petition
stringlengths
136
32.8k
petition_length
int64
17
4.44k
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir bakanlığın imar planı yapma yetkisi imar kanununun maddesinde tadadi olarak ve istisnai bir şekilde belirlenmiş bunun dışında plan yapma yetkisi belediye mücavir alan sınırları içinde belediyelere dışında ise valilik verilmiş onaylanarak yürürlüğe giren planların kesinleşmesi ve ilgililerin bilgilendirmesi için bir ay süre ile ilan edilmesi zorunluluğu getirilmiştir tc anayasasının devletin temel amaç ve görevleri başlıklı maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır hükmü ile sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması başlıklı maddesinde herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir çevreyi geliştirmek çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir hükmü yer almaktadır anayasanın ve maddesiyle devlete verilen görevlerin imar mevzuatıyla getirilen düzenlemelerle de yaşama geçirileceğinde kuşku bulunmaması gerekir sayılı kanunun geçici maddesi ile hazineye ait çankaya ilçesi bölge dikmen mahallesinde bulunan pafta ada parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak imar mevzuatındaki kısıtlamalar ile plan ve parselasyon işlemlerindeki askı ilan ve itirazlara dair sürelere tabi olmaksızın her ölçekteki imar planı yapmaya yaptırmaya değiştirmeye ve resen onaylamaya ve her türlü ruhsatı vermeye bayındırlık ve i̇skan bakanlığının yetkili olduğu şeklinde getirilen düzenleme anayasanın uncu maddesinde açıklanan eşitlik ilkesine aykırıdır anayasanın uncu maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar denilmektedir bu yasak insan hakları belgelerinde olduğu gibi birbirinin aynı durumunda olanlara aynı kuralların uygulanmasını ayrıca ve açıkça ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir aynı durumda olanlar için farklı düzenleme eşitliğe aykırılık oluşturur anayasanın amaçladığı eşitlik mutlak ve eylemli eşitlik değil hukuksal eşitliktir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa anayasanın öngörüldüğü eşitlik çiğnenmiş olmaz başka bir anlatımla kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz anayasa mahkemesinin günlü k sayılı kararıesas sayısı karar sayısı i̇ptali istenilen kuralla şahısların mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan ve hazinenin mülkiyetinde bulunan diğer taşınmazlardan hiç bir farkı bulunmayan taşınmaza ilişkin olarak aynı hukuksal durumdaki diğer kişilere bu arada hazinenin diğer taşınmazlarına tanınmayan bir biçimde ayrıcalık getirilmiş bu taşınmazın maliki hazine ile diğer taşınmaz malikleri arasında imar mevzuatınca uygulanacak işlemler açısından ayrım yapılmıştır ayrıca anayasanın ve maddelerinde ifadesini bulan söz konusu ödevler yerine getirilirken idarenin imar mevzuatındaki kısıtlamaların dışında tutulması ilan askı ve itirazlara dair sürelere tabi olmaması ve hazinenin mülkiyetinde bulunan tek bir parsele yönelik olarak plan yapma yetkisinin bayındırlık ve i̇skan bakanlığına verilmesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu açıktır açıklanan nedenlerle ve bir davaya bakmakta olan mahkemenin dava sebebiyle uygulanacak bir yasanın anayasaya aykırı olduğu kanısına götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurulması gerektiğini düzenleyen sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi gereğince sayılı kanunun geçici maddesinin fıkrasının imar planları yönünden davada uygulanacak kural olan kısmının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle resen anayasa mahkemesine başvurulmasına ve anayasa mahkemesince verilecek olan kararın gecikmesi halinde hem yargısal hem de kişisel bazda giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğabileceği göz önünde bulundurularak esas hakkında karar verilinceye kadar itiraz konusu kuralın yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesinin istenilmesine dosyada bulunan konuyla ilgili belgelerin onaylı birer örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine gününde oybirliğiyle karar verildi
583
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir anayasanın ve maddelerine aykırılık sayılı tc anayasası mye göre türkiye cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve a göre herkes dil ırk renk cinsiyet siyasî düşünce felsefî inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir düzenlenmeleri getirilmiş olup hukuk devletinde kişilerin birbirine herhangi bir nedenle üstün veya ayrıcalıklı olması düşünülemeyeceğinden eşitlik ilkesi hukuk devletinin olmazsa olmaz ilkelerinden biridir yine anayasa mahkemesi tarihli kararında anayasanın yasa önünde eşitlik ilkesini düzenleyen maddesindeki kurala aykırı düşen yasa hükmü cumhuriyetin niteliklerini belirleyen maddesindeki hukuk devleti karşısında geçerliliğini sürdüremez görüşünü ileri sürerek eşitlik ilkesinin hukuk devletinin unsuru olduğunu belirtmiştir i̇ptali istenen madde hükmü ile sgk lehine diğer kişilerden ayrı bir hak verilmiş olup kurumun borçlu olduğu durumda kuruma başvuru şartı getirilmesi eşitlik ilkesine aykırıdır yine sgknın alacaklı olduğu durumlarda sgk alacağını herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaksızın icraya koyup tahsil edebilecekken borçlu olduğunda böyle bir başvuru getirilmesi hukuk devletine ve eşitlik ilkesine aykırıdır bir hukuk devletinde devletin temel görevlerinden biri adil hukuk düzeninin kurulması ve korunmasıdır bu düzenleme ile adil hukuk düzeni sarsılacak ve kişiler arasında eşitsizlik olacaktır anayasanın ve maddelerine aykırılık anayasanın maddesinde herkesin mülkiyet ve miras hakkına sahip olduğu ve da herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir ülkemiz avrupa i̇nsan hakları sözleşmesine taraf olup bu sözleşme gereğince imzalanan ek protokolleri de imzalayarak bu protokollerdeki hakları da güvence altına alacağını taahhüt etmiştir ek nolu protokolde mülkiyet hakkı ile ilgili düzenlemeler getirilmiş olup ai̇hmin yerleşik içtihatlarında da alacak hakkı mülkiyet hakkı olarak değerlendirilmektedir lucai̇talya tarihli karar bu açıdan bakıldığında mahkeme ilamı ile alacak hakkı elde eden kimselerin alacağını tahsil edebilmesi için başvuru öngörülmesi mülkiyet hakkına da aykırıdır yine iptali istenen madde adil yargılanma hakkına da aykırıdır ai̇hs da herkes bir mahkeme tarafından davasının görülmesini istemek hakkına sahiptir düzenlemesi öngörülmüş bu madde uyarınca herkes davasının bir mahkeme önünde görülmesini isteyebilir ve bu da hak arama hürriyetinin temelini oluşturur dava hakkı bir niza nedeni ile mahkemeye başvurabilme olanağına sahip olmaktan ibaret değildir kesinleşmiş mahkeme kararlarının gereğinde cebri icra yoluyla yerine getirilmesi de bu hakka dahildir böylece bir mahkeme kararının yerine getirilmesi için kamu gücü kullanılmasını isteyen kişinin bu talebini red adı geçen hakkın ihlalidir lunarii̇talya georgidasyunanistan gözübüyükgölcüklü avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi ve uygulaması bası her ne kadar anılan ai̇hm kararlarında kesinleşmiş mahkeme kararlarından bahsedilmişse de ülkemiz hukuk sisteminde ilamların icraya konması için istisnalar dışında kesinleşmesine gerek olmadığıesas sayısı karar sayısı düşünüldüğünde iptali istenen düzenleme anayasanın ve buna bağlı olarak ai̇hs ile ek nolu protokol mle de aykırıdır anayasanın ve maddelerine aykırılık anayasanın maddesine göre yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır ve ye göre de yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez bağımsız mahkemelerce verilen hükmün uygulanması hiçbir şekilde kesinleşmeden icraya konulamayacak ilamlar hariç ertelenemez iptali istenen düzenleme ile bağımsız mahkemeler tarafından verilen hükmün uygulanması belli bir süre ertelenmektedir anayasa mahkemesinin sayılı kararında da hükmedildiği gibi yargı kararlarının uygulanmasını engellemek amacıyla yapılan düzenlemeler yetki saptırması ve amaç öğesi bakımından hukuk devleti ilkesine aykırıdır mahkeme kararlarının uygulanmaması yargı bağımsızlığına ve hukuk devleti ilkesine uygun düşmemektedir talep mahkememizce görülen davada uygulanma yeri olup mahkememizce anayasaya aykırı olduğu düşünülen sayılı kanun ile eklenen sayılı sosyal güvenlik kurumu kanununun fıkrasının anayasanın hukuk devleti ilkesini düzenleyen maddesine yargı yetkisini düzenleyen maddesine eşitlik ilkesini düzenleyen maddesine mülkiyet hakkını düzenleyen maddesine hak arama hürriyetini düzenleyen maddesine ve mahkemelerin bağımsızlığı ve devlet organlarının mahkeme kararlarına uyma mecburiyeti ile ilgili maddesine aykırı olduğu düşünüldüğünden mahkememizce gerekçesi ile birlikte işbu başvuru yapılmıştır anılan maddenin anayasanın gerekçede yazılan maddelerine aykırı olduğu kabul edilerek iptal edilmesine karar verilmesini arz ederim
618
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin bu konudaki günlü kararının gerekçe bölümü aynen şöyledir davacı dava dilekçesi ile geceli köyü parsel numarası ile hazine adına tesbit gören taşınmaz içinde hazine tarafından sayılı kanun gereğince tesbitten sonra toprak dağıtıldığını kendisine de numara ile tarla verildiğini tapusunun da verildiğini yılından yapılan bu tevziden bu yana kendisinin malı gibi zilyet olduğunu halen ziraat arazisi olarak kullandığını söyleyerek dağıtım paftası ve tapusuna göre kullandığı kısımdaki bu yer kadastro paftasına işleyip kendisine intikal ettirilmediğinden bu kısmın hazine tapusu iptal edilerek kendi adına tescilini istemiş delil olarak dağıtım paftası tapu kaydı keşif ve bilirkişi beyanına dayanmıştır davalı hazine sayılı kanunun son maddesi gereğince bu tür davaların sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıllık hak düşürücü süreye tabi olup süre da bitiğinden davanın reddini istemiştir dağıtım paftası ve davacı tapusu ile parselin tapu kaydı getirtilmiş mahallin de keşif yapılmıştır mahalli bilirkişinin yeminli beyanı ve zemine uygulanan diğer delillerle nizalı yerin nisan tarih nolu toplu kaydı ile sayılı kanun gereğince hazine tarafından el konulduğu ve sonradan mahallinden geçen tapulama kadastrosu ile hazine adına tesbit gördüğü tesbitin tarihinde kesinleşip tescil edildiği tescil tarihinden bir ay kadar sonra tevzi edilip davacıya tarih nolu tapu ile nizalı yerin verildiği halen kamu hizmetine tahsis edilmemiş olup tevziden bu yana malik gibi ziraat arazisi olarak kullanıldığı tesbit edilmiştir sayılı kanunun maddesi hazine adına tescil edilmiş taşınmaz mallardan toprak tevzi suretiyle verilen yerler işlemleri tamamlanmamış olsa dahi başka şart aranmadan hak sahipleri adına tesbit ve tescil oluna nacağım söylemiş ile tescil edilmesi için hazinenin mülkiyetinden çıkmamış olması ve kamu hizmetine tahsis edilmemiş olması ayrıca son ile de kadastrosu yapılan yerlerde ilgililerin talep ve dava hakkını iki yıllık hak düşürücü süre içinde kullanılması şartlarını aramıştır hak düşürücü süre kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlamakta ve bu süre tarihinde sona ermektedir dava ise tarihinde açıldığından hak düşürücü süre geçmiştir davanın hak düşürücü süre içinde açılması dışında diğer bütün şartlar gerçekleşmiştir taşınmaz halen hazinenin mülkiyetinde olup kamu hizmetine ayrılmamıştır ve tevzi yolu ile davacıya verilmiştir hak düşürücü süre söz konusu olmazsa davacı adına tesciline imkan vardır anayasasının maddesi devlet topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacı ile gerekli tedbirleri alır maddesi bu amaçla dağıtılan topraklar bölünemez miras hükümleri dışında başkasına devredilemez maddesi mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamazesas sayısı karar sayısı maddesi herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptirler demekte ayrıca madde temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamayacağını maddede herkesin devlet organları önünde eşit olduğunu düzenlemektedir devlet yılında anayasanın maddesindeki kendisine verilen ödevlerini yapmış topraksız köylüye toprak sağlamış ve halen bu toprak ilk tevzi edilen kişi tarafından ziraat arazisi olarak kullanılmakta olup kamu hizmetine tahsis edilmemiştir ancak yapılan tevzii kadastro paftasına göre intikal ettirilmemiş ve tevzi edilenlere temlik işlemleri tamamlanmamıştır halen mülkiyet hazine üzerinedir sayılı kanunun son maddesine göre iktisap edebilmesi için gerekli olan hak düşürücü süreyi geçirmiştir halen hak düşürücü süreden sonra açılan mahkememizde ve asliye hukuk mahkemesinde tescil davaları vardır gene bütün yurt düzeyinde de bu durumda binlerce vatandaş olması gerekir kanunları yeterince takip edemediklerinden haberleri olmadığından süreyi kaçırmışlar hazineye güvendiklerinden böyle bir hak düşürücü kural çıkıp topraklarının ellerinden alınabileceği akıllarına gelmeden topraklarını işlemeye devam etmişlerdir süreyi geçirdikleri için topraklarının ellerinden alınması ve tescil isteyememeleri anayasanın maddelerindeki topraksız köylünün topraklandırılması hükmüne aykırıdır mülkiyet hazine üzerinde olduğundan yeniden hazine tarafından el konulduğu taktirde toplum düzeni bozulacağından devlete güven sarsılacağından anayasanın deki mülkiyet hakkının toplum yararına aykırı kullanılamayacağı hükmüne de aykırıdır gene anayasa l deki herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanarak yargı mercileri önünde davacı veya davalı olabileceğinden ve madde gereğince temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmaması gerektiğinden hazinenin bu davada hak düşürücü süreye dayanması bu nedenle davanın reddini istemesi hakkın kötüye kullanılması ve toplumun huzuru yönünden gayrımeşru olduğundan bu maddelere de hak düşürücü süredeki kural aykırıdır ayrıca hak düşürücü süre kadastrosu yeni yapılan yerlerde uygulanmadığı hallerde önceden yapılan yerlerde uygulandığından eşitsizlik yarattığı gibi iki yıl içinde dava açanlara tescil imkanı verip süre geçtikten sonra bu imkanı tanımamak eşitlik ve haksızlığa sebep olduğundan anayasanın eşitlik konusundaki maddesine de aykırıdır sayılı kanunun son maddesindeki hak düşürücü süre anılan sebeplerle anayasaya aykırı olduğundan ve iptali halinde bir tür yerlerin tevzi yolu ile kullananlara tescil imkanı vereceğinden aşağıdaki kararın verilmesi kanaatine varılmıştır karar sayılı kanunun son maddesindeki hükümler hak düşürücü süre anayasanın ve maddelerine aykırı olduğundan iptali için dosyanın anayasa mahkemesi̇ başkanliğina gönderi̇lmesi̇ne anayasa mahkemesinin bu konudaki kararının beklenilmesine davacı ve davalı temsilcisinin yüzüne karşı karar verildi
739
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçesi aynen şöyledir arapkir başsavcılığının hz ve günlü talepleri ile sanıkların sy nın maddesine uyan eylemlerinden tck nün maddesi uyarı suçta kullanılan av tüfekleri ve teferruatının müsaderesi talep edilmiştir sözkonusu suçtan sanıklar adına tck nün maddesi uyarı ön ödeme tebligatı çıkarılmıştır müsadere yargılaması sırasında mahkememizde tck nün son cümlesinin anayasaya aykırı olduğu kanaati uyanmıştır ön ödeme iki aşamalıdır i̇lk aşamada başsavcılığınca çıkarılan ön ödeme üzerine sanık adına keşide edilen para cezasını ödemekte ve kamu davası açılmamaktadır bu durumda sanık sabıkalı olmamakta suçu sübuta ermeden yargılanmadan ceza ödemekte ayrıca son uyarı hakkında müsadere hükümleri uygulanmaktadır ki bu anayasanın maddesindeki suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz hükmüne ve maddenin genel esprisine aykırıdır çünkü tck nün maddesi anayasanın maddesinden mülhem olup cürüm veya kabahatte kullanılan eşyanın ancak mahkumi̇yet halinde müsaderesine amirdir oysa ön ödeme usul ekonomisi amacıyla getirilmiş ve en önemlisi sanığın suçluluğu sabit olmadan anayasanın maddesine aykırı olarak müsadere yolu açmıştır ki bu yönüyle aykırılık aşikardır ön ödemenin ikinci aşamasında suçlu adına keşide edilen cezayı ödememekte başsavcılığınca açılan kamu davası sonucu suçluluğu sabit görüldükte cezalandırılmakta varsa suçta kullandığı eşya mahkumi̇yet koşulu gerçekleştiğinden müsadere edilmektedir ki burada problem yoktur nitelik olarak ön ödeme davanın düşmesini neticelendirir ölüm genel af şikayetten vazgeçme hallerinde müsadere caiz olmadığı halde ön ödeme halinde caiz oluşu da başka bir çelişkidir konuya bir de müsadere açısından bakmak gerekir tck nün maddesindeki müsadere inzibati mahiyette olmayıp cezai mahiyettedir cezai mahiyette müsadere için bir ceza mahkûmiyeti şarttır oysa ön ödeme halinde bu kurumun niteliği ve konuluş amacından bir ceza mahkûmiyeti sözkonusu olmadığından aynı zamanda müsadereye hükmedilmesi ki bunu vazeden tck nün son cümlesi anayasanın suç ve cezaları belirleyen hükmüne aykırıdır diğer bir deyimle ceza davasının düşmesini gerektiren sebeplerden olan ön ödeme halinde mahkûmiyet şartı tahakkuk etmeyeceğinden müsadereye karar vermemek gerekir fakat tck nün son hâkimi buna zorlamaktadır ki bu anayasanın suç ve cezalara ilişkin hükmüne aykırıdır
317
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin iptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren gerekçe bölümü şöyledir i olay eylül tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan telekomünikasyon anonim şirketi kurulması hakkında sayılı kanun hükmünde kararname ile başlayan ve anayasaya aykırılıkları nedeniyle defalarca anayasa mahkemesi tarafından iptal edilen yasa değişikliklerine tarih ve sayılı çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun ile bir yenisi daha eklenmiştir sayılı kanun ile yapılan bu düzenlemede anayasa hükümleri ülkenin stratejik hedefleri ve kamu yararı gözardı edilmiş yalnızca sermaye kesiminin ve uluslararası bazı kuruluşların istekleri tek ölçüt olarak dikkate alınmıştır anayasa mahkemesinin kararlarında da belirtildiği üzere özelleştirme ile ilgili yasalarda yabancılarla ilgili kimi sınırlamalar getirilmesi ülkenin bağımsızlığı ve ulusun güvenliği ile doğrudan ilgili olup böyle bir düzenlemenin bulunmaması uygulamanın anılan ilkeleri zedeleyici sonuç doğurmasına neden olabilir devletin kuruluş işletme altyapı gibi ekonominin öğesi ve gücü olan tüm kamusal varlıklarının gelir ortaklığı satış yada işletme hakkı yoluyla yerli yabancı ayırımı gözetilerek elden çıkarılmasının geleneksel yapısı ve niteliğiyle anayasada öngörülen devlet düzenine uygun düşmeyeceği anayasa mahkemesi tarafından vurgulanmış olmasına karşın anym k sayılı kanunun kimi hükümlerinde yapılan düzenlemelerle yabancıların türk telekomun yönetim ve denetiminde söz sahibi olmasını önleyen yasaklar kaldırılmış bu suretle türk telekomun uluslararası tekellerin eline tam anlamıyla geçmesinin önü açılmıştır anayasaya açıkça aykırı olan ve iptalleri istenilen bu hükümlerin uygulanması halinde ileride giderilmesi güç yada olanaksız durum ve zararlar doğabilecektir bu yolla belki de verilebilecek iptal kararı sonuçsuz kalacaktır bu nedenle iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulması da istenerek bu hükümler hakkında anayasa mahkemesine iptal davası açılmıştır aşağıda önce sayılı çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun iptali istenen hükümlerine yer verildikten sonra iptali istenen hükümlerle ilgili olarak anayasaya aykırılık gerekçeleri açıklanmıştır i̇ptali̇ i̇stenen hükümler tarih ve sayılı kanunun nci maddesindeki devamı süresince tekel mahiyetinin yaratabileceği sakıncalar da dahil ibaresi tarih ve sayılı kanunun söz konusu ibareyi de içeren nci maddesi aynen şöylediresas sayısı karar sayısı madde sayılı kanunun ek nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan devamı süresince tekel mahiyetinin yaratabileceği sakıncalar da dahil ve ikinci cümlesinde yer alan yeni şirketler kurulması veya kurulu bulunan şirketlere iştirak edilmesi uluslararası telekomünikasyon birliklerine katılınması veya uluslararası anlaşmalara taraf olunması ibareleri ile aynı maddenin üçüncü fıkrası madde metninden çıkarılmıştır i̇ptali istenen devamı süresince tekel mahiyetinin yaratabileceği sakıncalarda dahil ibaresidir tarih ve sayılı kanunun nci maddesindeki ile aynı maddenin üçüncü fıkrası ibaresi madde sayılı kanunun ek nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan devamı süresince tekel mahiyetinin yaratabileceği sakıncalar da dahil ve ikinci cümlesinde yer alan yeni şirketler kurulması veya kurulu bulunan şirketlere iştirak edilmesi uluslararası telekomünikasyon birliklerine katılınması veya uluslararası anlaşmalara taraf olunması ibareleri ile aynı maddenin üçüncü fıkrası madde metninden çıkarılmıştır i̇ptali istenen aynı maddenin üçüncü fıkrası ibaresidir tarih ve sayılı kanunun üncü maddesinin değiştirdiği sayılı kanunun ek madde unun ikinci fıkrasının birinci cümlesi tarih ve sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun ek madde unun ikinci fıkrasının birinci cümlesi aynen şöyledir liste halinde bildirilen personel tarihli ve sayılı kanunun nci maddesinde belirtilen esas ve usuller çerçevesinde devlet personel başkanlığı tarafından başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilir ve söz konusu personel hakkında anılan madde hükümleri uygulanır tarih ve sayılı kanunun inci maddesinin sayılı kanuna eklediği ek madde ün dördüncü fıkrasının birinci cümlesindeki ve aleyhe ibaresi tarih ve sayılı kanunun inci maddesi ile sayılı kanuna eklenen ve iptali istenilen ibareyi içeren ek madde ün dördüncü fıkrasının birinci cümlesi aynen şöyledir türk telekomun uydu haberleşmesiyle ilgili tüm uyduları uydu yer kontrol istasyonları uydu haberleşme ve iletişim yer istasyonları uydu yörünge pozisyonları uydu haberleşmesinde kullanılan taşınır ve taşınmazlar her türlü teçhizat araç gereç malzeme yazılım ve donanımlar her türlü fikrî ve sınaî haklar ile sair hak ve alacaklar merkezi monacoda bulunan eurasiasat sam şirketindeki tüm hisseleri uydu hizmetlerine ve yörünge pozisyonlarına ilişkin frekans tahsis koordinasyon ve tescilleri uydu hizmetlerine ilişkin her türlü sözleşmeleri ve kredi anlaşmaları ile hak alacak ve borçları leh ve aleyhe açılmış ve açılacak olan davalar ve icra takipleri intelsat eutelsat ico ve inmarsat şirketlerindeki tüm hisseleri bütün hak borç alacak ve yetkileri ile birlikte faaliyete geçmesini müteakip iki ay içerisinde türksat aşye yapılacak protokoller ile devrediliresas sayısı karar sayısı i̇ptali istenen söz konusu cümledeki ve aleyhe ibaresidir tarih ve sayılı kanunun ncı maddesinin sayılı kanuna eklediği geçici madde in birinci ve üçüncü fıkraları tarih ve sayılı kanunun ncı maddesi ile sayılı kanuna eklenen geçici madde in birinci ve üçüncü fıkraları aynen şöyledir geçi̇ci̇ madde ptt personeli müteselsil kefalet sandığının işletilmesine tasfiyesine ve bu konuda gerekli düzenlemeleri yapmaya ptt genel müdürlüğü yönetim kurulu yetkilidir sandığın bu ödemeden sonra kalan toplam nakit mevcudundan ihtilaflı borçları için gerekli meblağ ayrıldıktan sonra kalan tutarın nemalandırılmak suretiyle ptt genel müdürlüğünün taşıt otomasyon ve modernizasyon hizmetlerine ilişkin harcamalar ile yönetim kurulunca belirlenecek usul ve esaslara göre eleman temininde güçlük çekilen yerlerde çalışan personele gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarı geçmeyecek şekilde ek ödeme yapılmak üzere ayrılır geriye kalan ise bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi izleyen bir ay içinde genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere maliye bakanlığı merkez saymanlık müdürlüğüne aktarılır tarih ve sayılı kanunun nci maddesinin bendi tarih ve sayılı kanunun nci maddesinin bendi aynen şöyledir d tarihli ve sayılı özelleştirme uygulamalarının düzenlenmesine ve bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun nci maddesinin bendinde yer alan ve limanların mülkiyetin devri dışındaki yöntemlerle özelleştirilmelerinden türk uyruklu gerçek ve tüzel kişiler yararlanabilir ibaresi ile aynı bendin son cümlesi iii gerekçe tarih ve sayılı kanunun nci maddesindeki devamı süresince tekel mahiyetinin yaratabileceği sakıncalar da dahil ibaresinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun nci maddesi sayılı kanunun ek nci maddesinin birinci fıkrasını değiştirmiştir sayılı kanun ile yapılan bu değişiklik ile sayılı kanunun ek nci maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan devamı süresince tekel mahiyetinin yaratacağı sakıncalar da dahil ibaresi madde metninden çıkarılmıştır böylece milli yararların korunması amacıyla oluşturulan imtiyazlı hisseye şirketin yönetimi ve faaliyetleri üzerinde tanınan denetim ve kontrol yetkisi sınırlandırılmakta tekelleşmenin önlenmesi amacıyla devlete tanınan hak ve ayrıcalık sona erdirilmektedir anayasanın nci maddesinin birinci fıkrasında devlet para kredi sermaye mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemlerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler denilmektediresas sayısı karar sayısı bu hükümle yalnız fiilen oluşacak tekelleşme ve kartelleşmenin değil anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmenin de önlenmesi görevi devlete verilmiştir bu maddenin gerekçesinde şu açıklama yapılmıştır tekelciliğin her türlüsünün zararlarından fertleri ve toplumu korumak toplumun huzur ve refahı ile de ilgilidir tekel teşkil etmemekle beraber tekel oluşturamayan üretim ve hizmet kuruluşlarının fiyat anlaşmaları üretim hataları coğrafi bölge paylaşma ve benzeri suretlerde gerçekleştirecekleri kartellerde yasaklanmıştır madde gerekçesinde tekelleşme kavramı açıklanırken yalnız tekellerin değil tekel benzeri gruplaşmaların da bu kapsamda görüldüğü belirtilmiştir ayrıca tekelleşmenin önlenmesinin tüketim sektörü yanında hizmet sektörü yönünden de gerekliliği vurgulanmış bu görevin sağlıklı bir toplum ve sağlıklı bir demokrasinin vazgeçilmez koşulu olduğu açıklanmıştır buna göre tekelciliğin her türlüsünün zararından bireyleri ve toplumu korumak kişinin ve toplumun huzuru ve refahı ile de ilgilidir maddede yalnız tekelleşme değil tekel oluşturmayan üretim ve hizmet kuruluşlarının fiyat anlaşmaları coğrafi bölge paylaşma ve benzeri suretle gerçekleştirilecekleri kartelleşme de yasaklanmış devlet bunu engelleyici önlemleri almakla yükümlü tutulmuştur böylece rekabetin ortadan kaldırılması tekellerin ve kartellerin fiyatları oluşturması ve etkilemesi önlenmek istenmiştir anayasa mahkemesinin tarihli k sayılı kararında devletin tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önlemek görevi temelde tüketiciyi koruma amacı gütmektedir anayasanın nci maddesi ile devlete verilen tüketicileri koruma görevi ancak tekelleşme ve kartelleşmelerin önlenerek özgür rekabet ortamının sağlanması ile güvenceye alınabilir piyasa ekonomisinin etkinliği serbest rekabet koşullarının varlığına bağlıdır tekelleşmeye veya kartelleşmeye olanak veren ortamlarda piyasa ekonomisi etkinliğini yitirir tekel konumundaki bir kuruluş önlem alınmadan özelleştirildiğinde kamu tekelinin yerini özel tekelin alması kaçınılmazdır üstelik kamu tekeli konumundaki mal ve hizmet üretiminde devletin doğrudan karışması olanağı varken özel tekel durumunda bu olanak da söz konusu olmayacak mal ve hizmet fiyatları kamu tekelinde olduğundan daha yüksekte belirleneceği gibi kalite de bundan olumsuz etkilenecektir bu nedenle özelleştirmeye ilişkin yasal düzenlemelerde tekelleşme ve kartelleşmeyi önlemeye dolayısıyla bireyleri ve toplumu korumaya yönelik kuralların bulunması zorunludur bu husus anayasanın inci maddesindeki devletin kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak görevleri ile de doğrudan ilgilidir denilerek anayasanın inci ve nci maddeleri ile devlete verilen görevlerin de ancak tekelleşme ve kartelleşmelerin önlenmesi yoluyla gerçekleştirilebileceği açıklanarak devletin tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önlemek görevinin önemi üzerinde durulmuş ve özelleştirmeye ilişkin yasal düzenlemelerde tekelleşme ve kartelleşmeyi önlemeye dolayısıyla bireyleri ve toplumu korumaya yönelik kuralların bulunmasının zorunlu olduğu açık bir şekilde vurgulanmıştır türk telekomun özelleştirilmesiyle verimliliğin artacağı rekabet sonucu fiyatların ucuzlayacağı kalitenin artacağı teknolojinin ilerleyeceği doğru değildir verimliliğin mülkiyetle ilişkisi yoktur işletmedeki beceri ve iyi yönetimle kamu işletmeleri büyük kâr sağlayabilmektedirler dünyada doğal tekel konumuna sahip hiçbir kamu hizmeti kuruluşuesas sayısı karar sayısı özelleştirildikten sonra fiyatlar ucuzlamamıştır özel sektörün esas amacı sadece kârdır kurum içerisinde teknoloji kamu tarafından geliştirilmiş ar ge çalışmalarına devlet kaynak ayırmıştır hiçbir yabancı tekel yerli teknolojimizi geliştirmez getirilen düzenlemeyle rekabet önlenmektedir yapılmak istenen kamu eliyle özel tekel yaratmaktır tekeller ve tekel benzeri gruplaşmaları önlemek sağlıklı bir toplum sağlıklı bir demokrasi için vazgeçilmez şartlardır hal böyle iken imtiyazlı hisse ile tekelleşmenin önlenmesi konusunda devlete tanınan hak ve ayrıcalığın kaldırılması anayasa mahkemesinin bulunmasında zorunluluk gördüğü bir kuralın yasadan çıkarılması demektir ki bu da anayasanın nci maddesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir anayasaya aykırı bir kuralın anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti inci maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkeleriyle ile bağdaşması da mümkün olmadığından söz konusu ibare anayasanın nci ve inci maddelerine de aykırıdır ve iptali gerekir tarih ve sayılı kanunun nci maddesindeki ile aynı maddenin üçüncü fıkrası ibaresinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun nci maddesinde yer verilen ile aynı maddenin üçüncü fıkrası ibaresiyle tarihli ve sayılı telgraf ve telefon kanununun ek nci maddesinin üçüncü fıkrası ek nci maddenin metninden çıkarılmaktadır ek nci madde metninden çıkarılan bu fıkra yabancı gerçek veya tüzel kişilerin türk telekomdaki hisse oranı geçemez ve bunlar doğrudan ya da dolaylı olarak şirketin çoğunluk hisselerine sahip olamazlar yabancı gerçek ve tüzel kişilere türk telekomun yönetim ve denetiminde oy çoğunluğu sağlanamaz tüm satış işlemlerinde bu şart ve karşılıklılık ilkesi göz önünde bulundurulur hükmünü taşımaktadır görüldüğü üzere madde metninden çıkarılan üçüncü fıkra yabancı gerçek ve tüzel kişiler için türk telekomünikasyon aşde türk telekom sahip olabilecekleri hisse konusunda sınırlama getiren ve karşılıklılık ilkesini öngören hükümdür sayılı kanunun genel ve madde gerekçelerinde özetle geçmişte bu konuda iptal kararları veren anayasa mahkemesinin endişeleri sayılı kanunda yapılan değişiklikler ile giderilmiş günümüzde türk telekomun tekel hakkı kalkmış ve anayasada da özelleştirmeyi öngören değişiklikler yapılmıştır şeklinde açıklanmıştır ancak aşağıda belirtilen nedenlerle bu gerekçeye katılmak mümkün değildir özelleştirme konusunun anayasada öngörülmesi telekomünikasyon hizmetlerinin tümüyle yabancılara açılması konusundaki anayasal engellerin ortadan kaldırıldığı anlamına gelmemektedir anayasa mahkemesi değişiklikten önce de özelleştirme yapılabileceğini kabul etmekte ancak bunun koşullarını da belirtmektedir nitekim yüce mahkemenin tarihli k sayılı kararında özelleştirme anayasada yasaklanmadığına göre yasama organı yararlı gerekli ya da uygun gördüğü kamu varlıklarının özelleştirilmesini anayasanın inci maddesi gereğince anayasanın ilkelerine ve kurallarına bağlı kalarak yasayla belirleyebilir denilmiştiresas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında telekomünikasyon elektrik üretim iletim ve dağıtım gibi stratejik önemi olan alanlara yabancıların girmesinin ötesinde egemen olması güvenlik bağımsızlık ve ekonomik yönlerden çok sakıncalı olabilir çünkü bu tür kamu hizmetleri ülke güvenliği ile çok yakından ilgilidir denilmiştir yine anayasa mahkemesinin bu kararında özelleştirmeyle ki̇tlerin arazi arsa bina makine gibi tüm varlığı satılabilecektir türkiyede kamu işletmelerinin bir çoğunun taşınmaz mal varlıkları çok değerlidir bu nedenle yerli ve yabancı özel sektöre çoğu kuruluş çekici gelmektedir önemli olan ki̇tlere ilişkin araç ve gereçlerle birlikte taşınmaz malların da satılmasıdır bu yöntemle anayasa mahkemesinin tarihli k sayılı kararı ile anayasaya aykırı bularak kapatmış olduğu yabancılara taşınmaz mal satışı yolu bu konuda dolaylı olarak yeniden açılmış olacaktır ki bu da anayasa mahkemesi kararlarını etkisiz kılma anlamına gelir bu kararlar ve karşılıklılık ilkesi gözetilmeden yapılacak özelleştirme anayasaya aykırı olur görüşü açıklanmıştır diğer taraftan bu yöntem özelleştirme stratejik konumda olan bölgelerde de yabancıların taşınmaz mal edinmelerine olanak sağlayacaktır türkiyede yabancının toprak arazi arsa bina edinmesi yalnızca bir mülkiyet sorunu olarak görülemez çünkü toprak devletin vazgeçilmez temel öğesi egemenliğin ve bağımsızlığın simgesidir yabancı tüzelkişilerin ülkede mülk edinemeyeceklerine ilişkin esasa kimi yasalarla getirilen ayrıklıkların çok önemli ulusal yararlarımızla ilgili olduğu açıktır anayasamızın başlangıç kısmının ikinci paragrafı milletlerarası ilişkilerde geçerli olması gereken en önemli unsurun eşitlik olduğunu göstermektedir eşitliği sağlayacak hususların en başta geleni ise karşılıklılıktır türk yabancılar hukukunun genel ilkelerinden olan karşılıklı muamele mütekabiliyet esası öğretide en az iki devlet arasında uygulanan ve her birinin ülkesinde diğerinin vatandaşlarına aynı mahiyetteki hakları karşılıklı tanımalarını ifade eden bir prensip olarak izah olunmaktadır bu prensibe göre bir yabancının türkiyede bir haktan yararlanabilmesi türklerin de yabancının ülkesinde aynı tür ve nitelikte olan haklardan yararlanmasına bağlıdır karşılıklı muamele esası antlaşma ile ahdi veya siyasi ya da kanunla kanuni veya fiili olabilir hukukumuzda kanuni karşılıklı muamele yabancı gerçek kişilerin ülkemizde taşınmaz mal edinme ve miras hakları konusunda da aranmaktadır yabancının klasik insan hak ve özgürlüklerinden bazılarından vatandaş gibi yararlandırılmamasının bu hakların kimi sınırlama ya da kısıtlamalara tabi tutulmasının nedenlerini devleti korumak onun devamlılığını sağlamak gibi düşüncelerde aramak gerekir devletler arasında ticari iktisadi askeri ve kültürel ilişkilerin olabildiğince arttığı insancıl düşüncelerin son derece yaygınlaştığı günümüzde aynı mülahazaların büsbütün gücünü yitirdiği söylenemez tarih boyunca devletler ülkelerindeki yabancı unsurlara kuşku ile bakmışlar bazı hakları onlardan esirgemişler bazılarını ise kimi koşullara bağlamak suretiyle sınırlamışlardır anayasamızın ncı maddesinde de anayasanın nci maddesinde herkese tanınan temel hak ve özgürlüklerin yabancılar için uluslararası hukuka uygun olarak yasayla sınırlandırılabileceği kurala bağlanmıştır yabancıların temel hak ve özgürlüklerin kimilerinden yurttaşlar gibi yararlandırılmamasının bu hakların kimi sınırlama ya da kısıtlamalara bağlı tutulmasının nedenlerini anayasa mahkemesinin yabancılara mülk satışı ile ilgili günlü esasesas sayısı karar sayısı karar sayılı kararında da belirtildiği gibi devleti korumak onun sürekliliğini sağlamak gibi düşüncelerde aramak gerekir devletin geleceği üzerinde doğrudan etkisi olan yaşamsal önemdeki konularda yabancıların ağırlığını önleyici kuralların getirilmesi bağımsızlığın korunması yönünden zorunludur sınırlamaya tabi tutulan hakların başlıcalarından biri mülk edinme hakkıdır zira bu hak ülke denilen yurt toprağıyla ilgilidir ülke devletin asli ve maddi unsurlarından biridir ülke olmadan devlet olmaz ülke devlet otoritesinin geçerli olacağı alanı belli eder devlet sahip olduğu kurucu unsur niteliğini taşıyan üstün kudretine dayanmak suretiyle ülkede yerleşik olan ve devletin diğer asli maddi unsurunu oluşturan insan topluluğunun güvenliğini ve yararını kollamak ve gözetmek durumundadır devlet bu asli görevi nedeniyledir ki ülke üzerinde egemenliğe dayalı üstün bir hakka sahiptir toprak ile alakalı konuda insan haklarına saygılı ölçülü adil bir sınırlama devlet için bir nefsi müdafaa tedbiri niteliğindedir böyle bir tedbirden vazgeçebilmek çoğu kez olası değildir türkiye cumhuriyetinin dünya milletler ailesine bağımsız bir devlet olarak kabulünün uluslararası belgesi lozan barış antlaşmasıdır bu antlaşmaya ekli i̇kamet ve selahiyeti adliye hakkındaki mukavelenamede yabancıların ülkede mülk edinmeleri konusunda mütekabiliyet şartı öngörülmüş bu tarihten sonra düzenlenen konu ile ilgili yasalarda ve yapılan bir çok antlaşmada mütekabiliyet şartı getirilmek suretiyle karşılıklı muamele esası gerek antlaşmalar hukuku gerek mevzuu hukuk olarak türk yabancılar hukukunun genel ilkelerinden biri haline dönüştürülmüştür anayasanın ncı maddesinde anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının anayasa metnine dahil olduğu açıklanmış anılan maddenin gerekçesinde de başlangıç kısmının anayasanın diğer hükümleriyle eşdeğerde olduğu vurgulanmıştır anayasanın cumhuriyetin niteliklerini belirleyen nci maddesinde ise türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir başlangıcın nci paragrafındaki türkiye cumhuriyetinin dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olduğu ilkesiyle devletin beşeri unsurunu oluşturan milletin diğer milletlerle hak eşitliğine sahip bulunduğu vurgulanmıştır başlangıcın inci paragrafında ise hiçbir faaliyetin türk milli menfaatlerinin karşısında korunma göremeyeceği ilkesi ile anayasanın öngördüğü hukuk düzeni içinde milli menfaatlerin her şeyin üstünde tutulması gereği belirlenmiştir yabancı yatırımcıların türkiyede kurdukları veya iştirak ettikleri tüzel kişiliğe sahip şirketlerin türk vatandaşlarının edinimine açık olan bölgelerde taşınmaz mülkiyeti veya sınırlı aynî hak edinmeleri salt bir mülkiyet sorunu gibi değerlendirilemez karşılıklı muamele mütekabiliyet esası uluslararası ilişkilerde eşitliği sağlayan bir denge aracıdıresas sayısı karar sayısı sayılı kanunun karşılıklılık aramaksızın yabancı yatırımcılara türkiyede kurulmuş türk telekomünikasyon anonim şirketinin türk telekom paylarını satın almak suretiyle türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının edinimine açık olan bölgelerde taşınmaz mal edinmek hakkını tanıyarak bu eşitliği ve dengeyi bozmuş anayasanın başlangıçının ikinci paragrafına aykırı bir durumun ortaya çıkmasına da yol açmıştır türk telekomun hisselerinin hiçbir sınır getirilmeden tamamının devredilmesine imkan veren bir düzenlemenin anayasanın inci maddesindeki türk milletinin bağımsızlığını koruma görevi ile çeliştiği de açıktır burada göz önünde tutulması gereken ilke bağımsızlık ve özellikle ekonomik bağımsızlıktır bağımsızlık büyük atatürkün dediği gibi tam bağımsızlıktır bunun içerisinde siyasal bağımsızlık yanında ekonomik bağımsızlık da mevcuttur nitekim anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında anayasanın inci maddesinde yer alan türk milletinin bağımsızlığı ilkesinin siyasi ve ekonomik bağımsızlığı içerdiği kuşkusuzdur siyasi ve ekonomik bağımsızlık kavramlarının yalnız başlarına bir anlam ifade etmedikleri birbirlerini tamamlayan kavramlar oldukları görüşü de doğrudur denilmiştir ayrıca bir ülkedeki bağımsızlık kavramının ulusal savunma ve ulusal güvenlik ile ilişkisi düşünüldüğünde önemli bir haberleşme şebekesinin yabancı sermayeye bırakma sonucunu verebilecek bir düzenlemenin ülke savunması bakımından yaratacağı sakıncaları ayrıntılı biçimde belirtmeye herhalde gerek yoktur çünkü haberleşme birimleri yabancılarca işletilen bir devletin bu alanda bağımsızlığından söz edilemeyeceği gibi bir savaş durumunda ulusal savunmasının temellerinden olan ulusal ve askeri haberleşmesinin felce uğrayacağı böylelikle eli kolu bağlı duruma düşeceği herkesçe bilinmektedir ekonomik bağımsızlık açısından hayati önem taşıyan kamusal kuruluşların özelleştirilmesi ile doğacak özel tekellerin yaratacağı iktisadi sakıncalar yanında asıl tehlike ekonomik bağımsızlığın kaleleri olan bu işletmelerin özelleştirilmesinin devletin ekonomik bağımsızlığına ipotek getirecek olmasıdır türk telekomun satışının verimlilik ve fiyatların ucuzlamasıyla bir ilgisi yoktur kurum neoliberal küreselleşme politikaları gereği imf ve dünya bankasının istekleri doğrultusunda hukuksal ilkelerin yıpranıp yıkılması pahasına özelleştirilmek istenmektedir kuruluş amacı kamu hizmeti vermek olan ülkemizin çağ atlamasında öncülük eden yıllık deneyimi ile faaliyetini sürdüren ileri teknolojiye sahip santralde yüzde aşan transmisyonda yüzde yi aşan dijitalleşme oranı olan köy ve kasabaya mesken düzeyinde hizmet götürebilen bu ulusal varlığımız yaklaşık sabit telefon hattı kapasitesine sahiptir bugün dan fazla sabit telefon abonesi kablolu televizyon abonesi internet abonesi bulunmaktadır ankesörlü telefonu olup kilometre fiber optik kablo hattı ve yaklaşık dolar değerinde menkul ve gayrimenkul değerlere sahip kârlı bir kuruluştur dünyanın üncü büyük şebekesine sahip türk telekom ekonomiye dolarlık bir katmadeğer sağlamaktadır türk telekomünikasyon anonim şirketi herhangi bir haberleşme şirketi değildir tüm telekomünikasyon altyapısına yer tesis bina makine gibi haberleşmenin temel tesislerine ve araçlarına sahip olan bir kuruluştur nedenle bu kuruluşun yabancıların eline geçmesi fevkalade önemlidir telekomünikasyonun altyapısı söz konusu olduğunda özelleştirmeyle rekabetin artması da beklenemez çünkü çok büyük değerlere ulaşan sabit tesisler sözesas sayısı karar sayısı konusudur ve bu tür tesislerin her şirket tarafından ayrı ayrı kurulması söz konusu olamaz kaldı ki türk telekom anonim şirketini tek başına bir şirket olarak düşünmek de gerçekçi değildir zira türk telekom anonim şirketi mobil telekomünikasyon şirketleriyle iç içedir ve söz konusu şirketler şebekelerarası i̇rtibat ve i̇şbirliği sözleşmesiyle türk telekomun yer tesis bina altyapı ve imkânlarından ücret karşılığı yararlanmaktadırlar görüldüğü gibi türk telekom anonim şirketi ülke savunmasını güvenliğini ekonomisini sosyal yaşamını etkileyen ve bu nedenle ülkenin bağımsızlığını doğrudan ilgilendiren çok stratejik bir kuruluştur bu stratejik kuruluşun kamu elinde kalması ve yabancı tekele dönüşmemesi gerekirken yapılan düzenlemeyle tümüyle yabancılara satılmasının önünün açılması ve bu amaçla sayılı kanunun ek nci maddesinin üçüncü fıkrasının madde metninden çıkartılması anayasanın başlangıç kısmının tarih ve sayılı kanun ile değişik beşinci paragrafında hiçbir faaliyetin türk milli menfaatlerinin karşısında korunma göremeyeceği ilkesine aykırı anayasanın inci maddesindeki türk milletinin bağımsızlığını koruma görevi ile çelişen bir düzenlemedir sayılı kanunun ek nci maddesinin üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılması anayasa mahkemesinin kararlarında vurgulandığı üzere hukuk devletinin vazgeçilmez öğeleri içinde yer alan yasaların kamu yararına dayanması ilkesiyle de bağdaşmamaktadır bütün kamusal girişimlerin temelinde bulunması doğal olan kamu yararı düşüncesinin yasalara egemen olması ve özellikle bir ülkenin en önemli stratejik kuruluşlarının korunması için yasakoyucunun bu esası gözardı etmemesi ve bunu en iyi şekilde yansıtması zorunludur günümüzde kamu yararı kavram yanında toplum yararı ortak çıkar genel yarar gibi birbirinin yerine kullanılan kavramlarla anlatılmak istenen tümünün bireysel çıkârdan farklı onun üstünde ya da dışında ortak bir yararı amaçlamasıdır anym k özel mülkiyet için anayasanın getirdiği koruma ve güvence kamu mülkiyeti için de geçerli olduğundan özel mülkiyet konusundaki özenin kamu mülkiyeti konusunda öncelikle düşünüleceğinde duraksanamaz bu nedenle kamu mülkiyetinin sona erdirilmesine ilişkin esasların yasayla düzenlenmesi anayasanın inci maddesinin getirdiği bir zorunluluktur kişisel mülkiyeti güvenceye bağlayan anayasanın kamu mülkiyetini güvencesiz bıraktığı düşünülemez nitekim mülkiyet hakkını kişiler yönünden güvenceye alan inci maddenin birinci fıkrası yanında ikinci ve üçüncü fıkralarındaki bu hakkın ancak yasayla sınırlanabileceği ve kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı hususları kamu mülkiyetini de kapsamaktadır kamu mülkiyeti için de geçerli olan bu güvence gözardı edilemez kamu mülkiyeti de kamu yararı amacıyla sınırlanabilir ve toplum yararına aykırı biçimde kullanılamaz bugüne kadar yapılan uygulamalarda yabancı sermayeden arzu edilen ve beklenen katkının da alınamadığı yadsınamayacak bir gerçektir yabancı sermaye işletmeler kurmamış yeni yatırım üretim ve istihdama gitmemiştir aksine hazır işletmelere hem de çok uygun fiyatlarla sahip olmayı yeğlemiştir yılında yürürlüğe giren sayılı yabancı sermayeyi teşvik kanunu yatırım yapacak yabancı sermayenin ancak türk girişimcilerine açık tekel ve özel ayrıcalığı olmayan alanlara yatırım yapabileceklerini şart koşmuştur bu nedenle devlet planlama teşkilatı otuz yıl süreyle türk özel sektörünün bile tekel yaratmamasına özen göstermiştiresas sayısı karar sayısı yılında çıkarılan sayılı kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesine ilişkin yasanın uygulama döneminde yılında yüksek planlama kurulu satılacak hisselerin öncelikle çalışanlara yöre halkına küçük tasarruf sahiplerine yurt dışında çalışan işçilerle halka satışının amaçlandığını açıklıyordu bunun gerçek niyeti yansıtmadığı kısa sürede anlaşılmış özelleştirme nedenleri ve öncelikleri bir yana itilmiş blok halinde yabancılara satışa geçilmiştir bu durumu yakından gözlemleyen anayasa mahkemesi de yukarıda değinilen tarih ve k sayılı kararında halka ya da çalışana satılsa bile yasada önlem getirilmedikçe payların hızla el değiştirmesi her zaman için olanaklıdır özelleştirilen ve ilk aşamada halka satılan kuruluşların sonradan yerli ya da yabancı sermaye gruplarının eline geçme olasılığı fazladır düzenlemelerin bu tür durumları önleyecek biçimde yapılması gerekir demek ihtiyacını duymuştur ülkenin ekonomik sosyal ve siyasal geleceği ile sıkı sıkıya bağlı bu önemli konunun tüm yasal siyasal olanaklardan yararlanarak önce halka mal edilmesi ve bu bağlamda türk telekomun hisselerinin de halka satışını sağlayacak özendirecek ve payların yabancılara geçmesini önleyecek tedbirlerin alınması gerekirken bu stratejik kuruluşun tümüyle yabancılara satışının önünün açılmasında hukuksal ilkelerin yıpranıp yıkılmasına duyarsız kalınması kabul edilemez anayasa mahkemesi tarihli sayılı kararında kalkınmayı hızlandırmak için elbette dış borçlanma yabancı sermaye yabancı ortaklıklardan yararlanmak gerekir ancak özelleştirme yoluyla giderek yabancıların nüfuzuna yol açılması ülke bağımsızlığı yönünden kabul edilemez bu gerçek özelleştirme politikası uygulayan gelişmiş kimi ülkeleri bile önlem almak zorunda bırakmıştır derken ulusal varlıklarımızın yabancılaştırılması konusuna dikkat çekmiştir yine mahkeme aynı kararında telekomünikasyon ve elektrik gibi stratejik öneme sahip kamu hizmetlerinin yabancılaşması ülke savunması güvenliği ve bağımsızlığı yönünden sakıncalıdır demektedir anayasa mahkemesinin bu kararında da belirtildiği üzere ülke savunmasını güvenliğini ekonomisini sosyal yaşamını etkileyen ve bu nedenle ülkenin bağımsızlığını doğrudan ilgilendiren stratejik bir kuruluş olan türk telekom aşnin yabancılara satışında kamu yararı olduğunu söylemek mümkün değildir anayasa mahkemesinin tarihli k sayılı kararında yasal düzenlemelerin cumhuriyetin temel niteliklerinden birisi olan hukuk devleti ilkesine uygun olması kaçınılmaz bir zorunluluktur yönetilenlere en güçlü en etkin ve en kapsamlı biçimde hukuksal güvenceyi sağlayan hukuk devleti tüm devlet organlarının eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayarak insan hakları temel haklar ve özgürlükler yönünden anayasal ilkeler düzeyine ulaşmış kurallara dayanır hukukun üstünlüğünü toplumsal barışı ve ulusal dayanışmayı amaçlamayan anayasanın öncelik ve bağlayıcılığını gözetmeyen hukukun evrensel kurallarına saygılı olmayan adaletli bir düzeni gerçekleştirmeyen kişilere değer vermeyen çağdaş kurum ve kurallarla uyum sağlamayan devletin hukuk devleti olduğundan söz edilemez yetkilerle güçlendirilen devlet vergilendirme konusunda gerekli düzenlemeleri gerçekleştirirken de hak ve özgürlükleri özenle koruyacak devlete kaynak sağlamak amacıyla hukuksal ilkelerin yıpranıp yıkılmasına duyarsız kalmayacaktır gelir elde edilmesi amacıyla hukuk devleti niteliklerinden vazgeçilemez anayasa mahkemesinin bu kararında devlete kaynak sağlamak amacıyla gerekli düzenlemeler gerçekleştirilirken hukuksal ilkelerin yıpranıp yıkılmasına duyarsızesas sayısı karar sayısı kalınamayacağı açıkça belirtilmiştir sayılı kanunun nci maddesinin sayılı kanunun ek nci maddesinin üçüncü fıkrasını madde metninden çıkarılması için yapılan düzenlemede türk telekomun yabancılara satılarak devlete kaynak yaratılmak istenmesi tek ölçek olarak görülmüş hukuk devletinin vazgeçilmez öğelerinden olan yasaların kamu yararına dayanması ilkesi gözetilmediği gibi karşılıklılık hukuk devleti ve anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri de dikkate alınmamış ve nihayet bağımsızlık ilkesinin yıpranmasına duyarsız kalınmıştır bu nedenle yapılan bu düzenleme anayasanın ve inci maddelerine ve anayasa mahkemesinin yukarıda açıklanan kararına da aykırıdır anayasanın üncü maddesinin son fıkrasında anayasa mahkemesi kararlarının yasama yürütme ve yargı organları ile yönetim makamlarını gerçek ve tüzelkişileri bağlayacağı öngörülmüştür bu kural gereğince yasama organı yapacağı yeni düzenlemelerde daha önce aynı konuda verilen anayasa mahkemesi kararlarını gözönünde bulundurmak bu kararları etkisiz bırakacak biçimde yeni yasa çıkarmamak ve anayasaya aykırı bulunarak iptal edilen kuralları tekrar yasalaştırmamak yükümlülüğündedir tarih ve sayılı çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun nci maddesi ile anayasa mahkemesinin yukarıda değinilen kararları göz önünde bulundurulmayıp bu kararları etkisiz bırak
4,009
esas sayısı karar sayısı i̇tirazın konusu sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanununun geçici maddesinin fıkrasının bu kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendine göre sigortalı sayılanların hak ve yükümlülüğü ise nci maddenin birinci fıkrasının bendine göre başlar hükmünün anayasanın maddesinde yer alan cumhuriyetin nitelikleri hükmüne maddesinde yer alan devletin temel amaç ve görevleri hükmüne maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik hükmüne maddesinde yer alan temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması hükmüne maddesinde yer alan sosyal güvenlik hakkı hükmüne aykırılığı iddiası ile iptal istemidir gerekçe mahkememizde derdest olan sayılı dosyada davacı tarihi ile tarihi arasında şu an mahalle olan ortaklar köyünde muhtarlık yaptığını bu çalışmasının hizmetinden sayılması talebiyle sgkya yaptığı başvurusunun reddedildiğini çalışmasının tespit edilerek hizmet süresine eklenmesini talep etmiştir davacının bu tarihler arasında muhtarlık yaptığı sabittir davalı sgk birçok ret sebebi yanında sayılı kanunun geçici maddesinin fıkrasına atıfla tarihine kadar sgkya başvurmayanların tarihten önceki hizmetlerini tespit ettiremeyeceği gerekçesiyle davanın reddini talep etmiştir mahkememizde derdest bulunan dosyaya uygulanması gereken sayılı yasanın ilgili hükmü incelendiğinde sayılı yasanın maddesiyle tarihinde yürürlüğe girdiği yürürlük tarihinden itibaren ilgililere ay gün süreyle sınırlı olarak sgkya başvuru hakkı tanındığı tarihine kadar başvurmadıkları takdirde bu tarihten itibaren sigortalı sayılacakları düzenlemesinin anayasada sayılan birçok temel hak ve ilkeye aykırı olduğu görülmüştür şüphesiz ki hakimin anayasaya aykırı olduğunu düşündüğü bir hükme dayalı olarak karar vermek zorunda bırakılmaması için getirilen bu başvuru yolu ile hükmün anayasaya uygunluğu denetlenip hakimin vicdani kanaatinin tam anlamıyla oluşması sağlanmalıdır anayasa maddelerine aykırılık değerlendirmesi sayılı tc anayasasının maddesine göre türkiye cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir sosyal bir hukuk devletinde yıllık seçim dönemi boyunca köy muhtarlığı yaptığı tüm kurumlarca kabul edilen kişinin sırf süre sınırlaması yönünden sigortalı sayı lamam ası çalıştığı bu süre boyunca sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakılması sosyal bir hukuk devleti olması ilkesine aykırıdır sayılı tc anayasasının maddesinde devletin temel amaçları ve görevlerinden bahsedilmiş ve kişinin temel hak ve hürriyetlerini sınırlayan engelleri kaldırmak görevi devlete yüklenmiştir engelleri kaldırmak görevi bulunan devletin sosyal güvenlik hakkı gibi temel bir hakkı süre ile sınırlayarak önüne engel koyması bu madde ile açıkça çelişmektediresas sayısı karar sayısı sayılı tc anayasasının maddesi hükmüne göre herkes kanun önünde eşittir fakat başvuru süresine getirilen bu sınırlama ile aynı süre görev yapan muhtarlar emekliliğe hak kazanırken davacı sigortalı saylamadığından emeklilik hakkı zedelenmiştir yine üncü maddesinin birinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendinin yukarıda sayılan kuraldan hariç tutularak farklı şartlara bağlanması aynı koşullarda bulunan kişilerin sosyal güvenlik hakkında eşitsizliğe yol açmıştır eşitlik ilkesine aykırıdır sayılı tc anayasasının maddesi temel hak ve hürriyetlerin anayasada sayılan sebeplerle sınırlı olarak kısıtlanabileceğini düzenlemiştir davaya uygulanacak hüküm ile sosyal güvenlik hakkına getirilen kısıtlama anayasada sayılan bir neden olmayıp anayasaya aykırıdır sayılı tc anayasasının maddesi herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunu ve devletin gerekli tedbirleri alması gerektiğini belirtir davacının çalıştığı sabit olan bir sürede sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakılması anayasanın bu hükmüne açıkça aykırıdır i̇lgililer için bir geçiş süreci sağlandığı hukuki güvenlik ilkesi gereği belirlilik sağlanması amaçlandığı düşünülebilirse de bu aylık süre makul olmaktan uzaktır ayrıca kaymakamlık makamınca bünyesinde seçilen muhtarların bu kanun değişikliğini öğrenmesini sağlayacak bir uygulama görülmemiştir sosyal güvenlik hakkı ile hukuki güvenlik ilkesinin çelişmesi sonucu sosyal güvenlik hakkının daha ağır basan temel bir hak olduğu görüldüğünden bu madde yönünden de anayasaya aykırılık söz konusudur sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanununun geçici maddesinin fıkrasının bu kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendine göre sigortalı sayılanların hak ve yükümlülüğü ise nci maddenin birinci fıkrasının bendine göre başlar hükmünün anayasanın ve maddelerine aykırı olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesi arz olunur
657
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir ii gerekçe tarihli ve sayılı olup tarihli ve sayılı resmi gazetede yayımlanan bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun bazı hükümlerinin yürürlüğünün durdurulması ve iptali istemiyle anayasa mahkemesinde açılan esas sayılı davada verilen tarihli karar ile dava dilekçesinde saptanmış olan bir kısım noksanlıkların bir ay içinde giderilmesi gerektiği bildirilmiştir söz konusu noksanlıklara ilişkin gerekli açıklamaları da içerecek biçimde yeniden hazırlanan yürürlüğün durdurulması ve iptal isteminin gerekçeleri aşağıda sunulmuştur sayılı sağlık hizmetleri temel kanununa eklenen ek madde un dokuzuncu fıkrasının birinci tümcesindeki etik kurullar en az biri sağlık mesleği mensubu olmayan kişi ve biri de hukukçu olmak kaydıyla ve üyelerinin çoğunluğu doktora veya tıpta uzmanlık seviyesinde eğitimli sağlık mesleği mensubu olacak şekilde en az yedi ve en çok onbeş üyeden oluşturulur ve onuncu fıkrasının birinci tümcesindeki klinik araştırmalar danışma kurulu ise sağlık bakanlığı müsteşarı veya uygun göreceği bir müsteşar yardımcısının başkanlığında tıbbın cerrahi dahili ve temel bilimlerinden bakanlıkça seçilen uzmanlığını almış veya doktorasını yapmış üçer kişi birer klinik psikolog ve ilahiyatçı ile bakanlık hukuk müşaviri veya görevlendireceği bir hukuk müşavirinden oluşur hükümlerinin anayasaya aykırılığı sayılı sağlık hizmetleri temel kanununa ek uncu madde eklenerek gönüllü insanlar üzerinde gerçekleştirilecek klinik araştırmaların ne şekilde yapılabileceği düzenlenmiştir buna göre yasada belirtilen diğer koşulların yanı sıra yapılacak araştırmayı ilgili etik kurulun uygun görmesi de bu tür çalışmaların yapılabilmesinin önkoşulunu oluşturmaktadır anılan ek uncu maddenin sekizinci fıkrası uyarınca sağlık bakanlığınca insanlar üzerinde gerçekleştirilecek klinik araştırmalara katılacak gönüllülerin hakları sağlık güvenliği ve esenliğinin korunmasını sağlamak ve klinik araştırmaları etik yönden değerlendirmek amacıyla etik kurullar klinik araştırmalarla ilgili konularda bakanlığa görüş bildirmek üzere klinik araştırmalar danışma kurulu teşkil olunur aynı maddenin dokuzuncu fıkrasının ilk tümcesinde ise etik kurullar en az biri sağlık mesleği mensubu olmayan kişi ve biri de hukukçu olmak kaydıyla ve üyelerinin çoğunluğu doktora veya tıpta uzmanlık seviyesinde eğitimli sağlık mesleği mensubu olacak şekilde en az yedi ve en çok onbeş üyeden oluşturulur düzenlemesi yer almaktadır sözü edilen etik kurullar araştırmaya katılacak gönüllülerin hakları sağlık yönünden güvenliği ve esenliğinin korunması araştırmanın mevzuata uygun şekilde yapılmasının ve takip edilmesinin sağlanması amacıyla kurulmaktadır bu çerçevede etik kurullar araştırma protokolü araştırmacıların uygunluğu araştırma yapılacak yerlerin yeterliliği ve gönüllülerinesas sayısı karar sayısı bilgilendirilmesi ve bu kişilerden alınacak aydınlatılmış onamlar ile araştırmalarla ilgili diğer konularda bilimsel ve etik yönden görüş oluşturmakla bir araştırmanın yürütülmesinde en önemli görevi üstlenen kurul olma özelliğini taşımaktadırlar etik kurulların amaca elverişli bir üye bileşimiyle yapısı çalışmaları ve kararlarının yönetsel otorite politika destekleyici vb her türlü dış etkiden uzak olması bilimsel ve kurumsal özerklik perspektifi içinde bilim ve gönüllüler yararına çalışması esastır bu zorunluluk tarihli ve sayılı kanunla onaylanması uygun bulunarak tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan biyoloji tıbbın uygulanması bakımından i̇nsan hakları ve i̇nsan haysiyetinin korunması sözleşmesinin kısaca bi̇yotip sözleşmesi üzerinde araştırma yapılan kişilerin korunması başlıklı ncı maddesinin üçüncü bendinde ifade edilmiştir buna göre bir kişi üzerinde araştırma ancak araştırma projesinin bilimsel değerinin araştırma amacının öneminin değerlendirilmesi ve etik bakımdan kabul edilebilirliğinin çok disiplinli bir gözden geçirmeye tabi tutulması dahil yetkili bir kurum tarafından bağımsız bir şekilde incelendikten sonra onaylanmış olması koşulunun yerine getirilmesi durumunda yapılabilir aynı mahiyette bir düzenleme dünya tabipler birliği helsinki bildirgesinin inci maddesinde de yer almaktadır bu düzenlemeler uyarınca etik kurulların yönetsel otorite ve politikaların tümüyle dışında olması gereklidir bu kurulların sağlık bakanlığınca oluşturulması kuruluş amacına uygun olmadığı gibi hukuka da aykırıdır bilindiği gibi anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir bu çerçevede yapılan hukuksal düzenlemelerin de temel hukuksal normlar gözetilerek yapılması gerekmektedir anayasanın ıncı maddesinin son fıkrasına göre usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır anayasanın inci maddesinde göre insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak devletin temel ve amaç ve görevleri arasındadır anayasanın nci maddesine göre herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz devredilmez vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir anayasanın nci maddesine göre herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir aynı maddenin ikinci fıkrasına göre tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz kimse rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz anayasanın ncı maddesi uyarınca devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak zorundadır i̇nsan üzerinde yapılan klinik araştırmalar kişinin vücut bütünlüğü ve yaşama hakkı ile doğrudan ilgilidir i̇nsan üzerinde yapılacak klinik araştırmalar için öngörülen koşulların eksiksiz yerine getirilmediği durumlarda bu araştırmaların hukuka ve anayasamızın yukarıda belirtilen düzenlemelerine uygunluğundan söz etmeye olanak bulunmamaktadır bu koşulların başında yapılacak klinik araştırmanın etik kurul tarafından uygun görülmesi yer aldığına göre ve burada sözü edilen etik kurulların bağımsızlığının da en temel niteliği olmasıesas sayısı karar sayısı karşısında etik kurulun bileşimi sağlık bakanlığı tarafından oluşturulmasına ilişkin düzenleme ile birlikte değerlendirildiğinde kuruluş amacına uygun ve bağımsız olarak inceleme yapabilmesini sağlamaya elverişli değildir öte yandan biyotıp sözleşmesinin yukarıda değinilen ncı maddesinin üçüncü bendine göre insan üzerinde ancak araştırma projesinin bilimsel değerinin araştırma amacının öneminin değerlendirilmesi ve etik bakımdan kabul edilebilirliğinin çok disiplinli bir gözden geçirmeye tabi tutulması dahil yetkili bir kurum tarafından bağımsız bir şekilde incelendikten sonra onaylanmış olması durumunda araştırma yapılabileceği gözetildiğinde bu değerlendirmeyi yapacak etik kurulun gerek nicelik ve gerekse nitelik olarak çok disiplinli bir gözden geçirmeyi yapabilecek şekilde oluşturulabilmesi gerekmektedir ne var ki iptali istenen fıkrada belirtilen en az sayı yetersiz olup bir klinik araştırmanın ikisi sağlık alanından olmayan toplam kişilik bir kurulca değerlendirilmesi belirlenen amaca uygun düşmemektedir tüm bu nedenlerle sayılı yasanın inci maddesi ile sayılı sağlık hizmetleri temel kanununa eklenen ek uncu maddenin dokuzuncu fıkrasının ilk tümcesi anayasanın nci inci nci nci ncı ve son maddesine aykırılık oluşturduğundan iptali gerekir sağlık hizmetleri temel kanununun ek uncu maddesinin onuncu fıkrasının ilk tümcesinde klinik araştırmalar danışma kurulu ise sağlık bakanlığı müsteşarı veya uygun göreceği bir müsteşar yardımcısının başkanlığında tıbbın cerrahi dahili ve temel bilimlerinden bakanlıkça seçilen uzmanlığını almış veya doktorasını yapmış üçer kişi birer klinik psikolog ve ilahiyatçı ile bakanlık hukuk müşaviri veya görevlendireceği bir hukuk müşavirinden oluşur düzenlemesi yer almaktadır sayılı yasanın ek uncu maddesinin sekizinci fıkrasında klinik araştırma danışma kurulunun kuruluş amacı klinik araştırmalarla ilgili konularda bakanlığa görüş bildirmek olduğu belirtilmektedir bakanlığa bildirilecek görüşler ise hem bilimsel hem de etik yönden olacaktır sağlık bakanlığına klinik araştırmaların yürütülmesinde etik ve bilimsel olarak görüş bildirecek olan bu kurulun da tıpkı etik kurullar gibi kuruluş amacına uygun ve yukarıda değinilen mevzuat çerçevesinde bağımsız karar verebilecek şekilde oluşturulması gerekmektedir ne var ki klinik araştırma danışma kurulunun oluşumunda hukuk devleti ilkesi ihlal edilmiş bu kurullar kuruluş amaç ve hedeflerinden uzak bir şekilde yapılandırılarak tümüyle bakanlığa bağlı bir şube niteliğine bürünmüştür nitekim klinik araştırma danışma kurulunun sağlık bakanlığı müsteşarı veya uygun göreceği bir müsteşar yardımcısının başkanlığında toplanması sağlık bakanlığına danışmanlık yapacak olan kurulun bağımsızlığını tümüyle ortadan kaldıran bir düzenleme niteliğindedir ayrıca tıbbın cerrahi dahili ve temel bilimlerinden olan üyelerin bakanlıkça seçilmesi de yine kurulun bağımsızlığı niteliğiyle bağdaşmamaktadır öte yandan sözkonusu düzenleme anayasanın öngördüğü düzenlenmesini zorunlu kıldığı unsurları içermemekle de hukuka aykırıdıresas sayısı karar sayısı anayasanın başlangıç kısmıyla nci ve inci maddelerinde demokrasi devletin korumakla ve özen göstermekle yükümlü olduğu ilkeler arasında yer almakta özgürlükçü niteliğinin erdemi ve değeri de hukuk devletinin çağdaşlaşmasına katkısı nedeniyle büyük önem kazanmaktadır demokrasiler temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir aymk tarih ve k demokrasi tüm üye veya vatandaşların organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimi olarak tanımlanabilir yönetimin işleyişinin demokratik olabilmesi için özel ya da tüzel kişilerin merkezi idarenin karar alma sürecine katılarak onu etkileyebilme yeteneğine sahip olabileceği özelliklere kavuşturulması gerekir burada sözü edilen tüzel kişiler özel hukuk tüzel kişileri olabileceği gibi kamu tüzel kişileri de olabilir bir baskı grubu olarak düşünülen kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının da bu anlamda merkezi idarenin karar alma sürecine etki edeceği doğaldır i̇darenin bu etkiyi azaltmaya ya da ortadan kaldırmaya yönelik olan her türlü müdahalesi ise hukuka aykırı olacaktır meslek kuruluşlarına üyelerinin nitelik ve niceliği ürettikleri iş ve hizmetlerin toplumun temel ihtiyaçlarına yönelik olması ve ülke genelinde yaygınlığı çoğulcu demokratik gelişim ortamında etkili bir sivil toplum örgütü rolünde bulunmaları örgütlülüğün üyelere getirdiği yararlar ile toplum çıkarlarının uygun düzeylerde dengelenebilmesi ve demokratik toplum kültürünün kamu düzeninde olumsuzluk yaratmadan derinleştirilebilmesi nedenleriyle kamusal nitelik kazandırılarak anayasada yer verilmiştir klinik araştırma danışma kurulunda meslek mensuplarının menfaatlerinin ve mesleki deontolojinin olduğu kadar halk sağlığının da korunması temel amaçlarıyla kurulan meslek kuruluşlarının liyakati konuya yaklaşımı ve bilimsel bilgi birikimi ile bu kurullarda yer verilmemesi devletin demokratik olması özelliğiyle bağdaşmamaktadır bu şekilde yapılan düzenleme anayasanın inci maddesine de aykırıdır zira anayasanın inci maddesinde kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruşlarının amaçları arasında meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı da bulunmaktadır kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının etik kurulda temsil edilmemesi bu kuruluşların anayasal statüsü ve anayasada sayılan görev ve yetkileri gözönüne alındığında varlık nedenleri ile uygun düşmediği gibi anayasanın nci maddesi ile ilgili bir konu alanında kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının temsil edilmemesi yasama organın takdirinde olan bir konu olarak görülemez kamu hukuku kurallarına göre yönetilmesi anayasal güvence altında bulunan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının işlev ve etkileri de hukukun koruması altındadır meslek kuruluşlarının etkinliği sorumluluğu ve yükümlülüğü belirli bir düzen ve disiplin içinde faaliyette bulunması görevlerinin boyut ve kapsamına bağlıdır i̇şlevsizliği ve biçimsel örgütlenmeyi aşmanın yolu mesleğin tüm alanlarında ve meslekle ilgili işlemlerde ilgili meslek kuruluşuyla organik bağlantının meslek kuruluşunun kimlik ya da belgesinin esas alınması diğer bir deyişle meslekle ilgili faaliyetlerle meslek kuruluşu arasındaki olgusal bağın koparılmamasıdır aymk anayasa mahkemesinin k sayılı kararında belirtildiği üzere anayasanın öngördüğü düzenlenmesini zorunlu kıldığı bir konudaki boşluk aykırılık oluşturan bir eksiklik sayılarak iptal nedeni yapılmaktadıresas sayısı karar sayısı davaya konu düzenlemede türk tabipleri birliği türk dişhekimleri birliği türk eczacılar birliği gibi kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarına yer verilmemesi yukarıda açıklandığı üzere anayasaya aykırılık oluşturan bir eksikliktir anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı unsurlar taşıyan bir düzenlemenin anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkesiyle uyumlu olmayacağı açıktır açıklanan nedenlerle sayılı yasanın inci maddesi ile sayılı sağlık hizmetleri temel kanununa eklenen ek uncu maddenin onuncu fıkrasının ilk tümcesi anayasanın nci inci son ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir sayılı tababet ve şuabatı sanatlarının tarzı i̇crasına dair kanuna eklenen ek madde bendinin i̇kinci fıkrasındaki veya uzmanlık eğitimleri sırasında fiziksel tıp ve rehabilitasyon rotasyonu yapmış veya uzmanlık sonrasında ilgili dalın rotasyon süresi kadar fiziksel tıp ve rehabilitasyon eğitimi almış uzman tabiplerin kendi uzmanlık alanları ile ilgili tümcesinin anayasaya aykırılığı maddenin bendinde yer alan tümce ile fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzman hekiminin yanı sıra uzmanlık eğitimleri sırasında fiziksel tıp ve rehabilitasyon rotasyonu yapan hekimler ile uzmanlık dalında fiziksel tıp ve rehabilitasyon rotasyonu bulunmakla birlikte uzmanlık eğitimi sırasında bu rotasyonu yapmamış hekimlerin de sonradan uzmanlık sonrasında ilgili dalın rotasyon süresi kadar fiziksel tıp ve rehabilitasyon eğitimi alarak kendi uzmanlık alanları ile ilgili teşhis ve tedavi için yönlendirmeleri ile fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanının teşhisi ve tedavi için yönlendirmesi olmaksızın fizyoterapistin hastaların hareket ve fiziksel fonksiyon bozukluklarının ortadan kaldırılması veya iyileştirilmesi amacıyla gerekli uygulamaları yapması kısaca fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı olmaksızın da hastaya rehabilitasyon tıbbı kapsamında sağlık hizmeti verilmesini düzenlemektedir i̇ptali istenilen tümce tıpta uzmanlık alanlarının görev yetki ve uygulama alanları ile ilgili olduğundan anayasaya aykırılığının ortaya konulabilmesi için tıpta uzmanlık ve uzmanlık eğitimine ilişkin düzenlemeler ile bilimsel kurul kararlarının ortaya konulması gerekmektedir sayılı yasanın inci maddesi uyarınca her ne surette olursa olsun hastaları tedavi etmek için tıp fakültesi mezunu hekim olmak sayılı yasanın inci maddesi uyarınca da bir alanda uzman olabilmek için alanda uzmanlık eğitimi görüp uzmanlık diploması almak gerekmektedir her bir tıpta uzmanlık alanında uzman hekim in hangi uygulamaları yapabileceği görev ve yetkilerinin ne olduğu aldıkları uzmanlık eğitimin içeriği ile belirlenmektedir uzmanlık eğitiminin içeriğini bir diğer söyleyişle uzmanlık eğitimi sırasında uygulanması gereken asgari eğitim ve öğretimi çekirdek eğitim müfredatları belirlemektedir temmuz gün ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulan tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık eğitimi yönetmeliğinin nci maddesi uyarınca ilgili uzmanlık dalının çekirdek eğitim müfredatını belirlemek ve ilan etmek görevi sayılı yasanın uncu maddesi uyarınca kurulan tıpta uzmanlık kuruluna aittir ancak tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık eğitimi yönetmeliği uyarınca ilan edilmesi gereken uzmanlık dallarına ait çekirdek eğitim müfredatlarını belirleme çalışmaları henüz tamamlandığından müfredatlar da ilan edilmemiştiresas sayısı karar sayısı nitekim sayılı yasaya gün ve sayılı yasa ile eklenen ek madde ün son fıkrasında uzmanlık dallarının eğitim müfredatları ve bu müfredatlara göre uzmanlık dallarının temel uygulama alanları ile görev ve yetkilerinin çerçevesi tıpta uzmanlık kurulunca belirlenir düzenlemesine yer verilmiştir her bir uzmanlık dalının hangi alanlarda rotasyon yapacağını belirleme yetkisi de tıpta uzmanlık kuruluna aittir tıpta uzmanlık kurulu tıpta uzmanlık ve yan dal uzmanlık alanlarının hangi uzmanlık alanlarında ne kadar süreyle rotasyon yapacaklarını belirlemiş ve ilan etmiştir rotasyon bir tıpta uzmanlık dalının uzmanlık öğrencisinin kendi uzmanlık alanının görev ve yetki alanındaki bilgi ve beceri ve uygulamalarını geliştirmek üzere diğer tıpta uzmanlık dalına ait eğitim biriminde uzmanlık alanının bilgi ve uygulamaları konusunda belli süre ile eğitim amacı ile görevlendirilmesidir rotasyon uygulaması öğrenciye rotasyon yaptığı diğer uzmanlık dalının görev ve yetkisini kazandırmamaktadır örneğin tıpta uzmanlık kurulu tarafından ilan edilen karar uyarınca acil tıp uzmanlık eğitimi gören öğrenciler uzmanlık eğitimleri içinde farklı uzmanlık alanında değişik sürelerle rotasyon yapmaktadır bu alanın rotasyon yaptığı on ayrı uzmanlık alanının içinde ay süre ile ortopedi ve travmatoloji alanı da bulunmaktadır harp cerrahisi uzmanlık alanı da ortopedi ve travmatoloji alanında ay süre ile rotasyon yapmaktadır harp cerrahisi uzmanlarına bu rotasyon sonucu acil şartlarda ekstremitelerin hayatiyetini değerlendirme ve gereken vakalarda hayat kurtarıcı amputasyonları yapma öğretilmekte ve uzmanlık sonrasında da acil şartlarda uygulama yetkisi verilmektedir ancak aynı alanda rotasyon yapan acil tıp uzmanlarına bu yetki tanınmamaktadır esasında harp cerrahisi uzmanları da cerrahi eğitimi almalarına rağmen ortopedi ve travmatoloji uzmanlık alanına ait sınırlı yetkileri normal koşullarda kullanamamakta yalnızca acil şartlarda kendi müfredatlarında yer alan bilgi ve becerileri çerçevesinde bu yetkiye sahip kılınmaktadır fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanlık dalında ise el cerrahisi yan dal uzmanlığı ay i̇ş ve meslek hastalıkları uzmanlığı ay ortopedi ve travmatoloji uzmanlığı ay romatoloji yan dal uzmanlığı ay spor hekimliği uzmanlığı ay tıbbi ekoloji ve hidroklimatoloji uzmanlığı ay algoloji yan dal uzmanlığı ise ay olmak üzere toplam ayrı uzmanlık alanının rotasyonu bulunmaktadır bu rotasyon süreleri belirtildiği üzere ila ay arasında değişmektedir fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanlık dalı sayılı yasaya sayılı yasa ile eklenen ek madde uyarınca sayılı ekli çizelgenin üncü satırında yıllık bir eğitimesas sayısı karar sayısı süresine sahip bir uzmanlık alanı olarak düzenlenmiştir sayılı radiyoloji radiyom ve elektrikle tedavi ve diğer fizyoterapi müesseseleri hakkında kanun ve bu kanun uyarınca ekim gün ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulan fizyoterapi ve bunlara benzer müesseseler hakkında tüzük hükümleri uyarınca fizyoterapi müesseselerini açmaya yetkili uzmanlık dalı fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanlık dalıdır sayılı yasanın üncü ek maddesinde rehabilitasyon ekibinde yer alan diğer sağlık personellerinden biri olan fizyoterapi teknikerinin düzenlendiği fıkrasında fiziksel tıp ve rehabilitasyon ekibinde yer alan yetkili uzman hekimin fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı olduğu belirtilmektedir yükseköğretim kurulu günlü yazısı ile üniversitelerarası kurula başvurarak fizyoterapi ve rehabilitasyon yüksek lisans eğitimini tamamlamış fizyoterapistlerin kardiyoloji göğüs hastalıkları göğüs cerrahisi vb anabilim dallarında fizyoterapist olarak çalışıp çalışamayacakları konusunda görüş istemiştir kurul bu istemi tıp sağlık bilimleri eğitim konseyine yönlendirmiş konsey günlü toplantısının sonucunda nolu kararı ile fizyoterapi ve rehabilitasyon yüksek lisans eğitimi alanların fizyoterapist olarak kardiyoloji göğüs hastalıkları göğüs cerrahisi vb anabilim dalı uzmanlarının gözetim ve denetimi altında bağımsız çalışamayacaklarına ancak fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzman doktoru gözetiminde görev yapabileceklerine oybirliği ile karar vermiştir bu karar üniversitelerarası kurul tarafından günlü ve sayılı toplantısında onaylanmıştır rehabilitasyon tıbbı alanındaki uzman hekim fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı olduğu avrupa tıp uzmanları birliğiuems yürütme kurulunun brükselde nisan da alınan ve daha sonra yılında avrupa doktorları daimi komitesinin genel toplantısında onaylanan kararlarında yılında avrupa tıp uzmanları birliği fiziksel tıp ve rehabilitasyon bölüm ve yeterlik kurulu uems prm section and board avrupa rehabilitasyon tıbbı akademisi ve avrupa fiziksel tıp ve rehabilitasyon derneği tarafından ortaklaşa yayınlanan ve kasım da revize edilen white book on physical and rehabilitation medicine in europe başlıklı yayında ayrıntılı olarak belirtilmektedir prof dr bertil emrah oderin sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkında kanunun uncu ve uncu maddeleri uyarınca tababet ve şuabatı sanatlarının tarzı i̇crasına dair kanuna eklenen ek madde o ş hükümlerinin ve ek madde hükmünün kimi yönlerinin anayasaya aykırılığı hakkında mütalaasında belirttiği üzere hastalık durumlarında fizyoterapistin görev ve yetkisinin kullanımı dolayısıyla mesleğin icrası bakımından getirilen düzenlemeler anayasanın temel hak ve özgürlükler için öngördüğü ilkeler başta olmak üzere aşağıda belirtilecek ilkeler haklar ve özgürlüklere aykırı düşmektedir yasa koyucu mesleğin icrasına ilişkin olarak yasama yetkisini kullanırken siyasal takdir yetkisine sahiptir ancak özgül yeterlilikler gerektiren profesyonel yeterlilik alanları meslek kuruluşları tarafından ulusal ve uluslararası biçimde tanımlanmış olan veesas sayısı karar sayısı yeterlilikleri ile meslek icraları insan sağlığı alanına ilişkin olduğu için yaşam hakkı ve kişinin bedensel ve ruhsal bütünlüğünün korunması ve geliştirilmesi ile doğrudan ilintili mesleklerde siyasal takdir yetkisinin kullanımı özel bir dikkat ve sıkı bir yargısal denetimi strict scrunity gerekli kılabilir ek madde bde hastalık durumlarında fizyoterapistin görev ve yetkisinin kullanımı –dolayısıyla mesleğin icrası bakımından getirilen sınırlamalar bu yönüyle anayasa ile bağdaşmamaktadır düzenlemeye göre hastalık durumlarında ise fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı tabibin veya uzmanlık eğitimleri sırasında fiziksel tıp ve rehabilitasyon rotasyonu yapmış veya uzmanlık sonrasında ilgili dalın rotasyon süresi kadar fiziksel tıp ve rehabilitasyon eğitimi almış uzman tabiplerin kendi uzmanlık alanları ile ilgili teşhisine ve tedavi için yönlendirmesine bağlı olarak hastaların hareket ve fiziksel fonksiyon bozukluklarının ortadan kaldırılması veya iyileştirilmesi amacıyla gerekli uygulamaları yapar bu çerçevede fizyoterapistin teşhis ve tedavi için yönlendirmelerine bağlı olarak hareket edeceği tabipler aslında üç farklı grupta ve veya bağlacı nedeniyle eşit yetkili olarak düzenlenmiştir fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı tabip uzmanlık eğitimleri sırasında fiziksel tıp ve rehabilitasyon rotasyonu yapmış tabipler uzmanlık sonrasında ilgili dalın rotasyon süresi kadar fiziksel tıp ve rehabilitasyon eğitimi almış uzman tabipler öte yandan düzenlemenin içeriği fizyoterapistin tedavi kapsamında ekip içinde fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı olmaksızın hastaya rehabilitasyon tıbbı alanında hizmet vereceği kanısını vermektedir fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı tabipler dışındaki uzman tabiplere yetki veren düzenlemenin anayasaya aykırılığı tabiplik yeterliliğine sahip olmayan fizyoterapist için evleviyetle geçerlidir argumentum fortiori düzenleme yakından incelendiğinde anayasaya aykırılık sorunu anayasa meselesi aşağıdaki biçimde somutlaşmaktadır ek madde hastalık durumunda tıp alanında özel yeterlilikler gerektirdiği ulusal ve uluslararası standartlarla saptanmış olan fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanlarını fiziksel tıp ve rehabilitasyon tedavisinin yan ve seçimlik öğesi statüsüne sokarak bu alanın özgül düzenleme gerektiren niteliğine aykırı düşmektedir ek madde bdeki düzenleme yeterliliğe dayalı yetkilerden fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı tabibin yetkilerini hem başka alanlardaki uzmanlara hem de fizyoterapiste devretmektedir bu yönüyle düzenleme temel hak ve özgürlükler bakımından yeterli mesleki ulusal ve uluslararası standartlara sahip uzmandan nitelikli sağlık hizmeti alma hakkının anayasadaki temeli olan yaşam hakkı ve kişinin maddi ve manevi bütünlüğünün korunması ve geliştirilmesi hakkı ileesas sayısı karar sayısı fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı tabiplerin çalışma özgürlüğü ve hakkı bakımından hukuksal değerlendirmeye muhtaçtır aşağıdaki değerlendirmeler öncelikle yukarıdaki ve şıklarını esas alarak yapılacaktır ancak ve şıklarında ele alınan temel hak ve özgürlük ihlallerinin diğer anayasa kuralları ile yakından ilintisi nedeniyle burada yapılan değerlendirmeler sistematik yorum doğrultusunda anayasanın bütünlüğü ilkesi gözetilerek anayasanın nci inci üncü inci nci ve ncı maddelerini ve uluslararası insan hakları hukukunu içerecek biçimde ele alınacaktır ek madde yeterli mesleki ulusal ve uluslararası standartlara sahip uzmandan nitelikli sağlık hizmeti alma hakkının anayasadaki temeli olan yaşam hakkı ve kişinin maddi ve manevi bütünlüğünün korunması ve geliştirilmesi hakkı ile bağdaşmamaktadır anayasanın nci maddesinde düzenlenen bu iki hak özgül biçimde korunmaktadır bunun anlamı öncelikle her iki hak bakımından pozitifleşmiş öz güvenceleri ya da ek güvenceler olarak bilinen güvencelerin anayasada yer almış olmasıdır nedenle bilimsel ve tıbbi deneylere tutulmada kişinin rızanın aranması ya da tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaması özgül olarak düzenlenmiştir yaşam hakkına yönelik müdahalenin istisnaları da anayasada madde son açıkça ve sınırlı sayıda numerus clausus olmak üzere sayılmıştır öte yandan her iki hakkın sert çekirdekli haklar olarak özel ve göreceli önemi bunların anayasanın nci maddesinde ayrıca vurgulanmış olmaları ile de pekişmektedir anayasanın nci maddesi olağanüstü yönetim usulleri gibi temel hak ve özgürlükler bakımından en riskli uygulamalarda dahi savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin yaşam hakkına maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağını güvence altına almaktadır anayasa mahkemesi içtihadında da yaşam hakkı ve kişinin maddi ve manevi bütünlüğünün korunması bu hakların diğer hakların kullanımının öncülü olmaları ya da ana hak nitelikleri ile uyumludur anayasa mahkemesi yaşam hakkını temel bir yorum ilkesi olarak benimseyerek tüm hukuk düzenine egemen kılarken bu hakkın öncül ve ana hak değerini sadece kişiye özgü sübjektif yönüyle değil nesnel yönüyle de tanımaktadır şu yönü de açıklamak gerekir ki hukuk devletinde korunması gereken en büyük değerin insanın canı ve sağlığı olduğu açıktır ve bu konuda görüş birliği vardır nitekim anayasanın uncu üncü ve uncu maddelerindeki kurallara desteklik eden temel ilke dahi bu düşünceye dayanmaktadır hukuk kurallarının konuluşunda ve yorumlanmasında insan canı ve sağlığının en yüksek ve en önemli değer olduğu yolundaki bu temel ilkenin sürekli olarak göz önünde tutulması zorunludur anayasa mahkemesi anayasanın nci maddesinde yer alan kişinin yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile anayasanın ncı maddesinde devlete sağlık konusunda verilen ödev herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleme arasındaki ilişkiyi bütüncül biçimde yorumlamaktadır anayasanın nci maddesinin birinci fıkrası herkes yaşama maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir şeklindedir kişinin yaşama maddî ve manevî varlığını koruma hakkı birbirleriyle sıkı bağlantıları olan devredilmez vazgeçilmez temel haklardandır bu haklara karşı her türlüesas sayısı karar sayısı engelin ortadan kaldırılması da devlete görev olarak verilmiştir güçlüler karşısında güçsüzleri koruyacak olan devlet gerçek eşitliği sağlayacak toplumsal dengeyi koruyacak ve böylece devlet sosyal niteliğine ulaşacaktır sosyal devlet yaşama hakkının korunması sosyal güvenliğin sağlanmasıyla gerçekleşecektir yaşama hakkının korunması ve sosyal güvenliğin sağlanması sosyal devlet olmanın gereğidir sosyal güvenlik kuruluşlarına ilişkin düzenlemelerin yaşama hakkı ile maddî ve manevî varlığı koruma haklarını zedeleyecek veya ortadan kaldıracak kuralları içermemesi gerekir anayasanın ncı maddesiyle devlete herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak amacıyla sağlık kuruluşlarının hizmetlerini düzenleme denetleme ve organize etme gibi görevler verilmiştir devlet bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal güvenlik kurumlarını oluşturarak onlardan yararlanarak ve onları denetleyerek yerine getirecektir devlet için bir görev kişiler için de bir hak olan bu amacın gerçekleştirilmesinde bu hakkı sınırlayıcı yararlanmayı zorlaştırıcı ya da zayıflatıcı düzenlemeler ncı maddede yer alan kurallara aykırı düşer anayasa mahkemesinin yaşam hakkı ile kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı bağlamında bu haklarla ilintili olarak kişinin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürme hakkından da söz ettiği ve bu konuda devletin ödevini vurguladığı gözden kaçırılmamalıdır ek üncü maddenin bendinin sağlık yardımı bakımından sınırlayıcı düzenleme getiren itiraz konusu ikinci fıkrası henüz tedavisi süren kişinin yaşama hakkını hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürme hakkının özünü zedelediğinden ve devletin kişilerin yaşamını ruh ve beden sağlığı içinde sürdürmelerini sağlamak amacını yerine getirmesini sınırlayıp zorlaştırdığından anayasanın nci ve ncı maddelerine aykırıdır anayasa mahkemesinin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını devletin sosyal ödevleri bağlamında gören bu yaklaşımı anayasanın inci maddesi bakımından da hukuksal dayanağa sahiptir anayasanın inci maddesine göre devlet kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmalıdır böylece kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi saygı duyulması gereken bir hak olduğu kadar devletin pozitif edimleri ile yaşama geçirilmesi gereken bir yükümlülük olarak belirmektedir bu durumda anayasa söz konusu hakkın sınırlanmasını değil gerçekleştirilmesini hukuksal bir varsayım olarak kabul etmektedir ek madde bde fizyoterapistin uygulamalarında fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanının yönlendirmesini zorunlu kılmayan düzenleme kişinin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürme hakkını zayıflatarak onun özünü zedelemektedir anayasanın üncü maddesinde temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması bakımından uygulanan bir ölçüt olan hakkın özü sadece onu açık ya da örtülü biçimde kullanılamaz duruma getiren sınırlamalar için değil kullanımını güçleştiren zayıflatan ya da etkisiz hale getiren sınırlamalar için de geçerlidir ek madde bde fizyoterapistin uygulamalarında fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanının yönlendirmesini zorunlu kılmayan düzenleme hakkın etkili biçimde kullanımını sağlamayarak zayıflatılmasına neden olmaktadır hakkın özüne dokunan bir düzenlemenin anayasanın üncü maddesinde yer alan ve sınırlama aracı ile sınırlama amacı arasında hakkaniyete uygun makul bir dengeninesas sayısı karar sayısı kurulmasını emreden ölçülülük ilkesine uygun olduğu bu ilkenin alt ilkeleri olan elverişlilik gereklilik ve orantılılık ilkelerini karşıladığı da söylenemez hakkın kullanımını zayıflatarak onun özüne dokunan bir düzenlemenin anayasanın üncü maddesinde yer alan demokratik toplum düzeninin gerekleri bakımından da değeri yoktur çünkü bu tür bir düzenleme demokratik toplumda gerekli bir toplumsal ihtiyaca karşılık vermemekte tersine demokratik toplumda gerekli toplumsal ihtiyacı karşılamayı engellemektedir anayasanın üncü maddesinde temel hak ve özgürlükle
4,093
esas no karar no hâkimin gerekçesi özet anayasanın maddesinde hiçbir organ makam merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez genelge gönderemez tavsiye ve telkinde bulunamaz denilmektedir anayasanın bu hükmü sorgu hâkimleri için de geçerlidir onlar da görev ve yetkileri alanına giren işlere bakmaktan kaçınamazlar kanun hükümleri uyarınca kamu dâvasının ilk soruşturma kısmını yürütürler i̇lk soruşturma sanık hakkında son soruşturmanın açılmasına veya yargılanmanın önlenmesine yeterli delillerin toplanması ereğini güder sorgu hâkimi de ceza muhakemeleri usulü kanununun maddesinin nci fıkrasında gösterilen kararlarını asliye ceza hâkiminin onamaması halinde sorgu hâkimine dâva yönünden bir emir ve talimat verilmiş olacağından iptali istenilen hükmün anayasanın maddesinin birinci ve ikinci fıkralarına aykırılığı açıktır anayasanın maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile ceza muhakemeleri usulü kanununun maddesi aşağıya alınmıştır madde hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna hukuka ve vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler hiçbir organ makam merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez genelge gönderemez tavsiye ve tehlike bulunamaz madde tevkif ve kefaletle salıverme hakkındaki kararlar selâhiyetli hâkim tarafından verilir cumhuriyet müddeiumumisinin tevkif talebine karşı maznunun mevkuf olmayarak tahkikatının icrasına ve tevkif ve tevfikin istirdadına ve kefaletle salıverme ve muhakemenin menine dair sorgu hâkimi tarafından verilecek kararlar mensup olduğu asliye mahkemesi reisi veya hâkiminin tasdiki ile tekemmül eder cumhuriyet müddeiumumisi selâhiyetli olan merciden maznunun tevkifini isteyebilir bu merci red veya kabul hakkında bir karar vermeğe mecburdur son tahkikatın açılmasına karar verildikten veya cumhuriyet müddeiumumisi tarafından iddianame ile iş mahkemeye intikal ettikten sonra mahkeme reisi dahi acele hallerde aynı selâhiyeti haizdir
252
