki yanımdan\nBabamın yattığı Küçüksu\nAnamın toprağı Eyüpsultan\n\nÖnümde, açık kollarıyla boğaz\nÇengelköy'den aktarma Rumelihisarı\nİstanbul, İstanbul'um benim\nKadıköy'ü, Üsküdar'ı\n\nGün olur, Köprü ortasında durur\nAnarım, Adalar'da çamların uykusunu\nGün olur, Beyoğlu'nu özler içim\nKoklamak isterim Tünel'in kokusunu\n\nBulut geçer üstünden\nGemi gelir yanaşır\nBir eski türküdür, kulağıma fısıldar\n'İçi dolu çamaşır.'\n\nGöğünde tanıdım ayın on dördünü\nKırlarında bilirim baharı\nHer şey içimde, her şey\nİstanbul yadigarı\n\nBir daha görüyorum seni dünya gözüyle\nGöğün hep üstümde, havan ciğerlerimdedir\nEy doğup yaşadığım yerde her taşını\nÖpüp başıma koymak istediğim şehir" + }, + { + "id": 116517.0, + "title": "Medet Senden", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 9.0, + "poem": "Medet senden medet Muhammet Ali\nAkar boz bulanık sellerde kaldım\nYaman zalim olur şu elin dili\nSöyleşirler bizi dillerde kaldım\n\nKaçma benden kaçma hey kaşı kara\nDerdine düşeli oldum avara\nBir dostum yoktur ki halimi sora\nGariplik gurbetlik illerde kaldım\n\nYanarım yanarım tütünüm tütmez\nÇıkarım bakarım bülbülüm ötmez\nÇalındım çırpındım ellerim yetmez\nDibi bir kararsız göllerde kaldım\n\nFarı dedim farı, gönül farımaz\nKurudu çeşmimin yaşı silinmez\nHava ısınmazsa karlar erimez\nÇöğenli boranlı dağlarda kaldım\n\nPir Sultan Abdal'ım gülemez oldum\nAktı çeşmim yaşı silemez oldum\nGeçecek yollarım bileme zoldum\nKesilmiş kervanım yollarda kaldım" + }, + { + "id": 49166.0, + "title": "Dostum Dışarı Kaçtı", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Çocuğum ben\nİlk kez buldum, gördüm gölgemi\nBen nereye o oraya\nAlkışlıyorum alkışlıyor\nGülüyorum gülüyor, \nBir benden büyük oluyor bir küçük, \nNereden geldi, bir daha gider mi ki? \nGitti bile kapıyı açıverince ninem, \nNeden ağladığımı anlamıyor koskoca kadın!" + }, + { + "id": 1190448.0, + "title": "Özet Görüntüler", + "poet": "İbrahim Tenekeci", + "rating": 7.0, + "poem": "herkesin uzağında, o ışıksız evlerde\nkapı altından giren soğuk gibisin,\nbirden bire basar gibi boşluğa\nkar üstünde yürümek zordur, bilirsin\n\nçünkü onun altında sevgili yatar\ngecikmiş özürler, silinmiş patikalar.\ndibe vuran şeylerin anlaşılmaz görkemi\nannesiz girilmeyen yerlerin cazibesi,\n\nherkesin korunduğu bu limonlukta\ney ölüm, ey yoksulların neşesi\nahşap bir dünyanın herhangi bir köşesinde\nkim direnebilir bir bandonun ritmine.\n\nbir incirkuşunun olanca titizliği\nmerhamete dönüşüyor her şeyi bağışlayan\nkadınları düşünün geçimsiz kocaları\nne kalır geriye bir okul çıkışından\n\nmerakımı bağışlayan tertemiz bir türkü mü\nyaz gibi şımartan, her öptüğünü.\neski fotoğrafların arka bahçelerinde\nbir kamyon yanaşıyor bir çığlığın içine\n\numrumda değil artık tahlil sonuçları\ntarlalar, bozkırlar, briket harmanları…" + }, + { + "id": 8546.0, + "title": "Sonbahar Düşünceleri", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Sonbahar geldi yağmurla beraber\nBoynu bükük duruyor kasımpatı\nÖlümü düşündürür oldu geceler\nYaz güneşinde bıraktık hayatı\nİnsan böylede mahzun olurmuş meğer\nAnsızın silindi renk saltanatı\nYaz güneşinde bıraktık hayatı\n\nUfuk yaslı, bahçeler kırık dökük\nGeceler uzun, geceler korkulu\nÜmitler savrulmada köpük köpük\nZamanı unutuyor insanoğlu\nDünya dediğimiz ne kadar küçük\nToprak endişeli, gökler buğulu\nZamanı unutuyor insanoğlu\n\nÇiğ yağıyor, çiğ yağıyor camlara\nDualarla ağlamakta gökyüzü\nÇıldırtıyor insanı bu manzara\nBu mevsim törpülüyor ömrümüzü\nSelam gözü yaşlı hazin akşamlara\nArtık düşünemez olduk gündüzü\nBu mevsim törpülüyor ömrümüzü\n\nBelli değil nasıl yaşadığımız\nBoşuna dönüyor yel değirmeni\nDüşünceler yorgun, hayaller yalnız\nBu mevsim, bu mevsim ağlatır beni\nMum aleviyle söndü varlığımız\nŞu hava bambaşka, şu koku yeni\nBu mevsim, bu mevsim ağlatır beni\n\nNereye güzel kırlangıç nereye\nÖlümlerden ölüm beğenmeye mi\nGel, sonsuza açılan pencereye\nBirlikte dolaşalım şu alemi\nVe bir daha dönmeyelim geriye\nKırlangıcım, beni de götür e mi\nBirlikte dolaşalım şu alemi\n\nSevinci gül yaprağında bıraktık\nBadem dalında kaldı gençliğimiz\nAynaya korkulu gözlerle baktık\nŞimdi ömrün lezzetinde değiliz\nYeter ki bitsin şu uzun karanlık\nYeter ki sukunet bulsun şu deniz\nŞimdi ömrün lezzetinde değiliz\n\nBir endişe var kalbin vuruşunda\nYere serildi alev gölgeler\nHayalin erişilmez yokuşunda\nSürüdü zamanı o dev gölgeler\nNeden bu yas dağların duruşunda\nNeden böyle perişan düşünceler\nSürüdü zamanı o dev gölgeler\n\nBinbir üzüntüyle ettik sabahı\nHaber yolladık ümitsiz güneşe\nAlıştık geceye, sevdik siyahı\nVeda kalplerimizde yanan ateşe\nLeylak dalında unuttuk günahı\nAşkı beraber götürdü menekşe\nVeda kalplerimizde yanan ateşe\n\nBir keman çalınmada dokunaklı\nBir keman çalınmada hazin hazin\nNur yüzlü gelinler siyah duvaklı\nLezzeti kalmadı gençliğimizin\nToprağın altında bir alem saklı\nBeklediği var şu hırçın denizin\nLezzeti kalmadı gençliğimizin\n\nKervansaray uzaklarda, yol uzun\nBütün kuvvetiyle esiyor rüzgar\nManası küçüldü artık sonsuzun\nBu mevsim, bu mevsim ilk ve sonbahar\nAnladık geldiğini sonumuzun\nBirbiri ardından çözüldü yıllar\nBu mevsim, bu mevsim ilk ve sonbahar" + }, + { + "id": 54991.0, + "title": "Bana Türkçe Bir Ekmek Ver / Mayıs Ayı Hayatımız Gibiydi", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 9.0, + "poem": "Mayıs, benim için öfke ve direniş ayıdır. Mayıs, benim için hüzün ve yenilgidir.\n\nMayıs ayı bitmez. Tam bitecekken yine gelir ve kendisini hatırlatır... \n\nMayıs ayı, eve geldiği ürpertici bir gecede, bizim çocukları astılar, diye kesik kesik ağlayan babamdır... \n\nBu ülkenin onuru, masumiyeti, direnişi, temiz kalmış son çocukları asılmıştır mayıs ayında, ama mayısın hıncı ve kurbanları bitmemiştir yine de... \n\nMayıs ayı, Almanya’nın Köln şehrinde bana sonsuz bir hasretle sarılıp, sen İstanbul kokuyorsun, diyen Atilla Keskin’dir en çok... Çünkü, mayısın bütün öfkesi, direnişi, hüznü, yenilgisi, bitmeyen istekleri ve son kurbanı onda toplanmıştır... \n\nEn sevdiği, canından çok sevdiği insanları hep mayıs ayı içinde yitirmiştir o... \n\nDeniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’la birlikte yola çıkmıştır. Aynı hareketin, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun öncüleridir hepsi. Özgürlük ve adalet istemişlerdir. Bağımsız bir ülke ve o ülkede halkların kardeşçe yaşamasını istemişlerdir. Türkiye’yi yerinden oynatmışlardır... \n\nHalklar inanmıştır bu çocukların haklılığına ve taleplerine. Bir subay olan babam dahi, bir mayıs gecesi, bizim çocukları astılar, diye ağlıyorsa, yeniden geri dönüp o günlere bir kez daha ve derinden bakılmalıdır... \nAma kırılgandır tarih. İyilikler ve umutlar alınırsa elinden, aklı kötülüğe ve zulme çalışır. Nitekim öyle oldu... \nYakalandı bizim çocuklar. Askeri mahkemelerde yargılandılar. Kalbi bu çocuklarla olanlar umutlarını ve heyecanlarını korkunun karanlığında gizlediler... \n\nAskeri mahkemeden 18 idam çıkar... Hakkında idam kararı çıkanlardan biri de Atilla Keskin’dir... \nDeniz’i, Yusuf’u, Hüseyin’i Mamak Askeri Cezaevi’ndeki ön hücrelere tek tek koyarlar. Belli ki onların idamı kesindir artık. İntihar etmesinler diye de hücrelerindeki lambalar koridora alınmıştır. Hüseyin İnan’ın, yani herkesin benimsediği ismiyle Dede’nin elinde “Gerilla Savaşı ve Marksizm” adlı kitap vardır ve çok az bir zaman sonra idam edileceğine hiç aldırmadan, bütün dikkatiyle okumaktadır... Yusuf Aslan’ın hücresinin duvarında ise Pir Sultan Abdal’ın resmi asılıdır. Resimde, Pir Sultan Abdal’ın boynuna idam ilmeği geçirilmiştir. Tarihin kırılganlığı devam etmektedir... \n\nYusuf Aslan bir ara hücresinden arkadaşlarına seslenir: Biz gidiciyiz, bu kesin... Kendinizi sıkı tutmalısınız! Belli ki mapusluk süreci bu kez uzun olacak sizin için. Biz gittikten sonra üstünüze çok geleceklerdir. Kendinize bir uğraş bulun. Bol bol okuyun, hatta ikinci bir dil öğrenmeye çalışın. Yoksa zamanı tüketmeniz kolay olmayacaktır... \n\nİdamla yargılandıkları halde, birbirleriyle şakalaşmaktan geri kalmayan, ölüme bile güle oynayarak, yaşam sevinçlerinden bir nebze bile yitirmeden giden insanlardır bunlar... \n\nHücrelerine dadanan ve yakalayıp Abdürrezzak adını verdikleri bir fareyi kuyruğundan iple asıp, fareden çok korktuğunu bildikleri Yusuf Aslan’ın hücresinin önünde sarkıtan, onu ranzasının en üst noktasına tırmandırıp arkadaşlarından can hıraş feryatlarla yardım istemesine en masum neşeleriyle gülen bu çocukları nasıl unutur ki insan... \n\nO Yusuf ki, tutuklamalarından birinde polisler bıyıklarına bakıp, bunlar ne biçim bıyık ulan..., diyerek yoldukları için ve başka tutuklanışında polislere bu zevki bir daha tattırmamak için sorgudan önce, kendi bıyıklarını kendisi yolan; o Yusuf ki; elleriyle boğazını sıkıp, dilini dışarı çıkararak, bakın işte, beni astıklarında görüntüm böyle olacak! , diyerek kendi ölümüyle bile alay eden, yaşam dolu ve korkusuz bir insandı... \nDeniz, bambaşkaydı benim için. Herşeyden önce babası Cemil Gezmiş, babamın arkadaşıydı. Kadıköy’ün, masaları yeşil örtülü, o yoksul esnaf kahvelerinde buluşup, acı çaylar içer, idamların gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini konuşurlardı... \n\nDeniz bambaşkadır benim için. Atilla Keskin’in görüş günlerine gelen abisinden Rodrigez’in gitar konçertosunu getirmesini istemiştir... Sarıldığım devrimciliktir onunkisi... Hep sevgiden sözeden Che Guevera gibidir… Yaşam sevinci, coşku, espri, hüzün ve duygusallıktır o... Rodrigez, belki de ilk kez onun varlığında, aynı anda yaşama ve ölüme çalmıştır gitarını, son bir kez içilen bir bardak hapishane çayı, son kez ciğerlere çekilen bir nefes sigarayla birlikte... \n\nHüseyin İnan ise okur, düşünür ve yorumlar. Hareketin gizli öncüsü odur. Boşa konuşmaz, herkes ona inanma ihtiyacı duyar. Eylemleriyle kanıtlar düşüncelerini. Sakin ve bilgedir. Bu yüzden arkadaşları ona “Dede” derler... \n\nAma dedim ya, kırılgandır tarih, iyilikler ve umutlar alınırsa elinden, aklı kötülüğe ve zulme çalışır... \nÖnce Deniz’i götürürler idam sehpasına… Deniz, masaya çıkmadan önce, orada hazır bulunanlara, bizi cezaevinden yangından mal kaçırır gibi kaptılar, havalandırarak getirdiler; ayakkabılarımızın bağlarını bile bağlamamıza fırsat vermediler; postallarımın bağlarını bağlasınlar; asıldığımda ayağımdan düşmesini istemem, diye bağırır. Sonra gardiyanlar onu masaya çıkartır. Bir gardiyan ilmeği açar, genişletip, boğazından geçirir. Deniz o anda son sözlerini söylemeye başlar: Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun emperyalizm! .. \nDeniz asılırken Yusuf Aslan’ı getirirler oraya ve Yusuf Aslan oradakilere, duydum Deniz’in sesini, der. Darağacı bu defa onun için hazırlanır. Yusuf çıkar bu defa taburenin üzerine ve son kez şöyle der: Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için, bir defa, şerefimle ölüyorum. Sizler, bizi asanlar, şerefsizliğinizle hergün öleceksiniz! Bizler halkımızın hizmetindeyiz, sizler Amerika’nın… Yaşasın devrimciler! Kahrolsun faşizm! .. \n\n(İnanın o yılları yaşayan biri olarak, bunları yazmak hiç kolay değil. Yirmi iki-yirmi üç yaşındaki o insanların bu sonsuz cesareti ve inancı karşısında hayranlıkla birlikte, derin bir utanç da duyuyorum. Utanıyorum, çünkü bugün ülkemizin üzerinde Çatlı’nın faşist ruhu dolaşıyor. Utanıyorum, çünkü bu ülkede birçok lisede gençler kendilerine örnek insan diye, Çatlı’yı seçmiş. Utanıyorum, çünkü Çatlı’nın ev arkadaşı, iş arkadaşı olduğunu söyleyen birileri, pervasızca ve sanki hiçbir şey olmamış, sanki onca insan boşuna ölmüş gibi, yanıbaşımızda ahkam kesebiliyor...) \n\nVe sonra sıra Dede’ye, Hüseyin İnan’a gelir. Sigara içip içmeyeceğini sorarlar. İçmeyeyim, der. Sonra orada bekleyenlere döner ve ayağındaki lastik ayakkabıları göstererek: Söyleyin babama, yarın ayağımdaki bu lastik ayakkabıları görüp, doğru dürüst bir ayakkabısı bile yokmuş diye, üzülmesin. Askeri cezaevinde, ayakkabılarımızı giymemize bile fırsat vermediler. Ayakkabılarım cezaevinde kaldı. Onlara hediyem olsun... Savcı, sözünü kesmek için, sehpaya çık, diye bağırır. Hüseyin İnan, masanın üzerinde, gayet sakin; sabırlı ol, çıkacağım, der. Ve tabureye çıkmadan, masanın üzerinde son sözlerini söyler yüreklice: Ben, şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım. Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım. Bundan sonra bu bayrağı Türk halkına emanet ediyorum. Yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm! .. \n\nDiner ağır kapıların ve acımasız kilitlerin gürültüsü... Diner zincir şakırtılarının sesi...1972 yılının 6 Mayıs’ıdır... \nBir kişi daha götürülse idama bu Atilla Keskin olacaktır. Ama daha başka kimse götürülmez. Son idam edilen Hüseyin İnan’dır. Ama vasiyeti kalır Atilla Keskin’de... İdama, darağacına götürülürken, Hüseyin İnan, can yoldaşından, Atilla Keskin’den tek bir şey ister: Eğer birgün kurtulursan bu zindanlardan, eğer birgün özgür olursan, bir sevdiğin olursa ve ondan da bir oğlun olursa, ne olur benim adımı koy… \nÖlmeden önceki son isteği budur Dede’nin... \n\nAylardan mayıstır. Zulüm ve dostluk; inanç ve erken ölüm birbirine karışmıştır, ama unutulmayan tek bir şey vardır: Verilen sözler... İnsanın alnına yazılır. Üstelik aylardan mayıssa ve darağacına giden insanlar en sevgili arkadaşlarsa, dostlarsa, umutlarsa, direnişlerse ve sözkonusu olan, onların son dileğiyse... \nAtilla Keskin, Mamak ve Niğde cezaevlerinde dört sene kaldıktan sonra,1977 yılında yurtdışına çıkar. Kendi gibi yürekli bir kadını sever. Bu kadından bir oğlu olur. Unutmak mümkün müdür o son sözleri: Eğer yaşarsan, eğer bir kadını seversen, eğer ondan bir oğlun olursa, ne olur benim adımı koy... \nVe dünyaya gelir o çocuk. Hiç şüphesiz, adı Hüseyin İnan olur. Dede İnan... \n\nAlmanya’dır gurbetin adı… Aradan yıllar geçer, Hüseyin İnan büyür. Sürgünlük büyür, büyür vatan hasreti, büyür yirmi iki-yirmi üç yaşında asılan yoldaşların özlemi... \n\nVe birgün, küçük Hüseyin İnan, spor yaptığı yerden dönerken, sırt çantası yoldan geçen bir kamyona takılır. Tekerleklerin altına sürüklenir birden Dede İnan. Ve o an can verir... Ve ne acıdır ve ne tuhaftır ki, aylardan mayıstır... Oğluna benim adımı koy, diyen yoldaşın adını taşıyan ilk oğlu, ilk gözağrısı yine mayıs ayında alınmıştır Atilla Keskin’in elinden. Alınmıştır yaşamdan... \n\nMayıs devlet midir? … Mayıs öfke ve direniş midir? … Mayıs zulüm müdür? … Mayıs hüzün müdür? … Mayıs, bu ülkenin asılan son masum ve lekesiz çocukları mıdır; kırılan tarih mi, yoksa hayatın ta kendisi midir mayıs? … Nedir mayıs? ... \n\nMasumken ölmüştür Hüseyin İnan, tıpkı ismini aldığı Hüseyin İnan gibi, onun yoldaşları gibi… Bu yüzden annesi, beyaz bir tabuta konulmalı, diye diretir. Almanya’da günlerce beyaz ve küçük bir tabut aranır. Sonunda bulunur o beyaz tabut. İçine Hüseyin İnan konur… İçine Türkiye konur… İçine, bu ülkenin yitip giden masumiyeti, darağacına korkusuzca, hatta güle oynaya giden ve kendi ölümleriyle bile alay eden lekesiz, yiğit çocukları konur... \n\n12 yaşındaki İnan’ın arkadaşları, mezara o an üzerlerinde ne varsa, çiçeklerini, kasetlerini, ayakkabılarını, wolkmenlerini, şapkalarını atarlar... \n\nAğlamak ayıptır ya devrimciler için, hep içimize akıtırız ya o içimizi dağlayan gözyaşlarını… Yüreği avucunda bir şair bozar bu kalpsiz geleneği; Atilla Keskin’in en yakın dostlarından şair Nihat Behram bozar… Ben ağlıyorum ve kimseden izin almıyorum, der... Ve işte o an boşanır gözyaşları... Ve Atilla Keskin, yoldaşları birkaç metre ilerde asılırken ağlamayan Atilla Keskin, tam 21 yıl sonra, ilk oğlu Hüseyin İnan’ın mezarı başında ağlamaya başlar. \n\n22 yıldır dönemediği ülkesi Türkiye için, o cesur ve yiğit yoldaşları için, hergeçen gün yokedilen masumiyetler ve inançlar için, kirletilen umutlar için ve bunların hepsini o kısacık, o ceylan ömründe taşıyan ilk oğlu Hüseyin İnan için ağlar. Doyasıya ve katıksız ağlar. Onca yıl, biriktirdiği herşey için, sustuğu ve içine attığı herşey için... Tıpkı babamın, bir mayıs ayında, bir gece vakti eve gelip ve hepimizi uyandırıp, biliyor musunuz, bizim çocukları astılar, diye ağlaması gibi... \n\nYine de özlenir hayat, yine de özlenir ne kadar kirlense de Türkiye ve İstanbul… Ve Atilla Keskin, bana memleket hasretiyle sarılıp, sen de İstanbul’un kokusu var, diye gözyaşlarıyla sarılır... \n\nBir kere gelenek bozulmuştur. Artık çok şey birikmiştir içimizde. Zehirlenmemek için, ne hissediyorsak öyle olmalıyız ve öyle davranmalıyızdır... \n\nVe Nihat Behram,12 yaşında, evine dönerken bir kamyon altında kalan Hüseyin İnan için şu dizeleri okur mezarının başında: \n\n“Acıların sessiz, sözsüz kuşlarını bıraktın şarkılarımıza... \nÖlümlerde ağlanmasın diye ezberlemiştik; senin için ağladık... \nÇünkü, bahar günü yürek taşımanın ölçüsüydü senin için ağlamak... \nCan üstünde parçalamış senin gibi bir çiçeğe ağlanır...” \n\nAnladım, mayıs herşeydi… Öfkeydi, direnişti, zulümdü, yenilgiydi; o cesur ve yiğit yoldaşlardı, ölümüyle alay eden Yusuf Aslan’dı, babası üzülmesin diye ayakkabılarını arkadaşlarına hediye ettiğini söyleyen Hüseyin İnan’dı; asılmadan önce son kez dinlenen Rodrigez’in gitar konçertosu eşliğinde içilen son çay ve son sigaraydı; babamın, bizim çocukları astılar, diye kesik kesik ağlamasıydı; Atilla Keskin’in, sen İstanbul kokuyorsun, diye bana sarılmasıydı mayıs ayı... Beyaz bir tabutun başında hep birlikte söylenen son dizelerdi... \n\nMayıs hayatımız gibiydi. Doyasıya aşık olduğumuz, tekrar tekrar sevişsek de o hep özlediğimiz yere bir türlü ulaşamadığımız, bu yüzden acı çektiğimiz, acı çektikçe hasretle bağlandığımız sevgilimiz gibiydi mayıs ayı... \nMayıs hayatımız gibiydi..." + }, + { + "id": 1508288.0, + "title": "Ahlakımız Yükselmeli", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "Sade bir sözdür fakat hikmetlerin en mücmeli:\nBir halas imkanı var: Ahlakımız yükselmeli,\nYoksa pek korkunç olur katmerleşip hüsranımız...\nÇünkü hem dünya gider, hem din, eğer yapmazsanız." + }, + { + "id": 25868.0, + "title": "Tuttu Bu Ak Saçımla", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Tuttu bu ak sacimla beni sevdanin tuzagi;\nYoksa simdi ben nerede, nerde sarap bardagi?\nSabir bir gömlek dikti, onu da zaman yirtti!\nAkil bir tövbe verdi; bozdu yarin dudagi!" + }, + { + "id": 13408.0, + "title": "Aşkla Sana", + "poet": "Arkadaş Zekai Özger", + "rating": 8.0, + "poem": "alnını \ndağ ateşiyle ısıtan \nyüzünü \nkanla yıkayan dostum\nsenin\nuyurken dudağinda gülümseyen bordo gül\nbenim kalbimi harmanlayan isyan olsun\nşimdi dingin gövdende\nuğultuyla büyüyen sessizlik\nbirgün benim elimde\npatlamaya sabırsız mavzer olsun\nbaşını omzuma yasla\ngöğsümde taşıyayım seni\ngövdem gövdene can olsun\n\nsöyle bana ey\nölümün açıklayıcı pervanesi\nhangi yavru tek başına yiğittir\nhangi yangın bir başına söndürülür\nah herkes susuyor\nhiçkimse bilmiyor içimin yangınını\nah herkes mi susuyor\nkalbimi kalbine bağladığım dostum\nah herkes mi susuyor\nkalbi kalbimize benzeyen dostlar\nbir çarmıh gibi bırakıyorken kendini dünyaya\nhayatın ateş renkli kelebekleri\nbir bir tutuluyorken korkunç koleksiyonlar için\nah herkes mi susuyor\n\nbağırsam içimdeki dehşeti\nhırsım deler mi toprağı\nbeni\nacısıyla onduran\ndostumu\naşkla vurduran hayat\nsana\nyaşananla harlanan bağrımın sevdasını akıttım\ndünyanın yeni baharına\nçatlarken kadim güneş\nbağrım delinirken fidanların kanıyla\nanamın doğurgan karnıdır diye\nsevgilimin sütlenecek göğsüdür diye\ndostumun üretken gülüdür diye\nsana bağlandım\nsana sarıldım\n\nbeni umutsuz koma\ntarihle avutma beni\nçünki aşkla sınanmışım sana\nsana yangınla, suyla, ateşle\nölümle, yaprakla, şiirle sınanmışım\ney yaşarken kanayan acı\nşimşekli gök, tufan, kan fırtınası\nuçurum kıyısında hızla büyüyen ot\nyapraksız bir ölümün anısı için\nkörpecik kuzuların derisi için\nbeni tarihle avutma\numutsuz koma beni\n\nakıtsam deliren sevdamı\nköpürürmü hayatı besleyen su\ney benim \nyedi başlı kartalım\nher başını\nbir dağ başlangıcında koyanım\nsenin\nböyle diri bir akarsu gibi kıvrılan gövdendir\nbizim aşkımızı solduranların korkusu\nçünki elbette bir su\nkendi akacağı toprağın sertliğini bilir\nve suyun gövdesiyle yırtılınca toprak\nartık ırmak mı ne denir\nişte devrim\nona benzer bir akışın hızına denir\nyarın ne olur bilirim ben\nbahar gelir, otlar büyür\nölüm de yapraklanır\nbir dağ bulur uzun uzun bakarım\nbir çam ağacı gölgesi\ngüzel kokular veren\nbir damla güneş görünce\nsana da gülümseyeceğim yarin\n\nşimdi senin uzanıp yattığın otlarda\nyarın yeni bir yeşillik büyüyecek" + }, + { + "id": 107064.0, + "title": "Azizim Sultanım Sen Safa Geldin", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Kaynat muhabbetin kazanın kaynat\nBir nasihat eyle dostlara dinlet\nGevher deryasında gevher al da sat\nAzizim sultanım sen safa geldin\n\nSohbette hezaran muhabbet açar\nMümin kullarına Hak rahmet saçar\nYari olan yarinden geçer\nAzizim sultanım sen safa geldin\n\nYari olan arar yarini bulur\nEser bad-ı saba gönlüm de farır\nYükün katerlenmiş Nevruz'dan gelir\nAzizim sultanım sen safa geldin\n\nAbdal olan giyer hırkayı şalı\nYar için çekeriz ah ile zarı\nEr irfan ceminde süreriz demi\nAzizim sultanım sen safa geldin\n\nPir Sultan Abdal'ım ağladım güldüm\nYardan ayrılalı dar halde kaldım\nÇok şükürler olsun cemalin gördüm\nAzizim sultanım sen safa geldin" + }, + { + "id": 4461.0, + "title": "Sen, Ağlama", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben ağlayan şairim\nBana gülmesini ögretmediler\nEgil de bir bak mahzun yüzüme\nAnlatır sana çektiklerimi\nBirer bıçak yarası gibi\nAlnımdaki çizgiler\n\nBen mutluluk nedir bilemedim\nSaçlarım okşanmaya alışık degil\nHep böyle dalıp gider gözlerim\nVe ne zaman düşünsem geçen günleri\nBir karanlık basar içimi\nAydınlık degil\n\nSeni nasıl severim bilirsin\nNasıl yanarım özlemler içinde\nBastıgın yerler cennet olur\nBilirim en serin rüzgarlar gelirsin\nYine de yanar tutuşurum ben\nCehennemler içinde.\n\nEn mutlu sandıgın yerde kederliyim\nBen seninle sensizligi düşünürüm\nBir korku düşer içime apansız\nBurkulur yüregim\nSeni şiirlerimde bin yıl yaşatır da\nBen bin defa ölürüm\n\nBir gün yoklugum bir gölge gibi\nDüşüverirse gözlerine\nUnutma aglayan şairini\nUnutma o günde kapanıp dizlerine\nKendi yokluguma kendim aglarım\nSen aglama e mi\nSen aglama e mi?" + }, + { + "id": 18925.0, + "title": "Talan", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Güzel de çirkin de bu boş dünyada\nDoğarmış, büyürmüş, viran olurmuş\nSevda denen yangın meğer sonunda\nGözyaşıyla dolu hicran olurmuş\n\nDostluklarda biter, düşmanlıklarda\nİzleri kalırmış hatıralarda\nÜmitler yeşerir her ilk baharda\nSonbahar gelince, duman olurmuş\n\nGüleri açınca gönül bağının\nZehri bal kesilir LEYLA dağının\nMevsimi geçince cilve çağının\nHayaller, yeminler yalan olurmuş\n\nIssız köşelerde yalnız başına\nZavallı girermiş en son yaşına\nKonulunca o musalla taşına\nKendi evi bile yaban olurmuş\n\nBir ömür gariban, mahzun, derbeder\nMezara girince bitermiş keder\nİstikbale miras; RAHMETLİ peder\nKlanların hepsi talan olurmuş" + }, + { + "id": 19387.0, + "title": "Geçmiş Yaz", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Govdemden sizan sular gibi\nAkip gitti bir yaz daha\nSevismelerle gunduz vakti\nVe beyaz ogle uykulariyla\n\nBir yazdi artik gecmis olan\nOysa hala tenimde tuz tadi\nAyni aglardan cikardigimiz\nBir aksam gunesiyle baliklari\n\nBir yazdi uzak Gurcistan'da\nKiyisinda kartal daglarin\nMavi gozlu bir gol birakan\nDuslerine cocuklarin\n\nBir yazdi yasanan her saniyesi\nVe simdi kumsaldan eserken ruzgar\nUsur bir deniz kabugu belki\nVe kucuk bir kizi animsar" + }, + { + "id": 271875.0, + "title": "298 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "298\nBen giderken binlerce yola tuzak kurarsın,\nYürü dersin, ayağa; kola tuzak kurarsın,\nSenden habersiz olmaz, bu dünyada hiçbir şey; \nSonra da asi dersin, kula tuzak kurarsın!" + }, + { + "id": 40252.0, + "title": "Adım Sonbahar", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "nasıl iş bu\nher yanına çiçek yağmış\nerik ağacının\nışık içinde yüzüyor\nneresinden baksan\n\tgözlerin kamaşır\n\noysa ben akşam olmuşum\nyapraklarım dökülüyor\nusul usul\n\tadım sonbahar\n\n(Ayrılık Sevdâya Dâhil,1993)" + }, + { + "id": 56113.0, + "title": "Yalçın Küçük", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Yalçın Küçük küçüktür\nama mide bılandırır" + }, + { + "id": 18107.0, + "title": "Günaha Girme", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Paramız yokki güzel sevelim\nBademiz yokki içipte haykıralım\nMadem günaha girmenin başka yolu yok\nÇaresiz kalkalım namaz kılalım" + }, + { + "id": 80739.0, + "title": "Bırakın Kalsın", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "'Çok'ta kederlenir, 'az'da gülerim\nUstura ağzında düşüncelerim..\nDeliliktir belki.. bırakın kalsın.\n\nDoğan her bebeğin hakkı var bende\nÖğütülen benim her değirmende\nNe sonu, ne ilki...bırakın kalsın.\n\nSevdam büyüdükçe dünyam dar olur\nZamandan çıktığım zamanlar olur\nVe öyle güzel ki.. bırakın kalsın.\n\nSaatler ya geri, ya hep ileri\nKıran yok hileli terazileri\nUmutlar ırakta.. bırakın kalsın.\n\nOn bin'lerle sohbet on bin nafile\nDönmüyor toprağa giren kafile\nÖfkeler yürekte.. bırakın kalsın\n\nNe yarım tam yarım, ne bütün tamam\nYolcular anlamaz, ben anlatamam\nTren son durakta.. bırakın kalsın.\n\nGelir beni yakar suya düşer kor\nDüşünen baş çekmek, dert çekmekten zor\nKutsaldır bu yara.. bırakın kalsın.\n\nDursun ayazına uyandığın kış\nDursun ki şevk ile sürsün bu yarış\nLüzum yok bahara.. bırakın kalsın.\n\nYıkılır, yırtılır her kalın perde\nHesaba çekilir dünya mahşerde\nYazın şu duvara.. bırakın kalsın." + }, + { + "id": 6053.0, + "title": "Galata Kulesi", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "6 Haziran 1973\nPırıl pırl bir yaz günüydü\nAydınlıktı, güzeldi dünya\nBir adam duştu o gün Galata Kulesinden\nKendini bir anda bıraktı boşluğa\nÖmrünun baharında\nButun umutlarıyla birlikte\nParamparça oldu\nBir adam duştu Galata Kulesinden\nBu adam benim oğlumdu\n\nGencecikti Vedat\nIşıl ışıldı gözleri\nİçi\nBütün insanlar için sevgiyle doluydu\nÇıktı apansız o dönülmez yolculuğa\nKendini bir anda bıraktı boşluğa\nSondu güneş, karardı yeryüzü butun\nZaman durdu\nBir adam duştu Galata Kulesinden\nBu adam benim oğlumdu\n\n'Acarken ufkunda güller alevden'\nÇıktı, her günkü gibi gülerek evden\nKimseye belli etmedi içindeki yangını\nYürüdü, kendinden emin\nSonsuzluğa doğru\nGalata Kulesinde bekliyordu ecel\nBir fincan kahve, bir kadeh konyak\nOlum yolcusunun son arzusuydu buydu\nBir adam düştü Galata Kulesinden\nBu adam benim oğlumdu\n\nKüçücüktü bir zaman\nKucağıma alır ninniler söylerdim ona\nUyu oğlum, uyu oğlum, ninni\nBir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat\n6 Haziran 1973\nGalata Kulesinden bir adam attı kendini\nBu nankör insanlara\nBu kalleş dünyaya inat\nSimdi yine bir ninni söylüyorum ona\nUyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat." + }, + { + "id": 15242.0, + "title": "Karanlıklar Üstüne", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Artık hiç sabah olmayacak yavrum \nÇok uzun sürecek bu siyah gece \nTa zaman durunca, ömür bitince \nAlış karanlığa, gözlerini yum \nArtık hiç sabah olmayacak yavrum \n\nBilirim, bu mor sükutu bilirim \nBeyaz olmalı geceler, bembeyaz \nKaranlıklar üstünedir şiirim \nBilirim, bu mor sükutu bilirim \n\nDağlar gibi deryalar gibi sonsuz \nKaranlık, karanlık ölümden beter \nBir yol ki hayatla beraber biter \nTaştan bir sükut ki hissiz ve ruhsuz \nDağlar gibi, deryalar gibi sonsuz \n\nArtık hiç sabah olmayacak yavrum \nBitkin gözlerime son bir defa bak \nBir daha o yerden gün doğmayacak \nBu mor gecelerde kayboldu ruhum \nArtık hiç sabah olmayacak yavrum." + }, + { + "id": 2409.0, + "title": "Hamza", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Büyük bir ihtimalle ölmüştük\nŞehir kan kıyametti ayaklarımızda\nGökyüzünü katlayıp bir köşeye koymuştuk\nYıldızlar kaldırımlara dökülmüştü bütün \nHamza bütüun parmaklarını ortaya dökmüştü\nYirmi yıldır cebinde biriktirdiği parmakalrını\nHamza son şarkıyı kırka bölmüştü\nDoğrusu iyi idare etmiştik \nDogrusu iyi haltetmiştik\nYaşayanlar unutmuştu bizi\nBiz öldüğümüzle kalmıştık\n\n(1953)" + }, + { + "id": 1376.0, + "title": "Ölmek Yasak", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "daha önce bıçaktan hiç su içmedim\nhiç kısılmadı kerpetene bıyıklarım\ngururlu bir gemiyim oldum bittim\nsabah olur yelkenlerimi saklarım\nözgürlük dediğim yerde demirledim\n\nüstüme varma bulutları tutamam\nböyle paldır küldür gideceklerdir\ngelmezsen farketmez kimseyi aramam\nasıl sevdiklerim en içimdekilerdir\nonlarla yaşarım eğer yaşarsam\n\nolurmu gecemi yesile çalmak\nyıldız çivilemek parmakuçlarıma\nölüm kadar çabuksa eğer yaşamak\nhiç doğmamayı isterdim ama\nbir kere doğmuşum ölmek yasak" + }, + { + "id": 178304.0, + "title": "Hasan'a Mektup - 20", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Hesap ettim ayak altı, baş yedi\nVallahi nazlı yâr gene geç kaldık.\nHınzır bülbül gül dalında leş yedi..\nKatmerlendi zarar, gene geç kaldık.\n\nKöprüler var perşembeden pazara\nYapanda yüz yok ki yüzü kızara\nHastayı gömdükten sonra mezara\nİlâç neye yarar, gene geç kaldık.\n\nAkşamı geç saydık, sabahı erken\nSeyrettik kediler ciğeri yerken\nHele şu bulutlar dağılsın derken\nYollara yağdı kar, gene geç kaldık.\n\nOk yetişmez oldu zor bezirgâna\nŞimdiye katırlar bağlandı hana\nFuzuli telaşı bırak bir yana\nDenkleri yavaş sar, gene geç kaldık.\n\nSuya hasret kaldı deniz kızları\nEkvator'a heykel diktik buzları\nAnkara'yı geçti at hırsızları\nSerde tembellik var, gene geç kaldık.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 1343345.0, + "title": "Ölünün Odası", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş; \nYerde çıplak bir gömlek; korkusundan dirilmiş. \nSütbeyaz duvarlarda çivilerin gölgesi \nArtık ne bir çıtırtı ne de bir ayak sesi… \nYatıyor yatağında dimdik, upuzun, ölü; \nÜstü, boynuna kadar bir çarşafla örtülü. \nBezin üstünde ayak parmaklarının izi; \nMum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi. \nSon nefesle göğsü boş, eli uzanmış yana; \nGözleri renkli bir cam; mıhlı ahşap tavana. \nSarkık dudaklarının ucunda bir çizgi var; \nKüçük bir çizgi, küçük, titreyen bir an kadar. \nSarkık dudaklarında asılı titrek bir an; \nBelli ki, birdenbire gitmiş çırpınamadan. \nBu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm; \nBana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm" + }, + { + "id": 105833.0, + "title": "Ben De Şu Dünyada Üç Güzel Gördüm", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben de şu dünyada üç güzel gördüm\nBirisi kalbimde durana benzer\nBirisi Muhammet birisi Ali\nŞu garip halimden bilene benzer\n\nMümin olanların tez gelir yazı\nCennette huriye benziyor yüzü\nŞu nazlı dilberin hercayi sözü\nMart ayında esen borana benzer\n\nYaz gelince sular köpük saçılır\nLâle sümbül çiçekleri açılır\nZoğal avcı çıkmış diye kaçınır\nÇöllerde sevdiğim cerana benzer\n\nMümin olanların kalbi tacıdır\nMürşit eşiğine varan hacıdır\nBerk basma sabana boynum acıdır\nZor edip zerveyi kırana benzer\n\nAbdal Pir Sultan'ım göğe süzüldü\nSırat'ın üstünde nizam kuruldu\nMümin olan gaflet gıllet yazıldı\nDört kitap içinde Kur'an'a benzer" + }, + { + "id": 13353.0, + "title": "Korku Ve Yakarış", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Yüklenip geliyor gökyüzü evimizden yeryüzümüze\nDilimize onur veren kelime\n\nGüzel ticaret ettik\nÇölü okuyabiliyoruz deveyi çözebiliyoruz\n\n/Delicesine yalnızlıktan yana reyi\nElleri berrak ve dolu\nArındı soyu kurudu kinlerin sanki\nVuruyordu son bahtsız atılışında\nKöpeklere yaslanarak bir avluda\nVe ayaklarının altında\nHer kiminse doğranmış saç örgüleri/\n\nVe şimdi adam ey çocuk\nEline bir dudak inziva al göster onlara\nBelgele sevişebildiğin aklın\nKuşların o hızlı oluş adına\nÇalılardan uçurduğu baharla\nUzaktan kur düşleri ve başla binmeye\nGemiler gibi gelen günlere\n\nVe özenle seçilen söylenen kulaklara\nYeni yeni hecelediğin tattığın\n/İyice düşün ilk kez kim duyuyordu ayetleri/\nHatta o ısılı ve tamam edilmiş kelimeler yardımıyla\n\nNerdesin ne suçun var anlarsın\nGibi dost ettiğin paha gerçek paha\nBilinir ki yolluyor yiyeceklerini senin katına \n\nSeni çile çektirilen\nVerdikçe alan kelime \nSusuzluktan kalma bir sarhoş ağzın\nSalt ona adımların\nYalpa yok elatışında boyuna sürdüğün o\nVe hadi artık. Konuş\nNasıl buldun yolunu\nKi akıyor her gece ruhun bütün gücü\nBir fırdönüyü saklıyor eşyalar\nSen ıssız tekbaşına ve mağrur\nBatıyorken yatağında\n\nNasıl da ateş sıcak içova nabzı\nZamanlar indirir kaldırır limanları\nSanki bir kuş ağzı bir kadın ağzı\nSu başlarında sel yollarında hayatın\nKuğu kanatları beyaz soluk alışları\n\n/Derken rahimlere kapandın\nDirilik harflerle çalkalandı\nBoşaldı boş çanaklarına kavganın/\n\nKaynak yeniden yumulu parmaklarını açıyor\nBiziz şimdi görünen artık salındayız aşkın\nYüz yüze koyulduğumuz sır vakti: Olgun ve hazır\n\nYine uyandım\nSabah\nYine büyük\n\nİsmimle ancak\nAynı sarnıçta düş ve gerçek\nAlıp veren sakınan etim\nSoluduğum bakış\nCan levham duvarlarım senin \n\nBana giysi verdin\nÖyle biliyorum giyinmeyi\nBeni doyurdun\nBöyle biliyorum doymayı\nVe sayıyorum kimse yok\nÖyle böyle bir doğa\nYalnız beni götürüyor kıyamete\nGörüyorum ki farkediyor\nGülümserken korkuyorum\n\nElime açılıyor yüzün\nDuyuyorum buzlar gibi\n\nSensin bana\nSanki kendimden bana\nİçimden tüten\n\nSensin doğduğum sabahları\nIşıklarına uzandığım başları\nDünyaya bırakan\n\nSensin güden\nKanımın düşüncesini\n\nSen ince şavk toplam zaman saf hayat\nTek diri\n\nSensin yüzen geceye\nTek diri\n\nSensin yüzen geceye\nYeryüzü\n\nSen ayrılmadın hiç\nEvimizden\n\nUyudum yine\nGece\nYine geniş" + }, + { + "id": 110129.0, + "title": "Her Sabah Her Sabah", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Hak peyik yollamış selam eylemiş\nHer sabah her sabah yalvarır kullar\nOnlar da özünü Hakk'a yetirmiş\nHer sabah her sabah yalvarır kullar\n\nUymayasın kör şeytanın sözüne\nDön gidelim Muhammed'in izine\nKul olanın uyku girmez gözüne\nHer sabah her sabah yalvarır kullar\n\nUyuma ki Muhammed'i göresin\nYaradan Allah'tan kısmet alasın\nGünahlıysan günahsızdan olasın\nHer sabah her sabah yalvarır kullar\n\nNuh'u Nebi ile kaldık gemide\nTabip gerek bu yarama em ede\nKimi kilisede kimi camide\nHer sabah her sabah yalvarır kullar\n\nPir Sultan Abdal'ım hayal düş gelir\nHer gün bahar gitmez bir gün kış gelir\nYaradan'a yalvarması hoş gelir\nHer sabah her sabah yalvarır kullar" + }, + { + "id": 49780.0, + "title": "Softalar", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Ey Arapça okuyanlar \nAllah Türkçe bilmiyor mu? \nİngilizce Franzısca \nBize hitap kılmıyor mu? \n\nÇalışanlar geri kalmaz \nÇalışmayan bir halt bilmez \nYalnızca fikirler ölmez \nPeygamberler ölmüyor mu? \n\nBizimdir bu bahçe, bağlar \nBizimdir bu yeşil dağlar \nCanı sağ olsun softalar \nAyakkabı çalmıyor mu? \n\nDost gezer dostluk bağında \nBiz olur bizlik dağında \nGavurun Merih çağında \nAlem bize gülmüyor mu? \n\nBir bülbül getirmez yazı \nYalnızca bülbül avazı \nMahzuni korkmadan sazı \nKainat'a çalmıyor mu?" + }, + { + "id": 83947.0, + "title": "İnsanların Dramı", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Hilkatten bugüne her ne çektiyse\nZekâsı kıtlardan çekti insanlık.\nHazar zamanıysa, sefer vaktiyse\n'Gel'lerden, 'git'lerden çekti insanlık.\n\nPutçular put dikip dünyalar vurdu\nTezahürat arttı, tefekkür durdu\nFiravun emretti, Nemrut buyurdu\nYürüyen putlardan çekti insanlık.\n\nKüfür gemisinde hep kürek çeken\nEtrafa iftira tohumu eken\nKula kulluk için yarışa çıkan\nTasmalı itlerdan çekti insanlık.\n\nAferine göbek atan, oy atan\nHatasını sevap diye dayatan\nMasum gönüllere girip boy atan\nZararlı otlardan çekti insanlık.\n\nGün geçmedi üç-beş Nemrut türedi\nKötü günler kötülere yaradı\nYitirenler yanlış yerde aradı\nHitler'den, bitlerdan çekti insanlık.\n\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": 42171.0, + "title": "Requiem", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "-Dr. Mehmet Şen'e-\n\nBoynum kıldan ince ölüme \n -Değil mi ki şol illetten iğne ipliğe dönmüş bedenim- \nVe ölüm ki, benim bu ölümlü dünyaya gelmemle \n Beraber dünyaya gelen maşallahı var oğlum\n Ona ben analık ettim, onu ben elimde büyüttüm \n Onu şu kadarcıktan bu boya ben getirdim\n Yedim yedirdim, içtim içirdim, kustum kusturdum\nOnu sütümle, \n Onu kanımla, \n Onu aklımla besledim \nNereye gittiysem, ölümüne kadar yanımda götürdüm\n Ne zaman aşkımı öpsem, ona da öptürdüm\nBen gençken o da gençti,\n İhtiyarım o da ihtiyar\nSiperlerde omuz omuza döğüştük \n O diyar bu diyar\nKimi de nefsimizle barışık\n Bahtiyar mı bahtiyar\nŞiir düzerken tüy kalemim oynatırdı kıyısından\nOnu unuttuğum da oldu, \n Ölümcül mü ölümcül bir ihmal! \nHatırladığımda ama, öyle yarım yaşadığıma bin pişman\n O denli unutkanlıklarım için mi şimdi bu intikam? \n\n-Adam sen de; \n Bir ben miyim alemde oğlu hayırsız çıkan! \n Ki saldın bu hebis Haşhoşiyûnu, ‘lan günahı boynuna; \n Anarşit bir Urartulu ur musallat ettin boynuma! \nTruva’da Tahta At güya \n İçinden uğruyorlar dışarı\n Çoğaldıkça çoğalan o maraz, o haşarı hücreler\n Farkındaysalar da kıyımın, tutamıyorlar kendilerini\n Yazık, benle koyun koyna onlar da verecek son nefeslerini! ..\nGel bakalım diyorum, gidiyoruz senle, namızsız oğul! \nOğul verdikçe veren o belalıları da alayımıza katıp\n Neş’eye neşideler okuya okuya, iyi sularda aşağı\n Gidiyoruz o ölümsüz Allahrahatlıkversinlere doğru...\nSizin de içiniz rahat olsun ey arkada kalanlar\nBundan böyle size anakarada ölüm yok!" + }, + { + "id": 67149.0, + "title": "Ben Bir Kadınım", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Kavrulur şu kanlı gözlerimde günler\n Akşamdan bir sancıyla\n Koklanmış bir gül gibi hayallerim ayak altında\n Yol vermez yol vermez ağlamaya gururum\n Yılların aynasında \n Horlanmış vücudumda memelerim derin acıda\n\n Ben bir kadınım ben bir insan\n Taşırım karnımda paramparça can\n Bir yanımda cevahir, bir yanımda kan\n Bir yanım şiir destan, bir yanım kirli fistan\n Bir yanım güller açmış, bir yanım viran\n\n Savrulur şu tozlu saçlarımda rüzgar\n Çıldırtan bir hışımla\n Saklanmış bir sır gibi, şiirleri ateş hattında\n Dayanmaz dayanmaz bu baskıya yürürüm\n Sabrımın bir anında\n Elimin hamuruyla çeker giderim\n Canım burnumda\n\n Ben bir kadınım ben bir insan\n Taşırım karnımda paramparça can\n Bir yanımda cevahir, bir yanımda kan\n Bir yanım şiir destan, bir yanım kirli fistan\n Bir yanım güller açmış, bir yanım viran\n\n Yusuf Hayaloğlu" + }, + { + "id": 44011.0, + "title": "Rüveyda Ben Sendeyim Sen Bendesin", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "Önce korkunç azaba kahra gömülüyorum\nSonra en büyük affa uğrayıp gülüyorum\nÇatlıyor da mezarım dışa vuruyor beni\nTerazi Rüveyda’ya divan kuruyor beni\ngüneş aktı, ay söndü parçalandı yıldızlar\nRüveyda şimdi burda sen varsın, gözlerin var\nBeyaz tüller içinde ruhun sarıyor beni\n\nSahibisin bu eşsiz muhabbet sarayımın\nMağrur yükseliyorsun uluların katına\nHuriler imreniyor sonsuz saltanatına\nElime tutuşturup kalbinin kadehini \nSevgini şarap gibi sunuyorsun Rüveyda\nÇiçek çiçek kalbime doluyorsun Rüveyda\n\nAcı yok, intizar yok eskide kaldı hasret\nÖmrünü tamamladı endişe, korku, hayret\nBuz ve köz tarih oldu \nGeçti zaman ve mekan\nZaman biziz, mekan biz\nİmkansıza yok imkan\nÖmrün ne sonundayız, ne de henüz başında\nOtuz üç yaşındayız, hep otuz üç yaşında\nİçim sensin bu ilde, dışım sensin Rüveyda\nRüveyda, \nBen sendeyim sen bendesin Rüveyda" + }, + { + "id": 68109.0, + "title": "Mavilere Uyanmak", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "yedi iklim geçer, \nağarıp solan güz ışıklarından\nyalan pencerelere doğru...\n\nuykularda olur ne olursa\n\tyangınlar, \n\t\ttakvim ziyanları, \n\t\t\tgömülü sevdalar...\n\niksir gibi yayılır\nhücrelerimin rehavetine ıslaklığın\ndüş tüccarları ağır mesaidedir...\n\nuykularda olur ne olursa, \ntalanlar\nve beton serinliği\ninşaat halindeki aşkların...\n\nuykularda ölür ne ölürse, \n\tkıpırdayan su\n\t\tgülümseyen yel...\n\nyedi iklimin oralarda\nkavalını kırmış bir çobandır\ngökyüzü, \naklında new orleans\nheybesinde caz! \n\nyedi iklimin\nbar olduğu yerdedir uykunun\nalkol imparatorluğu\nkalabalık avındadır bakışlar...\n\nuykularda olur ne olursa, \nbitmez efkar kırları\nbazı saçlarda\nve ölüm gibi suskunluklar açar\nderin kuyularda...\n\nve şaka gibi\nve sarsak sarsak\nve kımıl kımıl\nbir yaşamaktır\nMAVİLERE UYANMAK\nen kesif karanlıklara kafa tutan\ngözlerinin mavisine kuşanmak...\n\nsenin kanatların var, \nbenim köylü yüreğim...\noperada tezek kokusu\nbu şehirdeki varlığım! ..\nbeni taşıyacak vesaitim yok\nbu caddeüstü sevdada\nellerinden gayrı..\n'gayrı dayanamam ben bu hasrete'\nya beni de yitir\nya sen de git\nbeni götürdüğün yere...\ntürküleri sev\nyalan kahkahalardan uzak dur\ncanımın suyuyla yıka ellerini..\naklımın maharetiyle giydir\nen mavi yerlerini...\n\nsenin adın\nbuzul mavisi! \nçünkü mavilerde uyur, \nbenden sana geçen\nsende beni kalkındıran ne varsa! \nsevdiğim, açlığımın uzak ufku, \nher sabah; \ngüneşten ne zaman işaret alırsan\nne zaman dar gelirse soluğun\nböyle uzun sarılmaklara, \nfikrini kurcalarsa eğer\naçık korkular, \nişte o zaman\nmavilere, \nmavilere\nuyandır beni..." + }, + { + "id": 27535.0, + "title": "Öpmek", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Yanaklar öpmedesin, öptürüp yanaklarını; \nBöyle geçsin bu günlerin varsın.\nSen ey çocuk! Öpülüp öpmenin ne olduğunu; \nDudaklarında dudaklar duyunca anlarsın!" + }, + { + "id": 33.0, + "title": "Göre", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "gözlerimiz birbirine göre\nellerimiz,dudaklarımız\nve aşk bize göredir\n\ngece tam aşka göre\nrüzgar geceyegöre\nve yağmur rüzgara göredir\n\nöpüşlerimiz yağmura göre\nodamız öpüşlerimize göre\nve dünya odamıza göredir\n\nve biz dünyaya göreyiz" + }, + { + "id": 22203.0, + "title": "En Uzun Maraton", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Yüz metrede beni herkes geçer\nDörtyüz metrede pekçokları\nGeçer çoğu sekizyüz metrede\nAma ben bırakmam yarışı\n\nBeni bin metrede geçersin\nBen yine koşarım\nOnbin metrede öndesin\nKoşarım ben yine\nYirmi kilometrede geçersin\nHep koşmaktayım\n\nOtuz kilometrede\nKırk kilometrede de geçersin\nBen koşuyorum hâlâ\nAma ellinci\nYada altmışıncı kilometrede\nSoluğun tükenip bir yerde\nDayanamaz düşersin\n\nBak koşuyorum hâlâ\nÇünkü ben bir yaşam maratoncusuyum\nBuyüzden yaşamın en yalnızıyım\nBu sonsuz yarışın sonunda\nBeni geçemezsin\nÖlümün en büyük ödül olduğunu bilemezsin\nYine ben olurum ilk göğüsleyen ölümü" + }, + { + "id": 84192.0, + "title": "Kılavuz Nesil", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Batılın önünde set\nHakk'a kılavuz nesil.\nİlimde Ak Şemseddin\nKararda YAVUZ nesil.\nHakk'a kılavuz nesil...\n\nBir Aras'tır, bir Tuna\nTarih binmiş sırtına\nNefret yıkan fırtına\nSevgiye havuz nesil.\nHakk'a kılavuz nesil...\n\nHer zalimin korkusu\nHer çiçeğin kokusu\nYangını söndüren su\nYemeklerde tuz nesil.\nHakk'a kılavuz nesil...\n\nTevhidi kucaklayan\nCanda canan saklayan\nZindanları aklayan\nHer zulme maruz nesil.\nHakk'a kılavuz nesil...\n\nKalmasın engel artık\nDel zırhları del artık\nÇık ufuktan gel artık\nBirliğe susuz nesil.\nHakk'a kılavuz nesil...\n\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": null, + "title": "Akşamdır", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Suları\nboğdu\ndalgalar.\nSes hoyrat,\nsevinç yılgın,\nşakaklarım sonbahar…\n\nİklimi kurak aşkların…\nYapışmış tenime ter, elime kir,\nsessizliğin ortasında bir deli rüzgâr.\n\nAkşamdır\navuçlarında marmara'nın…\nAkşamdır,\nşiire karıştı sular,\nsularda çoğalır sevdalar; \nellerim\nah\nellerim,\nnasıl \nanlatsam,\ngece…\nGece kokuyor çocuklar…" + }, + { + "id": 55246.0, + "title": "Ressam", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Aşkın herşeye soktu beni, \nşair oldu şiirler yazdım\nsonra hikayeler dizdim\nsıra sıra\nöğretmendim kimi zaman\naşkın abc'ini öğrettim\nhiç sıkılmadım ne hayattan\nne senden \nne de öğretmenliğimden\nisteyipte olamadığım birşey var\nressam olup\nmutluluğun resmini çizemedim\naşkımızın..." + }, + { + "id": 2380.0, + "title": "18 Aralık", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "18 Aralık 1985'te o salonda\nKişi nasıl kestirebilirdi ileriyi? \nSiz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler, \nGeçsin yıllar geçsin, seneler gibi.\n\nOlur mu anımsamamak Onaltıncı Louis'yi\n14 Temmuz 1789 akşamı, Louis, \nŞöyle yazmamış mıydı defterine:\n'Bugün kayda değer bir şey yok..'\n\n'Kehanet' adlı kısacık bir şiir buldum\nKeşke yalnız bunun için sevseydim seni." + }, + { + "id": 49779.0, + "title": "Gol Gol", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 6.0, + "poem": "Bal gibi yan tuttun \nHakemliği unuttun \nSeyiciyi uyuttun \nBu giren gol gol \n\nMeşin topta şike var \nArasında leke var \nTakımlarda şike var \nBu giren gol gol \n\nTop köşeden geliyor \nTam ortayı buluyor \nMadem ağı deliyor \nBu giren gol gol \n\nYandan akın başladı \nSavunmaya başladı \nKaptan topu tuşladı \nBu giren gol gol \n\nYüksek ücreti aldı \nHakem yapar kahvaltı \nİmkan yoktur penaltı \nBu giren gol gol \n\nMahzuni hakem topal \nBizimki korku nifa \nOyun bitti düdük çal \nBu giren gol gol" + }, + { + "id": 17990.0, + "title": "Gözlerine Yazılmamış Bir Destan", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "\n\nbu şiirde iki göz var\nbiri senin; biri onun\nSenin o karanlık, küf kokulu\nmatem gözlerini terkediyorum \n\nbiliyorum; saçlarının sarısı\ngözlerinin yeşiline karışmış\nbiliyorum; sana benzemek için\nmelikeler birbiriyle yarışmış\nfosforlu ve derin bakışlarına\nçağlar boyu nice destanlar yazılmış\noysa ben görülmedik bir lale yaprağına\ngökleri kıskandıran bir destan yazıyorum\ngözlerin değişip kaplasın karanlığı\nbütün ufukları sarsın gözlerin\ngene de hep bende kalsın gözlerin\n\nl\nkapama gözlerini; karanlıktan korkarım\natlılar kaybeder yolunu, hasretimin\nposta güvercinleri geri dönmez ülkeme\nyaslı dereler gibi mutsuzluğa akarım\nkapama gözlerini; karanlıktan korkarım\n\nll\nateşten ve köpükten sıyırıp ellerimi\nmekanımı gülistan eyleyendir gözerin\nisyanıyla ihtiras ve gerilim yaşayan\nKabil’in ruhunu kan eyleyendir gözlerin\nvuslat aşkını Leyla düşürmedi çöllere\narzı Mecnun’a hicran eyleyendir gözlerin\ngözlerinde başladı tarihin macerası\nAdem’i Havva’ya ram eyleyendir gözlerin\nKerem dağlar ardında aradı gözlerini\nKamber’i bile viran eyleyendir gözlerin\nFerhat dağları deldi yolunu bulmak için\nsevmeyenleri giryan eyleyendir gözlerin\nsuların emzirdiği muamma bir çocuğu \nyedi iklime hakan eyleyendir gözlerin\n\nlll\ngözlerin göklerinde\nher yüzyılın başında\nbirer akkor olmuş gözlerin\nçekip çıkarsam da mısralarımı\nben yalnız gözlerinin şairiyim aslında\n\nhangi rüzgara verdiysem aşkımı\nbeni alıp yangınlara götürdü\nmuştu beklediğim bütün yelkenlilerden\nateş düştü içime\n\nlV\nyüreğimden fışkıran bir “ah” mıdır gözlerin\nbeni benden koparan “eyvah” mıdır gözlerin\nBu gözler, o aydınlık o güzel gözler değil\nyoksa yalancı mıdır, günah mıdır gözlerin\nses midir, aynalarda çarpan kulaklarıma\nkürdili hicazkar mı, segah mıdır gözlerin\nArif Bey’i Itri’yi ömür boyu inleten\nnihavend mi, sultan-ı yegah mıdır gözlerin\nkubbesinde yitirdim zaman duygularımı\nakşam mıdır, gece midir, sabah mıdır gözlerin\nruhumu baştan başa acılarla dokuyan\nbeynimi kurşunlayan silah mıdır gözlerin\nher köşede zifiri bir silüet bırakan\ngönül memleketimde seyyah mıdır gözlerin\nrenkler avare; sitem başıboş kuytularda\nmavi midir, yeşil mi, siyah mıdır gözlerin\nyoksa yalancımıdır, günah mıdır gözlerin\n\nV\nnihan kıldı gözlerin bana kapılarını\noysa ben gözlerinden girerdim yüreğine\nher bakışın bir damla ab-ı zindegan idi\nhicranlı her gülüşün bin yıllık figan idi\niçime, soluşundan sonra koyu renklerin\nbirer şirpençe gibi düştü gözbebeklerin\nferyadıma gök bile bigane değil şimdi\nsöyle, kurtuluşun mu, harabın mı gözlerin\ngözlerinde mi mehtab; mehtabın mı gözlerin\n\nVl\nçağlayanlar bile hararetlidir\nbuğday başağının açlığıdır ufuklar\nsiperleri aşıklar mı doldurmalıydı\nzalimler mi\nneden böyle hıçkırıklı, umutlar\n\nVll\nbeni hangi urganla bağladın gözlerine\nbeni hangi ırmağa karıştırdın yeniden\nsenden kopamıyorum gözlerin var oldukça\nsensiz yapamıyorum yüzün bahar oldukça\ngözlerine baktıkça duruluyor yüreğim\nölse de, gözlerinden soruluyor yüreğim\nindirme kirpiğini; tutuşmasın kainat\nnazar kıl; ferahlasın; kavruluyor yüreğim\nsensiz küle dönerek savruluyor yüreğim\n\nVlll\ndiyorlar ki ağla\nağla ki dumanı dağılsın yolların\nağlamayı denizlere bıraktım\n\nyalnız gözlerindir hayatta kalan\nuğruna adandığım\nmahşeri sularla çevirip dört yanından\ngönlümde sakladığım\naynalarda arayıp bulamazken günboyu\ngölgesinde konakladığım\ngözlerindir ufkumda dalgalanan\n\nRüstem’in kanını döktüm yerlere\nİstanbul’u kuşattım gözlerin için\nAzrail’e koştum siperlerimden\ngözlerine baka baka dirildim\nniçin kızıl kıyamettir gölerin bu gün\nniçin heyelan var eteklerinde\nİsrafil’den işaret mi almışsın\nyanaklarında mahşer kalıntısı\ndudaklarında mizan\nbütün gamlı hüdhüdler Belkıs’le döner sana\nyıldızlar vuslat için her gece iner sana\nrengini, gözlerinde kaybolan bilir\n\nlX\ngözlerin uğrak yeridir bestekarların\nşairler hüzne dalar yeşil okyanusunda\neşiğinde ölümsüz dilenciler\ngözlerin gecenin intiharıdır\n\nsen gözlerine mahkumsun; gözlerin bana\nben şiir yazmasam, kim tanır gözlerini\ngeçerken yalnızlık sokağından\nhangi demirci indirir parmağına çekici\nhangi berber yanağını keser müşterisinin\ngözlerine bakmasam, doğar mı güneş\n\nX\ngözlerin boşluğa akan bir ırmak değil\ngözlerin sadece ölmek, yaşamak değil\ngözlerin tükeniş doruklarında\nbulunmayanları aramak değil\ngözerine aşina olduğum günden beri\nben artık hır gece sesleniyorum\ndüşe kalka\nyorgun argın\nderbeder\nyapayalnız\nduruyorum; yanlış anlaşılıyor\nher hücremde bir inkılab\nher gönlümde bir mahitab\nevim harab; ömrüm harab\nne ay kaldı, ne de mehtab\ngök bulanık; ufuk silik\ngene de mağrur ve dimdik\nyürüyorum; mezarım oluyorsun ansızın\n\nXl\nbu son şiir, o küflü gözlerine yazılan\nbu son mezar kalbimde hicranla kazılan\nsenin gamsız gözlerin kahkahalar atarken\nbenim gözlerim viran; ağlamaya değer mi\nher cilven bir ıstırab; her nazın kapkaranlık\nyorgun kuraklığında ıslanmaya değer mi\nhiç güzel olur muydun gözlerin olmasaydı\nateşlere girmeye ve yanmaya değer mi\nbir kevser ırmağında serinlemek dururken\nsellerine karışıp bulanmaya değer mi\naydınlığın gözleri çağırıyor kalbimi\nzehir bakışlarınla boyanmaya değer mi\ngözlerine bir ömür dayanmaya değer mi\n\n\t\t\t" + }, + { + "id": 25505.0, + "title": "Söz", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "Bilirsiniz sözümde hep durmuşumdur duracağım\nSevgilime sözverdim ben yirmi yıl yaşayacağım\nDüşmanlarım sevinmesin yirmi yıl sonra yok diye\nBelli değil yirmi yıla ne zaman başlayacağım" + }, + { + "id": 104617.0, + "title": "Yarda İnsaf Yoktur", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Yarda insaf yoktur, bende yok derman\nYazık ki işlerim, Allah'a kaldı\nKaşları katlime yazıyor ferman\nKanlı kirpikleri kalbime daldı\n\nGözleri gönlüme zehir atıyor\nZülüfü süngüdür, cana batıyor\nŞehit mezarında gönlüm yatıyor\nSevda kılıcını boynuma caldı\n\nAman Karac'oğlan aman, bunaldım\nAşkın çöllerinde şaşırdım kaldım\nBir püsküllü derdi başıma aldım\nBu azgın dert beni gurbete saldı" + }, + { + "id": 6090.0, + "title": "Senden Öncesi Yoktu", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bütün bu sürekli arayışlar neden bilir misin\nNeden bu durup isyan etmeler Allaha\nBu aldanmalar, yıkılmalar, bu sonsuz çalkanış\nHep sana yaklaşmak için, biraz daha biraz daha\nSeni bulmak yılgın, yıkık gecelerden sonra\nSana çıkmak merdivenlerden nefes nefes\nBelki ben yalnız senin güzelliğinde çirkinim\nHiç solmasa güzelliğin, böyle hiç bitmese\nYanmak var sana yaklaştıkça biliyorum\nYok olmak var, kahrolmak var, kul olmak var\nÖyle bakma gözlerime bakma artık oluyorum\nYasamanın ta kendisi oysa bu ölmek değil\nGözlerim gözlerinden başkasını unuttu\nSen yoksan o yokluktur, senden öncesi yoktu." + }, + { + "id": 95820.0, + "title": "Er Mektubu", + "poet": "Uğur Arslan", + "rating": 9.0, + "poem": "O elinde tuttuğun zarf \nbir ihanet anında örülmüştür \nVe zarfın içindeki kağıt \ner mektubudur görülmüştür \nDoğum günüm bu gün 3 Aralık \nVe şafak karanlık \nBu mektubu sana yazıyorum anne \nDün sevdiğimle ayrıldık \nSon mektubuymuş bana yazdığı \nBir daha yazmayacakmış \nDemek sevda ayrılığa bir ay dayanırmış \nVe asker ocağında terkedilmek de varmış \n\nBu mektubu sana yazıyorum anne \nBu gün doğum günüm 3 Aralık \nVe şafak karanlık \n\n3-5 nöbetindeydim dün gece \nBir şarjörün boşluğunda içtim son sigaramı \nVe yorgan gibi üstümü örttü kar siperde \nSabaha karşı biraz içim geçmiş \nHayalin gözümün önüne geldi anne \nKızkardeşimi de verdiğinden beri sevdiğine \nBir ben bir de sen kaldın geriye \n\nÜzülme anne üşümüyorum \nBekliyorum elim tetikte \nBekliyorum memleketi ve seni \nVe artık beklemiyorum beni beklemeyen sevdiğimi \nBeklemiyorum yüreğimi ve aşkımı \nSoğuk siperde yalnız bırakan sevgiyi \nVe bekliyorum anne elim tetikte \nEğer girerse menzile vurup öldüreceğim \nHem aşkı hem sevgiyi \n\nGeçen gece karakolu bastılar \nKurşunlar yağmur gibi yağdı üzerimize \nGarip gelecek belki sana ama \nOrtalık bayram yeri gibi oldu anne \nBiliyormusun o an hiç korkmuyorsun \nHerkes kendini bir sipere atıyor \nVe gecenin karanlığında kurşun yerine \nIşıl ışıl yıldızlar yağıyor sanki üzerimize \nVe ölüm bile aklımıza gelmiyor anne \nCanlar canlar gidiyor \nGidiyor canlar \nVe kimbilir ne zaman bahar" + }, + { + "id": 53262.0, + "title": "Ortodoksluklar", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "ORTODOKSLUKLAR \n1. \nTek konuşulur yüzüdür bacaklarının arası. Sakal ve bıyık da \nbıraktığı. Dönmez bir sapkının. Üzerine bir dedikodu. Yaklaşmaz \nkadınlara buyurulduğu gibi. Kışkırtır kuşkuları. Başlarındaki \nsorguç ve berbername. Gömdürülmüştür diri diri toprağa \nbaşaşağı. Ürker ve parlar birkaç katana ötede. Neden \nanlayamıyordum. \nTutunur bir utanç ince. Bir kız limon yanığı. Saçak altlarında \ndolaşır erkeğini. Açılmıştır kapılarının kilitleri kendiliğinden. \nKıpırdanır bir kefen. Gebelenmiştir yatarak üzerine ölünün. Bir \nkilisede işlemeyen. Bataklıklarda büyütmüştür çocuğu. Neft \ndökerek yakıyordum bir mektubu da kuş zarflı balmumu. \nArtık bir çocuğun yüreğindeki eğriliktir. Bileğinde doldurulmuş ve \nbütün bir atmaca taşıması. Çalışır toplamıya tüylerini. Yazdırır \ngöğsüne zafranla. Yinelediği bir sözcük kezlerce: Erselik! Sevişir \nısırarak kendi ağzını. Çalar lavtasını yılgının elden düşme. Malta \nYahudisi'ni okuyordum. Barındığım sandukanın içinde." + }, + { + "id": 40334.0, + "title": "Geceleyin Kırda", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Kuytu bir köşesindeyim \nve yorgun bedenimin altında \nçıtırdıyor kuru yapraklar\nÜstte kristal bir gök\nve yıldızlar\nozancasına\n\nYalnızım \nsıkıntının yayalnızlığı değil bu\nDüşlerle el ele\nyaşamayı dillendiren\nve yudum yudum özümleten\nbir sevgi yanlızlığı\n\nDinlendiriyor yüreğimi\nkafamı\nbedenimi\nserin okşayışlarıyla doğa\nDinliyorum en güzel türküsünü\nkurdun kuşun\n\nUçmak için\nkanat aramıyorum\n\nAHMET TELLİ" + }, + { + "id": 6022.0, + "title": "Bana Bir Şarkı Söyle", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Özledim sesini ne olur konuş\nBir gül açtır zamanların ötesinden\nKaranlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel\nGök mavisinden, deniz mavisinden\nBana bir şarkı söyle\nİçimde bir şey kımıldıyor\nGözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum\nBir baksana ne haldeyim deli divane\nYaralıyım, çaresizim umutsuzum\nBana bir şarkı söyle\nYağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt\nDökül karanlığıma ışıklar gibi\nAl beni, en uzaklara götür\nSesin, aksin içimde bir pınar gibi\nBana bir şarkı söyle\nBütün renkleri kat birbirine\nBuram buram bir turuncu getir geçen yazdan\nBir tüy gibi, bir bahar dalı gibi\nHafiften, inceden, güzelden, en beyazdan\nBana bir şarkı söyle\nYağan kar nasıl hazin yağar bilirsin\nKurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı\nİşte öyleyim, kapkarayım bu gün gel\nEn hüzünlü sesinle, en dokunaklı\nBana bir şarkı söyle" + }, + { + "id": null, + "title": "Ey Hayat", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın.\nAslında yokum ben bu oyunda, \nömrüm beni yok saysın...\n\nYaşam bir ıstaka; \ngelir vurur ömrünün coşkusuna.\nHani tutulur dilin,\nkonuşamazsın…\n\nTırmandıkça yücelir dağlar.\nSen mağlupsun sen ıssız\nve kalbinde kuşların gömütlüğü; \ntutunamazsın! \n\nEloğlu sevdalardan dem tutar,\naşk büyütür yıldızlardan; \nsenin ise düşlerin yasak, \ndokunamazsın...\n\nBirini sevmişsindir geçen yıllarda.\nAçık bir yara gibidir hâlâ.\nHâlâ ne çok özlersin onu,\nağlayamazsın…\n\nYolunda köprüler çürür.\nSesin, sessizlik sanki bir uğultuda.\nSavurur hayat kül eyler seni,\ndoğrulamazsın! \n\nYapayalnız bir ünlemsin\ndünyayı ıslatan şu yağmurlarda.\nHer şey çeker ve iter,\nanlatamazsın...\n\nYaşam bir ıstaka,\ngelir vurur işte ömrünün coşkusuna.\nSesinde çığlıklar boğulur ama,\nbağıramazsın…\n\nSonra vakt erişir, toprak gülümser sana; \nupuzun bir ömrün ortasında\nne hayata ne ölüme\nyakışamazsın…\n\nYazdırmalısın mezar taşına:\nEy hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın,\naslında hiç olmadım ben bu oyunda\nömrüm beni yok saysın…" + }, + { + "id": 15184.0, + "title": "Kıyıdaki Elmaya Bir Ses", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 7.0, + "poem": "ey canımın güftesi, eylülün ikinci haftasıydı o sıra\nbana gülümseyerek getirdiğin bir bardak suydu o sıra\n\nhatırla denize hiç bakmadık çünkü kıyısındaydık\nbir elma kendi kendine büyür dururdu o sıra\n\nbir kıyı ikindisiyle bir elma öyle kendiliğinden\nbüyürler bir öfkenin ya da bir dağın yanısıra\n\nbir kıyının beslerliği bir elmadan ayrılmaz gibi ama\nelma soğuk bir kış akşamında bile yenir ısıra ısıra\n\nbir öfkeyi diriler durmadan elma, ovadan gelir\nelbet küfelerle sandıklarla hüzünlerle ardısıra\n\ney geçmişten gelen konuk, sonsuz düğmelerimi tut\nyerlerini yadırgayan sonsuz iliklerin adına\n\ney canımın güftesi, denize hiç bakmadık, hatırla\ntek pencereli bir odada elma yedik ısıra ısıra\n\nelmanın topraktan süzdüğü, gemilerin denizlerde gezdiği\nbir tatildi, bir geçiştirmeydi, yalnızlıktı bir kusura\n\nneydi, ne doğruydu, nerden vardık yakışmıyor konuşmak bize\nöyle barışlar okuyup yalnızlığı yaşamak kara kara\n\ney canımın güftesi, ey penceresi bütün sıkıntılarımızın\nbizim babalarımız neden ölürlerdi hatırla sıra sıra\n\nbu söylediğim iyi bir şarkıdır elle bile hatırlanır\nyani şu, ateş ve deniz buluşurlar bir limanda arasıra\n\nyani şu, elma yenir ve balık durmaz kaçar\nama yenilmezler artık buluştukları sıra" + }, + { + "id": 7391.0, + "title": "Kimsede Görmediğim", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "Kimsede görmediğim bir şiir\nyüzü al ve akşamı aşıyor\nEski bir tanrı gibi kendi dininde\nUzun süren bir dönemi düşlüyor olmalı\nİçindeki bir içkinin sıcaklığında\nSuskunluğu bir başkaldırı olmalı\nElleri ayakları sinemalara bulaşmış\nRomanlara bulaşmış\nGenel helalara bulaşmış\nDağları iyi bilmediğinden \nDenizleri anımsamış olmalı\nGözleri o yüzden çırpıntılı\n\nKara başlıklı geçmiş,\nSonsuz gelecek\nŞimdi burda vakit gece ya\nBir yerlerde ey gözleri maden \nGündüz olmalı\nTaşın içinde bir gündüz \nDemirin,, ağacın." + }, + { + "id": 48249.0, + "title": "Nedir Ki", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "İsim nedir ki\nBulutlara yazılır geçer\n\nYüzüm nedir ki\nAkar suya çizilir geçer\n\nÖmür nedir ki\nKurulur bozulur geçer\n\nSevda nedir ki \nDokunursun süzülür geçer\n\nŞiir nedir ki\nSezilir geçer\n\nİnsan nedir ki\nBir şeylere sevinir üzülür geçer" + }, + { + "id": 108854.0, + "title": "Ey Erenler Çün Bu Sırrı Dinledim", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Ey erenler çün bu sırrı dinledim\nHuzur-ı mürşide vardım bu gece\nHakikat sırrını andan anladım\nEvliya merdanın gördüm bu gece\n\nMürşidim Muhammet buldum yolumu\nRehberim Ali'dir verdim elimi\nTiğbend ile bağladılar belimi\nErenler sırrına erdim bu gece\n\nErenler rahına eyledim iman\nKalmadı gönlümde şek ile güman\nNe bilir bu sırrı Yezid'le Mervan\nKüll-i varım Hakk'a verdim bu gece\n\nAndelip misali avaz ederek\nKati sema üzre pervaz ederek\nYedi aza ile niyaz ederek\nAyn-ı cem güllerin derdim bu gece\n\nPir Sultan'ım Hakk'a niyaz ederim\nErenler rahına doğru giderim\nKüll-i varım Hakk'a teslim ederim\nHakk'ın cemalini gördüm bu gece" + }, + { + "id": null, + "title": "Kendine Benim İçin Gül Ver", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "(Sensizlikle flört etmeyi sen değil, sensizlik bilir; \n sesi ses, sessizliği sensizlik bilir…)\n\nKorkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin\nellerinden tut! \nÇok ağrımış kendinin, siyah\nve ayaz kendinin.\nHep avuttuğum düşler için bana bir gül ver...\n\nBak, Palandöken dağlarında karlar erimiş,\nteknelerle kol kola bir bahar sulara inmiş; \ndağlar için, sular için bana bir gül ver.\nBir gül ver söküldüğüm günler için\n-ve önce kendinin ellerinden tut.-\n\nKendimin ellerinden tutunca,\niçimden nehirler gibi akmak geliyor; \nyollara çıkmak, yolculuklara bakmak geliyor.\nGeberesiye içip salaş meyhanelerde,\nburalardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor…\n\nTutunca kendimin ellerinden,\npusulasız gemilerde yatmak; \nyaşlı ve şefkatli bir azizenin koynunda\nsabaha dek kıpırtısız susmak geliyor…\n\nSevgilim, iyi insan, tutunca ellerimden,\nömrümün içinden akmak geliyor...\n\n(Sessizlik sensizliği ezbere bilir; \n sensizlik her şeyi bilir...)\n\nKorkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin\nellerinden tut; \nsonra bana aşkı öğretmeyen kendimin \nellerinden...\n\n\nBak, yıllarım sırılsıklam/ yağmurlar giymiş,\ngünlerin avlusuna yeni yeni çocuklar inmiş; \ndağlar için, sular için bana bir gül ver.\nAvuttuğum düşler için bana bir gül.\nBir\n gül\npusulasız gemiler, sökülmüş günler için...\n\n(Ben bütün yeşillerimi inatçı ayazlara çaldırdım; \nsen kendinin ellerinden tut\nve kendine benim için bir gül ver.)\n\nKendine\nbir \ngül(ü) ver" + }, + { + "id": 1488629.0, + "title": "Divan-kebir'den Seçme Rubailer 5", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey nazlı nazlı yürüyen selvi, hazan rüzgarı sana değmesin.\nEy cihanın gözbebeği, kem göz senden uzak olsun.\nSen göklerin de canısın, yerin de! ..