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ i̇le i̇ti̇raz başvurularinin gerekçeleri̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir gerekçe sayılı yasanın üncü maddesi ile değiştirilen sayılı gelir vergisi kanununun üncü maddesinde yer alan tarifenin ücret gelirlerinde tlden fazlasının tlsi için tl i̇baresinden sonra gelen fazlası oranında i̇baresinin ücret gelirleri yönünden anayasaya aykırılığı sayılı yasanın üncü maddesiyle sayılı gelir vergisi kanununun üncü maddesi değiştirilmiştir bu değişiklik sonunda ücret gelirleri dışındaki gelir vergisine tabi gelirler tlye kadar b tlnin tlsi için tl fazlası c tlnin tlsi için tl fazlası için d tlden fazlasının tlsi için tl fazlası oranında vergilendirilecektir yapılan değişikliğe göre ücret gelirleri ile ücret dışındaki gelirler ilk iki dilim için aynı oranda vergilendirilecek iken son iki dilimde oranlar aynen korunmuş ancak ücret gelirleri için dilimler değiştirilmiştir bu değişikliğe göre ücret gelirleri tlye kadar b tlnin tlsi için tl fazlası c tlnin tlsi için tl fazlası için d tlden fazlasının tlsi için tl fazlası oranında vergilendirilecektir karşılaştırmalı tabloda yapılan değişiklikler şöyle gösterilebiliresas sayısı karar sayısı sayili kanundan önce ve sonraki̇ geli̇r vergi̇si̇ tari̇fesi̇ sayili kanunla öngörülen tari̇fe sayili kanundan önce uygulanan tari̇fe ücret geli̇rleri̇ tl ücret dişi geli̇rler tl ücret geli̇rleri̇ dahi̇l tl fazlasi fazlasi fazlasi tabloda görüldüğü gibi sayılı yasayla yapılan değişiklikte tlye kadar olan gelirler ücret ücret dışı gelir ayrımı yapılmaksızın aynı oranda vergilendirilmektedir söz konusu değişiklik sadece tl ila tl arasındaki gelirler için ücret gelirleri ile diğer gelirler arasında farklı tarife uygulanmasını öngörmektedir bu dilimler arasında diğer gelirler oranında vergilendirilirken ücret gelirleri oranında vergilendirilecektir tlden fazla olan gelirlerde ise ücret ücret dışı gelir ayrımı yapılmamış tlden fazla geliri olan tüm gelir unsurları oranında vergiye tabi tutulmuştur tlden fazla olan gelirler ister ücret geliri olsun ister diğer gelir unsurlarından ibaret olsun aynı tarifeye göre oranında gelir vergisine tabi tutulacaklardır sayılı yasadan önceki tarifenin tlden tlden fazlası oranında sözcükleri ücret gelirleri yönünden anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı ile iptal edilmiştir tarihinde resmi gazetede yayınlanan iptal kararı ile verilen altı aylık yürürlük süresi tarihinde dolmuştur anayasa mahkemesinin söz konusu iptal kararı aşağıda gerekçelere dayandırılmıştır anayasanın nci maddesinde yer alan sosyal hukuk devleti insan haklarına dayanan kişilerin huzur refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir denge kurabilen milli gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için gereken önlemleri alan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri gözeten devlettir çağdaş devlet anlayışı sosyal hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla anayasanın özüne ve ruhuna uygun biçimde kurularak işletilmesini bu yolla bireylerin refah huzur ve mutluluğunun sağlanmasını gerekli kılar hukuk devletinde vergilendirmenin temel ilkelerinin gözetilmesi vergilendirmeye ilişkin yasalarda bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması ve hukuk güvenliğinin sağlanması gerekir anayasanın üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ise herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır denilmiştiresas sayısı karar sayısı verginin mali güce göre alınması ve genelliği ilkeleriyle vergilendirmede eşitlik ve adaletin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır mali güç ödeme gücünün kaynağı dayanağı nedeni ve varlık koşuludur yasa koyucunun vergilendirmede kişilerin sahip olduğu ekonomik değer ile mali güçlerini göz önünde bulundurması gerekir mali güce göre vergilendirme verginin yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınmasıdır bu ilke aynı zamanda vergide eşitlik ilkesinin uygulama aracı olup mali gücü fazla olanın mali gücü az olana göre daha fazla vergi ödemesini gerektirir vergide eşitlik ilkesi ise mali gücü aynı olanlardan aynı farklı olanlardan ise farklı oranda vergi alınması esasına dayanır diğer bir anlatımla yükümlülerin genel vergi yüküne kendi ödeme güçlerine göre katılmalarını ifade eder vergi tekniği vergi adaletini yansıtmadıkça maliye politikasının sosyal amacını gerçekleştiremez mali güce göre vergilendirme sosyal devletin vergi adaleti ile ilgili bir ilkesidir oran verginin asli unsurlarından olup mali gücü etkileyen en önemli ölçütlerden biridir vergi oranı ile vergiye tabi gelirin niteliği arasında doğrudan bağlantı vardır vergilendirmede farklı nitelikteki gelirlerin ayrı vergilendirme yöntem ve oranlarına tabi tutulması vergi adaletinin sağlanması için gereklidir yasa koyucu vergilendirme yetkisini kullanırken anayasal kurallara uymak ve vergi yükünün adalete uygun ve sosyal amaçlı dağıtımını sağlamak koşuluyla gelir servet veya harcamanın vergilendirilmesinde konulara nitelik veya miktarlara göre kimi değişik ölçütler getirebilir gelirin unsurlarına ve miktarına göre ayrı yükümlülükler ve oranlar belirleyebilir ücret gelirlerinin diğer gelir unsurlarına göre salt emeğe dayalı olarak elde edilen gelir niteliğinde olması ve vergi baskısının yüksekliği nedeniyle özellikle bu geliri elde edenlerin ekonomik durumları ile vergi oranları arasında doğrudan bir bağlantının kurulmaması ve ücretlilerden vergi alınırken mali gücün göz ardı edilmesi düşünülemez anayasanın inci maddesinde ücretin emeğin karşılığı olduğu devletin çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alacağı belirtilmiştir anayasa ücreti diğer gelirlerden farklı olarak özel şekilde düzenlemiş bu düzenlemede ücretin özellikli ve ayrık durumunu gözeterek devlete adaletli bir ücret için tedbir alma görevi vermek suretiyle koruma altına almıştır anayasanın üncü maddesindeki mali güç ilkesi ile inci maddesindeki adaletli bir ücret elde etme ilkesi bir arada değerlendirildiğinde ücret gelirlerinin ücret dışında elde edilen gelirler ile aynı oranda vergiye tabi tutulması ve hiçbir önlem alınmadan ücrette azalmaya neden olacak şekilde yükseltilmesi adalet ilkesini de zedeler söz konusu kararla iptal edilen hüküm anayasanın nci ve üncü maddelerine aykırı bulunarak ücret gelirleri yönünden iptal edilirken ücret gelirlerinin diğer gelir unsurlarından farkı ve oranında vergilendirmenin ücrette azalmaya neden olacak şekilde yükseltilmesi üzerinde durulmuştur sayılı yasayla yapılan değişiklikte sadece ila tl arasındaki ücret gelirlerinin diğer gelirlerden farklı oranda gelir vergisine tabi tutulması tl üzerideki gelirlerin vergilendirilmesinde ise ücret gelirleri yönünden ayrım yapılmaması yapılan yeni düzenlemenin anayasanın nci ve üncü maddesine aykırılığını ortadan kaldırmamakta adalet ilkesinin zedelenmesini önceki düzenlemeden farklı dilime taşımaktadır yeni düzenlemeyle anayasa mahkemesinin iptal kararının gereği tam olarak yerine getirilmemiş tlden fazla gelir için vergi adaleti sağlanamamıştır açıklanan nedenlerle ve sayılı anayasa mahkemesi kararındaki gerekçelerle sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı gelir vergisi kanununun üncü maddesinde yer alan tarifenin ücret gelirlerinde tldenesas sayısı karar sayısı fazlasının tlsi için tl ibaresinden sonra gelen fazlası oranında ibaresi ücret gelirleri yönünden anayasanın nci ve üncü maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir sayılı yasanın inci maddesi ile sayılı gelir vergisi kanununun geçici uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen şu kadar ki vergi matrahlarının tespitinde yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yapılacak tutar ilgili kazancın ini aşamaz tümcesinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın inci maddesi ile sayılı gelir vergisi kanununun geçici uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen şu kadar ki vergi matrahlarının tespitinde yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yapılacak tutar ilgili kazancın ini aşamaz tümcesi sayılı yasanın üncü maddesi ile sayılı yasaya eklenen geçici uncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesindeki sadece ve yıllarına ait ibaresinin anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı ile iptal edilmesi üzerine sözde iptal gerekçelerine uymak amacıyla maddeye eklenmiştir ancak getirilen bu yeni düzenleme de anayasa mahkemesinin sayılı kararındaki iptal gerekçelerini tümüyle karşılamamaktadır söz konusu kararda sayılı yasanın nci maddesiyle sayılı yasanın ticari ve zirai kazançlarda yatırım i̇ndirimi i̇stisnası başlıklı uncu maddesi yürürlükten kaldırılmış üncü maddesiyle sayılı yasaya eklenen geçici uncu maddede bu madde kapsamındaki yatırım indirimi istisnası tutarlarının sadece ve yılları kazançlarından indirilebileceği öngörülmüştür anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir kişilere hukuk güvenliğinin sağlanması hukuk devletinin ön koşullarındandır hukuk devleti hukuk normlarının öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerektirir hukuk güvenliğinin sağlanması bu doğrultuda yasaların geleceğe yönelik öngörülebilir belirlemeler yapılabilmesine olanak verecek kurallar içermesini gerekli kılar geriye dönük düzenlemelerle kişilerin haklarının hukuki istikrar ve güvenlik ilkesi gözetilmeden kısıtlanması hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz anayasanın üncü maddesinde de kamu giderlerini karşılamak üzere mali güce göre ödenmesi gereken verginin yasayla konulup değiştirileceği veya kaldırılacağı belirtilmiştir sayılı yasayla yürürlükten kaldırılan sayılı yasanın uncu maddesinde yatırım indirimi istisnası uygulamasına yatırımın konusunu oluşturan aktif değerlere ilişkin harcamaların yapıldığı takvim yılından itibaren başlanacağı ve indirimden yararlanılacak tutara ulaşıncaya kadar devam olunacağı belirtilmiştir belirli bir vergilendirme döneminde yararlanılabilecek yatırım indirimi istisnası tutarının tamamının kazanç yetersizliği nedeniyle kullanılamaması durumunda yatırım indiriminden yararlanılacak tutara ulaşıncaya kadaresas sayısı karar sayısı dönem sınırlaması olmaksızın indirime devam edilecektir bu kapsamdaki yükümlüler yatırım indirimi tutarlarını kazançlarının elverdiği ölçüde matrahlarından indirebileceklerini bilerek yatırıma başlamışlardır dava konusu kuralda yükümlülerin kapsamdaki yatırım indirimi tutarlarını sadece ve yıllarına ait kazançlarından indirebilecekleri belirtilmiştir buna göre kazanç yetersizliği nedeniyle yararlanılamayan yatırım indirimi istisna tutarları son olarak yılı kazançlarıyla sınırlandırılmıştır yılı kazançlarından indirilemeyen tutarlar daha sonraki yıllarda indirim konusu yapılamayacaktır geçici uncu madde kapsamındaki yükümlüler sayılı yasanın yayımlandığı tarihine kadar yatırım indirimi istisnasından yararlanacaklarını göz önünde bulundurarak yatırım kararı almışlar ve yatırıma başlamışlardır bu yükümlüler indirimin yılla sınırlanacağını önceden bilmemektedirler yatırım indiriminden yararlanılacak tutara ulaşıncaya kadar yapılması gereken indirimin sonradan üç yılla sınırlandırılması verginin genellik eşitlik öngörülebilirlik ve kamusal yetkinin kullanılmasında yükümlülere hukuksal güvenlik sağlayan yasallık ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır denilerek sadece ve yıllarına ait ibaresi anayasanın nci ve üncü maddelerine aykırı bulunmuş ve iptal etmiştir sayılı yasanın inci maddesiyle yapılan düzenleme kazanılmış yatırım indirimi hakkı olanların bu indirim haklarını herhangi bir yıl sınırlandırmasına tabi tutmamaktadır ancak bu yönde bir düzenleme yapılmamış olsaydı dahi anayasa mahkemesinin iptal kararının yürürlüğünden sonra yükümlüler bu haklarını herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın zaten kullanabileceklerdi kaldı ki anayasa mahkemesi bu iptalden sonra hukuksal boşluk görmemiş ve yeni bir düzenleme için süre de vermemiştir yılı için ortaya çıkan duraksama ise yargı kararıyla giderilmiştir yasama organı yaptığı yeni düzenleme ile önceki iptal kararına neden olan düzenlemedeki sınırlamalara benzer zaman dilimine bağlı olmayan ancak kazancın belli yüzdesine bağlı olan yeni bir sınırlama getirmiştir sayılı yasayla getirilen sınırlama indirilecek yatırım indirimi tutarının dönem kazancının ini geçemeyeceğine ilişkindir yüzde sınırlandırma nedeniyle yükümlüler öngördükleri süreden daha uzun bir sürede hak ettikleri yatırım indiriminin tamamını kazançlarından indirebileceklerdir bu sınırlama verginin genellik eşitlik öngörülebilirlik ve kamusal yetkinin kullanılmasında yükümlülere hukuksal güvenlik sağlayan yasallık ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır vergi matrahlarının tespitinde yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yapılacak tutarın ilgili kazancın ini aşamaması kalan indirilecek tutara ulaşıncaya kadar yatırımın yapıldığı tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre yatırım indirimi istisnasından yararlanmayı öngören kazanılmış hakları ortadan kaldırmakta önceden bilinmesi olanaksız bir kuralla yapılan sınırlandırmalarla hukuk güvenliği ve hukuki istikrar ilkelerini zedelemekte vergilendirmede keyfi uygulamaların engellenmesi için verginin yasallığı ilkesiyle birlikte verginin genel eşit belirli ve öngörülebilir olması ilkelerine uymamaktadır yatırım indiriminden yararlanacak tutara ulaşıncaya kadar yapılması gereken indirimin sonradan oranıyla sınırlandırılması verginin genellik eşitlik öngörülebilirlik ve kamusalesas sayısı karar sayısı yetkinin kullanılmasında yükümlülere hukuksal güvenlik sağlayan yasallık ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır açıklanan nedenlerle sayılı yasanın inci maddesi ile sayılı gelir vergisi kanununun geçici uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen şu kadar ki vergi matrahlarının tespitinde yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yapılacak tutar ilgili kazancın ini aşamaz tümcesi anayasanın nci ve üncü maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir sayılı yasanın ncı maddesi ile sayılı yasaya eklenen geçici inci maddenin eksik olması halinde ise bu fark vergi sorumluları tarafından bu kanunun yayımlanmasından sonra yapılacak ilk ücret ödemesinden kesilerek bu ödemenin ait olduğu döneme ilişkin muhtasar beyannamenin verilme ve ödeme süresi içinde topluca muhtasar beyanname verme yükümlülüğü olmayanlar hariç verilecek ayrı bir beyanname ile beyan edilir ve ödenir bu beyanname için ayrıca damga vergisi hesaplanmaz anılan sürede düzeltilen söz konusu fark için gecikme faizi ve vergi cezası aranmaz eksik tahakkuk etmiş olan verginin bu süre içinde tamamlanmaması halinde bu tarihte vergi ziyaı doğmuş olur tümcelerinin anayasaya aykırılığı geçici inci maddede takvim yılına ilişkin olarak yapılmış ücret ödemeleri için sayılı yasanın üncü maddesinde sayılı yasayla yapılan değişiklik sonucu hesaplanacak vergi ile önceki tarifeye göre hesaplanan vergi arasındaki farkın fazla ya da eksik olması durumuna göre yapılacak işlemler düzenlenmiştir dava konusu tümcelerde önceki tarifeye göre kesilen verginin sonraki tarifeye göre eksik olması halinde yapılacak işlem anlatılmış eksik tahakkuk etmiş olan verginin bu süre içinde tamamlanmaması halinde vergi ziyaının doğmuş olacağı belirtilmiştir anayasa mahkemesinin sayılı kararı ile günlü ve sayılı kanunun inci maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun üncü maddesinde yer alan tlden fazlasının tlsi için ytl ifadesinden sonra gelen fazlası oranında ibaresi ücret gelirleri yönünden iptal edilmiştir mahkeme kararındaki tllik dilim bugün tl olarak uygulanmaktadır i̇ptal kararı tarihinde resmi gazetede yayınlanmış için iptal kararında iptalle ortaya çıkan boşluğun doldurulması için verilen altı aylık süre de tarihinde dolmuştur bu nedenle tarihinden itibaren ücret gelirlerinin tlden fazlası için de lik vergi oranı uygulanması gerekmektedir bugün uygulanmakta olan vergi dilimleri esas alındığında anayasa mahkemesinin söz konusu iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihinden itibaren tlden sonraki ücret gelirleri için oranında vergi kesilecektir bu durumda geçici inci madenin yeni tarifenin uygulanması sonucu fazla tevkif edilen vergilerin yükümlülerin sonraki vergilerinden mahsup edileceğini mahsup imkanı yoksa iade edileceğini hükme bağlayan birinci tümcesinde anayasal sorun bulunmamaktadır ancak geçici inci maddenin yılı ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde bu yasayla yapılan düzenlemeye göre eksik tevkif edilen verginin yükümlülerden tahsil edileceğine ilişkin bölümü anayasaya aykırıdıresas sayısı karar sayısı bu yasayla yapılan düzenleme tl ile tl arasındaki ücret gelirlerinden oranında tl üzerindeki ücret gelirlerinden de diğer gelir unsurları ile birlikte oranında vergi kesilmesini öngörmektedir anayasa mahkemesinin iptal kararı tarihinden itibaren yürürlüğe girdiği için bu tarih ile bu kanunun resmi gazetede yayımlandığı tarihi arasında tlnin üstündeki ücret gelirlerinden de oranında vergi kesilmiş olması gerekir geçici inci maddenin iptali talep edilen hükmü bunların üzerinden ödedikleri verginin oranına göre düzeltilmesini ve aradaki farkın tahsilini öngörmektedir yani iptali talep edilen düzenleme bu yükümlüler için geriye yönelik vergi yükünü artırmaktadır böyle bir düzenleme hukuk devletinin yaşama geçirilmesinde olmazsa olmaz iki temel ilkeye hukuki güvenlik ve hukuki istikrar ilkelerine aykırıdır hukuki güvenlik ilkesi kişilerin hukuksal ilişkiler kurarken tabi olacakları hukuk kurallarını önceden bilmeleri hukuki istikrar ilkesi ise bu kurallara dayanılarak kazanılan hakların korunacağı güvencesinin kişilere verilmesi şeklinde tanımlanabilir bu bakımdan iptali talep edilen tümcelerin anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği açıktır açıklanan nedenlerle sayılı yasanın ncı maddesi ile sayılı yasaya eklenen geçici inci maddede yer alan eksik olması halinde ise bu fark vergi sorumluları tarafından bu kanunun yayımlanmasından sonra yapılacak ilk ücret ödemesinden kesilerek bu ödemenin ait olduğu döneme ilişkin muhtasar beyannamenin verilme ve ödeme süresi içinde topluca muhtasar beyanname verme yükümlülüğü olmayanlar hariç verilecek ayrı bir beyanname ile beyan edilir ve ödenir bu beyanname için ayrıca damga vergisi hesaplanmaz anılan sürede düzeltilen söz konusu fark için gecikme faizi ve vergi cezası aranmaz eksik tahakkuk etmiş olan verginin bu süre içinde tamamlanmaması halinde bu tarihte vergi ziyaı doğmuş olur tümceleri anayasanın nci maddesine aykırı olup iptali gerekir sayılı yasanın üncü maddesi ile değiştirilen sayılı vergi usul kanununun uncu maddesinin i̇kinci fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı yasanın üncü maddesiyle sayılı vergi usul kanununun uncu maddesi başlığıyla birlikte değiştirilmiş yanılmaya ilişkin düzenlemeye görüş değişikliği de eklenmiştir yeni uncu maddenin birinci fıkrasına göre yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş olmaları veya bir hükmün uygulanma tarzına ilişkin bir içtihadın değişmiş olması halinde vergi cezası kesilmeyecek ve gecikme faizi hesaplanmayacaktır maddenin ikinci fıkrasına göre de bir hükmün uygulanma tarzı hususunda yetkili makamların genel tebliğ veya sirkülerde değişiklik yapmak suretiyle görüş ve kanaatini değiştirmesi halinde oluşan yeni görüş ve kanaate ilişkin genel tebliğ veya sirküler yayımlandığı tarihten itibaren geçerli olup geriye dönük olarak uygulanamayacaktır şu kadar ki bu hüküm yargı mercileri tarafından iptal edilen genel tebliğ ve sirküler hakkında uygulanmayacaktır bir yasa hükmünün uygulanma tarzı hususunda yayımlanan ya da açıklanan genel tebliğ ya da sirküler söz konusu hükmün idare tarafından yorumlanmasıyla ortaya çıkmaktadır yasa kuralında da belirtildiği gibi görüş ve kanaat içermekte bu görüş ve kanaat da zaman zaman değiştirilebilmektedir oysa vergi hukukunda asıl olan yasallık ilkesidir yasa kurallarının açık net belirli ve öngörülebilir olması asıldır genel tebliğ veya sirküleresas sayısı karar sayısı yasa kurallarının uygulama şekline ışık tutar yasanın yerine geçerek yükümlünün lehine ya da aleyhine yük değişimi yapmaz nitekim uncu maddenin birinci fıkrasında yanlış izahat sonucu ceza ve faiz işlemi uygulanmayacağı belirtilmiştir genel tebliğ ya da sirküler de yanlış izahat içerebilir bunların denetiminin yargı merciine bırakılmış olması da yeterli değildir bu tür idari düzenlemelere karşı yargı yolu açık olmakla birlikte anayasa mahkemesinin de belirttiği gibi bu güvencenin uygulama aşamasından sonra ve ancak itiraz yoluyla ortaya çıkacağı göz önünde bulundurulduğunda yasa kurallarının yürürlükte olduğu sürece keyfiliği ortadan kaldırmaya yeterli olduğu söylenemez hukuk kuralları yargının yorumuna ihtiyaç göstermeyecek ve uygulayıcılar tarafından anlaşılabilecek şekilde açık ve belirgin olmak uygulayıcılara güvence vermek zorundadır aymk tarihli ve k i̇kinci fıkranın iptali talep edilen birinci tümcesi maliye bakanlığı veya gelir i̇daresi başkanlığının yayımladığı bir genel tebliğ veya sirkülere göre bir dönem için uygulama yapan ve buna göre vergisini ödeyen bir yükümlünün anılan makamların aynı dönemdeki vergi yükünü azaltan görüş değişikliğinden yararlandırılmamaları sonucunu doğurmaktadır yükümlü lehine hak doğuran yorumların geriye dönük uygulanması hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturmaz birinci tümcenin geriye dönük olarak uygulanamaz sözcüklerinden önceki bölümü de bu sözcüklerin teyidi niteliğindedir bu durum bir hukuk devletinin yaşama geçirilmesinde olmazsa olmaz iki temel ilkeye hukuki güvenlik ve hukuki istikrar ilkelerine aykırıdır hukuki güvenlik ilkesi kişilerin hukuksal ilişkiler kurarken tabi olacakları hukuk kurallarını önceden bilmeleri hukuki istikrar ilkesi ise bu kurallara dayanılarak kazanılan hakların korunacağı güvencesinin kişilere verilmesi şeklinde tanımlanabilir i̇ptali talep edilen şu kadar ki bu hüküm yargı mercileri tarafından iptal edilen genel tebliğ ve sirküler hakkında uygulanmaz tümcesi ise kendisinden bir önceki tümcenin istisnasını teşkil etmektedir yani idare genel tebliğ veya sirkülerde yer alan bir görüşünü değiştirmesi nedeniyle geriye yönelik yargıda hakkını arayan ve haklı bulunan yükümlüler açısından geriye yürümezlik kuralına uyulmayacağı hükme bağlanmaktadır oysa anayasanın inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez hükmü nedeniyle sayılı yasanın uncu maddesinin ikinci fıkrasında şu kadar ki bu hüküm yargı mercileri tarafından iptal edilen genel tebliğ ve sirküler hakkında uygulanmaz şeklinde bir hüküm yer almasa da idare yargı kararlarını zaten uygulamak zorundadır bu hüküm anayasada yer alan bir hükmün kanun maddesinde tekrarından başka bir anlam ifade etmemektedir ancak ikinci tümcenin dava konusu fıkradaki düzenleniş şekli birinci tümcenin uygulamasını etkileyici nitelikte olduğundan iyiniyet ilkesini ihlal etmektedir yükümlülerin idarenin kusurundan ya da farklı yorumundan kaynaklanan bir görüş değişikliği nedeniyle geçmişte fazla ödedikleri bir vergi için yargıya başvurmak zorunda bırakılması aksi halde idarenin düzenlemeleriyle mağdur olması hukuki güvenlik ve hukuki istikrar ilkeleri ile bağdaşmamaktadır anayasanın nci maddesinde tanımlanan hukuk devletinde vergilendirmenin temel ilkelerinin gözetilmesi bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması ve hukuk güvenliğinin sağlanması gerekir anayasanın üncü maddesindeki yasallık ilkesinin amacı da aynı koruma ve güvencedir hukuk devletinin hukuk güvenliği ilkesi vergilemede belirliliği deesas sayısı karar sayısı gerektirir belirlilik ilkesi yükümlülüğün hem kişiler hem de idare yönünden bellive kesin olmasını yasa kuralının ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmesini gerektirir vergilendirme mükellefeler yönünden güvensiz bir sisteme dönüşmemelidir aymk tarih ve k dava konusu fıkra hukuk devletini bu temel ikesiyle birlikte vergide yasallık ilkesini yok sayarak uygulamaya yönelik tebliğ veya sirküleri vergilendirmenin yükümlüler yönünden temel mevzuatı şekline getirmekte yargı kararlarının uygulanmasına ilişikin anayasal ilkeyi de bu amaçla kullanmaklatadır açıklanan nedenlerle sayılı yasanın üncü maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun uncu maddesinin ikinci fıkrası anayasanın nci ve üncü maddelerine aykırı olup iptali gerekir sayılı yasanın inci maddesi ile sayılı yasaya eklenen geçici üncü maddede yer alan tahsil edilmiş olanlar iade edilmez sözcüklerinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın inci maddesiyle sayılı devlet i̇hale kanunun geçici nci maddesinden sonra gelmek üzere geçici üncü madde eklenmiştir terkin edilecek ecrimisiller başlıklı maddeye göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tespit ve takdir edilen tebliğ edilen veya tahakkuk ettirilen ecrimisil alacaklarının tespit tarihinden geriye doğru beş yılı aşan kısmı hangi aşamada olursa olsun düzeltilecek veya terkin edilecek ancak tahsil edilmiş olanlar iade edilmeyecektir anayasa mahkemesinin istikrar kazanmış kararlarında anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlet şeklinde tanımlamakta hukuk devletinin aynı zamanda eşitlik ilkesini de gözetmek yükümlülüğünde olduğunda duraksama olmaması gerektiği belirtilmektedir aynı kararlarda anayasanın uncu maddesinde belirtilen eşitlik ilkesinin mutlak ve eylemli eşitlik değil hukuksal eşitlik olduğuna vurgu yapılmakta buna göre kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında yasalara konulan kurallarla değişik uygulamaların yapılamayacağı ancak farklı konumda bulunanlara değişik kuralların uygulanmasının eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmayacağı belirtilmektedir zorla alanın veya fuzulen işgal edenin esas malike vermekle yükümlü olduğu bir tazminat olan ecrimisil alacakları esas malik ya da işgal edenin hukuksal durumuna göre farklılık gösteren alacaklar değildir gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil diğer bir deyişle işgal tazminatı hak sahibinin kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup tahsil edilmiş olan ecrimisil bedellerinin iadesi yönünden de hukuksal durumun farklılığı söz konusu edilemez yasa koyucu sayılı yasanın inci maddesiyle tahsil edilmiş olanlar iade edilmez derken aynı yasanın ncı maddesiyle sayılı yasaya eklediği geçici nci maddenin bendinde belediyelere devredilen ve belediyelerce de yapı sahipleri ile bunların kanunî veya akdi haleflerine doğrudan satılan taşınmazlar için ilgili belediyelerin devre ilişkin taleplerinin defterdarlık veya malmüdürlüğüne intikal tarihinden itibaren tahakkuk ettirilen ecrimisil alacakları hangi aşamada olursa olsun terkin edilir tahsil edilmiş olan ecrimisilesas sayısı karar sayısı bedelleri ise satış bedeline mahsup edilir demiştir bu durum yasa koyucunun benzer konulardaki farklı yaklaşımını ortaya koyması açısından dikkat çekicidir dava konusu tahsil edilmiş olanlar iade edilmez hükmü beş yılı aşan ecrimisil borcu olanlardan borcunu ödeyenleri cezalandırmakta borcunu ödemeyenleri ise beş yılı aşan ödenmemiş borçlarını terkin ederek ödüllendirmekte böylece eşitlik ilkesini ihlal etmektedir açıklanan nedenlerle sayılı yasanın inci maddesiyle eklenen geçici üncü maddede yer alan tahsil edilmiş olanlar iade edilmez sözcükleri anayasanın nci ve uncu maddelerine aykırı olup iptali gerekir sayılı yasanın nci maddesi ile sayılı kanun hükmünde kararnamenin üncü maddesinin bendine üçüncü paragraftan sonra gelmek üzere eklenen paragrafın anayasaya aykırılığı sayılı maliye bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin khk üncü maddesinin bendinde bütçe ve mali kontrol muhasebat gelirler milli emlak tasfiye i̇şleri döner sermaye i̇şletmeleri genel müdürlükleriyle bakanlıkça uygun görülecek birimlerde kontrolör çalıştırılabileceği kontrolörlerin bağlı bulundukları genel müdürlük teşkilatının her türlü faaliyet ve işlemleriyle ilgili olarak teftiş inceleme ve soruşturma işleriyle kanunlar ve diğer mevzuatla kendilerine verilen görevleri yapacağı bunların en az dört yıllık yüksek öğretim kurumlarından mezun olanlar arasından yapılacak özel yarışma sınavı sonucunda mesleğe stajyer kontrolör olarak alınacağı ve en az üç yıl çalıştıktan sonra yapılacak yeterlik sınavında başarılı olmak şartıyla kontrolör olarak atanacakları kontrolörlerin mesleğe giriş ve yeterlik sınavları ile çalışma usul ve esaslarının yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir sayılı yasanın nci maddesiyle sayılı khknin üncü maddesinin bendine üçüncü paragraftan sonra gelmek üzere bir paragraf eklenmiştir söz konusu paragrafta bakanlıkta daire başkanı veya genel müdür yardımcısı kadrolarında bulunanlar ile defterdar kadrosunda en az üç yıl görev yapmış olanlar personel genel müdürlüğünde kontrolör kadrolarına atanabilir bunlar personel genel müdürlüğü taşra teşkilatının iş ve işlemleriyle ilgili olarak defterdarlık birimlerinde inceleme ve araştırma işleri ile genel müdürlükçe verilecek diğer görevleri yapar bu şekilde atananlar yukarıdaki hükümlere göre atanan kontrolörler için ilgili mevzuatında öngörülen tüm mali ve sosyal haklardan aynen yararlanır denilmiştir her ne kadar anılan paragrafta düzenlemenin gerekçesi daire başkanı genel müdür yardımcısı ve defterdarların birikimlerinden yararlanmak şeklinde ifade edilse de bu ifade maliye bakanlığı personel genel müdürlüğü bünyesinde ihdas edilen kontrolörlük kadrolarının bakanlıktaki bakanlık müşavirliği kadroları gibi kullanılacağını göstermektedir yani üst düzey görevlilerin istekleri dışında görevden alınmalarında atanabilecekleri yeni kadrolar ihdas edilmektedir düzenlemede bu kadrolara atanacak üst düzey görevlilerin kontrolörler için öngörülen tüm mali ve sosyal haklardan yararlanabilecekleri öngörülmek suretiyle de söz konusu personelin özlük haklarında kayıp nedeniyle idari yargıdan idari işlemin iptali yönünde karar almalarının önü kesilmek istenmektedir öte yandan dava konusu hükme göre kontrolörlük görevi daha önce belli görevde bulunanlara yasa koyucunun iradesiyle verilmektedir oysa kontrolörlük mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavıesas sayısı karar sayısı sonucunda göreve alınan kariyer meslekler arasındadır nitekim maliye bakanlığı bünyesinde bulunan diğer kontrolörler bu kariyer meslek nitelendirmesine uygun olarak göreve alınmakta ve çalışmaktadır anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir yasa önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır dava konusu kural aynı bakanlıkta mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonucunda göreve alınan kontrolörlerle bu mesleğe kariyer gözetilmeksizin yasayla atananlar arasında ayrım yapmaktadır kaldı ki personel genel müdürlüğünde kontrolörlük görevinin personel hukukunu ve işlemlerini bilen kariyer sahibi kişiler tarafından yapılması gerekirken böyle bir nitelendirme de yapılmamakta bakanlıkta daire ba
4,111
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinde iptal isteminin gerekçesi olarak özetle şunlar ileri sürülmektedir biçim yönünden dördüncü beş yıllık kalkınma planının onaylanmasına ilişkin dava konusu karar sayılı uzun vadeli planın yürürlüğe konulması ve bütünlüğünün korunması hakkında kanun un öngördüğü biçim koşullarına aykırı olarak görüşülüp kabul edilmiştir öz yönünden planın içeriği anayasanın ve maddelerine aykırıdır davanın anayasa mahkemesinin görev alanı içine girdiği görüşü ise dava dilekçesinde şu gerekçeye dayandırılmaktadır anayasa mahkemesi vermiş olduğu çeşitli kararlarında meclislerin kararlarının anayasaya aykırılık yönünden dava konusu edilebileceği içtihadında bulunmuştur bununla birlikte iptali istenen millet meclisinin onama kararı alelade bir karar olmayıp organik manâda bir kanun niteliğindedir kararın alınmasında takip edilen usul bütçe kanununun kabulü için takip edilen usulün aynıdır karar muhteva bakımından da alelade bir meclis kararı olmaktan çok öte devletin bütün ekonomik ve sosyal yapısını yakından ilgilendirmektedir kalkınma planına konu olacak ekonomik ve sosyal hükümlerle devletin demokratik yapısı değiştirilebilir ve bu manada anayasa ihlâl edilmiş olabilir devletin varlığı ve şekliyle bu kadar yakından ilgili bir belgenin tasdikine dair meclis kararlarının anayasa mahkemesinin denetimi dışında kalması düşünülemez bu sebeple konunun anayasa mahkemesinin görevi çerçevesinde olduğu kanaatiyle işbu dava açılmıştır
187
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemini içeren dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe tarih ve sayılı vakıflar kanununun inci maddesinin üçüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı vakıflar kanunun inci maddesinin iptali istenen üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde yeni vakıfların vakıf senedinde yazılı amaçlarını gerçekleştirmek üzere vakıflar genel müdürlüğüne bildirimde bulunmak koşuluyla şube ve temsilcilik açabilmesi öngörülmüştür sayılı türk medenî kanununun inci maddesinde vakıflar gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır şeklinde tanımlanmıştır bu tanımdan anlaşılacağı üzere vakıflar sosyal ve siyasal yaşam içinde bir sivil toplum örgütü olarak öngörülmüştür yalnızca hayır için topluma hizmet etme kurumları olan vakıfların ekonomik örgütler şirketler ve üst kuruluşları gerek siyasal ve sosyal bir örgütlenme modelleri olan demokratik kitle örgütü ya da sivil toplum örgütü olarak nitelendirilmesine olanak bulunmadığından bu örgüt ve modellerin yapılandırılmaları içindeki şube ve temsilciliklerin vakıflara da vakıf niteliği ile bağdaşmayacağı açıktır diğer taraftan vakıflar kanununun yine tanımlar başlıklı nci maddesinde de vakıf senedi mülga sayılı türk kanunu medenisi ile tarihli ve sayılı türk medenî kanunu hükümlerine göre kurulan vakıfların malvarlığını ve vakıf şartlarını içeren belge olarak tanımlanmıştır bu tanıma göre de vakfiye ya da vakıf senedi vakfın kurucu belgesidir bu belge vakfın konusuna amacına ve organlarına ilişkin vakfedenin tüm istek ve istencini yansıtan düzenlemeler içerir vakfiye ya da vakıf senedinin düzenlemeleri birer hukuk kuralı etki değer ve gücündedir vakıf kurma işlemi tamamlandıktan sonra bu kurallar vakfedeni vakfı yönetenleri vakıftan yararlanacakları üçüncü kişileri ve devleti bağlar bu nedenle kurucu istenci yansıtan vakfiye ya da vakıf senetlerini devlet organları dahil kimse değiştiremez bir özel hukuk işlemi olan vakıf kurma istencinin yasayla belirlenen yönteme uygun olarak açıklanması sonrasında özel hukuk tüzelkişiliği kazanan mal topluluğunun mülkiyetine geçen mal ve haklar üzerindeki tasarruf yetkisi kuşkusuz anayasanın mülkiyet hakkına tüzelkişiliğin varlığını sürdürmesi de örgütlenme özgürlüğüne ilişkin kurallarının güvencesi altındadıresas sayısı karar sayısı dolayısıyla vakıf özel hukuk tüzelkişiliğine ilişkin yasa kurallarının vakıf kurumunun bu asli niteliğine uygun olması ve bu kurallar ile vakfı kuranın istencine ve onun istenciyle belirlenen örgütlenme biçimine ve etkinlik alanına anayasanın mülkiyet hakkı ve örgütlenme özgürlüğüne ilişkin kurallarında öngörülenler dışında karışılmaması gerekmektedir kurucu istence bağlı kalmaksızın vakfedenin çizdiği yapılanmanın dışına çıkılmasına olanak tanınması durumunda ortaya çıkan yapının hukukun tanımladığı biçimiyle vakfın özel hukuk tüzelkişiliği olarak nitelendirilmesinin mümkün olmayacağı açıktır anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu belirtilmiştir anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır hukuk devleti tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur i̇ptali istenen kural vakfı kuranın istencine ve onun istenciyle belirlenen örgütlenme biçiminde şube ve temsilcilik açılması suretiyle değişiklik yapılmasını öngördüğünden hukuki güvenlik ilkesinden yoksun olup bu nedenle de anayasanın nci maddesine aykırı düşmektedir anayasanın dernek kurma başlıklı üncü maddesinin son fıkrasında bu madde hükümlerinin vakıflarla ilgili olarak da uygulanacağı hükme bağlanmıştır bu nedenle gönüllü bir toplumsal kuruluş olan vakıflar da kuruluşu serbestçe varlık kazanma ve örgütlenme ilkeleri ile faaliyet güvencesi öğelerini kapsar anayasanın üncü maddesinde yer alan dernek kurma hürriyeti anılan öğelerin bir arada bulunmasıyla sağlanabilir bu nedenle örgütlenme ilkesiyle bağdaşmayan iptali istenen düzenleme anayasanın üncü maddesine aykırıdır öte yandan böyle bir düzenleme örgütlenme özgürlüğünü de zedelemektedir ai̇hsnin inci maddesi örgütlenme özgürlüğünü güvence altına almaktadır bu maddenin birinci fıkrasına göre herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak dernekörgüt kurmak ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak hakkına sahiptir maddede yer alan dernekörgüt kavramının ise yalnızca dar anlamda dernekleri ifade etmediği geniş anlamda örgütlenmeleri içerdiği sözleşme organlarının içtihadıyla zaman içinde belirlenmiştir sözleşmede yer alan kavramlar otonom kavramlardır ve kavramların içeriklerini ulusal hukuklardan bağımsız olarak avrupa i̇nsan hakları mahkemesi tespit etmektedir bu bağlamda sözleşme içtihadı uyarınca herhangi bir örgütün inci madde bağlamında kabul edilmesi için kişilerin ortak bir amaç için gönüllülük esasına dayalı olarak bir araya gelmeleri bunun için de asgari şekilde örgütlenmeleri gerekmektedir bu konudaki kararlar bkz kom association v sweden no dr kom i young and h james i̇ngiltere no dr bu durumda vakıflar avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin inci maddesi kapsamında bir örgüt olduğundan iptali istenen kural vakfı kuranın istencine ve onun istenciyle belirlenen örgütlenme biçiminde değişiklik yapılmasını öngördüğünden ai̇hsnin inci maddesine de aykırıdıresas sayısı karar sayısı anayasanın ıncı maddesinde usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir denildikten sonra bunların anayasaya aykırılığının iddia edilemeyeceği bildirilmiştir anayasadaki bu düzenleme kurallar hiyerarşisinde andlaşmaların ulusal yasalardan daha üstün olduğu görüşüne dayanak oluşturduğundan iptali istenen kural anayasanın ıncı maddesine de aykırı düşmektedir inci maddenin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin iptali halinde bu fıkranın ikinci cümlesinin de uygulanma olanağı kalmayacaktır açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı vakıflar kanununun inci maddesinin üçüncü fıkrası anayasanın nci üncü ve ıncı maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı vakıflar kanununun ncı maddesinin üçüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı i̇ptali istenen kurala ile cemaat vakıflarının yöneticileri mensuplarınca kendi aralarından seçileceği seçimin usûl ve esaslarının da yönetmelikle düzenleneceği öngörülmüştür lozan antlaşmasında azınlıklar ile ilgili hükümler yunanistan ile karşılıklı olmamütekabiliyet şartıyla kabul edilmiştir diğer bir anlatımla yunanistandaki türk azınlığa verilmeyen hiçbir hak türkiyedeki gayrimüslim azınlığa verilemez md tarihli atina anlaşmasının inci maddesi kurulmuş ve kurulacak olan vakıflar kurumunun özerkliğine hiyerarşik yapısına ve mülklerinin yönetimine dokunulmayacağını hükme bağlamış aynı anlaşmanın nci maddesi vakıfların bulundukları bölgedeki i̇slam cemaati tarafından yönetileceğini belirtmiştir yine sayılı tarihli yasanın nci maddesi de aynı şekilde cemaat yöneticilerinin azınlık mensubu batı trakya müslüman türkleri tarafından seçileceğini hükme bağlamıştır buna rağmen seçimle ilgili hükümler yılında ilan edilen kral i̇radesiyle ancak otuz altı yıl sonra uygulamaya konabilmiş ve bu yılına kadar tayinle vakıfların idare edildiğini göstermektedir sadece yılları arasında cemaat vakıfları kendi yöneticilerini seçebilmişler ve yöneticiler seçimle iş başına gelmişlerdir yılında askerî darbe sonucu yunanistanda bütün bu tür sivil toplum örgütlerinin yönetimleri lağvedilmiş ve yine zaman da vakıf idarelerine atama yapılmıştır tabii bu atamalar da idarenin kendine yakın olan kişiler olmuşlardır yunanistanın ülkesindeki türk cemaate ait vakıflara ilişkin yaptığı düzenleme olan tarih ve sayılı yasada da türk cemaate ait vakıflara kendi yöneticilerini seçme hakkı verilmemiştir yani hâlâ bugün avrupa birliği üyesi yunanistandaki müslüman türklere ait vakıf yöneticileri seçimle işbaşına gelememektedirler yani kendi yöneticilerini seçememektedirler bu nedenle yunanistandaki müslüman türk azınlığı ile karşılıklılık mütekabiliyet esasına ters düşen tarih ve sayılı vakıflar kanununun ncı maddesinin üçüncüesas sayısı karar sayısı fıkrası lozan antlaşmasına ve dolayısıyla anayasanın ıncı maddesine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı vakıflar kanununun inci maddesinin son cümlesinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın i̇dari para cezası başlıklı inci maddesinde vakıflar genel müdürlüğünce yapılan tebligata rağmen bu kanun uyarınca istenen beyanname bilgi ve belgeleri zamanında vermeyen organların vakfiye veya vakıf senedine aykırı olarak toplanmasına sebebiyet veren veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan vakıf yönetimine genel müdürlükçe her bir eylem için beşyüz türk lirası idarî para cezası verilmesi öngörülmekte ve iptali istenen son cümlesinde ise verilen idari para cezasına karşı başvuru yolu olarak da tarihli ve sayılı kabahatler kanunu hükümlerine yollamada bulunulmaktadır maddeyle gönderme yapılan sayılı kabahatler yasasının tarih ve sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki üncü maddesi itiraz yoluyla açılan dava sonunda anayasa mahkemesinin günlü k sayılı kararıyla iptal edilmiştir anayasa mahkemesinin iptal gerekçesinde ceza hukukundaki gelişmelere koşut olarak kimi yasal düzenlemelerde basit nitelikte görülen suçlar hakkında idari yaptırımlara yer verildiği görülmektedir daha ağır suç oluşturan eylemler için verilen idari para cezalarına karşı yapılacak başvurularda konunun idare hukukundan çok ceza hukukunu ilgilendirmesi nedeniyle adli yargının görevli olması doğaldır ancak idare hukuku esaslarına göre tesis edilen bir idari işlemin sadece para cezası yaptırımı içermesine bakılarak denetiminin idari yargı alanından çıkarılarak adli yargıya bırakılması olanaklı değildir bu durumda itiraz konusu kuralla diğer yasalardaki kabahatlere yollama yapılarak yalnızca yaptırımın türünden hareketle ve idari yargının denetimine tabi tutulması gereken alanlar gözetilmeden bunları da kapsayacak biçimde başvuru yolu itiraz bunlara ilişkin usul ve esasların değiştirilmesi anayasanın inci ve inci maddelerine aykırıdır denilmiştir sayılı kabahatler kanununun sayılı kanunun inci maddesiyle değiştirilen üncü maddesi de şöyledir madde bu kanunun i̇darî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde diğer genel hükümleri idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanır sayılı kabahatler kanununun idari para cezalarına karşı başvurulacak kanun yolu ise yasanın nci maddesinde gösterilmiştir başvuru yolu başlıklı bu madde aynen şöyle denilmiştiresas sayısı karar sayısı i̇darî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulabilir bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî yaptırım kararı kesinleşir bu hükme göre sayılı kanunun inci maddesinde belirtilen tüm fiillerden dolayı verilecek idari para cezasına karşı idari yargıya değil adli yargıya sulh ceza mahkemesine başvurulması gerekmektedir görüldüğü üzere iptali istenen düzenlemede de anayasa mahkemesinin yukarda açıklanan kararında belirtildiği üzere yalnızca yaptırımın türünden hareket edilmiş ve idari yargının denetimine tabi tutulması gereken alanlar gözetilmemiştir bu bağlamda vakıf organların vakfiye veya vakıf senedine aykırı olarak toplanmasına sebebiyet veren vakıf yönetimine idari para cezası verilmesi öngörülmüştür ancak vakıf organların vakfiye veya vakıf senedine aykırı olarak toplanıp toplanmadığının tespitinin idari yargının denetimine tabi bir alan olduğu çok açıktır bu nedenle anayasa mahkemesinin günlü k sayılı kararı dikkate alınmadan yapılan bir düzenleme olan tarih ve sayılı vakıflar kanununun inci maddesinin son cümlesi anayasanın inci üncü ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı vakıflar kanununun nci maddesinin birinci üçüncü ve dördüncü fıkralarının anayasaya aykırılığı sayılı yasanın üncü maddesinde bu yasada geçen vakıflar sözcüğünün mazbut mülhak cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıfların tümünü kapsadığı belirtilmiştir bu durumda nci maddenin iptali istenen birinci fıkrası hükmüyle cemaat vakıfları da dahil tüm vakıflara dini hayri sosyal eğitsel sağlık ve kültürel alanlardaki gereksinimleriyle sınırlı olmaksızın ve herhangi bir merciden izin almaksızın mal edinme ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkı tanınmıştır böyle bir düzenleme öncelikle vakıf niteliği ile bağdaşmamaktadır şöyle ki yeni vakıflar türk medeni kanununa göre kurulurlar türk medeni kanununun birinci kitabının birinci kısım üçüncü bölümünde vakıfların kuruluş ve işleyişi ile ilgili hükümler yer almıştır türk medeni yasasının inci maddesinde vakıfların gerçek ya da tüzelkişilerin yeterli mal ve hakları belli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzelkişiliğe sahip mal toplulukları olduğu cumhuriyetin anayasa ile belirlenen niteliklerine ve anayasanın temel ilkelerine hukuka ahlaka ulusal birliğe ulusal çıkarlara aykırı ya da belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamayacağı nci maddesinde vakıf kurma istencinin resmi senetle ya da ölüme bağlı işlemle açıklanacağı vakfın yerleşim yeri mahkemesinde tutulan sicile tescil ile tüzelkişilik kazanacağıesas sayısı karar sayısı inci maddesinde özgülenen malların mülkiyeti ile hakların tüzelkişiliğin kazanılmasıyla vakfa geçeceği ncı maddesinde vakfın adının amacının bu amaca özgülenen mal ve hakların vakfın örgütlenme ve yönetim biçimi ile yerleşim yerinin vakıf senedinde gösterileceği belirtilmiştir bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere mal vakfın ortaya çıkması için gerekli ilk ögedir i̇kinci öge vakıf kurucusu veya kurucularının anlaşılabilir açıklıkta sürekli ve gerçekleştirilmesi olanaklı ve yasaya uygun olarak belirledikleri amaç tır üçüncüsü belirlenen bu amaca hizmet edecek nitelikte ve yeterlilikte olan malını bir tüzelkişilik oluşturmak amacıyla ayırması yani bu malı belirlediği amaca özgülemeli dir son olarak da kişinin vakıf tüzelkişiliğini kurma istencini resmi senetle ya da ölüme bağlı işlemle açıklanmalı ve vakfın yerleşim yeri mahkemesinde tutulan sicile tescil ettirmelidir sayılı türk medeni kanunu ve türk medeni kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflar hakkında tüzüğün üncü maddesine göre de vakıf senedinde vakfın adı gayesi faaliyetleri bu gayeye tahsis edilmiş olan mallar ve haklar vakfın teşkilatı organları ikametgâh adresi mutlaka gösterilmelidir vakfın gayesi yapmak istediği hayır hizmetleri olup sayılı kanunun inci madde son fıkrası gereğince cumhuriyetin anayasa ile belirlenen niteliklerine ve anayasanın temel ilkelerine hukuka ahlaka milli birliğe ve milli menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz görüldüğü üzere gerek vakfın gayesinin gerek vakfın bu gayeye ulaşmak için özgülediği malların vakıf senedinde tereddütlere mahal vermeyecek şekilde açıkça belirtilmesi zorunludur vakfın mal varlığı vakfa gayesini gerçekleştirmesi için kurucu veya kurucular tarafından tahsis edilen mallar ve haklardır vakfın mal varlığı ile gayesi arasında sıkı bir bağ vardır vakfa tahsis edilen mal gayesini gerçekleştirmeye yeterli olmalıdır bu itibarla vakfa tahsis edilen mal varlığının vakfın gayesini gerçekleştirecek ölçüde olması gerekmektedir dolayısıyla vakıf özel hukuk tüzelkişiliğine ilişkin yasa kurallarının vakıf kurumunun açıklanan bu asli niteliğine uygun olması hukuk devleti olmanın bir gereğidir bu nedenle gerek vakfın yeni mal edinmesi gerek vakfa tahsis edilen mal ve hakların yenileriyle değiştirilmesi vakıf kurumunun yukarıda açıklanan asli niteliği ile bağdaşmadığından vakıflar yasasının nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları ile yapılan düzenleme anayasanın nci maddesine aykırıdır diğer taraftan iptali istenen kurallar ile türkiyedeki müslüman olmayan türk uyruklu cemaatlere ait vakıflara cemaat vakıflarına sınırsız mal edinme ve herhangi bir merciden izin almaksızın sonradan edindikleri mallar üzerinde tasarrufta bulunma hakkının tanınması türkiyeesas sayısı karar sayısı cumhuriyetinin dünya milletler ailesine bağımsız bir devlet olarak kabulünün uluslararası belgesi lozan barış andlaşmasına aykırıdır lozan antlaşmasında sadece gayrimüslim azınlıklar kabul edilmiştir türkiyede müslüman azınlık yoktur md azınlıklar ile ilgili hükümler yunanistan ile karşılıklı olmamütekabiliyet şartıyla kabul edilmiştir başka bir deyişle yunanistandaki türk azınlığa verilmeyen hiçbir hak türkiyedeki gayrimüslim azınlığa verilemez md sayılı yasadaki tanımıyla cemaat vakıfları vakfiyeleri olup olmadığına bakılmaksızın sayılı vakıflar kanunu gereğince tüzel kişilik kazanmış mensupları türkiye cumhuriyeti vatandaşı olan türkiyedeki gayrimüslim cemaatlere ait vakıflar dır yasanın nci maddesinin son fıkrasında kurucularının çoğunluğu yabancı uyruklu olan vakıfların taşınmaz mal edinmeleri hakkında tarihli ve sayılı tapu kanununun inci maddesi uygulanır denilmiştir bu hükmün konumuz itibariyle taşıdığı anlam karşılıklı olmamütekabiliyet ilkesinin kurucularının çoğunluğu yabancı uyruklu olan vakıflar için geçerli olduğudur ancak yukarda değinilen yasal tanımlamadan da anlaşılacağı üzere cemaat vakıfları türkiye cumhuriyeti vatandaşı olan türkiyedeki gayrimüslim cemaatlere ait vakıflardır bu durumda cemaat vakıflarının mal edinmelerinde dikkate alınacak kural lozan antlaşmasının inci maddesindeki karşılıklı olmamütekabiliyet şartıdır karşılıklı muamele mütekabiliyet esası uluslararası ilişkilerde eşitliği sağlayan bir denge aracıdır nitekim anayasa mahkemesi lozan antlaşmasındaki karşılıklı olma ilkesini anayasal değerde kabul ederek anayasallık blokuna katmış ve denetiminde ölçü norm olarak kullanmıştır tarihli ve sayılı resmi gazetede yayımlanan cemaat vakıflarının taşınmaz mal edinmeleri bunlar üzerinde tasarrufta bulunmaları ve tasarrufları altında bulunan taşınmaz malların bu vakıflar adına tescil edilmesi hakkında yönetmelik in eki faaliyette bulunan cemaat vakıfları nın listesine göre bu vakıfların sayısı dır ek bu vakıfların si rum si ermeni musevi süryani bulgar si gürcü keldani de esnafa aittir konuyu mütekabiliyet açısından değerlendirdiğimizde ermeni azınlığa ait vakıfların kilise vakıfları karşılığında ermenistanla veya başka bir devletle nasıl bir karşılıklılık ilişkisi kurulabilecektir bu şu haliyle mümkün olmadığı gibi özellikle ermenilerin sürekli dünya gündemine taşıdıkları sözde soykırım iddialarını yoğun olarak yaşadığımız günümüzde bir de bu vakıflara gayrimenkul edinme hakkı tanınması verilebilecek en büyük taviz niteliğini taşımaktadır ayrıca kurtuluş savaşıyla yırtılıp atılan sevr anlaşmasında dayatılan büyük ermenistanın kurulmasına zemin hazırlayıcı niteliktedir ermeniler ülkemizden toprak taleplerini hiçbir zaman gizlememişler ve bu konuyu tazminat talepleriyle birlikte hala dünya gündeminde tutmaya devam etmektedirler ermeni diasporasının lobiler aracılığıyla asalanın terör yoluyla yapmaya elde etmeye çalıştığı sonuçların adeta tam bir teslimiyet içerisinde sunulmasından başka bir şey değildir yunanistanın ülkesindeki türk cemaate ait vakıflara ilişkin yaptığı düzenleme tarih ve sayılı yasadır bu yasa ise bizim eski vakıfları ve bu arada cemaat vakıflarını da düzenleyen tarih ve sayılı yasanın dahi çok gerisinde bir sistem öngörmektediresas sayısı karar sayısı i̇lişikte bu yasanın sayılı vakıflar kanunu ile karşılaştırılmalı bir değerlendirmesi sunulmuştur ek yapılan bu değerlendirmeden de sayılı yasanın iptalini istediğimiz kurallarında karşılıklı olmamütekabiliyet ilkesine uyulmadığı kolaylıkla görülebilecektir yunanistanda bulunan batı trakya türk azınlığına ait vakıfların mal varlıklarının sistemli bir şekilde kamulaştırma yoluyla yok edilmeye çalışıldığı kendi idarecilerini seçmelerine izin verilmediği gibi seçmiş oldukları müftünün kabul edilmeyerek yunan hükümetince atama yoluyla müftü tayini yoluna gittiği bilinmektedir keza batı trakya türk azınlığını türk azınlık olarak dahi görmeye tahammül edemeyen yunanistan bunları müslüman azınlık olarak görmekte ve dünya kamuoyunu da bu şekilde lanse etmektedir son olarak da yunanistan ve bir kısım ayrılıkçı unsunlar tarafından pontus rum idealinin canlandırılmaya çalışıldığı bilinmektedir sevr toplantıları sırasında yunan hükümeti maddelik bir talep listesi göndermiştir tamamı bugün abnin taleplerine benzeyen listenin en dikkat çekici maddesi nci maddedir ve bu maddede şöyle denilmektedir tüzel kişilikleri olmadığı ve ye kadar osmanlı yasalarının taşınmaz bir malı tüzel kişi adına tapuya geçirmek hakkını tanımadığı için dinsel toplulukların kiliselerin manastırların okulların hayır kurumlarının ve derneklerin türkiyede sahip oldukları malların mülkiyeti ve yönetiminde ortaya çıkan zorluklar bizi bunların ortadan kaldırılmasını istemeye yöneltmektedir türkiye bu çeşitli kurumların tüzel kişiliklerini tanımak ve bunların mülkiyetinde olan malların adlarına tapuya geçirilmek için gerekli yasal tedbirleri almayı üstlenmelidir antlaşmaya şöyle bir hüküm konulabilir tamiratlar ve aidatlar ve haksız olarak el konulan ya da satılan malların manastırlara ve keşişevlerine geri verilmesi gözetim altında tutulacaktır osmanlı hükümeti yasal bir hükümle azınlıkların dinsen toplulukları kilise manastır okul hayır kurumu ve derneklerinin tüzel kişiliklerini tanımayı üstlenir bu tüzel kişilerin mal edinmek ve ellerinde olan ve kendilerince ya da adlarına yöneltilen malları adlarına tapuya yazdırmak hakları olacaktır komite bu madde hariç yunan taleplerinin tamamını oy birliğiyle kabul etmiş ve sevre koymuştur fakat nci madde osmanlı yasalarına karışma anlamına geleceğinden ve osmanlı iç işlerinde büyük sorunlar çıkaracağından uygun görülmemiştir diye reddedilmiştir sevrde kabul edilmeyen söz konusu isteklerle içerik bakımından örtüşen isteklerin önünü açan ve yunanistandaki müslüman türk azınlığı ile karşılıklılık mütekabiliyet esasına ters düşen yasanın nci maddesinin birici ve üçüncü fıkraları lozan antlaşmasına ve dolayısıyla anayasanın ıncı maddesine aykırıdır sayılı vakıflar kanununun inci maddesine sayılı yasanın üncü maddesinin fıkrasıyla eklenen cemaat vakıfları vakfiyeleri olup olmadığına bakılmaksızın bakanlar kurulunun izniyle dini hayri sosyal eğitsel sıhhi ve kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere taşınmaz mal edinebilirler ve taşınmaz malları üzerinde tasarrufta bulunabilirler kuralının da iptali isteği içeren iptal davasında anayasa mahkemesi günlü k sayılı kararı ile bu kuralın anayasaya aykırı olmadığına karar verirken kuruluşlarındaki farklılık ve vakfiyelerinin bulunmaması gibi nedenlerle cemaat vakıflarının taşınmaz mal edinmeleri ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunabilmeleri konusundaki yargı kararları farklı hukuki durumlar ortaya çıkarmış sayılı yasaesas sayısı karar sayısı kapsamındaki diğer vakıflar yasanın öngördüğü şekilde taşınmaz mal edinme hakkına sahip olurken cemaat vakıfları bu haktan yoksun bırakılmışlardır dava konusu düzenleme ile bu gelişmelerden olumsuz yönde etkilenen cemaat vakıflarının kuruluş amaçlarına uygun olarak ve dinî hayrî sosyal eğitsel sıhhî ve kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere taşınmaz mal edinme ve taşınmaz mallar üzerinde tasarrufta bulunabilmeleri olanağı getirilerek mülkiyet haklarının korunması sağlanmıştır gerekçesini açıklamıştır gerek dava konusu yapılan kural gerek anayasa mahkemesinin yukarıda açıklanan gerekçesi incelendiğinde cemaat vakıflarının anayasaya aykırı bulunmayan taşınmaz mal edinme ve bu malları üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi sınırsız olmayıp bakanlar kurulundan izin alınması ve ayrıca edinilecek malların vakfın amacına uygun olarak ve dinî hayrî sosyal eğitsel sıhhî ve kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını karşılama şartları aranmıştır anayasa mahkemesinin bu kararından sonra tarih ve sayılı kanunla değiştirilen tarihli ve sayılı vakıflar kanununun inci maddesinin altıncı fıkrasında da cemaat vakıfları vakfiyeleri olup olmadığına bakılmaksızın vakıflar genel müdürlüğünün izniyle dinî hayrî sosyal eğitsel sıhhî ve kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere taşınmaz mal edinebilirler ve taşınmaz malları üzerinde tasarrufta bulunabilirler hükmüne yer verilmiştir görüldüğü üzere bu hüküm ile de cemaat vakıflarının vakıflar genel müdürlüğünün izniyle ve ancak dinî hayrî sosyal eğitsel sıhhî ve kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere taşınmaz mal edinebilecekleri ve taşınmaz malları üzerinde tasarrufta bulunabilecekleri kurala bağlanmış yani bu konuda cemaat vakıflarına izin alınmadan sınırsız bir hak tanınmamıştır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında da ülke devletin asli ve maddi unsurlarından biridir ülke olmadan devlet olmaz ülke devlet otoritesinin geçerli olacağı alanı belli eder devlet sahip olduğu kurucu unsur niteliğini taşıyan üstün kudretine dayanmak suretiyle ülkede yerleşik olan ve devletin diğer asli maddi unsurunu oluşturan insan topluluğunun güvenliğini ve yararını kollamak ve gözetmek durumundadır bu asli görevi nedeniyledir ki ülke üzerinde egemenliğe dayalı üstün bir hakka sahiptir toprak ile alakalı konuda insan haklarına saygılı ölçülü adil bir sınırlama devlet için bir nefsi müdafaa tedbiri niteliğindedir böyle bir tedbirden vazgeçebilmek çoğu kez olası değildir denilmiştir hal böyle iken devlet için bir nefsi müdafaa olduğu yüce mahkemece vurgulanan ölçülü adil bir sınırlama öngörmeksizin cemaat vakıflarına sınırsız mal edinme ve yeni edindiği mallar üzerinde hiçbir makamdan izin alınmaksızın tasarrufta bulunma hakkı tanıyan iptali istenen kurallar anayasa mahkemesinin yukarıda açıklanan kararları da dikkate alınmadan yapılan düzenlemeler olduğu kuşkusuz olduğu gibi devletin nefsi müdafaa tedbirinden vazgeçtiğinin de açık bir göstergesidir anayasanın nci maddesinde hukuk devletinden ncı maddesinde hiçbir kimse ya da organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağından inci maddesinde anayasa kurallarının yasama yürütme ve yargı organlarıyla yönetim makamlarını öbür kuruluş ve kişileri bağlayan temelesas sayısı karar sayısı hukuk kuralları olduğundan inci maddesinde mahkeme kararlarına uymak bunları değiştirmeden ve geciktirmeden yerine getirmek zorunluluğundan üncü maddesinde de açıkça anayasa mahkemesi kararlarının yasama yürütme ve yargı organlarıyla yönetim makamlarını gerçek ve tüzelkişileri bağladığından sözedilip kesinliği vurgulandığına göre bu kararların gerekçesine aykırı düzenlemelere ve girişimlere geçerlik tanınamayacağı gibi kararları etkisiz ve sonuçsuz kılacak yolların izlenmesi de hoşgörüyle karşılanamaz bu nedenle iptali istenen kurallar anayasanın üncü maddesine de aykırı düşmektedir türkiye devleti lozan anlaşmasıyla cemaat vakıflarını tanımayı bu vakıfların günkü haliyle üstlenmiştir bu vakıflar tarafından sadece orada sayılan hususlarda ihtiyaç duyulan yeni mallar edinilmesi de mümkün olabilir ve bunun da ancak devletin yetkili uzman organının izniyle gerçekleşmesi gerekir getirilen düzenlemede ise hiçbir sınır bulunmamaktadır ve hiçbir kamu otoritesinden izin alınması vs de gerekmemektedir bu vakıfların sınırsız mal edinme ehliyetine sahip olmalarını devlet anlaşmayla üstlenmemiştir devletin lozanda üstlenmediği bir hakkın yasayla verilmesi gayrımüslüm cemaatler lehine ayrımcılık yapılmış olduğu anlamını taşıdığı bunun da anayasanın uncu maddesinde öngörülen kanun önünde eşitlik ilkesi ne aykırı olacağı açıktır diğer taraftan konu her ne kadar azınlık vakıflarının yeni taşınmaz mal edinmesi gibi ortaya konmuş olsa da iptali istenen kurallar ile dinî hayrî sosyal eğitsel sıhhî ve kültürel tesisler kurulabilmesi için yeni mallar edinilmesine yani bir anlamda bu tesislerin azınlık kimliği ile yenilerinin kurulmasına izin verilmesine olanak tanıdığından yabancılaşmayı artıracak ulusal birliği zedeleyecektir anayasanın ncı maddesinde anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının anayasa metnine dahil olduğu açıklanmış anılan maddenin gerekçesinde de başlangıç kısmının anayasanın diğer hükümleriyle eşdeğerde olduğu vurgulanmıştır cumhuriyetin niteliklerini belirleyen nci maddesinde ise türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devleti kuralı ile başlangıçta belirtilen temel ilkeler cumhuriyetin nitelikleriyle özdeşleştirilmiştir başlangıçın nci paragrafındaki türkiye cumhuriyetinin dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olduğu ilkesiyle de devletin beşeri unsurunu oluşturan milletin diğer milletlerle hak eşitliğine sahip bulunduğu vurgulanmıştır başlangıçın üncü paragrafında belirtilen millet iradesinin mutlak üstünlüğü egemenliğin kayıtsız şartsız türk milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmağa yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı ilkesi ile tüm kuruluş ve kişilerin bu hukuk düzeni dışına çıkması engellenmiştir başlangıçın inci paragrafında ise hiçbir faaliyetin türk milli menfaatlerinin karşısında korunma göremeyeceği ilkesi ile de anayasanın öngördüğü hukuk düzeni içinde milli menfaatlerin her şeyin üstünde tutulması gereği belirlenmiştir toprak devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru egemenlik ve bağımsızlığın simgesidir avrupa birliğinin türkiye i̇lerleme raporlarında verilen bilgilerden açıkça görüleceği üzere vakıflar kanununun yenilenmesi ab isteğiyle gerçekleşmiştir sadece cemaat vakıflarıesas sayısı karar sayısı konusunda avrupa birliği ilerleme raporlarında ve özellikle de yılına ilişkin olanında bazı tenkitler yer almış bulunmaktadır ancak avrupa birliği ilerleme raporunda yer alan bu tenkitlerin hukuksal değil siyasal nitelikli ve haksız tenkitler olduğu açıktır çünkü avrupa birliğinin ortaya koyduğu ölçüte göre siyasal ölçütlere ilişkin konular avrupa birliği ülkelerinden hangisinde en üst düzeyde gerçekleştirilmekteyse aday ülkeden de düzeyde bir düzenleme istenecektir avrupa birliğinin ilerleme raporlarında ortaya koyduğu bu temel ölçüt esas alınsa bile ülkemizden bu şekilde bir yasa yapılması istenemez bir defa avrupa birliği ülkelerinde zaten cemaat vakfı bulunmamaktadır ki bu konuda bir ölçüt oluşturulabilsin cemaat vakfı bulunan yegâne avrupa birliği ülkesi bizimle ortak mazi ve benzer uluslararası yükümlülüklere sahip bulunan yunanistandır halde avrupa birliği açısından cemaat vakıfları bakımından en iyi uygulama olarak bir ölçüt aranacaksa bu ölçüt yunanistanın bu konudaki düzenlemesi olabilir yukarıda da değinildiği üzere yunanistanın ülkesindeki türk cemaate ait vakıflara ilişkin düzenlemeyi içeren sayılı yasanın bizim eski vakıfları ve bu arada cemaat vakıflarını da düzenleyen sayılı yasanın çok gerisinde bir sistem öngördüğü açık bulunduğuna göre avrupa birliğinin ülkemize cemaat vakıfları konusunda tenkitler yöneltmesinin hukuksal bir dayanağı da bulunmamaktadır halde cumhuriyetin kuruluşundan bu yana benimsenen bu konudaki esasın terkinin başlangıç inci paragrafın açık hükmü karşısında yasakoyucunun takdir hakkı çerçevesinde değerlendirilebilmesi imkânı da bulunmamaktadır bu nedenle iptali istenen kurallar anayasanın başlangıçına ve aynı prensibi teyit eden üncü ve inci maddelerine de aykırıdır diğer taraftan anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanak demokratik laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmektedir yasaların kamu yararına dayanması gereği kuşkusuz hukuk devletinin önde gelen unsurlarından birisini oluşturmaktadır anayasa mahkemesinin günlü k sayılı kararında hukuk devleti i̇lkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması ilkesinin de var olduğu açıklanmıştır bu karara göre anayasanın nci maddesinde tanımlandığı üzere devletimiz bir hukuk devletidir hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması ilkesi vardır bu ilkenin anlamı kamu yararı düşüncesi alınmaksızın başka bir deyimle yalnızca belli kişilerin yararına alarak herhangi bir yasa kuralının konulamayacağıdır buna göre kamu yararını içermeyen bir yasa kuralı anayasanın nci maddesine aykırı olur ve dava açıldığında iptali gerekir eskiden kurulmuş cemaat vakıflarına bu niteliklerini değiştirmemelerine karşın ekonomik ve siyasal güç elde edecekleri biçimde yeni haklar ve
4,095
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir gerekçe tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun nci maddesinin numaralı fıkrasının ve bentlerinde yer alan geçici yetki veya herhangi bir görevlendirmeyle başka bir kurum veya kuruluşta görev yapan sözcüklerinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın nci maddesinde bu yasanın uygulanmasında hangi sözcüklerin neyi ifade edeceği belirtilmiş diğer bir deyişle yasanın uygulanmasında tanımlar yapılmıştır tanımlar yasa içinde tekrarlardan ve belirsizliklerden kaçınmak için önemlidir ve yasallık ilkesinin en önemli unsurlarıdır bu nedenle tanımların dikkatle seçilmesi ve anayasaya uygunlukları konusunda gerekli özenin gösterilmesi gerekir bu özen anayasanın nci maddesinde tanımlanan hukuk devletinin yaşama geçmesinin gereğidir hakimler ve savcılar yüksek kurulu anayasanın uncu maddesinde yerini alan mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kurularak görev yapan anayasal kuruldur kurulun oluşumu anayasada gösterilmiş üyelerin seçimi dairelerin oluşumu ve işbölümü kurulun ve dairelerin görevleri toplantı ve karar yeter sayıları çalışma usul ve esasları dairelerin karar ve işlemlerine karşı yapılacak itirazlar ve bunların inceleme usulü ile genel sekreterliğin kuruluş ve görevlerinin kanunla düzenleneceği öngörülmüştür yasa koyucu uygulama yasasını çıkarırken anayasaya ve özellikle de anayasanın konuyla ilgili özgün maddesine uymak zorundadır anayasa ile belirlenen bir kurulun üyelerinin yasa ile genişletilmesi mümkün değildir uncu maddede kurul üyelerinin yedi asıl dört yedek üyesinin birinci sınıf olup birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adli yargı hakim ve savcıları arasından adli yargı hakim ve savcılarınca üç asıl ve iki yedek üyesinin birinci sınıf olup birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idari yargı hakim ve savcıları arasından adli yargı hakim ve savcılarınca seçileceği belirtilmiştir hakim ve savcılar adli ve idari yargıda yargılama faaliyetini yürüttükleri gibi geçici yetki veya herhangi bir görevlendirmeyle başka bir kurum veya kuruluşta da görev yapabilmektedir anayasanın uncu maddesinde bu ayrıma yer verilmemiş adli yargı hakim ve savcıları ile idari yargı hakim ve savcıları sözcükleri kullanılmıştır herhangi bir nitelendirmeyle belirtilmediği sürece bu sözcüklerden fiilen hakimlik ve savcılık yapanlar anlaşılır geçici yetki veya herhangi bir görevlendirmeyle başka bir kurum veya kuruluşta çalışanlar anayasanın ıncı maddesinin son fıkrasında da özel olarak tanımlanmışlardır ıncı madde hakim ve savcı olup da adalet hizmetindeki idari görevlerde çalışanlar denilmek suretiyle fiilen hakimlik ve savcılık yapanlardan ayrılmışlardır benzer ayrım uncu maddenin sondan bir önceki fıkrasında da yapılmış geçici ve sürekli olarak çalıştırılacak hakim ve savcılar sözcükleri kullanılmıştıresas sayısı karar sayısı anayasada benzer ayrımın yargıtay ile ilgili üncü maddede ve danıştay ile ilgili inci maddelerde de yapıldığı bu yüksek yargı organlarına yapılacak üye seçimlerinde adli yargı hakim ve savcıları ile idari yargı hakim ve savcıları sözcükleri yanında bu meslekten sayılanlar arasından sözcükleri kullanılmıştır bu meslekten sayılanların anayasanın ıncı maddesinin son fıkrasına göre hakim ve savcılara tanınan her türlü haklardan yararlanmaları özlük hakları bakımından güvence olup yargıtay ve danıştay üye seçiminde olduğu gibi anayasa ile ayrıca nitelenmeyi gerektirmektedir ıncı maddenin son fıkrasının amacını aşar şekilde yorumlanmaması gerekir nitekim anayasa mahkemesinin günlü k sayılı kararında konu bu yönüyle vurgulamış anayasanın ıncı maddesinin yazılışında dava konusu kuralın türkiye büyük millet meclisinde görüşülmesi sırasında da belirtildiği gibi bir anlatım bozukluğu zaafıtelif vardır çünkü kuralda amacı aşan bir ifade kullanılmıştır bu nedenle de maddenin amacına uygun yorumlanması gerekir denilerek şu açıklama yapılmıştır bu düzenlemeden amaç kendi muvafakatları ile yargı görevini bırakıp bakanlık merkez kuruluşunda idarî bir görev kabul eden hâkim ve savcıların hâkim statüsünü korumaları özlük hakları özellikle malî hakları yönünden diğer hâkim ve savcılarla aynı durumda olmaları ve bulundukları hâkim statüsü gereği anayasanın uncu maddesine göre hâkimler ve savcılar azlolunamaz kendileri istemedikçe anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa aylık ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz biçimindeki güvencelerden yararlanmaya devam etmelerini sağlamaktır anayasanın uncu maddesinde bu meslekten sayılanlar arasından veya geçici yetki veya herhangi bir görevlendirmeyle başka bir kurum veya kuruluşta görev yapanlardan gibi bir ayrım yapılmamıştır uncu maddede adli yargı hakim ve savcıları ile idari yargı hakim ve savcıları ifadeleri kullanılmak suretiyle adli ve idari yargıda görev yapan hakim ve savcılarla sınırlı bir tanım yapılmıştır bu tanımın yasayla genişletilmesi hukuk devleti ilkesine ve uncu maddeye aykırılık oluşturur uyum yasası çıkmadan önce anayasanın geçici uncu maddesine göre yapılan ilk seçimlerde uygulamanın genişletilerek yapılması anayasaya aykırılık savını ortadan kaldırmaz anayasa mahkemesi uygulamanın anayasa aykırılığını değil yasa kurallarının anayasaya aykırılığını incelemekle görevlidir açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun nci maddesinin numaralı fıkrasının ve bentlerinde yer alan geçici yetki veya herhangi bir görevlendirmeyle başka bir kurum veya kuruluşta görev yapan sözcükleri anayasanın nci ve uncu maddelerine aykırı olup iptalleri gerekmektedir tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun üncü maddesinin numaralı fıkrasının i̇kinci tümcesinin anayasaya aykırılığı sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu hsyk kanununun üncü maddesinde kurulun bağımsızlığı ve kuruluşu anayasanın uncu maddesine koşut olarak düzenlenmiştir yirmiiki asıl ve oniki yedek üyeden oluşan kurulun yirmi asıl ve oniki yedek üyesi anayasada ve buna koşut olarak sayılı yasada belirtilen niteliklere göre seçimleesas sayısı karar sayısı gelecektir i̇ki asıl üye ise doğal üyedir bunlardan biri kurul başkanı olarak adalet bakanı diğeri ise adalet bakanlığı müsteşarıdır anayasada seçimle gelen yirmi üye için oniki yedek üye öngörüldüğü halde doğal üyeler için yedek üye öngörülmemiştir dava konusu tümcede ise müsteşar bulunmadığı zaman kendisine vekâlet etmekte olanın kurul toplantılarına katılması öngörülmüştür anayasanın uncu maddesinde kurulun başkanı adalet bakanıdır adalet bakanlığı müsteşarı kurulun tabiî üyesidir denilmiş bu iki doğal üye için yedek üyelik öngörülmediği gibi vekalet müessesesi de öngörülmemiştir kendine özgü nitelikleri ve koşulları anayasa ile güvence altına alınmış ve yine anayasa uyarınca mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurularak görev yapan kurul üyelerinin anayasa da öngörülmediği halde vekalet müessesesi ile görev yapması bu üyenin ve vekalet edenin yürütme organının içinde bir bakanlığın kamu görevlisi olduğu da göz önünde bulundurulduğunda anayasaya uygun düşmez anayasa ile getirilen istisnanın yasayla genişletilmesi kurulun mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev yapması ilkesini zedeler mahkemelerin bağımsızlığı ile hakimlerin bağımsızlığı deyimleri eşanlamlı deyimlerdir çoğu kez biri diğerinin yerine kullanılır hakimlerin bağımsızlığı hakimlerin gerek yasama gerek yürütme karşısında bağımsız oldukları her ne nedenle olursa olsun bu organların hakimlere emir veremeyecekleri anlamına gelir hakimlerin bağımsızlığının gerçekleşmesi hakimlere kişisel güvencenin sağlanmasını da gerektirir hakimlik güvencesi yargılama görevinin her türlü baskıdan uzak olarak yerine getirilmesi amacını güder hakimlik güvencesi yargıya sağlanmış bir ayrıcalık değildir görevin gereğidir bunda da kamu yararı vardır hakimlik güvencesi hakimlerin bağımsızlığını korumaya hizmet eden müesseselerden sadece biri ve fakat en önemlisidir hakimlerin nesnel objektif bağımsızlıklarına ilişkin güvenceler mahkemeleri ve hakimleri görevleri ile ilgili gelebilecek doğrudan etki ve baskılardan korur ancak hakimlere bu görevleriyle ilgili doğrudan baskılar yanında atanmaları yükseltilmeleri görevden alınmaları yerlerinin değiştirilmesi ve maaşları gibi özlük haklarına ilişkin hususlarla dolaylı etki ve baskı da yapılabilir böylece hakimlerin görevleriyle ilgili nesnel bağımsızlıkları özlük haklarıyla ilgili kişisel bağımsızlıkları ile tamamlanarak hakimlerin bağımsızlıkları tam olarak sağlanmış olmaktadır bu ilkelere göre hsyknin mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kurulup görev yapması anayasa ile öngörülürken iki temel amaç güdülmüştür bunlardan biri kurulun görev ve yetkilerinin özelliği gereği kendi yapısının mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre oluşması ikincisi de hakimler ve savcılarla ilgili özellikli ve önemli görev üstlenen kurulun bu görevi yaparken hakim ve savcıların bağımsızlığı ile güvencesini sarsmamasıdır bu nedenlerle hsyknin anayasal güvence ile kurulması önem kazanmaktadır bu anayasal güvencenin yasayla zedelenmesi kabul edilemez anayasanın ncı maddesinde hiçbir kimse veya organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağı öngörülmüştür ve yasama yetkisi de bu maddede belirtilen yetkidir yasama yetkisini kullanan tbmm de kaynağını anayasadan almayan devlet yetkisi kullanamaz anayasa hükümleri diğer organ kurum kuruluş ve kişiler gibi yasama organını da bağlayan temel hukuk kurallarıdıresas sayısı karar sayısı öte yandan kurulun toplantı yeter sayısı da anayasa da düzenlenmemiştir diğer bir deyişle anayasada doğal üyelerin kurul toplantılarına katılamaması halinde kurulun toplanamayacağına dair bir düzenleme de bulunmamaktadır uncu maddenin son fıkrasında kurulun toplantı ve karar yeter sayıları kanuna bırakılmıştır müsteşarın bulunmadığı durumlarda kurulun toplanarak karar almasının engelleyen bir kural bulunmaktadır yasama organının anayasa ile oluşturulan bir kurulun üyeleri için anayasa da öngörülmediği halde vekalet müessesesi öngörmesi anayasanın ncı ve uncu maddeleri karşısında kabul edilemez açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun üncü maddesinin numaralı fıkrasının ikinci tümcesi anayasanın ncı ve uncu maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun üncü maddesinin numaralı fıkrasında yer alan üçüncü daire başkanının gözetiminde sözcüklerinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın üncü maddesinde hsyk müfettişlerinin oluşturduğu teftiş kurulunun kuruluş ve görevleri düzenlenmiştir buna göre teftiş kurulu teftiş kurulu başkanı iki başkan yardımcısı ile yeteri kadar kurul başmüfettişi ve müfettişi ile bürolardan oluşacaktır kurul müfettişleri görevlerini yerine getirirken teftiş kurulu başkanına teftiş kurulu başkanı ise kurula karşı sorumlu olacaktır ancak maddenin numaralı fıkrasında teftiş kurulunun üçüncü daire başkanının gözetiminde kurul adına görev yapacağı belirtilmiştir anayasanın uncu maddesinde hsyknin yirmiiki asıl üyeden oluşacağı belirtildikten sonra üç daire halinde çalışacağı belirtilmiştir maddenin son fıkrasında da dairelerin oluşum ve işbölümü görevleri çalışma usul ve esasları kanuna bırakılmıştır kurul müfettişlerinin yapacağı işler ise uncu maddede özel olarak düzenlenmiştir diğer bir deyişle anayasa koyucu hsyk müfettişlerinin yapacağı işleri düzenlerken hsyknin mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kurulup görev yapmasına bağlı olarak kurul müfettişlerini de anayasal güvence altına almıştır bu güvence iki şekilde ortaya çıkmaktadır birincisi kurula bağlılık kurul adına teftiş ve denetim görevi yapma ikincisi de yapılacak teftiş ve denetim görevini anayasada sayma bu iki bağlantı mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarının doğal sonucudur ve anayasal güvencedir anayasal güvencenin yasayla değiştirilmesi olanaklı değildir anayasa kuşkusuz mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıç güvencesi kavramıyla kuralsız ve denetim dışı bir statünün varlığını amaçlamış olamaz bir hukuk devletinde adaletin yerine getirilmesi temel hak ve özgürlüklerin korunması hiç kimsenin keyfine ya da sağduyusuna bırakılamaz ancak adaletin ve özgünlüklerin gereklerini hukuksal ve kurumsal güvencelere bağlamak zorunludur bu güvence anayasanın uncu maddesiyle sağlanmış hakim ve savcıların görevlerini kanun tüzük yönetmeliklere ve genelgelere hakimler için idarî nitelikteki genelgeler uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemleri kurul müfettişlerine bırakılmıştır anayasa burada sadece denetim inceleme ve soruşturma işlemlerinin başlamasıyla ilgili olarak görevlendirme yapmıştır buna göre kurulaesas sayısı karar sayısı bağlı müfettişlerin denetim işine başlayabilmesi ilgili dairenin teklifi ve hsyk başkanının oluru ile mümkün olabilecektir bu ön işlemler diğer deyişle başlangıç işlemleri müfettişlerin ilgili daire ya da hsyk başkanı ile görev bağlantısı olduğu anlamına gelmez müfettişler kurul müfettişi olarak görev yapacaklarından kurul içindeki dairelerden birinin gözetiminde görev yapmaları anayasaya uygun düşmez gözetim eşgüdüm ve koordinasyondan ya da bilgilenmeden öte bir ilişki ve bağlantıyı belirtmektedir hiyerarşik ya da gözetim altındakinin üstünde bir ilişkiyi ve bağımlılığı tanımlar gözetimi yapan kişi ya da daire gözetimi altındakilerin üzerinde yönlendirme ve denetim yetkisine sahip olur anayasanın uncu maddesine kurul müfettişleri için hsyk dışında bakan daire başkanı kurul üyesi ya da daireye bağımlılık ya da gözetim öngörülmemiştir açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun üncü maddesinin numaralı fıkrasında yer alan üçüncü daire başkanının gözetiminde sözcükleri anayasanın uncu maddesine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun üncü maddesinin numaralı fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı yasanın üncü maddesinde teftiş kurulunun teftiş kurulu başkanı iki başkan yardımcısı ile yeteri kadar kurul başmüfettişi ve müfettişi ile bürolardan oluşacağı kurul müfettişlerinin görevlerini yerine getirirken teftiş kurulu başkanına teftiş kurulu başkanının ise hsykye karşı sorumlu olduğu belirtildikten sonra teftiş kurulunun görev ve yetkileri sıralanmıştır buna göre adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarının görevlerini kanun tüzük yönetmelik ve genelgelere hâkimler için idarî nitelikteki genelgelere uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetlemek görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini hâl ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırmak ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemlerini yapmak görev alanına giren konularda uygulamada ortaya çıkan mevzuat yetersizliği ve aksaklıklar ile ilgili hususlarda gerekli inceleme ve araştırmaları yaparak alınması gerekli kanunî ve idarî tedbirler konusunda kurula teklifte bulunmak kanun tüzük ve yönetmeliklerde gösterilen veya kurul tarafından verilen benzeri görevleri yapmak kurulun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır ancak mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev yapan teftiş kurulu ve kurul müfettişlerinin çalışma yöntemleri ile denetim araştırma inceleme ve soruşturmaların yapılmasına ilişkin usul ve esaslar yasada düzenlenmemiş üncü maddenin numaralı fıkrası ile bu düzenleme yönetmeliğe bırakılmıştır anayasanın ıncı maddesinde hakimlerin mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev yapacakları belirtildikten sonra hâkim ve savcıların nitelikleri atanmaları hakları ve ödevleri aylık ve ödenekleri meslekte ilerlemeleri görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi haklarında disiplinesas sayısı karar sayısı kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir denilmiş ve anayasal güvence yasal güvence ile tamamlanmıştır anayasanın nci maddesindeki yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez kuralına göre yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi sınırsız belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir yasa ile yetkilendirme anayasanın öngördüğü biçimde yasa ile düzenleme anlamına gelmez yasa koyucu gerektiğinde sınırlarını belirlemek koşuluyla bazı konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ilkeleri de nci maddenin bu şekilde değerlendirilmesini ve uygulamaya geçilmesini gerektirir hsyk müfettişlerinin hsyk ile statüer ilişkileri sayılı yasada belirlenen kadroları nitelikleri ve görevleri gözetildiğinde anayasanın ıncı ve uncu maddeleri kapsamında mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev yapacakları ve çalışma yöntemleri ile denetim araştırma inceleme ve soruşturmaların yapılmasına ilişkin usul ve esaslarının da yasayla düzenlenmesi gerekeceği kuşkusuzdur üncü maddenin dava konusu numaralı fıkrasında ise yasayla düzenlenmesi gereken bu konular yönetmeliğe bırakılmaktadır anayasanın nci maddesi gereğince yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi sınırsız belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir sayılı yasanın inci ncı ve nci maddeleri gereğince müfettişlerinin atama usullerinin teftiş kurulu başkan ve başkan yardımcılarının görev ve yetkilerinin kurul müfettişlerinin görev ve yetkilerinin yasayla düzenlenmiş olması karşısında çalışma yöntemleri ile denetim araştırma inceleme ve soruşturmaların yapılmasına ilişkin usul ve esaslarının yasayla düzenlenerek güvence altına alındığı sınırsız ve belirsiz alanı yönetimin düzenlemesine bırakmadığı söylenemez açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun üncü maddesinin numaralı fıkrası anayasanın nci nci ve ıncı maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun nci maddesinin numaralı fıkrasının bendinin birinci tümcesinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın nci maddesinde kurul müfettişlerinin görev ve yetkileri belirtilmiş numaralı fıkrada da kurul müfettişleri bu görevlerini yerine getirirken yapacakları araştırma inceleme ve soruşturmalarda lüzum gördükleri kimseleri yeminle dinleyebilir gerektiğinde istinabe yoluna başvurabilir sübut delilleri ile gereken bilgileri kamu kurum kurul ve kuruluşlarından doğrudan toplayabilir yapacakları inceleme ve soruşturmalarda bu kanunda verilen yetkilere ilave olarak tarihli ve sayılı ceza muhakemesi kanununa göre işlem yapabilir kanunlarda kendilerine ve cumhuriyet savcısına soruşturmanın yürütülmesiyle ilgili tanınan tüm yetkileriesas sayısı karar sayısı kullanabilir sayılı kanunda gecikmesinde sakınca bulunan hâllere ilişkin olmak üzere cumhuriyet savcısına tanınan yetkiler bu hükmün dışındadır denilmiştir numaralı fıkranın bendinin birinci tümcesinde müfettişlere yapacakları inceleme ve soruşturmalarda sayılı kanunda verilen yetkilere ek olarak tarihli ve sayılı ceza muhakemesi kanununa göre işlem yapabileceği cumhuriyet savcısına soruşturmanın yürütülmesiyle ilgili tanınan tüm yetkileri kullanabileceği belirtilmiştir böylece anayasanın uncu maddesiyle özel niteliklere sahip olan kurul müfettişleri anayasada verilmeyen bir yetkiyle sayılı cmkye göre işlem yapma ve cumhuriyet savcısına tanınan tüm yetkileri kullanma yetkisiyle donatılmıştır anayasanın uncu maddesinde kurul müfettişlerine verilen denetleme inceleme ve soruşturma görevleriyle cmkye göre işlem yapma ve cumhuriyet savcısına tanınan tüm yetkileri kullanmayı karıştırmamak gerekir uncu maddede belirtilen denetleme inceleme ve soruşturma tamamıyla idari nitelikli olup özelliği gereği mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kendine özgü anayasal görev olarak ortaya çıkmıştır yargısal nitelikte değildir cmkye göre yapılan işlemler ve cumhuriyet savcısına tanınan yetkiler ise yargısal niteliktedir müfettişlerin hakim ve savcılar arasından atanması onların müfettişlikleri döneminde yargısal nitelikli görev yapıp yetki kullanmalarını gerektirmez anayasa mahkemesinin de birçok kararında belirttiği gibi anayasanın nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren hukuk güvenliğini gerçekleştiren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan yargı denetimine açık yasaların üstünde anayasanın ve yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir bu bağlamda hukuk devletinde yasa koyucu yasaların yalnız anayasaya değil evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur anayasanın başlangıçında belirtilen kuvvetler ayrılığı ilkesi nci maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkeleriyle uncu maddesinde belirtilen yargı yetkisi anayasanın ncı maddesinde yerini bulan ve herhangi bir sınırlamaya tabi kılınmayan hak arama hürriyetinin yaşama geçmesinin ilkelerini vermekte ve bu bağlantı hakimlik ve savcılık mesleğinin güvence altına alındığı ıncı maddeyle tamamlanmaktadır ncı maddedeki hak arama özgürlüğü iddia savunma ve adil yargılanma hakkı ile bütünlük içindedir bu üç hak bir arada kullanılmadıkça hak arama özgürlüğünden söz edilemez anayasanın nci maddesindeki kanuni hakim güvencesi de bu yargısal bütünlükle birlikte anlam kazanır nasıl savunma hakkı yargılamanın olmazsa olmazı ise iddia da yargılamanın olmazsa olmazıdır ve anayasa da teminat altına alınan savcılık mesleği ve be mesleğin çalışma usul ve esaslarını gösteren yasal düzenlemeye bağlı olarak yerine getirilir i̇ddia hakkının bu yargısal bütünlük dışına çıkarılarak cumhuriyet savcısı dışında idari nitelikte görev yapan müfettişler tarafından yerine getirilmesi hukuk güvenliğini sarsar ve anayasanın öngördüğü yargısal bütünlüğe uygun düşmezesas sayısı karar sayısı bireyin insan olarak varlığının korunmasını amaçlayan hukuk devletinde vatandaşların hukuk güvenliğinin sağlanması zorunludur devlet açık ve belirgin hukuk kurallarını yürürlüğe koyarak bunları uyguladığı zaman hukuk güvenliği sağlanır yasalarda yapılan değişikliklerin toplumsal gerçeklerle uyumlu olması ve adaletli kurallar içermesi gerekir i̇nsan hakları avrupa sözleşmesinin ncı maddesi ile birlikte değerlendirilmesi gereken anayasanın ncı maddesinde tanınan hak arama özgürlüğü i̇nsan hakları avrupa mahkemesini de belirttiği gibi sadece mahkemedeki yargılama sürecine uygulanmaz bu süreçten önceki ve sonraki aşamalarda da uygulanır i̇hasnin ncı ve anayasanın ncı maddelerinin yargılamayı bir bütün olarak kapsadığı kesindir dava konusu tümce hak arama özgürlüğü ve yargı yetkisi ile bütünlük içinde olan cumhuriyet savcısı yetkisini ve bu yetkinin usul ve esaslarını gösteren yasaya göre yapılacak işlemleri anayasaya aykırı olarak idari işlem yetkisi kullanan müfettişlere devretmektedir kovuşturma ve soruşturmada izlenen usul ilgili yargıç ve savcıya sağlanan savunma hakları diğer bir deyişle adil yargılanma hakkı sonucun da adil olmasının güvencesidir usul bakımından yeterli güvencelerin olmaması anayasal teminat altında olan savcıların yetkilerinin idareye devri yargı üzerinde baskı yaratılmasına ve keyfi uygulamalara neden olabilir yasa koyucunun bu önlemi alması yeterli güvenceyi sağlaması yargı bağımsızlığı önündeki tehditleri ve her türlü baskıyı artırabilir savcının sorumluluğu sonucu ortaya çıkan güvence ile müfettişin sorumluluğu sonucu ortaya çıkan güvence yargı bağımsızlığı yönünde farklılık gösteriri i̇nceleme ve soruşturma geçirenlerin ya da geçirecek olanların bu tehdit ve baskıyı hissetmemeleri gerekir anayasanın uncu maddesinde inceleme ve soruşturma işlemlerinin hsyk başkanının aynı zamanda adalet bakanının oluruna bırakılması kurula bağlı müfettişler tarafından yapılacak inceleme ve soruşturmayla diğer deyişle idari işlemle bağımsız savcılar tarafından yapılacak işlemlerin ayrılmasını gerektirir müfettiş raporları ile cumhuriyet savcısı kararlarının hukuksal sonuçları fark göz önüne alınmalıdır müfettişlerin kurula bağlı olması nedeniyle iddia makamının aynı zamanda yargıç olması gibi bir durumla karşılaşılacaktır aksi halde soruşturma geçirecek yargıcın hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı ihlal edilmiş olur birleşmiş milletler yargı bağımsızlığı hakkında temel i̇lkelerde de bir yargıç hakkında disiplin cezası gerektirecek bir itham veya şikayet uygun bir usul çerçevesinde süratle ve adil bir şekilde çözümlenmelidir yargıç adil yargılanma hakkına sahip olmalıdır i̇lke denilmiştir hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan bağımsız yargı yargının olmazsa olmaz koşulu olan sav savunma karar üçgeninden oluşur ve bu bütünlükle anlam kazanır adaletli bir yargılamanın varlığı ancak iddia ve savunmanın etkin katılımıyla sağlanabilir i̇ddianın önemi ve özelliği nedeniyle bu temel öğenin cumhuriyet savcılığı müessesesine bağlı kılınması hukuk devletinin ve adil yargılanma hakkının gereğidir açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun nci maddesinin numaralı fıkrasının bendinin birinci tümcesi anayasanın nci uncu ncı nci ve ıncı maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun inci maddesinin anayasaya aykırılığıesas sayısı karar sayısı sayılı yasanın ncı maddelerinde adli ve idari yargı hakim ve savcılarının hsykye üye seçimleri düzenlenmiştir seçimlerin yönetim ve denetimi yüksek seçim kuruluna bırakılmış yapılacak seçimlerde sayılı seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkında kanunun nci maddesi siyasi parti temsilcileri hükmü dışında sayılı yasaya aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür sayılı yasanın inci maddesinde de propaganda yasağı getirilmiştir buna göre adaylar kesin aday listesinin ilânından oy verme süresinin bitimine kadar propaganda yapamayacaklardır maddede adayların neler yapabileceği de üç bent halinde sıralanmıştır adaylar yüksek seçim kurulu tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde özgeçmişlerini bu iş için tahsis edilmiş bir internet sitesinde yayımlayabilecekler kendilerini tanıtan ve mesleki konularla ilgili düşüncelerini açıklayan mektup elektronik posta ve kısa mesaj gönderebilecekler kapalı yer toplantısı yapabileceklerdir hangi alanda hangi amaçla yapılırsa yapılsın seçim ile demokrasi ayrılmaz bir bütündür seçme ve seçilme hakkı demokratik devlet yönetiminin olmazsa olmaz koşullarındandır anayasanın nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında demokratik hukuk devleti sayılırken seçme seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarını düzenleyen nci maddesinin birinci fıkrasında vatandaşların yasada gösterilen şartlara uygun olarak seçme hakkına sahip olduğu ikinci fıkrasında da seçimlerin serbest eşit gizli tek dereceli genel oy esaslarına göre yapılacağı hükme bağlanmıştır anayasanın siyasi haklar ve ödevler bölümünde yer alan nci maddesinde seçme ve seçilme hakları düzenlenerek anayasal güvence altına alınmıştır nci maddede seçme ve seçilme hakkının şartları kanuna bırakılmakla birlikte seçilecek adayların propaganda yapması konusunda herhangi bir sınırlama getirilmemiştir öte yandan uncu maddede de böyle bir yasak ve sınırlamaya yer verilmemiştir anayasanın geçici uncu maddedeki yasak sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılacak ilk seçimlerde uygulanmış ve uygulanmakla hükmünü tamamlamıştır anayasa koyucu geçici maddede ilk seçimler için getirdiği yasak ve sınırlamayı uncu maddeye taşımayarak bu alandaki iradesini de ortaya koymuş yasak ve sınırlama getirmemiştir seçime girenleri propaganda hakkından yoksun bırakmak ve sınırlamak demokratik anlayışla bağdaşmaz açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun inci maddesi anayasanın nci nci ve uncu maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun uncu maddesinin numaralı fıkrasının birinci tümcesinde yer alan ancak gündeminesas sayısı karar sayısı düzenlenmesinden sonra ivedi ve süreli işlerin ortaya çıkması hâlinde bölümünün ve i̇kinci tümcesinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın uncu maddesinin numaralı fıkrasında genel kurul toplantı gündemi başkan tarafından başkanvekilinin de görüşü alınmak suretiyle işin önemine ivedi veya süreli oluşuna göre düzenleneceği gündemin toplantının yapılacağı gün ve saati kurulda görüşülecek işleri ve sırasını göstereceği tamamlanmayan gündem maddelerinin bir sonraki gündemde öncelikle görüşüleceği belirtilmiştir numaralı fıkrada ise gündemde değişiklik yapılmasının ancak gündemin düzenlenmesinden sonra ivedi ve süreli işlerin ortaya çıkması hâlinde başkan veya üyelerden birinin talebi üzerine genel kurul kararı ile olacağı ivedi ve süreli olmayan taleplerin bu suretle ele alınamayacağı belirtilmiştir anayasanın uncu maddesinde hsyknin yönetimi ve temsili kurul başkanına verilmekle birlikte asıl olarak kurul sistemi getirilmiştir gündem kurulun çalışması için en temel belge ve programdır başkana ait yönetim ve temsili yasayla genişletmek başkanın adalet bakanı olduğu göz önünde bulundurulduğunda yönetim ve temsildeki her genişleme mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre çalışması gereken kurulun adalet bakanının ve buna bağlı olarak yürütme organının güdümüne girmesi diğer bir deyişle mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarının ihlali anlamına gelecektir kurul çalışmaları ortak irade kullanımını gerektirir ortak irade kullanımında ortak iradenin çalışma programı olan gündemin de ortak irade ile yapılması ya da hazırlanan gündemin değiştirilmesinde ortak iradenin sınırlandırılmaması gerekir kurulun gündemine hakim olması demokratik hukuk devleti gereğidir öz olarak gündem konusunda karar verme yetkisi başkanın değil kurulundur kurula ait karar yetkisinin hukuka aykırı olarak başkan tarafından kullanılması ve kurulun gündem değiştirme hakkının sınırlandırılması kurulun karar yetkilerinin sınırlandırılması sonucunu doğurur açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun uncu maddesinin numaralı fıkrasının birinci tümcesinde yer alan ancak gündemin düzenlenmesinden sonra ivedi ve süreli işlerin ortaya çıkması hâlinde bölümü ve ikinci tümcesi anayasanın nci ve uncu maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun uncu maddesinin numaralı fıkrasının birinci tümcesinde yer alan ancak gündemin düzenlenmesinden sonra ivedi ve süreli işlerin ortaya çıkması hâlinde bölümünün ve i̇kinci tümcesinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın uncu maddesinde dairelerin gündeminin daire başkanı tarafından işin önemine ivedi veya süreli oluşuna göre düzenleneceği gündemin toplantının yapılacağı gün ve saati dairede görüşülecek işleri ve sırasını göstereceği tamamlanmayan gündem maddelerinin bir sonraki gündemde öncelikle görüşüleceği belirtilmiştir numaralı fıkrada ise gündemde değişiklik yapılmasının ancak gündemin düzenlenmesinden sonra ivedi ve süreli işlerin ortaya çıkması hâlinde daire başkanı veyaesas sayısı karar sayısı üyelerden birinin talebi üzerine daire kararı ile olacağı ivedi ve süreli olmayan taleplerin bu suretle ele alınamayacağı belirtilmiştir yukarıda sırasında açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun uncu maddesinin numaralı fıkrasının birinci tümcesinde yer alan ancak gündemin düzenlenmesinden sonra ivedi ve süreli işlerin ortaya çıkması hâlinde bölümü ve ikinci tümcesi anayasanın nci ve uncu maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun inci maddesinin numaralı fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı yasanın inci maddesinde genel kurulda ve dairelerde oylamayla ilgili usuller açıklanmış numaralı fıkrasında ise disiplin işlemlerinde oyların dağılması hâlinde ilgilin
4,086
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ danıştay onikinci dairesi günlü sayılı kararında anayasaya aykırılık gerekçesini şöyle açıklamaktadır günlü sayılı resmî gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı türkiye elektrik kurumu kanununun inci maddesi dağıtım tesislerini kendileri kuran ve işleten belediyelerin köylerin ve diğer kamu tüzel kişilerinin bu tesislerini kurarken ve işletirken bazı koşullara uymalarını zorunlu saymıştır maddenin bendinde bu idarelerin tek ten satın aldığı elektrik enerjisi bedellerini tek ile yapacağı sözleşmeye göre zamanında ödeme ve sözleşme şartlarına uyma gereğinden söz edildikten sonra bunu izleyen fıkrada bu şartlara uymayan kuruluşların satış hakları bakanlığın kararı ile kaldırılır ve tesisleri rayiç değeri üzerinden teke devredilir hükmüne yer verilmiştir bu suretle sözleşmeyi önemsiz derecede de olsa uymama veya pek ufak bir rakam da olsa borcunu ödememe halinde bakanlık ağır yaptırımları olan bu hükmü ilgili kuruluşlara karşı uygulamak durumundadır teke borçlu belediyelerin köy ve diğer kamu tüzel kişilerinin borçlarını tarifeye göre tahsil edecekleri elektrik ücretleriyle ödeyeceklerinde kuşku yoktur halde tarifenin zorunlu işletme giderlerini karşıladıktan sonra sayılan kurumların teke olan elektrik borçlarını ödemeye yetecek düzeyde olması gerekecektir ancak bu kurumlar tarifelerini alacak borç münasebetlerine uygun biçimde düzenlemeye veya düzeltmeğe tek başlarına yetkili değildirler sayılı kuruluş yasasının üncü maddesinin sayılı kanunla değişik fıkrası numaralı bendi devlet vilâyet ve belediyelerin enerji ve şehir içi taşıtlarına ait tesis ve işletmelerinin tarife esaslarını tesbit ve tasdik tatbikatım murakabe ile aynı bakanlığın enerji dairesi reisliğini görevli ve yetkili kılmıştır sayılı kanunla kurulan türkiye elektrik kurumu elektrik üretim üretim dağıtım ve ticaretini tekeli altında bulundurmaktadır madde ancak dağıtım tesislerini kendileri kuran ve işleten belediyeler köyler ve diğer kamu tüzel kişileri için yasa yukarıda değinildiği gibi bir ayrıcalık yapmış sözü geçen tesisleri bu kuruluşlara bırakmıştır madde belediyeler ve köyler merkezî idarenin vesayeti altında olmakla beraber özerkliği plan yöresel yönetim kuruluşlarıdır bakılan davada davacılardan ego sayılı kanun değişik inci maddesi uyarınca ankara belediyesine bağlı tüzel kişiliği olan bu kanuna ve hususi hükümlere göre idare edilen bir kuruluştur sermayesi aynı kanunun nci maddesinde belirgin belediyeye geçmiş mal senet ve haklarla üncü maddesi uyarınca belediye bütçesinden ayrılan aidat ve tahsisatlardan oluşmuştur tüzel kişiliği de olsa hakları ve yükümlülükleri bakımından belediye dışında düşünülemiyecek bir kuruluş niteliğindedir anayasasının ncı maddesinde belirtildiği gibi mahallî idareler il belediye veya köy halkının müşterek mahallî ihtiyaçlarını karşılayan ve genel karar organları halk tarafından seçilen kamu tüzel kişileridir mahallî idarelerin seçilmiş organlarının organlık sıfatını kazanma ve kaybetmeleri konusundaki denetim ancak yargı yolu ile olur bu idarelere görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır yasa koyucu bu hükümlerle yöresel yönetim organlarını seçim bakımından merkezî idarenin etkisi dışında tutmuş kendilerine yargısal güvence tanımıştıresas sayısı karar sayısı temsilciler meclisi anayasa komisyonunun günlü raporunun mahallî idarelerle ilgili gerekçesinde de demokratik bir düzende mahallî idarelerin geniş yetkilerle teçhiz edilmesi genel olarak kabul edilen bu esas olduğundan söz edildikten sonra mahallî idare organlarının seçimlerinin anayasada sağlam demokratik esaslara bağlandığı ve bunların merkezî idare ile olan bağlarının yasayla düzenlenmesi gerektiği açıkça belirtilmektedir halde yasa koyucu ve yürütme organı yöresel yönetime görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlamakla yükümlüdür yerinden yönetim tüzel kişilerinin yeterli malî kaynaklara sahip olmaları özerkliklerinin vaz geçilmez bir koşuludur bu itibarla da yasalarla ve idarî önlemlerle yöresel yönetime getirilen malî kısıtlamaların yöresel tüzel kişilerin özerklikleri ile ne derece bağdaştığı ve anayasaya uygunluğu derecesi üzerinde önemle durulacak bir konudur doktrinde de benimsendiği gibi kamu tüzel kişilerinin özerklikleri sözde ve kâğıt üzerinde kalmamalıdır bu koşullar içinde sayılı kanunun inci maddesinin bendi incelendiğinde görülen şudur maddenin idarece uygulanabilmesi için yöresel yönetimin teke olan enerji bedeli borcunun önemli bir rakama ulaşması gerekmez takibin sonuçsuz kalması hiç değilse belli süreli ihtarda bulunulması aranmamıştır belediye veya köye verilen tarifenin bu aşamada borcun ödenmesine yeter bir düzeyde olup olmadığı da maddenin uygulanması için bir koşul sayılmamıştır sözleşmenin ihlâli nedenine dayanılmak isteniyorsa i̇hlâl derecesi önemli değildir bu haliyle madde mutlak katı ve kesindir merkezî idarece kötüye kullanılmağa elverişlidir yöresel yönetimi borcunu ödemede ve kendisine düşen kamu hizmetlerinin yerine getirmede büyük güçlüklerle karşı karşıya getirebilir belediye ve köylerin salt tek le yapılan sözleşme koşullarına uymadı veya elektrik enerjisi borcunu zamanında ödemedi gerekçesiyle kayıtsız şartsız bir biçimde enerji satış hakkından yoksun bırakılmaları kendilerinden önemli bir gelir kaynağının alınarak teke devrine karar verilmesi yöresel yönetimin anayasanın güvencesi altında olan özerkliği esaslarıyla bağdaşmaz madde bu haliyle merkezî idarenin yasal denetim sınırlarını aşan bir yaptırımını içermektedir ayrıca bu yetki sayılı kanunun değişik üncü maddesinin fıkrası bendindeki bakanlığa verilen elektrik enerjisi tarife esaslarını saptama ve onama yetkisi ile bir araya gelince kendilerine malî kaynak sağlanacak yerde mevcut olanları da ortadan kaldıran ve yöresel yönetimin özerkliğini ağır biçimde zedeleyen bir niteliğe bürünmektedir kanun önünde eşitlik bakımından da merkezî idareye verilen bu yetkinin kullanılması üzerinde durulmalıdır bu sözlerle aynı zamanda idarenin kuruluş ve görevleriyle bütünlüğünü kasdediyoruz anayasa madde anayasa ve idare hukuku içinde kurumlar arasında bir kısmı lehine diğerlerinin aleyhine imtiyazlar yaratılmamalıdır i̇darenin bütünlüğünü ve yasa önünde eşitlik kuralını bozan inci maddenin bendi anayasamızın maddesine olduğu gibi ve nci maddelerine de aykırılık arzetmektedir anayasaya aykırılığı ileri sürülen sayılı kanunun inci maddesinin bendinin ikinci fıkrasına göre davalı idarece yapılan işlem devletleştirme millileştirme niteliğindedir bu itibarla hükmün anayasanın uncu maddesine uyarlığı üzerinde de durulmalıdır anayasamızın devletleştirme ye ilişkin uncu maddesinin ilk tümcesine göre kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek karşılığı kanunda gösterilen şekilde ödenmek şartıyla devletleştirilebilir temsilciler meclisi anayasa komisyonu raporunda anılan madde hakkındaki gerekçede de şu görüşlere yer verilmiştir esas sayısı karar sayısı anayasamız özel teşebbüsü kaide olarak kabul etmiş ve ticaret sanayi ve her alanda çalışma ve faaliyet hürriyetini genel surette ilân etmiştir fakat fertlerin mesleklerini seçme hürriyetine ve iktisadi alanda faaliyette bulunma hakkına sahipolmaları toplum için hayati önemi olan meslek koşullarının belli şartlar altında sosyalleştirilmesine ve belli teşebbüslerin millileştirilmesine engel olamaz bu ihtimallerin kabul edilmesi özel teşebbüs esasının ve meslek hürriyetinin haklı ve lüzumlu istisnaları sayılmak gerekir millileştirme yoluna gidilebilmesi için birkaç şartın bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir faaliyet ve teşebbüsün kamu hizmeti ve tekel niteliği olması şarttır bu da kâfi değildir ayrıca milli menfaatların sosyalleştirmeyi gerektirmesi lâzımdır nihayet kanundaki usullere uymak ve bedelinin de yine kanundaki esas ve şekillere göre ödenmesi zaruridir belediyelerin ve köylerin sayılı kanunla imtiyazları saklı tutulan elektrik dağıtım şebekelerinin uncu maddede sözü edilen özel teşebbüs gibi nitelendirilebileceği kuşkuludur asıl üzerinde durulması gereken husus anayasanın uncu maddesinde öngörüldüğü biçimde kamu yararının gerektirdiği haller in bulunduğunun kabul edilip edilemiyeceğidir anayasa komisyonu raporunda değinildiği gibi toplum için hayati önemi olan bir sorun söz konusu ise kamu yararının gerektirdiği halin varlığından söz edilebilir ego yukarıda değinildiği üzere sayılı kanunun günlü sayılı kanunla değişik inci maddesi uyarınca ankara belediyesi tarafından kurulmuş ona bağlı bir müessesedir tek de ve sayılı kanunlara bağlı faaliyetinde özerk bir iktisadî devlet teşekkülüdür anılan yasa hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bir kuruluştur sayılı kanun madde bakılan davada davacılar ankara belediyesinin ve ego nun geniş anlamda ise sayılı kanunla elektrik enerjisi dağıtım şebekeleri kendilerine bırakılan tüm belediyelerin köylerin ve diğer kamu tüzel kişilerinin kamu hizmeti yaptıklarında kuşku yoktur tek in bunlardan daha iyi dağıtım hizmetini yaptığı bu itibarla kamu yararının şu veya bu yönde yoğunluk taşıdığı burada tartışma konusu değildir inci maddenin bendi ikinci fıkrasının getirdiği husus anılan yöresel yönetimlerin tek ten satın aldıkları elektrik enerjisi bedellerini tek le yaptıkları sözleşmeye göre zamanında ödememe veya diğer sözleşme şartlarına uymama nedenine dayanılarak bu yönetimlerin satış haklarının bakanlıkça kaldırılması ve tesislerin rayiç değer üzerinden tek devridir bir iç münasebet halinde alacak borç ilişkisi nedeniyle bir idarenin tesislerinin diğer idareye devri işleminin anayasaya uygunluğu hali burada tartışma konusudur i̇darelerin birbirinden olan alacakları ve kamu alacakları için izlenecek belirli takip ve tahsil usulleri vardır borçlunun temerrüdü var diye tesislerin alacaklı idareye devri yoluna gitme yani anayasamızın uncu maddesinde yazılı devletleştirme millileştirme yaptırımına başvurma anayasanın uncu maddesiyle güdülen amaçla bağdaşmamaktadır i̇dareler de mülkiyet hakkına sahiptir bu haklar anayasamızın ncı maddesinde yazılı biçimde ancak kamu yararı amacıyla ve kanunla bir sınırlamaya tabi tutulabilir alacak borç münasebetinden dolayı veya sözleşme hükümlerine uyulmaması nedeniyle borcun tutarı ve sözleşmenin ihlali derecesiyle orantılı olmıyacak şekilde bir yaptırıma cevaz verilmesi kamu yararı amacını aşar ve mülkiyet hakkının özünü zedeler yukarıda açıklanan nedenlerle dairemiz sayılı türkiye elektrik kurumu kanununun inci maddesinin bendi ikinci fıkrasının anayasaya aykırı olduğu yolunda davacılar tarafından ileri sürülen iddiaların ciddi olduğu ve anılan fıkradaki bu şartlara uymayan kuruluşların satış hakları bakanlığın kararı ile kaldırılır ve tesisleri rayiç değeriesas sayısı karar sayısı üzerinden tek devredilir tümcesinin anayasanın ve ncı maddelerine aykırı bulunduğu kanısına vardığından anayasanın günlü sayılı kanunla değişik inci ve sayılı kanunun nci maddeleri gereğince anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar bakılan davanın geri bırakılmasına işbu kararla dava ve cevap layihaları onanlı örneklerinin anayasaya aykırılık iddiası ile ilgili olarak davacı tarafından ibraz edilen mütalâa örneklerinin davalı yanında müdahil davacı tek tarafından verilen dilekçe örneklerinin dava konusu işlemin ve kanun sözcüsü mütalâasının onaylı örneklerinin birlikte anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine gününde oybirliği ile karar verildi
1,430
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal isteminin günlü dava dilekçesinde açıklanan gerekçesi aynen şöyledir genel açiklama bilindiği üzere yabancıların ülkemizde mülk edinmelerine ilişkin hukuksal rejimde değişiklik yapan tarih ve sayılı yasa bakanlar kurulunun uygun göreceği yabancı ülke halkına mütekabiliyet şartı aranmaksızın türkiyede mülk edinme hakkı getirmiştir ayrıca köylerde yabancıların mülk edinmeleri yasaklanmışken yabancıların köylerde de mütekabiliyet şartı aranmaksızın bakanlar kurulunun uygun göreceği bölge ve illerde arazi ve emlak alabilmeleri esasını getirmiştir sayılı yasa anayasa mahkemesi kararı ile anayasaya aykırılığı saptanarak iptal edilmiştir bu defa hükümet yeniden bir tasarı hazırlayarak meclise sevk etmiş ve bu tasarı türkiye büyük millet meclisince kabul edilerek sayılı yasa olarak yasalaşıp yürürlüğe girmiştir sayılı yasa iptal edilen sayılı yasadaki iptale neden olan hükümleri aynen içermektedir hatta bu yönde daha kapsamlı hükümleri içermektedir şöyle ki mütekabiliyet şartı aramaksızın mülk satışını öngören sayılı yasada bakanlar kurulunun saptayacağı belli bölgelerdeki mülkler için satış söz konusu iken sayılı yasada bu da kaldırılarak yabancılara ülkenin tümünde mütekabiliyet şartı aranmaksızın mülk edinme olanağı sağlanmıştır özet olarak ifade edecek olursak sayılı yasa ile varılmak istenen hedefe bu defa sayılı yasa ile daha kapsamlı bir biçimde ulaşılmıştır anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal edilen sayılı yasadaki hükümler ile son çıkarılan sayılı yasa arasında esas itibariyle hiçbir fark yoktur sayılı yasa mütekabiliyet şartı aranmaksızın yabancılara mülk satışı esasını getiriyordu mütekabiliyet şartı aranmaksızın mülk edinme hakkı tanınacak ülkelerin saptanması yetkisini bakanlar kuruluna bırakıyordu yasanın uygulama esaslarının saptanması yetkisini bakanlar kuruluna bırakıyordu toplu konut fonuna alınacak fon nispetinin geçmemek üzere saptanması yetkisini bakanlar kuruluna bırakıyordu i̇şte sayılı yasa sıra ile belirttiğimiz bu hükümleri nedeniyle anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştiesas sayısı karar sayısı şimdi yeni çıkarılan sayılı yasada mütekabiliyet şartı aranmaksızın yabancılara yabancı ülkeye ve halkına mülk satışı esasını getirmiştir mütekabiliyet şartı aranmaksızın mülk edinme hakkı tanınacak ülkelerin ve uyruklularının saptanması yetkisi bakanlar kuruluna bırakılmıştır bu hususlarla ilgili usul ve esasların saptanması bakanlar kuruluna bırakılmıştır toplu konut fonuna alınacak fon nispetinin geçmemek üzere saptanması yetkisi bakanlar kuruluna bırakılmıştır bu konuda sonuç olarak diyebiliriz ki anayasaya aykırılığı saptanmış olan hükümler yeniden yasalaştırılarak yürürlüğe konmuştur şu anda yürürlüğe konmuş olan bu yasa anayasaya aykırılığı saptanmış bir yasadır türkiye büyük millet meclisi anayasa mahkemesi kararı ile anayasaya aykırılığı saptanan hükümleri yeniden yasa haline dönüştürmüştür bu haliyle türkiye büyük millet meclisi anayasa mahkemesi kararını tanımamış anayasa mahkemesi kararını zımnen de olsa ortadan kaldırmıştır anayasa mahkemesinin meclisi böyle bir yasayı çıkarmaya yetkili görmediği konuda tbmm kendisini yetkili addetmiştir böylece gerek yürütme ve gerekse yasama kendisini yargı kararı ile bağlı saymamışlardır bu konuda doktrinde yer almış düşünceleri hatırlatmakta yarar görüyoruz prof faruk erem ceza usulü hukuku kitabında hukuk fakültesi yayınları sayfa şöyle demektedir anayasa mahkemesinin iptal kararına rağmen iptal edilen hükmün aynı veya benzerini değişik deyimlerle aynı hükmü kanunlaştırma hareketi anayasaya aykırılıktan anayasayı ihlal kavramına değin giden kuvvetli bir karinedir fakat anayasaya aykırılıkta ısrarın herhalde bir anlamı ve yorumu olabilecektir kaldıki yürütme organının anayasa mahkemesi kararına uymak zorunluluğunda olmadığı anayasa mahkemesi kararının bağlayıcı olmadığı zannı hukuki bir görüş sayılmaz emrin bağlayıcılığı ile bir hükmün bağlayıcılığı aynı şey değildir bir tarafa yapıcı diğer tarafa bozucu yetki tanıyan ve bunun ne zaman biteceğini göstermeyen bir hukuk sistemi mantıken mevcut olamaz bir tarafa yapılanı bozmak yetkisi tanınmış olunca diğer tarafın uyma zorunluluğu böyle bir sistemin tabii sonucudur tevali eden bozma ve aynı şeyi yapma karşılıklı her iki organı yıpratacaktır böyle bir sonuç aynı anayasa sistemi içinde haklı görülemez prof dr tahsin bekir balta da i̇dare hukuku kitabında aynı doğrultuda düşünce belirterek yasama organının anayasa mahkemesince iptal olunan bir kanunun yasama kuvvetinin ne aynını ve ne de benzerini kısmî de olsa çıkaramayacağını aksi halde anayasa mahkemesi kararının bağlayıcılığı kuralına aykırı düşeceğini ve sırf bu sebepten iptali gerekeceğini ileri sürmekte ve iptal edilen hükmü yeniden yürürlüğe koymak gibi bir olay çok ciddi bir konu olduğu ve anayasaya aykırılık kavramı bu sınırda bitmiş sayılacağı ve bundan sonra sadece anayasayı ihlâl fiilinin kanunî unsurlarının olayda mevcut olup olmadığının münakaşası kalır şeklinde görüş açıklamıştıresas sayısı karar sayısı anayasaya aykiri olan ve i̇ptali̇ i̇stenen hükümler i̇le bu hükümleri̇n i̇ptal gerekçeleri̇ anayasanın başlangıç bölümüne aykırılık anayasanın başlangıç bölümünde kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu hüküm altına alınmıştır yukarıda da arzedildiği üzere anayasa mahkemesi kararı ile anayasaya aykırılığı saptanan hükümleri türkiye büyük millet meclisi yeniden yasalaştırmıştır böyle bir işlem yasamanın yargıdan üstün olması halinde mümkündür böyle bir üstünlük sözkonusu olmadığına göre türkiye büyük millet meclisinin böyle bir yasa yapmağa yetkisi de yoktur bu açıdan bu yasama işlemi anayasanın başlangıç bölümünün yukarıda metnini arz ettiğimiz ncı paragrafındaki hükme aykırıdır yine anayasanın başlangıç bölümünde millet iradesinin mutlak üstünlüğü egemenliğin kayıtsız şartsız türk milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili bulunan hiçbir kişi ve kuruluşun bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı hüküm altına alınmıştır anayasamız millet iradesinin yasama yargı ve yürütme organlarınca kullanılacağını öngörmüştür millet iradesinin üstünlüğü ancak bu yolla sağlanmaktadır ayrıca hürriyetçi demokrasi ancak kuvvetler ayrılığının uygulanması ile gerçekleştirilebilmektedir bu hürriyetçi demokrasinin icaplarındandır anayasaya aykırılığı yargı kararı ile saptanan hükümlerin yeniden yasalaştırılması kuvvetler ayrılığına ters düştüğünden anayasanın başlangıç bölümünün anılan paragraflarındaki ilkelere aykırıdır anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırılık hukuk devleti devletin her organının hukuka uygun davrandığı bu uygunluğun yargı organı tarafından denetlendiği durumlarda söz konusu olabilir hukuk devleti olmanın belirgin özelliği hukuka bağlı olmaktır oysa bu yasa ile hukuka bağlılık gözardı edilmiştir anayasanın inci maddesine aykırılık anayasaya aykırı olduğu mahkemece saptanmış bulunan hükümlerle düzenlenmiş olan bu yasanın üncü maddesi bu kanun hükümlerinin bakanlar kurulunca yürütülmesini öngörmektedir anayasamızın inci maddesi iseesas sayısı karar sayısı yürütme yetkisi ve görevi cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir demektedir yukarıda arz edildiği gibi bu yasa hükümleri anayasaya aykırı olduğundan anayasaya ve kanunlara uygun olarak yürütülmesi sözkonusu olmayacaktır böyle bir yürütmenin anayasaya aykırılığı belli olduğuna göre bu yasanın bu hükmü anayasanın inci maddesine aykırıdır bu nedenle bu yasanın sayılı yasa üncü maddesinin iptali gerekir anayasanın uncu maddesine aykırılık anayasaya aykırılığı mahkemece saptanmış bulunan hükümleri yasalaştırmak yargı kararını ortadan kaldırmak sonucunu doğurur bu ise yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır diyen anayasanın uncu maddesine de aykırıdır zira bir yargı kararını ancak ve ancak yine yargı ortadan kaldırabilir anayasanın inci maddesine aykırılık anayasamızın inci maddesi anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır kanunlar anayasaya aykırı olamaz demektedir çıkarılan yasa anayasaya aykırı olup böyle bir yasayı çıkarmakla ve yürütmesini bakanlar kuruluna vermekle bu organlar kendilerini anayasa hükümleri ile bağlı saymamıştır bu nedenle bu yasalaştırma ve yasa tümüyle anayasamızın inci maddesine de aykırı bulunmaktadır anayasanın inci maddesine aykırılık anayasamızın inci maddesinin son fıkrası yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez demektedir yapılan yasama işlemi mahkeme kararını değiştirir nitelikte olduğundan yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarını değiştiremeyeceğine ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceğine dair anayasal hükme aykırı bulunmaktadır anayasanın nci maddesine aykırılık anayasanın nci maddesinin son fıkrası anayasa mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının resmî gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz demektedir anayasamız bu hükmü ile anayasa mahkemesinin işin esasına girerek verilen red kararının belirli bir süre dokunulmaz olduğunu kabul etmiştir bu hüküm yorumlandığında şu sonuç çıkar eğer mahkeme esasa girerek kabul kararı verseydi hiçbir zaman anayasa mahkemesine yeniden başvurulamayacaktı çünkü aykırılıkesas sayısı karar sayısı saptanarak yasa hükmü yok sayılmıştır aykırılık yeniden yasalaşamayacağı için böyle bir süre koymaya da gerek olmayacaktır bu hükümden çıkan sonuç budur bu nedenle bu yasa ve yasama hükmü anayasamızın nci maddesi son fıkrasına da tümüyle aykırı bulunmaktadır bu nedenle sayılı yasanın tümüyle iptali gerekir anayasanın üncü maddesine aykırılık anayasamızın üncü maddesi son fıkrası anayasa mahkemesi kararları resmî gazetede hemen yayınlanır ve yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını gerçek ve tüzel kişileri bağlar demektedir i̇ptal edilen hükümleri yeniden yasalaştırmak meclisin kendisini verilmiş iptal kararı ile bağlı saymaması demektir bütün bu nedenlerle bu yasanın tümünün iptali gerekir yasa maddeleri̇ni̇n anayasaya aykiriliği sayılı yasa yukarıda da arz ettiğimiz gibi daha önce iptal edilen sayılı yasada mevcut olan ve anayasaya aykırı bulunan hükümleri içerdiğinden sayılı yasanın ve nci maddeleri de aynı gerekçelerle ve aynı anayasa maddelerine aykırı bulunmaktadır bu nedenle sayılı yasanın iptali istemiyle ilgili dava dilekçemiz deki hususları hemen hemen aynen bu dilekçeye de aktaracağız ayrıca bu dilekçede sunacağımız gerekçelere ek olarak anayasa mahkemesinin gün ve esas karar sayılı kararının ilgili bölümlerinde iptal gerekçesi olarak gösterilen hususları da iptal istemimize ek gerekçeler olarak sunuyoruz bu karar metninde belirtilen gerekçelerin yüce mahkemece aynen dikkate alınmasını arz ve talep ediyoruz bu nedenle anayasa mahkemesinin anılan karar metnini ek bir metin olarak ilişikte sunuyoruz başlangiç bölümüne aykirilik sayılı yasanın ve nci maddeleri mütekabiliyet şartı aranmaksızın yabancı ülkelere ve bu ülke fertlerine mülk satışı esasını getirmiştir inci maddede mütekabiliyet şartı aranmaksızın mülk edinecek ülkelerin saptanması bakanlar kuruluna bırakılmıştır böylece inci maddede mütekabiliyet şartı aranması ortadan kaldırılmaktadır yasanın ikinci maddesindeki kısıtlamadan istisna edilecek ülkelerin belirlenmesini bakanlar kuruluna bırakarak bu madde ile de mütekabiliyet şartı aranmaksızın yabancılara mülk satışı yapılacağı esası getirilmiştir böylece her iki maddeye göre mülk edinecek ülkeler için mütekabiliyet şartı aranmayacaktır anayasamızın başlangıcı bölümünde hiçbir düşünce ve mülahazanın türk millî menfaatlerinin türk varlığının devleti ve milletiyle bölünmezliği esasının karşısında korunma göremeyeceği hükme bağlanmıştır ülke ve millet arasında bağlantı vardır ülke bu milletin fertlerine aittiresas sayısı karar sayısı ülke devletin aslî ve maddî unsurlarından biridir ülke olmadan devlet olmaz ülke devlet otoritesinin geçerli olacağı alanı belli eder devlet sahip olduğu kısmen unsur niteliğini taşıyan üstün kudretine dayanmak suretiyle ülkede yerleşik olan ve devletin diğer aslî maddî unsurunu oluşturan insan topluluğunun güvenliğini ve yararını kollamak ve gözetmek durumundadır bu aslî görevi nedeniyledir ki ülke üzerinde egemenliğe dayalı üstün bir hakka sahiptir toprak ile alakalı konuda insan haklarına saygılı ölçülü adil bir sıralama devlet için bir nefsi müdafaa tedbiri niteliğindedir böyle bir tedbirden vazgeçebilmek çoğu kez olası değildir ülkede yabancının arazi ve emlâk edinmesi salt bir mülkiyet sorunu gibi değerlendirilemez toprak devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru egemenlik ve bağımsızlığın simgesidir burada dikkati çeken önemli bir husus her iki maddede de hangi ülkelerin veveya hangi ülkeler uyruğundaki gerçek kişilerin ibaresi yer almaktadır bundan şu anlaşılmaktadır hangi ülke ibaresinden hangi devlet anlamı çıkmaktadır buradan anlaşılıyor ki türkiyeden mütekabiliyet şartı aranmaksızın mülk alacak olan yabancı devlet ve bu devletin tebaasındaki hakiki şahıslardır bu düzenleme sayılı yasadaki düzenlemeden de sakıncalı bir düzenlemedir yabancı devlet tüzel kişiliği mülk satın alırsa mülk üzerinde yabancı devletin egemenlik hakkı ne olacaktır türk devleti ile mülk satın alan devletin egemenlik hakları nasıl telif edilecektir gerek mülk alacak devlet ve gerekse tebaasındaki hakiki şahıslar belli bölgelerde toprak alarak bölgelerde çoğunluk sağlayıp etkinlik kazanabileceklerdir bu yöndeki bir gelişme satılan yabancılar tarafından mülk edinilen ülke toprağı ülkeden kopma durumuna gelebilecek veya alıcı devletin egemenliğine terk edilme noktasına varabilecektir tarihte böyle olaylar yaşanmıştır arap topraklarında yahudiler bu yolla etkinlik sağlamış ve bunun sonucu olarak da orada i̇srail devleti kurmayı başarmışlardır bu nedenle ülke topraklarının karşılık koşulu olmadan satışına cevaz veren bu iki madde de anayasamızın devleti ve ülkesiyle bir bütün olduğunu saptayan bu başlangıç hükmüne aykırı bulunmaktadır sayılı yasanın ve nci maddesi anayasamızın başlangıç bölümündeki dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak diyen hükmüne de aykırı bulunmaktadır mütekabiliyet dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olmanın bir gereğidir mütekabiliyetin olmadığı yerde eşitlikten söz edilmesi olanaksızdır bu nedenle mütekabiliyet esasının taşınmaz mütekabiliyeti kaldıran yasanın ve nci maddesi başlangıç bölümünün dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olduğumuzu saptayan ibaresine aykırı bulunmaktadır anayasanin üncü maddesi̇ne aykirilik esas sayısı karar sayısı anayasamızın üncü maddesinin birinci bölümünde türkiye devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür demektedir sayılı yasanın ve nci maddesi yukarıda sayfa adaki gerekçeler ve sayılı yasanın iptal kararındaki gerekçelerle anayasanın üncü maddesinin bu hükmüne de aykırı bulunmaktadır yine anayasamızın üncü maddesi i̇stiklâl marşını millî marş olarak kabul etmiştir millî marş bu şekliyle anayasanın metnine ithal edilmiştir millî marşımızın bir kıtasında verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı denmektedir ülkeye satılan toprak karşılığında sadece dolar getirmesini amaçlayan bu yasanın her iki maddesi de ve nci maddeler ayrıca bu açıdan da anayasanın üncü maddesine aykırı bulunmaktadır i̇ptali gerekir anayasanin nci̇ maddesi̇ne aykirilik anayasamızın nci maddesi yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez demektedir yukarıda genel açıklama bölümünde yasanın bu iki maddesinin ve bakanlar kuruluna bazı yetkiler verdiğini ve yetkilerin nelerden ibaret olduğunu arzetmiştik anayasanın inci maddesi ile tanzim edilen kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi inci maddesi ile tanzim edilen tüzük çıkarma yetkisi üncü maddesindeki yönetmelik yapma yetkisi anayasamızda tanzim edilen istisnai ve özel müesseselerdir sayılı yasanın ve nci maddelerinde bakanlar kuruluna verilen bu yetkiler kanun kuvvetinde kararname çıkarma yetkisi tüzük yapma yönetmelik yapma yetkisi değildir bu yetkiler sayılı yasayı iptal eden karar metninde de ayrıntılarıyla belirtildiği ve saptandığı gibi yasama yetkisinden başka bir yetki değildir bu ise yasama yetkisinin devridir bu nedenle her iki madde de ve nci maddeler bu açıdan anayasanın nci maddesine aykırı bulunmaktadır i̇ptal edilmesi gerekir anayasanin i̇nci̇ maddesi̇ne aykirilik anayasanın inci maddesi herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz demektedir madde ülke halkının miras hakkına sahip olması hakkı ancak kamu yararı amacıyla sınırlanabilir demektedir yabancılara mülk satışı ülke halkının mülk edinme hakkını sınırlayan bir işlemdir yabancılar mütekabiliyet şartı ile ülkemizden mülk edinme hakkını elde etselerdi ülke halkının bu hakkının sınırlanmasından bahsetmek pek uygun olmazdı çünkü ülkedeki bu kısıtlamaya karşılık olarak mülk edinen ülkeden toprak edinme hakkı doğacaktıesas sayısı karar sayısı karşılık almadan yalnızca ülkemiz toprağının yabancıya satılması ülke halkının mülk edinmesi hakkının sınırlanması sonucunu doğurmaktadır böyle bir sınırlamada kamu yararı da yoktur bedeli mukabilinde toprak satıp bedeli döviz olarak almayı gerçek anlamda kamu yararı olarak mütalaa etmenin mümkün olmadığı açıktır halde bu yasanın ve nci maddeleri anayasanın inci maddesine de aykırıdır i̇ptal edilmeleri gerekir karşi oy yazisina i̇li̇şki̇n görüşleri̇mi̇z sayılı yasanın iptaline dair kararında bulunan ve sayın üye tarafından düzenlenen karşı oy yazısı konumuzu yakından ilgilendirdiğinden buradaki görüşlere kısaca değinmenin zorunlu olduğuna inanmaktayız gerçi ek gerekçe ile bu karşı oy yazısı çürütülmüş ise de kendi görüşlerimizi de sunmayı uygun bulmaktayız başkan semih özmert başkanvekili orhan onar ve üye mehmet çinarli tarafından hazırlanan ağustos gün ve sayılı resmî gazetenin ve sahifelerinde yer alan karşi oy yazisinin numaralı bölümünün ve nci paragraflarında türkiye cumhuriyeti anayasası temel hak ve hürriyetlerden yalnızca türk vatandaşları tarafından kullanılabilecek olanları açıkça göstermiş bunların dışında kalan hak ve hürriyetlerden yabancıların da vatandaşlar gibi faydalandırılmalarını esas kabul etmiştir meselâ anayasanın inci maddesinde vatandaşlar siyasî parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve partilerden çıkma hakkına sahiptir denilerek sözü edilen hakların yalnızca türk vatandaşlarınca kullanılabileceği açıklanmış bulunduğu halde inci maddesinde herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu belirtilerek bu konuda vatandaşlarla yabancılar arasında bir ayrım yapılmamıştır denmektedir böyle bir yorum tarzı ile giderek ülkenin tüm varlığına devletin aslî unsurlarına yabancıların ortak edilmeleri ve onun üzerinde hak sahibi olmalarına olanak verecek sonuçlara varılabilir zaman türkiye cumhuriyeti devleti olarak bağımsız bir devlet olmanın nedeni gerekçesi ortadan kalkabilir bir defa yabancı sırf yabancı olması nedeniyle vatandaştan farklı bir statüye sahiptir anayasa yabancılar için şu kısıtlamayı getirmiştir halde onun dışında herşey onlar için yasa ile mubah kılınabilir yorumu gerçekçi bir yorum olamaz kaldı ki anayasanın hangi ilkelerine aykırılık olduğu dilekçe metninde açık olarak belirtilmekte ve aykırılık nedenleri açıklanmaktadır aykırılık açıkça zikredildiğine göre yalnızca bir karşıt anlam mantığına saklanarak anayasaya uygunluk iddiasında bulunmanın mümkün olmadığını düşünmekteyiz sayılı yasa yalnız yabancı hukukî şahıslara da mülk edinme esasını getirmiyor yabancı ülkeye yabancı devlete de mülk edinme hakkı getiriyor bunun doğurabileceği sakıncaları kestirmek zor olmasa gerekesas sayısı karar sayısı karşı oy yazısının numaralı bölümünde anayasanın ncı maddesindeki açıklık karşısında anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının anayasa metnine dahil bulunduğunu kabul etmek gerekirse de burada amaçlanan sözü edilen ve ilkelerin bağımsız birer hüküm gibi uygulanmaları değil anayasa maddelerinde yer alan hükümlerin yorumlanmasında bu görüş ve ilkelerin gözönünde tutulmasıdır nitekim sözü edilen başlangıç kısmında bu anayasa diye başlayıp görüş ve ilkeleri sıralayan cümlenin fikir inanç ve kararlarıyla anlatılmak sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere emanet ve tevdi olunur sözleriyle bitmesi de bu görüşümüzü doğrulamaktadır denmektedir anayasanın ncı maddesi başlangıç kısmı anayasanın metnine dahildir denmektedir bu durumda birer hüküm gibi uygulanmayacağını ifade etmenin haklı bir gerekçesini göremiyoruz madem ki anayasa metnidir halde yalnızca diğer maddelerin uygulanmasında dikkate alınmaz bunun dışında uygulanmaz demek anayasanın başlangıç kısmının uygulanması dikkate alınmayacağı sonucuna ve böylece başlangıç ilkelerini hemen hemen yok saymaya kadar götürür anayasanın ncı maddesi karşısında böyle bir yorumun geçerliliği olamaz ncı madde böyle zorlama bir yoruma imkân vermemektedir yine karşıoy yazısının numaralı bölümünde anayasanın başlangıç kısmında türkiye cumhuriyetinin dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip değerli bir üyesi olduğundan bahsedilmiş bulunmasından devletimizin yabancılar hukukuyla ilgili bir hükmü koyar veya kaldırırken mutlaka ve her zaman mütekabiliyet şartını araması gerektiği sonucu çıkarılamaz bir devletin elde ettiği veya edeceği bazı haklar ve çıkarları gözönünde tutarsak belli konumlarda mütekabiliyet şartından kendi arzu ve iradesiyle vazgeçmiş bulunması devletin dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olmak özelliğini ortadan kaldırmaz denmektedir bu bölümdeki her zaman mütekabiliyet şartını araması gerektiği sonucu çıkarılamaz ibaresini anlamak mümkün değildir bazen mütekabiliyet şartı aranır bazen aranmaz gibi bir anlam çıkmaktadır böyle bir yorum ve iddianın hukukta ciddiye alınacağını kabullenemiyoruz ayrıca devletin kendi arzusu ile vazgeçemeyeceği bir çok haklar ve güvencelerin de olduğunu düşünüyoruz ülkede yabancıların arazi ve emlâk edinmesi salt bir mülkiyet sorunu gibi değerlendirilemez toprak devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru egemenlik ve bağımsızlığın simgesidir devletin böyle bir durumdan vazgeçmesi kendi varlığı ile çelişkiye düşmesi demektir nedenle böyle bir görüşle mütekabiliyet şartı açısından toprak satışına cevaz vermenin olasılığına inanmamaktayız sonuç ve i̇stem mayıs gün ve sayılı resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren kabul tarihli ve sayılı sayılı tapu kanununun inci maddesi ile esas sayısı karar sayısı sayılı köy kanununun nci maddesine i̇kişer fıkra eklenmesine dair kanunun ve üncü maddeleri arzedilen ve resen tespit buyurularak anayasamızın başlangıç kısmı hükümlerine anayasamızın ve üncü maddelerine ve resen tespit olunacak diğer nedenlerle aykırı bulunduğundan iptaline karar verilmesini arz ve talep ederiz i̇ptali istenen yasanın dava dilekçemizdeki anayasaya aykırı olan ve iptali istenen hükümler ile bu hükümlerin iptal gerekçeleri bölümünün birinci kısmındaki iptal gerekçeleri sayılı yasa çıkarılırken yasanın anayasaya aykırılığının saptanmış olmasına karşın bu aykırılık biline biline sayılı yasa yasalaştırılmıştır halde bu yasa çıkarılırken anayasaya aykırılığı anayasa mahkemesince saptanmış hükümleri içerdiğinden bu yasanın iptali nedenlerini kapsamaktadır sayılı bu yasanın yüce mahkemece bu birinci kısmındaki nedenlerle iptali halinde bu iptal kararının sayılı yasanın iptali kararının teyidinden ibaret olacağı nedeniyle verilecek bu iptal kararının sayılı yasanın iptaline karar verildiği tarihten geçerli olmasına karar verilmesini arz ve talep ediyoruz çünkü bu yolda verilecek iptal kararı yeni bir karar olmayıp eski karar nedeniyle verilecek bir karar durumundadır bu nedenle verilecek kararın ilk iptal kararı tarihinden itibaren geçerli olması kararın makable şamil olduğu şeklinde yorumlanamaz bu şekilde bir karar verilmesi bundan böyle hakkın suiistimalini de önleyecektir hükümet anayasaya aykırılığı saptanan hükümleri tasarı haline getirerek meclise sunmakta ve mecliste yasalaştıktan sonra anayasaya aykırılığını bilerek uygulamaya başlamakla yüce meclis ise yasanın anayasaya aykırı olduğunu bile bile görüşüp kabul etmekle haklarını suistîmal etmişlerdir hukuk hakkın suistîmaline cevaz vermez hakkın suistîmaline meydan vermemek buna cevaz vermemek açısından da yukarıda arz ettiğimiz inci bölümdeki nedenlerle yasanın iptali halinde iptal kararının sayılı yasanın iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yani ağustos tarihinden itibaren geçerli sayılmasını arz ve talep ediyoruz
3,196
esas sayısı karar sayısı tarihli ve sayılı resmi gazetede yayınlanan sayılı olağanüstü hal i̇şlemleri i̇nceleme komisyonu kurulması hakkında kanun hükmünde kararname tarihinde türkiye büyük millet meclisinde görüşülerek yasalaşmıştır tarihli ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayınlanan sayılı olağanüstü hal i̇şlemleri i̇nceleme komisyonu kurulması hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabul edilmesine dair kanun ile olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle yürürlüğe konulan ve yargı yolu kapalı olan işlemlere karşı özel bir idari komisyon oluşturulması komisyonun oluşumu görev yetki ve başvuru usullerinin belirlenmesi bu komisyon kararlarının da yargı denetimine açık olması esasına dayalı bir düzenlemeye gidilerek olağanüstü hal kapsamında tesis edilen tüm işlemlere karşı denetim yolunun açılması ve bundan sonra da olağanüstü hal kapsamında söz konusu olabilecek benzer işlemlere de komisyonun bakabilmesini sağlayacak esnek bir sistem oluşturulması öngörülmektedir dava konusu düzenleme cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından ohal khksi olarak çıkarılmış ve tbmm tarafından onaylanarak yasa adı altında yayımlanmıştır ancak aşağıda açıklanacak nedenlerle söz konusu düzenleme yok hükmündedir ve anayasa mahkemesinin bu yokluğu tespit etmesi gerekir anayasa mahkemesi yokluk tezine katılmazsa gene aşağıda ayrıntılı olarak açıklanacak nedenlerle dava konusu düzenleme şekle aykırılık dolayısıyla mahkemece iptal edilmelidir aşağıda belirtilecek yokluk nedenlerinin iptali istenen düzenlemenin hem tbmm tarafından onaylanması öncesine ilişkin boyutları hem de onaylama aşaması sonrasına ilişkin boyutları bulunmaktadır belirtmek gerekir ki anayasa mahkemesinin önüne daha önce yetki ve şekil sakatlıklarının bu derece ağır olduğu bir metin gelmemiştir bu nedenle yokluk iddiamızın öncelikle değerlendirilmesi zorunludur i̇ptali i̇stenen düzenlemenin tbmm onayı öncesine i̇lişkin yokluk nedenleri dava konusu düzenleme pek çok nedenle yok hükmündedir i̇ptali i̇stenen düzenleme yetki gaspı suretiyle çıkarılmıştır öncelikle anayasa ile olağanüstü hallerde cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna tanınan yetkinin tamamen dışına çıkarak olağanüstü hal ile ilgisi olmayan ve olağanüstü hal süresini aşacak şekilde kanunlarda değişiklik yaparak sürekli uygulanacak kurallar öngörmüştür anayasa tarafından cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna olağanüstü hal süresini aşan kalıcı düzenlemeler yapma yetkisi verilmemiştir bu türkiye büyük millet meclisine ait yasama yetkinin açıkça gaspı anlamına gelmektedir ve anayasa mahkemesinin çeşitli defalar belirttiği gibi yetki gaspı suretiyle yapılmış düzenlemeler yoklukla maluldür çağdaş demokrasilerde olağanüstü yönetim usulleri devletin ya da ulusun varlığına yönelmiş olağanüstü bir tehdit veya tehlikenin mevcudiyeti halinde bu tehdit ve tehlikenin olağan tedbirlerle ortadan kaldırılamayacak derecede ciddi olması durumunda bu tehdit veya tehlikeyi ortadan kaldırmayı ve olağan düzene dönmeyi amaçlayan rejimlerdir bir başka ifadeyle olağanüstü yönetimler anayasal düzeni korumak ve savunmak amacı taşıyan rejimlerdir bütün olağanüstü yönetim usulleri gibi olağanüstü hal de çağdaş anayasalesas sayısı karar sayısı demokrasilerde geçici nitelikte olan hukuki ve anayasal bir rejimdir bunun anlamı olağanüstü halin yürütme organına istediğini yapma olanağını tanıyan keyfi bir rejim olmamasıdır olağanüstü hal anayasal demokratik rejimin askıya alınması değil devletin veya ulusun varlığına yönelik ciddi bir tehdit veya tehlikenin hızlı bir şekilde ortadan kaldırılması ve en kısa sürede olağan hukuk düzenine dönülmesini sağlamak amacıyla geçici bir süreyle yürütme organına hızlı ve etkili tedbirler alma ve temel hak ve özgürlüklere müdahale olanağı verir ancak anayasa bu yetkilerin sınırını açık bir şekilde çizmiştir ve yürütme organının hukuk devleti dışına çıkmasına olanak tanımaz yürütme organı olağanüstü hallerde de çerçevesi ve sınırları anayasa ve kanunlarla çizilen sınırlar içinde hareket etmek zorundadır olağanüstü hallerin amacı olağanüstü hal ilanına neden olan durumu en kısa sürede ortadan kaldıracak tedbirleri almak ve olağanüstü hal ilanı öncesi döneme geri dönmektir olağanüstü hal yönetimini anayasal düzeni ve hukuk sistemini yeniden düzenlemenin bir aracı olarak kullanmak olağanüstü hal yönetiminin mahiyetiyle bağdaşmaz bu nedenle olağanüstü hal döneminde yürütme organının alacağı tedbirler geçici ve istisnai nitelik taşımalıdır bu önlemler olağanüstü hal sona erdikten sonra da etkisini sürdürecek nitelikte olamaz bir başka ifadeyle olağan dönemde de uygulanamaz anayasası maddesinde olağanüstü hallerde yürütme organına özel bir yetki vererek cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma olanağı tanımıştır ancak bu kanun hükmünde kararnamelerin anayasanın maddesinde düzenlenen khklardan önemli farklılıkları vardır ve cem eroğulun deyimiyle bunlar arasında ad benzerliği dışında hiçbir benzerlik yoktur bkz cem eroğul anayasa mahkemesi kararları işığında olağanüstü yasa gücünde kararnamelerin tbmmce onaylanması ankara üniversitesi sbf dergisi cilt sayı maddeye göre olağanüstü hallerde kanun hükmünde kararnameler cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılır bu kanun hükmünde kararnameler bir yetki yasasına dayanmaz bu kanun hükmünde kararnameler anayasanın maddesinde olağan dönemlerdeki kanun hükmünde kararnameler için getirilmiş konu sınırlamasına bağlı değildir anayasanın maddesinin olağan kanun hükmünde kararnameler için koyduğu konu sınırlandırmalarına bağlı olmadıklarından bu tür kanun hükmünde kararnamelerle temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile siyasî haklar ve ödevler de düzenlenebilir ancak bu hükmün aşağıda açıklanacağı gibi madde ile birlikte yorumlanması gerekir ayrıca bu kararnameler ile yalnızca olağanüstü halin gerektirdiği tedbirler alınabilir dolayısıyla bu khklar ile yapılacak düzenlemeler olağanüstü halin konusu kapsamı ve süresiyle sınırlı tedbirler alınabilir ve bunu aşan düzenleme yapılamaz aşağıda açıklanacağı gibi aslında bu düzenlemelere kanun hükmünde kararname denilmesi yanıltıcıdır bunlarla sürekli ve genel düzenlemeler yapılması mümkün olmadığından bunların kanun hükmünde olduğunu söylemeye de olanak bulunmamaktadır bkz cem eroğul age öncelikle anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında belli konuların olağanüstü hal kanununda düzenleneceği belirtilmiştir buna göre madde uyarınca ilan edilen olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para mal ve çalışma yükümlülükleri ile olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere anayasanın maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne surette alınacağı kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri olağan üstü hal kanununda düzenlenir burada sayılan belirli konuların olağanüstü hal yasasında düzenlenmesi zorunlu olduğundan bu konular khklarla düzenlenemeyecektir merih öden anayasa mahkemesi ve olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmündeesas sayısı karar sayısı kararnamelerinin anayasaya uygunluğunun yargısal denetimi ankara üniversitesi hukuk fakültesi dergisi s dolayısıyla temel hakları sınırlayan ya da durdurun düzenlemeler doğrudan ohal khkleri ile yapılamaz ancak olağanüstü hal kanununda yapılan düzenlemelerin somut uygulaması niteliğindeki düzenlemeler ohal khksi ile yapılabilir bir örnek vermek gerekirse anayasanın maddesinde güvence altına alınan özgürlük ve güvenlik hakkının olağanüstü hal dönemlerinde nasıl kısıtlanacağı ancak ohal kanunu ile düzenlenebilir mesela gözaltı süresinin ne kadar uzatılabileceği ancak ohal kanunu ile düzenlenebilir ohal khksi ile ise ancak kanunda belirtilen süreyi aşmamak üzere somut ohal döneminde gözaltı süresinin ne kadar uygulanacağı düzenlenebilir yani ohal khkleri ile ancak temel haklar doğrudan düzenlenemez ancak ohal kanununun uygulamasını gösteren düzenlemeler yapılabilir anayasanın maddesinin doğal ve mantıki sonucu budur bunun sonucu olarak ohal khkleri ile olağanüstü hal kanununda değişiklik yapılması da mümkün değildir anayasa mahkemesi bunu açık bir şekilde belirtmiştir bkz aym kararı kt kt i̇kinci olarak anayasanın maddesi gereğince olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılabilir dolayısıyla olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi konu bakımından sınırlıdır bir düzenlemenin olağanüstü halin gerekli kıldığı bir konu olup olmadığı anayasanın konuyla ilgili bütün maddeleri md vb göz önünde bulundurularak yapılırolağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda olağanüstü halin amacı ve nedenleriyle sınırlı olarak çıkarılmaları gerekir anayasa mahkemesi de olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin amaç ve kapsamını demokratik hukuk devletine uygun olarak yukarıdaki biçimde belirlemiştir yüce mahkemeye göre olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle getirilen düzenlemeler olağanüstü halin amacını ve sınırlarını aşmamalıdır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü hal yasası ile saptanan sistem içersinde ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda uygulamaya yönelik olarak çıkartılabilir bu tür kanun hükmünde kararnamelerle yalnızca olağanüstü hal ilânını gerektiren nedenler gözetilerek bu nedenlerin ortadan kaldırılması için duruma özgü kimi önlemler alınabilir olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılabilecek khklere anayasanın maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları birlikte incelendiğinde başkaca işlevler yüklenemez bunun tersi bir anlayış anayasa ve olağanüstü hal yasası dışında yeni bir olağanüstü hal yönetimi yaratmaya neden olur oysa anayasa olağan anayasal düzenden ayrı ne gibi olağanüstü yönetimler kurulabileceğini saptamış ve bunların statülerinin de yasayla düzenlenmesini öngörmüştür olağanüstü yönetim usulleri olağanüstü haller ve sıkıyönetim seferberlik ve savaş halinden ibarettir anayasa bu olağanüstü yönetimlerin hangi ilkelere göre düzenleneceğini açıkça göstermiştir halde bu sayılanlar dışında farklı bir olağanüstü yönetim usulü yasayla dahi düzenlenemez e k üçüncü olarak olağanüstü halin belirli bir bölge veya bölgelerde ilan edilmesi halinde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler ile alınacak önlemlerin sadece olağanüstü hal ilân edilen bölge için geçerli olması bölge dışına taşırılmaması gerekir dördüncü olarak olağanüstü hal belirli bir süreyle de sınırlıdır olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılan kanun hükmünde kararnameler bu hallerin ilân edildiği bölgelerde ve ancak bunların devamı süresince uygulanabilirler kanun hükmünde kararnameler ile getirilen kuralların nasıl olağanüstü hal öncesine uygulanmaları olanaksız ise olağanüstü halesas sayısı karar sayısı sonrasında da uygulanmaları veya başka bir zamanda veya yerde olağanüstü hal ilânı durumunda uygulanmak üzere geçerliklerini korumaları olanaksızdır son olarak olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi olağanüstü hal bölgesi ve süresiyle sınırlı olduğundan anayasa mahkemesinin de isabetle belirttiği üzere olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile yasalarda değişiklik yapılamaz olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile getirilen kuralların olağanüstü hal bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarının devamı isteniyorsa bu konudaki düzenlemenin yasa ile yapılması zorunludur çünkü olağanüstü hal bölgesi veya bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarına devam edilmesi istenilen kuralların içerdiği konular ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konular olamaz e bir başka ifadeyle olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle yürürlükteki kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapılamaz olağanüstü hal ve sıkıyönetimin kanunla belirlenmiş statülerinde olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleriyle değişiklik yapılması ayrıca anayasanın maddesindeki hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz hükmüne maddesindeki yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine başlangıç kısmındaki kuvvetler ayırımının belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu temel ilkesine ve maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine de aykırılık oluşturur özetlemek gerekirse ohal khkleri ile anayasanın maddesine aykırı düzenleme yapılamaz temel haklar sınırlandırılamaz ve durdurulamaz olağanüstü hal kanununun uygulaması niteliğinde düzenlemeler yapılabilir ancak olağanüstü hal kanununda değişiklik yapılamaz anayasanın kanunla düzenlenmesini emrettiği konularda düzenleme yapılamaz mesela suç ve cezalar düzenlenemez olağanüstü halin konusunu süresini ve kapsamını aşan düzenlemeler yapılamaz bunun sonucu olarak olağanüstü hal süresini aşan tedbirler alınamayacağı gibi kanunlarda genel ve sürekli değişiklikler yapılamaz ve uygulaması olağanüstü halin süresini aşan genel ve sürekli düzenlemeler de yapılamaz olağanüstü halin ilan edildiği bölgenin dışında uygulanacak tedbir alınamaz ve düzenlemeler yapılamaz bkz cem eroğul age anayasa mahkemesinin sözü edilen kararında açıkça ifade edildiği üzere anayasa cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna ohal khksı adı altında kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapma ya da sürekli olarak uygulanacak kurallar koyma yetkisi vermemiştir ve yetkinin bu şekilde kullanılması açıkça tbmmye ait yasama yetkisinin gaspı anlamına gelir anayasa mahkemesi yetki gaspı suretiyle yapılan düzenlemelerin yokluk ile malul olduğunu kabul etmiştir mahkeme yokluk ölçütlerini şu şekilde belirlemiştir bir kanunun yokluğundan söz edilebilmesi ise yasama organının bu yönde bir iradesinin olmaması ya da anayasal düzende yasama organına verilmeyen bir yetkinin fonksiyon gaspı suretiyle kullanılması gibi hukuk âleminde hiçbir zaman varlık kazanamayacak olan durumlarda mümkündür kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince yasama yürütme ve yargı fonksiyonlarını yerine getiren yasama yürütme ve yargı organlarından birinin diğerinin yerine geçmesi sonucunu doğuracak şekilde karar almaları fonksiyon gaspına yol açacağından yasama organının yasama fonksiyonu kapsamında yer almayan hususlarda kanun adı altında yapacağı düzenlemelerin hukuk âleminde varlık kazanabilmesi mümkün olmayacaktır belirtilen haller dışında kalan kanunların veya kanun hükümlerinin anayasaya uygunluk denetimi kapsamında incelenmesi gereken hususlarda anayasaya aykırılığının saptanması iseesas sayısı karar sayısı ilgili kanun veya kanun hükümlerinin yokluğunu değil iptalini gerekli kılar aym kararı k kt rg s mahkemenin bu kararında yasama organı için belirtilen fonksiyon gaspının yürütme organı için de geçerli olduğu açıktır dolayısıyla hem olağanüstü halin gerekleriyle uyumlu olmayan hem de kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapan iptali istenen düzenleme fonksiyon gaspı suretiyle çıkarılmış olup yok hükmündedir anayasanın başlangıcına ve maddelerine açıkça aykırı olarak fonksiyon gasbı suretiyle çıkarılan dava konusu düzenlemenin yokluğunun tespitine karar verilmesi gerekir cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun i̇radesi oluşmadan dava konusu düzenleme çıkarılmıştır bu nedenle yok hükmündedir khk hukuki niteliği itibariyle bir kolektif işlem türüdür kolektif işlemlerde gerçekleştirilen işlemlerin hukuk dünyasında var olabilmesi için işlemi gerçekleştirmeye yetkili olan organda yer alan bireylerin iradelerinin tümünün aynı zamanda ve aynı doğrultuda açıklanmış olması gerekmektedir bakanlar kurulunun iradesinin oluşmasına dair birbiriyle de bağlantılı iki sorun vardır i̇lk olarak söz konusu iradenin somut olayda oluşmuş sayılabilmesi için khklerin ana metinleriyle birlikte kurum kapatma ve ihraç kararlarında isimlerin tek tek okunmuş olması gerekir ne var ki her bir khknin kapsamının genişliği ye ekli olan ihraç ve kapatma listelerinin yüksek miktardaki sayıları dikkate alındığında ilgili bakanlar kurulu toplantısında bu düzenlemelerin tamamının ve ekli listelerde yer alan isimlerin okunmadığına dair ciddi emareler bulunmaktadır sırf bu nedenle dahi bakanlar kurulunun iradesinin oluşmamış olduğu söylenebilir bakanlar kurulu tarafından bir oylama yapılmış olması da iradenin oluştuğu anlamına gelmemektedir khklere ekli ihraç ve kapatma listelerindeki isimlerin tek tek okunmadığına ilişkin en inandırıcı kanıt bizzat başbakan binali yıldırımdan gelmiştir takdir edersiniz ki önümüze gelen binlerce listeyi kontrol edip doğru yanlış yapıldığını bilemeyiz samimiyetle söylüyorum tek tek olaylarla ilgilenmedim bin kişi diyor ki bana da bak ona da bak mümkün değil hassasiyet gözetiyoruz geneline bakıyoruz kamuoyundaki etkilere göre önlem alıyoruz başka yöntem bulamadık yine aynı doğrultuda yıldırımın şu sözleri ekli ihraç listelerinin başbakan başta olmak üzere altında imzası bulunan bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmadığına dair aksi ispatlanamayacak bir kanıt niteliğindedir takdir edersiniz ki biz önümüze gelen binlerce listeyi inceleyip efendim buradan kim hakkında işlem yapıldı doğru mu yapıldı yanlış mı yapıldı böyle bir mekanizmamız yok yapamayız da ancak ne zaman bilgimiz oluyor biliyorsunuz bunlar olduktan sonra haberlerde çıkıyor sizler tabii araştırıyorsunuz bilinen isimleri çıkıyor ondan sonra haberimiz oluyor bu da gayet doğalesas sayısı karar sayısı söz konusu düzenlemelerin tamamının ve ekli listelerdeki isimlerin bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmasının zaten hayatın olağan akışına da uygun olmadığı başbakanın şu sözlerinden anlaşılmaktadır i̇nsan kapasitesinin yeteceği bir şey değil bu hassasiyeti gözetmemiz lazım bu bir hak hukuk meselesi yani birinin konusuyla ilgilenip diğerini görmezden gelirsek orada da adaletsiz bir durum ortaya çıkar mı geneline bakıyoruz şikayetleri kamuoyunda oluşturduğu etkileri dikkate alarak önlem almaya çalışıyoruz başka türlü bir yöntem bulamadık doğrusu i̇kinci sorun ise anılan bakanlar kurulu toplantı tarihleri ile ardı ardına çıkarılan khklerin resmi gazetede yayımlanma tarihleri arasındaki tutarsızlıklardır bir dizi khk resmi gazetede farklı tarihlerde yayımlanmış olmasına rağmen bu kararnamelerin kabul edildiği bakanlar kurulu toplantısı tarihi ocak olarak görülmektedir bu kararnameler sayıları ve resmi gazetede yayımlanma tarihleri sırasına göre şu şekildedir ve sayılı khklar resmi gazete yayınlanma tarihi ocak ve sayılı khklar resmi gazete yayınlanma tarihi ocak sayılı khk resmi gazete yayımlanma tarihi şubat sayılı khk resmi gazete yayımlanma tarihi şubat bu görünüm karşısında anılan khklerin kabul edilmesi aşamasında ayrı ayrı khk çıkarılmadığı ocak tarihinde gerçekleştirilen bakanlar kurulu toplantısında belki de boş kâğıda bakanların imzalarının alınarak khklerin ve ek listelerinin sonradan eklendiği izlenimi uyanmaktadır nitekim şu haber de bu izlenimi doğrular niteliktedir chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu ocaktan sonraki kararnamelere ilişkin bu tarihten sonra yayımlanan bütün kararnameler usulsüz süre ve kapsam bakımından sıkıntılar var bu kararnameler yetki bakımından da sorunlu saray karar veriyor bakanlar imza atıyor geriye dönük imza hali söz konusu suçüstü haliyle karşı karşıyayız dedi bunun en büyük kanıtlarından biri de ocak toplantısına atfen bir kararnameyle ihraç edilenlerden bazıları aynı toplantıya atfen ilan edilen bir başka kararnameyle göreve iade ediliyor özetle tarihler arasındaki tutarsızlık ve binali yıldırımın sözleri khk metinlerinin ve eklerinin khknın altında imzası bulunan cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu dışındaki bir aktör veya organ tarafından hazırlandığına ve bu eklerin ocak tarihinde belki de boş kağıda bakanlar kurulunun atmış olduğu imzaya eklendiğine işaret etmektedir diğer yandan bir kararnameyle ihraç edilen bir kişinin aynı toplantıda kabul edilen bir başka kararnameyle iade edilmiş olması da khk metin ve eklerinin bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmadığına ve evleviyetle hazırlanmamış olduğuna dair önemli bir kanıt teşkil etmektedir burada önemle belirtmek gerekir ki ohal khklerini çıkarmaya yetkili olan makam cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kuruludur öte yandan bu yetkinin kullanılması aksi anayasanı maddesinde ayrıca belirtilmediğine göre karşı imza kuralına tabidir anayasaya göre cumhurbaşkanının anayasa ve diğer kanunlarda başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütünesas sayısı karar sayısı kararları başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır bu kararlardan başbakan ve ilgili bakan sorumludurmd bunun sonucu da anılan khklerin altında isimleri yer alan başbakan ve bakanlar kurulunun hukuki ve siyasi açıdan khklerin içeriğinden sorumlu olmasıdır tüm bunlar dikkate alındığında anayasa tarafından bakanlar kurulunun başkanı olarak düzenlenen md başbakanın yukarıda anılan ifadelerini bakanlar kurulunun iradesinin oluşmadığının ilk elden itirafı olarak okumak gerekir bakanlar kurulu ocakta toplandığı halde ilerleyen hafta ve aylarda ve farklı tarihlerde birden çok khk çıkarıldığına göre bunlar çok büyük olasılıkla ek listeler bürokratlar tarafından hazırlandıkça ocak toplantısında alınan imzaların sonradan gelen khklere eklendiği ve bu nedenle aslında bakanlar kurulu üyelerinin bu khklerin altına imza atmamış oldukları ihtimali oldukça yüksektir bu nedenle ocak sonrası tarihe sahip olan khkler açısından adları belirtilmiş olsa da bakanlar kurulu üyelerinin ıslak imzalarının bulunmamış olduğunu teyit edilmektedir yukarıda belirtildiği gibi anayasa mahkemesinin içtihadına göre yetkili organın iradesinin oluşmamış olması işlemin yokluğuna neden olur aym kararı k kt tarihli ve sayılı rg ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle iptali istenen düzenleme cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun iradesi oluşmadan çıkarılan düzenleme yok hükmündedir anayasa mahkemesinin bu yokluğu tespit etmesi gerekir anayasa ve i̇çtüzükte öngörülen sürede onaylanmayan khk yok hükmündedir anayasanın maddesine göre ohal khklarının resmi gazetede yayınlandıkları gün tbmmnin onayına sunulması gerekmektedir onaylanma süresi ve usulünün düzenlenmesi ise i̇çtüzüğe bırakılmıştır türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmündeki kararnamelerinin görüşülmesi başlıklı maddesi uyarınca anayasanın ve nci maddeleri gereğince çıkarılan ve türkiye büyük millet meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler anayasanın ve i̇çtüzüğün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak komisyonlarda ve genel kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle kanun tasarı ve tekliflerinden önce ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler meclis başkanlığınca doğrudan doğruya genel kurul gündemine alınır görüldüğü gibi i̇çtüzüğün maddesi onaylamanın gün içinde tamamlanmasını öngörmektedir gün içinde türkiye büyük millet meclisi tarafından görüşülmeyen kanun hükmünde kararnamelerin hukuki durumuna ilişkin olarak doktrinde bu khkların kendiliğinden yürürlükten kalkacağı yönünde güçlü bir görüş bulunmaktadır tanör yüzbaşıoğlu anayasasına göre türk anayasa hukuku yky ve teziç anayasa hukuku beta gibi yazarlar gün içinde türkiye büyük millet meclisi tarafından görüşülmeyen kanun hükmünde kararnamelerin kendiliğinden reddedilmiş sayılacağını ileri sürmektedir bu yazarlara göre gün içinde kabul ret ve değiştirilerek kabul edilmeyen khklar kendiliklerinden yürürlükten kalkarlar ve yokluk ile malûldürler bunların yokluğu her mahkeme tarafından saptanabilirleresas sayısı karar sayısı kuzu olağanüstü hal kavramı ve türk anayasa hukukunda olağanüstü hal rejimi ve gözler kanun hükmünde kararnamelerin hukuki rejimi bursa ekin gibi başka bazı yazarlar ise otuz gün içinde tbmmce onaylanmayan ohal khklerinin idari işlem olarak kalacaklarını ileri sürmektedirler bu görüşlerden hangisi kabul edilirse edilsin öngörülen günlük süre içinde ohal khklarının tbmm tarafından onaylanmamış olması halinde bu khkların ohal khksı niteliğini kaybedeceği görülmektedir bu durumda günlük süre geçmiş olmasına rağmen tbmmce onaylanmamış olan ohal khklarının sonradan onaylanmakla yeniden yürürlüğe gireceklerini söylemeye olanak bulunmamaktadır sonuç olarak yukarıda açıklanan her üç nedenle iptali istenen düzenleme yok hükmündedir ve bu yokluğun anayasa mahkemesince tespit edilmesi gerekir tbmm tarafından onaylama sonrasına i̇lişkin yokluk nedenleri yukarıda açıklandığı gibi ohal khkları ile ancak geçici tedbirler alınabileceğinden bunların kanun hükmünde olduğunu söylemeye olanak bulunmamaktadır genel ve sürekli düzenlemeler yapması mümkün olmayan ve kanunları değiştiremeyen bir işlemin maddi olarak kanun niteliğinde olduğu söylenemez cem eroğulun isabetle belirttiği gibi anayasanın maddesinde yer alan düzenlemenin doğal ve mantıki sonucu ohal khklarının biçimsel olarak yürütme işlemi olduğu gibi maddi olarak da yürütme işlemi olarak kabul edilmesidir anayasanın maddesinde düzenlenen olağan khklar biçimsel olarak yürütme işlemi iken maddi anlamda yasama işlemidir ve genel ve sürekli olarak uygulanmak üzere çıkarılırlar ve kanunlarda değişiklik yapabilirler oysa ohal khkları doğaları gereği geçici olmak durumundadır ve sürekli etki doğuracak şekilde çıkarılamazlar bunun sonucu olarak olağan khklar ile ohal khklarının tbmmce onaylanması da tamamen farklı hukuki niteliğe sahiptir ve farklı sonuçlar doğurur olağan khkların tbmm tarafından onaylanması bir kanun yapma işlemidir ve önüne gelen kanun tasarıları gibi bunları kanunların görüşülmesi usulüne uygun olarak görüşür ve kabul eder böylece ortaya yeni bir kanun çıkar oysa geçici tedbirler niteliğindeki ohal khkleri maddi açıdan bir yürütme işlemidir ve bunların onama kararının bir meclis kararı ile alınması gerekir bkz cem eroğul age zira anayasanın maddesinde öngörülen tbmm onayı bir yasalaştırma işlemi değil siyasal denetim işlemidir diğer bütün siyasal denetim işlemlerinde olduğu gibi bunun da bir kanunla değil meclis kararı ile alınması gerekir ancak bu şekilde anayasanın maddesindeki ohal khklerinin denetimi yasağı anlamlı hale gelir zira anayasa mahkemesinin yetkisi yasaları ve yasa gücündeki işlemleri denetlemektir anayasa koyucu maddi anlamda yürütme işlemi olan ohal khklerini siyasi denetime tabi tutmuştur tbmm onayının kanun şeklinde yapılması ohal khklerinin geçici niteliği ile bağdaşmaz ve anayasanın maddesine aykırı olur çünkü kanun ile onaylanması ohal khklerini ohal süresini aşan sürekli ve genel düzenlemelere dönüştürür ki bu yasama yetkisinin cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna devri anlamına gelir ve fonksiyon gaspı teşkil eder özellikle geçici tedbir niteliğinde olmayan ve sürekli uygulanma olasılığı bulunan ve yukarıda açıklandığı gibi esasen anayasanın maddesinin cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna tanımadığı kalıcı düzenlemelerin tbmm tarafından kanun şeklinde onaylanması yasama yetkisinin cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna devri anlamına gelir ve anayasanın maddesine açık bir aykırılık oluştururesas sayısı karar sayısı i̇ptali istenen düzenleme kanun adı altında onaylanmak ve yayımlanmakla hukuk düzeninde sürekli ve kalıcı bir nitelik kazanmıştır olağanüstü hal kalksa dahi bu kurallar uygulanmaya devam edecektir bu da açıkça fonksiyon gaspı olduğunu göstermektedir bu nedenle iptali istenen düzenleme yok hükmündedir geçici tedbir niteliğindeki düzenlemelerin kanun şeklinde onaylanması ise onların geçici niteliği ile bağdaşmaz ve aşağıda açıklandığı üzere anayasal normlar hiyerarşisini ve hukuk düzeninin tutarlı normlardan oluşması ilkesini altüst eder bu ise hukuk devleti ilkesinin temel koşullarından biri olan hukuk düzeninin öngörülebilir ve tutarlı olması gereği ile bağdaşmaz nitekim yılına kadar hukuk düzenimizde kanunlaştırma şeklinde onaylanmış herhangi bir ohal khksi bulunmamaktadır onaylamanın kanun şeklinde yapılması ile ohal khksinin akibetinin ne olduğu da belli değildir ohal khksinin hala yürürlükte olduğuna işaret eden bazı uygulamalar görülmektedir mesela mart yasalarında daha önce yasalaştırılmış olmasına rağmen atıfların yasaya değil khkye yapılmaya devam edildiği ve değişikliklerin yasalar üzerinde değil khkler üzerinde yapıldığı görülmektedir bu da hukuk düzeninin alt üst olduğunun en somut kanıtıdır diğer taraftan yukarıda açıklandığı gibi cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından geçerli olarak çıkarılmamış olan dolayısıyla yok hükmünde olan düzenlemelerin tbmm tarafından onaylanmış olması onları kendiliğinden geçerli hale getirmez yani geçerli bir onaylama kararından söz edebilmek için öncelikle onaylanabilir nitelikte geçerli bir işlemin bulunması gerekir oysa yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklandığı gibi ortada onaylanabilecek nitelikte ve onaylamaya elverişli bir işlem bulunmamaktadır bu nedenle geçerli olarak var olmayan bir işlemin onaylanması mümkün değildir olmayan işlem onay ile varlık kazanmaz yok olmaya devam eder açıklanan nedenlerle anayasa mahkemesinin anayasanın başlangıcına ve maddelerine açıkça aykırı olarak fonksiyon gaspı suretiyle çıkarılan dava konusu düzenlemenin yokluğunun tespitine karar vermesi gerekir eylemli i̇çtüzük değişikliği dolayısıyla tbmmnin onama kararı geçersizdir olağanüstü kararnamelere ilişkin anayasa ve i̇çtüzük özel bir yasalaşma süreci öngörmüştür bu yasalaşma sürecinde ilk göze çarpan husus yasalaşma sürecindeki süre şartıdır türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmündeki kararnamelerinin görüşülmesi başlıklı maddesi uyarınca anayasanın ve nci maddeleri gereğince çıkarılan ve türkiye büyük millet meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler anayasanın ve i̇çtüzüğün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak komisyonlarda ve genel kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle kanun tasarı ve tekliflerinden önce ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler meclis başkanlığınca doğrudan doğruya genel kurul gündemine alınır ancak sayılı khknin görüşülmesinde içtüzüğün zorunlu kıldığı usule uyulmamıştır sayılı khk türkiye büyük millet meclisi başkanlığına sevk edilmesinin ardından günlük sürede genel kurulda görüşülmemiştir yukarıda yokluğa ilişkin savlarımızın kabul edilmemesi halinde i̇çtüzükteki yoruma açık olmayacak netlikteki süre şartına uyulmaması niteliği itibarıyla eylemli içtüzük değişikliğidir daha somut bir ifadeyleesas sayısı karar sayısı tbmm ohal khklerinin görüşülmesinde günlük zaman sınırını ihlal etmek yoluyla konuya ilişkin i̇çtüzük hükmünü md fiili olarak ilga etmiştir anayasa mahkemesi tbmm i̇çtüzüğünü denetlemeye yetkili olduğuna göre iş bu fiili i̇çtüzük değişikliği de anayasa mahkemesi tarafından denetlenebilir nitekim anayasa mahkemesi parlamento kararlarını eylemli i̇çtüzük değişikliği adı altında denetlemiştir başkanlık divanının oluşumundaki usulsüzlükler k kt cumhurbaşkanının seçiminde anayasa ve onun doğrudan atıfta bulunduğu i̇çtüzük kuralına uyulmaması k kt bakanlar kurulu göreve başlarken güvenoyu için öngörülen karar yeter sayısı hakkında anayasa ve i̇çtüzükte özel bir hüküm olmamasına rağmen bu hususta genel kurul kararı yoluyla karar yetersayısı hakkındaki anayasanın ilgili genel hükmüne aykırı bir kuralın tesis edilmiş olması k kt olağanüstü hal ilanı ve yabancı silahlı kuvvetlerin türkiyede bulunmasına ilişkin sürenin uzatılmasında anayasa ve i̇çtüzükte herhangi bir kural olmamasına rağmen genel kurul kararı yoluyla yeni bir uygulama yaratılmasıe kt seçimlerin yenilenmesi kararının değiştirilmesi hakkındaki önergenin usulde paralellik ilkesi uyarınca tekrar ilgili komisyonda görüşülmeden doğrudan genel kurul gündemine alınmasına ilişkin genel kurul kararıe kt bir başka deyişle anayasa mahkemesi temel hak ve özgürlükler ile parlamenter demokrasi ilkelerine aykırı bulduğu kimi parlamento kararlarını eylemli i̇çtüzük değişikliği olarak değerlendirmiş ve bu konuda denetim yetkisi önündeki anayasal sınırları aşarak anayasa ve i̇çtüzük hükümlerine aykırı olarak alınan kimi parlamento kararlarını denetlemiştir bu bağlam gün şartı başta olmak üzere aynı zamanda i̇çtüzük kuralı da olan diğer kurallar için de geçerlidir bunun yanında bu başlık altında
4,082
esas sayısı karar sayısı i davacinin gerekçesi̇ özeti̇ sayılı kanunun maddesi ile getirilen kurala göre üniversite öğretim üyeleri ile asistanların ve öteki yardımcıların kadroları üniversitelere bağlı fakülte ve öteki öğretim ve araştırma kurumlarının görüşü alınarak üniversite senatolarınca saptanır ve ilgili makama sayılı üniversiteler kanununun maddesi uyarınca yüksek öğretim kurulu önerilir ve her yıl bütçe kanunlarında gösterilir bu kural bir bölüm öğretim üyelerinin kadroları kaldırılarak üniversitedeki görevlerinden uzaklaştırılmalarına olanak vermektedir öte yandan üniversitelerin kanunla kurulması ilkesi uyarınca kuruluş kadroları da kapsadığı için kadroların kanunla saptanması gerekir oysa bütçe kanununun niteliği geçici olmaktır kural anayasanın maddesine aykırıdır anayasanın madesinde bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiç bir hüküm konulamıyacağı açıkça belirtilmiştir dava konusu kural bu bakımdan da anayasaya aykırıdır sayılı kanunun geçici maddesinin işaretli bendi çeşitli teşkilât kanunlarındaki bu kanuna aykırı hükümleri yürürlükten kaldırılan hükümler araşma sokmaktadır madde için söylenenler bu kural için de söylenebileceğinden geçici maddenin işaretli bendinin anayasaya aykırı olduğu ortadadır
152
esas sayısı karar sayısı sayılı hukuk muhakemeleri kanununun i̇stinaf yoluna başvurulabilen kararlar başlıklı maddesi i̇lk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir nihai kararlar i̇htiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar miktar veya değeri üç bin türk lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir ek cümle md ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin türk liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin türk lirasını geçmeyen taraf istinaf yoluna başvuramaz i̇lk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir hükümlerini içermekte olup kamulaştırma davaları yönünden özel düzenleme olmaması nedeniyle maddenin mevcut haliyle uygulanmasının kamulaştırma bedelinin dava konusu edildiği davalarda aşağıda belirtilen nedenlerle anayasaya aykırı sonuçlar doğurduğu kanaatine varılmıştır anayasaya aykirilik i̇ddi̇asi bakimindan beli̇rti̇len maddeni̇n hangi̇ anayasa maddesi̇ne ve hangi̇ gerekçe i̇le aykiri olduğuna dai̇r mahkememi̇z gerekçesi̇ türkiye cumhuriyeti anayasası madde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devletidir madde herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamazesas sayısı karar sayısı madde değişik md herkes meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz madde madde fıkra değişik md devlet ve kamu tüzelkişileri kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını kanunla gösterilen esas ve usullere göre kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir madde değişik md temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz hükümlerini içermekte olup aşağıda açıklanacağı üzere sayılı hukuk muhakemeleri kanununun i̇stinaf yoluna başvurulabilen kararlar başlıklı maddesinin miktar veya değeri üç bin türk lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir hükmü anayasanın yukarıda değinilen hükümlerine aykırıdır ekim tarihinde sayılı hukuk muhakemeleri kanunu hmk yürürlüğe girmiş anılan kanunun maddesiyle de sayılı hukuk usulü muhakemeleri kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmış olup sayılı kanundan önce yürürlükte olan sayılı hukuk muhakemeleri kanunda taşınmaz davaları yönünden temyiz kanun yolu sınırlaması olmadığından mülkleri kamulaştırılan taşınmaz malik ve hissedarları hiçbir kısıtlamaya tabi olmaksızın temyiz yoluna başvurabiliyorlardı mülga sayılı hukuk muhakemeleri kanunun maddesi mahkemelerden verilen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir davada haklı çıkmış olan taraf da hukuki yararı bulunmak şartıyla hükmü temyiz edebilir miktar veya değeri bir milyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir hükmünü taşımaktaydı yürürlükte bulunan sayılı yasanın sayılı yasa ile değişik maddesine göre ise miktar ve değeri yılı için tlyi geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesin olup istinaf incelemesi konu edilemez bu hükümle yılı için tl değerin altında kalan taşınmazlar da dahil tüm malvarlığı uyuşmazlıklarına kanun yolu kapatılmış olmaktadır öte yandan sayılı kamulaştırma kanununun önceki hükümleri ile aynı yasanın sayılı kanun ile değişik maddesinin fıkrasındaki i̇ştirak halinde veya müşterek mülkiyette paydaşların tek başına dava hakları vardır hükmü uyarınca zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından her bir mirasçıyapaydaşa düşen kamulaştırma bedeli miktarı yönünden kesinlik sınırına bakılmaktadır yargıtay hukuk dairesi uygulaması da bu yöndediresas sayısı karar sayısı hukuki sorunun daha açık ortaya konulabilmesi için somut örnekler vermek gerekirse örnek gerçekte tl olan taşınmaz için tl bedel takdir edildi sayılı yasanın maddesine göre miktar kesin olup malik istinaf kanun yoluna başvuramaz örnek hissedar olunan deden kalma gerçekte tl değerininde ki ev için tl bedel takdir edildi sayılı yasanın maddesine göre her bir hissedara düşen miktar kesin olup hissedarlarpaylı malikler istinaf kanun yoluna başvuramaz örnek paylı mülkiyete tabi taşınmazda üç hissedardan ikisi paya diğeri paya sahiptir gerçekte tl değerininde ki taşınmaz için tl bedel takdir edildi sayılı yasanın maddesine göre paya sahip paylı malik istinaf yoluna başvurabilirken diğer paylı malikler başvuramaz payı kesinlik sınırının üzerinde olan paylı malik istinaf sonucunda muhtemel değer artışından yararlanabilirken kesinlik sınırının altında pay sahipleri değer artışından yararlanamazlar belirtilen tüm bu örnek olaylarda ilk derece mahkemesi tarafından taşınmazına gerçek karşılığından düşük değer takdir edilen hak sahibinin kanun yoluna başvuru hakkı bulunmamakta muhtemel hukuka aykırı hükümler kanun yolu denetiminin dışında kalmaktadır mülkiyet hakkı uluslararası sözleşmeler ve anayasal hükümlerle güvence altına alınmış olup bir temel hak olarak mülkiyet hakkının özüne dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkını sınırlayan yasal düzenlemelerde anayasanın maddesinin açık hükmü karşısında ölçülülük ilkesi dikkate alınmalıdır bu kapsamda özellikle taşınmaz mülkiyet hakkının sınırlandırıldığı tüm idari ve yargısal kararlar hukuk devleti ilkesinin bir gereği ve anayasaya uygun olarak kanun yolu denetimine tabi olmalıdır hal bu ki sayılı yasanın sayılı yasa ile değişik maddesi yılı için tlyi geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar şeklinde oldukça geniş bir kavram olan mal varlığı tabirini kullanarak sayılı hukuk muhakemeleri kanunun aksine taşınmaz mülkiyetine ilişkin kararlarda kanun yolu için sınırlama öngörmüştür yine anayasanın maddesinin açık hükmü karşısında temel hakların özüne dokunmak mümkün değildir taşınmaz malikinin taşınmazın gerçek karşılığına yönelik itiraz haklarının elinden alındığı bir hukuk düzeninde mülkiyet hakkının özüne dokunulması da kaçınılmazdır kamu yararına dayanan kamulaştırma işleminde taşınmazın gerçek karşılığının ödenmesi halinde mülkiyet hakkı paraya çevrilmek suretiyle korunmuş olacağından ancak bu durumda öze dokunma bir sınırlama niteliğine dönüşmüş olacaktır bu durumun doğal sonucu olarak taşınmazın gerçek karşılığının adil bir şekilde tespit edilebilmesi için taşınmaz malikinin hatalı olduğuna inandığı ilk derece mahkemesi kararına karşı kanun yoluna başvuru hakkının tanınması gerekir hakkaniyete uygun yargılanma doğru yargılanma terimleriyle de ifade edilebilecek adil yargılanma demokratik bir toplumda hukukun üstünlüğü prensibine dayalı olarak adaletin gerçekleşmesini güvence altına almayı amaçlar leanzapridal türkiye hukukunun bir parçası haline gelmiş ai̇hse göre yasayla kurulmuş tarafsız ve bağımsız mahkemelerde yargılanma hakkı mahkemeye erişim hakkı hakkaniyete uygunesas sayısı karar sayısı yargılanma hakkı yargılamaya etkili katılım ve duruşmada hazır bulunma hakkı davanın aleni olması ve hükmün aleni duruşmada verilmesi makul sürede yargılanma hakkı hukuki belirlilik masumiyet karinesi bizzat savunma veya müdafinin yardımından yararlanma hakkı ücretsiz tercüman hakkı tanık sorgulama hakkı gibi birçok hak adil yargılanma hakkı kapsamındadır adil yargılanma hakkı bakımından sorgulanan şey varılan sonuçtan çok yargılama sürecidir diğer bir deyişle içerik olarak adil bir karar verilip verilmediği değil adil bir karar verilebilmesi için gerekli koşulların sağlanıp sağlanmadığı önem kazanmaktadır i̇nceoğlu adil yargılanma hakkı bütün yargılama sürecine ilişkindir bu hakkın içerdiği güvenceler ilk derece yargılaması kadar istinaf ve temyiz aşamaları için de geçerlidir i̇nceoğlu bu açıklamalar ışığında taşınmazının kamulaştırma bedeline ilişkin hükmün tek dereceli yargı kararıyla belirlenip kesinleşmesi ilk derece mahkemesi kararına karşı hak sahibi bireyin istinaf kanun yoluna başvuru hakkının bulunmayışı adil yargılanma hakkına ve yargılamaya etkili katılım ilkelerine aykıdır anayasanın maddesinin birinci fıkrası ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkeme bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurması öngörüldüğünden sonuç olarak aşağıda yazılı olduğu şekilde karar verilmesi gerekmiştir sonuç yukarıda belirtilen nedenlerle sayılı hukuk huhakemeleri kanununun i̇stinaf yoluna başvurulabilen kararlar başlıklı maddesinin miktar veya değeri üç bin türk lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir hükmünün kamulaştırma bedeline ilişkin davalarda taşınmaz maliki olan davanın tarafları bakımından uygulanmasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anılan düzenlemelerin iptali istemiyle i̇tiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneği ile iş bu kararın aslının anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına bu süre içerisinde anayasa mahkemesince bir karar verilmemesi halinde mevcut mevzuat hükümleri ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre davanın görülmesine karar verildi
1,338
esas sayısı karar sayısı sayılı gelir vergisi kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesinin anayasaya aykırılığı tarihli ve sayılı gelir vergisi kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesiyle tarihli ve sayılı türkiye cumhuriyet merkez bankası kanununa eklenen geçici madde ile türkiye cumhuriyet merkez bankası anonim şirketince maddenin yürürlüğe girdiği tarihine kadar ayrılmış bulunan ihtiyat akçelerinin tamamı ile birikmiş fevkalade ihtiyat akçelerinin son yılın kârından ayrılan kısmı hariç tamamının genel kurul kararı aranmaksızın hazineye verilmesi sağlanmıştır tarihli ve sayılı kanun kanunun maddesinde türkiye cumhuriyet merkez bankası bankanın bir anonim şirket olarak kurulduğu ve kanunda sarahat bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğu belirtilmiştir hali hazırda bankanın sermayesi lira olup bu sermaye hisseye ayrılmıştır bankanın hisse senetleri kanunun maddesi gereğince nama yazılıdır kanunun ve maddelerinde bankanın hisse senetlerine ilişkin hususlar düzenlenmiştir buna göre bankanın hisse senetleri b ve olmak üzere dört sınıfa ayrılmış olup sınıfı hisse senetleri münhasıran hazineye sınıfı hisse senetleri türkiyede faaliyette bulunan milli bankalara sınıfı hisse senetleri hisseyi geçmemek üzere milli bankalar dışında kalan diğer bankalarla imtiyazlı şirketlere sınıfı hisse senetleri ise türk ticaret müesseselerine ve türk vatandaşlığını haiz tüzel ve gerçek kişilere tahsis edilmiştir yıl sonu itibarıyla bankanın sermayesinin yüzde si sınıfı yüzde ü sınıfı yüzde si sınıfı yüzde si ise sınıfı hisselerden oluşmaktadır bankanın yıllık safi kârının dağıtımına ilişkin esaslar kanunun kârın dağıtılması başlıklı maddesinde düzenlenmiştir ile tarihleri arasında yürürlükte bulunan madde şu şekildedir madde bankanın yıllık safi kârı aşağıdaki şekilde dağıtılır si ihtiyat akçesine hisse senetlerinin nominal değerleri üzerinden oranında ilk kâr hissesi olarak hissedarlara yukarıki yüzdeler tutarının düşülmesinden sonra kalan miktarın en çok i iki aylık maaş tutarını geçmemek üzere banka mensuplarına ve u fevkalade ihtiyat akçesine hisse senetlerinin nominal değerleri üzerinden genel kurul karariyle en çok nispetinde ikinci kar hissesi olarak hissedarlara bu dağıtımdan sonra kalan bakiye hazineye verilir ayrılan ihtiyat akçelerinin dağıtılabilmesine ilişkin herhangi hüküm içermeyen bu madde tarihli ve sayılı kanunla tarihinden geçerli olmak üzere aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir madde bankanın yıllık safi karı aşağıdaki şekilde dağıtılır mülga b hisse senetlerinin nominal değerleri üzerinden oranında ilk kar hissesi olarak hissedarlara yukarıki yüzde tutarının düşülmesinden sonra kalan miktarın en çok i iki aylık maaş tutarını geçmemek üzere banka mensuplarına ve u ihtiyat akçesine hisse senetlerinin nominal değerleri üzerinden genel kurul karariyle en çok nispetinde ikinci kar hissesi olarak hissedarlara buesas sayısı karar sayısı dağıtımdan sonra kalan bakiye hazineye verilir ek son yıl kârından ayrılan ihtiyat akçesi hariç birikmiş ihtiyat akçeleri her yıl kâra katılarak dağıtılabilir yapılan değişiklikle maddeye bankanın safi kârından ayrılan ihtiyat akçelerinin dağıtılabilmesine olanak sağlayan bir fıkra eklenmiştir diğer yandan kanunun maddesinde bankanın bilanço kâr ve zarar hesabının tetkiki ile karara bağlanması esas mukavelede değişiklik yapılması ve bankanın tasfiyesi hakkında karar verilmesi konularında genel kurulun görevli ve yetkili olduğu hükme bağlanmıştır kanunun banka esas mukavelesi ve tasfiye başlıklı maddesinde a banka esas mukavelesi genel kurulun tasvibi ve cumhurbaşkanı karariyle yürürlüğe girer esas mukavelede yapılacak değişiklikler de bu hükme tabidir bankanın birinci madde ile tespit edilen müddetin bitiminden evvel tasfiyesi hakkında alınacak olan kararlar cumhurbaşkanının tasvibi ile banka tarafından yapılan taahhütlerin kanun dahilinde tamamen ifa edilmesi şartiyle muteberdir gerek esas mukavelede değişiklik yapılması ve gerek tasfiye hakkında karar alınabilmesi için genel kurulda üçte iki çoğunluk şarttır hükümlerine tasfiye başlıklı maddesinde ise bankanın tasfiyeye girmesi halinde uygulanacak tasfiye esasları bir kanunla tespit edilir tasfiye neticesinde hasıl olan net varlıktan evvela hisse senetleri bedeli ödenir hisse senetleri başabaş ödendikten sonra kalan miktarın i hükümete si hissedarlara tevzi olunur hükümlerine yer verilmiştir türkiye cumhuriyet merkez bankası anonim şirketi esas mukavelesinin genel kurulun görev ve yetkileri başlıklı maddesinde tasfiye ve esas mukavele değişikliğinde nisap başlıklı maddesinde ve tasfiye başlıklı maddesinde de kanundaki hükümler ile aynı yönde bulunan düzenlemelere yer verilmiştir anonim şirketler kâr elde etmek ve dağıtmak amacıyla kurulurlar şirketlerde kâr dağıtımı bir yıllık dönemler itibarıyla gerçekleştirilir yıllık kâr ise yıllık bilançoya göre belirlenir kâr elde edilen yıllarda kârın bir kısmı şirket ortaklarına dağıtılırken gelecekte doğabilecek ve işletmenin faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyebilecek tehlikelere karşı tedbir almak amacıyla bir kısmı da yedek akçe olarak ayrılarak şirket bünyesinde bırakılır bu kapsamda yedek akçe kârdan şirketin payına düşen kısım olarak değerlendirilir kanuni yedek akçeler ile esas sözleşmede öngörülen isteğe bağlı yedek akçeler ayrılmadıkça ortaklara kâr dağıtımı yapılamaz kâr payı dağıtımına yıllık net dönem kârı ile serbest yedek akçeler konu olabilir bu nedenle kâr dağıtımı kapsamında sadece ilgili mevzuatın izin verdiği yedek akçeler dağıtılabilir i̇lgili mevzuatın dağıtımına izin vermediği yedek akçeler ise ancak tasfiye sonucunda ortaklara dağıtılabiliresas sayısı karar sayısı tasfiye hesapların kapatılarak ortaya çıkan şirket malvarlığının ortaklar arasında pay edilmesidir tasfiye normal koşullarda faaliyeti son bulan şirketler bakımından söz konusu olur ancak faaliyetlerine devam eden şirketler bakımından kâr dağıtımına konu olması mümkün olmayan ve bu nedenle şirket özsermayesinin bir unsuru haline dönüşmüş bulunan yedek akçelerin herhangi bir şekilde işletmeden çekilmesi halinde bu işlemin de kısmi bir tasfiye olarak değerlendirilmesi gerekir türk ticaret kanununda esas sözleşmede aksine bir hüküm yoksa kâr payının ve tasfiye payının şirket ortaklarının sermaye payı için şirkete yaptıkları ödemelerle orantılı olarak hesaplanması öngörülmüştür şirket esas sözleşmesi ya da özel bir kanun hükmü nedeniyle şirket ortaklarına dağıtılacak kâr payı ile tasfiye payının farklı kurallara göre hesaplandığı durumlarda şirket malvarlığı değerlerinin ortaklara dağıtımına ilişkin işlemin niteliğinin belirlenmesi konusu önem arz etmektedir i̇lgili mevzuat gereği kâr olarak dağıtılması mümkün olmayan değerlerin işletmeden çekilerek ortaklara paylaştırılması halinde işlemin tasfiye niteliğinde olduğunun kabul edilmesi ve dağıtımın tasfiye kuralları çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir bu kapsamda ilgili mevzuat uyarınca kâr olarak dağıtımına izin verilmeyen yedek akçelerin faaliyetine devam etmekte olan bir şirketten çekilmesi işlemi kısmi bir tasfiye niteliğinde olup bu değerlerin ortaklar arasında paylaşımında tasfiye halinde geçerli bulunan kuralların uygulanması gerekmektedir tarihli ve sayılı kanunun maddesinde türkiye cumhuriyet merkez bankasının yıllık safi kârının ne şekilde dağıtılacağı belirlenmiş kanun maddesinin tarihli ve sayılı kanunla değiştirilmeden önceki halinde yedek akçelerin dağıtılabileceğine ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiştir tarihli ve sayılı kanunun maddesi ile maddeye son yıl kârından ayrılan ihtiyat akçesi hariç birikmiş ihtiyat akçeleri her yıl kâra katılarak dağıtılabilir hükmü eklenmiş ve böylece yedek akçelerin kâr dağıtımı kapsamında şirketten çekilmesi mümkün hale getirilmiştir tarihli ve sayılı kanunun maddesi ile kanunun maddesine ihtiyat akçelerinin dağıtımına izin veren bir fıkranın eklenmiş olması tarihli ve sayılı kanunun maddesinin yürürlüğe girdiği temmuz tarihinden önce ayrılmış bulunan yedek akçelerin kâr dağıtımı kapsamında bankadan çekilmesinin mümkün olmadığını kâr dağıtımı kapsamında bankadan çekilmesi mümkün olmayan yedek akçelerin bankanın malvarlığı haline dönüştüğünü bankanın malvarlığı dolayısıyla da özsermayesinin bir unsuru haline dönüşen yedek akçelerin ancak tasfiye kuralları çerçevesinde dağıtılabileceğini ve ortaklar arasında paylaştırılabileceğini ortaya koymaktadır temmuz tarihinden önce banka tarafından ayrılmış bulunan yedek akçelerin bankadan çekilmesi işlemi kısmi tasfiye niteliğinde olduğundan paylaşımının tarihli ve sayılı kanunun ve banka esas sözleşmesinin ve maddelerindeki esaslar çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir bu nedenle buesas sayısı karar sayısı değerlerin dağıtımına ilişkin düzenlemelerde sayılı kanunun ve banka esas sözleşmesinin maddesindeki gerek esas mukavelede değişiklik yapılması ve gerek tasfiye hakkında karar alınabilmesi için genel kurulda üçte iki çoğunluk şarttır hükmü ile maddesindeki hükümete hissedarlara kuralı göz önünde bulundurulmalıdır anayasanın maddesinde herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz denilmektedir anayasanın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır aym k menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların gelirlerinin mülkiyet hakkının kapsamına dâhil olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır mülkiyet hakkı kişiye başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma semerelerinden yararlanma ve tasarruf etme olanağı veren bir haktır bu bağlamda malikin mülkünü kullanma semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin sınırlanması veya mülkünden yoksun bırakılması mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder anayasanın maddesinin son fıkrasında mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını düzenlemesine imkân sağlanmıştır zira mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamaması devletin mülkiyetin kullanımını toplum yararına uygun olarak düzenleyebilmesini gerekli kılmaktadır bu durumda da devletin mülkiyetin kullanımını düzenleme yetkisine sahip olduğunun kabulü zorunludur anayasanın maddesinde mülkiyet sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür kamu yararı bireysel özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yarardır kamu yararı düşüncesi olmaksızın yalnız özel çıkarlar için veya yalnız belli kişilerin yararına olarak kanun hükmü konulamaz anayasa mahkemesi i̇tiraz konusu kural ile temmuz tarihinden önce banka tarafından ayrılmış bulunan ancak kâr dağıtımına konu olması mümkün olmayan banka malvarlığı niteliğindeki ihtiyat akçelerinin tamamının hazineye verilmesi sağlanarak hazine dışındaki ortakların kanunun ve banka esas sözleşmesinin ve maddelerinden kaynaklanan hakları ihlal edilmiştir böylece hem bu değerlerin paylaşımında hükümete hissedarlara kuralı hem de yedek akçelerin tasfiyesi bakımından gerekli olan genel kurulda üçte iki çoğunluk şarttır kuralı göz ardı edilmiştir i̇tiraz konusu kural ile hazine dışındaki ortakların payına düşen ihtiyat akçesi tutarlarının da hazineye verilmesi sağlanarak anayasa mahkemesinin benimsediği kamu yararı kavramına aykırı davranılmış ve bankanın yüzde lik hissesine sahipesas sayısı karar sayısı bulunan hazine dışındaki ortakların ortaklık haklarından kaynaklanan gelirlerine el konulmuş böylece bu kişilerin mülkiyet hakkı ihlal edilmiştir özetle mülkiyet hakkının yasa yoluyla sınırlanabilmesi için anayasanın öngördüğü kamu yararı ölçütünün gerekleri ortaya çıkmış değildir belirtilen nedenlerle itiraz konusu kural anayasanın maddesine aykırıdır anayasanın maddesinde temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz denilmektedir anayasanın maddesi uyarınca mülkiyet hakkı anayasada öngörülen nedenlere bağlı olarak demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın ancak kanunla sınırlanabilir bu bakımdan mülkiyet hakkına getirilen sınırlamalar hakkın özüne dokunamayacağı gibi anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz çağdaş demokratik devletlerde olduğu gibi türkiye cumhuriyeti anayasası da insan haklarına saygılı demokratik bir sosyal hukuk devleti öngörmek md suretiyle özgürlük ve hakları geniş bir yelpazede düzenleyip güvence altına almıştır temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını önemli ölçüde güçleştiren hakkı kullanılamaz hâle getiren veya ortadan kaldıran sınırlamalar hakkın özüne dokunur temel hak ve özgürlükler istisnai olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin gerekleri için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak kanunla sınırlandırılabilir demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın bu sınırlamayla güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olması düşünülemez demokratik hukuk devletinde güdülen amaç ne olursa olsun kısıtlamaların bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını önemli ölçüde zorlaştıracak ya da ortadan kaldıracak düzeye vardırılmaması gerekir aymnin anayasasından bu yana geliştirdiği kararları da aynı yönde olup bir hak ve özgürlüğün çini boşaltacak yasal düzenlemenin hak ve özgürlüklerin özünü zedelediği şeklindedir anayasanın maddesi uyarınca mülkiyet hakkının anayasada öngörülen nedenlere bağlı olarak demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın kamu yararı ereğinde sınırlanabilmesi mümkün olmasına karşın itiraz konusu kural ile yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere bankanın yüzde lik hissesine sahip bulunan hazine dışındaki ortakların mülkiyet hakkı anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı şekilde ortadan kaldırılmıştır belirtilen nedenlerle itiraz konusu kural anayasanın maddesine aykırıdır anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren hukuk güvenliğini sağlayanesas sayısı karar sayısı bütün etkinliklerinde hukuka ve anayasaya uyan işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlettir kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması genel objektif adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir bu nedenle kanun koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir hukuk devletinde kanunların kamu yararı gözetilerek çıkarılması zorunludur kanun koyucu anayasaya ve hukukun genel ilkelerine aykırı olmamak kaydıyla her türlü düzenlemeyi yapma yetkisine sahip olup düzenlemenin kamu yararına başka bir anlatımla ülke koşullarına uygun olup olmadığının belirlenerek takdir edilmesi kanun koyucuya aittir anayasaya uygunluk denetiminde kanun koyucunun kamu yararı anlayışının isabetli olup olmadığı değil incelenen kuralın kamu yararı dışında belli bireylerin ya da grupların çıkarları gözetilerek yasalaştırılmış olup olmadığı incelenebilir anayasa mahkemesi anayasa madde de güvence altına alınan hukuk devletinin insan haklarına saygılı demokratik bir sosyal devlet boyut ve öğeleri ile tanımlanmış olması anayasanın uygulayıcısı ve biricik muhatabı olan yasama organına bankanın bütün hissedarlarının haklarını koruma ve hissedarlar arasında eşitlik ilkesini bozmama yükümlülüğü yüklemektedir i̇tiraz konusu kural ile temmuz tarihinden önce ayrılmış bulunan bankanın malvarlığı niteliğindeki ihtiyat akçelerinden hazine dışındaki ortakların payına düşen kısım da hazineye verilmiş böylece bankanın yüzde lik hissesine sahip bulunan ortakların malvarlığı değerlerine hazinece el konulmasına olanak sağlanmıştır bu durum kanun koyucunun kendisine tanınan yasama yetkisini adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz ardı ederek banka ortaklarından sadece biri olan hazine lehine haksız menfaat sağlamak amacıyla kullandığını göstermektedir bu itibarla hissedarlar arasında haklı bir neden olmaksızın yaratılan eşitsizlik anayasa madde a da aykırıdır bu nedenle itiraz konusu kural anayasanın maddesi ile bağlantılı olarak maddesine de aykırıdır açıklanan tüm bu nedenlerle düzenleme anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil etmektedir iptali talep edilmektedir sayılı gelir vergisi kanunu i̇le bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesinin anayasaya aykırılığı tarih ve sayılı gelir vergisi kanunu i̇le bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesi ile sayılı yurt dışında bulunan türk vatandaşlarının yurt dışında geçen sürelerinin sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesi hakkında kanunun maddesi değiştirilmiş ve sigortalıların yurtdışı hizmetlerinin borçlanmasında ödeyecekleri prim borcunun hesaplama biçimi değiştirilmiştir sayılı yasanın maddesine göre borçlanma talebinde bulunan sigortalının belirleyeceği günlük kazanç miktarının si olan borçlanma tutarı değiştirilmiş ve e çıkarılmıştır yine sayılı kanunun maddesiyle sayılı kanunun maddesinde yapılan bir diğer değişiklikle borçlanılan süreler yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde sayılı kanunun inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirilir şeklindeki birinci fıkrasının üçüncü cümlesi yürürlükten kaldırılarakesas sayısı karar sayısı sayılı kanunun yürürlük tarihi olan tarihinden sonraki dönem için yapılan borçlanma başvuruları için sayılı kanunun maddesinin son fıkrasında belirtilen ve borçlanılan sürelerin borçlanma talebinde bulunulan aylara mal edilerek bu ayların primlerine eklenmesi uygulanması sona erdirilmektedir söz konusu düzenleme ile çalışanların sosyal güvenlik haklarını etkileyen hukuk devleti ilkesini zedeleyen kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık nedeniyle ayrımcılık yaratan ve anayasamızın maddesinde belirlenen yükümlülük ve ödeve aykırı bir durum ortaya çıkmıştır bu nedenle sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun maddesinde yapılan değişiklikler anayasanın sosyal hukuk devleti ilkesine kanun önünde eşitlik ilkesine ve sosyal devletin özgürlük ve haklara ilişkin yükümlülüklerine denk düşen sosyal güvenlik hakkına ilişkin hükümlerine aykırıdır bir başka deyişle söz konusu düzenlemeler anayasanın ve maddelerine maddesine ve maddesine aykırıdır aşağıda sırasıyla ayrıntılı olarak söz konusu düzenlemelerin anayasanın ilgili maddelerine aykırılıkları tanımlanacaktır anayasanın ve maddelerine aykırılık tarih ve sayılı gelir vergisi kanunu i̇le bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesi ile sayılı yurt dışında bulunan türk vatandaşlarının yurt dışında geçen sürelerinin sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesi hakkında kanunun maddesine göre borçlanma talebinde bulunan sigortalının belirleyeceği günlük kazanç miktarının si olan borçlanma tutarı değiştirilmiş ve e çıkarılmıştır yine sayılı kanunun maddesiyle sayılı kanunun maddesinde yapılan bir diğer değişiklikle borçlanılan süreler yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde sayılı kanunun inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirilir şeklindeki birinci fıkrasının üçüncü cümlesi yürürlükten kaldırılarak sayılı kanunun yürürlük tarihi olan tarihinden sonraki dönem için yapılan borçlanma başvuruları için sayılı kanunun maddesinin son fıkrasında belirtilen ve borçlanılan sürelerin borçlanma talebinde bulunulan aylara mal edilerek bu ayların primlerine eklenmesi uygulanmasının sona erdirilmiş ve yurtdışı hizmet borçlanmaları için borçlanmaların borçlanma tarihinden geriye dönük olarak yapılmasına olanak sağlayan bir düzenleme devreye sokulmuştur söz konusu her iki düzenleme de anayasanın maddesinde yer alan sosyal güvenlik hakkı ve anayasanın maddesinde düzenlenen yabancı ülkelerde çalışan türk vatandaşları başlıklı maddesiyle çelişmektedir sosyal güvenlik hakkı ikinci kuşak insan haklarındandır sosyal güvenlik hakkı niteliği itibarı ile ekonomik ve sosyal haklar arasında yer alan bir haktır sosyal güvenlik hakkı insan haklarına dair bütün milletlerarası belgelerde kabul edilen bir insan hakkıdır sosyal güvenlik hakkı bir insan hakkı olarak vatandaş olsun ya da olmasın bütün insanlara tanınması gereken bir haktır niteliği itibarı ile ekonomik ve sosyal bir hak olarak sosyal güvenlik hakkı devlete bu hakkı hayata geçirmek için gereken tedbirleri almak ve teşkilatı kurmak gibi bir yükümlülük yükler sosyal güvenlik hakkı bu anlamda pozitif statü hakları arasında yer alır devlete sosyal güvenliği sağlama gibi bir görev yükler sosyal güvenlik bu anlamda insanlar için bir hak devletler için ise biresas sayısı karar sayısı ödev bir yükümlülüktür sosyal güvenlik hakkı kişilere devletten sosyal güvenliğini sağlamak için gerekeni yapmayı talep etme hakkı verir anayasası madde de güvence altına aldığı ve değişmez nitelik tanıdığı sosyal hukuk devleti olmanın gereği olarak ve sosyal hak ve özgürlüklerin özelliklerine uygun bir muhteva içerisinde sosyal güvenlik hakkını düzenlemiştir bu bakımdan sosyal güvenlik hakkı anayasasında bir anayasada olması beklenmeyecek kadar geniş bir muhtevada düzenlenmiştir anayasada sosyal güvenlikle ilgili ve maddeler olmak üzere üç ayrı maddede hükümler yer almaktadır asıl olarak sosyal güvenlik hakkı anayasamızın maddesinde düzenlenmiştir buna göre madde herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar hükmü bulunmaktadır bu maddeye göre anayasamızda sosyal güvenlik hakkı tanımlanmıştır anayasanın maddesinde sosyal güvenlik bir insan hakkı olarak tanımlanmış ve bir devlet görevi olarak devlete yükümlülük getirilmiştir ekonomik ve sosyal haklar insan haklarının tasnifinde ikinci kuşak insan hakları olarak bilinir bu haklar anayasal bakımdan ise pozitif statü hakları olarak nitelendirilmektedir pozitif statü hakları devlete bu hakların hayata geçirilmek üzere birtakım adımlar atması yükümlülüğünü yükler anayasa bu hakkı sosyal ve ekonomik bir hak olarak düzenlemekle yetinmemiş sosyal hukuk devleti öngören madde ve devlet için hak ve özgürlükleri gerçekleştirme yükümlülükleri öngören madde in gereği olarak devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar hükmüne yer vermiştir şu hâlde sosyal devlet sosyal güvenliği sağlamak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür devlet sosyal güvenlik hakkını hayata geçirmek üzere kanuni düzenlemeleri yapmakla kanunların uygulama esaslarını tüzük ve yönetmelikler çıkararak düzenlemekle ve herkesin sosyal güvenliğini sağlayacak tedbirleri almakla yükümlüdür çağdaş dünyada devletler sosyal güvenliği sağlamak için bir teşkilat kurmakla bir sistem kurmakla yükümlüdürler anayasamız da sosyal devleti sosyal güvenlik teşkilatlanmasını yapmakla ve sosyal güvenliği sağlayacak bir sistemi kurmakla yükümlü kılmıştır sosyal devlete denk düşen yükümlülükler anayasa madde te emredici hüküm olarak somutlaştırılmıştır kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır nitekim anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında da bu yükümlülüğün altı çizilmiştir anayasanın maddesinde herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alacağı ve örgütü kuracağı kurala bağlanmıştır bu maddeye göre sosyal güvenlik herkes için bir hak ve bunu gerçekleştirmek ise devlet için bir görevdir sosyal güvenlik hakkı sosyal sigorta kuruluşlarınca kendi kuralları çerçevesinde yerine getirilir sosyal güvenliğin ve sigortanın varlık nedeni sosyal risklerin karşılanmasıdır devletin anayasada güvenceesas sayısı karar sayısı altına alınan sosyal güvenlik haklarının yaşama geçirilmesi için gerekli önlemleri alması sosyal güvenlik politikalarını bilimsel verilere göre belirlemesi ve bunun için gerekli yasal düzenlemeleri yapması doğaldır nesnel ve sürekli kurallarla sağlam ve sağlıklı temellere oturtulmayan bir sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilir olması düşünülemez bu düzenin korunması anayasanın maddesinde yer alan sosyal güvenlik hakkının güvenceye alınması için de zorunludur aym rg tarih sayı aym rg tarihsayı mükerrer görüleceği üzere anayasa mahkemesi kararlarında da anayasanın maddesinde sosyal güvenlik bireyler yönünden hak devlet yönünden ödev olarak öngörülmüştür anayasa koyucu devleti yalnızca sosyal güvenliği sağlayacak önlemleri almak ve gerekli örgütü kurmakla görevlendirmemiş aynı zamanda bunu devletin yükümlülüğü olarak görmüş ve olumlu edim yükümlülüğü getirmiştir toplumsal dayanışmanın kurumsal duruma getirilmesini anlatan sosyal güvenlik sisteminin devletin anayasanın maddesi gereğince kurmakla görevli ve yükümlü olduğu sosyal güvenlik örgütü ile yine devletin sosyal güvenliği sağlamak için alacağı önlemlerin tümünü kapsadığı da yine bu kararlarda ifade edilmiştir anayasamızın maddesi ile getirilmiş olan bu olumlu edim yükümlülüğünün sınırı olarak özel hukuk kurallarına göre sosyal güvenlik kurumlarının da devletin gözetim ve denetiminde faaliyet gösterebileceği belirtilebilir nitekim bu sınırın da anayasanın maddesinde belirtildiği vurgulanabilir söz konusu madde ‘de devletin sosyal ve ekonomik alanlarda anayasa ile belirlenen görevlerini bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği belirtilmiştir ancak bu kural anayasa mahkemesi kararlarında da vurgulandığı gibi yurttaşlar için hak kendisi için ödev olan sosyal güvenliği sağlama görevini yerine getirirken devlete sosyal sigortacılığın teknik gereklerine uygun kimi sınırlamalar yapma hakkı tanımakta sosyal güvenlik hakkını kullanılamayacak duruma getiren önlemler alma yetkisi vermemektedir bu yetki sınırlaması anayasa değişikliği ile daha da belirgin hale gelmiş bulunmaktadır nitekim maddede devlete sosyal hakları mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde gerçekleştirme olanağı tanınırken bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözetme koşulu da konulmuştur yine yılında anayasa mahkemesinin sayılı yasanın geçici maddesi çerçevesinde kurulmuş olan sandıkların sosyal sigortalar kurumuna ilişkin vermiş olduğu kararda da açıkça belirttiği üzere devlet sosyal güvenlik sistemi dışında kalan yurttaşların sosyal güvenlik haklarını korumak üzere emeklilik gibi sosyal ve ekonomik risklerden korumaları amacıyla devlet dışı kurumlarca sigorta sandıkları kurulabileceğini bunun da anayasaya uygun olduğunu belirtilmektedir aym resmi gazete tarihsayı aym söz konusu kararında ana ölçüt olarak bu çalışanların sosyal güvencelerinin olmaması ve devletin temel görevinin bu yurttaşların ekonomik ve sosyal risklere karşı korunmasını sağlamak olduğunu ana neden olarak belirtmiştir devlet söz konusu yükümlülüğünü yerine getirmek amacıyla primli ve primsiz rejimler oluşturabilir nitekim sayılı kanun çerçevesinde yürürlükte olan primli rejim esas itibariyle türkiyede yaşamakta olan ve istihdam içerisinde yeralan kişilerinesas sayısı karar sayısı sigortalı olarak tanımlandıkları ve prim ödeme yoluyla çeşitli risklere karşı korunmasını düzenleyen bir rejimdir anayasanın tanımış olduğu bu hak sadece türkiyede yaşayan türk vatandaşlarına özgü değildir yurt dışında yaşayan türk vatandaşlarının da sosyal güvenlik hakkının yerine getirilmesini talep hakları vardır nitekim anayasanın maddesinde devlet yabancı ülkelerde çalışan türk vatandaşlarının aile birliğinin çocuklarının eğitiminin kültürel ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması anavatanla bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması için gereken tedbirleri alır ifadesine yer verilerek yabancı ülkelerde yaşayan türk vatandaşlarının sosyal güvenlik haklarının sağlanmasına yönelik özel bir düzenleme getirilmiştir anayasada yer alan düzenlemeler uyarınca yurt dışında yaşayan türk vatandaşlarımız için yurt dışı hizmet borçlanması kurumu sosyal güvenliklerinin sağlanması açısından bir zorunluluk teşkil etmektedir yabancı ülkelerde çalışan yurttaşlarımızın bir kısmı yaşadıkları ülkelerde uzun dönemli sigorta kollarına bağlı olarak çalışmakta ileride risk gerçekleştiğinde malullük yaşlılık gibi sigortalardan kendileri ya da ölüm olayı gerçekleştiğinde aileleri yararlanabilir duruma gelmektedir buna karşın bazı türk vatandaşları ise ya yaşadıkları ülkelerde sigortalı olarak çalışamamakta ya da bu sigorta kollarındaki gerekli kazanımları sağlamadan yurda dönmekte ve ülkemizdeki primli rejim için gereken prim miktarını ve hizmet süresini de tamamlamadıkları için sosyal güvenlik korumasından yoksun kalmaktadırlar bu ve benzeri durumda olanların sosyal güvenliğinin sağlanması amacıyla çeşitli önlemler öngörülmüştür bunlardan ilki çeşitli ülkelerle yapılan sosyal güvenlik sözleşmeleridir ancak gerek sosyal güvenlik sözleşmelerinin yapılmasının zorluğu gerekse şu ana kadar bütün ülkelerle sosyal güvenlik sözleşmesi yapılamaması karşısında başkaca önlemler almak gerekmiştir i̇şte bu önlemlerin en önemlisi yurt dışında geçen bazı sürelerin borçlanılarak değerlendirilebilmesi olanağıdır ülkemizde bu olanak ilk olarak tarihli sayılı kanunla sağlanmıştır sözü edilen kanun tarih ve sayılı kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır konuya ilişkin şuan yürürlükte bulunan kanun sayılı yurt dışında bulunan türk vatandaşlarının yurt dışında geçen sürelerinin sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesi hakkındaki kanundur bu kanun ile yurt dışında yaşayan türk vatandaşlarının çalıştığı sürelerle belirli nitelikteki sürelerini türkiyede sosyal güvenlik açısından değerlendirilmesi ve bu kişilerin uzun vadeli sigorta kollarından yararlanabilmeleri sağlanmaya çalışılmıştır bu çerçevede anayasanın maddesi gereği yabancı ülkelerde çalışan yurttaşlarımızın hizmet borçlanması yoluyla yabancı ülkelerde çalıştıkları süreleri türkiyedeki primli rejimdeki çalışma sürelerine yabancı ülkelerdeki çalışmalarını hizmet borçlanması yoluyla ekletebilmesine olanak sağlanmıştır kavram olarak hizmet borçlanması sosyal sigorta kapsamı dışında kalan hizmetlerin ya da sigorta kapsamına girmesine rağmen çeşitli nedenlerle primi ödenmemiş çalışma sürelerinin malullük yaşlılık ölüm sigortaları açısından sigortalılık süresine eklenerek değerlendirilmesi olanağı şeklinde tanımlanmaktadır başka bir ifadeyle sigortalı olarak geçirilmeyen bazı sürelerin uzun vadeli sigorta kollarına ilişkin primlerin sonradan ödenmesi suretiyle sigortalı hizmetten sayılmasına olanak veren bir sosyal sigorta işlemidir ülkemizde primi ödenmeyen bazı sürelerin sonradan sigortalılık hizmetinden sayılması hizmet borçlanması ile mümkün olmaktadır hizmet borçlanmasında geçmiş çalışmayaesas sayısı karar sayısı ilişkin primi ödenmemiş bazı sürelerin bu sürelere ilişkin primin sigortalı ya da hak sahibi tarafından ödenmesi suretiyle hizmetten saydırılması söz konusudur bu olanak hem yurtiçinde hem de yurtdışında geçirilen ve kanunda açıkça düzenlenen süreler bakımından mümkün olmaktadır hizmet borçlanması yurtiçinde sigortasız olarak geçirilen süreler için öngörülmekte iken yurtdışı bakımından ise çalışılan sürelerin yanı sıra bazı hallerde çalışılmadan geçirilen süreler bakımından kabul edilmiştir yurt dışı hizmet borçlanması yapmak isteyen sigortalı ya da bunun hak sahibi borçlanmak istediği süreyi ilgili olduğu sosyal güvenlik kurumuna bildirir i̇lgili kurum borçlanılmak istenilen sürenin her günü için yılı öncesinde sayılı kanunun maddesi gereğince bakanlar kurulunun belirleyeceği döviz tutarı üzerinden ilgilinin borcunu hesaplar sigortalı veya hak sahibi hesaplanan döviz borcunu yetkili bankaya yatırarak bunun türk parası karşılığının kuruma intikalinin sağlanmasını isterdi ancak bu sistemde tarihli sayılı kanun ile değişikliğe gidilmiştir tarihinde yürürlüğe giren yasaya göre öncelikle borçlanılacak her bir gün için tahakkuk ettirilecek borç tutarının başvuru tarihindeki prime esas asgarî ve azamî günlük kazanç arasında seçilecek günlük kazancın ‘si olarak hesaplanarak ödenmesi sistemi esası benimsenmiştir sk mi öte yandan
4,036
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin günlü kararının gerekçesi aynen şöyledir davacı vekilinin tavzih dilekçesinde belirttiği üzere tlnin davacı nazilli ziraat odasından emekli olan bir işçi için ssknın ödediği sosyal yardım zammının sayılı yasanın ek maddesi uyarınca davacıdan istendiği taraflar arasında uyuşmazlık dışı kalmaktadır günlü sayılı ziraat odaları ve ziraat odaları birliği kanunu uyarınca ziraat odaları bu yasada yazılı esaslar uyarınca meslek hizmetleri görmek tarım sektörünün her alanda genel menfaatlere uygun olarak gelişmesine ve devletin tarımsal plan ve programlarının gerçekleşmesine yardımcı olmak çiftçilerin müşterek ihtiyaçlarını karşılamak mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak tarımda iş meslek disiplin ve ahlakı ile birliğini korumak çiftçilerin birbirleri ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak amacıyla kurulan tüzelkişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olarak nitelendirilmektedir sayılı yasanın sayılı yasa ile değişik maddesinde genel ve katma bütçeli idareler mahalli idareler döner sermayeli kuruluşlar gibi kamu kuruluşları ile kanunla ve kanunların verdiği yetkiye istinaden kurulan diğer kuruluşlar ve iştiraklerinden aylık bağlanmasına hak kazandıktan sonra ayrılanlardan sayılı kanun hükümlerine göre malüllük yaşlılık ve ölüm aylığı bağlananların ilk sosyal yardım zammı ödemeleri söz konusu kuruluşlar adına kurumca yapılır yukarıda belirtilen kuruluşlar adına kurumca yapılan ilk sosyal yardım zammı ödemeleri ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar ilgili kuruluşlarca kuruma ödenmemiş sosyal yardım tutarları bu kuruluşlara yapılacak yazılı bildirim tarihinden itibaren en geç ay içinde defaten kuruma ödenir kurumun yazılı bildiriminde isimleri belirtilenlere sonraki aylarda ödenmesi gereken sosyal yardım zammı tutarları yeni bir bildirim beklenmeksizin ilgili kuruluşlarca her ay emekli aylığı ödeme tarihlerinden önce kurumun ilgili hesabına yatırılır kurumlar vergisi mükellefi olan kurum ve kuruluşlarca bu madde gereğince yapılan ödemeler kurumlar vergisi uygulamasında gider yazılabilir denilmektedir yasa koyucunun sayılı yasayla sosyal yardım zammı ödeme yükümlülüğünü sayılı yasanın ek maddesi ile kamu kuruluşlarına yüklediği bu konuyla ilgili anayasa mahkemesine mahkememizce başvurulduğu ancak oy çokluğuyla anayasaya aykırılık itirazının reddolunduğu bilinmektedir sayılı yasanın ek maddesinde günlü sayılı yasanın maddesiyle yapılan değişiklikle kapsam genişletilmiş ve mahkememize anayasa mahkemesine yıllık süre beklemeksizin başvuru hakkı doğmuş bulunmaktadır dava dilekçesinde davacı terditli kademeli olarak talep neticesini yazmış bulunmaktadır ancak gerek ziraat odasının sosyal yardım zammından sorumlu tutulup tutulmamasında ve gerekse sosyal yardım zammından davacının sorumlu olup olmadığının belirlenmesinde uygulanacak yasa hükmü sayılı yasa ile değişik sayılı yasanın ekesas sayısı karar sayısı maddesindeki kanunla ve kanunların verdiği yetkiye istinaden kurulan diğer kuruluşlar sözcükleri davada uygulanacak kural olmaktadır terditli davada mahkeme ilk önce terditli kademeli taleplerden birincisini inceler bunu yerinde görürse ikinci talebin incelenmesine gerek kalmaz mahkememizce birinci talep olan ziraat odasının kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulmuş genel ve devlete bağlı kuruluşlar içerisinde mütalaa edilmediği yorum yoluyla belirlenmesi istenmiş ise de sayılı yasanın değişik ek maddesinde genel ve katma bütçeli idareler mahalli idareler döner sermayeli kuruluşlar gibi kamu kuruluşları içerisine girmeyen davacı kuruluşun kanunla kurulmuş diğer kuruluşlar içerisinde bulunduğu bu nedenle sosyal yardım zammı ödemekle yükümlü olacağı açıktır mahkememizce ilk celsede ihtiyati tedbir talebinin reddi de dolaylı olarak bu kanaate varıldığının bir göstergesidir öte yandan kırşehir ziraat odasının ankara i̇ş mahkemesine açtığı aynı mahiyetteki dava sonucunda davanın günlü sayılı kararının yargıtay hukuk dairesi tarafında günlü sayılı kararıyla onanmış olması nedeniyle tespite ilişkin talebin yargıtay i̇çtihadlarıyla da kabul olunduğu üzere haklı bulunmadığı anlaşılmaktadır bu nedenle sayılı yasanın sayılı yasayla değişik ek maddesi hükmünün anayasaya aykırılık itirazı mahkememizce aşağıdaki gerekçelerle ciddî bulunmuştur ülkemizin ağırlıklı olarak bir tarım ülkesi olduğu ziraat odalarının günlü sayılı yasa ile kurulmuş meslek hizmetleri görmek tarımsal sektörün her alanda genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini ve devletin tarımsal plan ve programlarının gerçekleşmesine yardımcı olmak çiftçilerin müştereken ihtiyaçlarını karşılamak mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak tarımda iş meslek disiplin ve ahlâkı ile birliğini korumak çiftçilerin birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere kurulan tüzelkişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır yolundaki düzenleme uyarınca sayılı yasanın günlü sayılı yasanın maddesiyle değiştirilen ek maddesi bendinde yer alan kanunla kurulan diğer kuruluşlar sözcüklerinin olayda uygulama yeri bulunduğu özel tüzelkişilere ve diğer meslek odalarına sosyal yardım zammı yükümlülüğü getirilmediği halde tarımın gelişmesi için kurulmuş devletten önemli bir yardım almayan kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kuruluşunun sosyal yardım zammından sorumlu tutulmasının anayasanın maddesinde yer alan eşitlik ilkesine anayasanın çalışanların korunması işsizliğin önlenmesine yönelik maddesine aykırı olarak emeklilik süresi yaklaşan işçilerin kamu kuruluşundan emekli olmak amacıyla ayrılmasının önlenmesi için sayılı yasanın maddesine göre ihbar öneli vererek veya ihbar öneline ait ücreti peşin ödeyerek işverenin hizmet sözleşmesini sona erdirmesini özendirecek bir uygulamaya yol açabilecek nitelikte olduğundan anayasanın maddesine ve anayasanın maddesinde yer alan sosyal güvenlik hakkını sağlamak yolunda devletin gerekli tedbirleri alıp örgüt kurmasını esas alan bu hükmüne aykırı olarak sosyal sigortalar kurumunun yükümlülüğünü kamu kurumu niteliğindeki bir meslek odasına bırakmasının anayasanın maddesine aykırılığı nedeniyle davacı vekili ve temsilcilerinin anayasaya aykırılık itirazları ciddi bulunduğundan anayasanın maddesi ve sayılı yasanın maddesi uyarınca konunun anayasa mahkemesine intikal ettirilmesine karar verilmiştiresas sayısı karar sayısı