\nCanına, rahmetten, rahattan başka bir şey dokunmasın!" + }, + { + "id": 79835.0, + "title": "Samson Ve Dalila", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 7.0, + "poem": "Heceleme beni artık Allah’ım\nBırak okunaksız kalayım\nKaderimin hepsi pek iyi olmasın varsın\nBak, ömrüm eriyor işte\nÇocukluk fotoğrafımdaki kardan adam gibi yanı başımda\nBak, ilkokul talebesi kalbimden\nYine karne parası istiyorlar\nBir gecekonduda oturuyor kalbim oysa\nYağmur yağdıkça\nBir gecekondunun damı gibi içine doğru ağlıyor\n\nSaçlarımda dolunay taneleri eriyor\nSaçlarımda bir kızılderili reisi\nOturmuş barış çubuğu tüttürüyor\nİsmi: Mehtapta öpüşen iki sevgili\nKalbim küs oysa, kalbim yalnız bir kovboy\nNedense şimdi evinden çok uzakta\n\nSaçlarım düşler görüyor\nRengarenk uçan balonlar havalanıyor her telinden\nSaçlarımda kiraz bahçeleri\nSalıncak kuruyor dallarına çocuklar\nHep ben düşüyorum, hep ben, \nBen: \nİsmim kara bereli iki çocuktan biri\nBen çocuklardan biri, \nFazla yaramaz.\nNe zaman ağlasa\nİskambil kupası damlıyor gözlerinden\nRest diyor hep, rest. Ne demekse? \nBen çocuklardan biri, \nFazla yaşamaz\nNe bir sarmanı var okşayacak\nNe zamanı.\nZamanı sarışın bir kedi olarak yarat baştan Allah’ım\nBırak okşayayım.\nEsirge ve bağışla beni gerçekten\nBırak düşlerimde kaybolayım.\n\nBir boş beşik hikayesinin olmayan çocuğuyum.\nKanadı kırılan kartal da benim beddua etsem.\nBir ağıt olarak yak beni Allah’ım\nParmaklarına kına olayım hayatın.\nAffet bu siyah ve transparan duayı.\nBen zaten gecenin arka cebinde falçatayım." + }, + { + "id": 1112.0, + "title": "Unutamiyorum", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "Unut demek kolay gel bana sor bir de,\nUnutamıyorum işte unutamıyorum,\nBirşey var şuramda beni kahreden,\nŞuramda tam yüreğimin üstünde,\nÇakılı duran birşey var,\nElimde değil söküp atamıyorum.\n\nDalıp dalıp gidiyor gözlerim derinlere,\nKimi görsem biraz sana benziyor,\nSeni hatırlatıyor şu bulut, şu gökyüzü,\nŞu kayalıkları döven deniz,\nŞu hüzünlü melodi, şu napoliten şarkı,\nBir zamanlar beraber dinlediğimiz.\n\nBoyuna seni düşünüyorum durmadan usanmadan,\nŞimdi diyorum o ne yapıyor acaba,\nO güzelim gözleri kime bakıyor,\nO canım elleri nerde,\nOysa günler o günler değil,\nVe kalan şimdi sadece özlemin gecelerde.\n\nDurup durup seni büyütüyorum içimde,\nSeninle acılar büyütüyorum,\nYeni yeni kederler büyütüyorum dayanılmaz,\nKirli sular yürütüyor iliklerime,\nBir zehir karışıyor kanıma anlıyor musun.\n\nBir daha görsem seni diyorum bir daha görsem,\nBirgün olsun bir dakika olsun,\nUnut demek kolay,gel bana sor bir de,\nHatırladıkça gözyaşlarımı tutamıyorum.\n\nDilimin ucunda sen,\nBaşımın içinde sen,\nKader misin,ecel misin nesin sen,\nUnutamıyorum işte unutamıyorum." + }, + { + "id": 18908.0, + "title": "Çiçekler Üşümesin", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Gönlümün maviliği gitmesin gökyüzünden\nKuşların gülücüğü eksilmesin yüzünden\nKar yağsada bu sessiz vadiye, gün bitmesin\nYapraklar üşüse de, çiçekler üşümesin" + }, + { + "id": 6010.0, + "title": "Ağıt", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "\n\nHer şey güzeldi bir zaman, çok önce\nŞehirler, insanlar, güneş deniz\nMutluluğumu görebilirdiniz\nÇökmeseydi içime bu son gece\n\nHer şey bir anda bitmeseydi, yazık\nOlmasaydı gençliğime aptalca\nBelki de o yerlere varırdık\nO uzak dağlara ulu: koskoca\n\nOrada her şey değişirdi belki\nAcardı umutlarımız bakarsın\nAteş rengi, kan rengi güller gibi\nToprağında kim bilir hangi aşkın\n\nOysa simdi nerdeyiz, neyiz bak\nHer umut belirtisinden uzağız\nO sevilmiş gözlerde saf ve berrak\nBir ayna bile yok bakacağımız\n\nHer şey kurşuni bir renk almış, soğuk\nBozkırlardır uzayan önümüzde\nKime baksan o yüz: veremli, soluk\nTek mavi kalmamış gökyüzümüzde\n\nHer yerde bitmişliği güzelliğin\nKum kamyonları putreller betonlar\nSonra ta beşikten mezara deyin\nSıfırlar, yüzler, binler ve milyonlar\n\nHadi öl bakalım ölebilirsen\nZincirlerle bağlıyken yaşamaya\nOmuzla yükünü, hadi yalnız sen\nİsterse gücün olmasın taşımaya\n\nYenik duşmuşuz iste gerçek ortada\nÇokmuş boynumuza zulmün elleri\nBir tutsak, bir dolap beygiri ya da\nBir mahkum gibiyiz kaç yıldan beri\n\nYargıç hükmünü çoktan vermiş oku\nBoynundaki yaşamak fermanını\nYaşamak sonra ölmek; iki korku\nGeri getirmezken bir anını\n\nTerkedilmiş şehirleri bilirsin\nBilirsin gömülmüş uygarlıkları\nVe düşün ki; patlaması bilincin\nYırtmaya yetmiyor karanlıkları\n\nÖyleyse çek sapla göğe bıçağını\nDe ki; benim isim tanrılıktan güç\nBenim hem yüksek, hem en aşağı\nİste ellerimde sonsuzluk ve hiç\n\nDe ki; ömür verdin; en büyük yalan\nDe ki; Beden verdin; içi boş ve kof\nİste! Yüce eserin, işte insan\nVe yırt göğsünü, bağır: Of Tanrım of." + }, + { + "id": 83961.0, + "title": "Tahrik Ediyorum", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Serçe kadar yok musun be? ! \nHadi uç uçabilirsen...\nAkıl, izan, idrak sende\nKader seç, seçebilirsen...\n\nAlev dondu, akıl yandı\nSu uyudu, taş uyandı\nEcel kapına dayandı\nDurma kaç, kaçabilirsen...\n\nİşe el attı dayılar\nÇamura battı sayılar\nKöprüyü tuttu ayılar\nYürü geç, geçebilirsen...\n\nBırak kalsın çeşme, kuyu\nDeğiştir gel eski huyu\nHavada var olan suyu\nBuyur iç, içebilirsen...\n\nTaksit taksit, adım adım\nNedir yani, anlamadım\nEv emanet, mezar kadim\nHemen göç, göçebilirsen...\n\nFarkın var kuştan, sığırdan\nGayret et, alma ağırdan\nGitme köhnemiş çığırdan\nÇığır aç, açabilirsen...\n\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": 2141705.0, + "title": "Aşık İmamdır Bize", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Aşk imamdır bize gönül cemaat\nKıblemiz dost yüzü daimdir salat\n\nCan dost mihrabına secdeye vardı\nYüz yere vuruban eder münacaht\n\nBeş vakt tertibimiz bir vakte geldi\nBeş bölük oluban kim kıla taat\n\nŞeriat eydür bize şartı bırakma\nŞart ol kişiyedir eder hiyanet\n\nDost yüzün görücek şirk yağmalandı\nOnun içün kapıda kaldı şeriat\n\nMünacat gibi vakt olmaz arada\nKim ola dost ile bu demde halvet\n\nKimsenin dinine hilaf demeyiz\nDin tamam olıcak doğar muhabbet\n\nErenler nefsidir şol devletimiz\nOn’içün fitneden olduk selamet\n\nKalu bela dedik evvel ki demde\nDahi bugündür ol dem-ü bu saat\n\nDoğruluk bekleyen dost kapısında\nGümansız ol bulur İlahi devlet\n\nYunus öyle esirdir ol kapıda\nDiler ki olmaya ebedi rahat" + }, + { + "id": 5120.0, + "title": "Ağzımı Dikseler", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Tel tel ve iplik iplik dikseler de ağzımı; \nTek ses duysalar; Allah... Yoklayanlar nabzımı.\n\n 1973" + }, + { + "id": 63105.0, + "title": "Sevincelik", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Kızkulesi'ni düş getiren pay senetleri\nKısa günde kapış kapış gitti\n\nİşçisi köylüsü öğrencisi şairi\nTam tamına 49,5 milyon kişi\n\nYazıldı defterine güzelliğin\nÇocuklar sabah akşam resim çektirdi\n\nSevinçler acılar şarkılar ki\nİstanbul'u an an görünür kılar\n\nFenerime uğru yeşil tatlı pembe sürülmüş\nYanında ne ki Koç'lar Sabancı'lar\n\nSonra 49,5 milyon düş senedi\nBir sabah törenle denize verildi\n\nİçlerinden üç tanesi de\nŞu şu şu kişilere ciro edildi: \n\nTarihin babası sayılan Herodotos'a; \nTarihin bir babası daha varsa ona; \n\n- Ve uzun tartışmalardan sonra -\nNüfusumuzun geri kalan kısmına." + }, + { + "id": 2226114.0, + "title": "İşte Herkes Yüz Yüze", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 8.0, + "poem": "işte herkes yüz yüze şimdi geceyle\nkarşılıksız suçlamalarla avutuyor kendini\n'senin aşkındır' diyor uzun iç-çekişlerle birisi\nbirisi 'her şey uzakta artık'\nistanbul karagümrük’te bir evde\nbelki de başka bir yerinde dünyanın\n'hayır' diyor birisi ama neye\nbir oyun sanrısı gidip geliyor\ngidip geliyor\ndeniz dibinde bile terlenen bölgelerde\n\n'ölsen ne yaparsın' diyor birisi\n'her gün ne yaparsın'\ntut ki avukatsın istanbul barosuna kayıtlısın\n'ellerindeki ve göğsündeki çeşmeler' diyor biri\n'suçsuz çıkarmıyor seni'\ntut ki almanya’ya bir mektup atmışsın \n'ilkinde doğrusuna raslamadım ki'\ndiyor birisi\ndışarlarda bir omcanın dibinde\nbir üzüm tanesi çürüyor azar azar\ngece çürüyor \n'sonrası iyi olsa ne yazar'\ndiyor birisi\n\ntut ki bir fransız bayrağı bulmuşsun\nbleu blanc rouge\nya da bir olimpiyat meşalesi\nkim barıştırır seni dünyayla\nhangi sulh hukuk\nhangi uyuşmazlık mahkemesi\n\"derin dereleri derin mi sandın\"\ndiyor birisi radyoda\n\nmarmara ereğlisinden geliyor birisi\n-güzel bir yer olsa gerek marmara ereğlisi-\ngeceyle başka bir kentte karşılaşınca\nne marmara kalıyor ne ereğlisi\nbir caminin taşıyıcı sütunu altında\nya da bir içki-evinde\nölümle başlayacak bir yalnızlığın\ntadını duyuyor ağzında\n'ölüm bir kazadır' diyor birisi\nivmesi artıyor umarsızlığın\n'ne ki herkesin başına gelir'\n\n'arada bir adım sorsalar' diyor birisi\nbelki de öyle birini tanıyorumdur\ngeçmişinde cakalı ayak izleri\nsonsuz denecek kadar sürekli\ngünden geceye geçerken şaşkın\nhatta -nedense- öfkeli\n'bir gemi düşlüyor da ondan' diyor birisi\n'hep günden geceye kalkan'\nama nerde öyle bir gemi\n\n'beni bir gün bir yerde bulurlar'\ndiyor birisi\nsağında gazetesi solunda bir ağustos bahçesi\ngöğsünde dünyayla ilişkisi\ndarmadağınık saçmasapan toz gibi\n'saçların kapkara gözlerin korku irisi'\nherkes kendi elini tutuyor\nöbürlerini bırakıp\nkopkoyu bir çığlık bekleniyor karşıki evden\nherkes geceyle yüz yüze şimdi." + }, + { + "id": 44175.0, + "title": "Birlik", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 9.0, + "poem": "Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.\nBu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz; \n\nDüşer mi tek taşı sandın harim-i namusun, \nMeğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.\n\nŞu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa, \nDenizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa, \n\nBu altımızdaki yerden bütün yanardağlar\nTaşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsa, \n\nDeğil mi cephemizin sinesinde iman bir; \nSevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir; \n\nDeğil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz, \nCihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!" + }, + { + "id": null, + "title": "Dağlar Dağıldı Kentler Yenildi Diyorlar", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Şarkılarımda ağlamak var bir şarkıya.”\n-Ülkü Tamer-\nI\nArtık hayatlarımız düşlerinden sökülüp monte ediliyorlar. Üstümüzde ne \nkuşlar ne dolunay... Böyle alkole batmış akşamlar, sersem sabahlar; gittikçe tuzak, sevdikçe ihanet, sevdikçe batak! Herkes kavramış da ötekini çaresiz- liğinden emeğinin tabutuna zar atıyorlar; sonra her gece alkolün esrik tadın- dan etin vahşi tadına sızıyorlar ve sokak çocukları her gece gökyüzüne eksik yatakların şarkısını söylüyorlar...\n\nKirvem, buradan görünmüyor uzun koyaklar; \nyine o dağların ardı yâr,\nama vuslat bir uzak diyar.\nDağlar dağıldı, kentler yenildi diyorlar! \n\nBöyle geçip giderken uzun zamanlar,\nkimleri unuttuk kimler kalanlar? \n\nII\nKimleri unuttuk kimler kalanlar? \nVe suyla değil, tükürükle yıkananlar\nbirbirlerine dantel takımlarını, iyi hâl kağıtlarını gösteriyorlar.\n\nSiz hayatı böyle mi bellediniz! \nBulutlara çizdiniz ömürlerinizi; \nsiz hayatı böyle mi? \n\nBöyle gelip geçerken uzun zamanlar,\nkimleri unuttuk kimler kalanlar? \n\n III\n Artık cennet düşleri yeni cehennemler doğuruyorlar.Yoksullar yine varoşlarda beraber ve solo şarkılar söylüyorlar; yine kargalar pisliyorlar mezarlıklara.Hep incinen, ama incelemeyen kadınlar, her güne bir Prozac’la katlanıyorlar ve rüyalarına intihar süsü verilmiş çocuklar artık düşlerini gıcırdatmıyorlar...\n\nOysa bir düş bulsa yaslanacak çocuklar…\n\n/Hayatın düşlere borcu vardır; \nçünkü hayatın insana borcu vardır…/\n\nBir düş bulsa yaslanacak çocuklar…\n\nGelip geçerken uzun zamanlar,\nkimleri unuttuk kimler kalanlar? \n\nIV\nArtık hayatlarımız düşlerinden sökülüp monte ediliyorlar ve düşenler yitiyor, kalanlar yürüyor- lar…Orospular uzun bacakları ve slikon memeleriyle caddeleri pervasız arşınlıyorlar. Artık en namus- lular orospular; bu yüzden yağmurlar şehri boşuna yıkıyorlar...\n\nKirvem, buradan görünmüyor uzun koyaklar; \nyine o dağların ardı yâr,\nama vuslat bir uzak diyar.\nDağlar dağıldı, kentler yenildi diyorlar…\n\nBe kirvem, burada ne nüshayız ne asıl; \nsusmuş kanun, bitmiş fasıl! \nBizi hiçliğe yazıyorlar\nBizi hiçliğe yazıyorlar…" + }, + { + "id": 34726.0, + "title": "İstanbul", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Evin içinde bir oda, odada İstanbul\nOdanın içinde bir ayna, aynada İstanbul\n\nAdam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı\nKadın çantasını açtı, çantada İstanbul\n\nÇocuk bir olta atmıştı denize, gördüm\nÇekmeğe başladı, oltada İstanbul\n\nBu ne biçim su, bu nasıl şehir\nŞişede İstanbul, masada İstanbul\n\nYürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık\nBir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul\n\nİnsan bir kere sevmeye görsün, anladım\nNereye gidersen git, orada İstanbul." + }, + { + "id": 40698.0, + "title": "Yarınlarda", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Şimdi uzaklarda evinde uyuyor olmalısın\nGördüğün, düşlerin en güzelidir yavrum\nSaçların dağılmıştır yastığın üzerine\nGöğsün hafifçe açılmıştır, biliyorum\n\nKimbilir nasıl geçmiştir akşam saatleri, gece\nGözlerin nasıl da koyulaşmıştır hüzünden\nDuvarlar üzerine yıkılmıştır birer birer\nBensiz bir gün daha eksilmiştir ömründen\n\nKitaplar, plaklar, şunlar, bunlar hepsi boş\nSeverken kolay değil avunmak, baksana\nYine kör karanlığında bir gecenin\nOturmuş özlem şiirleri yazıyorum sana\n\nDudaklarını anımsıyorum ekmekten sudan aziz\nEllerini anımsıyorum saçlarımda sevecen\nSonra gözlerin, dupduru, yalansız, kuytu\nSeni andıkça bir imbat esiyor Ege'den\n\nYaşanacak yıllarımız olmalı diyorum seninle\nUyuyacaksan kollarımda uyumalısın\nVaktin olursa sevişmekten deli gibi\nBaşını omuzlarıma koymalısın\n\nEn güzel sözcüklerle, öpüşlerle, şiirlerle\nSana sevgimi anlatmalıyım uzun uzun\nPencereden gökyüzü görünmeli, yıldızlar\nTek tanığı olmalı mutlulu��umuzun\n\nUyanmalısın doğan günle birlikte\nYeniden sevişmeye durmalıyız, yeniden\nVe yepyeni bir dünya yaratmalıyız\nHer anı aşktan, mutluluktan, sevgiden" + }, + { + "id": 5150.0, + "title": "Hayat, Mayat", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Hayat, mayat diyorlar\nBenim gözüm mayat'ta.\nHayatin eksiği var:\nHayat eksik hayatta.\n\nTakınsam, kanat, manat;\nKuş, muş olsam seğirtsem.\nBomboş vatana inat,\nMatan'a doğru gitsem..." + }, + { + "id": 2242691.0, + "title": "Bir Direnmedir Hasret", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Uç verirken yüreğinin kıvrımında\nSürgün sancısı solgun bir gülün,\nAğar gözlerinin yorgun peteğine\nBal acısıyla yüklü hüzün\nVe dinlenir göğsünün harmanında\nYaman koşucu bekleyişlerin.\n\nZamanın biriktirdiği ve acılaştırdığı\nKavruk bir direnmedir hasret.\nÜfler acıya ve zamana karşı\nKerem yalımını sevdaların\nVe yaratır nice yengilerin yıkıntılarından\nMermer anıtını umudun.\n\nBin umudunu işleyerek bir mermere\nDirenir hasretinde acının nakkaşı,\nZulmün kayasını delerken Ferhat\nFışkırır sevdanın kararttığı zakkum,\nAğar hayatın dallarına\nVe açılır Kerem gülleri\nHasretin gonca bağrında..." + }, + { + "id": 10399.0, + "title": "Aşk Şiiri", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 9.0, + "poem": "Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin \nÇünkü aşk şiirden önce gelir sende\nOysa şiir önünde gitmelidir herşeyin\n\nSen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin\nÇünkü aşk \nKavganın içindedir\nÇünkü sen \nİçindesin kavganın\n\nElmayı kokusundan \nGüvercini biçiminden soyutlamaktır\nYaşamak denilen kavagyı aşksız düşünmek\n\nSen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin \nÇünkü sen \nGagasından tutup kuşu \nÖt kuşum öt kuşum demiyorsun\nÇünkü sen\nYedirip çiçekleri ineğe \nKoklayıp gerisini ineğin \nKok çiçeğim kok çiçeğim demiyorsun\n\nÖpüşmek başka şeydir yiğidim \nÖpüşmeyi düşünmek başka\nSevişmek başka şeydir güzelim\nSevişmeyi düşünmek başka\n\nSende yaprak -iki gözüm-\nSende yıldız -yürek sızım-\nSende su\nSende bu dört boyutlu kaçma tutkusu\natlıkarıncadan geceleyin \nBakmaktır lunaparka\n\nSen aşk şiiri yazamazın Hasan Hüseyin\nÇünkü sen ilkyaz yağmurlarında çırılçıplak\nDolaşır gibi sıcak morlarda \nİçer gibi morları\nDüşer gibi morlara\nYaşarsın aşkı iliklerinde\n\nÇünkü sen iki düşman ucun bileşkesisin\nAcısısın kavuşmanın\nAyrılmanın sevincisin\nSen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin\n\nÇünkü aşkın kendisidir şiirin \nOysa sen\nOysa aşk\nOysa sen\nSen\nSen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin" + }, + { + "id": null, + "title": "Konuşsam Sessizlik Gitsem Ayrılık", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Resmin rehindir gurbetimde.\nGurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba\nve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin.\n\nAlnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana.\nSar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına; \nkonuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana...\nVe akşam, bir kez daha; \nsaçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara! \n “Bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır”:\nÇekmiyorsun! \n\nAkarsuları imrendiren yüzün de,\nsabahçı kahveler de biliyor:\nGörüşmeyeli yorgunum \nyıkık kentler kanadı sevinçlerimle.\nGörüşmeyeli ya sen nasılsın,\nadım, adresim durur mu defterinde? \n\nŞimdi Siirt'te koyun kokulu bir gecedeyim.\nBeynimde iklimsiz papatyalar\nve kuşatılmış bir akşam duruyor penceremde.\nSokakların gün batınca neden boşaldığını\nve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum.\nKonuşsam sessizlik/ gitsem ayrılık…\n\nSonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne.\nAl bu çağrıları sulara göm, o uzak sulara,\ngurbetini rehnetme özlemimde…" + }, + { + "id": 47249.0, + "title": "Hayat Pazarı", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben bu hayat pazarında\nSatılacak adam mıydım? \nEskimiş bir mendil gibi\nAtılacak adam mıydım? \n\nNe anladım ben aşkından\nCan mı verdin sen canından\nBe Allahsız ben sırtından\nVurulacak adam mıydım? \n\nOlana bak şu olana\nNasıl kandım ben bu yalana\nSenin gibi bir yılana \nSarılacak adam mıydım? \n\nAramadım haklı haksız\nSevdim seni hep hesapsız\nBe vicdansız be kitapsız\nBen yanacak adam mıydım? \n\nSorma nasıl gönlüm yanar\nSorma nasıl içim kanar\nBen bu aşka duvar duvar\nYıkılacak adam mıydım? \n\nBilmem gönlün günah der mi? \nAşka gelip eyvah der mi? \nBen kalbine kör bir mermi\nSıkılacak adam mıydım? \n\nBal bulurken zehirinde\nGül bulurken dikeninde\nBen pişmanlık denizinde\nBoğulacak adam mıydım? \n\nTaşıyorken nehir gibi\nYaşıyorken demir gibi\nAteşlerde kömür gibi\nYakılacak adam mıydım?" + }, + { + "id": 334390.0, + "title": "İthal Malı", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Bak ki,sahipsiz yurdun şu perişan haline,\nİş kaldı avrupadan hükümet ithaline! ..\n 1978" + }, + { + "id": 1086607.0, + "title": "Dikkat Et!", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Kirlenmiş bir yüreği on ırmak temizlemez\nBir namus lekesini kırk bıçak temizlemez\nBilerek girdiğiniz çamurun pisliğini\nSonradan pişman olup ağlamak temizlemez." + }, + { + "id": 64370.0, + "title": "Yağmur", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur \nBir gece yansıyınca kente Sibir dağından \nToprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur \nKutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından \nRahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat \nEn müstesna doğuşa hamiledir kainat. \n\nYıllardır bozbulanık suları yudumladım, \nBir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları,\nYağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım. \n\nHasretin alev alev içime bir an düştü, \nDeğişti hayal köşküm, gözümde viran düştü, \nSonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde, \nYağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü. \n\nİhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin, \nGökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla, \nMehtabını düşlerken o mühür sahibinin, \nSarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla, \nEvlerin arasına dikilir yeşil bayrak, \nYeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak. \n\nZaman, ayaklarımda tükendi adım adım, \nHeyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı, \nÇölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım. \n\nYağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü, \nDüşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü, \nYenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe, \nHer sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü. \n\nBir güzide mektuptur, çağların ötesinden, \nUlaşır intizarın yaldızlı sabahına, \nYayılır o en büyük muştu, pazartesinden, \nBeyazlık dokunmuştur gecenin siyahına, \nSusuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin, \nSükutu yar, sevinci dualar kadar derin. \n\nÇaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım, \nBir cezir yaşadım ki, yaşanmamış mazide, \nDokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım. \n\nSensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü, \nYarılan göğsümüzden umutlar bican düştü, \nYağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin, \nEn son, avucumuzdan inci ve mercan düştü. \n\nMelekler sağnak sağnak gülümser maveradan, \nGümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar, \nMutluluk nağmeleri işitirler Hıradan, \nBir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar, \nBir bebeğin secdeye uzanırken elleri, \nParamparça, ateşler şahının hayalleri. \n\nKeşke bir gölge kadar yakınında dursaydım, \nO mücella çehreni izleseydim ebedi, \nSana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım. \n\nSarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü, \nBaykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü, \nKatil sinekler deldi hicabın perdesini, \nİstiklal boşluğunda arılar nadan düştü. \n\nDolaşan ben olsaydım Save'nin damarında, \nTablosunu yapardım yıkılan her kulenin, \nEbedi aşka giden esrarlı yollarında, \nSenden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin, \nTarasaydım bengisu fışkıran kakülünü, \nOn asırlık ocağın savururdum külünü. \n\nBazen kendine aşık deli bir fırtınaydım, \nFırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak, \nUğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım. \n\nSensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü, \nMazluma sürgün evi; zalime cihan düştü, \nSana meftun ve hayran, sana ram olanlara, \nBir bela tünelinde ağır imtihan düştü. \n\nBadiye yaylasında koklasaydım izini, \nKefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar, \nSeninle yıkasaydım acılar dehlizini, \nNe kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar. \nÜstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya, \nBir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya. \n\nSuskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım, \nTereddüt oymak oymak kemirdi gururumu, \nBahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım. \n\nHaritanın en beyaz noktasına kan düştü, \nKırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü, \nMahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi, \nHakların temeline sanki bir volkan düştü. \n\nFirakınla kavrulur çölde kum taneleri, \nAhuların içinde sevdan akkor gibidir, \nErdemin, bereketin doldurur haneleri, \nSensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir, \nŞemsiyesi altında yürürsün bulutların, \nSensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların. \n\nDevlerin esrarını aynalara sorsaydım, \nÇözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler, \nOkşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım. \n\nSensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü, \nİlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü, \nGüvenilen dağlara kar yağdı birer birer, \nSensizlik diyarından püsküllü yalan düştü. \n\nYağmur, duysam içimin göklerinden sesini,\nYağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir, \nYıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini, \nSel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir, \nYağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından, \nAlsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından. \n\nMadeni arzuların ardında seyre daldım, \nKüflü bir manzaranın çürüyen güllerini, \nSenin için görülen bir düş de ben olsaydım. \n\nŞehirler kabus dolu; köylere duman düştü, \nTersine döndü her şey sanki; asuman düştü, \nKırık bir kayık kaldı elimizde, hayali,\nHazindir ki; dertleri aşmaya umman düştü. \n\nAy gibisin, güneşler parlıyor gözlerinde\nSenin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay\nHer damla bir yıldızı süslüyor göklerinde\nSümeyra'yı arıyor her damlada bir saray\nTohumlar ve iklimler senindir, mevsim senin\nMekanın fırçasında solmayan resim senin.\n\nYağmur, bir gün elini ellerimde bulsaydım,\nGüzellik şahikası gülümserdi yüzüme\nSenin visalinle bir gülmüş te ben olsaydım.\n\nTavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü, \nToplumun gündemine koyu bir isyan düştü, \nİniltiler geliyor doğudan ve batıdan, \nSensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü. \n\nIslaklığı sanadır ahımın, efganımın, \nİçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler, \nSendendir eskimeyen cevheri efkarımın, \nNazarın ok misali karanlıkları deler. \nBu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin, \nRenkleri birbirinden ayıran mihenk senin. \n\nBir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım, \nKapanıyor yüzüme aralanan kapılar, \nSana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım. \n\nYağmur, ayrılığıma seninle derman düştü, \nBeynimin merkezine ölümsüz ferman düştü, \nSilindi hayalimden bütün efsunu ömrün, \nBir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü. \n\nNefesinle yeniden çizilecek desenler, \nÇehreler yepyeni bir değişim geçirecek, \nAydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler, \nAnneler çocuklara hep seni içirecek, \nYağmur, seninle biter susuzluğu evrenin, \nSana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin. \n\nDamar damar seninle, hep seninle dolsaydım, \nBatılı yıkmak için kuşandığın kılıcın, \nKabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım. \n\nKardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü, \nZedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü, \nŞarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın, \nİnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü. \n\nYağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım, \nÇölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım, \nDokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım, \nSana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım, \nUğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım, \nBahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım, \nOkşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım, \nSenin için görülen bir düş de ben olsaydım, \nYeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım, \nSana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım, \nDamar damar seninle, hep seninle dolsaydım, \nBatılı yıkmak için kuşandığın kılıcın, \nKabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım..." + }, + { + "id": 40474.0, + "title": "Aşk Kitabı", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "Ne olur söyleyin sevenler bana\nAyrılmak kanun mu aşk kitabında\nElele tutuşup gülmeden daha\nTerketmek kanun mu aşk kitabında\n\nÜmitlerim kırıldı bitti\nHayallerim yıkıldı gitti\nBu dert beni benden etti\nSevdim sevdim bak ne hale geldim\n\nHer seven sonunda düşüyor derde\nBu aşk kitabının yazanı nerde\nBir aşık inandı çok sevdi diye\nTerketmek kanun mu aşk kitabında" + }, + { + "id": 160450.0, + "title": "Ses", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Ünledin\nGelmedi kimseler\nKalabalık olurum sandın\n\nUsanırsan beklemeyi \nGizle bile kendini \nMeş'um sorulardan\nKimselerin bilmediği\n\nBilmediği güzergâhtan \nGâh seni gâh onu \nYanıltıp secdalardan\n\nÇınlasa da iyidir ses\nSese değdiğinde\nHer kimse ünleyen\nDön bir bakistersen\n\nBak erikler çiçeğe\nYangın yalaza\nYolcu yollara tırmanıyor\n\nDağ tırmanıyor buluta\nSisli sesler Çizerek\nVe dönüp bakmadan\nYeryüzüne\n\nYer gök arasında bir yerde\nYazılır mı söylenir mi\nAklınla tırnakladığın tarih\n\nAklının çatısı uçuyor \nYağmur başladığında\nAma iyidir ses \n\nYağmurun da olsa \nFırtınanın da" + }, + { + "id": 2246.0, + "title": "İstanbul", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Kamyonlar kavun taşır ve ben\nBoyuna onu düşünürdüm,\nKamyonlar kavun taşır ve ben\nBoyuna onu düşünürdüm,\nNiksar'da evimizdeyken\nKüçük bir serçe kadar hürdüm.\n\nSonra âlem değişiverdi\nAyrı su, ayrı hava, ayrı toprak.\nSonra âlem değişiverdi\nAyrı su, ayrı hava, ayrı toprak.\nMevsimler ne çabuk geçiverdi\nUnutmak, unutmak, unutmak.\n\nAnladım bu şehir başkadır\nHerkes beni aldattı gitti,\nAnladım bu şehir başkadır\nHerkes beni aldattı gitti,\nYine kamyonlar kavun taşır\n\nFakat içimde şarkı bitti." + }, + { + "id": 48613.0, + "title": "Şan", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Rüya gibi atlar ve erler vardı\nHer bahar yürürdü düşman üstüne\n\nÜlke coğrafyası bir dilim vardı\nYunusun Galibin soylu gergefi\n\nŞanlı gözyaşları yıkardı içi\nYağmurla dönülür dualar vardı\n\nBabalar amcalar kardeşler vardı\nAnneler dayılar halalar vardı\n\nDüğünler hamamlar halaylar vardı\nÜstünde yol alan destanlarımın\n\nEdepti yoğuran güzelliğimi\nZekattı üreten zenginliğimi" + }, + { + "id": 59657.0, + "title": "Anneler", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 7.0, + "poem": "Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna: \n- Tenimde bir yara işler gibisin\nTitrerim rüzgarlar keder vermesin.\n\nAnneler beşikten der çocuğuna: \n- Acını görmesin gözüm alemde\nTeselli demeksin bana son demde.\n\nBütün ümitleri yel alır gider\nTomurcuk açılır, sel alır gider\nAnneler büyütür, el alır gider." + }, + { + "id": 65418.0, + "title": "Affet", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, \naffet senden habersiz aldığım her nefesten..." + }, + { + "id": 101648.0, + "title": "Kara", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 7.0, + "poem": "Çarpmış, \n Paramparça etmiş, \n Kara sütü, kara sevdayla seni...\n Ve kara memelerinde dişlerin asi, \n Karadır, upuzun yattığın gece, \n Felek, ah ettirir, boynun kıl - ince... \n Cihanlar, çocuklar, kuşlar içinde\n Sızlar bir yerlerin\n Adsız ve kayıp\n Sızlar, usul-usul, dargın, \n Ve kan tadında bir konca, \n Damıtır kendini mısralarınca...\n\n De be aslan karam, \n De yiğit karam, \n Hangi kalemin yazısı, \n Zorlu yazısı, \n Belanda? \n\n Anadan doğma nişan mı, \n Sütlü barut damgası mı, \n Bir gece parçası mı kaburgandaki? \n Kız kakülü, ne hal eylermiş teni, \n Ellerin, deli hoyrat, \n Ellerin, susuz, yangın.\n Ellerin ooooy alarga...\n\n De be aslan karam, \n De yiğit karam, \n Hangi güzelin diş yeri, \n Mavi diş yeri, \n Sevdanda? \n\n Vurmuş, \n Demirlerin çapraz gölgesi, \n Alnın galip ve serin.\n Künyen çizileli kaç yıldız uçtu, \n Kaç ayva sarardı, kaç kız sevişti, \n Gelmemiş, kimselerin...\n\n De be aslan karam, \n De yiğit karam, \n Hangi zehirin meltemi, \n Saran meltemi, \n Hülyanda? \n\n Hakikatli dostun muydu, \n Can koyduğun ustan mıydı, \n Bir uyumaz hasmın mıydı, \n 'Ooooof' de bunlar olsun muydu? \n\n De be aslan karam, \n De yiğit karam, \n Hangi kahpenin hançeri, \n Saklı hançeri, \n Yaranda?" + }, + { + "id": 23464.0, + "title": "Gel Birlik Kavline Girelim Kardeş", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "\tİtimat edersen benim sözüme\nGel birlik kavline girelim kardaş\nBirlik çok tatlıdır, benzer üzüme\nİçip şerbetini duralım kardaş.\n\nSon verelim iftiraya bühtana\nKardeşane sevişelim can cana\nElbirlikle çalışalım vatana\nÇok okul, fabrika kuralım kardaş.\n\nYürüyelim Atatürk'ün izine\nBoş verelim bozguncular sözüne\nGöz atalım şu dünyanın hızına\nYürüyüp hedefe varalım kardaş.\n\nVeysel'in sözleri kanun dışı mı?\nMantığa uymazsa kesin başımı\nBana düşman etmiş vatandaşımı\nSebebi ne ise soralım kardaş.\t\n\t\t" + }, + { + "id": 1164549.0, + "title": "Çaresizlik", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "- Yetik Ozan’ın aziz ruhuna rahmet dileklerimle -\n\nZaman bir sapan lastiği\nTaş oldum kurtulamadım.\nKaderim hava boşluğu\nKuş oldum kurtulamadım.\n\nSevdiklerim gider tek tek\nSıra bize de gelecek\nCan emanet, ölüm gerçek\nDüş oldum kurtulamadım.\n\nKin atları şaha kalktı\nAklım durdu, kanım aktı\nGelen zulüm beni yaktı\nKış oldum kurtulamadım.\n\nSevgim pınar, sabrım kuyu\nKovdum rahatı, uykuyu\nAyaklar bulattı suyu\nBaş oldum kurtulamadım.\n\nBir yara ki büyür öz’de\nYüreğim kavrulur közde\nYetim gözde, yoksul gözde\nYaş oldum kurtulamadım.\n\nSuları Islatmadım" + }, + { + "id": 79923.0, + "title": "Kadır Mevlam, Senden Bir Yar İsterim", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Kadir Mevlam, senden bir yar isterim.\nMinnet ile gelen yari n`eyleyim? \nBır sofra isterim, eller değmedik.\nEller yemış, doyulmuşu n`eyleyim? \n\nBir yayla isterim, eli göçmedik; \nLalesi, sümbülü, gülü geçmedik.\nBir güzel isterim, eller değmedık; \nKoldan kola sarılmışı n`eyleyim? \n\nBir güzel isterim, nice olursa; \nGözler ala, beli nice olursa.\nBinerim ata da dinççe olursa; \nEller binip kovulmuşu n`eyleyim? \n\nAmanin da, Karac`oğlan, amanın.\nKirpikler ok olmuş kaşı kemanın.\nEvvel kız başlıydın, duldur zamanın.\nOlursa kız olsun, dulu n`eyleyim?" + }, + { + "id": 28568.0, + "title": "Mızıka", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Karlı gecelerde küçük istasyonlarda \nDüdük çalan trenlere bayılıyorum\nTül perdeler ardında kadınlar gülüyor\nTutup pencerelere tırmanıyorum\n\nBir şiir söylüyorum sonra bir şarkı\nSonra oturup ağlıyorum\nSonra bir güzel çiçeklenip\nSokaklarda mızıka çalıyorum\n\nBu kente her gece yağmur yağıyor\nVe ben her gece yeniden ölüyorum\nBu tren oraya gidecek gizlemeyin\nNe derseniz deyin ben biniyorum." + }, + { + "id": 2356.0, + "title": "Beşik Dürtmesi", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Kuzu gibi olun diyorlar\nBuyuyup ortaya cikinca\nKoyun gibi gutmek icin sizi" + }, + { + "id": 62380.0, + "title": "Ana Cadde", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 6.0, + "poem": "Daha işin başında, \nŞaşırmış ne yapacağını\nHareketleri çılgınca.\n\nBen ne onu bilirim, ne ötekisini; \nAğzıma koymuşluğum da yok\nAşk içkisini.\n\nBüyük sözü dinlersen\nUzat bardağını, \nKonuş başka şeylerden." + }, + { + "id": 50720.0, + "title": "Gizli Gizli", + "poet": "Mahzuni Şerif", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben canandan ayrı kaldım kalalı\nAkar gözüm yaşı sel gizli\nSenin ile ikrar verdik ezeli\nKimseler duymasın gel gizli gizli \n\nHey yolcu destursuz bağa girilmez\nKadir bilmeyene kıymet verilmez\nHer sazın döşüne pençe vurulmaz\nİncedir kırılır tel gizli gizli \n\nİnan ey cananım belim büküldü\nFarkına varmadan ömrüm söküldü\nDeprem yokta neden evim yıkıldı\nBu işte bir yaman el gizli gizli \n\nBiçare Mahzuni yanar inlerim\nFeryat eder feryadımı dinlerim\nDosttan ayrı düştüm geçmez günlerim\nDakikam içinde yıl gizli gizli." + }, + { + "id": 24093.0, + "title": "Bir Ayrılık Bir Yoksulluk", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 9.0, + "poem": "Vara vara vardım ol kara taşa\nHasret ettin beni kavim kardaşa\nSebep ne gözden akan kanlı yaşa\nBir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm \n\nNice sultanları tahttan indirdi\nNicesinin gül benzini soldurdu\nNicelerin gelmez yola gönderdi\nBir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm \n\nKaracoğlan der ki kondum göçülmez\nAcıdır ecel şerbeti içilmez\nÜç derdim var birbirinden seçilmez\nBir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm" + }, + { + "id": 20423.0, + "title": "Belkim Bir Kertenkeleydim", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 8.0, + "poem": "Belkim bir kertenkeleydim\npiç edilmiş bir yağmurun serini\nbir güzelin çirkiniydim\nçirkinlerin en güzeli\nyeşil koşsa güneşlerin gölgesi\nben en hızlı yeşiliydim\nkurbağa yarışlarında annemin\n\nçatal matal kaç çataldım kimbilir\nbin dereden bir kendimi getirdim\nhaydan gelip huya giden bir huysuz\nheyheyler içinde bir heydim\nbelkim yedi belkim sekiz belaydım\n\ndüdük çalar hırsızlanmış polisler\nben korkudan üstlerime işerdim\nüç yıldızlı bir albaydı gökyüzü\nkarşısında önüm açık gezerdim\nağzı bozuk meymenetsiz bir ozan\nrus cenginde cağanozdum bir zaman\n\niki gözüm iki koltuk-eviydi\nmavilerim bir miyobun koynunda\nkendi düşen köyler kentler ağlamaz\nsur dısında ben oturur ağlardım\nekmek diye bağrışırdı bebeler\nelma derler ben ortaya çıkardım\nağıtlarla kutlanırdı İsa - doğdu Gecesi\nfil dişinden bir kuleydim yıktım kendimi\n\nbilmem hangi keloğlanın fesiydim\nbir püskülsüz sümbülteber tohumu\nfesleğenler yaprak dökmüş şerrimden\nbir naraydım kimse bilmez nereden\nya yakından ya uçmaktan gelirdim\nbelkim ince belkim kalın bir sestim\nbelkilerin kol gezdiği saatta\nbelkim belki bile değildim" + }, + { + "id": 27996.0, + "title": "Kesit", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Gözlerim, yollarda serili kilim\nYüreğim, denizde bir garip balık\nYaralı kekliktir ağzımda dilim\nBen, kendi türkümü anlamam artık.\n\nDağa kaçmış ceylan güldeki koku\nŞahin umutlarım inmez havadan...\nEn rahat yatakta uyumaz korku\nSu doldurur, kan içerim kovadan.\n\nAydınlık, noktadır derin kuyuda\nSabahsız geceler ömrümü aşar...\nGirse kuğularım boğulur suda\nÇile bende doğar, dert bende yaşar.\n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 105345.0, + "title": "Dost Bağının Meyveleri Erişti", + "poet": "Gevheri", + "rating": 7.0, + "poem": "Dost bağının meyveleri erişti \nAyva benim alma benim nar benim \nÇeşmim yaşı ummanlara karıştı \nCefakarım sitemkarım var benim \n\nYedi derya boz-bulanık selinden \nHalk-ı alem aciz kaldı dilimden \nBen bülbülüm ayrı düştüm gülümden \nEfgan benim matem benim zar benim \n\nMail oldum kisvesine tacına \nBend olmuşum siyah zülfü ucuna \nMansur gibi asılırım saçına \nKakül benim, perçem benim dar benim \n\nGevheri der kime gönül katayım \nGevherimi nadanlara satayım \nDost bağında bülbül gibi öteyim \nGülşen benim güller benim har benim" + }, + { + "id": 229520.0, + "title": "Bir Yağmur Bekliyorum", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir yağmur bekliyorum, kuruyanı ıslatsın\nBir yağmur bekliyorum, tohumlara can katsın\nBir yağmur bekliyorum, silsin kirlerimizi\nBir yağmur bekliyorum, bizi bize anlatsın.\n\n30 Ocak 2005/Vakit" + }, + { + "id": null, + "title": "Bileklerimde Bayat Bir İntihar", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Geliyormuşum; \npencerelerde yaz\nve bileklerimde bayat bir intihar\n\nOysa ölünecek bir şey yokmuş,\ngidince sen,\nyaşanacak bir şey olmadığı kadar\n\nYanıyormuşum; \nvardığım yere bırakıp kendimi.\nAtlasında yeryüzünün\nçılgın \nve çirkin\nve hüzünle oyalanan.\nYüreğimde kül tadı nice yangından kalan...\n\nÖlüyormuşum; \nsenin saçların uzuyormuş üstelik.\nÖlünce ben, cıgarayı da bırakıp taksit ödüyormuşsun.\nBedenin tecritmiş geçliğinden,\nikisi de yalnızmış,\ngeceler öpüyormuş memelerinden...\n\nBense geçliğimi pazarlıksız\nve hızla geçtiğimden; \nbugünler saçlarımla birlikte şiir yazmayı da kısa \nkestiğimden,\npiç kalmış aşklarla avutup kendimi,\nbileklerimde bayat bir intiharın dikiş izleri,\ngelip geçmiş yılların diş izleri ömrümde,\nneşter ve gül’müş hayat.\nGülüyor...Gülüyor...Gülüyormuşum..." + }, + { + "id": 50721.0, + "title": "Sarhoş Bir Kadın Baladı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "kaç içki daha ne ağır bir iş\nalkol ırgatlığı bardakta ruj izi\ngözlerinin mavisi akında erimiş\ntütün sarısına dönüyor benzi\nşehvetin dürtüsü\n seviş\n seviş\n seviş\n\niçindeki çöl çok daha geniş\nnasıl bir susamak içebilse denizi\nağzını bulamıyor nerede kaybetmiş\noysa yutabilir erkekliğinizi\nşehvetin dürtüsü\n seviş\n seviş\n seviş" + }, + { + "id": 957856.0, + "title": "Sineklerin Bayramı", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Çakal-tilki tetikte, kuşlar konmuyor dala\nZurna normal havaya dönmüyor çala çala\nArıcıyı kementle boğdu ya eşkiyalar\nBir anda mor sinekler üşüşüverdi bala...\n\n27 Mayıs 2008/Vakit" + }, + { + "id": 27195.0, + "title": "Aşık Kendi Kanını", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Helal kıldı ma'şuka aşık kendi kanını\nMa'şuk nakşından okur aşk eri Kur'anını\n\nYardan ayrı olunca asılıp ölmek yeğdir\nAşık kendi bırakır boynuna urganını\n\nGitmez aşık gözünden hergiz ma'şuk hayali\nNitekim zilha verir Yusuf'un nişanını\n\nDirlik budur aşıka ma'şuk yolunda öle\nSorarlar ise aydam aşıkın burhanını\n\nBelkıys ile Süleyman aşka düştü bir zaman\nİsteyip bulmadılar bu derdin dermanını\n\nGökteki Harut Marut aşk için indi yere\nZühre yüzün görecek unuttu Rahman'ını\n\nGüzaf görmen siz aşkı kime oğradı ise\nSultanı iltir baştan yitirir hanmanını\n\nFerhat bu aşk yolunda başın külünge tuttu\nHüsrev Şirin derdinden dosta verdi canını\n\nLeyli'yle Mecnun işi acebdür ( ür ) bu halka\nAbdürrezzak terk etti aşk için imanını\n\nZemane vefaları cefa gelir yunüs'a\nBir doğru yer bulucak fidi kılar canını" + }, + { + "id": null, + "title": "Kumrular Sokağı Şiirler", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "I\n\nYağmur dalgın bir efkâr giyinir Ekim’de.\nKumrular sokağı‘*nda çekilmiş bir diş gibi kalırım; \nçekilmiş bir diş gibi\nDiyarbakır’dan...\n\nAğrırım,\nbağırırım\naldırmaz! \n\nİlle de gökkuşağı giyinir gökyüzü her Ekim’de...\n\nII\n\nKumrular sokağı bir kente uzayıp gider.\nGökkuşağım,\nayrılığım,\nömür ki eskir ve aşka uzayıp gider…\n\nTırmalarken göğsümü sabrın sancısı,\nyalnızlığın kül tadıyım; \nbakarım, yağmur utanmaz bulutundan,\nhasretin üvey adıyım…\n\nIII\n\nKumrular sokağında\nefkârın adıyla bir akşamüstü; \ngövdesine tutunmuş dal,\ndala tutunmuş serçe,\ntelaşlı, o da kendince…\nSonra aşklarda kül, camlarda perde; \nusulca harlanır sevişmeler de...\n\nIV\n\nKumrular sokağında\nandlara hep bol geldim,\nküfürlere dar.\nDönüp baktım, ne göreyim,\nyağmalamış gençliğimi yargıçlar! \n\nDesene Sivas’ın kırık sazıyım,\nkendimin ayazıyım,\nkalbimde ölü çocuklar…\nTufanlar ardımda ve buruşuk anılar.\nNedense hiç uslanmamış bozgunlar...\n\nV\n\nOysa haklı ve haksız bütün kitaplar yazılmıştır.\nSusuşlar eskimiş, küfürler edilmiştir.\nBiliyorum, yalnızlıktan öte dostun yok insan; \ninsan ki bozuk paralarda bozgundur, yenilmiştir.\n\n/Şimdi bilekleri kesik bir intihardır yaşam…/\n\nVI\n\nDüştüğü yerde tanımazken kendi suyunu yağmur; \nbiliyorum, aynı dalda gül bile anlamaz dikenini.\nAnlasana, anlatamaz kimse yıkımını başka yıkıma.\nCudi’de napalm, Datça’da ıssız koylara,\nNew york Şırnak’a anlatılmaz.\nHer gün yanar söner yanar söner kasvetimle bin ateş; \nölüm, dirilere anlatılamaz...\n\nVII\n\nBilirsiniz her sokağın bozuk bir sicili vardır\nve utancı sokakların,\ngünleri şehvete fedâ eden şizofren babalardır.\nGözlerinde yalnızlığı bir hançer gibi saklayan kadınlardır.\n\nSonrası sokakların, bozkırlardır,\nhani bir ak tay düşüyle uzayıp gider\nve rüzgârların ıslığıyla göklere teğet geçer.\n\nOysa kumrular sokağı bir kente uzayıp gider; \ngökkuşağım,\nayrılığım,\nömür ki eskir ve aşka uzayıp gider…\n\nVIII\n\nDaha sevginin herkesten şikayeti var.\nDaha herkes kendi sanıklığıyla kör,\ntanıklığıyla yargıç.\nBu yüzden söz,\nbitmiştir...\n\nGökyüzü\nmü? \nO,\nkırgındır,\nkirletilmiştir…\n\n \n\n*Kumrular sokağı: Ankara’da bir sokak." + }, + { + "id": 48161.0, + "title": "Dün - Bugün", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "eskiden atlarla yaylılarla kaçırırlardı kadınlarımızı\nbu türküler ordan kaldı\nşimdi uçaklarla kadillaklarla mersedeslerle kaçırıyorlar\no türküler burdan başlar\natla katırla kağnıyla kovalıyorlar soyulanlar soyanları\nve soyanlar kaçıyorlar jetlerle\nşaşmaktan şaşılaşmasın da ne haltetsin komedi\n\ndiyorlar ki\n'tilkinin son durağı\nkürkçü dükkanı'\nevet ama\nevet ama\nya bizim tavukların hesabı? \n\nçok çok iri laflar ederlerdi o günlerin bezirganları\nsonra küçük küçük ölüp gittiler\nfosfora doydu toprak\nçok çok iri laflar ediyorlar şimdilerin bezirganları\nonlar da küçük küçük ölüp gidecekler birgün elbette\nbu belli\ntoprak yine acıkacak fosfora\n\nbiz severiz gülleri karanfilleri\nburcoy sevmez nedense\noktobr sözünü\nbunu bizim köylülere anlatması güç\ngüç olan bir de şu ki ey risto\nçokuluslu soygun evet\nçokbarışlı dünya hayır\nbu mantık hangi mantık ey risto\nbu sevgi hangi sevgi\n\naristo'yu risto yapınca aruz\ngülmesin de ne haltetsin arabesk" + }, + { + "id": 349453.0, + "title": "Öpülürdü Alnımız", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Korkmazdık geceden, silah sesinden,\nSular kirlenmezdi avucumuzda\nUçardık göklerin penceresinden\nYıldız ülkesine, mavi sonsuzda\n\nGönlümüze henüz gelmemişti güz,\nSevgi sürülürdü ekmeğimize,\nNeşeyle evcilik oynardık gündüz\nBereket dolardı evlerimize\n\nÖlümü bilmezdik öldürmeyi de\nYaprak dökmemişti umutlarımız\nGözünü kırpardı gece, aydede\nMehtabı süslerdi bulutlarımız\n\nToprağın gözleri millenmemişti\nBabamız oyuncak derdi mermiler...\nDenizler tutuşup küllenmemişti\nBalıklara arkadaştı gemiler...\n\nKurşunlanmaz öpülürdü alnımız\nÇiçekler sevginin işaretiydi,\nGeçip gitti o mutluluk çağımız,\nRuhumuz kederden elbise giydi..." + }, + { + "id": 23476.0, + "title": "Seslerin Ayak Sesi", + "poet": "Arif Damar", + "rating": 5.0, + "poem": "Kırlangıçlar dönecek yakında\nAçılacak onurlu kapıları\nHaziran sabahlarının\nAğirdan\n\nYer gök deniz nasıl bak\nBirbirine karışacak\nÇiçekler başı çekecek hey Nice\nSonra çocuklar\nBalonlar uçurtmalar bulutlar ellerinde\nArdından\nBeyazlar kırmızılar kayıklar\nHaydiii\nYeşilde mavilikte\n\nAyak sesleri var başka işiteceksin\nBizlerin ayak sesinden\nToprağın var suların var ağaçların var\nGünlerin gecelerin\nSözlerin biçimlerin ayak sesleri\nAyak sesleri elele\nAyak sesleri kıyamet gibi\nIşığın ayak sesi\nGölgenin ayak sesi\nSeslerin ayak sesi\n\nÇocuğum ilk ağızda bunları belle\n\n (Haziran 1966)" + }, + { + "id": 23321.0, + "title": "...'E", + "poet": "Edgar Allan Poe", + "rating": 6.0, + "poem": "aldırmıyorum, bu dünyada payımın\n-DÜNYADAN AZ BİR HİSSEYLE- \naşk yılları olmasına unutulan\n bir dakikanın nefretinde.\n ağlamıyorum terkedilmişler güzelim\n\n BENDEN mutludur diye\nama sen üzülüyorsun diye...\nkaderime bir yolcu olan benim!." + }, + { + "id": 18265.0, + "title": "Kırmızı Bir Kuştur Soluğum", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Kırmızı bir kuştur soluğum\nKumral gözlerinde saçlarının\nSeni kucağıma alıyorum\nTarifsiz uzuyor bacakların\n\nKırmızı bir at oluyor soluğum\nYüzümün yanmasından anlıyorum\nYoksuluz gecelerimiz çok kısa\nDörtnala sevişmek lazım" + }, + { + "id": 23303.0, + "title": "San", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Kırmızı bir kuştur soluğum\nKumral göklerinde saçlarının\nSeni kucağıma alıyorum\nTarifsiz uzuyor bacakların\n\nKırmızı bir at oluyor soluğum\nYüzümün yanmasından anlıyorum\nYoksuluz gecelerimiz çok kısa\nDört nala sevişmek lazım\n\n1957" + }, + { + "id": 24196.0, + "title": "Geçen Dakikalarım", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Kimbilir nerdesiniz,\nGeçen dakikalarım\nKimbilir nerdesiniz? \n\nYıldızların,korkarım,\nDüştüğü yerdesiniz; \nGeçen dakikalarım? \n\nAcaba tütsü yaksam\nGörünür mü yüzünüz? \nAcaba tütsü yaksam? \n\nSiz benim yüzümsünüz\nEğilip suya baksam,\nGörünür mü yüzünüz? \n\nGitti bütün güzeller; \nSararmış biri kaldı,\nGitti bütün güzeller.\n\nGün geldi,saat çaldı,\nAranızda verin yer; \nSararmış biri kaldı!" + }, + { + "id": 48234.0, + "title": "Nehirdi Aşka Hallac", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "sen yokken, ırmaklarım bilmezdi denizleri\nsu, kalbimin tahtına damlardı sade siyah\nhangi duraklarından geçseydim şehirlerin\nbitkin aşklar görürdüm ömrün aynalarında \npençeleri baldıran kokardı kedilerin\nsen yokken, gergefinden bana bakardı kızlar\nher kuş bir tüy bırakıp giderken kanadından\navcı hep yüreğime savururdu kendini\nsen yokken, ne ay vardı göğümde, ne yıldızlar\n\nbaşakları vahşice örselendi hayalin\naldı hıçkırıkların rengini sardunyalar\ndargın bir şirazeydi aramızda melâlin\nbizden önce görmüştü bu rüyayı mumyalar\nzevâlinle baktığım her aynada bir diken\ntahtırevan gönlüme âşiyandı, sen yokken\n\nellerimde umarsız soluyordu çiçekler\nsükûtun, en isyankar süvariydi içimde\ntenime tutunmuştu karanlığıyla korku\nbakışların çehremde, tebessümün saçımda\nöfken dudaklarımda yine hüzzam bir şarkı\nsimsiyah geceleri anardı dalda baykuş\nbir ağaç köklerinden bakardı gözlerime\nbir sincap o sevimli edasıyla karşımda\nbir çocuk kan ağlayan fotoğrafımı bulmuş\n\nkartal pençelerinden kaçar gibi, her seher\nkaçtım en mahrem duran yüzünden meleklerin\npenceremde biriken yıldızlar birer birer\nkuyusuna gömüldü kanayan bileklerin\ndudaklarımı verdim yuvasız kalan kuşa\nkör düğümler atıldı içimde her nakışa\n\nbenmişim her incinen yürekte eriyen ah\nyıkılan mağaralar bırakılmış ömrüme\nrüzgâr susmuş; kuşların kanatlarında keder\ntükenmeyen geceler getirirken öteden\nsensiz kalan turnalar gökyüzünü terk eder\niklim çöller uğruna yakıyor perdesini\naldatılan çocuğun avuçlarında boşluk\nsellere karışırken bu çaresiz sarhoşluk\ncan kendisi dışında arıyor kendisini\nsen yokken yağmalandı yüreğimden akanlar\nnerdesin? neden katran kokuyor bahtımda tuz\nbiz bahar vurgunları, pencereden bakanlar\nsen yokken karanlıkta aşka zindan olmuşuz\nnasıl da çoğaltmışız yalanın gölgesini\ncan kendisi dışında arıyor kendisini\n\nyüreğim gergef gibi işledi yokluğunu\nnakışlarında yüzün filizlendi her akşam\nsen yokken, yangınlarda küle dönen benmişim\nayırmışım küçülen varlığımı kendimden\nayrılığı bilmeyen taşlara imrenmişim\nefkârıma sunarken yüce dağlar sisini\nsen yokken cinler bile ürperirdi adımdan\ngökkuşağı bulurdu doğum gününde ruhum\ncan kendisi dışında arardı kendisini\n\nsensizlik yağmur düşen bir yaraydı her bahar\nher sonbahar ölümü tadardım kuytularda\nyüzünü görmeyince kırılırdı aynalar\nruhum çılgın süvari, isyankâr ve hovarda\nsen yokken uykusunda ağlardı kar tanesi\nhayalinle yorgundu derdimin bahanesi\n\nben içmeden kurudu çeşmeler; karardı su\nben geçmeden yıkıldı köprüler; yandı nehir\nihtiras, bin bir gece masallarında bezgin\nintihar, şirpençeli dağlar yıktı başıma\nben hep senin ülkende yargılanan bir gezgin\nsen yokken siyah bana yoldaş olurdu kinle\nyelesinden huylanan küheylandı gençliğim\nben hep senin uğrunda yürüdüm dehlizleri\nsen yokken aldatıldı kaşlarım kaleminle\n\nköy çilekeş yokluğun, şehir ayrılığınmış\nkan izi var gecenin kararan gövdesinde\ndilsizler, unutulmaz şarkılara sığınmış\nkörler, şehlâ bakıyor taşların gölgesinde\nköle zincire vurmuş masum efendisini\ncan kendisi dışında arıyor kendisini\n\nşimdi hangi burcundan baksam uzun bir aşkın\ntoplasam sokaklara dökülen nergisleri\nhangi cellada mezar olsa kalbimde kader\nayaklarına özge bir sevda mı toprağım\nyollar yurduna yine uçurumdan mı gider\nyıllardır tutmak için çırpınır ellerini\no ıssız tapınaklar, o masum azizeler\nbir gün gelirsin diye aldattığım dizeler\nhala bir deniz gibi döver sahillerini\n\nbilmedim; gelincik mi döküldü kundağına\nhangi el beşiğine koydu o gün canımı\ngirdiğin de ölümsüz çiçeklerin çağına\nyaprağınla, kokunla kuşattın her yanımı\nev masalla bezendi, efsaneyle donandı\noda, bir derviş gibi esrarınla sınandı\n\nçaresiz bir kurt gibi hayat emdi kanımı\nraksını seyre daldım kara yüzlü devlerin\nsen yokken gözlerimde tipi vardı; gülmedim\nkuyuya atılmadan yusuf oldu yüreğim\nsensiz deniz bulaştı gözlerime; silmedim\nadına Nazlı Eşna dediler; kıskandı su\nbaşka şeyler istedi toprağından bahçıvan\nrüzgar hep yanılgıyı taşıdı içimize\ndoğduğunu duyunca kaçtı göğün uykusu\n\ntebessümü seninle öğrendi kum saati\nsensiz nabız serseri atıyor; kan yanıyor\nresmini büyütüyor samanyolunda âti\nseninle kafdağının devleri uyanıyor\nyaşasam da, ölsem de, avuçlarımda tüter \nbuhurdanlık istemem artık; saçların yeter\n\nsensiz, göremez olur bulutlar dağ başını \nefsane uykularda yağmurları tükenir\nsilinir gökyüzünden yıldızların izleri\nşakayıklar mahzundur sokak aralarında\ngeceyi anlayamaz gündüzün dilsizleri\nkahramanlık veriyor şimdi son nefesini\nrüzgâr bir bilmecenin gözyaşıyla yıkanır\nvatansız kalanların kabuslarında bitkin\ncan kendisi dışında arıyor kendisini\n\natını terk ediyor süvariler; ufuk boş\numut ağır bir rüya görüyor inleyerek\nilâcını yitirdi sayrılar; hekim sarhoş\nsen yokken anlamadı hasret nedir, bir yürek\nher durakta yetimler ağlıyor mor çehreli\nseni gördü, köprüler yıkıldı; yollar deli\n\nben böyle yürümezdim eskiden, ak adımla\nadımı bin bir hece yazamazdım adınla\nsensizlikten bunalır tenhalarda gezerdim\nbatık bir gemi gibi derinlerde yüzerdim\nher sabah şimdi senin bahsini açıyorum\nher gün bir turna gibi göğünde uçuyorum\nendamına bakarken esrarını özlerim\nher gece gözlerinle kapanıyor gözlerim\n\nsen yokken denizlerin dibine çöktü acı\nköpüren dalgalara karıştı kan ve zehir\nsen yokken hayat yine dare çekti Hallac’ı\nyıllarca irin aktı vadiden; yandı nehir\nher bahçeden bir mezar gölgesi düştü bana\nısırganlar ağlamış, zakkum gülmüştü bana\nsen yokken Azrail’i beklerdi dağda yolcu\nağlayan urbasında ölüm vardı dervişin\nsen yokken kıpkızıldı kalpte mızrağın ucu\nsevdalı dudakları simsiyahtı âteşin\nkumrular benim için yakıyordu sesini\ncan kendisi dışında arardı kendisini\nhep çeşmenin başında, hep susuzdum sen yokken\ntende sancıydı zaman; uykusuzdum sen yokken" + }, + { + "id": 17763.0, + "title": "Saklı Kalan", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "günlüğü eksik tutulan güz\nusulca çekilmiş de kıyıya\nbütün gürültülerden uzakta\neğiriyor suların köpüğünü\nbelli ki duymuyor dağların \nuğuldayan yalnızlığını\n\nbekleyişin ve acıların\nuğultusdur yalnızlıklar\nkimi kez kuşatabilir büsbütün \ndoğayı, aşkı ve yaşamı\nama kayalıkların karanlıklarına\nhiç sığar mı bir dağın yalnızlığı\n\nbir çiçek bile doldurabilir\nuçurumların derin oyuklarını\noysa o bir çatlaktan fışkırıp\nbir yangın gibi büyüyendir\nbelli ki duymaktadır kalbinde\naşkın saklı yalnızlığını\n\nanımsanan ne varsa şimdi\nbiraz acıya dönüktür yüzü\nve solgun bir gülümseyiş\ngibi sararken sessizliği\ntaşır bekleyişin gizinde\naşkın saklı yalnızlığını\n\ngünlüğü eksik tutulan güz\neğirirken suların köpüğünü\ney alıngan susuşundan üzünç\ngibi öfkesinden kan sızan\nkalbini suların göğsüne bastır\nduyacaksın kalbimizin atışlarını" + }, + { + "id": 4329.0, + "title": "Kirli Çağ", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Nasıl da degişiyor kişi zamanla\nGüç o güç degil hız o hız degil\nİnançlar sarsılmış, umutlar yitik\nBu kirli çag bizim çagımız degil\nYeşiller, maviler kapkara olmuş\nYorgun eller, ayaklar, yollarsa yokuş\nNe açan güller var, ne öten bir kuş\nGüneş o güneş degil, yıldız o yıldız degil\nKökünden bir kurt girmiş agaca\nYapraklar perişan, dal paramparça\nDaha çok aldanacagız yaşadıkça\nAnlasana bu ilk aldanışımız degil" + }, + { + "id": 15583.0, + "title": "Kızın Adı Özgürlük", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Minnacık bir kız vardı \nBir ormanda yaşardı \nKaranlıkta kaybolsak \nElimizden tutardı \n\nYürüdüğü kırlarda \nPapatyalar açardı \nOmuzundan güvercinler uçardı \n\nÖldürdüler yarım kaldı \nDudağında son gülücük \nYalnızca bir adı kaldı \nKızın adı özgürlük \n\nMinnacık bir kız vardı \nGöğsüne gül takardı \nBeyaz bir at üstünde \nBulutlara konardı \n\nIrmağın aynasında \nSaçlarını tarardı \nYüzünü ay ışığıyla \nYıkardı \n\nMinnacık bir kız vardı \nYüreği kuş kadardı \nTutunca rüzgar olur \nBir su gibi kayardı \n\nGeciken şafaklarda \nYıldızları yakardı \nUyanınca seher yeli \nKokardı \n\nÖldürdüler yarım kaldı \nDudağında son gülücüK\nYalnızca bir adı kaldı\nKızın adı özgürlük" + }, + { + "id": 49055.0, + "title": "Bazıları Delirmez", + "poet": "Charles Bukowski", + "rating": 7.0, + "poem": "bazıları hiç delirmez\nben, bazen koltuğun arkasında\n3-4 gün boyunca yattığım olur\norda bulurlar beni\nmelaikeymiş derler\nsonra gırtlağımdan aşağı\nşarap döküp\ngöğsümü ovarlar\nyağ serperler üzerime\nsonra kükreyerek kalkarım\natıp tutar, köpürürüm\nonlara ve evrene küfreder\nbahçeye kadar kovalarım\nsonra kendimi çok iyi hisseder\ntost ve yumurtanın başına otururum\nbir şarkı mırıldanıp\naniden\npembe besili bir balina gibi\nsevimli olurum\nbazıları hiç delirmez\nne korkunç hayat sürüyorlardır\nallah bilir\n\ncharles bukowski" + }, + { + "id": 40251.0, + "title": "Yeniden Yaşanacaktır", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir kent nasıl öldürülür göz göre göre\nben inanmıyorum kim ne derse desin\n\nSodom ve gomore efsanelerde kaldı\nyaşanan bir başka tarih şimdi\nşöyle bir dokunsak toprağa yalınayak\nduyacağız belki tarihin akışını\n\nBahar da gecikebilir unutmayalım\nböyle okuduk hayatın kitaplarından \nHele vakt erişsin sevda dal versin\nuzanacağız bir sabah çiçekli bir ağaca\n\nUnutmayalım aşkın sımsıcaklığını\nsuskun bekleyişlerini varoşların\nKitapları, fabrikaları unutmayalım\nUnutmayalım dağların öyküsünü\n\nZincirlerini kırmasını bilir bir kent\nAurora'yı unutmayalım\nKışlık saray ne kadar dayanabilir\nhayatı kollamasını bilenlere" + }, + { + "id": 39221.0, + "title": "2", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Beni hatırladıkça için ürperecek, \nBoşanan gözyaşlarını tutamayacaksın \nBoşuna zorlama kendini sevdiğim, \nBiliyorum, unutamayacaksın" + }, + { + "id": 31298.0, + "title": "Rubailer - 3", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Her sabah yeni bir gün doğarken, \nBir gün de eksilir ömürden; \nHer şafak bir hırsız gibidir\nElinde bir fenerle gelen." + }, + { + "id": 3301.0, + "title": "Daha Us", + "poet": "Fazıl Hüsnü Dağlarca", + "rating": 5.0, + "poem": "Tas atar aylara günlere gezegenlerden o,\nAvuçlarinda en bagnaz inanis, soyunuk.\n\nVer sen bir ölçek, bir ölçek daha, bin yil ötesinden,\nAç gömüleri Dara'nin soyunuk.\n\nEmmez ki bebe, dolmaz ki bebenin annesi,\nNice emse emdirse, anlam soyunuk.\n\nBir kurt ulumaz, ama killari delice büyür,\nBakimsiz ormanlara, magaralara, soyunuk.\n\nYetmiyor, yetmiyor bana bu yeryüzü yalnizligi,\nBurda bütün sevdiklerim soyunuk." + }, + { + "id": 334387.0, + "title": "Sendeleme", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Sevdalın şu dağı del dese,koşar,delersin! \nİş Allah’a geldi mi,gücün yok,sendelersin! \n 1978" + }, + { + "id": 503500.0, + "title": "Kullar Olayım", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 7.0, + "poem": "Gel beni ağlatma Şah'ım,ben sana kullar olayım\nGel bana ceylan bakışlım,ben sana kullar olayım\n\nBir gonce bülbül idim,geldim bağında ötmeye\nŞanına ağlatma düşmez,ben sana kullar olayım\n\nAçtım zülfün telinden,zülfün ucu mah gibi\nKesipte yabana atma,ben sana kullar olayım\n\nEy Nesimi can Nesimi,şu derdime bir çare kıl\nEzelden seni severim,ben sana kullar olayım" + }, + { + "id": 5168.0, + "title": "Olmaz Mı", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Yön yön sarılmışım ne yana baksam; \nSarılan olur da saran olmaz mı? \nKim bu yüzü çizen sanatkâr ressam; \nGeçip de aynaya, soran olmaz mı? \n\nBir parçacığım ben, bütüne hasret; \nZaman döne dursun, o güne hasret; \nRuhumsa zamanın üstüne hasret; \nEbediyet boyu bir an... Olmaz mı?" + }, + { + "id": 202585.0, + "title": "Yangın Var", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Alev sardı âlemi, uyanmayın daha siz\nAltta döşek yanıyor, üstte yorgan yanıyor.\nBeşikler besmelesiz, mezarlar fâtihasız..\nDoğan insan yanıyor, ölen insan yanıyor.\n\nMideden aşağının tahtı kurulmuş serde\nRamazanı katlettik kul yapısı şekerde\nHazreti İbrahim’in mübarek aşkı nerde? ..\nRuhta bayram yanıyor, ette kurban yanıyor.\n\nBağlanmış dünyalıklar dünyanın yularına\nGösterin, hangi yüzle çıkacağız yarına? \nYa Rab! İman ihsan et riyakâr kullarına\nHacda hacı yanıyor, haçta ruhban yanıyor.\n\nKör müyüz, sağır mıyız; Rahmet-i Rahman mı yok? \nYoksa yol gösterecek Hazreti Kur’an mı yok? \nYanmak mı marifettir, yananda izan mı yok? \nDağda çoban yanıyor, tahtta sultan yanıyor.\n\nTutup yemek kastında ki gardaş gardaşını\nBu hâlin hicabından dağlar eğmiş başını\nTitredim seyrederken mazlumun gözyaşını\nBir damlanın içinde yetmiş umman yanıyor.\n\n(Vur Emri)" + }, + { + "id": 23970.0, + "title": "Adam", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Adam şapkasına rastladı sokakta\nKimbilir kimin şapkası\nAdam ne yapıp yapıp hatırladı\nBir kadın hatırladı sonuna kadar beyaz\nBir kadın açtı pencereyi sonuna kadar\nBir kadın kimbilir kimin karısı\nAdam ne yapıp yapıp hatırladı.\n\nYıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda \nÇünkü biraz evvel yağmur yağmıştı \nAdam bulut gibiydi, hatırladı\nAdamın ayaklarının altında\nYıldızların yıldız olduğu vardı \nAdam yıldızlara basa basa yürüdü \nÇünkü biraz önce yağmur yağmıştı." + }, + { + "id": 327642.0, + "title": "Aman Dikkat!", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Haramsız mal azaldı, haramzade çoğaldı\nBu çağda helâl yemek büyük cesaret ister\nİnsanı sıfatıyla anmak geride kaldı\nDomuza domuz demek büyük cesaret ister..\n\n29 Ekim 2005" + }, + { + "id": 33842.0, + "title": "Niceleri Geldi", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 9.0, + "poem": "Niceleri geldi neler istediler\nSonunda dünyayı bırakıp gittiler\nSen; hiç gitmeyecek gibisin değil mi? \nO gidenler de hep senin gibiydiler\nBu dünya kimseye kalmaz bilesin\nErgeç kuyusunu kazar herkesin\nTut ki, Nuh kadar yaşadın zorbela\nSonunda yok olacak sen değil misin?" + }, + { + "id": 15237.0, + "title": "Gözlerde Sevişmek", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Seninle yaşanacak bir aşkın öyküsünü \nBir giz gibi derinden dün yaşattı gözlerin \nSunduğu sevinçlerle o eşsiz bahar günü \nYemyeşil bir adaktı, bir murattı gözlerin. \nAcılar uzaklarda, mutluluklarsa yakın \nBir kaç saat içinde kaç yıldı yaşattığın \nGözlerime sevgiyle bakarken, bana aşkın \nÖlümsüz olduğunu hatırlattı gözlerin. \n\nİçimde tek sen vardın, düşüncemde yalnız sen \nBirbirimizden uzak yaşadığımız o en \ngüzel yıllarımızı elemle düşünürken \nHem ağladı sessizce, hem ağlattı gözlerin." + }, + { + "id": 6085.0, + "title": "Rıhtımda", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir beyaz gemiydi ayıran onları\nKadın güvertedeydi, adam rıhtımda\nSimdi unuttum yüzünü kadının\nAdamın gözleri aklımda\n\nKana bulanmış bıçaklar gibi\nUzun kirpikleri ıslaktı\nAdam dertli, adam darmadağın\nDokunsalar ağlayacaktı\n\nAdam bitkindi, adam seviyordu\nKalan kederdi, giden gemiyse\nTas olduğu içindir dedim\nRıhtım taşları erimediyse\n\nDerken bir düdük ottu ansızın\nBembeyaz gemi gitgide ufaldı\nKorkunç yalnızlığıyla baş başa\nRıhtımda bir adam kaldı" + }, + { + "id": 50691.0, + "title": "Gibi Redifli Gazel", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "GİBİ REDİFLİ GAZEL \nyorgun kadınlar içtik \n yalnızlıktan uğuldayan \n tuzlu kan gibi \nnice akşamlar devirdik \n çengi kıyamet \n 'kızıl sultan' gibi \n\nvurdukça mızrap \n öyle yoğun bir melâl \n dağılır ki tamburdan \nbastırır eski sevdalar \n göz gözü görmez \n duman gibi \n\nsu karanlıktır \n ve kadehler boşalmış \n leylaklar darmadağan \nkıvılcımlar savurup narçiçeği \n çöker bir daha başımıza gökyüzü \n tutuşmuş tavan gibi \n\nkanlı hesapları vardır \n kıyamete kadar sürecek \n ölümlü şairlerin \nkim bilir nerden bilecek \n ne çığlıklar geçer daha dünyadan \n attilâ ilhan gibi" + }, + { + "id": null, + "title": "Buğulu Atlas", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Bir şiirde, bir satır saklayabilir başka bir satırı\nNasıl ki bir kavşakta bir tren belki örter bir treni\n...