785
esas no karar no anayasaya aykirilik i̇ddi̇asi i̇çi̇n mahkemeni̇n i̇leri̇ sürdüğü gerekçe i̇ddia nam elerde gösterilen sayılı kanunun maddesine konu teşkil eden ve müsadere kararı verilmesi istenen şeyler dâvaya dahil olmayan kişilerin sürat teknesi ile kıçtan takma deniz motorudur sayılı kanunun sayılı kanunla değişen maddesinin birinci fıkrasında kaçak eşya veya madde naklinde bilerek kullanılan her türlü kara deniz ve hava nakil vasıtalarının da müsaderesine hükmolunacağı hususu yazılı bulunmaktadır bu madde tck nün maddesinden farklı bir hükmü ihtiva etmektedir gerçekden maddede mahkûmiyet halinde cürüm veya kabahatte kullanılan veya kullanılmak üzere hazırlanan veya fiilin irtikâbından husule gelen eşya fiilde methali olmayan kimselere ait olmamak şartiyle mahkemece zabt ve müsadere olunur şeklinde bir esası ortaya koymaktadır sayılı kanunun maddesi ise fiilde methaldar olan veya olmayan şahısların durumunu tefrik etmeden umumî bir tarzda müsadere mecburiyetini vaaz etmiştir maddenin bu şekilde anlaşılması gerekeceğini yargıtayın sayılı ve tarihli tevhidi içtihad kararı açıkça belirtmektedir her ne kadar tevhidi içtihat kararı maddenin sayılı kanunla tadilinden önceki metni sırasında izdar edilmişse de müsadere esası yönünden yeni ve eski metinler arasında bir fark bulunmadığından tevhidi içtihat kararının halen de geçerli bulunduğu şüphesizdir şu durum karşısında sayılı kanunun değişen maddesinin müsadereye ait hükmü anayasanın ve maddeleriyle gelişmekte mülkiyet hakkının özüne ceza sorumluluğunun şahsîliği prensibine aykırı düşmektedir bu itibarla mahkememizce bahsi geçen sayılı kanunun maddesinin müsadereye ait hükmünün anayasaya aykırı düştüğü kanısına varıldığından anayasanın maddesi gereğince durumun anayasa mahkemesine intikal ettirilmesine ve sonunun beklenmesine ve duruşmanın geri bırakılmasına gününde karar verilmiştir
239
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ danıştay dava daireleri kurulunun sayılı kararı şöyledir ali aksoy vekilleri avukat tahir şahin ve avukat çetin öner tarafından çarşı ve mahalle bekçilerinin intibakını düzenleyen gün ve sayılı bakanlar kurulu kararının iptali isteğiyle başbakanlığa karşı açılan işbu davaya ait dosyada bulunan bilgi ve belgelerden sayılı çarşı ve mahalle bekçileri kanununa sayılı kanunla eklenen ek madde hükmü uyarınca personel ve hizmet masrafları devletçe ödenen çarşı ve mahalle bekçilerinin intibaklarının sayılı kanuna sayılı kanunla eklenen ek geçici maddelere göre yapılması gerekirken sözü edilen kanunun ek geçici ncü maddesine dayanılarak çıkarılan dava konusu kararnameyle tespit edilen derecelere kıdem ve öğrenim durumları nazara alınmadan fiilen aldıkları ücretler gözönünde tutularak intibak ettirilmelerinin hükme bağlandığı anlaşılmaktadır sayılı devlet memurları kanunun birinci maddesiyle bu kanunun genel ve katma bütçeli kurumlarla bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlardan kefalet sandıklarından veya beden terbiyesi bölge müdürlükleri bütçelerinden aylık alanlara uygulanacağı belirtilmiş ancak kanunun kapsamı dışında kalan diğer kamu görevlilerinin bu yeni personel rejimine uygun bir şekilde intibakları da yine aynı kanunla düzenlenmiştir sayılı çarşı ve mahalle bekçileri kanununun ve üncü maddelerinin incelenmesinden çarşı ve mahalle bekçilerinin devlete verilmiş aslî ve sürekli görevlerden emniyet görevini en büyük mülkiye amirinin emrinde genel zabıtaya yardımcı ve silâhlı olarak yapan kamu görevlileri olduğu anlaşılmaktadır dava konusu bakanlar kurulu kararının dayanağı olan sayılı kanuna sayılı kanunla eklenen ek geçici üncü maddede bu kanunun uygulanmasında yeterli hüküm bulunmaması dolayısiyle kesin bir şekilde halledilmesine imkân bulunmayan durumları kanunun benzer hükümleri ile genel ilkelerini dikkate almak suretiyle çözümlemeye bakanlar kurulu yetkilidir bakanlar kurulu kararıyla çözümlenen haller için en kısa zamanda türkiye büyük millet meclisine gerekli kanun tasarısı sevk edilir hükmüne yer verilmiştir bu hükümden anlaşıldığına göre bu kanunun uygulanmasında yeterli hüküm olmaması dolayısıyla kesin bir şekilde halledilmesine imkân bulunmayan durumları çözümleme konusunda kanunla düzenlenmesi gereken bir alanda bakanlar kuruluna kararname ile düzenleme yetkisi tanınmaktadır anayasanın nci maddesinde devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerin memurlar eliyle görüleceği memurların nitelikleri atanmaları ödev ve yetkileri hakları ve yükümleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği üncü maddesinde de kanun koyma değiştirme ve kaldırmanın türkiye büyük millet meclisinin yetkilerinden olduğu hükme bağlanmıştıresas sayısı karar sayısı sayılı kanuna sayılı kanunla eklenen ek geçici ncü madde ile yasama organınca kanunla düzenlenmesi gereken bir konuda yürütme organına kararnameyle düzenleme yapma yetkisi verilmesi anayasanın ncü maddesine ve devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerden olan genel zabıtaya yardım görevini yapan çarşı ve mahalle bekçilerinin aylık ve sair özlük haklarının kanunla düzenlenmesi gerekirken bu konudaki düzenlemenin bakanlar kurulu kararıyla yapılması anayasanın maddesine aykırı olduğu açıkça anlaşılmaktadır anayasanın yukarıda yazılı hükmüne göre türkiye büyük millet meclisine ait bulunan kanun koyma kaldırma veya değiştirme yetkisi belli konularda bakanlar kuruluna verilmek istendiği takdirde bunun ancak anayasada yapılacak bir değişiklikle mümkün olabileceği tabiîdir nitekim anayasanın üncü maddesinde sayılı kanunla yapılan değişiklikle türkiye büyük millet meclisince kanunla belli konularda bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilebileceği kabul edilmiş ve bu yetkiye dayanılarak çıkarılacak kararnamelerin nitelik ve şartları yine aynı maddede belirtilmiş olup bu kararnamelerin resmî gazetede yayımlandıkları gün türkiye büyük millet meclisine sunulacakları bunların diğer kanun tasarı ve tekliflerinden önce ve ivedilikle görüşülüp karara bağlanacağı öngörülmüştür anayasada yapılan bu değişiklikten sonra sayılı devlet memurları kanunu ile ilgili yetki kanunu tarihinde yürürlüğe konularak yıl süreyle bakanlar kuruluna kanunda gösterilen konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmiş olup bu yetkiye dayanılarak adet kanun hükmünde kararname çıkarıldıktan sonra verilen yetkinin süresi tarihinde sona ermiştir anayasanın sayılı kanunla değişik ncü maddesi gereğince çıkarılan yetki kanunu belirli bir süreyle kısıtlı olarak yürürlüğe konulmuş olduğu halde sayılı kanuna sayılı kanunla eklenen ek geçici üncü maddenin bakanlar kurulu kararıyla memurların özlük haklarının herhangi bîr süreyle kısıtlı olmaksızın düzenlenmesinin anayasanın hem üncü ve hem de nci maddesi hükümlerine aykırı olduğu açıktır açıklanan nedenlerle sayılı kanuna sayılı kanunla eklenen ek geçici üncü maddesi hükmü anayasanın ve nci maddelerine aykırı görüldüğünden anayasanın nci maddesi gereğince davanın geri bırakılarak anayasa mahkemesinin kuruluş ve yargılama usulleri hakkındaki sayılı kanunun nci maddesi uyarınca dava dosyasındaki evrakın onaylı suretlerinin bu konuda bir karar verilmek üzere anayasa mahkemesine gönderilmesine tarihinde oybirliği ile karar verildi
686
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararında anayasaya aykırılık savı özetle su gerekçeye dayandırılmıştır devlet harcamalarının yıllık bütçe yasası ile yapıldığını yürütme organının fasıldan fasıla aktarma yapmaya yetkisi bulunmadığını tapulama mahkemelerinin her türlü giderlerinin başbakanlığa bağlı tapu kadastro genel müdürlüğü bütçesinden yapıldığı halde adliye mahkemelerine ilişkin giderlerin ise adalet bakanlığı bütçesinden karşılandığını bu nedenle her iki mahkemenin tahsilat ve reddiyatının birbirinden farklı olduğunu tapulama mahkemelerinde ve madde uyarınca devredilen davalar hakkında mahalli asliye mahkemelerinde itiraz ve davaların gerektirdiği zaruri masraflar haksız çıkan tarafa yükletilmek üzere bütçeye konulan ödenekten harcandığını birliklerde ilk duruşma oturumu ödenek bulunmaması gibi sebepler yüzünden açılamıyor veya taşınmaz üzerinde kesif ve tatbikat gibi işlemler mahkemece resen lüzumlu görülmüş olduğu halde aynı sebepler yüzünden yapılamıyorsa tarafların hakim ve diğer görevlilerin yevmiyelerini keşif ve tatbikatın gerektirdiği öteki giderleri vermeleri ve mutâd aracı da sağlamaları halinde ilk duruşma oturumunun açılabileceğini ve arazi üzerinde gerekli görülen sair işlemlerin yerinde yapılabileceğini tapulama hakimi ve diğer görevlilerin bu yasa gereğince birliklerde yapacakları oturum keşif ve tatbikatlarda sayılı harcırah yasasının maddesine göre bütçe yasası ile tesbit edilecek cetvellerde belirtilen yevmiyelerinin tazminat olarak ödendiğini bu nedenle tapulama yasasının maddesi anayasanın maddesine tapulama yasasının maddesindeki düzenleme sonucu yasama organının yürütme organına karşı üstünlüğü kalkmış ve yasama organınca kabul edilen yasa maddesi yürütmenin ihtiyarına bırakılmış böylece bu madde cumhuriyetin niteliklerini belirten anayasanın maddesindeki türkiye cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir ilkesine ve yasalar anayasaya aykırı olamaz hükmünü açıklayan maddesine ve ayrıca anayasanın maddesindeki herkes meşru bütün vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz hükmüne aykırı bir duruma girmiş bulunduğundan iptali için itiraz yolu ile anayasa mahkemesine başvurulmalıdır
279
esas sayısı karar sayısı mahkememizin yukarıda esas numarası yazılı davasında davacı şikayetçi davalı alacaklının takibine dayanak ettiği bursa aile mahkemesinin esas ve karar sayılı tarafların boşanmalarına ilişkin ilamın eklentisi niteliğindeki paragrafında velayeti anneye verilen çocuk ile davalı baba arasında görüşmek suretiyle kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hükmün yukarıda dayanak yasa hükümlerini gerekçe göstermek suretiyle kesinleşmeden icra infaz konusu edilemeyeceğini ileri sürerek kesinleşme şerhi taşımayan davalı alacaklının dayanak ilam sebebiyle giriştiği takibin iptalini talep etmiştir konu ile ilgili şikâyetleri inceleyen yargıtay hukuk dairesi de yukarıda iptalini istediğimiz kanun hükümlerini dikkate alarak bu konuda asıl hükmün eklentisi niteliğinde olması bile çocuk teslimine veya çocukla şahsi münasebet tesisine ilişkin ilam kesinleşmeden infaz edilemez görüşündedir hd esas no karar no anayasanın yukarıda belirtilen hükmünde ise her çocuk korunma ve bakımdan yararlanma yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir denilmekte olup iptalini istediğimiz hükümler çocuğun bu hakkım takibe dayanak ilamın kesinleşmesi şartına bağlamak suretiyle anayasaya aykırı olarak kısıtlamaktadır i̇ptalini istediğimiz yukarıdaki hükümlerde boşanma hükmünün eklentisi niteliğinde olmayan nafaka ilamlarını açıkça istisna tutulmasına rağmen çocukla şahsi münasebet tesisine ilişkin hükümlerin istisna tutulmaması aslında kanun koyucunun tıpkı uygulayıcılar gibi bilinç altının kadın eksenli olmasındandır zira genel olarak nafakaya ilişkin ilamların inin alacaklısı kadındır oysa çocuk teslimine ilişkin ilamların inin alacaklısı ise erkek yani baba tarafıdır i̇lam alacaklısı bunu ayrıca ihtiyati tedbir yolu ile temin edebilir ise de elinde ilam varken bu yola gitmesi uygun olmadığı gibi bu nafakaya ilişkin eklenti niteliğindeki ilam hükmü gibi ilamın boşanma hükmünün eklentisi niteliğinde olması halinde dahi infazı için sırf kesinleşmediğinden bahisle ilama itibar edilmemesi de özellikle çocuğun sonra da velayet kendisine verilmeyen diğer eşin genelde de babanın haklarını ihlal eder kaldı ki ne çocuğun ne de velayet kendisine verilmeyen ebeveynin kesinleşme sürecinde çocuğu ile şahsi münasebet kuramaması nafakadakinin aksine sonradan tatmin edilebilir bir durum da değildir sonuç belirtilen gerekçe ile halen yürürlükte bulunan yukarıdaki hükümlerin iptalini itiraz yolu ile saygıyla talep ederim
320
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ danıştay onuncu dairesinin anayasa mahkemesine başvurma nedenleri saptayan günlü kararının gerekçesi aynen şöyledir sayılı türkiye cumhuriyeti emekli sandığı kanununa ek ve geçici maddeler eklenmesine ve bu kanunun bazı hükümlerinin kaldırılmasına dair gün ve sayılı kanunun ek maddesinde aynen emekli adi malullük veya vazife malullüğü aylıklarının nisbeti fiilî ve itibarî hizmet sürelerinin toplamı yıl olanlar için emekli keseneğine esas aylığın olarak uygulanır fiilî ve itibarî hizmet süreleri toplamı yıldan az olanlara her tam yıl için eksiği fazla olanlara da her tam yıl için fazlası üzerinden bağlanır fiilî ve itibarî hizmet süreleri toplanandaki ay kesirleri tam ay sayılır yıl kesirlerinin her ayı için emekli aylığı bağlanmasına esas tutulan aylık veya ücret tutarının inin de biri emekli aylığına ayrıca eklenir ancak bağlanacak aylıkların toplamı emekli adi malullük aylıklarında emekliliğe esas aylıkların ini ve vazife malullüğü aylıklarında da ünü geçemez hükmü yer almıştır anılan ek maddenin fıkrasına fiilî ve itibarî hizmet süreleri toplamı yıldan fazla olanların emekli adi malûllük veya vazife malûllükleri aylıklarının fıkrada yazılı nisbete her tam yıl için fazlası eklenmek suretiyle bağlanacağı açıklanmış bulunmasına rağmen son fıkrada bağlanacak emekli ve adi malûllük aylıklarının toplamı emekliliğe esas aylığın ini olarak sınırlandırılmış ve nisbetine isabet eden hizmet yılından fazla kesenek ve karşılıkları ödenmek suretiyle geçen hizmet süreleri için emekli aylıklarında bir artış meydana gelmesi engellenmiştir oysa çalışan sınıfın memuriyet statüsü dışında kalan bölümü için statülerine göre çıkarılan gün ve sayılı sosyal sigortalar kanunu ile gün ve sayılı bağ kur kanununda emekli adi malûllük aylıklarının nisbeti sayılı kanuna sayılı kanunla eklenen ve yukarıda açıklanan ek maddede yazılı nisbetlerden daha geniş ve sigortalı yararına olarak düzenlenmiştir örneğin sayılı sosyal sigortalar kanununun aylığın hesaplanması başlıklı maddesinde yer alan maddenin fıkrasında yazılı şartları yerine getirerek yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya işten ayrıldığı tarihten önce malûllük yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmiş son takvim yılının prim hesabına esas tutulan kazanç tutarları toplamı en yüksek olan takvim yılına göre bulunacak ortalama yıllık kazancının oranında yıllık yaşlılık geliri bağlanır takvim yılı primi ödemiş bulunan sigortalının ortalama yıllık kazancı da yukarıdaki fıkraya göre hesaplanıresas sayısı karar sayısı takvim yılından az malûllük yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olan sigortalının yıllık yaşlılık gelirinin hesabına esas tutulacak ortalama yıllık kazancı prim ödediği takvim yıllan esas alınarak tesbit edilir maddenin fıkrasına göre yaşlılık geliri bağlanmasına hak kazanan sigortalıya yukarıdaki orandan sigortalılık süresinin yıldan eksik her tam yılı için indirme yapılmak suretiyle yıllık yaşlılık geliri bağlanır kadın ise erkek ise ten yukarı yaşta aylık bağlanan sigortalının yıllık yaşlılık geliri yukarıdaki fıkralara göre kadın ise erkek ise yaşından sonra doldurmuş olduğu her tam yaş için artırılarak hesap olunur yaşlılık aylığı yıllık gelirinin onikide biridir şeklindeki hükümde maddenin fıkrasında yazılı şartları yerine getirerek yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya maddede yazılı esaslara göre bulunacak ortalama yıllık kazancının oranında hesap edilecek yıllık yaşlılık gelirinin de biri nisbetinde yaşlılık aylığı bağlanacağı ancak sigortalı kadın ise erkek ise ten yukarı yaşta aylık bağlanması halinde bu yaşlardan sonra doldurmuş bulunduğu her tam yaş için oranında yıllık yaşlılık gelirinin buna bağlı olarak yaşlılık aylığının arttırılarak hesaplanacağı açıklanmış fakat bağlanacak yaşlılık aylığı belirli bir oranla sınırlandırılmıyarak aylık bağlamaya esas alınan ortalama yıllık kazanç tutarına eşit bir miktara kadar yükselebilme imkânı sağlanmıştır diğer taraftan sayılı esnaf ve sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar sosyal sigortalar kurumu kanununun yaşlılık aylığı hesaplanması başlıklı maddesine yaşlılık aylığı sigortalının maddede belirtilen gelir basamaklarından son defa prim ödediği gelir basamağının oranında hesapladır bu oran yıldan fazla prim ödenmiş olması halinde fazla olan her tam yıl için sigortalıya madede belirtilen yaşlardan sonra aylık bağlanması halinde ise fazla olan her tam yaş için artırılır yaşlılık aylığı her halde yaşlılık aylığına esas olan gelirin ım aşamaz şeklinde yer alanhükümde ise yaşlılık aylığının yıldan fazla prim ödemiş olan sigortalılar için oranı üzerine her tam yıl için ve yine maddede sayılan yaşlardan sonra aylık bağlanması halinde fazla olan her tam yaş için eklenmek suretiyle hesaplanacağı ancak yaşlılık aylığına esas olan gelirin ını aşamıyacağı vazedilmiştir çalışan sınıfın üç ayrı statüde bulunan bölümleri için düzenlenen ve yukarıda sözü edilen üç ayrı kanan kapsamında olan iştirakçi ve sigortalar yönünden aynı durumlar için farklı uygulama ve farklı haklar getirilmiştir görüldüğü üzere gerek sayılı sosyal sigortalar kanununda gerekse sayılı bağ kur kanununda sigortalılar için getirilen haklar sayılı kanun ve bu kanunu tadil eden ve diğer kanunlarla getirilen haklar kapsamından daha geniş tutulmak suretiyle emeklilik keseneğine esas aylık üzerinden toplam oranında kesenek ve karşılık ödeyen bu oran sayılı yasada sayılı yasada dür c emekli sandığı iştirakçileri ile çalışan sınıfın diğer bölümü arasında birinciler aleyhine bir eşitsizlik getirilmiştir sayılı c anayasasının ilgili hükümleri şunlardıresas sayısı karar sayısı madde türkiye cumhuriyeti insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan millî demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devletidir madde herkes dil ırk cinsiyet siyasî düşünce felsefi inanç din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiç bir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz madde herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir bu hakkı sağlamak için sosyal sigortalar ve sosyal yardım teşkilâtı kurmak ve kurdurmak devletin ödevlerindedir sosyal hukuk devleti ülke ekonomisine müdahalede bulunarak ekonominin işleyişini ülkenin kalkınması ve vatandaşların refahı amacına yönelik biçimde düzenleyen bir hukuk devleti türüdür sosyal hukuk devletinde devlet iktisaden zayıf olan vatandaşlarını korur ve gözetir bu meyanda onların geleceklerini güvence altına almak amacı ile gerekli sosyal güvenlik önlemlerini alır ve bu amaca yönelik sosyal sigortalar esasına dayalı örgütlenmeyi sağlar anayasamızın maddesinde bu ilke benimsenmiş ve devlete vatandaşlarının sosyal güvenlikleri ile ilgili örgütleri kurma görevi verilmiştir ancak devlet bu örgütlenmeyi sağlamakla kalmayıp çeşitli sınıflar ile aynı sınıf içerisinde bulunan değişik statüler arasında eşit uygulamalar ve haklar sağlamak üzere gerekli düzenlemeyi yapmak vatandaşlarından alınan primlerin sosyal güvenlik amacına yönelik biçimde kullanılıp kullanılmadığım denetlemek zorundadır devlete yüklenen bu zorunluluk i̇nsan hakları evrensel beyannamesi ve anayasamızın maddesinde yer alan eşitlik ilkesi gereğidir bu durum karşısında geçimini emeği ile sağlayan çalışan sınıf içerisinde bulunan değişik statü için ayrı düzenleme getirilirken bu statülere dahil çalışanlara eşit haklar sağlanmaması memuriyet statüsünde bulunanlarla işçi ve küçük esnaf ve sanatkâr sınıfında bulunanların aynı hizmet sürelerine bağlanacak emekli aylığı nisbetleri yönünden eşit düzenleme getirilmemesi bir başka ifade ile sosyal güvenlik hakkının düzenlenmesinde memur statüsünde bulunanlara diğer statüde bulunanlara nazaran aleyhte hükümler getirilmesi anayasanın maddesinin amir hükmüne açıkça aykırılık teşkil etmektedir hernekadar davalı idare sosyal güvenlik hakkını düzenliyen maddeninde içerisinde bulunduğu anayasanın bölümünde belirtilen iktisadî ve sosyal amaçlara ulaşma ödevlerinin devletçe ancak iktisadî gelişme ile malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirileceğinin anayasanın maddesinde hükme bağlandığını iddia etmekte ise de bu madde finansmanı devlet tarafından sağlanması zorunlu iktisadî ve sosyal amaçlara ulaşma ödevleri için getirilmiş olup devlete malî herhangi bîr yükümlülük getirmeyen ödevlerin yerine getirilmemesine bir gerekçe olamaz bağlanan emekli aylığı devletin vatandaşa bir lütfü olmayıp vatandaşın çalışma hayatı boyunca ödediği kesenek ve primlerin karşılığıdır sosyal güvenlik kuruluşlarının gelirleri kesenek ve primler ile sigortalı çalıştıran devlet veya özel kişi ve kuruluşlarca ödenen karşılıklardan meydana gelmektedir örneğin sayılı c emekli sandığı kanununun maddesinde sandığın gelirleri iştirakçilerden ve kurumlardan alınan kesenek ve karşılıklar ile diğer gelirler olarak gösterilmiştiresas sayısı karar sayısı görülüyorki devletin iştirakçinin çalışma hayatı boyunca ödediği kesenek ile birlikte kurumlarınca ödenen karşılıklar dışında tc emekli sandığına malî yönden bir katkısı yoktur esasen emekli ve adî malûllük aylığı bağlanmasında esas alınan oranın sınırının kaldırılması veya yükseltilmesi kurumlara yürürlükte bulunan mevzuata göre ödediğinden fazlasını ödeme yükümlülüğü getirmez kaldıki c emekli sandığı devletin malî yardımı ile yürüyor olsa dahi bu kuruluş dışında kalan sosyal güvenlik kuruluşlarına dahil çalışanlara tc emekli sandığı iştirakçilerinden daha geniş haklar tanınmış olması devletin malî kaynaklarının bu haklar için yeterli olduğu anlamına gelir devletin malî kaynaklarının çalışan sınıfın bir bölümüne diğerine nazaran daha geniş haklar tanımasına yetecek ölçüde arttığı kabul edilince karşımıza bu artışın çalışan sınıfın çeşitli bölümleri arasında eşit haklar getirme amacına yönelik olarak kullanılmadığı gerçeğini ortaya çıkarır ki bu tür uygulama anayasanın maddesinde sözü edilen bir zümreye veya sınıfa imtiyaz tanımaktan başka bir şey değildir diğer taraftan sayılı kanunun maddesi azami sınır gösterilmeksizin iştirakçilerin aylık ve ücret tutarları ile ödeneklerinden emeklilik keseneği alınacağını maddesinde iştirakçinin bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddetin fiili hizmet müddeti sayılacağını hükme bağlamıştır bu maddelere göre fiili hizmetten sayılan fakat sayılı kanuna sayılı kanunla eklenen ek maddenin son fıkrası uyarınca emekli ve adî malûllük aylığı bağlanmasında esas alınmayan yıldan sonraki çalışmalar için alınan emeklilik kesenek ve karşılıklar iştirakçinin emeklilik veya adi malûllük ayığında bir artma meydana getirmeksizin c emekli sandığına gelir kaydedilmektedir bu kesinti niteliği itibariyle vatandaşlardan yasayla alınan malî yükümlere benzemektedir kaldıki malî yükümlerin dahi bir amacı olup devletçe yapılan kamu hizmetleri dolayısıyla alman malî yükümler yine vatandaşa dönmektedir anayasanın maddesinde herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür demek suretiyle vatandaştan alman verginin de bir karşılığı olduğunu hükme bağlamıştır yine aynı maddenin fıkrasında vergi resim ve harçlar ve benzeri malî yükümler ancak kanunla konulur hükmünü getirmiştir eğer tc emekli sandığınca yıldan sonraki hizmetler için alınan kesenek ve karşılıklar bir malî yüküm ise bunun kanunla düzenlenmesi ve emekli sandığınca değil bunu almaya yetkili makamlarca alınması bu bir malî yüküm değilse takdirde karşılığının iştirakçiye ödenmesi gerekir açıklanan nedenlerle gün ve sayılı yasanın maddesi ile sayılı c emekli sandığı kanununa eklenen ek maddenin son fıkrasının ancak bağlanacak aylıkların toplamı emekli adî malûllük aylıklarında emekliliğe esas aylıklarının ini geçemez cümlesi anayasanın ve maddelerine aykırı görüldüğünden anayasanın maddesi gereğince davanın geri bırakılarak anayasa mahkemesinin kuruluş ve yargılama usulleri hakkındaki sayılı kanunun maddesi gereğince dava dosyasındaki ilgili belgelerin onaylı suretlerinin bu konuda bir karar verilmek üzere anayasa mahkemesine gönderilmesine gününde oybirliğiyle karar verildi
1,550
esas sayısı karar sayısı anayasanın maddesine hukuk devleti i̇lkesine aykırılık mahkememizce iptali istenen kanun maddesinin hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu düşünülmüştür şöyle ki anayasa mahkemesinin sayılı kararında da hükmedildiği gibi hukuk devletinde yasa koyucu yetkisini kullanırken anayasanın ve hukukun temel ilkelerine bağlı kalmalıdır yine anayasa mahkemesinin sayılı kararında da hükmedildiği gibi hukuk devletinin özünü devlet organlarının hukuka bağlılığı oluşturmaktadır hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan bütün faaliyetlerinde hukuka uygun davranan devlettir yukarıda açıkladığımız üzere istinaf mahkemelerinin cmknın ve maddelerindeki sistematiğe aykırı olarak aslında kanuna koyulmasında bir yarar olmayan cmknın maddesini dayanak yaparak hukuka aykırı uygulama yapmalarına sebep olan bu madde hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturmaktadır diğer yandan bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez hükmü da aynı ilkeye aykırıdır çünkü hukuk devleti ilkesi her hangi bir kamu gücünü kullanan devlet kurumlarının tüm işlem ve eylemlerinde anayasa kanun ve hukukun genel i̇lkelerine uygun davranmayı aksi halde hukuki denetimi gerekli kılmaktadır yargıtay kararlarına karşı itiraz ve karar düzeltme yolu ile kanun yararına bozma yolu açık iken istinaf mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yararına bozma yolunun dahi kapalı olması hukuk devleti ilkesine aykırıdır adalet bakanlığının kanun yararına bozma yolunun kapalı olduğundan bahisle kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceğine dair yazısı ek anayasanın ve ve maddelerine aykırılık anayasanın maddesinde yargı yetkisinin türk milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılacağına hükmedilmiştir maddede ise hakimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler hiçbir organ makam merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez genelge gönderemez tavsiye ve telkinde bulunamaz denilmektedir anayasamızın maddesinde hakimlerin mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa edecekleri belirtilmiştir yukarıda arz ettiğimiz ve ek olarak sunduğumuz dosyadan anlaşılacağı üzere ikinci derecede yargılama mercii olan istinaf mahkemesi kanunun kendisine verdiği yetkiyi kötüye kullanarak ve bunun için de iptalini istediğimiz yasa maddelerini dayanak yaparak ilk derece mahkemesi hakimlerini vicdanlarına aykırı karar vermeye zorlamakta yine bunun için bir baskı unsuru olarak da kanun yolu değerlendirme formu düzenlenme yetkisini kullanmaktadıresas sayısı karar sayısı oysa mahkeme bağımsızlığı bir mahkemenin diğer mahkemeye karşı da bağımsızlığını gerekli kılar bunun bir sonucu olacak ki temyiz yolunda ilk derece mahkemesine yargıtay kararına karşı ısrar etme hakkı tanınmıştır yüksek mahkeme olmayıp sadece ikili yargılama sisteminin bir gereği olarak ikinci kez yargılama yapmakla görevli istinaf mahkemesi kararlarına karşı direnme imkanının verilmemesine ek olarak bir hakimin diğer hakime not vermesi ve bu notun not verilen hakimin tayini terfisi ve mesleki kariyerinde etkili olması yukarıda gösterilen ve anayasa ile teminat altına alınan ilkelere aykırılık oluşturmaktadır mahkememizin i̇ptal talebine dayanak olan esas sayılı davasında bozma öncesi esas karar sanık hakkında çocuğun cinsel istismarı suçundan dava açılmış mahkememizce sanığın atılı suçu işlediğine dair delil bulanmadığı hatta saniğa tuzak kurulduğu düşünülerek hem sanığın beraatine karar verilmiş hem de tanık ve mağdur hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiştir i̇stinaf mahkemesi ise ısrarla davayı esastan çözmenin dışına çıkararak mağdurenin yaşı konusunda ki dosyada kemik yaşı raporu bulunmaktadır mahkememizi yeniden rapor almaya zorlayarak şikayet yokluğu sebebiyle davanın düşmesine karar vermeyi amaçlamaktadır oysa mahkememizin gerekçesi sanığın halen yaşında iddia edilen suç tarihlerinde ise yaşında olduğu daha önceden kardeşi ın kiracısı olan mağdura karşı cinsel istismarda bulunulduğu iddiasıyla şikayet edildiği yapılan soruşturmada mağdurun cep telefonundan sanığa mağdur çocuğa ve başka kişilere ait müstehcen görüntülerin elde edildiği böylece sanığın tutuklandığı sanık ile mağdurun birlikte çekilmiş fotoğraflarının kim tarafından çekildiğinin sorulması üzerine tarihli duruşmada bu fotoğrafları mağdur çocuğun kardeşi in çektiğinin mağdur tarafından beyan edildiği mağdur çocuğun daha önceki ifadelerinde sanık tarafından eski sakarya köprüsü civarına götürüldüğünü belirtmesine rağmen fotoğrafların bir konutun içinde çekildiğinin anlaşıldığı müdahil kardelene ait bazı çıplak fotoğrafların öz çekim yoluyla çekildiğinin anlaşıldığı yani müdahilin iddia ettiği gibi sanığın zorla resim çekmediği yine bir kısım fotoğrafların müdahilin kardeşi olan tanık tarafından çekildiği yine hts kayıtlarına göre mağdur çocuğun beyan ettiği tarihte sanığın mağdur çocuğu değil mağdur çocuğun sanığı aramış olduğu sanığın aşamalardaki savunmalarında mağdur çocuk tarafından bir meyve suyu ısmarlaması bahanesiyle eve davet edildiği ve meyve suyunu içtikten sonra kendisinden geçtiğini savunduğu sabit olup sanığın atılı suçu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli delil olmadığı düşünülerek beraatine karar verilmiştir şöyle ki mağdur çocuğun suç tarihinde yaşında olan sanığın kendisini telefon ile çağırarak eski sakarya köprüsü civarındaki açıklık bir alana götürerek orada kendisini istismar ettiğini ve fotoğraflarını çektiğini savunmasına rağmen mağdur çocuğun olaydan sonra bir şikayeti olmadığı gibi çekilmiş olan fotoğrafların açık bir alanda değil bir ev ortamında çekildiğinin ve bazı fotoğrafların üçüncü bir kişi tarafından çekildiğinin anlaşılması hts kayıtlarına göre mağdur çocuğun beyanının aksine sanığın mağduru değil mağdurun sanığı aradığının anlaşılması yine sanığın telefonundan elde edilen fotoğrafların bazılarında fotoğrafı mağdur çocuğun öz çekim denilen yöntemle çekmiş olduğunun anlaşılması yine mağdur çocuğun soruşturma aşamasında üçüncü bir kişiden bahsetmemesine rağmen duruşmada bazı fotoğrafları kardeşi in çektiğini söylemiş olması yine mağdur çocuk çıplak bir vaziyette iken sanığın fotoğrafların tamamında tüm kıyafetleri giyinik olarak görülmesi yine sanığın evdeesas sayısı karar sayısı kendisine ikram edilen meyve suyunu içtikten sonra kendisinden geçtiğini savunması ve sanığın bazı fotoğraflarda manasız bir şekilde baktığından da anlaşılacağı üzere sanığın bu savunmasının bazı fotoğraflarla desteklenmesi ve sanığın bir miras yüzünden yeğeni tarafından tuzağa düşürüldüğünü savunması karşısında sanığın atılı suçu işlediğine dair yeterli delil olmadığı bilakis mağdur çocuk ile kardeşi ile tanık nın sanığa karşı şantaj yapmak için böyle bir yola tevessül ettiğine dair soruşturmaya yapmayı gerektirecek vurguların olduğu kanaatine varılarak sanık hakkında beraat kararı vermek gerekmiştir şeklindedir bu gerekçe karşısında istinaf mahkemesinin mahkememizin kabulüne katılmaması halinde duruşma açarak ikinci kez yargılama yaparak hüküm kurması gerekirken iptalini istediğimiz maddeyi dayanak yaparak ve bunun için de yine iptalini istediğimiz sayılı kanunun maddesinin verdiği kydfnu düzenleme yetkisini kötüye kullanarak olumsuz not yoluyla hakimleri baskı altına alma imkanına sahip olması her iki düzenlemenin yukarıda belirttiğimiz anayasal ilkelere aykırı olduğunun kanıtıdır mahkememizce talepnamemizin ekinde ek ve ek olarak sunulan belgelerden anlaşılacağı üzere istinaf mahkemesi ile mahkememiz arasında suç vasfı dosyası ve fiilen birleştirme imkanı olmayan davada dosyası birleştirme konusunda görüş aykırılığı yaşanmış ilk bozma kararlarında olumluolumsuz kanaat edinilememiştir notu veren istinaf mahkemesi bu deva kararına karşı direnildiği için ikinci bozma kararındaki not fişinde heyete orta not vermiştir oysa her iki dava dosyasında istinaf mahkemesinin bozma gerekçesi yaptığı birleştirme hususlarını karşılamak fiilen imkansızdır çünkü birleştirilmesi istenilen her iki dava da i̇stinaf mahkemesinin bozma ilamlarının tarihinden önce sonuçlanmış ve kesinleşmiştir bu bozmaları yargıtay yapsa mahkememiz direnme kararı vererek fiilen birleştirme imkanı olmadığını ortaya koyabilecekken istinaf mahkemesine verilen anayasaya aykırı yetki sebebiyle direnme kararı verilemeyecek iş çıkmaza girecektir sadece bu örnek bile iptalini istediğimiz yasa maddelerinin hakimlik teminatını mahkeme bağımsızlığını hakimlerin vicdanlarına göre karar vermesi gerektiği ilkesini ne kadar zedelediğini ortaya koyacak mahiyettedir anayasanın ve maddelerine aykırılık anayasanın maddesinde davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir denilerek yargılamada usül ekonomisi düzenlenmiştir yine maddesinde mahkemelerin kuruluşu görev ve yetkileri işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir denilmiştir yukarıda açıkladığımız gibi iptali istenen düzenlemelerin verdiği olumsuz yetki ve ortaya çıkardığı çelişkili durum sebebiyle ikinci derecede yargılama mercii olup büyük oranda onaylamadı hükümlerle ilgili kendisi yargılama yapmakla görevli ve yetkili olan istinaf mahkemelerinin hüküm bozup yeniden hüküm kurmak üzere ilk derece mahkemelerine göndermeleri sonucunda yargılamada usul ekonomisi ilkesine yani anayasanın maddesine aykırılık oluşmaktadıresas sayısı karar sayısı çünkü örnekleri ekte sunulan ek istinaf mahkemeleri ilamlarından anlaşılacağı üzere istinaf mahkemelerinin bir müzekkere ile isteyebilecekleri basit hususlarda bile bozma kararı verildiğinde ilk derece mahkemeleri duruşma açmak zorunda kalmakta taraflara tebligat yapmakta istinabe yazıları yazmakta kısacası gereksiz masraf ve emek kaybına sebep olunmaktadır diğer yandan iptali istenilen maddelerin bir sonucu olarak mahkemelerin kuruluşu görev ve yetkileri işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir hükmü de ihlal edilmektedir çünkü cmknın maddesindeki düzenleme aynı kanunun ve maddelerinin uygulanmamasına yol açmakta bir anlamda bir kanun hükmü diğer kanun hükümlerini etkisiz kılmaktadır açıkladığımız sebeplerle cmknın maddesindeki düzenleme kanunda hiç bulunmasa bu durum kanunun ön gördüğü sistematiğe daha uygun olacaktır anayasanın maddesine aykırılık anayasanın maddesinde adil yargılanma hakkı düzenlenmiştir bu hak evrensel bir hukuk ilkesine dayanmakta olup ahi̇sin maddesinde de mevcuttur bu maddenin yorumlanması ile ilgili ahi̇m kararlarında ceza isnatlarına ilişkin uyuşmazlıkların kanunla kurulmuş mahkemelerce görülmesi ve karara bağlanması gerektiğine hükmedilmektedir yine ahi̇m kararlarında bağımsız mahkemelerin kararlarının uygulanma kabiliyetinin önemine vurgulama yapılmaktadır anayasa mahkemesinin sayılı kararında da hükmedildiği gibi adil yargılanma hakkı doğru ve güvenli yargılanma hakkı demektir adil yargılanma hakkı sadece faillerin ya da suç isnadı ile yargılanan kişilerin değil davanın diğer taraflarının yani mağdurların da hakkıdır anayasamızın maddesinde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz denilmektedir yukarıda arz ettiğimiz gerekçelerden ve ekte sunduğumuz uygulama örneklerinden anlaşılacağı üzere iptalini istediğimiz kanun maddeleri sebebiyle ikinci derecede yargılama mercii olan istinaf mahkemeleri kişilerin ikinci kez bir başka yargı mercii önünde iddia ve savunmalarını sunma imkanlarını ellerinden almaktadırlar diğer yandan yine açıkladığımız ve örneklerini sunduğumuz üzere istinaf mahkemeleri tamamen kendi yapmaları gereken işlemleri yapmaktan görevine giren uyuşmazlıkla ilgili davaya bakmaktan imtina etmekte bunun için de iptalini istediğimiz kanun maddelerine dayanmaktadırlar bu durumda ise iptalini istediğimiz kanun maddeleri yukarıda belirttiğimiz anayasanın maddesine açıkça aykırılık oluşturmaktadıresas sayısı karar sayısı sayılı hakimler ve savcılar kanunun sayılı kanunla değişik maddesinin ve fıkralarının durumu mahkememizce iptali istenilen bu düzenleme tamamen cmknın maddesindeki düzenlemeyle bağlantılı doğrudan ilgilidir çünkü hakimlerin atama ve sınıf ile derece düzenlemelerini düzenleyen sayılı kanundaki hükümlere göre istinaf mahkemesi hakimlerinin ilk derece mahkemesi hakimlerine karşı hukuken bir üstünlükleri bulunmamaktadır atama için belli kıdemler haricinde mesleki yeterlilik anlamında bir kriter bulunmamaktadır buna rağmen direnme yasağı maddesi olarak açıkladığımız diğer düzenleme ile birlikte değerlendirildiğinde istinaf mahkemesi hakimlerinin ilk derece mahkemesi hakimlerine not veriyor olması bu notların mesleki kariyerde etkisinin olması sebebiyle hakimlik teminatına ve mahkeme bağımsızlığına hakimlerin vicdanına göre karar vermesi gerektiğini düzenleyen anayasanın maddesine aykırıdır yine cmknın maddesiyle birlikte düşünüldüğünde sayılı kanunun maddesindeki düzenleme doğrudan uyuşmazlık konusunu da etkilemektedir çünkü bu düzenleme sebebiyle ilk derece mahkemesi hakimi inandığı ve doğru olduğuna kanaat getirdiği şekilde değil not yetkisi olan istinaf mahkemesinin gösterdiği şekilde uygulama yapmak zorunda kalmaktadır talep ayrıntısıyla açıkladığımız ve arz ettiğimiz üzere mahkememizce görülmekte olan davada uygulama yeri bulunup anayasaya aykırı olduğu düşünülen sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesi ile sayılı hakimler ve savcılar kanunun sayılı kanun değişik maddesinin ve fıkralarının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kabul edilerek iptal edilmelerine karar verilmesini arz ederiz
1,683
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinde açıklanan gerekçeler aynen şöyledir tarihli ve sayılı kanunun çerçeve inci maddesi ile sayılı tc emekli sandığı kanununa ilave edilen ek inci ve ek üncü maddelerle aşağıdaki hükümler kabul edilmiştir ek madde yasama organı üyeliği yapanlarla dışarıdan bakanlığa atananlar tc emekli sandığına yazılı müracaat tarihini takip eden aybaşından itibaren yaşlarına bakılmaksızın tc emekli sandığı ile ilgilendirilirler bu gibilerin sandıkla ilgilendirildikleri tarihte başka sosyal güvenlik kurumları ile ilgileri bulunuyorsa bu ilgileri sona erer bunların emeklilik keseneklerine ve kurum karşılıklarına birinci derecenin son kademesi ve iştirakçilere uygulanmakta olan en yüksek ek gösterge esas tutulur ek madde yasama organı üyeleri veya dışarıdan atanan bakanlardan görev süreleri sona erenlerden tc emekli sandığı ile ilgilendirilmesi gereken bir göreve girenlerin emekli keseneklerine kesenekleri kendileri karşılıkları da kurumlarınca ödenmek üzere inci derecenin son kademesi ve iştirakçilere uygulanmakta olan en yüksek ek gösterge esas alınır diğer sosyal güvenlik kurumları ile ilgili bir görevde çalışanların istekleri üzerine müracaatlarının tc emekli sandığı kayıtlarına geçtiği tarihi takip eden aybaşından itibaren kesenek ve kurum karşılıkları birinci derecenin son kademesi ve iştirakçiler için uygulanmakta olan en yüksek ek gösterge üzerinden hesap edilmek şartıyla tc emekli sandığı ile ilgilendirilmeleri sağlanır bu suretle ilgileri devam edenlerin bag kur ile ilgilendirilmeleri gereken işlerde çalışanların kesenek ve karşılıklarının tamamı sosyal sigortalar kurumu ile ilgilendirilmeleri gereken görevlerde çalışanların keseneklerinin tamamı ile sosyal sigortalar kurumuna ödenecek işveren hissesi ile karşılık arasındaki farkın tamamı kendilerinden işveren hissesi de çalıştırılan işyerinden tahsil edilir ancak bu suretle geçen süreler emeklilik ikramiyesinin hesabında dikkate alınmaz ve fıkrası kapsamına girenlere istekleri üzerine ek inci maddedeki esas ve oranlara göre aylık bağlanır buna göre yasama organı üyeliklerine seçilenler ile dışarıdan bakanlığa atananların emekli aylıkları öğrenim durumları ve tc emekli sandığı kanunu yönünden geçerli kıdemlerine bakılmaksızın birinci derecenin son kademesi ve iştirakçilere uygulanmakta olan en yüksek ek gösterge esas alınarak ödenecektiresas sayısı karar sayısı keza bunların bu görevlerden ayrılarak başka bir görev nedeniyle sosyal güvenlik kurumları ile yeniden ilgilendirilmeleri halinde kendilerine hangi derece ve kademeden aylık ödenirse ödensin emekli kesenekleri birinci derecenin son kademesi ve iştirakçilere uygulanmakta olan en yüksek ek gösterge üzerinden sürdürülecektir her iki düzenleme de aşağıda arz edeceğimiz nedenlerden dolayı mevcut yasalara ve anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bir mahiyet arz etmektedir şöyle ki sayılı devlet memurları kanununda yer alan hükümlere göre ilk defa devlet memurluklarına atanmalarda veya devlet memurluklarından çekilenlerin yeniden atanmalarında atanacak kişinin öğrenim durumu ve tc emekli sandığı yönünden geçerli hizmetleri değerlendirilerek derece ve kademesi tesbit edilmektedir devlet memurları kanununun uncu maddesinde sayılan istisnai memurluklar da dahi ilgililere gerektiğinde tahsis edilen üst kadronun karşılığı derecenin ilk kademe aylığı ödenirken emekli kesenekleri öğrenim durumları ve kıdemlerine göre belirlenmektedir kaldı ki aynı maddede istisnai memuriyet görevlerinden başka bir göreve naklen atamalarda emekli aylıklarının üzerindeki derece ve kademelerin kendileri için kazanılmış hak sayılamayacağı açıklanmıştır esasen sayılı devlet memurları kanununun nci maddesinin son fıkrasında yer alan yasama görevinde veya bakan olarak geçirilen her yıl bir kademe ilerlemesi ve her iki yıl bir derece yükselmesine esas olacak şekilde değerlendirilir hükmü karşısında yasama organı üyeleri ile dışarıdan bakanlığa atananların emekli aylıklarının başlangıçtan itibaren birinci derecenin son kademesi ve iştirakçilere uygulanmakta olan en yüksek ek gösterge esas alınarak belirlenemeyeceği bilakis başlangıçta öğrenim durumlarına ve kıdemlerine göre belirlenecek derece ve kademelerin yasama organı üyelikleri ve bakanlıkları süresince her yıl bir kademe ilerlemesi ve her iki yılda bir derece yükselmesi verilmek suretiyle işleme tabi tutulacağı kabul edilmiştir halde istekleri ile emekliye ayrılma hakkını tamamlamadan yasama organı üyelikleri veya dışarıdan bakan olarak atananların görevleri sona erip de sosyal güvenlik kurumları ile ilgili bir başka görevde çalışmaları halinde emeklilik yönünden kazanılmış haklarına eşit bir derece ve kademeden kendilerine görev verilecek aylık ve emekli kesenekleri bu derece ve kademeden ödenecektir yüce mahkemenizin tarih ve sayılı kararında açıklandığı üzere demokratik parlamenter rejimlerde parlamentonun ve özellikle parlamento üyelerinin taşıdığı büyük önemi açıklamaya gerek yoktur anayasanın ilgili maddesinde türkiye büyük millet meclisi üyelerinin bütün ulusun temsilcisi olduğu belirlenmiştir ulusun temsili ise onun yararına olan yasama işlerinin yapılması ve yönetim faaliyetlerinin daha açık bir anlatımla icranın denetlenmesi yoluyla yerine getirilmesidir bu çok önemli görevleri nedeniyle başta anayasa olmak üzere pek çok kanunda parlamenterlere görevlerinin süresi içerisinde ayrıcalıklı birtakım hak ve yetkiler tanınmıştıresas sayısı karar sayısı hiç şüphe yok ki burada güdülen amaç parlamenterleri ayrıcalıklı bir duruma getirmek olmayıp tam tersine ulusu demokratik parlamenter düzenin gereklerine uygun bir biçimde temsil etmek ve ona en üst düzeyde hizmet etmektir tarih ve sayılı kararında demokratik hukuk devleti ilkesini cumhuriyetin nitelikleri arasında sayan bir devlet yapısı içinde yasama meclisleri üyelerinin faikiyet ve imtiyaz istemelerinin düşünülemeyeceği böyle bir isteğe dayanan hükmün anayasanın ikinci maddesindeki hukuk devleti ve nci maddesindeki eşitlik ilkelerine aykırı olduğu açıklanmıştır tarih ve sayılı kararında ise kanun karşısında eşitlik demek bütün yurttaşların hepsinin her yönden aynı hükümlere bağlı tutulması demek olmadığı açıklanmış ve birtakım yurttaşların başka hükümlere tabi tutulması için ortada haklı bir nedenin ve kamu yararının bulunması gerektiği belirlenmiştir özetlemek gerekirse bu kararlarla kabul edilen temel görüşlere rağmen yasama organı üyeliklerine seçilenler ile dışarıdan bakanlıklara atananların bu görevlere başlama tarihinden itibaren emekli aylıklarının öğrenim durumları tc emekli sandığı yönünden geçerli kıdemleri değerlendirilmeden inci derecenin son kademesi ve iştirakçilere uygulanmakta olan en yüksek ek gösterge üzerinden ödenmesi keza parlamenterlikleri ve bakanlıkları sona ererek başka bir göreve atanmaları ya da daha başka bir deyimle sosyal güvenlik kuruluşları ile ilgilendirilmelerinde daha önce yasama organı üyeliği ve bakanlıkları nedeni ile ayrıcalıklı bir durum kabul edilerek öğrenim durumları ve geçerli sayılacak kıdemleri ve atandıkları kadronun derecesi gözetilmeden emeklilik aylıklarının inci derecenin son kademesi ve iştirakçilere uygulanmakta olan en yüksek ek gösterge üzerinden hesaplanması anayasanın nci ve uncu maddelerine aykırı görülmektedir
915
esas sayısı karar sayısı i i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ i̇le i̇ti̇raz başvurusunun gerekçeleri̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir gerekçeler tarihli ve sayılı adalet bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanun ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun hükmünde kararnamenin tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki sayılı liste sayılı liste ve sayılı listenin anayasaya aykırılığı esasa girmeden usulden anayasaya aykırılığı parlamenter demokrasi ve kuvvetler ayrılığı ilkesini kabul eden anayasanın nci maddesinde yasama yetkisi türk ulusu adına tbmmne verilmiş ve bu yetkinin devredilemeyeceği açıkça belirtilmiştir bunun tek istisnası anayasanın inci maddesinde bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesidir bu istisnai yetkinin yetki devri niteliğine bürünmemesi için anayasa mahkemesince de belirtildiği üzere khk çıkarma yetkisinin önemli ivedi ve zorunlu durumlarda verilmesi ayrıca bu koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir siyasal iktidarın sayısal çoğunluğa dayalı olarak yasama organına egemen olduğu i̇çtüzük uyarınca muhalefetin yeterince konuşamadığı ve dolayısıyla yasaların gün içinde çıkarılabildiği bir ortamda bakanlar kuruluna khk çıkarma yetkisi verilmesi anayasal kuralın amacı ve özüyle bağdaşmamaktadır sayılı khk nisan günlü sayılı yetki yasasına dayanılarak bakanlar kurulunca kabul edilmiştir sayılı yetki yasası mayıs günlü resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir anamuhalefet partisi chp tbmm grubu tarafından bu yetki yasasının iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle anayasa mahkemesine dava açılmıştır anayasa mahkemesi dayandığı yetki yasası anayasaya aykırı bulunarak iptal edilen khkleri haklarında dava açılması durumunda içeriğine girmeden salt yetki yasaları iptal edildiği için aşağıdaki gerekçeyle iptal etmiştir olağanüstü hal khkleri dayanaklarını doğrudan doğruya anayasadan alırlar bu tür khklerin bir yetki yasasına dayanması gerekli değildir buna karşılık olağan dönemlerdeki khklerin bir yetki yasasına dayanması zorunludur bu nedenle khkler ile dayandıkları yetki yasası arasında çok sıkı bir bağ vardır khknin anayasaya uygun bir yetki yasasına dayanması geçerliliğinin önkoşuludur bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya dayandığı yetki yasası iptal edilen bir khkninesas sayısı karar sayısı kurallarının içerikleri yönünden anayasaya aykırılık oluşturmasalar bile anayasaya uygunluğundan söz edilemez bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya yetki yasasının kapsamı dışında kalan ya da dayandığı yetki yasası iptal edilen khklerin anayasal konumları birbirinden farksızdır böyle durumlarda khkler anayasal dayanaktan yoksun bulunduklarından içerikleri anayasaya aykırı bulunmasa bile dava açıldığında iptalleri gerekir bu nedenlerle iptaline karar verilen bir yetki yasasına dayanılarak çıkarılan khklerin anayasanın başlangıcındaki hiçbir kişi ve kuruluşun bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı nci maddesindeki hukuk devleti ilkeleriyle ncı maddesindeki hiç kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz kuralı ve khk çıkarma yetkisine ilişkin inci maddesiyle bağdaştırılmaları olanaksızdır anayasa mahkemesi yukarıda yer verilen gerekçelerle dayandıkları sayılı yetki yasası günlü k sayılı kararla iptal edilen sayılı khkleri içeriklerine girmeden salt anayasal dayanaktan yoksun kaldıkları için anayasanın başlangıcı ile ncı ve inci maddelerine aykırı duruma geldiklerini belirterek iptal etmiştir sırasıyla kararlar k k k k k k k k k bu itibarla sayılı yetki yasası iptal edildiğinde sayılı kanun hükmünde kararname yasal dayanaktan yoksun kalacağından tarihli ve sayılı adalet bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanun ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun hükmünde kararnamenin esasa girmeden usulden tümünün ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eklerinin anayasanın başlangıcı ile nci ncı nci nci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir esastan anayasaya aykırılığı anayasanın başlangıç kısmının dördüncü fıkrasında kuvvetler ayırımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu belirtildikten sonra nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında hukuk devleti ilkesine yer verilmiş ncı maddesinde hiç kimse ve hiçbir organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağı nci maddesinde yasama yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği inci maddesinde yürütme yetkisi ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasa ve yasalara uygun olarak yerine getirileceği kuralları getirilmiş nci maddesinde bakanlar kuruluna belli konularda khk çıkarma yetkisi verilmesi tbmmnin görevleri arasında sayılmış inci maddesinin ikinci fıkrasında ise yetki kanununun çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını kapsamını ilkelerini kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılmayacağını göstereceği hükme bağlanmıştıresas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında da vurgulandığı üzere anayasanın nci nci ve inci maddelerinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda yasama yetkisinin genel ve asli bir yetki olması tbmmye ait bulunması ve devredilememesi karşısında khk çıkarma yetkisinin kendine özgü ve ayrık bir yetki olduğu anlaşılabilmektedir dolayısıyla yetki yasalarının yasama yetkisinin devri anlamına gelecek ya da bu izlenimi doğuracak biçimde yaygınlaştırılıp genelleştirilmemesi gerekir khkler ancak ivedilik gerektiren belli konularda kısa süreli yetki yasaları temel alınarak etkin önlemler ve zorunlu düzenlemeler için yürürlüğe konulmak durumundadır maddenin danışma meclisinde görüşülmesi sırasında khk çıkarabilmesi için hükümete yetki verilmesinin nedeni çok acele hallerde hükümetin elinde uygulanacak bir seri kural olmadığı için acele olarak çıkarılıp ve hemen olayın üstüne gidilmesi gereken hallerde çıkarılması için bu düzenleme getirilmiştir biçiminde açıklanırken anayasa komisyonu başkanınca da kanun hükmünde kararname yasama meclisinin acil bir durumda kanun yapmak için geçecek sürede çıkaracağı kanun ihtiyacı halledilmesi gereken meseleyi çözemeyeceğine zaman çok geç kalınacağı endişesinden kaynaklanan bir müessesedir ve bu müessese bunun için kurulmuştur denilerek aynı doğrultuda görüş bildirilmiştir yetki yasasında bakanlar kuruluna verilen yetkinin amaç kapsam ve ilkelerinin belirlenmesinden amaç bu yetki ile bakanlar kurulunun neleri gerçekleştirebileceğinin açıklığa kavuşturulmasıdır khknin amacı kapsamı ve ilkeleri de konusu gibi geniş içerikli her yöne çekilebilecek yuvarlak ve genel anlatımlarla gösterilmemeli değişik biçimlerde yorumlamaya elverişli olmamalıdır verilen yetkinin konu amaç kapsam ve ilkeler yönünden belirgin duruma getirilmesi başka bir anlatımla somutlaştırılması yürürlüğe konulacak khklerin yetki yasası kapsamı içinde kalıp kalmadıklarının inci maddede belirlenen yasak alana girip girmediklerinin önemli ivedi ve zorunlu bir durum için düzenlenip düzenlenmediklerinin saptanabilmesi yönünden gereklidir anayasa mahkemesinin lardan bu yana verdiği kararlarda tbmmnin bakanlar kuruluna khk çıkarma yetkisi vermesi için ivedilik zorunluluk ve önemlilik gibi üç koşulun birlikte bulunması gerekeceğine yönelik içtihat oluşturduğu gözlenmektedir günlü ve k yüksek mahkeme günlü ve k sayılı kararında ise khklar ancak ivedilik isteyen belli konularda kısa süreli yetki yasaları temel alınarak etkin önlemler ve zorunlu düzenlemeler için yürürlüğe konur demiştir i̇vedilik koşulu ile etkin önlemler ve zorunlu düzenlemeleri taşımayan hususlarda khk çıkarma yetkisi verilmesinin yasama yetkisinin devri anlamına geleceği açıktır nitekim yüksek mahkeme anamuhalefet fazilet partisi tbmm grubu adına grup başkanı mehmet recai kutan tarafından günlü sayılı kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilât görev ve yetkilerine i̇lişkin konularla kamu personeli arasındaki ücret dengesizliklerinin giderilmesi ve kamu malî yönetiminde disiplinin sağlanması i̇çin yapılacak düzenlemeler hakkında yetki kanununun anayasanın başlangıçının dördüncü paragrafı ile nci ncı nci inci nci inci ve üncü maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle açtığı davaya ilişkin tarih ve k sayılı kararında anayasanın nci maddesine göre ancak belli konularda khk çıkarma yetkisi verilmesi gerekirken dava konusu yasayla her konuyu kapsayacak biçimde genel bir yetki verilmiştir bakanlar kurulu ayrık tutulan iki kurum dışında tüm kamu kurum ve kuruluşlarınıesas sayısı karar sayısı yeniden örgütleyebilecek bunların görev ve yetkilerini yeniden düzenleyebilecek memurlar ve diğer kamu görevlilerinin ücret aylık disiplin ve cezaları ile emeklileri hakkında kanun ve khklerde değişiklik yapabilecek devletin gelirleri ve harcamalarına ilişkin tüm mevzuatı kamu malî yönetimi kavramı içinde değerlendirerek yeni kurallar getirebilecektir sınırları geniş ve belirsiz konularda düzenleme yapmak üzere bakanlar kuruluna khk çıkarma yetkisi verilmesi anayasanın nci maddesinde belirtilen belli konularda verilen yetki olarak değerlendirilemez öte yandan yasa anayasanın inci maddesinde belirtilen öğeleri de içermemektedir yasanın inci maddesinde çıkarılacak khklerin kapsam ve konusu içiçe girmiş kapsamının çok geniş ve sınırsız olması nedeniyle de verilen yetkinin inci maddede öngörülen yasak alana girip girmediğinin denetimi olanaksız hale gelmiştir konu ve kapsamdaki bu sınırsızlık ve belirsizlik tbmmne ait olan yasama yetkisinin yürütme organına devri anlamına gelir amaç konu ilke ve kapsamla ilgili sınırların belirli olması gerekirken bunlara uyulmadan khk çıkarma yetkisi verilmesi anayasanın nci maddesine aykırılık oluşturur yasanın nci maddesinde bakanlar kuruluna verilen yetkinin ivedi ve zorunlu hallerde kullanılması gerektiği belirtilmiştir yetkinin önemli ivedi ve zorunlu durumlarla sınırlandırılması dava konusu yetki yasasında olduğu gibi bunun takdirinin bakanlar kuruluna bırakılmasıyla değil amacın kapsamın ve konunun içeriği yönünden ivedi ve zorunlu olduğunun yasakoyucu tarafından saptanmasıyla olanaklıdır niteliği itibariyle uzun süreli ve çok yönlü çalışmayı gerektiren düzenlemeler ivedi ve zorunlu olarak nitelendirilemez dava konusu yasanın amaç ve kapsamındaki genişlik ve sınırsızlık verilen yetkinin önemli ivedi ve zorunlu durumları içerip içermediğinin tespitine imkan vermemektedir açıklanan nedenlerle yetki yasasının inci maddesiyle nci maddesinin birinci fıkrası anayasanın başlangıçının dördüncü paragrafı ile nci nci nci ve inci maddelerine aykırıdır i̇ptali gerekir demiştir dava konusu hukuki olayda ise türkiye büyük millet meclisinin tarihli ncü birleşiminde genel seçim tarihinin öne alınarak genel seçimin haziran tarihinde yapılmasına karar verilmiştir bundan gün sonra yetki yasasına ilişkin yasa tasarısı başbakanlıkça tarihinde türkiye büyük millet meclisi başkanlığına sunulmuştur başka bir anlatımla yetki yasa tasarısı genel seçime ay kala tbmmye sevk edilmiş siyasal iktidarın tbmmdeki sayısal çoğunluğuna dayalı olarak da tarihinde kabul edilmiştir tbmmde tarihinde kabul edilen yetki yasası gün tbmmde bekletildikten sonra cumhurbaşkanlığına tarihinde sunulabilmiştir sayılı yetki yasasının çıkarılmasındaki öncelikli anayasal sorun ivedilik ile ilgilidir i̇vedilik önemli ve zorunlu konunun khk yoluyla düzenlenmesinin olmazsa olmaz koşuludur ve yasama dahil bütün süreçleri kapsamaktadır yasama organı çıkardığı yasanın ivediliğine inanıyorsa söz konusu yasanın ivedi olarak yürürlüğe girmesi için gereğini yerine getirmek durumundadır tbmm genel kurulunda tarihinde kabul edilen sayılı yasa gün tbmmde bekletilmiş ya da unutulmuş ancak tarihinde cumhurbaşkanlığına gönderilebilmiştir bu nasıl ivediliktir ki hiçbir yasanın başına gelmeyen durum ivediliği anayasal ilke olan yetki yasasının başına gelebilmiştir burada yetki yasasının çıkarılmasındaki ilkelerle birlikte kamu yararı ilkesinin de ihlal edildiği yadsınamaz bir gerçektiresas sayısı karar sayısı öte yandan genel seçim şekli bakımından anayasal iki yetkili organın yasama ve yürütme organlarının birbirlerine bağlı olarak yenilenmesi özü bakımından da anayasayı değiştirme yetkisi de bulunan kural koyucu organın ve buna bağlı olarak ülkenin hukuksal yapısının ve yönetim programının belirlendiği en önemli ve etkin demokratik müessesedir seçim kararı almak demokratik toplum düzeninin gereklerini yerine getirme yönünden egemenliğin sahibi iradeye başvurmaktır anayasanın nci maddesinde yer alan demokratik hukuk devleti ilkesi demokratik toplum düzeninin ve bir yaşam biçimi olan demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işletilmesinin adaletli bir hukuk düzeni ve hukuk güvenliği içinde gerçekleşmesini aynı zamanda da devlete duyulan güveni içerir ortada khklerle düzenlemelere gidilmesi yönünde önemli zorunlu ve ivedi durum yok ve yasama organının ve dolayısıyla yürütme organının yenilenmesine karar verilmiş iken hem mevcut bakanlar kurulunu hem de seçimden sonra kurulacak bakanlar kurulunu kapsayacak ve aynı zamanda da gelecek yasama organını ipotek altına alacak şekilde bakanlar kuruluna ay süreyle khk çıkarma yetkisi verilmesi anayasanın demokratik hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı gibi yasama yetkisinin devri anlamına da gelmektedir aylık sürenin uzunca bir bölümü henüz kurulu olmayan ve ne zaman kurularak göreve başlayacağı belli olmayan bir bakanlar kurulunu kapsamaktadır ki burada da hukuk devletinin belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleriyle birlikte khklere ilişkin önemli zorunlu ve ivedi durum ilkesinin ihlali söz konusudur sayılı yetki yasasının amaç ve kapsam başlıklı inci maddesinin numaralı fıkrasının bendinde kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenerek denildikten sonra numaralı alt bendinde mevcut bakanlıkların birleştirilmesine veya kaldırılmasına yeni bakanlıklar kurulmasına anılan bakanlıkların bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşlarıyla hiyerarşik ilişkilerine numaralı alt bendinde mevcut bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesine veya bunların mevcut birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesine numaralı alt bendinde mevcut bakanlıklar ile birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıkların görev yetki teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesine taşrada ve yurt dışında teşkilatlanma esaslarına bendinde ise kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar işçiler sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin çalışmalarında etkinliği artırmak üzere bunların atanma nakil görevlendirilme seçilme terfi yükselme görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına ilişkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermektir gibi belirsiz ve sınırsız ifadelere yer verilerek yetki yasasının amacı ortaya konmak istenmiştir aynı maddenin numaralı fıkrasında ise yetki yasasının kapsamına ilişkin olarak bu kanuna göre çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler denilip bendinde kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenmesine ilişkin olarak ifadesinden sonra alt bent halinde yasa ve khk sayılmış ve numaralı alt bendinde diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin görev yetki merkez taşra ve yurt dışında teşkilatlanma esasları kadrolar bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerine ilişkin hükümlerinde denilerek adeta tüm kamu kurum ve kuruluşları kapsama alınmak istenmişesas sayısı karar sayısı bendinde ise kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar işçiler sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma nakil görevlendirilme seçilme terfi yükselme görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına ilişkin olarak denildikten sonra alt bent halinde yasa ve khk sayılmış ve numaralı alt bendinde ise diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin memurlar işçiler sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma nakil görevlendirme seçilme terfi yükselme görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına ilişkin hükümlerinde ifadesiyle de neredeyse tüm kamu personeli hakkında bakanlar kuruluna her türlü düzenlemede bulunma yetkisi verilmesi hedeflenmiştir oysa yetki yasalarının anayasanın belirlediği ögeleri belli bir içeriğe kavuşturarak somutlaştırması ve verilen yetkiyi hiçbir tartışmaya yol açmayacak açıklıkta belirleyerek bakanlar kuruluna çerçeveyi çizmesi ve niteliği itibariyle uzun süreli ve çok yönlü çalışmayı gerektiren düzenlemeleri kapsamaması gerekmektedir çünkü yetki yasasında bakanlar kuruluna verilen yetkinin amaç kapsam ve ilkelerinin belirlenmesinden amaç bu yetki ile bakanlar kurulunun neleri gerçekleştirebileceğinin açıklığa kavuşturulmasıdır ancak sayılı yetki yasasının amacı kapsamı ve ilkeleri de konusu gibi geniş içerikli her yöne çekilebilecek yuvarlak ve genel anlatımlarla gösterilerek her okuyanın değişik şekillerde yorumlamasına açık hale getirilmiştir verilen yetkinin konu amaç kapsam ve ilkeler yönünden belirgin duruma getirilmesi başka bir anlatımla somutlaştırılması yürürlüğe konulacak khklerin yetki yasası kapsamı içinde kalıp kalmadıklarının inci maddede belirlenen yasak alana girip girmediklerinin önemli ivedi ve zorunlu bir durum için düzenlenip düzenlenmediklerinin saptanabilmesi yönünden gereklidir herhangi bir yetki yasasının anayasaya aykırı olmaması için anayasadaki öge ve ölçütlere anayasa mahkemesi kararları ile getirilen yorumlara uygun olması gerekir anayasa mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ilkesi kararlarda açıklanan gerekçelerin göz önünde bulundurulmasını zorunlu kılar bakanlar kurulu tarafından sayılı yetki yasasına dayanılarak bu güne kadar sayılı devlet memurları kanununun üncü maddesinin fıkrası ile sayılı kanun uyarınca sözleşmeli personel pozisyonlarında çalıştırılanların memur kadrolarına atanması amacıyla devlet memurları kanununda değişiklik yapılmasına dair khk sayılı aile ve sosyal politikalar bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı avrupa birliği bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı bilim sanayi ve teknoloji bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı çevre orman ve şehircilik bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı ekonomi bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khkesas sayısı karar sayısı sayılı gençlik ve spor bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı gıda tarım ve hayvancılık bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı gümrük ve ticaret bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı kalkınma bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı doğu anadolu projesi bölge kalkınma i̇daresi ile konya ovası projesi bölge kalkınma i̇daresi başkanlıklarının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı sayılı kanun ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair khk sayılı çevre ve şehircilik bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı orman ve su i̇şleri bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı vergi denetim kurulu başkanlığının kurulması amacıyla bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair khk sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununda değişiklik yapılmasına dair khk sayılı çevre ve şehircilik bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair khk sayılı avrupa birliği bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair khk sayılı adalet bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanun ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair khk olmak üzere adet khk çıkarılmıştır yazılı ve görsel medyada yer alan haberlerden bakanlar kurulunun hızını alamadığı ve dolayısıyla bunlara yenilerini ekleyeceği anlaşılmaktadır öyle ki yukarıdaki khklerin içeriğine girmeden isimlerinden de anlaşılacağı üzere khklerden bazıları daha bir ay yürürlükte kalmadan değişikliğe uğramıştır bunlardan en ilginci bayındırlık ve i̇skan bakanlığı ile çevre ve orman bakanlığının birleştirilmesiyle oluşturulan çevre orman ve şehircilik bakanlığının başına gelmiştir tarihli ve sayılı yetki kanununa dayanılarak bakanlar kurulunca hazırlanan tarihli ve sayılı çevre orman ve şehircilik bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname tarihli ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bir ay dahi yürürlükte kalmadan çevreesas sayısı karar sayısı orman ve şehircilik bakanlığı bu defa çevre ve şehircilik bakanlığı orman ve su i̇şleri bakanlığı şeklinde ikiye bölünerek yine sayılı yetki kanununa dayanılarak bakanlar kurulunca tarihli ve sayılı çevre ve şehircilik bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname ile tarihli ve sayılı orman ve su i̇şleri bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname çıkarılarak khkler tarihli ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayımlanmıştır bunu tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı çevre ve şehircilik bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun hükmünde kararname izlemiştir diğer khklerin başına da benzer şeylerin geldiği göz önüne alındığında tbmmnin bakanlar kuruluna khk çıkarma yetkisi verebilmesi için ivedilik zorunluluk ve önemlilik gibi üç anayasal koşulun birlikte bulunması şartının gerçekleşmesi şöyle dursun bakanlar kurulunun yönetmelikle kurallaştırmanın dahi asgari gerekleri olan araştırma inceleme ihtiyaçları tespit etme ve giderme yollarını belirleme gibi ciddi hiçbir hazırlığının olmadığını ortaya koymaktadır bu durum niteliği itibariyle uzun süreli ve çok yönlü çalışmayı gerektiren yasal düzenlemelerin khklere konu oluşturamayacağının en açık belirgin ve tartışmasız göstergesidir bakanlar kurulunun ülkemize yaşattığı kelimenin tam anlamıyla bir tür yap boz oyunudur yap boz oyunu olmadığını kimse ileri süremez ancak yap boz oyunları okul öncesi çocukların eğlenerek öğrenmesini sağlamak için geliştirilen oyunlardır yap boz oyunları ile okul öncesi çocukların anlamsız parçaları zihinsel çaba göstererek anlamlı bütünlere dönüştürmeleri ve dolayısıyla zihinlerinde kurguladıkları bütüne ulaşabilmeleri için de her defasında yeniden deneyerek düşünme ve çözüm yolları üretme yetilerini geliştirmeleri amaçlanmaktadır bakanlar kurulu ise sayılı yasayla aldığı yetkiye dayanarak yap boz oyununu türkiyenin hukuk sistemi üzerinde oynamaktadır uzun süreli ve çok yönlü çalışmayı gerektiren alanlarda hiçbir hazırlığa dayalı olmadan kural koymakta daha koyduğu kuralı uygulama ve sonuçlarını izleme ve değerlendirme aşamalarına geçmeden değiştirmekte durmamakta değiştirdiğini de değiştirmektedir hiçbir hukuksal öngörülebilirlik olmadığı için de değiştirdiği değişikliği değiştirdiğinin üzerinde yarın başka bir değişikliğe gitmeyeceği de belirsizliğini korumaktadır bakanlar kurulunun hukuksal öngörülebilirliği ortadan kaldırması ve hukuksal belirsizlik yaratarak hukuk devleti ilkesine aykırı uygulamalar içine girmesini sağlayan ise anayasanın nci maddesiyle türk milleti adına tbmmye verilen devredilemez nitelikteki yasama yetkisini kullanıyor olmaktan kaynaklanmaktadır parlamento fransızca parler i̇talyanca parlare yani konuşmak mastarlarından türetilmiş bir sözcüktür ve konuşulan yer anlamına gelmektedir demokrasilerde yasalar uzun süreli ve çok yönlü araştırma inceleme ve değerlendirmelere dayalı olarak ihtiyaçları ve çözüm yollarını tespitten sonra parlamentoların komisyon ve alt komisyonları ile genel kurulunda konuşularak tartışılarak ve ilgili kurum ve kuruluşlar ile etkilenen toplumsal kesimlerin ve bunların temsilcisi örgütlerin görüşleri alınıp üzerinde asgari mutabakat sağlanmaya çalışılarak yasalaşmaktadıresas sayısı karar sayısı kaldı ki anayasa yasama yetkisini türk milleti adına tbmmye vermiş ve bu yetkiye anayasanın inci maddesindeki ayrık ve spesifik durum hariç devredilmezlik atfetmiştir anayasanın öngördüğü ivedilik zorunluluk ve önemlilik gibi üç koşulun birlikte bulunması şartının gerçekleşmediği alanlarda sayılı yasayla bakanlar kuruluna konu ve kapsamı sınırsızlık ve belirsiz bir düzenleme yetkisi verilmesi ve bakanlar kurulunun da bu yetkiyi yap boz oyunu oynar gibi kullanması kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan parlamenter demokratik sisteme karşı girişilmiş örtülü bir yürütme organı darbesidir bu örtülü darbenin siyasal iktidarın yasama organındaki sayısal üstünlüğüne dayalı olarak yasama organının bilgisi ve ilgisi dahilinde yapılıyor olması yapılanın anayasanın özü ve sözüyle bağdaşmayan siyasal bir darbe olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz yürütme organının örtülü darbesinin göstergesi olan yukarıda sıralanan khklerle idari teşkilat ile kamu hizmetlerinin usul ve esaslarına ilişkin den fazla yasa ve yasa gücünde kararnamede değişiklikler yapılarak sadece türkiye cumhuriyetinin idari teşkilatı ve kamu hizmeti anlayışı ile hizmet üretme süreçleri yeniden oluşturulmamış buna ek olarak khkler ile anayasal organlara ilişkin düzenlemelere de gidilerek ulusal egemenliğin yürütmenin tekeline verildiği siyasal fonksiyonların yürütme organında merkezileştiği otoriter ve zorba bir devlet kurumsallaştırılmıştır bunun en açık bariz ve doğrudan örneğini sayılı khk oluşturmaktadır tarihli ve sayılı adalet bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanun ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun hükmünde kararname ile tarihli ve sayılı adalet bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanunun bir maddesinde tarihli ve sayılı askeri yüksek i̇dare mahkemesi kanununun bir maddesinde tarihli ve sayılı uyuşmazlık mahkemesinin kuruluş ve i̇şleyişi hakkında kanunun bir maddesinde tarihli ve sayılı danıştay kanununun yedi maddesinde tarihli ve sayılı i̇dari yargılama usulü kanununun bir maddesinde tarihli ve sayılı yargıtay kanununun üç maddesinde tarihli ve sayılı hakimler ve savcılar kanununun sekiz maddesinde tarihli ve sayılı i̇şyeri açma ve çalışma ruhsatlarına dair kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulüne dair kanunun bir maddesinde tarihli ve sayılı ceza i̇nfaz kurumları ve tutukevleri personeli eğitim merkezleri kanununun iki maddesinde tarihli ve sayılı türkiye adalet akademisi kanununun bir maddesindeesas sayısı karar sayısı tarihli ve sayılı ceza muhakemesi kanununun bir maddesinde tarihli ve sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin i̇nfazı hakkında kanununun üç maddesinde tarihli ve sayılı sayıştay kanununun bir maddesinde tarihli ve sayılı hakimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun bir maddesinde tarihli ve sayılı hukuk muhakemeleri kanununun bir maddesinde tarihli ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun bir maddesinde tarihli ve sayılı kanun hükmünde kararnamenin bir maddesinde tarihli ve sayılı tababet ve şuabatı sanatlarının tarzı i̇crasına dair kanunun bir maddesinde tarihli ve sayılı askeri ceza kanununun bir maddesinde tarihli ve sayılı devlet memurları kanununun bir maddesinde tarihli ve sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununun bir maddesinde tarihli ve sayılı yükseköğretim kanununun bir maddesinde tarihli ve sayılı gülhane askeri tıp akademisi kanununun bir maddesinde tarihli ve sayılı yükseköğretim kanununun bir maddesinde tarihli ve sayılı genel kadro ve usulü hakkında kanun hükmünde kararnamenin bir maddesinde doğrudan tarihli ve sayılı veteriner hekimliği mesleğinin i̇crasına türk veteriner hekimleri birliği ile odalarının teşekkül tarzına ve göreceği i̇şlere dair kanunda ise örtülü değişiklik yapılmıştır yukarıda sıralanan adet yasa ve yasa gücünde kararnameden sayılı adalet bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanun sayılı askeri yüksek i̇dare mahkemesi kanunu sayılı uyuşmazlık mahkemesinin kuruluş ve i̇şleyişi hakkında kanun sayılı danıştay kanunu sayılı i̇dari yargılama usulü kanunu sayılı yargıtay kanunu sayılı hakimler ve savcılar kanunu sayılı i̇şyeri açma ve çalışma ruhsatlarına dair kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulüne dair kanun sayılı ceza i̇nfaz kurumları ve tutukevleri personeli eğitim merkezleri kanunu sayılı türkiye adalet akademisi kanunu sayılı ceza muhakemesi kanunu sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerininesas sayısı karar sayısı i̇nfazı hakkında kanun sayılı sayıştay kanunu sayılı hakimler ve savcılar yüksek kurulu kanunu sayılı hukuk muhakemeleri kanunu sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanun sayılı tababet ve şuabatı sanatlarının tarzı i̇crasına dair kanun sayılı askeri ceza kanunu sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanunu sayılı yükseköğretim kanunu ve sayılı gülhane askeri tıp akademisi kanunu sayılı veteriner hekimliği mesleğinin i̇crasına türk veteriner hekimleri birliği ile odalarının teşekkül tarzına ve göreceği i̇şlere dair kanun olmak üzere adedinin sayılı yetki yasasının amaç ve kapsam başlıklı inci maddesinin kapsama ilişkin numaralı fıkrasında alt bent halinde tek tek sayılan yasa ve yasa gücünde kararnameler arasında sayılmadığı açıktır maddenin numaralı fıkrasının bendinde kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenmesine ilişkin olarak denildiği ve numaralı alt bendinde ise diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin görev yetki merkez taşra ve yurt dışında teşkilatlanma esasları kadrolar bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerine ilişkin hükümlerinde ifadesine yer verildiği ve yukarıda sıralanan adet yasa ve yasa gücünden kararnameden yine yukarıda sıralanan adedinde yapılan değişikliklerin kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenmesine ilişkin olmadığı gibi görev yetki merkez taşra ve yurt dışında teşkilatlanma esasları kadrolar bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerine ilişkin hükümlerinde de yapılmadıkları ortada olduğundan madenin numaralı fıkrasının bendi ile bendine ilişkin numaralı alt bendin kapsamında olmadığı da çok açıktır öte yandan yukarıda sıralanan adet yasa ve yasa gücünde kararname sayılı yetki yasasının inci maddesinin numaralı fıkrasının bendinde alt bent halinde sayılan adet yasa ve yasa gücünde kararname içinde de sayılmadığı ve numaralı alt bendinde de diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin memurlar işçiler sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma nakil görevlendirme seçilme terfi yükselme görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına ilişkin hükümlerinde denildiğinden adet yasa ve yasa gücünde kararnamede yapılan değişiklikler maddedeki esaslar çerçevesinde sayılamayacağından yukarıda sıralanan adet yasa ve yasa gücünde kararnamenin sayılı yetki yasasının kapsamında olmadığı yeterince açık bir husustur ayrıca yukarıda sıralı adet yasa ve yasa gücünde kararnamede yapılan değişiklikler sayılı yetki yasasının i̇lkeler ve yetki süresi başlıklı nci maddesinin numaralı fıkrasında bakanlar kurulu bu kanuna göre verilen yetkiyi kullanırken denilerek bendinde kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenmesine ilişkin olarak ifadesinden sonra dokuz alt bent halinde sayılan ilkeler içinde sayılamayacağı gibi bendinin numaralı alt bendindeki çağdaş kamu yönetimi anlayışı ve numaralı alt bendindeki kariyer ve liyakat ilkeleri ile nitelikli personel istihdamı ilkelerinin göz önünde bulundurulacağı taahhüdüyle de bağdaşmamaktadır bakanlar kurulunun sayılı yetki yasasının kapsamında olmayan alanlarda ilkeleriyle uyuşmayan hukuksal tasarruflara girişerek yasal düzenlemelerde bulunması anayasanın başlangıcının dördüncü fıkrası ile nci nci ve inci maddelerindeki kurallarla bağdaşmamaktadır yineleme pahasına belirtmek gerekir ki anayasanın başlangıç kısmının dördüncü fıkrasında kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeniesas sayısı karar sayısı bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin demokratik laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu üncü maddesinde cumhuriyetin niteliklerinin değiştirile
4,118
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin dayandiği gerekçe i̇tiraza dayanak yapılan gerekçe aynen şöyledir davanın dava ve taraf ehliyetine sahip davacının avukat olan vekili tarafından usulünce süresinde açıldığı ve sayılı kanunun maddesi gereğince konu ile ilgili davaların çözümlenmesinin askerî yüksek idare mahkemesi dairesinin görevi dahilinde bulunduğu anlaşılmıştır i̇lk dilekçede anayasaya aykırılık iddiası yok ise de asıl tarafından verilen ve tarihinde kayda geçen dilekçede uygulanan kanun hükümlerinin anayasaya aykırılığı iddiası ileri sürülmüştür dava henüz incelenip karara bağlanmadan ileri sürülen bu iddianın anayasanın maddesi hükmü karşısında incelenip bir sonuca bağlanması gerekmektedir askerî yüksek i̇dare mahkemesi kuruluşunda subay üyelerin görev almasının anayasaya aykırılığı iddiası anayasa mahkemesinin gün ve esas sayılı karan karşısında ciddi ve tetkike değer bulunmamıştır anayasanın kendilerine sağladığı güvence altında yargı hizmetini yürütecek olan askerî yüksek i̇dare mahkemesi başkan ve üyelerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve görev teminatı altında yargı hizmetini yürütmelerini sağlamak amacı ile sayılı kanunun maddesiyle hâkim sınıfından olan başkan ve üyelerin aylık ve ek göstergeleri meslekte ilerlemeleri sicil işlemi ve yaş hadleriyle emeklilikleri ve diğer özlük hakları askerî yargıtay başkan ve üyelerinin tabi olduğu hükümlere tabidirler askeri yüksek i̇dare mahkemesinin daire başkanları ve üyelerinin birinci sicil üstü askeri yüksek i̇dare mahkemesi i̇kinci başkanı ikinci sicil üstü ise askeri yüksek i̇dare mahkemesi başkanıdır hükmü getirilmiş iken sayılı kanunun sayılı kanunla değiştirilen maddesi bendi sayılı istisna fıkrasının işaretli alt bendi ile askeri yüksek i̇dare mahkemesinin hâkim sınıfından olan üyelerinin askerî yüksek i̇dare mahkemesi daire başkanları askerî yüksek i̇dare mahkemesi i̇kinci başkanı ve askeri yüksek i̇dare mahkemesi başkanı daire başkanları kendi dairelerinde görevli üyelerin işaretli alt bendi ile askeri yüksek i̇dare mahkemesinin hâkim sınıfından olan daire başkanlarının askeri yüksek i̇dare mahkemesi i̇kinci başkanı askeri yüksek i̇dare mahkemesi başkam ve milli savunma bakanlığı müsteşarı i̇şaretli alt bendi ile askeri yüksek i̇dare mahkemesi ikinci başkanının askeri yüksek i̇dare mahkemesi başkanı milli savunma müsteşarı ve milli savunma bakakı işaretli alt bendi ile de askeri yüksek i̇dare mahkemesi başkanun sözcüsünün milli savunma bakanlığı müsteşarı ve milli savunma bakanının sıralı sicil üstleri olacağı esası getirilmiştir bu hükümler askeri yüksek idare mahkemesinde görev yapacak olan ve üyelik sıfatım iktisap etmiş askeri hâkim subayların rütbe terfi rütbe kıdemliliği kademe ilerlemesi kadrosuzluk yetersizlik sebebiyle emekliye şevklerinde etkili olacaktıresas sayısı karar sayısı kanunun bu esaslarla ilgili hükümlerinin uygulanması ise askerî yüksek i̇dare mahkemesinin yüksek ve bağımsız mahkeme olmaktan çıkararak hiyerarşi gücünü esas alan bir askeri kuruluş haline getirmiştir böyle bir kuruluşun vatandaş ve dava sahipleri nazarında askeri yüksek i̇dare mahkemesi hâkim sınıfından olan üyelerin sicil üstleri ve görev teminatları bakımından iç ve dış baskılara açık katı bir hiyerarşi ve disiplin altında buyruğa uygun kararlar verebileceği zehabını uyandıracağı bağımsız ve yansız bir yargılamaya tabi olmadıkları görüşünü doğuracağı şüphesizdir ayrıca aynı mahkemede görevli subay üyeler ile hâkim sınıfından olan üyeler arasında gerek sicil düzenlenmesi gerekse sicil üstleri bakımından farklı ve bilhassa hâkim sınıfından üyeler aleyhine netice doğuracak hükümler getirilmesi de hâkimlik teminatı ve eşitlik ilkesiyle bağdaştırılamaz kaldı ki subay üyeler hakkında sicil düzenlenmesine olanak veren kanun hükmü de anayasa mahkemesince iptal edilmiş bulunmaktadır daire başkanının dairesindeki hâkim üyeye sicil düzenlenmesinin hâkimlik teminatını zedeleyeceği gibi sicil düzenleyecek daire başkanının hâkim veya subay üye sınıfından olması halinde de tefrik yapılmaksızın sicil üstlüğü yapması da çelişkiyi ve eşitsizliği bariz şekilde ortaya koymaktadır sayılı askerî yüksek idare mahkemesi kanununun maddesinin daire üyelerinin en kıdemlileri daire başkanlığı görevini yapar hükmü karşısında mahkeme kuruluşuna idarî seçimle atanan ve hâkim sınıfından olmayan subay üyelerin daha kıdemli olmaları ve hasseten buna özen gösterebileceği ve daire başkanı olabileceği de düşünülürse mahkeme bağımsızlığı ve hâkimliğin teminatı dolayısıyla yansızlığı daha da haklı şüpheyi açık bir şekilde davet edecektir nitekim seçilme şekil ve asli memuriyet sıfatları arasında eşitsizlik bulunmayan mahkeme üyeleri arasında yapılan dairelere dağıtmada herhangi bir daireye verilen en kıdemli üye daire başkanı olmakta ve bu gün için üç daireden birinin başkanlığı subay üye tarafından yapılmaktadır subay üyeler bakımından sayılı kanuna nazaran sayılı kanunun maddesiyle sicil yükselme emeklilik bakımından tanınan teminatın dahi anayasa mahkemesinin günlü kararıyla anayasa ilkelerine aykırı ve yetersiz görülüp iptal edilmesi de aslî sıfatı ve görevi münhasıran hâkimlik yapacak olan askerî yüksek idare mahkemesi askerî hâkim üyelerinin sicil yükselme emeklilik yaş hadleri ve diğer özlük hakları hususunda en az mahkemede görevli subay üyeler kadar teminat altında bulunmaları gerçeğini ortaya koymaktadır sayılı kanunun maddesinin askerî hâkim üyeler bakımından tamamen ortadan kalktığı da düşünülemez sayılı kanunun sayılı kanunla değişik maddesinin sicil düzenlenmesi sicil üstleriyle ilgili hükümleriyle dolayısiyle aynı kanunun yükselme emeklilik ve kadrosuzlukla ilgili ve geçici maddelerinin askerî yüksek i̇dare mahkemesi hâkim üyeleriesas sayısı karar sayısı hakkındaki hükümlerinin anayasa hükümlerine uygunluğu izah olunan nedenlerle iddia edilemez ve bu hükümler açılan dava ile ilgili bulunmaktadır emsal yargı kuruluşu askerî yargıtayda görevli hâkimlerden farklı bir uygulama ve düzenleme de yapılmaması gerekir bu nedenlerle davacının hakkında uygulanan sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun ilgili hükümlerinin anayasanın maddelerine aykırı olduğu iddiası ciddi görüldüğünden tc anayasasının ve sayılı kanunun maddesi uyarınca anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına konu ile ilgili görülen dosya muhtevasının tasdikli suretlerinin anayasa mahkemesine gönderilmesine ocak tarihinde oybirliğiyle karar verildi
817
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir anayasanın maddesi temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması başlığını taşımakta olup birinci fıkrasında temel hak ve hürriyetler anayasasının sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir hükmü yeralmaktadır anayasanın maddesi suç ve cezalara ilişkin esaslar başlığını taşımakta olup üçüncü fıkrasında ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur hükmü yeralmaktadır anayasanın maddesinin başlığı kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme başlığını taşımakta olup birinci fıkrasında türkiye büyük millet meclisi bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzereanayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde kararname ile düzenlenemez hükmü yer almaktadır tarihli gıdaların üretimi tüketimi ve denetlenmesine dair kanun hükmünde kararnamenin maddesinin başlığı ceza hükümleri olup b d i k n p bentleri idari para cezasını g bentleri ise adli para cezasını ve bendi de hapis ve ağır para cezası olmak üzere adli cezayı içermektedir sayılı khknin maddesinin fıkrasının cümlesinde ve diğer kanunların bu kanun hükmünde kararnameye aykırı hükümleri uygulanmaz hükmü yer almaktadır yine aynı madde de diğer uygulanmayacak yasa maddeleri de gösterilmiştir anayasanın maddesi anayasanın i̇kinci kısmı olan temel haklar ve ödevlerin genel hükümleri düzenleyen birinci bölümde yer almaktadır anayasanın maddesi ise yine temel haklar ve ödevler başlıklı i̇kinci kısmın kişinin hakları ve ödevleri alt başlıklı i̇kinci bölümde yeralmaktadır sayılı khk maddesi içerdiği cezalar itibariyle anayasa maddesi kapsamındadır aynı kararnamenin maddesi ise yürürlükten kaldırılan ve uygulanmayacak hükümleri düzenlemekle yine anayasa maddesi kapsamında kalmaktadır anayasa maddesi ile genel olarak anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde kararname ile düzenlenemez kuralı getirilmiş genel kuralın ayrık hali olarak sıkıyönetim ve olağanüstü hal durumu saklı tutulmuştur sayılı khknin olağanüstü halde ve sıkıyönetim halinde çıkarıldığına dair bir ibare bulunmamaktadır bu durumda iptali istenen khknin sıkıyönetim ve olağanüstü hal olmaksızın normal halde çıkarıldığının kabulü gerekmektediresas sayısı karar sayısı açıklanan bu düzenlemelere göre cezanın yasallığı ilkesini getiren anayasanın suç ve cezalar başlıklı maddesi anayasanın ikinci kısmının ikinci bölümünde yer almakta olup khk ile bu konuda düzenleme yapılmasına yasal olanak yoktur suç ve cezanın ancak yasa ile konulabileceği ve yasa çıkarma yetkisinin de anayasanın ve maddeleri uyarınca tbmmne ait olduğu bu yetkinin devredilemeyeceği yadsınamayacak bir gerçektir nitekim gerek anayasa mahkemesinin gün ve sayılı kararında gerek yargıtay ceza genel kurulunun gün ve sayılı kararı ve gün ve sayılı kararında açıklanarak yerleşen uygulamaya göre bir suç ve ceza hükmünün düzenlenmesi nasıl yasa ile yapılmak gerekirse yasalarda yer alan bu tür bir düzenlemenin de ancak yasa ile yürürlükten kaldırılması veya değiştirilmesi olanaklıdır kanaat mahkememiz tarihli sayılı khknin ceza hükmü içeren maddesinin ve diğer yasalardaki ceza hükümlerini kaldıran maddesinin anayasanın maddesi kapsamında kaldığı ve anayasanın ikinci kısmının ikinci bölümünde yer alan madde hakkında kanun hükmünde kararname ile düzenleme yapılamayacağını içeren maddesine aykırılık bulunduğu düşünce ve gerekçesiyle anılan maddelerin anayasanın ve maddeleri gereğince iptali gerektiği kanaatindedir
498
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin ve yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir tarafından davacı şirketin mali yılı bütçe kanununun maddesi gereğince sayılı petrol arama ve petrolle i̇lgili faaliyetleri düzenleme fonuna ilişkin tarihinden itibaren yatırılmayan ek hasılat mükellefiyetinin sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanun uyarınca gecikme zammı ile birlikte talep edilmesine ilişkin petrol i̇şleri genel müdürlüğünün gün ve sayılı işlemine yaptığı itirazın reddine ilişkin enerji ve tabii kaynaklar bakanlığı işleminin iptali istemiyle açılan dava sonucunda danıştay sekizinci dairesince i̇dari dava daireleri kurulunun gün ve k sayılı bozma kararına uyularak verilen ve dava konusu işlemin iptaline ilişkin bulunan günlü k sayılı kararı dava konusu uyuşmazlıkta dava konusu işlemin dayanağını yılı bütçe kanununun maddesinin oluşturduğu yılı bütçe kanunu hakkında anayasa mahkemesince verilmiş bir iptal kararı da bulunmadığı bu durumda diğer yıllara ait bütçe kanunlarında yer alan benzer hükümlerin anayasa mahkemesince iptal edildiği dolayısıyla yılı bütçe kanununun ilgili hükmü iptal edilmese dahi hukuki sonuç doğurmayacağı dolayısıyla yılı bütçe kanunu ihmal edilerek dava konusu işlemin iptaline karar verilmesinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle i̇dari dava daireleri kurulunun gün ve k sayılı kararı ile bozulmuştur yılı mali yılı bütçe kanununun maddesinde tasfiye edilen fonların her türlü gelirleri tasfiye edilmelerine ilişkin mevzuatta özel bir düzenleme bulunmaması halinde bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar yürürlükten kaldırılan hükümlere göre tahsil edilmeye devam olunur ve genel bütçeye gelir kaydedilir hükmüne yer verilmiştir anayasanın maddesinin fıkrasına göre hakimler anayasaya kanuna ve hukuka uygun vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler öte yandan anayasanın maddesinde kanunların anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetleme yetki ve görevi anayasa mahkemesine verilmiştir bu çerçevede bütçe ile ilgili olmayan ve diğer yasalarla yapılması gereken bu tür düzenlemelerin bütçe yasası dışındaki yasalarla yapılmasının zorunlu olduğu gözönünde bulundurularak diğer yasaların konusu olan bu düzenlemenin bütçe yasası ile yapılmış olmasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına varılmıştır yukarıdan beri belirtilen açıklamalar karşısında yılı mali bütçe kanununun maddesinin iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına başvuru sonuçlanıncaya kadar anılan hükmün yürürlüğünün durdurulmasının istenilmesine dosyada bulunan belgelerin onaylı birer örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karar süreci de gözönünde tutulmak üzere davanın geri bırakılmasına gününde oybirliği ile karar verildi
352
esas sayısı karar sayısı mahkememizin esas sayılı dosyasında davacı davalı olmak üzere tarihinde açılan manevi tazminat davasının ön inceleme süreci bitirilmiş tahkikat duruşmasına geçilmiş ve dosya karar aşamasına getirilmiştir mahkememizin dosyası içinde davalı tarafın vermiş olduğu cevap dilekçesi içeriği nedeni ile bu kez davacı davalı aleyhine büyükçekmece asliye hukuk mahkemesinin esas sayılı dosyasında tarihinde hakaret edildiği gerekçesi ile manevi tazminat davası açılmıştır söz konusu büyükçekmece asliye hukuk mahkemesinin esas karar sayılı kararı ile mahkememizin dosyasının mübaşir vasıtası ile elden getirtildiği ve incelendiği ve aralarında bağlantı olduğu gerekçesi ile ön inceleme aşaması gerçekleşmeden ve davanın taraflarına tebligat yapılarak hukuki dinlenme hakkının gereği ifa edilmeden tensiben mahkememizin karar aşamasında olan dosyasına tarihli birleştirme kararı verilmiştir mahkememizce mahkememizin esas sayılı dosyasının dava nedenleri farklı olduğundan kaldı ki büyükçekmece asliye hukuk mahkemesinin esas karar sayılı dosyasındaki dava nedeni mahkememiz dosyasındaki bir dilekçeden kaynaklandığından ve dava tarihinden sonra oluşan yeni bir haksız fiil olduğundan birleştirmenin hukuka uygun olmadığı nedeni ile dava tefrik edilmiş mahkememizin esas sayısı üzerinden mahkememiz dosyanın karar dosyası da olduğu gözetilerek gerekli ön inceleme süreci de tamamlanmamış olduğu belirtilerek iadesine karar verilmiştir bu kez büyükçekçekmece asliye hukuk mahkemesi iade edilen dosya esas numarasını almış olmakla karar ve tarihli karar ile yeniden birleştirme kararının gereği yapılmak üzere hmk ve maddeleri uyarınca mahkememize iade olunmuştur bunun üzerine mahkememizin esas sayılı dosyası içine alınan büyükçekmece asliye hukuk mahkemesi dosyası mahkememizin esas sayılı dosyasının tarihli duruşmada davanın usulden reddine karar verilip birleşen dava dosyası tefrik edilerek esas numarasına kaydedilmiştir sayılı hmk madde aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar aralarında bağlantı bulunması durumunda davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir birleştirme kararı ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar diğer mahkemeyi bağlar davalar ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir birinci davanın açıldığı mahkeme talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren bununla bağlıdır birleştirme kararı derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda bağlantı var sayılıresas sayısı karar sayısı i̇stinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir bu hâlde istinaf incelemesi birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır sayılı hmkmadde mahkeme yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir bu durumda mahkeme ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder şeklinde yasal düzenlemeler mevcuttur anayasanın maddesinde kişilerin hak arama hürriyeti düzenlenmiş olupbuna göre herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak üzere yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir ve hiç bir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz yine anayasanın maddesine göre yargıtay adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinde ise adil yargılanma hakkı ile ilgili düzenleme yapılmıştır söz konusu maddenin uygulanması bakımından davanın taraflarının açık duruşma hakkı olduğu gibi hükün açık oturumda verilmesi gerektiği adil yargılama kavramı içinde mahkemeye erişim ve duruşmada bulunmak hakkının bulunduğu anlaşılmaktadır yine adil yargılama ilkesinin bir sonucu olarak maddede herkese makul bir süre içinde duruşma garantisi verilmektedir garantinin amacı mahkemedeki yargılamanın tüm taraflarını çok uzun usul gecikmelerine karşı korumak olduğu belirtilmiştir garantinin kapsamında adaletin etkinliğini ve inandırıcılığını zedeleyebilecek gecikmeler olmaksızın sağlanmasının önemi yer almaktadır makul süre şartı dolaysıyla makul bir süre içinde ve adli bir karar yolu ile kişinin medeni hukuka ilişkin olarak ya da itham edildiği suç nedeni ile içinde bulunduğu güvensiz durumun giderilmesi teminat altındadır bu ilgili kişinin menfaatine olduğu kadar yasal kesinlik için de gereklidir göz önünde bulundurulacak süre medeni hukuk davalarında yargılamanın başlatılması ceza davalarında ise suçlamanın yapılması ile işlemeye başlar mümkün olan en yüksek mahkemede yargılama sona erdiğinde yani karar nihai hale geldiğinde sürenin işleyişi durur ahi̇m yargılamanın süresini taraf devletin bireysel başvuru hakkını tanıdığı tarihten itibaren inceler ancak söz konusu davanın tarihte hangi durum ve aşamada olduğu da dikkate alınır ahi̇m içtihadında belirli bir süre değerlendirilmesinde neyin makul olduğunu tanımlarken şu faktörlerin göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtir davanın karmaşıklığı başvurucunun davranışı adli ve idare makamlarının davranışı ve başvurucu için neyin getirilebileceği sayılı yasanın maddesinin bendinde aynı yargı çevresinde olan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemeleri yönünden birleştirme kararının ikinci davanın açıldığıesas sayısı karar sayısı mahkemece verileceği ve bu kararın diğer mahkemeyi bağlayacağı bendinde ise ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise ikinci davanın açıldığı mahkemenin ancak birinci davanın kabulü halinde birleştirme kararı verilebileceği öngörülmüştür yasa koyucunun hmkmaddesindeki bentte ikinci mahkemenin vereceği birleştirme kararının birinci mahkemeyi bağlaması yönündeki düzenlemenin amacı kuşkusuz davanın taraflarının davasının adil yargılanma hakkının gerçekleşmesi için yargılama sürecinin uzamaması bakımından uzamamasıdır somut olaya geldiğimizde ikinci mahkemenin hmkda öngörülen maddede yazılı hukuki dinlenilme hakkını tarafların kullanabilmeleri açısından hiç tebligat yapmadan yine yazılı usule tabi olan mahkemede maddesinde düzenlenen ön inceleme sürecine hiç uyulmadan ve davanın tarafları aynı olsa dahi davanın konusunun tamamen farklı olduğu ikinci davadaki davanın konusunun birinci davadaki davalı yanın vermiş olduğu dilekçe içeriğindeki hakaret olduğu iddia edilen haksız fiil olduğu ve ikinci davanın ön inceleme sürecinde olması birinci davanın ise karar aşamasında bulunması gözetildiğinde davanın tarafları açısından birleştirme kararının birinci davanın görüldüğü mahkemenin kabulüne bağlı tutulmamış olması nedeni ile birleştirildiğinde birinci mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olan hmkmaddesindeki düzenlemenin ön inceleme süreci açısından adil yargılanma hakkını ortadan kaldırıcı nitelikte olduğu mahkemelerin sadece davanın tarafları açısından değil mahkeme hakimlerinin sübjektif terfi iş cetvelinin tutturulması davanın taraflarının sorunlu kişiler olduğunun bilinmesi gibi nedenlerle tabi hakim ilkesine de aykırı biçimde vb nedenlerle haksız birleştirme kararlarına neden olacağı anlaşılmaktadır yine hmkmaddesi yönünden davaların ayrılmasında aynı mahkemenin yani usulsüz birleştirmenin yapıldığı mahkemenin davaya bakma zorunluluğu olması da hakimlerin sübjektif nedenlerle tabi hakim ilkesine de aykırı biçimde adil yargılanma ilkesinin bir sonucu olan davaların makul sürede bitmesini engelleyeceği buna göre birleşen dosyanın mahkemesine iadesi imkanının bulunması gerektiği aksi halde hakimlerin sübjektif nedenlerle davasını bakacağı şahısları seçici konuma geleceği davasına bakmak istemediği kişilerin davasını başka bir mahkemenin davasına birleştirilerek yargı işlemini yapmaktan kaçınmış olacağı anlaşılmaktadır hmk maddesinde hmkhükümlerine aykırı biçimde aynı yargı çevresinde ve aynı düzeyde olan mahkemede birleştirme kararının kendiliğinden verilebilmesi ve hmk maddesinde olduğu gibi birinci mahkemenin kabulüne bağlı tutulmamış olması ve hmkmaddesinde usulsüz birleştirmeler yönünden davanın ayrılmasına karar verilmesi halinde dahi birinci mahkemenin davaya bakmak zorunda kalması anayasanın son davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir hiç bir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz maddelerine ve avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesindeki adil yargılanma hakkına aykırıdır söz konusu hmk maddesindeki kendiliğinden kabule bağlı olmaksızın hmkmaddesindeki sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına bu durumda mahkeme ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder hükümlerinin anayasaya aykırı olması nedeni ile iptali gerektiği düşünülmüştür anayasa mahkemesince gerekli incelemenin yapılarak sayılı yasanın maddesinde kabule bağlı olmaksızın birleştirme kararının bu karar diğer mahkemeyiesas sayısı karar sayısı bağlar hükmünün ve sayılı yasanın maddesinde sonradan birleştirilmiş davaların bu durumda mahkeme ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder hükmünün usulsüz birleştirmeler yönünden adil yargılanma ilkesine tabi hakim ilkesine ve anayasanın mahkemelerin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz şeklindeki açık hükmüne aykırı olmakla iptali hususunda karar oluşturulması saygı ile talep olunur