\nAşkta, başka bir sitem saklayabilir bir sitem\nve küçük bir serzenişte, koskoca bir şikayet gizlidir belki\nBir adaletsizlik bir başkasını saklayabilir-bir sömürgeci bir başkasını\nBangır bangır bir kırmızı üniforma bir tane, bir tane daha! ”\n -Kenneth Koch-\n\nGöğünde aç kartalların, atmacaların yarıştığı tenha \nbir atlastan geldim…\nKıyamda, kıyamette namluların kuytu dağlarla öpüştüğü\nbir atlastan.\n \nYılları, yolları, yaşlar�� yok \ngurbet yüzlü adamlardan,\nsur diplerinde bıçaklanan aşklardan…\n \n Yaşamı hiç bilmeden ölümü ezberleyen,\nbadem gözlü, sıtmalı çocuklardan; \nyazgısı uçurum çocuklardan...\n\n Zarif Dicle’de ve asi Fırat’ta,\nsıska keleklerde, kıl çadırlarda\ngüneşe sataşan adamlardan.\n\nMendillerde, halaylarda\ngülüşleri kundaklanan hayatlardan; \nyazgısı uçurum hayatlardan...\n \nDarmadağın yılları hüzne satılmış,\nburunları hızmalı, şarkıları figan,\ndoğurgan ve mübarek kadınlardan; \nyazgısı uçurum kadınlardan...\n\nOrada şarkılara akar katran,\nakar kan...\nOrada ihlâl ve iflah olmaz vata\n\nTarih susarken günahları,\nbıçak sırtında yaşanmış o ah’ları\nve aysız karanlıkları dağ başlarında.\n \nNicesi aylaklığa bağışlanmış, sefil; \nölüme, açlığa sebil.\nKiminin ergen bıyıklarında aşk taslakları.\n \nYa kederiydik kendimizin, \nya bir halkın kaderi; \nya şakağı ya şafağı bir halkın\nnamlular çarmıhında! \n\nÇünkü yok satıyorsa hayat,\nçok satıyordur erk, çok tüfek; \nYok satıyorsa nehirlerimizde şafağın ilk ışıkları,\nçok satıyordur şiddet, nefret, aşiret.\n \n İşte sürüldü şarjöre mermi, indi emniyet,\nkatıldı otuz bine bir daha\nyağmurlu bir sokakta delik deşik bir ceset.\n \nYaşasaydı kendinin kederi olacaktı,\nyaşasaydı belki bir gün torunlarıyla\ndolunaylı gecelerde yıldızlar sayacaktı…\n\nKenger toplarken ellerine diken batan çocuklar,\nbilmezlerdi gözleri bağlanıp kurşunlanan bir aşkın\nhazin bir ünlem bırakacağını hayata.\n Bilmezlerdi bütün melodramların yalan olduğunu\nçekirdek çitlenen eski yazlık sinemalarda.\n\nOnlar hâlâ gülümsüyorlar buğulu bir atlastan.\nAnıları damlıyor fotoğraflardan...\n\nBiz de geçtik o dağlanan ağıtlardan. \nBiz de göçtük kirden, pasaktan, hıncın ışıltısından.\nYakılmış köylerden, kesilmiş kulaklardan, \no kanlı ayinlerden, perişan ormanlardan; \nbiz de geçtik o murdar hayatlardan…\n \nHerkes gidecek elbet bu yavşak zamanlardan; \nbu kan revan, bu iğfâl akşamlardan…\n\n /V e a n t o l s u n k i, \nh i ç b i r k u r ş u n, h i ç b i r ç e l i k,\nh i ç b i r t o p r a k v e h i ç b i r v a t a n,\nd a h a k u t s a l d e ğ i l d i r i n s a n d a n! /" + }, + { + "id": 334364.0, + "title": "Vecdsizler", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "O vecdsizler ki,ruhu şekilde yitirirler; \nNamazla başlamaz da namazla bitirirler...\n 1974" + }, + { + "id": 887408.0, + "title": "Uzak Dur", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Aşçılık yapmasan da benden sana tavsiye \nDibi delik kazandan tencereden uzak dur. \nBencil tabansızlara sakın yazma mersiye \nPislik kokan kapıdan pencereden uzak dur.\n\n24.01.2008/Vakit" + }, + { + "id": 104707.0, + "title": "Genç Osman", + "poet": "Kayıkçı Kul Mustafa", + "rating": 8.0, + "poem": "Genç Osman dediğin bir küçük uşak, \nbeline bağlamış ibrişim kuşak, \nAskerin içinde birinci uşak, \nAllah allah deyip geçer genç Osman...\n\nGenç Osman dediğin bir küçük aslan, \nBağdatın içine girilmez yastan, \nher ana doğurmaz böyle bir aslan, \nAllah Allah deyip geçer genç Osman...\n\nBağdat'ın kapısını Genç Osman Açtı, \nDüşmanın cümlesi önünden kaçtı, \nKelle koltuğunda üç gün savaştı, \nAllah Allah deyip geçer Genç Osman..." + }, + { + "id": 6070.0, + "title": "Kum", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "Sen kum nedir bilmezsin\nDeniz görmedin ki.\nYum gözlerini zamanı düşün, \nDeniz bir gözünde\nKum bir gözündedir.\n\nSen taş nedir bilmezsin\nDağa çıkmadın ki.\nYürü ufuklara doğru, \nDağ bir ayağında\nTaş bir ayağındadır.\n\nSen kül nedir bilmezsin\nAteş yakmadın ki, \nUzat ellerini gökyüzüne, \nAteş bir elinde\nKül bir elindedir.\n\nSen kan nedir bilmezsin\nÖlmedin, öldürmedin ki.\nYat toprağa boylu boyunca, \nÖlüm bir yanında\nKan bir yanındadır.\n\nSen aşk nedir bilmezsin\nBeni sevmedin ki.\nAğla, ağlayabildiğin kadar, \nBütün güzellikler sende\nAşk bendedir." + }, + { + "id": 59606.0, + "title": "Şehrin Kalbi", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Nur yolunu tıkıyor yüzbir katlı gökdelen.\nBir küçük iğne yok mu, şehrin kalbini delen? \n(1968)" + }, + { + "id": 46739.0, + "title": "O Gece Sen Gidiyordun", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "O gece sen gidiyordun\nYıldızlar bir bir düşüyordu\nGünlerden bir yaz gecesi\nAma kalbim üşüyordu\n\nO gece sen gidiyordun\nBir aşk daha bitiyordu\nBuz gibiydi ellerin\nAyakların titriyordu\n\nO gece sen gidiyordun\nİçimde dağlar yıkılıyordu\nSanki bütün mermiler\nÜzerime sıkılıyordu\n\nO gece sen gidiyordun\nYollar sana küsüyordu\nYüreğimde bir ihtilal\nDudaklarım susuyordu\n\nO gece sen gidiyordun\nOysa gölgen duruyordu\nKimsesizdim pencereme\nBinlerce sen vuruyordu\n\nO gece sen gidiyordun\nYeni bir son başlıyordu\nGururum direnişte\nDuygularım çıldırıyordu\n\nO gece sen gidiyordun\nBütün denizlerim yanıyordu\nBöyle bir ayrılığa\nÖlü kuşlar ağlıyordu\n\nO gece sen gidiyordun\nAma kimse bilmiyordu\nOlacak şey miydi bu\nDünya hala dönüyordu\nHayat devam ediyordu!" + }, + { + "id": 87364.0, + "title": "Gitsin Efendim", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Gidilmemesi gereken bir içkievi\n(Dişçiler, sakatlar, kalbi çürükler gitsin) \n\nGidilmemesi gereken bir ev Dikmen’de\n(Üç kaatçılar, yalacılar, pijamalılar gitsin) \n\nGidilmemesi gereken bir ev Y. Mahalle’de\n(Dönekler, uğrular, şerbetçiler gitsin) \n\nYolcu bir bardak çay için benimçin\n(Aşıklar, şairler, işsizler içsin) \n\nYaprak, mevsimin içi ve Çin-i Maçin\n(Devrimciler, namus erbabı, doğrucular içsin) \n\nYolcu o şarkıyı bir kez daha dinle benimçin\n(Çıplaklar, mert kişiler, kuzular içsin) \n\nBin dokuz yüz o yıllarda içtiğim sigara\n(Bin yıl koynumda beslediğim yılan içsin) \n\nTam bir yıl can alacağım var birinden\n(Bir yılımı da işte falan filan içsin) \n\nHer şeyi öğrenir kişi ve bağışlar sonunda\n(Bir anamın sütü kaldı onu da bulan içsin) \n\nSen son kokladığım gül: adın zambak\n(Sen başladın artık, her şey geçsin gitsin) \n\nSen incelikler antolojisi, uyut beni\n(Sesin bir cibinlik gibi soluğumu kessin) \n\nBir kez daha diyeyim: Özenle katlanmış bir mendil gibisin\nSil beni n’olur kırk yıllık kirim pasım gitsin." + }, + { + "id": 45892.0, + "title": "Aygün Uğurlar İçin", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne nimetleri var şu dünyanın\nEkmek peynir zeytin yemiş....\nBir nimeti daha var dünyanın: \nİnandıkları uğruna açlıktan ölmek." + }, + { + "id": 40338.0, + "title": "Öfkenin Adını Koy", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 9.0, + "poem": "Devrilen bir çınar\nnasıl uzanırsa boylu boyunca\nöylece düştü kollarına\nkan-revan içinde dostun\ndonup kaldı soluk bir gülümseyiş\nçocuksu kıvrımında dudaklarının\n\nKaşın seyirmeye başladı birden\nyüreğin körüğü üflüyor\niçindeki cehennemi\nve bir boşluğa nasıl çarparsa deli su\nöyle uğuldamakta kulakların\nbir bora patlıyor göğsünün okyanusunda\n\nNe ki tutulmuş nalçalı seslerle\numudun köşebaşları\nkorsanlar dalgalandırıyor\nsenin deli rüzgarlarınla bayraklarını\nve yitiriyorsun yolunu\nbalta kesmez ormanında öfkenin\n\nBil ki dostunda değil çekilen tetik\nsenin umuduna, unutma bunu\nkör bir öfke delirtmesin \nyıkmasın yaşamın direncini\nunutma ki her köşebaşında\nbunca dostun kurumadı hâlâ kanları\n\nHele dik tut başını önce\nhaykır yıkılmadığını, tükenmediğini\nyüreğindeki yalım nasıl olsa \nkorlaştırır zamanın çeliğini\nsen önce öfkenin adını koy\nyanıltmasın yüreğini\n\nAHMET TELLİ" + }, + { + "id": 59048.0, + "title": "Kara Tahta", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Dünyayı yererken de yine onunla ilgim; \nNefse el süremiyor kara tahtada silgim...\n(1982)" + }, + { + "id": 21204.0, + "title": "Marş", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 8.0, + "poem": "Gök mavi, başak sarışın...\nTadı ne güzel barışın.\nKarları ılık olacak\nYarın yuvalarda kışın.\n\nOn altı yaş kucağına\nKoşabilir yirmi yaşın\nKanatları üzerinde\nAşkın, dileğin, alkışın.\n\nGök mavi, başak sarışın...\nTadı ne güzel barışın!\nFakat senin on savaşa\nDeğer, ey yurt, bir karışın!" + }, + { + "id": 104560.0, + "title": "Sevdiğim Dilber 1", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ala gözlerini sevdiğim dilber\nSevgini sevdamdan ayıramıyorum\nGündüz hayalimde, gece düşümde\nBana bir hal oldu bilemiyorum\n\nYaylanın hası da şu nazlı pınar\nAşnası olanlar yolları dener\nDuramaz dillerim, nazlımı arar\nDilim tutup da duramıyorum\n\nNerde güzel görsem artıyor gamım\nGenç yaşımda sağır oldu kulağım\nHer gün önümüzden geçer yolağım\nŞimdi nerd'olduğum bilemiyorum\n\nKarac'oglan da gördüğün öğer\nUzundur sacları topuğun döğer\nVermişler beş bini, bin daha değer\nKesilmiş bahası, alamıyorum" + }, + { + "id": 6939.0, + "title": "Surda Bir Gedik Açtık", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes\nEy kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es..." + }, + { + "id": 1101573.0, + "title": "Ne Biçim Ülke?", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Sanık, sanık yakını kim varsa taarruzda,\nCıvıdı taş ve demir, kokma başladı tuzda,\nBu ne biçim bir ülke, gören hayrete düşer,\nAzdı darbeseverler, darbeciler omuzda! \n14.01.2009" + }, + { + "id": 61709.0, + "title": "Bodrum Katı", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "Ne bayram misafiri, ne düğün gölgesiyim\nŞu koskoca alemde yalnızlığın sesiyim\n\nMeçhul bir ıstırabın kurbanıyım boşlukta\nBir bodrum katındayım, esrarlı bir loşlukta\n\nPencereden bakarken gördüğüm tek şey: Hüzün\nFarkedemedim hala endamını gündüzün\n\nBir yığın eski hayal duruyor tabağımda\nEski günlerin tadı sızlıyor damağımda\n\nGönlümün mahzenine çekildim; biçareyim\nSevgiyi de, aşkı da unuttum; avareyim\n\nMeçhul bir ıstırabın kurbanıyım boşlukta\nBir bodrum katındayım, esrarlı bir loşlukta" + }, + { + "id": 67454.0, + "title": "Neydi O Bir Zamanlar", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "istanbul ve sen / neydi o bir zamanlar\nsanki gençliğime doğru yaşlanıyordum\nçengelköy'de yaz unutulmaz erguvanlar\nhangi yanıma dönsem seni bulurdum\niçimdeki lambanın kırıldığı anlar\n\nistanbul ve sen / sırılsıklam yaşananlar\nyanardöner bir ayna yeniden ruhum\nçengelköy'de yaz unutulmaz erguvanlar\ngözlerinin sisinde sevdalı bir yolcuyum\nhayal meyal gemiler dumanlı ilkbahar\n\nistanbul ve sen / ikinizden kalanlar\ntekrar tekrar ısrarla yaşayıp durduğum\nçengelköy'de yaz unutulmaz erguvanlar\nrüya mıdır gerçek mi kendi kendime sorduğum\nistanbul ve sen / neydi o bir zamanlar" + }, + { + "id": 185837.0, + "title": "Sone 1", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 7.0, + "poem": "Artmasını isteriz en güzel varlıkların\nGüzelliğin gül yüzü solmasın diye asla.\nBir güzel, yaşlanıp da göçünce bugün yarın\nAnısı yaşar yine körpecik yavrusuyla:\nAma can yoldaşındır kendi parlak gözlerin.\nKendi ateşin besler ruhunun alevini:\nKıtlığa çevirirsin bolluğunu her yerin,\nKendi düşmanın gibi, ezersin can evini.\nŞimdi sen yeryüzünün taptaze bir süsüsün,\nVarlığın çiçek dolu bahardan müjde taşır,\nAma kendi koncanda ruhunla gömülüsün.\nPintiliğin arttıkça kendi sonun yaklaşır.\n___Dünyaya acımazsan, oburlar gibi ancak\n___Varlığın da mezar da güzelliği yutacak." + }, + { + "id": 18918.0, + "title": "Ey Sarı Gök Bulutu Ey Izdırap Gülşeni", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "dön kendine, gözlerimi yüzünde\nvur kendini kimsesiz yolara ömrünün\neysarı gök bulutu, ey ızdırap gülşeni\nzaman definesini taşı dagarcığında\nyoksa aşkı bir belelı vadiye çekersin\n\neline geçince ruhun dizginlerini\numudunu imkansız çöllere taşır ölüm\nkumların dehşetine salar gezginlerini\nefsunlu bir vahanın bağrına düşer ölüm\n\neteği neden yaslı keremsiz kalan dağın\nhangi rüzgar kuruttu duygular tarlasını\ney sarı gök bulutu, ey ızdırap gülşeni\ndokundur ellerini şiirin alevine\nyoksa aşk, bir köşede ansızın yakar seni\n\ndön kendine, anlarsın; yıllar boyu çaresiz\nolmak ne kadar acı karanlık bir kuyuda\nbirer birer kapanır güneşin perdeleri\nkaybedersin bir daha dönmemek üzere geri\nriyakar neş’eyi de, budala uykuyuda" + }, + { + "id": 62381.0, + "title": "Ayrılıklar", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 6.0, + "poem": "Karadenizde gemilerin mi battı, \nAğzını bıçaklar açmaz, \nÜzüntüdesin gayet.\nSen sızlanmışın çok mu, \nBize edebiyat öğretmeni anlattı: \nNeyler bile etmiş şikayet.\n\nBaktın ki olacak gibi değil, \nUnuttu diyelim nihayet; \nYine de bulunur tesellisi: \nDünyada başka kız yok mu, \nElini sallasan ellisi -\nMesele bundan ibaret." + }, + { + "id": 3696.0, + "title": "Benden Bilmeyin", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 5.0, + "poem": "istanbul'da bir fabrika\nfabrikayı ben koymadım oraya\nben diyorum ki size\n istanbul'da bir fabrika\n\nfabrikayı işçiler çalıştırır\nişçileri bir milyoner\nben diyorum ki size\n fabrikayı işçiler çalıştırır\n\ngrev gittikçe büyüyor\ngrevi ben istemiyorum\n ben diyorum ki size\n grev gittikçe büyüyor\n\nbini boşaldıkça biri doluyor\nbinini ben boşaltmıyoum\n ben diyorum ki size\n bini boşaldıkça biri doluyor\n\nbu düzen beyler düzeni\nbu düzeni ben yapmadım\nben diyorum ki size\n bu düzen beyler düzeni\n\nortalık gitgide karışıyor\nortalığı karıştıran ben değilim\nben diyorum ki size\n ortalık gitgide karışıyor\n\nbirgün kıyamet koparsa\nkıyamet kopsun istemiyorum\nben diyorum ki size\n birgün kıyamet koparsa\n\ngençler kuytularda öpüşüyorlar\nmarulun vakti geçti\nşimdi karpuzlar kızaracak\nardından fındık fıstık\nardından ayva\nayvayı sarartan ben değilim\nben diyorum ki size\n gençler kuytularda öpüşüyorlar\n ayvanın vakti" + }, + { + "id": 42951.0, + "title": "Mahşer Günü", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "Nasıl uçan bir kuş düşerse yere\nYerde paramparça olursa kemikleri\nYumuşacık tüyleri dağılırsa\n\nNasıl bir gül kurursa dalında\nToprağa karışırsa yaprakları\nKokusu ve rengi kalmazsa\n\nNasıl bir kaplan vurulursa ormanda\nOtlara cansız düşerse pençeleri\nVahşi gözleri ışıl ışıl yanmazsa\n\nNasıl bir ağaç kurursa için için\nBirer birer kurursa dalları\nBir gün anızın devrilirse\n\nNasıl güneş doğmazsa bir daha\nBulutlar terkederse gökyüzünü\nYere bir damla yağmur düşmezse\n\nNasıl bitmezse karanlığı gecelerin\nTek ışık kalmazsa sokaklarda\nBu rüzgar, bu fırtına dinmezse\n\nKuş uçarken, gül açarken\nGüneş doğarken senin için\nBir gün böylesine başlar dünyada\nMahşer günü sensizliğin" + }, + { + "id": 14347.0, + "title": "Kültablası", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Kendi kendimi sakınıyorum, sıkılıyorum\nÖmür, uzun ömürlü bir kutu süt\nTezelden gitmeli bari\nKalafatsız bir kayık içre\nÇaparide tutulmuş yetmişinci izmarit olarak\nBir kültabağına basılmak üzere..." + }, + { + "id": 116156.0, + "title": "Aklından Sonsuz Yazgı Çıkmayan Adam", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir yolcu gibi sabah, tan vakti yola çıkan, \nAklından sonsuz yazgı çıkmayan mutlu adam, \nUyanıyor şafakta, ruhu hep düş içinde, \nElinde kutsal kitabı, dualar dilinde! \nDuasını ederken başlıyor gün doğmaya\nGüneş hem göğe doğuyor, hem onun ruhuna.\nSolgun ışıkta beliriveriyor eşyalar, \nEşyalarla birlikte ruhunda başka şeyler, \nOndan başka herkes uykuda, böyle sanıyor, \nEsrik bir mutluluğun huzuruna varıyor, \nOysa arkasında güler yüzlü melekler var, \nKitabın üzerine eğilmiş bakıyorlar.\n\n(1856) \n\nFransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN" + }, + { + "id": 220958.0, + "title": "Eyvah!", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Korkaklardan hak talebi suç olacak galiba\nTenekeler başımıza taç olacak galiba\nMazlumların, elleriyle diktikleri heykeli\nYıkıp da yol açmaları güç olacak galiba..\n\n31 Aralık 2004/Vakit" + }, + { + "id": 34727.0, + "title": "Orası", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Aldım oraya çıkardım seni\nTa oraya\nYetişemeyeceğim kadar yüksek\nVaramayacağım kadar uzak\nVe şimdi\nSen bana oradan bakıyorsun." + }, + { + "id": 6628.0, + "title": "Balzamin", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Sen el kadar bir kadınsındır\nSabahlara kadar beyaz ve kirpikli\nBazı ağaçlara kapı komşu\nBazı çiçeklerin andırdığı\nİş bu kadarla bitse iyi\nBir insan edinmişsindir kendine\nBir şarkı edinmişsindir, bir umut\nGüzelsindirde oldukça, çocuksundur da\nSaçlarınla beraber penceredeyken\nBesbelli arandığından haberli\nGemiler eskirken, deniz eskirken limanda\nSevgili..." + }, + { + "id": 1884.0, + "title": "Bayramlar Bayram Ola - 1", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Güneş yükselmeden kuşluk yerine \nBir adam camiden döndü evine \nOturdu sessizce yer minderine \n\nKızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı \nAdam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı...\n\nEli öpüldükçe içi burkuldu \nKonuşmak istedi, dili tutuldu \nGüç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu \n\nOğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı \nAdam “he ya” dedi, gözü kapalı...\n\nDüşündü kış yakın, evde odun yok \nTenekede yağ yok, çuvalda un yok \nYok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok \n\nAvrat “Bayram” dedi, eğdi başını \nAdam “evet” dedi, sıktı dişini... \n\nÇalışsa ne iş var, ne cepte para \nDağ oldu içinde büyüyen yara \nDikti gözlerini karşı duvara \n\nTakvim “Bayram” dedi, silindi yazı \nAdam “öyle” dedi, bağrında sızı... \n\nDöndürse yönünü herhangi dosta \nYaralı, gariban, dul, yetim, hasta \nYıllar, aylar, günler erirken yasta \n\nYer-gök “Bayram” dedi, ağzını açtı \nAdam “Bayram” dedi, evinden kaçtı!..\n\n(Suları Islatamadım)\n." + }, + { + "id": 11005.0, + "title": "Değişik Zamanlar", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "18.45 \n\nEn geç yediye çeyrek kala evdeyim \nBen gelene kadar bütün üzüntülerinden kurtulmalısın \nBorcumuz varmış, derdimiz varmış düşünme \nÜmitsizlik fakirlerin harcı değil \n\nSaksının yerini değiştir \nGöreceksin daha güzel olacak \nAç pencereyi odamız havalansın \nSonra mutlu geceleri düşün sabahları değil \n\nGelir gelmez sarıl boynuma, öp beni \nGeçsin bütün yorgunluğum dudaklarında \nDoldursun yatakları aşkımız \nBiz de insanız elbet Tanrı Değil. \n\n22.30 \n\nSeni bir güzel öpmeliyim önce \nDudaklarımın nelere kaadir olduğunu anlamalısın \nSonra sen istemelisin yatağı \nO baygın başdönmesini \nO tatlı yorgunluğu \nO ölüp ölüp yeniden var olmayı \n\nYatağımız büyük olmalı büyük \nBir odayı doldurmalı kucaklaşmamız \nKırmızı ışığı sevmem \nyeşil bir ampul yanmalı abajurda \nDışarısı alabildiğine karanlık olmalı \nSenin mutlu aydınlığına inat \nVe ben sabahın ilk ışıkları altında \nSeni bir kere daha sevmeliyim. \n\n7.15 \n\nBeni 7.15 de uyandır \nAkşamdan kur saati uyuyup kalmayalım \nZamanlar içinde en güzel sabah çayı \nSonra giyinip traş olmalıyım \n\nArtık ayrılmalıyız, üzülme \nGöreceksin akşam çabuk olacak \nHaydi gülümseyerek uğurla beni \nSon otobüse yetişmeliyim." + }, + { + "id": 41983.0, + "title": "İncitme", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Gölgesinde otur amma\nYaprak senden incinmesin.\nTemizlen de gir mezara\nToprak senden incinmesin.\n\nYollar uzun, yollar ince\nYol kısalır aşk gelince\nYat kurban ol İsmail’ce\nBıçak senden incinmesin.\n\nBurdayım de ararlarsa\nDoğru söyle sorarlarsa\nTabutuna sararlarsa\nBayrak senden incinmesin.\n\nİl göçsün göçtüğün vakit\nYol yansın geçtiğin vakit\nSuyundan içtiğin vakit\nKaynak senden incinmesin.\n\nToz konmasın sakın sana\nHakkı geçer halkın sana\nGücenmesin yakın sana\nUzak senden incinmesin.\n\n(Yasaklı Rüyalar)" + }, + { + "id": 43035.0, + "title": "Istırabım Sende", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 8.0, + "poem": "Biliyorum konuşacak bir şeyimiz yok\nAma gözlerini al gel\nElindeki yarayı, suskunluğunu, acemiliğini\nBeni birisi severse inanmam\nSeni birisi severse utanırsın\nBilmediğin bir hastalığa acımak için bile olsa gel\nBiliyorum, konuşacak bir şeyimiz yok\nAma ıstırabım sende, mutlaka al da gel" + }, + { + "id": 994250.0, + "title": "Güz", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 7.0, + "poem": "Yapraklar düşmede bilinmez nerden,\nGökkubbede uzak bahçeler bozulmuş sanki\nYapraklar düşmede gönülsüz\nVe geceler ağır dünyamız kopmuş gibi yıldızlardan\nKaymada yalnızlığa\nHepimiz düşmedeyiz, şu gördüğün el düşüyor\nNereye baksan hep o düşüş\nAma biri var ki bu düşenleri tutuyor yumuşak ve sonsuz." + }, + { + "id": 28880.0, + "title": "Dost", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Kevser havuzuna dalanlar,Ölmezden öndün ölenler\nNefsini düşman bilenler,Konar tuba dallarına\n\nAlem düşman olur ise,Beni dost'tan ırımaya\nDost kanda ise ben anda,Düşmanlık arımaya\n\nDost ehli bizim ile hem,Dost burdadır bize ne gam\nYüz bin cehd ederse düşman,Dost mahfili duramaya\n\nDüşman bana nide bile,İşim gücün dost'tan yana\nDost makamı can içinde,düşman eli eremeye\n\nKime kim dost kapı aça,Düşmanı elinden kaça\nYunus ağzı güher saça,Değme arif değemeye." + }, + { + "id": 6097.0, + "title": "Seven Bir Kadın İçin Sone", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Siz ne zaman sevdiyseniz çaresizlik vardı\nBir karanlıktı basan içinizi aşkla beraber\nSevince her yeriniz bir humma ateşiyle yanardı\nSonra gözlerinizde yaş, alnınızda ter\n\nOnu severdiniz bilirim ama gidemezdiniz ki\nSizin gibi niceleri sevip gidemediler\nİste ümitsiz askınızın şahidi\nDişlediğiniz yastıklar, kirdiniz kadehler\n\nVe sizi o keder güzelleştirdi o keder\nO isyan etmeler Tanrıya, o içinizdeki kırıklık\nO sabahlara dek ağladığınız geceler\n\nBütün kadınlığınızla aşkın üstündesiniz artık\nO içinizdeki fırtınalar da gelir geçer\nSiz de bir gün dersiniz - sevmek yalanmış meğer." + }, + { + "id": 56224.0, + "title": "Aşkım İsyandır Benim", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "yanarım; öyle bakma yüzüme yağmur gibi\ndağıt kalbini saran hasret bulutlarını\nparlasın gözlerinde sonsuzluk usaresi\ndalgınlık evlerinin en güzel melikesi\nsevemem, tozlu raflar arasına girmeden\nçöllerim kandır benim\nsevemem, karanlığı bir daha devirmeden\naşkım isyandır benim" + }, + { + "id": 807071.0, + "title": "Karabağ'a Mektup", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Bahtına ağlayan Azeri k��zı\nSen Karabağ dersin, ben karayazı\nBoşlukta çırpınır Türk’ün avazı\nSanma ki dertlerin azı bizdedir\nSizdeki yaranın özü bizdedir.\n\n‘Gel gardaş’ diyorsun gelecek yol yok\nŞehitler kabrine koyacak gül yok\nÇilesiz saat yok, kavgasız yıl yok\nKurşunlar sizdedir, sızı bizdedir\nSizdeki yaranın özü bizdedir.\n\nTürkmen’e mi, Kırgız’a mı yanmadım\nTatar’a mı, Çerkez’e mi yanmadım\nİmdat diyen bir söze mi yanmadım\nUygur’un,Özbek’in gözü bizdedir\nSizdeki yaranın özü bizdedir.\n\nMüslüman, Türk olmak suçumuz bizim\nÖfkeyle doludur içimiz bizim\nBir günde ağarır saçımız bizim\nYüz iki belanın yüzü bizdedir\nSizdeki yaranın özü bizdedir\n\nKendimizden koptu kendi bağrımız\nZulüm girdabında yandı bağrımız\nHedef tahtasına döndü bağrımız\nAlevler sizdeyse közü bizdedir\nSizdeki yaranın özü bizdedir.\n\nKomünizm sağırdı, demokrasi kör\nBatıdan beslenir her türlü terör\nHaçlı mumyaları uyandı bak gör\nKaç asrın silinmez izi bizdedir\nSizdeki yaranın özü bizdedir.\n\nBirleşmiş milletler benzedi sirk'e\nSadistler musallat edildi şarka\nİsrail Arap’a, Ermeni Türk’e\nKısmet bazı sizde, bazı bizdedir\nSizdeki yaranın özü bizdedir.\n\nYeni bir oyun var burada şimdi\nÜçüncü piyonda sırada şimdi\nMitterand, Bush, Yeltsin nerede şimdi\nKatilin, kalleşin pozu bizdedir\nSizdeki yaranın özü bizdedir.\n\nBöyle geldi, böyle gitmez bu oyun\nZalimleri iflah etmez bu oyun\nUmdukları gibi bitmez bu oyun\nMazlumun ekmeği, tuzu bizdedir\nSizdeki yaranın özü bizdedir.\n\nMüslüman’ız, Türk’üz haktan yanayız\nAdaletle süt emziren anayız\nAşk harcıyla vücut bulmuş binayız\nÂti bizde saklı, mâzi bizdedir\nSevginin, şefkatin özü bizdedir.\n\n22.03.1992\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": 52805.0, + "title": "İntihar Mavi", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Dağların dorukları dumanlı olur\nGeriye dönmez savaşçılar...\n\nFırtınayla yıkanmıştır ömürleri\nKarla yıkanmıştır yüzleri...\nBu yüzden asla vedalaşmaz\nVe kılıçlarında taşırlar şiiri! .\n\nBu yüzden sevdaları mahzundur\nYürekleri kallavi! \nAlınları ihanet vurgunudur.\nGözleri intihar mavi..." + }, + { + "id": 45205.0, + "title": "Sessizlik", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Korkunun parmakları uzandı boğazıma\nParçalandı bir anda ruhumun yelkenleri\nSon mutluluk sesleri inince kulağıma\nKapladı her tarafı sessizlik dikenleri\n\nDört mevsimi bir arada yaşadım ve ürperdim\nOynadım bu çileli oyunda son rolümü\nHer adımda bir korkunç âkibeti bekledim\nHer adımda seyrettim yeniden öldüğümü\n\nÇaresiz, duyulmaya başladı vuruşları\nGözlerimin önüne serilince yüreğim\nKanatlandı semaya sessizliğin kuşları\nAnladım; sessizliğe ben de gömüleceğim" + }, + { + "id": 19383.0, + "title": "Çerkez Ali", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Çerkez Ali'yle bir akşam\nGöl kıyısı lokantada\nGürcü şarapları içtik\nMezemiz 'çahohbili' ydi\nBabası Kırımlı Tatar\nAnnesi istanbullu Türk\nKökü derinlerde çınar\nŞair dostum çerkez ali\n\nGerçeği düşe çeviren\nDuygu nereden geliyor\nŞu karşıki dağlardan mı\nAkşam sisinde eriyen\nBakışları bir ışık su\nÇerkez Ali anlatıyor\n\nDarağaçları kurulu\nSultan Hamit ağır hasta\nCanı kayısı istemiş\nKar yağıyor İstanbul 'a\nBeşiktaş'ta çerkez Ahmet\n-Yörenin ünlü bakkalı-\nGidiyor yurdu kırım'a\nBulup geliyor kayısı'yı\nVeriyor Çerkez Ahmet'e\nBacısı Melek Filsan'ı\nYaverlerden ihsan paşa\n\nO sırada İstanbul'a \nKim gelirse kafkasya'dan\nÇerkez diye anılıyor \nÇerkez Ali'ye Çerkez'lik\nBabası Çerkez Ahmet'ten\nBöylece miras kalıyor\n\nDüşü gerçeğe çeviren\nDuygu nereden geliyor\nYanımızdaki gölden mi\nMavi bir tüle bürünen\nDişleri bir ap ak umut\nÇerkez Ali anlatıyor\n\nBeşiktaşlı Çerkez Ahmet\n-kaytan bıyıklı delikanlı-\nOnbeş yaşında Filsan'I\nAlıp gidiyor Kırım'a\nOsmanlıda meşrutiyet\nRusyada bolşevik devrimi\nÖlüyor genç yaşta Ahmet\nKalıyor Ali'si yetim\n\nDüşleri Çerkez Ali'nin\nHer gece dolu bunlarla\nAklı fikri İstanbul'da\nSiliniyor çizgileri\nGöç günü ölen annenin\nBuğulanıyor gözleri\nYağmur yağıyor kırım'a\n\nKırk yıldır Özbekistan'da\nYaşar Çerkez Ali sürgün\nDönecek mi yurtlarına\nKırımlı Tatarlar birgün\nBeşiktaş'I İstanbul'u\nVatanını annesinin\nGörmek kısmet olacak mı\n\n'Anneciğim İstanbul'a\ngidebileceğiz miyiz?'\ndiyor annesine kızım\nkarşı dağa bakıyorum\nBir ağırlık yüreğimde\nSırılsıklam ter içinde\nUykumdan uyanıyorum\n 1986-1993" + }, + { + "id": 56088.0, + "title": "Bu Çağrı Sanadır", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir damla SU gönder bana\nEğer gönderebilirsen\nAna sütü gibi tertemiz olsun\nBir damlası Karadeniz\nBir damlası Akdeniz olsun.\n\nBir avuç TOPRAK gönder bana\nEdirne koksun, Ağrı koksun\nHer zerresi burcu burcu\nTürkiye koksun\nAnadolu’dan çağrı koksun.\n\nBir dilim EKMEK gönder bana\nYiyince lezzetini hissedeyim\nBereketini hissedeyim\nKöy köy, tarla tarla\nMemleketimi hissedeyim.\n\nBir demet ÇİÇEK gönder bana\nRenkleri; \nSarı, kırmızı, beyaz ve mavi olsun\nRâyihası, estetiği\nsemâvî olsun.\n\nBir tutam SEVDA gönder bana\nVeysel Garani’nin, Yunus Emre’nin\nSevdasından olsun\nMevlâna’nın Mevlâ’sından olsun\nSevdâların hasından olsun.\n\nBir RÜYA gönder bana\nYürürken, otururken\nGüneşi, ayı seyredeyim\nAradan kalksın tüm duvarlar\nMâverayı seyredeyim.\n\nBir damla ALIN TERİ gönder bana\nYazdığın ŞİİRLERİ gönder bana\nOkumaya ihtiyacım var...\n\n25 Ekim 2001\n(Parmak İzi)" + }, + { + "id": 330661.0, + "title": "Nazım Hikmet'e İlk Ve Son Hitap", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "NAZIM HİKMET'E İLK VE SON HİTAP \n\nNâzım Hikmet! \nNafile çabalıyorsun.\nSana kızmıyorum. Kızmıyacağım. \nHiç bir operatör, ameliyat masasından kendisini yumruklıyan kanserliye, hiç bir gardiyan, parmaklığı içinden kendisine deli diye bağıran çılgına, hiç bir hâkim darağacı önünde küfürler savuran mahkûma kızamaz. \n\nBen kendimi, ne kanser operatörü, ne deli gardiyanı, ne de ağır ceza hâkimi şeklinde görmüyorum. Fakat görüyorum ki her hareketim, seninle hiç de alâkadar olmadığı halde, ciğerine neşter gibi saplanıyor, seni delilerin parmaklığı gibi bir azap çerçevesine hapsediyor ve başının üstünde ip varmış gibi kudurtuyor. Beni, doktor, gardiyan ve hâkim şeklinde gören sensin! Senin bu halini sezer sezmez artık sana kızmıyorum. Merhamet ediyorum.\n\nSanma ki ben öfke kabiliyetini kaybetmiş bir adamım. İnsan başiyle fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, bence fikir öfkesidir. Bir hiç için ölçüsüz öfkeler duyacak kadar alıngan ve hassas bir mizaç taşıdığımı sen de bilirsin. Fakat bu öfke, iyi kötü bir kudreti, bir şahsiyeti, bir mesuliyeti kalmış insanlara ve hadiselere karşıdır. Sen mazursun.\n\nÇünkü iflâs nedir, onu bütün hacmiyle idrak ettin.\nO kadar yalnızsın ki, etrafında bir sürü (namı müstear) dan başka kimse yok. O kadar konuşulmuyorsun ki, isminden ancak kendi (namı müstear) ların bahsediyor. Eskiden herkesin dilinde bir problem gibi gezinmeyi tercih eder ve bir dedikoduya, bir ankete doğrudan doğruya iştirak etmeyi Greta Garbo esrarına aykırı bulurdun. Şimdi bir yerde anket oldu mu, kıymeti ve seviyesi nedir, hiç düşünmeden, kapısı önünde aç biilâç bekleşen yedi sekiz kişinin başına en evvel sen geçiyorsun ve sıranı kaybetmemek için kimbilir nelere baş vuruyorsun? Fıkraların baş sahifelerden moda sahifelerine atılıyor, gene yazıyorsun. Hatırlanmak şartı ile ne hakaretlere razı değilsin? Tükürüğü bile uzun zaman gıda edindin. Şimdi o da yok. Bir zamanlar, şiirlerinde (kıllı ve kalın) olduğunu ilân ettiğin sarışın ve pembe ensenden, şunun bunun tokat izleri bile uçmuş. Zaman seni değil, yüz karalarını bile götürmüş. Ne hazin bir manzaran var. Akşamları, beyoğlu sokaklarında, yüzlerinde kalın bir duvak, ayaklarında bir çift siyah bot, ellerinde köpek başlı bir şemsiye, ağır ağır geçen sabık Rum aşüfteleri bile senin kadar merhamete şayan değildir. Artık nefret vermiyorsun. Zamanın hainliği önünde insanları tefekkür ve merhamete çağırıyorsun. \n\nBundan bir kaç ay evvel Bâbıâlide, Ştaynburg lokantasında seninle şöyle konuşmadık mı:\nBen - Gazetelere yazdığın bu fıkraları nasıl yazıyorsun, bu kadar adileşmeye nasıl tahammül ediyorsun? \nSen - Ne yapayım, ekmek paramı kazanıyorum. Başka ne yapabilirim? \nBen - Kendinden ve haysiyetinden bu kadar fedakârlık edeceğine niçin potin boyacılığı etmeyi tercih etmiyorsun? \nSen - Potin boyacılığı etsem, bir şey zannederler de beni bu işten menederler. \nKendisini bu kadar saçma bir mazeretle teselli ediveren, hakikatte tesellisi olmıyan seninle görüyorsun ki ben hiç bir gün kavga etmedim. Sana selâm verdim. Sana acıdım. Bu kadar düşmene -acısını ben duyuyormuşum gibi- razı olmadım.\nŞimdi bana -tam da senden bekliyebileceğim bir tarzda- çatıyorsun. Devlet günlerinde seni rakip diye almaya tenezzül etmeyen adam, bu perişan halinde sana nasıl tenezzül eder? Artık sen benim gözümde hiç bir şeyi temsil etmiyorsun. Ne hokkabaz şiirini, ne işporta komünizmanı, ne hile ustalığını, ne 24 saatlık reklâm açık gözlülüğünü... Senin nene mukabele edeyim? \n\nAynı ideoloji içinde vaktiyle sarma dolaş olduğun ve içlerinde fikirlerine taban tabana zıt olmama rağmen konuşulabilecek insanlar bulduğum gruplar, yani sana benden daha yakın zümreler bile seni, fikir ve sanat âdiliğinin, doland��rıcılığının prototipi diye gösteriyorlar. Bana ne düşer? \n\nİşte açıkça söylüyorum: Ben senin kâbusun, geceleri uykuna giren umacın, her an yokluğunu hissettiren şeytanınım. Sana acıyorum. Fakat elimden ne gelir? \nÇektiğin yokluk ıstırabına hürmeten, sana vaktile vermediğim şerefi veriyorum. Seninle ilk ve son defa olarak konuşuyorum. Fakat hepsi bu kadar. Dediğim gibi sen, bence artık mazursun. Seni affediyorum, ve ne yapsan affedeceğim. Bu vaade güvenerek istediğini yap! Sakın bu fırsatı kullanmamazlık etme! \n\nYalnız bil ki, sönmüş ve pörsümüş hüviyetine, o kadar muhtaç olduğun ve elde etmek için ne yapacağını bilemediğin hayatı nefhedemiyeceğim. \nÖlü diriltmek ve müflis kurtarmaktan âcizim.\n\nBenim hakkımda, içinde hapsettiğin şeylerin hacmini bilmiyorum. Rivayete göre üç perdelik bir piyes, rivayete göre bir roman...\n\nFakat sana karşı hiçbir taktiği kalmamış adamın, bütün bir samimiyet ve açıklıkla içini tasfiye etmesine rağmen söyleyebileceği her şey ve sırf sana hitap etmekle düşebileceği bayağılık burada toptan ve ebediyen nihayete eriyor. \nİşte görüp göreceğin rahmet! \n\n(11 Nisan 1936)" + }, + { + "id": 2127192.0, + "title": "Aslıma Karışıp Toprak Olunca", + "poet": "Aşık Veysel Şatıroğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Aslıma karışıp toprak olunca\nÇiçek olur mezarımı süslerim\nDağlar yeşil giyer bulutlar ağlar\nGökyüzünde dalgalanır seslerim\n\nNe zaman toprakla birleşir cismim\nCümle mahluk ile bir olur ismim\nNe hasudum kalır ne de bir hasmım\nEski düşmanlarım olur dostlarım\n\nEvvel de topraktır sonra da adım\nGeldim gittim bu sahnede oynadım\nTürlü türlü tebdilata uğradım\nGahi viran şen olurdu postlarım\n\nBenden ayrılınca kin ve buğuzum\nHerkese güzellik gösterir yüzüm\nTopraktır cesedim güneştir özüm\nHava yağmur uyandırır hislerim\n\nAlimler alemi ölçer biçerler\nHamını hasını eler seçerler\nBu dünya fanidir konar göçerler\nVeysel der ki gel barışak küslerim" + }, + { + "id": null, + "title": "Hayat Gül Kokulu Bir Sağanak Yine", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Gözlerimin önünde ıslak dağların kabaran yalnızlığı.\nNe varsa uçurumlar eşiğinde,\nhüzünlerle yalpalayan ne varsa \ngözlerimin önünde,\nve hayat gül kokulu bir sağanak yine…\n\nBir şeyler anlatmak istiyor hayat\nve alıp götürmek bir şeyleri kurt sofralarına…\n\nGün batıyor...\nGün batıyor bukağısı paslı bir sevinç oluyor yalnızlığım.\nUnutuyorum sevgilim suretini; \ndurgunluğum “niçin”di unutuyorum…\n\nGün batıyor...\nGün batıyor ürkek yıldızlar dolanıyor yalnızlığıma.\nUmurumda değil ne yağmur ne ayaz\nne de bu kerpiç kokusu havada; \nunutuyorum, sabaha kadar, gün batıyor\nve geciken sabahlara koşuyor kuşlar,\ngözlerimin önünde\nve hayat gül kokulu bir sağanak yine…" + }, + { + "id": 1922.0, + "title": "Ayrılık Hediyesi", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Şimdi saat sensizin ertesi\nYıldız dolmuş gökyüzü ayaydın\nAvutulmuş çocuklar çoktan sustu\nBir ben kaldım bir ben kaldım\nTenhasında gecenin avutulmamış ben\nŞimdi gözlerime ağlamayı öğrettin ki bu yaşlar\nUtangaç boynunun kolyesi olsun\n\nBuda benim sana buda benim sana ayrılırken hediyem olsun\n\nSoytarılık etmeden güldürebilmek seni\nEkmek çalmadan\nDoyurabilmek ve haksızlık etmeden doğan güneşe bütün\nAydınlıları içine süzebilmek gibi mülteci isteklerim oldu\nArasıra biliyorsun\nŞimdi iyi niyetlerimi bir bir\nYargılayıp asıyorum\nBu son olsun bu son olsun\n\nŞimdi saat yokluğun belası\nSensiz gelen sabaha günaydın\nİşi gücü olanlar çoktan gittiler\nBir ben kaldım bir ben kaldım\nVoltasında gecenin hiç uyumamış ben\nŞimdi gözlerime ağlamayı öğrettin ki bu yaşlar\nUtangaç boynunun kolyesi olsun\nBuda benim sana buda benim sana ayrılırken hediyem olsun\n\nKafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni\nBeyninin içindekileri anlayabilmek ve yitirmeden yüzündeki \nanlık\nTebessümü\nBütün saatleri öylece dondurabilmek için\nÇıldırasıya parladım kendimi lanet olsun\nArtık sigarayı üç pakete çıkardım günde\nOlsun güzelim olsun ne olacaksa olsun" + }, + { + "id": 104868.0, + "title": "Arzularsın", + "poet": "Niyazi Mısri", + "rating": 8.0, + "poem": "Nâdanı terk etmedin yârânı arzularsın,\nHayvânı sen geçmedin insânı arzularsın.\n\n“Men arefe nefsehû fakad arefe Rabbehû”\nNefsini sen bilmedin Subhânı arzularsın.\n\nSen bu evin kapusın henüz bulup açmadın,\nİçindeki kenz-i bî-pâyânı arzularsın.\n\nTaşra üfürmek ile yalunlanır mı ocak,\nYönün Hakk’a dönmedin ihsânı arzularsın.\n\nDağlar gibi kuşatmış benlik günâhı seni,\nGünâhın bilmeden gufrânı arzularsın.\n\nCevizin yeşil kab��nı yemekle dad bulunmaz,\nZâhir ile ey fakîh Kur’ânı arzularsın.\n\nŞarâbı sen içmedin sarhoş u mest olmadın,\nNice Hakk emrine fermânı arzularsın.\n\nGurbetliğe düşmedin mihnete sataşmadın,\nKebab olup pişmedin büryânı arzularsın.\n\nYabandasın evin yok bir yanmış ocağın yok.\nIssız dağın başında mihmânı arzularsın.\n\nBen bağı ile bostanı gezdim hıyâr bulmadım,\nSen söğüt ağacından rummânı arzularsın.\n\nBaşsız kabak gibi bir tekerleme söz ile\nYunusleyin Niyâzi irfânı arzularsın." + }, + { + "id": 50687.0, + "title": "Tut ki Gecedir", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "tut ki gecedir\nkaranlık sıvaşır ellerine camlardan\nbirden kırmızıya döner\n trafik ışıkları\nkükürtlü dumanlar yükselir\nkorkuya batmış\n camkırığı adamlardan\n tehlikeye büyür sakalları\n\ntut ki gecedir\nihbarlar birer sansar\n bir telefondan bir telefona atlar\nyeraltı örgütleri tetik üstünde\n adres değiştirmiş silah kaçakçıları\n fahişeler birbirinden kuşkulanıyor\n\ntut ki gecedir\n katiller huzursuz\n hırsızlar sinirli\n hainler ürkekçedir\nelleri telefona kendiliğinden uzanıyor\nihanete gece müthiş bir gerekçedir\n ihbarlar birer sansar\n bir telefondan bir telefona atlar\n\nihanet bir bilmecedir" + }, + { + "id": 116152.0, + "title": "Ey Güneş! Ey Yüzü Tanrısallığın!", + "poet": "Victor Hugo", + "rating": 6.0, + "poem": "Ey güneş! ey yüzü tanrısallığın! \nVahşi çiçekleri sel yatağının! \nMağaralar! Seslerin duyulduğu\nYaban böğürtlenleri ormanların! \nOtların altından duyulan koku! \n\nÖrnek yükseklikte kutsal tepeler, \nBir tapınağın ak süsü gibiler.\nYaşlı kaya, yılları yenen meşe, \nSizi izlerken duyumsuyorum da\nDağınık bir ruh giriyor kalbime! \n\nEy kızoğlankız orman, duru kaynak! \nKaranlığın çivitlediği gül berrak! \nGöğün ışığı pırıl pırıl su\nNe diyorsunuz bu haydut hakkında? \nEy doğanın bilinci, sağduyusu! .\n\n(1856) \n\nFransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN" + }, + { + "id": 4252.0, + "title": "Heyecan ve Fırtına", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "bir hitit lalesi tanıyordum ilk defa\nmasum bir aldanıştı hayat pencerelerde\nintiharı koklayan çiçeklerle beraber\nçığlıklarıma tutkun bir kuyunun dibinde\nonun o gökkubbeyi yakan güzelliğini\nşarkılar soyleyerek anıyordum ilk defa\n\ngemi benim olmalı, su benim olmalıydı\ngemiciler göklerde ruhumu bulmalıydı\ntutuşan bir dal gibi titriyordum ilk defa\nyuvasız karıncalar ve kuşlarla bilendim\nkahır yüklü atlarla, yokuşlarla bilendim\nbulutları ayinde görüyordum ilk defa\nmazide kın arayan kılıçlarla bilendim\n\nyollar hep bana doğru koşuyor; farkındayım\ndağlar bile kendini aşıyor; farkındayım\nsavaşçı mızrağını kırıyor sevda için\ncemre damarlarıma düşüyor; farkındayım\n\nüflenen her kandilin yerinde bir süreyya\nağlayan her çocuğun bakışlarında akşam\nölümüne müstehzi adımlarla yaklaşan\nesir uykularında kalan binlerce rüya\nçelik prangaları süsleyen hakimlere\nulaşır mı, merhamet ırmağı taşısa da\n\nihanete uğrayan gözyaşları gibiyim\ngene siyah bir perde çekildi üzerime\nsilahlar avutuyor benimle kendisini \noysa ben yalnız senle avunuyorum\nöfkeli mahkemeler, kan tüküren dosyalar\ncinnet savcılarını sürüyor menzilime\noysa ben yalnız seni, seni savunuyorum" + }, + { + "id": 45888.0, + "title": "Akis", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Sen çaldıkça Teodorakis\nBir mor yağıyor üstüme...\nDudaklarım öpüşmekten mosmor...\nBir putum sanki ilahilerle\n denize fırlatılmış\nVe bir deniz yağıyor üstüme\nBakma sen sevgili Teodorakis\nAçgözlü güvercinlerin didiştiklerine!\nAvluların o en çakırkeyiflisine\nMısır daneleri gibi serpilmişler ama\nMısır danesi değil ki bu adalar\nNe de biz güverciniz... \t\n\nSekerek o güneş güzeli çakılların üzerinden\nÇıplak ayaklarımızın su sesleriyle\nBirbirimize\nVe kendimize\nBilakis\n\nSen çaldıkça Teodorakis\nBir mor yağıyor üstüme" + }, + { + "id": 361940.0, + "title": "Söylenmemesi Gerekenin Şiiri", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "reddini doldurursa avucuma kan gibi \nkırmızı bir çığlıkla yırtılır dudaklarım: \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nkırılsa da baharı bekleyen pencereler \nakrebin gözlerinden geçse de dehlizlerim \neski bir mezarlığa gömülmeden izlerim \n‘söylememeliydim biliyorum! ...’ \nsimsiyah bulutların arasından ansızın \nçatlayan yüreğime koydu susuzluğunu \nver Allah’ım bana ver O’nun sonsuzluğunu \nhüzünlü bakışları şafağımda tebessüm \ngündüzümde ışığı, gecemde hilali var \nevimin tenhasında büyüyen melali var \nkum fırtınasında mı, selde mi yürüyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \ngemilerde aradım yüzünün görkemini \nmartılarla yoruldum, tayfalarla vuruldum \nkalbimi morga koydum bir liman köşesindenefesini aradım dalgaların sesinde \ntutundum hayatımın çürüyen yıllarına \nbakıp bakıp ağladım boş kalan yollarına \nbeni anlamaz diye kabuslar görüyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nciğerimde bir köz gibi taşıdım yokluğunu \nver Allah’ım, bana ver suya küskün kuğunu \nmor lekeler bıraktı solgun yanaklarıma \nkartal kanı bulaştı rüyalarıma bile \nfırtınalar diner mi ulaşmadan sahile \nhayalin bozkırında kurtkapanıydı ömrüm \nnasıl da bir başıma kopardım dikenleri \nnasıl da acımasız köprülerde yürüdüm \nuzaktan gülümseyip deniz fenerlerine \nsonunda mahkum gibi kapandım ellerine \nkirpiklerimden sızan hicranı siliyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nısrarlı denizlerin dibinde volkandır aşk \nkesif bir muammayı öğretir balıklara \nbalıklar derde düşen aşığı avuturlar \naşık ölünce kuşlar uçmayı unuturlar \ngüneşle buluşmayı göze alan, derinde \nyağmur yüklü bir ömür paylaşır göklerinde \neleğimsağma renkler düşürünce şehrayin \nbaşlamalı yeniden içimizde bir ayin \nbelki de döndü talih, çözüldü bilmeceler \ntükenecek siyaha baş koyduğum geceler \numarım, kaybettiğim devranı buluyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nah, Allah’ım gösterme bana soğukluğunu \nnicedir bekliyorum dağlar ardında O’nu \nnefesimde rüzgarın gölgesidir dağılan \nkanımda gözlerinin hasretidir boğulan \nbir zamanlar benzerdik muhabbet kuşlarına \ndalardım o gizemli, mahmur bakışlarına \ngittiği gün sokaklar içinde kaldım, sefil \nöldü kafeste bülbül; soldu nergis karanfil \nbedevi kahramanlar yurdundan geliyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nmelekler en çaresiz anımda buldu beni \ngaflet şarabı içtim, aşikar kıldı beni \nbaykuşlar dahi mutlu bu habersiz dönüşten \nhangi yokuş daha yar olabilir inişten doruktaki saraydan koyar mı beni mahrum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nbu son yürüyüşümdür yarına kalmaz umut \nAllah’ım, bir gül gibi O’nu baharımda tut \nesrarlı bir evimiz olsaydı fildişinden \nbeyaz bir gölge gibi yürüseydim peşinden \ndesturun var mı diye dururken eşiğinde \nbizim olan bir kalbi bulsaydım beşiğinde \nbu nehir yine sarhoş akar mıydı ülkemden \nbir deprem ortasında sarsılır mıydı beden \nkorkarım ki, dergahtan yine kovuluyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nbiliyorum, yalnızlık ekecekler bahçeme \nbiliyorum,yağmurda yürüyecek kötürüm \nbiliyorum, mülteci türküler duyacağım \nbiliyorum, gülerse, O’nunla ben de hürüm \nacı hatırasından bile kam alıyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nunutulan kalplerin tahtında rüyadır aşk \ngözlerime bakarsa, görür ki, deryadır aşk \nah, ölüm habercisi beyaz parıltılarım \nah, Azrail çağıran çizgileri yüzümün \nah, paslanan kılıcın dudağında sönen mum \nah, yolcuyu hüsranla buluşturan uçurum \nkim bilir kelebeğin kanadından bakanı \nkim bilir baldıranda misk ü amber kokanı \nsanki aynı hüzzamla yüz yüze kalıyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nhaddim değil güneşi götürmek kainata \ngökle buluşmamızı çok görür haramiler \nanlamazlar ki, bin kez gelsem bile hayata \nbu can gökte yaşayıp, gökte ölmeyi diler \nah, gönül toprağıma yaprak döken serviler \nefkarıyla bir garip derbeder oluyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nben Raymalı Ağa’yım, sözümle kırılır yay \no, bir anda ruhumu altüst eden Begimay \nlacivert bir macera değildir aradığım \nşahmaranın kolları sarınca çiçekleri \nkiralık duygulardan kefen biçer cüceler \nbaharda yağmur olur yüreğim, güzün sarı \nyakamozlar içinde, kışın kar tanesidir \nderinden baktığında eritir aynaları \nsanmayın perdelerin ardından gülüyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nbana misket oynamak yakışır hüzünlerle \nbana binlerce yılın ıstırabıdır gelen \nbana dönmez yüzünü efsaneler güzeli \nhayal kırıklığıdır avucuma dökülen \nsabahın sitemiyle büyürken kaygılarım \nakşamın dayanılmaz yükünü çekiyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nreddiyle, çaresizlik yıkılırsa başıma \nnasıl mihman olurum o gün mezar taşıma \nsırlıdır her kapının arkasında inkisar \nboynu bükük kükremez, mahkum olsa da arslan \nher iklimde farklıdır yılanın tutkuları \nuçan bir ecza gibi olmamalı intizar \nkızıla boyanırsa yaprakları kaktüsün \nyanılgıya dönüşür parlaklığı her süsün \nduy sesimi ey yitik hazinem, ağlıyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nah, bir tutunabilsem burçlarına güneşin \nsessiz yürüyebilsem zifiri gecelerde \nah, küçük bir vatanım olsa kalbinde senin \nkundağında vuslatı yudumlasak evrenin \nbitmeyen bir şarkıya kenetlense gönlümüz \nbirbirine karışsa ölümümüz, ömrümüz \nipek avuçlarında uyanmak diliyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nkırabilsek sevdayı çalan oyuncakları \nsırtımda hamal gibi taşırım çocukları \nneden mahrum edelim karanlığı ışıktan \nneden solsun bir çölün kumlarında şakayık \nal bu zalim kuşkuyu efsanevi aşıktan \nsana tahtım da layık, bil ki, bahtım da layık \ntitrek bir suskunluğun nidasıydı tarihim \nsenin olsun otağım, varım yoğum, talihim \ngiderken götürdüğün kalbimi arıyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nsusmalı ayrılığın uğursuz puhuları yıkılmalı hayatı küçümseyen köprüler \ndönmeli, sahralara sürdüğümüz tebessüm \nah, idam fermanıyla yargılanan tanyeri \nah, bir gülün içimde kımıldayan elleri \nyarama merhem diye hüznünü sarıyorum \n‘ söylememeliydim biliyorum! ...’ \nkader umudumuzu taşımadan ırağa \nyürümeliyiz artık bizim olan durağa" + }, + { + "id": 17730.0, + "title": "İsyan Etmişim", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Aya öfkelenmişim ben,\nişte böyle kapkaranlık bir gece olmuşum.\nPadişaha kızmışım,\nçırılçıplak bir yoksul olmuşum.\n\nGüzeller sıltanı gel demiş,\nevine çağırmış beni.\nBen bir yolunu bulmuşum,\nyola baş kaldırmışım.\n\nSevgilim baş çeker, naz ederse,\ngamlara atar, kararsız korsa beni,\nbir kez olsun ah demem, inad için.\nAh'a da kızmışım ben.\n\nBir bakarsın altınla aldatırlar beni o.\nBir bakarsın şanla şerefle aldatırlar beni.\nOysa altın falan istemiş değilim ondan,\nşanla şerefe hele çoktan boş vermişim.\n\nBen bir demirim,\nmıknatıstan kaçıyorum.\nBir saman çöpüyüm ben,\nmıknatıslara yan çizmişim.\n\nBen öyle bir zerreyim ki,\nbütün âleme isyan etmişim.\nHavaya, toprağa isyan etmişim,\nAteşe, suya isyan etmişim.\nAltı yöne isyan etmişim.\nBeş duyuya isyan etmişim.\n\nHava, toprak, ateş, su da neymiş ki,\naltı yön de neymiş,\nbeş duyu da ne.\nBenim için hiç bir şey umurumda değil." + }, + { + "id": 1728989.0, + "title": "Gülümseyin", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Çekiyorum,gülümseyin \nNetleştirdim hayata bakışımı \nObjektifleri ayarladım yeniden \nZaten ters görünüyordu evimden \nSokağın yansıması \n\nÇekiyorum,gülümseyin \nAman ha, açık unutmayın parantezleri \nKapatın kapıları, camları \nBöyle güzel oldu,daralttım diyaframları \nÜstelik biraz daha düzeldi sanki \nPenceremin kadrajı \n\nFırladığından beri,bir çocuğun ipinden \nDünya hala dönüyor olmalı \nKısalırken zamanın yumağı \nÇetrefilleşirken,düğümlenirken \nBulmalıyım kumlara karışıp yiten anları \n\nÇekiyorum,gülümseyin \nDışarıda ay, kötü bir güneş kopyası \nBeynimin karanlık odası \nHayattan kesitleri gizlediğim yer \nBelleğim, sessizce kanasın \nAman açmayın ışıkları \nFilmler yanmasın \n\nÇekiyorum,gülümseyin \nGizleyin gözyaşlarınızı \nGüzel olmalısınız ve alımlı \nGiyinin size biçilmiş esvapları \nKimse çıplak görmesin sizi." + }, + { + "id": 957456.0, + "title": "Adalet - Adavet", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Adaletle adavet yanyana yürümez ki\nAdavet çürür amma, adalet çürümez ki\nAdavet hırstan doğar, gözü kör, vicdanı kör\nAdalet ayaklara ip takıp sürümez ki...\n\n26.05.2008/Vakit" + }, + { + "id": 105865.0, + "title": "Allah Allah Desem Kalksam Yürüsem", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Allah Allah desem, kalksam yürüsem\nAcap şu dağları aşamam mola\nBoz atlı Hızır'ı yoldaş eylesem\nVarıp efendime düşemem mola\n\nSevdiğim, bağında güllerin gonca \nUsuldur boyların, bellerin ince\nAdı güzel imamların önünce\nKerbelâ'da şehit düşemem mola\n\nSakın hey sevdiğim, nâsiden sakın\nErenler geri almaz attığı okun\nIrak yerlerini sen eyle yakın\nİki atlayıp bir dem düşemem mola\n\nBen güzel pîrîme verdiğim ikrar\nDoluda, kırçından, borandan saklar(*) \nİhlâs âşık olan ikrarın bekler\nİkrarın bendini çesemem mola(*) \n\nPIR SULTAN ABDAL'ım, dost çiresine\nArzumanım kaldı Şah cilvesine\nAltmış ile yetmiş üçün arasına\nÖzümü irfana koşamam mola\n\n(*) kırçı : küçük taneli kar\n(*) çesmek: çözmek" + }, + { + "id": 6019.0, + "title": "Ayrılanlar İçin", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Yollarımız burada ayrılıyor, \nArtık birbirimize iki yabancıyız.\nHer ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa\nHer şeyi evet, her şeyi unutmalıyız.\n\nHer kederin tesellisi bulunur, üzülme.\nİnsan ne kadar sevse unutabilir.\nMevsimler, gelir geçer, yıllar geçer\nSen de unutursun bir gün gelir.\n\nHiç yaşamamışçasına, hiç sevmemişçesine, \nUnutursun, o günlerimizi, gecelerimizi, \nO günlerce, gecelerce sevişmelerimizi...\n\nHer şeyi evet, her şeyi unutabilirsin.\nHatta bütün yazdıklarımı satır satır, \nKalırsa, içinde bir derin sızı kalır." + }, + { + "id": 1095836.0, + "title": "Ölümü Paylaşan Çocuklar", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yıllardır göğümüzden aldı güneşi, ayı\nİnsanlığın kralı İsrailli amcayı\nBilemedik; kanımız doyururmuş bu yerde\nDoğmuşuz; ölüyoruz kapkaranlık evlerde\nŞu küçücük kalbimiz ona düşmanmış meğer\nEy zalimler zalimi Hitler, görseydin eğer\nVahşice parçalayıp gülkurusu tenleri\nEfsanevi şanına gölge düşürenleri\nMerhameti hatırlar, gözüyaşlı bakardın\nKahrından bir mum gibi eriyip de akardın\n\nRengârenk kurşunlarla sırılsıklam olmuşuz\nAteşten bahçemizde gonca gonca solmuşuz\nAldatıp yeryüzünün bütün sakinlerini\nVahşetin zirvesine koyarak dinlerini\nSaklanarak geceye, bulutlara, denize\nİsrailli amcalar misket atıyor bize\nYağmur dedikleri şey meğer böyle yağarmış\nEvrenin katilleri canı kanda boğarmış\nEy kuşlar nerdesiniz, nerdesiniz ey filler\nBizi yalnız bıraktı insan adlı sefiller\n\nTahtında hainleri oturtan bir milletin\nZincirini kırması mümkün müdür zilletin\nYiğitler nerdesiniz, ey Peygamber düşleri\nKalbimizi emiyor bir yılanın dişleri\nEy arslanlar, kartallar, ceylanlar nerdesiniz\nKesildi mi sonunda bu dünyada sesiniz\nTarzanın ihaneti ağlatıyorsa sizi\nAğlamayın; o zaten asla sevmezdi bizi\nNe masal kaldı artık ufkumuzda, ne destan\nUyanmanın vaktidir bu zavallı kâbustan\n\nEy hümanist muamma, ey dünya bekçileri\nKonuşmasınlar diye kopardınız dilleri\nGün gelir de, aşikâr olursa tende sırlar\nBu amcalar size de kan mezarı hazırlar\nVurdular; toprak için açmışız bağrımızı\nAç ve susuz değiliz; unuttuk ağrımızı\nYüzümüz kan içinde, göğsümüz, ellerimiz\nKuş olup uçtu göğe masum hayallerimiz\nBiz alevler şehrinin ağlaşan çocukları\nFilistin’in ölümü paylaşan çocukları" + }, + { + "id": 116810.0, + "title": "Sabah Olur Cümle Alem Uyanır", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Sabah olur cümle alem uyanır\nYollar çoğul çoğul eyler sabahtan\nŞu çifte kantara neler dayanır\nBoz deve yuları teller sabahtan\n\nBülbülü gülden ayıran muzular\nAnasız mı olur körpe kuzular\nPeteğin içinde arı vızılar\nAlınır oğuldan ballar sabahtan\n\nAşk ataşı onun oluptur meze\nCan dayanmaz bu ataşa bu köze\nBu garip bülbüle ne cefa ceza\nGörmeden açılır güller sabahtan\n\nDudular kumrular peşkeş çekildi\nHayvalar turunçlar çitil dikildi\nAğcabük'e gövel turnam döküldü\nDeryalar seslenir göller sabahtan\n\nBalı kudrettendir aslı sinektir\nÇıkar çıkmaz yollarımız dikektir\nAl kırmızı giymiş pembe yanaktır\nKullar temennaha iner sabahtan\n\nPir Sultan Abdal'ım seçiktir deyü\nHulle donlarımız biçiktir deyü\nHacet kapıları açıktır deyü\nKullar temennaha iner sabahtan" + }, + { + "id": 58528.0, + "title": "Güya", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Elele tutuşmuşuk\niki küçük çocukmuşuk\nKışmış hava\nMışıl mışıl üşümekten\nBaşıbüyük'te\nBir beş taşın dibinde\nDizdize oturmuşuk\nBirbirimize sokulmuşuk\nİki küçük çocukmuşuk\nBirimiz VE\nBirimiz VEYA\nGüya bir rüyaymış\nBu rüya." + }, + { + "id": 3099.0, + "title": "İstanbul Ağrısı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "kanatları parça parça bu ağustos geceleri\nyıldızlar kaynarken\nşangır şungur ayaklarımın dibine dökülen\nsen\neğer yine istanbul'san\nyine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceğim\npançak pançak şiirler tüküreceğim\ndemek yine ben\nlimandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor\n\nkapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler\nyahudi sokaklarını aydınlatan telaviv şarkıları\nmavi asfaltlara çökmüş\ndiz bağlıyor\neğer sen yine istanbul'san\nkirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan\nsirkeci garı'nda tren çığlıklarıyle bıçaklanıp\nintihar dumanları içindeki haydarpaşa'dan\nanadolu üstlerine bakıp bakıp\nağlayan\nsen eğer yine istanbul'san\naldanmıyorsam\nyakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa\nkulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar\nyine senin emrindeyim\nutanmasam\ngözlerimi damla damla kadehime damlatarak\nkendimi yani şu bildiğin attilâ ilhan'ı\nzehirleyebilirim\n\nsonbahar karanlıkları tuttu tutacak\ntarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor\nimtihan çığlıkları yükseliyor üniversite'den\ntophane iskelesi'nde diesel kamyonları sarhoş\ndireksiyonlarının koynuna girmiş bıçk��n şoförler\nuykusuz dalgalanıyor\n\nulan istanbul sen misin\nsenin ellerin mi bu eller\nulan bu gemiler senin gemilerin mi\nminarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında\nliman liman götüren\nulan bu mazut tüküren bu dövmeli gemiler senin mi\nakşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar\nneden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor\nantenlerinden\nneden\npeki istanbul ya ben\nya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy\ngümrük duvarlarına yapıştıran yolcu abbas\nya benim kahrım\nya senin ağrın\nağır kabalarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın\nçaresiz zehirler kusan çılgın bir yılan gibi\nburgu burgu içime boşalttığın\no senin ağrın\no senin\n\neğer sen yine istanbul'san\nyanılmıyorsam\nkoltuğunun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim\nsicilyalı balıkçılara marsilyalı dok işçilerine\nsatır satır okumak istediğim\nsen\neğer yine istanbul'san\neğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim\nulan yine sen kazandın istanbul\nsen kazandın ben yenildim\nkulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar\nyine emrindeyim\nölsem yalnızkalsam cüzdanım kaybolsa\nparasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam\nhiç bir gün hiç bir postacı kapımı çalmasa\nyanılmıyorsam\nsen eğer yine istanbul'san\nsenin ıslıklarınsa saplanan bu ıslıklar\ngözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan\nbir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir\nulan bunu sen de bilirsin istanbul\nkaç kere yazdım kimbilir\nkaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken\n1949 eylül'ünde birader mırç ve ben\nsokaklarında mohikanlar gibi ateşler yaktık\nsana taptık ulan\n\nunuttun mu\nsana taptık" + }, + { + "id": 60670.0, + "title": "An ve Masal", + "poet": "Bejan Matur", + "rating": 8.0, + "poem": "Güneşin ve suyun tadıyla\nUçunca bulutların tarlasına\nOrada gece yok\nGece olmuyor uzaklarda\n\nBoynumda gümüş bir kafes\nSadakatsiz bir cariye gibi\nUzanıp kıvrıldım ayın ortasına\nO bir dede\nBen bir tanrıça\nGünlerce uçtuk alacakaranlıkta\n\nBoynum ince\nKalbim boş\nSürdüm yüzümü ağaçlara\nRüzgara sürdüm gözlerimi acıyla\nGeçtiğim yollar\nVe uçtuğum\nO gecesiz gökyüzü\nBulutların tarlasında oturan\nTanrı kadar yorgun\nFısıldadılar:" + }, + { + "id": 87365.0, + "title": "Cemal Süreya", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 8.0, + "poem": "Şapka dolusu çiçekle gelen şair Cemal Süreya, keşke çıkıp gelseydi şimdi, şu sisli havaların en güzel yanı bu olsa gerek, pencereden bakınca hiçbir şey göremiyorum ama Cemal Süreya’nın şapka dolusu çiçekle geldiğini hayal edebiliyorum. \n\n1931 yılında Erzincan’da Cemalettin Seber olarak bir yük vagonunda açar gözlerini dünyaya ve o yıl dünyaya gelen diğer bebekler gibi onun da doğum günü belli değil. Dört kardeşin en büyüğü...\n\nAnnesini 7 yaşında kaybeden şair onun ölümü için “küçük kalbimdeki kuş ölmüştü” der ve hayatı boyunca sevdiği her kadında annesini arar, sevdiği her kadın öbür yarısıyla annesi olur. Bu arayış “Beni öp sonra doğur beni” de doruğa ulaşır.\n\n“kan görüyorum, taş görüyorum\nbütün heykeller arasında \nkarabasan ılık acemi\nuykusuzluğun sütlü inciri\nkovanlara sızmıyor\nannem küçükken öldü\nbeni öp sonra doğur beni...”\n\nLise yıllarında edebiyata olan ilgisi derinleşir, Ahmet Muhip Dranas’ın “Kar” şiirinden o kadar etkilenir ki günlerce okur, ezberlesinler diye başkalarının defterine yazar...\n\n“Sesin nerde kaldı, her günkü sesin, \nUnutulmuş güzel şarkılar için\nBu kar gecesinde uzaktan, yoldan\nRüzgar gibi ta, eski Anadolu’dan\nSesin nerde kaldı? Kar içindesin! ”\n\nBir de Özdemir Asaf’ın “bağırdım, kan gibi aktı sesim” dizesi...\n\nMülkiye’deki ilk yıllarında hissettiği yalnızlık ve yabancılık onu yazmaya iter, hayali mektuplar yazar kendine, örneğin Ankara’da hangi kızı çok beğenmişse caddeden geçerken, ondan gelir mektup ya da Diyarbakır’da tanımadığı bir Türkçe öğretmenine yazar...\n\nMülkiye’nin üçüncü yılında “Kazgan” adlı dergide yayın kurulu başkanı olur, Charles Suarez ya da Yürüyen Adam gibi imzalar atar yazdığı yazılara.\n\nGarip şiirinin tıkanıp kaldığı hatta çıkmaza girdiği dönemde Cemal Süreya’nın Gül’ü açar, Hilmi Yavuz’un deyişiyle Cemal Süreya “bir oksijen gibi Türk şiirinin imdadına yetişir”.\n\n“Gülün tam ortasında ağlıyorum\nHer akşam sokak ortasında öldükçe\nÖnümü arkamı bilmiyorum\nAzaldığını duyup duyup karanlıkta\nBeni ayakta tutan gözlerinin...”\n\nSonra Üvercinka... Cemal Süreya Üvercinka’ya aşık, o sıralar karısı ilk çocuğuna hamile...\n\n“Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız\nBirden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun\nAma nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez\nSevişmek bir daha yürürlüğe giriyor\nBütün kara parçalarında \nAfrika dahil\n.............\n\nAklıma kadeh tutuşların geliyor\nÇiçek pasajında akşam üstleri\nAsıl yoksulluk ondan sonra başlıyor\nBütün kara parçalarında\nAfrika hariç değil...”\n\nHaziran 1957, babası bir trafik kazasında hayatını kaybeder...\n\n“Sen ki gözlerinle görmüştün 57’de\nBabanın parçalanmış beynini\nKağıt bir paketle koydular mezara\nİstesen belki elleyebilirdin de\nAma ağlamak haramdı sana...”\n\n1966 yazında Tomris Uyar ve Ülkü Tamer’le birlikte Papirüs dergisini çıkarırlar. Aradan yıllar geçer, artık canından çok sevdiği bir oğlu, geride bıraktığı üç evliliği vardır.\n\n1976’da düz yazılarını topladığı bir kitap çıkarır, Şapkam Dolu Çiçekle... Bu kitap hakkında pek eleştiri yapılmaz, sebebini şiiri çok iyi bilen usta bir denemeci üzerine yazmanın güçlüğüne bağlarlar.\n\n1977’de Bayan En Nihayet’le tanışır ve evlenir. Günlüklerinde en çok yer tutan kadın Birsen Sağnak...\n\n1984’e gelene kadar çıkardığı kitapların toplu basımını yapar, adı Sevda Sözleri. O dönemde İkinci Yeni Dönemi'nden Edip Cansever, Turgut Uyar gibi birçok arkadaşını kaybeder.\n\n“Lacivert bir çıngıraktır ölüm\nPatlar sarnıçların eski suyunda\nKapaklanmış bir at resmi çizer\nHavaleli çocukların kulaklarına...”\n\nOna göre ölümün suyla, suyun da çocuklukla bir ilgisi vardır.\n\nSon 10 yıl Cemal Süreya için bir bilgelik dönemidir artık. Yazdığı, söylediği her şey şiir için yaptığı tanımlarla doludur.\n\n“Şiir hayatin alev halidir\nŞiir hayatin köpüğüdür.”\n\n“İki şey: aşk ve şiir\nmutsuzlukla beslenir biri\nbiri ona dönüşür”\n\nVe Ocak 1990...\n\n“Ölüyorum tanrım\nBu da oldu işte\nHer ölüm erken ölümdür\nBiliyorum tanrım.\nAma, ayrıca aldığın şu hayat\nFena değildir\nÜstü kalsın...”" + }, + { + "id": 3756.0, + "title": "Koşma", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 7.0, + "poem": "İzin ver hey ağam ben de gideyim \nAh çekip de arkam sıra ağlar var\nBakarım bakarım sılam görünmez\nAramızda yıkılası dağlar var\n\nCoşkun sular gibi akıp durulma\nKuru yaprak gibi esip savrulma\nNerde güzel görsen ona çevrilme\nBizim ilde cana kıyar beyler var\n\nKarşıdan karşıya yanar bir ışık\nBunu söyleyenin dilleri aşık\nBir bugday benizli zülfü dolaşık\nGitme diye beni yolda eğler var\n\nKarac'oğlan der ki kendim öğeyim \nTaşlar alıp kara bağrım döğeyim\nGüzel sevme derler nasıl sevmeyim\nKaşlar arasında çifte benler var" + }, + { + "id": 1339260.0, + "title": "Boş Ver!", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yaz da geçer, kış da geçer, aldırma boş ver! \nSen sana saldıranlara saldırma boş ver! \nSusuz kal, ıstırap çek, sabretmeyi belle\nTestiyi lağım suyundan doldurma boş ver! \n\n09.02.2010" + }, + { + "id": 39111.0, + "title": "Gel", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 7.0, + "poem": "Nasıl ağlamıştın öyle akşam sokaklarda.\nBirden nasıl büyümüştü içimde yerin? \nJapon türkülerine benziyordu gözlerin\nSen japon türkülerini bilmezsin...\n\nPişman oldum yaptığıma o günden beri\nGel gitme çocuk! \nBuruk bir acı çöker yüreğime geceleri\nNereye bu hazin yolculuk\n\nSEN PİŞMANLIĞI BİLMEZSİN...\n\nGözlerin olmasaydı, beni ağlatmasaydı\nAlıp giderdim başımı uzak iklimlere yarın\nHani bahar gelince pembe güller açar ya\nSenin de öyle mektupların.\n\nŞarkıların, türkülerin en güzel olduğu yerden\nNe olursun bir ses getir bana yetecek.\nSeni güzelliğin mi alıp götürdü birden? \nAma bu yalnızlık beni hep kahredecek.\n\nBurası İstanbul mu böyle yosun kokulu? \nGel gitme vakit erken.\nGel Beyazıt Kulesi'nden türküler söyleyelim.\nİstanbul bu kadar güzelken\n\nŞimdi Japon türküleri söyleniyor gel! \nRüzgar gibi uzaklardan, yelken gibi denizlerden\nGel bırakma sokaklarda böyle yapayalnız beni\nİSTANBUL BU KADAR GÜZELKEN." + }, + { + "id": 7494.0, + "title": "Yıldızlar", + "poet": "Behçet Necatigil", + "rating": 7.0, + "poem": "Seni karanlıkta yatırıyorlar\nKorkuyorsun geceden\nBakıp bakıp pencereden\nYatağına sokuluyorsun.\nBen hep eski yerimdeyim biliyorsun\nHava açık olduğu zamanlar\nBeni seyrediyor, seviniyorsun.\nAh ne olurdu ben de \nSana göründüğüm şekilde\nOdana gelseydim.\nAteşböcekleri gibi\nKüçücük avucunda\nYanıp yanıp sönseydim.\nSeneler geçip gider, büyürsün.\nBir gün olur, hepsi biter\nEndişeler, o çocuk üzüntün\nHepsi biter.\nAydınlanır senin için geceler, güneş gibi görünürsün.\nBiraz sabır, küçük çocuk, biraz sabır! \nAma Allah'ın koyduğu yerde\nYildızlar daima yalnızdır." + }, + { + "id": 39509.0, + "title": "Geldi Geçti Ömrüm Benim", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Geldi geçti ömrüm benim\nŞol yel esip geçmiş gibi\nHele bana şöyle gelir\nŞol göz yumup açmış gibi\n\nİş bu söze Hak tanıktır\nBu can gövdeye konuktur\nBir gün ola çıka gide\nKafesten kuş uçmuş gibi\n\nMiskin adem-oğlanını\nBenzetmişler ekinciye\nKimi biter kimi yiter\nYere tohum saçmış gibi\n\nBu dünyada bir nesneye\nYanar içim göynür özüm\nYiğit iken ölenlere\nGök ekini biçmiş gibi\n\nBir hastaya vardın ise\nBir içim su verdin ise\nYarın anda karşı gele\nHak şarabın içmiş gibi\n\nBir miskini gördün ise\nBir eskice verdin ise\nYarın anda sana gele\nHulle donun biçmiş gibi\n\nYunus Emre bu dünyada\nİki kişi kalır derler\nMeger Hızır, İlyas ola\nÃb-i hayat içmiş gibi" + }, + { + "id": 18035.0, + "title": "Gülnare", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 9.0, + "poem": "ben, yıpranmış sokaklar ortasında avare\nsen, kırgın bir ülkenin süreyyası: Gülnare\nhonçalı novroz gelir; bir de siyah ve sarı\ndalgalanır göklerde bir kuşun kanatları\nher nağme, dudağında çarpılmış karanfil\nsana tutkun atlılar şimdi yorgun ve sefil\ngöğsünde, kıskandığım bir rüyadır kırmızı\nnerdesin, ey masallar ülkesini son kızı\n\ndokunmuyorsa kalem o mazlum kitabeye\nayışığı düşer mi kanlı bir harabeye\nsensiz çöl, ıssızlığın kahrıyla zehirlendi\nyalnız bulutlar değil, vahalarda kirlendi\nmahşeri bir serabın ardından yürüyorum\ngözlerini kaybeden bir kervan görüyorum\ngeride, okunmayan silik izler kalıyor\nkaktüs hala toprağı uykuda yakalıyor\n\ntarihin her sayfası soluyor pare pare\nkarasevda burcunu yıkıyorsun, Gülnare\nAzerbaycan ufkunda bir divanedir gönül\nböylesi tarümar olmadı belki de gül\ntorprak, bir bakışınla kızıl renge büründü\nyıldızlar ülfet için gündüz vakti göründü\ngözlerin binlerce yıl ötesinden yadigar\nnerdesin, ey Bakü’den, Gence’den esen rüzgar\n\nyaldızlı perçemlerin ıslandıkça uzuyor\nyalnızlık damla damla şakağından sızıyor\nbazen öfke, kavgayı sevenlerin ardında \nmalıhülya ve hüzün; bazen korku ve sevda\nçiçeklerin yurdunda yalnız senin kokun var\nbazen uzaktan uzak, bazen yakın bir duvar\n\nkaranlığa mahkumdur gökte sensiz, sitare\nruhumu zevalinle buuşturma, Gülnare\nsoluğun ab-ı hayat mıdır; filizlendi kül\nsiyah bir lale gibi aynaya düştü kakül\nkırdın yüreğimdeki saatin akrebini\nkuruttun düşlerimin hayal mürekkebini\nhangi ırkağa baksam akıyorsun derinden\nHazar, acılarınla ağlıyor kederinden\n\nkuduran bir denizde benziyorsun şikare\ngörebilseydi seni ejderhalar, Gülnare\ngözlerinder fışkıran yanardağlar sönerdi\no ısırgan bakışlar balmumuna dönerdi\noysa şimdi su sarhoş; balıklar geldi dile\ndalgalar son bir umut vuruyor sahile\nNahcıvan, hasretinle alevlenen sir çerağ\nseninle firakını unutuyor Karabağ\n göğsünde, kıskandığım bir rüyadır kırmızı\nnerdesin, ey masallar ülkesinin son kızı\nbırakıp gittin beni umarsız bir efkare\nhaber gönder, nerdesin, nerdesin ey Gülnare" + }, + { + "id": 10635.0, + "title": "İsmail'in Kitabını Okurken", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 5.0, + "poem": "İsmail'in kitabını okuyorum üç gecedir\nateşler içindeki dünyada bir neferin\nölüme at koşturan rüzgârını duyuyorum\nManagua yanıyor, her yanım ateşler içinde\nyanıyor bir çocuk sevgiyle okşanmaktan\nve temkinli olmak yakışmazdı sana zaten augusto\nve sen ey idris\nismail'in ölümü küçümseyen dostu\n'yediğin kurşundan\nbir gümbürtü kaldı ki bana! ..'\nRoma'da navona alanında bırakıp ismail'i\ntelzaatar'a dönüyorum gecikmiş bir martı gibi\nYurdum diyebileceğim\nher yer kan-revan içinde, görüyorum\nve boğazlanmış bir ceylan gibi\nserilivermiş denizler ortasına\nÖnce ismail orda, ne zaman gelmiştir\n'gümbür gümbür ve sonuna kadar, taa-sonuna\nsonuna kadar sevdaya, sonuna kadar kavgaya\nçatlayacak kadar sabırsızlıkla'\n\nİsmail'in kitabını okuyorum üç gecedir\nve alnımı seher rüzgârına dayayıp\nsesleniyorum\n'-Ey usta\nnerde benim payım içtiğin baldırandan! .'\n\n(Belki Yine Gelirim)" + }, + { + "id": 23902.0, + "title": "Sana Bir Tanrı Getirdim", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi\nHani sen iyiydin\nHalden anlardın\nHani sen git demiyecektin bana\nVe ben herşeye rağmen gelecektim\nİçimde bir umut\nEllerimde olgun meyvalar\nDünya nimetleri\nGözlerimde yanıp yanıp sönen bir pırıltı\nAma ne sen gel dedin\nNe de ben gelebildim herşeye rağmen\nAşkımız ayrılıklarla başladı\n\nDeli dolu akan nehirlerden tas tas sular içtik\nÖyle ateşlerle doluydu yüreklerimiz öyle tutkundu\nKarlı dağların serinliğinde uyurduk geceleri\nDeniz fenerinin ışığında yıkanırdık\nKöpükten bir çalkantıydı içimizde zaman\nNe yana baksak denizdi maviydi ışıktı\nSonra bir çaresizlikti zifir\nAkıntıya kapılmış gemiler gibiydik\n\nBir org çalınır gibi yanıbaşımızda\nÖyle kendinden geçmiş öyle başıboş\nÖyle derin duygular içindeydik anlatılmaz\nSarhoş rüzgarlara bıraktık kendimizi\nAldığını geri vermez dalgalara\nGörmediğimiz ülkeler gördük gün doğusunda\nTatmadığımız yemişlerden tattık günahkar olduk\nAlevden bir tasta eridi günler\nBir cehennem ateşiydi aşk içimizde\nHiç sönmeyecekmiş gibi yanıyorduk\n\nTutsaklığımız nasıl başladı bilinmez\nPaslı demir kapılar kapandı üstümüze\nTaş duvarlarda kayboldu boğuk seslerimiz\nÇaresizliğimizi bize aynalar söyledi inanmadık\nKuşatıldık ansızın kederle ayrılıkla\nAman vermez karanlıklar sardı dört yanımızı\nYalnızlık bir ağrı gibi çöktü başımıza\nUyuduk bir daha uyanamadık\n\nŞimdi bir kutup var sana çeker beni\nBir kutup var senden öteye\nBen onun için böyle ortalıklarda kaldım\nDağ yollarında caddelerde sokaklarda\nOnun için bulup bulup yitirdim seni\nHangi kapıyı çaldıysam sen açtın bana\nHangi gözümü yumduysam seni gördüm\nZamandın zamandan öte bir şeydin\nYıllarca bir meşale gibi yandın uzaklarda\n\nBu manyetik alanda boğulmam senin yüzünden\nBu zincirleri sen vurdun ellerime\nSen getirdin bunca karanlıkları\nAl şunu mum yak\nKorkuyorum\nBir taş aldım attım denize\nGünahlarımdan kurtuldum\nAlfabenin yirmisekizinci harfindeyim\nÖteye gidemem\nİtme beni\n\nBenim de bir insan tarafım vardı\nBakma böyle kötü olduğuma\nBenim de dileklerim vardı\nBenim de bir beklediğim vardı yaşamaktan\nYeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi\nHergün bir kadın ağlar benim yüzümde\nBüyük dertler için benim ellerim\nAnlamıyor musun\nSen sevildiğin için güzelsin bu kadar\nBen sevilmediğimden böyle çirkinim\n\nBütün kötü yerlerde ben korkarım\nBiliyorum\nBir hayvan leşiyim öleli kırk gün olmuş\nFabrika bacalarında bir kara dumanım\nZehirim akrep kuyruklarında\nKötüyüm sevemediğin kadar\nÖyle fenayım\nKapanmış bıçak yaralarında\nBu pis çöp tenekelerinde unut beni\nUnut artık\nBayat bir ekmek gibi\nÇürümüş bir elma gibi\n\nSarı badanalı evlerde kazanlar kaynar\nSarı badanalı evlerde günahlar işlenir her gece\nSarı badanalı evlerde ölüler yıkanır\nSarı badanalı evleri sev biraz\nBu evlerde zaman benim akşamlarımdır yitirilmiş\nBu kazanlarda benim gözbebeklerimdir kaynayan\nBu sarılarda benim yüreğim bir ölür bir dirilir\nAnladım\nBu dünyada benden başka kimse yok beni anlayan\n\nTosca' dan bir arya hatırlıyorum şimdi\nSus biraz\nEnsemde bir akrep yürüyor\nBırak yürüsün\nSabaha asacaklar beni\nDokunma\nYedi canım vardı ikisi gitsin\nBunca ölümler az gelir bana\n\nKalbimi yardım\nBir damla kan aktı\nKutuplara kar yağıyordu\nÜşüdüm\nFailatun vezniyle seni çağırıyorum\nBana imbiklenmiş yeşilliğini getir\nDur gitme\nBeş kuruşum vardı kaybettim\nDur gitme\nIsırgan otlarından kurtar beni\n\nDeniz analarının gözlerini çaldım\nSana bakmak için\nGüneşi üçe böldüm\nAl biri senin olsun\nYüzümde beş bıçak yarası var\nBir de sen vur\nBarut kokusunu severim\nBir portakalı dilim dilim soy\nAcıktım\nTut ki ben yoğum artık yeryüzünde\nTut ki bir marul yaprağıydım\nÖldüm\n\nAl şu serçe parmağım sende kalsın.\nBen kötüyüm\nAllahsızım\nKorkunç çirkinim\nBen seksensekizinci tul dairesiyim\nSağ gözümün üç kirpiğini kestim\nAl\nBen lanetlendim\n\nChopin' in cenaze marşı çalınıyor\nÖlüler ayağa kalktı\nGörüyor musun\nŞu soldan ikinci benim\nSenin yüzünden öldüm\nŞimdi seni getiriyorlar karanlığıma\nAğlıyorum\nBiraz sev beni\nGül biraz\nYaklaş biraz\nSeni affediyorum\n\nKuşkonmaz dallarına astım kendimi\nSedir ağaçlarına gül yapraklarına\nBaşımı taşlara vurdum\nGözbebeklerimde büyük camlar parçalandı\nTanrısal duygular içindeydim\nBütün tanrısızlığımdan uzakta\nBir kemiklerinin sertliğini aldım\nBir teninin aklığını\nSonra sıcaklığını dudaklarının\nGel bak\nSANA BİR TANRI GETİRDİM\nGel bak\nBİR TANRI YARATTIM SENDEN.\n\n(Ankara, 1957)" + }, + { + "id": 285444.0, + "title": "100 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 9.0, + "poem": "Yıldız ve ay her zaman gökte olacak.\nSaf şaraptan iyiyi sanma bulacak.\nŞarap satan insana ben çok şaşarım,\nSatıp, ondan güzel bir mal mı alacak? \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 9140.0, + "title": "Dua", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Senin ak alnından, gök gözlerinden\nÖnce dallar, sonra yapraklar öpsün.\nEğilsin yıldızlar, tutsun elinden\nGecelerden sonra şafaklar öpsün.\n\nAşk diyorlar en mukaddes hayale\nVe sen de düşesin o sonsuz hâle\nHazdan dudakların olsun bir lâle\nGüller, karanfiller, zambaklar öpsün.\n\nSende kemal bulmuş renk, şekil, biçim\nYaşamanın öz suyusun bir içim\nOlanca suların sağlığı için\nSeni her gün göller, ırmaklar öpsün.\n\nKumral saçlarında nisan yağmuru\nYazın, ak yüzünden gölgenin moru\nAğzından en serin, hem de en duru\nKayalardan akan kaynaklar öpsün.\n\nÇimenler okşasın ayaklarını\nÇiçekler koklasın parmaklarını\nBen öpmeden önce yanaklarını\nVarsın teller, tüller, duvaklar öpsün.\n\nKıskançlık çakılı kazıktır serde\nBölünsün bu rüya en tatlı yerde\nSeni canlı kullar öpmesinler de \nKefenler sarılsın, topraklar öpsün.\n\n(Dosta Doğru)\n" + }, + { + "id": 49603.0, + "title": "Eskinin Türküsü", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 5.0, + "poem": "Şimdi öksürtür beni\nYıllar önce içtiğim\nO paslı cıgara\nİçsem de almam tadını\n\nKokusunu duysam yadırgarım\nAnlamam artık bakışından\nDünkü kadar açık ve kesin\nBir biçimde bilsem de adını\nSeni bir türlü tanıyamam\n\nŞimdi iter beni\nEskiden söylediğim şarkılar\nBitenle başlayan arasında\nDünyalar kadar uzaklık var" + }, + { + "id": 20127.0, + "title": "Uykusuz", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "duvara demire değmekten \ngün boyu yorgun \nuzanıyorum ranzama \nbirdenbire kokun" + }, + { + "id": 63104.0, + "title": "Lavanta", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Odanız kızkardeşinizdir, \nBüyük Ş'lerle iner giysiniz; \nBir kez onarılmış anıt mihrap; \nHemen pencereye geçersiniz.\n\nBütün şarkıları düşünün, \nSizin yüzünüz çıkar ortaya, \nKonsolun üstünde yelpaze, \nYan yana yan yana düşünün ama.\n\nEn derin çizgiler, güzelim, \nEn tatlı anlardan kalma...\nDeğme acı baş edemez\nHazların lal oyuklarıyla.\n\nÇıkarken yığılan basamaklar\nKaçı kaçıverirler inerken, \nBeyaz sunağıyla gotik tapınak, \nEliniz sanki hep tırabzanda.\n\nBir şeyiniz olayım sizin, \nHani nasıl isterseniz, \nOğlunuz, kiracınız, sevgiliniz; \nDünyanın bir ucuna\nBirlikte gider miyiz? \n\nBekletilmiş ipeklinizden\nKopmaya can atar bir düğme; \nBoş verin, o düğme hayın, \nGider miyiz? \n\nŞimdiye dek düşünmediyseniz\nBakmayın içinde ne var, \nKüçük bir kitaptır yaşamak\nElinde tutmaya yarar." + }, + { + "id": 20521.0, + "title": "Dinar yolunda Devrilen Bir Fordun Şöför Ahmet İçin Yaktığı Ağıt", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 7.0, + "poem": "Ah Ahmet ah sana söylediler de\nYollar bozuk Dinar üstünden gitme diye\nHani köprülerde yavaşlayacaktın\nDeli bozuk bir uçurtmaydın Ahmet\nTakıldın tellere sonunda\nİttin ursuzdun orospu çocuğuydun\nEsrar boyalı ispirto eroin\nÇirkefliğin daniskası sende\nBir gün tatlı bir sözünü mü işittim\nBari kırk yılın başında bir\nBu da senin diye bir çift lastik alsan\nBiliyorum tapondum Forttum 45 modeliydim\nLakin ellerine yangındım Ahmet\nAh domuz ah nasıl da karıştırırdın ötemi berimi\nSevgi derdim de sana dinletemezdim\nAklın hep yollu karılarda\nSevgi bir uğraştır derdim sana\nTaksicilik parçacılık gibi\nHer şeye razıydım sırf anlayasın diye\nNemene şeydir sevgi\nGözüme bir kız da kestirmiştim\nMüftülerin Nazmiye\nHandiyse yapacaktım aramızı\nSizi çamlıklara götürecektim\nYeşil halılarımı serecektim altınıza\nBilirim ne allahın gazebi olduğunu\nTam kızla hır çıkaracağın zaman\nGöğün mavisini göstertecektim sana\n\nHer şeye razıydım sırf anlayasın diye\nNemene şeydir sevgi\nBöyle bok yoluna gidecektin madem\nBari ben çiğneyeydim seni" + }, + { + "id": 296302.0, + "title": "İğreniyorum!", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Elimden doğruca, güzelce, iyice bir yazı mı çıkıyor? İğreniyorum! Hâlâ bu memlekette doğru, güzel ve iyi olanı savunma gayretimden, bu gayretin boşluğunu anlayamamak enayiliğinden iğreniyorum! \nOlanlar ortadayken, hep bugünü yarına erteleyici ve gelmeyecek bir istikbale ısmarlayıcı 'cek' ve 'cak' edatlarından iğreniyorum! \n(Perikles) gibi (Attik) Yunan medeniyetinin en haşmetli ve her şeyi tamam cemiyetinde, (Lirik) şiirin babası (Pindaros) şöyle der:'Meğer bütün bir ömür katırlara saman yerine çiçek sunmuşum! '... Ben de aynı meraret duygusuyla güneşi cepte kaybetmiş bir topluma bu sırrı anlatamamanın sefaletinden iğreniyorum! \nDudaklarla kalbler arasındaki mesafeden, her akşam başına yorganı çeker çekmez uyuyuveren nefs muhasebesi yoksunu eyyamgüder politikacıdan, tecrit kampı ve iman zindanı haline getirdikleri camilere hissizce girip çıkan marka müslümanlarından iğreniyorum! Gördüğü şeyi nasıl görebildiğini izahtan âcizken gözüyle görmediği için Allahı inkar eden maddeciden iğreniyorum! \nPosayı cevher sanan kabuk milliyetçisinden, çile çekmeden olmaya bakan ezberci medeniyetçiden, hayat ağacını devirmeyi ve nurlu meyveleriyle ateşe atmayı inkilâp sayan devrimbazdan ve bunlara inananlardan, kapılanlardan iğreniyorum! \nHâsılı, dil adına dilden, ev adına elden, vatan adına vatandan ve köy, köylü, şehir, şehirli, gazete, dergi, kitap, mektep, talebe, muallim, polis, memur, kanun, nizam, kadın, erkek, dost, ahbap ne varsa bunların gerçekleri adına hepsinden iğreniyorum! \nÖtesi var mı? ...\nAğlayamayan, anlayamayan, içini kanatamayan, yumruğunu sıkamayan insandan, Allahın Kur'anda 'belhüm adal-Hayvandan aşağı' diye andığı iki ayaklılardan iğreniyorum! \n \n (17 Mart 1980" + }, + { + "id": 21140.0, + "title": "Yazın Son Günleri", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "ufkun sonsuzluğuna\nhiç şaşırmıyorlar\nrüzgarın gizli ıslığını\nhiç kimse işitmiyor\nhangisi anlayabilir\nyazın son günlerinde\ntenha plajın\nağır hüznünü" + }, + { + "id": 60577.0, + "title": "Rüzgâr Dolu Konaklar", + "poet": "Bejan Matur", + "rating": 8.0, + "poem": "Doğduğumuzda \nBizim için yaptırdığı sandıklara \nGümüş aynalar \nLacivert taşlar \nVe Halep’ten kaçak gelen kumaşlar \nDolduran annemiz \nBir zaman sonra \nBizi koyup o sandıklara \nYol \nRüzğâr \nVe konakları fısıldayacaktı kulağımıza. \nYalnız kalmayalım diye karanlıkta \nÇocukluğumuzu ekleyecek \nAvunmamızı isteyecekti \nO çocuklukla. \nSırtımızdan jiletle akıtılan kanın \nKarıştığı uzun ırmağa \nBırakıldığımızda \nAnnemiz bu kadarını istemezdi \nBu yüzden \nO uyurken \nUzaklaştık \nDiyorduk sulara. \n\nGidişin kendisinden artakalan \nHer şey, herkes burada. \nBen buradayım \nKardeşlerim yitikliğiyle burada \nAnnem elbiseleriyle \nErkek kardeşim savaş korkusuyla \nBabam burada hiç uyanmış olmasa da \nDünya eksilmiş etrafımda \nBir düş sanki olanlar \nUzayan ve uzadıkça acıtan \n\nI \n\nAnnemiz \nSiyah kadife elbisesini okşadığında \nSaçlarını düşürerek bakışlarına\nBabamızı hatırlardı: \n\nBeyaz bir dağda olduğunu söylüyordu onun\nBeyaz ve her bahar küçülen bir dağda \n\nII \n\nHepimizden büyük olan \nVe uzaktaki savaştan korkan \nErkek kardeşimiz \nDönmeyince bir daha \nBiz de korktuk savaştan. \nAma savaş değildi onu bırakmayan. \nGelirken yanımıza \nAtıyla uyumuş \nBabamızın karşısındaki karlı dağda \n\nAnnemizin yüzü azaldıkça \nOmuzları küçüldükçe annemizin\nŞaşırdık hangi dağa bakacağımıza \n\nIII \n\nEvimizin uzun sofasında \nKadife elbisesi uzayıp \nGümüş başlığı ağırlaştıkça \nBolardıkça gümüş kemeri \nAnnemiz benziyordu baktığı dağlara. \nBaharda inceliyordu kabuğu \nAma ulaşamıyorduk ona. \nÖlüyordu \nBu defa gerçekten eriyordu \nBir daha görünmedi sofada \n\nIV \n\nHer kış kaybolan \nVe baharda ortaya çıkan \nBir ağaç oldu annemiz \n\nDövmeleri olan bir meşeydi o \nİniltisi geliyordu kulağımıza \n\nV \n\nAnnemiz \nHer gece siyah kadifesiyle \nDolaşıyordu dağların arasında \nKökleri olmayan bir meşeydi o \nSuskun, arasıra ağlayan \n\nAyrılmadan daha \nTopIaşır gölgesine annemizin \nFısıldaşırdık aramızda \nTanrım n’olur bağışla \nEvimizi bağışla tanrım n’olur \nDokunma sofamıza \nOrada gülebiliyoruz ancak \nOrada adamakıllı susuyoruz \nOrada ağzımız bizim oluyor \nDokunmasak da \n\nGörüyoruz annemizi uzaktan \n\nVI \n\nSoğuklar başladığında \nAtlılar gelmişti bizi almaya \nYaşlı ve tuhaf atlılardı \nKorkutmuşlardı bizi \nKar yağmıştı bakışlarına. \nVe hiç konuşmadan bizimle \nBakmadan ellerimizin küçüklüğüne \nKonaklara götüreceklerdi bizi \nRüzgârla uğuldayan konaklara \n\nVII \n\nAnnemiz \nBabamızın ve kardeşimizin ortasında \nUsulca uyurken \nUzaklaştık yaşlı atlılarla. \nBoynumuz ağrıdı geriye bakmaktan \nGözlerimiz uzadı her kıvrımda. \nAma boşuna \nBoşuna bizim ağlayışımız \nHastalığımız boşuna \nYönü yitirmişti atlılar \n\nDönemedik bir daha \n\nVIII \n\nDağlardan yuvarlanan taşlar gibiydik. \nDört kızkardeş \nGölgesiyle derinleşen bir vadide \nArtık bizim olmayan \nYatağımızı aradık \nAradık yatağımızı günlerce. \nKaç dağ gittiysek \nO kadar uzaktık birbirimizden \nO kadar yalnız kendimizle \n\nIX \n\nNe son ne başlangıç \nNe içeri ne dışarı \nOradaydık \nO taştan dünyanın ortasında. \nYollarımız uzadıkça \nAnnemizin dövmeleri kararmakta \n\nX \n\nAyrılacaktık herbirimiz\nBir yolağzında.\nAma önce kim\nKim korkacaktı\nYoldan\nGeceden\nVe yaşlı atlıdan.\nSıramız yoktu\nBu yüzden ürperiyorduk her ayrımda. \n\nBen kalmıştım sona \nÖnümde uzanan dar yolla \nAcılarından güç alan \nBir yolcuydum artık hayatta \n\nXI \n\nGeldiğimde rüzgâr dolu ilk konağa \nGünlerce uyudum \nKilimler ve bakırlar arasında. \nRüzgâri sevebilirdim \nKapılar ve pencereler olmasa \n\nXII \n\nOn yılım geçti rüzgârla\nÜşüdüm her konakta\nKonuşmanın ne anlamı var diyordum\nİnsanın yankısı olmazsa \n\nSuskun konaklar gibiydim\nKapıları gittikçe çoğalan \n\nXIII \n\nGümüşler ve atlar azaldıkça \nTaşınıyordum oradan oraya \nYıldızların sesini tanıyordum \nGüneye yaklaştıkça \n\nXIV \n\nGeceleri \nYalnız ve budala ay \nBana benziyordu \nBir tuhaflık vardı gülüşümde \nBüyüyordum. \nAşkı düşünüyordum arasıra \nEfendisini gövdenin. \nHangi gece uykusuz kalsam \nToprak kokuyordum \n\nVe çıkıtığım her yolculukta \nYorgunluğuma aldırmadan \nDüşler kuruyordum. \nYolların korkutmadığı bir zamanda \nYoksulluğuyla alay eden \nYeşil gözlü bir adam çıktı karşıma \nGözleri koyulaştı adamın \nYaşlandıkça \n\nXV \n\nÇocuklarım oldu o yeşil gözlü adamdan \nBiri askerdeyken, diğeri kızıl saçlı olan \nİki oğlan. \nVe gelinim, \nHer gece kızıl saçlı oğlumla uyuyan. \nÜşürdü hep \n‘Yenge ayakların ne sıcak’\nDerdi ona sokularak. \nOnüç yaşında iki çocuk \nUyurlardı her gece fısıldaşarak. \nO gecelerden birinde \nYağmur girmişti uykusuna. \nSaçlarını bana bırak \nSaçlarını bana bırak \nDiyen yağmur, \nBüyülemişti oğlumu uykuda. \n\n* \n\nSaçlarını rüzgârla yıkadığı \nTepeye çıktığımda \nGörünen ova \nSular altındaydı \nBulutlar yapışmıştı toprağa. \nBir kıpırtı bekliyordum \nBir ses \nOğlumu gizleyen sulardan. \nArkamda toplanan köylüler \nUçları yanan sopalarla \nKaranlığı hatırlattılar bana. \nDuramazdım \nİndim buharlaşan toprağa. \nÇamurlar arttıkça \nGücüm yetmiyordu karanlığa. \nÜşümesinden korkuyordum yine \nSaçlarının kirlenmesinden. \nBir ses \n’Ölmüş’ dediğinde \nÜşümüyordu artık oğlum \nSessizdi yağmurdan. \nYüzüm çamurlu ve keder içinde \nTaşıdım gövdesini, \nSaçlarını taşıdım ellerimde. \nYüzükoyun bindirildiği at \nTepeyi çıkarken \nIşık sızdırıyordu gizlice. \n\nXVI \n\nYeşil gözlü adamın\nBıraktığı yatakta\nYaşlanıyorum tavana baktıkça.\nArtık\nAnneminki kadar uzun eteklerim.\nSaçlarım uzun\nOğlumun kızıl saçlarından. \n\nKısa sürdü her şey \nYolculuklar \nÖlüm \nVe konaklar \nHiçbir şey kalmadı etrafımda \nİsten kararmış sütunlardan başka \n\nGücümü toplamalıyım son defa \nSaçlarım kına kokmalı \nElma çiçekleri olmalı suyumda. \nVe tanrı beni duyuyorsa \nDaracık bir mezar istiyorum ondan \nKonakların büyüklüğünü \nUğultusunu unutturan" + }, + { + "id": 42948.0, + "title": "Ahmet Muhip Dranas", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Susadık şiire ey koca şair\n'Yeşil pencereden bir gül at bize'\n'Beyaz dokusunda o saf rüyanın'\nYeni ufuklar aç hayalimize\n\nAl eline, yuğur kelimeleri\nOna en ölümsüz güzelliğini ver\nBüyülesin bizi daha yıllarca\n'Lavanta çiçeği kokan kederler'\n\nÜstümüze yağan karlardan başka\nNe kaldı yaşamak maceramızdan\nYıllar var ki selam almadık\nBir haber ver Fahriye Abla'mızdan" + }, + { + "id": 50696.0, + "title": "Kimi?", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "Kapıyı açık bırak\nHiç kimse görmese de\nBelki biri gelir\nElsiz ayaksız\nVarla yok arası\nHanidir bekliyorum" + }, + { + "id": 6617.0, + "title": "Emperyal Oteli", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 8.0, + "poem": "ben hiç böylesini görmemiştim\n vurdun kanıma girdin itirazım var\n sımsıcak bir merhaba diyecektim\n başımı usulca dizine koyacaktım\n dört gün dört gece susacaktım\n yağmur sönecekti yanacaktı\n sameland seferden dönecekti\n duvardaki saat duracaktı\n kalbim kendiliğinden duracaktı\n ben hiç böylesini görmemiştim\n vurdun kanıma girdin itirazım var\n emperyal otelinde bu sonbahar\n bu camların nokta nokta hüznü\n bu bizim berheva olmuşluğumuz\n bir nokta bir hat kalmışlığımız\n bu rezil bu çarşamba günü\n intihar etmiş kötümser yapraklar\n öksürüklü aksırıklı bu takvim\n ben hiç böylesini görmemiştim\n vurdun kanıma girdin itirazım var\n sesleri liman sislerinde boğulur\n gemiler yorgun ve uykuludur\n sabahtır saat beş buçuktur\n sen kollarımın arasındasın\n onlar gibi değilsin sen başkasın\n bu senin gözlerin gibisi yoktur\n adamın rüyasına rüyasına sokulur\n aklının içinde siyah bir vapur\n kıvranır insaf nedir bilmez\n otelin penceresinde duracaktın\n şehri karanlıkta görecektin\n karanlıkta yağmuru görecektin\n saçların ıslanacak ıslanacaktı\n kış geceleri gibi uzun uzun\n tek damla gözyaşı dökmeksizin\n maria dolores ağlayacaktı\n istanbul'u yağmur tutacaktı\n bütün bir gün iş arayacaktım\n sana bir türkü getirecektim\n kulaklarımız çınlayacaktı\n emperyal oteli'nin resmini çektim\n akşam saçaklarından damlıyordu\n kapısında durmanı söylemiştim\n yüzün zambaklara benziyordu\n cumhuriyet bahçesi'nde insanlar geziyordu\n tepebaşı'ndaki küçük yahudiler\n asmalımesçit'teki rum kemancı\n böyle rüzgarsız kalmışlığımız\n bu bizim çektiğimiz sancı\n el ele tutuşmuş geziyordu\n gazeteler cinayeti yazıyordu\n haliç'e bir avuç kan dökülmüştü\n emperyal oteli'nde üç gece kaldık\n fazlasına paramız yetmiyordu\n gözlerin gözlerimden gitmiyordu\ndördüncü gece sokakta kaldık\n karanlık bir türlü bitmiyordu\n sirkeci garı'nda sabahladık\n bilen bilmeyen bizi ayıpladı\n halbuki kimlere kimlere başvurmadık\n hiçbiri yüzümüze bakmıyordu\nhiç kimse elimizden tutmuyordu\n ben hiç böylesini görmemiştim\n vurdun .... kanıma girdin ..... kabulümsün." + }, + { + "id": 6011.0, + "title": "Andıkça", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Anı Şair: Ümit Yaşar Oğuzcan Altıncı Mektup\n\nAndıkça \n\nNe zaman seni düşünsem içim ürperir, \nSeninle gecen her saat, her gün gelir aklıma. \nBir akşam vakti gelir bir deniz kıyısı gelir, \nO eşsiz hatıralar bütün gelir aklıma. \n\nNe yapsam unutamam yaşadığımızı, \nSevgindi sevgilerin en yalansızı. \nŞimdi nerede bir gül görsem kırmızı, \nDudaklarımı uzun uzun öptüğün gelir aklıma. \n\nBir çıban büyürcesine ortasında gecenin, \nDolar yüreğime hüznü seni sevmenin. \nDünyada ne benim yerim var artık ne senin, \nAğlarım başucunda ölümün gelir aklıma." + }, + { + "id": 969656.0, + "title": "Akla Sığmıyor", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bizdeki tuhaflıklar akla sığar değil ki\nPartileri kapatır, kadınları açarız! \nİradenin millîsi eskide varmış belki\nŞimdiyse yapma kanat laiklikle uçarız! \n\n17.06.2008/Vakit" + }, + { + "id": 60863.0, + "title": "Gökyüzünde Bir Cenaze Töreni", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 6.0, + "poem": "Düşmemiş Hezarfen Efendi'yle karşılaşır mı acaba? \n\nBir bakmışım baloncusu uçmuş kan mavisi balonlar\nKuşların vurulduğu mevsim Üsküdar iskele alanında\n\nBir bakmışım gökyüzünde gömülmez bir cenaze töreni\nVe aşağıda, yıkanmış balonlar demetinin başında\n\nKurşun ayaklı bir parmak çocuk, kırılır ağlamaz\nÖlümü ustaca oyalayan babam öldürülmüş ben satarım\n\nKopmuş bir kocakarının da eteklerinde azat kuşları\nOğlum öldürülmüş ben satarım Üsküdar iskele alanında" + }, + { + "id": 27999.0, + "title": "Nöbetçinin Vukuatı", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yüzbaşım, garajda nöbet tutarken\nHatırıma sıla düştü bu gece.\nGüngören'in horozları öterken\nGönül kalktı yola düştü bu gece.\n\nİçinde dışında yoktur yalanı\nAnlatayım dur başıma geleni\nBir yâr için düşüncemin olanı\nSapanca'da göle düştü bu gece.\n\nBozhöyük'e vardım Güllü kadına\nFal açtırdım Ülker'imin adına\nGelin olmuş bak şu işin tadına\nBizim kısmet ele düştü bu gece.\n\nKırk yıl geçse unutamam bu günü\nOlmuş bitmiş sevdiğimin düğünü\nHep çözülmüş sırrımızın düğümü \nMaceramız dile düştü bu gece.\n\nKalbime ateşten vurdular yama\nPerişan bir hâlde döndüm kıtama\nKarakoç bildiğin KARAKOÇ ama,\nBilmediğin hâle düştü bu gece." + }, + { + "id": 8357.0, + "title": "Bu Yol Nereye Gider", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 8.0, + "poem": "bir kuğunun boynuna dokunurken…\n\nyol bir yere gitmez\niçerde\ndüz saçlara uğrar\nayak üstü bir akşamüstü\nher plansız ürperişin sonu\nhüsran\nve hüsran\nçok sanat müziği bir kelimedir\n\nyol bir yere gitmez\no bir durma biçimidir\nyol yoluyla gidebilir yare\nyoldan çıkabilir apansız\nve ömür bitebilir yoldan önce\nama yol bir yere gitmez\no bir durma biçimidir\nyaşamak\nhızlı bir ölme biçimidir\n\ndüşünce ışıktan yavaşsa\nerken gidilmelidir\n\ngerdan sözcüğüne\nbir kuyumcuda da rastlayabilirsin\nbir kasapta da\n\nkalbin sızlamaz\nbir kuzu yüreğini vitrinde görünce\no bir beslenme biçimidir\nama korkarsın\nkurdun sevdiği havadan\nayakkabı yaparsın yılandan\n\nyol bir yere gitmez\no bir durma biçimidir\nher garantiyi istersin hayattan\noysa ölümle yaşam arası\nuzun malum ince bir yol\nbir yere gitmez \no bir ölme biçimidir\n\niyi yolculuklar denmez bir gidene\nyapılamaz çünkü\nçok yolculuk bir seferde\nyolcu denmez her gidene\nherkes o yolun taraftarı olmayabilir\nhiç bir sürgün\ngittiği yolu sevmez mesela\n\nyol bir yere gitmez\no bir susma biçimidir\nsoğuk bir taşıtın uğultusunda\n\n(ağustos 2000, gevaş)" + }, + { + "id": 50415.0, + "title": "Acıyla Erir Yüzüne Aşık Çocuk", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 8.0, + "poem": "Ne zaman yüzüne baksam \nyalnızlığın o mutlu gerilimi \n\nO öksüz göl hızla derinleşir \nbiliyorum, acılarım hiç bitmeyecek, bu öyle bir \nyeşil \n\nNe zaman gözlerinin içine baksam, biliyorum \nikimizi de aşar, o kapının ardındaki masal \nbense yüreğimin bu hallerinden korkar, kalırım \nbir hız trenine bindirilmiş küçük bir çocuk gibi \ngeçip giden yüzlerine bakar kalırım \n\nÖmrün kısalığı çarpar camlara \nateş hızla yayılır içerilere \n\nAkşam olur, evler dolar boşalır \nacıyla erir, yüzüne aşık çocuk \n\nNe zaman gözlerinin içine baksam, biliyorum \nİkimizi de aşar, o kapının ardındaki masal" + }, + { + "id": 2242671.0, + "title": "Kalbim Dinamit Kuyusu'ndan Bölümler", + "poet": "Ahmed Arif", + "rating": 10.0, + "poem": "...Beni, gözlerin götürür\nGözlerin\nAşkla, acıyla...\nKuşatmışlar\nSesimi, soluğumu\nKesilmiş\nTuz-ekmek payım\nVurgunum\nVe darda,\nGözaltındayım.\nDal, kor keser\nPenceremde açarsa\nKuş, vurulur\nÜzerimden uçarsa.\nVe hal böyle böyle,\nYol bu yöndeyken\nGelir,\nKi her gelişinde\nDaha da içten\nGelir,\nSoluk soluğa\nBenim olursun.\nAmansız sarmasında\nKollarımın\nEsrik,\nÇığlık çığlığa\nErir, kar gibi vücudun...\nNicedir,\nKahpe ağzında\nBir salgın,\nBir deprem gibi künyemiz.\nNicedir,\nBaşımıza zindan dünyamız.\nBiz ki\nYarınıyız halkın,\nUmudu, yüzakıyız,\nHıncı, namusu...\nŞafakları,\nTaaa şafakları\nHey canım,\nKalbim\nDinamit kuyusu..." + }, + { + "id": 6050.0, + "title": "Dost Koşması", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Büyük dertler birbirinden\nSıralanır, sıralanır\nGönül her gün bir yerinden\nYaralanır, yaralanır.\nYüzleri var türlü biçim\nBelli değil gerçek dost kim\nVefa diye su yüreğim\nParalanır, paralanır\n\nBasta bin turlu düşünce\nHep karanlık gündüz gece\nDoğru söyleyen ömrünce\nKaralanır, karalanır\n\nÖmür boyu düşündüğün\nSırlar çözülecek butun\nSu demir kapılar bir gün\nAralanır, aralanır" + }, + { + "id": 2116163.0, + "title": "941'de İzmir", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 8.0, + "poem": "941’de İzmir, bela çiçeği\nsahil boyu karanlık\nsevdalı bulutların hali\nyağmur da ne kadar tembel yağıyor\nkendimizi akan suya bıraktık\nserseriler misali\n\n941’de izmir\nizmir şehrinin ışıkları yanıyor\nçıktı şair namzedi attilâ ilhan\nçıktı yelken gibi sokaktan\nbanyolar’a doğru şöyle uzanıyor\nbir cebinde kiralık ihtiyar bir kitap\nbir cebinde kehribar kuru üzüm ve incir\nsahilde iki ahbap\n\nkardeşim ihsan ahmed\nizmir şehri yağmurlu bir şehirdir\nyağmur çilerken çocuk gibi içlenir\nyum gözlerini hele bir tahayyül et\nhani – derd-üt gam içre perişan – yıldızlar gökte\nhani her akşam bostanlı’dan öte\n\nkardeşim cemşid hun\nhoş geldin hayırlı akşamlar\ngözlerinden mi yaktın söyle cigaranı\ntütün değil ya dünyalar dağıtamaz efkârını\nhem sabahtan çarşıda yoktun\nekmek alabildin mi fırından\nyine galiba kıyamet kopmuş\nyine pîr aşkına kırılmış camlar\n\n941’de İzmir\nher şey nasıl geçmiş nasıl kaybolmuş\nrüyada gibi hiç farkına varmadan\nşimdi ben burdayım sen izmir’de o bağdat’ta\nve daha başımızdan neler geçer kimbilir\nkimbilir kardeşim hayatta" + }, + { + "id": 96020.0, + "title": "Tepeler", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 7.0, + "poem": "Çadırtepe, Dumlupınar, \nTürbetepe, Adatepe...\nKi üstlerinden bir bulut\nGeçti güller serpe serpe.\n\nTürbe, otağ. kubbe, eyvan...\nAdları Dicle'de Seyran, \nFırat yollarında Aslan, \nÇukurova'da Kurttepe.\n\nKültür, Tınaz, Dua, Fikir...\nSay sayabilirsen bir bir\nKemerlerdir, kubbelerdir\nBir yeni imana gebe.\n\nUzar sınırlar aşırı\nTepelerin kervanları; \nBiri mordur akşamları, \nBiri şafaklarla pembe.\n\nSüslemişler yurdu yer yer...\nKi çocuğun geçer gider\nRüzgârlar alnını, seller\nEteğini öpe öpe.\n\nLâle, Menekşe tepesi...\nFakat hepsinin kubbesi\nAllahüekber dağında\nAllahüekber tepesi." + }, + { + "id": 13338.0, + "title": "Orası Neresi Burası Bir Adam", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Korkuyu kapışır taşlar\nkaranlık kendine çekince perdeyi\ngöz hüzünle odayı kapar\nel uyur ve akvaryumda balık\nresmi çekilmiş nehir\n\nBöyle bir çiçek vardı\nRüyadaki geçit büyüyüp büyüyüp\nBüyüyüp büyüyüp büyüyüp \nEspası bir tek gecede\nEzip el tutan\nAlnının bütün bir duvara dayayan\nve sesleri bir orman büyüklüğünde \ngüneşe yol yapan çocuk\ngüreşip bütün gelişleriyle\ngecikmiş bir deniz feneri\n\nSaati yalvarır hızla \nŞafağı çoğaltır kan akan damar\nAdım zorlar kapıya çağrılan\nEn korkulan gerçeği\nBir boyun eğişle girilen\nböyle bir çiçek vardı \nkılcal kökleri\nçağın sarsıntı duvarlarından\nburası bir adam \nbir aşk çapında\nbir çeşit hapishane tutulan\nakıp giden su uyanınca adam\nsuyu geçmek isteyen karınca\nbir taşın alevinden basarak ellerine\nkaçınca adam\nbırakmaz eşyasını da uykuda." + }, + { + "id": 1219.0, + "title": "Özletiyor Seni Bu Yağmurlar", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Burada yağmur yağıyor \nAralıksız yağıyor günlerdir \nAma sen yine de şemsiyeni \nAlmadan gel ilk otobüsle \n\nBuğulanan camlara usulca \nYüzünü çiziyorum ki yüzün \nBir yağmur damlası olup \nDüşüyor yapraklarına gülün \n\nGüller de bozamıyor bu uzun \nKaranlık sessizliğini kentin \nAnılarını yitiriyor sokaklar \nBezirgânlaşıyor bulvar ışıkları \n\nTarih de kekemeleşiyor bazan \nKi o zaman aşktır tek bilici \nAşksa yürümek gibi bir şey \nDuyabilmek kuşların gelişini \n\nAnısı bizsek eğer bu kentin \nUnuttuğu türküler bizsek \nAcıyı rehin bırakıp bir güle \nAnımsatmalıyız bunları bir bir \n\nSonra yürümeliyiz seninle \nSokaklara caddelere çıkmalıyız \nBelki bir aşktır bu kentin \nBelleğini geri getirecek olan \n\nBurada yağmur yağıyor ama sen \nŞemsiyeni almadan gel yine de \nÖzletiyor bu çılgın sağanak seni \nSırılsıklam özletiyor biliyor musun" + }, + { + "id": 42559.0, + "title": "? Soru İşaretlerinden Biri", + "poet": "Cahit Zarifoğlu", + "rating": 9.0, + "poem": "Zulumdur dinlenen başlarsa eğilmiş\nGömleğin üzerine kadar çıkmış kalbteki kara leke\nDikilsen dağların ötesini tutar elin\nBir iki tank çer çöp olmuş gözüne perde\nPetrol ya da banker sellerinde boğuluyorsun\nKülçe külçe dolar ya da sefalet secden olacak yerde\nO eski kadim iklim kimbilir nerde sürer\nPerişan birkaç evde kimbilir veliler dilinde\nOturup konuşalım şunu. Bulsun kelimem kelimeni\nEğer uyku daha aziz esirlik daha ehven değilse\nBir deli akıl çırpınıyor aramızda \nRızık korkusu can korkusu baş mesele\nÇıplan dünyadan çıplan ve gövdenden\nO büyülü çiçekleri yol arın bir kere\nBaşını eğmiş zalimleri dinlersin\nDersin 'lokmam ellerinde'\nFilistin bir sınav kağıdı\nHer mü'min kulun önünde\nDe gerçeği yaz: Hakikat şehitliğe koşmaktır\nDe isyan çağır yolun açılır cennet köşelerine" + }, + { + "id": 1519.0, + "title": "Zindandan Mehmed'e Mektup", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta! \nBaba katiliyle baban bir safta! \nBir de, geri adam, boynunda yafta...\n Halimi düşünüp yanma Mehmed'im! \n Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim! \n\nAvlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,\nKırmızı tuğlalar altı köşeli.\n Bu yol da tutuktur hapse düşeli...\n Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.\n\nNe ayak dayanır buna, ne tırnak! \nBir âlem ki, gökler boru içinde! \nAkıl, olmazların zoru içinde.\nÜstüste sorular soru içinde:\n Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu? \n Buradan insan mı çıkar, tabut mu? \n\nBir idamlık Ali vardı, asıldı; \nKaydını düştüler, mühür basıldı.\nGeçti gitti, birkaç günlük fasıldı. \n Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; \n Bahçeye diktiği üç beş karanfil...\n\nMüdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'! \nÇatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...\nBeni Allah tutmuş, kim eder azat? \n Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...\n Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem! \n\nSaat beş dedi mi, bir yırtıcı zil; \nSayım var, maltada hizaya dizil! \nTek yekûn içinde yazıl ve çizil! \n İnsanlar zindanda birer kemmiyet; \n Urbalarla kemik, mintanlarla et. \n\nSomurtuş ki bıçak, nâra ki tokat; \nZift dolu gözlerde karanlık kat kat...\nYalnız seccâdemin yününde şefkat; \n Beni kimsecikler okşamaz mâdem; \n Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem! \n\nÇaycı, getir, ilâç kokulu çaydan! \nDakika düşelim, senelik paydan! \nZindanda dakika farksızdır aydan.\n Karıştır çayını zaman erisin; \n Köpük köpük, duman duman erisin! \n\nPeykeler, duvara mıhlı peykeler; \nDuvarda, başlardan, yağlı lekeler,\nGömülmüş duvara, baş baş gölgeler...\n Duvar, katil duvar, yolumu biçtin! \n Kanla dolu sünger... Beynimi içtin! \n\nSükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar; \nTek nokta seçemez dünyadan nazar.\nYerinde mi acep, ölü ve mezar? \n Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz? \n Güneşe göç var da, kalan biz miyiz? \n\nSes demir, su demir ve ekmek demir...\nİstersen demirde muhali kemir,\nNe gelir ki elden, kader bu, emir...\n Garip pencerecik, küçük, daracık; \n Dünyaya kapalı, Allaha açık. \n\nDua, dua, eller karıncalanmış; \nYıldızlar avuçta, gök parçalanmış.\nGözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...\n Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu; \n İplik ki, incecik, örer boşluğu. \n\nAna rahmi zâhir, şu bizim koğuş; \nKaranlığında nur, yeniden doğuş...\nSesler duymaktayım: Davran ve boğuş! \n Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! \n Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin! \n\nMehmed'im, sevinin, başlar yüksekte! \nÖlsek de sevinin, eve dönsek de! \nSanma bu tekerlek kalır tümsekte! \n Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir! \n Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! \n\n (1961)" + }, + { + "id": 64145.0, + "title": "Issızlığın Çığlığı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "cam ipliğinden sıkı dokunmuştur\nkristal vitrindeki bu loş kadın\nsoğuk tenhalığında kaşları alnının\nince bir hayretle sanki donmuştur\nyansımaları sokağa vurmuştur\nkafasındaki müstehcen dazlaklığın\nsedef boşluğunda aralık ağzının\nsevişmelere çağrısı korkunçtur\n\ntaşralı bir 'köpek' buna tutulmuştur\nsimsiyah bir ünlem önünde camların\nher gece jiletle kazıyamadığın\nkaç kere kaçırmayı filan kurmuştur\nçünkü kadınlar gözünü korkutmuştur\nkraliçesi budur yalnızlığın\nürettiği nilüfer iç bataklığının\ncansız olmasından neler ummuştur\n\nıssızlık çığlığını şehirde unutmuştur" + }, + { + "id": 197.0, + "title": "Masal Kokusu", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 6.0, + "poem": "Ben bu kapıları bir bir açarım açmasına ama kırarım \nŞehzadelerle gitti ölü devin altın anahtarları \nMasallara dönük yüzlerinizde o hiç eksilmeyen kaygu \nO donuk maviliği masal cennetlerinin \nBırakın işte gözleriniz alın işte yumruklarınız \nama siz aptalsınız aptalsınız \nBirgün masallaşırsam görün işte cüceliğimi \nAktıkca büyüyen sulardı benim şarkılarda aradıklarım\nBen bu kapıları bir bir kırarım kırmasına ama siz korkaksınız \nDaha çocuk bile değilsiniz siz \nDevler çizersiniz altın sarayların kapılarına \nsonra durup ağlarsınız ağlarsınız \nBu kan sizin kanınız , evet ama ya siz kimsiniz \nNeden böyle yorgunsunuz neden böyle aldatılmış \nAlıcıkuşlar döner ürpertili etlerınize \nMumyaların gölgesinde piramitler dikersiniz \nAtı otu iti eti bırakıp gerçek saraylarda \nsürülerle kaçarsınız kaçarsınız \nAktıkça büyüyen sulardı benim şarkılarda aradıklarım" + }, + { + "id": 16021.0, + "title": "Harp İçinde", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 7.0, + "poem": "Babalar evlerine mahçup döndü her akşam\nHarp içinde.\nAnaların sütü kesildi,\nÇocuklar ağladı,\nErkekler askere gitti.\nKadınlar bir deri bir kemik.\nHarp içinde kızlar sarardı.\n\nSavaşanlardansa\nAncak bir hatıra kaldı.\n\n (1946)" + }, + { + "id": 1814843.0, + "title": "Çağrı", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "-Hatada hikmet arama,\nHelali katma harama-\n\nSana mezar oldu girdiğin kutu\nÇık çıkabilirsen, iş başa düştü.\n”Umudum” diyerek diktiğin putu\nYık yıkabilirsen, iş başa düştü.\n\nKan-kızıl ettiler gök mavisini\nDert yiyor yiğidin en kavisini\nBağrına saplanan zam çivisini\nSök sökebilirsen, iş başa düştü.\n\nNe kader yol verir, ne kervan yürür\nBir kedi ip atmış on aslan sürür\nAynadan hayalin sana tükürür\nBak bakabilirsen, iş başa düştü.\n\nDün tavşan avlarken vurguncu kuşu\nBugün fil avlatır solun dingişi\nYırtılan kemeri, çürüyen dişi\nSık sıkabilirsen, iş başa düştü.\n\n”Hakça düzen” sanıp, oltayı yuttun\n”Ak günler” beklerken çamura battın\nKimsenin suçu yok, sen sana ettin\nÇek çekebilirsen, iş başa düştü.\n\nAffetme kim ise milleti bölen\nSana örnek olsun hak için ölen\nKutsal ocağındır yıkılan, sönen\nYak yakabilirsen, iş başa düştü.\n\nDüşürme, sahip ol al bayrağına\nTürk-İslâm mührünü gel, vur çağına\nFitneyi, yalanı götür lağıma\nDök dökebilirsen, iş başa düştü. \n\n(Kan Yazısı)" + }, + { + "id": 58778.0, + "title": "Dinleme Başını", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Karşı masadan çağırdılar, 'buyrun' dediler\n'Keyfim yok' dedim bağışlayın, 'başımı dinleyeceğim biraz'\nSen misin diyen, bir curcunadır koptu\nNe kalabalık, ne kalabalıkmış yarab başım! \nBunca ayıp, bunca kayıp, bunca ölüm! \n\nAttım kendimi dışarı, karıştım Şarlo'nun yalnızlığına\nUçuyorum şimdi Barbaros Bulvarı'ndan aşağı\nÜstümde insanlar, ne güzel, ve ayaklarımın aldında deniz! \n\nSana da söylüyorum hep, Teo, \nBaşını dinleyeceğine, al başını git umağa! \n\n(Rengahenk)" + }, + { + "id": 13395.0, + "title": "Balad", + "poet": "Ahmet Muhip Dıranas", + "rating": 6.0, + "poem": "Yağmurlar dindiği zaman\n Geleceksin\n Ki karanlık ölümdür.\nIşığım söndüğü zaman\n Güleceksin\n Ki karanlık ölümdür.\n\nKaranlığımda dişlerin\n Parıldar ki \n Yine görüneceksin\nKuraklığımda düşlerin\n Işıldar ki\n Yine arınacaksın.\n\nBekliyeceğim elbette \n Gelişini\n Yaşamak başka nedir;\nİsterse ta kıyamete \n İlle seni\n Ki bu aşk başka nedir.\n\nBütün ömrümüz onunla\n Böyle geçti;\n Toprakla gök arası,\nVarla yok arası öyle;\n Derken uçtu.\n Dranas yalvarası:\n\nTanrım merhamet et kula." + }, + { + "id": null, + "title": "Bir Nehrin Tükenişi", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Hasretin kançanağı gözlerinde oturuyorsun; \nseni soruyorum\nhiçbir şey bilmiyorsun…\n\nHep bir çağlayan gibi senin sevdana aktım; \nsen ise sularını kaçıran bir nehir gibi uzaktın...\n\nTükenişi bir aşkın,\nbir nehrin tükenişine benzer.\nNe deniz olabildin,\nne nehir kalabildin...\n\nKendin ol, kendin ol…\nSen buysan başkası ol! \n\nBuysan kederden öleceğim,\nbaşkası olursan de kimi seveceğim? \n\n/Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen; \noysa ne çok sevdim ikinizi de bir bilsen.../" + }, + { + "id": 2116166.0, + "title": "Hadi İzmir'e", + "poet": "Turgut Uyar", + "rating": 6.0, + "poem": "yorgunsun hoşgelmişsin\nkara gece nöbetinden hoşgelmişsin\nyat uyu yerin hazır\nhak etmişsin uykuyu\nhelal olsun uykun bahtiyar sağlığın\nama bir uzak iskelede başka olurken deniz\nsakla uykunu biraz o uzak iskeleye\n\nbak sakın telaşlanma\nbitiverdi iki aylık bir çocuğun kendisi\nbir şey değil bir çocuğun iki aylık tanrısı\nbitiverdi iki aylık bir çocuğun kendisi\nhaydi kalk, sakla biraz haydi kalk haydi dedim\naçıp sonsuz bir camı bir uzak iskeleye\nşimdi tam sırasıdır her şey hazırken böyle\nşimdi bunu gömelim\n\nnasılsa girdi bu karaşafak aramıza\nhaydi şimdi ölüm vakti değil aramızda\nölüm ki bir olağan acının anısıdır\nşimdi anıya yer yok aramızda\n\nne güzel uyurduk biz kavgasız gürültüsüz\nbir yara bile olsa şuramızda buramızda\nsular gibi karışık olan uykumuzda\nsenin kara gecen paslı benim çocuğum ölü\nbir uzun yaşamayı beygirler gibi koştuğumuzda\nhatırlarsın uzakta koştuğumuzda\nsayılara vurdular bizi haydi kalk\n\nhaydi kalk yoruldum bir patlıcan nasıl büzülürse\nbostanda durup da olmayı beklerken haydi kalk\nhaydi kalk dedim senden aldım kendimden\nölümü bir güzel ezberledim\nanladım yorgunsun kara gece nöbetinden\nçocuk öldü ben yoruldum ölüm nöbetinden\nsaatimi kurdum, saatini de kurdum haydi kalk haydi kalk\nşimdi bunu gömelim.\n\nneden öldü ben burdaydım sen ordaydın\nbelki de bahar filan vardır erzincanda ne bilelim\nhaydi kalk trenler kalkıyor duyuyorum\nbiliyorum\nyorgunsun her geceden, biriken her geceden\nhaydi kalk şimdi bunu gömelim\nhaydi kalk bitiverdi\nhaydi kalk yorgun güzelim haydi kalk\nhadi artık öldüm biliyor musun\nhadi kalk\nİzmirlere filan gidelim" + }, + { + "id": 71401.0, + "title": "Gurbet Elde", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Gurbet elde bir hal geldi basima, \nAglama gözlerim Mevlâ kerimdir.\nDerman arar iken derde düs oldum, \nAglama gözlerim Mevlâ kerimdir.\n\nHüma kusu suya düstü ölmedi, \nDünya Sultan Süleyman'a kalmadi.\nDedim yâre gidem nasip olmadi, \nAglama gözlerim Mevlâ kerimdir.\n\nKagida yazarlar ufak yazilar, \nAnasiz olur mu körpe kuzular.\nYürek yaralidir, ciger sizilar, \nAglama gözlerim Mevlâ kerimdir.\n\nPir Sultan Abdal'im böyle buyurdu, \nAyrilik donlari biçti giydirdi.\nBen ayrilmaz idim felek ayirdi\nAglama gözlerim Mevlâ kerimdir." + }, + { + "id": 6044.0, + "title": "Bir Gün Kapına Gelsem", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir karanlık geliyor yokluğunun ardından\nNe zaman güneş batsa bu son gecem diyorum\nVazgeç yalan dünyanın köhne saltanatından\nYetişir bunca keder, bunca elem diyorum\n\nHer şey sağır içimde ne şiir ne musiki\nDünyadan bezginliğim dünyalar kadar eski\nÖylesine çözülmüş, öyle dağılmışım ki\nBe ne bitmez ayrılık bu ne özlem diyorum\n\nBeni çağırdığını bir defa duyabilsem\nAvuçlarımda ateş, yorgun gözlerimde nem\nAsarak denizleri bir gün kapına gelsem\nBaşımı duvarlara vurup ölsem diyorum" + }, + { + "id": 20715.0, + "title": "Aman!", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Aman efendim, aman! \nGaliba Âhir Zaman! \nManzarası yurdumun,\nTufan gününden yaman! \nGöz görmez aydınlıkta; \nAsümanedek duman.\nYer dumanmış ne çıkar,\nDuman dolu âsüman.\nTürk evi delik deşik; \nYıkı dökük hânüman.\nDuraksız itiş kakış; \nSüresiz karman-çorman.\nAnne çocuk doğurur,\nKöpek soyundan azman.\nBeyinler zıpzıp kadar,\nMideler koskocaman.\nAziz fikir buğdayı,\nKatıra mahsus saman.\nBoş lâf, hep dalga dalga; \nUçsuz bucaksız umman.\nHayvanlık orkestrası:\nEşek, birinci keman.\nOrman keleş, nebat kel; \nNebat adamlar orman.\nMidelerde ihracat,\nGünde beş milyon batman.\nMilli servet matbaa,\nBilmem kaç milyar harman.\nYangın evinde satranç; \nPlân, reform ve uzman.\nTam bir buçuk asırdır,\nMaymunlardan eleman.\nBizdeki hale nispet\nMaymun taklitten pişman.\nHangi yol Türke uygun,\nHangi parti tercüman? \nÇıkamaz meydanlara; \nCamide mahpus iman! \nSilah küfrün belinde,\nKüfrün elinde, ferman.\nCehle sorarsan ilim; \nZehre sorarsan, derman.\nRahmet, meçhul kelime; \nBilinmez isim, Rahmân.\nKutsal kitaptır fuhuş; \nAhlâk, okunmaz roman.\nTarih, kontra gerçeğe; \nHürriyet hakka düşman.\nMillete kasdedenin\nİsmi milli kahraman.\nYere batsın bu dünya,\nBu dünyadan hayr uman! \nGenç adam, at yorganı! \nSana haram, uyuman! \nAman, efendim aman! \nEfendim, aman, aman!" + }, + { + "id": 1893700.0, + "title": "Seni arıyorum.", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "Bölük pörçük duygular \nVe sevdanın karmaşasında \nKaranlık bir labirent içinde \nGire çıka çıkmaz sokaklara \nSeni arıyorum.\n\nYerimde durmanın \nÜmitsiz olmanın\nİşe yaramayacağını biliyorum \nKaranlığın ortasında,görmeden \nKafamı duvarlara vura vura \nYolumu unutmadan \nÜmidimi kaybetmeden \nDeneye yanıla \nSeni arıyorum." + }, + { + "id": 5156.0, + "title": "Kavanoz", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir cümbüştür kopsa da, gece, yakamozlarda;\nMünzevi balıklarız ayrı kavanozlarda..." + }, + { + "id": 331754.0, + "title": "Emanet Olsun", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Ey genç adam, bu düstur sana emanet olsun:\nÖtelerden habersiz nizama lanet olsun! ..\n\n1975" + }, + { + "id": 60979.0, + "title": "Kokmuşlar Mezarlığı", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": "güneşse güneş benim beyoğlubeyler\ntopraksa toprak benim beyoğlubeyler\nbirşey var anlamadığım bu sabahlarda\neski saraylarda bu yeni saltanatlar\nsaksılarda çiçek diye kızgın namlular\ndemirin kömürün petrolün kalleşliği\nbirşey var anlamadığım bu sabahlarda\nkayguysa kaygu benim beyoğlubeyler\nbayramsa bayram benim beyoğlubeyler\n\t\tya siz kimsiniz\n\nkentlerin göbekleri suların en kadını\nkadının en körpesi sofraların padişahı\nbirşey var anlamadığım bu yasaklarda\nben güldükçe neden karartılır ışıklar\nduvarlar yükseltilir köpekler kışkırtılır\nkundakta bebek suçlu tarlada tohum\nbirşey var anlamadığım bu yasaklarda\numutsa umut benim beyoğlubeyler\nsavaşsa savaş benim beyoğlubeyler\n\t\tya siz kimsiniz\n\nbu kokmuşlar mezarlığı imamlar sofrası bu\nomuzlardan omuzlara bu korku tapınakları\nakşamla kargalarla nargilelerle\nleblebici bakkalbaşı minder minder üçotuzüç\nbirşey var anlamadığım bu yezit yalanlarda\nyarınsa yarın benim beyoğlubeyler\nbarışsa barış benim beyoğlubeyler\n\t\tya siz kimsiniz\n\nkimsiniz ey şimdi müzelerde yerleri belli\neski beyler yeni beyler bey eskileri" + }, + { + "id": 38305.0, + "title": "Şaşkın Şaşkın", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Deli ediyorlar maviyi\n dalların uçlarında tomurcuklar\nTek durmuyorlar hiç\nKıpır da kıpır rüzgarda\nSalıncak sallanıyorlar\n\nMavi Bey de tirşe gözleriyle\nŞekva ediyor bana\nBişey söyle diyor şu yumurcaklarına\n\nBense bakıyorum\n yattığım yerden\n şaşkın şaşkın\nBaharın gelişine" + }, + { + "id": 5171.0, + "title": "Perdeler", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Perdeler, hep perdeler...\nHer yerde, her yerdeler.\nPencerede, kapıda,\nGeçitte, kemerdeler...\nPerdeler, hep perdeler...\n\nYa benim sevdiklerim,\nSimdi nerde, nerdeler? \nOnu bomboş perdenin; \nİçerde, içerdeler! \nPerdeler, hep perdeler...\n\nGönülde asil perde; \nOnu hangi göz deler? \nSurat maske altında,\nSis altında beldeler.\nPerdeler, hep perdeler...\n\nPerdeye doğru akın; \nAtlılar, piyadeler.\nYollar, yönler dolaşık; \nDeğişik ifadeler.\nPerdeler, hep perdelere.\n\nBir tohumda bin gömlek.\nGiyim fideler.\nKalbiler dilini yutmuş; \nBangır bangır mideler.\nPerdeler, hep perdeler...\n\nSon noktada son perde; \nÇevrilmiş seccadeler.\nOrada işte işte,\nÖlümden azadeler! \nPerdeler, hep perdeler..." + }, + { + "id": 41971.0, + "title": "Büyük Yalnızlık", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Önce çaresizlik çaldı kapıları\nSonra yoksulluk\nBütün aşina çehreler silindi aynalardan\nBir anda boşaldı dünya\nYapayalnız kaldık\n\nTez tükendi umut ekmeği\nBitiverdi suların hayali\nÇevirdik derin bir karanlığa gözlerimizi\nSen ey büyük yalnızlık\nBir sen terketmedin bizi" + }, + { + "id": 14454.0, + "title": "Bu Kent Öldürüldü Diyorlar", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu kent öldürüldü diyorlar\nKurşuna dizildi bir gece yarısı\nHayaletler geziniyormuş şimdi\nSokak aralarında ve caddelerde\nBaykuş tüneği olmuş alanlar\nVe yarasalar uçuşuyormuş...\nSilah ve esrar kaçakçıları \nAltın çağını yaşarlarken\nArtıyormuş bir yandan da\nKumarhaneler,meyhaneler\nBorsa oyunları hileli iflaslar \nBirbirini kovalayıp dururken \nNasıl çıkmışsa pek bilinmiyor \nYaygınmış şimdilerde rus ruleti\nİntiharların sayısı bilinmiyor\nÇoğalıp duruyormus fahişeler\nVe artık bunların hiç biri \nOlay bile sayılnıyormuş şimdi\nBu kent öldürüldü diyorlar\nBahar gelmez artık buraya\nBir kent nasıl öldürülür göz göre göre\nBen inanmıyorum kim ne derse desin\nSodon ve Gomore efsanelerde kaldı\nYaşanan bir başka tarih şimdi\nŞöyle bir dokunsak toprağa yalın ayak\nDuyacağiz belki tarihin akışını\nBaharda gecikebilir unutmayalım\nBöyle okuduk tarihin kitaplarından\nHele vakit gelsin,sevda dal versin\nUzanacağiz bir sabah çiçekli bir ağaca\nUnutmayalım aşkın sımsıcaklığını\nSuskun bekleyişlerini varoşların\nKitapları,fabrikaları unutmayalım\nUnutmayalım dağların öyküsünü\nZincirlerini kırmasını bilir bir kent\nAovrayı unutmayalım\nKışlık saray ne kadar dayanabilir\nHayatı kollamasını bilenlere\nÖlüm suretini gezdiren serseriler\nSızıp kalacaklar birazdan\nVe bir tül gibi yırtılırken çevren\nBu kent yeniden yaşanacaktır\nBir kent nasıl öldürülür göz göre göre\nBen inanmıyorum kim ne derse desin." + }, + { + "id": 108624.0, + "title": "Bizim İçtiğimiz Dolu", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 10.0, + "poem": "Bizim içtiğimiz dolu\nDoluların dolusudur\nEla gözlü mestaneler\nŞah Ali'nin kuzusudur\n\nOl Şahtan gelen gaziler\nGönül mürşidin arzular\nBu gün de bayramdır bize\nHer gün de bayramdır bize\n\nHak bize nasibin verdi\nLokmanların hasın verdi\nYezid'e cevr-ü cefasın\nMümine safasın verdi\n\nAlçacık yemiş dalı\nAltında yeşil halı\nVer muradımı benim\nYa Muhammet ya Ali\n\nYezitler aralandı ya\nMüminler sıralandı ya\nOn iki imam, Şah Ali\nBu yolda paralandı ya\n\nKırmızı geyen gelsin\nYezid'i kıran gelsin\nOn sekiz bin alemin\nNasibin veren gelsin\n\nPir Sultan'ım der gaziler\nYazıldı nurdan yazılar\nDurdu analı kuzular\nMürşit de pirin arzular" + }, + { + "id": 5159.0, + "title": "Muhasebe", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri! \nSadece, beyni zonk zonk sızlayanlardan biri! \nBakmayın tozduğuma meşhur Bâbıâlide! \nBulmuşum rahatımı ben de bir tesellide.\nFikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası! \nBir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası? \nEvet, kafam çatlıyor, gûya ulvî hastalık; \nBendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.\nBüyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem; \nMilyonlarca ayağın altında kaldı kellem.\nÜstün çile, dev gibi gelip çattı birden! Tos! ! ! \nSen, cüce sanatkârlık, sana büsbütün paydos! \nCemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle; \nVe cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle...\nÇok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç! \nGenç adam, al silâhı; iman tılsımlı kılınç! \nİşte bütün meselem, her meselenin başı,\nBen bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı! \nTırnağı, en yırtıcı hayvanın pençesinden,\nDaha keskin eliyle, başını ensesinden,\nAyırıp o genç adam, uzansa yatağına; \nYerleştirse başını, iki diz kapağına; \nSoruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi? \nYetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi? \nDışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen,\nİçimde homurtular, inanma diye gülen...\nİnanmıyorum, bana öğretilen tarihe! \nSebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe? \nÜç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem! \nÜst kat: Elinde tesbih, ağlıyor babaannem,\nOrta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları,\nAlt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları.\nBir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim; \nBuyrun ve maktaından seyredin, işte evim! \nBu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş! \nKökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş...\nRahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım! \nMukaddes emanetin dönmez dâvacısıyım! \nZamanı kokutanlar mürteci diyor bana; \nYükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.\nZaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde? \nBazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde! \nYeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak! \nBir saman kağıdından, bütün iş kopya almak; \nVe sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal. \nMavalları bastırdı devrim isimli masal. \nYeni çirkine mahkûm, eskisi güzellerin; \nAllah kuluna hâkim, kulları heykellerin! \nBuluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta; \nLafını çok dinledik, şimdi iş inkılâpta! \nBekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni! \nSabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni! \nKarayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak! \nGün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak? \n1947" + }, + { + "id": 9707.0, + "title": "Erimek", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Erimek belirsizce herşeyde,\nKarışmak sulara yıldızlara,\nSinmek kokusuna mor menekşenin,\nYanmak damar damar, nefes nefes,\nYaşamak tükene tükene." + }, + { + "id": 33906.0, + "title": "Anlamak", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Anlamak yok çocuğum, anlar gibi olmak var; \nAkıl için son tavır, saçlarını yolmak var.." + }, + { + "id": 298670.0, + "title": "40 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "40\nNeden servi ve süsen tarihte geçer? \nNeden özgür insanlar onları seçer? \nBiri on dili varken, susar devamlı,\nBiri yüz eli varken, sanma el açar!" + }, + { + "id": 20121.0, + "title": "Bahar Ağrısı", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 5.0, + "poem": "bir bahar daha dönüp gidecek kapıdan \nbir bahar daha sensiz yaşanacak \ndemek \nbir bahar daha \ninsanlar asılacak şafakta \n\nben en çok şafakları ağlarım" + }, + { + "id": 47604.0, + "title": "Babamın Gazeli", + "poet": "Mehmet Akif İnan", + "rating": 7.0, + "poem": "Yeni aya karşı dua ederdi\nAğlardı kesilen zeytin dalına\nAğlardı evliya kıssalarına\nSaksıda taşırdı kışın baharı\n\nKorkuyu sevinci yayan gözleri\nKitaba gözlüktü derin gözleri\nAnamın en kutsal barınağıydı\nEsli alfabeyi candan severdi\n\nToprağa dosttu ölüme hazır\nTaşırdı soyunu gövdesi gibi\nBir destan büyüttü namustan aşktan\nMidenin harama düşmanlığından" + }, + { + "id": 45579.0, + "title": "Özledim", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 8.0, + "poem": "Hayat soğuk, yağmurlu ve vurdumduymaz bir İstanbul gecesiydi... Ve gece \nyağan yağmur hep ürkütürdü beni. Yağmur değil yalnızlığımdı pencereleri \ndamla damla yalayan, yıllarımı dolduran sensizlikti... Hep bir yanı \nyarımlık, hep senden uzaktalık, hayattaki tek 'kimse'mden yoksunluk, yani \nkimsesizlikti. Bir kavuşma mucizesine inanma yolunda harcanmış bir hayatın \nansızın sonuna gelme, ve o mucizeyi yaşayamadan bir başına ölme korkusuydu \nyağmur…Yine yağmur yağıyor, yine gece... Yine İstanbul... Ve sen kollarımın \narasından sıyrılıp kalkıyorsun yataktan. Nereye gidiyorsun sevgilim? \nSadece sana sarılarak uyuduğumda nefes alabiliyordum. Beni kollarına \naldığında, yüzümü masumiyetinin yurduna, o kimsesiz boynuna dayadığımda, \nkokunu kalbimle soluduğumda... Uykun benim cennetimdi. Çünkü cennet sadece \nikimizin olabildiği yerdi benim için. Ne sana aşık kadınlar, ne sevdiklerin, \nne geçmişin, ne yarının...Uykunda sadece ikimiz vardık. Aşkıma dar gelen \nsevgi sözcüklerine ihtiyacım yoktu orada. Sana sevgimi anlatmaya, ispat \netmeye ihtiyacım yoktu artık. Aşkımızın kokusuydu sana beni anlatan, sana \nseni anlatan.... Beni gerçekliğin o soğuk, o köpüklü dalgalarıyla yutan ve \nalıp alıp senden ötelere savuran hayatın dışındaki tek kaçış tünelimdi uykun.\nÖnce kolunu çekerdin başımın altından, sonra sırtını dönerdin. Usulca \nsarılırdım sana arkandan, seninle ya da sensiz geçen yılların hasretiyle... \nArdından yavaş yavaş kollarımın arasından sıyrılırdın...Yıllardır taşımaktan \nyorulmadığım hasretin, tenimden tenime akan o ateş, ağır gelirdi bedenine... \nUyuyamıyorum, nefes alamıyorum, lütfen sarılma, derdin... Yatağın bir ucuna \nsığınmış bedeninden kovulmak, hayatından kovulmak gibiydi benim için. \nSığındığım, soluk aldığım tek cennetten kovulmak gibiydi. Beni uykunda terk \netmen, gerçek hayatta terk edişinden bile ağır gelirdi. Yanıbaşındaki \nsensizlik, o rutubetli evimdeki, o baştan ayağa sen olan evimdeki \nunutulmuşluğumdan çok daha ağır gelirdi.\nSeni kaybetme korkusu öyle işlemişti ki hücrelerime...Yataktan doğrulduğun \nanda bu korkuyla açılırdı gözlerim. Bilinçaltım konuşurdu benim yerime... Su \niçmek ya da tuvalete gitmek için kalktığın asla aklıma gelmezdi. Gittiğini \ndüşünürdüm yalnızca... O saatte kendi evini terk edip, nereye gidebileceğini \nsorgulamadan, sadece beni o sonsuz hiçlikte, o en masum rüyada, \ncennetimizde, uykumuzda bir başına bırakıp, kaybolacağından korkardım. Bana \nhep aynı soruyu sorduran bu yüzyıllık korkuydu işte: Nereye gidiyorsun sevgilim? \nBeni yeniden hayatın içinde, gerçeklerin ortasında bir başına mı \nbırakıyorsun? Beni yeniden unutuluş sürgünlerine mi gönderiyorsun? Nereye \ngidiyorsun sevgilim? \nOysa seni uyutmayan içindeki o yangınlı hesaplaşmaydı. Gece iner, aşıklar, \nyüzler, bedenler, anılar kaybolurdu; sadece ikimiz kalırdık. Ve sen uykunda \nsevgimle hesaplaşmaya dalardın. Cennette cehennemi hatırlardın.\nDönüp geriye bakıyorum da, sanki yıllar değil yüzyıllar geçmiş aramızdan... \nAramızdan ayrılıklar, ihanetler, kayboluşlar, vazgeçişler, yeniden bulmalar, \nkorkular, yalnızlıklar, savrulmalar geçmiş. Ve bu ilişki ne çok biçim \ndeğiştirmiş...\nSeni yollarca, şehirlerce uzağından sevdim. Seni kelimelerce, şiirlerce \nyakınından sevdim. Seni dünya üzerinde sanki ilk kez benim için kalemi eline \nalıp da yazdığın mektuplarca sevdim. Seni umutsuzca, beklentisizce, \nhayallerce sevdim uzağından. Hayatımı öyle olduğu gibi bıraktım. Şehrine \ngeldim, ama kalbine giremeden sevdim. Neydik biz o yıllarda hiç düşündün mü? \nNeydik birbirimiz için sevgili? \nGeldim. Bana destek olacak, sırtımı vereceğim bir aşkın yoktu arkamda. \nKendime yeni bir hayat kuracağım yalanını, kendim dahil, sen dahil herkese \nsöyledim. Oysa tek istediğim seninle birlikte bir hayattı. Öyle \ncesaretsizdim ki karşında ve öyle açık sözlüydün ki bana karşı, ancak \niddiasız bir sığınmacı olabildim hayatında. Hayatına iltica etmek isteyen \nbir yürek sürgünü... Bir aşk meczubu sadece...\nDürüstlük kimi zaman yalanlardan çok daha acımasızmış, sevgili... Gerçeğin \nbuzdan ülkesinde yapayalnız kalan yürek, hayatta kalabilmek için yalanları \nbile özleyebilirmiş kimi zaman... Bana aksini ispat etmek için elinden \ngeleni yaptığın o yıllarda, buzlar ülkesinde biraz olsun ısınabilmek için, \naslında beni sevdiğin yalanına inandırmıştım ben de kendimi...