1,216
esas sayısı karar sayısı anayasanın cumhuriyetin nitelikleri başlıklı maddesinde türkiye cumhuriyetinin toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir uyuşmazlık konusu bent ile ihalelerde mesleki ve teknik yeterliliğin belirlenebilmesi amacıyla istenilen iş deneyim belgesini henüz elde edememiş mimar ve mühendislerin yapım müteahhitliği sektörüne girebilmeleri amacıyla mezuniyetlerinden sonra heryıl belirli bir tutarda iş deneyimi elde ettikleri varsayılarak mezuniyet belgelerini iş deneyim belgesi olarak kullanmalarına imkan tanınmaktadır bununla beraber anılan mimar ve mühendislerin şirket kurmak veya bir şirkete ortak olmak suretiyle ihalelere katılabilmeleri için beş yıl boyunca ortak olmaları şartı öngörülmüştür ölçülülük ilkesi temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında hukuksal güvencelere bağlı kalınarak elde edilmek istenen amaca uygun sınırlandırma araçları ile amaca ulaşılmasını ifade etmektedir bu ilke elverişlilik gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır elverişlilik getirilen kuralın ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını gereklilik getirilen kuralın ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını ve orantılılık ise getirilen kural ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir uyuşmazlık konusu kuralın kamuya ait bir işin güçlü bir mali yapının yanında belli bir birikim ve deneyimle yapılmasını teminen iş deneyim belgesi olarak kabul edilecek mezuniyet belgesi sahibi kişi ile ortağı olduğu tüzel kişi arasında süregelen ciddi bir bağın bulunmasını sağlamak ve bu belgenin dolaylı olarak belge sahibi kişi dışındaki istekliler tarafından kullanılmasını devredilmesini kiraya verilmesini ve satılmasını engellemek amacıyla getirildiği kuşkusuzdur bu çerçevede söz konusu kural hedeflenen amaca ulaşma bakımından elverişlidir yine mezuniyet belgesi sahibi kişi ile ortağı olduğu tüzel kişi arasında süregelen ciddi bir bağın bulunması bir zorunluluktur ancak beş yıllık şart ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir oran bulunduğu söylenemez bu durum ise ölçülülük ilkesinin ihlali sonucunu doğurmakta ve hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturmaktadır öte yandan sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendine ilişkin türkiye büyük millet meclisi gerekçesinde yeni mezun olan ve henüz iş deneyimi bulunmayan mühendis veya mimarların yapım müteahhitliği sektörüne girişlerini kolaylaştırmak için bu düzenlemenin yapıldığı belirtilmektedir bu itibarla mimar ve mühendislerin kuracakları veya ortak olacakları şirketlerin beş yıl boyunca mimar ve mühendisin mezuniyet belgesiyle ihalelere katılamamasının kanunun gerekçesi ile de bağdaşmadığı anlaşılmaktadır bunun yanında sayılı kanunun maddesinin üçüncü fıkrası gereği mimar ve mühendislerin doğrudan iş deneyim belgelerini kuracakları veya ortak olacakları şirketlerde kullanarak ihalelere katılmaları hâlinde bir yıldır ortaklık durumlarını korumaları yeterliesas sayısı karar sayısı görülmüştür benzer nitelikte ve aslında aynı amaca hizmet eden bir yıllık süre ile uyuşmazlık konusu beş yıllık süre arasında bariz bir farklılığın olduğu da görülmektedir açıklanan nedenlerle bir davaya bakmakta olan mahkemenin davada uygulanacak bir kanun hükmünü anayasaya aykırı görürse ilgili kanun hükmünün iptali için anayasa mahkemesine başvurabileceğini düzenleyen sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin birinci fıkrası gereğince sayılı kanunun sayılı kanunla değişik maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan beş yıldır ibaresinin anayasanın maddesine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle bu ibarenin iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına bu hükmün anayasaya aykırılığı ve uygulanması durumunda telafisi güç veya imkânsız zararlar doğabileceği gözetilerek esas hakkında bir karar verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulmasının istenilmesine iptali istenen hükmün anayasanın hangi maddelerine aykırı olduğunu açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslının başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğinin dava dilekçesi ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerinin dizi listesine bağlanarak anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
588
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ gerekçeli kararda danıştayda dava açan kişi hakkında uygulanan idari işlem özetlendikten ve danıştay beşinci dairesinin başvurması üzerine anayasa mahkemesinin günlü sayılı kararıyla sayılı kanun hükmündeki kararnamenin geçici maddesinin ikinci fıkrasının iptal edildiği ancak fıkranın son tümcesindeki aynı süre içinde haklarında emeklilik hükümleri uygulanmış olanlara da aylık veya ikramiye farkı ödenmez kuralına karşı yöneltilen itirazın yetki yönünden reddedildiği belirtildikten sonra anayasaya aykırılık gerekçesi şöyle açıklanmıştır bu hale göre müktesep hak ye kendilerine uygulanan yasa hükümleri bakımından birbirinin aynı olan iki memurdan tarihinde görev başında bulunan memur yönünden gerek yargı organlarının kararları ve gerekse kanun koyucunun iradesiyle müktesep hak aylığına eşit derecede kadro verilmemesi sonucu kadrosunun veya üst derece aylığını müktesep hak olarak alan memurlara kadro derecesine eşit derece aylığını almakta olan memurlar arasında sayılı kanuna sayılı kanunla eklenen ek geçici nci maddenin bendi ile yaratılan ayrıcalık ortadan kaldırılmışken tarihinden önce emekliye ayrılmış olan memurlar yönünden bu ayrıcalığın devamı düşünülemez bu nedenlerle sayılı kanun hükmündeki kararnamenin geçici nci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi hükmünün anayasanın ve nci maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği sonucuna varılmıştır
179
esas sayısı karar sayısı gaziantep başsavcılığının tarih esas sayılı iddianamesi ile şüpheli ceza infaz kurumunda cezasını infaz etmekte iken gaziantep i̇nfaz hakimliğinin tarih ve e sayılı kararı ile şartla salıverme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verildiği hükümlünün denetimli serbestlik tedbirine uymaması üzerine tarih ve ek sayılı kararı ile de kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verildiği sayılı yasanın maddesinde denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeyenler ile kapalı ceza infaz kurumuna iade kararı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın cumhuriyet başsavcılığına teslim olmayan hükümlüler hakkında sayılı türk ceza kanununun nci ve üncü maddelerinde yazılı hükümler uygulanır hükmüne rağmen şüphelinin kapalı ceza infaz kurumuna iade kararı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın cumhuriyet başsavcılığına teslim olmayarak atılı suçu işlediği konusunda toplanan deliller kamu davası açılması için yeterli şüpheyi oluşturduğu soruşturma evrakı kapsamından anlaşılmakla açıklanan maddi olaya ve yasal gerekçeye göre sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesi gereğince iddianamenin kabulü ile şüphelinin eylemine uyan yukarıda yazılı sevk maddeleri gereği cezalandirilmasina karar verilmesi şüpheli hakkında sayılı tcknun maddesinde yazılı belirli hakları kullanmaktan yoksun birakilmasina karar verilmesi kamu adına iddia ve talep olunur şeklinde iddianame ile sanık hakkında firar etme suçlarından kamu davası açılmış ilgili dava mahkememizin esas sırasına kaydedilmiştir yapılan yargılama sırasında tarihinde yapılan iki nolu celsede sayılı yasanın maddesinin avrupa i̇nsan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasına i̇lişkin sözleşmeye ek nolu protokolün maddesine sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesine sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesine aykırı olduğu değerlendirilmekle bu maddenin iptali yönünde anayasa mahkemesine başvurulmasına i̇ptal davasının sonuçlanmasına kadar davanın bekletici mesele yapılmasına altı ay içerisinde iptal başvurusu sonuçlanmaz ise davanın mevcut hükme göre karara bağlanmasına şeklindeki ara karar ile ve aşağıda belirtilecek gerekçeler ile sayılı yasanın maddesinin anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal talebiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına ilişkin ara karar kurulmuştur sayili ceza ve güvenli̇k tedbi̇rleri̇ni̇n i̇nfazi hakkinda kanuna sayili kanunun maddesi̇ i̇le eklenen maddesi̇ni̇n anayasaya aykirilik gerekçeleri̇ sayili ceza ve güvenli̇k tedbi̇rleri̇ni̇n i̇nfazi hakkinda kanunun sayili kanunun maddesi̇ i̇le eklenen maddesi denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeyenler ile kapalı ceza infaz kurumuna iade kararıesas sayısı karar sayısı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın cumhuriyet başsavcılığına teslim olmayan hükümlüler hakkında sayılı türk ceza kanununun nci ve üncü maddelerinde yazılı hükümler uygulanır şeklinde hüküm içermektedir maddenin gerekçesi ise madde ile cezaların denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazı düzenlenmektedir cezalandırmada temel amaç suçluların ıslahı ve topluma kazandırılmasıdır i̇dareler cezaların infazında bu amaca uygun yöntem ve araçlar geliştirmelidir ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin en büyük kaygısı ceza infaz kurumundan çıktıktan sonra kendilerini bekleyen zor yaşam koşullarıdır bu kurumlarda uzun yıllar kalan hükümlülerin büyük çoğunluğu işini ailesini ve sosyal ortamını kaybetmiş salıverilme sonrasında yardım ve desteğe ihtiyacı olan kişilerdir bu kişilerin herhangi bir tedbir alınmadan toplum içine bırakılması birçok zorluğu hükümlünün tek başına üstlenmesi anlamına gelmektedir denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezaların infazı belli şartları taşıyan hükümlülerin topluma uyum sağlamalarının kolaylaştırılması ve yeniden suç işleme risklerinin azaltılması için kişiye göre belirlenmiş denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle şartla tahliye tarihinden bir yıl önce ceza infaz kurumundan salıverilmelerini ifade etmektedir mevzuatımızda infaz süresi kapalı ceza infaz kurumunda geçirilen süre açık ceza infaz kurumunda geçirilen süre ve şartla tahliye tarihi ile bihakkın tahliye tarihi arasındaki süre olmak üzere üç aşamadan oluşmaktadır yapılması düşünülen düzenleme ile açık ceza infaz kurumunda geçirilen sürenin son bir yılının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilmesi öngörülmektedir cezanın bir kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazında hedeflenen asıl amaç hükümlüleri topluma yeniden katılmaya hazırlamak amacıyla cezaların infazında mümkün olduğunca yarı özgürlük açık rejimler ya da geçici yerleşmeler gibi belirli yöntemler kullanılmasını öngören avrupa konseyi bakanlar komitesinin tavsiye kararlarına uygun alternatif bir infaz rejimi oluşturmaktır bu infaz rejimi vasıtasıyla hükümlülerin yeniden suç işleme risklerinin azaltılması sosyal hayata hazırlamasına imkân sağlanması tahliye şartlarına uyumunun gerçekleştirilmesi toplumsal kurallara uyma becerilerinin geliştirilmesi ile toplumun hükümlüye olumsuz bakışının azaltılması amaçlanmaktadır cezasının son altı ayını kesintisiz olarak açık ceza infaz kurumunda iyi hâlli olarak geçirmiş olup koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az bir süre kalan hükümlülerin bu düzenlemeden yararlanması öngörülmektedir düzenlemeye göre denetimli serbestlik tedbirleri uygulanmak suretiyle cezaların infazına infaz hâkimi tarafından karar verilecektir şeklinde açıklanmıştır sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde türkiye cumhuriyetinin toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen genel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu açıkça belirtilmiştir sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde devletin temel amaç ve görevleri ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır şöyle ki devletin temel amaç ve görevleri türkesas sayısı karar sayısı milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak bu kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerinin sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde kanunların anayasaya aykırı olamayacağı düzenlenmiş olup bu aykırılık anayasanın genel olarak özüne ve sistematiğine aykırı olmayı da içermektedir avrupa i̇nsan hakları mahkemesi de gelinen noktada amaçsal genişletici yorumu benimsemiş olup ülkemizin de bu sözleşmeye taraf olması ve bu tarafsızlığın zorunlu sonucunun mahkemenin yargı yetkisini de kabul etmek olduğundan anayasaya aykırılı değerlendirilen yasa maddesi yönünden amaçsal genişletici yorumun benimsenmesi zorunludur i̇nsan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasına i̇lişkin sözleşmeye ek nolu protokolün maddesinde hiç kimse bir devletin ceza yargılaması usulüne veya yasaya uygun olarak kesin hükümle mahkum edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz veya mahkum edilemez ceza yasalarımızda denetimli serbestlik öngören yasalara örnek olarak tcknın ve maddelerinde cezası ertelenen hükümlü hakkında bir yıldan az üç yıldan fazla olmamak üzere bir denetim süresi belirlenir bu sürenin alt sınırı mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz denetim süresi içinde bir meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün bu amaçla bir eğitim programına devam etmesine bir meslek veya sanat sahibi hükümlünün bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına onsekiz yaşından küçük olan hükümlülerin bir meslek veya sanat edinmelerini sağlamak amacıyla gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmesine mahkemece karar verilebilir mahkeme denetim süresi içinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişiyi görevlendirebilir bu kişi kötü alışkanlıklardan kurtulmasını ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin hususunda hükümlüye öğütte bulunur eğitim gördüğü kurum yetkilileri veya nezdinde çalıştığı kişilerle görüşerek istişarelerde bulunur hükümlünün davranışları sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişme hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime veriresas sayısı karar sayısı mahkeme hükümlünün kişiliğini ve sosyal durumunu göz önünde bulundurarak denetim süresinin herhangi bir yükümlülük belirlemeden veya uzman kişi görevlendirmeden geçirilmesine de karar verebilir hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi hâlinde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi hâlli olarak geçirildiği takdirde ceza infaz edilmiş sayılır şeklinde hükümler içermektedir sayılı tcknın ve maddelerinde erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır bu süre cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir kişinin erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması kabul etmesi veya bulundurması uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması hâlinde hakkında kamu davası açılır erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir şeklinde hükümler içermektedir cmknın maddelerinde ek fıkra skmd sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade ederesas sayısı karar sayısı ek fıkra skmd hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur ek cümle sk md denetim süresi içinde kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine bir meslek veya sanat sahibi olması halinde bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına belli yerlere gitmekten yasaklanmasına belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine karar verilebilir denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur ek fıkra skmd denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde mahkeme hükmü açıklar ancak mahkeme kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir şeklinde hükümler içermektedir sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında kanuna sayılı kanunun maddesi ile eklenen madde gerekçesinde de açıklandığı üzere hükümlüleri topluma yeniden katılmaya hazırlamak amacıyla cezaların infazında mümkün olduğunca yarı özgürlük açık rejimler ya da geçici yerleşmeler gibi belirli yöntemler kullanılmasını öngören avrupa konseyi bakanlar komitesinin tavsiye kararlarına uygun alternatif bir infaz rejimi oluşturmaktır oysa maddede madde gerekçesine aykırı olarak topluma kazandırılması düşünülen ve bu amaçla tahliye edilen hükümlülere anayasanın ruhu ile bağdaşmayacak şekilde yeni bir suç türü öngörülmüştür esasında denetimli serbestlik tedbirine uymayan hükümlü firar etmiş değildir sadece idare tarafından verilen şekli ödev ve sorumlulukları yerine getirmekten kaçınmakta veya yerine getirmekte ihmal göstermektedir oysa aynı yasanın maddesi uyarınca denetimli serbestlik şartı ile bırakılan hükümlünün ceza infaz kurumuna geri dönmek istemesi halinde bu isteği üzerine geri kalan cezasını infaz etmek üzere kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verildikten sonra hakkında herhangi bir yaptırım uygulanmayacaktır bu anlamda kendi isteği ile ceza infaz kurumuna geri dönmek isteyen hükümlü ile denetimli serbestlik tedbirini ihlal eden hükümlünün davranışı arasında bir fark bulunmamaktadır ceza infaz kurumuna geri dönmek isteyen hükümlü bu talebini açık olarak iletmekte denetimli serbestlik tedbirine uymayan hükümlü ise zımni olarak ceza infaz kurumuna geri dönmeyi istemekte veya geri kalan cezasının kapalı ceza infaz kurumunda çektirilmesi şeklinde yaptırımı kabullenmektediresas sayısı karar sayısı esasında denetimli serbestlik tedbirini ihlal eden hükümlünün ön gördüğü yaptırım da geri kalan cezasını çekmeyi göze almaktır bu anlamda aynı şartlarda bulunan iki hükümlü de biri aleyhine yeni bir suç türü oluşturulmuş olması anayasanın maddesi anlamında yatay eşitlik ilkesine de açıkça aykırıdır anayasanın maddesinde devletin temel özellikleri arasında türkiye cumhuriyeti devletinin hukuk devleti ilkesi olduğu belirtilmiştir hukuk devleti ilkesi kişi kurum hatta devletin bizzat kendisinin hukuk kurallarına bağlı olmasını ifade ettiği kadar yasama organı tarafından suç türeten işlemlerin de pozitif hukuk ve evrensel hukuka uygun objektif ölçülü ve öngörülebilir olmasını da ifade etmektedir çıkarılan yasaların sadece anayasanın bir ya da birkaç maddesine aykırılığı değil bir bütün halinde anayasanın özüne de aykırı olmaması gerekir nitekim ülkemizin taraf olduğu avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi ve bu sözleşme ile kurulan avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin son zamanlarda amaçsal genişletici yorum yöntemini benimsediği bilinmektedir sözleşmenin ülkemiz tarafından imzalanması nedeni ile mahkemenin yargı yetkisi ve dolayısıyla mahkemenin içtihatları da ülkemiz açısından bağlayıcıdır sözleşmede güvence altına alınmayan bir hak ihlalinin sözleşmenin diğer maddelerinin dolaylı ihlali nedeni ile sözleşme kapsamında incelenmesine izin verilmesi şeklinde özetlenebilen amaçsal genişletici yorum anayasamız açısından da ele alındığında anayasamızda yer almamakla birlikte anayasanın özünde bir kimsenin bir eylem nedeni ile iki kez yargılanamayacağı doğal olarak da aynı eylem nedeni ile iki kez cezalandırılamayacağı ilkesinin bulunduğu tartışmasızdır kaldı ki i̇nsan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasına i̇lişkin sözleşmeye ek nolu protokolün maddesinde bu husus açıkça düzenlenmiş olup anayasamızın maddesi uyarınca yasal mevzuatımız açısından bu hüküm ülkemizi de bağlayıcıdır i̇nsan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasına i̇lişkin sözleşmeye ek nolu protokolün maddesinin amaçsal genişletici yoruma göre değerlendirilmesi durumunda bu maddenin sırf iki ayrı yargılamayı değil tek eylem nedeni ile veya bu eylem nedeni ile ihlal edilen ceza yasası neticesinde bir kişinin cezalandırılması halinde aynı eylemle bağlantılı olarak bu cezanın infazı sırasında idarenin koymuş olduğu tedbirlere aykırı hareketin ayrı bir suç sayılıp suç ihdas edilemeyeceğini de içermektedir oysa sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin i̇nfazı hakkında kanuna sayılı kanunun maddesi ile eklenen maddesinde işlemiş olduğu suç nedeni ile cezasını infaz eden hükümlünün idarenin kendisine tanımış olduğu yetki ile serbest bırakıldıktan sonra yine idarece belirlenen denetime uymaması halinde yeni bir suç oluşturulmaktadır oysa hükümlünün eylemi nedeni ile yarım kalan cezasını kapalı ceza infaz kurumunda çekmesi nedeni ile denetimi ihlal etmesi halinde zaten cezasal bir yaptırım ile cezalandırılmaktadır bu yaptırım mevcut iken hükümlüye aynı eylem nedeni ile ayrı bir suç ihdas etmek hukuk devleti ilkesine açıkça aykırıdır bu cümleden olarak denetimi ihlal eden hükümlü zaten ceza infaz kurumuna alınacağı için bu eylem yanında yeni bir suçla muhatap olmuş olması topluma kazandırılması düşünülen hükümlünün mükerrer cezalandırılmasına yol açmaktadır yukarıda ceza yasalarımızda denetimli serbestlik ön görülen ve örnek olarak verilen tcknun maddeleri ile cmknun maddelerinde denetimlerin ihlal edilmiş olması durumunda hükümlüler sadece ihlalin sonucu olan ve hukuk devletinin gereği nedeni ile öngördükleri yaptırım ile cezalandırılmaktadırlar bu kapsamda cezası ertelenen hükümlü denetime uymadığı takdirde geri kalan cezasını infaz etmekte hakkındaki kamu davasının açılması ertelenen şüpheli denetimi ihlal ettiğinde ertelenen kamu davası açılmakta hakkındakiesas sayısı karar sayısı hüküm geri bırakılan sanık denetimi ihlal ettiğinde ise geri bırakılan hüküm açıklanmaktadır görüldüğü gibi bahsi geçen bu düzenlemeler hukuk devletine uygun öngörülebilir ve mükerrer cezalar içermeyen düzenlemelerdir denetimli serbestlik ile tahliye edilen hükümlü ile cezası denetimle ertelenen hükümlünün durumu arasında hiç bir fark bulunmamaktadır ancak cezası ertelenen hükümlü denetime uymadığı takdirde cezasını infaz etmekte iken denetimli serbestlik ile tahliye edilen hükümlü denetime uymadığında hem geri kalan cezasını infaz etmekte hem de bir başka suç yaptırımı ile karşı karşıya kalmaktadır durumları arasında hiç fark bulunmayan iki hükümlü arasında yasal düzenleme ile fark yaratılmış olması hem hukuk devleti hem de eşitlik ilkesine aykırıdır anayasanın maddesinde devletin adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya yönelik tedbirleri almakla yükümlü olduğu düzenlenmiştir oysa yukarıda açıklandığı üzere iptali istenen yasa maddesi ile devletin adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak tedbirleri almak bir yana aksine adalet ilkesi ile açıkça bağdaşmayacak şekilde yasal düzenleme yapılmış olması dikkate alındığında bu yönü ile de anayasa ya aykırılık bulunmaktadır sonuç yukarıda arz edilen gerekçeler ve incelemeler sırasında resen nazara alınacak diğer nedenlerle mahkememizin esas sayılı dosyasında uygulama ihtimali bulunan sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin i̇nfazı hakkında kanuna sayılı kanunun maddesi ile eklenen maddesinin avrupa i̇nsan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasına i̇lişkin sözleşmeye ek nolu protokolün maddesine sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesine sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddelerine aykırı hükümler içerdiğinden tcknun maddenin iptaline karar verilmesi arz ve talep olunur
2,488
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sanıklar kadri köfter ile ali yıldırımın üzerlerine atılı suç kayıtsızlık ve tedbirsizlik sonucu firara sebebiyet vermek suçudur bu suçun karşılığı olan müeyyide tcknun maddesinde düzenlenmiştir aynı fasıl içerisinde yer alan ve sanıkların firarlarını düzenleyen tck maddesi sayılı kanun kapsamına alınmıştır ayrıca yapılan itiraz neticesinde yüksek anayasa mahkemesince tcknun maddesinin kapsam dışında bırakılması anayasaya aykırı olarak görülmüş ve bu husustaki düzenlemenin iptaline karar verilmiştir aynı şekilde memurların kasıtlı olarak işledikleri suçlara ilişkin müeyyideyi düzenleyen tcknun maddesinin kapsam dışında bırakılmasına dair yasal düzenlemede yüksek anayasa mahkemesine yapılan itiraz neticesinde anayasaya aykırı olduğu nedeni ile iptaline karar verilmiştir bu itibarla bu hususlardaki kamu davalarının ve cezaların infazlarının ertelenmesine karar verilme yolu açılmıştır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir denilmiştir anayasanın maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiç bir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar düzenlenmiştir anayasa maddeleri itiraz üzerine verilen yüksek mahkemenin iptal kararları dikkate alındığında memurların devlet idaresi aleyhinde işlenen cürümler başlıklı babta düzenlenen kasıtlı cürümler yönünden müeyyideyi düzenleyen tcknun maddesinin kapsam dışında bırakılmasının anayasaya aykırı olduğu nedeniyle iptaline dair verilen iptal kararları dikkate alındığında sanıkların üzerlerine atılı suç tarihi olan kayıtsızlık ve tedbirsizlik sonucu firara sebebiyet vermek suçunun müeyyidesini düzenleyen tcknun maddesinin sayılı kanununun kapsamı dışında bırakılmasına ve bu hususun sanıklar tarafından anayasaya aykırı olduğu iddiası mahkememizce de benimsenmiş samimi bulunmuş bu nedenle tcknun maddesinin sayılı kanunun maddesinin bendinin alt bendi ile kapsam dışı tutulması anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaati mahkememize hasıl olmuş bu konuda bir karar vermek üzere dosyanın yüksek anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine karar vermek gerektiği sonucuna varılmıştır
316
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir anayasa aykırı olduğu düşülen metinler ve gerekçeleri sayılı çocuk koruma kanunun maddesi fıkra bendinde suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi suçun işlenmesiyle kamunun uğradığı zarar miktarının belirlenememesi hâlinde mahkemece takdir edilecek bir miktarda paranın bir defada maliye veznesine yatırılması ancak bu koşul çocuğun ailesinin veya kendisinin ekonomik durumunun elverişli olmaması hâlinde aranmayabilir fıkrasında i̇kinci fıkranın bendinde belirtilen koşulun yerine getirilememesi hâlinde denetimli serbestlik süresince sanığa aşağıdaki yükümlülüklerden biri yüklenerek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aylık taksitler hâlinde ödenerek tamamen giderilmesi suçun işlenmesiyle kamunun uğradığı zarar miktarının belirlenememesi hâlinde mahkemece takdir edilecek miktarda paranın aylık taksitler hâlinde maliye veznesine yatırılması hükümleri getirilmiştir söz konusu metinlerin anayasaya aykırı olduğu düşünülmüştür şöyle ki her suçta zarar doğma hali olmadığından yine de zarar doğmuş gibi hareket edip tazmini yoluna gitmenin hukuka uygun düşmeyeceği yaşından küçüklerin velayet vesayet altında oldukları düşünüldüğünde zararın giderilmesi halinin suça sürüklenen çocuğa değil onun bakımını üstlenen veli veya vasinin insiyatifine bırakılmasına neden olacağından belirtilen maddelerin anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesine maddesindeki adil yargılama ilkesine maddesindeki ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesine maddesindeki korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması ilkesine aykırı olduğu suça konu zararın giderilmesi için hukuk mahkemelerine dava açılması ve cebri icra yoluna gidilmesi halinde gerekli harç ve benzerlerinin alınması icap ettiği halde ceza mahkemesi aracılığıyla tazmin halinde harç ve benzerleri alınmayıp devletin vergi zıyaı olacağından belirtilen maddelerin anayasanın maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine maddesindeki herkesin gücü ölçüsünde vergi vermesi ilkesine aykırı olduğu ceza hukukuna ilişkin asıl mesele çözüldüğü halde sırf zarara ve tazminat miktarına ilişkin olarak gerekli tespit yapılması için yargılamaya devam edilip özel hukuk alanına giren bir mesele nedeniyle ceza yargılamasının uzamasına sebebiyet verilebileceği aylık taksitlendirme halinde herhangi bir kriter öngörülmediğinden mahkemece örneğin eşit taksitte alınması gibi hüküm kurulabileceği bu halde davanın gereksiz yere sürüncemede kalması sonucu ortaya çıkabileceğinden belirtilen maddelerin anayasanın sonesas sayısı karar sayısı maddesindeki yargılamanın en az giderle hızlı bir şekilde sonuçlandırılması ilkesine aykırı olduğu sayılı türk ceza kanunun maddesinde suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir hükmü getirilmiştir söz konusu metinlerin anayasaya aykırı olduğu düşünülmüştür şöyle ki uzlaşmanın failin suçu kabullenmesi şartına bağlı olmasının sanığın savunma hakkını kullanmasına engel olabileceği sanığın suçlamayı kabul etmeyip ancak suçtan doğacak zararı gidermeyi kabul edeceği haller olabileceği başlangıçta suçu kabul edip uzlaşma yoluna giden ve daha sonra uzlaşamayan sanığın bu psikolojik baskı altında savunmada bulunması halinde savunmanın gerçeği yansıtmayabileceği sanığın yaşından küçük olduğu da düşünüldüğünde psikolojik etkilenmesinin daha fazla olabileceğinden belirtilen maddelerin anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesine maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine maddesindeki adil yargılama ilkesine maddesindeki hiç kimsenin kendisini suçlayan beyanda bulunmaya zorlanamaz ilkesine aykırı olduğu suça konu zararın giderilmesi için hukuk mahkemelerine dava açılması ve cebri icra yoluna gidilmesi halinde gerekli harç ve benzerlerinin alınması icap ettiği halde ceza mahkemesi aracılığıyla tazmin halinde harç ve benzerleri alınmayıp devletin vergi zıyaı olacağından belirtilen maddelerin anayasanın maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine maddesindeki herkesin gücü ölçüsünde vergi vermesi ilkesine aykırı olduğu sayılı ceza muhakemesi kanunun maddesi ve fıkralarında fail suçu ve fiilinden doğmuş olan maddî ve manevî zararın tümünü veya bunun büyük bir kısmını ödemeyi veya zararları gidermeyi kabullendiğinde durum mağdura veya varsa vekiline veya kanunî temsilcisine bildirilir mağdur verilmiş olan zararın tümüyle veya büyük bir kısmı itibarıyla giderildiğinde özgür iradesi ile uzlaşacağını bildirirse soruşturma sürdürülmez hükümleri getirilmiştir söz konusu metinlerin anayasaya aykırı olduğu düşünülmüştür şöyle ki uzlaşmanın failin suçu kabullenmesi şartına bağlı olmasının sanığın savunma hakkını kullanmasına engel olabileceği sanığın suçlamayı kabul etmeyip ancak suçtan doğacak zararı gidermeyi kabul edeceği haller olabileceği başlangıçta suçu kabul edip uzlaşma yoluna giden ve daha sonra uzlaşamayan sanığın bu psikolojik baskı altında savunmada bulunması halinde savunmanın gerçeği yansıtmayabileceği sanığın yaşından küçük olduğu da düşünüldüğünde psikolojik etkilenmesinin daha fazla olabileceğinden belirtilen maddelerin anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesine maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine maddesindeki adil yargılama ilkesine maddesindeki hiç kimsenin kendisini suçlayan beyanda bulunmaya zorlanamaz ilkesine aykırı olduğuesas sayısı karar sayısı suça konu zararın giderilmesi için hukuk mahkemelerine dava açılması ve cebri icra yoluna gidilmesi halinde gerekli harç ve benzerlerinin alınması icap ettiği halde ceza mahkemesi aracılığıyla tazmin halinde harç ve benzerleri alınmayıp devletinvergi zıyaı olacağından belirtilen maddelerin anayasanın maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine maddesindeki herkesin gücü ölçüsünde vergi vermesi ilkesine aykırı olduğu sayılı ceza muhakemesi kanunun maddesi fıkrasında aralarında iştirak ilişkisi olsun veya olmasın birden çok kişi tarafından işlenen suçlarda ancak uzlaşan kişi uzlaşmadan yararlanır hükmü getirilmiştir söz konusu metinlerin anayasaya aykırı olduğu düşünülmüştür şöyle ki maddede sanıklardan birisinin tüm zararı ödemesi halinde bu sanığın uzlaşmadan yararlanacağı diğer sanığın yararlanamayacağı belirtildiği sanıklardan birisinin uzlaşmasından sonra diğer sanığında uzlaşmayı kabul ettiğinde bu sanık tarafından giderilecek zarar kalmayacağı için sanık hakkında uzlaşma hükümlerinin uygulanmasında sorun çıkabileceği bu sanık tarafından da zarar giderildiğinde müştekinin aynı konuda birden fazla tazminat alıp haksız ve sebepsiz yere zenginleşmesi olabileceğinden belirtilen maddelerin anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesine maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı olduğu düşünülmüştür yukarıda açıklanan nedenlerle belirtilen maddelerin anayasaya aykırılıkları yönünden anayasanın maddesi uyarınca gerekli incelemenin anayasa mahkemesince yapılması saygıyla arz olunur
884
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir tarihli ve sayılı kanunun inci maddesinin numaralı fıkrasındaki sınırları il mülki sınırları olmak üzere i̇baresi ile ve numaralı fıkralarının ve numaralı fıkradaki ve belde belediyelerinin i̇baresi ile belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak i̇baresinin numaralı fıkrasının anayasaya aykırılığı i̇ptali i̇stenilen kuralların tümü i̇çin geçerli anayasaya aykırılık nedenleri tarih ve sayılı yasanın büyükşehir belediyesi kurulması ve sınırlarının belirlenmesi başlıklı inci maddesinin numaralı fıkrası ile aydın balıkesir denizli hatay malatya manisa kahramanmaraş mardin muğla tekirdağ trabzon şanlıurfa ve van illerinde sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüş numaralı fıkrası ile adana ankara antalya bursa diyarbakır eskişehir erzurum gaziantep i̇zmir kayseri konya mersin sakarya ve samsun büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırları olarak belirlenmiş numaralı fıkrası ile birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılarak köyler mahalle olarak belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmış numaralı fıkrası ile i̇stanbul ve kocaeli il mülki sınırları içerisinde bulunan köylerin tüzel kişiliği kaldırılarak bağlı bulundukları ilçe belediyesine mahalle olarak katılmış ve numaralı fıkrasında da birinci ikinci ve dördüncü fıkrada sayılan yani aydın balıkesir denizli hatay malatya manisa kahramanmaraş mardin muğla tekirdağ trabzon şanlıurfa van adana ankara antalya bursa diyarbakır eskişehir erzurum gaziantep i̇zmir kayseri konya mersin sakarya samsun i̇stanbul ve kocaeli illerindeki il özel idarelerinin tüzelkişiliği kaldırılmıştır görüldüğü üzere yasanın inci maddesinin numaralı fıkrasındaki sınırları il mülki sınırları olmak üzere i̇baresi ve numaralı fıkraları ile yapılan bu düzenlemelerle tüm büyükşehir belediye sınırları il sınırları ile eşitlenerek il özel idareleri belde belediyeleri ve köylerin tüzelkişiliklerinin kaldırılması suretiyle ilden oluşan ülkenin bir bölümü olan ilde farklı bir idare biçimi oluşturulmaktadır anayasanın üncü maddesinde idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayandığı hükme bağlanmıştıresas sayısı karar sayısı anayasanın ncı maddesinde merkezi yönetim ve nci maddesinde de yerel yönetim esasları belirlenmiştir buna göre türkiye merkezi yönetim kuruluşu bakımından coğrafi durumuna ekonomik koşullara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere illerin de diğer kademeli bölümlere ayrılacağı belirtilmiş ve il yönetiminin yetki genişliği esasına dayanacağı vurgulanmıştır türkiye yerel yönetimler açısından il belediye ya da köy halkının yerel ortak gereksinimlerini karşılamak üzere kuruluş ilkeleri yasayla belirlenen ve yasada gösterilen karar organları seçmenlerce seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişilerinin olacağı hükme bağlanmış ve yerel yönetimlerin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kurulacağı vurgulanmıştır belirtilen bu düzenlemeler ile idarenin bütünlüğü ilkeleri belirlenmiştir bu yönetim düzenlemesi herhangi bir ayrım olmaksızın tüm türkiye için geçerlidir oysa iptali istenen sayılı kanunun inci maddesinin iptali istenilen kuralları ile yapılan düzenlemelerle ülkenin bir bölümünde güçlü başkan zayıf meclis daha fazla kaynak göstermelik katılımcılık sembolik merkezi yönetim unsurları hakim olan büyükşehir modeli diğer bir anlatımla özel bir yönetim biçimi getirilmektedir diğer bölümde ise il sistemi içinde il belediyeleri optimal sınırlar belde belediyeleri ve köy tüzelkişileri ile yerel demokrasi merkezi yönetim ile yerel yönetimlerin işbirliği ve gözetim ilişkisinin sürdüğü bir model bulunmaktadır türk i̇dareciler derneği tarafından mayıs tarihinde ankara rixos otelde düzenlenen yeni büyükşehir belediye yapılanmasının i̇l özel i̇dareleri ve i̇l i̇dare sistemine etkileri başlıklı bir panele konuşmacı olarak katılan hasan celal güzel güney doğudan başlayıp türkiyeyi bölüp parçalayıp önce özerk yönetime sonra federatif sisteme sonra bağımsız devlete doğru gidilirken biz kalkıyoruz çok rahatlıkla türkiyenin milli bütünlüğünü sarsabilecek bir projeyi gündeme alıyoruz diyarbakır yetmiyormuş gibi mardini vanı şanlıurfayı koyuyorsunuz orada bir çanak meydana getiriyorsunuz bu çanak bir bağımsız özerk bölge hazırlığı senedir oturmuş il sistemini değiştiriyorsunuz bu resmen bölgesel sisteme geçiştir açıkçası türkiyenin bölgelere bölünmesi ve etnik ayrımcılığa yol açılması demektir mehmet keçeciler mülki idare amirlerinin tamamen devreden çıkarılacağına ve özellikle güneydoğuda büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalınacağına değinerek eğer niyet üstü kapalı federalizme geçmek ise yolu bu değil bu fevkalade yanlış bir iş böyle bir geçiş olmaz bu ne olduğu belli olmayan bir sistem görüş ve açıklamasında bulunarak getirilen özel yönetim modelinin sakıncalarına değinmişlerdir bkz özgür i̇nsan dergisi kasım sa shf açıklandığı üzere iptali istenilen söz konusu düzenlemeler ile ilin kapsadığı coğrafyada tamamen farklı bir yönetim biçimi ili kapsayan coğrafyada ise başka bir yönetim yapısı oluşturulmaktadır yönetimde böyle bir yapılanma getirilmesi anayasanın üniter devlet ilkesi bakımından asla kabul edilemezesas sayısı karar sayısı yukarıda belirtilen nedenlerle bir ülke ve iki yönetim yapısını getiren tarih ve sayılı kanunun inci maddesinin numaralı fıkrasındaki sınırları il mülki sınırları olmak üzere ibaresi ile ve numaralı fıkraları idarenin bütünlüğü ilkesine ve dolayısıyla anayasanın üncü maddesine aykırıdır tarih ve sayılı kanunun inci maddesinin numaralı fıkrasındaki sınırları il mülki sınırları olmak üzere i̇baresi ile i̇kinci fıkrasının anayasaya aykırılığı i̇ptali istenilen bu düzenlemeler ile mevcut ve yeni kurulan büyükşehir belediyelerinin sınırları il sınırları ile eşitlenmiştir anayasanın nci maddesinde kanun büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir denildiğinden özel yönetim biçimlerinin ancak büyük yerleşim merkezlerinde olabileceği kuşkusuzdur büyükşehir belediyeleri de anayasanın bu hükmüne dayanılarak yılında kurulmaya başlanmış sayılı kanunun inci maddesinin numaralı fıkrası ile de mevcut büyükşehir belediyelerine ilaveten aydın balıkesir denizli hatay malatya manisa kahramanmaraş mardin muğla tekirdağ trabzon şanlıurfa ve van illerinde aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuştur açıklanan nedenle büyük şehir belediyelerinin kurulması anayasanın nci maddesinin öngördüğü bir düzenlemedir ancak sayılı kanunun inci maddesinin ve numaralı fıkralarındaki iptali istenilen ibarelerle mevcut ve yeni kurulan büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırlarına çekilmiştir ki bunun anlamı özel yönetim biçimi olarak büyükşehir belediyesinin illerde kurulmasıdır i̇l büyüklü küçüklü çok sayıda yerleşim merkezi demektir büyük yerleşim merkezi demek değildir yerleşim merkezinden kastedilen şey haliyle evlerden oluşmuş bir merkezdir yerleşimin yani içinde yerleşilen evlerin olmadığı bir yer bir yerleşim yeri değildir yerleşim yerinden bahsetmek için bu evlerin birbirine komşu ya da az çok birbirine yakın olmaları gerekir dahası anayasamız büyük yerleşim yerleri için değil büyük yerleşim merkezleri için bu imkanı tanımaktadır merkez terimi ise dağınık evleri değil toplanmış yoğunlaşmış evleri ifade eder yani yerleşim merkezinden bahsedebilmek için evlerin birbirine bitişik veya az çok yakın olmaları gerekir anayasanın nci maddesinin üçüncü fıkrası her yerleşim yeri için değil sadece büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimlerinin kurulmasına imkan vermektedir bundan da metropol kavramının kastedildiği açıktır sayılı yasanın inci maddesinin ve numaraları fıkraları ile aydın balıkesir denizli hatay malatya manisa kahramanmaraş mardin muğla tekirdağ trabzon şanlıurfa van adana ankara antalya bursa diyarbakır eskişehir erzurum gaziantep i̇zmir kayseri konya mersin sakarya ve samsun büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınır olarak belirlenmiştir oysa ki merkez nüfusu olan muğla ile olan mardinin büyük yerleşim yeri olduğunu iddia etmek mümkün değildir i̇stanbul ve kocaeli i̇llerinin büyükşehir belediye sınırlarının il mülki sınır yapıldığı sayılı kanunun iptali istemiyle açılan davada anayasa mahkemesi de aynen bu şekilde bir karar vermiştir anayasa mahkemesinin tarih k sayılı karardaesas sayısı karar sayısı nüfus kriteri hizmetin gerekleri ile ekonomik ve coğrafi şartlar büyükşehir belediyesi kurulmasını etkileyen faktörler içerisinde yer aldığına göre yasa koyucunun taktirine bağlı olarak büyükşehir belediyesi sınırların belirlenmesinde buralara yakın ilçe belediye ve köylerin dikkate alınması gerekebilir düzenleme ile bir kısım büyükşehir belediyeleri için il mülki sınırı diğerleri için ise objektif sayılabilecek bir ölçüyle büyükşehir belediyesi sınırı belirlenmiştir i̇stanbul ve kocaelinin toprak büyüklüğü barındırdıkları nüfus ve bunun dağılımı ile coğrafi yapısı birlikte değerlendirildiğinde bu yerler için mahalli müşterek ihtiyaç ve sorunların hemen hemen il sınırları içerisini ilgilendirdiği diğer büyükşehirlerde de bunları büyükşehir belediyesi çevresini önemli ölçüde etkilediği gözetilerek büyükşehir belediyesi sınırlarının yeniden tespit edilmesinde anayasanın anılan maddelerine aykırı bir yön görülmemiştir görüleceği üzere sayılı kanun ile büyükşehir belediye sınırları il mülki sınır olan ilin i̇stanbul ve kocaeli ile hiçbir benzer tarafı bulunmamaktadır zira i̇stanbul ilinin toplam yüzölçümü km kocaeli ilimizin yüzölçümü kmdir ancak konya ilinin yüzölçümü kmdir aynı şekilde i̇stanbul bşb konsolide bütçesi milyar tl iken konya bşb bütçesi ile karşılaştırma kabul etmeyecek derecede düşüktür bu çerçevede yüzölçümü bakımından i̇stanbuldan kat daha büyük olan bütçe açısından ise i̇stanbulun bütçesinin neredeyse sine sahip olan bir ilin aynı modelle yönetilmesinin benzer sonuçlar doğuracağını ileri sürmek mümkün değildir benzer değerlendirmeler kmlik i̇zmir kmlik antalya kmlik van kmlik erzurum kmlik ankara ve diğer iller için de yapılabilir yasanın gerekçesinde bu düzenleme ile belediyelerin tek merkezden yönetimi etkinlik ve verimliliği artıracak vatandaşın artan hizmet beklentilerini karşılamayı sağlayacaktır geniş ölçek sayesinde gelişmiş teknolojiler sağlanacak uzman iş gücü istihdam edilebilecek kaynaklar daha isabetli kullanılabilecektir mülki sınır belediye hizmetleri için optimal ölçekte iş görme olanağı verecektir oysa mülki sınırların mahalli hizmetler için optimal ölçek sayılması olanaksızdır büyükşehir belediyesi ve diğer belediyeler yerel ortak ihtiyaçlar için kent merkezlerinde kurulur mülki yönetim ise iller ve ilçeler olarak ulusal ortak ihtiyaçlar için tasarlanır bu iki tip toplumsal ihtiyaç birbirinden niteliksel olarak farklıdır merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarının varlığı da bu nedenden doğar hizmet ve yönetim ölçekleri farklı kriterlere göre belirlenir mülki yapılanma yönetim ölçeğidir sınırlar ulusal siyasi ve idari ölçütler ile belirlenir mahalli yapılanma ise yerel nitelikteki hizmetler ölçütü ne göre belirlenir hiçbir il ya da ilçe sınırı çöp su kanalizasyon hizmetlerinde verimlilik sorunu gözetilerek kurulmamıştır dolayısıyla mülki sınırların mahalli ihtiyaçlar için optimal ölçek olması genel kural değil ancak istisnai bir durum olabilir anayasanın ncı maddesine göre iller ve ilçeler merkezden yönetim gerekleri çerçevesinde ülke genelinden coğrafya durumuna ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre kurulurlar belediyeler ise ülke genelinden bakışa göre değil yerinden bakışa göre yerleşmeler temelinde ve yerel hizmetler ölçüsüyle kurulurlar yerel yönetimler öbek öbek yerleşmeler için kurulurken mülki birimler öbekler bütünü için tasarlanır açıklanan nedenlerle sınırları mülki sınır olan büyükşehir modelini diğer bir anlatımla özel yönetim biçimini getiren tarih ve sayılı kanunun inci maddesinin esas sayısı karar sayısı numaralı fıkrasındaki sınırları il mülki sınırları olmak üzere ibaresi ile mevcut büyükşehir belediyelerinin sınırlarını il mülki sınırı yapan numaralı fıkrası büyük yerleşim merkezleri dışında kalan yerleşim merkezlerini de kapsamına aldığı için anayasanın nci maddesine coğrafya durumu ekonomik şartlar ve kamu hizmetlerinin gerekleri gözetilmediği için de anayasanın ncı maddesine aykırıdır diğer taraftan anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın inci maddesinde yer alan anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ve dolayısı ile anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi ile bağdaşması düşünülemez anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sa shf bu nedenle de tarih ve sayılı kanunun inci maddesinin birinci fıkrasındaki sınırları il mülki sınırları olmak üzere ibaresi ile ikinci fıkrası anayasanın nci ve inci maddelerine de aykırıdır ve numaralı fıkralarının ve numaralı fıkradaki ve belde belediyelerininbelediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak i̇barelerinin anayasaya aykırılığı yasanın inci maddesinin numaralı fıkrasında yapılan düzenleme ile ve numaralı fıkralarda sayılan diğer bir anlatımla aydın balıkesir denizli hatay malatya manisa kahramanmaraş mardin muğla tekirdağ trabzon şanlıurfa van adana ankara antalya bursa diyarbakır eskişehir erzurum gaziantep i̇zmir kayseri konya mersin sakarya ve samsun illerine bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış köyler mahalle olarak belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır yine inci maddenin numaralı fıkrası ile yapılan düzenleme ile de i̇stanbul ve kocaeli il mülki sınırları içerisinde bulunan köylerin tüzel kişiliği kaldırılarak bağlı bulundukları ilçe belediyesine mahalle olarak katılmıştır avrupa yerel yönetimler özerklik şartının yerel yönetim sınırlarının korunması başlıklı inci maddesinde yerel yönetimlerin sınırlarında mevzuatın elverdiği durumlarda ve mümkünse bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz denilmiştir türkiye yerel yönetim özerklik şartını yılında çekince koyarak onaylamış tarih ve sayılı yasa ile de kabul etmiş ve daha sonra tarihinde ikinci ve üçüncü bentlerine çekince konularak bakanlar kurulunca onaylanmıştır rg sa anayasanın ıncı maddesinde usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir dendikten sonra bunların anayasaya aykırılığının iddia edilemeyeceği bildirilmiştir diğer yandan anayasanın ıncı maddesinde yapılan son değişiklikle temel hak ve özgürlüklere ilişkin andlaşmalarla kanunların aynı konuda yaptığı düzenlemelerde çatışma olması halinde andlaşma hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır bu nedenle yapılacak yasal bir düzenleme ile uluslararası andlaşmanın yok sayılması ve bu andlaşmanın getirdiği yükümlülüklerden kaçınılması söz konusu olamaz yüzyılı aşkın süredir varlığını koruyan bir yerel yönetim birimleri olan köy ve beldelerin yeterli tartışma yapılmadan kapatılması köy ve belde yaşayanlarına hiç söz hakkı verilmemesiesas sayısı karar sayısı avrupa yerel yönetimler özerklik şartının yerel yönetimlerin sınırlarında bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz ilkesine açıkça aykırıdır anayasanın nci maddesinde de yerel yönetim esasları belirlenmiş ve mahalli idarelerin il belediye ya da köy halkının yerel ortak gereksinimlerini karşılamak üzere kuruluş ilkeleri yasayla belirlenen ve yasada gösterilen karar organları seçmenlerce seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişilerinin olacağı hükme bağlanmış ve yerel yönetimlerin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kurulacağı vurgulanmıştır anayasa mahkemesinin k sayılı tarihli kararında aynen şöyle denilmiştir düzenlemeyle tüzel kişiliği kaldırılacak ya da tabi oldukları tüzel kişiyle ilişkisi kesilecek olan mahal sakinlerinin iradesinin doğrudan doğruya sorulması zorunlu kılınmakta ancak statüsünde herhangi bir değişiklik yaşamayan ve özerkliğine dokunulmayan katılınacak tüzel kişi belediye sakinlerinin doğrudan iradelerine başvurulmamakla birlikte yine de oylarıyla oluşturulan karar organlarının onayı şart koşulmaktadır dava konusu kuralla tüzel kişiliği kaldırılan beldede ya da bağlı bulundukları ve organlarının oluşumuna katıldıkları yerel yönetim birimiyle ilişkileri koparılacak kısımlarında halkoyuna başvurulmasının öngörülmüş olması yerinden yönetim ilkesinin bir gereğidir katılınacak belediyenin hukuksal statüsünde herhangi bir değişiklik olmayacağından doğrudan doğruya halkoyuna başvurulması zorunluluğu bulunmamaktadır buna rağmen yasa koyucu katılınacak belediye meclisinin bu birleşme ve katılmaya onay vermesini zorunlu kılarak katılınacak belediyenin özerkliğinin korunmasını gözetmiştir görüldüğü gibi anayasa mahkemesi tüzel kişiliği kaldırılan beldede ya da bağlı bulundukları ve organlarının oluşumuna katıldıkları yerel yönetim birimiyle ilişkileri koparılacak kısımlarında halkoyuna başvurulmasının öngörülmüş olmasını yerinden yönetim ilkesinin bir gereği olarak görmektedir yukarıda da değindiğimiz üzere anayasanın nci maddesinin birinci fıkrasına göre belde belediyelerinin de köy tüzel kişiliklerinin de anayasal temelleri vardır zira bu fıkrada köy ve belediye halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere karar organları gene kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişi olması öngörülmektedir dolayısıyla nerede bir belde var ise orada bir belediyenin yani belediye idaresinin olması nerede bir köy var ise orada bir köy mahalli idaresinin olması anayasamızın bir emridir belde kasaba şehir anlamına gelir türk uygulamasında belde köyden büyük şehirden küçük yerleşim yeri için kullanılmaktadır köy teriminin ise ne anayasamızda ne de bir başka madde metninde tanımı yapılmamıştır ancak bu durum kanun koyucunun köy terimini keyfi olarak yorumlayabilmesine de imkan vermemektedir profdrkemal gözlerin sayılı kanun hakkında eleştiriler isimli makalesinde de değindiği üzereesas sayısı karar sayısı kanun koyucu anayasanın kullandığı terimlerin günlük dildeki olağan anlamlarıyla ordinary meaning yani düz anlamlarıyla plain meaning bağlıdır örneğin anayasanın sadece ana terimini kullanarak tanıdığı bir hak söz konusu ise kanun koyucu ana terimini kendi keyfine göre tanımlayarak burada geçen ana teriminin içine babaları da katarak bir düzenleme yapamaz anayasa koyucunun sadece erkek terimini kullanarak getirdiği bir yükümlülük var ise kanun koyucu anayasa erkek kavramını tanımlamamıştır ben istediğim gibi tanımlarım deyip bu kavramın içine kadınları da dâhil edip söz konusu yükümlülüğü kadınlara teşmil edemez keza kanun koyucu böyle bir durumda bütün kadınlar erkeğe dönüştürülmüştür diyemez zira erkek ve kadın terimlerinden herkesin bildiği anlamda erkek ve kadın anlaşılır keza köy teriminden de herkesin bildiği anlamda köy anlaşılır kanun koyucunun şu illerde yaşayan kadınların kadınlıkları kaldırılmış ve erkeğe dönüştürülmüştür diye hüküm getirmesi ne kadar saçma ise şu illerdeki köylerin köy olma nitelikleri kaldırılmış ve mahalleye dönüştürülmüştür diye hüküm koyması da kadar saçmadır şehirden km uzaklıkta dağ başında kişinin yaşadığı evden oluşmuş bir yerleşim birimine kanun koyucunun bir belediyenin mahallesidir demesi beş çocuklu bir erkeğe bu erkek kadındır demesi kadar saçma bir şeydir kanun koyucunun bir erkeğe kadındır demesi durumunda bu erkek kadın hâline gelmeyeceği gibi böyle bir köye mahalle demesi durumunda da bu köy mahalle hâline gelmez sayılı kanun ile şehre uzak yakın ayrımı yapılmaksızın yirmi dokuz ildeki il sınırları içerisinde bulunan bütün köylerin tüzel kişiliklerini kaldırmakta ve i̇stanbul ile kocaeli i̇lleri hariç olmak üzere yirmi yedi ildeki il sınırları içerisinde bulunan bütün belde belediyelerini kapatmaktadır oysa ki anayasamıza göre şehir merkezinden km uzakta olan bir köyün veya beldenin karar organlarının kendi halkı tarafından seçilen üyelerden oluşan bir kamu tüzel kişisi tarafından yönetilmeye hakkı vardır zira şehir merkezinden km uzakta olan bir köy ya da belde ancak zamanla şehirle bitişmesiyle ve fiilen bu şehrin mahallesi haline gelmesi ile şehrin mahallesi haline dönüşebilir ancak örneğin km kıyı sınırı bulunan muğla ve km kıyı sınırı bulunan antalyada böyle bir durumdan bahsetmek mümkün olmayacaktır açıklanan nedenlerle tüzelkişilikleri kaldırılan ve sınırları değiştirilen köy ve beldelerde referandum öngörülmeden yerellik ortadan kaldırıldığından sayılı kanunun inci maddesinin ve numaralı fıkraları yerinden yönetim ilkesine ve yerel yönetim özerklik şartına dolayısı ile anayasanın ıncı ve nci maddelerine aykırıdır anayasanın üncü maddesinde açıkça anayasa mahkemesi kararlarının yasama yürütme ve yargı organlarıyla idare makamlarını gerçek ve tüzelkişileri bağladığından söz edilip kesinliği vurgulandığına göre bu kararların gerekçesine aykırı düzenlemelere ve girişimlere geçerlik tanınamayacağı gibi kararları etkisiz ve sonuçsuz kılacak yolların izlenmesi de hoşgörüyle karşılanamaz anayasa mahkemesinin gün ve sayılı kararı bu nedenle de sayılı kanunun inci maddesinin ve numaralı fıkraları anayasanın üncü maddesine de aykırıdır hukuk devletinin tanımına giren birçok unsurlardan birisi de kamu yararı düşüncesi olmaksızın başka deyimle yalnızca özel çıkarlar için veya yalnızca belli partilerin veya kişilerin yararına olarak herhangi bir yasanın kabul edilmeyeceğidir buna göre çıkarılmasıesas sayısı karar sayısı için kamu yararı bulunmayan bir kanun anayasanın nci maddesi hükmüne aykırı nitelikte olur ve dava açıldığında iptali gerekir anayasa mahkemesinin k sayılı kararında da yasa koyucuya verilen düzenleme yetkisi hiçbir şekilde kamu yararını ortadan kaldıracak ve engelleyecek biçimde kullanılamaz denilmektedir yerinden yönetim ilkesi yerel yönetimlerin yerde bulunanların ortak gereksinimlerini karşılamak için kendi seçtiği organlarca yönetilmesi anlamına gelmektedir anayasanın nci maddesinde yer alan yerinden yönetim ilkesi yönünden kamu yararı ancak halkın katılımının ve bu yolla etkinliğinin arttırılması ile gerçekleştirilebilir belediyelerin ve köylerin kapatılması yörenin mahalle olarak bir başka ilçeye bağlanması demokratik katılımı en aza indirecek yıldır yıldır sahip oldukları belediyenin mahalleye dönüştürüldüğü yörelerde artık demokrasinin yaygınlaşması ve etkinleşmesinden söz edilemeyecektir yasanın inci maddenin ve numaralı fıkraları ile getirilen düzenlemelerin anayasanın nci maddesinde öngörülen yerinden yönetim ilkesinin gereği olan halkın katılımını arttırıcı değil azaltıcı nitelikte olduğundan ortak bir yararın amaçlanmadığı ve dolayısıyla kamu yararına dayanmadığı açıktır bugüne kadarki uygulama il sınırları içindeki yerleşmelere ve bu yerleşmelerde yaşayan vatandaşlara belediye hizmetlerinin eksik ve pahalı hizmet olarak yansımasına neden olmuştur bir yandan hizmete ulaşmak zorlaşırken diğer yandan alınan hizmetler su kanalizasyon vb pahalılaşmıştır geçmişte belediye sınırları dışında köylerde yaşayanlar ile küçük beldelerden mahalleye dönüşenlerde yaşayanlar açısından yoksullaşmaya neden olacak gelişmeler yaşanmıştır mevcut yetki ve güç dağıtımı ile sınırların genişlemesi belediye hizmetleri açısından hizmetin de genişlemesi ve yaygınlaşması anlamına ne yazık ki gelmemektedir tam aksine genişletilen sınırlar belediyelerin ve seçilen belediye başkanının toplumdan kopması anlamına gelmektedir ek tmmob şehir plancıları odası büyükşehir belediyesi kanunu değişikliği değerlendirme raporu örneğin türkiyenin en büyük ikinci belediyesi olan ankara büyükşehir belediyesi tarafından yıldır tamamlanamayan metro hatları yılı nisan ayında ulaştırma bakanlığına devredilmiştir bu kapsamda kmlik yarıçap içinde ve kentsel alanda kendisine yüklenen görevleri yerine getiremeyen ankara büyükşehir belediyesi bu yasa ile eskişehir sınırındaki nallıhanın mahallelerine aksaray sınırındaki şeferlikoçhisarın mahallelerine hizmet götürme yükümlülüğü ile karşı karşıya bırakılmaktadır yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı kanunun inci maddesinin ve numaralı fıkraları amaç öğesi bakımından da anayasanın nci maddesine aykırı düşmektedir diğer taraftan sayılı kanunun inci maddesinin numaralı fıkrası ile ve numaralı fıkralarda sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan beldelerin tüzelkişilikleri de kaldırılmış ve mahalleleriyle birlikte bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır ancak bu düzenleme yapılırken tüzelkişilikleri kaldırılan beldelerin tarihsel turistik coğrafi özellikleri dikkate alınmadığından yerel yönetim kültürünün pek çokesas sayısı karar sayısı yerleşmeden silinmesine ortadan kalkmasına neden olacaktır oysa ki anadolu topraklarında bugüne kadar varlığını sürdürmüş yerleşmelerin bir bölümünde belediye kültürü cumhuriyetten de eskidir örneğin bu yasa ile kapatılması ve mahalleye dönüşmesi öngörülen i̇zmirin ödemiş ilçesi birgi beldesinde belediye teşkilatının kuruluş tarihi dur osmanlı öncesinde aydınoğlu beyliğine başkentlik yapmış yerleşim tarihi ilk çağlara uzanan bir yerleşmenin yıllık belediyesi kapatılırken önemli bir yerel yönetim kültürü de ortadan kaldırılmakta ve yok edilmektedir ek tmmob şehir plancıları odası büyükşehir belediyesi kanunu değişikliği değerlendirme raporu aynı şekilde alaçatı tirilye side gibi tüm ülkede adını duyuran kuruluşları osmanlı dönemine kadar uzanan bu belediyelerin de bir anda mahalleye dönüştürülmesi ile ülkemizin yerel yönetim kültürü ağır bir darbe alacaktır tüzelkişiliği kaldırılan belde belediyeleri içinde turizm bölge alan ve merkezleri ve kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm öncelikli yöreler listesinde yer alan beldeler içinde dünyanın en özel sörf koylarından biri demek olan alaçatıçeşme aydınoğulları beyliğinin başkenti ve dan bu yana belediye olan birgiödemiş antalyanın side beldesi ordumesudiyenin turizm beldesi belgesine sahip olan yeşilcede vardır özgün tarihsel turistik coğrafi özellikleri olan beldeleri il merkezinden yer yer kmyi aşan uzaklıktaki köylerin en yakın merkezlerindeki beldeleri toptancı bir yaklaşımla kapatmak hiçbir optimum ölçek gerekçesiyle açıklanamaz tarihsel ve kültürel dokuyu tahrip ettiği gibi ülke turizmine de büyük zarar verir anayasanın üncü maddesinde devletin tarih kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlayacağı bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alacağı hükme bağlanmıştır tarih ve sayılı büyükşehir belediyesi sınırları i̇çerisinde i̇lçe kurulması ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanun ile bazı belde belediyeleri kaldırılmıştır bu konuda açılan iptal davası sonunda anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında nüfus yoğunluğuna bağlı olarak yerel ihtiyaçların karşılanmasında köy belediyelere göre daha alt düzey bir yerel yönetim kuruluşu olduğundan mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması bakımından kamu yararı gereğince yasaya ekli sayılı listede gösterilen belediyelerden sınırları itibarıyla kültür ve turizm bakanlığının önerisi ve bakanlar kurulu kararı ile ilan edilmiş turizm bölge alan ve merkezleri ve kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri kapsamında kalanlar ile bayındırlık ve i̇skân bakanlığınca saptanan yılı turizm öncelikli yöreler listesinde yer alanların tüzel kişiliklerinde değişiklik yapılmadan önce bu beldelerin coğrafi ekonomik sosyal tarihsel kültürel ve kimliksel özelliklerinin incelenmesi özellikle yılın belli dönemlerinde hizmet verdikleri nüfusun kayıtlı nüfuslarının çok üzerine çıktığının ve bu nüfusa sunulacak hizmetin nitelik ve niceliğinin gözetilmesi gerekmektedir gerekçesi belirtilerek bakanlar kurulu kararı ile ilan edilmiş turizm bölge alan ve merkezleri ve kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri kapsamında kalanlar ile bayındırlık ve i̇skân bakanlığınca saptanan yılı turizm öncelikli yöreler listesinde yer alan belde belediyelerinin kaldırılması iptal edilmiştiresas sayısı karar sayısı halbuki anayasanın üncü maddesinin son fıkrasında anayasa mahkemesi kararları resmî gazetede hemen yayımlanır ve yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını gerçek ve tüzelkişileri bağlar denilmektedir buna göre anayasa mahkemesi kararları yayımlanmakla bağlayıcılık özelliği kazandığından yasama organı aynı konuda düzenleme yaparken bu kararları etkisiz veya sonuçsuz bırakacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve iptal edilen kuralları yeniden yasalaştırmamak zorundadır anayasa mahkemesi kararlarının sonuçları kadar gerekçelerinin de bağlayıcılığı tartışılamaz çünkü kararlar gerekçeleri ile bir bütünlük oluştururlar ve bu doğrultuda yasamanın da içinde yer aldığı devletin ve kişilerin etkinliklerinde yönlendirici ve belirleyici olurlar bu nedenle yasama organı iptal edilen yasaların yerine yeni düzenleme yaparken kararların gerekçelerini de göz önünde bulundurmakla yükümlüdür açıklanan nedenlerle sayılı kanunun inci maddesinin numaralı fıkrasının belde belediyelerinin tüzelkişiliğini kaldırıp mahalleleriyle birlikte bağlı bulundukları ilçe belediyesine bağlanmasını öngören numaralı fıkradaki iptali istenilen ve belde belediyelerinin belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak i̇bareleri bakanlar kurulu kararı ile ilan edilmiş turizm bölge alan ve merkezleri ve kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri kapsamında kalanlar ile bayındırlık ve i̇skân bakanlığınca saptanan yılı turizm öncelikli yöreler listesinde yer alan belde belediyeleri yönünden anayasanın nci üncü ncı ve üncü maddelerine aykırıdır tarihli ve sayılı onüç i̇lde büyükşehir belediyesi ve yirmialtı i̇lçe kurulması ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesinin numaralı fıkrasının anayasaya aykırılığı tarih ve sayılı kanunun inci maddesinin numaralı fıkrası yapılan bu düzenleme ile birinci ikinci ve dördüncü fıkrada sayılan yani aydın balıkesir denizli hatay malatya manisa kahramanmaraş mardin muğla tekirdağ trabzon şanlıurfa van adana ankara antalya bursa diyarbakır eskişehir erzurum gaziantep i̇zmir kayseri konya mersin sakarya samsun i̇stanbul ve kocaeli illerindeki il özel idarelerinin tüzelkişiliği kaldırılmıştır temelleri tarihli teşkil vilayet nizamnamesi ile atılan ve ilk anayasal dayanağını kanun esasisinde bulan il özel idareleri asıl olarak en geniş haliyle tarihli i̇dare umumiye vilayet kanun muvakkatinde düzenlenmiştir bu kanunu muvakkat ile il özel idareleri ilk kez tüzel kişiliğe sahip gelir ve giderleri görev ve yetkileri belirli bütçesi olan özerk bir yönetim birimi olarak ortaya konmuş zaman içinde değişen koşullar gelişen çoğalan ve çeşitlenen ihtiyaçlar dolayısıyla yılında sayılı kanun ile önemli değişikliklere uğrayan kanunun adı da i̇l özel i̇daresi kanunu olarak değiştirilmiş ve tarihli bu kanun tarihli ve sayılı kanunun inci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır anayasanın hükmüne göre mahalli idareler il belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları gene kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir anayasanın bu hükmünden de anlaşılacağı üzere anayasa tarafından öngörülmüş yerel yönetimler i̇l özel idaresi belediye ve köylerdir i̇şbu maddede belirtilen il terimiyle bahsedilen il mahalli idaresi yani il özel idaresi belediye ile kastedilenesas sayısı karar sayısı belediye mahalli idaresi ve köy ile bahsedilen de köy mahalli idaresidir yani ortada bir il bulundukça orada bir il özel idaresinin de bulunması bir anayasal zorunluluktur i̇l özel i̇daresinin üzerinde kurulacağı ilin ne olduğu da anayasamızın ncı maddesinde tanımlanmıştır buna göre türkiye merkezi idare kuruluşu bakımından coğrafya durumuna ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere ayrılır dolayısıyla il anayasa md göre merkezi idarenin coğrafi bir bölümüdür ve ilin yani il özel idaresinin bir anayasal temeli vardır şu halde bir mülki idare birimi olarak kurulmuş il yönetiminin bulunduğu her bir idari birimde i̇l özel idaresi yönetiminin bir yerel yönetim birimi olarak kurulu bulunması anayasa hükmünce zorunludur anayasa tarafından öngörülmüş olan özel idare yönetiminin kaldırılması ya da bazı iller için işletilmemesine ilişkin istisna getirilmesi ancak bu yönde bir anayasa hükmünün bulunması halinde düşünülebilir aksi halde anayasa tarafından kurulmuş bir yerel yönetim biriminin normlar hiyerarşisinde daha alt kademede bulunan kanunla kaldırılması söz konusu olacaktır bu içerikte bir kanun düzenlemesinin de anayasaya açıkça aykırılık teşkil edeceği kuşkusuz olduğundan yasanın inci maddesinin ve numaralı fıkralarında sayılan ilde il özel idaresi tüzelkişiliği
4,152
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir mahkememizin esas sayılı dosyasında sanıklar mevlüt yüksel ve abdullah özdoğan haklarında ankara başsavcılığının tarih ve basın esas sayılı iddianamesi ile görevinden dolayı basın yolu ile hakaret suçundan dolayı kamu davası açılmıştır yukarıdaki belirlenen iddianamede sanıklardan abdullah özdoğanın suç tarihinde öncü gazetesi sorumlu yazı i̇şleri müdürü olması sebebiyle sayılı yasanın maddesi yollaması ile tcknun maddesi gereğince cezalandırılması talep edilmiştir bu sebeple talebimize konu sayılı yasanın maddesinin birinci fıkrasındaki para cezasının hesabında sayılı cezaların i̇nfazı hakkında kanunun maddesinin bendinde belirtilen miktarın aşağı miktarı esas alınır hükmü sanık hakkında mahkememizin uygulayacağı yasa kuralıdır mahkememiz tarihli oturumda sayılı yasanın maddesindeki para cezasının hesabında sayılı cezaların i̇nfazı hakkında kanunun maddesinin bendinde belirtilen miktarı aşağı haddi esas alınır hükmünü anayasanın ile maddelerine aykırı olması nedeni ile itirazen anayasa mahkemesine müracaat edilmesine karar vermiştir anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin nitelikleri belirtilirken sosyal bir hukuk devleti olduğu kabul edilmiştir hukuk devletinde yasalar uygulanırken yine anayasanın maddesinde yerini bulan kanun önünde eşitlik ilkesi de gözetilmesi gereken temel kuraldır anayasanın maddesine göre herkes dil ırk renk cinsiyet siyasî düşünce felsefî inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar hukuk devleti ilkesine bağlı olarak tcknun maddesinde hakime takdir hakkı tanınmıştır hakim iki sınır arasındaki temel cezayı suçun işleniş biçimi suçun işlenmesinde kullanılan araç suç konusunun önem ve değeri suçun işlendiği zaman ve yer fiilin diğer özellikleri zararın veya tehlikenin ağırlığı kastın veya taksirin yoğunluğu suç sebepleri ve saikleri failin amacı geçmişi şahsi ve sosyal durumu fiilden sonraki davranışı gibi hususları gözönünde bulundurulmak sureti ile takdirini kullanarak belirler cezanın asgari hattan tayini halinde dahi takdirin sebepleri mutlaka kararda gösteriliresas sayısı karar sayısı sayılı basın kanununun maddesi ile basın yolu ile işlenen suçlardan dolayı ceza sorumluluğu belirtilirken yazıyı veya haberi veya resmi veya karikatürü yapan kimseyle beraber bu mevkutenin ilgili sorumlu müdürü gösterilmiş olup ancak ceza tayininde hürriyeti bağlayıcı cezaların süresine bakılmaksızın para cezasına çevrilmesi hüküm altına alınmış ve özellikle hakimin takdiri gözardı edilerek para cezasının hesabında sayılı cezaların i̇nfazı hakkındaki kanunun maddesinin bendinde belirtilen hususların aşağı haddi esas alınır hükmü konularak anayasanın eşitlik hakkı ortadan kaldırılmıştır dolayısı ile basında çalışan yazı işleri sorumlu müdürlerine imtiyaz tanımıştır sonuç yukarıda açıklandığı gibi sayılı basın kanununun maddesindeki para cezasının hesabında sayılı cezaların i̇nfazı hakkındaki kanunun maddesinin bendinde belirtilen miktarın aşağı haddi esas alınır hükmü anayasanın ve maddelerine aykırı olduğundan itirazen iptaline karar verilmesi saygıyla arz olunur
418
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir kişi hürriyeti uluslararası sözleşmeler ve iç hukuk kuralları ile koruma altına alınmış kısıtlanması için gerekli ölçüt ve istisnalar da yine uluslararası sözleşmeler ve bu sözleşmelere belirli medeniyet seviyesine ulaşma gayesi içinde uygun yapılan yasalarla belirlenmiştir anayasamızın maddesi çerçeve şeklinde kişi hürriyetinin kısıtlanabileceği halleri belirlemiştir maddeden anlaşılacağı üzere bazı durumlarda kişi hürriyeti mahkeme kararı ile kısıtlanabilecektir mahkeme kararından anlaşılması gereken hukuk devleti olma ilkesi ve adil yargılanma hakkı gereği kanun yoluna gidilebilen mahkeme kararlarıdır cmknin maddesinde ifadesini bulan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları cmknin maddesi gereğince itiraz kanun yoluna tabidir varsayım olarak ilk derece mahkemesi beraat etmesi gerekli sanığı mahkum ettiyse ve mahkumiyet hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında ise mahkeme hükmün açıklanmasını geri bırakacaktır sanık cmknin maddesi gereği yıl denetim süresine tabi olacaktır sanık cmknin maddesi gereğince itiraz kanun yoluna başvurunca kanun yolu mahkemesi temyiz merci gibi inceleme yapamayacak ilk derece mahkemesinin kararı usule uygun ise itiraz reddedilecek sanık gerçekte beraat edebilecekken hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri gereği haksız yere yıl denetim süresine tabi olabilecektir durum anayasamızın maddeleri ile hukukumuza giren adil yargılanma hakkı ve hukuk devleti olma ilkesine aykırılık teşkil etmektedir yine cmknin abc maddesi gereği mahkeme denetimli serbestlik tedbiri olarak sanığa kişi hürriyetini kısıtlayan yükümlülükler yükleyebilecektir yıllık denetimli serbestlik süresi içinde sanık kasıtlı suç işlerse açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanacaktır sanık açıklanan hükmü temyiz edecek ve sonucunda beraat edecek olursa beraat eden sanığın açıklanması geri bırakılan hüküm nedeniyle haksız yere kişi hürriyeti kısıtlanmış sanığa haksız yere denetimli serbestlik tedbiri olarak yükümlülük yüklenmiş olacaktır bu durum anayasamızın maddesinde suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz cümlesi ile ifade edilen masumiyet karinesine aykırılık teşkil etmektedir i̇stisnaları saklı olmak üzere ancak suçluluğu hükmen sabit olanlar ceza ve güvenlik tedbirleri ile hürriyetlerinden kısıtlanırlar yukarıda açıklanan tüm nedenlerle de iş bu iptal başvurusunda bulunma zorunluluğu hasıl olmuştur i̇stem sonucu yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle sayılı cmknun hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması başlıklı mdsinin fıkrası ve bentleri ve fıkrasının tc anayasasının mdlerine aykırı olduğu kanaatine mahkememizce varılmış olmakla tc anayasasının mdsi uyarınca sayılı cmknun hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması başlıklı mdsinin fıkrası ve bentleri ve fıkrasının iptali ve iptal kararı verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulması saygı ile arz ve talep olunur
372
esas sayısı karar sayısı dava dosyasının incelenmesinden davacı şirketin yılı hesap döneminde maliki bulunduğu gayrimenkulünü sayılı finansal kiralama faktoring ve finansman şirketleri kanunu maddesi uyarınca sat ve geri kirala yöntemiyle sattığı ve bu satıştan tl taşınmaz satış kazancı oluştuğu yılı hesap döneminde söz konusu taşınmazın aktif bedeli üzerinden tl amortisman hesaplandığı ancak sayılı kanun ile sayılı kurumlar vergisi kanununun maddesine bendi eklenmek suretiyle davacı şirketin yılında tamamlanan devir işleminden doğan taşınmaz satış kazancı istisna tutarının sadece sat kirala ve geri al uygulaması kapsamındaki varlıklar için ayrılacak amortismanların itfasında kullanılabileceği yönünde hüküm ihdas edildiği getirilen yeni düzenlemenin yürürlüğe giriş tarihinin de sayılı kanunun maddesinde tarihinde sonra yapılan işlemler için geriye dönük olarak uygulanacağının hüküm altına alındığı bunun üzerine davacı şirket tarafından yeni düzenlemeye uygun olarak yılı hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamesinin ihtirazi kayıtla verildiği beyannamede söz konusu taşınmaz için hesaplanan amortisman bedelinin tamamının gider olarak gösterilmediği yılı için hesaplanan toplam amortisman bedelinden sayılı kurumlar vergisi kanunu maddesi bendi uyarınca tlnin özel fonlar hesabından düşüldüğü geri kalan tlnin ise gider hesaplarına kayıtlandığı bu sebeple yılı kurumlar vergisi beyannamesinde iade edilecek geçici vergi tutarının tl eksik hesaplanması üzerine yılı kurumlar vergisi tahakkuk işleminin iptali ve eksik hesaplanan iade tutarının tarafına ödenmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır sayılı finansal kiralama faktoring ve finansman şirketleri kanununda yer alan sat kirala ve geri al uygulamasına ilişkin kurumlar vergisi istisna uygulaması sayılı kurumlar vergisi kanununun maddesinin birinci fıkrasının bendinin birinci paragrafının sonunda yer alan parantez içi hükmüyle taşınmazların kaynak kuruluşlarca kira sertifikası ihracı amacıyla varlık kiralama şirketlerine satışı ile tarihli ve sayılı finansal kiralama faktoring ve finansman şirketleri kanunu kapsamında geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla finansal kiralama şirketlerine satışı ve varlık kiralama ile finansal kiralama şirketlerince taşınmazın devralındığı kuruma satışından doğan kazançlar için bu oran olarak uygulanır ve bu taşınmazlar için en az iki tam yıl süreyle aktifte bulunma şartı aranmaz ancak söz konusu taşınmazların kaynak kuruluş kiracı veya sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilememesi hâli hariç olmak üzere varlık kiralama veya finansal kiralama şirketi tarafından üçüncü kişi ve kurumlara satılması durumunda bu taşınmazların kaynak kuruluşta veya kiracıdaki varlık kiralama veya finansal kiralama şirketine devirden önceki kayıtlı değeri ile anılan kurumlarda ayrılan toplam amortisman tutarı dikkate alınarak satışı gerçekleştiren kurum nezdinde vergilendirme yapılır şeklinde düzenlenmekteydi söz konusu parantez içi hüküm tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı kanunun maddesiyle yürürlükten kaldırılmış ve uygulama aynı kanunun maddesi ile sayılı kurumlar vergisi kanununun maddesinin birinci fıkrasına ilave edilen bendi ile tekrar düzenlenmiştir sayılı kurumlar vergisi kanunun maddesi aşağıdaki gibidiresas sayısı karar sayısı j her türlü taşınır ve taşınmaz malların sayılı kanun kapsamında geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla kurumlar tarafından finansal kiralama şirketleri katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarına satışından doğan kazançlar ve bu kurumlarca söz konusu varlıkların devralındığı kuruma kira süresi sonunda devrinden doğan kazançlar i̇stisnadan yararlanan satış kazancı kiracı tarafından pasifte özel bir fon hesabında tutulur ve özel fon hesabında tutulan bu tutar sadece kiracı tarafından bu varlıklar için ayrılacak amortismanların bu varlıkların kiralayan kurumlara devrinden önce kiracıdaki net bilanço aktif değerine isabet eden amortismanlar hariç itfasında kullanılır i̇stisna edilen kazançtan herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır kurumların tasfiyesi bu kanuna göre yapılan devir ve bölünmeler hariç halinde de bu hüküm uygulanır söz konusu varlıkların kiracı tarafından veya kiralayan kurumlar tarafından finansal kiralama yöntemi dahil olmak üzere sayılı kanunda yer alan sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilememesi halleri hariç üçüncü kişi ve kurumlara satılması durumunda kiralayan kurumlara devrinden önce bu varlıkların kiracıdaki net bilanço aktif değeri ile bu varlıklar için anılan kurumların kazancının tespitinde dikkate alınan toplam amortisman tutarı dikkate alınarak satışı gerçekleştiren kurum nezdinde vergilendirme yapılır sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilememesi nedeniyle sat kirala geri al işleminin tekemmül etmemesi halinde istisna nedeniyle kiracı adına zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın gecikme faiziyle birlikte tahsil olunur böylelikle daha önce kurumlar vergisi kanununun maddesinde yer alan istisna uygulaması bu maddeden bağımsız hale getirilerek sayılı kurumlar vergisi kanununun maddesinin birinci fıkrasının j bendinde düzenlenmiş de yer alan yeni düzenlemede sat kirala ve geri al uygulaması kapsamındaki fon tutarının kiracı tarafından sadece bu varlıklar için ayrılacak amortismanların bu varlıkların kiralayan kurumlara devrinden önce kiracıdaki net bilanço aktif değerine isabet eden amortismanlar hariç itfasında kullanılacağı hüküm altına alınmıştır sayılı kurumlar vergisi kanununun maddesindeki yeni düzenlenmenin yürürlüğe giriş tarihini belirleyen sayılı kanunun maddesinin fıkrasının bendinin birinci alt bendinin yürürlük maddesi ise şu şekildedir madde bu kanunun nci maddesi yayımını izleyen ayın başında üncü uncu ve ıncı maddeleri tarihindeesas sayısı karar sayısı nci maddesiyle sayılı kanunun değiştirilen ek nci maddesinin numaralı fıkrasının ve bendi hükümleri bu kanunun yayımı tarihinden sonra yapılan proje ve işlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde inci maddesiyle sayılı kanunun değiştirilen ek inci maddesinin numaralı fıkrasının ve bendi hükümleri bu kanunun yayımı tarihinden sonra yapılan proje ve işlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde üncü maddesinin birinci fıkrasının bendiyle yapılan düzenlemenin birinci paragrafı ile ncı maddesinin birinci fıkrasının bendinin birinci alt bendi tarihinden itibaren yapılan işlemlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde inci maddesiyle sayılı kanunun nci maddesine eklenen bendi tarihinde nci maddesi tarihinde diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer böylelikle yukarıda yer verilen sayılı kanunun yürürlük maddesine göre sayılı kanunun maddesiyle sayılı kurumlar vergisi kanununun maddesine eklenen ve davacı şirketin yılı kurumlar vergisi beyannamesinde sat kirala geri al işlemine ilişkin amortisman giderlerine de etki eden bendi hükümleri tarihinden itibaren yapılan işlemlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girecektir i̇tiraz konusu ibarenin anayasanın hangi maddelerine aykırı olduğuna ilişkin olarak dava dilekçesi ve eki belgeler birlikte değerlendirildiğinde davacı şirket yılında gerçekleştirmiş olduğu sat kirala geri al işlemine ilişkin ilgili yıllara ait birikmiş amortisman bedellerinin tamamını gider olarak kurumlar vergisi matrahından indirebilecek iken tarihinde yayımlanan sayılı kanunla sayılı kurumlar vergisi kanununun maddesine eklenen bendiyle sat kirala geri işlemiyle devralınan varlıklar için ayrılacak amortismanların özel fonda tutulan ve istisnadan yararlanan satış kazancından düşülmesi gerektiği kuralı getirildiği ve bu kuralın da yukarıda anılan sayılı kanunun maddesi bendiyle davacı şirketin amortisman gideri oluşumuna sebebiyet veren sat kirala geri al işleminin gerçekleştiği yılından önce tamamlanan işlemlere uygulanmak üzere yürürlüğe girmesi öngörülmüştür bu itibarla davacı şirketin yeni getirilen düzenlemeye uygun olarak yılı kurumlar vergisi beyannamesinde geçmiş yıl beyannamelerinden farklı olarak sadece söz konusu taşınmazın özel fonda tutulan satış kazancına isabet eden amortisman bedelini kurumlar vergisi matrahından düşebildiği dolayısıyla yürürlüğü yayımı tarihinden önce tamamlanan işlemlere de uygulanan yeni düzenleme sebebiyle davacı şirketin yılı kurumlar vergisi matrahında davacı şirket aleyhine bir artış meydana geldiği görülmektedir ki bu durum anayasa ve hukuka aykırıdır zira hukuka uygun olan durum aleyhe düzenleme getiren bir kanun hükmünün yayımı tarihinde yürürlüğe girmesi ve yayımı tarihinden sonra yapılan iş ve işlemlere uygulanmasıdır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu hükmüne yer verilmiştiresas sayısı karar sayısı hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesinin unsurlarından biri belirlilik ilkesidir bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır uygulanabilir ve nesnel olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey yasadan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını bilmelidir ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar hukuk güvenliği normların öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar hukuk devleti ilkesi ile bunun alt ilkelerinden olan belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleri uyarınca davacı şirketin sayılı kanun gereği sat kirala ve geri al kapsamında sattığı ve aynı taşınmazı tekrar geri kiraladığı tarihte yürürlükte olan kanun hükmünde yer almayan daha önceden öngörülmesi mümkün olmayan ve söz konusu sat kirala ve geri al işlemiyle doğrudan ilgili olup davacı şirketin amortisman giderlerini dolayısıyla kurumlar vergisi matrahını vergi yükümlüsü davacı şirket aleyhine olarak etkileyen bir takım kayıt ve şartlar ihdas edilecek şekilde kanunun yürürlük maddesinin belirlenmemesi gerekmektedir oysaki davacı şirketin yılında gerçekleştirip sonlandırdığı işlemlere ilişkin amortisman süresi boyunca matrahtan indirebileceği birikmiş amortismanlar tutarı belli iken sayılı kurumlar vergisi kanunun maddesine sayılı kanun ile eklenen ve davacı şirketin amortisman giderlerinin kurumlar vergisi matrahından indirilmesi konusunda yeni hükümler getiren bendi için davacı şirketçe sat kirala geri al işlemlerinin tamamlandığı yılından önceki bir tarihin yürürlük tarihi olarak belirlenmesiyle davacı şirketin kurumlar vergisi matrahını oluşturan kalemler bakımından öngörülmesi mümkün olmayan bir takım şartlar getirilmektedir ki bunun da belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleriyle dolayısıyla da hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı değerlendirilmiştir açıklanan nedenlerle sayılı kanunun maddesinin bendinde yer alan tarihinden itibaren yapılan işlemlere uygulanmak üzere ibaresinin anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaatiyle anılan ibarenin iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına bu kararın aslı ile başvuru kararına ilişkin tutanağın dava dilekçesi ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerinin dizi listesine bağlanarak anayasa mahkemesine gönderilmesine dosyanın incelenmesinin bu konuda anayasa mahkemesince karar verilinceye kadar ve azami olarak işin anayasa mahkemesine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay süreyle ertelenmesine kararın onaylı bir örneğinin taraflara tebliğine anayasanın maddesi ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca tarihinde karar verildi
1,487
esas sayısı karar sayısı tarihli sayılı elektrik piyasası kanunu île bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesine tarihli ve sayılı elektrik piyasası kanununun maddesinin birinci fıkrasına eklenen şş bendi ile aynı kanunun maddesine eklenen fıkrası yönünden bahse konu şş fıkrası ile yasaya eklenen yasal düzenlemede teknik ve teknik olmayan kayıp tanımına yer verilerek dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı oluşturan ve maliyeti etkileyen teknik kayıp veveya kaçak kullanım gibi sebeplerden kaynaklanan ve teknik bir sebebe dayanmayan kaybı ifade ettiği açıkça belirtilmiştir bilindiği üzere çok basit bir ifade ile dağıtım şirketleri dağıtım seviyesinden bağlı üreticilerin üretimi hesaba katılmaz ise bölgelerinde tüketilen enerjiyi iletim şirketinden satın alırlar dağıtım şirketi abonelerinin sayaçlarındaki değerlerin toplamı ile iletim şirketinin teslim ettiği enerjinin arasındaki fark kayıp kaçak olarak adlandırılmaktadır bu değer sayaç okumalarındaki hataları içermediği gibi okunmayan veya tahsil edilemeyen enerjiyi de içermemektedir oysa ki karşılığı tahsil edilemeyen bir enerji kayıp enerjidir ve uygulamada teknik yönden tam olarak hesabının yapılması da mümkün değildir davamızda uygulanacak kural niteliğindeki söz konusu düzenleme ile teknik kayıp veveya kaçak kullanımının dağıtım şirketinin maliyetini etkilediği açıkça belirtilmiştir her ne kadar üretici şirketten satın aldığı elektrik enerjisini perakende abonelere teslim etmeden önce oluşan teknik veveya teknik olmayan kayıpları maliyet unsuru olarak nitelendirmede yürütülen piyasa faaliyetinin niteliği ile hizmetin özelliği bir hukuka aykırılığın bulunmadığı iddia edilebilir ise de aynı kanunun maddesi ise sayılı kanunun inci maddesinin birinci üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının ç ve bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilerek aynı maddeye eklenen fıkra ile birlikte söz konusu düzenleme dikkate alındığında düzenlemenin anayasanın maddesinde öngörülen öngörülen hukuk devleti ve adalet ilkesine aykırılığı ortadadır zira dava konusu anılan düzenleme ile yasa koyucu tarafından teknik olmayan kayıplar olarak nitelendirilen kayıp ve kaçak bedelleri dağıtım şirketlerinin dürüst ve iyiniyetli olup tüketim fatura bedelini zamanında dağıtım ödeyen abonelere hukuka ve ahlaka ay km bir davranış sonucunda tükettiği fatura bedelini ödemeyen tüketicilerin bedelinin yansıtılmasına yasal zemin oluşturulmaktadır bu bağlamda ise dürüst tüketicinin katlanmaması gereken ve yürütülen hizmetin doğası gereği hizmetin yürütülmesi sırasında tüm tedbirlere rağmen işletmeci konumundaki dağıtım şirketi tarafından işletme riski kabul edilerek katlanılması gereken kayıp ve kayıp ve kaçak bedeli dağıtım şirketinin epdk tarafından onaylanan elektrik satış tarifesi içerisinde hizmetin maliyetini doğrudan etkileyen bir bileşen olarak değerlendirilmekle sayılı ttk hükümleri gereğince tacir sıfatını haiz olan dağıtım şirketlerine adeta ek bir gelir kaynağı yaratılmaktadır oysa ki epdk tarafından belirlenen elektrik dağıtım bölgelerinde dağıtım şirketlerine epdk tarafından onaylanan tarife üzerinden perakende tüketicilere satarak teslim edeceği enerjinin satışından elde edeceği işletme kârından dolaylı olarak dahi olsa başka bir gelir elde etmesi hukuken mümkün değildir nitekim yargıtay hukuk genel kurulunun tarih ve esas sayılı kararında da vurgulandığı üzere anayasanın vergi ödevi başlıklı maddesindeki herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi bakanlar kuruluna verilebilir şeklindeki düzenlemeye göre kayıp kaçak sayaç okuma dağıtım perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının epdk kararlan ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde epdkesas sayısı karar sayısı tarafından belirlenerek uygulandığından bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin epdkya sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği özellikle kaçak elektrik enerjisinin hırsızlanması bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğundan epdk kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir söz konusu kararda ileri sürülen görüş ve düşünceler işbu başvurumuzda mahkememizce de aynen benimsenmektedir anayasa mahkemesinin anayasa mahkemesi temmuz tarih ve sayılı kararında hukuk devleti insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir böyle bir düzenin kurulması yasama yürütme ve yargı alanına giren tüm işlem ve eylemlerin hukuk kuralları içinde kalması temel hak ve özgürlüklerin anayasal güvenceye bağlanmasıyla olanaklıdır diğer taraftan dürüst tüketicilerin fatura bedelini çeşitli gerekçelerle ve hatta suç teşkil eden davranışlar sonucunda ödenmeyen bir kısım elektrik abonesinin ne miktarda tüketim fatura bedelinin kendilerine yansıtılacağını bilmelerine olanak bulunmadığından dava konusu düzenlemenin hukuk devleti ilkesinin ayrılmaz ve vazgeçilmez bir parçası olan hukuki güvenlik ilkesine açıkça aykırı olduğu ortadadır tarihli sayılı elektrik piyasası kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile tarihli ve sayılı elektrik piyasası kanununun maddesine eklenen fıkrası yönünden i̇tirazen iptali istemine konu yukarıda değinilen yasal düzenleme de anayasanın yargı bağımsızlığını düzenleyen ile hukuk devleti ilkesini anayasal güvence altında düzenleyen maddesine açıkça aykırıdır bilindiği üzere yargı bağımsızlığı bir yargılamada iddia ve savunma taraflarının katkılarıyla yargılama işlemleri içerisinde toplanan kanıtlarla iç ve dış baskı ve etkilerden uzak güven verici bir ortamda karar verilmesini ifade etmektedir yargı bağımsızlığı sadece anayasamızda değil anayasanın gereğince referans normlar içerdiği milletlerarası sözleşmelerde de güvence altına alınmıştır i̇nsan haklan evrensel beyannamesinde de bağımsız ve tarafsız mahkeme vurgusu yer almaktadır yine birleşmiş milletler kişisel ve siyasal haklara i̇lişkin uluslararası sözleşmede herkesin yasayla kurulmuş yetkili bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adil ve açık olarak yargılanmaya hakkı vardır ml bu bağlamda ai̇hsnin ncı maddesinde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı tek bir kavram olarak düzenlenmiştir buna göre herkes gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir bahse konu düzenlemeler ışığında incelendiğinde dava konusu itirazen iptali isteminde bulunulan yasal düzenleme ile elektrik dağıtım şirketlerine karşı kayıp kaçak perakende satış hizmet bedeli iletim bedeli gibi hukuka aykırı kesintilerin iadesi istemi ile açılan davalarda yargısal denetim yetkisi epdk tarafından yürürlüğe konulan idari ve ikincil nitelikteki düzenleyici işlemlere uygunluğu ile sınırlanarak adeta kaynağını anayasadan alan yargı yetkisi işlevsizleştirilerek denetim yetkisine anayasal dayanağı bulunmayan ve kamu yararı ve hukuk devleti ilkesi ile açıklanması mümkün olmayan bir çerçeve sınırlama getirilmiştir dava konusu yasal düzenleme gereğince az yukarıda değinilen tarife ve gelir kapsamında dağıtım şirketleri tarafından hukuka aykırı şekilde tarifenin bileşeni hale getirilen kayıp kaçak bedellerinin istinaden tahsili istemi ile ilgili olarak mahkememizde açılacakesas sayısı karar sayısı davada mahkeme tarafından yargısal yetki kullanımı sadece dava konusu kesintilerin epdk tarafından çıkartılan yönetmeliğe uygun olup olmadığı ile sınırlı olacaktır bu bağlamda iptal istemine konu anılan yasal düzenleme gereğince anayasanın bağlamında yargı yetkisi kullanan davaya bakan mahkememiz tarafından gereği gibi ve etkin bir şekilde yargısal denetim yapılamayacağı açıktır daha açık bir anlatımla bakılmakta olan davada yargı yetkisinin kullanımına anayasanın maddesinde yer almayan ve anayasal hiçbir dayanağı bulunmayan bir kısıtlama getirilmiş olup söz konusu kural iptal edilmediği takdirde yargısal denetimde dava konusu kesintinin abonelik sözleşmesi ve hukukun genel ilkelerine uygunluğu yönünden hiçbir değerlendirme yapılamayacaktır açıklanan gerekçelerle de dava konusu düzenleme de açıkça anayasaya aykırı olup iptali gerekmektedir neti̇ce ve talep yukarıda arz edilen gerekçelerle mahkememizin tarihli ve sayılı resmi gazetede yayımlanmakla yürürlüğe giren sayılı elektrik piyasası kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun ile tarih ve sayılı elektrik piyasası kanununun maddesinin fıkrasına eklenen şş bendi ile maddesi ile aynı kanunun maddesine eklenen fıkrası ve fıkrası ile geçici maddesinin anayasanın gereğince itirazen iptaline karar verilmesi saygı ile arz ve talep olunur
1,209