\nAşkıma kapalı bir kapının önüne bırakılmış yaralı bir kuş gibiydim. \nİnanacak, bir ibadet gibi yaşayacak tek şeyimdi senin aşkın. Karşılıksız, \ngüvensiz, sessizce yaşanan bir aşk... Nasıl da hoyrattın bana karşı... \nKalbinde değil miydim gerçekten? Neydik biz söylesene? O yıllarda senin \nneyindim ben sevgili? Can yoldaşın mı? Yol arkadaşın mı? Dostun mu? Sevgilin \nmi? ..Sonra bir gün geldi ve unutuldum. Ve bu sorular birer birer bıçak gibi \nsaplandı yüreğime ve yüreğimde yanıtlarını buldu. Unutuluş hepsinin acımasız \ncevabı oldu. Sonrası dipsiz bir karanlık... Sonrası çaresiz bir çıldırış...\nHayata karışmamak için tek kalkanım, tek sığınağımdı aşkın. Tek silahımı \nyitirdim ve hayata teslim oldum. Aldı beni savurdu başka bedenlere, parçası \nolamadığım o kırık dökük öykülere...\nKırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim için. Unutmanın en ağırı \nunutamadan unutmaktır. Seni sonsuza kadar kaybetmek kimlik değiştirdi ve \nunutmak oldu benim için. Seni unuttuğum yalanıyla hayatı kandırmaya \nçalışınca hayat hiç olmadığı kadar acımasız tokatlar indirdi yüzüme... \nSonrası dipsiz karanlık... Sonrası hatırlamaya bile dayanamadığım düş \nyıkımları... Sonrası kesif, karanlık ve rutubetli bir kuyu... Koskoca bir \nboşluk... Sonrası 'yalnızlık' kelimesine sığmayacak kadar derin bir yalnızlık...\nKaç zaman sonra bilmiyorum, bir gün geldi ve beni yeniden hatırladın. \nYokluğumda kendine kurduğun hayat, beni yasak bir ilişki haline getirdi bu \nkez de... Ve bu ilişki bir kez daha kimlik değiştirdi. Seni, bir başkasıyla \nbirleştirdiğin hayatına uzaktan bakarak, kalbimi kıskançlığın lanetli \nhırsına teslim ederek, kısıtlı zamanlarda, gizli saklı buluşmalarda, o \ndoyumsuz kaçamaklarda sevmeyi de öğrendim... Hasretinin o tarifsiz kokusu \nburnumu sızlatırken yapayalnız uyumayı da öğrendim. Yağmurlu İstanbul \ngecelerinde o baştan ayağa sen olan evimde kaderimle kıyasıya yaşamayı da \nöğrendim, sevgili...\nO zamansız unutuluşun ardından yeniden hatırlanmanın sevinci, seni \npaylaşmaya boyun eğmenin ve hep gizliliğin gölgesinde kalacak olmanın \nacısına büründü. Uykunda soluğunun bir başka soluğa karıştığını bilerek \ngeçirdiğim sayısız gecelerde, gururumu parça parça bölüp aşkıma kurban \nverdim. O tarifsiz ağrıyı uyuşturmak için ruhumdan, kimliğimden, kadınlık \nonurumdan vazgeçtim. Her şeye rağmen direnebilmek için kendimden vazgeçtim. \nGeriye dönüş kapılarını sonsuza kadar kapatmış oldum böylece. Ruhumdan \nkendimi kovup, tüm hücrelerime sadece aşkını yerleştirdim. İşte o andan \nitibaren, sensizlik artık bensizlik oldu sevgili...\nNasıl da telaşlı, nasıl da soluk soluğa yaşardık o kaçamak anları... \nAşkımızın en karanlık, en gerçek, ama en yoğun anlarıymış onlar... Sensiz \ngeçen gecelerde yüreğimde biriken kıskançlığın, öfkenin, kırgınlığın ve \nhasretin hummalı karanlığı, sana kavuştuğum anlarda sevinçten çıldırmanın \neşiğinde tarifsiz bir hazza dönüşürdü... Nasıl da ateşliydi \nsevişmelerimiz... Sana yeniden dokunmak, sanki bulutlara öpücükler kondurmak \ngibiydi... Huzurla huzursuzluk, hasret ve kavuşma, aşk ve öfke, merhamet ve \nacımasızlık, kırgınlık ve bağışlama her şey ama her şey sevgimizin taşkın \nsularında birbirine karışırdı. İki kalbin bir ömre sığdırabileceği tüm \nduyguları biz o kısacık anlarda soluk soluğa yaşardık...\nSonra hayatını değiştirdin. Yeniden özgürlüğüne kavuştun. Ve bu ilişki bir \nkez daha biçim değiştirdi. Yıllardır bir savruluş halinde aramızdan akıp \ngiden aşkımız, nihayet dingin, doygun ve emin bir sığınak bulmuştu kendine. \nO savruk yıllar bile koparamamıştı ya bizi birbirimizden, artık hiçbir şey \nbu aşkı yıkamazdı. İhanetlerin, unutuluşun, hayatın sınavından geçmişti \naşkımız. Tam da birbirimizi hayattan çok uzakta, dokunulmaz bir boyutta \nsevdiğimize inanmaya başlamışken, dudaklarından dökülen o lanetli cümle \nkorkularımı yeniden uyandırdı, geçmişi zamandan koparıp aramıza soktu \nyeniden: 'Varlığın artık bana acı vermiyor...'\nAh sevgilim, ayrılık trenini çoktan kaçırmadık mı biz? Bulup bulup kaybetme \noyunlarını çoktan tüketmedik mi? O dünyevi aşk oyunlarından, \nkıskandırmalardan, kaçamaklardan çoktan vazgeçmedik mi? Birbirimizi en ağır \nihanetlerde sınamadık mı? Anlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için \ndeğil... Sadece seni sevmek için yaşadım ben! \nSenin için bir ilişkide girilebilecek bütün kimliklere bürünmedim mi? Önce \naşkla değil kalbinin boşluğuyla tutunduğun bir can yoldaşıydım... Yüreğin \nbir başkasına kapılarını açtığında hayatından dışlanıp unuttuğun oldum \nsonra... Başka hayatlarda, başka ilişkilerde seni unutmaya çalışırken, belki \nde aslında sadece seni ararken kıskançlıktan deliye döndüğün oldum... \nKalbime geri dönmek istediğinde gururumun gemilerini yakıp, metresin \noldum... Vicdanın oldum senin... Merhametin oldum... Pişmanlığın oldum... \nHazzın en sıradışı boyutlarını seninle paylaşan fahişen oldum... Arkadaşın \noldum... Kardeşin oldum... Sevgilin oldum... Söylesene kaç kez biçim \ndeğiştirdi bu ilişki? Kaç kez kimlik değiştirdim seni sevebilmek için...\nAnlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil. Sadece seni \nsevebilmek için yaşadım ben... Hala seninle geçireceğim anların telaşıyla \ntüketir gibi yaşıyorum sensiz geçen günlerimi. Yıllar geçti, hala seni \ngörecek olmanın kalp çarpıntılarıyla, yalnız senin için giyiniyorum en güzel \ngiysilerimi. Sen güzel bulasın diye geçiyorum aynaların karşısına.\nSeninle geçen zaman bir daha tekrarı olmayan, doğaçlama bir melodi gibi \nbenim için... Sanki birlikte yazılmış kaderimizin sayılı dakikalarından an \nçalıyorum. Öylece karşında oturup seni seyretmeyi, sana yemek hazırlamayı, \nseninle sohbet etmeyi, dostlarını ağırlamayı, seninle birlikte uyumayı, yani \npaylaştığımız ne varsa hepsini bir daha asla okuyamayacağım bir şiiri kelime \nkelime içime sindirir gibi, soluk soluğa hissederek yaşıyorum... Öyle \nbirikmişsin ki içimde... Seni yaşamakla tüketmem, seni sıradanlaştırmam \nmümkün değil. İçime çektikçe çoğalıyorsun...\nŞimdi varlığım her geçen dakika daha da daralan gizli bir çember örüyor \netrafına. Her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor, biraz daha kanıksıyorsun \nbeni... O peşini bırakmayan yaralı geçmişin aramıza korku duvarları örüyor. \nHayatını tüm kalbimle kucakladığımı hissettiğim anda ansızın yüzünde beliren \no eski kaygıların alıp seni benden çok uzaklara, derinlere, yalnızlık \nkuyularına sürüklüyor. Yeni isimler, yeni aşk öyküleri, başka yüzler, başka \nbedenlerle kaçış planları yapıyorsun kendine... Gece ansızın seni uyandıran, \nkolunu başımın altından çeken, seni yatağın ucuna kadar götüren, uykunu \nbölüp ayağa kaldıran ve bana hep o aynı soruyu sorduran bu korkular değil \nmi...: 'Sevgilim nereye gidiyorsun? '\nSevgilim nereye gidiyorsun? Orada ne var? Benliğini kıstırdığın duvarların \narkasında soğuk, uçsuz bucaksız bir yalnızlıktan başka ne var? Neden \nkaçıyorsun? Neden bu aşkı sonsuzluğa, özgürlüğe, daha önce hiç yaşamadığın \nsınırsızlığa bir kapı olarak görmüyorsun? Ben senden gitme ihtimalini hiçbir \nzaman çalmaya yeltenmedim ki... Sevgim seni tüketmek değil, çoğaltmak \niçindi... Sevgim dünyanın yaşanılası bir yer olduğuna inanman, inanmamız \niçindi... Yüreğimizin çok derinlerinde yaşayan o iki masum çocuğun soluk \nalabilmesi için bir gökyüzüydü sevgim... Ben senin kanatlarını hiçbir zaman \nçalmadım ki...\nÖyle çok reddedildim ki, öyle çok unutuldum ki senin tarafından, sensiz \nkalmak yüreğimi ezen tek korku artık. Öyle ki hayatım yalnız bir korku \nhalinde ayakta duruyor şimdi... Korkumu gerçeğe büründürdüğün anda yıkılıp \ngideceğim. Her şeyi tükettim. Hayata tutunmak adına ne varsa her şeyi yaktım \nseni sevebilmek için... Tüm sabrımı, kendime ve insanlara güvenimi, sevginin \nhayatın tek harcı olduğuna olan inancımı... Artık senden başkasına verecek \nenerjim, sevgim ve hayatla hesaplaşacak bir benliğim kalmadı. Geriye dönüp \nsığınacak bir kendim kalmadı...\nŞimdi bana varlığımın sana acı vermediğini söylüyorsun. Gitmemi istiyorsun, \nsonra yeniden gelmemi... Ve sonra yeniden gitmemi... Beni sensizliğin o \ndipsiz çukuruna önce sarkıtıp, sonra yeniden gün ışığına çıkarıyorsun. \nSevgimi, yokluğumu hissettiğin yerde bulmak istiyorsun. Aşkımın benliğini ve \nhayatını ele geçirmesinden duyduğun o sebepsiz korkuyu yenmek için, bana \nseninleyken tekrarı olmayan bir şiiri hatırlatan zamanın, sana benimleyken \ngösterdiği monoton ve tüketici yüzünü yok etmek için oynadığın bir oyun bu \nbelki de... Beni deliliğin sürgünlerine yollayıp, sonra yeniden kalbine \nçağırıyorsun.\nKorkuyu beklemenin telaşı korkunun kendisinden çok daha ürkütücü biliyor \nmusun? İşte bu yüzden sensizliğin karanlık kuyusuna kendi ellerimle \nbırakıyorum kaderimi. Korkuyu beklemekten vazgeçiyorum, ama asla seni \nsevmekten değil, sevgili... Sana veda etmeden kayboluşa karışmam da aslında \nsadece bunun için...\nMadem varlığım acı vermiyor sana, madem ki ancak yokluğumda sevgimi \nhissedebiliyorsun, öyleyse yokluğumla kal sevgili... Madem ki yokluğumla \ndaha mutlusun, o halde yokluk benim bu aşk için büründüğüm son kimlik olsun..." + }, + { + "id": 2110906.0, + "title": "Şarkın Sultanları", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 9.0, + "poem": "I\n\nBen her akşam dolaşırdım bu yeşil sahilde,\nAşinalar gibi karşımda gülümserdi sular; \nNazlı rüzgar konuşur anladığım bir dilde,\nSevdiğim şarkıyı söylerdi hafiften korular.\n\nYaz kış, öterdi ağaçlar bu derin maviliği,\nUhrevi beldeler üstünde güneş parlardı; \nBir havari gibi her gün denizin inlediği\nKayalıklarda gezen ince kadınlar vardı.\n\nSisli enginleri ruhumda duyup dinlerken\nDolaşan kızları toplardı deniz şen sesine,\nAyrı bir yüz düşünürdüm bu güzelliklerden\nEl ederken sarışın şaireler beldesine.\n\nGülmek isterdi uzaktan bana bir gölge, niye? \nTanımazdım onu, esmer mi veyahut sarı mı? \nBelki bir gün gelerek toplar o mabude diye,\nDağıtırdım deli rüzgarda uzun saçlarımı.\n\nGezerek sessiz adımlarla nefessiz kımda\nGeçirirdim bu hararetli yaz akşamlarını; \nBazı bir şüphe parıldardı sönük ruhumda,\nHer güzel yüzde arardım bir ilahi kadını.\n\nII\n\nBir hazan akşamı indimdi yeşil sahile ben, \nVardı kumral sular üstünde beyaz bir yelken.\n\nDaralan omzuma bir yaşlı sedir oldu kaya,\nGözlerim daldı uzaklardaki mermer saraya.\n\nUfkun üstünde güneş secde eden bir iklil.\nTutuşan körfeze çizmişti alevden bir Nil.\n\nGölgeler cenneti olmuştu bütün karşıki yar,\nGölgelenmişti kayıtsız uyuyan genç adalar.\n\nSilinirken güneşin yorgun ufuklardan izi\nBir kürek darbesi titretti o baygın denizi.\n\nGeri döndümdü düşerken yere boynumdaki şal; \nKayalıklarda yanaşmıştı uzun bir sandal.\n\nGeçti bir gizli nefes gölgeli sahillerden...\nSandalın taşlara yaslandığı tenha yerden. \n\nİndi şarkın sarışın kızlarının en genci; \nArkadan bir köle, munis ve uzun bir zenci.\n\nKumlar üstünde, çakıllarda denizden sessiz,\nYürümekteydi bu parlak ve karanlık iki iz.\n\nSolgun alnında kımıldardı yürürken saçlar,\nBelli, çalak idi bir yavru geyik ruhu kadar.\n\nBen o hummalı bakışlarla sararken geçeni,\n\"Kim bu vahşi\" demek ister gibi süzmüştü beni.\n\nO zaman kalbimi bir gizli günah etti esir,\nSardı etrafımı gökten boşalan bir zincir.\n\nÖnce kalbimde beyaz elleri bir sisli kışın; \nSonra karşımda o sultan, o ilahi sarışın...\n\n Bir alev şarkısı halinde geçerken o peri,\nKül olup kaldı hayalimde onun nağmeleri.\n\nSanki vurmuştu benim alnıma çöllerdeki sam,\nKumların üstüne düşmüştü yılan başlı asam.\n\nIII\n\nBütün eşyaya hazan indi, sular dermansız.\nŞimdi bir gölgeyi bekler, gezerim ben yalnız.\n\nGördüğüm manzara, akşamları, kalbimde bir ok; \nGece, kalbim gibi, evlerde ışık yok, ses yok.\n\nMavi bir sis çiziyor bahçeler üstünde sabah,\nGeziyor gölgeli sahilde hazin bir seyyah." + }, + { + "id": 46528.0, + "title": "Uğrunda Dertlere Düştüğüm", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Uğrunda dertlere düştüğüm sevgili\nBir başkasına tutulmuş o da dertli \nDerdimin dermanı kendi derdinde\nHekim hasta olunca kime gitmeli?" + }, + { + "id": 59703.0, + "title": "Okuyana Rahmet", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Mitralgözüyle karşı tepelerden\nBiçtikçe siyah başaklarını gecenin\nHorull uykularımıza kasteden\nO tezayaklı eşkıya\nSuyolcu Memet Pehlivan\nVadesi doldukta\nGüneş müfrezelerinin yaylım ateşiyle\nVuruldu şafakta\nYatıyor şimdi\nRahmet okusak da okumasak da\nKanlar içinde upuzun\nDere boyunda\n\nEski dölyatağına dönüyor sanki\nYAĞMUR" + }, + { + "id": 31711.0, + "title": "Gizli Bakışlar", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir bakışki açıyor gönül muammasını, \nİki sevdalı kalbin en gizli yarasını, \nBir bakış ki kudreti hiç bir lisan da yoktur, \nBir bakış ki bazen şifa, bazen zehirli oktur.\n\nBir bakış, bir aşığa neler anlatır, \nBir bakış, bir aşığı saatlerce ağlatır\nBir bakış, bir aşığı aşkından emin eder, \nseven insanlar daima gözleriyle yemin eder." + }, + { + "id": 334362.0, + "title": "Bozulan Nispet", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Nisbetleri bozuldu,yedi ses,yedi rengin; \nMart kedisinin dili,bizimkinden çok zengin...\n 1974" + }, + { + "id": 2292350.0, + "title": "Davet", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 9.0, + "poem": "\"şunları bir araya toplayayım.\nBir güzel muhabbet edelim\" diye düşündüm.\n\nMutfak işinden de anlarım.\nDonattım sofrayı.\nBayağı uğraştım.\nHepsinin, ayrı ayrı ne\nyemekten, ne içmekten\nhoşlandığını iyi bilirim.\nBayağı da para gitti.\n\nBirinin yediğini öbürü yemez.\nÖtekinin içtiğini beriki içmez.\nDört kişilik sofra kurdum.\nMumları da yaktım.\nBak hepsi, Erick Satie severdi.\nHatırladım.\nMüziği de ayarladım.\nGeldiler.\n20 yaşında ben,\n35 yaşımda ben,\n40 yaşımda ben ve\nbugünkü ben dördümüz.\n\nBirden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.\nKırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.\nYirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.\nKırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.\nYatıştırayım dedim.\n\"Sen karışma moruk\" dediler. Büyük hır çıktı.\nKomşular alttan üstten duvarlara vurdular.\nYirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.\n\nEvin de içine ettiler.\n\nBende kabahat.\nNe çağırıyorsun tanımadığın adamları evine..." + }, + { + "id": null, + "title": "Kendine Benim İçin Gül Ver", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "(Sensizlikle flört etmeyi sen değil, sensizlik bilir; \n sesi ses, sessizliği sensizlik bilir…)\n\nKorkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin\nellerinden tut! \nÇok ağrımış kendinin, siyah\nve ayaz kendinin.\nHep avuttuğum düşler için bana bir gül ver...\n\nBak, Palandöken dağlarında karlar erimiş,\nteknelerle kol kola bir bahar sulara inmiş; \ndağlar için, sular için bana bir gül ver.\nBir gül ver söküldüğüm günler için\n-ve önce kendinin ellerinden tut.-\n\nKendimin ellerinden tutunca,\niçimden nehirler gibi akmak geliyor; \nyollara çıkmak, yolculuklara bakmak geliyor.\nGeberesiye içip salaş meyhanelerde,\nburalardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor…\n\nTutunca kendimin ellerinden,\npusulasız gemilerde yatmak; \nyaşlı ve şefkatli bir azizenin koynunda\nsabaha dek kıpırtısız susmak geliyor…\n\nSevgilim, iyi insan, tutunca ellerimden,\nömrümün içinden akmak geliyor...\n\n(Sessizlik sensizliği ezbere bilir; \n sensizlik her şeyi bilir...)\n\nKorkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin\nellerinden tut; \nsonra bana aşkı öğretmeyen kendimin \nellerinden...\n\n\nBak, yıllarım sırılsıklam/ yağmurlar giymiş,\ngünlerin avlusuna yeni yeni çocuklar inmiş; \ndağlar için, sular için bana bir gül ver.\nAvuttuğum düşler için bana bir gül.\nBir\n gül\npusulasız gemiler, sökülmüş günler için...\n\n(Ben bütün yeşillerimi inatçı ayazlara çaldırdım; \nsen kendinin ellerinden tut\nve kendine benim için bir gül ver.)\n\nKendine\nbir \ngül(ü) ver" + }, + { + "id": 1069987.0, + "title": "Takiye", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 5.0, + "poem": "Altıok'un simgesi oldu artık faşo/fiş\nAnladım bir çukurda son bulacak bu gidiş\nTakiye çarşaf çarşaf filizlendi Deniz’de\n“Tombala vekil”dedir kavgalaşmak dişe diş.\n\n24.11.2008" + }, + { + "id": 68003.0, + "title": "Gamlanma Gönül", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Kemler iyi göremez\nGamlanma gönül gamlanma\nBin kaygu bir borç ödemez\nGamlanma gönül gamlanma\n\nKoyun meler kuzu meler\nSular hendeğinde dolar\nAğlayanlar bir gün güler\nGamlanma gönül gamlanma\n\nYiğit yiğidin yoldaşı\nAt yiğidin öz kardaşı\nSağlık her şeyin başı \nGamlanma gönül gamlanma\n\nNaçar Karac'oğlan naçar\nPençe urup göğsün açar\nKara gündür gelir geçer\nGamlanma gönül gamlanma" + }, + { + "id": 96557.0, + "title": "Bir Büst İçin 50 Yıl Sonra Söylenmiştir", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Bıyıkların\nHakikatli mermerde\nAlgın karanfil\n\nBakışların\nYalnız hayatın değil\nİşçilik bedeli tarihin de\n\nAğzında\nFiltreli\nŞanlı Haziran\n\nÜstünde\nİdris Nebi gibi\nBiçtiğin hülle\n\nDoğumun\nT.Ö.\nYani Tariş'ten Önce\n\nÖlümün\nBilinmiyor.\nSöylence" + }, + { + "id": 60184.0, + "title": "Beyaz Sevda", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "sen mapusta solan gülsün her yanın duvar\nSEN AĞLAMA KAN OLUR BANA O YAŞLAR\nsen hayatın küskünüsün acının suskunu\n\nsen yayalada bir baharsın, tarlada rüzgar\niçimde sana dair bembeyaz bir sevda var\n\nsen torosta yağan karsın tarlada rüzgar\nSAKIN ESME TOZ OLUR KAPANIR YOLLAR\nsen eylemin yangınısın hayatın cılgını\ntenimde sana dair ürpertiler var\n\nsen munzurda akan çaysın yaylada bahar\nSEN GÜLÜNCE GÜL AÇAR YİNE O DAĞLAR\nsen sevincin dudağısın sevdanın sapağı\nsazımda sana dair esintiler var" + }, + { + "id": 29963.0, + "title": "Karanlıkta Erimek", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "Şurada bir kapı olmalı\nSenin ölümsüzlüğüne açılan\nBir kapı olmalı şurada\nBulabilsem\nKollarımın bütün gücüyle vuracağım\nEr geç sesimi duyuracağım sana\nBaşımı soğuk demirlere dayayıp\nAdını söyleyeceğim mahşer gününe kadar\nDağlara taşlara güzelliğini haykıracağım\nVe bütün yaratıklara\nRüzgarın söylediği bir masal gibi\nSeni anlatacağım\nDünyaya ilk gelişimiz değil bu\nYüz binlerce yıl önce\nBir de taş devrinde gelmiştik\nSenin için vahşi hayvanlar vurmuştum o zaman\nPars dişlerinden bir gerdanlık yapmıştım boynuna\nNice mağara duvarlarına güzelliğini kazımıştım\nNasıl hatırlamazsın\nO zaman da gökyüzü bu kadar mavi\nOrmanlar yemyeşildi\nO zaman da\nYalnız karanlıktan korkar\nGüneşi tanrı bilirdik\nBunca yüzyıllardır\nİnan\nHiçbir şey değişmedi yeryüzünde\nBelki biz değiştik\nSevgilerimizi söyleyemez olduk\nGöremez olduk nice güzellikleri\nYalanı öğrendik\nUtanmayı öğrendik\nİnandık sonraları\nBütün yaratıklardan üstün olduğumuza\nBüyük zekamız\nÖnce kafesi, zinciri, zulmü icat etti\nİyilik güzellik ve doğruluk adına\nHiçbir şey kalmadı inandığımız\nAradan bin yıllar geçip\nAtom parçalanıncaya kadar\nZaten paramparça olmuştu insanlığımız\nBöylece bir karanlığa düştük\nKaranlık bizi başka bir karanlığa götürdü\nSarnıçlardan, dehlizlerden, girdaplardan geçtik\nSana yaklaşmak için\nDallarından gün ışığı geçmeyen ormanlara düştük\nAramızdaki demir kapı belki hiç açılmayacak\nSenin ışığını görmeden kapanacak gözlerimiz\nKaranlık aman vermiyor\nHangi kapıyı aralasak gece\nNe yapsak çaresiz\nKokunu getiren rüzgar da olmasa\nBir manası kalmayacaktı yaşamanın\nŞimdi hiç değilse\nHayaliyle avunmadayız\nZaman içinde bir başka zamanın\nİnsan çırpındıkça bir bataklığa saplanıyor\nYaşadıkça ölüme\nÇaresiz olmak bir şey değil\nÇaresizliğini kabullenmek zor geliyor insana\nAynaya bakıyorum\nBir beyazlık, bir boşluk\nHani benim yüzüm\nDudaklarım, ellerim hani\nHalbuki gözlerim de görüyor\nKör değilim\nFakat sen varsın içimde\nYakan, kör eden bir karanlığın var senin\nNefes, nefes yaşadığımız\nAvuç, avuç içtiğimiz bir karanlığın var\nKahrolası zamanın ortasında\nBüyük bir fırın yanıyor besbelli\nAlevleri asırlık çınarlar gibi\nBüyük bir fırın yanıyor\nGörüyor musun\nŞimdi bütün ihtirasların sustuğu saatteyiz\nElini sürdüğün her şey yok olabilir\nHer şey eriyebilir şu anda\nBu varlığın yokluğa yaklaştığı andır\nZayıf ellerin bu anda bütün yaratıklardan güçlü\nBu an iri gözlerinde her şey yüce\nNe insanlar fani\nNe dünya ölümlü\nAl beni de erit ateşinde gözbebeklerinin\nErit beni\nRuhumu aşkının potasında yak\nKahrolsun bu karanlıklar\nBu mesafeler\nBu zaman\nBen seni istiyorum\nYa seninle yaşamak\nYa da sende yok olmak" + }, + { + "id": 64177.0, + "title": "Roman Okudum Seni Düşündüm", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Bende tarçın sende ıhlamur kokusu\nYürürüz başkentin sokaklarında\n\nBir nehir şu tutuk konuşan cumartesi\nÜstünde iki yonga: Çarşamba, bir de cuma\n\nAyrılık lafları etme sevgilim\nÖnümüz Temmuz önümüz Ağustos nasıl olsa\n\nKolkola yürüyoruz tek tük öpüşüyoruz\nSonra ayrılıyoruz korkuyoruz da\n\nKimi zaman neden kalabalığın içinde duruyoruz da\nKimi zaman bir köşe arıyoruz en sapa\n\nİşimiz mi yok, şu Akay'a sapalım istersen\nİstersen garson girelim ilkyazın gazinosuna\n\nBörekçi! diye bağır istersen şurda\nKısmet çıkar -sanırım- Emek'te oturan kıza\n\nAbiler! Abiler! diye bir şey satayım ben\nMendilim kalmamış kağıt peçete yok mu çantanda? \n\nÜç peseta gibi bir paraya dondurma yemiştim\nMadrid'te yemiştim, ve çatılardan kanguru akıyordu\nLondra'da\n\nSeversin mi beni, doğru söyle ama? - Sigara? \nNe eflatun etin var, yanarca mı yanarca\n\nİnan Selimiye'nin minareleri gibisin\nHer seferinde başka yoldan çıkılır nirvanaya" + }, + { + "id": 108843.0, + "title": "Eğer Dost Irmağın", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Eğer dost ırmağın gözün ararsan\nSerçeşme'den gelir suyun durusu\nAli Muhammet'tir Muhammet Ali\nİkisi de bir elmanın yarısı\n\nAli'm engür ezdi kırklar da içti\nKırkı da mest oldu kendinden geçti\nMuhabbetin kapısını kim açtı\nCümlesi de bir ikrarın çerisi\n\nAli'm yola gider menzili keser\nSofi nerde olsa yalanı basar\nBir kale yaptırmış on iki hisar\nSor nedendir duvarının örüsü\n\nDört kapısı vardır kırk da dükkanı\nÜçyüz altmış altı gevher madeni\nOn yedi kişidir alıp satanı\nCümlesinin sarrafıdır birisi\n\nO kalenin bedenine kuş konar\nKanadı üstünde kandiller yanar\nPir Sultan Abdal'ım secdeye iner\nAşık oldum gitmez benzim sarısı" + }, + { + "id": 1175.0, + "title": "Hâlâ Koynumda Resmin", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Sımsıcak konuşurdun konuşunca\nırmak gibi rüzgar gibi konuşurdun\nyayla kokuşlu çiçekler açardı sanki\nçiğdemler güller mor menevşeler açardı\nSımsıcak konuşurdun konuşunca\n Hâlâ koynumda resmin\n\nDağları anlatırdın ve dostluğu\nbir ceylan gibi sekerdi kelimeler\nSesini duymasam çölleşirdi dünya\ndağlar yarılır ırmaklar kururdu\nbulutlar çökerdi yüreğime\n Hâlâ koynumda resmin\n\nGün akşam olur elinde kitaplar\nve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin\nbir kez bile unutmadın 'merhaba' demeyi\nve en yanık türküleri nasıl da söylerdin\nbir dostun vurulduğu gün\n Hâlâ koynumda resmin\n\nKaç mevsim kırlara çıkıp\nçiçekler topladık mezarlar için\nBelki ürküttük tarla kuşlarını\nbelki kurdu kuşu ürküttük\nama aşkı ürkütmedik hiç\n Hâlâ koynumda resmin\n\nVe hâlâ sımsıcak durur anılar\nsımsıcak ve biraz boynu bükük\nNe varsa yaşanmış ve paylaşılmış\nyasak bir kitap gibi durmaktadır\nve firari bir sevda gibi\n Şimdi duvarlarda resmin\n\n (1981)" + }, + { + "id": 15322.0, + "title": "Önce Ellerin", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Önce ellerini gördüm; nasıl aydınlıktı öyle\nYıllardan bir yıl, vakitlerden bir akşam\nKovdu çevremden bütün kötülükleri\nÖnce ellerin\nÖnce ellerini gördüm, tuttum, bırakmam\n\nBilmezdim eskiden ben bu şafakları\nÖğrendim nasıl da güzelmiş yeryüzü\nBir mutluluk yayılır avuçlarından\nÖnce ellerin\nBenim dinlediğim ellerinin türküsü\n\nYağmur mu yağan öyleyse dinle\nIslandım, üşüdüm senden uzakta, beni bırakma\nTut ki sensizlik bir ölüm başka türlü\nÖnce ellerin\nÖnce ellerin geliyor aklıma\n\nBir büyük resim çiziyorum gökyüzüne, seyret\nŞu bulut ellerin işte, mutlu, serin, beyaz\nNe güç bu rengi bulmak, bu rengi vermek sana\nÖnce ellerin\nEllerin bir duygudur anlatılmaz\n\nGün olur hüzünlü bir musikidir duyduğum\nEllerinde keman telleri, piyano tuşları\nÖyle bir yaşamaksın ki hiç yaşamamak\nÖnce ellerin\nÖnce ellerin sonra bu gözyaşları\n\nDupduru yeraltı nehirleri gibi\nÖyle aydınlık gülüşün kadar\nHer şey bir gün çekilir, biter ve ölür\nÖnce ellerin\nVe yokluğumuzda sonra ellerin yaşar\n\nEllerin anlatır sabahın olduğunu\nEllerin yoksa bil ki gece ve karanlık\nMevsimler onlarla değişiyor görüyor musun?\nÖnce ellerin\nAnlasana ellerindeyim artık." + }, + { + "id": 47305.0, + "title": "Ne Zaman Sevdimse", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Kaç kere yaşadım ben bu romanı\nNe zaman sevdimse ayrılık vardı\nHep kendim kuruttum gözyaşlarımı\nNe zaman sevdimse yalnızlık vardı\n\nSen de git bırak git beni düşünme\nKader de, hayat de boşver üzülme\nAlıştım hasretin her türlüsüne\nNe zaman sevdimse ayrılık vardı\nAlıştım kaderin her cilvesine\nNe zaman sevdimse yalnızlık vardı\n\nYaşamadım gitti gönül tadında\nNelerden vazgeçtim senin uğrunda\nSeni de kaybettim yol ortasında\nNe zaman sevdimse karanlık vardı\nNe zaman sevdimse pişmanlık vardı" + }, + { + "id": 4218.0, + "title": "İkimiz mi Hemen mi", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Oraya varmak mı? İkimiz mi? Hemen mi?\nDur, bekle beni, geliyorum\nEn güzel yerinden öpeceğim\nBilmem dudakların mı? Gözlerin mi?\n\nÖnce sesindi beni çağıran aşka\nSonra bakışların, ellerin oldu\nVe bir sabah başladı ömrümde, nasıl\nGördüğüm bütün sabahlardan başka\n\nFrenleri patladı içimde özlemin\nBen bu aşkı dizginleyemem artık\nEn iyisi gelmen bana, gel ama hiç gitme\nVaralım doyulmaz tadına bitişikliğin.\n\n Bak ellerin de üşümüş, ama kalbim sımsıcak\nTitreme, korkma; artık yanımdasın\nHiç bırakma bu çocuksu hâlini, ne güzel\nNe güzel seninle bir aydınlık olmak\n\nSöyle, bir daha söyle, benim de, seninim de\nYaklaş uyandır beni bir ölüm uykusundan\nSarın maviliğime, bu bizim gökyüzümüz\nBaksana,bir evren çalkalanıyor içimde\n\nOraya varmak mı demiştin? En yüceye\nİkimiz miydi? Hemen miydi?\nBak nasıl seninle bir bütün olduk şimdi\nNerde miyiz? Oradayız işte" + }, + { + "id": 32417.0, + "title": "Ölüm Neden Soğuksun Öyle?", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 5.0, + "poem": "Kemal'in gemisinde gitti sarıldığım umutlar\nİsyanım şimdi Hamit'in Makber'indedir! \nAğlasam sesimi duyar mı mısralarında Orhan Veli? \nDokunabilir mi gözyaşlarıma inceden? \nYA Cahit! Bir teselli verir mi Yaş Otuzbeş'inden? \n\nİşte eteklerimde bir yığın gümüş yaprak\nİşte Haşim bakıyorum semaya ağlayarak! \nİçimde çaresizliğin binbir ahı\nİçimde en korkunç yalnızlıklar\nFikret'im bu gecenin de olur mu sabahı? \n\nBir el var sonsuzluğa alıyor beni\nBir el var çekiyor beni anılardan\nYa o karanlığı bölen sesler\nUğultular, akisler, gölgeler\nNerdesin? Nerdesin? Tecer! \n\nBak! Bu resme nasıl imrenmedetim\nSanırım ki gülüyor! \nHani o saadetten bile yoksunum şimdi sen kadar\nAma öyle ya Akif'im\nDeğil yalnız dostlara, sevgililere, analara\nDaha nicelerine kucak açar bu topraklar! \n\nYummak ne çare elleri göğe doğru\nSöyle hangi gerçekte bunca yalan var? \nAcımı binlerce şiirin anlatamaz Ümit Yaşar! \nAma gel gör ağlayamıyorum gönlümce\nGel gör şuramda nasıl bir yara kanar\nZira; boş değil bu ağıt bu şarkılar\n'Ağlarsa anam ağlar, gayrısı yalan ağlar... '" + }, + { + "id": 104441.0, + "title": "Sarı Edik Geymiş Goncu Kısarak", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Sarı edik geymiş goncu kısarak\nGidiyor da birim birim basarak\nAnası huri de kızı beserek\nEmirler'den bir kız indi pınara\n\nSarı edik geymiş goncu dizinde\nArzumanım kaldı ala gözünde\nBöyle güzel m'olur köylü kızında\nEmirler'den bir kız indi pınara\n\nMeles gömlek geymiş vücudu nazik\nKollarını sıkmış altun bilezik\nAşnası kötüdür ceylana yazık\nEmirler'den bir kız indi pınara\n\nKarac'oğlan der ki n'olup n'olmalı\nKeten gömlek geymiş kolu sırmalı\nAnasın öldürüp kızın almalı\nEmirler'den bir kız indi pınara" + }, + { + "id": null, + "title": "İyi ki bu düştesin", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "İYİ Kİ BU DÜŞTESİN \n\nnehirler yarışır, çağıldar gözlerinde \no nehirler benim nehirlerimdir \naşk \nki azar azar benim yerimdir \nüşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam \ngözlerin ey yâr benim evimdir \n\n/vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten caymayacağım \ngece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! / \n\niyi ki bu sestesin \ndünyayı ısıtan nefestesin \nbir haydut gibi gezinirim kapında \nkalbimde tutuşan ateştesin… \n\nII \nrüzgârlar savrulur, uğuldar gözlerinde \no rüzgârlar benim rüzgârlarımdır \naşk \nki azar azar benim yerimdir \nsuskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam \ngözlerin ey yâr benim evimdir \n\niyi ki bu düştesin \nher sabah ışıyan güneştesin \niyi ki yoksuluz bulutlar gibi \nsoğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi \n\n/vurulup düştükçe, düştükçe sana koşmaktan caymayacağım \ngece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! / \n\nYılmaz odabaşı" + }, + { + "id": null, + "title": "Bir Aşk Yara", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Beni yalnızlığımla vurdular o gece vakti\nKalbimi suyla yudular o gece vakti\nÖldüğümü bile söylemediler…”\n\t\t-A. Erhan-\n\nBen şu kısa boylu hayatta\nuzun boylu kederlerle acırım.\nYorar beni şu telaş, şu karmaşa.\nBir sığınak aranırken şu uğultuda,\nbir aşk gelir, bir yara.\nBir yara… \nBir yara daha! \n\nEski bir aşk,\nyeni bir ayrılıktır her zaman.\nBunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır.\nKimse bilmez be canım,\nbir yara bir ömrü nasıl kanatır…\n\nBen seni hep ayrılıkla anmışım\nTitreyen ellerimle günlerin buğusuna adını…\n Hep adını yazmışım.\nBir aşk gelmiş bir yara.\nBir yara…Bir yara daha! \n\nEski bir aşk,\nyeni bir ayrılıktır her zaman.\nBunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır; \nkimse bilmez be canım\nbir yara bir ömrü nasıl kanatır…" + }, + { + "id": 13373.0, + "title": "İki Karanlık Orman Birbirini Sevse Ne Olur, Sevmese", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Anlaşmak diye birşey yoktur aslında\ndillerin ve yüzlerin altında başıboş zamanlar \ndolaşır\nsokaklarda bir kıç,bir penis,bir çocuk-köpek gibi\ndolaştığım zamanlar\nvarlığımı koruyabilmek için\nmasaların altında ellerimi, ayaklarımı\nparçaladığım \nzamanlar\n\nZamanlar haindir,zamanlar muhbir\nİki karanlık orman birbiriyle anlaşsa ne olur,\nanlaşmasa\n\nGüvenmek diye birşey yoktur aslında\ndillerin ve yüzlerin altında başıboş korkular \ndolaşır\nbense korkumu ölümümün altına sakladım\nhep\nkorkumun kokusunu aldılar\nkaçtım kovaladılar\nİki karanlık orman birbirine güvense ne olur,\ngüvenmese\n\nSevmek diye birşey yoktur aslında\ndillerin ve yüzlerin altında başıboş yalnızlıklar\ndolaşır\n\nuydurulmuş anılar,sahte öyküler,hiç\nkullanmadığım\nyerlerimi bıraktım onlar\nyine de son kapıma dayandılar\nkapının ardı karanlık deniz \ndenizde masum,tetikteki sızım,son inancım\ngördüler onu\n\nArtık şimdi o karanlık denizde\n'binlerce hiçkimseyim'\n\nİki karanlık orman birbirini sevse ne olur,\nsevmese" + }, + { + "id": 257.0, + "title": "Kalbim Unut Bu Şiiri", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Uğuldayan ve hep uğuldayan \nbir orman kadar üşüyorum şimdi \nyanlış rüzgârlar esiyor dallarımda\nyanlış ve zehirli çiçekler açıyor\nKanımda kocaman gözleriyle bir çığlık\n\nSu ve ses kadar beklediğim\nne kaldı geride, bilmiyorum\nuzanıp uyumak istiyorum gölgeme\nve sarınmak o kocaman gözlerin\nuğuldayan rüzgârlarına\n\nBir acıyı yaşarım ve zehrinden\nçiçekler üretirim kömür karası\nuçurum kadar bir yalnızlık \nyaratırım kendime, atlarım \nAnısı yoktur küçük rüzgârların \n\nYapraklarım yok artık kuşlarım yok \nbüsbütün viran oldu dağlarım \nezberimdeki türküler de savrulup gitti \nömrümün karşılığı kalmadı sesimde \nsesimde yalnız ormanların gümbürtüsü \n\nYanlış, daha baştan yanlış \nbir şiirdi bu, biliyorum \nve belki ömrümüzün yakın geçmişi \nbu kadar doğruydu ancak, kimbilir \nKalbim unut bu şiiri" + }, + { + "id": 6056.0, + "title": "Giden Gençliğe", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Umudum, heyecanım bitmez pınardı bitti\nGençliğim deli dolu esen rüzgardı, gitti\nNeydi o sarhoşluklar, dünyaya bos vermeler\nO bir başka mevsimdi, bir ilkbahardı gitti\nTadı, rengi değişti birer birer her şeyin\nEn mutlu, en doyulmaz yaşantılardı, gitti\nÇektiler ellerini elimden sevgililer\nBir zaman bu gönülde kimler yaşardı, gitti\nHani hiç bitmeyecek sandığım güzellikler\nNe sevinçler, gülüşler ve neler vardı, gitti\nKalakaldım böyle ben ortada paramparça\nHer gelen yüreğimden bir şey kopardı, gitti\nHey benim doyamadığım deli fişek gençliğim\nİçimde bir zamanlar bir kor yanardı, bitti" + }, + { + "id": 680570.0, + "title": "Bekliyorsun Bir Kahrın Yaldızlı Fermanını", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Kahrın sesi rüzgârı ağlatırsa içinde\nGecenin omzuna koy titreyen düşlerini\nOrdadır âh çıbanı\nÂn gelip patlayacak yanardağlar ve ölüm\nSen şimdi muallâkta bir vezir-i azam mı\nYedikule bekleyen hünkâr mısın ülkende\nKan revan yürüyüşler\nNehir kokan bir mendil bırakmışsın göklere\nBekliyorsun; bir tohum, bin bir umut ve sonsuz\nBekliyorsun; gelecek haber güvercinleri\nBekliyorsun; sokaklar dirilecek yeniden\nBekliyorsun vefakâr perileri, cinleri\n\nKendi parmaklarınla kafes yaptın kendine\nAvuçlarında Bâbil; mahkûmusun bozkırın\nYılanlar arasından geçmelisin her akşam\nArdın sıra kırılan kandillerin mahşeri\nSonra bir dağ başında\nSonra bir uçurumda\nSonra zehir damıtan bir şehrin ortasında\nEn ıssız günlerini yaşıyorsun kederin\nBekliyorsun; baktığın her nokta kül ve ateş\nBekliyorsun; su yüzlü güzelin dermanını\nBekliyorsun; aykırı doğacak çölde güneş\nBekliyorsun bir kahrın yaldızlı fermanını\n\nHani o son durakta saray açıldı birden\nİki bembeyaz gülün yaprağıydı her sütun\nBaşını yasladığın pervazlarda çiçekler\nBaygın kokularıyla sarmıştı denizleri\nÇığlıklar fırtınası\nİpek duruşlu suna\nSusturulan bir devin iniltilerinde kan\nŞimdi darağacında kuşku, sihir ve isyan\nBir köşeye çekilmiş emanet bekliyorsun\nHatıralar yurduna ihanet bekliyorsun\nSanma ki pencereler sana meftun olacak\nÖteden hummalı bir işaret bekliyorsun" + }, + { + "id": 2371.0, + "title": "Metamosmoris", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Ilkin ELIFBA'ydi\nSonra ALFABE oldu\nDerken ABeCe\nSimdi de A.B.D." + }, + { + "id": 20522.0, + "title": "Suda", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Bir çift yaprakmış dalında yumuşacık\nTutmuşum, tutmuşum ellerinden senin\nDüşmüşüz yavaşça bir sakin derenin\nİçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık\n\nBalıklar gibiymiş sessiz ve karanlık,\nYüzermiş saçların, yüzermiş nefesin\nSusarmışız öyle, bir sakin derenin\nİçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık" + }, + { + "id": 16367.0, + "title": "Geldi", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Güneşim, ayım geldi.\nGözüm, kulağım geldi.\nGümüş bedenlim geldi.\nAltın madenim geldi.\nBaşımın sarhoşluğu geldi.\nGözümün nuru geldi.\nBaşka bir şey dilediysen\nişte o başka bir şeyim geldi.\n\nYolumu vuran geldi.\nTövbemi bozan geldi.\ngümüş bedenli güzel\nkapımdan ansızın çıkageldi.\n\nEy eski dostum benim,\nbak bugün dünden çok iyi,\nDün ondan bir haber almıştım,\nhemen sarhoş olmuştum.\nDün gece onu mumla aramış durmuştum.\nBak bugün bir demet gül gibi\nyol uğrağıma geliverdi.\n\nŞarap içmeliyim şarap,\nş,imşekler saçmalı aklım,\nbunun tam vakti.\nKuş olmalıyım, uçmalıyım,\nkolum, kanadım geldi.\n\nBir anda aydınlık içinde dünya.\nBir anda dünya sabahlar gibi.\nİşte bağırmanın tam zamanı şimdi.\nİşte kükremenin tam zamanı.\nBenim koca arslanım geldi." + }, + { + "id": 2376.0, + "title": "Yangın Var", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Asli mi? Belki.\nOdalik mi? Asla!\nNe Matisse'den ne de Ciragan Sarayindan!\nBir sobaydi allah tarafindan o deli hatun\nUpuzun saclariyla bir demir-dokum...\nYaktikca kendini nefsinle nefesimle\nYandikca dusistandan dusurdugum odun\nIsinirdi oda, isinirdi ev, isinirdi acun\nO da, ben de, yanyana ve yana yana\nSeviserek olmeyi ogrendik sonunda\nOndan simdi boyle ortalik duman\nBaksana baharlar yagiyor ustumuze agaclardan\nAsli varsa onun\nKi kerem edin ki var\nO sobaysa\nBen de ona yanginim yangin" + }, + { + "id": 116788.0, + "title": "Ne Sen Beni Unut", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 8.0, + "poem": "Gel seninle ahd ü peyman edelim\nNe sen beni unut ne de ben seni\nİkimiz de bir ikrarı güdelim\nNe sen beni unut ne de ben seni\n\nAman kaşı keman elinden aman\nSürdük sefasını etmedik tamam\nEhl-i irfan içre olduğum zaman\nNe sen beni unut ne de ben seni\n\nHem saza mailim hem de sohbete\nHem sana mailim hem de devlete\nAşkın ile düştüm diyar gurbete\nNe sen beni unut ne de ben seni\n\nYarimin cemali güneşte mahı\nSana aşık olan çekmez mi ahı\nGetir ant içelim Kelamullahı\nNe sen beni unut ne de ben seni\n\nGitme dilber gitme yüzün göreyim\nAl yanaklarına kurban olayım\nBir emanetim var sana vereyim\nNe sen beni unut ne de ben seni\n\nAbdal Pir Sultan'ım çektiler dara\nDüşmüşüm aşkına yanarım nara\nBakın ey erenler şu giden yara\nNe sen beni unut ne de ben seni" + }, + { + "id": 3383.0, + "title": "Mohaç Türküsü", + "poet": "Yahya Kemal Beyatlı", + "rating": 7.0, + "poem": "Bizdik o hücumun bütün aşkıyle kanatlı; \nBizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.\n\nUçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,\nCanlandı o meşhur ova at kişnemesiyle! \n\nFecrin daha bir ülkeyi parlattığı gündü; \nBiz uğruna can verdiğimiz yerde göründü.\n\nGül yüzlü bir afetti ki her pusesi lale; \nGirdik zaferin koynuna, kandık o visale! \n\nDünyaya veda ettik, atıldık dolu dizgin; \nEn son koşumuzdur bu! Asırlarca bilinsin! \n\nBir bir açılırken göğe, son def'a yarıştık; \nAllaha giden yolda meleklerle karıştık.\n\nGeçtik hepimiz dört nala cennet kapısından; \nGördük ebedi cedleri bir anda yakından! \n\nBir bahçedeyiz şimdi şehitlerle beraber; \nBizler gibi ölmüş o yiğitlerle beraber.\n\nLakin kalacak doğduğumuz toprağa bizden\nŞimşek gibi bir hatıra nal seslerimizden!" + }, + { + "id": 19050.0, + "title": "Noktada Zaman", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Gönül kurşun yemiş yaralı ceylan\nDöndüğü noktadan bin yıl uzakta.\nYürek ateş düşmüş kuru bir harman\nYandığı noktadan bin yıl uzakta.\n\nNe nişan bozulur, ne düşer tetik\nZaman kanlı tezgâh,acılar mekik\nUmut yavrusunu yitiren keklik\nKonduğu noktadan bin yıl uzakta.\n\nŞans ne ki? Bir doğar, ölür bin kere\nEn güzel arzular kalır mahşere\nSevginin meyvesi dalından yere\nİndiği noktadan bin yıl uzakta.\n\nÇıkar oyunbazlar ikbâl katına\nTepeler dağları alır altına \nDostluk sürücüsü vefa atına\nBindiği noktadan bin yıl uzakta.\n\nEsasta her canlı mutlak bir ceset\nDünyamız soluyan ufak bir ceset\nEvren teneşirde çıplak bir ceset\nYunduğu noktadan bin yıl uzakta.\n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 1150959.0, + "title": "Desem Amma", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Gönül güvercinim döner havada\nKonacak korkusuz dal arar durur\nDilim tutup yorulursun diyemem.\n.....\nUmudum ceylandır engin ovada\nSağ-salim geçecek yol arar durur\nAman gitme vurulursun diyemem.\n.....\nYaralı şahindir sevgim yuvada\nKırık kanadına tel arar durur\nYere düşer serilirsin diyemem.\n.....\nÇırpınır gözyaşım kulpsuz kovada\nKarışıp akacak sel arar durur\nTopraklara karılırsın diyemem..\n.....\nGarip bülbül olur aklım rüyada\nSusuz steplerde gül arar durur\nBoş hayale sarılırsın diyemem.\n.....\nYüreğim balıktır kızgın tavada\nDuvarda, tavanda göl arar durur\nÖlür ölür dirilirsin diyemem.\n.....\nSaklanır bedenim kırık aynada\nGirmiş okyanusta sal arar durur\nDesem amma... darılırsın... diyemem." + }, + { + "id": 1998.0, + "title": "Destan", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak! \nHaykırsam, kollarımı makas gibi açarak:\nDurun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,\nÇatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,\nÇekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet; \nAlevler içinde ev, üst katında ziyafet! \nDurum diye bir lâf var, buyrunuz size durum; \nBu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum! \nBir şey koptu içimden, şey, her şeyi tutan bir şey,\nBenim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey; \nUtanırdı burnunu göstermekten sütninem,\nKızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.\nEy tepetaklak ehram, başı üstünde bina; \nEvde cinayet, tramvay arabasında zina! \nBir kitap sarayının bin dolusu iskambil; \nBarajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil! \nVe ferman, kumardaki dört kıralın buyruğu; \nBaşkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu! \nGeçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,\nÇatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma! \nÖttür yem borusunu öttür, öttür, borazan! \nBitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan! \nAllahın on pulunu bekleye dursun on kul; \nBir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.\nBu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; \nYaşasın, kefenimin kefili karaborsa! \nKubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz; \nHeykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz.\nSiyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilâç; \nSerbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç.\nBülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan; \nBahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan! \nBak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde; \nTartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde! \nMezarda kan terliyor babamın iskeleti; \nNe yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti? \nAh, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap; \nBir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap.\n\n (1947)" + }, + { + "id": 8275.0, + "title": "Çığlık", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 5.0, + "poem": "Bir adamı öldürmenin tam sırası kurşunlarla\nÇocuğunu öpüp kapıya çıktığında\n\nEy kanatılmış çiğnenmiş bahar günü\nBirden bir cığlıkla kapatır yüzünü\n\nEzik bir gül gibi çığlık, yitik bir umut gibi\nBoğmak boğma bir telle bir insan olmanın sevincini\n\nKederli yağmur, usulca düşen akşama\nÇığlık. Bir çocuk yüzü. Dayalı cama..." + }, + { + "id": 23461.0, + "title": "Kül Olan", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu kentte sorular yasaklanmıştır\nböyle diyorlar fısıldarcasına ve ürkek\nve diyorlar ki gidip anlatılsın bir kez\nçare düünsün tarih denilen bilici\n\nGidip anlatılsın beklenen yolculara\naşklar küllenmeden ve beynimizi\nbüsbütün kemirmeden veba\nyetişsin durmadan yolu gözlenen\n\nBu kentin sorusunu yanıtla ey yanılmaz olan\nkahret ya da ışıklandır ve de ki:\n-Siz ki yangın yıllarından geliyorsunuz\numuda bağlanmak umutsuzluktur ancak\n\nVe sen ey bilici, de ki:\n-Bu masal çok anlatıldı önceleri\nçocuklar da susturuldu her defa\nkarartıldı evlerin bütün ışıkları\n\n-Ve direnmeyi bilmiyorsanız\nkül olun savrulun dağlara taşlara\nbelki hayat yeniden fışkıracaktır o zaman\nbu kentin ışıksız varoşlarından\n\nBir sfenksten söz ediliyor durmadan\nyakınmış kahredilmesi" + }, + { + "id": 60861.0, + "title": "Orta İkiden Ayrılan Çocuklar İçin Şiirler", + "poet": "Ece Ayhan", + "rating": 4.0, + "poem": "Sivil ölümden konuşuyoruz dağılan neftilikler\narkadaşlar Makedonyalı kalın usta marangozlar.\nKapaklanır bir adam daha kaçıncı, aktığımızı görünce\nters çevrilmiş kente karşı işte onun denizlerine\ndelikanlı kotaklarımızı çıkarmış ve ırmaktır.\n\nErkek ölümden konuşuyoruz yeni ormanlardan\ndahi 'dikeni seven gülüne katlanır bir kadın'dan.\nHaramiler ki kırkın üstünde artık sayıları\nbir küçük tabut tabakada gezdirirler ölüleri fakfon\nburunlarına çekmek üzre, ince çağrışımlıdır.\n\nEy orta ikiden ölerek ayrılan çocuklar! aslında başlayan\naskerler tabiatta hala tramvaydan Sirkeci'de mi inerler? \nsüsüne kaçılmamış bir cenaze törenine gitmek için." + }, + { + "id": 23899.0, + "title": "Köpek Yalnızlığım", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Benim yalnızlığım köpek yalnızlığı\nSürer bütün sokakları boyunca dünyanın\nNereye varsam\nOrada yalnızlığı beni bekler bulurum\n\nHer sabah evler boşalır\nBir sel akar sokaklardan caddelere\nBen kendi içimde kaybolurum\nNe gidecek yerim vardır ne bekliyenim\nGökyüzü saltanatım, dünya soframdır benim\nZamanlar geçer, mevsimler değişir\nDeğişmez benim kaderim\nGörür yüzüme bakanlar ilk aldanmışlığımı\nSöyler köpek yalnızlığımı gözlerim\n\nNe zaman ellerin elime değse\nİnsan yüreğim o zaman çarpar\nYalnızlık bir o zaman terk eder beni\nTutar eşsiz gözlerin dağınık saçlarımdan\nO ışıktan dünyasına sürükler beni\nEllerin bir bir ayıklar\nEski halimden ne kalmışsa\nDoldurur sevgiyle, umutla, aşkla\nSuyum çekilmişse, içim boşalmışsa\nVerdiğin mutluluktan, sunduğun aydınlıktan\nBir anda değişir bakışlarım\nÇözülmüş bir yumağı\nYeniden sarmaya başlarım\n\nIşıkların demet demet\nDenizlerin dalga dalga gelir üstüme\nYokluğun ölüme\nVarlığın aşka çağırır bir yandan\nBilirim biraz sonra gideceksin\nSaatleri durduramam\nİnsanları öldüremem\nNe çare ben de güçsüzüm bir yerde\nKadere karşı duramam\nVe işte çirkin alınyazım\nSensizliğe mahkum eder\nİşte o zaman\nYıkılmış bir şehirdir kalbim\nİçinde baykuşlar öter\n\nDünyaya gelişimin\nKırkıncı yılına bir basamak kala\nBütün basamakların çöktüğünü hissederim\nDünyaya gelişimin\nKırkıncı yılına bir basamak kala\nO kırk kuruş etmez kaderim\nHer adım başında beni bir kere boğmaya başlar\nGözbebeklerim sönmeye\nEllerim soğumaya başlar\nTaşlar yağar üstüme gökyüzünden\nUzun, sivri iğneler saplanır tenime\nBir kere daha içim isyanla dolar\nBir kere daha lanet ederim dünyaya geldiğime\n\nKapını açık tut, pencereni kapatma\nYarın evinin önünden ben geçeceğim\nO zaman\nDuvarların ağladığını duyacaksın\n\nİlk çağırışımda gel\nİkincisinde çok geç olabilir\nVe ben ilk çağırışında geleceğim\nİkincisinde çok geç olabilir\nKimbilir nasılım ve nerdeyim\nBulursan ne olur beni bırakma\nBulamazsan aradığın yerdeyim\nHani o toprakla denizin kesiştiği\nKumların üzerine yorgun gölgelerin düştüğü\nSevenlerin ürkek adımlarla buluştuğu o yerde\n\nYoksul rıhtımlarda köhne gemiler\nBenden bir parça koparıp gider\nBen hep böyle yarım, ben böyle kırık dökük\nNe olur beni bırakma bulunca\nVe ilk çağırışımda gel\nSarsın krallığım yeryüzünü bir uçtan bir uca\n\nElini uzatsan tutacaksın\nYakındayım\nBaksan göreceksin\nGörsen seveceksin\nAradığın benden başkası değil\nFarkındayım\nBenim yüreğim değil\nKayan bir zamandır avuçlarından\nUzat ellerini susadım\nGüzelliğin\nBir eski şarap gibi sızıyor parmak uçlarından\n\nGel diyorum\nİlk çağırışımda gel\nGel ki\nAydınlığında\nBütün geceler gündüz olsun\nDinle, uzak bir saat onikiyi çalıyor\nNe güç anlamıyor musun\nBir ömür boyu arayıp da seni bulmamak\nBen yokluğunda böyle yok, böyle yoksun\nBen yokluğunda böyle paramparça\nSensiz olmak hiç olmamak\n\n(İstanbul, 1965)" + }, + { + "id": 14903.0, + "title": "Bu Şehir Ve Sen", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ömrümün en güzel senelerini\nAlıpta gittiniz bu şehir ve sen\nGönlümün en masum ümitlerini\nÇalıpta gittiniz bu şehir ve sen \n\nDöktüğüm yaşlara aldırmadınız\nGiden gençliğime acımadınız\nDüştüğüm yerlerden kaldırmadınız\nBasıpta gittiniz bu şehir ve sen\n\nBeni iyi tanır bu kaldırımlar\nBu kuytu köşeler bu taş sokaklar\nSizlerden bir ömür alacağım var\nÇalıpta gittiniz bu şehir ve sen\n\nBeni tanır bu kaldırımlar\nBu kuytu köşeler bu taş sokaklar\nSizlerden bir ömür alacağım var\nÇalıpta gittiniz bu şehir ve sen\n\nBağlayıp durdunuz hep ellerimi\nDelik deşik ettiniz seven kalbimi\nİçimde dağ gibi hayallerimi\nYıkıpta gittiniz bu şehir ve sen\n\nBiriniz sağırdı duvardan bile\nBiriniz kalpsizdi taşlardan bile\nBütün acıları dizip önüme\nYakıpta gittiniz bu şehir ve sen\n\nKimsesiz yalnızdım kollarınızda\nHerşeyi kaybettim yollarınızda\nŞimdi bir hesap var aramızda\nVermeden gittiniz bu şehir ve sen\n\nBen yine yaşarım içimde yasla\nYa siz neylersiniz bu ihtirasla\nBir daha dönmek mi buraya asla\nİçimde bittiniz bu şehir ve sen\t" + }, + { + "id": 104562.0, + "title": "Sevdiğim Dilber 2", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ala gözlerini sevdiğim dilber\nGöster cemalini görmeğe geldim\nŞeftalini derde derman dediler\nGerçek mi sevdiğim sormaya geldim\n\nGündüz hayallerim gece düşlerim\nUyandıkça ağlamaya başlarım\nSevdiğim üstünde uçan kuşların\nTutup kanatların kırmaya geldim\n\nSenin aşkların gülmez dediler\nAğlayıp yaşını silmez dediler\nSeni bir kez saran ölmez dediler\nGerçek mi efendim sormaya geldim\n\nSenin işin yiyip içmek dediler\nYaran ile konup göçmek dediler\nGöğsün cennet koynun uçmak dediler\nHak nasip ederse görmeye geldim\n\nMail oldum senin ince beline\nCanım kurban olsun tatlı diline\nAşık olup senin hüsnün bağına\nKırmızı güllerin dermeye geldim\n\nKarac(a) oglan der ki işin doğrusu\nGökte melek yerde huma yavrusu\nSöyleyim ben sana sözün doğrusu\nSoyunup koynuna girmeğe geldim" + }, + { + "id": 104372.0, + "title": "Ela Gözlü Benli Dilber 1", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ala gözlü benli dilber\nKoma beni el yerine\nAltın kemerin olayım\nDola beni bel yerine\n\nHicine gönlüm hicine\nYiğide ölüm geçine\nAs beni zülfün ucuna\nSallanayım tel yerine\n\nGel kız karşımda dursana\nŞu benim halim sorsana\nZülfünden bir tel versene\nKoklayayım gül yerine\n\nKarac(a) oglan der nolayim\nKolun boynuma dolayım\nNazlı yar kölen olayım\nKabul eyle kul yerine\n\nAla gözlü benli dilber\nUsul söyle söz ederler\nGönül suyun akıtırlar\nGözlerimi buz ederler" + }, + { + "id": 42815.0, + "title": "Potasyum Siyanür", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Potasyum siyanür içerek ölmeliyim\nHer uzvum ıstırap içinde kıvranmalı\nVe mosmor ellerim kapıya uzanmalı\nBir kapı kadar büyük kimsesizliğim\nÖlüm anımda kapanmalı yüzüme\nBir sigara olmalı dudaklarımda\nSaatim bir yanımda, o bir yanımda\nHala inanmalı ölümsüzlüğüme\nFakat ben öleceğimi bilmeliyim\nDerin uğultusu içinde zamanın\nSonunda yaşamak denilen maceranın\nDaha başındaymış gibi ölmeliyim" + }, + { + "id": 104961.0, + "title": "Seherden Uğradım Dostun Köyüne 1", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 6.0, + "poem": "Seherden uğradım dostun köyüne\nHoş geldin sevdiğim in dedi bana\nTomurcuk memesin verdi ağzıma\nYorgunsun sevdiğim em dedi bana\n\nBenim yârim gelişinden bellidir\nAk elleri deste deste güllüdür\nİbrişim kuşaklı ince bellidir\nİnce bellerimi sar dedi bana\n\nBenim yârim bana yalan söylemez\nSöylerse de gıybetimi eylemez\nEl yanında ikrarını söylemez\nElleri uyut da gel dedi bana\n\nMestine de deli gönül mestine\nAşık olan gül gönderir dostuna\nTelli mahramasın attı üstüme\nTerlisin sevdiğim sil dedi bana\n\nKaracaoğlan sırrın kime danışır\nSiyah zülfü mah yüzüne kıvrışır\nAyrılanlar elbet bir gün kavuşur\nAğlama sevdiğim gül dedi bana" + }, + { + "id": 637093.0, + "title": "Âhiret Yolu", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "sokakta sâde bir 'âmîn! ' sadâsıdır gidiyor:\nmahalle halkı birikmiş, imam duâ ediyor.\nbasık bir ev; kapının iç yanında bir tâbût,\nbaşında çınlayan âvâzı dinliyor, mebhût; \ndenildi: 'fâtiha! '; âmîni kestiler bu sefer,\ngöğüsler inledi, derken, açık duran eller,\nhazîn alınları bir kerre okşayıp indi; \ndeminki zemzemeler bir zaman için dindi.\nduyuldu sonra imâmın nidâ-yı mağmûmu,\ndiyordu:\n- söyleyin allâh için şu merhûmu,\nnasıl bilirsiniz ey müslümanlar? \n- iyi biliriz! \n-yarın huzûr-i ilâhîde toplanıp hepiniz,\nbu yolda hüsn-i şehâdet edersiniz ya? \n- evet! \n- imâm efendi, helâllık da iste, merhamet et...\n- helâl edin hadi öyleyse şimdi hakkınızı.\n- helâl edin hadi bekletmeyin adamcağızı! \n\ncemâatin yüreğinden kopup 'helâl olsun! '\nnidâ-yı saffeti, birden cenâze, ah-ı derûn,\nmisâli uğradı evden; fezâda yükseldi\niçerde başladı bir cûş-i nevhadır şimdi; \nbaş örtüsüyle kadınlargözüktü pencereden:\n-bıraktın öyle mi, en sonra kardeşim, bizi sen! \n-yıkıldı dostlar evim, barkım... ah gitti kocam! ..\n-dayım melek gibi insandı; ben nasıl yanmam! \n-tamam otuz senedir komşuyuz da bir kerre,\nkızıp da 'ey! ' demiş insan değildi, hemşîre! \n-zavallı remziye! boynun büküldü evlâdım...\n-babam ne oldu? \n-baban... öldü.\n-etme ayşe hanım,\nbu söylenir mi ya? hicrân olur zavallı kıza...\nayol, şu öksüzü bir parçacık avutsanıza...\naçın da cumbayı etrâfa baksın ağlamasın...\n\ngöründü cumbada baktım ki tombalak, sanşın,\nsevimli bir küçücek kız... beiinde ancak var.\ndonuk yanakları üstünde parlayan yaşlar,\nzavallının eriyen ruh-i bî-günâhı idi.\nbenim o mersiye yâdımda ağlıyor ebedî.\nsefine pâre ki sırtında mevc-i bî-hissin,\nyüzer... önünde ademden nişâne bir engin,\nçeker durur onu sâhil-cüdâ açıklarına; \nbakar mı bir taşın üstünde durmuş ağlıyana? \ncenâze dûş-i cemâatte çalkalandıkça,\no tahta pâreye benzerdi, düşmüş emvâca.\nnasıl duyar ki uzaklarda inleyen kadını? \nnasıl görür ki yetîmin huruş eden yaşını? \nbu hây ü hûy-i kıyâmet-nümûn içinde söner,\nsamîm-i hilkati sûzân eden enîn-i beşer.\n\ndeğilmiş öyle geniş nâlenin hudûdu meğer:\nsokak bitip dönülürken kesildi mâtemler.\no tahta pâre-i câmid, o iğbirâr-ı samût,\ngüzer-gehindeki eşbâhı bir mehîb sükût\niçinde haşr ederek dalgalarla seyrediyor; \nzemîne bakmıyor artık semâ deyip gidiyor.\nbu mahmilin neye sık sık değişsin efrâdı? \nsuâli fikre büyük bir hakîkat anlattı:\nevet bekâ ezecek cism-i zâr-ı fânîyi,\nvücûd çekmiyecek ömr-i câvidânîyi,\nbu bâr-ı müdhişin altında titreyip dizler,\ndayanmıyor üç adımdan ziyâde dûş-i beşer! \nağır ağırgidiyorken cenâze kâfilesi,\nnihâyet oldu musallâ birinci merhalesi.\nçıkınca üstüne son minberin hatîb-i memât,\naçıldı dîde-i im'âna perde perde hayât.\n*******\nsenin en son serîrindir şu bî pervâ uzanmış taş; \nki nermin hâb-gâhından çıkar, bir gün vurursun baş! \nelinden yok halâs imkânı, mâdâme'l-hayât uğraş...\no, mutlak sedd-i râhındır, aşılmaz.. muktedirsen aş! '\n\nmusallâ: müncemid bir mevcidir eşk-i yetîmânın; \nmusallâ: ahıdır, berceste, mâtem-zâr-ı dünyânın; \nmusallâ: minber-i teblîğidir dünyâda, ukbânın; \nmusallâ-: ders-i ibrettir durur pîşinde, irfânın.\n\nbu minberden iner nâsûta en müdhiş hakîkatler,\nbu yerden yükselir lâhûta en hâlis kanâ'atler.\ncivârından geçer zulmette bî pâyan hayâletler:\nkefen-ber-dûş geçmişler, kalan üryan sefâletler! \n\nbabam, kardeşlerim, evlâdım, annem... belki bunlardan\nmuazzez bildiğim kıymetli birçok yâr-ı can el'ân\nbu taştan atfeder zanneylerim dünyâya son im'ân...\nbenim rûhum bu heykelden duyar hâmûş bin efgân! \nserîr-i saltanatlar devrilir, alt üst olur dünyâ; \nmüşeyyed bürc ü bârülar düşer bir bir, bu taş hâlâ,\nzamânın dest-i tahrîbiyle, durmuş, eyler istihzâ; \nbütün mevcûda hâkim bir adem timsâlidir gûyâ.\n\nnamaz kılındı; duâ bitti. kârban, yoluna\ndüzüldü taht-ı memâtın girip birer koluna.\nyarım sâat henüz olmuştu. yolcular durdu; \ndemek ki; komşusu dünyânın âhiret yurdu.\ncenâze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra,\nsokuldu servilerin ortasında bir çukura,\natıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur\nkabardı toprağın altında bir an, bir ur! \nevet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini,\ndönün de arkadakinden sorun fecâ'atini·\nsükûn içinde uyurken şu bir yığın toprak\nilel'ebed o küçük rûh çırpınıp duracak! ..." + }, + { + "id": 21332.0, + "title": "Yollar ve Gokler", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Ustuste, altaltalar,\nBende gokler ve yollar.\nGokler, kat kat mavilik.\nYollar kol kol servilik.\nYollar nereye gider?\nVe ne dusunur gokler?\nGoklerin bir sirri var,\nOnu ariyor yollar.\nGokler su da titriyor,\nYollar suda bitiyor.\nGoklerin yuzu yerde,\nyollarinki yerde.\nBu yollarda izimiz,\nBu goklerde gizlimiz.\nYollar, beni vardirin!\nGokler, tutup kaldirin!" + }, + { + "id": 23460.0, + "title": "Her Şeyi Bitirdik", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Her şeyi bitirdik bir yalan gibi\nBu aşkı yarına götüremedik\nNe günler yaşadık bir roman gibi \nNe yazık sonunu getiremedik\n\nÖnce evet dedik bu hayır neden \nBiz aşkla başladık bu gurur neden \nÜmitler sendendi arzular benden \nNe yazik sonunu getiremedik\n\nŞimdi sen yolcusun meçhul yollara\nŞimdi ben yolcuyum başka kollara \nNe desek boş artık geçen yıllara\nNe yazık sonunu getiremedik\nBu aşkı yarına götüremedik\n\nAhmet Selçuk İLKAN" + }, + { + "id": 59681.0, + "title": "Geç Kalmış Ölü", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "Korkacak bir şey yok hesap tamam\nSıram geldi mi hatta güleceğim\nKendimi hazırladım biliyorum\nÖnce turgut arkasından ömer haybo\nDaha sonra varujan sonra nureddin\nSonra ben değilsem demokrat toni\nSonra o değilse mutlaka benim\nKendimi hazırladım biliyorum\n\nAysel'in gölgesine saklandım\nHep susamışım su içiyorum" + }, + { + "id": 6104.0, + "title": "To Be Or Not To Be", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "Bütün mesele\nİçmek ya da içmemek değil\nİçince küçülmemek\nKüçülünce içmemek" + }, + { + "id": 1239953.0, + "title": "Nasihat", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yılan yürümesine nazire yapma çocuk\nOlacaksan kendin ol, aslından kopma çocuk\nKesinlikle doğru ol, doğru yollarda yürü\nAklın varsa çığır aç, çığırdan sapma çocuk." + }, + { + "id": 57932.0, + "title": "Budur Benim Çabam", + "poet": "Rainer Maria Rilke", + "rating": 7.0, + "poem": "Budur benim çabam, bu: \nadanmak özlem çekerek\ndolaşmaya günler boyu.\nGüçlenip genişlemek derken, \nbinlerce kök salarak\nkavramak hayatı derinden-\nve ortasından geçerek acının \nolgunlaşmak hayatın ta ötesinde\nta ötesinde zamanın! .." + }, + { + "id": 48045.0, + "title": "Senin Olmadığın Yerde", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Adına aşk koyduğun o büyük boşluğa\nBen koca bir hayat sığdırdım…\nBeni sevmemene isyan edip kaçmak, \nSende aradıklarımı hayatla doldurmaya çalışmak, \nruhumun en büyük yanılgısıydı…\nHayat bana acımasız yüzünü\nSevgini inkar ettiğim zamanlarda gösterdi…\nVe şimdi asıl olmam gereken yerde, \nHayata başladığım yerde, \nKalbindeyim…\nVazgeçilmez oluşunun sırrı bu işte: \nSenin olmadığı n yerde ne olduğunu bilmiyorum" + }, + { + "id": null, + "title": "Kumrular Sokağı Şiirler", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "I\n\nYağmur dalgın bir efkâr giyinir Ekim’de.\nKumrular sokağı‘*nda çekilmiş bir diş gibi kalırım; \nçekilmiş bir diş gibi\nDiyarbakır’dan...\n\nAğrırım,\nbağırırım\naldırmaz! \n\nİlle de gökkuşağı giyinir gökyüzü her Ekim’de...\n\nII\n\nKumrular sokağı bir kente uzayıp gider.\nGökkuşağım,\nayrılığım,\nömür ki eskir ve aşka uzayıp gider…\n\nTırmalarken göğsümü sabrın sancısı,\nyalnızlığın kül tadıyım; \nbakarım, yağmur utanmaz bulutundan,\nhasretin üvey adıyım…\n\nIII\n\nKumrular sokağında\nefkârın adıyla bir akşamüstü; \ngövdesine tutunmuş dal,\ndala tutunmuş serçe,\ntelaşlı, o da kendince…\nSonra aşklarda kül, camlarda perde; \nusulca harlanır sevişmeler de...\n\nIV\n\nKumrular sokağında\nandlara hep bol geldim,\nküfürlere dar.\nDönüp baktım, ne göreyim,\nyağmalamış gençliğimi yargıçlar! \n\nDesene Sivas’ın kırık sazıyım,\nkendimin ayazıyım,\nkalbimde ölü çocuklar…\nTufanlar ardımda ve buruşuk anılar.\nNedense hiç uslanmamış bozgunlar...\n\nV\n\nOysa haklı ve haksız bütün kitaplar yazılmıştır.\nSusuşlar eskimiş, küfürler edilmiştir.\nBiliyorum, yalnızlıktan öte dostun yok insan; \ninsan ki bozuk paralarda bozgundur, yenilmiştir.\n\n/Şimdi bilekleri kesik bir intihardır yaşam…/\n\nVI\n\nDüştüğü yerde tanımazken kendi suyunu yağmur; \nbiliyorum, aynı dalda gül bile anlamaz dikenini.\nAnlasana, anlatamaz kimse yıkımını başka yıkıma.\nCudi’de napalm, Datça’da ıssız koylara,\nNew york Şırnak’a anlatılmaz.\nHer gün yanar söner yanar söner kasvetimle bin ateş; \nölüm, dirilere anlatılamaz...\n\nVII\n\nBilirsiniz her sokağın bozuk bir sicili vardır\nve utancı sokakların,\ngünleri şehvete fedâ eden şizofren babalardır.\nGözlerinde yalnızlığı bir hançer gibi saklayan kadınlardır.\n\nSonrası sokakların, bozkırlardır,\nhani bir ak tay düşüyle uzayıp gider\nve rüzgârların ıslığıyla göklere teğet geçer.\n\nOysa kumrular sokağı bir kente uzayıp gider; \ngökkuşağım,\nayrılığım,\nömür ki eskir ve aşka uzayıp gider…\n\nVIII\n\nDaha sevginin herkesten şikayeti var.\nDaha herkes kendi sanıklığıyla kör,\ntanıklığıyla yargıç.\nBu yüzden söz,\nbitmiştir...\n\nGökyüzü\nmü? \nO,\nkırgındır,\nkirletilmiştir…\n\n \n\n*Kumrular sokağı: Ankara’da bir sokak." + }, + { + "id": 23299.0, + "title": "Aşk Dersi", + "poet": "Bertolt Brecht", + "rating": 6.0, + "poem": "Ama kızım, diyorum ki\nBiraz istekli olsun sesin:\nEte bürünürse severim ruhu\nVe eti ruh doluysa severim\n\nAzaltamaz masumluk coşkuyu asla\nHem daha güzel doyar insan açken.\nSeverim erdemin arkası varsa\nVe erdemliyse bir arka.\n\nTanrı kuğuya bindiğinden beri\nFena olur bazı kızların içi\nZevkle katlansalar da acıya:\nDuymak ister Tanrı kuğunun türküsünü" + }, + { + "id": 55009.0, + "title": "İçime Gir ama Sigaranı Söndürme / Düşülke", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "'Bu gece sende kalabilir miyim? ...'\nLokalden henüz çıkmış, sokağın köşesindeki küçük büfeden sigara ve bira alıyordum. Eve mi dönecektim? Aslında hiçbir yere gitmek istemiyordum. Eskiden nedense hep benim gibi insanların gittiği yerlerden incinmiş, yaralanmış dönerdim evime. Evim yaralarımı sardığım yerdi. Şimdiyse evim her gün biraz daha yabancılaşıyor bana. Evimde yaralarım iyileşmiyor artık...\nBeni evine götür ne olur, çok üşüyorum...\nDönüp baktım; genç, zenci bir kadın vardı yanımda. Soğuktan titreyen kalın alt dudağını dişleriyle eziyordu. Bütün bedeniyle üşüyordu. Bütün tarihiyle. Sanki bir tek gözleri üşümüyordu. Hesap soran, insanın ta içine saplanan, bütün yalanlara doymuş olan gözlerden kimse kaçamazdı... Omuzunda çuval bezinden yapılmış büyükçe bir çanta vardı... Eski moda çizmeleri çamurlanmıştı. Üzerinde tek göz alıcı ve en yeni şey boynundaki gökkuşağı rengindeki fularıydı...\nGözlerinden kendimi zor alıp: \n'Daha önce hiç tanıştık mı, kim olduğumu biliyor musunuz? ' diye sordum...\nSimsiyah yüzünde sıcacık bir gülümseme dolaştı. Gözlerindeki keskin hüzün bir an yumuşadı. Dişleri titreyen alt dudağını serbest bıraktı: 'Hayır tanımıyorum sizi, hiçbir yerde de tanışmadık...'\nSesinde sanki bir alay gizliydi. Anlamıştım tanıdığını. 'Peki, neden ben? Neden benim evimde kalmak istiyorsunuz? '\nDurdu, o yalana doymuş gözleriyle içime bir kez daha baktı. Omuzundaki çantayı hafifçe düzeltti ve vurgulayarak: \n'Çünkü sen diğerlerine göre bana daha az zarar verirsin...'\nÜşüme sırası bendeydi. 'Daha az zarar öyle mi? '\nSanki şu bugüne dek hayatıma giren bütün kadınları simgeliyordu bu siyah derili kadın. Sanki onlar adına konuşuyordu. Daha az zarar verirsin, derken, onlar adına çok eski ve belki de hiç ödenmeyecek bir sitemi dile getiriyordu. Onlar adına üşüyordu, üşütüyordu. Seni tanımıyorum derken, hayatıma giren bütün kadınlardan sakladığım o karanlık, o gizli yanıma dokunmak istiyordu... Onu yargılıyordu...\nSevdiğim, hayatıma giren kadınların neredeyse hiçbiri egemen, burjuva sınıfından değildi. Hiçbiri güçlü, korunaklı, varlıklı olmak istememişti. Hiçbiri bu hayatta iyi ve güçlü bir yer edinmek derdinde değildi. Sevmekti asıl hırsları, asıl dertleri. Sevmekte kaybolmak isterlerdi. Sevildiklerini hissettiklerinde onlar için zaman hep sonsuz şimdiki an'dı... Ruhları ve bedenleri zenciydi... Uyumsuzdular ve derilerini koruyan hiçbir kalkan, hiçbir yapay deri yoktu.\nBelki de hepimiz zenci doğuyorduk, kimimiz uyum sağlıyor, güçleniyor, kazanıyor, kazandıkça siyah derisinin üzeri beyaz, parlak, güvenli bir deriyle örtülüyordu...\nAilesi hakkında hiç bir şey öğrenemedim. Söylemiyordu. Ailesiyle olan bütün bağlarını koparmıştı. 'Merak et, ' diyordu sadece. 'Merak et.' İstanbul'da doğmuştu. Okuduğu üniversiteyi yarım bırakmıştı. Geçinmek için çalışmak zorunda kalmıştı hep. Geçinmek... Bütün tutkularını, arzularını, düşlerini gölgelemişti, bastırmıştı. Geçinmek. Ev kirası ödeyebilmek, karnını doyurmak, ayakkabı almak, mavi kart çıkartabilmek... Geçinmek! .. Bu kelime, kronik bir hastalık; acımasız bir kabus gibi yıllarca başka bir şey düşünmesine izin vermemişti...\nApartmanın merdivenlerini çıkarken adımlarına, ayaklarına baktım göz ucuyla. Öyle yavaş, neredeyse ürkek denilebilecek bir şekilde çıkıyordu ki merdivenleri, uzun süre hep yabancı evlerde konakladığı hemen belli oluyordu... Onu sokaklardan kurtarıp, bir gece de olsa misafir eden birine minnetini ödemeye önce merdivenleri olabilecek en sessiz adımlarla çıkarak ödüyordu sanki...\nEvime girdik. Salona, odalara tedirgin bakışlarla baktı; 'Evde kimse yok, doğru söyledin değil mi? ' diye sordu... Emin olunca salonun duvarındaki fotoğraflara bakmaya başladı. İçi pembe, dışı siyah ve soğuktan şişmiş olan ellerini, bir yere çarparlar, bir şey düşüp kırılır endişesiyle arkadan birbirine kenetlemişti.\nMutfağa gidip, bira şişelerini açtım ve tabaklara kuruyemiş doldurdum. Bunları salondaki sehpaya bıraktım sonra da teybe bir kaset koydum... Bütün bunlar benim için çok sıradan şeylerdi. Evimin olması, evimde rahatça içki içebilmem, müzik dinleyebilmem, misafir ağırlamam... O ise beni şefkat dolu hayranlıkla, gizemli bir merakla izliyordu...\nBir ara; 'İnsanın kapısını açıp girebildiği bir evi olması nasıl bir şey? ' diye sordu...\nNe diyeceğimi bilememiştim o an... Evsiz kaldığım günleri, arkadaş evlerinde gecelediğim geceleri, otel odalarını çoktan unutmuştum, öylesine sıkıntılı, çekilmez günlerdi ki, aslında unutmak istemiştim...\nO ise yıllardır hep başkalarının evinde kalıyor, kendine bir ev tutamıyordu. Çünkü sürekli bir işi olamıyordu hiçbir zaman.\nÇok kısa sürelerde yayınevlerinde, pazarlama şirketlerinde çalışmıştı. Onun deyişiyle, bu kadar beyaz işsiz genç varken, bir siyaha, bir zenciye bu şehirde kim sürekli iş verirdi... İçine girilmeyecek evlerin kiraları elli milyondan başlıyordu. Depozit, iki, üç aylık peşin para istemeleri de cabası... Üstelik hiç eşyası da yoktu. Bütün her şeyi, dahası evi sırtında taşıdığı o çuval bezinden çantasının içindeydi... Bütün gün gazete ilanlarında iş arıyor, akşam olunca da umutlarını bir sonraki güne erteleyip kafelerde, barlarda, köşebaşlarında kendisine 'az zararı' dokunabilecek birini bulmaya ve onun evine o gecelik davet ettirmeye çalışıyordu...\nİçinde boğulmuş ıstırapların kanı, içinde sahici acıların kıvılcımları olan gözleri insanın ruhunu ne kadar didik didik edip okumaya çalışsa da sonuçta o da yanılıyordu...\n'Az zararı' dokunur diye kendisini davet ettirdiği ya da çağrıldığı erkeklerin evlerindeki kadınların çoğunlukla kendilerine ait bir evleri olmuyordu, sandığından daha büyük, daha derin zararları oluyordu ona... Tahmin ettiğim gibi 'az zararı' dokunmak sözü onun dilinde gizli bir alayla çıkıyordu...\nBöyle insanlar derisinin rengi yüzünden onu ruhu olan bir insan olarak görmüyorlardı: Yarı hayvandı, ya da ruhsuz bir cinsel objeydi onların gözünde... Bir kere hemen hepsi onunla zorla da olsa yatmak istiyorlardı... O da içini acıtsa da, bedeni buz kesse de bu tekliflere çok da direnmiyordu zaten. Sokaklarda tecavüz edilirken öldürülmekle kıyasladığında bunu artık daha katlanılır bulmaya başlamıştı... Sevişmeyi çaresiz kabul ettiğini anladıkları anda kimi erkeklerin inanılması güç, akıldışı, iyilikleriyle, jestleriyle karşılaşıyordu... Ama çoğu boşaldıktan, işini bitirdikten sonra birdenbire garip bir acımasızlığa, gaddarlığa bürünüyordu... Aynı insanda bu iki zıt duygunun nasıl olup bir arada bulunduğuna her defasında ürpererek şaşırıyordu... Bazıları onu ruhu olan, iğrenme duygusu olan bir insan olarak görmediği için tuvalete kapısını örtmeden giriyor, bazısı yakın bir erkek arkadaşını; 'Şu an evimde zenci bir kız var, istersen gel, hep söyler dururdun, bir de sen dene, ' diye telefonla evine çağırıyordu...\nÇoğu kez uğradığı aşağılanmalar o çok derin olan tahammül sınırını bile aştığında, sırtında taşıdığı evi olan çantasını alıp o evi terk etmek istediğinde derisi siyah olan birinin kanayan gururundan kendisine hakaret payı çıkartan kimileri tarafından kıyasıya dövülüyordu...\nDerisi siyah olduğu için evine gittiği, yatağına girdiği erkekler içlerinde taşıdıkları hastalıklı, iğrenç, zayıf, sapkın, ahlakdışı, sakat saydıkları ve taşımaktan korktukları bütün duygularını, her eğilimlerini ona yansıtıyor, onda görüyor bu yüzden kişiliğini ve gururunu biraz olsun korumak için yaptığı davranış bu insanlarda akıldışı bir vahşete, inanılması güç bir gaddarlığa neden oluyordu...\nBunları uzun zamandır kimseyle paylaşmamıştı. Beni biraz olsun tanıdığı için adeta zincirlerinden boşanmışcasına, bir duygu patlaması halinde, hatta zaman zaman benim varlığımı bile unuturcasına anlatıyordu... Bazen kendisine benim yerime soru soruyor, benim yerime kendi yanıtlıyordu...\nYaşadığı eziyetler onu bu dünyadan kopartıyordu. Kendisine, içindeki o çok gizli yuvasına gizleniyordu... Artık bencilleştiğinden ya da kendine kilitlenmiş olduğundan değil, acıların durmaksızın üzerine yağmasından bazen her şey onda başlıyor yine onda bitiyordu... Böylesi anlarda yanındakini bir an unutup kendisiyle konuşması bu yüzdendi...\nO kendisiyle gözyaşlarıyla konuşurken bir ara kalkıp yatağını hazırlamaya başladım, ayrı yatak hazırladığımı görünce çok şaşırmıştı, o insanın içini acıtan kocaman gözleriyle beni bir süre izledikten sonra; 'Birlikte yatmayacak mıyız, içime girmeyecek misin? ' diye merak, öfke ve düş kırıklığıyla harmanlanmış, kırık bir ses tonuyla sordu...\nEvet, bana bütün yaşadıklarını, acılarını, uğradığı aşağılanmaları geçirebiliyordu bu an. Başarmak istediği buysa başarıyordu işte... Bütün sevdiğim kadınlardan gizlediğim ve garip bir korkuyla savunduğum karanlık yanıma dokunabiliyor, onun kapısını öfkeyle zorluyordu... Vahşetim, çaresizliğim, köleliğim ismimin arkasına sakladığım ve görülmesinden korktuğum, utandığım bütün duygularım, bütün korkularım, bütün saplantılarım o gizli yerdeydi işte... Ve o bunu çok iyi biliyordu. Beni bu hayatta, şu birkaç saat önce tanıdığım kimsesiz, işsiz, evsiz, bu itilmiş siyah derili kadın kadar gerçekten tanımak isteyen kimse çıkmamıştı karşıma...\nO bugüne dek sevip bağlandığım ve hep 'az zarar' verdiğini düşündüğüm ve bununla kendimi avuttuğum bütün kadınların ortak ruhu, ruhlarının toplamıydı sanki...\nKendisini kaybetmişcesine ve yıllar öncesinden, bütün geçmişimi bilircesine bakıyordu bana...\nBirden fermuarını çözdü, pantolonunu aşağıya indirdi. Sonra da külodunu çıkarttı. Beni nasıl aşağılayacağını biliyordu, ama öfkesini kontrol edemiyordu da: 'Hadi gel, gir içime, hadi hakkındır, beni evine aldın ya, beni o soğuk sokaklardan kurtarıp getirdin ya buraya, gir içime hadi...' diye bağırmaya başladı... Karanlık yerimin bu denli zorlanması öfkeden deliye döndürmüştü beni. Ona tam, 'Yeter artık, yeter, bitir bu oyunu, ' diye bağırırken, cinsel organının çevresinde, kasıklarında, karnının altında derin sigara yanıklarını fark ettim... İşte o an da öfkem gülünç geldi bana, gülünç ve acınası... O ise adeta acıyla kıvranarak ve soluk soluğa, kendiyle konuşmaya devam ediyordu. 'Gir içime, ama sigara söndürme oramda, duyarlı yazarsın ya sen de içime gir, hadi...' Yıllardır biriktirdikleri dökülüyordu ağzından.\nYavaşça koluna girdim. Yatağına kadar götürdüm. Hatırladığı her şey onu bitkin düşürmüştü. Pijamasını giydirdim. Üzerini örttüm, gözyaşlarını sildim... 'Hadi içime gir, içime girmiyorsan, gömleklerini ütülerim, bulaşıklarını yıkarım istersen, ' diyen dudaklarını susturdum. Yüzünü hiçbir zaman unutmamak için ona bütün benliğimle, ruhumla baktım. Sevdiğim kadınlara verdiğim bütün o 'az zarar'lar onun yüzünde kaskatı, tesellisi imkânsız bir acıya, acının gerçek, sahici imgesine dönüşmüştü. Eğildim ve o acıyı öptüm, dudaklarım parçalansın, bu acı beni ne yapacaksa yapsın ve ben artık böyle kalmalıyım, diye öptüm...\nOdama çekildim sonra. Ben de onun kadar bitkin düşmüştüm. Sıkıntılı bir uykuya daldım.\nSabah uyandığımda ilk fark ettiğim yanımdaki yastığın üzerindeki en yeni ve en gözalıcı şeyi olan fularıydı... Yastığa boylu boyunca uzatmıştı gökkuşağı rengindeki fularını. Yanımda küçük bir de not vardı: 'Her şey için sağ ol. Giderken uyandırmaya kıyamadım. Seni daha fazla rahatsız etmek istemiyorum. Hem yazarların herkesten daha çok yalnızlığa ihtiyacı vardır. Senden ricam, biraz daha umutlu, iyimser şeyler yaz. Benim gibi insanların buna çok ihtiyacı var...'" + }, + { + "id": 52602.0, + "title": "Yağmurun Yağması İyidir", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Sonra o gider sesini yıkardı\nTelefonda saatlerce seviştiğinden\nO diye biri vardı galiba\nAğzı da iyice vardı galiba\nGece çiçeklerinden bir orman\nPejmürde atlar pahasına\n\nBira içerken saçları uzun\nParmakları korkunç ve kalabalık\nBir gece Aksaray'da hiç unutmam\nYüzümü ellemisti galiba\nDenize doğru gittikçe artan\nBir yüz benim yüzümdü olsa olsa\n\nYakasında kocaman bir düğme\nSevinci bitiştirince acıya\nAyıran kuşkuyu inançtan\nYağmurun yağması iyidir\nBir çerkez mızıkası gibi rengarenk\nİki adet kuş çantasında" + }, + { + "id": 1067015.0, + "title": "Hırçın Dede'ye", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Benden selâm söyle Hırçın Dede'ye\nYazıktır, yoğurdu yola dökmesin...\nHem akla zarardır, hem de mideye\nŞahlanıp Zemzem'e Kola dökmesin.\n\nZirveye yükselmek pak niyet ister\nHem tevazu hem de ciddiyet ister\nYalanı anlarsa halk diyet ister\nSağdan tırtıklayıp sola dökmesin.\n\nSabreylesin sabır eziyet değil\nKorkutmak, ürkütmek meziyet değil\nVaziyeti makbul vaziyet değil\nŞaşırıp çorbayı küle dökmesin.\n\nHırçın Dede belki çığırdan çıkar\nCehennemi sıvar, cenneti yıkar\nHuy beller huzurdan/sükûndan bıkar\nTelaşla sirkeyi bala dökmesin...\n\nŞov yaparak küçültmesin kadını\nTarih ”yalancıdır” yazar adını\nDeğiştirmez ırmakların tadını\nAman ha şekeri sele dökmesin.\n\nZaman böyle, hiç kimseye yâr olmaz\nMuza nar aşısı yapsan nar olmaz\nHayalden, rüyadan asla kâr olmaz\nHayatı remile, fala dökmesin...\n\nİpsala'nın farkı mı var Şırnak'la? \nNe kazanmış hatır/gönül kırmakla? \nBuralardan kum toplayıp tırnakla\nGötürüp Sina'da çöle dökmesin...\n\nDeniz midir, derya mıdır ha bu su\nYeğlemesin damla damla kâbusu\nSularımız memleketin namusu\nGötürüp Fırat'ı Nil'e dökmesin.\n\nKan değil, çiçeği koklasın biraz\nVe kendi kendini yoklasın biraz\nAldığı haberi saklasın biraz\nNe duyarsa hemen dile dökmesin.\n\nGün olur ki kapalıdan korkar O\nGün olur ki sopalıdan korkar O\nAmma her an kipa'lıdan korkar O\nSakın yaptıkların rol'e dökmesin.\n\nDuydum aklı çarşaflara dolaşmış\nİstismarı mongolyaya ulaşmış\nYüzüne attığı çamur bulaşmış\nSöyleyin katranı güle dökmesin.\n\nTevir/tüvür huy katıyor huyuna\nSırtlan postu giydiriyor koyuna\nMüslüman’ın gusül-abdest suyuna\nPalavra katmasın, hile dökmesin.\n\nÖlçsün laikliğin boy ve posunu\nGeçmişine 'uslamlasın' 'us'unu\nElindeki devrimcilik sosunu\nŞaşırıp çuvala-çula dökmesin.\n\nYanlışları, hataları savunsun\nBizi değil, öteleri savunsun\nSavunursa çeteleri savunsun\nMemleketi hâlden hâle dökmesin...\n\n19.11.2008\nAnkara" + }, + { + "id": 21951.0, + "title": "Tenindeki Kutsal Mum", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "En ayıp sözcüklerle soyardım bedenini, \nDüşlerimin teriyle kirletir, \nEn sabırsız, en iştahlı, en yabancı yanımla girer, \nArzularımın kanıyla kirletirdim onu. \n\nOysa kötülendikçe, kirlendikçe yüreğinden \nIşımaya başlayan \nHissettiğim en kırılgan bedendi seninkisi \n\nBiterdi sonra her şey... \nAsıl serüveni başlardı bedeninin, \nÇekilir bir köşeye seyrederdik... \n\nAyıp, kirli, kötü \nNe varsa, \nTeninin içindeki pencerelerde yanan kutsal bir muma dönüşürdü... \nÇekilir bir köşeye seyrederdik" + }, + { + "id": 96017.0, + "title": "Kubbe-i Hadra", + "poet": "Arif Nihat Asya", + "rating": 6.0, + "poem": "Kimi, boşlukta sızar asude; \nKimi, bekler gecelerden seheri..\nFarkı yoktur gecenin gündüzden, \nNe çıkar yanmasa ufkun feneri\nTunç taslarda içerler kaderi\nBu ecel şerbetinin bekrileri.\nKim bilir, belki giden yolcuların\nBu sefer son seferi\nSisli gözlerde cihetler silinir, \nKimsenin kimseden olmaz haberi\nNe semavatı görürler, ne yeri\nBu ecel şerbetinin bekrileri.\nİçlerinden biri vardır ki aba\nBilerek sırtına çekmiş kederi\nYolda lakin onu dimdik yürütür\nBelde imanının altın kemeri\nGecenin, gölgelerin şaheseri\nBu ecel şerbetinin bekrileri.\nSeslenir da’veti bir meçhulün; \nBir nida der: İleri! \nKi nihayet bir ilahi gecenin\nKapısından süzülürler içeri\nVe aşarlar o karanlık kemeri\nBu ecel şerbetinin bekrileri" + }, + { + "id": 29979.0, + "title": "Sonra", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bu düzenli yaşamalar olmasa diyorum\nBu sabah kahvaltıları demli çaylar\nKızarmış ekmek dilimleri\nSonra giyinmek bir şey umarak aynalardan\nSonra düşmek yollara son otobüse yetişmek\nSonra çalışmak akşama kadar\nSigara dumanları beylik konuşmalar\nDört yanın taştan heykellerle dolu\nKime seslenirsen sağır\nNe yana bakarsan bir beyaz duvar\nSonra kulaklarında bu şehrin uğultusu\nAlabildiğine bir bezginlik yüreğinde\nSonra o geçmek bilmeyen saatler\nSonra akşam\nSonra paydos\nSonra yalnızlık\nSonra keder\nBir gece başımızı alıp gitsek diyorum\nBir deniz kenarı mı olur\nBir dağ başı mı olur\nKaçsak bu kalabalıktan\nBir yer bulsak kendimize\nDüzenli yaşamalardan uzakta\nBir yanımızda şehrin ışıkları\nBir yanımızda kucak dolusu yıldızlar\nOrada hiç yemesek hiç uyumasa\nHiç düşünmesek yarını\nSonra unutsak sıkıntısını günlerin\nGecenin karanlığını\nSonra bıraksak kendimizi sevgiye erdemliğe mutluluğa\nHer nefes alışta duysak yaşadığımızı\nSonra kaybolsak bu özgürlükte\nBu hazda\nBu derin aydınlıkta\nSonra sabah\nSonra paydos\nSonra kurtuluş\nSonra ölüm" + }, + { + "id": 1788745.0, + "title": "Atlarla", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 6.0, + "poem": "Atlarla. Uzun bacaklı evrensel atlar\nBunlarla gelişiyor sevdamız anlatılmaz\nÇocuklarla, kuşlarla, ağaçlarla.\nBüyüyen, uçan, dal budak salan.\nYalnız aşkta rastlanan o seçkin nokta.\n\nSen kadınsın ya büsbütün soyunuyorsun\nSana vergi, atılacak her şeyi kolayca çıkarıp atmak\nÖptüğün gibi dünyanın bütün adamlarını bu arada beni\nUzanıp öpüyorsun ya atları çırılçıplak\nNe oluyorsa işte o zaman oluyor.\n\nSen ağzını ilave edince atlara\nBirdenbire oluyor bu, şaşırıyoruz\nKorkunç bir güzellik halkların havasında\nBirden ötesine geçiyoruz varmak istediğimizin\nAyır ayırabilirsen hangimiz kadın, hangimiz erkek." + }, + { + "id": 237143.0, + "title": "Elde Var İnsan", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "\t\tELDE VAR İNSAN\n\n\t\tNe varsa gördüğün hayattan yana\n\t\tBulan da insan ahh- yıkan da insan\n\t\tBu dünyada başka suçlu arama\n\t\tYapanda insan ahh bozan da insan\n\n\t\tBir düşün yıllarca taptıklarını\n\t\tUğrunda hesapsız yaptıklarını\n\t\tBir topla bir çıkar aldıklarını\n\t\tVerende insan ahh- çalan da insan\n\n\t\tSen bensin -ben senim yabancımız yok\n\t\tKendimizden başka yalancımız yok\n\t\tNe acı kimseye inancımız yok\n\t\tSeven de insan ahh söven de insan\n\n www.ahmetselcukilkan.net" + }, + { + "id": 80473.0, + "title": "Nuh'un Gemisine Bühtan Edenler", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Nuh'un gemisine bühtan edenler,\nYelken açıp yel kadrini ne bilir? \nO Süleyman kuş dilini bilirdi,\nHer Süleyman dil kadrini ne bilir? \n\nArap atlarında olur fırkalar,\nKimi sarhoş yürür, kimi ırgalar.\nZibilliğe inip konan kargalar,\nHas bahçede gül kadrini ne bilir? \n\nDünya benim diye zenginlik satan,\nHelâl ekmeğine haramlar katan,\nSonradan sonraya beğliğe yeten,\nZalim olur, il kadrini ne bilir? \n\nKarac'oğlan der ki: Belim büküldü,\nAğzımın içinde dişim döküldü,\nNuh Nebî'nin haddesinden çekildi,\nSaz çalmayan tel kadrini ne bilir?" + }, + { + "id": 32424.0, + "title": "Ara", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Yorgun bir hasretle dönersen bir gün \nBeni burda değil kalbinde ara! .. \nNe kadar yıkılmış olsan da o gün \nBeni bende değil kendinde ara! ..\n\t\nSaçında beyazlar taradığın gün \nMaziyi yeniden aradığın gün \nHıçkıra hıçkıra ağladığın gün \nBeni gözyaşında gözünde ara." + }, + { + "id": 735245.0, + "title": "Maalesef", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Siyaset meslek olur, insanlar keneleşir\nBüyükler fil-gergedan, küçükler süneleşir\nRuhlara perçinlenen kelepçeler çözülmez\nGünler uzar ay olur, haftalar seneleşir.." + }, + { + "id": 39295.0, + "title": "Kuşlar", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Kuşlar mı \nki çok şey denildi\nşair dilinden\n\nYüzlercesini suladık\ngölgesinde sevdanın\ndokuduk\ngönül yumağında renklerini\n\nGizimizi bildiler de\nihanetlerini görmedik hiç\nılık bir öpüştü\ntürküleri\n\nKuşlar mı\nki şimdi\nçok uzak yüksekte\nöpsen \nbüyüyemezsin ki\n\nihanet ettik\ntürkülerine\nbaharın" + }, + { + "id": 108829.0, + "title": "Döndün Mü Benden Yüzü Dönesi 1", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Döndün mü benden yüzü dönesi\nVerdiğin ikrara saldım ben seni\nİkrarı boynuna kement olası\nVerdiğin ikrara saldım ben seni\n\nZemheride yağan karlar erimez\nAşk atına binen gönül farımaz\nİkrar birdir iki yere verilmez\nVerdiğin ikrara saldım ben seni\n\nİkrar verdim ikrarıma güderim\nİkrarsız dilberi ya ben n'iderim\nVarıp bir ikrarlıya şefaat ederim\nVerdiğin ikrara saldım ben seni\n\nİkrar verir ikrarından dönücü\nArayıp da kendi gibisin bulucu\nBak sonunda gelsin hakkın kılıcı\nVerdiğin ikrara saldım ben seni\n\nUzun yaylana da çıkmayım derdim\nSoğuk sularını içmeyeim derdim\nSerden geçip senden geçmeyim derdim\nVerdiğin ikrara saldım ben seni\n\nPir Sultan Abdal'ım ahirim aman\nMünkirin göynünden gitmesin güman\nŞefaat etmesin o ahir zaman\nVerdiğin ikrara saldım ben seni" + }, + { + "id": 7216.0, + "title": "1 Mayıs", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 6.0, + "poem": "Az dikkat etsene memedim\nSokaklardan toplayıp attığın\nTaş değil yüreğin" + }, + { + "id": 522514.0, + "title": "Haste-Dilem, Cefakeşem", + "poet": "Kul Nesimi", + "rating": 6.0, + "poem": "Haste-dilem,cefakeşem\nAh nidem nidem nidem\nYaktı beni firag-u gam\nAh nidem nidem nidem\n\nYaktı beni çü hasretin\nFirkat ü can ü zahmetin\nOlmasa ger inayetin\nAh nidem nidem nidem\n\nHecr ile yandı bu ciğer\nDerdile can neler çeker\nSabır gerek yahut seher\nAh nidem nidem nidem\n\nMilket-i dilde şah idem\nDerdile nice ah idem\nGözyaşını güvah idem\nAh nidem nidem nidem\n\nGerçi bügün NESİMİ'yem\nHaşemi'yem,Kureyşi'yem\nBir sanemin esiriyem\nAh nidem nidem nidem" + }, + { + "id": 44386.0, + "title": "Asi Bir Küheylan", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşiret çocuğuyam adım Küheylan\nKızılca kıyamet yaylasında doğmuşam\nKoyaklarda kartal uçurmuşam, kurt kovalamışam, adam vurmuşam\nOnursuz yaşanmaz demişem\nRezil rüsva etmemişem kendimi böceklere\nYavri yavri\nBu yüzden dik bakaram adamın yüzüne\nBu yüzden böyle hoyrat kalmışam\nAsi bir Küheylanam\nAnam rüzgar, babam gurbet\nBin yıldır bu koğuştayam\nDiz çöktürmez beni hasret\nSeni sevmişem\nBir kekliğin sesini üzmekten sakınır gibi\nSeni sevmişem\nGururlu dağ çiçeklerini göğsüme takınır gibi\nBen sazımı kılçadırların boynuna asıpta öyle gelmişem buraya\nYavri yavri\nÖlürsem iradi ölürem\nHarlanmış bir kılıca alnımla dokunur gibi\nAsi bir Küheylanam\nGözlerini benden ayırma\nKırılıp düşerem sonra kimse bakmaz yarama\nBana ne getirmişen Cico\nKarda çürümüş sümbül soğanlarımı\nYoksa tozkaldıran taylarımı\nDargeçitlerdemi kanatmışan\nO göçebe sevdamızın yamacına \nŞimdi kimler konmada söyle\nYavri yavri\nSöyle kınalı kuzun nerde\nOnu hangi soysuzun sürüsüne katmışan\nAsi bir Küheylanam\nMahmuz vurma döşüme\nDelerem bu duvarları delerem\nJandarma kavuşmaz peşime\nBenki dipsiz uçurum boylarında \nParamparça olmuş ölmemişem\nBenki huysuz nehir yataklarında\nYaralarımı çamurla sıvamışam\nNasıl sığaram düşündünmü\nŞu altı adımlık tosbağa voltasına şimdi\nYavri yavri \nDağları çıldırtan öykümü\nBen bu demirlere dişlerimle yazmışam\nAsi bir Küheylanam\nEl süremezler yeleme\nBırak yırtılayım bırak, gem vurma benim dilime\nHüznün duvarlarında\nSıvası dökülmüş bir yer vardır bilirmisen Yavri\nBilirmisen çiçekler çentik çentiksolar\nBu gevur ölüsü akşamlarda\nBırak gözyaşlarımın açtığı çukurlar öylece betonda kalsın\nDonansın peşime bi metelik etmez bu sırtlan adımları.Donansın\nYavri yavri\nŞapkam namusumdur\nKoma buralarda koma\nTespihim dağılmasın\nAsi bir Küheylanam\nKesmez beni bu acılar\nBeni vursada bu puştlar\nAncak sırtımdan vururlar" + }, + { + "id": 50762.0, + "title": "Acının Adı", + "poet": "İlhan Berk", + "rating": 6.0, + "poem": "Yavaş sessiz senin buyruğunda toplanır altın yavaş sessiz\nYavaş sessiz senin buyruğunda dağılır buğday yavaş sessiz\nYavaş sessiz senin buyruğunda bölünür halkın ekmeği\n\nSeninle hızla kararır bozulur ipek seninle hızla\nHızla düğümlenir bulanır su seninle\nKörlenir seninle hızla emeğin tarihi\n\nVe seninle yavaş yavaş çıkar bakıra kuvarsa tunca yavaş yavaş\nAcının uzun uzun yazılan adı." + }, + { + "id": 311851.0, + "title": "İşte Gidiyorsun", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "İşte gidiyorsun\nMerdivenlerde bir ölüm sessizliği\nKül rengi yağmurlar sokaklarda\nÜzerinde en çok sevdiğim ceketin\nEn acısı\nUnut gitsin der gibi ıpıslak kirpiklerin\nVe ilk defa \nBu kadar aceleci \nEllerin ayakların gözlerin\nSöylenecek ne varsa bitti -doğrudur-\nArtık bu saatler \nKanadı kesik bir sevdanın\nKalemi kırık bir aşkın\nVe sayfaları yanık bir romanın sonudur….\n\nİşte gidiyorsun\nEllerinle açtığın bütün kapıları kapayarak\nHayat verdiğin odalardan gölgeni de alarak\nVe sürgüne verip bütün düşlerimi \nDağ gibi bir adamı yakarak\nAnlıyorum bu suskunluk\nBir aşkın açılmamış son mektubudur\nGeride bıraktığın\nSaksıda bir gelin çiçeği\nMasada küskün bir anahtar\nYüreğimde parmak izlerin\nVe cevapsız yüzlerce sorudur\n\nİşte gidiyorsun\nDikerek gözlerime o mağrur bakışlarını\nYıllardır düşlediğin zaferi kutlayarak\nVe masum bir veda gibi sokulup \nEllerinle yüreğimi parçalayarak\nTarihte bugün\nAylardan Eylül\nGünlerden hüzün\nSaatlerden ondur\nSen kazanmayı \nBen kaybetmeyi seçtim\nAnlıyorum \nBu ikimiz için artık sondur\n\nİşte gidiyorsun\nVe biliyorsun\nBirazdan sol yanıma düşeceğim\nYaramın olduğu yana\nVurduğun yere yani\nNe de olsa ayrılık acıdır zordur\nİşte karşında\nAğır yaralı bir adam\nBir avuç gözyaşı\nVe ihanet makamında bir şarkı\nSuç mahallinde\nSenden kalan son delil budur\nGit hadi git vazgeçilmezim\nŞunu bil ki\nDünyada bütün mezarlıklar\nSenin gibi vazgeçilmezlerle doludur…\n\n \n('Erkekler Hep Yalnız Ağlar' kitabından)\nwww.erkeklerhepyalnizaglar.com\nww.ahmetselcukilkan.com.tr" + }, + { + "id": 2010751.0, + "title": "Hak Cihana Doludur", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 10.0, + "poem": "Hak cihana doludur\nKimseler Hakk'ı bilmez\nOnu sen senden iste\nO senden ayrı olmaz\n\nDünyaya inanırsın\nRızka benimdir dersin\nNiçin yalan söylersin\nÇün sen dediğin olmaz\n\nAhret yavlak ıraktır\nDoğruluk gey yaragtır\nAyrılık sarp firaktır\nHiç varan geri gelmez\n\nDünyaya gelen göçer\nBir bir şerbetin içer\nBu bir köprüdür geçer\nCahiller onu bilmez\n\nGelin tanış olalım\nİşi kolay kılalım\nSevelim sevilelim\nDünyaya kimse kalmaz\n\nYunus sözün anlarsan\nMa'nisini dinlersen\nSana bir amel gerek\nBunda kimesne kalmaz" + }, + { + "id": 59702.0, + "title": "Bu Kadarcık", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Su istemeye geldiler çocuklar\nKumsalda çimerken farımışlar\nMayolarıyla geldiler\nEn arkada sarışın şipşirin\nOlsun olsun dört yaşında bir oğlan\nGüler su veriyor onlara\n\nBen de olsam onlara daha ne verebilirim ki\nMusluktan taşan su seslerine karışan\nO cıvıl cıvıl seslerini cankulağıylan\n\t\tDinlemekten başka?" + }, + { + "id": 285404.0, + "title": "14 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Olamıyorsan Mecnun Leyla'dan ırak\nSeni sende, dünyayı dünyada bırak.\nAşk yolunda yürüme izni çıkarsa,\nYürümeli gözsüz ve dilsiz bir çırak! \n\n(Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)" + }, + { + "id": 1226.0, + "title": "Savrulan Külleri Ömrümüzün", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 8.0, + "poem": "Bir kızın kocaman gözlerinde gördüm \nbulutların dağlara sessizce çöküşünü \nÇocuksu susuşları gördüm, kırılan sevinci \nVe kalbimi puslu yamaçlardaki pusulara saldım \nçobanlar çoktan inmişlerdi ovaya \nbense yapayalnız bir ağaçtım doruklarda \nHarelenen sularda bir yanık kokusu \nve uzun boyunlu bir kızın gülümseyişi \nIşık zamana bağlı zamansa onun \nkocaman gözleridir artık \nAnladım tarih de yazılmaz \nbir aşkın sayfalarına düşmüyorsa gün \nYalnızdım, yapraklarım dökülmüştü bir bir \nderyalara savrulup çöllere düşmüştü \nBir duman tütüyor yine hangi kent yandı \nhangi sokakta vuruldu sevgilim \nBir demet menekşe bir avuç toprak \nburkulan bir yürek miyim hep \nSesimde bir yanma bir kekrelik \nuzayıp giden bir çöl yalnızlığı \nGazeteleri okumuyorum başım dönüyor \nsulanmamış çiçekler gibi kuruyor her şey \nher şey bir yolculuğun hüznünü taşıyor \ngidip de gelmemek üzere bütün yüzler \nPuslu yamaçlarda bir çakal gölgesi \nbir dağ suskunluğu yürüyor kentlere \nyenilen biz miyiz yoksa aşklar mı \nbir kızın kocaman gözlerinde görüyorum \nsavrulan küllerini ömrümüzün \nBu kenti ayrılıklar yıkacak birgün biliyorum \nÖlümden şikâyeti yok ölüp gidenlerin \nama bir kızın kocaman gözlerinde yangınlar çıkıyor \nAcılar dehşetli kinlendiriyor beni \nKabarıp duruyor içimde, kabarıp duran bir okyanus \nyurdumu arıyorum batık bir tekne değilim \nyurdumu arıyorum kızgın küller ortasında" + }, + { + "id": 6942.0, + "title": "Sanat", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış;\nMarifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış..." + }, + { + "id": 20597.0, + "title": "Cihat İçin Cahit", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Cahit ki bu hasta düzende sağlıklı bir kanserdi\nCahit ki haksızlığa karşı üreyen höcrelerdi.\nYorgun develer gibi çöktüğü Dormen şölenlerinde bile\n'Siz paranızı, ben kendi kendimi yerim,' derdi.\n\nCahit zaten azalarak yaşayanlardan değil \nÇoğalarak ölenlerdendi" + }, + { + "id": 58090.0, + "title": "Deli Olmak İşten Değil", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Düşüncem var, dağlar kadar\nDeli olmak işten değil\nBende kış, alemde bahar\nDeli olmak işten değil\n\nİşiten yok, ağla bağır\nTanrı dilsiz, alem sağır\nDüşünceler öyle ağır\nDeli olmak işten değil\n\nArzu, o bitmeyen yarış\nKara toprak sona varış\nÖmür dediğin bir karış\nDeli olmak işten değil\n\nSonsuzluğa giden gemi\nSürükler de düşüncemi\nVehim sarar her gecemi\nDeli olmak işten değil\n\nKaranlık mal oldu bana\nGerçek hayal oldu bana\nDostlar! bir hal oldu bana\nDeli olmak işten değil" + }, + { + "id": null, + "title": "Dağınık Gazel", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Eski güzel şeylerden değil,\nyeni kötü şeylerden başlamak gerekir.”\n -Water Benjamin-\n\nGöç\ngeçer...\n\nGeçer ayrılıklar baladı.\nSiyah bir orman olur gençliğimiz.\nBize böyle pay kalır.\nBize böyle pay kalır...\n\nAğla sömürgem... Belki dönemem! \nOralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır; \nkış yanar, düş üşür yüreğimde.\nAğlarım, gözyaşım beyaz kalır...\n\nSonra askerler yeniden kuşatırlar aşınmış kaleleri.\nBin “hawaar “parçalar gecenin döşeğini.\nOcaklar iniler, yas büyür, orta yerde kan kalır; \nDıngılava’da peştamallı çocuklar havuzlara işerler; \ngözlerinde bir mahmur özlem kalır...\n\nDerken bir Ankara, bir poyraz beni döve döve içeri alır.\nYollar da giderek uzaklaşır... Giderek uzaklaşır.\nFahişeler terli kasıklarıyla sabaha uğurlanır,\nkuşlar inkâr edilir, gökyüzü yağmalanır; \nben büyürüm bu kederle kalbim uslanır...\n\nAğla sömürgem! \nAğla ve kucakla kumral delikanlını.\nBuralarda çatılmış bir tüfeğim böğrümde taflan kalır.\nŞimdi Kızılay’da oturmuşum hasretin kancasında; \ngeçer zaman, geçer yıllar, günlere bir yeni hazan kalır...\n\nAğla sömürgem... Sen hep mağlup bir ağlayışta,\nben uzak susarım bu mağlubiyet için hep anlayışta.\nBak, çöpçüler bu geceyi de piç edip süpürdüler.\nBen ise haber değeri bile olmayan bir haykırışta,\nözleminle hâlâ bir yakarışta...\n\nAğla, ben de ağlarım gözyaşlarım özlemine az kalır.\nBuralarda nem var; nem varsa sende kalır! \nDaha çağırırken beni,\nanı bile kalmaya tenezzül etmeyen dağ dorukları,\nsömürgem yaslar durur sesime kırgın ayrılıkları…\n\nBen gittim\nve yittim! \n\nOralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır,\nyaslarım günleri yüzüme gözyaşım beyaz kalır.\nBurada yıllar küfürle uğurlanır.\nBen büyürüm içindeki haylaz çocuk uslanır…\nVe günler geçer, herkes gider, pistler boşalır; \nsahnede bir kurtlar, bir ben bir klasik dans kalır.\n\nAğla sömürgem... Buralarda döne döne-\nmem! Artık bir yeşile dolmasak da anılardan haz kalır.\nSen de bir zaman duyarsın\nbir gün bir taze mezar kazılır:\n\nA r d ı n d a b i r d a ğ ı n ı k g a z e l i l e, k ü l i l e\nA n k a r a ’d a b i r ö l ü y ı l m a z k a l ı r..." + }, + { + "id": 491745.0, + "title": "Yolculuk", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Aylar tepe, yıllar dağ zincirleri\nZirveler aşarsın haberin olmaz.\nDur-durak bilmeden doğuştan beri\nMezara koşarsın haberin olmaz.\n\nEmanete 'benim' diye bakarsın\nBoş kalınca suya kazık çakarsın\nSırat köprüsünde yatar kalkarsın\nAteşe düşersin haberin olmaz.\n\nSalıncak kurarsın mor bulutlara\nKörpe tay bağlarsın kör umutlara\nMuhkemdir kulluğun canlı putlara\nKıblesiz yaşarsın haberin olmaz.\n\nYokluğa mı, sonsuza mı yolcusun\nYollar tehlikeli, Allah korusun\nKoca kâinatta bir damla su'sun\nKaynarsın, taşarsın haberin olmaz.\n\nEkim -1992\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": 15581.0, + "title": "Rüzgar Eser", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Rüzgar eser çoban ateşleri \nDört bir yana serpişir \nYağmu ciser yıldızlar ıslanır \nHasret ile kıprışır \n\nDağlar küser tozlu yamacında \nCan can ile çarpışır \nBenim canım kim bilir nerede \nTa�� yastığa ağlaşır \n\nYollar tozar yayla çocukları \nKuzu gibi meleşir \nHasret uzar kardelen yüreği \nKar altında titreşir \n\nKuşlar uçar turnam yaralıdır \nBoyun büker bekleşir \nBenim yaram nevroz ateşinde \nYana yana depreşir" + }, + { + "id": 8545.0, + "title": "Aşk Okudum - Aşk Dokudum", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben bu gönül tezgahında\nAşk dokudum, aşk okudum\nErenlerin dergahında\nAşk okudum, aşk dokudum\n\nHer güçlüğü bile bile\nGöznuruyla, sabır ile\nYumak yumak, çile çile\nAşk dokudum, aşk okudum\n\nBir ömür yana yakıla\nYazdığım sığmaz akla\nAcımadım kırkdört yıla\nAşk okudum,aşk dokudum\n\nSevgi insanlığın özü\nOdur aydınlatan bizi\nHak yolunda oldum terzi\nAşk dokudum, aşk okudum.\n\nGünahından, sevabından\nİçtim aşkın şarabından\nUluların kitabından\nAşk okudum, aşk dokudum\n\nAşk için şan da, şeref de\nOkudum saplı bu hedefte\nYıllar yılı bir gergefte\nAşk dokudum, aşk okudum\n\nÜmit Yaşar aşkla bende\nKötülük olmaz sevende\nBu can kaldıkça bu tende\nAşk okurum, aşk dokurum." + }, + { + "id": 1164557.0, + "title": "Say Bir Gerçek Say Bir Yalan", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 9.0, + "poem": "Ömür dediğiniz nedir? \nÜç gün hilal, üç gün bedir \nHaftaya boş kalır sedir \nSay bir karış, say bir adım \nGeçti gitti, anlamadım. \n\nHer türlü nimet sofrada \nYığın yığın dert sofrada \nEn uzun mühlet sofrada \nSay bir içim, say bir tadım \nKaçtı gitti, anlamadım.\n\nDenizde kayıktır umut \nYaralı geyiktir umut \nÜrkek üveyiktir umut \nSay bir lokma, say bir yudum \nUçtu gitti, anlamadım.\n\nDakikalar yazlık, kışlık \nSaatlerde mi yanlışlık \nİklim mevsim tek karışlık \nSay bir dondum, say bir yandım \nGöçtü gitti, anlamadım.\n\nBembeyaz düşler topladık \nBitmemiş işler topladık \nBebek gülüşler topladık \nHızar kurdu itimadım \nBiçti gitti, anlamadım.\n\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": 40344.0, + "title": "Kavak Yelleri", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "ündöndü ve bakla tarlalarında\nsevişmelerin pomakçasını öğreniyorum\no korkunç hazzını duyuyorum\ntoprağı doyuma kavuşturmanın\nve hâlâ anlatılmaz bir cinsel koku\nbuharlaşıyor göğsümün kıllarından\nanımsadıkça pomak sevgilimi\nOn sekizindeyim ve tip'i övmekten\nsuçlanıp sürülüyorum\nOkudukça aşık, aşık oldukça\ndaha çok okumaktayım bu aylar\nbiraz ayten biraz süeda ayları bunlar\nkurutulmuş çiçek mevsimleri yani\nyıllar sonra daha iyi anlaşılıyor\no kaçak şevişmlerin tadı\n\nFabrika bacalarından \nyağlı bir duman ağıyor göğe\nçiziyor\nİlk gençliğimin haritasını\n\nAHMET TELLİ" + }, + { + "id": 8308.0, + "title": "Yağış Bekleniyor", + "poet": "Yılmaz Erdoğan", + "rating": 6.0, + "poem": "hiçbir kelimesini kullanmıyorum\neski hikayelerimin.\nyeni sözlerde yıpranmış şeyler vardır.\ntoz, buğu ya da kir.\nnasıl sevinirse bir kedi,\nbir karanfil.\nher mevsim kendini\nkendi yağışına yedirir.\nbuluttur bir bakıma\nyağmurun anavatanı.\n\nişte benim\ndönüp dolaşıp\nAnadolu’ya yağışım bundandır.\n\n\t\t\t\teylül ’99, cihangir" + }, + { + "id": 4999.0, + "title": "Gizlice Sevgilim", + "poet": "Ataol Behramoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Rüyalar bile geceleri bekler\nGizlice görünmek için\nYüreğimdesin, saklısında içimin\nGizlice sevgilim\n\nKimse bilmesin üzgünlüğümü\nTaşırım ölümüm gibi bu duyguyu\nEn gizli kuytularında ömrümün\nBir yer var gizlice sevgilimin uyuduğu\n\nGizlice sevgilim, yaşam kadar acı\nCanımı tutuşturan özlem gibi\nÖzlüyorum derin yokoluşta\nGizlice sevgilimi" + }, + { + "id": 1236285.0, + "title": "Şüpheliyim Bre Dostlar", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "İki ayaklıydı, konuşuyordu\n“İnsandır” dediler, ben inanmadım.\nKediye benzettim, artık yiyordu\n“Aslandır” dediler, ben inanmadım.\n\nFala baktı, aynalara bakmadı\nHayalimde müspet iz bırakmadı\nBaşköşeye bağdaş kurdu, kalkmadı\n“Mihmandır” dediler, ben inanmadım.\n\nHer gün bir kılıkta gördüğüm oldu\nŞüpheler beynimde kördüğüm oldu\nYaşını-başını sorduğum oldu\n“Civandır” dediler, ben inanmadım.\n\nDedim, soyu kalsın, töresi nasıl?\nVerdiği sözlerin firesi nasıl?\nŞeytanla, Deccalla arası nasıl? \n“Düşmandır” dediler, ben inanmadım.\n\nYediği arpaya hile katardı\nKızarsa yıldıza tekme atardı\nŞeceresi katırdan da beterdi\n“Safkandır” dediler, ben inanmadım.\n\nArada bir kürsülere çıkardı\nNara vurur yeri/göğü yıkardı\nUzak görür, uzaklara bakardı\n“Bakandır” dediler, ben inanmadım.\n\nTapular kestirdi toprağa, ota\nAyırdı namına binlerce kota\nYediği naneye, kırdığı pot’a\n“Destandır” dediler, ben inanmadım.\n\nÖzünü yokladım özünde nur yok\nDilinde edep yok, sözünde nur yok\nKalbinde itikat, yüzünde nur yok\n“Sultandır” dediler, ben inanmadım.\n\n7 Ağustos 1995\n(Yasaklı Rüyalar)" + }, + { + "id": 18470.0, + "title": "Kader", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Kader, beyaz kağıda sütle yazılmış yazı; \nElindeyse beyazdan, gelde sıyır beyazı! .." + }, + { + "id": null, + "title": "Herkes Ölür Ölümünü", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak.”\n -C. Pavese-\n\nI\nKanatlanır, kanatılır bütün boşluklar.\nAynalar her gün bir başka yalan söyler\nve kalınır geride çizilmiş hayatlardan,\ngeride yağmurlardan ve çığlıklardan.\n\nHerkes çizer boşluğunu…\n\nII\nHer aşk başlarken pembe,\nayrılıkta rengi siyah yalnızlığın…\n\n(Herkes arar pembesini.\nOysa kendinden ötesi yoktur; \nkimse sevmez yalnızlıkta gölgesini…)\n\nIII\nHerkes sever doğumunu; \nkim sever ölümünü? \n\nHerkes sever doğrusunu; \nkim sever yanlışını? \n\nHerkes susar ayıbını.\nHerkes susar ayıbını…\n\nIV\nHerkes bilir gitmesini.\nBir zaman öğrenirsin\ngideni sırtından öpmesini\n\nHerkes yaşar hasretini…\n\nV\nHerkes geçer gençliğini\nHerkes…Buğusunda anıların\n yitirir kekliğini…\n\nVI\nHerkes yaşamakla suçlu, \naşkıyla hükümlüdür; \nherkes doğarken ölümlüdür.\n\nHerkes ölür ölümünü; \ngöğe salıp düşlerini,\nsalıp tenini, nefesini\nbırakır ceketini.\n\nHerkes bırakacaktır ceketini…" + }, + { + "id": 20425.0, + "title": "Öyle bi...", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Temiz gömleğimi giydim talimden sonra\nAyaklarını yıkıyor çeşme başında erler\nİşte sen öyle bir serindin\nTuzladan kaptılarla inerken şehre\nNe güzel şey sivil denmesi çıplağa\nVe gün-açık penceresinden meşelerin\nYamacın kuytusuna sokulmuş mavi\nUfacık bir parça deniz gibiydin\n\nŞipka bibirleriyle konmuş okulun camlarına \nArnavut köyünün o muhacir güneşi\nİşte sen öyle bir cumartesiydin.\nSahanlıkta saçlarını tarıyor kızlar\nRaylar ondan böyle kıvılcımlanıyor\nKöşeleri dönerken önlükleri altından\nDünyaya başlar gibi aybaşlarının kokusu\nKalkan al tranvaydın ergenlik durağımdan\n\nMeyvahoşun orda bir sabahçı kahvesi\nGün ağarmıştı ama ben günaydın dedim\nİşte sen öyle ışıklı bir yerdin\nBilmiyordum hiç burda bir fırın olduğunu\nDiz çöktüm asfalta, baktım aşağı, üüüü'üh...\nİşçiler ateşler ay çörekleri\nVe kılıç gibiydi taze ekmek kokusu...\nDağıttık evel-allah yalnızlıkları\n\nYaşamak düğünse, sen orda gelindin\nSeni soydum, Güler, dünyayı giyindim" + }, + { + "id": 21475.0, + "title": "Afrika", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Afrika dediğin bir garip kıta\nEl bilir âlem bilir\nKi şekli bozulmasın diye Akdeniz'in\nHâlâ eskisi gibi çizilir\nHaritalarda" + }, + { + "id": 926841.0, + "title": "Röportaj - 2 (hökümet Bilir)", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Soruları sor da cevap isteme \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \nSüt beyaz mı, limon sarı mı deme \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nYirmi iki milyon asgari ücret \nÇalışan bir kişi, sekiz baş külfet \nYe öl, yemeden öl, otuz gün mühlet \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nSolculuğun üstün meziyetini \nYönetimin halka eziyetini \nBÇG'nin durum vaziyetini \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nSiyaset mi? Sorun Güngör Yekta'ya \nYeni din mi? gidin Agah Oktay'a \nBelki suçtur nokta desek noktaya! \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nBeden nerde, baş nasıldır ayak kim? \nÇavuş kimdir, onbaşı kim, yamak kim? \nKesintisiz kargaşaya dayak kim? \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nNe dövizden ne dolardan anlarız \nNe semerden ne yulardan anlarız \nNe zehirden ne klordan anlarız \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nOkuyan değiliz yağıp eselim \nDedelek değiliz ahkâm keselim \nEn doğrusu dinleyelim, susalım \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nİşler bacanağa, yeğene kalmış \nMemleket güdene, sağana kalmış \nElmanın görevi soğana kalmış \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nVesayet var imiş, ''var'' diyemek ki \nTıbben sabit köre ''kör'' diyemek ki \nEnflasyon azıtmış ''dur'' diyemek ki \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nYarasa kuş mudur, arı yılan mı \nVaatler cılk mıdır, sözler yalan mı \nSırtımıza vurdukları palan mı \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nLaiklik yemeyle doyar mı karın \nBilmeyiz bugüne uyar mı yarın \nBuzluklar sıcak mı, hamam mı serin \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nSenfoniye girsek hani paramız \nÇağdaşlıkla açık kaldı aramız \nSırtımızda var mı, yok mu yaramız \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nEkmekte, ayranda irtica var mı? \nYukardan bir baskı, bir rica var mı? \nMuhtardan bekçiye iltica var mı? \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nDoğru mudur, güvercine kuş desek? \nSuç olmaz mı, zemheriye kış desek? \nGücenirler ıslak yola yaş desek \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nDemokrasi varsa nerede yaşar? \nHukuk bağımsız mı? .. O bizi aşar \nVurgun, soygun, rüşvet nereye koşar \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nKadir beyin cömerdini hasını \nGöz doyuran Sibel Can'ın dansını \nEn büyük babanın laf mirasını \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nKime güceniriz, kime küseriz \nBir karpuzu kaç dilime keseriz \nNerde yoruluruz nerde susarız \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nBulatıldık bir kez durulmak ayıp \nÇalış, didin amma yorulmak ayıp \nİtiraz günahtır, darılmak ayıp \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nİbadete tavır, inanca hudut \n''Eskiyi unut da, yeni yolu tut'' \nDağıtır her gelen dağ boyu umut \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir. \n\nHayatımız bir çözülmez bilmece \n“Of! ..” çekeriz, topu topu tek hece \nHangi düşü göreceksek bu gece \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir \n\nOğlum Murat üç ay önce dişlendi \nMasum yavrum dişlenirken fişlendi! \nSabıkası kaç deftere işlendi \nBiz ne bilek ağam, hökümet bilir \n\n(Yasaklı Rüyalar)" + }, + { + "id": 2110567.0, + "title": "Hakkın Sesleri'nden", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 9.0, + "poem": "Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk\nBak nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk! \n\nDiriler koşmadı imdâdına, sen bâri yetiş...\nArnavutluk yanıyor... Hem bu sefer pek müdhiş! \n\nTek kıvılcım kabarıp öyle cehennem kustu:\nKi hemen kol kol olup sardı bütün bir yurdu.\n\nO ne yangın ki: Ocak kalmadı söndürmediği! \nO ne tûfan ki: Yakıp yıktı bütün vâdîyi! \n\nÂşinâ çehre arandım... O, meğer, hiç yokmuş...\nYalınız bir kuru çöl var ki, ne sorsan: Hâmûş! \n\nÂşinâ çehre de yok hiçbirinin yâdı da yok; \nYakılan bunca hayâtın, hani, ecsâdı da yok! \n\nYoklasan külleri, altından, emînim, ancak\nKömür olmuş iki üç parça kemiktir çıkacak! \n\nBaba! En sevgili annen, o senin öz vatanın\nOlacak mıydı fedâ hırsına üç kaltabanın? \n\nDedemin sürdüğü, can ektiği toprak gitti...\nÖyle bir gitti ki hem: Bir daha gelmez ebedî! \n\nNe olurdun bunu kalkıp da göreydin acaba? \n\"Meşhed\"in beynine haç saplanacak mıydı baba! \n\nNe felâket: Dönüversin de mesâcid ahıra,\nHırvat´ın askeri tepsin çıkıp üstünde hora! \n\nBâri bir hâtıra kalsaydı şu toprakta diri...\nYer yarılmış, yere geçmiş, şühedâ türbeleri! \n\nNerde olsam çıkıyor karşıma bir kanlı ova...\nSen misin, yoksa hayâlin mi? Vefâsız Kosova! \n\nHani binlerce mefâhirdi senin her adımın? \nHani sînende yarıp geçtiği yol \"Yıldırım \"ın? \n\nHani asker? Hani kalbinde yatan Şâh-ı Şehîd? \nAh o kurbân-ı zafer nerde bugün? Nerde o iyi? \n\nSöyle, Meşhed, öpeyim secde edip toprağını; \nYok mudur sende Murâd´ın iki üç damla kanı? \n\nÂh Meşhed! O ne? Sâhandaki meyhâne midir? \nKandilin, görmüyorum, nerde? Şu peymâne midir? \n\nYa harîminde yatan,şapkalı sarhoşlar kim? \nYoksa yanlış mı? Hayır, söyleme, bildim... Bildim! \n\nBasacak mıydı, fakat, göğsüne Sırb´ın çarığı? \nSerilip yerlere binlerce şehîdin sarığı,\n\nSilecek miydi en alçak neferin çizmesini? \nDürtecek miydi geçen, leş gibi her lîmesini? \n\nYa şu üç parçalı bayrak dikilirken tepene,\nNiye indirmedi, kim çıktı bu halkın önüne? \n\nHani, milletlere meydan okuyan kavm-i necîb? \nGörmedim bir kişi, tek bir kişi meydanda...Garîb! \n\nHani, haysiyyetinin gölgesi çiğnense eğer; \n-Olmadan üç kişinin, beş kişinin, hûnu heder-\n\nKahraman gayzı yatışmaz, kanı coşkun efrâd? \nİşte haysiyyet-i kavmiyye muhakkar, berbâd! \n\nHani \"Nâ-mahreme ben söyliyemem kızlarımın,\nKarımın ismini... Hem öldürürüm, sorma sakın! \n\nDiye, tahrîr-i nüfûs istemiyen er kişiler! \nHani, göstermediler eski celâdetten eser; \n\nFuhşu i´lâya koşan bir sürü nâ-merd öteden,\nNe selâmlık ne harem dinlemeyip çiğnerken! \n\nHani, ey kavm-i esâret-zede, muhtâriyyet? \nKorkarım,,şimdi nasîbin mütemâdî haybet! \n\nHani, ey unsur-i bî-râbıta, istiklâlin? \nEbediyyen, sanırım, söndü bütün âmâlin! \n\nHani \"Başkım\" cıların kurduğu yüksek hülyâ? \nSeni yıllarca avutmuş da o mel´un rü´yâ,\n\nUyumuştun... Ya uyansaydın eder miydi tebâh,\nMülkü, birdenbire âfâka çöken kanlı sabah? \n\nKaradağ haydudu, Sırp eşşeği, Bulgar yılanı,\nSonra Yunan iti, çepçevre kuşatsın vatanı...\n\nTârümâr eyleyiversin de bütün ordumuzu,\nBizi kovsun elimizden alarak yurdumuzu.\n\nKimsesiz ailelerden kimi gitsin bıçağa\nKimi bin türlü fecâ'atle çekilsin kucağa...\n\nBirinin ırzı heder, diğerinin hûnı helâl...\nİşte, ey unsur-i isyan, bu elîm izmihlâl,\n\nSeni tahrîk eden üç beş alığın ma´rifeti! \nYa neden beklemiyordun bu rezîl âkıbeti? \n\nHani, milliyyetin İslâm idi... Kavmiyyet ne! \nSarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine.\n\n\"Arnavutluk\" ne demek? Var mı şerîatte yeri? \nKüfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri! \n\nArabın Türke; Lâzın Çerkese, yâhud Kürde; \nAcemin Çinliye rüchânı mı varmış? Nerde! \n\nMüslümanlık´ta \"anâsır\"mı olurmuş? Ne gezer! \nFikr-i kavmiyyeti tel´în ediyor Peygamber.\n\nEn büyük düşmanıdır rûh-i Nebî tefrikanın; \nAdı batsın onu İslâm´a sokan kaltabanın! \n\nŞu senin âkıbetin bin bu kadar yıl evvel,\nSana söylenmiş iken doğru mudur şimdi cedel? \n\nArtık ey millet-i merhûme, sabâh oldu uyan! \nSana az geldi ezanlar, diye ötsün mü bu çan? \n\nNe Araplık ne de Türklük kalacak aç gözünü! \nDinle Peygamber-i Zîşân´ın İlâhî sözünü.\n\nTürk Arapsız yaşamaz, kim ki ’ yaşar’ der delidir, \nArab’ ın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir. \n\nVeriniz baş başa; zîrâ sonu hüsrân-ı mübin:\nNe hilafet kalıyor ortada billâhi, ne din! \n\n\"Medeniyyet! \" size çoktan beridir diş biliyor; \nEvvela parçalamak sonra da yutmak diliyor:\n\nArnavutlar size ibret olacakken, hâlâ,\nNe bu şûrîde siyâset, ne bu fâsid da´vâ? \n\nGörmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz...\nSize rehberlik eden haydudu artık kovunuz! \n\nBunu benden duyunuz, ben ki, evet, Arnavudum...\nBaşka bir şey diyemem... İşte perişan yurdum! ..\n\n(Babam Fâtih müderrislerinden İpekli Hoca Tâhir Efendi merhumdur ki, benim hem babam, hem hocamda. Ne biliyorsam kendisinden öğrendim. Şiirin daha iyi anlaşılmasına merhumun da rahmetle anılmasına vesîle olur diye şu haşiyeyi yazmaya mecbur oldum.)" + }, + { + "id": 1343157.0, + "title": "Sevmek de Hoş Sevilmek de", + "poet": "Uğur Işılak", + "rating": 9.0, + "poem": "Aldırmadan derde gama\nSevmek de hoş sevilmek de\nDünya fani derler ama\nSevmek de hoş sevilmek de\n\nHusumet def olup gitsin\nHoşgörü her şeye yetsin\nHaset, nefret, öfke bitsin\nSevmek de hoş sevilmek de\n\nAsıla edersek rucu\nElbet kaçmaz ipin ucu\nAyırmadan şucu bucu\nSevmek de hoş sevilmek de\n\nSoruyorsan gaye nedir\nAtan kalbe aşk dedir\nBu his hak dan hediyedir\nSevmek de hoş sevilmek de\n\nCan cananı bulsun artık\nHerkes nasip alsın artık\nParolamız olsun artık\nSevmek de hoş sevilmek de\n\nAzrail kapıyı çalsa\nBenzimiz sararsa solsa\nBir nefeslik ömür kalsa\nSevmek de hoş sevilmek de\n\nSevgi güldür amma solmaz\nSevenin vadesi dolmaz\nSevemeyen adam olmaz\nSevmek de hoş sevilmek de" + }, + { + "id": 372853.0, + "title": "Bir Kez Gönül Yıktın İse", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 9.0, + "poem": "Bir kez gönül yıktın ise\nBu kıldığın namaz değil \nYetmiş iki millet dahi \nElin yüzün yumaz değil\n\nBir gönülü yaptın ise \nEr eteğin tuttun ise \nBir kez hayır ettin ise \nBinde bir ise az değil\n\nYol odur ki doğru vara \nGöz odur ki Hakk'ı göre \nEr odur alçakta dura \nYüceden bakan göz değil\n\nErden sana nazar ola\nİçin dışın pür nur ola \nBeli kurtulmuştan ola \nŞol kişi kim gammaz değil\n\nYunus bu sözleri çatar\nSanki balı yağa katar\nHalka matahların satar\nYükü gevherdir tuz değil" + }, + { + "id": 2317675.0, + "title": "Ayrılık Vakti", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 9.0, + "poem": "Akşamı getiren sesleri dinle\nDinle de gönlümü alıver gitsin\nSaçlarımdan tutup kor gözlerinle\nYaşlı gözlerime dalıver gitsin\n\nGüneşle köye in, beni bırak da\nKüçüle küçüle kaybol ırakta\nŞu yolu dönerken arkana bak da\nKöşede bir lahza kalıver gitsin\n\nÜmidim yılların seline düştü\nSaçının en titrek teline düştü\nKuru yaprak gibi eline düştü\nİstersen rüzgara salıver gitsin" + }, + { + "id": 52940.0, + "title": "Yalnızca Bir Anlık", + "poet": "Yusuf Hayaloğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Bu derede, bu bulutun gölgesi, \nYalnızca bir anlıktır.\nBir daha tekrarlanmaz asla, \nDere gider bir yana, \nBulut gider bir yana, \nSen kalırsın ortada.\n\nSon vapurda, bir kadına rastlar, \nKibarca gülümsersin.\nKaybettin, geri gelmez artık, \nVapur gider bir yana, \nKadın gider bir yana, \nKalbin kalır ortda.\n\nYalnızca bir anlıktır mutluluk.\nSevdalar, heyecanlar; \nHepsi bir anlık.\nKalansa, tortusudur hayatın, \nYalanlar ve acılar; \nBir de yalnızlık.\n\nHey koca Yusuf! \nYusuf'cuk, ah yusufçuk! \n\nRüzgarlara savurdun hep, şarkını.\nHerkesten saklandın, \nHer şeye gücendin durdun.\nYoruldun, \nİflah etmezsin sen.\n\nÖmrün gitti bir yana\nHüznün gitti bir yana, \nŞiirin kaldı ortada..." + }, + { + "id": 22645.0, + "title": "Her Zaman Sevdim", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 7.0, + "poem": " varsın bulsun sizi diye \n uçurdum merhabamı güvercinlere\n\nBen sizleri dostlarım her zaman sevdim\nYanınızda olmasam da\nKatılmasam da sazlı sözlü günlerinize\nKatmasam da kahkahamı kahkahanıza\nHep sizlerle birlikte başladı sabahlarım\nBen sizleri dostlarım\n Her zaman sevdim" + }, + { + "id": 39223.0, + "title": "Ayrılık Günü", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben nice ayrılıklar gördüm ömrümce \nKuşlar gördüm; kırılmış kolu, kanadı \nAyrı düşmüş sevdiğinden kuşlar gördüm \nHiç bir ayrılık bana bu kadar komadı \n\nAyrılığın bir ağrıdır vurur şakalarımda \nVe büyür gözlerimde bir okyanus kadar \nDerinden ses verir içimde bir tel \nSonra, birdenbire kırılır, kopar \n\nYeryüzü çekilir altından ayaklarımın \nGeçer başıma çöken bir tavan gibi gökyüzü \nDurmadan çalınır kulaklarımda \nŞarkıların en hüzünlüsü \n\nSeni alıp uzaklara giden otobüs \nBenim üzerimden geçer hışımla \nDevrilir, bakakalırım ardından \nBir sel gibi akan gözyaşımda... \n\nArtık ne yapsam boş, teselliler faydasız \nKaranlık gitgide en derinlere çeker beni \nÇaresiz, bütün sokaklarında bu şehrin \nBöyle perişan beklerim dönmeni \n\nDolaşır birbirine yorgun ayaklarım \nEllerimi koyacak bir yer bulamam \nNereye gitsem, en koyusu acıların \nNe yana baksam, çıldırtan bir akşam \n\nİstesem ben bu ömrü, bu talihi istemem \nBöyle durup durup senden ayrılmak varsa \nOrada bir mezar kazılır benim için \nAyrılığın nerede başlarsa." + }, + { + "id": 64144.0, + "title": "Batan Bu Köhne Şileb...", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "garson masa iyi manzarayı değiştir\nsırası mı mehtabın yıldız yağmurunun\nbu gece yalnızım onlar gelmeyecek\nsapa bir yerindeyim umutsuzluğumun\nhava soğuk olmalı ağaçlar bütün duman\neğer bulabilirsen ölü bir kar getir\nbeyazlığı kalın bir su gibi uzayan\nbu gece yalnızım onlar gelmeyecek\nbatan bu köhne şilebde ne işleri var\n\nçünkü battım kasa boş ne para ne çek\nçünkü bütün telefonlar ısrarla alacaklı\nbu gece yalnızım onlar gelmeyecek\nhani o sarışın kirpikleri saçaklı\nyanağını viski bardağıyla serinleten\nsonra nilay hani kafayı buldu mu ağlar\ncam yeşili yasemin cıgara dumanı nursen\nbatan bu köhne şilebde ne işleri var\n\ngarson masa iyi manzarayı değiştir\nbüyük şimşek çakmalı gök gürültüsü filan\nşöyle dalları kıran şakırtılı bir yağmur\nköpek havlamaları bulut karanlığından\nzehir bulabilir misin çabucak öldürecek\nartık arsenik mi olur siyanür mü olur\nhangisi olursa olsun hepsi işime yarar\nyoksa bir tabanca bul bir avuç mermi getir\nbu gece yalnızım onlar gelmeyecek\nbatan bu köhne şilebde ne işleri var" + }, + { + "id": 15234.0, + "title": "Çok Geç", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Israrına kandım diyemezsin, çok geç. \nBir anda inandım diyemezsin, çok geç! \nKor nerde ki? Bir baksana küller soğumuş... \nAteş gibi yandım diyemezsin, çok geç!" + }, + { + "id": 810710.0, + "title": "Gece", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Gece: Normal zamanda seslerin durma vakti\nGece: Sinsi kalplerin düzensiz vurma vakti\nGece: Örtünmesidir aslında her tarafın\nGece: Darbecilerin resmen kudurma vakti…\n\n11 Eylül 2007/Vakit" + }, + { + "id": 10626.0, + "title": "Aşklar mı I", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 7.0, + "poem": "Aşklar mı diyordun, \nanladım\nSenin incindiğin, \nbenimse\nYollara düştüğümdür yeniden\n\n(Çocuksun Sen)" + }, + { + "id": 8848.0, + "title": "Unutma ki", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "Sen uykusuzluk nedir bilir misin\nTırnaklarınla yastığını parçaladın mı\nGözlerini tavana dikip\nDüşündüğün oldu mu bütün gece\nVe bütün bir gün\nBelki gelir ümidiyle bekledin mi hiç?\nGelmeyince\nSeni aramayınca\nÖlesiye ağladın mı?\nSonra çekilip en koyusuna yalnızlıkların\nOna ait ne varsa\nBir bir hatırladın mı\n\nSen günden güne erimeyi bilir misin\nDev bir ağacın vakarı içinde ölmeyi\nBir teselli aramayı\nIssız parklarda, tenha sokaklarda\nVe bütün şehir uyurken uzaklarda\nDeli divane yollara düşüp\nYaşlanmış bir köpek gibi\nEskimiş bir gömlek gibi\nAtılmışlığını hissettiğin oldu mu\nSevmekten\nGünler geceler boyunca yürümekten\nElin, ayağın, kalbin yoruldu mu\n\nSen yalnızlığın acısını bilir misin\nUnutulmak bir hançer gibi saplandı mı sırtına\nİçinde kıskançlığın zehirli çiçekleri açtı mı\nBütün gururunu çiğneyip\nSevdiğinin geçtiği yollarda\nBastığı toprakları eğilip öptün mü\nSen çaresizlik nedir bilir misin\nSen yokluk nedir gördün mü\nYanan başını\nDuvarlara vurup parçalamak geldi mi içinden\nSen her gün bin defa öldün mü\n\nBöyleyim diye ayıplama beni\nBir gün kendimi\nSonsuzluğun koynuna bırakırsam\nYaralı ve yenik bir asker gibi\nDarılma\nUnutma ki\nHer seven adsız bir kahramandır\nUnutma ki\nİnsan; sevebildiği kadar insandır." + }, + { + "id": 758589.0, + "title": "Yerli yerinde", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 5.0, + "poem": "Hangi yağmur dağları silip-süpürüp gitmiş\nHangi ölü sağları silip-süpürüp gitmiş\nAsırlar diz mi çöker ayların eteğine\nHangi gün var çağları silip-süpürüp gitmiş.\n\n14.06.2007/Vakit" + }, + { + "id": 271882.0, + "title": "293 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 6.0, + "poem": "293\nYetmişiki millet ve o kadar din buraya,\nBenim milletim yalnız aşkla girer sıraya.\nNedir kâfir, müslüman; nedir o sevap, günah? \nAmaç Sensin, bunları Sen de sokma araya!" + }, + { + "id": 67332.0, + "title": "Sone 15", + "poet": "William Shakespeare", + "rating": 7.0, + "poem": "düşünüyorum da, dünyada büyüyen ne varsa, \nbir an tutunabiliyor yetkinlik noktasında; \nşu koca sahnede sergilenen tüm oyunlarsa, \ngizliden gizliye hep yıldızların etkisinde. \nbakıyorumda, bitkiler gibi çoğalıyor insanlar, \naynı gökten açılıyor ya da kapanıyor yolları; \ngençlikte kabarıyor, inişe geçince sönüyorlar, \nsilinmeye başlıyor akıllardan gösterişli günleri. \no görkemli gençliğin geliyor gözlerimin önüne; \nsavruk zaman belki çöküşle tartışmaya girdi bile, \ngençlik gününü, karanlık geceye döndürsek mi diye. \n AMA SEVGİN UĞRUNA ZAMAN'LA SAVAŞI SÜRDÜREN BEN, \n YENİDEN AŞILIYORUM SANA, O NE GÖTÜRÜRSE SENDEN..." + }, + { + "id": 96588.0, + "title": "İltimas", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen olmazdın Tanrı'nın adaleti şaşmasa\nSeni tarif mümkündü lisanları aşmasa\nDaha binlerce güzel yaratırdı sıradan\nSeni yaratıyorken bu kadar uğraşmasa" + }, + { + "id": 1105883.0, + "title": "Ankara'dan Ayrılırken Kırmızı I", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne kadar da güzelmiş akşamleyin ağlamak\nHer gözyaşı damlası bir rüya çeşmesidir\nBöylesine içten mi bakarmış insana gök\nBulutları karadır unutulmuş bir tenin\nToprak desen, rengârenk bir yalnızlık, bin umut\nHıçkırmak, en vefakâr çiçeğin yaprağında\nBulmakmış o efsunlu yıldızını gecenin\n\nKırmızı önce bahar, sonra tahtında ömrün\nSaba Melikesi’nin kıskandığı bir hayal\nKızılay’da kuşların bembeyaz kanatları\nKaranlık dağıtmasın diye efkârımızı\nİnletir Kocatepe önünde o kırılgan\nSon koşuyu bekleyen doludizgin atları\nAlevdir, Ankara’dan ayrılırken kırmızı" + }, + { + "id": 109168.0, + "title": "Gel Ey Dostum", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Aç artık dost kollarını\nGel ey dostum yavaş yavaş\nYol karlık gözüm görmez\nGel ey dostum yavaş yavaş\n\nHaydar-ı şah senin adın\nBilirim sende muradım\nÇok peygambere uğradım\nGel ey dostum yavaş yavaş\n\nBir su içtim derin gölden\nHiç ayrılmam ben bu yoldan\nArif olan anlar halden\nCahillerden bilen yoktur\n\nPir Sultan'ım konar göçer\nHalini bilene açar\nMisafirler gelir geçer\nEğlenip de kalan yoktur" + }, + { + "id": 1450177.0, + "title": "Son Tren", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 7.0, + "poem": "Hayli geç bir zamanda \nNice uğraştan sonra \nUlaştım istasyona \nSon tren kalkıyordu \n\nToplayıp tüm gücümü \nÖzleyip bir düşümü \nUzattım ellerimi \nKapalı kapılara\n\nBin bir güçlükle \nTutundum demirlere \nBüyük bir adım attım \nGiden merdivenlere \n\nBindim en sonunda \nSon trenin\nO en son vagonuna \nBiletim bile yoktu \n\nÖdeyip cezasını \nUmuda geç kalmanın \nAyakta da olsa \nÇıktım son yolculuğa" + }, + { + "id": 340106.0, + "title": "İçim İçime Sığmıyor", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "İÇİM İÇİME SIĞMIYOR\n\nHavanın dumanlı \nVaktin dar olduğu bir zamanda \nBu sözü bir gül gibi bıraktın yüreğime:\n“İçim içime sığmıyor! .”\nŞimdi sana dairim\nÖlesiye tutkulu \nÖlesiye şairim\n\nTarihe gömüyorum acıyı ve ölümü\nYenilgiyi zafer şarkılarına\nÇünkü sen geldin; kumrular geldi\nİçim içime sığmıyor\nUmurumda mı sanki ayrılık trenleri\nAy tutulması, rasathaneler\nAşkın değerini d��şüren darphaneler\nBaşbakanın Amerika evleri\nUmurumda mı sanki\n\nSen geldin; çöllere yağmurlar geldi\nBana göre değil Küba’nın çiçekleri\nYeni bir skandal senaryosunda\nŞaşkın bir İngiliz prensesinin \nYıkılan hayalleri\n\nBana göre değil kavga \nUygarlığın kriz noktalarında\nGurbet kokan bir hayatım var benim \n93 harbinden kalma sokaklarında \nİkindi sonrası sirenler çalar\nEritir dağların kirli karını \nSusuz bir denizde hırçın dalgalar\nDeler karanlığın kulak zarını \n\nSen geldin; vefakâr duygular geldi\nYakamozlar oynaşıyor sularda\nBenim de sırlara ermek çağımdır\nBuzlar vadisinde bir gelin, sevda\nSevda benim özgül ağırlığımdır\n\nSen geldin; güvertelere\nUmut yükleyip boşaltan gemilerin \nHindistan cevizi kırdığı kırdığı limanlarda\nErmiş kaptanlara muhabbet duyan\nMeczup tayfalar geldi \nİçim içime sığmıyor\nÇünkü hem sen geldin; hem bahar geldi\n\n\t\t\t\t\tNURULLAH GENÇ/ Rüveyda’dan" + }, + { + "id": null, + "title": "Kumrular Sokağı Şiirler", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "I\n\nYağmur dalgın bir efkâr giyinir Ekim’de.\nKumrular sokağı‘*nda çekilmiş bir diş gibi kalırım; \nçekilmiş bir diş gibi\nDiyarbakır’dan...\n\nAğrırım,\nbağırırım\naldırmaz! \n\nİlle de gökkuşağı giyinir gökyüzü her Ekim’de...\n\nII\n\nKumrular sokağı bir kente uzayıp gider.\nGökkuşağım,\nayrılığım,\nömür ki eskir ve aşka uzayıp gider…\n\nTırmalarken göğsümü sabrın sancısı,\nyalnızlığın kül tadıyım; \nbakarım, yağmur utanmaz bulutundan,\nhasretin üvey adıyım…\n\nIII\n\nKumrular sokağında\nefkârın adıyla bir akşamüstü; \ngövdesine tutunmuş dal,\ndala tutunmuş serçe,\ntelaşlı, o da kendince…\nSonra aşklarda kül, camlarda perde; \nusulca harlanır sevişmeler de...\n\nIV\n\nKumrular sokağında\nandlara hep bol geldim,\nküfürlere dar.\nDönüp baktım, ne göreyim,\nyağmalamış gençliğimi yargıçlar! \n\nDesene Sivas’ın kırık sazıyım,\nkendimin ayazıyım,\nkalbimde ölü çocuklar…\nTufanlar ardımda ve buruşuk anılar.\nNedense hiç uslanmamış bozgunlar...\n\nV\n\nOysa haklı ve haksız bütün kitaplar yazılmıştır.\nSusuşlar eskimiş, küfürler edilmiştir.\nBiliyorum, yalnızlıktan öte dostun yok insan; \ninsan ki bozuk paralarda bozgundur, yenilmiştir.\n\n/Şimdi bilekleri kesik bir intihardır yaşam…/\n\nVI\n\nDüştüğü yerde tanımazken kendi suyunu yağmur; \nbiliyorum, aynı dalda gül bile anlamaz dikenini.\nAnlasana, anlatamaz kimse yıkımını başka yıkıma.\nCudi’de napalm, Datça’da ıssız koylara,\nNew york Şırnak’a anlatılmaz.\nHer gün yanar söner yanar söner kasvetimle bin ateş; \nölüm, dirilere anlatılamaz...\n\nVII\n\nBilirsiniz her sokağın bozuk bir sicili vardır\nve utancı sokakların,\ngünleri şehvete fedâ eden şizofren babalardır.\nGözlerinde yalnızlığı bir hançer gibi saklayan kadınlardır.\n\nSonrası sokakların, bozkırlardır,\nhani bir ak tay düşüyle uzayıp gider\nve rüzgârların ıslığıyla göklere teğet geçer.\n\nOysa kumrular sokağı bir kente uzayıp gider; \ngökkuşağım,\nayrılığım,\nömür ki eskir ve aşka uzayıp gider…\n\nVIII\n\nDaha sevginin herkesten şikayeti var.\nDaha herkes kendi sanıklığıyla kör,\ntanıklığıyla yargıç.\nBu yüzden söz,\nbitmiştir...\n\nGökyüzü\nmü? \nO,\nkırgındır,\nkirletilmiştir…\n\n \n\n*Kumrular sokağı: Ankara’da bir sokak." + }, + { + "id": null, + "title": "Bir Liseli Silüeti", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Hayat hattında acemi tayfalardık.\nNe avunduk sevinç müsveddeleriyle; \naşktan ikmale kaldık...\n\nBak her sabah bağıran yeni sabaha,\nartık iklimler değişmiş, kuşlar da gitmiş,\ntenimde eski ateş, gözlerimde fer bitmiş; \nheybetli dağlar arasında\ngöğümde yıldız yitmiş...\n\nSen \nhâlâ\nanılarımın\nen\nbeyaz\nyanısın.\nSen, buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın\n yarısısın...\nSen, sağanakla gelen sabahlarda çok eski…\nÇok eski bir şarkının adısın.