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçeleri̇ askeri yüksek i̇dare mahkemesi daireler kurulunun sayılı başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacı sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesindeki tarihi ve sayılı askeri hakimler kanununa tabi askeri hakim sınıfı subaylara ödenen görev tazminatı aynı rütbe ve kıdemdeki emsali subaylardan fazla olamaz şeklindeki düzenlemenin anayasaya aykırı olduğunu ileri sürmektedir tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı khknin inci maddesi ile sayılı khknin inci maddesine bendi eklenmiştir bendinde bendi kapsamına giren ve temsil tazminatı almayan personelden den daha düşük göstergeler üzerinden makam veya yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadrolara atanmış olanlara gösterge rakamını geçmemek üzere bakanlar kurulunca tespit edilecek gösterge rakamlarının memur aylıklarına uygulanacak katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda görev tazminatı ödenir hükmü yer almıştır tarihli resmi gazetede yayınlanan bakanlar kurulunun tarihli ve sayılı kararnamenin eki kararının inci maddesinde ile tarihleri arasında geçerli olmak üzere aylıklarını sayılı devlet memurları kanunu sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanunu sayılı uzman jandarma kanunu sayılı yükseköğretim personel kanunu ve sayılı hakimler ve savcılar kanununa göre almakta olan personelden makam veya yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadrolara atanmış olanlardan makam veya yüksek hakimlik tazminatı gösterge rakamları olanlara olanlara ve daha az olanlara gösterge rakamının almakta oldukları makam veya yüksek hakimlik tazminatı gösterge rakamlarına ilave edilmesi suretiyle bulunan gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda görev tazminatı ödenir şeklinde düzenleme yapılmıştır hakim binbaşı rütbesinde bulunan davacı gösterge rakamı üzerinden yüksek hakimlik tazminatı almaktadır gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda görev tazminatı almasına sayılı khknin nci maddesi hükmü engel olduğundan başka bir anlatımla sayılı khknin nci hükmü mevcut olmasa idi davacıya görev tazminatı ödeneceğinden sayılı khknin nci maddesindeki tarihi ve sayılı askeri hakimler kanununa tabi askeri hakim sınıfı subaylara ödenen görev tazminatı aynı rütbe ve kıdemdeki emsali subaylardan fazla olamaz cümlesinin davada uygulanacak olan ve anayasaya aykırılığı iddia edilen kural olduğu anlaşılmaktadır sayılı askeri hakimler kanununun özlük hakları başlıklı nci maddesinde askeri hakimler ve askeri savcılar ile yardımcılarının ve adaylarının maaş dereceleri maaş yükselmeleri ve diğer özlük hakları subaylar hakkındaki kanun hükümlerine tabidir askeri hakimler ve askeri savcılar ile yardımcılarına almakta oldukları maaş derecesinin tekabül ettiği sınıf ve derecede bulunan adliye hakim ve savcıları ile yardımcılarınaesas sayısı karar sayısı verilen ödenek miktarı esas olmak üzere adliye hakim ve savcıları hakkındaki kanun hükümleri gereğince hakim ödeneği verilir askeri yargıtay başkanı nci başkanı daire başkanları ve üyeleriyle askeri yargıtay başsavcısı milli savunma bakanlığı askeri adalet i̇şleri başkanı askeri adalet teftiş kurulu başkanı ve genelkurmay adli müşavirine aynı kanun hükümlerine göre yargıtay başkan ve üyelerine verilen miktar kadar ödenek verilir ödeneğin verilmesi ve kesilmesinde aynı kanun esasları uygulanır askeri hakimler ve askeri savcılar ile yardımcıları görevli bulundukları mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle maaşlarından yoksun kılınamaz adli müşavirlikler ile milli savunma bakanlığı askeri adalet i̇şleri başkanlığı askeri adalet teftiş kurulu başkanlığı kadrolarında ve askeri hakimler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır hükmü öngörülmüştür sayılı hakimler ve savcılar kanununun ek geçici nci maddesinde kendi kanunlarında değişiklik yapılıncaya kadar ek gösterge ödenek mali sosyal ve diğer özlük hakları bakımından aaskeri yargıtay ve askeri yüksek i̇dare mahkemesi başkanları ve başsavcıları askeri yargıtay nci başkanı ile bu yüksek yargı organlarının daire başkanları ve üyeleri sırasıyla yargıtay başkanı yargıtay cumhuriyet başsavcısı yargıtay birinci başkanvekili daire başkanları ile üyeleri bbirinci sınıfa geçirildikten sonra bu sınıfta altı yılını tamamlamış ve askeri yüksek yargı organı üyeliklerine seçilme niteliklerini kaybetmemiş olan hakim ve savcılar sayılı hakimler ve savcılar kanunu hükümleri uyarınca birinci sınıf hakim ve savcılar birinci sınıfa geçirilmiş ve askeri yüksek yargı organı üyeliklerine seçilme hakkını kaybetmemiş olan askeri hakim ve savcılar birinci sınıfa ayrılmış ve yargıtay danıştay üyeliklerine seçilme hakkını kaybetmemiş diğer hakim ve savcılar dyukarıdakilerin dışında kalan askeri hakim ve savcılar aldıkları aylık derecesine eşit bulunan sınıf ve derecedeki diğer hakim ve savcılar easkeri adalet müfettişleri adalet müfettişleri askeri hakim adayları hakim ve savcı adayları hakkındaki hükümlere tabidirler hükmü öngörülmüştür tarihli resmi gazetede yayınlanan sayılı kanun hükmünde kararnamenin inci maddesinin bendinde aylıklarını sayılı devlet memurları kanunu sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanunu sayılı uzman jandarma kanunu sayılı yükseköğretim personel kanunu ve sayılı hakimler ve savcılar kanununa göre almakta olan personele gösterge rakamı üzerinden memuriyet taban aylığı ödenir hükmü yer almıştıresas sayısı karar sayısı tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı khknin üncü maddesinin bendinde birinci sınıfa ayrılmış askeri hakim subaylara gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunan miktarda yüksek hakimlik tazminatı ödeneceği hüküm altına alınmıştır tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı khknin inci maddesi ile sayılı khknin inci maddesine eklenen bendinde bendi kapsamına giren ve temsil tazminatı almayan personelden den daha düşük göstergeler üzerinden makam veya yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadrolara atanmış olanlara gösterge rakamını geçmemek üzere bakanlar kurulunca tespit edilecek gösterge rakamlarının memur aylıklarına uygulanacak katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda görev tazminatı ödenir hükmü yer almıştır sayılı khknin nci maddesinde tarihli ve sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununa tabi olup profesör ve doçent unvanına sahip subaylardan öğretim görevlisi olarak usulüne uygun bir şekilde akademik kariyerini kullanabilecekleri yerlere atanan subaylar ile tarihli ve sayılı askeri hakimler kanununa tabi askeri hakim sınıfı subaylara ödenen görev tazminatı aynı rütbe ve kıdemdeki emsali subaylardan fazla olamaz hükmü yer almıştır anayasanın cumhuriyetin nitelikleri ile ilgili nci maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmiştir anayasanın kanun önünde eşitlik ile ilgili uncu maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar hükmü yer almıştır anayasanın ücrette adalet sağlanması ile ilgili inci maddesinde ücret emeğin karşılığıdır devlet çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur hükmünü amirdir anayasanın hakimlik ve savcılık teminatı ile ilgili uncu maddesinde hakimler ve savcılar azlolunamaz kendileri istemedikçe anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa aylık ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamazesas sayısı karar sayısı meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır hükmü yer almıştır anayasanın askeri yargı ile ilgili inci maddesinde askeri yargı askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür bu mahkemeler asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler askeri mahkemeler asker olmayan kişilerin özel kanunda belirtilen askeri suçları ile kanunda gösterilen görevlerini ifa ettikleri sırada veya kanunda gösterilen askeri mahallerde askerlere karşı işledikleri suçlara da bakmakla görevlidirler askeri mahkemelerinsavaşveya sıkıyönetim hallerinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımındanyetkilioldukları kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adli yargıhakimve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir askeri yargı organlarının kuruluşu işleyişi askeri hakimlerin özlük işleri askeri savcılık görevlerini yapan askeri hakimlerin mahkemesinde görevli bulundukları komutanlık ile ilişkileri mahkemelerin bağımsızlığı hakimlik teminatı askerlik hizmetinin gereklerine göre kanunla düzenlenir kanun ayrıca askeri hakimlerin yargı hizmeti dışındaki askeri hizmetler yönünden askeri hizmetin gereklerine göre teşkilatında görevli bulundukları komutanlık ile olan ilişkilerine de gösterir hükmü yer almıştır milli güvenlik komisyonunun anayasanın inci maddesiyle ilgili değişiklik gerekçesinde de savaş ve sıkıyönetim hallerinde askeri mahkemelerin iş hacminin artması askeri hakim sayısının sınırlı olması sebepleriyle bu mahkemelerde adli yargı hakim ve savcılarının görevlendirilmesine imkan veren hüküm ile askeri hakimlerin yargı hizmeti dışında teşkilatında görevli bulundukları komutanlık ile olan ilişkilerinin kanunla düzenleneceğini belirten hüküm madde metnine dahil edilmiştir askeri yargı organlarının kuruluş ve işleyişleri askeri hakimlerin özlük işlerinde mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatına ilişkin genel hükümlerden aynen yararlanacakları bunun yargı hizmetinin bağımsızlığının tabii bir sonucu olduğu benimsenmiş ancak asker kişi olmaları ve silahlı kuvvetler bünyesi içerisinde görev yaptıkları hususları göz önünde tutularak yargı hizmeti dışındaki ilişkilerinin kanunla düzenleneceği bu düzenlemenin sadece bu hususa ait olduğu belirlenmiştir denilmek suretiyle adli ve idari yargı hakimleriyle askeri hakimlerin özlük işlerindeki eşitlik özellikle vurgulanmıştır hukuk devleti hukukun üstünlüğü temeline oturur bu temelde kanun önünde eşitlik ana unsurlardan birini oluşturur belirtilen esas ve ilkeler ise ayrıcalığın her türünü reddetmektedir yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadrolara atanmış olma temsil tazminatı almama sayılı khknin inci madde bendi kapsamında olma ve den düşük gösterge rakamı üzerinden yüksek hakimlik tazminatı alma koşullarını sağlayan ve yaptığı görev itibarıyla yargılama fonksiyonunu yerine getiren davacı ile aynı durumda bulunan adli ve idari hakim ve savcılarının alacakları görev tazminatları ile ilgili her hangi bir sınırlama bulunmadığı halde davacının alacağı görev tazminatına ödenen görev tazminatı aynı rütbe ve kıdemdeki emsali subaylardan fazla olamaz şeklinde bir sınırlandırma getirilmesi yapay ve sübjektif bir nitelikte bir düzenleme olup yapılan görevin önemine ve üstlenilen sorumluluğun derecesine uygun olarak tanınan hakkın bütünlüğünü de bozmaktadır dolayısıyla anayasanınesas sayısı karar sayısı uncu maddesindeki eşitlik nci maddesindeki sosyal devlet ve hukuk devleti ilkelerine aykırıdır hakimlik ve savcılık teminatı anayasanın aynı başlığı taşıyan uncu maddesinde düzenlenmiştir buna göre hakim ve savcıların görevlerinde herhangi bir düşünce ve fütura kapılmadan tamamen vicdan rahatlığı içerisinde görevlerini yapabilmelerinin garantisidir azlolunamazlık kendileri istemedikçe anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılmamak aylık ödenek ve diğer özlük haklarından her ne suretle olursa olsun yoksun bırakılmamak hep hizmetlerini tarafsız bir surette kanunlara uygun yapabilmelerini sağlamaya matuftur yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadroya atanmış temsil tazminatı almayan sayılı khknin inci madde bendi kapsamında olan ve den düşük gösterge rakamı üzerinden yüksek hakimlik tazminatı alan adli ve idari yargı hakim ve savcılarının alacakları görev tazminatı ile ilgili her hangi bir sınırlama söz konusu değilken aynı şartlara haiz olan davacının alacağı görev tazminatına sınırlandırma getirilmesi davacının bir şekilde özlük haklarının bir kısmından yoksun bırakılması anlamına gelir ki bu şekilde yapılan düzenleme askeri hakimler açısından hakimlik ve savcılık teminatını zedeler mahiyette olduğundan bu yönden de anayasanın ve inci maddeleri ile aynı şekilde anayasanın uncu maddesine ciddi olarak aykırı olduğu kanısına varılmıştır yüksek hakimlik tazminatı miktarının tespitinde mevzuatta yargı sınıfı için öngörülen yüksek hakimlik tazminatı göstergesi esas alınırken yine yargı sınıfı için yüksek hakimlik tazminatı göstergesi esas alınarak ödenmekte olan görev tazminatı için bu gösterge terkedilip hakimlere ve davacıya ödenmeyen makam tazminatı göstergesine bağlanıp sınırlanmasının yargı bağımsızlığı hukuk devleti anayasanın başlangıç hükmündeki kuvvetler ayırımı ilkesine anayasanın uncu maddesindeki eşitlik ilkesine ve anayasanın inci maddesindeki eşit işe eşit ücret ilkesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır sonuç yukarıda gerekçeleriyle açıklanan nedenlerle davacı tarafından ileri sürülen ve bu davada uygulanacak hükümler arasında yer alan sayılı kanun hükmünde kararnamenin inci maddesindeki tarihi ve sayılı askeri hakimler kanununa tabi askeri hakim sınıfı subaylara ödenen görev tazminatı aynı rütbe ve kıdemdeki emsali subaylardan fazla olamaz şeklindeki düzenlemenin anayasanın uncu maddesindeki eşitlik ilkesine uncu maddesindeki hakimlik ve savcılık teminatı ilkesine aykırılık iddiasının kurulumuzca ciddi olduğu kanısına varıldığından ve kurulumuzca söz konusu düzenlemenin anayasanın başlangıç hükmündeki kuvvetler ayrımı ilkesine nci maddesindeki sosyal devlet ve hukuk devleti ilkelerine inci maddesindeki eşit işe eşit ücret ilkesine milli güvenlik konseyi anayasa komisyonunun anayasanın inci maddesiyle ilgili değişiklik gerekçesine aykırılığının ciddi olduğu kanısına varıldığından tc anayasasının nci maddesinin inci fıkrası ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki kanunun inci maddesi nci fıkrası gereğince dava dosyasından ilgili evrakın onaylı suretlerinin çıkartılarak anayasa mahkemesine gönderilmesine ve bu sebeple davanın geri bırakılmasına askeri yüksek i̇dare mahkemesi daireler kurulunun sayılı başvuru kararının gerekçe bölümü şöylediresas sayısı karar sayısı davacı sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesindeki tarihi ve sayılı askeri hakimler kanununa tabi askeri hakim sınıfı subaylara ödenen görev tazminatı aynı rütbe ve kıdemdeki emsali subaylardan fazla olamaz şeklindeki düzenlemenin anayasaya aykırı olduğunu ileri sürmektedir tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı khknin inci maddesi ile sayılı khknin inci maddesine bendi eklenmiştir bendinde bendi kapsamına giren ve temsil tazminatı almayan personelden den daha düşük göstergeler üzerinden makam veya yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadrolara atanmış olanlara gösterge rakamını geçmemek üzere bakanlar kurulunca tespit edilecek gösterge rakamlarının memur aylıklarına uygulanacak katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda görev tazminatı ödenir hükmü yer almıştır tarihli resmi gazetede yayınlanan bakanlar kurulunun tarihli ve sayılı kararnamenin eki kararının inci maddesinde ile tarihleri arasında geçerli olmak üzere aylıklarını sayılı devlet memurları kanunu sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanunu sayılı uzman jandarma kanunu sayılı yükseköğretim personel kanunu ve sayılı hakimler ve savcılar kanununa göre almakta olan personelden makam veya yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadrolara atanmış olanlardan makam veya yüksek hakimlik tazminatı gösterge rakamları olanlara olanlara ve daha az olanlara gösterge rakamının almakta oldukları makam veya yüksek hakimlik tazminatı gösterge rakamlarına ilave edilmesi suretiyle bulunan gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda görev tazminatı ödenir şeklinde düzenleme yapılmıştır hakim yarbay rütbesinde bulunan davacı gösterge rakamı üzerinden yüksek hakimlik tazminatı almaktadır gösterge rakamına gösterge rakamının ilave edilmesi suretiyle bulunan gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda görev tazminatı alması gerekirken sayılı khknin nci maddesi hükmünden dolayı emsali yarbayın makam tazminatı gösterge rakamı olan gösterge rakamına gösterge rakamının ilave edilmesi suretiyle bulunan gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda görev tazminatı almaktadır söz konusu hüküm davacıya görev tazminatının eksik ödenmesine neden olduğundan sayılı khknin nci maddesindeki tarihli ve sayılı askeri hakimler kanununa tabi askeri hakim sınıfı subaylara ödenen görev tazminatı aynı rütbe ve kıdemdeki emsali subaylardan fazla olamaz cümlesinin davada uygulanacak olan ve anayasaya aykırılığı iddia edilen kural olduğu anlaşılmaktadır sayılı askeri hakimler kanununun özlük hakları başlıklı inci maddesinde askeri hakimler ve askeri savcılar ile yardımcılarının ve adaylarının maaş dereceleri maaş yükselmeleri ve diğer özlük hakları subaylar hakkındaki kanun hükümlerine tabidir askeri hakimler ve askeri savcılar ile yardımcılarına almakta oldukları maaş derecesinin tekabül ettiği sınıf ve derecede bulunan adliye hakim ve savcıları ile yardımcılarına verilen ödenek miktarı esas olmak üzere adliye hakim ve savcıları hakkındaki kanun hükümleri gereğince hakim ödeneği verilir askeri yargıtay başkanı nci başkanı daire başkanları ve üyeleriyle askeri yargıtay başsavcısı milli savunma bakanlığı askeri adalet i̇şleri başkanı askeri adalet teftiş kuruluesas sayısı karar sayısı başkanı ve genelkurmay adli müşavirine aynı kanun hükümlerine göre yargıtay başkan ve üyelerine verilen miktar kadar ödenek verilir ödeneğin verilmesi ve kesilmesinde aynı kanun esasları uygulanır askeri hakimler ve askeri savcılar ile yardımcıları görevli bulundukları mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle maaşlarından yoksun kılınamaz adli müşavirlikler ile milli savunma bakanlığı askeri adalet i̇şleri başkanlığı askeri adalet teftiş kurulu başkanlığı kadrolarında ve askeri hakimler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır hükmü öngörülmüştür sayılı hakimler ve savcılar kanununun ek geçici nci maddesinde kendi kanunlarında değişiklik yapılıncaya kadar ek gösterge ödenek mali sosyal ve diğer özlük hakları bakımından askeri yargıtay ve askeri yüksek i̇dare mahkemesi başkanları ve başsavcıları askeri yargıtay nci başkanı ile bu yüksek yargı organlarının daire başkanları ve üyeleri sırasıyla yargıtay başkanı yargıtay cumhuriyet başsavcısı yargıtay birinci başkanvekili daire başkanları ile üyeleri birinci sınıfa geçirildikten sonra bu sınıfta altı yılını tamamlamış ve askeri yüksek yargı organı üyeliklerine seçilme niteliklerini kaybetmemiş olan hakim ve savcılar sayılı hakimler ve savcılar kanunu hükümleri uyarınca birinci sınıf hakim ve savcılar birinci sınıfa geçirilmiş ve askeri yüksek yargı organı üyeliklerine seçilme hakkını kaybetmemiş olan askeri hakim ve savcılar birinci sınıfa ayrılmış ve yargıtay danıştay üyeliklerine seçilme hakkını kaybetmemiş diğer hakim ve savcılar yukarıdakilerin dışında kalan askeri hakim ve savcılar aldıkları aylık derecesine eşit bulunan sınıf ve derecedeki diğer hakim ve savcılar askeri adalet müfettişleri adalet müfettişleri askeri hakim adayları hakim ve savcı adayları hakkındaki hükümlere tabidirler hükmü öngörülmüştür tarihli resmi gazetede yayınlanan sayılı kanun hükmünde kararnamenin inci maddesinin bendinde aylıklarını sayılı devlet memurları kanunu sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanunu sayılı uzman jandarma kanunu sayılı yükseköğretim personel kanunu ve sayılı hakimler ve savcılar kanununa göre almakta olan personele gösterge rakamı üzerinden memuriyet taban aylığı ödenir hükmü yer almıştır tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı khknin üncü maddesinin bendinde birinci sınıfa ayrılmış askeri hakim subaylara gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunan miktarda yüksek hakimlik tazminatı ödeneceği hüküm altına alınmıştıresas sayısı karar sayısı tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı khknin inci maddesi ile sayılı khknin inci maddesine eklenen bendinde bendi kapsamına giren ve temsil tazminatı almayan personelden den daha düşük göstergeler üzerinden makam veya yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadrolara atanmış olanlara gösterge rakamını geçmemek üzere bakanlar kurulunca tespit edilecek gösterge rakamlarının memur aylıklarına uygulanacak katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda görev tazminatı ödenir hükmü yer almıştır sayılı khknin nci maddesinde tarihli ve sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununa tabi olup profesör ve doçent unvanına sahip subaylardan öğretim görevlisi olarak usulüne uygun bir şekilde akademik kariyerini kullanabilecekleri yerlere atanan subaylar ile tarihli ve sayılı askeri hakimler kanununa tabi askeri hakim sınıfı subaylara ödenen görev tazminatı aynı rütbe ve kıdemdeki emsali subaylardan fazla olamaz hükmü yer almıştır anayasanın cumhuriyetin nitelikleri ile ilgili nci maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmiştir anayasanın kanun önünde eşitlik ile ilgili uncu maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar hükmü yer almıştır anayasanın ücrette adalet sağlanması ile ilgili inci maddesinde ücret emeğin karşılığıdır devlet çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur hükmünü amirdir anayasanın hakimlik ve savcılık teminatı ile ilgili uncu maddesinde hakimler ve savcılar azlolunamaz kendileri istemedikçe anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa aylık ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır hükmü yer almıştır anayasanın askeri yargı ile ilgili inci maddesinde askeri yargı askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür bu mahkemeler asker kişilerinesas sayısı karar sayısı askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler askeri mahkemeler asker olmayan kişilerin özel kanunda belirtilen askeri suçları ile kanunda gösterilen görevlerini ifa ettikleri sırada veya kanunda gösterilen askeri mahallerde askerlere karşı işledikleri suçlara da bakmakla görevlidirler askeri mahkemelerin savaş veya sıkıyönetim hallerinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili oldukları kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adli yargı hakim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir askeri yargı organlarının kuruluşu işleyişi askeri hakimlerin özlük işleri askeri savcılık görevlerini yapan askeri hakimlerin mahkemesinde görevli bulundukları komutanlık ile ilişkileri mahkemelerin bağımsızlığı hakimlik teminatı askerlik hizmetinin gereklerine göre kanunla düzenlenir kanun ayrıca askeri hakimlerin yargı hizmeti dışındaki askeri hizmetler yönünden askeri hizmetin gereklerine göre teşkilatında görevli bulundukları komutanlık ile olan ilişkilerine de gösterir hükmü yer almıştır milli güvenlik komisyonunun anayasanın inci maddesiyle ilgili değişiklik gerekçesinde de savaş ve sıkıyönetim hallerinde askeri mahkemelerin iş hacminin artması askeri hakim sayısının sınırlı olması sebepleriyle bu mahkemelerde adli yargı hakim ve savcılarının görevlendirilmesine imkan veren hüküm ile askeri hakimlerin yargı hizmeti dışında teşkilatında görevli bulundukları komutanlık ile olan ilişkilerinin kanunla düzenleneceğini belirten hüküm madde metnine dahil edilmiştir askeri yargı organlarının kuruluş ve işleyişleri askeri hakimlerin özlük işlerinde mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatına ilişkin genel hükümlerden aynen yararlanacakları bunun yargı hizmetinin bağımsızlığının tabii bir sonucu olduğu benimsenmiş ancak asker kişi olmaları ve silahlı kuvvetler bünyesi içerisinde görev yaptıkları hususları göz önünde tutularak yargı hizmeti dışındaki ilişkilerinin kanunla düzenleneceği bu düzenlemenin sadece bu hususa ait olduğu belirlenmiştir denilmek suretiyle adli ve idari yargı hakimleriyle askeri hakimlerin özlük işlerindeki eşitlik özellikle vurgulanmıştır hukuk devleti hukukun üstünlüğü temeline oturur bu temelde kanun önünde eşitlik ana unsurlardan birini oluşturur belirtilen esas ve ilkeler ise ayrıcalığın her türünü reddetmektedir yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadrolara atanmış olma temsil tazminatı almama sayılı khknin inci madde bendi kapsamında olma ve den düşük gösterge rakamı üzerinden yüksek hakimlik tazminatı alma koşullarını sağlayan ve yaptığı görev itibarıyla yargılama fonksiyonunu yerine getiren davacı ile aynı durumda bulunan adli ve idari hakim ve savcılarının alacakları görev tazminatları ile ilgili her hangi bir sınırlama bulunmadığı halde davacının alacağı görev tazminatına ödenen görev tazminatı aynı rütbe ve kıdemdeki emsali subaylardan fazla olamaz şeklinde bir sınırlandırma getirilmesi yapay ve sübjektif bir nitelikte bir düzenleme olup yapılan görevin önemine ve üstlenilen sorumluluğun derecesine uygun olarak tanınan hakkın bütünlüğünü de bozmaktadır dolayısıyla anayasanın uncu maddesindeki eşitlik nci maddesindeki sosyal devlet ve hukuk devleti ilkelerine aykırıdır hakimlik ve savcılık teminatı anayasanın aynı başlığı taşıyan uncu maddesinde düzenlenmiştir buna göre hakim ve savcıların görevlerinde herhangi bir düşünce ve fütura kapılmadan tamamen vicdan rahatlığı içerisinde görevlerini yapabilmelerinin garantisidir azlolunamazlık kendileri istemedikçe anayasada gösterilen yaştan önce emekliyeesas sayısı karar sayısı ayrılmamak aylık ödenek ve diğer özlük haklarından her ne suretle olursa olsun yoksun bırakılmamak hep hizmetlerini tarafsız bir surette kanunlara uygun yapabilmelerini sağlamaya matuftur yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadroya atanmış temsil tazminatı almayan sayılı khknin inci madde bendi kapsamında olan ve den düşük gösterge rakamı üzerinden yüksek hakimlik tazminatı alan adli ve idari yargı hakim ve savcılarının alacakları görev tazminatı ile ilgili her hangi bir sınırlama söz konusu değilken aynı şartlara haiz olan davacının alacağı görev tazminatına sınırlandırma getirilmesi davacının bir şekilde özlük haklarının bir kısmından yoksun bırakılması anlamına gelir ki bu şekilde yapılan düzenleme askeri hakimler açısından hakimlik ve savcılık teminatını zedeler mahiyette olduğundan bu yönden de anayasanın ve inci maddeleri ile aynı şekilde anayasanın uncu maddesine ciddi olarak aykırı olduğu kanısına varılmıştır yüksek hakimlik tazminatı miktarının tespitinde mevzuatta yargı sınıfı için öngörülen yüksek hakimlik tazminatı göstergesi esas alınırken yine yargı sınıfı için yüksek hakimlik tazminatı göstergesi esas alınarak ödenmekte olan görev tazminatı için bu gösterge terkedilip hakimlere ve davacıya ödenmeyen makam tazminatı göstergesine bağlanıp sınırlanmasının yargı bağımsızlığı hukuk devleti anayasanın başlangıç hükmündeki kuvvetler ayırımı ilkesine anayasanın uncu maddesindeki eşitlik ilkesine ve anayasanın nci maddesindeki eşit işe eşit ücret ilkesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır sonuç yukarıda gerekçeleriyle açıklanan nedenlerle davacı tarafından ileri sürülen ve bu davada uygulanacak hükümler arasında yer alan sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesindeki tarihi ve sayılı askeri hakimler kanununa tabi askeri hakim sınıfı subaylara ödenen görev tazminatı aynı rütbe ve kıdemdeki emsali subaylardan fazla olamaz şeklindeki düzenlemenin anayasanın uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırılık iddiasının kurulumuzca ciddi olduğu kanısına varıldığından ve kurulumuzca söz konusu düzenlemenin anayasanın başlangıç hükmündeki kuvvetler ayrımı ilkesine nci maddesindeki sosyal devlet ve hukuk devleti ilkelerine inci maddesindeki eşit işe eşit ücret ilkesine milli güvenlik konseyi anayasa komisyonunun anayasanın inci maddesiyle ilgili değişiklik gerekçesine aykırılığının ciddi olduğu kanısına varıldığından tc anayasasının nci maddesinin inci fıkrası ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki kanunun inci maddesi nci fıkrası gereğince dava dosyasından ilgili evrakın onaylı suretlerinin çıkartılarak anayasa mahkemesine gönderilmesine ve bu sebeple davanın geri bırakılmasına
3,739
esas sayısı karar sayısı sayıl i̇mar kanunun maddesi uyarınca düzenlenen yapı tatil tutanağı öncelikle ruhsatsız ve ruhsata aykırı yapıldığı iddia edilen yapının mühürleme yoluyla yapımını durdurmakta yapımı tamamlanmış ise mühürleme yapıldığından yapının kullanılmasına engel oluşturmakta aynı madde uyarınca ruhsatsız imalatların yıkımına ilişkin olarak verilerek kararlar ile aynı yasının maddesi uyarınca yapının sahibine yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere para cezası verilmesine dayanak oluşturmaktadır sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının hak arama hürriyeti başlıklı ncı maddesinde herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş yargı yolu başlıklı maddesinin fıkrasında ise i̇dari işlemlere karşı açılacak davalarda süre yazılı bildirim tarihinden başlar kuralına yer verilmiştir sayılı i̇mar kanununun maddesinin fıkrasının ilk cümlesinde yer alan durdurma yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır hükmü hemen yukarıda bahsi geçen anayasanın maddesinin fıkrasındaki kurala aykırı olduğu gibi maddesinde yer alan hak arama hürriyetini kısıtlayan bir sonucu da bulunmaktadır sayılı imar kanununun yürürlüğe girdiği tarihinde ülkenin içerisinde bulunduğu maddi hukuki ve teknik imkanlar sebebiyle bahsi geçen hükmün zorunlu olarak öngörüldüğü bir ölçüde kabul edilebilir ancak günümüzün teknik imkanları ve konuya ilişkin diğer yasal mevzuatlar ilgili kişilere ulaşmaya yeterli imkanı tanıdığından anayasaya aykırılığından söz edilen yasa kuralının günümüz şartlarına uygun bir düzenleme olduğu söylenemez zira sayılı tebligat kanununun maddesinin ek madde skmad ikinci fıkrasında anonim limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik yolla tebligat yapılması zorunludur hükmü yer almakta olup aynı kanunun maddesine eklenen ek fıkra skmad ikinci fıkrasında ise bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır hükmü bulunmaktadır gerek sayılı tebligat kanunu gerekse tebligat kanununun uygulanmasına dair yönetmelik bükümleri uyarınca elektronik ortamda tutulan ve bütün kamu kuruluşlarına açık olan merkezi nüfus kayıt sistemi üzerinden adresin meçhul olması durumunda ise araştırma yapılması gereken resmi kurum kayıtlarına göre ilgili kişilere ulaşılması mümkündür bu itibarla günümüz koşullarında kaçak yapı sahibine ulaşılması hukuki ve teknik mesele teşkil etmemektedir dolayısıyla günümüzün koşullarına uygun düşmeyen ve uygulanması ciddi hak kayıplarına yol açan sayılı imar kanununun maddesinin fıkrasının ilk cümlesinde yer alan durdurma yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmişesas sayısı karar sayısı sayılır hükmü anayasanın hak arama hürriyeti düzenleyen maddesi ile sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağını düzenleyen maddesinin fıkrasına aykırıdır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan neden ve gerekçelerle sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun inci maddesinin fıkrası gereğince tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı i̇mar kanununun maddesinin fıkrasının ilk cümlesinde yer alan durdurma yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır hükmünün anayasanın maddesi ile maddesinin fıkrasına aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle anayasa mahkemesine başvurulmasına dosyada bulunan belgelerin onaylı birer örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına kararın bir örneğinin taraflara tebliğine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
493
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir sayılı kanunun inci maddesinin değiştirdiği tarihli ve sayılı kanunun geçici nci maddesinin numaralı fıkrasının son paragrafındaki iptali istenen ibarenin anayasaya aykırılığı bankacılık düzenleme ve denetleme kurulu tarihinde türkiye i̇mar bankası taşnin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini iptal etmiştir bankanın mevduat toplama izninin iptal edildiği tarihte tasarruf mevduatlarının sigortası ile ilgili mevzuat hükümleri özetle şöyle idi sayılı bankalar kanununun inci maddesinin numaralı bendi bankalardaki tasarruf mevduatının kamu tüzelkişiliğini haiz tasarruf mevduatı sigorta fonu tarafından sigorta edileceğini hükme bağlamıştı sayılı kanunun inci maddesinin numaralı bendi ise sigortaya tabi olacak tasarruf mevduatının kapsamı tutarı sigorta priminin tarifesi ile tahsil zamanı şekli ve diğer hususlarının kurulca belirleneceğini düzenlemekte idi sayılı kanunun geçici madde in bendi de kurumun faaliyete başlayacağı tarihe kadar bu kanunla kuruma veya kurula verilen görev ve yetkilerin ilgisine göre mülga sayılı bankalar kanununda belirtilen bakanlar kurulu bakan hazine müsteşarlığı ile bankalar yeminli murakıpları ve yardımcıları merkez bankası ve tasarruf mevduatı sigorta fonu tarafından kullanılmaya devam olunacağını hükme bağlamıştı sayılı bankalar kanununun inci maddesinin numaralı fıkrasının bendi ile geçici inci maddesinin fıkrasının verdiği yetkiye dayanarak bakanlar kurulu tarihinde sigortaya tabi tasarruf mevduatı sigorta fonunca tahsil olunacak primler hakkında kararı yürürlüğe koymuştur tarih ve mükerrer sayılı resmî gazetede yayımlanan bakanlar kurulunun sayılı sigortaya tabi tasarruf mevduatı sigorta fonunca tahsil olunacak primler hakkında kararının inci maddesine göre türkiyede faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan türk lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğine haiz altın depo ve döviz tevdiat hesapları mevduat sigortasına tabidir türkiyede münhasıran kıyı bankacılığı faaliyeti göstermek üzere kurulan bankalarda bulunan mevduat mevduat sigortasına tabi değildiresas sayısı karar sayısı bakanlar kurulunun sayılı sigortaya tabi tasarruf mevduatı sigorta fonunca tahsil olunacak primler hakkında kararının üncü maddesine göre bu kararın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak açılan ya da yenilenen hesaplara uygulanmak üzere inci maddede tanımlanan hesapların anapara ve faiz tutarları toplamının tarihine kadar uygulanmak üzere milyar türk lirasına tarihinden itibaren uygulanmak üzere milyar türk lirasına kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır bankacılık düzenleme ve denetleme kurulunun tarih ve mükerrer sayılı resmî gazetede yayımlanan tarih ve sayılı kararında da tasarruf mevduatının garanti kapsamında olduğu belirtilmiştir söz konusu kararın ilgili bölümü aynen şöyledir bakanlar kurulunca tarihinde kararlaştırılan sayılı sigortaya tabi tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı sigorta fonunca tahsil olunacak primler hakkında kararın inci maddesinde tanımlanan hesapların anapara ve faiz tutarları toplamının tarihinden itibaren uygulanmak üzere tamamı tarihinden itibaren uygulanmak üzere milyar türk lirasına kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır ayrıca bankacılık düzenleme ve denetleme kurulunun tarihinde kamuoyuna i̇mar bankası taş mevduat sahiplerine yönelik yaptığı açıklama da bu doğrultudadır yapılan açıklama özetle şöyledir türkiyede faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan tüm bankaların yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan türk lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz altın depo ve döviz tevdiat hesaplarının tamamının sigorta kapsamında olduğu i̇mar bank off shore ltdin kuzey kıbrıs türk cumhuriyetinde anılan ülke mevzuatı çerçevesinde kurulduğu söz konusu off shore bankada i̇mar bankası taşnin doğrudan veveya dolaylı hiçbir ortaklık payının bulunmadığı bu kapsamda türkiyede faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların yurtiçi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan tasarruf mevduatını sigorta eden tasarruf mevduatı sigorta fonu off shore bankalarda mevduatı olanlara sigorta kapsamında bir ödeme yapması mümkün bulunmamaktadır bütün bunlardan sonra hükümet yeni bir yasal düzenleme yapmıştır türkiye büyük millet meclisinde tarihinde kabul edilen sayılı yasanın geçici nci maddesi ile tasarruf mevduatları hakkında yeni hükümler getirilmiştir sayılı yasanın geçici nci maddesinin numaralı paragrafı aynen şöyledir sayılı bankalar kanununun üncü maddesinin numaralı veya numaralı fıkrasının bendinin aa alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan ve doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanan tasarruf mevduatı niteliğini haiz hesaplar hazine müsteşarlığı ve tasarruf mevduatı sigorta fonunun müşterek önerisi üzerine bakanlar kurulu tarafından belirlenecek esas ve usullere göre tasarruf mevduatı sigorta fonu tarafından ödenir görüldüğü üzere bu düzenlemeyle doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanan hesapların tasarruf mevduatı sigorta fonu tarafından ödenmesi hükme bağlanmıştıresas sayısı karar sayısı bankacılık düzenleme ve denetleme kurulu tarihinde yeni bir karar almıştır tarih ve sayılı kararda sigortaya tabi tasarruf mevduatı ile ilgili yeni düzenlemeler yapılmıştır söz konusu kararda ve sayılı kurul kararlarının yürürlükten kaldırıldığı ve sigortaya tabi tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı sigorta fonunca tahsil olunacak primlere ilişkin esasların yeniden belirlendiği duyurulmuştur bu yeni esasların ve nci maddesi aynen şöyledir türkiyede faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan türk lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz altın depo ve döviz tevdiat hesapları mevduat sigortasına tabidir türkiyede münhasıran kıyı bankacılığı faaliyeti göstermek üzere kurulan bankalarda bulunan mevduat mevduat sigortasına tabi değildir bir bankanın sermayesinin yüzde on ve daha fazlasına sahip ortakları ile yönetim kurulu başkan ve üyelerine genel müdür ve yardımcılarına kredi açmaya yetkili memurlarına denetçilerine ve bunların ana baba eş ve çocuklarına ait bankadaki tasarruf mevduatı sigortaya tabi değildir bir bankada bir gerçek kişiye ait inci maddede tanımlanan hesapların anapara ve faiz tutarları toplamının milyar liraya kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır görüldüğü üzere tarihli bankacılık düzenleme ve denetleme kurulu kararında da tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz altın depo ve döviz tevdiat hesaplarının mevduat sigortasına tabi olduğu tekrarlanmaktadır hükümet bütün bu düzenlemeleri yeterli bulmayarak yeni bir kanun tasarısı hazırlamıştır bu amaçla hazırlanan sayılı yasa tasarruf mevduatı sigorta fonu kapsamında olan ve olmayan hesapları ve bu hesapların tasarruf mevduatı sigorta fonu aracılığı ile nasıl ödeneceğini düzenlemektedir sayılı yasanın getirdiği düzenlemelere göre iki tür tasarruf mevduatı sigorta kapsamında değildir tasarruf mevduatı sigorta fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına girmek amacıyla bankacılık düzenleme ve denetleme kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı bankalara iznin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içinde off shore hesaplardan nakden ödenmeksizin aktarıldığı saptanan hesaplar ile muvazaalı olduğu tasarruf mevduatı sigorta fonu tarafından saptanan hesaplar sigorta kapsamı dışında tutulmuştur söz konusu bir aylık sürede tasarruf mevduatı güvencesi kapsamına girmek amacıyla off shore hesaplardan tasarruf mevduatı hesabına geçenlerin tasarruf mevduatı sigorta fonu kapsamı dışında tutularak cezalandırılmaları anayasaya ve hukukun temel ilkelerine uygun değildir çünkü yapılan düzenlemeye göre bunların off shore hesaplardan tasarruf mevduatı hesabına geçtikleri tarihte bankanın bankacılık yapma ve mevduat toplama izni geçerlidir bankalar kanununun üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtildiği gibi bankacılık düzenleme ve denetleme kurulu tasarruf sahiplerinin haklarını ve bankaların düzenli ve emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye sokabilecek ve ekonomide önemli zararlar doğurabilecek heresas sayısı karar sayısı türlü işlem ve uygulamaları önlemek kredi sisteminin etkin şekilde çalışmasını sağlamak üzere gerekli tedbirleri almak ve uygulamakla yükümlü ve yetkilidir mevduat sahiplerinin hesaplarını mevduat güvencesi kapsamına almak amacıyla mı yoksa başka saiklerle mi hareket ettiklerini belirleyecek objektif ölçütler yoktur kaldı ki mevduat sahiplerinin mevduat güvencesi kapsamına girmek amacıyla hareket etmeleri onların en doğal haklarıdır tedbir almak ve uygulamak görevi mevduat sahiplerinin değil bankacılık düzenleme ve denetleme kurulunundur hangi nedenle olursa olsun nasıl açılırsa açılsın bir bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat toplama izninin kaldırıldığı tarihe kadar bu bankada mevduat hesabı bulunanların tümünün geçerli mevzuatın sağladığı tasarruf mevduatı güvencesinden yararlanmaları gerekir bu mevduat sahipleri bakımından kazanılmış haktır kazanılmış haklar hukuk devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlarındandır anayasanın inci maddesinde türkiye cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu belirtilmiştir cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında bu kurala uygun biçimde tüm sonuçları ile edinilmiş kazanılmış hakların korunması da temel hukuk ilkelerindendir hukuk devleti kazanılmış hakları korumakta duyarlı davranarak hukukun temel ilkelerine bağlılığını kanıtlar hukuk devleti aynı zamanda bireylerin haksızlıktan korunmasını ve mutluluğunu amaç edinir hukuk devletinin temel öğelerinden biri de güvenilirliliktir hukuk devleti tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar anayasanın nci maddesinde açıklanan türkiye cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı ve hukuk güvenliğini ortadan kaldırır belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez halbuki sayılı kanunun inci maddesinin değiştirdiği tarihli ve sayılı kanunun geçici nci maddesinin numaralı fıkrasının son paragrafındaki iptali istenen ibare bir bankanın bankacılık işlemleri yapma ve tasarruf mevduatı kabul etme izninin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içinde bu bankaya off shore hesaplardan mevduat yatırmış olanları mevduat sigortası kapsamından çıkararak bu tür mudilerin kazanılmış haklarını ortadan kaldırmıştır bu durum söz konusu ibarenin anayasanın nci maddesinde ifade edilmiş olan hukuk devleti ilkesine aykırı düştüğünü ortaya koymaktadıresas sayısı karar sayısı anayasanın inci maddesinde kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır i̇ptali istenen ibare ise sosyal adalete aykırı biçimde bir grup mudinin huzur ve mutluluğunu bozacak ve refahını olumsuzca etkileyecek bir sonuç doğurmakta bu kimselerin haklarını sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlamakta ve önlerine ekonomik bir engel çıkartmaktadır yasama erkinin bu tür sonuçlar doğuracak biçimde kullanılması anayasanın inci maddesinde devlete verilen görevlerle bağdaşmamaktadır bu nedenle iptali istenen ibarenin anayasanın inci maddesine de aykırı düştüğünü söylemek gerekmektedir anayasanın birden çok maddesine aykırı olan bir hüküm anayasanın inci maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi ile bağdaşmaz bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin iptal edildiği tarihten geriye doğru bir ay içinde off shore hesaplardan bankacılık işlemleri yapma ve tasarruf mevduatı kabul etme izni kaldırılan bankanın tasarruf mevduatına geçenlerin sigorta kapsamı dışında tutulması anayasanın uncu maddesindeki eşitlik ilkesine de aykırıdır anayasanın uncu maddesine göre herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar bu madde ile amaçlanan mutlak değil hukuksal eşitliktir yasa önünde eşitlik ilkesi yasalar karşısında herkesin eşit olmasını ayırım yapılmamasını kimseye ayrıcalık tanınmamasını gerektirir durumlarındaki farklılıklar kimi kişi ve toplulukların değişik kurallara bağlı tutulmasına neden olabilirse de farklılık ve özelliklere dayandığı için bu tür düzenlemeler eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz oysa iptali istenen ibare aynı durumdaki mudilerin bir grubunu farklı hükümlere tabi tutmuştur ve bu farklı uygulamayı haklı kılacak bir neden yoktur bankacılık işlemleri yapma ve tasarruf mevduatı kabul etme izni kaldırılan bankaya iznin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içinde off shore hesaplardan söz konusu ibarede belirtilen çerçevede mevduat aktarmış olanlarla iznin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay bir gün veya bir ay beş gün önce aynı koşullarla mevduat aktarmış olanların durumunda bir fark olduğu söylenemez i̇ptali istenen ibare kişilere durumlarının farklılığına veya özelliklerine dayalı olarak farklı hak ve yükümlülükler getirmediği aynı durumdaki kimseler arasında ayırım yaptığı için anayasanın kanun önünde eşitlik ilkesini düzenleyen uncu maddesine aykırıdıresas sayısı karar sayısı i̇ptali istenen ibarenin ortaya çıkardığı eşitsizlik hali bununla da sınırlı değildir getirilen düzenlemeye göre bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin iptal edildiği tarihten geriye doğru bir ay içinde off shore hesaplardan izni iptal edilen bankanın tasarruf mevduatı kayıtlarına nakden ödenmeksizin aktarılanlarla nakden ödenerek aktarılanlar arasında da ayırım yapılmıştır burada da aslında mudiler bakımından bir fark söz konusu değildir fark bankanın yaptığı veya yapmadığı işlemler arasında vardır bu nedenle mudileri farklı kurallara tabi tutmak da anayasanın uncu maddesinde ifade edilen kanun önünde eşitlik ilkesiyle bağdaşmamaktadır yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine inci maddesindeki devletin temel amaç ve görevlerine uncu maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine inci maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine aykırı olan tarihli ve sayılı kanunun inci maddesinin değiştirdiği tarihli ve sayılı kanunun geçici nci maddesinin numaralı fıkrasının son paragrafındaki bankacılık düzenleme ve denetleme kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı tarihten geriye doğru bir ay içinde kıyı bankalarındaki hesapları tasarruf mevduatı sigorta fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurt içi kayıtlarına muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile ibaresinin iptali gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇steminin gerekçesi sayılı kanunun inci maddesinin değiştirdiği tarihli ve sayılı kanunun geçici nci maddesinin numaralı fıkrasının son paragrafındaki iptali istenen anayasaya açıkça aykırı ibarenin uygulanmasından sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararlar doğacaktır bu tür durum ve zararların önlenebilmesi için söz konusu ibarenin yürürlüğünün durdurulması gerekmektedir sonuç ve i̇stem sayılı kanunun inci maddesinin değiştirdiği tarihli ve sayılı kanunun geçici nci maddesinin numaralı fıkrasının son paragrafındaki bankacılık düzenleme ve denetleme kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı tarihten geriye doğru bir ay içinde kıyı bankalarındaki hesapları tasarruf mevduatı sigorta fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurt içi kayıtlarına muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile ibaresinin anayasanın ve inci maddelerine aykırı olduğu için iptaline ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine ilişkin talebimizi saygı ile arz ederiz
2,208
esas sayısı karar sayısı i davacinin gerekçesi̇ davacının gerekçesi olduğu gibi aşağıya aktarılmıştır giriş ve genel açıklama anayasanın maddesinde hiç bir kimse ve organın kaynağını anayasadan almıyan bir devlet yetkisini kullanamıyacağı ilkesi kabul edilmiş ve müteakip maddelerinde bu yetkinin yasama yetkisi yürütme görevi ve yargı yetkisi olduğu açıklanmak suretiyle tereddüde yer bırakmayacak şekilde kuvvetler ayrılığı prensibi demokratik ve hukuka bağlı bütün devletlerde olduğu gibi benimsenmiştir nitekim maddesinde yargı yetkisinin türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı açıklanarak bu yetki yasama yetkisi ve yürütme görevinden tamamen ayrılıp bağımsız hale getirilmiş ve maddesinde de hâkimlerin görevlerinde bağımsız oldukları anayasaya kanuna hukuka ve vicdani kanaatlerine göre hüküm verecekleri hiçbir organ makam merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremeyeceği genelge gönderemeyeceği tavsiye ve telkinde bulunamıyacağı görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclislerinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamayacağı görüşme yapılamayacağı yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları ve yerlerine getirilmelerini geciktiremeyecekleri belirtilmek suretiyle mahkemelerin siyasî ve idarî gücün tesiri dışında tamamen tarafsız ve bağımsız olduğu ilkesi teyit olunmuştur anayasamız mahkemelerin bağımsızlığı ile ilgili esasları kendi bünyesinde temel ilke olarak açıklığa kavuşturduktan sonra ve askerî yargıtayla ilgili maddesinde görüldüğü üzere bu temel ilkenin ayrıntılarını ve özellikle mahkemelerin kuruluşu işleyişi ve hâkimlerin hukuku ile ilgili diğer hususların düzenlenmesini kanun koyucuya bırakmış olmakla beraber yine de mahkemelerin bağımsızlığı esasından ayrılınmaması konusunda direktif vermek suretiyle bu hususun önemine bir defa daha işaret etmiştir muhteva bakımından anayasaya aykırılık sayılı askerî mahkemeler kuruluşu ve yargılama usulü kanununun sayılı kanunla değiştirilen maddesine savaş halinde askerî yargıtay dosyanın askerî yargıtay başkanlığına intikalini müteakip en geç iki ay içinde karara bağlar hükmü i̇lâve edilmiştir milletin ve tüm kuruluşlarının bütün güçleri ile vatan savunması ve var olma için çalıştığı savaş halinde askerî yargı organlarında görevli personelin de çok fazla ve üstün bir gayret içinde hizmet görmelerinin gerektiği düşünülerek birleşmiş milletler yasası avrupa i̇nsan hakları ve cenevre sözleşmeleri ile korunan mahkemelerin bağımsızlığı ilkesine aykırı düşmemek kaydıyla doğal bulunan kanun koyucunun numaralı kanunun maddesi ile askerî mahkemelerin ve maddesi ile askerî yargıtayın görev sahalarını kısıtladığı nazarı itibare alınırsa çok sınırlı bir uygulama sahası olan mezkûr maddesine ilâve edilen hükmün anayasanın maddesinin esprisi içinde mütalâa edilmesi mümkün görülebilir ancak savaş hali gibi memleketin mukadderatının ve yurt savunmasının mevzubahis olmadığı ve askerî yargıtayın tüm yetki ve görevleri ile çalışmakta olduğu bir sırada askerîesas sayısı karar sayısı yargıtayın görevinin süre itibariyle kısıtlanmasına dair olan sayılı kanunun sayılı kanunla değiştirilen maddesi anayasanın ruhuna ve lafzına genel esaslarına ve kuvvetler ayrılığı ilkelerine kesinlikle aykırı düşmektedir şöyle ki sayılı kanunun sayılı kanunla değiştirilen maddesinde sıkıyönetim komutanlığı nezdinde kurulan askerî mahkemelerce verilip temyiz edilen hükümlerin en geç iki ay içerisinde karara bağlanacağı öngörülmüştür bu hükme göre temyiz olunan hükümleri askerî yargıtayın iki aylık sürede inceleyip incelemediğinin idarece kontrolü mevzubahis olacağından askerî yargıtay idarenin murakabesine tabi tutulmuş olmakla yargı kuvvetinin bağımsızlığı ortadan kalkmış ve icra kuvvetinin eline girmiş olacaktır bu durum ise anayasanın kabul ettiği kuvvetler ayrımına dair olan temel ilkelerine tamamen aykırılık teşkil etmektedir askerî yargıtayda incelenen hükümlerin mesnedini teşkil eden dosyaların şekil ve muhteva bakımından farklı bulunduğu malûmdur sahifeden ibaret ve tek sanığa ait bir dava dosyası incelendiği gibi binlerce sahife tutan yüzlerce sanıklı dava dosyalan da incelemeye tabi tutulmaktadır askerî yargı alanında son söz sahibi olan askerî yargıtayda adli hataların önlenmesi ve içtihatların birleştirilmesi bakımından incelemeye önem verilerek dosyadaki hazırlık ve son soruşturma evrakının iddia ve savunmaların temyiz lâyihalarının dikkatle okunup incelenmesi delillerin değerlendirilmesi ilgili mevzuatın tetkiki gerekmektedir ayrıca duruşmalı incelemelerde sanık ve vekillerine tebligat yapılması muayyen bir sürenin geçmesini zarurî kılmaktadır keza hüküm ve ona bağlı dosyayı inceleyen sözcü üyenin kurula izahat vermesi kurulca müzakeresi kurul üyelerinin önemli gördükleri hususlarda tetkiklerde bulunmaları ve kurulca verilen kararın gerekçesinin ve varsa muhalefetinin yazılıp ilâm haline getirilmesi de bir hayli zamana bağlı bulunmaktadır i̇zah olunduğu üzere sahife ve sanık adedi az olan dava dosyaları ve hükümleri iki aylık süre içerisinde incelenip sonuçlandırılmakla beraber daha hacimli sanık adedi fazla ve duruşmalı dava dosyalarının bu süre içerisinde incelenip sonuçlandırılması mümkün görülmemektedir açılan kamu davasının kanuna uygun olarak en doğru bir şekilde sonuçlandırılması adlî hatalara sebebiyet verilmemesi için anayasamız yargı erkinin bağımsız mahkemeler tarafından kullanılmasını öngörmüştür yukarıda açıklandığı üzere iki ay gibi kısa bir sürede incelenip karara bağlanması mümkün olmayan hacimli ve çok önemli bir davaya ait dosya ve hükümlerin acele olarak mezkûr süre içinde sonuçlandırılması mecburiyetinin hasıl olmasıyla noksan inceleme ve dolayısiyle anayasanın öngördüğü kanuna uygun ve doğru adaletin tecelli etmemesine ve böylece kişi hukukunun ve kamu yararının ihlâline müncer olacak kararların alınmasına istenmeyerek sebebiyet verilmesi gibi zararlı bir sonuca varılabilecektir anayasamız adlî yargı askerî yargı ve idarî yargı olarak üç tip anayasal yargı sistemi kabul etmiş ve anayasa mahkemesi yanında yargıtay danıştay ve askerî yargıtay anayasal kuruluş olarak üç yüksek mahkeme organı halinde gösterilmiştir anayasa gerek esas hükümlerinde gerekse yargı bölümünde iyi ve doğru bir adaletin tecellisi için hiçbir ayrım yapmadan ve mahkemelerin bağımsız ve ondan ayrılmasına imkân olmayan hâkimlik teminatı esaslarını birlikte müşterek hükümler ile sağlanmıştır bağımsızlık ve hâkimlik teminatı bakımından aynı şartları haiz olan bu üç yüksek mahkemeden yargıtay ve danıştayın olağanüstü hallerde veya önemli konularda yetki ve görevlerinin sınırlandı olmadığı halde askerî yargıtayın sıkıyönetim sebebiyle çalışma olanağının sınırlandırılması her üç yargı organına tabi vatandaşlardan askerî yargıtaya tabi olanların aleyhine bir netice hasıl etmesiesas sayısı karar sayısı itibariyle bu husus anayasanın ruhuna ve maddesindeki eşitlik ökesine aykırı bulunmaktadır genel olarak anayasanın öngördüğü yargı organlarının adaleti kanuna uygun olarak doğru bir şekilde tahakkuk ettirebilmelerinin temini bakımından usul kanunlarına bir vecibenin yerine getirilmesi veya bir muamelenin yapılması için koruyucu düzenleyici ve düşürücü süreler konulmuş olup yargı hizmetinin gayesini engelleyici çalışmayı kısıtlayıcı sürelere itibar edilmemiştir başka bir ifade ile ve özet olarak bağımsız ve teminatlı yargı sistemim kabul etmekle anayasamız bir bakıma geç ve fakat doğru tahakkuk eden adaleti ivedi ve fakat yanlış takip eden adalete tercih etmiştir netice yukarıda açıklanan sebeplerle sayılı kanunun sayılı kanunla değiştirilen maddesi askerî yargıtayın varlığını ve görevlerini ilgilendiren alanlarda anayasanın ve maddelerine aykırı bulunduğundan anayasanın ve sayılı kanununun ve maddelerine istinaden iptaline karar verilmesini saygı ile arz ve dava ederim
991
esas no karar no danıştay dairesinin anayasaya aykırılık konusundaki gerekçesi davacı vekilleri tarafından benzodiazepine müştakkatının imali hakkındaki usul için talep edilen ihtira beratının kurucu meclisin sayılı kararına ve bu karardaki ihtira beratı kanununun üncü maddesi mucibince mualecât tabirinde madde ile birlikte usul de mündemiç bulunduğundan ibaresine dayanılarak anayasanın maddesindeki mülkiyet hakkının iptali mahiyetinde bir tasarrufla verilmemiş olduğundan bahisle dosyanın anayasa mahkemesine şevki istenilmektedir t anayasasının ncı maddesi herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip bulunduğunu belirtmektedir bu hüküm mutlak olup ancak kamu yaran amacıyla sınırlanabilir ve mülkiyet hakkı toplum yararına aykırı olarak kullanılamaz şu halde anayasanın teminat altına aldığı mülkiyet hakkının iptali bahis konusu olamıyacağı cihetle gene anayasada gösterilen usule ancak kamu ve toplum yararına olarak sınırlandırılması mümkündür mülkiyet hakkının ise ferdin bütün mamelekini kapsadığı açık bir hakikattir nitekim anayasamızın prensiplerine çok yakın bulunan bonn anayasasının üncü maddesinin ilk fıkrasında da aynı terim ve ibareler kullanılmıştır alman hukukçuları anayasanın bu hükmünü mülkiyet garantisi evvelemirde ve şüphesiz medenî hukuk anlamındaki eşya hukukuna yani menkul gayrimenkul mülkiyeti ile diğer haklara taallûk eder şeklinde kabul ettikleri gibi federal mahkeme hukuk genel kurulu da mülkiyet garantisinin vatandaşın bütün mamelekini ihtiva etmesi lâzım geldiği geniş manada hukukî müessese olarak mülkiyetin yanında ve içinde mamelek bakımından bir kıymet ifade eden her mevcut ve münferit hakkın korunduğu yolunda içtihad tesis etmiştir mülkiyet hakkı mefhumu içine giren bütün hakları bir anayasa metni içinde teker teker saymaya imkân olmadığı içindir ki anayasa en geniş anlamda mülkiyet hakkı tabirini kullanmış ve bunun ancak sınırlandırılabileceği fakat asla iptal edilemiyeceği prensibinden hareket etmiştir halbuki ihtira beratı kanununun üncü maddesi hakkındaki sayılı karar ihtiva ettiği mana içinde mülkiyet hakkına dahil bulunan ve bu sebeple ancak kamu yararı ile sınırlanabilip karşılığında bir tazminat ödenmeksizin sahibinden nezi asla caiz olmayan bir fikri hakkı tanımamak sonucunu doğurmaktadır anayasası ile anayasasının prensipleri arasındaki en mühim farkı teşkil eden hususlardan biri de kuvvetler ayrılığı prensibinin anayasasında açıkça kabul edilmiş olması ve bu prensibe dayanılarak da teşriî tefsir yetkisinin yasama meclislerine tanınmamasıdır anayasamızın nci maddesinin inci fıkrası hâkimlerin görevlerinde bağımsız olduklarını anayasaya kanuna hukuka ve vicdanî kanaatlerine göre hüküm vereceklerini açıklayarak nci fıkrası ise hiç bir organ makam merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez genelge gönderemez tavsiye ve telkinde bulunamaz hükmünü ihtiva etmekle yasama organından çıkan bir kanunun tefsiri hâkimin kanunu anlayışına yani kazaî tefsir müessesesine terketmiştir anayasamızın bu hükmü yasama yürütme ve yargı organlarının bağımsızlıklarına ve birbirlerine emir verememe prensibine de tamamen uygun bulunmaktadır halbuki teşrii tefsir müessesesi bu prensip hilâfına bir kanunun tefsiri yetkisini yasama organına tanımakla ve bu tefsire uyulmakesas no karar no mecburiyeti sebebiyle uygulamak imkânını bırakmamakta yargı organını yasama organının etkisi altında karar vermeğe mecbur etmektedir bu durum karşısında teşriî tefsir müessesesini anayasasının ne prensipleri ile ve ne de açık hükümleriyle bağdaştırmağa hukuken imkân görülememektedir bu itibarla dosyanın tarihli ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun nci maddesi gereğince hukukî ihtilâfı teşkil eden sayılı tefsirin bu kararın inci maddesindeki gerekçelerle oybirliği ile nci maddedeki sebeplerle oyçokluğu ile anayasa mahkemesine tevdiine tarihinde karar verildi
498
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir mahkememizin esas sayılı davasının tarihli celsesinde iddia makamı sanıklar hakkında bu davada tatbiki istenen ve iddianamede bulunan sevk maddesi olan tcknun maddesinin türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ve bu maddenin iptali için türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi uyarınca anayasa mahkemesine gidilmesini talep etmiştir cumhuriyet savcısının bu talebine karşı mahkememizin sayılı dosyasının taraflarının tamamından anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca görüşleri sorulmuş müdahil ve sanıklar bu konunun takdirini mahkememize bırakmışlardır vezirköprü cumhuriyet başsavcılığının tarih ve sayılı iddianamesiyle mahkememize açılan kamu davasının konusu vezirköprüde bulunan mülkiyeti maliyeye ait olan iki gayri menkulün sayılı devlet i̇hale kanununun maddesi uyarınca açık teklif usulü ile satışa çıkarıldığı ve bu ihaleye katılan şahıslardan bir kısmının ihaleyi almak için diğer katılanlara menfaat temin ederek ihaleye katılmaktan çekilmelerini sağladığını iddia ederek i̇haleyi almak için menfaat öneren şahısların tcknun maddesi uyarınca i̇haleye devamından menfaat karşılığı vazgeçen şahısların da tcknun maddesi uyarınca cezalandırılmasını istemiştir mahkememizde görülen sayılı kamu davasının tcknun ve maddelerinin uygulanması hususunda bir tereddüt yoktur mahkememizin sayılı kamu davasında uygulanması istenilen tcknun ve maddeleri tcknun bapında düzenlenen ammenin itimadı aleyhine cürümlerin içinde yer almış olup bu maddelerin amacı kamu idaresi hesabına yapılacak açık artırma ve eksiltme işlemlerinde rekabet serbestisini sağlamak ve bu alanda kamu itimadını teminat altına almaktır bu itibarla resmi artırma veya eksiltme alanındaki kamu itimadı bir yandan kamu idaresini ve öte yandan iktisadi ve ticari faaliyet serbestisini ilgilendirmesinden bu mevzudaki ihalelere hile karıştırmak serbest rekabeti de bozan bir fiildir bu nitelikleri itibariyle kamu ihalelerine fesat karıştırılması olayı tcknun ve maddeleriyle ceza yaptırımına bağlanmış ise de olayımızda uygulanması istenen tcknun maddesi bu suçu işleyen rekabeti men veya ihlal yahut müzayedeye pey sürenleri çekilmeye mecbur edenler için tcknun maddesinde düzenlenen ön ödeme ile açılan kamu davasının ortadan kaldırılması imkanını tanıdığı ve böylece de bu suçun sanığının daha hazırlık aşaması sırasında hiç mahkemeye dahi çıkmadan ve hakkında kamu davası bile açılmaması sebebiyle sabıka kaydının oluşmaması bunun neticesinde yüz kızartıcı bir suçtan sabıka kaydının olmaması yeniden ihalelere katılabilmesi birdaha suç işlediğinde hakkındaesas sayısı karar sayısı özel veya genel tekerrür hükümlerinin dahi uygulanmaması gibi çok geniş manada sonuçlar doğduğu halde yine olayımızda uygulanması istenen tcknun maddesi ise bir kimse kendisine veya başkasına vaad olunmuş para veya sair menfaat mukabilinde müzayedeye veya münakasaya devamdan istinkaf suretiyle resmi müzayede fesat karıştırırsa bu şahıs için tcknun uncu maddesinde ön görülen ön ödeme ile kamu davasının ortadan kaldırılması imkanı olmayıp bu kişinin yargılamasının yapılıp neticesinde ceza alması ve yüz kızartıcı bir suçtan dolayı sabıkasının bulunması bir daha aynı suçu işlemesi durumunda özel tekerrür hükümlerinin uygulanması mümkün olmaktadır tcknun uygulamasında anayasamız herkesin dil din ırk mezhep ve cinsiyet eşit olduğunu ve kanunlar önünde eşitlik ilkesini getirmiştir buna rağmen tcknun ve maddelerinde ön görülen ihaleye fesat karıştırmak suçlarında tcknun maddesi uyarınca eylemi cezalandırılan müzayedeye elde ettiği menfaat karşılığı devam etmemek suretiyle fesat karıştıran kişi hakkında kamu davasının açılması zorunluluğu bulunduğu halde aynı ihaleyi almak için ihaleye katılan diğer kişilerin ihaleden çekilmesini mecbur edenlerin eylemini müeyyideye bağlayan tcknun maddesi uyarınca kamu davası açılmasını ancak bu şahsın tcknun maddesinde öngörülen şartlarda ön ödeme önerisini yerine getirmeme şartına bağlı olduğundan ve her iki suç failinin ihlâl ettiği değer rekabet serbestisini bozmak ve kamu itimadını ortadan kaldırmak olduğundan kamuya ait ihaleye fesat karıştırarak ihaleyi alan kişinin hakkında kamu davası açılmasını ön ödeme şartını yerine getirmemesi koşuluna bağlayan tcknun nci maddesinin türkiye cumhuriyeti anayasasının uncu maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırı bulduğumuzdan bu gerekçelerle iddia makamının talebi ciddi bulunmuş olup tcknun maddesinin iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına dair karar verilmiştir
585
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir dava konusu olayda iddiaya göre bir milyon lira para ve bir çift kullanılmış ayakkabı gasp edilmiştir ayakkabının değeri kesin şekilde tespit edilememiş olmakla birlikte kullanılmış oluşu ve sahibinin yaşı ile ekonomik ve sosyal konumu itibariyle milyon liradan daha fazla bir parasal değer taşımadığını düşünmek yanlış olmayacaktır esasen bu konuda var ise şüphenin sanık lehine yorumlanarak değerin düşük düzeyde kabulü gerekir diğer yandan tcknun maddesinin genel kabul gören uygulamasında yılı itibariyle suç konusu para eşya veya zararın toplam değeri yaklaşık otuz milyon lira veya daha az ise olay tarihindeki genel ekonomik şartlara göre bu kıymetin pek hafif olarak değerlendirilmesi gerekir öyle ise dava konusu olayda gasp edildiği iddia edilen para ve eşyanın toplam değeri hangi açıdan bakılırsa bakılsın pek hafiftir fakat bu pek hafifliğe dayanılarak maddenin birinci fıkrası uyarınca cezada indirim yapılamayacaktır çünkü aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan ve itiraz konusu yapılıp iptali istenen hüküm buna engeldir zira bu hüküm dava konusu suçu da içine alan ikinci fasıldaki yağma yol kesme adam kaldırma suçlarında değer hafifliğinden ceza indirimine cevaz vermemektedir bu nedenle mahkememizce başvuru koşulları vardır nitekim iptali istenen hüküm ile aynı cümlede yer alan ve aynı neviden cürümlerden mükerrir olmayı da indirim engeli sayan kuralın dahi anayasaya aykırılığı düşünülmekte ise de davada bu kuralın uygulama yeri bulunmadığı için başvuru dışında bırakılmıştır i̇tirazın esası tcknun maddesindeki cezayı artırım ve indirim kuralı mala karşı işlenen suçlarda suç konusu olan şeyin veya verilen zararın değeri ile ilgilidir yoksa örneğin hırsızlık veya ızrar ile gasp arasında değer yönünden fark gözetmemek gerekir nitekim değerin pek fahiş olmasına binaen cezanın arttırımında fark gözetilmemiş ve fakat değerin hafif veya pek hafif olmasına binaen cezanın indiriminde kanunkoyucu suçlar arasında fark gözeterek gaspta ceza indirimi yapılamayacağı istisnasını getirmiştir değer konusu suçun cinsine yabancı bir kavramdır hırsızlık ile gasp suçları elbette farklıdır ve elbette mala karşı olmaklığın yanında insana karşı cebir şiddet tehdit içerdiği için gasp suçu daha ağır ve vahimdir böyle olduğu içindir ki kanunkoyucu temel cezayı belirlerken hırsızlığa nazaran gaspın cezasını daha ağır olarak tespit etmiştir diğer yandan sanığın gasbı ika ederken kullandığı cebir ve şiddet darp ve yaralama veya öldürme derecesinde ise sanığa bu suçlardan da ayrıca ceza verilecektir halde suç cinsine yabancı bir kavram olan değer esas alınarak indirim yapılması gerektiğinde suçlar ve binnetice suçları işleyen suçlular arasında bir ayrım yapmak adalet hakkaniyet ve eşitliğe aykırı olacaktır kanunkoyucu devlet idaresi aleyhinde işlenen suçlar başlığı altında topladığı zimmet irtikap rüşvet suçlarında da değer hafifliğini indirim sebebi olarak kabul etmiştir i̇tiraz konusu kuralın anayasaya aykırı olmadığı yasama organının takdirine taalluk eden bir keyfiyet bulunduğu yolundaki görüşün isabetli olmayacağı düşünülmektedir kanunkoyucu takdirini kullanarak yağma yol kesme adam kaldırma suçları ile ilgili olarak tcknun maddelerinde tarih ve sayılı tarih ve sayılı kanunlarda değişiklikler yapıp temel cezaları arttırmıştır cezanın ağırlık ve hafifliğinin veya cezayı ağırlaştırmanın cezanın amacına yaptığı etkilerine ve infaz hukukuna ilişkin tartışmalar bir yana kanunla cezalar belirlenirken suçların ağırlık ve vahametlerini gözönünde bulundurmak ve başka suçların cezalarıyla kıyaslamayı gözardı etmemek adalet duygusununesas sayısı karar sayısı gereğidir aksi durumlarda hâkimlerin anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar vereceklerini ifade eden anayasanın maddesinde yer alan ve yazılı olmayan genel hukuk bilinç ve düşüncesi ile adalet duygusu anlamında kullanılmış bulunan hukuka uygun karar vermek zorlaşmaktadır sonuç yukarıda özetlenen sebeplerle tcknun maddesinin üçüncü fıkrasındaki eğer fail bu babın ikinci faslında yazılı cürümlerden birini işlemiş olursa cezayı tenkise mahal yoktur hükmünün anayasanın türkiye cumhuriyeti adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı demokratik sosyal bir hukuk devletidir hükmünü içeren maddesine kanun önünde eşitliğe dair maddesine hakimler anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler hükmünü içeren maddesine aykırı olduğu düşünüldüğünden itiraz konusu hükmün iptali için keyfiyetin anayasa mahkemesine sunulmasına ilgili evrak örneklerinin işbu karara ekli olarak gönderilmesine oybirliği ile karar verildi
623
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir trabzon hızırbey vergi dairesi mükellefi oltan gıda maddeleri i̇hracat i̇thalat ve ticaret limited şirketinin yılında elde ettiği karı yılında dağıtması nedeniyle luk payına lira düşen davacının gelir vergisi kanununun maddesinin fıkrasının parantez içi hükmünde limited şirket ortaklarının kar paylarının menkul sermaye iradı kabul edilmesi nedeniyle ihtirazı kayıtla yaptığı beyandan sonra açtığı davada limited şirketin yılı karının önce nisbetinde kurumlar vergisine kurumlar vergisinin tenzilinden sonra kalan miktarın nisbetinde stopaj gelir vergisine tabi tutulduğu bu suretle şirketin ödediği verginin ulaştığıkalan karın hisseleri oranında dağıtılması üzerine ortaklarca verilen gelir vergisi beyannamelerine istinaden tekrar nisbetinde gelir vergisine tabi tutulduğu netice itibariyle tek matrah olan şirket karından ye varan vergi alındığı oysa türkiye cumhuriyeti anayasasının verginin eşit dağılımını öngördüğü türkiyede cari vergi sisteminde gelir vergisinde en yüksek vergi oranı iken sonuç itibariyle tek matrah olan şirket karının nisbetinde vergilendirilmesinin anayasanın öngördüğü vergide adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı olduğu bu durumun sayılı gelir vergisi kanununun maddesinin fıkrasının parantez içi hükmünden kaynaklandığı dolayısiyle bu hükmün anayasaya aykırı olduğu kanaatine varıldığı zira aynı maddenin fıkrasında da kurumlar vergisi kanunu uyarınca yıllık veya özel beyanname veren kurumların indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmının menkul sermaye iradı kabul edilerek vergilendirildiği mükerrer vergilemeye neden olan bu uygulamanın anayasaya aykırı olduğu her ne kadar kurum kazancından kurumlar vergisi tenzil edildikten sonra kalan kısım üzerinden oranında tevkif edilerek vergi dairesine yatırılan ve aslında verdiği gelir vergisi beyannamesine istinaden oranı esas alınarak hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilmesi icabeden stopaj gelir vergisi yerine sayılı gelir vergisi kanununun maddesine istinaden payına düşen kar payının vergi alacağı olarak mahsup edilmiş ise de bu miktarın verginin mükerrerliğini ortadan kaldırmadığı hal böyle olunca gelir vergisi kanununun maddesinin fıkrasının parantez içi hükmünün anayasaya aykırı olduğunun ortaya çıktığı mahkemenin bu görüşü benimsemesi halinde kanunun anayasa mahkemesine intikal ettirilmesini ve kurum kazancı üzerinden tevkif edilerek vergi dairesine yatırılan lik stopaj gelir vergisinden hissesine düşen miktarın beyannamesi üzerinden hesaplanan gelir vergisinden düşülmesini talep ettiği görülmüştür davalı vergi dairesi ise iddiaların hukuki dayanağı bulunmadığını kurumlar vergisi nisbetinin ten indirilmesi nedeniyle ortada mükerrer vergilemeden söz edilemeyeceğini kaldı ki tevkif edilen vergi yerine vergi alacağı müessesesinin getirildiğini dolayısıyla ortada anayasaya aykırı bir durumun bulunmadığını belirtmiştir öteden beri ağır aksak uygulanan üniter vergi sisteminin işlerliğini sağlayan otomasyona geçiş ve her mükellefe tek sicil numarası verilmesi gibi oluşumlara paralel olarak kurumlardan kar payı elde eden kişilerin bu kâr payını beyan etmemeleri diğer bir ifade ile kurumlardaki vergilemenin nihai vergileme olması yönteminde vazgeçilmiştir yapılan değişikliklerin i̇rdelenmesi esas sayısı karar sayısı gelir vergisi kanununun maddesinin ikinci fıkrasının sayılı kanunla değişmeden önceki halinde maddenin ve bentlerinde sayılan menkul sermaye iratlarının beyanı gerekmemekteydi gelir vergisi kanununun ve maddelerinde yapılan değişiklikler söz konusu iradlar için beyanname verilmesini ve bu iradların verilecek beyannameye ithal edilmelerini belli şartlarla zorunlu hale getirmiştir maddenin ikinci fıkrasının değişmeden önceki halinde istisna hadleri içinde kalan kazanç ve iradlar maddedeki indirimler istisnadan madut değildir ile maddenin ikinci fıkrasının adi komandit şirketlerde komanditerlerin kâr payı hariç bentlerinde yazılı iradlar için yıllık beyanname verilmez diğer gelirler beyanname verilmesi halinde de bu gelirler beyannameye ithal edilmez hükmü yer almaktaydı bu fıkra sayılı kanunla istisna hadleri içinde kalan kazanç ve iradlar için yıllık beyanname verilmez şekline dönüştürülmüştür yani yukarıdaki iradların beyan edilmemesine dair hüküm tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır maddenin birinci fıkrasının numaralı bendi de tarihinden itibaren değiştirilerek vergiye tabi gelirin tamamı tevkif suretiyle vergilendirilmiş bulunan arızî serbest meslek kazançları menkul sermaye iradları ve gayrimenkul sermaye iradları ile vergi alacağı dahil kâr paylarından ibaret olması ve gelirlerin gayrisafi tutarları toplamının lirayı aşmaması halinde toplama yapılmayacağı ve beyanname verilmeyeceği hüküm altına alınmıştır öte yandan aynı kanunun maddesinin birinci fıkrasında sayılı kanunla yapılan değişiklikle beyanname verilmesi zorunlu olan bazı hallerde yani maddede sayılan gelir unsurları haricinde bazı gelir unsurlarının bulunması halinde yine bazı koşullarla verilecek beyannameye maddenin birinci fıkrasında sayılan gelir unsurlarının ithali ihtiyari kılınmıştır buna göre gerçek usulde vergilendirilen ticari zirai ve mesleki kazanç sahipleri hariç olmak üzere vergiye tabi kazanç ve iradları toplamı lirayı aşmayan tam mükellefler kâr payları için vergi alacağı dahil beyanname vermeyecek ya da beyanname vermeleri gerekiyorsa bu kâr paylarını beyannameye ithal etmeyeceklerdir vergi alacağı müessesesi gelir vergisi kanununun ve maddelerindeki değişiklikler yukarıda belirtilen menkul sermaye iradlarının bazı şartlarla beyana tabi tutulmasına paralel olarak kurumlardan kar payı elde eden gerçek kişilerin artan oranlı vergi tarifesi üzerinden vergilendirilmeleri ve vergi mükerrerliğinin önlenmesi amacıyla ve üniter vergi sisteminin doğal bir sonucu olarak vergi alacağı müessesesi getirilmiştir vergi alacağı sayılı kanunla gelir vergisi kanununun maddesinin ikinci fıkrasına bent olarak eklenmek suretiyle menkul sermaye iradı sayılmıştır aynı kanunun mükerrer maddesinde vergi alacağı şu şekilde tanımlanmıştır tam mükellefiyete tabi kurumlarca tam mükellefiyete tabi gerçek kişilere dağıtılan kar paylarının adi ortaklıklara kollektif ve adi komandit şirketlere dağıtılan kar paylarınınesas sayısı karar sayısı eshamlı komandit şirketlere damıtılan kar paylarından bu şirketlerin komandite ortaklarına isabet eden kısmının bunların vergi alacalını teşkil eder yatırım fonlarının katılma belgeleri ile yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kar payları için vergi alacağı hesaplanmaz kar paylarının vergilendirilmesi ve vergi alacağının hesaplanmasına yönelik olarak yapılan düzenlemeler seri nolu gelir vergisi kanunu genel tebliği ile açıklanmıştır sözkonusu tebliğde vergi alacağı hesaplanması kâr paylarının elde edilmiş olmasına bağlanmış ve elde etmenin ne anlama geldiği açıklanmıştır ayrıca vergi alacağının hesaplanacağı kar payları şu şekilde sayılmıştır anonim şirket hisse senedi kr payları eshamlı komandit şirket hisse senedi kâr payları limited şirket iştirak hissesi kâr payları kooperatiflerin ortaklarına dağıttıkları kazançlar ristrun primleri hariç i̇ş ortaklıklarının dağıttıkları kazançlar kurumların idare meclisi başkan ve üyelerine ödenen kâr payları bedelsiz olarak verilen iştirak hisseleri veya hisse senetleri öte yandan sayılı kanunla kurumlar vergisi kanununda yapılan değişiklikle olan kurumlar vergisi oranı e düşürülmüş ve bu değişikliğe paralel olarak kurum kazancından kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısım gelir vergisi kanununun maddesinin numaralı bendi ile menkul sermaye iradı sayılmıştır ayrıca aynı kanunun madde ile sözkonusu menkul sermaye iradlarının dağıtılıp dağıtılmadıklarına bakılmaksızın gelir vergisi tevkifatına tabi tutulmaları hüküm altına alınmıştır uygulamanın değerlendirilmesi gelir ve kurumlar vergisi kanunlarında yapılan bu değişiklikler aslında bir takım problemleri ele beraberinde getirmiştir şöyle ki aynı gelir unsuru iki kez menkul sermaye iradı sayılmıştır gelir vergisi kanununun maddesinin numaralı bendinde kurum kazancından hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmın menkul sermaye iradı olduğu hüküm altına alınmıştır dolayısıyla kurumlardan kâr payı elde edecek gerçek kişilerin bu gelirleri ilk olarak bu bent hükmü ile menkul sermaye iradı kapsamına alınmıştı bu gelir unsuru aynı kanunun maddesine göre kurum bünyesinde gelir vergisi tevkifatına tabi tutulacaktır esas sayısı karar sayısı sözkonusu tevkifattan sonra kalan kısım vergilendirilmiş kurum kazancı olarak kâr dağıtımına konu olacaktır kâr dağıtımı nakdi olabileceği gibi bedelsiz hisse senedi verilmesi suretiyle de gerçekleşebilecektir her iki halde de elde etmenin gerçekleştiği kabul edilmektedir bu itibarla elde etmenin gerçekleşmesi ile daha önce madde kapsamında tanımlanan bir gelir unsuru üzerinden tevkifat yapılmış haliyle maddenin veya numaralı bentlerinden biri ile tekrar tanımlanmaktadır ancak bu gelir unsuru bu kez tevkifata tabi tutulmayacak belirli bir meblağı aşması halinde yıllık beyanname ile beyan edilecektir ne var ki bu beyan neticesinde hesaplanan gelir vergisinden aynı gelir unsuru nedeniyle tevkif suretiyle ödenen vergilerin mahsubu mümkün bulunmamaktadır i̇lk etapta vergi alacağı müessesesi ile bu mükerrerliğin bertaraf edildiği düşünülebilir ancak vergi alacağı müessesesi mükerrerliği önlemekte yetersizdir zira vergi alacağı daha önce herhangi bir suretle yüklenilen vergileri ifade etmesine rağmen oranındaki vergi alacağı önceki aşamada hesaplanan vergi miktarına ulaşmamaktadır yani söz konusu gelir unsurunun beyanı istenmekle ancak bu gelir unsuruna ilişkin olarak önceki safhalarda ödenen verginin mahsubuna imkan tanınmamaktadır şöyleki birim kurum kazancı elde eden halka açık olmayan bir anonim şirketin karının tamamını dağıtmış varsayıldığında birim kâr elde eden bir gerçek kişinin daha önce yüklendiği vergi birim değil birim kurumlar vergisi ve birim vergi tevkifatı olmak üzere birimdir hal böyle olunca bu gerçek kişinin vergi alacağı elde ettiği kâr payının değil üdür öte yandan kurumlar verdisi oranının ten tevkifat oranının den düşük olması veya hiç tevkifat yapılmamış olması vergi alacağının miktarına tesir etmez çünkü önceki safhalardaki düşük oranlı vergileme bir teşvik unsuru olup bu avantajın son aşamada kaldırılması düşünülemez vergi alacalının bu günkü hali ile aynı gelire sahip ancak gelir unsurları farklı olan kişilerin farklı vergi yükü ile karşılaşmaları mümkün bulunmaktadır yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde şahsi faaliyeti nedeniyle yılında milyar lira ticari kazanç elde eden bay ile aynı yılda milyar lira kazanç elde eden bir limited şirketin hisseli ortağı bay cnin katlandıkları vergi yükleri şöyle olacaktır bay ticari kazanç tl hesaplanan gelir vergisi tl vergi yükü bay liralık kurum kazancı üzerinden lira kurumlar vergisi ve lira stopaj gelir vergisi hesaplanacağından dağıtılabilir kâr liradır ihtiyatlar ihmal edilmiş karın tamamen dağıtıldığı varsayılmıştır buna göre bay cnin beyanı şöyle olacaktıresas sayısı karar sayısı menkul sermaye i̇radı kâr payı vergi alacağı hesaplanan gelir vergisi mahsuplar sadece vergi alacağı ödenecek gelir vergisi vergilendirilmiş kurum kazancından payına milyar lira kâr düşen bay toplam şu vergi yükü vergi ile karşılaşmış olacaktır kurumlar vergisi sebebiyle lik hisse tevkifat sebebiyle cooo lik hisse yıllık beyanname sebebiyle toplam toplam vergi yükü dolayısıyla bir kurumdan kâr payı elde eden bir mükellefin daha ağır bir vergi yükü ile karşı karşıya olduğu görülmektedir bu fark gelir arttıkça büyüyecektir ancak mahsup edilemeyen vergi alacağının iade imkanının olmaması sebebiyle tersi bir durum kâr payı elde eden kişinin avantajlı olduğu bir durum sözkonusu olmayacaktır vergi alacağı olarak hesap edilmiş olsaydı yukarıdaki örnekte yıllık beyanname üzerinden hesaplanan ödenecek gelir vergisi lira olarak bulunacak ve mükerrerlik tam olarak önlenmiş olacaktır dar mükellef gerçek kişilere dağıtılan kâr payları üzerinde durulması gereken diğer önemli bir husus tam mükellef kurumlarca dar mükellef gerçek kişilere dağıtılan kar paylarının maddenin uygulanması açısından tevkifata tabi tutulmuş olarak kabul edilip edilmeyeceğidir kâr paylarının jteykifata tabi tutulmuş kabul edilmesi dar mükellefiyete tabi gerçek kişiler tam mükellef bir kurumdan kar payı elde etmişlerse bu kâr payları için vergi alacağı hesap etmeyeceklerdir i̇şte bu sebeple gelir vergisiesas sayısı karar sayısı kanununun maddesine göre kar payını beyan etmek zorunda olan dar mükelleflerle beyan etmeyecek dar mükellefler açısından vergilemede eşitlik ilkesine aykırı bir durum ortaya çıkmaktadır olay bir örnek ile izah edilecek olursa tam mükellef xaşden kar payı elde edilen ve dar mükellefiyete tabi olan bay ile bay enin yılı gelirleri şöyledir bay ticari kazanç tl menkul sermaye iradı kâr payı tl bay menkul sermaye iradı kâr payı tl gelir vergisi kanununun maddesine göre sözkonusu menkul sermaye iradı tevkifata tabi tutulmuş kabul edilirse bay l lira tutarındaki kar payını beyan etmeyecektir ancak ticari kazanç sahibi olan bay aynı tutardaki payını beyan etmek sorundadır i̇şte sorun burada başlamaktadır zira eğer sözkonusu kâr payları tevkifata tabi tutulmuş olarak kabul ediliyorsa bay nin de kar payı için daha önce yüklendiği vergiyi mahsup edebilmesi gerekir ne var ki bay dar mükellefiyete tabi olduğundan vergi alacalı hesaplaması mümkün değildir ayrıca önceki safhalarda yüklendiği vergiyi tevsik ederek mahsup etmesinde de büyük zorluk vardır kaldı ki böyle bir hesaplama ve mahsup yapılmasını öngören bir kanun hükmü de mevcut değildir böyle olunca dar mükelleflerin daha önceki safhalarda yüklendikleri vergileri mahsup edemeyeceği sonucu ortaya çıkmaktadır bu durumda aynı gelir unsuru kazancın kurum bünyesinde elde edilmesinden itibaren üç aşamada vergilendirilmekte ancak hiçbir aşamada önceki safhalarda yüklenilen vergilerin mahsubu mümkün bulunmamaktadır bu durumda bay liralık ticari kazancı sebebiyle liralık kâr payını beyan edecek ve bu menkul sermaye iradı için önceki safhalarda vergi ödememiş kabul edilecektir yani herhangi bir vergi mahsubuna imkân verilmeyecektir oysa bay nin menkul sermaye iradı tevkif suretiyle vergilendirilmiş olarak kabul edilecek ve bu mükellef madde gereğince beyanname vermeyecektir bay ise liralık kazancı üzerinden lira gelir vergisi ödeyecektir bu miktarın menkul sermaye iradına tekabül ettiğinden bu mükellef bay eye göre lira daha fazla vergi yüklenecektir bu miktarın elde edilen kar payına oranı dir kar paylarını tevkifata tabi tutulmamış kabul edilmesi söz konusu menkul sermaye iratlarının tevkifata tabi tutulmadığı kabul edildiğinde tam mükellef kurumlardan kâr payı elde eden dar mükellefler bu kar paylarını beyan etmek zorunda olacaklardır ancak bu kâr payları önceki aşamalarda önce kurumlar vergisine sonra da gelir vergisi tevifatına tabi tutulmuş olmasına rağmen ve aynı gelir unsuruna sahip bir tam mükellef gerçek kişi vergi alacağı yoluyla önceki aşamalarda yüklendiği vergileri bir ölçüde mahsup imkânına sahipken dar mükellefler ağır bir vergi yükü ile karşı karşıya kalacaklardır bu konuya ilişkin bir örnek verilecek olursa tam mükellef aşden her biri lira kâr payı elde eden tam mükellef ile dar mükellef gerçek kişilerin yılı beyanı şöyle olacaktıresas sayısı karar sayısı bay fnin beyanı msi̇ kar payı vergi alacağı gelir vergisi matrahı hesaplanan gelir vergisi mahsuplar sadece vergi alacağı ödenecek gelir vergisi bay tnin beyanı msi̇ hesaplanan gelir vergisi ödenecek gelir vergisi görüldüğü gibi tam mükellef bir kurumdan alınan kâr payları bu kâr paylarını alan kişinin tam mükellef veya dar mükellef olmasın göre farklı vergi yükleri ile karşılaşmaktadır oysa sözkonusu kâr payları önceki aşamalarda eşit tutarda kurumlar vergisi ve gelir vergisi tevkifatına tabi tutulmuştur dolayısıyladar mükellef milyon lira daha fazla vergi yüklenmektedir bu miktarın elde edilen kâr payına oranı dar tabi elde edilen kâr payı arttıkça fark daha da büyüyecektir bunun yabancı sermayenin ülkemize akışına mani olacağı açıktır değerlendirmenin sonucu detaylı olarak açıklandığı üzere sayılı kanunla yapılan değişiklikler ve vergi alacağı müessesesi bu günkü haliyle mükerrer vergilendirmeye sebep olduğu gibi gerek tam mükellefler gerek dar mükellefler ve gerekse tam mükelleflerle dar mükellefler arasında vergide eşitlik ilkesine aykırı sonuçlar doğmasına sebep olmaktadır davacının durumu ekli tabloda görüleceği üzere davacının aynı gelir unsuru nedeniyle yüklendiği vergi yükü oranı şirketin dört ortağının yüklendiği vergi yükü oranı ortalaması ise ulaşmaktadır türkiyede cari vergi sisteminde gelir vergisinde en yüksek vergi oranı iken sırf bir şirketin ortağı olması nedeniyle davacının oranındaki bir vergi yükü ile teklif edilmesi vergide eşitlik prensibine aykırıdır sonuç olarak geniş olarak anlatıldığı üzere sayılı kanunla yapılan derişiklikler ve vergi alacalı müessesesi bu günkü haliyle mükerrer vergilendirmeye sebep olduğu gibi gerekesas sayısı karar sayısı tam mükellefler gerek dar mükellefler ve gerekse tam mükelleflerle dar mükellefler arasında vergide eşitlik ilkesine aykırı sonuçlar doğmasına sebep olmaktadır böyle bir uygulama özellikle şirketleşmeyi engelleyen en önemli faktörlerin başında yer alacaktır sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü başlığını taşıyan maddesinde anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır kanunlar anayasaya aykırı olamaz maddesinde herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır maddesinde de bir davaya bakmakta olan mahkemeuygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu konusuna varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmünü amirdir sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun itiraz yoluyla mahkemelerce gönderilen işler başlıklı maddesinde ise bir bakmakta olan mahkeme o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse bu yoldaki gerekçeli kararı veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı dosya muhtevasını mahkemece bu konu ile ilgili görülen belgelerin tasdikli örnekleri ile birlikte anayasa mahkemesi başkanlığına gönderir kuralına yer verilmiştir bütün bu açıklamalar muvacehesinde mahkememiz davacı iddialarını da nazara alarak sayılı gelir vergisi kanununun maddesinin sayılı kanunla değiştirilen ve fıkralarının aynı kanuna sayılı kanunla eklenen mükerrer madde ile maddesinin birinci paragrafında yer alan vergi alacağı dahil olmak üzere kurumlardan elde edilen kâr payları tümcesinin anayasaya aykırı olduğu kanısına vardığından sayılı kanunun maddesi gereğince iptali için anayasa mahkemesine başvurulması dosyada bulunan ilgili belgelerin onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına tarihinde oybirliği ile karar verildi
2,544
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ yürürlüğün durdurulması istemini de içeren dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir genel i̇ptal sebepleri tarih ve sayılı yükseköğretim kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun tarih ve sayılı resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir ancak bu kanunun maddesi ile geçici maddesi anayasamızın ix son ve iiii maddefıkralarına açıkça aykırıdır sayılı kanunun maddesi anayasaya aykırıdır sayılı kanunun maddesiyle sayılı yükseköğretim kanununa değişik ek maddesine üç fıkra eklenmiştir birinci fıkra anayasanın maddesinin dokuzuncu fıkrasına ve yine anayasanın maddesinin son fıkrasına aykırıdır fıkra anayasanın maddesinin fıkrasına aykırıdır anayasanın maddesinin fıkrasına göre devletin üniversitelere sağlayacağı mali kaynaklar kanun ile düzenlenir halbuki işbu dava konusu fıkra tahsislerin bakanlar kurulu kararı ile yapılacağını öngörmektedir anayasa mahkemesi daha önceki bir düzenlenmeyi sırf bu sebeple iptal etmişti t anayasa mahkemesi anılan kararında aynen şöyle demişti vakıflar tarafından kurulmuş yükseköğretim kurumlarına fıkrada belirtilen gereksinimlerini karşılamak üzere hazine arazi ve tesislerinin doğrudan kamu tüzelkişilerine ilişkin olanların da muvafakatları alınarak bakanlar kurulunca özgülenmesi tahsisini öngören kural devlet katkısına olanak sağlamaktadır sayılı yasanın ek maddesi gereğince yükseköğretim kurumu kurmak için yapılan başvuruya eklenen belgelerle akçalı durumunun yeterli olduğunu kanıtlayıp çalışmalarını sürdürmekle birlikte kamusal nitelik taşıyan kimi hizmetlerini doyurucu biçimde yerine getirebilmesi için arazi ve yapıların başka gerçek ya da tüzelkişilere devredilmemek koşuluyla verilmesi devlet varlığının azaltılmasıdır vakıf üniversitesi devlet üniversitesiyle eşdüzey sayılsa da bu özgülemenin gerekleri koşulları sınırları bir yasayla belirlenerek yapılması asıldır devrin bakanlar kuruluna bırakılması bu bırakışın bir yasayla öngörülmesi özgülemenin yasadan kaynaklandığı anlamına gelemez özgülemeye ilişkin ayrıntıların yasayla düzenlenmesi gerekir yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın maddesine aykırı olan fıkra iptal edilmelidiresas sayısı karar sayısı şimdi aynı fıkra hemen hemen aynı şekilde tekrar yürürlüğe konulmuştur fıkra anayasanın maddesinin son fıkrasına aykırıdır malumları olduğu üzere anayasa mahkemesince iptal edilen bir kanun hükmünün benzer şekilde yeniden kanunlaştırılması anayasanın maddesinin son fıkrasına anayasa mahkemesi kararlarıyasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını gerçek ve tüzelkişileri bağlar hükmüne aykırı düşer sayılı kanunun maddesi ile sayılı yükseköğretim kanununun değişik ek maddesine eklenen fıkra anayasanın maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti ilkelerine aykırıdır hukuk devletinin temel özelliklerinden biri de hiç şüphesiz ki kanunların genel ve soyut olmalarıdır halbuki fıkra bu niteliklerden yoksun yoksundur çünkü tekil ve somuttur belirli bir vakıf için çıkarıldığı her bakımdan açıktır bu sebepledir sayılı kanun hem türkiye büyük millet meclisinde hem de türk kamuoyunda belli bir holdingin adıyla anılmaktadır gerçekten i̇stanbulun en güzel ormanlık alanını tahrip ederek kurulmuş bir vakıf üniversitesi vardır bu üniversite iki yılı aşkın bir süre faaliyettedir söz konusu üniversite devletten aldığı mali destek ile öğrencilerinin ine burs vermektedir kısaca hukuk devleti ilkesine aykırı düşen fıkranın iptali gerekir sayılı kanunun fıkrası anayasanın maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına aykırıdır çünkü sayılı kanunun fıkrası vakıflara bırakılan ormanların açıkça tahribini öngörmektedir söz konusu fıkra aynen şöyledir vakıf üniversitesi orman bakanlığının göstereceği arazide tahsis edilen alanın katı kadar bir bölümü tahsisten itibaren en geç beş yıl içinde ağaçlandırır ve ilk beş yıllık bakım giderlerini üstlenir böyle bir düzenleme ise anayasanın maddesinin devlet ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz bütün ormanların gözetimi devlete aittir diyen fıkrasına ve ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez diyen fıkra hükmüne açıkça aykırıdıresas sayısı karar sayısı sayılı kanunun geçici maddesi anayasanın maddesinin son fıkrasına aykırıdır gayet açıktır ki geçici madde in amacı anayasa mahkemesinin k ve tarihli kararını etkisiz kılmaktır böyle bir düzenlemenin ise anayasanın maddesinin son fıkrası hükmüne aykırı düşeceği belirgindir i̇ptali gerekir yürürlüğün durdurulması sebepleri tarih ve sayılı kanunun maddesi ile geçici madde anayasaya açıkça aykırıdır anayasaya açıkça aykırı olan bu kanun hükümlerinin uygulanması halinde kamu için telafisi imkansız bir takım zararların meydana geleceği kesindir dava konusu hükümler hakkında yürürlüğün durdurulması kararı verilmeyip de bilahare iptal kararı verildiği takdirde iptal kararı geriye yürümediği için büyük ölçüde etkisiz kalacaktır dava konusu maddeler hakkında yürürlüğün durdurulması kararı verildiği takdirde hukukumuzda önemli bir boşluk meydana gelmeyecektir sonuç tarih ve sayılı kanunun anayasaya açıkça aykırı olan ve uygulanması halinde giderilmesi imkansız zararlar doğuracağı kesin bulunan maddesi ile geçici maddesi hakkında yürürlüğün durdurulması ve iptal kararı verilmesini arz ederim
673
esas sayısı karar sayısı i i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren günlü dava dilekçesi şöyledir giriş ağustos günlü resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı telgraf ve telefon kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair kanun telekomünikasyon hizmetlerinin özelleştirilmesi amacıyla sayılı yasanın ek ve ek maddelerine çeşitli fıkralar ile yasaya bir ek ve bir geçici madde ekleyen bir kanundur bilindiği gibi telekomünikasyon hizmetlerinin özelleştirilmesi amacıyla daha önce yapılan ayrı düzenlemeden bir kanun hükmünde kararname olan ilkinin sayılı khk dayandığı yetki yasası iptal edildiği için dayanaksızlıktan tümü ıı ııı yasa olan diğerlerinin ve sayılı yasalar de anayasaya aykırılıktan çeşitli hükümleri iptal edilmiştir bu kez aynı konu sayılı yasa ile düzenlenmiş ancak ne yazık ki anayasaya aykırılıklar yine giderilememiştir anayasaya aykırılık gerekçelerimiz aşağıda sunulmuştur sayılı yasanın maddesiyle sayılı yasanın ek maddesine eklenen fıkraların anayasaya aykırılığı sayılı yasanın ek maddesinin iptal kararlarından sonraki son hali şudur türk telekomünikasyon anonim şirketi hisselerinin en çok devredilebilir bu hisselerden tc posta i̇şletmesi genel müdürlüğüne bedelsiz olarak verilir hisse satışında tc posta i̇şletmesi genel müdürlüğü ile türk telekomünikasyon anonim şirketi çalışanları ve küçük tasarruf sahiplerine gerçek ve tüzelkişilere pay ayrılır eklenen fıkralar ise şunlardır hisselerin satışına ilişkin usuli işlemler tarih ve sayılı kanun hükümlerine göre özelleştirme i̇daresi başkanlığınca yürütülür hisselerin değeri günün ekonomik koşulları gözönünde bulundurularak uluslararası finans ve sermaye piyasalarında kabul görmüş değerlendirme yöntemleri kullanılmak suretiyle değer tespit komisyonlarınca tespit edilir hisse satışı halka arz blok satış yurt içi veveya yurt dışı sermaye piyasalarında satış borsada borsa usul ve esasları çerçevesinde satış menkul kıymetler yatırım fonları veveya menkul kıymetler yatırım ortaklıklarına satış suretiyle yapılıresas sayısı karar sayısı değer tespiti sonuçları ile satışa sunulacak hisselerin ne kadarının ve hangi satış yöntemleriyle satılacağına çalışanlar ve küçük tasarruf sahiplerine ayrılan lik payın ne oranda satılacağına özelleştirme i̇daresi başkanlığının görüşü ve ulaştırma bakanlığının teklifi üzerine bakanlar kurulunca karar verilir blok satışta ihale şartları ihale tarihinden en az gün önce kesinleşmiş ihale sonuçları gün içinde resmi gazetede ve türkiye çapında yayınlanan yüksek tirajlı iki gazetede yurt dışında ise uygun görülecek basın ve yayın organlarıyla en az bir defa yayınlanır hisselerin blok satış ihalesinde kapalı teklif usulü uygulanır nihaî devir işlemleri bakanlar kurulunca onaylanır sayılı yasanın maddesinin fıkrasının anayasaya aykırılığı telekomünikasyon hizmetlerinin özelleştirilmesini amaçlayan bir yasada bulunması gereken unsurlar daha önceki anayasa mahkemesi kararlarında sayılı yasanın iptal gerekçesi ocak tarihli rg sayılı yasanın iptal gerekçesi mayıs tarihli rg yer almıştır ve sayılı yasaların iptal gerekçelerine göre bir kamu iktisadi kuruluşu ki̇k olan türk telekomünikasyon aşnin özelleştirilmesine dair yasada bulunması gerekenlerden sayılı yasada yer alan düzenlemeler şunlardır anonim şirket hisselerinin satışına ilişkin usul esaslar şirket hisselerinin değerini belirleme biçimi i̇hale ve satış yöntemleri satışa sunulan hisselerden ptt çalışanları ile küçük tasarruf sahiplerine ayrılacak paylar anonim şirket hisselerinin satışına ilişkin usul ve esaslar ve fıkranın birinci cümlesinin anayasaya aykırılığı gerek sayılı yasanın gerek de sayılı yasanın iptal gerekçesinde açıkça belirtilmiş olmasına karşın anonim şirket hisselerinin satışına ilişkin usul ve esaslar sayılı yasada da daha önce iptal edilen düzenlemelerde olduğu gibi objektif nesnel biçimde yasama organınca belirlenmemiştir sayılı yasanın maddesi ile sayılı yasanın maddesine fıkra olarak eklenen fıkra hisselerin satışına ilişkin usuli işlemlerin yine adını vermeyip sadece numarasını vererek özelleştirme yasası çerçevesinde özelleştirme i̇daresi başkanlığı tarafından yürütüleceğini belirtmiştir sayılı yasanın maddesinin dördüncü fıkrasının iptal gerekçesinde satış yöntemlerinin yasa ile belirlenmesi gerektiği belirtilmiş ayrıca sayılı yasanın maddesinin son fıkrasına gönderme yapılarak sayılı yasanın kamu iktisadi kuruluşlarının ki̇k mülkiyetin devri dışında kalan yöntemlerle özelleştirilmelerinde uygulanabileceği bir ki̇k olan türk telekomünikasyon anonim şirketi hisselerinin satışı mülkiyetin devri olduğundan sayılı yasanın uygulanmasının sözkonusu olamayacağı vurgulanmıştıresas sayısı karar sayısı buna karşın sayılı yasa ile doğrudan sayılı özelleştirme yasasına gönderme yapılarak usuli işlemlerin bu yasa hükümlerine göre yapılacağı belirtilmiştir sayılı özelleştirme yasasının anayasal denetimi yapılmamıştır yalnızca maddesinin ve bendlerinin anayasaya aykırı olduğu sayılı yasanın denetimi sırasında anayasa mahkemesince saptanmıştır sayılı yasanın maddesi uyarınca başbakana bağlı olan özelleştirme i̇daresi başkanının maddeye göre oluşturacağı değer tespit komisyonlarının tam bir bağımsızlıkla görev yapabilmesi oldukça güçtür sayılı yasanın maddesinde değer tespit yöntemleri ve bunu uygulayacak değer tespit komisyonlarının oluşum biçimiyle görev ve yetkilerinin yasama organınca belirlenmesi gerekir bu nedenle şirket hisselerinin değerinin tespitinin özelleştirme i̇daresi başkanlığınca yürütülüp sonuçlandırılacağına ilişkin kural yasama yetkisinin devri niteliğinde olup anayasanın maddesine aykırıdır i̇ptali istenen beşinci fıkra ile anayasaya aykırılığı saptanan bu maddeye yollama yapıldığından buna göre gerçekleştirilecek bir değer tespiti ve sonuçlandırılma işlemi de anayasanın maddesine aykırılık oluşturur anayasa mahkemesinin k sayılı günlü kararı mayıs tarihli rg c maddedeki ihale usullerine ilişkin belirsizliğin giderilmemesi ve ihale komisyonlarının oluşumu ile görev ve yetkilerinin yasama organınca kurallara bağlanmaması yasama yetkisinin devri niteliğinde olup anayasanın maddesine aykırıdır anayasaya aykırılığı saptanan bu kurala yollama yapılarak uygulama olanağı verilmesi nedeniyle sözkonusu fıkranın iptali gerekir aynı karar sayılı yasanın maddesiyle kurulan özelleştirme i̇daresi başkanlığı öi̇b başbakana bağlı bir kamu tüzelkişiliğidir başkanı başbakan veya görevlendireceği bakan tarafından atanır bu nedenle başbakana ya da görevlendirdiği bakana bağlıdır diğer yandan yine sayılı yasaya göre son bunların tabi olacağı özelleştirme uygulamalarına ilişkin esas ve usuller özelleştirme yüksek kurulunca belirlenir yapılan düzenlemede usulî işlemleri sayılı yasaya göre yürüteceği belirtilen öi̇b ya başbakana veya bakana bağlı olduğuna göre usuli işlemler onların direktifleri doğrultusunda ya sayılı yasanın son maddesinde belirtildiği gibi özelleştirme yüksek kurulu kararları doğrultusunda ya da yine sayılı yasaya göre öi̇bin tek yetkilisi öi̇b başkanının talimatları doğrultusunda yerine getirecektir ki her üç durum da yasama yetkisinin devri anlamına gelir ve anayasanın maddesine aykırıdır bu noktada sayılı yasanın da yasama organınca nesnel olarak belirlenmiş kurallar olduğu bu nedenle de yine yasama organınca bu yasa kurallarına yapılan göndermenin yetki devri kapsamında değerlendirilemeyeceği ileri sürülebiliresas sayısı karar sayısı ancak bu sav doğru değildir çünkü ilk olarak sayılı yasa genel sayılı yasa özel bir yasadır sayılı yasa ki̇k dışında kalan kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesini düzenlemiş ki̇klerin ise sadece mülkiyetin devri dışında kalan yöntemlerle özelleştirilmelerinin sayılı yasa kapsamında olduğunu belirtmiştir bu nedenle bir ki̇k olan ve ancak özel bir yasa ile özelleştirilmesi mümkün olan türk telekomünikasyon aşnin mülkiyetin devri yoluyla özelleştirilmesinde sayılı yasanın öngördüğü kurallar usulide olsa uygulanamaz bunların yasakoyucu tarafından nesnel olarak düzenlenmesi gerekir i̇kinci olarak anayasanın maddesine göre bu düzenlemenin doğrudan yasama organı tarafından yapılması gerekir yasama organı özel bir yasanın uygulanması için genel bir yasaya gönderme yapmıştır sayılı yasa özelleştirmeyi genelde düzenleyen bir yasadır ve böyle bir yasanın varlığı özelleştirilecek her ki̇t için ki burada sözkonusu olan bir ki̇ktir yasama organının olurunu öngören özel bir yasa çıkarılması gereksinimini ortadan kaldırmaz sayılı yasanın iptal gerekçesi eylül tarihli rg paragraf bu nedenle yasama organı bir ki̇k olan türk telekomünikasyon aşnin özelleştirilmesinde uygulanacak usuli dahil her türlü yöntemi doğrudan kendisi belirlemek zorundadır üçüncü olarak da yine anayasa mahkemesinin karara bağladığı gibi yasayla yetkili kılınma yasayla düzenleme anlamına gelmez yasama organı kurallarının nesnel biçimde belirlemeden bir yetkiyi devredemez çünkü yasayla düzenleme yetkinin devredilmesi değil yetkinin hangi durumlarda nasıl kullanılacağının belirlenmesi demektir bu yapılmadığı için sayılı yasanın ilk cümlesi türk milleti adına tbmm tarafından kullanılan yasama yetkisinin yürütme ve yargı dahil hiçbir organa devredilemeyeceğini öngören anayasanın maddesine aykırıdır bu nedenle hisselerin satışına ilişkin usuli işlemler tarih ve sayılı kanun hükümlerine göre özelleştirme i̇daresi başkanlığınca yürütülür tümcesinin iptali istenmektedir şirket hisselerin değerini belirleme biçimi ve fıkranın cümlesinin anayasaya aykırılığı bir özelleştirme işleminde en önemli ve doğrudan ülke çıkarlarını dolayısıyla kamu yararını ilgilendiren konu hisse değerinin belirlenme biçimidir özelleştirme devletleştirmenin tersi bir işlem ise ve anayasanın maddesi gereğince devletleştirme ancak kamu yararının zorunlu kıldığı durumlarda ve ancak gerçek karşılığı üzerinden yapılabilir ise özelleştirmenin de kamu yararının zorunlu kıldığı durumlarda ve gerçek karşılığı üzerinden yapılması anayasanın gereğidir ve her türlü tartışmanın dışındadır bunun doğal sonucu olarak türk telekomünikasyon aş hisse senetlerinin gerçek değer üzerinden satılması gerekiresas sayısı karar sayısı ancak sayılı yasanın maddesinin fıkrasının cümlesi hisse değerinin günün ekonomik koşulları gözönünde bulundurularak uluslararası finans ve sermaye piyasalarında kabul görmüş değerlendirme yöntemleri kullanılmak suretiyle tespit edilmesini öngörmüştür her iki değer tespit yöntemi de anayasanın maddesine ve anayasa mahkemesinin daha önceki kararlarına aykırıdır çünkü anayasanın maddesinin son tümcesine göre gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri kanunla düzenlenir bu anayasanın maddesiyle yasama organına verilmiş devredilemeyecek bir yetkidir yasakoyucu gerçek değerin hesaplanma tarzı ve usullerini belirleme yetkisini bile devredemezken bir de bunun dışında gerçek değerden başka bir hesaplama yöntemi hiç getiremez günün ekonomik koşulları başı sonu belli olmayan sınırsız bir yetki devridir ve gerçek değeri kapsamayacağı önceden bellidir eski ulaştırma bakanlarından yaşar topçunun iptali istenen yasanın tbmmde görüşülmesi sırasında açıkladığı ve daha sonra ulaştırma bakanı ömer barutçunun değerleri değil ülke adlarını düzelterek onayladığı gibi avrupadaki çeşitli ülkelerde telekomünikasyon özelleştirmeleri hat başına beşbin sekizyüz abd doları arasında değişen fiyatlarda satılmıştır satış fiyatları alıcılara tanınan ayrıcalıklara göre değişmiştir bu durumda günün ekonomik koşulları ve yılında almanya ve fransanın da telekomünikasyon hisselerinin bir bölümünü satışa çıkaracağı gözönünde tutulursa türk telekomünikasyon aşnin hisselerinin gerçek değerine ulaşması olanaksızdır oysa anayasanın maddesine göre özelleştirmenin gerçek değer üzerinden yapılması zorunludur aksi düzenlemeler anayasanın maddesine aykırı olur uluslararası finans ve sermaye piyasalarında kabul görmüş değerlendirme yöntemleri ise bu yöntemlerin hepsidir zaten tbmmye sunulan yasa tasarısında bu yöntemler tek tek sayılmış biri veya birkaçının kullanılabileceği belirtilmiş ancak bayındırlık i̇mar ulaştırma ve turizm komisyonu değerlendirme yöntemlerinin adlarının teker teker sayılmasının kısıtlama getirmesi ve ileride ortaya çıkacak yöntemleri karşılayamayacağı gözönünde bulundurularak bu fıkranın yeniden düzenlenmesinin uygun olacağı gerekçesiyle değer tespit yöntemlerini metinden çıkarmıştır oysa bunların yasada yer almaması durumunda da genel kabul görmüş uygulanabilecek değerlendirme yöntemleri olduğu açıktır sayılı yasanın iptal gerekçesi mayıs günlü resmi gazete paragraf ancak sorun yöntemlerin sıralanması değildir çünkü değerlendirme metodlarının yasada yalnızca adlarının sayılması duruma göre idareye birine seçme olanağının verilmesi gerçek değere ulaştırmayı zorlaştıran belirsizliklerdir şirket hisselerinin özellikle gerçek ve tüzelkişilere satışında uygulanacak değerlendirme esasları gerçek değeri yansıtacak nitelikteesas sayısı karar sayısı olmalıdır devletleştirmede gerçek değeri esas alan anayasakoyucunun bunun tersi olan özelleştirmede kamu varlıklarını korumasız bıraktığı düşünülemez anayasa mahkemesinin aynı kararı aynı paragraf üstelik uluslararası finans ve sermaye piyasalarında kabul görmüş değerlendirme yöntemlerinin kullanılmasıyla gerçek değere ulaşabileceği bir an varsayılsa bile bu kez de günün ekonomik koşullarının gözönünde bulundurulması gerçek değere ulaşılmasını önleyecektir sonuç olarak sayılı yasanın maddesinin paragrafının cümlesindeki hisselerin değeri günün ekonomik koşulları gözönünde bulundurularak uluslararası finans ve sermaye piyasalarında kabul görmüş değerlendirme yöntemleri kullanılmak suretiyle ibaresi değer tespitinde gerçek değere ulaşılmasını engellediği hatta gerçek değere ulaşılmamasını öngördüğü için anayasanın maddesinin paragrafının ilk cümlesine ıı gerçek karşılığın hesaplanma tarz ve usullerinin yasa ile nesnel biçimde belirlenmesi gerekirken buna uymadığı için maddenin paragrafının son cümlesine ııı madde ile yasama organına verilmiş bir yetkiyi devrettiği için anayasanın maddesine ıv ve daha önce gerek gerekse sayılı yasalar için verilen anayasa mahkemesi kararlarına uymadığı için anayasanın maddesinin son fıkrasına aykırıdır i̇hale ve satış yöntemleri ve fıkranın son cümlesinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın maddesinin fıkrasının son cümlesi hisse satışının halka arz blok satış yurt içi veveya yurt dışı sermaye piyasalarında satış borsada borsa usul ve esasları çerçevesinde satış menkul kıymetler yatırım fonları veveya menkul kıymetler yatırım ortaklıklarına satış suretiyle yapılacağını öngörmüştür bu satış yöntemlerinin hangi koşullarda niçin uygulanacağı ise belirlenmemiştir sayılan satış yöntemleri sayılı yasanın maddesinin özelleştirme yöntemleri başlıklı bendinin satış başlıklı alt bendinden gecikmeli halka arzı içeren blok satış ve çalışanlara satış yöntemlerinin çıkarılmasından ibarettir sayılı yasanın genel bir yasa olduğu bu nedenle akla gelen herşeyi içerdiği ve anayasaya uygunluk denetiminden geçmediği bilinmektedir daha önce sayılı yasanın anayasal denetimi sırasında sadece ve bentlerinin uygunluk denetimi dolaylı olarak yapılmış ve anayasaya aykırılık anayasa mahkemesince saptanmıştır bu kararın gerekçesi gözönünde bulundurulduğunda maddenin bendinin de yasama yetkisinin devri anlamına geldiği ve anayasaya aykırı olduğu görülmektedir çünkü iptali istenen bölümde de böylesine kârlı ve verimli bir ki̇kin ille ve bir an önce satılabilmesi için yeterli ve gerekli olan satış yöntemleri sayılmış ama bunların hangi koşullarda niçin kullanılacağına ilişkin hiçbir hüküm getirilmemiştiresas sayısı karar sayısı hangi koşullarda satış blok yapılacak hangi durumlarda ne kadarı niçin halka arz edilecektir yurt içine