\n\nDaha adamlar şehirlere otomobillerle,\ngeceler anılarla birlikte gelir.\nSilûetin giderek uzaklaşır, düşler de kilitlenir\nve efkârım bir yaralı ayrılıktan beslenir.\n\nKimse bilmez,\nyıllar yılı hep aynı beyazla gezmek nedendi? \nOlsun,\nyirmi yıl seni özleyerek yaşlanmak da güzeldi! \n\nÇünkü sen, buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın\nyarısısın...\nSen sağanakla gelen sabahlarda çok eski…\nÇok eski bir şarkının adısın." + }, + { + "id": null, + "title": "Batman Garı", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Döndüm lê gûle batman’a vardım.\nBatman’dan diyarbekir’e bir bilet aldım.\nKara tren bozuldu silvan düzünde.\nO yalan yollarda hasretle kaldım…\n\nBatman garında altı donuk yüz... Çığlık ve hınç böyle topraklar boyu; gökyüzünde turnalar ve gri... Ay ışığı geceyi ayartacak birazdan. Batman garında altı donuk yüz...\n\nBirinci yolcu soluksuz; sanki ayazlarda yaralı bir geyik göğsü. İkincisi sevdalı: ‘Sen beni bir kez olsun sevmedin/Habar saldım gecelerde gelmedin,’ gibi kahır yüz. Üçüncüsü bir kadın:De ki şakağında dolunay Dicle’nin.Dör- düncüsü tekmil temsili bakış, sanki kurşunlanmış bir türkü Tendürek dağla- rında.Beşincisi kandırılmış çocuklar gibi; yükü yatağı, kasketinde ter. Altın-cısı ben; dağlı yaralar, yaralı dağlar gibi..\n\nBatman treni bir feryat gibi gardan çıkıyor.Terli akşam alacası trene vuruyor, tren yollara... Ay öksüz bir geceden geçiyor ve biz, öksüz bir gecede ayın altından geçiyoruz...Gecenin terli göğsünde bir deli türkü: “Ahmedê lê vayêê / Hesênê lê vayêê! ”Bu türkü... Bu ne türkü? Türkü değil, çığlık bu; göğünden koparılmış gibi mavinin...O mavi? Ulan o bizim mavi! Mavide eşkıyalar da yitirmişler tüfeklerini...\n\nBoş vagonlar yollara düşmüş batman düzünde. Gecenin göğsünde bir deli türkü... İşte Gevaş, uzaklarda yarasıyla susuyor, geride şark çıbanıyla Batman’ın göğsü, Silvan düzünde ateşler yanıyor... Bir ihtiyar: “Biz ne doğ- muşuk ki” diyor: “Ne ölek kardaş! ”Batman treninde altı donuk yüz...Çığlık-\nlar oturmuş gözlerinde büyüyor…\n\nO saat Sirkeci’de martılar, aç çocukları o uzak suların. O saat Beyoğlu hınca hınç, Kızılay sersem! O saat nasılsın Yalova feribotu, Buca dolmuşu, Üs- küdar iskelesi? O saat Bodrum kalesi daha sperm kokuyor... Çingene çadırların- da çengi çalıyor... O saat Köln’de bir mülteci sessizce hıçkırıyor...O saat gece- de son orospu bir türkü tutturmuş rüzgâra kaşı... Bir adam Adana’nın bulvarın- da kusuyor... O saat Artvin’de bir öğretmen gecikmiş düşlerini dövüyor… \n\nO saat tarihin alnında ter, insanlık vahşetin gözlerine baka baka susuyor...O saat gecede bir kahpe kurşun, Diyarbakır’ın göğsünde bir adam düşüyor! \n\n “Boşuna çırpınma gökyüzü: Yurdum kadar ağlayamazsın…”" + }, + { + "id": 40518.0, + "title": "O Benim İşte", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Biraz kül, biraz duman, \nO benim işte...\nKerem misali yanan, \nO benim işte...\nİnanma gözlerine ben ben değilim\nBeni sevdiğin zaman, \nO benim işte..." + }, + { + "id": 28144.0, + "title": "Rütbe", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Düşünün, ben ne büyük bir rütbeye tutkuluyum,\nÇünkü O'nun kulunun kölesinin kuluyum." + }, + { + "id": 71498.0, + "title": "Hüsran", + "poet": "Mehmet Akif Ersoy", + "rating": 8.0, + "poem": "en böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı,\nİslâm’ı uyandırmak için haykıracaktım.\nGür hisli, gür îmanlı beyinler, coşar ancak,\nBen zâten uzun boylu düşünmekten uzaktım! \nHaykır! Kime, lâkin? Hani sâhipleri yurdun? \nEllerdi yatanlar, sağa baktım, sola baktım; \nFeryâdımı artık boğarak, na’şını, tuttum,\nBin parça edip şi’rime gömdüm de bıraktım.\nSeller gibi vâdîyi enînim saracakken,\nHiç çağlamadan, gizli inen yaş gibi aktım.\nYoktur elemimden şu sağır kubbede bir iz; \nİnler «Safahât»ımdaki hüsran bile sessiz! \n\nİstanbul, Teşrînievvel 1335 (Ekim 1919)" + }, + { + "id": 334357.0, + "title": "İş", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Nasıl_niçin delisi aklı susturmakta iş; \nSırtında binlerce yük namaza durmakta iş...\n 1978" + }, + { + "id": 22822.0, + "title": "Bileydim Lâyık Olmadığını", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 8.0, + "poem": "bileydim lâyık olmadığını\nyürür müydüm yollarında\n\nsen birazı tereddüt\nbirazı kan ve gurur\nacılarla beslenen bir zakkum çiçeğisin\n\noysa hep ışıl ışıl\nhep rengârenk göründün bulutların ardında \nanlayamadım\nyeşil sadece zehir dumanlı gözlerinde\nözlem sadece tûfan\n\nher akşam kefen giydi yüreğim kollarında\nher gece bir giyotin\nrüyalarım hıçkırık\nkâbuslarım ölümdü\nellerin yavaş yavaş beni bataklığına\nbeni isyana gömdü\n\nşimdi kopardım urganlarını\ndostluğum da sensiz, düşmanlığım da\nırmak ikiyüzlü akar mı sandın\ngüneş karanlıktan korkar mı sandın\ngit, seninle gitsin pişmanlığım da\n\nbileydim lâyık olmadığını\nyürürmüydüm yollarında" + }, + { + "id": 66580.0, + "title": "Korkunun Krallığı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "geceleri bir ıslık\npenceremin altında birileri\nbeni çağırıyorlar\n(yoksa yanılıyor muyum)\nkoşup bakıyorum kimseler yok\nsarayburnu'nda sis düdükleri\nmektuplarım kayboluyor posta kutusundan\nbirileri çalıyor ama kim\ngeçen akşam yağmuru değiştirdiler\nyumuşak başlamıştı tatlı ve ılık\nnasıl olduysa kestiremedim\naz sonra sülfirik asitti gökten yağan\n(cam iplikleri halinde yağıyor\ndeğdiği yeri eriterek\nduman duman)\n\nbiryerlere gidecek oluyorum\nardımda birileri\nhayal meyal varla yok arası\ncigaralarını avuçlarında saklamış\ngözlerinde aynalı güneş gözlükleri\n(bilmem yanılıyor muyum)\ndaha dün geceyarısı\ntelefonda birileri\nfakat konuşmuyorlar\nbir bubi tuzağı sessizliği hüküm sürüyor\ntürlü olasılıklarla yüklü\nolağanüstü iri\nbir o kadar da tehditkar\n(bilmem yanılıyor muyum)\nbeni dehşete düşürmek istiyorlar\n\nnasıl oluyor anlamıyorum\ngece yayın bitmiş televizyonu kapamışım\nekranda ansızın birileri\nkapalı demir bir kapı gibi suratları\ngözleri ateş saçıyorlar\ngözlerinde tarifsiz bir hışım\nbıyıkları zifiri karanlık\nele geçirebilirlerse beni öldürmek\nbesbelli maksatları\n(yanılıyor muyum neyim)\nyanlış bir mıknatıs fırtınası içindeyim\nşişe yeşili şerare atlamaları\nşurup kırmızısı çakıntılar\nsağım solum her tarafım elektrik\nkorkuyorum\nkorktuğumun bilincindeyim\nbirileri\nşalteri indirdi indirecek\nişim bitik" + }, + { + "id": 42070.0, + "title": "Şiire Dair", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Şiir bir cennet bahçesi\nGirmeyene anlatılmaz.\nCennet nedir, bahçe nasıl? \nGörmeyene anlatılmaz.\n\nŞair gülü, şükür gülü\nYaprak yaprak dokur gülü\nHer mısradan fikir gülü\nDermeyene anlatılmaz.\n\nİne gönül, kalka gönül\nHep doğruya baka gönül\nHak vergisi.. Hakka gönül\nVermeyene anlatılmaz.\n\nŞiir toprak kokusudur\nŞiir damla damla sudur\nErmişlerin duygusudur\nErmeyene anlatılmaz.\n\nŞairler sultanı Yunus\nHer sözü yüz defa yumuş\nAşk bağına dergâh kurmuş\nVarmayana anlatılmaz.\n\n10.06.1984\n(Beşinci Mevsim)" + }, + { + "id": 827712.0, + "title": "Bekleyin", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Mehmetçiğe yağan kar, sizlere de yağar bir gün\nAnaların tükrüğü sizleri de boğar bir gün\nHer ırmak, mecrasına akacaktır sonunda\nSanmayın ki şu güneş batıdan doğar bir gün.\n\n09.10.2007/Vakit" + }, + { + "id": 55092.0, + "title": "Mürekkep Balığı Gibi", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 7.0, + "poem": "Sen şimdi dalgınlıklarına kaç, mürekkep balıgı gibi...\nKalbindeki o eski sevdaları bir gölge gibi kullan.\nÇırpınan sevgini korumak için durmadan yüz degiştir, \nama unutamazsın yüzünüYüzün ki, senin rakibin...\n Yüzün ki, kalbini hiç saklayamaz...\n Yüzün ki, aşkına rakip...\n Sen şimdi dalgınlıgına kaç, mürekkep balıgı gibi..." + }, + { + "id": null, + "title": "Bir Nehrin Tükenişi", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Hasretin kançanağı gözlerinde oturuyorsun; \nseni soruyorum\nhiçbir şey bilmiyorsun…\n\nHep bir çağlayan gibi senin sevdana aktım; \nsen ise sularını kaçıran bir nehir gibi uzaktın...\n\nTükenişi bir aşkın,\nbir nehrin tükenişine benzer.\nNe deniz olabildin,\nne nehir kalabildin...\n\nKendin ol, kendin ol…\nSen buysan başkası ol! \n\nBuysan kederden öleceğim,\nbaşkası olursan de kimi seveceğim? \n\n/Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen; \noysa ne çok sevdim ikinizi de bir bilsen.../" + }, + { + "id": 46736.0, + "title": "İsyanlardayım", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 7.0, + "poem": "Gittiğin yerlerden dönmedin geri\nYollara rest çektim isyanlardayım\nKırıldı sonunda sabrımın teli\nYıllara rest çektim isyanlardayım\n\nBeklenen yarınlar kaybolmuş dünden\nÜmitler selamı kesmişler benden\nNasılsa hayır yok gelecek günden\nKadere rest çektim isyanlardayım\n\nBu benim talihim sözüm yok sana\nPayımı aldım ben sevdadan yana\nHasretinden başka ne verdin bana\nSana da rest çektim isyanlardayım" + }, + { + "id": 38916.0, + "title": "Uzaktan", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne zaman seni düşünsem; \nBir keder basar içimi, kapkara...\nAklıma o eski günlerimiz gelir, \nAğlarım sensiz geçen dakikalara.\n\nNe zaman seni düşünsem; \nGözlerimden bir hüzün bulutu geçer.\nBeni mahkum etti sensizliğe.\nBu nasıl bir ömür, bu nasıl kader? \n\nNe zaman seni düşünsem; \nDemir atar içime özlem yüklü bir gemi.\nRıhtımda seni arar gözlerim, bulamaz\nYokluğun yine zindan eder her gecemi.\n\nNe zaman seni düşünsem; \nCan verir denizlerimde martılar.\nOmuzlarımda hıçkırır bir kadın, \nDudaklarında unuttuğumuz şarkılar.\n\nNe zaman seni düşünsem; \nSeninle uçup gider en güzel zamanlarım.\nBu kocaman, bu hissiz, bu sefil dünyada\nSensiz yaşanmıyacağını anlarım." + }, + { + "id": 16682.0, + "title": "Sultan-ı Yegah", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 8.0, + "poem": "Şamdanları dolanınca eski zaman sevdalarının\nBaşlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın\nNemli yumuşaklığı tende denizden gelen ahın\nGizemli kanatları ruhta ölüm karanlığının\nBaşlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın\n\nYansıyan yaslı gülüşmelerdir karasevdalı suda\nBülbüller kırılır umutsuzluktan yalnızlık korusunda\nEylem dağılmış gönül tenha çalgılar kış uykusunda\nÖlümün tartışılmazlığı nihayet anlaşılsa da\nBaşlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın\n\nBir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak\nÇünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak\nSu yasak rüzgar yasak açık kapılar yasak\nBelki bu karanlıkta yasakları yasaklasak\nBaşlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın" + }, + { + "id": 46159.0, + "title": "Bayramlar Bayram Ola - 3", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Kalkarım her sabah kötü bir günde\nYüreğim zindanda, sevgim sürgünde\nEngeller yol vermez, gelemem oğul! \n\nTaşırım başımda başıboşları\nKonuşur karşımda mezar taşları\nDiriler dil vermez, bilemem oğul! \n\nTecellim çiledir, çeker giderim\nGözyaşı selinde akar giderim\nDostlarım el vermez, kalamam oğul! \n\nHasretim göl göldür, hicranım nehir\nToprağım kor ateş, havam som zehir\nArılar bal vermez, alamam oğul! \n\nBen aşka koşarım, aşk beni vurur\nYaklaştığım deniz içimde kurur\nBahçeler gül vermez, gülemem oğul! \n\nBayramlar kurşundur, canımda kalır\nYazdığım tebrikler yanımda kalır\nPostacı pul vermez, salamam oğul! \n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 644.0, + "title": "Esmer", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Sarkilardan cikip geldi bir esmer ansizin\nKoyu renk gözleri cildirasiya hüzünlü\nBir esmer geldi pencerelerden kapilardan\nBir esmer geldi kokularla, baygin\nDökülmüs bir kadeh gibi\nKopmus bir gerdanlık gibi \nBir esmer geldi\ndarmadagin\n\nBir esmer geldi diyorum size \nTüy tüy\nIsil isil\nKapkara saclari alnina düsmüs\nÖylesine öpülesi dudaklari\nÖylesine alimli\nÖylesine aska cagiran\nSarkilardan masallardan romanlardan\nBeste beste\nSatir satir\nBir esmer geldi duman duman\n\nEsmeri hüzzam makaminda seviyorum\nBir kemanin telleri inliyor icimde\nBir kadin ut calip sarki söylüyor\nSevdali sesiyle cok dokunakli\nEsmerle gözgöze geliyoruz\nBen ürpertiler icinde tutkun, isimis\nOysa korkulu düsler icinde aglamakli\n\nBir sigara yakiyorum\nParmaklarimi yakiyorum\nAl sana iste gördün mü\nMazot döküp denizlerinide yakiyorum Istanbul'un\nDemek ki ben kundakcinin biriyim diyorum\nEsmerde bir telas bir heyecan\nOnun bu haline bitiyorum\n\nSimdi hep gölgedeyim gölgede\nBir esmer gölgede\nEllerimizle gözlerimizle hüzzam yasamaktayiz\nSirtimizda kamcilar sakliyor vahsi, doru\nBir alanda simdi onunla dörtnalayiz\n\nErgec tamamlayacagiz birbirimizi\nBir yerde bir bütün olacagiz\nUmulmadik sonlarin özlemi icimizde\nVe o biryerimizde\nBurgu burgu sancisi özlemlerin\nDerinlerde ta derinlerde\nErgec bir bütün olacagiz\n\nDaha güzellesecek dizleri esmerin\nSacları daha bi kara olacak\nDaha bir güzel\nDaha bir hüzzam\nGitgide aydinlanacak güclenecek\nGözlerinde piriltisi pirlantalarin\nDudaklarinda sarkilarin en güzeli\nBirgün geldigi gibi esmer\nSarkılarla gidecek" + }, + { + "id": 21357.0, + "title": "Her Gün Seninle", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Güzel olan \nher günü seninle tekrar tekrar yaşamak\nerimek yarını olmayan zamanlarda\ndurdurmak bir yerde bütün saatleri\nbütün kuralları kırıp parçalamak\nsonra varmak o yerlere\nmevsimlere dur demek\nkar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara\ngüneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak\nsonra doldurmak ayışığını kadehlere\ndelicesine içmek\nve unutabilmek her şeyi ansızın\nsevmek seni en yücesiyle sevgilerin\nbirlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak\ngüzel olan\nsevmek seni Tanrılar gibi\nseninle Tanrılaşmak\n\nBir gün bu akan sele dur diyeceğim\ngöreceksin\nne bu şehirler kalacak\nne bu duygusuz sürü\nbu korkunç kalabalık\nher vapur seni getirecek bana\nbütün istasyonlarda seni bekleyeceğim\nkapılar sana açılacak\nsenin için söylenecek şarkılar\nşiirler senin için yazılacak\nher evde bir resmin\nher meydanda bir heykelin olacak\nve sen kimi gün bir rüzgar gibi\nkimi gün denizler gibi, bulutlar gibi\nkopup ötelerden, ötelerden\nyalnız bana geleceksin\nbir gün bu akan sele dur diyeceğim\ngöreceksin\n\nBen eskimeyen tek güzelliği sende gördüm\nsende buldum erişilmez hazları\nyanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan\nduyguların en ölmezini sende duydum\nsusuzluğum dudaklarında dindi\nyalnızlığım ellerinde \nçoğu gün unuttum açlığımı\nsende doydum\nilk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun\nanladım yaşadığımı her nefes alışta\nseninle geçtim bütün zamanlardan\nseninle var oldum\neridim seninle bir sonsuz çalkanışta\n\nBoynunda bir yer vardır ben bilirim\nne zaman oradan öpsem değişir gözlerinin rengi\nyanar dudakların, terler avuçların\ndökülür kapkara bir aydınlık gibi omuzlarına saçların\ngitgide artar kalbinin vuruşları\nbir musiki halinde dünyamı doldurur\nansızın bütün sesler kesilir\nzaman durur\nbir başdönmesi başlar o en yükseklerde\nher gün seninle yeniden varoluruz\neriyip kaybolduğumuz yerde.\n\nSesini duymadığım gün\nyaşanmış değil\naçan çiçek değil\nöten kuş değil\nyüzünü görmediğim gün \niçimde yıldızlar sönük\ngüneşler güneş değil\nseni sevmediğim gün\nseni anmadığım gün\nolacak iş değil\n\nbalıklar denize muhtaç\nçiçekler toprağa ve suya\numutsuz yaşamıyor insanlar\ndal yapraksız olmuyor\nmeyva ağaçsız\nTanrı bizsiz Tanrı değil\nbiz Tanrı'ya muhtacız\nve ben de sana muhtacım sevdiğim\nsu gibi, ekmek gibi\nadın dudaklarımda\nbir sabah uyanınca\nnefes alabilmek gibi\n\nHer günüm seninle geçsin\no güneşe en yakın \nkimsenin varamayacağı bir dağbaşında\nuçsuz bucaksız uzak denizlerde\ninsan ayağı değmemiş ormanlarda\nuzaklarda, en uzaklarda\no gemilerin uğramadığı limanlarda\nışığım ol, alınyazım ol benim\nvatanım ol, evim ol\nyeter ki bir ömür boyu benim ol\nher günüm seninle geçsin." + }, + { + "id": 438775.0, + "title": "Cılkı Çıktı", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Usta binicilerin ve atın cılkı çıktı\nCiddiyet yara aldı; çok zatın cılkı çıktı\nTelevizyon denilen illete yakalandık\nSonunda sanatçının, sanatın cılkı çıktı..\n\n26.04.2006/Vakit" + }, + { + "id": 22391.0, + "title": "Aşktan önce", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Günlerden bir gün\nYa pazartesi ya salı\nSon meteliğime kadar içeceğim...\nYine hatırıma sen geleceksin\nOturup ağlayacağım." + }, + { + "id": 6041.0, + "title": "Bir Çıkmaz Sokakta", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ne kadar donup dolaşsam, yine de\nHep o çıkmaz sokaktayım çaresiz\nBir umut kırıntısı gözlerimde\nYürüyorum durmadan, dalgın, sesiz\n\nSokak o sokak, bense ben değilim\nSanki bin yıllar geçmiş aradan\nBoşlukta bir şeyler arıyor elim\nBelki de mahşere dek bulunmayan\n\nYitirdiğim neydi, aradığım ne\nÇöken ne yüreğime kurşun gibi\nTanrım! ben mi değiştim söylesene\nYoksa bende zamanlar mı eskidi\n\nBir yerlere varmadan, nasıl böyle\nHiç durmadan akıp gidiyor günler\nYaşam diye verdiğin bu mu söyle\nO mu sırtıma sapladığın hançer\n\nBir çıkmaz sokağın sonunda, işte\nSuskun ve tek başına seninleyim\nFanilikten ölmezliğe geçişte\nBilmiyorum, söyle bana, ben neyim\n\nSevdimse; verdiğin yürekle sevdim\nSen açtın bu ufku karşımda sonsuz\nYürüdüm bir yolun sonuna geldim\nYıkık, üzgün ve paramparça onsuz\n\nÖlüm buysa, Tanrım buysa yaşamak\nSil alnımdan yazdığın bu yazgıyı\nYa bir yere çıksın artık bu sokak\nYa da oldur içimdeki Tanrıyı!..." + }, + { + "id": null, + "title": "Her Ömür Kendi Gençliğinden Vurulur", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "-İsa’dan sonra XX. yy.-\nI\nYaşarken de söyledim kimse bilmeyebilir bunu, \nFatiha suresi kadar eski,\ngünlerin çarmıhında isa kadar yaslıyım\nve tanrılar kadar çok yaşadım\nkimse bilmeyebilir...\n\nDaha kırlangıçları yalancı bir dünyada yaşıyorum; \ndağları yıkılan, dalları kırılan bir dünyada.\nKayıp suretler için fotoğraflara koşuyorum\nkimse bilmeyebilir...\n\nGünlerin çarmıhında \nKüle savruldum, ayrılıkları saydım,\nbir hançer sapladım nevrozlu bir sevgiye; \nkan bile damlamadı, yürüyüp gittim.\nYüzüme yalancı bir sevinç iliştirdim...\n\nII\nFal bakan çingeneler esmerdi, yalancıydı,\ndönmeyecektin! \nBelki kuruyacaktım,\nbelki çarpa çarpa akacaktım o denizlere; \nİntiharlara aktığım gibi o denizlere,\nbilmeyecektin! \n\nÇıkıp sina dağına o denizlerle\nİbranice konuşacak, İblis’i kovacaktım; \nİblis’i \nkovmak\nbelki,\nyarısını dünyanın\nkovmak demekti...\n\nIII\nBir gülün bir odayı,\nbir leşin bir semti kokuttuğu kentlerde,\nbir ömür,\nçarpar, \nakar\nda nasıl eskitir yatağını\nkimse bilmeyebilir...\n\nTanıktım,\nyargıç\nve sanık; \nYürüyüp gittim…\nYüzüme yalan bir mutluluk iliştirdim:\nGünlerin çarmıhında İsa gibiydim…\n\nIV\nGünlerin çarmıhında\nseni ağrıyan yanlarımla sevdim, \ntutuklu kollarımla; \nyokluğunda burada yıllar verdim.\nYokluğuna \nburada! \n\nHerkes bilecek bunu; tabancaya gerek yoktur…\nTabancaya gerek yoktur! \nSen haklı bir cinayetsin günlerin duvağında:\nH e r ö m ü r k e n d i g e n ç l i ğ i n d e n v u r u l u r..." + }, + { + "id": 4894.0, + "title": "Kıskanç", + "poet": "Faruk Nafiz Çamlıbel", + "rating": 7.0, + "poem": "Sakın bir söz söyleme...Yüzüme bakma sakın!\nSesini duyan olur,sana göz koyan olur.\nDüşmanımdır seni kim bulursa cana yakın,\nAnan bile okşarsa benim bağrım kan olur...\n\nDilerim Tanrı'dan ki,sana açık kucaklar\nBir daha kapanmadan kara toprakla dolsun,\nKan tükürsün adını candan anan dudaklar,\nSana benim gözümle bakan gözler kör olsun!" + }, + { + "id": 401668.0, + "title": "Zıpır Tavrı", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir evrimci zıpıra sorsanız işte cevap:\nHaham ne derse doğru, müftü ne derse yanlış\nAllah'a uymak günah, şeytana uymak sevap\nPapaz ne yerse doğru, imam ne yerse yanlış..\n\n14.03.2006/Vakit" + }, + { + "id": 334377.0, + "title": "İki Tip", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "İki tip tanıyorum bu devrin utanmazı; \nBiri dinde hokkabaz,biri küfür cambazı...\n 1977" + }, + { + "id": 73011.0, + "title": "Pir Sultan Deyi", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Dün gece dün gece seyrim içinde\nSeyrim ağlar ağlar Pir Sultan deyi\nGündüz hayalimde, gece düşümde\nDüş de ağlar, ağlar Pir Sultan deyi\n\nUzundu, usuldu dedemin boyu\nYıldız'dır yaylası, Banaz'dır köyü\nYaz bahar ayında bulanır suyu\nSular da ağlaşır Pir Sultan deyi\n\nPir Sultan kızıydım ben de Banaz'da\nKanlı yaş akıttım baharda güzde\nKoç babam astılar kanlı Sıvas'ta\nDarağacı ağlar Pir Sultan deyi\n\nKemendimi attım dara dolaştı\nKafirlerin eli kana bulaştı\nKoyun geldi, kuzuları meleşti\nKoçlar da ağlaşır Pir Sultan deyi\n\nPir Sultan Abdal'ım ey yüce Gani\nDaim yediğimiz kudretin hanı\nHakka teslim etti ol şirin canı\nDostlar da ağlaşır Pir Sultan deyi" + }, + { + "id": 110116.0, + "title": "Hak Bizi Yoktan Var Etti 1", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Hak bizi yoktan var etti\nŞükür yoktan vara geldim\nYedl kat arşta asılı\nKandildeki nura geldim\n\nEyyub ile ten erittim\nLal-ü mercan gevher tuttum\nVuslat ile taş arıttım\nBen bu yolu süre geldim\n\nYunus'la ummana daldım\nKırk gün balık içre kaldım\nDavut'la demirci oldum\nÖrse çekiç ura geldim\n\nGurbet elinde çatıldım\nAna rahmine yatıldım\nİbrahim'le oda atıldım\nGülistanda nara geldim\n\nSahabelere uğradım\nKudret lokmasın doğradım\nEr bir dedim Hak bir dedim\nBini saydım bire geldim\n\nBir muazzam büyük şara\nN'istersen bulunur ara\nKapısı on iki pare\nİstediğim şara geldim\n\nİçi altın dışı gümüş\nSuyu şekerle bal imiş\nBöyle bezesten düzülmüş\nİstediğim yere geldim\n\nDeniz çaldım asa ile\nGöğe ağdım İsa ile\nTur dağında Musa ile\nMünacatta dura geldim\n\nPir Sultan Abdal coşkuna\nGel otur gönül köşküne\nOn İki İmam aşkına\nBen bu seri vere geldim" + }, + { + "id": 1237785.0, + "title": "Yoruldum", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Beni dinleyin dostlar, haberiniz yok sizin\nÇağlayıp aka aka ırmaklarım yoruldu...\nBedelini ödemek isterken sevginizin\nDüşünüp yaza yaza parmaklarım yoruldu.\n\n15.08.2009" + }, + { + "id": 37351.0, + "title": "Nuyageva", + "poet": "Nurullah Genç", + "rating": 6.0, + "poem": "Doruktan uzattıkça mercan bakışlarını\nBazen güneşe bakan gülleri hatırlarım\nYaprakları en ücra yıldız kanatlarından\nEzgiler sağnak sağnak iner dudaklarından\nBazen fosforlu bir gemi belirir ufukta\nKöpürür ülkemin siyah koylarında\nAralayıp susamış mekan bulutlarını\nDoruktan uzattıkça mercan bakışlarını\nBazen bir kapı açılır rüyalarımda\nSonsuzluk çiçek tozu, dökülür avuçlarıma...\nO nasıl maceraydı, o nasıl 'düşt'ü\nÇevresine ihtilal kuzgunları üşüştü\nAy görünce düzenli ışıyan gözlerini\nHıçkırıklı bir mendil gökten kıyıya düştü\nÖyle maktul bir esaret boşaldı ki doğudan\nköleler ata bindi, sultanlar yaya düştü\nNuyageva bir gümüştü, tılsımlı bir gülüştü..." + }, + { + "id": 41100.0, + "title": "İnsan ve Allah", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "İnsan...İplikte büklüm, suda bir anlık suret...\nALLAH...Olmanın O'na mahsus olduğu kudret...\n\n(1974)" + }, + { + "id": 37105.0, + "title": "Gülümse", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Durmadan kurulup dağılan bu yerde\nHiç bir dost arama.\nGüvenilirbir sığınak, hiç! ..\n\nBırak acı yüreğinde konaklasın\nOlmaza çare arama...\nKimse sana gülmeden sen acıya gülümse, \nYaşamana bak!" + }, + { + "id": 4219.0, + "title": "Kimdi o? Yanındaki kimdi?", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 9.0, + "poem": "Kimdi o? Yanındaki kimdi? Ne konuşuyordunuz? İşte buna dayanamam. Kahrolurum.\nDün gece ne yaptın? Nereye gittin? Ah otursaydın da beni düşünseydin ya! Eğlenebildin mi bari?\nYatarken ne okudun? Sonra iyi uyuyabildin mi? Rüyanda neler gördün? Söylesene.\nAnladım artık beni sevmiyorsun. Sevdiğini sanmakla yanılmışım.\nZaten çirkin bir adamım ben, sinirliyim, kıskancım, fazla hisliyim. Daima beni seveceğini düşünmemeliydin. Suçluyum. Kendimi sevgilerimin bencilliğinden kurtaramadım. Zayıf, bencil bir adamım öyleyse.\nSonra yalancıyım, iki yüzlüyüm. Seninle konuşurken seninle yatmayı düşünüyorum. Sevgiyle elini tuttuğum zaman, aslında kalçalarını tutuyorum, bilmiyorsun.\nKendime göre hesaplarım da var benim. Yanımda olman gurur veriyor, sevinç veriyor bana. Fakat sana kimse bakmasın istiyorum, kimse konuşmasın seninle. Hep benim ol, durmadan benim ol. Günün her saatinde ve ölünceye kadar benim ol.\nBeni seviyor musun? Evet mi? Öyleyse söyle. Kimdi o? Yanındaki kimdi? Nereye gidiyordunuz?\nSeven zalimdir biliyorsun, aşk egoisttir. Sen zalim olma. Anlamıyorsun, anlamıyorsun.... . Biraz anla beni.\nSana sitem etmeyeceğim artık. Bütün suç benim. Seni bu kadar sevmemeliydim. Şu köhne ve utanmaz dünyada ne bir kimse bu kadar sevilmeye değer, ne de bir kimsenin bu kadar sevmeye hakkı var.\nKendimizi ne sanıyoruz? Biz neyiz ki? Sus, cevap verme. Teselliye ihtiyacım yok.\nSeni bu kadar sevmenin cezasını kendime ödeteceğim. \nGöreceksin." + }, + { + "id": 10132.0, + "title": "Prima Vera", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Bu duvarlar bu ağaçlar\nBu ağaç VE bu duvar...\nArkadaşın dolmuşuyla gidiyoruz\nBeykoz'dan doğru Üsküdar...\nBöyle giderse böyle giderse bu bahar\nBu ağaçlar bu duvarı yıkacaklar...\nBu geçmişi değil, geleceği kınalı\nBu yemyeşil duvarlar\nBu duvarı yıkacaklar..." + }, + { + "id": 17996.0, + "title": "Varsağı", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "haçan demir dökende\nateş yiyesim gelir\ngök sofraya çökende\ndoruktan sesim gelir\ndağdan yürek sökende\nkurşun dökesim gelir\nçatal şimşek çakanda\nyağmur perde çekende\nderya göğe çıkanda\nhaçan ölesim gelir\n\n1.\ndestur bre gökkuşağı\nhangi devin kılıcısın\nsabah sabah kanın damlar\nbesbelli can alıcısın\n\nakıl almaz bir kelepçe\nanlaşılmaz hangi suça\nkilitlenmiş gündüz gece\nbaşımızda kalıcısın\n\nöfkeyi sorduk sarından\nkorkuyu bildik morundan\nazrail adında birinden\ngiyilmiş ölmek tacısın\n\nkaranlık çiçek açtı mı\nilmik boynuna geçti mi\ncan kuşu tenden uçtu mu\nbir özgürlük ağacısın\n\n2.\nyıldız basınca gölleri\nkırılır zulmün dalları\nhoyrat ağanın kulları\nbu devran size de kalmaz\nözgürlük açar yolları\n\nit vurur yiğit yakınmaz\nalnın da ölüm gülleri\narslan emzirir dulları\ngizli bir güçtür bilinmez\nbüyütür yoksulları\n\nbu devran kimseye kalmaz\nbre karanlık dölleri\nşimşek çatar çatısından\nkan uğuldar kapısından\nçatlar öfkenin selleri\n\n3.\ndoğarsın sorgudur başlar\ndoğmanın hesabı sorulur\ndünya bir bela sofrasıdır\nlokmanın hesabı sorulur\n\nacı bir dumandır köyleri\nçakaldır kurttur soyları\ngecenin kanlı beyleri\ndumanın hesabı sorulur\n\nkıvılcım çektiğin demirden\ncanını oynadığın kumardan\nbıçağın oyduğu damardan\nakanın hesabı sorulur\n\nyürü attila ilhan yürü\nyaş da yanar yanarsa kuru\ngünü gelir böyle doğru\nyazmanın hesabı sorulur" + }, + { + "id": 67140.0, + "title": "Sarhoş", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Testimizi kırdın, şarabımızı döktün\nKorkarım ki tanrım sen de sarhoş oldun" + }, + { + "id": 19472.0, + "title": "Başıboş", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 8.0, + "poem": "Vatanimda sular akar basibos; \nHerkes birbirini kakar, basibos.\n\nBozkirlardan topal bir tren gecer; \nCocuk, merkep, öküz bakar, basibos.\n\nYanmaz da yürekler, atese atsan! \nBir kibrit bir orman yakar, basibos.\n\nTarih, kutuplara kacmis bir fener,\nBuz denizlerinde cakar basibos.\n\nYirmidokuz harflik sözde aydinlar,\nYafta yazar, isim takar, basibos.\n\nAllah'im, sen aci bu saf millete! \nAksam yatar, sabah kalkar, basibos." + }, + { + "id": 66585.0, + "title": "Kurt", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 5.0, + "poem": "Köpek, diliyle içer suyu\nKurt, soluğuyla\n\nYüreğinin kokusunu taşır\nBoynundaki kutup çiçeği\nÖfkeli değil lacivert\nYırtıcı değil sıcak.\nKurt: büyük karbonun sesi\nKaranlıktan çağlayarak\nAtardamarıyla koşar, \nUlur gözlerinin arasıyla.\n\nKıt karınlı, iki mevsimli\nYazları kızıl kışları ak\nBir şimdiki zaman içinde\nBelleğini örttükçe tipi\nUnutuşun gri tipisi\nYorgun atların tarazlı tipisi\nAy tutulur gözlerinde\nKaçar ufuk\nBulanır gezegen.\n\nErzurum'da Horasan'da\nBütün kuzey yarıkürede\nÇağlar boyunca kurt\nYekpare bir kemik halinde\nTek bir kurtta yaşadı\nSonra papağanlar geldi\nGözlüklü yılan Hint'ten geldi\nMaymunlar Madagaskar'dan\nOrnitorenk Avustralya'dan\nDenizler büyüdü\nGece azaldı.\n\nKurt, soluğuyla içer suyu\nKöpek, diliyle\n\nKöpek: ılık profesyoneli\nİpeğin, camın, korunun\nEti havayla dolu\nBurnunda sinir, kıçında peri\nBakkal, tefeci, orospu\nHayvan hikayesi düzenlerin\nVe tanrının koyunlarını\nGüden çobanın dostu\n\nÖdleriyle öten kuşlar gibi\nHavlaya havlaya kirlenir\nDüşen kulaklarıyla birlikte\nBuruşur sevinci\nAma diktiler mi kurdun karşısına\nAğzı cehennemleşir.\n\nKurt altı yavru doğurur\nKöpek olur bunlardan biri" + }, + { + "id": 5494.0, + "title": "Nihayet", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Bu son kar olacak görüp göreceğim\nKim bilir ne kadar göreceğim gelecek\nŞöyle lapa lapa bir karın sondurmasında\nKar da nelerini seyretmeyi bir şeytan dürbününden\nYanımda Güler bastonunu da almış\nTutmuş kolumdan yediyor beni yaşamaya\nDatça’ya ki kar yüzünden gidemiyoruz\nO yüzden de kara ve bizim karıya kızıyorum ya\nKar yağıyor üstümüze\nAcayip bir ışık rüzgara dalmış da içinden çıkamıyor\nAşağıdan yukarı bir tipi aşağı-yukarı\nAyaklarım kayıyor çocukken kızak kayarkenki gibi\nŞimdi kayıyorum bir başka ömre\nMakamı bunun “karca” makamı\nDevrilince devrini göreceğim nihayet" + }, + { + "id": 44090.0, + "title": "Ayrılık Çanları", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ayrılık çanları çalsa ansızın\nElveda sevgilim diyecek misin? \nÖnünde diz çöksem, gitme kal desem\nBakmadan ardına gidecek misin? \n\nAyrı yönde akan ırmaklar gibi\nDalından uçuşan yapraklar gibi\nÜmitsiz, çaresiz aşıklar gibi\nKalbinden aşkımı silecek misin? \nSon ümidi yere serecek misin? \n\nKendini boş yere teselli edip\nSevdadır nasılsa geçici deyip\nYaşlı gözlerini gizlice silip\nBakıp da yüzüme gülecek misin?" + }, + { + "id": null, + "title": "Hayat Gül Kokulu Bir Sağanak Yine", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Gözlerimin önünde ıslak dağların kabaran yalnızlığı.\nNe varsa uçurumlar eşiğinde,\nhüzünlerle yalpalayan ne varsa \ngözlerimin önünde,\nve hayat gül kokulu bir sağanak yine…\n\nBir şeyler anlatmak istiyor hayat\nve alıp götürmek bir şeyleri kurt sofralarına…\n\nGün batıyor...\nGün batıyor bukağısı paslı bir sevinç oluyor yalnızlığım.\nUnutuyorum sevgilim suretini; \ndurgunluğum “niçin”di unutuyorum…\n\nGün batıyor...\nGün batıyor ürkek yıldızlar dolanıyor yalnızlığıma.\nUmurumda değil ne yağmur ne ayaz\nne de bu kerpiç kokusu havada; \nunutuyorum, sabaha kadar, gün batıyor\nve geciken sabahlara koşuyor kuşlar,\ngözlerimin önünde\nve hayat gül kokulu bir sağanak yine…" + }, + { + "id": 47732.0, + "title": "Sen Farkında Değilsin", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "Hasret dağları sardı\nSen farkında değilsin\nSon umut sende kalsın\nSen farkında değilsin\n\nBöyle sessiz duruşun\nUmursamaz oluşun\nYüreğimde bir kurşun\nSen farkında değilsin\n\nBilmiyorsun tutkumu\nO kaybetmek korkumu\nBölüyorsun uykumu\nSen farkında değilsin\n\nGözlerim ufka dalar\nİçimde volkan yanar\nSenin için ölen var\nSen farkında değilsin\n\nBir çılgının yolunda\nBen, sen oldum sonunda\nHerkes bunun farkında\nSen farkında değilsin." + }, + { + "id": 296319.0, + "title": "Savunmalar 4 (Türklüğe Hakaret Davasından)", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Yüksek muhakemenize karşı kuru usul ve basit (prosedür) yoluyla söylenecek son söz, bu âna kadar riyazî bir ispata kavuşturmuş bulunduğumuz emniyetiyle, şudur':\n- İzahını biraz evvel yaptığımız gibi, en uzak olduğumuz hedef padişahçılık, kâmil zıddiyle aksini yaptığımız iş de Türk milletini tahkirdir. Teşhir ve tahkir bakımından fertlerle, fertlerin şahıs cepheleriyle de hiçbir alışverişimiz yoktur.\nFakat işi, 'hâkimin takdiri' denilen fevkalâde geniş ve şamil hakkaniyet duygusuna tevdi edince, kaydetmek zorunu duyduğumuz birkaç nokta kalıyor:\n\n(Büyük Doğu) , gerçek, saf ve aslî mânasiyle müslüman; başımıza ne gelmişse İslâmiyeti anlıyamamak, onu en yeni ve en ileri zaman ve mekânlara tatbik edememek yüzünden geldiği hükmüne bağlı; üç asırlık gerileme ve bir asırlık garplılaşma tarihimizin baştanbaşa cehil, taassup, anlayışsızlık, derken sahtelik, taklid, şahsiyetsizlik panayırlariyle doldurulduğuna kâni; hele Meşrutiyetten beri gelen inkılâplardan hiçbirinin eski hastalığa deva getirmediğine, eski yarayı büsbütün azdırdığına emin; millî kurtuluş hareketinin ise Türkü mekân ve madde pilânında kurtardıktan sonra zaman ve ruh plânında tam akamete düşürmüş bir seyir takib ettiğini muterif; bütün çareyi öz kökümüzle Garbın müsbet bilgiler lâboratuvarı arasında kurulacak asliyet ve şahsiyet temellerine dayalı bir köprüde bulan; ve yalnız bir dâvanın tecridini, teşhisini, tahlilini, terkibini, müdafaasını, taarruzunu, ilmini, polemiğini, mürakabesini, mücahedesini yapan, millî, millî üstü millî bir mefkûrenin ismidir. İşte bütün kabahat ve günahımız, yahut biricik fazilet ve sevabımız bundan ibarettir. Bizden yalnız bunun için nefret ederler; ve yalnız bunun içindir ki, gözlerine birtakım vesile mikroskopları takıp, hangi kabahatli uzvumuzu kesmekle kalbimizin durabileceğini ararlar. Çünkü onlarca baş suçlu kalbimizdir; kanun ise bu uzva hiçbir suç biçmemektedir. Topu topu iki yılı dolduran intişar hayatımızda üç kere kapatıldık. Yedi kere mahkemeye verildik. Politikanın doğrudan doğruya hüküm giydirdiği her defa yandık; kanunun mizan teşkil ettiği her defa da beraat ettik.\n\nMuhterem Adalet Mümessilleri! ..\nEğer kanun bir tansiyon âleti gibi, yalnız gördüğünü kaydeden, hatır ve gönül dinlemeyen, bir çöpçü ile bir hükûmet reisini bir tutan ulvî terazi ise, bu terazinin üzerinde sıfır noktasını geçecek hiçbir sıkletimiz yoktur. Yok, eğer kanun, ille bu terazinin ibresi bir sıklet kaydetsin diye sırtımıza zorla giydirilmek istenen kurşun yüklü gömleklere müsamaha edici bir politika telkiniyetine müstait bir nesneyse, sıkletimiz bir sene değil, tam altı sene ağır hapis istihkakını göstermektedir. Kanunun ne demek olduğunu ise mahkemeniz gösterecektir.\nAlman devlet reisinin tehdidine 'Berlin'de hâkimler vardır! ' diye karşılık veren köylünün meşhur cevabını elbette biliyorsunuz. Eğer bu mahzun memlekette ve bu hazin şartlar içinde, hak ve hakikat adına çırpı nan, yırtınan, kıvranan birkaç mücadeleci kalem varsa, onların da tek tesellisi, kanunî mevzuların sıhhat ve adaletle tartılacağı bakımından 'Türkiye'de hâkimler vardır! ' kanaatıdır. Yoksa bütün teşkilatiyle üzerimize yürüyen zînüfuz ve zîşevket politika saikine karşı, hâmi ve müdafî, sığınak ve kucak diye kimi ve neyi bulacaktık? O zaman belki her fikir adamına, ya kasidecilikten, yahut tanzifat ameleliğinden başka bir iş düşmeyecekti. Yalnız sizin mevcudiyetinizdir ki, muhterem hâkimler, bize, üçbuçuk fikir ve dâva adamına, hak ve hakikatı belirtmek cesaretini vermekte ve arkamızı dayıyacak aziz bir siper teşkil etmektedir.\n\nMuhterem hâkimler! \nBen bu ağzımla katiyyen beraetimi istiyemem! Bir masumun bir mahkemeden isteyebileceği ve benim istediğim tek nimet bu olsa da, ben bu vaziyette 'beraetimi istiyorum! ' demekten hayâ ederim! Ben sizden, Türkiye'de hâkimler bulunduğunu göstermenizi istiyorum! \nBir Türk fikir adamı, sizden, Türk kanunlarının bütün hakikatiyle tecellisini istiyor. Bir fikir adamı ki, (Hristantos veledi Prodromos) ismini taşımadığı için Türklüğe hakareti muhaldir... Bir fikir adamı ki, Sarayı Hümayuna mensup kilercibaşı bilmem ne paşanın oğlu da değildir ve hasbîlikten başka hiçbir vasfı yoktur... Bir fikir adamı ki, yalnız 'Allah ve ahlâk' dediği için hapishaneye atılmıştır. Bir fikir adamı ki, ancak iki taksi otomobilini doldurabilen ve kendisine yüksek tahsil genci süsünü veren birkaç taharri memuruna karşılık, hakikatte bütün Türk gençliğiyle Türk halkının ketum ruhundaki sessiz alkışlar içindedir... Bir fikir adamı ki, İstanbul'u ziyarete gelen ve ne kendisini tanıyan, ne de kendisinin tanıdığı bir Prensesten para istediğini ima edecek kadar esfel ve ahmak; ve o Prensesi kapı kapı dolaştırıp 'bu menfur yalana imkân olduğunu bilseydik İstanbul'a gelmezdik! ' dedirtecek kadar denî ve şaşkın bir propagandayla çevrilmek istenmiştir... Böyle bir fikir adamı, Türk kanunlarındaki hakkını beklemekte; yalnız şu kadar söyleyebilmektedir:\n\n- GERİLERDE, DERİNLERDE, ENGİNLERDE TEK BİR ÜMİT KIVILCIMINA YER KALABİLMESİ İÇİN, TÜRKİYE'DE HAKİMLER BULUNDUĞUNU GÖSTERİNİZ! '" + }, + { + "id": 43926.0, + "title": "Başlıksız", + "poet": "Karacaoğlan", + "rating": 8.0, + "poem": "Karac'oğlan der ki bizi kayıran\nİki canı birbirinden ayıran\nMuhannet sofrasında karnın doyuran\nİki elle zehir yemiş gîb'olur." + }, + { + "id": 50689.0, + "title": "Hannelise", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "yagmurda çıkıp geleceksin hannelise\n yagmur gozlerinden cikip gelecek\n bir ogle sonu paris'te hannelise\n bir kahvede grandaboulevardsturkusunu calacaklar\n paris ve yapraklar sararmis etrafımda\n seine'e kanat vurup bir ruzgar geciyor\n gare d'orleans'da saat simdi uc diyecek\n yagmurdan cıkıp geleceksın hannelise\n\n gozlerine bakip sanki mavi diyecegim\n sanki cocuk diyecegim\n aydinlanacaklar\n baliga cikmis bir ihtiyar rihtimda\n suya atip sondurecek\n cigarasini\n bir ogle sonu paris'te hannelise\n bir kahvede grands boulevards turkusunu calacaklar\n\n insan kendisine ragmen yasayamaz\n kalbimiz beyaz derken biz siyah diyemeyiz\n diyemeyiz hannelise\n sen mutlaka lichtenstein dukaligindan bahsedersin\n yapraklarini doker ihlamur agaclari katedralin onunde\n ben icimde mustesna bir ates bahcesi donatirim\n bembeyaz \n bembeyaz hannelise" + }, + { + "id": null, + "title": "Bir Liseli Silüeti", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Hayat hattında acemi tayfalardık.\nNe avunduk sevinç müsveddeleriyle; \naşktan ikmale kaldık...\n\nBak her sabah bağıran yeni sabaha,\nartık iklimler değişmiş, kuşlar da gitmiş,\ntenimde eski ateş, gözlerimde fer bitmiş; \nheybetli dağlar arasında\ngöğümde yıldız yitmiş...\n\nSen \nhâlâ\nanılarımın\nen\nbeyaz\nyanısın.\nSen, buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın\n yarısısın...\nSen, sağanakla gelen sabahlarda çok eski…\nÇok eski bir şarkının adısın.\n\nDaha adamlar şehirlere otomobillerle,\ngeceler anılarla birlikte gelir.\nSilûetin giderek uzaklaşır, düşler de kilitlenir\nve efkârım bir yaralı ayrılıktan beslenir.\n\nKimse bilmez,\nyıllar yılı hep aynı beyazla gezmek nedendi? \nOlsun,\nyirmi yıl seni özleyerek yaşlanmak da güzeldi! \n\nÇünkü sen, buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın\nyarısısın...\nSen sağanakla gelen sabahlarda çok eski…\nÇok eski bir şarkının adısın." + }, + { + "id": null, + "title": "Dağlar Dağıldı Kentler Yenildi Diyorlar", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "“Şarkılarımda ağlamak var bir şarkıya.”\n-Ülkü Tamer-\nI\nArtık hayatlarımız düşlerinden sökülüp monte ediliyorlar. Üstümüzde ne \nkuşlar ne dolunay... Böyle alkole batmış akşamlar, sersem sabahlar; gittikçe tuzak, sevdikçe ihanet, sevdikçe batak! Herkes kavramış da ötekini çaresiz- liğinden emeğinin tabutuna zar atıyorlar; sonra her gece alkolün esrik tadın- dan etin vahşi tadına sızıyorlar ve sokak çocukları her gece gökyüzüne eksik yatakların şarkısını söylüyorlar...\n\nKirvem, buradan görünmüyor uzun koyaklar; \nyine o dağların ardı yâr,\nama vuslat bir uzak diyar.\nDağlar dağıldı, kentler yenildi diyorlar! \n\nBöyle geçip giderken uzun zamanlar,\nkimleri unuttuk kimler kalanlar? \n\nII\nKimleri unuttuk kimler kalanlar? \nVe suyla değil, tükürükle yıkananlar\nbirbirlerine dantel takımlarını, iyi hâl kağıtlarını gösteriyorlar.\n\nSiz hayatı böyle mi bellediniz! \nBulutlara çizdiniz ömürlerinizi; \nsiz hayatı böyle mi? \n\nBöyle gelip geçerken uzun zamanlar,\nkimleri unuttuk kimler kalanlar? \n\n III\n Artık cennet düşleri yeni cehennemler doğuruyorlar.Yoksullar yine varoşlarda beraber ve solo şarkılar söylüyorlar; yine kargalar pisliyorlar mezarlıklara.Hep incinen, ama incelemeyen kadınlar, her güne bir Prozac’la katlanıyorlar ve rüyalarına intihar süsü verilmiş çocuklar artık düşlerini gıcırdatmıyorlar...\n\nOysa bir düş bulsa yaslanacak çocuklar…\n\n/Hayatın düşlere borcu vardır; \nçünkü hayatın insana borcu vardır…/\n\nBir düş bulsa yaslanacak çocuklar…\n\nGelip geçerken uzun zamanlar,\nkimleri unuttuk kimler kalanlar? \n\nIV\nArtık hayatlarımız düşlerinden sökülüp monte ediliyorlar ve düşenler yitiyor, kalanlar yürüyor- lar…Orospular uzun bacakları ve slikon memeleriyle caddeleri pervasız arşınlıyorlar. Artık en namus- lular orospular; bu yüzden yağmurlar şehri boşuna yıkıyorlar...\n\nKirvem, buradan görünmüyor uzun koyaklar; \nyine o dağların ardı yâr,\nama vuslat bir uzak diyar.\nDağlar dağıldı, kentler yenildi diyorlar…\n\nBe kirvem, burada ne nüshayız ne asıl; \nsusmuş kanun, bitmiş fasıl! \nBizi hiçliğe yazıyorlar\nBizi hiçliğe yazıyorlar…" + }, + { + "id": 38307.0, + "title": "Gelincik Şurubu", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Şu ölen çocuklar var ya\nSana bana dünyaya...\n\nİlikleriniz donduğunda kışın \nBir kaşık umut gerektiğinde\nO şişe gelecek aklınıza\nPencerenin önünde duran\nGüneşte\nGelincik..." + }, + { + "id": 30000.0, + "title": "Bu Sehirin Meyhaneleri", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Her aksam baska meyhanedeyim artik\nAyaklarim beni nereye gotururse oraya gidiyorum.\nDort yanimda tanimadigim insanlar\nDamarlarimda dayanilmaz yoklugun \nBi kadeh daha\nBi kadeh daha\nSeni dusunerek sabahi sabah ediyorum\nOysa yalniz degilim, biliyorum\nHerkeste ayni dert, ayni keder\nHerkes bu sehirde seni unutmak icin icer\nBen unutamiyorum..." + }, + { + "id": 37008.0, + "title": "Ayna", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Bana benzeyen bir gözlerim kaldı\nBir de kederli bakışlarım\nDüşüncemin olmadığı\nAynalarda ben varım\n\nYalan değil değiştiğim, yalan değil\nŞimdi her şarkı beni ağlatır\nDeli eden insanı zaman değil\nZamanı unutmamak kahırdır\n\nZamandı avuçlarımdan uçup giden\nHayallerimin olmadığı yerde\nZamandı düşünceme hükmeden\n\nİlk sevdiğim şimdi kimbilir nerde? \nÖnce hatıralarımı götürdü ölüm\nZaman aynasında ölümü gördüm" + }, + { + "id": 2378.0, + "title": "Yavaş!!", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Kafeslerin arkasinda oturmus, ince uzun gemiler gibi\nlimanda,\nOlabileceklerden bahseder elleri, baslanmamis\nnakislarda,\nKendi guzelligini seyreder gergefte kizlar." + }, + { + "id": 36832.0, + "title": "Seni Düşündüğüm Türkü", + "poet": "Afşar Timuçin", + "rating": 7.0, + "poem": "Benim bin canla sevip bin özlemle andığım\nBari gölgeni bırak bana\nSu çiçeklerinin en güzel yanı budur\nGiderken gölgelerini verirler suya\nGüz akşamları dal kıpırdamazken\nSuda halkalanan gözleridir\nSen de gölgeni bırak bana\n\nGönlümün bin güzelliğiyle inanıp sevdiğim\nGüzelliğini burada ince ince aratma\nBir kıyıya bir gün inen fırtına\nGibi birdenbire bir şeyler bırak\nBir şeyleri soğut bir şeyleri yak\nDağıt bir şeyleri bir şeyleri kur\nKendini hiç yokmuşsun gibi bırakma\n\nKafamın her yanıyla bir şeyler öğrendiğim\nSonsuza uzanan sevinç güzele vurgun tasa\nEn az bin yılda arayıp bulduğum\nBana aşk şiirleri yazdırma artık\nBeni burada gölgen gibi bırakma" + }, + { + "id": 46604.0, + "title": "O Adam", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 6.0, + "poem": "O yüreği sevmekten yaralı\nŞiire aşık bir insan\nO da herkes gibi\nPayını almış dünyadan\nKimi gün ağlamış kimi gün gülmüş\nKimi gün vurulmuş kimi gün düşmüş\nTaş olmuş susmuş\nKuş olmuş uçmuş\nİncinmiş kırılmış küsmüş\nKimini deliler gibi sevmiş\nYıldızlar gibi yüceltip övmüş\nKiminin yüzüne tükürmüş sövmüş\nBir kere yaşamış Bin kere ölmüş\nŞimdi 'bir avuç gözyaşı'\n'Bir demet şarkı'\nVe bir de bu 'uykusuz şiirler'\nArdından kalan...\n\nİşte son perde\nİşte son sahne\nİşte" + }, + { + "id": 57669.0, + "title": "Sen mi Geldin?", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Hasretin beni hasta eyledi\nDerdimin dermanı Şah sen mi geldin? \nBu garip gönlümün bağı bostanı\nAyvası turuncu Şah sen mi geldin? \n\nBülbüller ötüyor dostun bağında \nArzularım kaldı onun ilinde\nEllerim zincir cellat yolumda\nKollarım çözmeye dost sen mi geldin? \n\nPir Sultan Abdal`ım sen seni düşün\nGüzelsin sultanım bulunmaz eşin\nGiyinmiş kuşanmış türlü kumaşın\nBezenmiş bedesten, dost sen mi geldin?" + }, + { + "id": 6063.0, + "title": "Hatırlar Mısın", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Hatırlar mısın\nGöz göze gelişimizi ilk defa\nBakışlarımızın çakmaklaşışını\nBir aksam vakti, yakınlarda\nBir yerlerde bir şeylerin yanışını\nHatırlar misin\n\nHatırlar misin\nİlk öptüğüm günü dudaklarından\nBaşımın dönmesini, tenimin tutuşmasını\nYıllar yılı kendi yatağında kaybolan\nNehrimin, denizine kavuşmasını\nHatırlar misin\n\nHatırlar misin\nAyrı yaşadığımız binlerce geceden ayrı\nBir geceyi, sabahsız, çılgın, dopdolu\nVe senin özleminle sımsıkı saran kolu\nHatırlar misin\n\nHatırlar misin\nOrmanda dibe vurusunu gün ışığının\nAğaçların ürperişini derinden\nBasını omsuzuma koyusunu, dalgın\nSonra bir yangının başlayışını ellerinden\nHatırlar misin\n\nHatırlar misin\nKendimizden geçerek, alabildiğine\nBirlikte gittiğimiz o yerleri\nO ağaçlı yol, o serin kumsal, o meyhane\nVe güllerin ağlayışını bir aksam üzeri\nHatırlar misin\n\nHatırlar misin\nNasıl bir koşuydu o doludizgin\nNe kadar yoğu var etmiştik birlikte\nO seven gönüllerimiz bir çift güvercin\nGibi nasıl kanat çıkmışlardı mavilikte\nHatırlar misin\n\nHatırlar misin\nGün boyu seninle cağlar astığımızı\nBir yalan dünyada yalansız severek\nTanrıya yaklaşıp Tanrılaştığımızı\nSöyle hatırlar misin bir gün beni\nHatırlar misin ?........." + }, + { + "id": 1724379.0, + "title": "Sevgi Yetmiyor", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Boş yere yorulma gönül\nSevgi yetmiyor, yetmiyor.\nBülbül sevse de kurur gül\nSevgi yetmiyor, yetmiyor.\n\nSebepler var ağır basar\nSeneler arayı keser\nSevilenler çabuk küser\nSevgi yetmiyor, yetmiyor.\n\nÖnü bahar, sonu hazan\nMeyvesi ya şüphe, ya zan\n“Yeter” desek bile bazen\nSevgi yetmiyor, yetmiyor.\n\nEğlence, düğün, toy gerek\nMaddeden yüklü pay gerek\nDaha bir sürü şey gerek\nSevgi yetmiyor, yetmiyor.\n\n“Aşk” diyoruz, hani nedir? \nBoyu nedir, eni nedir? \nDenenmiş kaç bin senedir\nSevgi yetmiyor, yetmiyor.\n\nMaddeleşir mânâ bile\nUnutulur ana bile\n“Can” dediğin cana bile\nSevgi yetmiyor, yetmiyor.\n\n(Gökçekimi)" + }, + { + "id": 334391.0, + "title": "İslam'ı Donduranlar", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Onlar ki nefslerinde İslam’ı dondurular; \nİçlerinin kirini İslam’a kondururlar...\n 1978" + }, + { + "id": 37998.0, + "title": "Aşk ve Kalb", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir kalb ki onun sevmesi, aldanması yok.\nTutkunluğu yok, bir güzele yanması yok.\nBin kez yazık olsun sevgisiz bir yüreğe, \nAşksız geçecek günlerin faydası yok" + }, + { + "id": 42533.0, + "title": "Kukla", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 8.0, + "poem": "Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz\nKuklacı felek usta, kuklalarda biz \nOyuna çıkıyoruz birer, ikişer; \nBittimi oyun, sandıktayız hepimiz" + }, + { + "id": 54606.0, + "title": "Sislenen", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 5.0, + "poem": "Gittikce puslaniyor görüntü\nsislenen bir aynaya dönüyor\nyakin gecmis de olsa artik\nzor secebiliyoruz birseyleri\nbulutlar cöküyor anilarimiza\n\nAma unutmus degiliz yasanani\nbugulu bir düs gibi de olsa\nduyumsuyoruz o kekre tadi\nve her animsayista irkiltiyor\no soluksuz birakan küf kokusu\n\nSoluk renklere bürünse de\nsuyun ve gögün görüntüsü\nyasanan duyurulacaktir mutlaka\nanlatacaktir bir cocuga bunlari\ngögsü paramparca edilen biri" + }, + { + "id": 116518.0, + "title": "Meğer Bize İmdat Ali'den Ola", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 5.0, + "poem": "Takattan kesildim yoktur ilacım\nMeğer bize imdat Ali'den ola\nDerdimin çaresi Ali sen yetiş\nMeğer bize imdat Ali'den ola\n\nAli'ye ayan ki Hak için buldum\nGayretini güdüp kılıcım çektim\nKuldan fayda yok imiş bildim\nMeğer bize imdat Ali'den ola\n\nHakk'a doğru giden Hakk'a ulaştı\nDünyaya her bakan kulların şaştı\nGezdim dört köşeyi tesellüm düştü\nMeğer bize imdat Ali'den ola\n\nHayrola Yusuf'un düşünü gördüm\nÖzürüm niyazım Hüda'ya kıldım\nMümkünüm kesildi Ali'ye yordum\nMeğer bize imdat Ali'den ola\n\nPir Sultan Abdal'ım derdim bu imiş\nMüminin isteği iyi huy imiş\nZahirde batında yeten o imiş\nMeğer bize imdat Ali'den ola" + }, + { + "id": 271876.0, + "title": "294 Nolu Rubai", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "294\nDünyayı kim günahsız bilirmiş, söyle! \nYaşayan mutlak günah alırmış, söyle! \nBen kötülük edince, Sen de edersen; \nİkimizin ne farkı kalırmış, söyle!" + }, + { + "id": 42456.0, + "title": "Kadınlar", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 8.0, + "poem": "Üç etekli ak pusulu türkü bakışlı \nKadınlar yürüyor dağlara doğru \nLeylak moru gül kurusu dağlara doğru \nÖzlemlerle acılarla bir Anadolu \nSivas'lımı Urfa'lımı bilemem gayri \nKadınlar kadınlar dağlara doğru \n\nÇalı çırpı sıla gurbet dağlara doğru \nSarı sıcak ak cibinlik dağlara doğru \nOrdu ordu çekip gider ay çiçekleri \nBakma Turaç bakma bana bakma el gibi \nBilemezler avcının kim olduğunu \nSezmişler düşmanın kokusunu \nKadınlar kadınlar dağlara doğru \nÖzlemlerle acılarla bir Anadolu \nBu sıtmalı gecelere bu beşikleri \nBakma Turaç bakma bana bakma el gibi." + }, + { + "id": null, + "title": "Gözlerin Gök-Yüzünde Bir Dolunay", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Diyelim \nki sessiz gecede poyraz…\n\nSis çökmüş o heybetli dağlara; \nyurdun \nda kar altında, gözlerin gök-\nyüzünde bir dolunay.\n\nDiyelim ki sınamışsın uzaklığın ihanetini.\nSeslere çarpmış sesin,\nama ulaşmamış hiçbir yere nefesin…\n\nDiyelim ki şarabın dökülmüş, suların kesik,\nbu hayat seni bir oyuncak sanıyor.\n\nDiyelim ki sana çıldırmak yasak, sana ağlamak\nyasak, yarın yasak, düş yasak. \nDiyelim ki üşüyorsun kısacık bir ömrün sığınağında; \nbir çay bile ısmarlamıyor hayat! \n\nDiyelim ki lekesiz hiçbir şey kalmamış artık; \nsis çökmüş güvendiğin dağlara...\n\n Kederli bir süvari ol, \n Orda, sen orda! \n Bıkma atını mahmuzlamaktan,\n bıkma bu puştlar panayırında\n berrak nehirler aramaktan…\n\n Yaslı bir kışa rehin düşse de günler,\n kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt; \n o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın.\n\n Çünkü her insan bir limandır başucunda tekneler; \n çünkü herkesin hüznü kocaman, aşkları dalgın…\n Kimi kanıyor şahdamarından,\n kimi bozgununda yetim dervişan,\n kimi aşklarıyla, düşleriyle perişan…\n\n Yamalı yerlerinden kanıyor hayat,\n tutunduğun günlerinden soluyor hayat.\n Bu yüzden salıver düşlerini kendi uğruna yansın,\n salıver düşlerini ateşlere abansın! \n\nTutunduğun günlerinden solarken hayat,\nbıkma atını mahmuzlamaktan; \nbıkma sendeki insan için,\nderin uçurumlar arşınlamaktan...\n\nYaslı bir kışa rehin düşse de günler,\nbir gün rüzgâr esecektir suların serinliğinden; \nbir gün kırlangıçlar geçecektir göğün genişliğinden.\n\nYaslı bir kışa rehin düşse de günler,\nkalbindeki tomurcuğu bahara büyüt,\no tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın; \nçünkü senin de bir ütopyan varsa, \ni n s a n s ı n…" + }, + { + "id": 40123.0, + "title": "Amenna", + "poet": "Hasan Hüseyin Korkmazgil", + "rating": 9.0, + "poem": "Yaşayanlar bir gün ölür elbette\nAğaçlarla, balıklarla\nKuşlarla ben amenna\n\nAğlayanlar bir gün güler elbette\nUyanmakla, anlamakla\nBilmekle ben amenna\n\nKısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette\nDirenmekle, kurtulmakla\nBarışla ben amenna\n\nÖyle bir yerdeyim ki\nNe karanfil, ne kurbağa\nÖyle bir yerdeyim ki\nBir yanım mavi yosun\nDalgalanır sularda\nBir yanım çocuk parkı çığlık çığlığa\nÖyle bir yerdeyim ki\nAnam gider Allah Allah\nDölüm düşmüş sokağa\n\nDostum dostum güzel dostum\nBu ne beter çizgidir bu\nBu ne çıldırtan denge\nYaprak döker bir yanımız\nBir yanımız bahar bahçe" + }, + { + "id": 10648.0, + "title": "Suçlama Beni", + "poet": "Ahmet Telli", + "rating": 6.0, + "poem": "Suçlama beni\nböyle bırakıp\ngidiyorum diye\nbağrımı yakan\nbir yaradır\nbu ayrılık şimdi\n\nBil ki kanımdadır\nsevişmelerin yangını\nöylece girerken\ngecenin bağrına\ntaşıyorum sımsıcak gülümşeyişini\n\nYaşanan günler\nhayatı oyarak\ngedikler açıyor\ndurulur mu artık\ndurgun sularda\nbekleyerek seheri\n\nTalan ediliyor\nbahar ve aşk\nöyle bir soyun ki\nduracak gibi değil\nvurmazsak eğer\nkendimizi yola\n\nYaşamak zorunlu\nkurtarılırsa eğer\nbahar ve aşk\nve şimdi hayat\nacı yeşil\nbir kader renginde\n\nHayatın ve sevincin\nkaderinin altettiği yer\nkavganın ortasıdır\nki umudun çiçeklenişi\naşkın\nyengisidir bu\n\nSöylenecek bütün sözler\nsevincin ve sevdanın\nsavunulmasına dairdir\nve şimdi onlar\nyaralarını saracak\nbirilerini beklemektedirler\n\nEy anısıyla\nkalbimi yakan\nkederlenme hemen\nve suçlama beni\nböyle bırakıp\ngidiyorum diye\n\nAhmet Telli\nKül Olan\n\nBu kentte sorular yasaklanmıştır\nböyle diyorlar fısıldarcasına ve ürkek\nve diyorlar ki gidip anlatılsın bir kez\nçare düşünsün tarih denilen bilici\n\nGidip anlatılsın beklenen yolculara\naşklar küllenmeden ve beynimizi\nbüsbütün kemirmeden veba\nyetişsin durmadan yolu gözlenen\n\nBu kentin sorusunu yanıtla ey yanılmaz olan\nkahret ya da ışıklandır ve de ki:\n-Siz ki yangın yıllarından geliyorsunuz\numuda bağlanmak umutsuzluktur ancak\n\nVe sen ey bilici, de ki:\n-Bu masal çok anlatıldı önceleri\nçocuklar da susturuldu her defa\nkarartıldı evlerin bütün ışıkları\n\n-Ve direnmeyi bilmiyorsanız\nkül olun savrulun dağlara taşlara\nbelki hayat yeniden fışkıracaktır o zaman\nbu kentin ışıksız varoşlarından\n\nBir sfenksten söz ediliyor durmadan\nyakınmış kahredilmesi" + }, + { + "id": null, + "title": "İdris", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "İçindeki çocuğu alıp kaç İdris,\nbırak paslı hançerlerle parçalamayı uykularını. \nİhanet torpil yapmaz, hasret ardına bakmaz; \nkır kanlı bıçakları,\niçindeki çocuğu alıp gel İdris! \n\nBir mavi için ağlama İdris,\nitme şu duvarları,\ngülümse, sütünü ver içindeki çocuğun.\nBilirim, mağlûbiyet \nesrik gülüşler ardında paramparça bir perde; \nyeter idris, vakur ol, onur var serde! \n\nAnladım, vazgeçemezsin ondan, asla; \nkardeşim, fazla alkol mevcut şimdi\ndamarlarındaki asil kanda.\nAldırma demiyorum sana; \naldırarak \naldırma.\nİçindeki çocuğu şu kirli hayata uyandırm\n\nİçindeki çocuğu alıp gel İdris,\ncoşkunu parlat ya da birkaç tek at,\nküfürlerine tutunarak geç kaldırımlardan; \nsonra bir kerhaneye git ve oturup ağla.\nKerhaneleri bütün dünyanın,\naşk kangrenlerinin yıkık çarşılarıdır...\n\nAldırma demiyorum sana; \naldırarak \naldırma; \niçindeki çocuğu İdris, çocuğu uyandırma! \n\nVe yıllar geçer,\nİdris’lerin kalplerindeki çocuklar daha ölüdür; \ndüşleri hâlâ terasta,\nİdris’ler ise zemin katta kiracı oturur..." + }, + { + "id": 28901.0, + "title": "Dermanım Allah", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Tenimden canım süzülür,iki gözlerim süzülür\nDilim tetiği bozulur,Allah sana yalvaralım\n\nSalacımı götürdüler,Musallaya yatırdılar\nGörklü tekbir getirdiler,Allah sana yalvaralım\n\nVarıp mülketime düşüp,indirdiler beni şeşip\nToprağım örterler eşip,Allah sana yalvaralım\n\nTopraklara düşürdüler,el toprağa üşürdüler\nTaşlar ile bastırdılar,Allah sana yalvaralım\n\nKaldım bir karanlık yerde,ayrığı varmaz o yerde\nSataştım bir acep derde,Allah sana yalvaralım." + }, + { + "id": 116512.0, + "title": "Kalktı Havalandı", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 6.0, + "poem": "Kalktı havalandı gönülün kuşu\nUçmayınca gönül yardan ayrılmaz\nSuyum ısıtsalar tenim yusalar\nYunmayınca gönül yardan ayrılmaz\n\nUstalar getirin tabutum çatsın\nTerziler getirin kefenim biçsin\nAk göğsüm üstünde çimenler bitsin\nBitmeyince gönül yardan ayrılmaz\n\nDüşünce hey deli gönül düşüne\nDeğirmenler döner çeşmim yaşına\nCenazemi musallanın taşına\nKoymayınca gönül yardan ayrılmaz\n\nSana derim sana ey adem ata\nDaha yol mu gider buradan öte\nEyersiz yularsız ağaçtan ata\nBinmeyince gönül yardan ayrılmaz\n\nPir Sultan Abdal'ım canım cezada\nBir candan yarim yok yolum gözede\nEcel şerbetinden bir tas bize de\nVermeyince gönül yardan ayrılmaz" + }, + { + "id": 21085.0, + "title": "Soyunan Kadın", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 5.0, + "poem": "Sıyrıldı bütün örtülerden\nBir güneş doğdu karşımızda\nDuyduk teninin sıcaklığını\nHoyrat avuçlarımızda\n\nSaatler durdu kahrından\nParamparça oldu aynalar\nSoyundu, bütün vücudu\nTaş kesilinceye kadar\n\nKamaşan gözlerimizle içtik\nYudum yudum aydınlığını\nBir kadın susuz dudaklarımızda\nSebil etti kadınlığını..." + }, + { + "id": 1516.0, + "title": "Misilleme", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "'İki kere iki dört' ediyorsa, \nBen de seni seviyorum, darılma. \nBir de 'Her gecenin sabahı var' sa, \nBen de seni seviyorum, darılma. \n\nDemişler ki: 'Çivi, çiviyi söker' \nHer eşek çamura bir defa çöker. \nMadem 'Kar üşütür, ateş te yakar' \nBen de seni seviyorum, darılma. \n\n'Her yokuşun bir inişi olur' sa, \n'Aka aka, su çukuru bulur' sa, \nİnsan doğar, yaşar, sonra ölürse, \nBen de seni seviyorum, darılma. \n\nDurup dinlenmeden akarsa pınar, \nHer yıl kıştan sonra gelirse bahar, \nBalıkların suyu sevdiği kadar, \nBen de seni seviyorum, darılma. \n\nDikkat eyle geçmiyorum sırayı; \nBozar ise kader bozsun arayı. \nAç ekmeği sever, fakir parayı... \nBen de seni seviyorum, darılma.\n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": 41246.0, + "title": "Hoş Geldin Ölüm", + "poet": "Nevzat Çelik", + "rating": 8.0, + "poem": "Hoş geldin ölüm \nBuyur otur\nSaklımız kalmadı\nDök eteklerinden taşları\n\nBen bir rüzgarım \nÖzgürlük rüzgarı\nBir yürekten bir yüreğe\nTaşırım umutları\n\nBen bir dağ seliyim\nYıkarım duvarları\nYükselir kentten\nÇorba kokuları\n\nBen bir denizim\nHırçın dalgalı\nÖlüm nedir bilmeden\nDöverim kıyıları\n\nBütün dostlar uyanık\nŞafağı karşılıyor\nYan hücre kapıyı çalıyor\nKalk gidelim sıradakini bekletmeyelim\n\n (şubat 1983)" + }, + { + "id": 48111.0, + "title": "Temenni", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Bir gül olmak isterdim koparılmak pahasına, \nBir buket içinde sana sunulan...\n\nBakışların, nefesin okşardı yapraklarımı ama, \nYeterdi bana yüzündeki bir tebessüm...\n\nKoklanmak isterdim bütünleşmek için ruhunla, \nSevgimle dağılırdım tüm benliğine...\n\n'Güllerin ömrü kısa olurmuş' kime ne, \nKoklanmak, okşanmak varken senin gibisine...\n\nBen zaten göze almışım solup gitmeyi, \nSenin elinde, senin yakanda gülümsemeyi..." + }, + { + "id": 20869.0, + "title": "Sendedir Sende", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 7.0, + "poem": "Beni görüp yönün öte döndürme\nYine gitmez meylim sendedir sende\nYıkıp hilâl kaşlarını yere indirme\nGünah sende değil bendedir bende\n\nŞeker vardır dudağında dilinde\nArzumanım kaldı gonca gülünde\nSen bir padişâhsın hükmün elinde\nSenin ile dâvam sendedir sende\n\nSensiz çıkıp yaylaları yaylamam\nEngeller içinde sırrın söylemem\nÇok günah işledim inkâr eylemem\nİk'ellerim kızıl kandadır kanda\n\nNice beyler ile gezdim yoruldum\nKan bulanık aktım duruldum\nSencileyin çok güzele sarıldım\nDahi sevgin candadır canda\n\nPîr Sultan Abdal'ım böyle deyiptir\nÂşıklar güzeli sevegeliptir\nBir güzel sevmeyle kanl�� m'oluptur\nKellem terkidedir yandadır yanda\n\t\t" + }, + { + "id": 1305726.0, + "title": "Tercüme-i Hâlimiz", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Paylaştık zahmet çekmeden İslâmlık mirasını\nibadet etmeyiz Hakk’a almadan kirasını \nEsiriz nefsin elinde, bilen yok çaresini \n\nNamaz, oruç, hac ve kurban hep riyadır, hep riya \nBir acayip ümmet olduk ey Resul-ü Kibriya! \n\nSade gösteriş i içindir fakire sadakamız \nBoş telaştan bir araya gelmez oldu yakamız \nYa yalandır ikramımız ya küfürdür şakamız \n\nSevgi, şefkat, selâm, sohbet hep riyadır, hep riya \nBir acayip ümmet olduk ey Resul-ü Kibriya! \n\nKoşarız benlik peşinde her ay, her gün, her saat \nDeğişmeyen hedefimiz menfaattir, menfaat \nSahtekârlık mesleğimiz, hem kolaydır, hem rahat \n\nSaygı, hürmet, izzet, ikram hep riyadır, hep riya \nBir acayip ümmet olduk ey Resul-ü Kibriya! \n\nÖğretmeni talebeye hayır öğüt vermiyor \nÖz anası yavrusuna helal bir süt vermiyor \nGidenimiz boşa gider, gelen umut vermiyor \n\nİlim, irfan, takdir, tenkit hep riyadır, hep riya \nBir acayip ümmet olduk ey Resul-ü Kibriya!\n\nDilimizde duayı gör, gözümüzde yaşa bak \nKör şeytanı kovmak için attığımız taşa bak \nCami, mescit, çeşme, köprü yaptığımız işe bak \n\nHep riyadır, hep riyadır, hep riyadır, hep riya \nKıl şefaat, kurtar bizi ey Resul-ü Kibriya!\n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": 50673.0, + "title": "Tutuklunun Günlüğü'nden", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "/ salı gecesi /\n\nkara bir balta buldu akşam vuracak noktayı\nhücreler doldu bir ıslık en yakın maçka tramvayı\nkim bırakmış yalnızlığıma bu hüzzâm şarkıyı\nkimin bu karanlık kimler sürgülemişler kapıyı\ninsan olan bağlar her koptuğu yerden yaşamayı\n\n daktilolar camları bulutlu sorgu odalarında\n didiklemez mi özgürlüğünü sansaryan hanı'nda\n küflenir suyun bir bakır çalığı birikir ağzında\n kendini öldürmeyi belki bin kere tasarlarsın da\n bir kere aklından geçmez bitirmeden ölmek şarkıyı\n\ngönlünde büyüttüğün o müthiş ünlem içindir ki\nseni kapattıkları öyle rezil o kadar çirkindir ki\nçıplak bir lâmba mısın dört duvar içindeki\nne lâmbası/söndürülen bütün ilk gençliğindir ki\ngözlerin zehirlense de suç sayarsın ağlamayı\n\n görülmez dev böceklerdir sanki büyülü duyargalar\n uçaksavar ışıldakları gökyüzünde bir yanlış arar\n tophane rıhtımı'nda acı acı gemiler kalkar\n hücreleri akşam olur haydut öfkeleri kaplar\n ezerim sanırsın vurursan tek bir yumrukta dünyayı\n\ntutanak 2\n\nelektrik elletirler kıvılcım yalatırlar\ntuzruhu damlatırlar kulak boşluğuna\nçekip alınlar kerpetenle tırnaklarını\n\nöğrenmek istedikleri aslında bildikleridir\ngeceleri rüyalarına girip uykularını kaçıran\ninsanın insanı soyduğu derisini yüzdüğü\n\nduruşma arası\n\n(o varsa kırılır buzlu camları kışın\nanlamı yoğunlaşır anlamsız bir yaşayışın\ngerçi farkındayız adı belirsiz bir yanlışın\nacaba ben çok mu esmerim o çok mu sarışın\n\nyansımaz oldu aydınlığı yüzüme haftalardır\nyazdıklarında bile gizli bir uzaklık vardır\neylem bir dağıldı mı bütün boğazlar daralır\nben başka bir erkek olurum o başka bir kadın)\n\ngereği düşünüldü\n\nmahcup yaseminler son balkonların süsü\nözgürlük özlemleridir genişletir gönlümüzü\nsavcılar ağır sürgünlerden yankılansa da\n\nbir yer gelir ki artık ne savunma içgüdüsü\nne heyecandır kalır ne de yürek üzüntüsü\nyalnız bir daktilo çıplak bir masada\n\ntoplumcularız karakollarda açtık gözümüzü\nverirse halklar verir tarihte hükmümüzü\ngizle de yargılansak 3.ağırceza'da" + }, + { + "id": 42365.0, + "title": "Yar Yüreğin Yar", + "poet": "Bedri Rahmi Eyüboğlu", + "rating": 6.0, + "poem": "elmayı ikiye böldüler\n içinden kurt çıktığın gördüler\n ağacı lime lime dildiler\n böceğin halinden bildiler\n ferman padişahınsa dağlar bizimdir denildi\n dağların bağrı deşildi\n çözüldü mevsmlerin sırrı yaprak yaprak\n yedi kat yerin dibinden haber getirdi\n gözünü sevdiğim tohum, gözünü sevdiğim toprak\n kılı kırka yardılar oğul\n suyun sudan gizlisi kalmadı\n suyun sudan gizlisi kalmadı\n buğdayın macerası meydanda\n yıldızların sırrı aşikar oldu\n arı gözümüzün önünde sızdı balını\n karanfil alevini\n kırlangıcın alınyazısı\n penceremzin önünde yazıldı\n bir sensin gizlenen oğul\n ağlarsın gizli gizli\n seversin gizli gizli\n ölürsün gizli gizli\n çatlarsın arzudan, iştihadan\n yer yarılır yere geçersin\n söyleyemezsin\n yar yüreğin yar vakit tamamdır\n neler aldın dünyamızdan bunca zamandır\n yar yüreğin yar gör ki neler var\n belki seyyar kuşların ömrü kadar sade aydınlık\n belki vişne çiçekleri kadar beyaz ılık\n belki çürümüş yılanlar kadar mundar\n belki mahzende yıllanmış şarap kadar lezzetli\n bir aşktır fişkırıp çıkacak\n ne çıkarsa bahtımıza\n yar yüreğin yar bölüşelim\n beraber ağlayalım dertleşelim\n yar yüreğin yar yarmağa değer\n bir insan tnımak oğul, bir cihan tanımağa bedel....." + }, + { + "id": 672305.0, + "title": "Küllerimiz Nerede?", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Her mevsimde dut yedi bizim bülbüllerimiz; \nSesler gırtlağa kaçtı, arttı müşküllerimiz.\nŞu zaman dedikleri değirmen ne insafsız! \nYandık ve öğütüldük, nerede küllerimiz? .\n\n27.02.2007/Vakit" + }, + { + "id": 14413.0, + "title": "Soru ve Cevap", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 6.0, + "poem": "Soru\nBir yumak gibi hayat, kör düğümlerle dolu\nÖmür süreli sınav, sonsuz meçhul sorulu\nAvutmak mı kendini, yumakla kedi gibi?\nUyumak mı, ölmek mi? Yokmu kurtuluş yolu\n\nCevap\nBulunmaz sorulara raflarda bazen cevap\nBulunmazsa raflarda âleme rahmet kitap\nDüğümlenmiş kalplere, şaraptan beter şarap\nMü'min'e nur afitap zümrüt köşklerin holü" + }, + { + "id": 57959.0, + "title": "İtiraza İtirazım Var", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 5.0, + "poem": "Süt limanlarında poyrazlarla lodoslar ölüyorum\nDöndükçe, döndükçe başım, martılar kusuyorum\nDerya bir Kuran-ı Kerim yapraklar'nı bir bir açıyorum\nKarış, karış, karış, karış, karış, karış, karış karıştırıyorum\nBakara oynuyorum Fatiha'nın Bakara suresiyle\nVe zarlarla ki hepsi ayrı bir Sure alayıdır\nNedir diye, nemenedir bu arabesk diye diye\nMartılar bu şakası yok, akaraplar tarafından ağlanılan\nBir mersiye - şad olsun ruhu - Tamburi Cemil Bey'e\nOdeon bir rekorla koşan bir gramafonmuş bu dünya\nKurdukça dönüyorum, döndükçe çalıyor, çalınıyorum\nBen ki Kibariye bir hırsız ve Ferdi Tayfur kadar eski bir sipiker ve\nkokoyiniman\nKendimden kendimi çalıyorum, kendimle, kendimle kendimi\nYaşasın mahşere dek bu kısır olmayan döngü\nYaşasın Veli`fendiler'de mahşerin o dokuz doğuran süvarisi\nBenden önce de vardı, benden sonra da tufan\nYaşamak ölünmez ki yaşamayı yaşamaklan\nGönderin de Hasan-Hüseyin emminin, dalgalandıkça bu kırmızı don\nBir arabesk bu, ister sol olsun, ister sağ\nVe indikçe kustuğum martıların güzel gözlerinden yaşlar\nÇaputlar kalkıp kalkıp Marmara'nın dalga kıranlarından\nKondu-konacak geceleri Hacı Bektaş-ı Veli'nin türbesindeki o milyon\nyıllık dut ağacının dallarına\nBu şiir ve bu nane, ifademe mani olmayan bir damla meni\nLümpen kesilmiş şahsımın kuzgunlaşmasıyla birden göğe ağan\nve ağaran meçhul bir artısıyla\nKi istersen demevi bir RH pozitif de olabilir.\nİşte bu şiirin kendini çektikten sonra Kodak'la nefsine nefes etmesidir\nZaten şiir denen nesne, eski bir an'aneyle, doğan çocuğun kulağına\nezan makamıyla isminin üflenmesidir\nYa da tınlatmaktır içinle için için olan tambur ola ki evreni\nVe de çınlasın deyuu Neyzen'in neyi (görülmemiş hiç neyin çınladığı\nbu ana dek)\nVe en arabesk ve en çağdaş adamımız Orhan Veli'nin kuzular kulağına\nMaraz ve menapoz, muhteris ve muteriz itirazlara itirazım var, \nitirazım, itirazım\nAma halka, halka halka halkalanan halka dünden ve yarından\nher zaman razıyım." + }, + { + "id": 23134.0, + "title": "Arkadaş Dünya İçin Boş Yere Üzülme", + "poet": "Ömer Hayyam", + "rating": 7.0, + "poem": "arkadaş dünya için boş yere üzülme\nşu hurda dünya için gereksiz yere üzülme\nvar olan zaten geçti yok da ortada yok\nşen ol da var için yok için üzülme" + }, + { + "id": 54995.0, + "title": "Haritanın Yırtılan Yeri / Şırnak'ta yalanlar, kaybedenler ve hayatımız", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Siz hâlâ ölmediniz mi? ’\n“Muş-Tatvan yolunda güllere ve\ndevlete inanırsan\neşkıyalar kanar\nkötü donatımlı askerler kanar.”\n\nŞırnak’ta neredeyse iki gün süren yoğun ateş kesildikten sonra bir öğretmen yarı çıplak sokaklara fırlamış, zafer işareti yapıyor ve garip sesler çıkarıp, arada bir de “Yaşasın kahraman Türk ordusu” diye bağırıyormuş... Şırnak’taki öğretmen çıldırmış! .. Kıyamet yaşanmış ve şimdilik bitmişti, ama buraya gelen bizler bu vahşetin boyutu karşısında adeta çocuklar gibi şaşkındık. İnsan insana bunu nasıl reva görür? İçimizde acıyla yanan ve yanıtsız kalınca bizi yaşam acemisi yapan soru buydu işte. Şırnak’ta bıçak sırtında yaşanan tarih duygularımızı katılaştırmıştı adeta. Evlerdeki hasarı ölçüyor, yerlerdeki mermileri topluyor, özel tim görevlilerinin ağzından vahşeti açıklayıcı sözcükler almaya çalışıyorduk. Biliyordum, her birimiz bu vahşetin içinden çıktıktan sonra, olmadık yerlerde, bir sabah kahvaltısı sırasında, bir bankta oturmuş denizi seyrederken, sevgilimizle telefon konuşması yaparken, evet olmadık bir anda durup dururken derin bir acıyla ağlayacaktık, sessizce...\n\nŞırnak’ta Yaşadığımız Utanç Duygusu\n\nÖncelikle acımasızca varoluşu, insanlık hakları ayaklar altına alan Şırnaklı için, köyleri, evleri bombalanan, taranan, yağma edilen Kürt insanı için ağlayacaktık. Sonra da bu vahşete bizi tanık eden tarihe ve o tarihi yaşayan kendimize ağlayacaktık. Çünkü Batı’dan gelen bizler için evleri yakılmış, yıkılmış Kürt insanından durum daha acıtıcıydı sanki. O mahvedici çaresizlik yok muydu? Yakıcı güneşin altında, yırtık bir çarşafı korunak edinen ve vücudu yara dökmüş bebeğini avutmaya çalışan annenin karşısında yaşadığımız o ne diyeceğini bilememe, o telafisi mümkün olmayan utanç duygusu yok muydu? \n\nHavada uçuşan yüzlere eskimiş sözcüklerimiz karşısında sanki o mazlum Kürt insanı yüzümüze “Kendini yorma, boşver, biz alışığız” der gibi bakıyordu...\n\nBu kadarını beklemiyorduk. Yalanın ve alçalmanın bu kadarını. Basın, TV, resmi ve özel çevreler günlerdir Şırnak’ta devlet güçleri ile PKK arasında şiddetli çatışmalar olduğunu yazmıştı. Şiddetli çatışma denen olayın pek izi yoktu ortada. Evlerin yatak odalarının parçalanmış duvarlarının ardında Şırnaklı insanların yatakları, yoksul dolapları görülüyordu. Duvarları parçalanmış pencerelerden uçuşan perdeler, çaresiz bir ağız gibi açılmış yanmış kapılar, yağmalandıktan sonra yakılmış dükkânlar, delik deşik edilmiş cami duvarları, parti binaları, müftülük, yanmış ya da kurşunlanmış özel otomobiller, kamyonlar, şiddetli çatışmanın aslında tek taraflı olduğunu gösteriyordu. Eczaneler bile yağmalanmış ve sonra da yakılıp yıkılmıştı. Oysa artık adı çoktan bu bıçak sırtında yaşanan tarihin kayıtlarına girmiş Tugay Komutanlığı binasında tek bir mermi izi yoktu. Emniyet Müdürlüğü, Valilik, Merkez Polis Karakolu, Adliye binalarında da mermi izleri pek görülmüyordu. Polis lojmanlarındaki kırılmış birkaç pencere camı günlerdir Şırnak’tan aktarılan düzmece haberlere ancak komik bir unsur olarak katılabilirdi. İki gün süren ve ağır silahların konuştuğu çatışma sırasında Tugay binasına hiçbir şey olmuyor, Valiliğe bir tek kurşun bile isabet etmiyordu! \n\n“Şırnaklı Vatandaş Şımarmıştı”\n\nAklı korumak sözkonusu olunca hemen Şırnak’ın girişindeki noktada bekleyen özel tim görevlilerini düşünüyorum. Kimisi Rambo kıyafetli, kimisi sivil olan bu görevliler akıllarını koruyamadıklarını kendileri itiraf ediyorlardı zaten. Akıllarını korusalar şöyle konuşurlar mıydı? \n\n“Şırnaklı vatandaş zaten şımarmıştı. Hükümetler bunları şımartmış.”\n\n“Buranın halkı senden, benden zengin. Hepsinin altında en iyi marka kamyonlar, Toros marka arabalar var. Benim niye yok? ” (Heyetimize) “Hepiniz bölücüsünüz.”\n\nAkıllarını yitirmeyen, her şeye karşın duyguları yaşayan polis görevlileri de vardı. Bazı polisler olaydan sonra komşuları Şırnaklılardan özür diliyorlardı. Bir polis eşi özür dilemenin artık manasız kaçacağını farkettiği için komşusu Şırnaklı kadına sarılarak hıçkırarak ağlıyordu. Bir başka polis ise bir gazeteciye askeri kontrol edemediklerini söylüyordu. Yine “aklını yitirmeyen” birkaç tim görevlisi “Bu iş silahla çözülmez, masaya oturup konuşmak gerekir” diyordu. Onlar da öldürmekten yakıp yıkmaktan, her an ölüm korkusunu hissederek yaşamaktan tükenip, usanmışlar, insani duygularını yitirmişlerdi.\n\nHalk: “Gerilla Şırnak’a Girmedi”\n\nEvet Şırnak’ta tartışılması gereken şuydu: PKK ile devlet arasında iki gün süren bir çatışma yoktu. Halktan kimse, bir Allahın kulu şehirde asla PKK gerillası görmemişti. Akla en yakın gelen ihtimal ise gerillaların şehre girmeden, dışarıdan bazı yerlerde bir süre taciz ateşi açtıktan sonra hemen dağlara çekilmeleriydi. Asker bu gerilimin de etkisiyle kontrolden çıkmıştı, çıkmaya da hazırdı. Yani çatışma denen şey,48 saat boyunca savunmasız Şırnak halkına ateş yağdırılmasıydı...\n\n“Siz Hâlâ Ölmediniz mi? ”\n\nEvlerin bodrum katlarında, sığınaklarında iki gün boyunca ıstırabın, korkunun ve çaresizliğin gömleğini giyen Şırnaklılar, ateş kesildikten sonra çok daha acı şeylerle karşılaşmışlardı. Ateşe tuttukları evlerdeki insanları öldü sanıp yağmaya gelenler, sığınaktan çıkan insanları görünce derin bir şaşkınlığa düşmüşler ve şöyle demişlerdi: “Yahu siz ölmediniz mi, hâlâ yaşıyor musunuz? ” İnanın, bunu birçok Şırnaklıdan duydum. İfadelerinde, yüzlerinde hiçbir abartının, yalanın izi yoktu. Kimse bu denli oynayamaz. Evet, “Siz hâlâ yaşıyor musunuz? ” Evet, yaşıyorlardı, ama çaresizdiler ve yenilmişlerdi, silahları yoktu. Öyleyse para ve ziynet eşyaları gasp edilebilirdi! Onlar da öyle yaptılar zaten! \n\n“Devleti Devlete mi Şikâyet Edeceğim? ”\n\nYeni bir işhanı yaptıran, bu hanın altındaki dükkânları ise çalıştıran ve bir de eczanesi olan Kâmil İlhan, başına gelen yağma olayını şöyle alatıyordu: “İşhanımı yeni yaptırıyordum, görüyorsunuz ne hale gelmiş, her yer tank mermileriyle delik deşik. Eczanenin içine girip milyonlarca liralık ilacımı götürmüşler. Ayrıca kasadaki iki milyon para da kayıp. Eczanenin yanındaki elektronik eşya dükkânına da girmişler. Orada da birçok malım çalınıp götürülmüş. Nasıl yağmalandığını pencereden gözümle gördüm. Kalın bir halatın bir ucunu dükkânın kapısına öbür ucunu da 8 tekerlekli askeri bir araca bağlıyorlardı, sonra da araç hareket edince kapı büyük bir gürültüyle sökülüp çıkartılıyordu. Sonra da yağma başlıyordu.”\n\n5-6 katlı yeni bir işhanı yaptıran, birkaç dükkânın sahibi olan hali vakti yerinde bir insan askeri binalara neden ateş etsin? Diyelim etti. Ve o “korkunç çatışmadan” sağ olarak kurtuldu. Bizlere bütün bu olanları öfke ve çaresizlikle niye anlatsın? Zararlarını karşılamak için tazminat davası açmasını öneriyoruz. Yanıtı kısa ve net oluyor: “Devleti, devlete mi şikâyet edeceğim? ” Evet, Şırnaklı açılan yoğun ateş karşısında yenilmişti belki, çaresizliğe boyun eğmişti, ama bu işten asıl kaybeden yakıp yıkanlar, yaralayıp öldürenlere bu vahşetlerini yalanlarla örtbas edenler olmuşlardı. Onlar sonsuza dek erdemlerini ve masumiyetlerini kaybetmişlerdi. Artık onların hiçbir haklı öfkeleri, onurlu bir sevdaları, arınmış sevgileri olamayacaktı...\n\n28 Kişi 48 Saat Boyunca Bir Odada\n\nŞırnak’ın hayalet sokaklarında dolaşırken orta yaşlı bir adam bizi büyük istekle çağırıyor evine. Minibüsümüzden inip yanına gidiyoruz, hemen önümüze düşüp evinin içini gösteriyor. Evinin arka tarafında hemen hiç duvar yoktu. Sadece kocaman bir yarık vardı, burası yatak odasıydı. Odanın tavanı delik deşik olmuştu. Demirlerin arasından alt kat görünüyor. Orası da böyleydi. Top mermileri alttan ve üstten girmişti. Evin sadece ön tarafındaki küçük bir oda sağlam kalmıştı. Buzdolabı ve TV de param parça olmuştu.25 kişilik Mağrur ailesi ateş başlayınca hemen evin altındaki bir odaya sığınmışlardı. Halil Mağrur buraya sığınan 25 kişiye duvarın birinde delik açarak hava girmesini sağlamıştı.25 kişi 48 saat boyunca bu 7-8 metrekarelik odada ölüm ve yaşam arasında gidip gelmişlerdi. Bir ara saklandıkları yere kadar askerler gelmiş, hatta biri odada sığınanları görüp toplu halde öldürmek istemiş, ama yanındakiler buna izin vermemişler, galiba aralarında bu konuda bir tartışma çıkmıştı. Mağrur ailesi bu tartışmaları nefeslerini tutarak dinlemişlerdi.\n\nBelediye Başkanı: “Devlet Güçlerinin Yaptığı İzlenimini Edindim”\n\nHalil Mağrur, Türkiye Kömür İşletmeleri’nden birkaç ay önce emekli olmuş. Aldığı emekli ikramiyesiyle artık sadece bir odası oturulabilen bu evi yaptırmış. Emekli aylığı ise 1,5 milyon. “Bu parayla harap olan evimi nasıl onarabilirim” diyordu bizlere yana yakıla. Evet, TKİ’den henüz emekli olmuş, aldığı ikramiyeyle ailesine yeni bir ev yaptırmış orta yaşlı bir adam devlete niçin kurşun sıksın? \n\nŞırnak’a bizden daha önce gitmiş bazı gazeteci arkadaşlardan Şırnak Valisi Mustafa Malay’ın basın danışmanı Bahattin Özdemir’in yaşanan kıyametten önce aynı zamanda inşaat malzemeleri satışıyla uğraştığını, ama olayda dükkânı yandığı için ailesini alıp Şırnak’tan, belki de bir daha dönmemek üzere ayrıldığını öğreniyoruz...\n\nVali Mustafa Malay’la konuşmak için valilik binasının önüne geliyoruz. Ancak vali yerinde yok. Kalem müdürüne konuşma talebimizi iletiyoruz. Ertesi gün (3 Eylül) saat 15.00’e kadar arayacaklarını söylüyorlar. Bu sırada valilik binasının bahçesine kırmızı bir minibüs Cizre’den ekmek getiriyor. Şırnak’ın tek can dostu Cizreliler ve Cizre Belediyesi. Devletin yaptığı sadece telefon hatlarını onarmak. Elektrikler hâlâ kesik. Su ise akıyor. Biz Cizre’den gelen parasız ekmekleri paylaşan Şırnaklılarla konuşurken Belediye Başkanı ANAP’lı Ahmet Hamdi Yıldırım’ı yardımcılarıyla beraber son derece üzgün bir şekilde yürürken görüyoruz. Daha önceki günler basın mesuplarıyla görüşmesi engellenen Yıldırım’a kıyameti soruyoruz. Olay sırasında şehir dışındaymış. Eşi ve çocuklarıyla yaşadığı evi ateş altında kalmış. “Bu olayı devlet güçlerinin yaptığı izlenimini edindim” diyordu, aynen kelimesi kelimesine. Ve ekliyordu: “Bu bir vahşettir. Uğradığımız zararların tazmini için çeşitli taleplerimiz var. Birçok yetkiliye çağrı yaptık, gelip görsünler.”\n\nŞırnak’ta garip bir trafik vardı. Bazı aileler kaçtıkları yerlerden geri dönüyordu, ama şehre dönmek için değildi, kıyametten geriye kalan eşyalarını alıp, şehri tamamen terk etmek için bu. Bunlar nispeten hali vakti yerinde insanlardı ve genellikle Adana ve Mersin’e gidiyorlardı. Cizre ve Silopi şehirlerinde yaşayan ailelerinin yanına sığınanlar henüz dönmüyorlardı. Cizre yakınlarındaki Kumçatı’da çorak arazilerin, kurumuş derelerin ortasına kıl çadırlarını kuran ve geceleri ateş yakmaktan bile korkan yoksul Şırnaklılar ise dönüp dönmemekte kararsızdılar.\n\nAfyon Devlet Su İşleri’nden taşınmaları için gönderilen kamyonlara pek ilgiyle bakmıyorlardı. Kamyonların şoförleri ürkerek çadırlardan başını uzatıyor: “Kamyon geldi, eşyanızı taşırız, Şırnak’a dönmek ister misiniz? ” diyordu ama Şırnaklıların öfke dolu bakışlarını görünce ürküntüsü artıyor, sorusundan hemen vazgeçiyordu.2 Eylül’de Bölge Valisi, Emniyet Müdürü ve bazı askeri yetkililer çadırlarda kalan Şırnaklılara biraz da gözdağı vererek geri dönmelerini istemişlerdi. Bu kıl çadırlarda açlık ve hastalıkla boğuşurken de ölüm tehlikesi vardı anlaşılan. Şırnak’a gidip orada, belki biraz daha korunaklı bir şekilde ölümü beklemek daha mı hayırlıydı! ...\n\n“Avustralya’ya Bile Gideriz, Burada Kalmak İstemiyoruz”\n\nKumçatı’da kalan bazı Şırnaklı gençlerle konuşuyorum. Hemen hepsi ağız birliği etmişcesine “Artık bu ülkede yaşamak istemiyoruz. Bizi hangi ülke isterse oraya gideriz. Avustralya’ya, Amerika’ya gideriz. Hatta Irak’a gitmek isteyenimiz bile var, ama Irak’a bizi bırakmıyorlar. Biz burada ölmüşüz. Yaşamıyoruz” diyorlardı. Kimisinin elinde el radyoları vardı. “Hangi haberi bekliyorsunuz? ” diye sorunca “Bizi isteyecek bir ülke çıktı mı, onun haberini bekliyoruz” diyorlardı. Kulaklar daha çok BBC’nin Türkçe yayınları servisindeydi. Ayrıca kulakları onların deyişiyle “Alman sesi”, “Amerikan sesi”ndeydi aynı zamanda.\n\nCudi’de Tarih Bıçak Sırtında\n\nŞırnak’ta, Cizre köylerinde, Botan’da, o acılı coğrafyada insanlık bıçak sırtındaydı. Benim için de o an, bu çaresiz, yanıklar içindeki köylü kadının acısını en derinimde hissedebilmek bütün temalardan, sloganlardan, sosyolojik analizlerden, basın demeçlerinden, raporlardan, iddialardan çok daha önemliydi. Çünkü bu acıyı hissedebilmekle başlayacaktı her şey.\n\nYanlarında ne kadar para olduğunu sordum. Birinin cebinde bin lira, diğerinin 10 bin, bir başkasının da 20 bin lira çıktı. Bu hayattaki son paralarıydı bunlar. Maddi varlıkları işte o kadardı ancak. Bu sorumdan etkilenmiş olacaklar ki başka gençler de yanıma gelip ceplerindeki son birkaç kuruşlarını bana gösterip duruyorlardı. İnsanın içini burkan bir gösteriydi bu. Bu sırada Cudi Dağı’ndaki bazı köylerden acı dumanlar yükseliyordu. Köyler ve bazı gerilla kampları aralıksız bombalanıyordu. Cudi’de tarih bıçak sırtında yaşanıyordu.\n\nPKK’nin Kürt Halkına Yüklediği Sorumluluk\n\nPKK hareketi, içinden çıktığı halka çok ağır bedeller ödetiyor ve sorumluluklar yüklüyordu. Bu ağır bedeli kaldıramayanlar da vardı. Kumçatı’da, çadırların önünde konuştuğum bir genç, adeta öfkeden patlayacak şekilde: “Bir taraftan PKK, bir taraftan devlet, Allah kahretsin, ne yapacağımızı şaşırdık, mahvolduk, yeter artık, ” diyordu. Bu söz üzerine kendi yaşında birkaç genç yanına gelip, “PKK’ye niye sövüyorsun, PKK ne yaptı, bizi bu hale sokan devlet değil miydi” diye onu tersliyordu. Bu çıkıştan mahçup olan çocuk, üzüntüyle çadırların arasında kaybolup gidiyordu. Şırnaklı gençler PKK aleyhine konuşmamaya dikkat ediyorlardı. PKK Şırnak’a girmiş olsa bile onlar PKK prestij kaybetmesin diye söz birliği etmişcesine “şehre PKK girmedi, görmedik onları” diyorlardı. Sadece gençler değildi böyle diyen; her yaştan, her meslekten Şırnaklı böyle konuşuyordu.\n\n“Yakası Kirli Olanlar” Gözaltında\n\nGözaltındakilere gelince ortada birçok sayı dolaşıyordu. Belediye Başkanı Ahmet Hamdi Yıldırım’a göre bu sayı 80 kişiydi. Konuştuğum bazı kişiler ilk gün “yakası kirli olanların” gözaltına alındığını söylüyorlardı. Yani işçiler, emekçiler. Cizre’den Şırnak’a çalışmaya gelen demirci ustaları, yapı işçileri, ameleler... Cizre’de konuştuğumuz bir Şırnaklı ise gözaltına alınanların önüne korucuların silahları ve mermilerinin konup TV’de öyle gösterildiğini, gözaltından çıkan bir yakınının ise güvenlik güçlerinin kendisine “Evlerinizi PKK’nin yaktığını, yıktığını söyleyeceksiniz” diye baskı yaptıklarını söylüyordu. Bu Şırnaklı genç adam aydın heyetiyle konuşurken son derece tedirgindi. Herkesin yüzüne endişeyle bakıyor, konuşmaktan çekiniyor, adını söylemiyor, “Kimseye güvenemiyorum, adımı vermek istemiyorum, buralarda kanun yok, her şey çok korkunç” derken kendisine daha fazla soru sormamamız için adeta yalvarıyordu. Olaydan sonra Şırnak’tan pijamalarıyla, terlikleriyle bile kaçanlardan bahsediyordu. Yakınlarının, akrabalarının akıbetinin ne olduğunu hâlâ öğrenememişti.\n\nCizre’de 2 Eylül akşamüstü bombalandıktan sonra yakılan Çağlayan köyünden biri ölmüş, öbürü yaralı iki kadın getiriyorlardı. Cizreli arkadaşlar bizi otelden alıp bu evlere götürüyorlar. Karanlık, korku dolu ve tozlu Cizre sokaklarında önce ölen kadının getirildiği evi arıyoruz. Bir süre sonra tek katlı bir evin balkonunda 15-20 kadının çıplak bir ampulün altında ağlaşıp Kuran okuduklarını görüyoruz. Yanlarına gittiğimizde ölen kadın aralarında solgun bir battaniyeye sarılmış duruyordu. Yanımdaki iki gazeteci arkadaş kadınlardan battaniyeyi açmalarını istedi. Kadınlar hiç çekinmeden battaniyeyi açtılar. Bence Özdemir, ateş alan evinde dumandan boğularak ölmüştü. Yüzü acıyla kasılmıştı. Yaşını tahmin etmek imkânsızdı. Masum bir kız çocuğu ve aynı zamanda acılarla bilgeleşmiş yaşlı bir Kürt aydınıydı. Arkamızda yaslı insanlar bırakıp bu defa yine aynı köyden tutuşan evini söndürmek için çabalarken elleri ve ayakları yanan bir başka kadının yanına gidiyoruz. Salima Özdemir acılar içinde kıvranıyordu. Ayağındaki iltihap olmuş yanıklarına yapraklardan sargı bezi yapmıştı. Yaralarının fotoğraflarının çekilmesi isteniyor, kadıncağız da acılar içinde yaralarının üzerindeki yaprakları kaldırıp gösteriyordu. Şırnak’ta, Cizre köylerinde, yani Botan’da, o acılı coğrafyada insanlık bıçak sırtındaydı. Benim için de o an, bu çaresiz, yanıklar içindeki köylü kadının acısını en derinimde hissedebilmek bütün temalardan, sloganlardan, sosyolojik analizlerden, basın demeçlerinden, raporlardan, iddialardan, çok daha önemliydi. Bu acıyı hissedebilmekle başlayacaktı her şey. Korkunun, çaresizliğin, Cizre’nin, Şırnak’ın karanlık sokaklarında kurşunlanıp ölmenin kendi başına ayrı bir anlamı vardı. Ölenler hangi taraftan olursa olsun aynı meçhul ülkeye gidiyorlar, kurşun bedenimize saplandığında, ellerimiz, ayaklarımız yanınca hangi taraftan olursak olalım benzer acılar, sızılar yaşıyorduk...\n\n“Güneşten Bize Ne? ”\n\nCizre’de bir bakkala kalem almaya girmiştim. Bu sırada biraz sohbet etmiştik. Bakkala, Cizre’de herkesin evinin önünde, bahçesinde hızla sığınak yaptığını söyledim. Bu konuda kendisinin nasıl davrandığını sordum. “Ben, kurşun girmesin diye, odalarımın penceresini duvarla öreceğim” dedi. Bense bu söz üzerine şaşkın, “Peki, karanlıkta kalmaz mısınız? Güneş girmez eve” deyince, bakkal son derece kırgın ve anlamlı bir şekilde, “Bize ne güneşten” diye yanıtlıyordu beni. Evet, “Bize ne güneşten.”\n\nGüneydoğu’da, o acılı coğrafyada pencereler taşlarla örülürken Türkiye’nin dört bir tarafında her kafadan bir ses çıkıyor. Devlet bir şey söylüyor, basın yalan yanlış haberler yazıyor, köşe yazarları atıp tutuyor, resmi ve özel demeçler birbirini geçersiz kılıyor; kimi yakalım yıkalım, diyor, kimi açıktan toplu katliamlar öneriyor. Aslında bunlara hiç gerek yok. Kendilerini bu konularda yetkili sanan kişilere bir önerim var: Ateş altına gönderdikleri ve her şeye rağmen akıl ve ruh sağlıklarını korumuş olan bazı polis, jandarma, özel tim görevlisi, hatta erlere bu işin nasıl çözümlenebileceğini bir sorsunlar bakalım. Sorsunlar ve insanların kanı üzerinden yapılan planların, hedeflerin ne denli taşınması ağır bir insanlık suçu olduğunu görsünler. Konuştuğum birçok güvenlik görevlisi Kürt meselesinin silahla, zorbalıkla, baskıyla asla çözümlenemeyeceğini Kürt insanını düşündüklerinden, inançlarından vazgeçirmenin asla mümkün olmayacağını söylediler. Üstelik kendileri de tükenmişler, çaresizliğin sınırına gelmişlerdi. Geceleri ölümü düşünmeksizin bir saniyeleri geçmiyordu..." + }, + { + "id": null, + "title": "Batman Garı", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Döndüm lê gûle batman’a vardım.\nBatman’dan diyarbekir’e bir bilet aldım.\nKara tren bozuldu silvan düzünde.\nO yalan yollarda hasretle kaldım…\n\nBatman garında altı donuk yüz... Çığlık ve hınç böyle topraklar boyu; gökyüzünde turnalar ve gri... Ay ışığı geceyi ayartacak birazdan. Batman garında altı donuk yüz...\n\nBirinci yolcu soluksuz; sanki ayazlarda yaralı bir geyik göğsü. İkincisi sevdalı: ‘Sen beni bir kez olsun sevmedin/Habar saldım gecelerde gelmedin,’ gibi kahır yüz. Üçüncüsü bir kadın:De ki şakağında dolunay Dicle’nin.Dör- düncüsü tekmil temsili bakış, sanki kurşunlanmış bir türkü Tendürek dağla- rında.Beşincisi kandırılmış çocuklar gibi; yükü yatağı, kasketinde ter. Altın-cısı ben; dağlı yaralar, yaralı dağlar gibi..\n\nBatman treni bir feryat gibi gardan çıkıyor.Terli akşam alacası trene vuruyor, tren yollara... Ay öksüz bir geceden geçiyor ve biz, öksüz bir gecede ayın altından geçiyoruz...Gecenin terli göğsünde bir deli türkü: “Ahmedê lê vayêê / Hesênê lê vayêê! ”Bu türkü... Bu ne türkü? Türkü değil, çığlık bu; göğünden koparılmış gibi mavinin...O mavi? Ulan o bizim mavi! Mavide eşkıyalar da yitirmişler tüfeklerini...\n\nBoş vagonlar yollara düşmüş batman düzünde. Gecenin göğsünde bir deli türkü... İşte Gevaş, uzaklarda yarasıyla susuyor, geride şark çıbanıyla Batman’ın göğsü, Silvan düzünde ateşler yanıyor... Bir ihtiyar: “Biz ne doğ- muşuk ki” diyor: “Ne ölek kardaş! ”Batman treninde altı donuk yüz...Çığlık-\nlar oturmuş gözlerinde büyüyor…\n\nO saat Sirkeci’de martılar, aç çocukları o uzak suların. O saat Beyoğlu hınca hınç, Kızılay sersem! O saat nasılsın Yalova feribotu, Buca dolmuşu, Üs- küdar iskelesi? O saat Bodrum kalesi daha sperm kokuyor... Çingene çadırların- da çengi çalıyor... O saat Köln’de bir mülteci sessizce hıçkırıyor...O saat gece- de son orospu bir türkü tutturmuş rüzgâra kaşı... Bir adam Adana’nın bulvarın- da kusuyor... O saat Artvin’de bir öğretmen gecikmiş düşlerini dövüyor… \n\nO saat tarihin alnında ter, insanlık vahşetin gözlerine baka baka susuyor...O saat gecede bir kahpe kurşun, Diyarbakır’ın göğsünde bir adam düşüyor! \n\n “Boşuna çırpınma gökyüzü: Yurdum kadar ağlayamazsın…”" + }, + { + "id": 24529.0, + "title": "Çıngırak", + "poet": "Ahmet Kutsi Tecer", + "rating": 7.0, + "poem": "\nBir gün parmaklığa elin varmadan, \nBir titreyiş gibi çalar çıngırak. \nMevsimler geçtikten sonra aradan, \nBu ses beni bir gün çağırsın, bırak... \n\nKumluktan serperken dallar başına, \nGeç hızla, merdiven gelir karşına, \nEşikten atlarken ayak taşına, \nBu sesler içimde yer etsin, bırak... \n\nİt, işte önünde kapım, aralık, \nOda bıraktığın gün kadar ılık, \nBir ince su sesi gibi lık, lık, lık, \nGönlünden nedamet boşansın, bırak..." + }, + { + "id": 13269.0, + "title": "Yoklukta Bir Adam", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Büyüdü gözleri büyüdü \nYuvarlandı boşluktan \nBir duvar çöktü ansızın \nBir ayna parçalandı \nBir adam çıldırdı yokluktan \n\nElleri vardı damar damar \nParmakları vardı ince uzun \nSaçları vardı okşanmamış \nDudakları vardı öpülmemiş \nGözleri vardı mahzun. \n\nBir böcek girdi kafatasına \nKemirdi ümitlerini bütün \nBeklemekten çatladı dudakları \nUzattı ellerini var olmaktan öteye \nDuydu çağrışını ölümsüzlüğün. \n\nNasırlı ayaklarına prangalar \nAk ellerine zincirler vuruldu \nBir rüzgar esti karlı dağlardan \nÜç mızrak boyu yükseldi güneş \nBir adam vardı aramızda, yok oldu." + }, + { + "id": 442599.0, + "title": "Olacağı Bu", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Yoksa Allah korkusu, hükümransa çağdaşlık\nÇekirgeyle zürafa takaslanır yukarda.\nKişinin liflerine sinmiş ise yobazlık\nHak, hukuk ve insanlık makaslanır yukarda.\n\n30 Nisan 2006/Vakit" + }, + { + "id": 4467.0, + "title": "Sensiz Olmak", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "nerde o denizim benim, lekesiz gökyüzüm?\nhani o içtikce susuzlugumu arttıran çeşme?\nkim götürdü bakışlarımı, ne oldu gözlerime?\nhani benim ellerim, ayaklarım, saçlarım, yüzüm?\n\nbu ben degilim besbelli, bu bir başkası!\ngözlerim yabancı bakıyor gözlerime aynadan\no kim? böyle durup durup beni aldatan?\nbesbelli bir oyuna gelmişim açıkcası\n\nbirini sevmişim besbelli, beni koyup gitmiş,\nondan şimdi aradıgım hep o, hep ben!\no ikisi kırmış beni, yıkmış , incitmiş\n\nşimdi bilmedigim bir şarki her yerde söylenen;\nsevinçten , mutluluktan , sevgiden uzak.\nne acı! senin olmak , sende olmak , sensiz olmak!" + }, + { + "id": 81093.0, + "title": "Dağlara Deniz Ektim", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Uykuları yatağıma bağladım\nGeceleri delip çıktım dağlara..\nOrmanların kâkülünü taradım\nBulutlardan gömlek diktim dağlara..\n\nAğaran şafakta gördüm yarını\nTuttum nakış nakış ördüm yarını\nYağmur damlasına sardım yarını\nDalga dalga deniz ektim dağlara..\n\nKartal kanadıyla biçtim gökleri\nDuru pınarlardan içtim gökleri\nYa Allah! . diyerek açtım gökleri\nDemet demet ışık döktüm dağlara..\n\nHayal var ki hakikatten evlâdır\nÇile var ki çok nimetten evlâdır\nSabır, şükür her ziynetten evlâdır\nÜçüncü gözümle baktım dağlara..\n\nAkıl Karaya Vurdu" + }, + { + "id": 20414.0, + "title": "Aşk Bezirganı", + "poet": "Yunus Emre", + "rating": 8.0, + "poem": "Aşk bezirganı, sermaye canı\nBahadır gördüm, cana kıyanı\n\nZehi bahadır can terkin urur\nKılıç mı keser himmet giyeni\n\nKamusun bir gör, kemterin er gör\nAlu görmegil, palas giyeni\n\nTez çıkarırlar fevkal'ulaya\nBin İsa gibi dünya yakanı\n\nTez indirirler tahtesseraya\nBir Karun gibi dünya kovanı\n\nAşık olanın nişanı vardır\nMelamet olur belli beyanı\n\nZühdüm var deyu ta'n eylemegil\nMerdut ederler mağrur olanı\n\nİlmim var deyu mağrur olmagil\nHak kabul etti kefen soyanı\n\nAtlası kodu, abalar geydi\nİbrahim Ethem Sırdan duyanı\n\nÇün Mansur gördü, Ol benem dedi\nOd'a yaktılar, işittik anı\n\nOd'a yandırdın, külün savurdun\nÖyle mi gerek Seni seveni\n\nZinhar ey Yunus, gördüm demegil\nOd'a yakarlar gördüm deyeni" + }, + { + "id": 6051.0, + "title": "Dostlar Seni Unutur Mu", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Doldurulmaz yerin senin\nDostlar seni unutur mu?\nHiç sönmezdi nurun senin\nDostlar seni unutur mu?\n\nTertemiz bir özün vardı\nApaydınlık yüzün vardı\nSöylenecek sözün vardı\nDostlar seni unutur mu?\n\nHer gerçeği gören sendin\nAşk sırrına eren sendin\nGönüllere giren sendin\nDostlar seni unutur mu?\n\nÇektin, yazdın ve söyledin\nVerdin, almak istemedin\nSadık yarim toprak dedin\nDostlar seni unutur mu?\n\nHiç kimseyi incitmedin\nKalp kırmadın, kin gütmedin\nDostlarını unutmadın\nDostlar seni unutur mu?\n\nŞiirde sağlam temeldin\nİnsanlıkta en güzeldin\nBiz bir UMIT, sen VEYSEL’DİN\nDostlar seni unutur mu?" + }, + { + "id": 23012.0, + "title": "Bitmez Bir Garip Hikaye", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Otuz yaz, otuz kış aynı durakta\nBekle babam bekle can mı dayanır.\nKara yalanları beyaz kundakta \nSakla babam sakla can mı dayanır.\n\nHer yanımız gurbet...hani ya sıla \nÖmür bitmez çile, ölüm fasıla\nGünleri aylara, ayları yıla\nEkle babam ekle can mı dayanır.\n\nÇare say,çanak tut çağ zilletine\nSarmaz mı umutlar sarpa, çetine\nKatır tırnağını gül niyetine\nKokla babam kokla can mı dayanır.\n\nNimetler kurnaza, Ülkü mazluma\nCehennem ettiler mülkü mazluma\nAldatıp, her çeşit mülkü mazluma\nYükle babam yükle can mı dayanır.\n\nBedavacı çomak soksun dâvâna\nArı çıksın, sinek girsin kovana\nGiden kussun, gelen kussun divana\nPakla babam pakla can mı dayanır.\n\n(Akıl Karaya Vurdu)" + }, + { + "id": 54892.0, + "title": "Seni Yazdım Ebem Kuşaklarına", + "poet": "Yavuz Bülent Bakiler", + "rating": 6.0, + "poem": "seni yaşadıktan sonra anladım\nbana sensin mahşer nuru, kol-kanat\niçimde şahlanıp duran huysuz at\ndizginsiz gemsiz değil! \n\nunuttum gözyaşı döken kadını\nördüm gerçek aşkın ruh mihrabını\nbir yay gibi gerdim göğe adını\ngönül kubbem artık alemsiz değil! \n\nbenim neme gerek yıldız, dolunay\nrahatlığa paydos, çileye hayhay\nne kuştüyü yatak ne ruhsuz saray\ngünlerim İbrahim Etem'siz değil! \n\naçılın açılın kalabalıklar\niçerim zemheri, dışarım bahar\nbir alev halinde geçtiğim yollar\nHallac-ı Mansur'suz, Keremsiz değil! \n\nuzakların daha uzaklarına\nbüyük zaferlerin nur tabakalarına\nseni yazdım ebemkuşaklarına\nellerim çaresiz, kalemsiz değil!" + }, + { + "id": 67117.0, + "title": "Sen Bu Şiiri Okurken", + "poet": "Ahmet Selçuk İlkan", + "rating": 9.0, + "poem": "Sen bu şiiri okurken\nBen çoktan bu şehirden gitmiş olacağım\nArtık ne özlemlerimi duyacaksın bıçak yarası\nNe de telefonların çalacak gece yarısı\nVe bu zavallı yüreğim olmayacak artık\nKaprislerinin hedef tahtası...\nSeni sana\nBeni bir akıl hastanesine\nBırakıp gideceğim bu şehirden\n\nNasılsa kavuşamadım sana\nNasılsa dudaklarının kıyısına varamadım\nNedense bütün çıkmaz sokaklar adresim oldu\nVe nedense bütün kırmızı ışıkları üzerime yaktın\nNe yaptımsa\nBir türlü sana yaranamadım\nArtık adressiz\nIşıksız\nVe öylesine ıssızım\nDünlerin kadar eskiyim\nVerdiğin acılar kadar paslıyım\nİşte çıkıp gidiyorum hayatından\nNasılsa fark etmez senin için\nBelki çok şanslı\nBelki de en yaşlıyım...\nArtık\nPusulam hasreti\nSaatim yalnızlığı\nVe takvimler sensizliği gösteriyor bana\nNeylersin \nYolcu yolunda gerek\nBelki bundan sonra\nBelki senden sonra\nAdam olur bu “asi yürek”\nVe dersini alır da bu sevdadan\nBir daha \nBoyundan büyük denizlere\nAsılmaz kürek\n\nYarın bu saatlerde\nBen yollarda olacağım\nSen kimbilir kaçıncı uykunda\nMasal mavisi bir rüyada\nVe elbette o korsan yüreğin\nYine pusuda\nOysa\nİlk defa sesimi duymayacaksın\nSitemlerin sahipsiz\nSoruların cevapsız kalacak\nBelki ilk defa içini kemirecek yokluğum\nTanımadığın bir koku içini saracak\nVe ilk defa kendinle hesaplaşacaksın\nNe oldu? \nNe oluyor? \nNe olacak? \nSonra \nBir gözün kör\nBir kulağın sağır\nBir ayağın kırık\nBir kolun kesik\nDüşeceksin yollara\nYani baştan başa yarım\nYani baştan başa eksik\nBütün duvarlar üstüne yıkılacak\nBelki ilk defa\n“Unutuldum” diyerek için sızlayacak\nVe sen bu şiiri okurken\nAyrılığımız çoktan başlamış olacak\nBelki de son tesellin\nSana yazdığım “bu son şiir” olacak\nVe kimbilir\nUnutulmuş bir gecenin tam ortasında\nBaşucundaki bir radyoda\nUykusuz bir şair yüreğini çınlatacak\nVe bir daha fısıldayacak kulaklarına\nSana adanmış bu satırları\n\n“Bütün şehirler uyur\nİstanbul uyumaz\nVe birgün\nBütün sevenler unutur seni\nAma bu “şair yürek”\nASLA UNUTMAZ...”" + }, + { + "id": 5186.0, + "title": "Vehim", + "poet": "Necip Fazıl Kısakürek", + "rating": 7.0, + "poem": "Her gün elim tokmakta,\nBir an irkiliyorum:\nAnnem belki yatakta,\nAnnem belki toprakta.\n\nGün batıyor şafakta;\nBiliyorum, biliyorum:\nTabut gıcırdamakta\nVe hevesler damakta..." + }, + { + "id": null, + "title": "İyi ki bu düştesin", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "İYİ Kİ BU DÜŞTESİN \n\nnehirler yarışır, çağıldar gözlerinde \no nehirler benim nehirlerimdir \naşk \nki azar azar benim yerimdir \nüşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam \ngözlerin ey yâr benim evimdir \n\n/vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten caymayacağım \ngece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! / \n\niyi ki bu sestesin \ndünyayı ısıtan nefestesin \nbir haydut gibi gezinirim kapında \nkalbimde tutuşan ateştesin… \n\nII \nrüzgârlar savrulur, uğuldar gözlerinde \no rüzgârlar benim rüzgârlarımdır \naşk \nki azar azar benim yerimdir \nsuskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam \ngözlerin ey yâr benim evimdir \n\niyi ki bu düştesin \nher sabah ışıyan güneştesin \niyi ki yoksuluz bulutlar gibi \nsoğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi \n\n/vurulup düştükçe, düştükçe sana koşmaktan caymayacağım \ngece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! / \n\nYılmaz odabaşı" + }, + { + "id": 27190.0, + "title": "Satılık Şiir", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 7.0, + "poem": "Ben sersemin biriyim\nOturmuş senin için aşk şiirleri yazıyorum\nEllerinin beyazlığından\nGözlerinin güzelliğinden bahsediyorum\nOysa sen\nBir ettir, kemiktir tutturmuşsun\nGözün dünyayı görmüyor\nAl bu şiirimi götür sat\nBir ekmek\nYarım kilo pirzola al\notur zıkkımlan" + }, + { + "id": 22924.0, + "title": "Yerli Yerli Yerli Yerli", + "poet": "Mevlana Celaleddin Rumi", + "rating": 8.0, + "poem": "Yine gel sen dinle benden\nYerli yerli yerli yerli\nHep Çalarım ten ten tenen\nYerli yerli yerli yerli\n\nYerla ve yerlem yerlela\nYerla ve terlem terlela\nBir söz söyle sessiz durma\nYerli yerli yerli yerli\n\nİçki sunan sun içkiyi\nÇalgı çalan çal şu neyi\nSöyle telala talela\nYerli yerli yerli yerli\n\nTen ten tenen ten ten tenen\nSöylenirsin kuş gibi sen\nUveys gibi ender Karen\nYerli yerli yerli yerli\n\nŞems gibi kendini sustur\nGit kinden kibirden kurtul\nŞems-i Tebrizi'yle otur\nYerli yerli yerli yerli" + }, + { + "id": 60976.0, + "title": "Güneşli Çayır", + "poet": "Cahit Külebi", + "rating": 6.0, + "poem": "Pınarlardan içiyorum seni\nİnce ve mavi bileklerinden, \nKısrak memelerinin gürlüğünde\nSabah bahçelerinin serinliğinden.\n\nKaç yaşıma gelirsem geleyim\nÖlmem ben gencim uzun yıllar.\nAyna gibi akan bir dere\nVe dibinde beyaz çakıllar.\n\nYaşamım böyle çağlar gider\nCırcırböcekleri, ormanlar ötesinde, \nSarı kokusuyla harmanların\nVe düğenlerin ezip geçmesinde.\n\nAyışığı uçuşsun gözlerinden, \nTeninden aklığı sabahların.\nKaranlık gecelerden çıktıkça\nGüneşli bir çayırsın sen." + }, + { + "id": 31278.0, + "title": "Yalnızlık Şiiri", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 7.0, + "poem": "Karanlığın insanı delişrten bir ihtişamı vardır\nYıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım\nBu gece dağ başları kadar yalnızım\n\nÇiçekler damlıyor gecenin parmaklarından\nDudaklarımda eski bir mektep türküsü\nKaranlıkta sana doğru uzanmış ellerim\nGözlerim gözlerini arıyor durmadan\nNerdesin?" + }, + { + "id": 1082715.0, + "title": "Çek Elini!", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Yetişir ey müptedi, elini İslâm’dan çek\nGörelim nerde ne var, çarşafları camdan çek\nÇiğ çiğ çığlık atarak yorulma divanece\nBir elini şaraptan, birini İhram’dan çek! ..\n\n15.12.2008" + }, + { + "id": 2295377.0, + "title": "Güvercinin Ruhu", + "poet": "Füruğ Ferruhzad", + "rating": 9.0, + "poem": "Âh, bir güvercin gibi kanatlarım olsaydı\nUçar ve huzurlu olurdum\nÇünkü şiddeti ve kavgaları gördüm\nBu dünyada çok acı çektim.\n\nBu dünya gebe ve haksızlık doğuruyor\nAllah'ım, senin gücün ve senin huzurun dışında\nNereden sığınak bulurum? \nEğer şafağın rüzgarlarına asılsam ve denizin derinliklerinde yaşasam\nYine de elinin ağırlığını üzerimde hissederdim.\nBeni kararsızlıkla sarhoş ettin\nSenin yolların ne kadar gizemli\nSenin yolların ne kadar gizemli.\n\nYüreğimin acısını söylüyorum\nRuhumun yakıcılığını söylüyorum\nSessizliğimi korurken, kemiklerim ufalıyor\nÇünkü elinin ağırlığı üzerimde.\n\nHatırla; hayatım bir soluktan ibaret\nÇöldeki bir pelikan gibiyim\nVe bir serçe gibiyim, damda tek başına kalmış.\nDökülmüş su gibiyim\nVe ölüp gitmişler gibiyim\nVe ölümün gölgesi, gözkapaklarımı kaplıyor\nBeni bırak, beni bırak; günlerim sadece bir nefes.\nBeni bırak, yolculuğuma başlamadan önce geri dönüşü olmayan yere,\nEbedi karanlıklar ülkesine.\n\nAllah'ım,\nGüvercinin ruhunu vahşi hayvanlara emanet etme.\n\nHatırla; hayatım bir soluktan ibaret\nDeğirmenlerin gürültüsü\nVe o acı dolu aylara\nVe çevremi saran neşeli şarkılar\nVe canlı ışıklar yitip gitti.\nNe mutlu, bu zamanda hasat yapanlara\nVe elleriyle başakları toplayabilene.\n\nÇölde şarkı söyleyen ruhları dinleyelim\nÂh edenlerin ve ellerini gökyüzüne açanların şarkısı, diyor ki:\n\n \"Eyvah, yaralarım ruhumu hissizleştirdi! \"\n\nÂh sen,\nBeline kadar inen saçların dökülürken,\nKırmızı elbiseler giydiğin,\nAltından mücevherler taktığın zamanları hep unuttun.\nGözlerine sürme çekerdin\nHatırla; kendini boşu boşuna güzelleştirirdin,\nÇölde yalnız bir şarkı olduğun\nVe arkadaşların seni terkettiği için.\n\nZaman akıyor ve öğlenin gölgeleri uzamaya başlıyor\nVe kuşlarla dolu bir kafes gibi,\nHayatımız da iniltiyle dolu.\n\nİçimizde hiç kimse bilmiyor; ne kadar vakti kaldığını\nHasat zamanı geçti, yaz artık bitmek üzere\nVe bir kurtuluş bulamadık.\nGüvercinler gibi bağrışıyoruz adalet için\nAma kimse duymuyor bizi.\nVe karanlıkta, ışığı bekliyoruz.\n\nEy sen, sevginin gücüyle taşan nehir\nBize doğru gel\nBize doğru gel." + }, + { + "id": 247065.0, + "title": "Yorulursun", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 6.0, + "poem": "Yorulmam deme gönül mutlaka yorulursun\nOrtada seyrederken kenara savrulursun\nZamanın tenceresi, penceresi çok farklı\nTemmuz’da buz tutarsın, Ocak’ta kavrulursun..\n\n07.04.2005/Vakit" + }, + { + "id": 21194.0, + "title": "Şeytanın Öpücüğü", + "poet": "Cezmi Ersöz", + "rating": 6.0, + "poem": "Kaçak Sevişmenle\nGüneşin Doğuşunu Seyrettim\nGözlerin En İçten Yuvamdı\nŞeytanın Öpücüğüydü Sabah Uykum\nAdındaki Uçuruma Taptım\nAdındaki Denize\nÖmrüm Bitti Dedim\nAşkın Başladı\nDüşerken Sana\nVe Düşerken Aşka\nGözlerindeki Israrın Peşinde\nYuvan Şeytanımı Özletti\n\nBirimizin Uyanık Olması Gerekli\n\n14.02.2001" + }, + { + "id": 978291.0, + "title": "Bölüşüm", + "poet": "Alaaddin Külcüoğlu", + "rating": 8.0, + "poem": "Ekmeğimizi bölüştük seninle \nÜmidimizi \nBölüşülmeyeni bölüştük seninle \nBölüşülmezi \nSırrımızı bölüştük seninle \nAykırılığımızı \nGülüşümüzü bölüştük seninle \nGözyaşımızı \nSevgimizi bölüştük seninle \nYalnızlığımızı" + }, + { + "id": 116920.0, + "title": "Seversen De Böyle Güzel Sevmeli", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 10.0, + "poem": "Erler pirler erkan aldı izinden\nYüz dört kitap sükut eder sözünden\nAy gün şule verir anın yüzünden\nSeversen de böyle güzel sevmeli\n\nZiya verir gözü ile kaşları\nİmam yatağıdır gerdan döşleri\nGüzelin yüzünden kan bağışları\nSeversen de böyle güzel sevmeli\n\nGüzel güzel deyu aklım doğrandı\nGüzel güzelden çok nazlar öğrendi\nÇirkinin huyundan Allah yerindi\nSeversen de böyle güzel sevmeli\n\nGüzel güzel deyu yandım alıştım\nKınaman dostlar aşk elinden şaştım\nBölüşükte gine güzele düştüm\nSeversen de böyle güzel sevmeli\n\nGüzel güzel gördüm güzel överim\nNerde güzel görsem boynum eğerim\nŞöyle hub cemali güzel severim\nSeversen de böyle güzel sevmeli\n\nPir Sultan Abdal'ım eylemez fendi\nYad ele çözdürmez ak göğsün bendi\nEzelden sevdiğim Muhammet Ali\nSeversen de böyle güzel sevmeli" + }, + { + "id": 108819.0, + "title": "Dereyi Aşağı Gelir Kurt İzi", + "poet": "Pir Sultan Abdal", + "rating": 10.0, + "poem": "Dereyi aşağı gelir kurd izi\nAç kurdun ağzında bir körpe kuzu\nMevlayı seversen ağlatma bizi\nMeleme koyunum vazgel kuzundan\n\nKoyun sen kuzunu kuzulamadın mı\nSağında solunda gizlemedin mi\nAç kurt gelir deyi gözlemedin mi\nMeleme koyunum vazgel kuzundan\n\nYüreğimin ince sızısı mısın\nAlnımızın kara yazısı mısın\nAbdal Pir Sultan’ ın kuzusu musun\nMeleme koyunum vazgel kuzundan" + }, + { + "id": 10524.0, + "title": "Beşinci Mektup", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 8.0, + "poem": "Ayrılık diye bir şey yok. \nBu bizim yalanımız.\nSevmek var aslında, özlemek var, beklemek var. \nŞimdi neredesin? Ne yapıyorsun?\n\nGüneş çoktan doğdu.\nUyanmış olmalısın. \nSaçlarını tararken beni hatırladın, değil mi? \nÖyleyse ayrılmadık. \nSadece özlemliyiz ve bekliyoruz.\n\nZamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum. \nÖnce beklemekten. \nÖmür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan. \nİkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.\n\nBir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar, \nSonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini...\nZaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını,\nKanunlara saygı göstermesini,\nİnsanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar. \n\nVe sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.\nYa o? Ya o? \nİnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat,\nÇocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,\nSaadet bekliyor yaşamaktan. \n\nZaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.\nAradıklarının çoğunu bulamamış, \nBeklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak \nGöçüp gidiyor bu dünyadan. \n\nİşte yaşamak maceramız bu.\nYaşarken beklemek, beklerken yaşamak \nVe yaşayıp beklerken ölmek!\n\nÖzleme bir diyeceğim yok. \nO kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası. \nO nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı. \nO tek güzel yönü bekleyişlerimizin.\n\nİnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı, \nYaşantımız özlemlerle güzel.\nÖzlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.\nBir kokusu var bütün çiçeklere değişmem. \nBir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.\n\nVerdiğin bütün acılara dayanıyorsam; \nSeni özlediğim içindir. \nBeklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni; \nSeni özlediğim içindir. \nYaşıyorsam; içimde umut varsa, \nYine seni özlediğim içindir.\n\nSeni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!" + }, + { + "id": 53449.0, + "title": "Bak Fena Olur", + "poet": "Akgün Akova", + "rating": 6.0, + "poem": "bir gün ayrılırsak\nsevilmekten eskimiş bir renk sanırım kendimi\ngözbebeğime bakarım senin yüzüne özgü\ngece gece\nabone olduğumuz o parkta bulurum kendimi\nköşe bankta sırt üstü yatıyorumdur\nsöylemem gerek mi bilmem, zırlıyorumdur\nrıhtımlar dolusu narçiçeği sen\nbirkaç ton körkütük sen\nbir öyle bir böyle sanıyorumdur kendimi\n\nbir gün ayrılırsak\ngülkurum, çılgın diye an beni\nde ki bulutlanarak, onu sevdim gibi\nkellesi kulağı düşüktür şimdi ayrılmışlıktan\ngöğün beline keman teli sarıyordur\nher zamanki gibi\nde ki\nkulağına doldurduğu denizler seslenip gidiyordur\nsözcükleri muz gibi soyuyordur ortalık yerde\nyine Şiirzade Akgün Efendi sanıyordur kendini\n\nbir gün ayrılırsak\ndövünen çok olur, sevinen daha da çok\ntakla atanlar olur haber üstüne\ngöbek atanlar\nülseri azanlar olur\nbir gün ayrılırsak\nbak fena olur." + }, + { + "id": 23423.0, + "title": "50. Yıl Hesabı", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Bağladım nefsimi zincir yulara \nDünyayı duvara astım; gel de gör. \nRahatı huzuru attım kenara \nÇileyi bağrıma bastım; gel de gör. \n\nYürüdüm sel oldum, durdum göl oldum \nMazluma, mağdura kıvrak dil oldum \nZulüm sıcağında serin yel oldum \nYürekten yüreğe estim; gel de gör. \n\nSonu hatırladım, ilki duyunca\nKula kul olmadım ömür boyunca \nHakkın zehirini içtim doyunca \nBatılın balına kustum; gel de gör. \n\nÜlfetim olmadı iriler ile \nAğıla girmedim sürüler ile\nÖlümden korkmayan diriler ile \nSelâmı, sabahı kestim; gel de gör. \n\nAşk ceylanı emzirince sütünü \nTaşa çalıp, kırdım benlik putunu \nDüşmanımdır inkârcının bütünü \nAllah dostlarıdır dostum; gel de gör. \n\nBazı kötülüğü kovdum elimle \nBazı kötülüğü yerdim dilimle \nGücüm yetmeyince kendi hâlimle \nHaksıza buğzettim, küstüm; gel de gör. \n\nÇıkar için lâf davulu çalmadım \nHiçbir yerden makam, rütbe almadım \nBildimse söyledim; korkak olmadım \nBilmediğim yerde sustum; gel de gör.\n\n(Suları Islatamadım)" + }, + { + "id": null, + "title": "Günlerin Bulanık Sularında", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Kalabalık,\nkabarık şehir; \nçok şehir,\nçok beton,\nyok: İnsan…\n\nÇok: Şehir; \nhiç: İnsan! \n\nSevgileri güneşte çekmiş, ruhları eprimiş\nve ihanetlerini cüzdanlarıyla besleyen hiç insanlar,\ngeldiler; milli piyango ve otobüs biletleriyle\nkürdanlarıyla, balgamlarıyla, ayakkabı bağlarıyla\nnüfus cüzdanlarıyla, “kazı kazan”larıyla,\nvisa kartlarıyla, maskeleriyle, markalarıyla…\nGüneşin heybetine bakmadan\nve aldırmadan rüzgârın zarafetine...\n\nBirer küfe gibiydi omuzlarında hayat; \nher biri kendince yokuşlarda,\nher biri amansız yokoluşlarda,\nşarkıları yankısız,\naşkları unutuşlarda...\nKapanıp gündüzlerin ıssız odalarına; \nhepsi çürük akşamlardan\nve bayat sayımlardan kalma (!) \n\nGeldiler,\ngöğe bakmadan,\ndokunamadan o uzak ovalara\ntelaşla, \ngünlerin bulanık sularında...\n\nHiç insan,\nsabahın köşesinde\nkusmuş şehrin şanına; \nsabahlar akşamına,\nadamlar aşklarına,\nkusmuş günlerin bulanık sularında.\nSevgisiz kaldık, sevgisiz kaldık\nkısacık Nisan akşamlarında...\n\nŞimdi hızla yırtılan aşiretlerden\naşüfteler, kalpazanlar ve ateistler çıkaran ülkem,\nsavur beni şu pusun, ayazın ortasına,\nçıkarıp sığ sulardan yakıştır okyanuslara\nve kavuştur o eski masal kahramanlarına...\nÇünkü böyle bir raunt isyan, beş rekat hüzün\nYetmiyor haziran akşamlarında...\n\nŞimdi parklar fesleğen kokarken\nyoksullar soluk soluğa; \nfıskıyeler upuzun,\ntaşıtlar süratle otobanlarda; \ntelaşla,\nherkes günlerin bulanık sularında...\n\nOysa hepimizin gidebileceği bir vadi olmalıydı…\n\nArtık ömürlerimiz bu tükürülmüş bulvarlara kanar\nVe rüyalarımızda bir görünür bir kaybolur serin pınarlar; \nbu yüzden yaktığımız bütün kibrit çöpleri\nen çok da içimizde yanar ha yanar...\n\nKalabalık,\nkabarık şehir; \nçok şehir,\nçok beton,\nyok: İnsan...\n\nÇok: Şehir; \nhiç: İnsan! \n\nHiç\ninsan; \ndoyumsuz,\ntedirgin,\nkorkak...\nSabırsız,\ntutkusuz,\nkaypak...\n\nŞimdi herkes yüreğinin avlusuna bir servi kadar.\nRüyalarında bir görünür bir kaybolur ormanlar.\nUyanınca, irileşen boşlukları ihanetle tamamlar...\n\nH\ni\nç\n\ni\nn\ns\na\nn: Yitmiş günlerin bulanık sularında…\nSadece elbiseler sürüklüyor ardında..\n\ncoşkusuz, aşksız kaldık\nKaldık... \nBu kısacık temmuz akşamlarında…" + }, + { + "id": null, + "title": "Bir Liseli Silüeti", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Hayat hattında acemi tayfalardık.\nNe avunduk sevinç müsveddeleriyle; \naşktan ikmale kaldık...\n\nBak her sabah bağıran yeni sabaha,\nartık iklimler değişmiş, kuşlar da gitmiş,\ntenimde eski ateş, gözlerimde fer bitmiş; \nheybetli dağlar arasında\ngöğümde yıldız yitmiş...\n\nSen \nhâlâ\nanılarımın\nen\nbeyaz\nyanısın.\nSen, buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın\n yarısısın...\nSen, sağanakla gelen sabahlarda çok eski…\nÇok eski bir şarkının adısın.\n\nDaha adamlar şehirlere otomobillerle,\ngeceler anılarla birlikte gelir.\nSilûetin giderek uzaklaşır, düşler de kilitlenir\nve efkârım bir yaralı ayrılıktan beslenir.\n\nKimse bilmez,\nyıllar yılı hep aynı beyazla gezmek nedendi? \nOlsun,\nyirmi yıl seni özleyerek yaşlanmak da güzeldi! \n\nÇünkü sen, buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın\nyarısısın...\nSen sağanakla gelen sabahlarda çok eski…\nÇok eski bir şarkının adısın." + }, + { + "id": 31665.0, + "title": "Çigan Gözler", + "poet": "Ümit Yaşar Oğuzcan", + "rating": 6.0, + "poem": "Şarkısız ve sensiz kaldığım nice akşamlar\nGözlerin geçer aklımdan özlemler içinde\nGözlerin bir çigan müziği güzelliğinde\nKirpiklerinde keman, bebeklerinde gitar...\n\nİç ürperten sesin her gece odama dolar\nBir buğu yükselircesine göğe kadehten\nNasıl başım döner nasıl mest olurum bilsen\nAğlarım, saçlarında gün doğuncaya kadar...\n\nMutluluk bir ateştir uzaklarda yaktığın\nKi binlerce 'yay' çekilircesine derinden\nEn hazin şarkıları dinlerim gözlerinden\n\nBüyür gitgide hüznü içimde yanlızlığın\nDinlerim o hiç susmak bilmeyen çiganları\nVe bir musiki halinde geçen zamanları..." + }, + { + "id": 33800.0, + "title": "Sana Geliyorum", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Görmeden, doğduğum gecenin seherini, \nEllerim değmeden anama \nVe günah izi yokken dudaklarımda, \nBebeklere has bir dille ağlayarak, \nSANA geliyorum SANA\nÇırılçıplak! .. \n\nBir garip ağaç oldum aşk ülkesinde,\nKöklerim sığmadı zamana; \nSilktim ham meyvelerimi utandım da, \nKutsal duygularınla donandım yaprak yaprak.\nSANA geliyorum SANA \nDal budak! .. \n\nNe bir dürüm ekmek var heybemde, \nNe içecek suyum kana kana... \nBir tutam umutla düştüm yollara, \nBazen yürüyerek, bazen koşarak, \nSANA geliyorum SANA\nYalın ayak! .. \n\nYollar uzadıkça yük ağırlaştı, \nAteş düştü gönlümdeki harmana. \nBıraktım ağrıyı, sızıyı bir yana; \nHasretinden ıpıl ıpıl yanarak, \nSANA geliyorum SANA\nBir avuç toprak! .. \n\nSeyrettim uzaktan benliğimi ki, \nEt, kemik, kan değilmiş mânâ. \nHabibin hakkına, İsmin hakkına \nAf dilemek için ağlayarak, \nSANA geliyorun SANA \nYa HAKK! ..\n\n(Dosta Doğru) " + }, + { + "id": 31796.0, + "title": "Vatandaş", + "poet": "Enver Gökçe", + "rating": 6.0, + "poem": "Ne, bizden geri, deniz aşırı şarkılar, \nNe tadılır ne bölünür nimetler bizsiz.\nİnan kardeşim inan\nNe yalan bu dünya, \nNe insan fani...\nAcılar görmüşüz, geceler görmüşüz, \n ölmeyi görmüşüz.\nAydınlıklar görmüşüz, kahramanlar, \n dostlar görmüşüz.\nGörmüyor musun, görmüyor musun? \nEllerimiz ellerimizde... gidiyoruz.\nSizlerden söz açıyorum\nTeklifsiz, pervasız, işkilsiz.\nAteşe vurulu batıl ve eski kitaplar\nSizden öte...\nNeler varsa\nMesut insanlık için bühtan edici\nSizden öte...\nVe bir yanda yıkılmış zulmün kalası\nBir yanda salınır devasa gövden.\nBir yanda sevmediklerin, \nBir yanda demir pencere, bir yanda tarih\nBir yanda sen.\nYani bir yanda\nYüzyıllar boyunca saflarında\nYangınlar çıkardıklarımız.\nBir yanda - hayal etmesi zor - \nFerah ve cömert dünyamız\nVe mürettip, hasatçı, öğrenci, öğretmen\nKınadık, yüz çevirdik, düşman kesildik\nŞol aşkı bilmezlenenlere.\nDünyalar durdukça mesuduz\nBu dünya üzerinde.\nYaşamak aşkına, yıldızlar aşkına\nDemir ve ekmek aşkına mesuduz...\nHey dağlara taşlara kar eden türküm\nAşikar etsen de kendini\nŞöyle bir sular gibi salsak, boy versek\nUzun ömrümüzü, yiğit ömrümüzü, taze ömrümüzü, \nSefil ömrümüzü, deli ömrümüzü, gelin ömrümüzü...\nGüneşte güneşlesek\nDal kırsak, toplasak, ateşlesek\nBroy broy desek dağlarda\nGül gülistan içinde görseler bizi.\nİster öv, ister yer, ister sev beni\nGüneşin taşlarda mavileştiği\nNehir boylarınca söylenir\nSevinç şarkılarım yoksa da\nŞimdi, bütün kederli ezgileri\nÜmide kurban ediyorum.\nSatırlarımla olsa da çok mu, bir de ben seni\nBizden olan bütün dünya şairleri gibi\nYadediyorum.\nSen ne hakim, ne evliya, ne kul, köle, ne şövalyesin\nSen yirminci yüzyıl insanı! \nDost dediğim, yaren dediğim, kardeş dediğim\nEkmeğim benim, \nGülüm, bağım, bostanım benim: \nVATANDAŞ." + }, + { + "id": 67453.0, + "title": "Her Sabah, Yanılmak! ..", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 6.0, + "poem": "sabah olmak her gece kolay mı sanırsınız\nbulutları dağıtıp güneş olarak doğmak\ndenizle gök arasında çiy yorgunu şehre\nkurşun kubbeleri buğulu minareleri ıslak\nsoğuk bir trenden inmiştiniz / yalnızdınız\n\nbilmem kaçıncı defadır / yine yanılmıştınız\n\nhiç uyumamıştınız / gözleriniz yanıyordu\nyolculuk sanki bitmemişti / birdenbire\nkendinizi vagonda unuttuğunuzu sandınız\nsanki katar soluk soluğa tırmanıyordu\ndumanlı rampaları / bir kılıç gibi çıplak\ntiz çığlıklarıyla aydınlığı doğrayarak\n\nbilmem kaçıncı defadır / yine yanıldınız\n\njilet mavisi bir kadın elinde purosu\ndeğdiği yer açılıyor çok fena keskin\nkim olduğunu bilen yok / işin doğrusu\nyüzünü kaybetmiş aynalarda arıyordu\namerikan bara tünemiş sek vodka içiyor\ngeçmişinden rusça bir şarkı arayarak\nsarhoş olmamak en büyük korkusu\n\nbilmem kaçıncı defadır / yine yanıldınız\n\nelbet en kötüsü sokaklarda tutuklanmak\nhani bir kere iki yanınızda iki sivil polis\nbeyoğlu'ndan çekilip nasıl koparılmıştınız\nnabız gibi vuran o kötü ve karanlık his\nyakanızı hala bırakmadı asla bırakmayacak\n\nbilmem kaçıncı defadır / yine yanıldınız" + }, + { + "id": 21135.0, + "title": "İnsanlar Gider Şarkıları Kalır", + "poet": "Aziz Nesin", + "rating": 6.0, + "poem": "insanlar gider şarkıları kalır\nşarkılar var uzun\nyüzyıllar dolanır\nşarkılar var kısa\nsöylendiği yerde kalır\nşarkılar var benim şarkılarım\nsöyletmezler içimde kalır." + }, + { + "id": 1148814.0, + "title": "Farklı", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 7.0, + "poem": "Yaşar elbet her canlı, yaşanan yerler farklı\nZirvelerde kartallar, çukurda pislik yaşar...\nHer şey demek değildir sınırlı insan aklı\nNerede Nemrutluk var, orda iblislik yaşar.\n\n22.03.2009" + }, + { + "id": 31961.0, + "title": "Günlerden Öyle Bir Gün", + "poet": "Metin Altıok", + "rating": 8.0, + "poem": "Günlerden öyle bir gündü; \nÜstüne tarih düştüğüm.\nGözümün önüne geldi birden\nBalkıyan güzel yüzün.\n\nVe yüreğim yandı söndü, \nTer bastı avuçlarımı.\nBir işlek kovan uğultusu\nKapladı kulaklarımı.\n\nUzandım usulca cigarama; \nYavan ömrüme katık.\nBen o gün öldüm gülüm, \nBir daha ölmem artık.." + }, + { + "id": 57963.0, + "title": "Ukte", + "poet": "Can Yücel", + "rating": 6.0, + "poem": "Dünyamın güzeli martılar\nSizden nasıl da yok yere korkmuşum\nKaşık Ada'nın orda! \nDalın üstüme dalın\nVurun beni, urun\nDenizanası kokan gagalarınızla! \nAh sizden ben nasıl da yok yere korkmuşum! \nBilmiyordum ki çünkü\nBen hem balığım hem kuşum\nBen ama hala anlayamıyorum ki\nBunca zaman niye sizden ayrı oturmuşum" + }, + { + "id": 52607.0, + "title": "Edip Cansever", + "poet": "Cemal Süreya", + "rating": 7.0, + "poem": "Yeşil ipek gömleğinin yakası\nBüyük zamana düşer.\n\nHerşeyin fazlası zararlıdır ya, \nFazla şiirden öldü Edip Cansever." + }, + { + "id": 27989.0, + "title": "Geleceğim", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 8.0, + "poem": "Yıllar yirmi olsa da, otuz olsa da\nYollar kar, çamur olsa da, buz olsa da\nBedenim yorgun, aç ve susuz olsa da\nBir gün yalın ayak, terli gömlekle\n- Gelirim, beni bekle\n\nBelki yakında olur, belki de uzak\nSırtımda hatıralar, saçlarımda ak\nGün, tarih bilemiyorum amma, muhakkak\nBitmeyen bir azim, sabır ve emekle\n- Gelirim, beni bekle\n\nUnutmam mümkün değil, unutur sanma\n'Gelmez' diyen olursa sakın inanma\nUmutlarını kaybetme ha zamanla\nGeç kaldı diyerek gam çekme\n- Gelirim, beni bekle\n\nSıcak bir yaz akşamında olabilir\nSarı bir güz akşamında olabilir\nKışın beyaz akşamında olabilir\nEllerimde bir top mavi çiçekle\n- Gelirim, beni bekle\n\nCümle köprüleri sel alsa da tek, tek\nSöz vermişim bir kere engel ne demek\nBaşı karlı, kara dağlardan geçerek\nAzığım bir tas su, bir dürüm ekmekle\n- Gelirim, beni bekle\n\nVermese de kaybolan gençliğimizi\nAyıran bir gün kavuşturacak bizi\nVe içimde sevgilerin en temizi\nSeninle dolu, arı-duru bir yürekle\n- Gelirim, beni bekle.\n\n(Dosta Doğru)" + }, + { + "id": null, + "title": "İdris", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "İçindeki çocuğu alıp kaç İdris,\nbırak paslı hançerlerle parçalamayı uykularını. \nİhanet torpil yapmaz, hasret ardına bakmaz; \nkır kanlı bıçakları,\niçindeki çocuğu alıp gel İdris! \n\nBir mavi için ağlama İdris,\nitme şu duvarları,\ngülümse, sütünü ver içindeki çocuğun.\nBilirim, mağlûbiyet \nesrik gülüşler ardında paramparça bir perde; \nyeter idris, vakur ol, onur var serde! \n\nAnladım, vazgeçemezsin ondan, asla; \nkardeşim, fazla alkol mevcut şimdi\ndamarlarındaki asil kanda.\nAldırma demiyorum sana; \naldırarak \naldırma.\nİçindeki çocuğu şu kirli hayata uyandırm\n\nİçindeki çocuğu alıp gel İdris,\ncoşkunu parlat ya da birkaç tek at,\nküfürlerine tutunarak geç kaldırımlardan; \nsonra bir kerhaneye git ve oturup ağla.\nKerhaneleri bütün dünyanın,\naşk kangrenlerinin yıkık çarşılarıdır...\n\nAldırma demiyorum sana; \naldırarak \naldırma; \niçindeki çocuğu İdris, çocuğu uyandırma! \n\nVe yıllar geçer,\nİdris’lerin kalplerindeki çocuklar daha ölüdür; \ndüşleri hâlâ terasta,\nİdris’ler ise zemin katta kiracı oturur..." + }, + { + "id": 79892.0, + "title": "Kedilerin Alışkanlıkları", + "poet": "Didem Madak", + "rating": 8.0, + "poem": "Kayboluşumun beşiğini sallıyorum bu akşam\nBüyüyor yavaş yavaş\nSırtında parmak izleriyle zamanın\nBir tekir kedi ile beraber\nSeyrediyorum hayatı: \nO meleklerin cebinden düşen anahtardı, \nSon zikrin halkası\nAllah’ın son hatırası\nO bizim kaçırdığımız fırsattı\nUğurböcekleriyle parmak uçlarında\nKüçümserdi hep ona olan aşkımı\nGözünün yaşına bakmadan şimdi ben\nKovuyorum ihtiyarı\n\nArdımda kırık bir ayna\nÜvey anneleri hayatımın.\nBatsın diye güneşe tempo tutan o kız çocuğu...\nEvden kaçışımın pembe spor ayakkabıları vardı.\nHüzün neydi sanki o zaman \nArtık kullanılmayan dikiş makinesi annemden kalma.\nÖlüm neydi sanki o zaman\nBir önseziden başka.\nEvden kaçabilirsin artık çocuk, \nama kaderden asla! \nBabam\nÇıkarılmış bir adam bütün fotoğraflardan\nKader neydi sanki o zaman, \nMasada açık unutulmuş\nTuruncu kulaklı bir makastan başka.\nBir ağaca bakıyorum şimdi\nBaşladığı yerde bitiyor dünya\nAlışıyor dil şimdi\nAzı dişin bıraktığı boşluğa.\nBastırıldı nihayet hayatın kadife kalesinde çıkan isyan.\n\nSöküyorum şimdi sözleri birer birer\nKalpten kalbe giden yolu kapayan\nKalbim, anlatılmaktan usanmış, \nYıldızı sönmüş bir komedyendir artık, \nDilencinin önünde kahkahalar atıyor, \nKirli bir mendille çıkınlanmış şimdi dünya.\nHayretle bakıyorum kedinin gözlerindeki çapağa, \nGeri vermiş hayata çaldığı şiirleri, \nNe zaman aşkı tersinden okusam\nAnlıyorum kediler bile meğer alışmış bu yokluğa\nSallayıp duruyorum bu akşam kayboluşumun beşiğini, \nGönüllü hemşire birinci sigarasına.\n\nSarhoşum kadehlerde biriken tozla\nÇekil diyorum kağıda, çekil, \nİçer ve zehirlenir\nNe zaman gözlerimden mürekkep damlasa.\nKalbime dokunuyorum bir kelebeğe dokunur gibi\nYetmez mi acaba bu dökülen pullar aşka? \nYoksa şu sızıyı\nSobası tüten evin şiirinde mi saklasam? \nŞu sardunyanın kırmızı çiçek açışına\nYetmez mi acaba ah kör olmuş bir Türk filminde ağlasam? \nNe zaman sorsam, \nAnlıyorum kediler bile meğer alışmış zamana.\n\nDünyayı bir salyangozun izlerinde dolaşsam, \nElimde parlak bir harita\nHiçbir atlasta henüz yer almamış.\nArdımsıra yollara hayalimin kırıklarını bıraksam\nYeter mi bu izler beni kendime getirmeye acaba?" + }, + { + "id": null, + "title": "Ben Bir Erken Akşam", + "poet": "Yılmaz Odabaşı", + "rating": null, + "poem": "Ben mızrabı kırık bağlama,\nben bir erken akşam, bir telaşlı kasaba; \nsavurdum yüreğimi erken göçen kuşlara…\n\nBen geride kimsesi kendi kalmış.\nBir yalnız bulut terk edilmiş ufukta.\nIslıkla türküler söyledim zifiri sokaklara…\n\nBen okyanuslarda yalnız bir taka.\nHep özlettim kendimi kıyılara,\nhep özettim ünlemlere, hep özet sorulara…\n\nYaslanıp bir gülün kokusuna,\ndağıttım ömrümü incinmiş notalara,\ndağıttım gençliğimi terli ayrılıklara…\n\nBen mızrabı kırık bağlama,\nben bir erken akşam, bir telaşlı kasaba; \nsavurdum yüreğimi erken göçen kuşlara.\n\nDaha bakıp durmaktayım göklerde kanatlara..." + }, + { + "id": 832202.0, + "title": "Mayası Bozuklar", + "poet": "Abdurrahim Karakoç", + "rating": 5.0, + "poem": "Kaldırdığın her taşın altında ABD var\nHer pisliğin içinden kesin Siyonizm çıkar\nAyırmak mümkün değil bu ikili ortağı\nMayalar aynı maya, damarlar aynı damar.\n\n18.10.2007/Vakit" + }, + { + "id": 67455.0, + "title": "Süheyla Değildi Adın", + "poet": "Attila İlhan", + "rating": 5.0, + "poem": "hangi bulutlara niçin sarındın\ngözlerindeki mavi kimin gökyüzü\n\tsüheyla değildi başkaydı adın\ngülüşlerin donuk neş'e öksüzü\no erken sonbahar görüntüsü\n\ninceden inceye boyanmaz mıydın\nkirpiklerinin lacivert örtüsü\n\tsüheyla değildi başkaydı adın\nellerin buz gibi ağzının büzgüsü\nkaç yalnızlığın gizli üzüntüsü\n\nne yapsan ne etsen anlaşılmadın\nbelki sebep kendini aşmak dürtüsü\n\tsüheyla değildi başkaydı adın\nnabızlarında pişmanlığın gürültüsü\ngülümsemen soğumuş çiçek ölüsü" + } +] \ No newline at end of file