veya yurt dışına satılması gerektiğine nasıl karar verilecektir menkul kıymetler yatırım fonlarında veya ortaklıklarında satış için hangi koşullar aranacaktır bunların hiçbiri belirlenmemiştir burada itiraz edilen husus kimin değil niçin ve neye göre karar verileceğinin yasama organınca kararlaştırılmamış olmasıdır zaten bir sonraki paragrafın ilk cümlesi bunun itirafıdır ve değer tespit sonuçları ile satışa sunulacak hisselerin ne kadarının ve hangi satış yöntemiyle satılacağınabakanlar kurulunca karar verileceğini belirtmektedir yüce mahkemeye dördüncü kez getirilen telekomünikasyonun özelleştirilmesine dair yasalarda yasakoyucunun anayasayı ve anayasakoyucuyu hiçe sayma ve kendisine ait yetkileri ısrarla devretme çabası sürmektedir ancak anayasanın maddesi yasakoyucunun bu tür tavrına engel olmak için konulmuştur yasakoyucu kendi içinden çıksa ve kendi denetiminde olsa bile anayasanın yasama organına verdiği yetkileri yürütme organına devredemez yasama yetkisinin devredilemeyeceğine ilişkin hükmün amaçlarından biri de yasama çoğunluğunun her türlü yetkiyi yürütmeye devrederek yasama organını devre dışı bırakmasını önlemektir türkiyenin bu konuda yeterince ciddi ve acı deneyimleri vardır anayasanın maddesi tartışılmayacak biçimde gerçek karşılığın hesaplanma tarz ve usullerini düzenleme yetkisini yasama organına vermiştir karşılıkın belirlenmesi ne kadar ve hangi yöntemle sorularının yanıtını da içerir çünkü bunlarsız değerleme yapılamaz i̇ptali istenen yasa ile yasakoyucu ne kadar ve hangi yöntemle konularını belirleme yetkisini anayasanın açık kuralına karşın bakanlar kuruluna devretmiştir bu noktada bakanlar kurulunun yürütme erkini oluşturduğu ve yasama organının bakanlar kurulunu yetkilendirmesinin anayasaya uygun olduğu ileri sürülebilir ve dayanak olarak da yürütmenin anayasasında hem görev hem de yetki olarak düzenlenmiş olması gösterilebilir ancak bakanlar kuruluna münhasıran tanınan yetki yalnızca anayasanın ve maddelerinden ibaret sınırlı ve tamamlayıcı bir yetkidir ve yürütme organının yasayla yetkili kılınmış olması da yasayla düzenleme anlamına gelmez sonuç olarak sayılı yasanın maddesinin son cümlesi anayasanın maddesi ile yasama organına verilmiş bir yetkinin devredilmiş olması nedeniyle anayasanın maddesine ve bu konudaki anayasa mahkemesi kararlarına uymadığı için anayasanın maddesinin son fıkrasına aykırıdıresas sayısı karar sayısı bu nedenle hisse satışı halka arz blok satış yurt içi veveya yurt dışı sermaye piyasalarında satış borsada borsa usul ve esasları çerçevesinde satış menkul kıymetler yatırım fonları veveya menkul kıymetler yatırım ortaklıklarına satış suretiyle yapılır tümcesinin iptali istenmektedir sayılı yasanın maddesinin fıkrasının anayasaya aykırılığı maddenin fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı yasanın maddesinin fıkrasının ilk tümcesi değer tespit sonuçları ile satışa sunulacak hisselerden ne kadarının ve hangi satış yöntemleriyle satılacağına çalışanlar ve küçük tasarruf sahiplerine ayrılan lik payın ne oranda satılacağına özelleştirme i̇daresi başkanlığının görüşü ve ulaştırma bakanlığının teklifi üzerine bakanlar kurulunca karar verileceğini belirtmiştir değer tespit yetkisinin bakanlar kuruluna tanınması yönünden anayasanın maddesi gereğince özelleştirmenin gerçek değeri üzerinden yapılması ve gerçek değerin hesaplanma yöntemlerinin yasa ile belirlenmesi zorunludur i̇ptali istenen düzenleme bu konuda bakanlar kurulunu yetkilendirmiştir yasamaya ait bir yetki hiçbir organa devredilemez ve yürütme organının yasayla yetkili kılınmış olması da yasayla düzenleme anlamına gelmez bu düzenleme ile yalnızca yürütme organı yasayla yetkili kılınmıştır yasayla düzenleme yasakoyucunun yürütme organının yetkiyi kullanabileceğini belirtmesi değil yetkiyi kullanılacağı durum ve sınırları da açıkça belirlemesi demektir tartışılan konu anayasanın ve maddelerde olduğu gibi bakanlar kuruluna devredilebilecek yetkilerle aynı kapsamda bir konu değildir burada yasakoyucunun dilese bile yürütmeye sınırsız olarak devredemeyeceği türde bağlı bir yetki vardır yasakoyucunun bakanlar kurulunun yetki sınırlarını ve bunların hangi durumda nasıl kullanılacağını ayrıntısıyla ve somut olarak belirlemesi zorunludur değer tespiti konusunda ise gerçek değerin dışında bir değerin bakanlar kurulunca tespiti ya da yasakoyucunun gerçek değer dışında bir değerin tespit edilmesini öngörmesi bile olanaksızdır daha önceki anayasa mahkemesi kararlarında belirtildiği gibi bunların yasakoyucu tarafından nesnel olarak belirlenmesi zorunludur ve ve sayılı yasadaki ilgili hükümlerin iptal nedeni yetkinin kime devredilmiş olması değil yetkinin devredilmiş olmasıdır bu nedenle değer tespit sonuçlarına bakanlar kurulunca karar verilmesi yasakoyucunun ancak objektif sınırlarını belirleyerek devredilebileceği bir yetkinin sınırsıza yakın yetkiyle devredilmiş olması nedeniyle anayasanın ve maddelerine ayrıca anayasa mahkemesinin daha önce ve sayılı yasaya ilişkin iptal kararlarının gerekçelerine uymadığı için anayasanın maddesine aykırıdıresas sayısı karar sayısı ıı satışa sunulacak hisselerin ne kadarının ve hangi satış yöntemiyle satılacağına karar verme yönünden aynı biçimde bakanlar kurulu yasakoyucu tarafından kullanılacağı sınırlar belirlenmeden satışa sunulacak hisselerin oranını ve hangi satış yöntemiyle satılacağını da belirleyemez daha önce bu konuda sayılı yasa ile ulaştırma bakanına sayılı yasa ile ulaştırma bakanına verilen yetkiler aynı gerekçelerle anayasa mahkemesi tarafından iptal edilmiştir sayılı yasanın iptal gerekçesinde bir önceki karara da gönderme yapılarak şöyle denilmiştir sayılı yasaya sayılı yasayla eklenen ek maddenin iptaline ilişkin gün ve sayılı kararda ulaştırma bakanına tanınan yetkilerin belirsiz ve sınırsız olduğu anonim şirket hisselerinin satışına ilişkin usul ve esaslar ihale ve satış yöntemleri tc posta i̇şletmesi genel müdürlüğüne bedelsiz olarak devredilecek luk payın devrine ilişkin usul ve esasların tümüyle yasa ile saptanması gerekeceği ihale usul ve satış yöntemlerinin yasada ad olarak değil ayrıntılı ve açık biçimde yasama organı tarafından belirlenmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır i̇ptal nedeniyle doğan hukuki boşluğun giderilmesi için sayılı yasa çıkarılmış ve maddesiyle ek madde yeniden düzenlenmiştir maddenin fıkrası ile önceki yasada ulaştırma bakanına tanınan yetkiler bu kez özelleştirme yüksek kuruluna verilmiş yapılan değişiklikle bakan yerine özelleştirme yüksek kurulu yetkilendirilmiştir böylece iptal kararında belirtilen ve yasa ile saptanması zorunlu olan konuların tamamı özelleştirme yüksek kurulunun takdire bırakılmıştır oysa bu konuların yasama organınca objektif nesnel kurallara bağlanması anayasal zorunluluktur bakan veya özelleştirme yüksek kurulunun yetkilendirilmesi yasa yetkisinin devri niteliğini değiştirmez öte yandan satış esaslarının kapsamı içinde değerlendirilmesi gereken hisselerin satışında ihale usulü ve satış yöntemlerinin yasa ile belirlenmesi ayrı bir önem taşımaktadır yukarıda anayasa ve özelleştirme bölümünde belirtildiği gibi devletleştirme özelleştirmenin tersi bir işlem olup devletleştirmede olduğu gibi özelleştirmede de esas ve yöntemlere ilişkin düzenlemelerin mutlaka yasa ile yapılması zorunludur kamu varlıklarının satışında gerçek değere ulaşmada ihale usul ve satış yöntemlerinin etkisi göz ardı edilemez hisse satışının konum ve durumunda uygun olan ihale ve satış yönteminin önceden yasa ile belirlenmesi zorunluluğu kimi sakıncaları da ortadan kaldırır karardaki sayılı yasa yerine sayılı özelleştirme yüksek kurulu yerine de bakanlar kurulu getirildiği zaman hiçbir şeyin değişmediği görülmektedir satışa sunulacak hisselerinin oranını ve satış yöntemini belirleme yetkisi yine yasama organı tarafından belirlenmemiş ve bu kez de bakanlar kuruluna devredilmiştir yapılan yasa ile düzenleme değil yasa ile yetkili kılmadır bu nedenle satışa sunulacak hisselerin ne kadarının ve hangi satış yöntemiyle satılacağına özelleştirme i̇daresi başkanlığının görüşü ve ulaştırma bakanlığının teklifi üzerine bakanlar kurulunca karar verilir ibaresi yasakoyucunun ancak objektif sınırlarını belirleyerek devredebileceği bir yetkinin sınırsıza yakın yetkiyle devredilmiş olması nedeniyleesas sayısı karar sayısı anayasanın ve maddelerine ayrıca anayasa mahkemesinin daha önce ve sayılı yasaya ilişkin iptal kararlarının gerekçelerine uymadığı için anayasanın maddesine aykırıdır çalışanlar ve küçük tasarruf sahiplerine ayrılan yüzde beşlik hisselerden ne kadarının satılabileceği konusunda bakanlar kurulunu yetkilendiren ibarenin anayasaya aykırılığı çalışanlar ve küçük tasarruf sahipleri ile posta i̇şletmesi genel müdürlüğüne ayrılacak paylar daha önce sayılı yasa ile sırasıyla yüzde ve yüzde olarak belirlenmiş ve tc posta i̇şletmesi genel müdürlüğüne ayrılacak payın ancak ayrı bir yasa ile satılabileceği anayasa mahkemesinin sayılı yasa hakkındaki gerekçeli kararında yer almıştır sayılı yasada yüzde lik payın ne oranda satılacağını belirleme yetkisi bakanlar kuruluna verilmiştir oysa anayasa mahkemesinin yukarıda alıntılanan kararında belirtildiği gibi bu yasama organının ayrıntısıyla düzenlemeden devredemeyeceği bir yetkidir bir önceki bölümde anayasaya aykırılığı açıklanan hisselerin ne kadarının satılabileceği ifadesiyle ne oranda satılacağı ifadesi özdeştir ve düzenleme ile yasama organı bakanlar kurulunu yasa ile yetkilendirmiş ama konuyu yasa ile düzenlememiştir anayasanın maddesi gereğince bu doğrudan yasama organının yasa ile düzenlemesi gereken konulardan biridir bu konuda yürütme organının yetkilendirilmesi anayasaya aykırıdır bu nedenle fıkranın ilk tümcesindeki çalışanlar ve küçük tasarruf sahiplerine ayrılan lik payın ne oranda satılacağına ibarelerinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu için iptali istenmektedir uygun görülecek ibaresinin anayasaya aykırılığı fıkranın paragrafının son tümcesi blok satış durumunda ihale koşullarının ve ihale sonuçlarının yasada belirtilen günler içinde basın organlarında ilan edilmesini öngörmektedir ve bu açıdan bir anayasaya aykırılık itirazımız yoktur ancak yurt dışında basın yayın organlarına verilecek ilanlar konusunda bu işlemin uygun görülecek basın ve yayın organlarında yayınlanacağı belirtilmiş ancak yetkili organ belirtilmemiştir hisse satışına ilişkin usuli işlemler öi̇b tarafından yürütüleceği için uygun görecek kurum öi̇b midir türk telekomünikasyon aşden sorumlu bakanlık olarak ulaştırma bakanlığı mıdır ya da yasayı yürütecek olan bakanlar kurulu olduğu için bakanlar kurulu mudur belirli değildir yasalar sınırları belirli yetkileri yetkiyi kullanacak olanı da belirleyerek devreden metinler olduğu ve yukarıdaki ibare bu özellikleri taşımadığı için anayasanın maddesine aykırıdır sayılı yasanın maddesinin anayasaya aykırılığıesas sayısı karar sayısı sayılı yasanın maddesiyle tarih ve sayılı yasanın ek maddesine eklenen fıkralar şunlardır ulaştırma bakanlığı türk telekomünikasyon anonim şirketinin önerisi üzerine lisans verilecek katma değerli telekomünikasyon hizmetini ve bununla ilgili gerekli görülen nitelik ve şartları özelleştirme i̇daresi başkanlığına bildirir lisans değeri yurt dışı emsal lisans satışlarında kullanılan yöntemler esas alınarak bu kanundaki esaslara göre değer tespit komisyonunca belirlenir bu değer ulaştırma bakanlığının teklifi üzerine bakanlar kurulunun onayına sunulur lisans satışı onaylanan değer üzerinden ulaştırma bakanlığınca sayılı devlet i̇hale kanununa göre gerçekleştirilir lisans sözleşmesi danıştayın incelemesinden geçirildikten sonra ulaştırma bakanlığınca sonuçlandırılır fıkranın son cümlesi ile fıkranın ilk cümlesinin ve tümcedeki onaylanan değer üzerinden i̇baresinin anayasaya aykırılığı fıkranın son cümlesi lisans değerinin yurt dışı emsal lisans satışlarında kullanılan yöntemler esas alınarak bu kanundaki esaslara göre değer tespit komisyonlarınca belirleneceğini öngörmüş ikinci fıkranın ilk cümlesi de bu değerin ulaştırma bakanlığının teklifi üzerine bakanlar kurulunun onayına sunulacağını belirtmiştir bu hizmetlerin tümü bugüne kadar kamu tekeli tarafından yerine getirilen birer kamu hizmeti olduğuna ve şimdi özelleştirileceğine göre anayasanın maddesine tabidir ve gerçek değer üzerinden ve bir zorunluluk durumunda özelleştirilebilir bu esasların yasama organı tarafından belirlenmesi de zorunludur bu zorunluluğa uymayan düzenleme anayasanın maddesine aykırıdır yetki devri açısından aykırılık yanında yurt dışı emsal satışlar lisanslı hizmetlerin gerçek değerinin bulunması önleyecek bir ifadedir ve bu nedenle anayasanın maddesine de aykırıdır son olarak bu hüküm anayasa mahkemesinin ve sayılı yasaların kimi hükümlerini iptal gerekçelerinde yer alan yasama organının değer tespit yöntemlerini nesnel olarak belirlemesi gerektiği hükmüne dolayısıyla anayasanın maddesine de aykırıdır bakanlar kurulunun onay yetkisinin anayasa karşısındaki durumu daha önce de izah edilmiştir özetle yinelemek gerekirse yasa ile yetkilendirilmiş olmak yasal düzenleme anlamına gelmez anayasanın maddesi yasal düzenlemenin yasama organı tarafından yapılacağını ve esas ve usullerin de burada belirleneceğini açıkça belirtmiştir yasama organı usul ve esasları belirleme yetkisinden vazgeçemez ve bu yetkiyi bakanlar kuruluna devredemez bu nedenle anayasanın ve maddelerine aykırı olan lisans değerinin yurt dışı emsal lisans satışlarında kullanılan yöntemler esas alınarak bu kanundaki esaslara göre değer tespit komisyonlarınca belirlenir bu değer bakanlar kurulunun onayına sunulur hükmünün iptali istenmektediresas sayısı karar sayısı bu hükümlerin iptali durumunda sonraki tümcedeki onaylanan değer üzerinden ibaresinin bir anlamı kalmayacaktır bu nedenle bunun da iptali istenmektedir bu hükümlerin iptali durumunda paragraf ulaştırma bakanlığı türk telekomünikasyon anonim şirketinin önerisi üzerine lisans verilecek katma değerli telekomünikasyon hizmetini ve bununla ilgili gerekli görülen nitelik ve şartları özelleştirme i̇daresi başkanlığına bildirir lisans satışı ulaştırma bakanlığınca sayılı devlet i̇hale kanununa göre gerçekleştirilir lisans sözleşmesi danıştayın incelemesinden geçirildikten sonra ulaştırma bakanlığınca sonuçlandırılır biçimine dönüşecek ve bu kez de iptal nedeniyle sözkonusu kural yasama organınca çıkarılandan çok farklı bir niteliğe kavuşacak ve lisans satışı konusunda ulaştırma bakanlığı yetkilendirilmiş olacaktır anayasanın maddesinin fıkrasına göre anayasa mahkemesi bir yasa kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken kanunkoyucu gibi hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemeyeceğine göre anayasanın maddesinin fıkrası nedeniyle lisans satışı ulaştırma bakanlığınca sayılı devlet i̇hale kanununa göre gerçekleştirilir lisans sözleşmesi danıştayın incelemesinden geçirildikten sonra ulaştırma bakanlığınca sonuçlandırılır hükmünün de iptali istenmektedir iii sayılı yasanın maddesinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın maddesi ile sayılı yasanın ek madde ine eklenen bu değer bakanlar kurulunun onayına sunulur ibaresinin iptali durumunda ek madde deki ve bakanlar kurulunca onaylanan ibaresinin uygulanma olanağı kalmayacaktır ve iptali gerekecektir bu nedenle sözkonusu hükmün anayasa mahkemesi yasası uyarınca iptali istenmektedir iv sayılı yasanın maddesinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın maddesiyle sayılı yasaya bir geçici madde eklenmiştir madde şöyledir geçici madde tarihli ve sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden önce katma değerli telekomünikasyon hizmetleri kapsamında ptt i̇şletmesi genel müdürlüğü ile imzalanmış ve lisans sözleşmesine dönüştürülmesi öngörülmüş gelir paylaşımı esasına dayalı sözleşmelerin her birinin lisans sözleşmelerine dönüştürülmesine bu sözleşmelerdeki lisans esasına geçişle ilgili hükümler saklı kalmak üzere bakanlar kurulunca karar verilebilir danıştayın incelemesinden geçirildikten sonra bakanlık ile firmalar arasında lisans sözleşmesi imzalanır geçici madde ile düzenlenen konu çok hassas bir konudur ulaştırma bakanlığının türk telekomünikasyon aş kurulmadan ve telekomünikasyon hizmetlerinin özelleştirilmesine ilişkin yasalar çıkmadan önce resen hangi hukuksal gerekçeye dayandığıesas sayısı karar sayısı bilinmeden yaptığı gelir paylaşımı esasına dayalı sözleşmeler halk arasında cep telefonu olarak bilinen gsm teknolojisine ilişkindir ve özelleştirme uygulamaları dışındadır bakanlık sonunda iki ayrı kuruluşa çukurova türksell ve uzanlar telsi̇m bu hizmetleri vermiş eski ulaştırma bakanlarından yaşar topçunun sayılı yasanın tbmmde görüşülmesi sırasında verdiği bilgilere göre kendisine düşen payı henüz alamamıştır telsi̇min sözleşmesi de daha sonra sözleşme koşullarına uymayıp kktc üzerinden görüşme yaptırdığı için iptal edilmiştir bu sözleşmelerin sayılı yasada hukuksal bir dayanağı yoktur şimdi eklenen geçici bir madde ile bunlara da meşruiyet kazandırılmak istenmektedir her iki sözleşmenin konusu olan gsm hizmetleri sayılı yasayla özelleştirilmek istenen lisans hizmetleriyle aynı konumdadır ve bu nedenle aynı usullere tabi olması gerekir ama sözkonusu sözleşmeler bu düzenleme ile diğer lisans hizmetlerinden ayrıldığı gibi sadece iki adet sözleşmeye k
4,000
esas sayısı karar sayısı i̇ptali i̇stenen kanun hükmünde kararname hükmünün anayasaya aykırılığının değerlendirilmesi sayılı khkya ekli cetvelde yer alan ve sayılı khkya tabi olarak faaliyet gösteren kamu i̇ktisadi teşebbüslerinde ve bağlı ortaklıklarda sayılı khkya ekli sayılı cetvele dahil pozisyonlarda istihdam edilen sözleşmeli personelin hizmete alınmaları görev ve yetkileri nitelikleri atanma ilerleme yükselme hak ve yükümlülükleriyle diğer özlük hakları sayılı kanun hükmünde kararname ile düzenlenmiştir sayılı khknın maddesinde işe alınacaklarda aranılacak şartlar belirtilmiş olup anılan maddeye önce tarih ve sayılı ohal kanun hükmünde kararnamesinin maddesiyle daha sonra sayılı kanunun maddesiyle de aynen kabul edilen düzenleme ile bent olarak güvenlik soruşturması veveya arşiv araştırması yapılmış olmak hükmü eklenerek sayılı khkye sayılı cetvele dahil sözleşmeli personel olarak işe alınacaklar hakkında güvenlik soruşturması veveya arşiv araştırması yapılmış olunması şartı getirilmiştir bunun dışında sayılı güvenlik soruşturması bazı nedenlerle görevlerine son verilen kamu personeli ile kamu görevine alınmayanların haklarının geri verilmesine ve numaralı sıkıyönetim kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun maddesinde güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının kamu kurum ve kuruluşlarında yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde devlet güvenliğinin ulusal varlığın ve bütünlüğün iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile genelkurmay başkanlığı milli savunma bakanlığı jandarma emniyet sahil güvenlik ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel hakkında yapılacağı düzenlenmiştir diğer taraftan sayılı kanunun maddesine sayılı ohal khksi ve bu khknın uygun bulunmasına dair sayılı kanun ile devlet memurluğuna alınacaklarda aranan genel şartlar arasına sayılı khknın bendinde yer alan düzenlemede olduğu gibi güvenlik soruşturması veveya arşiv araştırması yapılmış olmak şartı eklenmiş böylece daha önce sayılı kanunda sayılan belirli görevler yönünden güvenlik soruşturması yapılacağı öngörülmüş iken söz konusu değişiklik sonrasında artık tüm kamu görevlileri yönünden güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması öngörülmüştür ancak sayılı kanunun maddesinin fıkrasının bendine numaralı bent olarak eklenen bahse konu düzenleme tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan anayasa mahkemesinin tarihli ve k sayılı kararı ile anayasanın ve maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir bununla beraber sayılı kanunun maddesinin iptali istemiyle dairemizin tarihli ve sayılı kararı ile itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmuş bulunmaktadır i̇ptali istenen sayılı khknın maddesinin bendinde sadece sözleşmeli personel olarak işe alınacaklarda güvenlik soruşturması veveya arşiv araştırması yapılması gerektiği belirtilmiş bunun dışında güvenlik soruşturmasının usul ve esaslarına ilişkin hiçbir kurala anılan kanun hükmünde kararnamede yer verilmemiştir sayılı khknın maddesinin bendinin güvenlik soruşturmasına ve arşiv araştırmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğu bu bilgilerin nerelerden elde edileceği ve ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağı kişilerin söz konusu bilgilere itiraz etme olanağı olup olmadığı bilgilerin bir müddet sonra silinmesinin mümkün olup olmadığı veya silinmesine dair izlenecek usulün ne olduğu güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının usul ve esasları ile bunu yapacak mercilerin kimler olduğu ile ilgili hiçbir düzenleme içermediği görülmektedir bunun yanı sıra kanunlarda kesinleşmiş ceza mahkûmiyetlerine dair ilk olarak akla gelmesi ve uygulanması gereken kanun olan sayılı kanuna atıf içeren bir düzenlemenin de bulunmadığı bireyleri keyfiliğe karşı koruyucu hiçbir hükme yer verilmediği anlaşılmaktadır ayrıca sayılı khknın bendinde kişilerin geçmiş ceza mahkumiyetlerine ilişkin kayıtlar bakımından hangi suçların kamu görevine girmeye engel olduğu kişilerin on sekiz yaşından önce işledikleri suçlara dair kayıtların güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasına sebep olup olmayacağı konularında hiçbir belirleme suçlar arasında herhangi bir ayrım ve derecelendirme yapılmamış olduğu anlaşılmaktadır aynı şekilde sayılı kanun uyarınca kesinleşmiş mahkûmiyet niteliğinde sayılmayan kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların da güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasının bir sebebi olup olmayacağı hususunda da hiçbir düzenlemeye yer verilmediği görülmektedir sayılı khknın bendi sadece sözleşmeli personel olarak işe alınacaklar bakımından güvenlik soruşturması yaptırılacağını düzenlemiş bunun dışında hiçbir düzenlemeye yer vermemiştir bu saptamalar ışığında sayılı khknın temel hak ve özgürlüklerinin sınırlandırılmasını içeren konuyla ilgili temel esasları ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olduğundan söz etmek mümkün değildir anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir ancak mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır hükmüne yer verilerek memurlar ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri ve atanmalarına ilişkin kuralların kanunda gösterilmesi kuralın açık anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir öte yandan anayasanın maddesinin birinci fıkrasında herkesin özele hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı belirtilmiş üçüncü fıkrasında da herkes kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir bu hak kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme bu verilere erişme bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir kişisel verilerin korunmasına ilişkin esaslar ve usuller kanunla düzenlenir denilerek kişisel verilerin korunması özel hayatın gizliliğinin korunması kapsamında güvenceye kavuşturulmuştur anayasanın maddesinde de temel hak ve hürriyetlerin yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği ifade edilmiştir özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuki menfaatlerden biri de bireyin mahremiyet hakkıdır mahremiyet hakkı bireyin kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilme hukuksal çıkarını da kapsamaktadır kendisine ilişkin herhangi bir bilginin rızası olmaksızın açıklanmaması yayılmaması bu bilgilere başkaları tarafından ulaşılamaması ve rızası hilafına kullanılamaması kısaca bu bilgilerin mahrem kalması konusunda bireyin menfaati bulunmaktadır bu husus bireyin kendisi hakkındaki bilgilerin geleceğini belirleme hakkına işaret etmektedir anayasanın özel hayata saygı hakkını düzenleyen maddesinin üçüncü fıkrasında herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme bu veriler hakkında bilgilendirilme verilere erişme bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme verilerin amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenme hakkına sahip olduğu kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hükmüne yer verilerek anayasal sınırlar belirlenmiştir söz konusu anayasa hükmünde kişilerin kendileri hakkındaki verilerin amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenme hakkına sahip olduğu özellikle vurgulanmıştır kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı insan onurunun korunması ve bireyin kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı amaçlamaktadır anayasanın maddesi uyarınca kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir dolayısıyla kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sağlanan anayasal güvencenin yaşama geçirilebilmesi için bu hakkı ilgilendiren yasal düzenlemelerin açık anlaşılabilir ve söz konusu hakkın kullanılabilmesine elverişli olması gerekir ancak böyle bir düzenleme ile kişilerin özel hayatlarını ilgilendiren veri bilgi ve belgelerin resmi makamların keyfi müdahalelerine karşı korunması mümkün hale gelebilir tarihli ve sayılı kişisel verilerin korunması kanununun maddesine göre kişisel veri kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade etmektedir anayasa mahkemesinin yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere adı soyadı doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil telefon numarası motorlu taşıt plakası sosyal güvenlik numarası pasaport numarası özgeçmiş resim görüntü ve ses kayıtları parmak izleri ip adresi posta adresi hobiler tercihler etkileşimde bulunulan kişiler grup üyelikleri aile bilgileri sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler kişisel veri olarak kabul edilmektedir aym k k k k k bu bağlamda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla elde edilen veriler kişisel veri niteliğindedir i̇ptali istenen kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında kamu mercileri tarafından özel yaşamı ile ilgili sorular sorulması da dahil olmak üzere bir bireyin özel hayatı iş ve sosyal yaşamıyla ilgili bilgilerinin alınması kaydedilmesi ve kullanılması özel hayata saygı hakkına sınırlama niteliğindedir anayasanın maddesinin birinci fıkrasında memurlar ve kamu görevlilerinin anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülükleri düzenlenmiştir ayrıca sayılı kanunda bu sadakat yükümlülüğünün yanı sıra kamu görevlilerine tarafsızlık ve devlete bağlılık yükümlülükleri de getirilmiştir kamu görevlilerinin sadakat tarafsızlık ve devlete bağlılık yükümlülüğü çerçevesinde devleti temsil eden ve millî güvenlik bakımından hassasiyet içeren bazı kamu görevlerine atanacak kişiler bakımından daha sıkı nitelikler aranması ve birtakım sınırlamaların getirilmesi doğaldır bu şekilde aranan nitelikler ve kanunlarda öngörülen kısıtlamalar kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacına yöneliktir ülkemizin maruz kaldığı terör saldırıları nedeniyle yakın geçmişte yaşanan acı tecrübeler bu saldırıları gerçekleştiren terör örgütlerinin amaçları kullanmış oldukları gizli yöntemlerin niteliği ve temmuz tarihinde demokratik toplum düzenini ortadan kaldırmaya ve seçilmiş hükümeti devirmeye yönelik hain darbe girişimine kalkışan silahlı terör örgütü üyelerinin büyük çoğunluğunun kamu görevlisi olduğu gerçeği dikkate alındığında kamu görevine özellikle de milli güvenlik açısından hassasiyet içeren görevlere atanacak kişilerin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına tabi tutulması ve bu amaçla da kamu görevine atanacak kişilerde bir takım koşullar aranmasının gerekliliği tartışmasızdır dolayısıyla idarenin kamu görevlerine atanacak kişilerin tabi olacağı güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması konusunda kanunla temel çerçeveyi ortaya koyan kurallar getirmesi elbette mümkündür bu çerçevenin kanunla belirlenmesinden sonra uygulama koşulları ve usule ilişkin ayrıntılar düzenleyici işlemlerle belirlenebilir üstelik millî güvenlik ile ilgili alanlarda çalışacak personelin seçimi ve kontrolü bakımından konuyu düzenleyen kanunda aranacak öngörülebilirlik koşulunun diğer alanlardakilere göre daha esnek olacağı da söylenebilir ancak yine de bu alanda düzenleme getiren kanunun kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde bu tür gizli tedbirler uygulama ve potansiyel olarak özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak gösterecek ve olası kötüye kullanmalara karşı yeterli güvence sağlayacak şekilde kaleme alınmış olması gerekir sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesinin bendinde aynı kanun hükmünde kararnameye ekli sayılı cetvele tabi sözleşmeli pozisyonlarda çalışacak personel hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacağı öngörülmesine dolayısıyla bahsedilen statüde kamu görevlerine atanacaklar yönünden güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması koşulu aranmasına karşın güvenlik soruşturmasına ve arşiv araştırmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğuna bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek veriler kullanılmasına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin kuralla sadece güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması öngörülmüş güvenlik soruşturmasının usul ve esasları ile bunu yapacak mercilerin kimler olduğu hususlarında bir belirleme yapılmamıştır dolayısıyla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda sayılı khknın bendinin kapsadığı sözleşmeli personel olarak kamu görevlerine alınmada esas alınacak kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına kullanılmasına ve işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi anayasanın ve maddeleriyle bağdaşmamaktadır açıklanan nedenlerle itiraza konu sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesinin bendi anayasanın ve maddelerine aykırıdır iptali gerekir sonuç ve i̇stem sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde yer alan bir davaya bakmakta olan mahkemenin uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görmesi durumunda iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurabileceği ve anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakacağı kuralı gereğince sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesinin bendinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına varılması nedeniyle anılan maddenin iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının görüşülmesinin anayasa mahkemesince bu konuda bir karar verilinceye kadar bekletilmesine iptali istenilen hükmün anayasanın hangi maddelerine aykırı olduğunu açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslının başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğinin dava dilekçesi ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerinin dizi listesine bağlanarak anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
1,748
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçesi şöyledir anayasanın başlangıç hükümlerine aykırılık yönünden anayasanın maddesi bu anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının anayasa metnine dahil olduğunu kabul etmiştir bu hüküm muvacehesinde anayasamızın başlangıç bölümünde yer almış bulunan sözcükler deyimler ve kavramların birer hukuksal ilke ya da kural olarak kabulü gerekmektedir başlangıç bölümünün ilk cümlesi tarih boyunca bağımsız yaşamış hak ve hürriyetleri için savaşmış olan türk milletinden bahsetmektedir halbuki tck nun maddesinin muhtelif senelerdeki değişiklikleri göz önünde tutulursa senesinden beri uyuşturucu maddeler üzerinde uluslararası yapılan çalışmalar ve uyuşturucu maddeler konusunda hazırlanan mukavele protokoller afyon konusundaki anlaşmalar ve en son olarak birleşmiş milletlerce alınan esas ve ek protokol doğrultusunda ve fakat hiç bir avrupa ve amerika devletinde mevcut olmayan ve türk milletinin bağımsızlığını ve türk vatandaşlarının yabancı devlet vatandaşları karşısında eşitliğini kuşkuya düşürecek çok ağır ceza hükümleriniyasallaştırıldığını görüyoruz anayasamızın başlangıç bölümünde yer almış olan bütün fertlerini kaderde kıvançta ve tasada ortak bölünmez bir bütün halinde milli şuur ve ülküler etrafında toplayan ve milletimizi dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak millî birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi bilen türk milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak ibaresi de yukarıda geçen türk milletinin bağımsızlık ilke ve ülküsünü kuvvetlendirmektedir buna rağmen üyesi bulunduğumuz uluslararası sözleşmeleri imzalayan devletlerden hiçbirisi uyuşturucu maddelerle ilgili olan ceza mevzuatlarında bizim tck nun maddesinde gösterilen ağır uygulama şekillerinden hiç birisine yer vermemişler sayılı ceza yasasının mehaz kanunu olan i̇talya ceza da ve bizim ilk metinde olduğu gibi çok hafif cezalar tertiplemekle yetinmişler uluslararası uyuşturucu maddelerle ilgili olarak yapılan çalışma ve toplantılarda çok ağır ve zecri tedbirler aldığımız için bizi sitayişkar bir dille methederek bu sözleri zabıtlara geçirmekle beraber afyon ekiminde ve ekimin kontrolünde ve bunların ofise teslimine kadar geçen safhalarda kanuni ve idari tedbirlerin kifayetsiz bulunduğu büyük boşluklar ve noksanlıklar da bulunduğu ileri sürülmek suretiyle yine de tenkit konusu yapılmıştır bütün bunlar türk milletinin uyuşturucu maddeler konusunda türk milletinin bağımsızlığına gölge düşürecek türk vatandaşlarını yabancı devlet vatandaşlarından daha aşağı ve sanki onların korunmaya daha fazla gereksinmeleri varmışçasına hükümler vaz etme yoluna gidildiğini göstermektedir şöyle kiesas sayısı karar sayısı bir vatandaş türkiyede uyuşturucu maddeleri satarak türk gençlerini zehirlediği takdirde buna uygulanacak olan ceza tck ve maddesinde gösterilen cezalardır şayet aynı vatandaş veya bir diğer vatandaş türkiyeden temin ettiği uyuşturucu maddelerden birisini türkiyeden çıkararak yabancı devletlerde bu devletlerin vatandaşlarını zehirlediği veya zehirlemek istediği takdirde buna verilecek olan ceza tck nun maddesi ve bentleri hükümleri uyarınca müebbet ağır hapis cezasıdır bu suçların insanlığa karşı işlenen suç niteliğinde bulunduğunu kabul etsek bile suçun toplumsal zararlarının bütün devletler ve tüm bu devletlerin vatandaşları için aynı oranda tehlike teşkil ettiği ve bunlar üzerinde tahribatlar meydana getireceğini göz önünde tutarak türkiyede işlenecek uyuşturucu madde suçuna tertip edilecek ceza ile türkiyeden dışarı çıkarılmak suretiyle işlenen uyuşturucu madde ihracı suçuna da aynı ceza tertiplenmelidir uygulamadaki bu ikicikli tatbikat türk vatandaşlarının yabancı devlet vatandaşları karşısında uyuşturucu maddelerin yaptığı tahribat ve getireceği tehlikeler yönünden daha korunmasız bir durum yaratmakta sanki yabancı devlet vatandaşlarının türk vatandaşlarından daha üstünmüş gibi millî gururumuza da gölge düşüren bir sonuç yaratmaktadır bu durum bizi sanki anayasanın başlangıç hükümlerindeki dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak i̇lke ve kurallara ters düşen suçun toplumsal zararlarının tüm devletler ve vatandaşları için aynı oranda tehlike teşkil ettiğini hiçe sayan ve türk milletinin bağımsızlığına gölge düşüren bir sonuca götürmekte ve anayasamızın başlangıç bölümündeki ilke ve kurallarına açık bir aykırılık meydana getirmektedir anayasamızın maddesine aykırılık yönünden anayasamızın maddesi türkiye cumhuriyeti insan haklarına başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan millî demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu göstermektedir bu esastan hareket eden anayasa mahkemesi sayılı kararında hukuk devleti kişiye tüm hak ve özgürlükleri tanıyıp bunlara saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetleri de hukuka ve anayasaya uyan bir devlet olduğunu belirtmiştir hukuk devletinin temel ilke ve kurallarının başlıcalarını şöylece sıralamak mümkündür yasaların yapımında ve uygulamasında eşitlik ilkesine uymak ceza siyasetinin bir uygulaması olan ceza yasalarının kendisi içinde tutarlı olmasının sağlanması yasa yapma tekniğine uygunluk i̇nsan haklarına saygıesas sayısı karar sayısı temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması yasaların uygulamasında ve anayasaya uygunluğunun denetiminde hakkaniyet ve nasafete uygunluk yabancıların uluslararası hukuka uygun biçimde yasaların izin verdiği oranda temel hak ve özgürlüklerden yararlanmalarını sağlamak hukuk devletinin temel ilke ve kurallarının başlıcalarını böylece sıraladıktan sonra bu ilkelerden birinin ve şüphesiz en mühiminin de suç ile ceza arasında adil orantı bulunması ilkesidir bu orantıya uymayan bir ceza yasası kuralı kamu vicdanına aykırı düşmektedir kamu vicdanına aykırılık ise kamu yararına aykırılık demektir hukuk devleti bu görüşten hareketle kamu vicdanını ve dolayısıyla kamu yararını gözeten bir devlet olmaktadır i̇şte bu ülke ve kurallar yönünden tck nun maddesi incelendiğinde bu maddenin getirmiş olduğu ceza uygulamasında suç ile ceza arasında adil bir oran esasının kesinlikle bulunmadığı saptanabilir şöyle ki tck nun maddesinin ve maddeleri hükümleri göz önünde tutulduğunda şahsi ihtiyacı için yanında gram miktarında uyuşturucu maddelerden esrar bulunduran bir vatandaş yurt dışına çıkarken yakalandığında bu şahsa verilecek olan ceza müebbet ağır hapistir i̇daresinde bulunan bir tir kamyonununun gizli bölmelerinde yerleştirilmiş ton miktarındaki esrarla yurt dışına çıkan vatandaşa tertip edilecek ceza da müebbet ağır hapis cezasıdır miktarın azlığı veya çokluğu halinde tertip edilecek ceza miktarlarında bir değişiklik yoktur aslında gram miktarında esrarla yurt dışına çıkan bir vatandaşın sadece kendisine veya bir yahut iki kişiye zararı dokunabildiği halde ton miktarındaki esrarla yurt dışına çıkan bir vatandaşın geniş halk toplumlarını zehirleyebilecek nitelikte bir suç işlediği göz önüne alınmalı ve buna göre işlenen suçun fertlere karşı yapacağı tahribat ve zararın büyüklüğü göz önünde tutularak suç ile ceza arasındaki adil orantı ilkesi yönünden uygulama daha değişik oranlarla yapılmalıydı elimize geçen alman mahkemelerinden birinin kararında yüz dm tan daha aşağı değerde bulunan esrar maddesini şahsın kendi gereksinmesi için yanında bulundurduğunu ve bunu da şahsi eşyaları arasında bulundurabileceğine karar vererek bu şahıs hakkında hiçbir dava açılmadığı gibi esrar kaçakçılığı ile ilgili takibat yapmak zorunluğunu da duymadıklarını açıklamıştıresas sayısı karar sayısı bu durum alman makamlarına ve gümrükçülerinin ne kadar toleranslı hareket ettiklerini esrara müptela olan bir insanın kendi şahsi ihtiyacına yetecek miktardaki esrarı gümrükten geçerken bildirmese dahi bunun suç kasti ile hareket etmediğini kabul ettikleri sonucunu ortaya çıkarmaktadır ki bizdeki tatbikat ve uygulama buna uymamaktadır türkiyede uyuşturucu madde satan ve türk gençlerini zehirleyen bir şahsa tck nun maddesi uygulanarak azami on sene ağır hapis ve bin tl ağır para cezası hükmedilecektir halbuki aynı şahsın esrarları yurtdışına çıkararak yabancı devlet vatandaşlarını zehirlemesi halinde bu şahsa tck nun maddesi uygulanarak müebbet ağır hapis cezası tayin edilecektir bu uygulama dahi suç ile ceza arasında adil bir orantının bulunmadığını yasaların yapımında ve uygulamasında eşitlik ilkesinin mevcut olmadığını türkiyedeki ceza siyasetinin türk vatandaşları yönünden sakıncalı bulunduğunu göstermektedir bir an için senesinde kanun koyucunun tck nun maddesindeki değişikliği uygularken devletimizin uluslararası uyuşturucu maddeler üzerindeki çalışmalara iştirak ettiğini göz önünde tutarak afyon ve diğer maddeler için tayin edilen cezalara nazaran ve madde ve bentlerdeki uygulanan cezaların ağırlığını bunların şiddetli uyuşturucu zehirler olmalarından dolayı kabul ettiğini farz edelim bu takdirde de kanun koyucunun uyuşturucu maddelerin zehirli olanlarını saptarken bilim ilkelerini eksik değerlendirmiştir tck nun maddesinde cezanın arttırılmasına sebep sayılan morfin eroin ve kokain saf alkoloidlerdendir yani bunların içinde uyuşturucu maddenin müessir maddesi dışında içinde hiç yabancı maddeler yoktur bu madde içinde sayılan dördüncü uyuşturucu madde esrarda ise reçine denilen müessir madde ile yabancı maddeler karışım halindedir yapılan tahlillerde esrarın müessir maddesinin nisbetinde olduğu uyuşturucu tesiri olmayan karışım maddelerinin oranında ise nisbetinde bulunduğu ve bilhassa türkiyede imal edilen esrarlardaki müessir madde oranının umumiyetle geçmediği ilgililerce saptanmış bulunmaktadır laboratuvar tahlilleri esrar reçinesinin cannabin cannabirol oleoresin maddelerinden ibaret olduğunu ve bunlardan en müessirinin esrar reçinesinde civarında bulunan tetra hidro cannabinol olduğu tespit edilmiştir esrarın bu vasıf ve özellikleri bakımından kullanıla gelmekte olan esrar eroin morfin ve kokain de olduğu gibi saf uyuşturucu maddelerden değildir amerika birleşik devletleri sağlık servisinin bir raporunda eroin kokain ve morfine kıyasla esrarın özellikleri şöylece sıralanmıştır esrar fizik bir bağlılık hasıl etmez imsak ıstırapları yokturesas sayısı karar sayısı esrar kullanılması suç işlenmesine sebep olmaz veya önemli şekilde onun meydana gelmesine yardım etmez deliliğe veya beyin afetlerine sebep olmaz halkın beslediği inancın aksine olarak cinsi faaliyetleri tahrik etmez esrarın bu nitelikleri yanında en önemlisi prof dr cahit özen ve dr i̇hsan akadın nüro psişiyatri derneğinin tarihli bir toplantısında yaptıkları tebliğde esrarın diğer uyuşturucu maddelerden bir farkının da aynı miktarlarla tesirinin görülmesi ve keyif için gittikçe daha fazla alınmasına lüzum olmaması şeklinde gösterilmiştir amerikalı prof taft i̇stanbul üniversitesi ceza hukuku kriminoloji enstitüsünde verdiği bir konferansta da esrarın şiddetli uyuşturucu bir toksin gibi telakki edilmemesi lazım geldiğini savunmuştur adlî tıp meclisi yetkilileri de özellikle tetra hidro cannabinol müessir maddesini ihtiva eden esrar reçinesinin diğer yabancı maddelerden ari olarak elde edilmesinin mümkün olduğunu belirtmişlerdir esrarın bu özellikleri göz önünde tutulduğunda yargıtayın tarihli yargıtay içtihadı birleştirme kararında kabul edilen şekle paralel olarak baz morfinde olduğu gibi yabancı madde ile karışık olan esrarın cezayı artırıcı sebep sayılmaması icap etmektedir esrarın morfinde olduğu gibi saf alkoloidlerden olmaması ve terkibinde çok düşük miktarda nispetinde müessir maddenin yani uyuşturucunun bulunması göz önünde tutularak sayılı kanunla değişik tck nun maddesinin ve bendlerinde artırıcı sebep olarak sayılan esrar maddesinin kullanılması mutat olan yabancı maddelerle karışık olan esrar değil olsa olsa esrar niteliğinde olan diğer yabancı maddelerden ayrı olarak ari olarak elde edilmesi mümkün bulunan cannabiolitik asit için uygulanması gerekir idi halbuki tatbikatta bu ayırım sadece baz morfin için kabul edilmiş olup baz morfin olduğu saptandığında faile tck nun maddesindeki cezalar tertip edilmekte esrarda ise nispetinde yabancı maddeler ve tozlar karışık olduğu halde böyle bir ayırım yapılmayarak tck nun maddesi uygulanarak en ağır ceza tertibi yoluna gidilmektedir esrar maddesi gerek organik olarak gerekse tesir ve sonuçları bakımından morfin eroin kokainden farklıdır daha az vahimdir gene tertip ve hacmi itibariyle de taşınması saklanması ve bulundurulması daha güçtür esrarın bu vasıfları ve içinde oranında müessir madde bulunması her yönden diğer zehirli maddeler olarak sayılan morfin eroin kokainden farklı olmasına rağmen bu üç şiddetli zehire eşit bir cezaya tabi tutulması şeklinde tecelli eden bu günkü uygulama kanunesas sayısı karar sayısı vazıının da maksadını aşan sonuçlar doğurduğu gibi ceza ile suç arasında mevcut olması gereken dengeye de aykırı düşmektedir tck nun maddesinin maddeleri karşısındaki ceza uygulamaları göz önünde tutularak tamamen iptal edilmesi bu mümkün olmadığı takdirde zarar ve tehlike arzetmiyen ve diğer tehlikeli zehirlerden morfin kokain eroin gibi saf alkoloidlerden sayılmayan esrar sözcüğünün uyuşturucu maddesinin iptal edilmesi gerekmektedir anayasanın maddesine aykırılık yönünden anayasamızın maddesi devlet şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki anayasa hükmünün değiştirilemeyeceğini ve hatta bunun teklif dahi edilemeyeceği esasını getirmiş bulunmaktadır anayasa değişikliklerinin ancak biçim yönünden anayasa mahkemesince denetlenmesi gerektiği yolundan hareket eden anayasa mahkemesi cumhuriyet rejimi ile bağdaşmayan bir anayasa değişikliğinin ve haliyle yasa değişikliklerinin anayasanın biçimiyle yani devletin biçimiyle ilgili olduğunu ve anayasa mahkemesince denetlenebileceğini hükme bağlamıştır nitekim hâkim ve savcıların yüksek hâkimler kurulu ve yüksek savcılar kurulu kararlarının kesin olduğu ve bu kararlar aleyhine başka bir yere başvurulamayacağını belirten hükümlere karşı anayasa mahkemesinin aldığı kararlar bu denetlemenin bir örneğini göstermektedir cumhuriyet rejimi hiç bir suretle kendi vatandaşını başka devlet vatandaşlarından daha kötü bir duruma sokamaz böyle bir olumsuz sonucu yaratmamak için gereken tüm önlemleri alır eşitlik ilkelerinden ayrılamaz gerekli yasama işlemlerini yapar düzenlemelerini tamamlar bunları yapmayan devletin biçimi cumhuriyet midir tartışılabilir halde tck nun ve maddesinin ihraç suçu ile memleket içinde işlenen suçlar arasındaki türk vatandaşları aleyhinde olan bu cezai uygulamanın iptal yoluyla düzeltilmesi gerekmektedir anayasanın maddesindeki eşitlik ilkesine aykırılık yönünden anayasamızın maddesi herkes dil ırk cinsiyet siyasî düşünce felsefî inanç din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz hükmünü vazetmekle anayasamızın en mühim ilke ve kurallarından birisini yani eşitlik ilkesini getirmiş bulunmaktadır buradaki eşitlik hem yasa önündeki eşitliği hemde güçlü karşısında güçsüzü koruyan sosyal hukuk devleti anlayışına uygun bir eşitliği öngörmektediresas sayısı karar sayısı hukuk devleti de kişiye tüm hak ve özgürlüklerini tanıyıp bunlara saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bu düzeni devam ettirmeye kendisini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlet olduğuna göre ceza siyasetini uygularken ceza yasalarının yasa yapma tekniğine uygunluğuna ceza yasalarının kendi içinde tutarlı olmasına suç ile ceza arasında adil bir orantı bulunmasına insanların temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasına hakkaniyet ve nasafet kurallarına uygunluk sağlanmasına gayret göstermelidir bu kurallara rağmen tck nun maddesinin sayılı yasa ile yapılan değişiklikte uyuşturucu maddelerle mücadele yolundaki uluslararası çalışmalar ve bunlarla ilgili olarak yapılan anlaşmalar imzalanan protokoller karşısında kanun vazımız bu anlaşmalara imza koyan diğer yabancı devletlerden de daha ileri giderek kendi vatandaşlarımızın yabancı vatandaşlar karşısında eşitlik kuralını bozacak şekilde ceza uygulamaları meydana gelmektedir bu da tck nün madde ve bendinde ihraç suçu yönünden ortaya çıkmaktadır uyuşturucu maddeyi yurt dışına çıkaran bir vatandaşımız yabancı devlet vatandaşlarını zehirledi veya zehirleyecek diye ve onların sağlıklarını tehdit edecek şekilde suç işlediği gerekçesi ile en ağır cezayı yani müebbet ağır hapis cezasına çarptırılmaktadırlar halbuki aynı vatandaş veya bir diğer vatandaş türkiye hudutları dahilinde aynı suçu işlemeye kalksa veya işlerken yakalansa bu şahsa verilecek olan ceza miktarı tck nun maddesi uyarınca on sene ağır hapis ve bin tl ağır para cezasıdır gerçi tck nun maddesi bu miktar cezayı asgari had olarak tayin etmiştir hakimler olayın durumuna işin vahametine göre asgari had ile azami had arasında takdir haklarını kullanarak ceza tertip ve uygulama yapmalarında serbest bırakılmışlardır denebilirse de tatbikatta bu yolda bir hareket pek nadirattan uygulanmaktadır esas olan ceza asgari cezadır i̇şte bu iki suça verilecek cezalar yabancı devlet vatandaşları lehinde bizim kendi vatandaşlarımızın aleyhinde olmak üzere eşitlik ilkesini bozacak niteliktedir aslında her iki suçun cezasının da aynı oranda tutulması gerekirdi bu eşitsizlik ancak tck nun maddesinin tümünün iptali suretiyle düzelebilecektir kaldı ki kanun vazı şiddetli zehirler olarak kabul edip ağır ceza uygulamasına tabi tuttuğu esrar eroin morfin ve kokaini tespit ve tadat ederken de bu eşitlik ilkesini bozmuştur zira eroin morfin kokain en zehirli ve saf alkoloidlerden olduğu halde esrar saf alkoloidlerden değildir i̇çindeki müessir uyuşturucu madde oranı dir geri kalan nispetindeki kısmı karışık toz vesair maddelerden ibarettiresas sayısı karar sayısı ayrıca diğer üç zehir gibi tahribatta yapmamaktadır bu esrar maddesinin daha doğrusu esrar sözcüğünün tck nun maddesindeki yerinden çıkarılması veya iptal edilmesi gerekir kanun vazıınn senesindeki bu zehirli maddeleri tespitinden sonra aradan geçen zaman zarfında yeni yeni ve eskilerinden daha çok tesirli ve müessir zehirleyici maddeler yani uyuşturucular elde edilmiştir ki bunlardan birisi de s dir tıp aleminde en zehirleyici uyuşturucu madde olduğu ve insan sağlığını en fazla miktarda tehdit ettiği kabul edilen s maddesi tck nun maddesinde sayılan uyuşturucu maddeler arasında bulunmadığı için bu uyuşturucu maddeyi türkiyeden ihraç edecek olan bir kimseye ancak tck nun maddesindeki uygulama yapılabilecektir bu da bize göstermektedir ki tck nun maddesinin yeniden düzenlenmesi gereklidir zira bu madde ve bend hükümleri bu günkü ortama ve uyuşturucu madde çeşitlerine uymamaktadır her halükârda suç ile ceza arasında bulunması gereken adil hiç orantı denge yoktur bu denge bozulmuştur anayasamızın ikinci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri belirtilirken insan haklarına dayanan bir hukuk devletinden bahsedilmiştir hukuk devletinde i̇nsan hakları i̇nsanlar arasında temel haklar yönünden bir ayırım gözetilmemesini gerektirmektedir türkiyenin de dahil olduğu uluslararası sözleşmelerin hemen hepsinde uyuşturucu madde suçları tüm insanlığa karşı işlenen bir suç olarak kabul edilmiş ve bu suçlarla ortak bir mücadele benimsenerek çeşitli konularda anlaşmalar yapılmış protokoller imzalanmış ve en son birleşmiş milletler ekonomik ve sosyal konseyde uyuşturucu maddelere dair tek sözleşmesi yapılmış ve plânlı bir şekilde bunlarla ilgili olan faaliyetler hakkında raporlar ve bilgiler verilmesi kararlaştırılmıştır uyuşturucu maddelerle ilgili olmak üzere işlenen suçlar tüm insanlığa karşı işlenen suçlardan biri olarak kabul ve takdir edilirken burada tüm insanların aralarında herhangi bir ayırım yapılmaksızın bu tür uyuşturucu maddelerin tevlit ettiği zehirlenmelerden ve bunların tahribatından korunmaları amaçlanmıştır yani her insan diğer hemcinsleri gibi eşit bir surette bu suçların tesirlerinden korunacak demektir oysa sayılı kanunla yapılan tck nun maddesindeki ceza uygulaması türk vatandaşlarının diğer devlet vatandaşlarına oranla aşağılanmasını adeta onurlarının ayaklar altına alınmasını ve insanlık haklarının çiğnenmesini gözler önüne sermektedir ki bu noktadan da eşitlik ilkesine aykırıdır anayasa mahkemesi muhtelif kararlarında eşitlik ilkesi yönünden kanunların anayasaya uygunluğunu denetlerken çeşitli kararlarında eksik yasal düzenlemenin de eşitliğe aykırı olduğuna karar vermiştiresas sayısı karar sayısı uyuşturucu maddelerin insan sağlığına zarar verdiği kabul edilmiş ve insanların sağlığının korunması için çeşitli koruyucu tedbirler alındığı gibi ağır cezai müeyyideler de konmuştur buna rağmen insan öldürenlere uygulanan tck nun maddesi insan vücudunu ortadan kaldırdığı halde faile yirmi dört sene ağır hapis cezası verilmekte kanuni ve takdiri tahfif sebeplerinin mevcudiyeti karşısında bu ceza da indirilmektedir i̇nsan vücuduna dokunmayan sadece onun sağlığını tehdit eden ve kendi iradesi altında uyuşturucu maddeyi kendi parasiyle alarak zehirlenmiş bir insanın sağlığını korumak düşüncesiyle tertip edilecek ceza müebbet ağır hapis cezası olmaktadır tck nun maddesinin tck nun maddesi ile karşılaştırılması sonucunda eksik yasal düzenleme eşitsizliği ile karşılaşılmaktadır tatbikattaki uygulama aksaklığı yönünden esrar maddesi yabancı maddelerle karışık ve saflaştırılmamış durumda yakalansa dahi tatbikatta daima karışık esrar maddesi ele geçmektedir yargıtayın görüşüne göre bu madde saflaştırılmış esrar uygulamasına tabi tutulmaktadır halbuki morfin için durum tamamen aksine bir uygulamaya tabidir örneğin morfin maddesinin içersinde nisbetinde reçine kireç ve emsali maddelerin karışmış olduğu tespit edilince bu madde baz morfin adı verilerek tck nun maddesinin uygulanması dışında tutulmaktadır buna gerekçe olarak yargıtay büyük genel kurulunun geçmişteki bir içtihadı birleştirme kararı gösterilmektedir ayrıca bu maddenin saflaştırılmasının modern laboratuvar işlemleri ile saflaştırılabileceği bu sebeple karışımın saflığa halel vereceği öne sürülmektedir i̇malin mutlaka bir labaratuvar işlemi sonucu elde edilen maddelere hasredilmesi ve uygulamaya göre esrarda imalden söz edilemeyeceğinin kabul edilmesi bu maddeler arasındaki eşitliği ve netice itibariyle kişilere verilecek cezalardaki dengesizliği meydana getirmektedir cürümle ceza arasındaki adil nispetin gözetilmesinde şüphesiz ki aynı neviden veya aynı ağırlığı taşıyan cürümlerin aynı ceza ile karşılanması esastır halbuki burada diğer alkoloidlere göre çok masum bir madde olduğu fennen kabul edilen esrar için de aynı ceza tayin edilmiş ve denge kişi aleyhine büyük nispette bozulmuştur bu noktalardan hareketle esrar maddesinin maddesindeki alkoloidler arasında sayılmasında sonucu itibariyle açık ve önemli bir eşitsizlik başka bir deyimle cürümle ceza arasında aynı ölçüde bir dengesizlik vardır denebilir halde durumun bu açıdan da ele alınması ve esrar maddesinin bu fıkradan çıkarılması veya iptal edilmesi gerekiresas sayısı karar sayısı sonuç yukarda açıklanan nedenlerle sayılı türk ceza kanununun sayılı kanunla değişik maddesinin bend hükmünün tümü veya bu bent içindeki esrar sözcüğünün tc anayasasının ve sayılı yasanın maddeleri önünde anayasanın başlangıç hükümlerine cumhuriyetin niteliklerini belirten maddesine eşitlik ilkesini dile getiren maddesine ve hepsini kapsamak üzere demokratik hukuk devleti ilkesine aykırı bulunduğundan tck nun maddesinin ikinci bent hükmünün tümünün veya bu bent içindeki esrar sözcüğünün iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına oybirliğiyle karar verildi
3,026
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesindeki iptal isteminin gerekçesi şöyledir türk sosyal güvenlik sisteminin özellikle sosyal sigortalar kurumunun kendi kaynaklarıyla işlevlerini yerine getiremediği sağlanan desteklerin kamu ekonomisine ve giderek genel ekonomiye katlanılamaz boyutta yük oluşturduğu dengelerde bozucu etki yaptığı yıllardır bilinen bir realiteydi sosyal güvenlik sistemindeki sorunlara el atmak bir zorunluluktu sorumluluktu i̇ptale konu yasal düzenleme sosyal güvenlik sistemindeki sorunları çözme iddiası ve hatta reform niteliği yüklenmiş bir yasama belgesi hüviyetindedir ancak tarafsız ve akademik bir gözle bakıldığında bırakınız reformu basit sorunları çözebilme kapasitesinden dahi yoksun sorun yaratan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız yasa yeniden yapılanma düzenlemelerinde varolan temel uzlaşı parlamento içi ve dışı konsensus anlayışından yoksundur taslağın hazırlanması bakanlar kurulunda görüşülmesi ve yasama komisyonları ile genel kuruldaki müzakere aşamalarında doğrudan ilgili kitlelerin işçi memur ve sendikaların görüşlerinden yararlanılmamıştır öyle ki komisyon müzakereleri zabıtlara alınmamış sözlü düşüncelerin belgelere yansımasından adeta kaçılmıştır bu yasa sorun çözme amacında sosyal menfaatlerin denkleştirilmesi gibi bir kaygıyı hissetmemekte hükümlerin mutlak doğruluğu saplantısındaki taslağın meçhul hazırlayıcılarına üstünlük tanımaktadır yasa yasama organındaki zorunlu süreçten geçmeden oluşturulmuştur yasanın temel işlevi sosyal güvenlik hakkını pekiştirmekolmasına karşın anymad anayasa komisyonunda görüşülmemesi anymadtbmm i̇çtüzük mad ve hele gerekçede sosyal güvenlik hakkına hiç değinilmemesi bu yasanın anayasaya uygunluğu gibi bir amacının bulunmadığının belirgin kanıtıdır any mad ll yasa oluşum taslak aşamasında hiçbir şekilde kaçınılmaması gereken uzmanlık bilgilerinden ve deneyimden yararlanma fırsatından yoksun bırakılmıştır özellikle sosyal sigortalar hukuku gelişmiş ülkeleri kıskandıracak boyutta olan türkiye de taslağın hazırlandığı mekana bir nefes boyu yakın olan kurumların ve kişilerin birikimleri yasaya yansımamıştır yargıtayımızın sosyal güvenlik daireleri yhd yhd yhd temsilcileri bir saat çağrılsa veya makul süre içinde görüş istense idi sosyal güvenlik hukuku rotası sapmazdı bu daireden yetişmiş anayasa mahkemesinde yüksek görev icra etmiş onursal üyenin ve tecrübeli diğer hukukçuların görüşü alınsa idi amaca ulaşmaya götüren yol keskin virajlı yapılmazdı tecrübeden yararlanmamanın bir noksanı olarak vurgulayalım i̇şsizlik sigortasından kaynaklanacak ihtilafların görüleceği mahkeme görevli mahkeme hangi mahkemedir sorunun cevabı yasa tasarrufunda yatması gerekirken anymad reform iddiası yüklenen belge basit malumatın bu icabından dahi habersizdir yasa ya çıkacak ya çıkacak ama olması gerektiği gibi değil meçhul ve tecrübesiz mimarların hazırladıkları gibiolduğu gibi çıkacakzihniyetinin ham meyvesinden başka bir şeyesas sayısı karar sayısı değildir i̇ddiası yüklü ve muhtevası muhtelit olan bu kanundan iktidar çoğunluğunun yeni tasarılarla dönmesinden önce soyut norm denetimiyle ülkeyi kurtarmak gerekir yüksek mahkeme bu davada diğer kararlarında olduğu gibi anayasal sosyal güvenlik sistemini gerekirse anayasanın anlamının yeniden keşfi metoduyla birkez daha ortaya çıkaracaktır aykiriliklar gerekçeler yasanın nci maddesi anayasanın ıncı nci ve inci maddelerine aykırıdır önceki yasadaki yaş ve prim ödeme gün sayıları sosyal güvenlik standartları bakımından uygun olmayabilir gerçekten de önceki yaş ve prim sınırları sosyal güvenlik sistemini darboğaza götüren sebepler içindedir ne var ki iptale konu yasa bu sınırları sosyal güvenlik hakkını göçertecek boyuta ulaştırmıştır kişilerin somut olarak bu hakka erişilmesini imkansız kılan verileri baz alan yasa sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldıran yasa demektir gelişmiş ülke verilerini ülke şartlarından soyutlayarak aktaramayız gelişmiş ülke biyometrik tabloları yaşam süreleri ile ülkemiz tabloları arasında fark vardır yaş sınırı pasif dönemin tabanı olamaz bakiye ömür yok denecek kadar kısadır öte yandan ab maddesindeki prim günleri sayısal olarak yüksektir hizmet akdinin i̇lo standartları doğrultusunda fesh edilemezlikle pekiştirilmemiş işine son verdim iradesinin i̇k tazminat müeyyidesi dışında egemen olduğu istihdamsızlık gerçeğinin kurallaştığı ve işsizlik sigortasının sınırlı olanaklarıyla aşılamamış bir alanda bu denli yüksek sayıda prim sen emekli olma demenin dolaylı ifadesidir bu hüküm sosyal güvenlik hakkı anymad sosyal devlet anymad kişilerin refah huzur ve mutluluğu ile sosyal adalet anymad ilkelerine aykırıdır yasama organı ulusal hasıla ve riskleri bölüştüren kurallarda sosyal dengeleri gözetmez anayasanın genel ruhunda barınan adaleti dışlar ve tabii emeklilik haddini süni şekilde tavana yakın noktalara çekerse anayasal düzeni bozan yapılanmanın zemin taşlarını döşemiş olur bu yasa özgün bir çalışmayı gerektiren sosyal güvenlik hakkı realizasyonunu büyük bir umursamazlıkla ihmal etmiştir yaş ve prim takdiri bu yapısıyla yerindelik alanından çıkmış anayasanın sosyal güvenlik hükümlerine aykırı düşmüş ve denetimi zorunlu olmuştur sorunu salt ekonomik açıdan alan yaklaşım devletin sosyal işlevini inkara götürür ölçülülük yalnızca kozmik değil aynı zamanda anayasal bir kuraldır yasama organı ifratı da tefriti de dışlayan anayasal dengede kural oluşturmak zorundadır madde sosyal güvenliği erişilemez bir beklemece hakka dönüştürerek anayasayı aşmıştır nci madde anayasanın nci ncu ve ıncı maddelerine aykırıdır geçiş hukuku ve geçici maddeler türk hukukun prensipler yapı ve kurgulama bakımından işlenmemiş incelenmemiş bir alandır hukuk devleti ve hukukunanayasanın üstünlüğünün somut sorunda açığa çıkarılması geçiş hukuku ilkeleriyle de yakından ilgilidir geçiş hukukuna aykırı düzenlemelerin hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu söylenebilir kuralda istisna ve evrimde geçiş kuralı elbette ki zorunludur ancak ölçüyü aşan istisna ve geçiş normları sartorinin ifadesiyle kuralın kemirgenidir i̇ptale konu intikal geçiş hükmüesas sayısı karar sayısı karmaşık uzun bir süre ve belli kesimler için mevcut yasadaki sistemi askıya alan ve eşitlik kuralı aşılarak nasıl elde edildiği belirsiz keyfi sınırlarla istisnalar yaratan bir hükümdür i̇stikrar ve kazanılmış hak hukukun genel ilkesidir ama gramlara ayrılmış müktesap hak tekniği gramın sürenin altında kalmayı hak ziyaı sayan anlayışın hukukileşmesine belki de ilk kez şahit oluyoruz yasa soyut genel ve olabildiğince sade bir üslupla ele alınır aynı konuda alt ayırımlara başlandığı an eşitlik ve imtiyaz yasağı sorunu ile de karşılaşılması genel olarak kaçınılmazlaşır yasama organı intikal hukukunun ölçüsünü eşitliğin ve anayasanın dışına taşırmıştır inci madde anayasanın ıncı nci ve inci madde hükümlerine aykırıdır sorun belli yönüyle bu dilekçemizin bölümünde ele alınmıştır prim gün sayısı dışında kalan oradaki anlatımlarımıza atfı gereksiz tekrar açısından yeğliyoruz nci madde anayasanın nci ncu ve ıncı maddelerine aykırıdır geçiş ve sosyal güvenlik ilkeleriyle ilgili bu aykırılığın düşünsel ve normatif dayanakları bu dilekçemizin bölümünde ortaya konmuştur gereksiz tekrardan kaçınma için oraya yollamayı tercih ediyoruz nci madde anayasanın nci nci nci ve ncu madde hükümlerine aykırıdır maddenin anayasaya aykırılığı noktasında ileriye sürülecek gerekçeler bu dilekçemizin bölümünde dile getirilmiştir ncu madde anayasanın nci nci nci ve ncu maddelerine aykırıdır maddenin anayasaya aykırılığı noktasında ileriye sürülecek gerekçeler bu dilekçemizin bölümünde dile getirilmiştir ncı madde anayasanın ncı nci nci maddelerine aykırıdır aykırılık gerekçemiz bu dilekçenin bölümünde belirtilenin aynıdır ncü madde anayasanın nci ncu ıncı maddelerine aykırıdır aykırılık gerekçemiz bu dilekçenin bölümünde belirtilenin aynıdır nci madde anayasanın ncu nci nci ıncı madde hükümlerine aykırıdır i̇şsizlik sigortasının ihdası sosyal ve anayasal bir zorunluluktu düzenlemeyi olumlu bir gelişme olarak kabul ediyoruz ancak hizmet akdinin kolay fesh edilemez bir yapıya büründürülmesini de işsizlik sigortasının işlerliği için pratik bir koşul görüyoruz yasanın adının i̇şsizlik sigortası kanunu olmasına rağmen kendisinin vii bölümde yer almasını yasama sanatı ve hukuk tekniği noktasında bulunduğumuz yerin nişanesi sayıyoruz i̇şsizlik sigortasından yararlanmayı ilişkinin sona ermesinden geriye doğru aralıksız birbirini izleyen gün prim ödeyecek çalışma şartına bağlamak anayasaya aykırıdır i̇şsizlik sigorta hakkından yararlanmayı imkansız kılan bir engel normdur anayasanın hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden oluşacak değer standart böyle bir anlayışı dışlar yasanın inci ve inci maddeleri anayasanın ve ıncı maddelerine aykırıdıresas sayısı karar sayısı yasanın inci maddesi ile sayılı kanunun üncü maddesinin fıkrasına bir bend eklenerek yaşlılık aylığı almakta iken serbest avukat veya noter olarak çalışmalarını sürdürenlerin almakta oldukları aylıklarından oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir hükmü anayasamızın eşitlik ilkesine de güvenlik kavramına da aykırıdır zira avukatlar ve noterler dışındaki kimselerden emekli olduktan sonra sigortalı olarak çalışmaya başlayanlardan sadece ücretlerinden oranında sosyal güvenlik destek primi kesildiği halde sosyal güvenlik hukukumuzda ilk defa toplumumuzun adeta kutsallık izafe ettiği emeklilik maaşından sgdestek primi adı altında oranında kesinti yapılması gündeme gelmiştir emekli olduktan sonra yeniden sigortalı bir işe başlayan yüz binlerce ve hatta milyonlarca insanın kazancından destekleme primi kesilirken sadece emekli olmuş avukat ve noterin emeklilik maaşına el atılması göz dikilmesi sosyal devlet anlayışına eşitlik prensibine hukuk güvenliği ve kazanılmış hak kavramlarına mutlak aykırılık teşkil etmektedir yasanın inci maddesi sayılı bağ kur yasası kapsamında serbest çalışanların yeniden serbest çalışmaya başlamaları halinde emeklilik maaşlarından sosyal güvenlik destekleme pirimi kesilmesini öngörmektedir ki yukarıda avukatlar ve noterler hakkında getirilen düzenlemenin anayasaya aykırılığı konusunda ileri sürülen gerekçeler aynen inci madde içinde varittir ayrıca sosyal güvenlik destekleme primi bakımından iptali istenen yasanın ve inci maddelerinde öngörülen farklı oranlar ve bu kanunu hazırlayanların eşitlik ilkesini göz ardı ettiklerinin en belirgin kanıtıdır türk halkı bu yasayla devlete ve sosyal güvenlik sistemine olan itimatını yitirmek gibi bir duyguya kapılmıştır ve yarın bir başka hükümetin yasa zoruyla emekli maaşının sini kesmeyeceğini kim garanti edebilir sualinin cevabını aramaktadır sosyal devlet kırk yıllık uygulamayla ortaya koyduğu ahdini hiçbir gerekçeyle bozmamalıdır hukuk devleti ilkesi de bunu gerektirir yasanın aynı konuyu düzenleyen inci maddeleri anayasanın ve hükümlerine aykırıdır hastalık sigortasında ortez protez araç ve gereç yardımlarından faydalananlara katkı payı ödetilmesine ilişkin bu hükümler sosyal güvenlik hakkının içini boşaltmakta anayasamızın ve hükümlerinde öngörülen devlet görevi ve kişi haklarıyla çelişmekte ek sayılı yüksek mahkeme kararında da vurgulanan eşitlik ilkesini gözardı etmektedir yine ncü maddede emekli iştirakçilerine ilişmeksizin staj süresinde çalışanlar yönünden getirilen gün hastalık sigortası primi ödeme şartı da eşitliğe aykırıdır anymad malüllük yaşlılık ve ölüm aylığı hesaplaması yönünden teknik sistem değişikliği asgari aylık tanımı yönlerinden anayasaya aykırılık sayılı kanunun inci maddesi ile sayılı kanunun inci maddesi değiştirilmiş ve malüllük aylığının hesaplaması sistemi değiştirilmiştir inci maddesi ile sayılı kanunun inci maddesi değiştirilmiş ve yaşlılık aylığının hesaplaması sistemiesas sayısı karar sayısı değiştirilmiştir inci maddesi ile sayılı kanunun inci maddesi değiştirilmiş ve malûllük aylığının hesaplaması sistemi değiştirilmiştir sayılı kanunun inci maddesi ile sayılı kanuna eklenen geçici inci madde ile geçiş dönemde aylık bağlama sistemi düzenlenmiştir ayrıca kanunun inci maddesi ile inci maddesi ile ek ve inci maddeler yürürlükten kaldırılmıştır sayılı kanunun inci maddesi iş kazası veya meslek hastalığı dolayısıyla bağlanacak olan sürekli iş göremezlik gelirinin hesaplanmasını yıllık kazancının ine eşit gelir bağlanacağını belirlenmesine karşılık iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle meslekte kazanma gücünün ını kaybedenlerinde malûl sayıldığı knmc malûllük sigortasından aylık bağlanması sisteminde değişiklik yapan sayılı kanunun inci maddesi ile malûllük aylığının hesaplanması yıllık kazancının ının aylık olarak bağlanacağı düzenlenmiştir aynı şekilde iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle ölen sigortalılara sayılı kanunun inci maddesine göre günlük kazancının katının ine eşit gelir bağlanacağını belirtilmiştir buna karşılık sayılı kanunun uncu maddesi ile ölüm aylığının hesaplanması yıllık kazancının ının dul ve yetimlere aylık olarak bağlanacağı düzenlenmiştir anayasa mahkemesi tarih ve no no sayılı kararında anayasanın uncu maddesinde düzenlenen kanun önünde eşitlik ilkesi içinde sosyal sigorta haklarını eşit yararlanılabilecek yöntemler bütünü olarak tanımlamıştır anayasa mahkemesi tarih ve no no sayılı kararında anayasanın uncu maddesini aynı sosyal risklere karşı asgari ölçülerde güvence altına alınan ve aynı kurallara bağlı bulunan sigortalıların hukuki statüleri arasında benzerlik vardır aynı durumda bulunan kişilerin yasanın öngördüğü haklardan aynı esaslara göre yararlanmaları eşitlik ilkesinin gereğidir şeklinde belirlemiştir bu durumda iş kazası veya meslek hastalığı dolayısıyla malûl olan bir sigortalıya aylık bağlama oranında diğer nedenle malûl olan bir sigortalıya aylık bağlama oranında gelir veya aylık bağlanması aynı şekilde iş kazası veya meslek hastalığı dolayısıyla ölen bir sigortalının dul ve yetimine aylık bağlama oranında diğer nedenle ölen bir sigortalının dul ve yetimine aylık bağlama oranında aylık bağlanması aynı riskleri taşımış olan ve aynı sonuçlarla mağdur duruma düşen sigortalılar arasında ayrım yapılması anayasanın uncu maddesine açıkça aykırılık oluşturmaktadır sayılı kanunun değişmeden önceki ncı maddesi malûllük yaşlılık ve ölüm aylıklarının alt sınırını gösterge tablosunun katsayı ile çarpımının inden az olamayacağını düzenlemiştir bu hükme göre kanunun yürürlük tarihinden önceki hesaplamalara göre aylık alt sınırı xx tl olarak hesaplanmaktadır söz konusu madde sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilerek aylık alt sınırı inci maddeye göre tespit edilen prime esas günlük kazancın alt sınırının aylık tutarının inden az olamaz hükmü getirilmiştir sayılı kanun bütünlüğü içinde alt sınır miktarı x tl ye düşmektedir anayasa mahkemesi tarih ve no no sayılı kararında anayasanın inci maddesinde yer alan sosyal hukuk devletini güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet olarak tanımlamıştır aynı kararında anayasa mahkemesi anayasanın ıncı maddesini bu hüküm bireylere yaşlılık hastalık kaza ölüm ve malûliyetesas sayısı karar sayısı gibi sosyal risklere karşısında asgari ölçüde bir yaşam düzeyi sağlamayı amaçlar şeklinde yorumlamıştır toplumumuzun en korunması gereken kesiminin emekliler olduğu herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir yasa koyucu sayılı kanunu düzenleyen ncı bu manada bir koruma hükmü olarak düzenlemiş ve yıllardır uygulamaya almıştır bu gün sosyal sigortalar kurumundan aylık alan emekli dul ve yetim bu koruyucu hüküm çerçevesinde aylık almaktadırlar bu gerçek ve sosyal kollama çerçevesinde sayılı kanunun üncü maddesi ile sayılı kanunun ncı maddesinin değiştirilmesi aylık alt sınırının miktar olarak liradan liraya düşürülmesi dolayısıyla ye varan bir oranda geçim kaynağının azaltılması sosyal adalet ve toplumsal koruma anlayışı ile bağdaşmadığı açıktır anayasanın inci maddesi çerçevesinde bu tür bir düzenlemenin sosyal devlet anlayışı ile bağdaşırlığının da bulunmaması gerekir bu nedenlerle sayılı kanunun üncü maddesi anayasanın inci ve ıncı maddelerine aykırılık oluşturmaktadır i̇şsizlik sigortasının kurulması zorunlu tasarruf fonunun i̇şsizlik sigortasına aktarılması türkiye büyük millet meclisince kabul olunan sayılı çalışanlardan yapılmakta olan tasarruf kesintilerine son verilmesi hakkında kanun tarihinde cumhurbaşkanımız sayın süleyman demirel tarafından bir daha görüşülmek üzere iade edilmiş bulunmaktadır i̇ade sebepleri sayılırken aynen bilindiği gibi gerek kamu personelinin gerekse on kişiden fazla işçi istihdam eden işyerlerinde çalışan işçilerin zorunlu tasarrufa teşvik edilmeleri amacıyla nisan tarihinde yürürlüğe konulan sayılı kanun hükümleri uyarınca çalışanlardan nispetinde tasarruf kesintisi kesilmekte devlet veya işveren bu tasarrufa oranında katkıda bulunmaktadır devlet veya işveren katkılarının çalışanların ücretlerinde belli oranda dolaylı bir artış ve müktesep hak oluşturduğu nazara alındığında zorunlu tasarruf uygulamasına son verilirken söz konusu katkı paylarının çalışanların aylık veya ücretlerinde bırakılmasının gerekli olduğu böyle bir düzenlemenin müktesep hak kavramına ve hukukun genel ilkelerine daha uygun olacağı düşünülmektedir her ne kadar zorunlu tasarruf uygulamasına son verilirken sayılı kanun ödemelere ve diğer konulara ilişkin hükümleri yürürlükte bırakılmış ise de çalışanlar lehine getirilmiş bulunan bu sistemin bir bütünlük içinde mütalaa edilerek trilyon lirayı bulduğu ifade edilen tasarruf kesintilerinin ne suretle tasfiye edileceği hususunda yapılacak plan ve programın da bu kanunda yer almasının uygun olacağı düşünülmektedir diğer taraftan kanunun sevkinde temel amacı oluşturan ana müessese ortadan kaldırılıp müessesenin işleyişi ile ilgili usul ve esasları düzenleyen hükümlerin yürürlükte bırakılması uygulamada bir takım mahzurlar doğurabilecektir i̇fadeleri kullanılarak anayasanın maddesi gereğince bir daha görüşülmek üzere iade edilmiştir i̇ptali talep edilen sayılı kanunun maddesi uyarınca sayılı çalışanların tasarrufa teşvik edilmesi ve bu tasarrufların değerlendirilmesine dair kanunun ve maddelerinin yürürlükten kaldırıldığı belirtilmektedir yukarıda sayın cumhurbaşkanının belirtmekte olduğu yasal sakıncalar bu düzenlemede de ortadan kaldırılmışesas sayısı karar sayısı değildir maddede özetlenen bu hususlar aynen devam etmektedir ve fonda biriken katrilyonlarca liralık paranın akıbeti belli değildir yasanın bu sebeple de iptali gerekmektedir ncü madde anayasanın nci maddesine ve ekonomik anayasa kurallarına anymad aykırıdır şeffaf devlet bürokrasi bütünü içinde örtülü mali adacıklar oluşturamaz ssk benzeri bir i̇şsizlik sigortası kurumu oluşturulmadığına gereği de olmadığına göre işsizlik sigortasıyla ilgili mali havuzun ssk yapısı ve prosedürü içinde yer alması gerekir özel fon içeren metnin anayasa ile bağdaşmadığını düşünüyoruz talep dava konusu yasa maddelerinin belirlenen ve yüksek mahkemece belirlenecek olan nedenlerle iptali hususu takdire arz ve talep olunur
2,394
esas no karar no dâvacının gerekçesi dâvacının gerekçesi aşağıda özetlenmiştir kanunların gerekçeleri ve müzakere tutanakları müphem metinlere ışık tutar nitekim b m anayasanın ve nci maddelerini uygularken bu hükümlerin manalandırılmasında böyle bir yoldan yararlanmıştır anayasa gerekçesini cumhuriyet senatosunun terekküp tarzına ilişkin bölümünde belirli zamanlarda siyasi partiler yoliyle kendisini açıklayan kamu oyu yönlerinin bizzarur nüanslardan yoksun ve global olduğundan yurtdaşlar kanaatlerine en yaklaşık partiye oy verdikleri için kamu oyu yönünün basitleştiğinden hükümet işleyişinin böyle bir basitleşmeyi zorunlu kıldığından çağdaş parlamento düzeninin gerektirdiği parti disiplini daha az sert işletecek ve seçimde parti seçmen ayniyetinin mutlaklığını kısmen tadil edecek şekilde temsilci seçmen münasebetine de yer vermenin yararlarından söz edilmektedir tanınmış hukuk bilginlerine göre kamu oyunu global hale getiren nüansları kaybettiren seçim sistemi çoğunluk sistemidir bir kanaat sistemi olan nispî temsil sisteminde herkesin kendi kanaatlerine uyan partiye oy vermesine karşılık çoğunluk sisteminde kanaate en yaklaşık partiye oy verilir nispî temsil sistemi kamu oyunun yönünü muğlâk bir hale sokar basite icra ise çoğunluk sistemi ile mümkündür hükümet fonksiyonunu en iyi işleten sistemin çoğunluk sistemi olduğunda da hukukçular birleşmektedir parti disiplinine gelince nispî temsil sistemi sert çoğunluk sistemi ise yumuşak parti disiplinini gerektirir demek ki anayasa gerekçesinin cumhuriyet senatosunun terekküp tarzına ilişkin bölümündeki açıklamalar senato seçimlerinde çoğunluk sisteminin öngörüldüğünü ortaya koymakta ve buna bir âmir hüküm niteliği vermektedir yine aynı gerekçede millet meclisinden farklı bir seçim sistemi ile seçilen ve kamu oyunun istikametlerini daha nuanse hale getiren cumhuriyet meclisi sözü vardır millet meclisi seçiminde uygulanan sistem nisbi temsil olduğuna ve seçim sistemleri birbirine zıt iki sistemden ibaret bulunduğuna göre farklı sistem ancak çoğunluk sistemi olacaktır anayasa koyucusunun emri budur değiştirilemez nitekim cumhuriyet senatosu üyeleri seçimi kanun tasarısının gerekçesinde anayasa tasarısında ikinci meclisin teşekkülü yetkileri ve bu meclise seçilecek üyelerin vasıfları farklı tutulduğundan bu meclis üyelerinin seçimi için milletvekili seçimi usullerinden farklı bir seçim kanunu tasarısının hazırlanması zarurî görülerek ilişik tasarının sunulduğu belirtilmek suretiyle bu tasarıdaki çoğunluk sisteminin anayasa koyucusunun kabul ettiği farklı sisteme uyma zaruretinden doğduğu açıklanmıştır öte yandan anayasaya göre cumhuriyet senatosunda bir de seçimsiz gelen üyeler kümesi vardır bunların toplamı otuz beştir genel toplamın sini bulur böyle bir denkleştirme ağırlığına çoğunluk sisteminin bizim bünyemiz bakımından varit bulunmamakla birlikte nazari sakıncalarını gidermek üzere yer verilmiş olmalıdır nisbi temsil sisteminde ise bu denge unsuru ters yönden etkiler yapabilir i̇şte seçimsiz gelen üyelerin durumundan doğan zaruret öteki nedenlerle de birleşerek çoğunluk usulünün temsilciler meclisince kabulüne yol açmıştır kanun tasarısının temsilciler meclisinde görüşülmesi sırasında senato seçimlerinde millet meclisi seçim usulünün uygulanmasını isteyenlere karşı komisyon sözcüsüesas no karar no seçileceklerin sayısının az olması yüzünden bölgelerin müstakil bölge halini aldığını bu itibarla ve nisbi temsilin işleyişi bakımından aynı sistemin uygulanmasına imkân olmadığını meclisler birbirlerinden ayrı ve farklı olduğu için aynı usulle seçilmelerinde fayda bulunmadığını belirtmiştir bu açıklamadan sonra madde kabul edildiğine göre kanun yapıcının düşüncesi böylece aydınlığa çıkmaktadır anayasanın geçici uncu maddesi ilk seçimden iki ve dört yıl sonra yapılacak seçimlerde de cumhuriyet senatosu seçimleri ile ilgili kanunun uygulanmasını âmirdir bu ilk seçimde uygulanan sayılı kanuna uyulması demektir anayasa hükmü değiştirilmedikçe ilk altı yıl içinde sayılı kanundan başkası uygulanamaz aksine bir tutum anayasaya aykırılık doğurur dâva konusu kanun teklif halinde iken geçici bir komisyona havalesi yolundaki önerge gününde açık oylamadan geçmiştir oylamaya üye katılmıştır üyelik senatonun bu oturumunda toplantı ve karar nisabı bulunmadığı meydandadır ama başkan anayasanın ve i̇çtüzüğün nci maddelerine aykırı olarak geçici komisyonun kurulmasına karar verildiğini bildirmiştir temel mualleldir muallel temel üzerine kurulan kanun da hukuki dayanaktan yoksun kalır dâva konusu kanun bu bakımdan da anayasaya aykırıdır sonuç dâva konusu kanun anayasa gerekçesinde açıkça belirtilen ve anayasanın geçici uncu maddesinde emredici hüküm olarak ifade edilen seçim sistemine aykırı bir sistemi öngörmektedir yukarıdan beri açıklanan nedenlerle her bakımdan anayasaya aykırılığı sabittir iptali gerekir
604
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal isteminin gerekçelerini de içeren dava dilekçesi aynen şöyledir türkiye büyük millet meclisi genel kurulunun tarihli ncı birleşiminde alınan sayılı kararla kurulan numaralı araştırma komisyonu raporuna dayanılarak hazırlanan esas no sayılı bursa milletvekili turhan tayan ve arkadaşının hayali ihracat iddialarının üzerine gitmeyerek devletin zarara uğramasına sebebiyet verdikleri ve bu eylemlerinin tcknun ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla devlet eski bakanı başbakan yardımcısı i̇ kaya erdem maliye ve gümrük eski bakanı ekrem pakdemi̇rli̇ ve ahmet kurtcebe alptemoçi̇n ile devlet eski bakanı yusuf bozkurt özal hakkında anayasanın üncü maddesi uyarınca bir meclis soruşturması açılmasına ilişkin soruşturma önergesi türkiye büyük millet meclisinin tarih ve sayılı kararı ile genel kurulda kabul edilmiştir hukuk kuralları gözetilmeksizin alınan bu kararı anayasanın maddesinde ifade edilen hukuk devleti ve maddesinde ifade edilen anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır kanunlar anayasaya aykırı olamaz ilkeleri ile bağdaştırmak mümkün değildir aşağıda ayrıntılı bir biçimde açıklayacağımız gibi bu kararla yürürlükte bulunmayan yeni bir statü kurulmakta bu da bir içtüzük hükmünün tedvini vasıf ve mahiyetini taşımaktadır bu nedenle anayasa mahkemesinin görev alanına giren ve yasal dayanaktan yoksun bulunan söz konusu kararın iptali gerekmektedir tarihli türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesine göre tbmm çalışmalarını kendi yaptığı içtüzük hükümlerine göre yürütür geçici maddesine göre de anayasaya göre kurulan tbmmnin toplantı ve çalışmaları için kendi içtüzükleri yapılıncaya kadar millet meclisinin eylül tarihinden önce yürürlükte olan içtüzüğünün anayasaya aykırı olmayan hükümleri uygulanır anayasa yasama meclisleri içtüzüklerinin yapılması ve değiştirilmesi için belirli bir yol koymuş değildir buna karşılık eylül tarihinden önce yürürlükte bulunan ve tbmmnin toplantı ve çalışmalarında uygulanmasına devam edilen millet meclisinin içtüzüğünün maddesinde içtüzükte değişiklik yapılmasını öngören tekliflerin milletvekillerince yapılabileceği ve bunlar hakkında kanun teklifleri hakkındaki hükümlerin uygulanarak anayasa komisyonunda incelendikten sonra bu komisyonun raporu esas olmak üzere genel kurulda görüşülüp sonuçlandırılacağı ve i̇çtüzük değişikliklerinin millet meclisi kararı olarak resmî gazetede yayımlanmakla yürürlüğe gireceği yazılıdır geçici olarak yürürlükte bulunan i̇çtüzük anayasanın bir çok hükümleri ile çelişme halinde olup anayasanın maddesinde öngörülen meclis soruşturması konusunda da bir düzenleme getirmemektedir bu konudaki uygulama i̇çtüzüğün maddesine göre halledilmesi gerekirken meclis kararları ile işin yürütülmesine gidilmektedir belli konularda meclisin aldığı kararlar i̇çtüzüğün altına dipnotları halinde konularak bunlar i̇çtüzük hükümleri gibi muamele görmüşlerdir dava konusu tbmmnin tarihli birleşiminde aldığı hayali i̇hracat iddialarının üzerine gitmeyerek devletin zarara uğramasına sebebiyet verdikleriesas sayısı karar sayısı iddiasıyla devlet eski bakanı ve başbakan yardımcısı i̇smet kaya erdem maliye ve gümrük eski bakanları ekrem pakdemi̇rli̇ ve ahmet kurtcebe alptemoçi̇n ile devlet eski bakanı yusuf bozkurt özal haklarında meclis soruşturması açılmasına dair nolu kararıda bu nitelikte olup yeni bir statü kurularak i̇çtüzük hükmü ihdas edilmektedir bu nedenle i̇çtüzük hükmü gibi işlem görecektir i̇çtüzük ihdası niteliğinde olan dava konusu tbmmnin sayılı kararı halen yürürlükte bulunan i̇çtüzüğün maddesindeki usule uyulmadan alınmıştır i̇çtüzük değişikliklerini öngören teklifler hakkında kanun teklifleri hakkındaki hükümlerin uygulanarak anayasa komisyonunca incelendikten sonra genel kurulda görüşülüp sonuçlandırılacağı öngörülmüş iken dava konusu sayılı karar alınırken usule uyulmamıştır dava konusu olan karar belirli bir olaya ilişkin olarak alınmış bulunmakla birlikte meclis soruşturması konusuna giren bir sorunu çözen ve bu konuda i̇çtüzükte bulunan boşluğu dolduran bir karardır bu niteliği ile de kararın ileride benzeri olaylarda uygulama yeri bulacağı ortadadır dava konusu kararın yalnızca i̇çtüzükte olması gerekli bir konuyu düzenlediğinden kuşku yoktur görüldüğü üzere sayılı meclis soruşturması kurulmasına dair kararın i̇çtüzük değişikliklerinin bağlı bulunduğu usul bakımından başlıca eksiği daha önce komisyondan geçirilmemiş olmasıdır ancak kararın çözümlediği konunun alınmasındaki ereğin ve gördüğü işin açık ve kesin delaleti karşısında şekil eksikliğinin bu yasama belgesini nitelemede etkisi olabileceği düşünülemez kararın dayanıklık ettiği uygulama ile i̇çtüzüğün meclis soruşturması kurulmasına ilişkin hükümlerini ihdas ettiğinden şüphe yoktur ve şu durum bu karara i̇çtüzük hükmü niteliği kazandırmaya yeterlidir kaldıki aksine bir görüşün çeşitli içtüzük konularının tek tek kararlarla hükme bağlanması ve böylece anayasa denetiminden kaçınılması yolunda bir eğilimi teşvik etmesi her zaman ihtimal dahilindedir anayasada bu nitelikte bir gediğin bulunabileceğini düşünmek ise anayasa koyucunun amacına aykırı bir tutum olur anayasa mahkemesi de gün ve ve gün sayılı kararlarında içtüzüğün madde muhtevasını bu şekilde tarif etmektedir dava konusu sayılı karar tbmmnin halen yürürlükte olmayan ancak birleşik toplantı i̇çtüzüğünün soruşturma ile ilgili hükümlerinin uygulanması ile fiilen oluşan hükümlerini tadil ve ilga eden bir i̇çtüzük kararıdır ve anayasamızın maddesine bakanların cezai sorumluluğu ile ilgili temel usuli kurallara ve bu arada anayasamızın maddesine aykırıdır yukarıda da belirtildiği üzere anayasasının geçici maddesine göre anayasaya göre kurulan tbmmnin toplantı ve çalışmaları için kendi i̇çtüzüğü yapılıncaya kadar millet meclisinin eylül tarihinden önce yürürlükte olan i̇çtüzüğün anayasaya aykırı olmayan hükümleri uygulanmaktadır i̇çtüzük hükümleri ancak anayasa kuralları ile sınırlı olarak ve kurallara uyarlılıkları oranında bir uygulama yeri bulabilir i̇çtüzükte de öngörülmemiş anayasanın getirdiği yeniliklere ilişkin konularda veya i̇çtüzüğün anayasa ile çelişen hükümlerinde anayasaya uyan bir uygulama yolunun tutulması gerekir halen tbmmnin çalışmalarında uygulanan eylül den önceki millet meclisi i̇çtüzüğünde meclisesas sayısı karar sayısı soruşturması konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır bu boşluk tbmmnin eylül tarihinden önce yürürlükte bulunan birleşik toplantı i̇çtüzüğündeki hükümler esas alınarak tbmmnin kararları ile doldurulmaktadır yürürlükte olmamasına rağmen fiilen tbmmnin birleşik toplantı i̇çtüzüğünün anayasasına aykırı olmayan hükümleri uygulanmaktadır anayasamızın maddesinin fıkrasında her bakanın kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden sorumlu olduğu belirtilmiş maddesinde ise başbakan ve bakanlar hakkında tbmm üye tam sayısının en az onda birinin vereceği önerge ile sonuşturma açılmasının istenebileceği hüküm altında alınmıştır anayasamızın maddesinde düzenlenen meclis soruşturması tbmm çalışmalarından birini oluşturur ve bu çalışmaya ilişkin durumların çözüm yeri de içtüzüktür ancak anayasamızın maddesinde düzenlenen meclis soruşturması ile ilgili olarak halen uygulanmakta olan millet meclisi i̇çtüzüğünde bir hüküm bulunmamaktadır tbmmnin bu konuda yapacağı soruşturma adli bir görevin yerine getirilmesidir tbmmnin başbakan veya bakanlar hakkındaki meclis soruşturması açılması kararı vermesi adi suçlardaki ilk soruşturma safhasını andırmakta ve meclisce verilecek yüce divana sevk kararı da son soruşturmanın açılması kararı niteliğini taşımaktadır nitekim bu durum şubat tarihli tbmm birleşik toplantısı i̇çtüzüğünün maddesinin fıkrasında açıklanarak meclis soruşturması açılması istemi önergesinde hangi fiillerin hangi kanun ve nizama aykırı olduğunun maddesini de zikretmek ve gerekçe göstermek suretiyle belirtmenin zorunlu olduğu belirtilmiştir aksi bir tutumun anayasaya aykırı olacağı açıktır kanunda öngörülmeyen hayali bir suç ile ilgilileri suçlayarak meclis soruşturması açılması herşeyden önce anayasamızın maddesinde düzenlenen kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesine aykırılık teşkil edecektir halbuki dava konusu tbmmnin sayılı kararına konu olan meclis soruşturması açılmasına dair kararda hayali suçlamalarla sorumluluk yaratılmaya çalışılmaktadır yukarıda da belirtildiği üzere gerek tbmmnin yürürlükte olmayan birleşik toplantısı tüzüğünün maddesi gerekse bu konuda tbmm tarafından alınan kararlarla oluşan i̇çtüzük uygulamalarına göre meclis soruşturması açılması kararında ilgililerin hangi fiillerinin hangi kanun ve nizama aykırı oldukları ve bunların maddeleri gerekçeleri ile birlikte gösterilmesi zorunludur nitekim daha önceki meclis soruşturması açılmasına dair tbmmnin kararları da bu yöndedir alınan meclis soruşturması açılmasına dair kararlarda hangi fiillerin hangi kanun ve nizama aykırı oldukları ve bunların maddeleri gerekçeleri ile birlikte gösterilmiştir halbuki dava konusu sayılı kararda ise devlet eski bakanı ve başbakan yardımcısı i̇smet kaya erdem maliye ve gümrük eski bakanları ekrem pakdemi̇rli̇ ve ahmetesas sayısı karar sayısı kurtcebe alptemoçi̇n ile devlet eski bakanı yusuf bozkurt özalın hayali ihracat iddialarının üzerine gitmeyerek devletin zarara uğramasına sebebiyet verdikleri iddiasıyla meclis soruşturması açılmasına karar verildiği görülmektedir herşeyden önce hayali ihracat iddialarının üzerine gitmemek tamamen soyut ve dayanağı olmayan bir suçlamadır bu suçlamanın hukuki olabilmesi için somut olaylara dayandırılması gerekmektedir örneğin tarihli hayali ihracat işlemi hakkında yapılan ihbarı ile ilgili işlem yapmamak gibi bu sebeple dava konusu tbmmnin sayılı kararı ile meclis soruşturması açılmasına dair yürürlükte olmayan ancak fiilen halen uygulanmakta olan tbmmnin birleşik toplantı i̇çtüzüğünün meclis soruşturmasına ilişkin hükümleri değiştirilmiş bu konuda yeni hüküm ihdas edilmiştir dava konusu meclis soruşturması açılması kararına dayanak olan soyut suçlamalarda anayasamızın maddesinde yeralan kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesine aykırı olduğu açıktır kanunda olmayan bir suç için sorumluluk doğurulmaya çalışılmaktadır kaldı ki bu durum meclis soruşturması açılmasına esas olan bursa milletvekili turhan tayan ve arkadaşının vermiş olduğu esas nolu önergede de görülmektedir bu önergede aynen yılları arası ihracatı arttırmak bahanesi ile yürürlüğe konulan teşvik tedbirleri yanlış ve maksatlı uygulamalar sonucu hedefine ulaşmamış devletimizin bu günkü değerleriyle trilyonlara varan zararına sebebiyet vermiştir hatta yanlış ve maksatlı uygulamalar kadar ileri boyutlara ulaşmıştır ki ihracatla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görev alanları ile ilgili almış olduğu her türlü tedbirler yürürlüğe sokulmayarak devletin zararının artmasına sebebiyet verilmiş hayali ihracat yapanların işini kolaylaştırmıştır bir nevi devletin eli ve kolu bağlanarak devletin hayali ihracatçıların işini kolaylaştıran kurum haline gelmesine sebebiyet vermişlerdir yine hayali ihracatla ilgili her türlü yayın ihbar ve rapor yoluyla yapılan uyarılar ilgili üst düzey bürokratlarda bekletilerek hayali ihracatçılara trilyonlara varan haksız ödemeler yaptırılmıştır ayrıca devletin zarara uğramasına sebebiyet veren ilgili ve yetkili bazı üst düzey bürokratlar hakkında müfettiş raporlarında belirtilen tck yönünden yerine getirilmesi gereken cezai işlemlerle ilgili her türlü evraklar da bekletilerek yürürlüğe konulmamış ve bunların adaletin pençesinden kurtarılmaları sağlanmıştır nitekim hayali ihracatın boyutlarını ve ihracatın sorunlarını araştırmak amacıyla kurulan tbmm sayılı komisyonun hazırlamış olduğu raporda iddialarımızı doğrular niteliktedir denilmektedir tamamen soyut iddialardan olan bu soruşturma önergesine dayanarak meclis soruşturması açılmasına karar verilmesi anayasamızın maddesinde yer alan kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesine aykırıdır kaldı ki sayılı hayali i̇hracatı araştırma komisyonu raporu da tamamen hukukilikten uzak dedikodu niteliğindeki soyut iddialardan ibaret bulunmaktadır bu raporda adeta sayılı kararda yeralan ilgililer iştirak halinde suç işlemek için teşekkül kurmuş gibi gösterilmektedir hayali ihracat iddialarının üzerine gitmemek gibi soyut bir kavram ve suçlama ile meclis soruşturması açılmasına karar verilmesi anayasamızın maddesinde yer alan suçların ve cezaların şahsiliği prensibine de aykırıdıresas sayısı karar sayısı kaldı ki önergede hangi iddianın üzerine hangi ilgili tarafından gidilmediği somut olarak gösterilip fiil açıkça belirtilerek ondan sonra bu somut fiili işleyen ilgili hakkında meclis soruşturması açılması önergesi verilmesi gerekirken bu yapılmamış anayasamızın maddesinde yer alan suçların ve cezaların şahsiliği prensibine aykırı bir şekilde somut hiçbir fiile dayanmadan soyut iddialarla sayılı meclis soruşturması açılmasına dair karar alınmıştır yukarıda açıklanan gerekçelere binaen tbmmnin birleşik toplantı i̇çtüzüğünün fiilen uygulanması ile meclis soruşturması açılmasına dair oluşan i̇çtüzük uygulamasının değiştirilerek yeni bir i̇çtüzük hükmü ihdas eden sayılı kararın anayasamızın nci inci nci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptaline karar verilmesini arz ederiz iii i̇ptali̇ i̇steni̇len karar türkiye büyük millet meclisinin i̇çtüzük düzenlemesi savıyla iptali istenen günlü sayılı kararı aynen şöyledir hayali ihracat iddialarının üzerine gitmeyerek devletin zarara uğramasına sebebiyet verdikleri iddiasıyla devlet eski bakanı ve başbakan yardımcısı i̇smet kaya erdem maliye ve gümrük eski bakanları ekrem pakdemi̇rli̇ ve ahmet kurtcebe alptemoçi̇n ile devlet eski bakanı yusuf bozkurt özal haklarında anayasanın üncü maddesi uyarınca meclis soruşturması açılmasına soruşturmayı yapacak olan kişilik komisyonun iki aylık çalışma süresinin komisyon üyelerinin ad çekme suretiyle tesbiti tarihinde başlamasına türkiye büyük millet meclisi genel kurulunun tarihli üncü birleşiminde karar verilmiştir
1,726
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir güney deniz saha komutanlığı askeri savcılığının kasım gün ve ve sayılı iddianamesi ile sanık dzys er ozan oğuzun eylül tarihinde mevcut emirler hilafına birliğe cep telefonu sokmak suretiyle askeri ceza kanununun maddesinde yaptırım altına alınan emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği iddia olunarak anılan madde uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış yargılama aşamasında mahkememizce askeri ceza kanununun nci maddesinin aşağıda belirtilen nedenlerle anayasaya aykırı olduğu sonucuna varılmış ve anayasanın nci maddesi uyarınca resen anayasa mahkemesine başvurmak gereği doğmuştur askeri ceza kanununun nci maddesi hizmete ilişkin emri hiç yapmayan asker kişiler bir aydan bir seneye kadar emrin yerine getirilmesini söz veya fiil ile açıkça reddeden veya emir tekrar edildiği halde emri yerine getirmeyenler üç aydan iki seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar yukarıki fıkrada yazılı suçlar seferberlikte yapılırsa beş ve düşman karşısında yapılırsa on seneye kadar ağır hapis cezası hükmolunur şeklinde bir düzenlemeyi içermektedir anayasanın ncı maddesi uyarınca anayasa metnine dahil olan başlangıç hükümleri arasında her türk vatandaşının bu anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu suç ve cezalara ilişkin esaslar başlıklı anayasanın maddesinin birinci fıkrasında kimse işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz kimseye suçu işlediği zaman kanunda suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez cumhuriyetin nitelikleri başlıklı anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyetilaik ve sosyal bir hukuk devletidir yasama yetkisi başlıklı anayasanın nci maddesinde yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez kişinin dokunulmazlığı maddi ve manevi varlığı başlıklı anayasanın nci maddesinde herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz hükümleri yer almaktadır i̇nsan hakları evrensel beyannamesinin i̇nsan haklarını ve ana hürriyetleri korumaya dair sözleşmenin maddelerine göre hiç kimse işlendikleri sırada millî veya milletlerarası hukuka göre suç teşkil etmeyen fiillerden veya ihmallerden ötürü mahkûm edilemez bunun gibi suçun işlendiği sırada uygulanan cezadan daha şiddetli bir ceza verilemez anayasanın ıncı maddesinin son fıkrası uyarınca usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konudaesas sayısı karar sayısı farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır sayılı türk ceza kanununun nci maddesinin birinci fıkrasında kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz aynı maddenin ikinci fıkrasında i̇darenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz üçüncü fıkrasında kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz su ve ceza içeren hükümler kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz yine anılan yasanın nci maddesinin birinci fıkrasında i̇şlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz i̇şlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar şeklindeki düzenlemeler ile yukarıda belirtilen evrensel ilkelere paralel genel hükümler konulmuştur yine anılan yasanın nci maddesinin gerekçesinde kanunun amacına ilişkin maddesinde ifade edilen kişi hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınabilmesi için hangi fiillerin suç teşkil ettiğinin kanunda açık bir şekilde belirlenmesi gerekir anayasamızda da ifade edilen ve evrensel nitelikteki kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin gereği olarak suçların tanımlanması ve ceza hukuku yaptırımları koyma yetkisine sadece türkiye büyük millet meclisi sahiptir yine anayasamıza göre yasama görevi devredilmesi mümkün olmayan bir yetkidir bireyin maddi ve manevi varlığı üzerinde derin etkiler doğuran suç ve cezaların ancak ulusal iradeyi temsil eden organ tarafından yapılacak kanunla düzenlenebilmesi kişi hak ve özgürlüklerine sağlanan en önemli anayasal garantilerden birini oluşturmaktadır anayasada temel hak ve özgürlükler alanının kanun hükmünde kararnamelerle düzenlemeyeceğinin öngörülmesi de bu garantinin bir ifadesidir kişi hak ve özgürlükleri konusunda kanun hükmünde kararname çıkarılmaması bakımından anayasal normla getirilen bu yasağın idarenin diğer düzenleyici işlemleri için de geçerli olduğu kuşkusuzdur i̇şte maddenin ikinci fıkrasındaki düzenlemeyle anayasada yer alan emredici normların gereği yerine getirilerek idarenin düzenleyici işlemleriyle bir suç tanımının kapsamının belirlenemeyeceği ve ceza konulamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır denilmek suretiyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin önemi açık ve net bir şekilde vurgulanmıştır anayasaya ve türk ceza kanununa göre suçların kanunla belirlenmesi suçta kanunîlik cezaların da kanunda gösterilmesi cezada kanunîlik ilkesini oluşturur kanunsuz suç ve ceza olmaz kuralı çağdaş hukukun vazgeçilmez temel ilkelerinden biridir bu ilkelerle kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri sağlanmakta temel hak ve özgürlükler güvence altına alınmaktadır yasama organı kamu düzeninin korunması için ceza hukuku alanında düzenleme yaparken anayasal sınırlar içinde hareket etmek ve ceza hukukunun genel ilkelerine bağlı kalmak zorundadır herhangi bir eylemde bulunan kişinin eylemini gerçekleştirdiği tarihte bu eyleminin yasalarla yaptırım altına alınan bir suç tipine uyup uymadığını açıkça bilebilecek durumda olması diğer bir deyişle yasaklanmış eylemlerin hiçbir tereddüte mahal bırakmayacak şekilde yasalarla belirlenmiş olması gerekir ve bu husus anayasa ile teminat altına alınmış bir haktıresas sayısı karar sayısı anayasada yasa ile düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel sınırsız esasları ve çerçevesi belirsiz bir düzenleme yetkisi verilemez yürütmeye devredilen yetkinin anayasaya uygun olabilmesi için yasada temel hükümlerin ya da temel esasların belirlenmesi ancak uzmanlık ve yönetim tekniğine ilişkin konuların düzenlenmesinin yürütme organına bırakılması gerekir askeri ceza kanununun nci maddesi bir suç tipini düzenlediğinden suçta yasallık ilkesi gereği objektiflik ve genellik esaslarına göre suça vücut verecek eylemieylemleri kesin ve açık bir biçimde düzenlemesi gerekir ayrıca ceza kanunlarında suç olarak vasıflandırılıp yaptırıma bağlanan eylemler incelendiğinde toplumun geneli tarafından kabul görmeyen ayıplanan birtakım eylemler olduğu anlaşılacaktır dolayısıyla suç teşkil eden eylemi gerçekleştiren vasat düşünme yeteneğine sahip bir kişi yaptığı eylemin toplumun geneli tarafından kabul edilmeyen en azından ayıplanan bir davranış olduğunu bilmektedir bu kapsamda kendisine tebliğ edilen nöbet hizmetinin gereğini yapmayan askeri şahıs yaptığı bu davranışın toplumca kabul edilmeyen bir davranış olduğunun bilincindedir oysa ki yetkili amirleri tarafından yasaklanmasına rağmen birlik dahiline cep telefonu getiren bir askeri şahsın bu eylemi toplumun geneli tarafından kabul görmeyecek veya ayıplanacak nitelikte bir davranış olmadığı gibi bu şekilde sanık konumuna getirilen kişiler tarafından da çeşitli gerekçelerle ailesiyle daha rahat görüşebilme vs yaptıkları eylemin haklı bir sebebe dayandığı savunulmaktadır bu nedenle kanun koyucu tarafından açıkça suç olarak vasıflandırılıp cezai yaptırıma bağlanmayan bu eyleminin genişletici bir yorum tarzıyla ascknun nci maddesi kapsamında değerlendirilmesinin ceza hukuku prensipleri ile bağdaşmadığı bu konuya ilişkin olarak alınacak disiplin önlemleri ile ulaşılmak istenen amacın gerçekleştirilebileceği hukuki kanaatine varılmakla birlikte ascknun nci maddesinin dava konusu eylemin ascknun nci maddesi kapsamında değerlendirilebilmesine olanak verecek şekilde eylemi sınırlandırmamış çerçevesini çizmemiş olmasını nedeniyle suçta kanunilik ilkesine aykırı olduğu hukuki kanaatine ve sonucuna varılmıştır sayılı türk silahlı kuvvetleri i̇ç hizmet kanununun nci maddesinde askerlik türk vatanını istiklal ve cumhuriyetini korumak için harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir şeklinde tanımlanmış ve anılan yasanın nci maddesinde silahlı kuvvetlerin vazifesi türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan türkiye cumhuriyetini kollamak ve korumaktır şeklindeki düzenleme ile vazifesinin çerçevesi genel olarak çizilmiş olmakla asker şahsın temel vazifesi de budur bu nedenle belirtilen yükümlülüğe ilişkin olarak verilen emirlere itaat edilmesini temin amacıyla askeri ceza kanununun nci maddesi anlamında bir yasal düzenlemeye her zaman ihtiyaç olduğunda ve bu yükümlülüklere ilişkin emirlere uymayan askeri şahıslar hakkında anılan yasa maddesi uyarınca yaptırım uygulanması hususunda zaruret bulunduğunda heyetimizce hiçbir tereddüt yoktur ancak askeri ceza kanununun nci maddesinde düzenlenen suç tipinde yeralan ve suçun unsurlarından olan tipik hareket hizmete ilişkin emri yapmamak reddetmektir maddede hizmete ilişkin emirden ne anlaşılması gerektiği hususunda bir açıklık bulunmamaktadır anılan yasanın nci maddesinde ise hizmetin tarifi yapılmış ve bu kanunun tatbikatında hizmet tabirinden maksat gerek malum ve muayyen olan ve gerek bir amir tarafından emredilen bir askeri vazifenin madun tarafından yapılması halidir denilmek suretiyle hizmet soyut olarak tanımlanmış anılan her iki maddenin birarada değerlendirilmesi sonucunda askeri yargıtayın istikrar bulmuş kabulüyle nci maddede belirtilen hizmete ilişkin emirden askeri hizmete ilişkin emirin anlaşılması gerektiği kabul edilmiş ve uygulamada bu yöndeesas sayısı karar sayısı olmuştur buna rağmen askeri hizmete ilişkin emirden ne anlaşılması gerektiği hangi emirlerin askeri hizmete ilişkin olduğu hususunda gerek yerel askeri mahkemelerin gerekse askeri yargıtayın kararlarında bir istikrar bulunmadığı geçmişte askeri hizmete ilişkin olarak değerlendirilmeyen bir emrin daha sonraki bir tarihte aynı yasal mevzuat çerçevesinde yapılan değerlendirme sonucunda askeri hizmete ilişkin emir olarak değerlendirildiği veya bunun tam tersi kabul tarzının olduğu askeri hizmete ilişkin emrin kapsamını tayinde tereddütler bulunduğu yasal mevzuatta askeri hizmete ilişkin emirden tereddütsüz olarak ne anlaşılması gerektiği hususunda bir düzenleme bulunmadığı tespit edilmiştir oysa ki hizmete ilişkin emirden ne anlaşılması gerektiği hususunun yasa koyucu tarafından muhataplarınca tereddütsüz bir şekilde açık ve net olarak algılanabilecek şekilde düzenlenmesi gerekirken bu anayasal zorunluluğa uyulmadığı aşağıda ayrıntılı olarak izah olunacağı gibi yasada hizmete ilişkin emirden ne anlaşılması gerektiği hususundaki temel hükümlerin ya da temel esasların belirlenmediği hizmete ilişkin emirden ne anlaşılması gerektiği hususunun uzmanlık ve yönetim tekniğine ilişkin konulardan olmaması nedeniyle hizmete ilişkin emirden ne anlaşılması gerektiğinin açıkça düzenlenmesinin anayasal zorunluluk olmasına rağmen bu kavramın içinin doldurulmasının yürütme organına ve uygulayıcıların yorumlarına bırakılmasının anayasal gereklere uygun olmadığı sonucuna varılmıştır tsk i̇ç hizmet kanununun ncı maddesinde hizmet kanunlarla nizamlarda yapılması veyahut yapılmaması yazılmış olan hususlarla amir tarafından yazı veya sözle emredilen veya yasak edilen işlerdir nci maddesinde nizam tüzükler kararnameler yönetmelikler talimnamelerin ve talimatların hükümleridir ncı maddesinde emir hizmete ait bir talep veya yasağın sözle yazı ile ve sair surette ifadesidir şeklinde nci maddesinde vazife hizmetin icabettirdiği şeyi yapmak veya menettiği şeyi yapmamaktır şeklinde tanımlanmıştır yukarıda belirtilen tanımların tamamı askeri hizmete ilişkin emirden tereddütsüz olarak ne anlaşılması gerektiğini tespite yeter nitelikte tanımlar olmayıp soyut nitelikte ve çerçevesi net olarak çizilmeyen ve bu çerçevenin içerisini somut olarak dolduramayan uygulayıcıların yorumuna göre farklı farklı sonuçlara varılabilecek tanımlardır konuya ışık tutması açısından askeri yargıtayın askeri ceza kanununun nci maddesini uygulamasına ilişkin kararlarından bir kısmı aşağıda belirtilmiştir nöbetçi amirliğine gitmesi hususunda verilen emre icabet etmeyerek çıkıp giden sanığın bu hareketi emre itaatsizlikte ısrar suçunu teşkil eder asyrggenkrl ek sivil memur statüsünde olan sanığın sayılı tkk i̇ç hizmet kanunun ve yönetmeliğinin nci maddeleri muvacehesinde amirleri tarafından verilen vazifeleri yapmaması ve bir vazifeye dair verilen emir için de icabette bulunmaması ascknun nci maddesinde yazılı emre itaatsizlikte ısrar suçunu teşkil eder asyrgdrlkrl ek sanık nın eğitim yerinde bik vekiline karşı yapmış olduğu disiplinsiz hareketlerden dolayı yazılı savunmasını yapmak üzere bizzat bik vekili tarafından yazılı olarak verilen sualleri muhtevi zarfı almamak hususunda direndiği anlaşıldığına göre tekevvün eden fiili emre itaatsizlikte ısrar suçunu teşkil eder asyrgid ek sanık erin plaka sayılı reo aracının direksiyonuna geçerek yetkisi olmadığı halde işbu aracı kademeye götürmek üzere hareket ettirmesi ve kadar bizzat sevk ve idareesas sayısı karar sayısı ettikten sonra şanzımanının kilitlenmesi nedeniyle durdurması askeri aracın direksiyonuna geçişindeki kasti sevk ve idare süresi ve katedilen mesafe muvacehesinde emre itaatsizlikte ısrar suçunu teşkil eder asyrgd k nöbetçi subayı olarak görevli bulunduğu sırada plaka sayılı askeri aracın direksiyonuna geçerek mezkur aracı bizzat kullandığı anlaşılan sanığın fiili emre itaatsizlikte ısrar suçunu teşkil eder asyrgd k ütğm nin tarafından kendisine saçlarını kestirmesi şifahi olarak emredildiği halde sanığın mevzuata yazılı ve şifahi emirlere rağmen saçlarını kestirmemek suretiyle emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği sabit görülen eyleminden dolayı ascknun maddesi hükmünce tecziyesine karar verilmesinde kanuni isabet görülmüştür asyrgld k garnizon komutanlığının verdiği yetkiye dayanarak askeri aracı durdurmak isteyen görevlilerin dur emrine hiç uymayan sanık astsubayın fiili emre itaatsizlikte ısrar suçunu oluşturur asyrgdrlkrl ei yat yoklaması almak üzere gelen nöbetçi subayı üsteğmenin koğuşa girerek yatması şeklinde verdiği emre uymayan sanığın eylemi emre itaatsizlikte ısrardır asyrg k askeri araçların nasıl park edilecekleri konusundaki emirlerinin birlik komutanlığınca sanık şoför ere tebliğ edilmesine rağmen aracını görev sebebiyle çıktığı mahal civarında bir pastanenin önüne park edip yanındaki arkadaşlarıyla birlikte aracı terk ederek pastaneye giren ve bilahare başıboş aracın merkez komutanlığı yetkililerince tespiti sırasında aracın yanına gelen sanığın bu davranışı ile hizmete ilişkin emri hiç yapmamak suretiyle emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği kabul edilmiştir asyrgd k askeri mıntıkaya alkollü içki sokulmayacağına ve içilmeyeceğine dair emre aykırı hareketle olay günü depoda içki içerken yakalanan sanık hakkında emre itaatsizlikte ısrar suçundan dolayı tesis edilen mahkumiyet hükmünde isabet vardır asyrgd ek kışlada alkollü içki içilmesini yasaklayan hizmet emri kışlaya alkollü içki sokulmasını da kapsar kendilerine önceden tebliğ edilmiş talimata aykırı hareket ederek birlik içerisine alkollü içki sokan sanıklar açısından emre itaatsizlikte ısrar suçları oluşmuştur asyrgdrlkrl k sanıkların uymadıkları iddia edilen birlik dahilinde içki içilmeyeceğine ilişkin emir genel bir kural olup söz konusu emrin sanıklara yazılı veya sözlü olarak tebliğ edildiğinin kanıtlanamaması karşısında müspet suçun unsur itibariyle teşekkül etmediğinden bahisle verilen beraat kararında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir asyrgd k kışlada içki içilmeyeceğine ilişkin emrin tebellüğ tarihi belgede yer almamakla birlikte eylemin seyir ve işleniş biçiminden sanığın kışlaya içki sokulmasının yasaklandığını bildiği anlaşıldığına göre emre itaatsizlikte ısrar suçu oluşur asyrgdrl krl kesas sayısı karar sayısı sanığın içkileri tel örgüden kışla içerisine attıktan sonra nizamiyeden geçerek içkileri bulunduğu yerden alıp götürürken yakalanması gözönüne alındığında eylemin gerçekleştirilme şeklinden sanığın kışlaya içki sokulmasının yasak olduğunu bildiği bu konudaki emirden haberdar olduğunda kuşku bulunmadığı anlaşıldığından ayrıca kışlaya içki sokulmayacağına dair emrin sanığa tebliğ edilip edilmediğini araştırmaya gerek yoktur asyrgdrlkrl birlik komutanlığınca yayımlanıp günlük emir olarak hükümlüye de tebliğ edilen tarihli emirde erbaş ve erlerin kolonya bulundurmalarının ve kolonya kullanmalarının yasaklanmasına rağmen hükümlünün bu emre riayet etmeyerek günü kolonya içtiğinin tespit edildiği anlaşılmaktadır birlik komutanlığının bu emrine aykırı hareket etme eyleminin sübutu halinde emre itaatsizlikte ısrar suçunu oluşturacağı asyrgad bayramlarda bulundukları garnizonlardaki kışlalara giderek askerlerle bayramlaşmalarını amirlere bir görev olarak yükleyen tsk i̇ç hizyöntnin ve askeri merasim ve protokol talimatnamesinin maddeleri muvacehesinde bayramlarda emrinde bulunan subay ve astsubayların bayramlaşmalarını sağlamak amacıyla verilen emrin hizmete ilişkin bir emir olduğu gözönüne alındığında subay ve astsubayların bayramlaşmak üzere günü saat da birliklerinin başında olacaklarına dair emri tebellüğ etmesine rağmen sırf yorgunluğunu beyan ederek bu törene katılmayan sanık astsubay hakkında emre itaatsizlikte ısrar suçu teşekkül eder asyrgd k üzerinde wolkman radyo ve fotoğraf makinası olanların bu aletleri bölük astsubayına teslim etmesi gerektiği konusunda sanığa tebliğ edilen emrin hizmete müteallik olduğu bu emre uymayan sanığın emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlemiş olacağı hk asyrgdrlkrl ek yapılacak içtimalara katılması konusunda nöbetçi çavuşunun sanık ere verdiği emrin askeri hizmete yönelik bir emir olduğu izahtan varestedir asyrgd ek sanığın kendisine tebliğ olunarak malum ve muayyen bir emir haline getirilmiş bulunan radyo bulundurulmayacağına ilişkin hizmet emrine hiç uymayarak emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği sonucuna varılmış radyoyu bölük astsubayına teslim etmek üzere kütüklükte bulundurduğuna dair savunmasına emrin tebliğini müteakip teslim etmemesi aradan üç gün geçmesi radyonun nöbet kıyafetine dahil kütüklükte gece yarısı ele geçmesi karşısında itibar edilmeyerek sübuta yönelik temyiz itirazının reddi gerekmiştirasyrgd ek hizmete ilişkin oluşunda kuşku bulunmayan garnizon dışında silah taşınmaması emrine aykırı davranan sanık hakkında emre itaatsizlikte ısrar suçundan yazılı şekilde kurulan hükümde yasaya aykırılık bulunmadığından kararın onanması gerekmiştir asyrgd k bçvş eun bak şu kadar personelin önünde emre itaatsizlik suçunu işliyorsun kendini zor durumda bırakma önce maaşları çekmeye git demesine rağmen sanığın benim başım ağrırsa başkalarının da başı ağrır siz asli göreviniz üzerinde kalmak üzere i̇lçe jk vekili olarak görevlendirildiniz bu görev aslında sizin görevinizdir diye karşılık verdiği veesas sayısı karar sayısı maaşları çekmeye değil devriyeye gittiği kabul edilerek ascknun maddesi uyarınca kurulan emre itaatsizlikte ısrar suçu ile ilgili mahkumiyet hükmünde isabetsizlik bulunmadığı hk asyrgd k çeşme onarımını kendisine görev bilen sanığın buna yönelik yaptığı faaliyette sürücü belgesi olmayan askere araç kullandırıp hızlanmasını söylemek suretiyle görev hududunu aştığı ve keyfi uygulamaya gittiği açık olmakla birlikte bu eylemini ika ederken başkasına zarar vermek veya kendisine veya bir başkasına menfaat temin etmek kastının bulunmadığı kaldı ki hizmete ilişkin emirlere aykırı davranmak şeklinde tezahür eden çok somut ve bir bakıma basit bir fiil niteliğindeki sanığın eyleminin özel ceza kanunu bünyesinde düzenlenmiş olan emre itaatsizlikte ısrar suçu olarak vasıflandırmasının kanunun sistematiğine uygun olduğu kanısına ulaşılmıştır asyrgdrlkrl k görev genel talimatı uyarınca istirahat halinde bl komutanından habersiz sorumluluk sahasını terk etmemesi silahını sürekli üzerinde taşıması herhangi bir yere bırakmaması yabancı askeri veya sivil kuruluş personeli ile halkın verebileceği yiyecek içecek maddelerini almaması gerektiğine ilişkin hizmet emrine rağmen kosovada görevli bulunan sanık erin olay tarihinde sorumluluğunda bulunan sahayı terk etmesi bu sırada silah ve teçhizatını çadırda bırakması ve gittiği köy halkından yiyecek maddesi alması şeklindeki eylemi görev yapılan yerin ve yürütülen görevin özelliği nedeniyle emre itaatsizlikte ısrar suçunu oluşturur asyrgdrlkrl k görevine giren hususlarda ihmali tespit edilen sanığa günlük yoklama çizelgelerini hazırlaması hususunda verilen emir somut ve hizmete ilişkin olup emrin gereğini yapmayan sanığın memuriyet görevini ihmal suçuna göre özel bir suç olan emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği açıktır asyrgdrlkrl k hizmet birlik komutanlığı soba yakma talimatı başlığını taşıyan ve olay tarihinden evvel birlik soba yakma sorumlusu olan sanığa tebliğ edilen talimatta yer alan hususların gerek düzenleniş biçimi itibariyle sınırları önceden belirlenerek somut hale getirilmiş askerî bir hizmeti öngörmesi gerekse bu kurallara riayet etme mükellefiyetini sadece soba sorumlusuna yüklemiş olmasından ötürü belirtilen talimatın tavsiye niteliğinde genel bir emir olmasının ötesinde muhatabı ve uygulama koşulları önceden belirlenmiş kurallardan oluşan bir hizmet emri olduğu açıktır asyrgdrlkrl k orduevi müdürlüğü emrinde kat görevlisi olan sanığın kat görevlileri temizlik yapmak için girdikleri odalarda tv seyretmeyecekler yatakların üzerine oturmayacaklar ve yatmayacaklardır şeklindeki emre rağmen nolu odada uyuduğunun tespit edilmesi şeklinde gerçekleşen olayda sanığa imza karşılığı tebliğ edilen günlük emir genel bir talimattan ziyade otel kısmında çalışma esaslarını ve personelin uyması gereken kuralları düzenlemekte olup somut hale getirilmiş hizmet emri niteliğinde olduğundan sanığın üzerine atılı emre itaatsizlikte ısrar suçu oluşmuştur asyrg k eğitim ders notlarındaki hatâları düzeltmesinden sonra evine gitmesi gerektiğine dair batarya komutanınca verilen emir askeri hizmete yönelik bir menfaati içerdiğinden sanık uzman çavuşun hizmete ilişkin bu isteme itaatsizlik kastıyla hareket ederek uymaması emre itaatsizlikte ısrar suçunu oluşturur asyrgdrlkrl k i̇laç tasarrufunun yaygınlaştırılarak daha etkin olarak yürütülebilmesi maksadıyla viziteye çıkan erbaş ve erlere tedavinin gerektirdiği ilaçların günlük ihtiyaca uygun olarak adetesas sayısı karar sayısı olarak verileceğine birlik reviri dışındaki hastanelerden alınan ilaçların günlük kullanılması gereken miktarı dışındakilerin tedavisi sürenler tarafından revire teslim edileceğine dair emir bu emre muhatap erbaş ve erler açısından da hizmete yönelik bir emirdir asyrgdrlkrl k sakız çiğneyerek askeri servis aracına binen ve sakızı patlatması üzerine araçta önünde oturan yüzbaşı tarafından ağzından sakızı çıkarması konusunda ısrarla uyarılan sanığın sakızı çıkarmamak biçimindeki eylemi emre itaatsizlikte ısrar suçunu oluşturur asyrg k emre itaatsizlikte ısrar suçu genel kasıtla işlenebilen yani bilerek ve isteyerek emrin gereğinin yapılmamasıyla oluşabilen bir suç olduğundan yasaklanmış olmasına karşın temizleme saikiyle de olsa silahın kılıfından çıkarılıp kurcalanmasıyla müsnet suç işlenmiş olmaktadır asyrgdrlkrl k nizamiyeye kayıt yaptırmaksızın askeri araçla dışarıdan alkollü içki alıp gelmesi hususunda nöbetçi astsubay tarafından sanık ere verilen emrin askeri hizmetle hiçbir ilgisinin bulunmadığı ve askeri suç maksadıyla verilmiş olduğu açıktır takriben bir senelik asker olan sanığın kendisinden istenilen hususun emirlere aykırı olduğunu bilmesine rağmen durumu derhal nöbetçi amirine bildirmek yerine bile bile suç teşkil eden isteğe icabet etmesi makul ve hukuken kabul edilebilir bir davranış olmadığından sanığa isnat olunan emre itaatsizlikte ısrar suçu oluşmuştur asyrgdrlkrl k i̇nşaatı devam eden hizmet binasının çatısının yoğun kar yağışı nedeniyle hasar görüp çökme tehlikesi arz etmesi nedeniyle binanın çatısına çıkılmasını yasaklayan emir hizmete ilişkin olup yasağa uyulmaması emre itaatsizlikte ısrar suçunu oluşturur asyrgdrlkrl k nizamiyede çarşı izin dönüşü üzerinde cep telefonu yakalanan sanığın emre itaatsizlikte ısrar suçu sübuta ermiştir yüklenen suçun neticesi harekete bitişik suç olması nedeniyle teşebbüs hükümleri uygulanmaz asyrgd k askeri yargıtayın yerleşik uygulamaları ile bu tür konularla ilgili olarak cep telefonu fotoğraf makinası bulundurma birlik içerisinde sigara içme vs hizmetin sağlıklı yürütülmesi için amir tarafından verilen yasaklayıcı mahiyetteki emirlerin askeri hizmete ilişkin bir emir olduğu ve buna aykırı hareketin emre itaatsizlikte ısrar suçunu oluşturacağı kabul edilmiştir drlkrl ve k yukarıda örnek olarak verilen askeri yargıtay kararlarına dayanak olan emirler ile ekte gönderilen birlik komutanları tarafından yayımlanmış emirlerin konusuna ve düzenleniş tarzına bakıldığında çoğunun askerlik hizmeti ile doğrudan ilgisinin bulunmadığı hemen hemen askerlerin toplumsal yaşam içerisindeki her davranış şekline ilişkin birtakım kurallaremirler içerdiği tespit edilmektedir ascknun nci maddesinde belirtilen hizmete ilişkin emirden ne anlaşılması gerektiği anılan maddede açıkça belirtilmediğinden ve ascknda ve i̇ç hizmet kanununda yeralan hizmet tanımından da bu hususta açık net kesin bir sonuca varılamadığından bu emirlere muhatap olan askeri şahısların öncelikle bu emirlerden hangilerinin askeri hizmete ilişkin olup olmadığı şeklinde bir yorum yapmaları gerekmektedir ki özellikle hiçbir hukuki eğilimi bulunmayan ve genelde eğitim seviyesi düşük erbaşerlerin bu hususta ne derece sağlıklı bir değerlendirme yapabilecekleri hususu izahtan varestedir kaldı ki askeri hakimler arasında dahi bu emirler içeriğinde bulunan hususlardanesas sayısı karar sayısı hangilerinin askeri hizmete ilişkin olduğu hususunda tam bir fikir birliği bulunmamakta hukuk anlayışları yorum tarzlarına göre farklı farklı sonuçlara varılabilmektedir ve bu nedenle anılan maddede hangi eylemin suç olarak yaptırım altına alındığı hususunun açıkta belirtilmediği sonucuna varılmaktadır yukarıda belirtilen emirler içeriğine örnek olması açısından ekte gönderilen emirlerde düzenlenen hususlardan çarpıcı nitelikte olan birkaç tanesi aşağıda belirtilmiştir hiçbir personel özellikle hayat kadınlarının bulunduğu bölgelerde bulunmayacak bu gibi hallerin türk silahlı kuvvetlerinin itibarını ve maneviyatını zedeleyeceğini unutmayacak sağlık yönünden çözümü olmayan ölüme kadar neden olabilecek hastalıklar kapılabileceği düşünülerek dikkatli bulunulacaktır birliğimizdeki ağaçların fırtına veya şiddetli rüzgar durumunda devrilebileceğikırılabileceği göz önüne alınarak tüm erbaşerler yağışlı ve şimşekli havalarda toplu olarak bulunmayacak birbirine dokunmayacak açık arazide ağaç elektrik direği ve yüksek gerilim hatlarından uzak bulunulacak kiremit vb malzemelerin uçmasına ve zarar verme ihtimaline karşı dikkatli olunacak ve mümkün olduğunca bina içlerinden dışarıya çıkılmayacaktır birlik dışında emniyet kuvvetleri ile olan ilişkilerde askeri nezaket ve terbiye terk edilmeyecek asker kişinin kolluk kuvveti tarafından polis karakoluna götürülmesi veya polis tarafından ifadesinin alınmasının mümkün olmadığı unutulmayacak ve inzibat beklenecektir ıslak zemin vb mahallerde kayıp düşme ile oluşabilecek kazalara karşı dikkatli olunacak deniz kenarındasahilde yapılan temizlik faaliyetlerinde denize düşmeyecek şekilde dikkatli bulunulacak sivil şahsiyetler ile konuşulmayacak kasıtlı veya dikkatsizlik sonucu oluşabilecek araç kazalarına karşı uyanık bulunulacak dikkatli ve tetikte olunacaktır dolu veya boş tüfek ile emniyette olsa dahi şaka yapmayacağım morali bozuk stresli arkadaşlarımı en yakın amirime bildireceğim çıplak kablo ucu kopmuş tele rastladığımda kesinlikle dokunmayacağım ve en yakın amirime bildireceğim prizlere tel çivi kasatura harbi vb cisimler sokmayacağım islak elle priz ve elektrik düğmelerine dokunmayacağım kesinlikle tüp gaz düğmeleri tüp dedantörü ve bağlı hortumlarıyla oynamayacağım sobaları benzin motorin gazyağı vs yanıcı ve parlayıcı maddelerle yakmayacağım yanan sigarayı yere veya pencereden dışarıya atmayacağım her türlü rahatsızlığımı psikolojik ve ailevi sorunlarımı amirime bildireceğim reçetesiz ilaç kullanmayacağımesas sayısı karar sayısı yüzme bilsem dahi deniz gölet veya her türlü akarsuya rütbeli personel kontrolü altında olmadan izinsiz girmeyeceğim hamamdabanyodaıslak ve kaygan zeminde daima kayabileceğimi düşünerek dikkatli yürüyeceğim ve arkadaşlarımla şakalaşmayacağım araçların hareketli cisimlerin yanında ve altında yatmayacağım yukarıda alıntı yapılan düzenlemeleremirlerden anlaşılacağı üzere birlik komutanlarında yaygın olarak mevcut olan ve esasen yanlış olan kanaat uyarınca birlik komutanlarının emirleri altındaki askeri şahısların başına gelebilecek herhangi bir olay nedeniyle her zaman kendilerinin yasal yönden sorumlu tutulacakları kanaatiyle hemen hemen her türlü davranışa ilişkin bir kural koyma emir verme yoluna gidilmekte ve askeri şahıslar bu emirlerden hangilerinin askeri hizmete ilişkin olduğunu açık ve net olarak bilememektedirler zira tsk i̇ç hizmet kanununun nci maddesinde tanımlanan askerlik tanımı esas alındığında yukarıda örnekseme yöntemiyle düzenlenen hususların tamamının askeri hizmete ilişkin olmadığı sonucuna varılmaktadır ancak tsk i̇ç hizmet kanununun amirin vazifelerinin düzenlendiği nci maddesinde amir maiyetine hürmet ve itimat hisleri verir maiyetin ahlaki ruhi ve bedeni hallerini daima nezaret ve himayesi altında bulundurur amirin maiyetine karşı daima bitaraflık ve hakkaniyeti muhafazası esastır şeklindeki düzenleme anılan yasanın ncu maddesindeki iyi ahlaklı olmak üste itaat hizmetin yapılmasında sebat ve gayret cesaret ve atılganlık icabında hayatını hiçe saymak bütün silah arkadaşları ile iyi geçinmek birbirlerine yardım intizam severlik yapılması men edilen şeylerden kaçınmak sıhhatini korumak sır saklamak her askerin vazifesidir yine nci maddesindeki askerin bakımı sağlığı yedirilmesi giydirilmesi barındırılması ve moralinin yüksek tutulması dikkat ve itina ile sağlanacak en mühim vazifelerdendir nci maddesindeki her asker vazife ve hizmet icabı kullanmak ve muhafaza etmek için kendisine tevdi edilen her çeşit devlet malının bakım korunma ve muhafazasından sorumludur şeklindeki düzenlemeler ile askeri şahıslara temel vazifeleri olan türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan türkiye cumhuriyetini kollamak ve korumak dışında hemen hemen her alanda birtakım vazifeler verilmiştir ve bu vazifelerin ifası amacıyla birlik komutanları tarafından askeri şahısların sosyalözel hayatlarının hemen hemen her alanına ilişkin olarak müdahale edilebilmesi olanaklıdır dolayısıyla bu şekilde birlik komutanları tarafından düzenlenip yayımlanan düzenleyici tasarruflarda belirtilen davranış kurallarına aykırı hareket edilmesi halinde bu düzenleyici işlemlerde yeralan hemen hemen her hususu askeri hizmete ilişkin emir olarak telakki etmek ve buna göre işlem yapmak sonucunu doğuracak nitelikte aksi hukuki kanaatte bulunan yerel askeri mahkemelerin aşamayacağı nitelikteki askeri yargıtay tarafından tesis olunan yargısal kararlar mevcuttur ki bu kabul ve anlayış tarzının suçta kanunilik prensibi ile bağdaşmayacağı izahtan varestedir yukarıda açıklanan nedenlerle askeri ceza kanununun nci maddesi suçta kanunilik ilkesini karşılayacak şekilde suç teşkil eden eylemi açık ve net olarak ortaya koymadığı gibi suç teşkil eden eylemi açık ve net olarak ortaya koyabilecek nitelikte bir çerçevede çizmemesi yasama yetkisinin devri sonucunu doğurabilecek şekilde idareye suç tipi yaratmaya imkan verecek nitelikte bulunması ceza hukukunun temel prensiplerinden olan kanun koyucunun amacını aşacak şekilde genişletici yoruma elverişli düzenleme içermesi anayasanın nci maddesi uyarınca ascknun nci maddesine üstün tutulması gereken i̇nsan hakları evrensel beyannamesinin i̇nsan haklarını ve ana hürriyetleri korumaya dair sözleşmenin maddelerine aykırı hüküm içermesi nedenleriyle anayasanın nciesas sayısı karar sayısı maddesinde tanımını bulan suçta kanunilik ilkesine başlangıç hükümlerine anayasanın maddesinde tanımlanan hukuk devleti ilkesi uyarınca her türlü eylem ve işlemlerinde anayasa yasa ve hukukun temel ilkeleriyle k
4,121
esas sayısı karar sayısı davacı tarafından ila dönemlerine ilişkin iş yeri kira ödemelerini banka ptt ve benzeri finans kurumlan aracı kılınmaksızın elden yaptığından bahisle kesilen özel usulsüzlük cezalarının kaldırılması istemiyle havsa vergi̇ dai̇resi̇ müdürlügüne karşı açılan davada uygulanacak sayılı vergi usul kanununun mükerrer inci maddesinin aşağıda belirtilecek ilgili kısmı anayasaya aykırı görülerek ve davacı tarafından ileri sürülen aykırılık iddiasının da ciddi olduğu kanısına varılarak işin gereği görüşüldü dava konusu cezaların dayanağı olan sayılı vergi usul kanununun mükerrer inci maddesinde bu kanunun ve nci maddelerinde yer alan zorunluluklar ile mükerrer nci madde uyarınca getirilen zorunluluklara uymayan kamu idare ve müesseselerinde bilgi verme görevini yerine getirmeyen yöneticiler dahil birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında tltürk lirası i̇kinci sınıf tüccarlar defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenler hakkında tl türk lirası yukarıdaki bentlerde yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında tl türk lirası özel usulsüzlük cezası kesilir bu hükmün uygulanması için bilgi ve ibraz ödevinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılacak tebliğlerde bilginin verilmesi için tayin olunan sürede cevap verilmemesi eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya defter ve belge ibrazı için tayin olunan süre ile defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi durumunda haklarında kanunun ceza hükümlerinin uygulanması cihetine gidileceğinin ilgililere yazılı olarak bildirilmesi şarttırek cümle md ancak bu ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasların maliye bakanlığınca yapılan düzenleyici idari işlemlerle duyurulması halinde ilgililere ayrıca yazılı olarak bildirilme şartı aranmaz özel usulsüzlük cezası kesilmesine rağmen mecburiyetleri yerine getirmeyenlere yeniden süre verilerek bu mecburiyetleri yerine getirmeleri tebliğ olunur verilen sürede bu mecburiyetlerin yerine getirilmemesi halinde yukarıda yazılı özel usulsüzlük cezaları bir kat artırılarak uygulanır ek fıkra md tahsilat ve ödemelerini banka benzeri finans kurumlan veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğuna uymayan mükelleflerden her birine her bir işlem için bu maddeye göre uygulanan cezalardan az olmamak üzere işleme konu tutarın i nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir bu şekilde ceza kesilen mükellefler hakkında üçüncü fıkra hükmü uygulanmaz ek cümle md ancak bu fıkra uyarınca bir takvim yılı içinde kesilecek özel usulsüzlük cezasının toplamı tl yi geçemez hükümlerine yer verilmiştiresas sayısı karar sayısı vergi usul kanununun inci maddesine bağlı olarak ve ilgili mevzuat ile getirilen zorunluluğa göre iş yeri kiracılarının kiraya verenlere yaptıkları kira ödemelerini banka veya posta ve telgraf teşkilatı genel müdürlüğü tarafından düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri gerekmektedir i̇ş yeri kiracılarının söz konusu tevsik zorunluluğuna uymadıkları taktirde vergi usul kanununun yukarıda metni yazılı mükerrer inci maddesi uyarınca cezalandırılmaları gerekmektedir nitekim dava konusu olayda iş yeri kiracısı olan davacının söz konusu tevsik zorunluluğuna uymadığından bahisle söz konusu mükerrer inci madde uyarınca cezalandırıldığı anlaşılmaktadır bununla birlikte dava konusu cezaların dayanağı olan tarihli yoklama fişinde davacının iş yeri sahibine ll yıllarında aylık tl ve yıllarında ise aylık tl kira ödediği belirtilmiştir bu durumda davacının ila dönemlerinde banka veya posta ve telgraf teşkilatı genel müdürlüğü tarafından düzenlenen belgelerle tevsik etmediği ileri sürülen toplam tl kira ödemesi karşılığında tl özel usulsüzlük cezasıyla cezalandırıldığı görülmektedir buna göre davacı kira ödemeleri bakımından söz konusu tevsik mecburiyetine uymadığından bahisle ödediği toplam kira bedelinin yaklaşık katı ceza ile cezalandırılmıştır daha iyi anlaşılabilmesi için konuya bir örnek verilecek olursa kazancı davacı gibi basit usulde tespit edilen ve yılının ocak ayındaki iş yeri kira ödemeleri bakımından tevsik mecburiyetine uymayan ve kira bedelleri tl tl tl olan ayrı mükellefe vergi usul kanununun mükerrer inci maddesi uyarınca verilecek ceza miktarı tl aynıdır bu farazi örneğe göre aynı fiili irtikap eden ve aynı statüde kazancı basit usulde tespit edilen vergi mükellefi bulunan vergi mükelleflerinden kira ödemesi tl olana kira bedelinin katı kira ödemesi tl olana kira bedelinin yaklaşık katı kira ödemesi tl olana kira bedelinin yaklaşık te li oranında ceza verilecektir aynı fiili irtikap eden ve aynı statüde bulunan vergi mükelleflerinin kira bedellerine göre orantısız olarak cezalandırılmasına yol açan düzenlemenin vergi usul kanununun mükerrer inci maddesinin üncü fıkrasında yer alan bu maddeye göre uygulananesas sayısı karar sayısı cezalardan az olmamak üzere kuralı olduğu ve söz konusu kuralın aşağıda yer verilen gerekçelerle türkiye cumhuriyeti anayasasının nci ve üncü maddelerine aykırı olduğu değerlendirilmiştir anayasaya aykırılık sorunu anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idari yaptırımlar açısından da hangi eylemlerin kabahat sayılacağı bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi konularda kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir ancak kanun koyucunun kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde ‘adalet ve ‘hakkaniyet ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir hakkaniyet sayılı türk medeni kanununda düzenlenmiş olup hâkime takdir yetkisi tanınan durumlarda hâkimin bu takdir yetkisini somut olayın özelliklerine uygun olarak ve adalet ilkelerini gözeterek kullanmasını ifade etmektedir hakkaniyet kavramı hukukun genel bir ilkesi olduğundan anayasa yargısında da dikkate alınmalıdır kanun koyucu da tıpkı mahkemeler gibi takdir yetkisi kullanırken hakkaniyeti gözetmekle yükümlüdür kişilerin bazı tahsilat ve ödemelerini banka benzeri finans kurumlan veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etme yükümlülüğü getirilmesi ile bu yükümlülüğü ihlal edenlerin idari para cezasıyla cezalandırılmaları kanun koyucunun takdir hakkı kapsamında kalmaktadır bununla birlikte kanun koyucunun takdir hakkı kapsamında öngördüğü yaptırımın adil ve hakkaniyete uygun olması gerekmektedir bununla beraber yukarıda izah edildiği ve örneklendirildiği üzere davacının tevsik zorunluluğuna uymaksızın ödediği belirtilen toplam kira bedelinin yaklaşık katı olarak verilen cezaların ve aynı fiili irtikap eden ve aynı statüde bulunan vergi mükelleflerinin kira bedellerine göre orantısız olarak cezalandırılmasına dayanak olan düzenlemenin hukuk devletinin gereği olan adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaştığı söylenemez buna göre iptali istenilen ibarenin ‘hukuk devleti ilkesinin gereği olarak adil ve hakkaniyete uygun olma şartlarını taşımaması sebebiyle anayasanın nci maddesine aykırı olduğu değerlendirilmiştir öte yandan anayasanın üncü maddesinin inci fıkrasında herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür kuralı yer almıştır vergi ödeme yükümlülüğünün mali güce göre olması hususundaki bu kuralın vergi resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin cezaları bakımından da geçerli olduğu kuşkusuzdur bununla birlikte davacının tevsik zorunluluğuna uymaksızın ödediği belirtilen toplam kira bedelinin yaklaşık katı veesas sayısı karar sayısı kira ödemesi tl olana kira bedelinin katı kira ödemesi tl olana kira bedelinin yaklaşık katı kira ödemesi tl olana kira bedelinin yaklaşık te li oranında ceza verilmesine dayanak olan kanuni düzenlemenin vergi resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin cezalarının mali güce göre olmasını sağladığından bahsedilemez buna göre iptali istenilen ibarenin anayasanın üncü maddesinin inci fıkrasında yer alan herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür kuralına da aykırı olduğu değerlendirilmiştir açıklanan sebeplerle vergi usul kanununun mükerrer inci maddesinin üncü fıkrasında yer alan bu maddeye göre uygulanan cezalardan az olmamak üzere kuralının anayasanın nci ve üncü maddelerine aykırı olduğu kanısıyla anayasa mahkemesine başvurulmasına bu kararın aslı ile başvuru kararma ilişkin tutanağın dava dilekçesi ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerinin dizi listesine bağlanarak anayasa mahkemesine gönderilmesine kararın onaylı bir örneğinin taraflara tebliğine anayasanın inci maddesi ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun inci maddesi uyarınca tarihinde oyçokluğuyla karar verildi
1,156
esas sayısı karar sayısı gerekçeler genel olarak yasama organlarının içtüzükleri yasama erkinin kullanılmasına ilişkin yöntemleri yasama organlarının çalışma düzenini gösterir ve yasama erkinin etkin ve verimli bir biçimde kullanılmasını sağlar prof dr tarık zafer tunaya demokrasilerde içtüzüğün önemini içtüzükleri sessiz anayasa olarak tanımlayarak vurgulamış ve bu tanım pek çok yazarca da benimsenmiştir tunaya içtüzüklerin basit ve çalışma kuralarını kapsar görünseler de bir ülkenin siyasal rejimi üzerinde olağanüstü ağır sonuçlar doğurabileceğini belirterek anayasalar ne denli demokratik olurlarsa olsun parlamento hayatı antidemokratik biçimde çalışırsa rejimin yozlaşacağı değerlendirmesinde bulunmuştur prof dr ergun özbudun içtüzükleri her meclisin kendi iç kanunu olarak tanımlamış içtüzükleri teknik yönleri ağır basan dolayısıyla siyasal önemi fazla olmayan hukuk kuralları olmadığını belirterek tersine içtüzükleri meclis çalışmalarının etkinliğini ve verimliliğini meclis iradesinin gerçeğe uygun bir biçimde yansıyıp yansımamasını belirleyen iktidar muhalefet ilişkilerini büyük ölçüde etkileyen temel siyasal önemde hukuk kuralları olarak değerlendirmiştir prof dr erdoğan teziç de iktidarmuhalefet ilişkilerinin parlamento çatısı altında dengeli bir şekilde yürütülmesinde içtüzüğün önemli bir rolü olduğunu vurgulamıştır demokratik rejimlerde içtüzüklerin bir başka işlevi de milletvekillerinin ve özellikle muhalefetin yasama sürecine katkısını kolaylaştırmak ve güvence altına almak yasama organında çoğunluğun azınlık üzerinde baskı kurmasını engelleyerek meclis içi dengeyi sağlamaktır bu bakımdan içtüzükler bir ülkenin demokrasi seviyesine ilişkin önemli gösterge niteliğindedir i̇çtüzük hükümlerinin içeriklerinin bütün hukuk kuralları gibi uygulamada tereddüt yaratmayacak bir açıklık ve kesinlik taşıması genel soyut objektif ve sürekli nitelikte olması ve öngörülebilirlik sağlaması gerekir türkiye büyük millet meclisinin i̇çtüzük düzenleme yetkisi kaynağını anayasanın inci maddesinden almaktadır ve kuşkusuz bu yetki anayasaya ve hukukun genel ilkelerine uygun biçimde kullanılmalıdır i̇ptali talep edilen düzenleme bir bütün olarak ele alındığında söz konusu düzenlemenin çağdaş katılımcı ve çoğulcu demokrasi anlayışı ile bağdaşmadığı keyfiliğe ve belirsizliğe yol açtığı muhalefetin yasama çalışmalarına katkı olanaklarını sınırlandırdığı ve milletvekillerinin anayasada gösterilen yasama görevlerini gereğince yerine getirmesine imkân bırakmadığı tarık zafer tunaya siyasi müesseseler ve anayasa hukuku i̇stanbul age ergun özbudun türk anayasa hukuku gözden geçirilmiş bası ankara ak erdoğan teziç anayasa hukuku bası nisan i̇stanbul sesas sayısı karar sayısı yürütmenin fiilen yasama üzerinde egemenlik kurmasını ve yasama yetkisinin yürütmeye geçmesini kolaylaştırdığı görülmektedir i̇çtüzük değişikliğinde özetle konuşma sürelerinin kısaltılması bazı hallerde kaldırılması yoklama ve açık oylama taleplerinin sınırlanması ile milletvekillerinin genel kurulda açıkladıkları düşünceler nedeniyle para cezasına çarptırılmaları konuları düzenlenmiştir kanun tasarı ve tekliflerinin maddelerinin görüşülmesi sırasında işaretle yapılan oylamaların öncesinde yoklama talebinde bulunulabilmesi uygulaması kaldırılmıştır yani kanun tasarı ve teklifleri görüşülürken genel kurulda anayasanın öngördüğü yeter sayının aranması olanaksız kılınmıştır milletvekillerinin çalışmalara katılmasını önemsiz kılan bu anlayışın milli iradenin sağlıklı oluşumunu da engelleyeceğine kuşku yoktur yine kanun tasarı ve tekliflerinin maddelerinin görüşülmesi sırasındaki oylamalarda milletvekillerinin açık oylama talebinde bulunulabilmesi uygulamasının ortadan kaldırılmasının sonuçları da vahim olacaktır milletvekillerinin iradelerinin ne şekilde oluştuğunun kayda geçirilmemesinin parlamento çalışmalarının şeffaflıktan uzak bir şekilde yürütülmesine neden olacağı açıktır bununla birlikte muhalefetin bir engelleme aracı olarak başvurmadığı bazı i̇çtüzük hükümleri de ileride belki kullanılabilir düşüncesiyle ölçüsüz bir şekilde yeniden düzenlenmiştir i̇çtüzüğün inci maddesinde yapılan değişiklik bu kapsamdadır anılan değişiklikte geçen tutanak hakkında milletvekillerine genel kurulda kullanılmak üzere tanınan düzeltme hakkına ilişkin konuşmalar kaldırılarak yapılacak düzeltmenin tutanaklara konulmak üzere yazılı şekilde yapılması öngörülmüştür tbmm başkanlığının gerçekleştirdiği kanun tasarılarının havalesine milletvekillerinin itirazının düzenlendiği üncü maddede yapılan değişiklik de muhalefetin engelleme amacıyla kullandığı bir i̇çtüzük hükmü değildir buna karşın bu havaleye genel kurulda milletvekillerinin sözlü itirazına ilişkin düzenleme değiştirilerek itirazın başkanlığa yazılı olarak yapılması öngörülmüştür yine i̇çtüzüğün maddesi kapsamında genel kurul gündemine doğrudan indirilen kanun teklifi ve tasarıları üzerinde milletvekillerinin yaptıkları dakikalık konuşmalar da kaldırılmıştır genel kurulda milletvekillerinin söz almalarını ve çalışmalara katılmalarını kısıtlayan ya da ortadan kaldıran tüm bu düzenlemelerin milletvekillerine anayasa ile verilmiş görev ve yetkileri kullanmalarını engelleyeceği ya da zorlaştıracağına kuşku yoktur bu açıdan düzenlemenin muhalefetin sesinin kısılması ve baskı altına alınması amacına dönük olduğu açık bir gerçektir söz konusu düzenlemenin tümü birlikte düşünüldüğünde düzenlemenin çoğulcu anlayışı dışlayan çoğunlukçu anlayışı meclis çalışmalarında hakim kılınmaya çalışan bir anlayışla hazırlandığı ortaya çıkmaktadır i̇çtüzüklerde muhalefete tanınan hakların genişliği ülkedeki demokrasi standardını da ortaya koyar aksi durumun tunayanın belirttiği gibi rejimin yozlaşmasını da beraberinde getireceği asla unutulmamalıdır maddelere i̇li̇şki̇n gerekçeleresas sayısı karar sayısı tarihli ve sayılı türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair kararın nci maddesiyle yeniden değiştirilen tarihli ve karar numaralı türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün üncü maddesinin son fıkrasının nci cümlesinin anayasaya aykırılığı değişikliğin anlamı ve kapsamı i̇çtüzüğün üncü maddesinin sayılı kararın inci maddesi ile değiştirilmeden önceki hali şu şekildedir i̇lk toplantı ve andiçme madde milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının yüksek seçim kurulunca türkiye radyo ve televizyon kurumu kanallarında ilanını takip eden beşinci gün saat te türkiye büyük millet meclisi genel kurulu çağrısız olarak toplanır bu birleşimde önce milletvekillerinin andiçme töreni yapılır andiçme töreninde bulunmayan milletvekilleri katıldıkları ilk birleşimin başında andiçerler andiçme her milletvekilinin anayasadaki metni kürsüden yüksek sesle okuması suretiyle olur ara seçimde milletvekili seçilenler katıldıkları ilk birleşimin başında andiçerler milletvekilleri seçim çevresi soyadı ve adlarının alfabe sırasına göre andiçerler i̇çtüzüğün üncü maddesinin sayılı kararın inci maddesi ile değiştirildikten sonraki hali şu şekildedir i̇lk toplantı andiçme ve göreve başlama madde türkiye büyük millet meclisi genel kurulu milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının yüksek seçim kurulunca ilanını takip eden üçüncü gün saat te çağrısız olarak toplanır bu birleşimde önce milletvekillerinin andiçme töreni yapılır andiçme her milletvekilinin anayasadaki metni kürsüden yüksek sesle aynen okuması suretiyle olur milletvekilleri seçim çevresi soyadı ve adlarının alfabe sırasına göre andiçerler andiçme töreninde bulunmayan milletvekilleri veya ara seçimde milletvekili seçilenler katıldıkları ilk birleşimin başında andiçerler milletvekilleri andiçerek göreve başlarlar andiçmekten imtina eden milletvekilleri milletvekili sıfatından kaynaklanan haklardan yararlanamazlar sayılı kararın inci maddesi ile i̇çtüzüğün i̇lk toplantı ve andiçme başlıklı maddesi yeniden düzenlenmiştir yazım değişikliklerinin dışında tbmm genel kurulununesas sayısı karar sayısı seçim sonuçlarının ilanını takiben kendiliğinden toplanması için öngörülen süre günden güne indirilmiş ve toplanma saati den saat e çekilmiştir bunun yanında anayasanın inci maddesinde yer alan milletvekillerinin göreve başlarken yemin etmelerine ilişkin hüküm i̇çtüzük kuralına da dönüştürülmüştür maddede yapılan asıl değişiklik andiçmekten imtina eden milletvekillerinin milletvekili sıfatından kaynaklanan haklardan yararlanamayacağı hükmünün maddeye eklenmesidir anayasaya aykırılık gerekçeleri öncelikle milletvekili sıfatının kazanılması ile milletvekili yemini arasında bir ilişki kurulup kurulmayacağı ve milletvekili sıfatından kaynaklanan hakların başlangıcının ne olacağı konusunun aydınlatılması gerekmektedir prof dr kemal gözler milletvekili sıfatının seçimlerle kazanılacağını anayasada milletvekilliğinin başlangıcına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı için milletvekili seçim kanunun inci maddesi dikkate alınarak milletvekili seçim tutanağı ile milletvekili sıfatının başlatılması gerektiğini belirtmektedir gözler andiçme tartışmalarına da değinerek andiçmenin milletvekili sıfatının kazanılmasına bir etkisi bulunmadığı tespitinde bulunarak milletvekillerinin seçimlerle hukuki statüsüne kavuştuğunu ve bu andan itibaren dokunulmazlık hakkını kazandıkları değerlendirmesinde bulunmaktadır prof dr metin feyzioğlu milletvekili sıfatının yüksek seçim kurulunun seçim sonuçlarını ilan ettiği tarihte kazanıldığını belirterek yasama dokunulmazlığının da kişinin milletvekili sıfatını kazandığı anda başlayacağı ve meclis kararıyla kaldırılmadığı veya kendiliğinden kalkmadığı sürece yeni seçim sonuçları resmen ilan edilinceye kadar devam edeceğini belirtmektedir milletvekili sıfatının kazanılma zamanına yüksek seçim kurulunun aşağıda bir bölümünden alıntı yapılan tarihli ve numaralı kararı da ışık tutmaktadır i̇stanbul i̇li numaralı seçim çevresinden milliyetçi hareket partisi sıra milletvekili adayı gösterilen mehmet cihat özönderin tarihinde geçirdiği trafik kazası sonucunda vefat etmiş olması nedeniyle aday listesinin kesinleştiği haziran tarihi göz önünde bulundurularak oy verme günü olan pazar günü saat itibariyle sayılı milletvekili seçimi kanununun yukarıda açıklanan ve maddeleri delaletiyle milletvekili seçilmiş sayılmasına ve ölüm tarihi olan tarihi esas alınarak türkiye büyük millet meclisinde bir üyeliğin boşalmış olduğunun tespitine karar verilmesi gerekmiştir anılan kararda yüksek seçim kurulu seçim mazbatasını almasa bile vefat eden milletvekilinin bu sıfatını seçim sonuçlarının kazanılmasıyla elde ettiğine karar vermiştir prof dr bülent tanör ve prof dr necmi yüzbaşıoğlu antiçmenin milletvekili sıfatının kazanmanın mı yoksa göreve başlamanın mı ön koşulu olduğu konusunda uygulamada tereddüt oluşturabileceğine işaret ettikten sonra anayasanın inci maddesinde yer alan tbmm üyeleri göreve başlarken ifadesinin ant öncesinde milletvekili sıfatının kazanıldığını tescil ettiğini belirtmektedir tanör ve yüzbaşıoğlu ant içmenin sadece göreve başlamanın şartı kemal gözler türk anayasa hukuku bursa ekin kitabevi yayınları metin feyzioğlu yasama dokunulmazlığı aühfd sayı sesas sayısı karar sayısı olduğunu vurgulayarak milletvekilleri ant içmeden milletvekili hak ve ayrıcalıklarına sahip olurlar değerlendirmesinde bulunmuştur prof dr ergun özbudun ise milletvekili andının hukuki bağlayıcılıktan çok manevi bir bağlayıcılık ifade ettiğine kuşku bulunmadığı tespitinde bulunmuştur bunlarla birlikte milletvekilliğinin hukuki statüsünden kaynaklanan unsurların neler olduğu hakkında da bir değerlendirmede bulunulmalıdır prof dr ergun özbudun milletvekili statüsünün dokunulmazlık dışındaki unsurlarını milletvekillerinin bütün milleti temsil etmesi ilkesi milletvekili andına ilişkin hüküm milletvekilliği ile bağdaşmayan işler yasama sorumsuzluğu milletvekilliğinin düşmesi ve milletvekillerinin malî statüsü şeklinde açıklamıştır andiçmekten imtina eden milletvekilleri milletvekili sıfatından kaynaklanan haklardan yararlanamazlar hükmünün bu açıklamalar ışığında ele alınması gerekmektedir dolayısıyla andiçmekle milletvekillerinin hukuki statüleri arasında bir bağ kurulamayacağına ilişkin yaygın kabulden hareket edilmelidir i̇ptali talep edilen düzenlemede yer alan milletvekili sıfatından kaynaklanan haklar ifadesinden ne anlaşılması gerektiğine ilişkin i̇çtüzük teklifinin ne genel gerekçesinde ne de madde gerekçesinde hiçbir açıklamaya yer verilmemiştir anayasanın cumhuriyetin nitelikleri kenar başlıklı maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir denilmiştir anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve kanunlarla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir anayasa mahkemesinin gün ve esas karar sayılı kararı anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesinin temel unsurlarından biri hukukî belirliliktir bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ya da kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net saydam belirli anlaşılır ve uygulanabilir olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu tedbirler içermesi gerekir açık anlaşılır ve sınırları belli olmayan elâstikî kavramlar içeren kurallar vatandaşları korumanın değil bilâkis vatandaşları cezalandırmanın bir aracı olabilir hukukî belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup bireyin kanundan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukukî yaptırımın veya sonucun bağlandığını bunların idareye ne türden müdâhale yetkisi verdiğini bilmesini zorunlu kılmaktadır hukuk güvenliği normların öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar bülent tanör necmi yüzbaşıoğlu anayasasına göre türk anayasa hukuku bası beta yazın basım yayın matbaacılık kasım ergun özbudun türk anayasa hukuku yetkin yayınları ankara ak esas sayısı karar sayısı i̇ptali talep edilen cümlede yer alan milletvekili sıfatından kaynaklanan haklar ibaresinin milletvekili statüsü gereği elde edilen hangi hakları kapsadığı açık bir şekilde belirtilmediğinden söz konusu düzenleme anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırıdır yine iptali talep edilen cümlede yer alan imtina kelimesinin de uygulamada ne şekilde yorumlanacağı konusunda kuşkular bulunmaktadır türk dil kurumu sözlüğünde imtina kelimesinin anlamını kaçınma sakınma çekinme olarak belirtilmektedir anayasa mahkemesinin günlü kararında anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti siyasal iktidarı sınırlamak ve devlet faaliyetlerini kurallara bağlamakta istikrara da hizmet eder bu istikrarın özü ise hukuki güvenlik ve öngörülebilirliktir bunu gerçekleştirmenin başlıca yolu ise kural konulmasını gerektiren durumlarda bunların genel soyut anlaşılabilir ve sınırlarının belirli olmasını sağlamaktır tespitinde bulunulmuştur bu açıdan hangi durumların imtina kapsamında değerlendirileceği hususunda da bir belirlilik bulunmamaktadır bu açıdan da anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi ihlal edilmiştir yukarıda yer alan gerekçelerle andiçmekten imtina eden milletvekilleri milletvekili sıfatından kaynaklanan haklardan yararlanamazlar cümlesi anayasanın maddesine aykırıdır iptali gerekir tarihli ve sayılı türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair kararın inci maddesiyle değiştirilen tarihli ve karar numaralı türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün uncu maddesinin inci fıkrasının üncü cümlesinde yer alan beş i̇baresi ile inci cümlesinde yer alan üçer i̇baresinin anayasaya aykırılığı değişikliğin anlamı ve kapsamı i̇çtüzüğün uncu maddesinin inci fıkrasının sayılı kararın nci maddesi ile değiştirilmeden önceki hali şu şekildedir i̇çtüzükte danışma kurulunun tespitine teklifine veya görüş bildirmesine bağlanmış olan bütün hallerde danışma kurulu yapılan ilk çağrıda toplanamaz oybirliğiyle tespit teklif yapamaz veya görüş bildiremezse meclis başkanı veya siyasi parti grupları ayrı ayrı istemlerini doğrudan genel kurula sunabilirler bu durumda istemin oylanması ilk birleşimin gündemindeki başkanlığın sunuşlarında yer alır ve genel kurul işaret oyuyla karar verir i̇çtüzüğün uncu maddesinin inci fıkrasının sayılı kararın nci maddesi ile değiştirildikten sonraki hali şu şekildedir i̇çtüzükte danışma kurulunun tespitine teklifine veya görüş bildirmesine bağlanmış olan bütün hallerde danışma kurulu yapılan ilk çağrıda toplanamaz oybirliğiyle tespit teklif yapamaz veya görüş bildiremezse meclis başkanı veya siyasi parti grupları ayrı ayrı istemlerini doğrudan genel kurula sunabilirler bu durumda istemin oylanması ilk birleşimin gündemindeki başkanlığın sunuşlarında yer alır danışma kurulu önerileri görüşmesiz oylanır httpwwwtdkgovtrindexphpoptioncomgtsaramagtsguidtdkgtsc erişim tarihi esas sayısı karar sayısı grup önerisinde ise öneriyi veren gruptan bir milletvekili beş dakikayı geçmemek üzere önerinin gerekçesini açıklayabilir açıklamanın ardından diğer gruplardan birer milletvekiline de isterlerse üçer dakika söz verilir danışma kurulu ve grup önerileri konusunda genel kurulda işaret oyuyla karar verilir i̇çtüzüğün danışma kurulu başlıklı maddesinin inci fıkrasında iki temel değişiklik yapılmıştır bunlardan ilki danışma kurulunda siyasi parti gruplarının oybirliği ile karar almaları durumunda bu kararların genel kurulda görüşme yapılmaksızın oya sunulmasıdır i̇kinci değişiklik ise daha önce i̇çtüzüğün üncü maddesi uyarınca usul tartışmaları kapsamında genel kurulda görüşülen grup önerilerinin i̇çtüzüğün uncu maddesinin kapsamına alınarak görüşme usulünün kurala bağlanmasıdır buna göre öneriyi veren gruptan bir milletvekili beş dakikayı geçmemek üzere önerinin gerekçesini açıklayabilecek ve bu açıklamanın ardından diğer gruplardan birer milletvekiline de isterlerse üçer dakika söz verilecektir anayasaya aykırılık gerekçeleri değişiklik öncesinde danışma kurulunda görüşülecek konularda siyasi parti gruplarının oybirliği olamadığı ya da danışma kurulunun bir ya da birden fazla siyasi parti grubunun katılmaması nedeniyle toplanamadığı durumlarda siyasi parti grupları bu önerilerini doğrudan genel kurul gündemine getirebiliyorlardı bu kapsamda genel kurulda yapılan görüşmeler i̇çtüzüğün usul hakkında görüşmelerini düzenleyen üncü maddesine dayanılarak gerçekleştiriliyordu i̇çtüzüğün üncü maddesinde yer alan bir konuyu öne alma veya bırakma gibi usule ait konular diğer işlerden önce görüşülür hükmü uygulamada danışma kurulunun ya da siyasi parti gruplarının önerilerinin usul görüşmeleri çerçevesinde ele alınmasına olanak tanıyacak şekilde yorumlanmıştır bu kapsamda yapılacak görüşmelerde i̇çtüzüğün üncü maddesi uyarınca lehte ve aleyhte ikişer kişiye ar dakika konuşma süresi verilmesi de teamüle dönüştürülmüştür siyasi parti grup önerileri için konuşma sürelerinin usul tartışmaları için belirlenmiş olan en uzun süre olan ar dakika olarak uygulanmasının teamüle dönüştürülmesinin tbmm gündeminin oluşturulmasının yasama süreci açısından öneminden kaynaklandığına kuşku yoktur grup önerileri üzerinde genel kurulda grup önerisi veren partinin diğer siyasi parti gruplarına mensup er milletvekiline ise er dakika söz verilmesine ilişkin i̇çtüzüğün uncu maddesinde yapılan düzenleme muhalefet partilerinin konuşma sürelerini kısaltma amacına yönelik olarak gerçekleştirilmiştir bu bağlamda mevcut sandalye sayısı itibariyle dört siyasi parti bulunduğu düşünüldüğünde grup önerileri üzerinde dakika olan görüşme süresi dakikaya düşürülmektedir danışma kurulunda esas olan oybirliği ile karar alınmasıdır tbmm gündeminin grubu bulunan tüm siyasi partilerin uzlaşması ile belirlenmesi demokrasi kültürünün yerleşmesi açısından da önemlidir uzlaşma olmadığı durumlarda danışma kurulunun tespitine teklifine veya görüş bildirmesine bağlanmış olan tüm konularda grup önerileri ile siyasi iktidar kadar muhalefetin de tbmm gündeminin belirlenmesine katkı verebilmesi sağlanmaktadır dolayısıyla grup önerileri milletvekillerinin yasama ve denetim çalışmalarına katılmaları açısından parlamenter faaliyetlerin önemli bir aşamasını oluşturmaktadır özellikle anayasanın inci maddesinde düzenlenen türkiye büyük millet meclisinin bilgi edinme ve denetim yolları arasında yer alan araştırma ve genel görüşme önergelerinin genel kurulun fahri bakırcı türkiye büyük millet meclisi genel kurulundaki yerleşik uygulamalar ankara sesas sayısı karar sayısı dikkatine sunulabilmesi de grup önerilerinin görüşülmesi sırasında sağlanabilmektedir grup önerileri tbmmde siyasi iktidarların tek taraflı gündem dayatmalarına karşı muhalefetin alternatif gündem oluşturulmasına olanak sağlamaktadır dolayısıyla grup önerileri siyasi partilerin ve milletvekillerinin yasama ve denetim faaliyetlerine katkı verdikleri yasama sürecindeki önemli işlemlerden biridir anayasanın nci maddesinde türkiye büyük millet meclisinin görev ve yetkileri düzenlenmiştir milletvekillerinin yasama ve denetim kapsamındaki bu görevleri yerine getirilebilmeleri ve yetkilerini kullanabilmeleri anayasa mahkemesinin günlü kararında da belirtildiği gibi yasama faaliyetlerine etkili bir şekilde katılmaları ile olanaklıdır grup önerileri üzerinde genel kurulda yapılacak konuşmaların öneriyi yapan siyasi parti grubu için dakika diğer siyasi parti grupları için er dakika ile sınırlanmasının milletvekillerinin yasama ve denetim faaliyetleri kapsamında anayasanın nci maddesinde sayılan görev ve yetkilerini etkin bir şekilde kullanabilmelerini engelleyeceğine kuşku yoktur i̇ptali talep edilen ibareler konuşma sürelerini sınırlandırdığı için genel kurulu etkin bir bilgilendirme olamadan karar vermek zorunda bırakacağından bu durum sağlıklı irade ortaya çıkmasını etkileyecektir bu nedenle söz konusu ibareler anayasanın nci maddesine aykırıdır iptalleri gerekir yine anayasa mahkemesinin günlü kararında yasama meclisi üyelerinin görev ve yetkilerinin amacına uygun biçimde kullanılmasının aşırı derecede zorlaştırılması veya ortadan kaldırılması durumunda ise anayasanın nci maddesi çerçevesinde yasama işlevinin tam olarak yerine getirildiğinden söz edilemez bu ölçüsüz sınırlamaların anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti anlayışıyla da bağdaşması olanaksızdır denilmektedir tbmm gündemini belirlemek gibi yasama faaliyetinin en önemli aşamalarından biri üzerinde genel kurulda siyasi partiler adına yapılacak konuşmaların süresinin dakika grup önerisini getiren siyasi parti adına yapılacak konuşmaların dakika ile sınırlanması anayasanın nci maddesi çerçevesinde yasama işlevinin tam olarak yerine getirilmesini engellemesi bakımından ölçüsüz bir sınırlama niteliğinde olduğundan anayasanın nci maddesine aykırıdır iptali gerekir yukarıda açıklanan gerekçelerle grup önerileri üzerinde genel kurulda grup önerisi veren partinin diğer siyasi parti gruplarına mensup er milletvekiline ise er dakika söz verilmesine ilişkin i̇çtüzüğün uncu maddesinde yapılan düzenleme konuşma sürelerini kısaltan iptali talep edilen ibareler bakımından anayasanın ve nci maddelerine aykırıdır iptalleri gerekir tarihli ve sayılı türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair kararın üncü maddesiyle değiştirilen tarihli ve karar numaralı türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün maddesinin nci fıkrasının üncü cümlesinde yer alan ayrı bir siyasi parti grubundan bir milletvekili tarafından yerine getirilmek kaydıyla i̇baresi ile son cümlesinin anayasaya aykırılığı değişikliğin anlamı ve kapsamı i̇çtüzüğün nci maddesi komisyonlarda inceleme süresine ilişkin düzenlemeleri içermektedir anılan maddenin fıkrasının sayılı kararla değiştirilmeden önceki hali şu şekildediresas sayısı karar sayısı bu sürenin bitiminde tasarı teklif ve kanun hükmünde kararnamenin doğrudan genel kurul gündemine alınmasını hükümet veya teklif sahipleri isteyebilirler bu istemler üzerine komisyon hükümet teklif sahibi ve bir milletvekili beşer dakikayı geçmemek üzere söz alabilir genel kurul işaret oyuyla karar verir i̇çtüzüğün nci maddesinin fıkrası sayılı kararın maddesi ile şu şekilde değiştirilmiştir bu sürenin bitiminde tasarı teklif ve kanun hükmünde kararnamenin doğrudan genel kurul gündemine alınmasını hükümet veya teklif sahipleri isteyebilirler bu istemler üzerine komisyon hükümet ve teklif sahibi beşer dakikayı geçmemek üzere söz alabilir genel kurul işaret oyuyla karar verir bu istemler her hafta salı günü ayrı bir siyasi parti grubundan bir milletvekili tarafından yerine getirilmek kaydıyla bir tane olmak üzere işleme alınır bir milletvekili bir yasama yılında bu kapsamda bir defadan fazla istemde bulunamaz i̇çtüzüğün nci maddesi uyarınca milletvekillerince yapılan taleplerin hangi zamanlamayla genel kurul gündemine geleceğine ilişkin olarak i̇çtüzükte bir düzenleme olmamasına karşın genel kurulun çalıştığı salı günleri sıradaki bir kanun tasarısı kanun teklifi ya da kanun hükmünde kararnamenin doğrudan genel kurulun gündemine alınmasına ilişkin görüşme yapılması teamül haline getirilmiştir genel kurulun çalıştığı her hafta salı günü bir istemle sınırlı olmak üzere uygulanan bu teamül sayılı kararla yapılan değişiklikle bazı sınırlamalar getirilerek i̇çtüzük hükmüne dönüştürülmüştür bunlarla birlikte sayılı kararla i̇çtüzüğün nci maddesi uyarınca doğrudan genel kurul gündemine alınması talep edilen kanun tasarı ve teklifleri ile kanun hükmünde kararnameler üzerinde bir milletvekili adına dakikaya kadar yapılabilecek konuşmaların yapılmasına olanak sağlayan düzenleme yürürlükten kaldırılmıştır sayılı kararın üncü maddesi ile i̇çtüzüğün nci maddesi kapsamında yapılacak görüşmelere ilişkin olarak iki sınırlama getirilmiştir i̇lk sınırlama her hafta bir tane olmak üzere görüşülecek olan taleplerin milletvekilinin mensup olduğu siyasi parti grubu itibariyle sıraya konulmasına ilişkindir i̇kinci sınırlama ise bir milletvekilinin bir yasama yılı içinde sadece bir defa talepte bulunabilmesine ilişkindir anayasaya aykırılık gerekçeleri kanun tasarı ve teklifleri ile kanun hükmünde kararnamelerin doğrudan genel kurul gündemine alınmasına ilişkin yapılan değişiklik üç temel noktada anayasaya aykırılık taşımaktadır anayasaya aykırı olarak yapılan değişikliklerin ilki doğrudan genel kurul gündemine alınmaya ilişkin istemlerin siyasi partiler gözetilerek işleme alınmalarına yönelik değişikliktir i̇kincisi milletvekillerinin bir yasama yılı için sadece bir adet istemde bulunmalarına ilişkin getirilen sınırlamadır anayasaya aykırılık taşıyan üçüncü nokta ise i̇çtüzüğün maddesinde yapılan değişikliğin yeni yasama dönemi itibariyle değil sayılı tbmm kararının yayımı tarihinde yürürlüğe girmesidir ayrı bir siyasi parti grubundan bir milletvekili tarafından yerine getirilmek kaydıyla i̇baresinin anayasaya aykırılığıesas sayısı karar sayısı i̇çtüzüğün maddesinin inci fıkrasının inci cümlesinde kanun teklifleri ve kanun tasarıları ile kanun hükmünde kararnamelerin doğrudan genel kurul gündemine alınmasına ilişkin ilişkin olarak hükümet ve teklif sahiplerinin talepte bulunabileceği hüküm altına alınmıştır bu hüküm i̇çtüzüğün maddesinin fıkrasının cümlesinin sayılı kararla değişikliğe uğramadan önceki hükmünün aynısıdır sayılı kararla getirilen değişiklik anılan taleplerin genel kurulda görüşülme usulüne ilişkindir i̇ptali talep edilen ibare ile getirilen usule göre teklif ve tasarılar ile kanun hükmünde kararnamelerin doğrudan genel kurul gündemine alınmasını hükümet ve milletvekilleri talep edebilecek ancak sadece bir siyasi partiye mensup olan milletvekillerinin talepleri işleme alınacaktır i̇şlem sırası için de siyasi parti sırası gözetilecektir yani hükümet teklif ve tasarılar ile kanun hükmünde kararnamelerin doğrudan genel kurul gündemine alınması talebinde bulunabilecek ancak bu talebi işleme alınmayacaktır yine bir siyasi partiye mensup olmayan bağımsız bir milletvekili ile bir siyasi partiye mensup olup da siyasi partisi grup kurma sayısına ulaşmayan bir milletvekili de teklif ve tasarılar ile kanun hükmünde kararnamelerin doğrudan genel kurul gündemine alınması talebinde bulunabilecek ancak bu talebi işleme alınmayacaktır anayasanın nci maddesinde kanun koymak değiştirmek ve kaldırmak türkiye büyük millet meclisinin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır anayasanın inci maddesinde ise kanun teklif etmeye bakanlar kurulu ve milletvekilleri yetkilidir hükmü yer almaktadır kanun tekliflerinin doğrudan genel kurul gündemine alınması taleplerinin siyasi partiler bakımından sıraya konulması anayasada kanun teklif etme açısından milletvekillerine verilmiş bir hakkın siyasi partilere göre kullandırılması sonucunu doğuracaktır anayasa ve i̇çtüzüğe göre siyasi partiler kanun teklifi ya da tasarısı veremezler bu hak sadece hükümete ve milletvekillerine tanınmıştır dolayısıyla bu hakkın kullandırılmasında siyasi parti sırası da gözetilemez bu nedenle iptali talep edilen ibare anayasanın inci maddesine aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın maddesinde herkesin dil ırk renk cinsiyet siyasî düşünce felsefî inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip oldukları ve devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü bulunduğu hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları hükme bağlanmaktadır eşitlik ilkesi günlü sayılı anayasa mahkemesi kararında şu şekilde ele alınmıştır anayasanın maddesinde öngörülen yasa önünde eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasalar karşısında ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır bu yasak ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir durum ve konumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir ancak kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanların farklı kurallara tabi tutulmaları anayasanın eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaktadır bir siyasi partiye mensup milletvekili ile hiçbir siyasi partiye mensup olmayan bağımsız milletvekilinin yasama ve denetim görevlerini yerine getirirlerken farklı haklara sahip olması düşünülemez doğrudan gündeme alma taleplerine ilişkin istemler üzerine her hafta salı günü genel kurula indirilecek kanun tekliflerinin her hafta ayrı bir siyasi parti grubuna mensupesas sayısı karar sayısı milletvekiline kullandırılmasına ilişkin iptali istenen hüküm bağımsız milletvekillerinin ve bir siyasi partiye mensup olup ancak partisi grup kuramamış bir milletvekilinin bu hakkı kullanmasını engellemesi açısından da anayasanın eşitlik ilkesinin düzenlendiği maddesine aykırılık taşımaktadır bu nedenle iptali gerekmektedir bunlarla birlikte ayrı bir siyasi parti grubundan bir milletvekili tarafından yerine getirilmek kaydıyla ibaresi hükümetin taleplerinin işleme alınmasını engellemesi açısından da anayasaya aykırılık taşımaktadır i̇çtüzüğün nci maddesinin nci fıkrasının birinci cümlesinde tasarı teklif ve kanun hükmünde kararnamelerin doğrudan genel kurul gündemine alınmasını hükümet veya teklif sahiplerinin talep edebileceği hüküm altına alınmıştır yine nci maddenin nci fıkrasının ikinci cümlesinde bu talepler üzerine komisyon hükümet ve teklif sahibinin beşer dakikayı geçmemek üzere söz alabilmeleri öngörülmüştür ancak nci maddenin nci fıkrasının üncü cümlesinde yer alan bu taleplerin her hafta salı günü ayrı bir siyasi parti grubundan bir milletvekili tarafından yerine getirilmek kaydıyla işleme alınacağı hükmü hükümetin taleplerinin işleme alınmaması sonucunu doğurmaktadır yani bu hakkın kullanımı hükümet bakımından sınırlanmaktadır sonuç olarak iptali talep edilen ibare ile i̇çtüzüğün nci maddesinin nci fıkrasının inci cümlesi hükümleri uygulama noktasında çelişki doğuracak düzenlemeler içermektedir nci dönemde hükümet merkezi finans ve i̇hale biriminin i̇stihdam ve bütçe esasları hakkında kanun tasarısının i̇çtüzüğün nci maddesi uyarınca doğrudan genel kurul gündemine alınmasını talep etmiştir tbmm genel kurulunun nci dönem inci yasama yılı uncu birleşiminde yapılan oylama sonrasında merkezi finans ve i̇hale biriminin i̇stihdam ve bütçe esasları hakkında kanun tasarısı i̇çtüzüğün nci maddesi uyarınca doğrudan genel kurul gündemine alı
3,926
esas sayısı karar sayısı mahkememiz esasına kayıtlı ve yukarıda bilgileri verilen iş bu dosyasında davacı hazine tarafından davalı şirketin ve yıllarına ilişkin şirket ortaklarına ödenmesine karar verilen ve ancak ödeme işlemi yapılmayan kar paylarının sayılı şirketlerin müruru zamana uğrayan kupon tahvilat ve hisse senedi bedelerinin hazineye i̇ntikali hakkında kanunh hükümleri çerçevesinde hazineye intikalinin sağlanması için dava ikame olunmuştur vaki talebin hukuki dayanağı olan sayılı kanunun mahkememizce tetkiki ve değerlendirilmesinde ise anılan mevzuat hükümlerinin kamu erkinin özel piyasalar ve ticari hayat nezdinde anayasanın belirlediği sınırların üzerinde bir müdahale imkanın yarattığı söze konu kanunun ve maddelerinin anayasanın maddesinde düzenlenen devletin temel amaç ve görevleri başlıklı hükmüne maddede düzenlenen çalışma ve sözleşme hürriyeti başlıklı hükmüne maddede düzenlenen mülkiyet hakkına maddede düzenlenen piyasaların denetimi ve dış ticaretin düzenlemesi başlıklı hükümlerine aykırı olabileceği mahkememizce değerlendirilmekle anayasanın maddesi ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi gereğince sayın yüksek mahkememize başvuru zarureti hasıl olmakla talebe konu hususların değerlendirilmesi yüksek mahkemenizin takdirlerine arz olunur
161
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ danıştay onuncu dairesi günlü esas sayılı kararında aynen j öin nüfus kütüğündeki dini bölümüne bahai dininin işlenmesi yolundaki başvurusunun reddine ilişkin gün ve sayılı i̇zmir i̇li konak ilçesi nüfus müdürlüğü işleminin iptali istemiyle i̇zmir valiliğine karşı açılan davayı reddeden i̇zmir nolu i̇dare mahkemesinin gün ve sayılı kararının temyizen incelenip bozulması istenilmektedir sayılı nüfus kanununun aile kütükleri ile ilgili maddesinde aile kütükleri ailenin bütün fertlerinin cinsiyetini adı soyadı baba ve anası adıyla soyadlarını sağ olup olmadıklarını il ve ilçe itibariyle doğum yeri ve tarihlerini vücutlarındaki belirli değişiklikleri dinini okur yazar olup olmadıklarını medenî hallerini ve diğer şahsi hal değişikliklerini ihtiva eder hükmü yer almaktadır davacının aile kütüğünün din hanesine bahailiğin yazılması istemi bu madde kapsamında bulunduğundan dava konusu işlem bu yasaya göre yapılmış olup uyuşmazlık esas itibariyle işlemin dayanağı yasa hükmünün anayasaya uygun olup olmadığının belirlenmesiyle çözümlenebilecektir kurulumuzca uyuşmazlığın kaynaklandığı nüfus kanununun maddesinin aile kütüğüne dinin yazılmasını öngören hükmünün anayasaya aykırılığı bakımından incelenmesi davacının bu yöndeki savları da dikkate alınarak gerekli görülmüştür i̇nanç özgürlüğü bir dine katılmakla inançsızlık arasında seçim yapma ve dinin gerekliliklerini bireysel veya toplu uygulama serbestliğidir din ve vicdan özgürlüğünün korunabilmesi bireylere sahip oldukları dinsel kanaati açıklamama hakkının tanınması halinde mümkündür din özgürlüğünün özünü oluşturan inanç özgürlüğü de bireylerin sahip olduğu dinsel kanaati açıklamaya zorlanmaması olgusuyla özdeştir lâik devletin din özgürlüğüne toplumdan veya kişilerden gelecek baskı ve müdahaleleri engellemesi ayrıca din ve inançlar karşısında tarafsız kalması gerekir yasalarla bireylere dinsel kanaatlerini açıklama zorunluluğunun getirilmesi din ve inanç özgürlüğünün özünü zedelemektedir mevzuatta bu şekilde yer alan hükümler devletin lâik niteliği ile bağdaşmamaktadır zira lâik hukuk devleti düzeninde inanç ve vicdan özgürlüğünün belli bir düzenleme ve sınırlamaya tabi kılınmayıp sadece güvenceye alınması yeterlidir nüfus yasasının maddesinde yer alan bireye dini açıklama zorunluluğunu getiren hükmü bireyin özel ve kişiye özgü durumunu saklı tutma hakkını ve din özgürlüğünün dinini açıklamama öğesini ortadan kaldırmaktadır öte yandan bireyin dininin öğrenilmesinin devlet hayatı yönünden hiçbir değeri de yoktur anayasanın din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen maddesinin fıkrası kimsenin dinsel inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağını kesin bir biçimde hükme bağlamaktadır bu hükmün yasa koyucuya yönelik anlamı kişilerin dinsel inanç ve kanılarını açıklamalarını zorunlu tutan bir yasa hükmünün vicdan ve din özgürlüğü ile bağdaşmayacağı dolayısıyla belirtilen biçimde bir yasal düzenlemeye gidilemeyeceğidiresas sayısı karar sayısı hangi nedenle olursa olsun ve hangi düzeyde kalırsa kalsın vatandaşın dinsel inanç ve kanısını açıklamaya zorlanması cumhuriyetin temel niteliklerinden biri olan lâikliğin zedelenmesinden başka bir anlama da gelmez açıklanan nedenlerle sayılı nüfus kanununun maddesindeki dinini hükmünün anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına varıldığından anılan yasa hükmünün iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına ve anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar dosyanın bekletilmesine gününde oyçokluğuyla karar verildi denilmiştir
439
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir anayasanin maddesi̇ yönünden anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmektedir hukuk devleti insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün eylem ve işlemleri ile eşitlik ve hakkaniyeti gözeten devlettir bu bağlamda yasa koyucunun yasal düzenlemeler yaparken takdiri sınırsız ve keyfi olmayıp hukuk devleti ilkeleriyle sınırlıdır bunun yanında hukuk devleti kavramı kuralların ve müeyyidelerinin net olarak önceden belli olduğu dolayısıyla uyulmayan kararların müeyyidelerinin ne olduğunu insanların önceden bilmesini de ifade eder bu bağlamda sayılı yasanın maddesi değerlendirilecek olursa i̇lk anda ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapı yapanların karşılaşacağı cezaların da belli olduğu izlenimi uyanmaktadır nitekim yasa maddesinde para cezaları miktar olarak da bellidir ancak yasa koyucu rakam belirtirken alt ve üst sınırları belirlemiş olup kesin rakamı idarenin takdirine bırakmıştır elbette alt ve üst sınırların belirtilip kesin rakamın idareye bırakılması tek başına hukuk devleti ilkesini zedeleyici bir unsur değildir hatta hizmet gerekleri yönünden daha da işlevli olduğu söylenebilir çünkü ruhsatsızlığın veya ruhsata aykırılığın türleri ve ölçüleri kadar çok farklılık arz etmektedir ki para cezasını önceden ve tek rakam olarak belirlemek hukuksuzluk kaynağı olabilir bu sebeple alt ve üst sınırları belirtilen bir ceza türü daha adil sonuç doğuracaktır ancak söz konusu yasa maddesinin incelenmesi sonucu öncelikle alt ve üst sınırlar arası yelpazenin hiçbir mevzuatta görülmemiş şekilde geniş olduğu anlaşılıyor nitekim yasada belirtilen rakamlar işlem tarihi itibariyle güncellenince tl dan tl sına kadar ceza yelpazesi karşımıza çıkıyor bu kadar önemli rakama tekabül eden ve alt ve üst sınırlar arasındaki rakamı belirlemesi yetkisini tamamen idareye bırakan ve bu konuda hiçbir kriter öngörülmeyen yasa hükmü karşımıza çıkıyor nitekim dava konusu uyuşmazlıkta olduğu gibi idareler bu takdir hakkını tam bir keyfiyet alanı olarak kabul edilip hiçbir kritere bağlı olmaksızın aynı yerde aynı nitelikli yapılar hakkında bile birbirinden çok farklı miktarda cezalar vermektedirler bu da insanlarda müeyyidesinin türü ve oranı idarenin keyfine kalmış bir yasa intibaı uyandırmaktadır bu olumsuz sonucun sebebi ve kaynağı ise yasanın çok yüksek miktarlar içeren cezaların alt ve üst sınırı belirtilip yelpaze çok geniş olmasına rağmen aradaki ceza miktarının belirlenmesinde hiçbir kritere yer vermemesi veya bu kriterleri bir alt norma yönetmelik gibi bırakmadan idarenin takdirine keyfine bırakmasıdır bu da kuralların ve müeyyidelerin önceden belli olup buna devletin de uymak zorunda olduğu hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır anayasanin maddesi̇ yönünden anayasanın maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamazesas sayısı karar sayısı devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar hükmüne yer verilmiştir anayasa mahkemesi kararlarında belirtildiği üzere anayasanın maddesine göre yasaların uygulanmasında ayrım gözetilmeyecek ve eşitsizliğe yol açılmayacaktır maddede düzenlenen eşitlik ilkesiyle birbirinin aynı durumda olanlara aynı kuralların uygulanması ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılması engellenmektedir yasa önünde eşitlik herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez durum ve konumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve değişik uygulamaları gerektirebilir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa anayasada öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez yine anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında eşitlik ilkesi aynı durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde yasalarda ve yükümlülüklerde yetkilerde ve sorumluluklarda fırsatlarda hizmetlerde eşitliğin sağlanmasını gerektiren eşit davranma ve ayrım yapmama ilkesi olarak yorumlanmıştır bu açıklamalar ışığında söz konusu yasa maddesinin doğrudan eşitsizlik yaratan bir düzenlemesi görülmemektedir ancak yasanın uygulaması esnasında yine yasanın kendinden kaynaklanan sebeplerle eşitsizliğe ayrımcılığa hatta kayırmacılığa yol açan sonuçlar doğmaktadır yukarıda da değinildiği gibi yasa sadece alt ve üst sınırları belirleyip aradaki yelpaze çok geniş olup rakamlar yüksek olmasına rağmen başka hiçbir kritere yer verilmemiştir yasa kendisi bir kriter belirlemediği gibi kriterlerin bir alt normla belirlenmesi yoluna da gidilmediğinden alt ve üst sınır arasındaki ceza miktarını belirlemek tamamen idarenin takdirine keyfine bırakılmıştır nitekim idarelerde bu hakkı kelimenin tam anlamıyla keyfince kullanmaktadır nitekim dava konusu uyuşmazlıkta idareye yapılan ara kararı sonunda davalı idarece bu konuda objektifliği sağlayacak hiçbir düzenleyici işlem kriter belirlenmediği yılı içinde verilen para cezalarına ilişkin listeden de bu şekilde bir kritere uyulmayıp tamamen her olayın kendi başına değerlendirildiği sonucuna varılmıştır nitekim mahkememizdeki başka uyuşmazlıklarda da baz istasyonları sebebiyle verilen para cezalarında aynı büyükşehir içinde üç belediyenin aynı nitelikli tesise farklı cezalar milyar uygulandığı gözlenmiştir konya i̇dare mahkemesinin ve k ve sayılı dosyaları hatta davacının işyerinin bulunduğu yerde bir komşusunun da aynı şekilde m² ilave yaptığı ve gün ve sayılı işlemle tl ceza verildiği tespit edilmiştir bu tespitler ışığından ilk etapta adaletsizliğin yasadan değil idarenin uygulamasından kaynaklandığı sonucu çıktığı söylenebilirse de idareleri bu keyfi tutuma sevk edenin yasanın düzenleniş şekli olduğu aşikârdır çünkü yasa alt ve üst sınır arasındaki cezaların oranını yapının niteliği ihlal yoğunluğu gibi kriterlere bağlamazsa veya bu kriterleri düzenlemeyi bir alt norma bırakmazsa bu sonuçlar kaçınılmazdır çünkü her idare takdirini en adil şekilde kullandığını iddia edecek ama aynı nitelikli komşu yapılara farklı cezaların da sonu gelmeyecektir sonuç olarak sayılı yasanın maddesinin fıkrasının tl dan liraya kadar para cezası verilir kısmı ile fıkrasının tl dan liraya kadar para cezası verilir kısmının anayasanın ve maddesine aykırı olduğu ve bu nedenle iptalinin uygun olacağı sonucuna varılmaktadıresas sayısı karar sayısı sonuç ve kanaat yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı yasanın maddesi uyarınca verilen para cezalarının yasanın belirsizliği sebebiyle idarenin takdirine değil keyfine bırakıldığı gerek rakamların yüksekliği gerek alt sınır üst sınır arasının çok geniş olması sebebiyle ayrımcılığa eşitsizliğe belirsizliğe ve hatta kayırma ve cezalandırmaya malzeme yapıldığı sonuç ve kanaatine varılarak sayılı yasanın fıkrasının tl dan liraya kadar para cezası verilir kısmı ile fıkrasının tldan liraya kadar para cezası verilir kısmının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu düşüncesiyle resen ve davacının da itirazı ciddi bunarak anayasa mahkemesine itirazın götürülmesine dava dosyasının tüm belgeleriyle onaylı suretinin dosya oluşturularak anayasa mahkemesine sunulmasına iş bu karar aslı ile dosya suretinin yüksek mahkemeye ulaşmasından sora beş ay karar verilinceye kadar davanın bekletilmesine gününde oybirliğiyle karar verildi
992
esas sayısı karar sayısı i i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ iolay çeşitli kanunlarda ve maliye bakanlığının teşkilât ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılması hakkında kanun tarihinde türkiye büyük millet meclisinde kabul edilmiş ve sayılı kanun olarak temmuz tarih ve sayılı resmî gazetede yayımlanmıştır tarih ve sayılı kanunun geçici madde sinin birinci fıkrasında uncu maddesinin sayılı kanuna eklediği geçici madde in birinci fıkrasında ve uncu maddesinin değiştirdiği tarih ve sayılı kanunun inci maddesinin birinci ikinci üçüncü dördüncü ve beşinci fıkralarında anayasaya aykırı hükümler yer almaktadır bu nedenle söz konusu hükümlerin iptali için anayasa mahkemesinde dava açılması gerekli görülmüştür i̇ptali̇ i̇stenen hükümler tarih ve sayılı kanunun uncu maddesinin sayılı kanuna eklediği geçici in birinci fıkrası söz konusu geçici madde in birinci fıkrası şöyledir tarihli ve sayılı bakanlar kurulu kararı uyarınca gemi yapım sanayi bölgesi olarak tespit edilen i̇stanbul i̇li tuzla i̇lçesinde bulunan hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlar ile devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde bu karar uyarınca tersane ve benzeri tesisler kurmak amacıyla adlarına kamu arazisi tahsis edilerek lehlerine irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili bakanlıkların iznine tâbi işlemleri izinsiz olarak gerçekleştiren veya sözleşmelerine aykırı davranan yatırımcılar hakkında açılan davalardan tahsise konu taşınmazın emlak vergisi asgari metrekare vergi değerleri esas alınarak hesaplanan değerin yüzde biri ile dava masraflarını defaten ödemeleri sözleşmeden doğan mali yükümlülüklerini yerine getirmeleri yatırımcıların açtıkları davalardan vazgeçmeleri ve ilgili bakanlıklar ile yeniden sözleşme yapmaları kaydıyla vazgeçilir bu şartların yerine getirilmesi kaydıyla dava açılması gerekenler için ise dava açılmaz ve tahsisleri devam eder tarih ve sayılı kanunun geçici madde sinin birinci fıkrası söz konusu ‘geçici madde nin birinci fıkrası şöyledir kanunları uyarınca turizm yatırımı yapılmak amacıyla adlarına kamu arazisi tahsis edilen ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili bakanlıkların iznine tâbi işlemleri izinsiz olarak gerçekleştiren veya sözleşmelerine aykırı davranan yatırımcılar ve işletmeciler hakkında açılan davalardan cari yıl proje maliyet bedelinin ile dava masraflarını defatenesas sayısı karar sayısı ödemeleri sözleşmeden doğan mali yükümlülüklerini yerine getirmeleri ve ilgili bakanlıklar ile yeniden sözleşme yapmaları kaydıyla vazgeçilir bu şartların yerine getirilmesi kaydıyla dava açılması gerekenler için ise dava açılmaz ve tahsisleri devam eder tarih ve sayılı kanunun uncu maddesinin değiştirdiği tarihli ve sayılı tapu kanununun inci maddesinin birinci fıkrası söz konusu inci maddenin birinci fıkrası şöyledir karşılıklı olmak ve kanunî sınırlamalara uyulmak kaydıyla yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde bu ülkelerin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri türkiye cumhuriyeti sınırları içinde taşınmaz edinebilirler karşılıklılık ilkesinin uygulanmasında yabancı devletin taşınmaz ediniminde kendi vatandaşlarına veya yabancı ülkelerde bu ülkelerin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerine tanıdığı hakların türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına veya ticaret şirketlerine de tanınması esastır tarih ve sayılı kanunun uncu maddesinin değiştirdiği tarihli ve sayılı tapu kanununun inci maddesinin i̇kinci fıkrası inci maddenin ikinci fıkrası şöyledir türkiye cumhuriyeti ile arasında karşılıklılık olmayan devlet vatandaşlarının kanunî miras yoluyla edindikleri taşınmazlar ile kanunî kısıtlamalara tâbi alanlardaki taşınmazlar intikal işlemleri yapılarak tasfiye edilir ve bedele çevrilir tarih ve sayılı kanunun uncu maddesinin değiştirdiği tarihli ve sayılı tapu kanununun inci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci tümcesi inci maddenin üçüncü fıkrasının birinci tümcesi şöyledir yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde bu ülkelerin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin otuz hektardan fazla taşınmaz edinebilmesi bakanlar kurulunun iznine tâbidir tarih ve sayılı kanunun uncu maddesinin değiştirdiği tarihli ve sayılı tapu kanununun inci maddesinin üçüncü fıkrasının i̇kinci tümcesi inci maddenin üçüncü fıkrasının ikinci tümcesi şöyledir kanunî miras yoluyla intikal eden taşınmazlar için bu hüküm uygulanmaz tarih ve sayılı kanunun uncu maddesinin değiştirdiği tarihli ve sayılı tapu kanununun inci maddesinin üçüncü fıkrasının üçüncü tümcesi inci maddenin üçüncü fıkrasının üçüncü tümcesi şöylediresas sayısı karar sayısı yabancı uyruklu gerçek kişilerin kanunî miras dışında ölüme bağlı tasarruflar yoluyla otuz hektardan fazla taşınmaz edinebilmesi de bakanlar kurulunun iznine bağlıdır tarih ve sayılı kanunun uncu maddesinin değiştirdiği tarihli ve sayılı tapu kanununun inci maddesinin dördüncü fıkrası inci maddenin dördüncü fıkrası şöyledir yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde bu ülkelerin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri lehine taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak tesis edilmesi halinde karşılıklılık şartı aranmaz tarih ve sayılı kanunun uncu maddesinin değiştirdiği tarih ve sayılı tapu kanununun inci maddesinin beşinci fıkrası söz konusu inci maddenin beşinci fıkrası şöyledir kamu yararı ve ülke güvenliği bakımından bu maddenin uygulanmayacağı yerleri belirlemeye bakanlar kurulu yetkilidir tarih ve sayılı kanunun uncu maddesinin değiştirdiği sayılı büyükşehir belediyelerinin yönetimi hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanunun inci maddesinin son fıkrasının i̇kinci tümcesi sayılı kanunun sayılı kanunun değiştirdiği inci maddesinin son fıkrasının ikinci tümcesi şöyledir bu payın doğrudan ilgili belediye hesabına yatırılır kalan ise büyükşehir belediyelerine nüfuslarına göre dağıtılır hesaplama ve dağıtım işlemleri maliye bakanlığınca yapılır iiigerekçe tarih ve sayılı kanunun uncu maddesinin sayılı kanuna eklediği geçici madde in birinci fıkrasının anayasaya aykırılığı söz konusu geçici madde in birinci fıkrasında tarihli ve sayılı bakanlar kurulu kararı uyarınca gemi yapım sanayi bölgesi olarak tespit edilen i̇stanbul ili tuzla ilçesinde bulunan hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlar ile devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde bu karar uyarınca tersane ve benzeri tesisler kurmak amacıyla adlarına kamu arazisi tahsis edilen veya kullanma izni verilen ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili bakanlıkların iznine tabi işlemleri izinsiz olarak gerçekleştiren veya sözleşmelerine aykırı davranan yatırımcılar hakkında açılan davalardan tahsise konu taşınmazın emlak vergisi asgari metrekare değeri esas alınarak hesaplanan değerin yüzde biri ile dava masraflarını defaten ödemeleri sözleşmeden doğan mali yükümlülüklerini yerine getirmeleri yatırımcıların açtıkları davalardan vazgeçmeleri koşuluyla vazgeçileceği bu koşulların yerine getirilmesi kaydıyla dava açılması gerekenler için dava açılmayacağı yolunda bir hüküm yer almaktadıresas sayısı karar sayısı bu hüküm söz konusu fıkrada tanımlanan tahsise konu taşınmazın emlak vergisi esas alınarak hesaplanacak değerinin ile mahkeme masraflarını defaten ödeyebilenlerin belirtilen koşulları da yerine getirmeleri halinde haklarında açılan davalardan vazgeçilmesini veya dava açılmamasını sağlamaktadır söz konusu hükmün davalılar için dava yoluyla takipten kurtulabilme olanağını diğer koşulların yanısıra yapacakları belli miktardaki bir ödeme koşuluna da bağlı tutması bu miktarı ödeyebilenlerle ödeyemeyenler arasında eşitsizlik yaratmaktadır böyle bir eşitsizliği anayasanın uncu maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik ilkesi ile bağdaştırmak mümkün değildir sayılı kanuna eklenen geçici madde in birinci fıkrasında ifade edildiği gibi belli koşulların gerçekleşmesi halinde açılmış davadan vazgeçilmesi veya dava açılmaması hukuk düzeninin işlemesini ve yaptırımların uygulanmasını kişiye özel bir hale getirecektir böyle bir durum ise anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkesine aykırıdır diğer yandan davadan vazgeçilmesi için gerekli koşullardan birisinin de ‘ilgili bakanlıklarla sözleşme yapmak olması kişileri davadan kurtulabilmek için sözleşme yapmaya ve koşulları ne olursa olsun sözleşmeyi kabule zorlayacaktır böyle bir durumun ise anayasanın inci maddesinde yer alan sözleşme hürriyetinin ilgili maddede gösterilen sınırlandırma nedenlerine uyulmaksızın ölçüsüz adaletsiz ve dolayısıyla anayasanın üncü maddesine aykırı bir biçimde sınırlandırılması anlamına geleceği açıktır üzerinde durulması gereken bir başka husus da söz konusu birinci fıkranın anayasanın ncı maddesi karşısındaki durumudur anayasanın ncı maddesinde hak arama hürriyeti düzenlenerek herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu ifade edilmektedir hak arama hürriyeti kişilere davadan vazgeçme dava açma açmama konularında özgür iradesi ile karar verebilme hakkını da sağlamaktadır geçici madde in birinci fıkrasında getirilen düzenleme ile belirtilen koşulların yerine getirilmesi halinde davacı veya dava açabilecek konumundaki idarenin elinden bu konudaki seçim hakkı dolayısı ile irade özgürlüğü alınmakta açılmış davadan vazgeçmesi zorunlu hale getirilmekte henüz açılmamış davaları açma olanağı ise yok edilmektedir halbuki bu konuda anayasanın ncı maddesine uygun bir düzenleme ortaya çıkabilmesi için belirlenen objektif koşulların yerine getirilmesi halinde dahi idareye nasıl davranacağına özgür iradesi ile karar verebilme olanağının tanınması gerekmektedir geçici madde in birinci fıkrasında yer alan düzenleme idareye bu olanağı tanımadığı için anayasanın ncı maddesinde yer alan hak ve özgürlüğü ihlal etmekte ve sınırlandırma nedeni ve ölçüsü bakımından anayasanın üncü maddesinde yer alan ilkelere aykırı bir biçimde sınırlandırmaktadıresas sayısı karar sayısı anayasanın çeşitli ilkelerine aykırı bir düzenlemenin anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ve inci maddesinde yer alan anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ile bağdaşması da düşünülemez sayılı kanunun uncu maddesinin sayılı kanuna eklediği geçici madde in yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın ve inci maddelerine aykırı olan birinci fıkrasının iptal edilmesinin gerektiği düşünülmektedir tarih ve sayılı kanunun geçici madde sinin birinci fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı kanunun geçici madde sinin birinci fıkrasında kanunları uyarınca turizm yapılmak amacıyla adlarına kamu arazisi tahsis edilen ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili bakanlıkların iznine tabi işlemleri izinsiz olarak gerçekleştiren veya sözleşmelerine aykırı davranan yatırımcılar ve işletmeciler hakkında açılan davalardan cari yıl proje maliyet bedelinin ile dava masraflarını defaten ödemeleri sözleşmeden doğan mali yükümlülüklerini yerine getirmeleri ve ilgili bakanlıklar ile yeniden sözleşme yapmaları kaydıyla vazgeçileceğine bu şartların yerine getirilmesi kaydıyla dava açılması gerekenler için dava açılmayacağına ve tahsislerinin devam edeceğine ilişkin bir hüküm yer almaktadır bu hüküm birinci fıkrada belirlenen koşulların yerine getirilmesi halinde idare için açılmış davadan vazgeçmeyi ve açılacak davaları açmamayı zorunlu hale getirmektedir anayasanın ncı maddesinde düzenlenen hak arama hürriyeti kişiye dava açma açmama açılan davayı sürdürme veya vazgeçme konularında özgür iradesi ile karar verme hakkını da vermektedir geçici madde nin birinci fıkrasında yapılan düzenleme ise idarenin elinden böyle bir olanağı almakta ve belirtilen koşulların yerine getirilmesi halinde açılmış davadan vazgeçilmesini açılacak davaların da açılmamasını zorunlu kılarak anayasanın ncı maddesindeki özgürlüğü ihlal etmekte özünden zedeleyerek sınırlandırma nedenleri ve sınırlandırmanın ölçüsü bakımından anayasanın üncü maddesinde ifade edilen ilkelere aykırı bir biçimde sınırlandırmaktadır diğer yandan geçici nci maddenin birinci fıkrasındaki düzenleme açılmış davadan vazgeçilmesi ve açılacak davaların açılmaması için gerekli koşullardan birisi olarak cari yıl proje maliyet bedelinin ile dava masraflarının defaten ödenmesini göstermektedir bu durum bu ödemeyi yapabilecek mali güce sahip olanlarla olmayanlar arasında söz konusu birinci fıkrada sunulan olanaktan yararlanmak bakımından anayasanın uncu maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı servete dayalı bir ayırım yapılması anlamına gelmektedir bunun yanısıra belirlenen miktarda bir paranın ödenmesinin de içinde yer aldığı koşulların gerçekleşmesi halinde açılmış bir davadan vazgeçilmesi ve açılacak davaların açılmaması hukuk düzenini bozacak ve yaptırımların uygulanmasını kişiye özel bir hale getirecektir böyle bir durum ise anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkesine aykırıdır geçici madde nin birinci fıkrasında yer alan davadan vazgeçilmesi için gerekli koşullardan birisinin de ilgili bakanlıklarla sözleşme yapmak olması kişileri dava yoluylaesas sayısı karar sayısı takipten kurtulabilmek için sözleşme yapmaya ve koşullar ne olursa olsun sözleşmeyi kabule zorlayacaktır böyle bir durumun ise anayasanın inci maddesindeki sözleşme hürriyetini zedeleyeceği ve bu hürriyetin ilgili maddesinde gösterilen sınırlandırma nedenlerine uyulmaksızın ölçüsüz ve dolayısı ile anayasanın üncü maddesi ile bağdaşmayacak bir biçimde sınırlandırılması anlamına geleceği açıktır söz konusu geçici madde nin birinci fıkrası bu nedenlerle anayasanın inci ve üncü maddelerine aykırıdır anayasanın pek çok hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ve inci maddesindeki anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ile de bağdaştığı düşünülemez sayılı kanunun geçici madde sinin yukarıda açıklanan gerekçelerle anayasanın ve inci maddelerine aykırı olan birinci fıkrasının iptalinin gerekli olduğu düşünülmektedir sayılı kanunun uncu maddesinin değiştirdiği tarihli ve sayılı tapu kanununun inci maddesinin birinci fıkrasının anayasaya aykırılığı yabancı gerçek ve tüzel kişilerin ülkemizde taşınmaz mal edinme haklarının tarihsel gelişimine ve bunların esaslarına bakıldığında osmanlı i̇mparatorluğunda yabancı tüzel kişilere ülkede mülk edinme hakkının tanınmadığı yabancı gerçek kişilere de söz konusu hakkın sefer haziran tarihli tebaaye ecnebiyenin emlake mutasarruf olmaları hakkındaki kanunla verildiği görülmektedir türkiye cumhuriyeti döneminde ise lozan barış antlaşmasıyla sefer tarihli kanunun kabul ettiği tebaaya temsil sistemi yerine tam bir ahdi mütekabiliyet sistemi getirilmek suretiyle yabancının ülkede mülk edinme imkanı kısmen sınırlanmıştır sözü edilen antlaşmayla ahdi mütekabiliyet sistemini kabul eden türkiye cumhuriyeti bu antlaşmadan yedi ay kadar sonra çıkardığı köy kanununda yabancı gerçek ve tüzel kişilerin köyde gayrimenkul edinmelerini yasaklamıştır böyle bir yasağın yeni kurulan devlette milli birlik ve beraberliğin korunması amacıyla ve bilhassa sosyal ve kültürel açıdan gelişmemiş ve devlet denetiminin istenilen etkinlikte görülemediği yörelerin yabancı unsurlara açık tutulmasının yaratabileceği bir takım sakıncalardan duyulan endişe nedeniyle getirildiğinden kuşku yoktur bugün de söz konusu amaç ve nedenlerin önem ve değerini kaybettiği söylenemez köy kanunu ile yapılmış olan bu sınırlamayı tapu kanununun ve ncı maddelerindeki sınırlama izlemiştir mevzuatımızda sayılı kanun yürürlüğe girinceye kadar yabancı tüzel kişilere ülkemizde taşınmaz mal edinme hakkını tanıyan genel bir hukuk kuralı olmamış türk hukuk öğretisinde de anayasa mahkemesinin k sayı ve tarihli kararının gerekçesinde belirttiği gibi ilke olarak yabancı şirketlerin türkiyede taşınmaz mal edinemeyecekleri konusunda görüş birliği oluşmuştur genel hukuk öğretisinde de yabancı kamu hukuku tüzel kişilerinin özellikle devletlerin bir başka devlet ülkesinde taşınmaz mal edinmelerine imkan tanınması uygunesas sayısı karar sayısı görülmemekte bir devletin başka bir devlet ülkesinde taşınmaz mal edinmesinin devletin siyasi bütünlüğü ilkesine aykırı düşeceğine ve siyasi anlaşmazlıklara yol açacağına dikkat çekilerek bazı istisnalar dışında bu konuda mütekabiliyet esasının dahi geçerli sayılamayacağı belirtilmektedir bkz anayasa mahkemesinin k sayı ve tarihli kararının gerekçesi başka ülkelerde de yabancıların mülk edinmelerine bakış açısının türkiyeden pek farklı olmadığı görülmektedir yabancıların klasik insan hak ve özgürlüklerinden vatandaşlar gibi yararlandırılması günümüzde genellikle bütün hukuk sistemlerince kabul edilmiş bir genel ilke niteliğinde ise de yerine göre kamunun çok yönlü çıkarları açısından vatandaşlar bakımından sınırlanabilen söz konusu hakların yabancılar yönünden de sınırlandırılması demokratik esaslara aykırı görülmemektedir nitekim i̇nsan hakları evrensel beyannamesinde de yabancıyı ülkesinde barındıran devlete bu imkan açıkça tanınmış bulunmaktadır i̇nsan hakları evrensel beyannamesinin tanıdığı bu sınırlandırma imkanının devletler tarafından yabancıların ülkelerinde taşınmaz mal edinme hakları konusunda yaygın biçimde kullanıldığı görülmektedir günümüzün küreselleşen dünyasında iktisadi ve ticari nedenler ülkede yabancıların taşınmaz mal edinmesini bir gereksinim haline getirmiş olsa bile yabancılara böyle bir hakkın tanınmasından doğan bir takım karmaşık sorunlar devletleri bu sorunları çözmek üzere yabancılar hukukunda çeşitli sistemler geliştirmeye ve bu hakkı kendi ulusal çıkarlarına uygun esas ve yöntemleri benimseyerek sınırlamaya yöneltmektedir kimi devletlerde sınırlama arazinin türü bakımından yapılmakta örneğin tarım arazilerinde yabancılara mülk edinme hakkı verilmemektedir kimi devletlerde ise sınırlamanın taşınmaza komşu mülk taşınmazın kullanılma amacı veya stratejik bölgeler esas alınarak yapıldığı görülmektedir kimi devletler ise yabancının uyruğunda olduğu devlete göre bir sınırlamaya gitmekte belli bir devletler topluluğunun üyelerine topraklarında mülk edinme hakkı tanırken bunların dışındakilere böyle bir hak vermemektedir bu bağlamda dünya ülkelerine bakıldığında örneğin litvanyada avrupa birliği üyeleri hariç yabancılara tarım arazilerinde taşınmaz mal edinmek hakkı verilmediği rusya federasyonunda yabancı uyruklu gerçek kişilerle yabancı ticaret şirketlerine ulusal sınırlara bitişik yerlerde ve tarım arazilerinde mülk edinmek hakkı tanınmadığı ve yabancıların edinebilecekleri mülkün azami ve asgari büyüklüğü ile ilgili sınırlar da bulunduğu görülmektedir ukrayna yabancılara tarım arazilerinde taşınmaz mal edinmek hakkını tanımamakta tarım arazisi olmayan alanlarda ise yabancı gerçek kişilere sadece halen yabancı bir gerçek kişiye ait olan mülke bitişik taşınmaz malları satın almak hakkını vermektedir ukraynada yabancı tüzel kişilerin ancak bina inşa etmek üzere ve halen bir yabancı tüzel kişiye ait olan mülke bitişik mülkü satın alma hakları vardır i̇spanya ise kural olarak ülkesinin ziraat alanlarında sadece avrupa birliği üyesi devletlerin vatandaşlarına mülk edinme hakkı vermektediresas sayısı karar sayısı avusturya da aynı şekilde sadece avrupa birliği üyesi devletlerin vatandaşlarına ülkesinde taşınmaz mal edinme hakkı tanımakta diğer yabancı devletlerin vatandaşlarının bu haktan yararlanmasını izne bağlamaktadır danimarkada danimarka dışında yaşayan yabancılar yazlık ev edinmek hakkına sahip değildir i̇sveç ve i̇sviçre yabancıların tarım arazisinde taşınmaz mal edinmesine imkan tanımamaktadır slovenyada ülkenin tarım arazileri ile bunların dışında kalan kısımlarında yalnız avrupa birliği ülkesi üyelerinin vatandaşları üç yıldır slovenyada oturuyor olmak koşuluyla taşınmaz mal edinebilmektedir estonyada yabancı tüzel kişilere her türlü arazinin devri idari makamların iznine bağlıdır avrupa birliği ülkelerinde genellikle yabancıların taşınmaz mal edinme hakkına arazinin niteliği bakımından bir sınırlama getirilerek yurdun her bölgesinde yabancıların mülk edinmesine imkan tanınmamasının yaygın bir uygulama olduğu ve sınırlamanın da tarım arazileri bakımından yapıldığı görülmektedir bu sınırlamaların nedeni ülkede yabancının arazi ve emlak edinmesinin salt bir mülkiyet sorunu gibi değerlendirilmemesidir toprak devletin vazgeçilmesi olanaksız asli maddi unsuru egemenlik ve bağımsızlık simgesidir ülke olmadan devlet olmaz ülke devlet otoritesinin geçerli olacağı alanı belli eder devlet sahip olduğu üstün kudretine dayanmak suretiyle ülkede yerleşik olan ve devletin diğer asli maddi unsurunu oluşturan insan topluluğunun güvenliğini ve yararını kollamak ve gözetmek durumundadır bu asli görevi nedeniyledir ki ülke üzerinde egemenliğe dayalı üstün bir hakka sahiptir toprak ile alakalı konuda insan haklarına saygılı ölçülü adil bir sınırlama devlet için bir nefsi müdafaa tedbiri niteliğindedir devletin böyle bir tedbirden vazgeçebilmesi genellikle düşünülemez yurdun belli bölgelerinde toprak alacak yabancıların bölgelerde çoğunluk sağlayarak etkinlik kazanmaları bu yöndeki gelişmelerle yabancılar tarafından mülk edinilen ülke topraklarının ülkeden kopma noktasına gelmesi akıldan çıkarılmaması gereken ve yakın tarihte örnekleri bulunan olasılıklardır i̇nsan hak ve özgürlüklerini vatandaş gibi yabancıya da tanımış bulunan anayasamız da ncı maddesinde temel hak ve hürriyetler yabancılar için milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir ilkesini getirmiştir anayasanın ncı maddesinde belirtilen kanunla sınırlamanın genel biçimde tapu kanunu ile köy kanununda yapıldığı görülmektedir tapu kanununun inci maddesinde yabancı gerçek kişilerin karşılıklı olmak ve kanuni sınırlamalarla ilgili hükümler saklı kalmak koşuluyla türkiyede taşınmaz mal edinebileceği yolunda bir hüküm yer almaktadır tapu kanununun ncı maddesinde yabancı gerçek kişilerin bir köye bağlı olmayan müstakil çiftliklere ve köy sınırları dışında kalan arazinin hektardan çoğuna ancak hükümetin izniyle sahip olabileceği bildirilmiştir kanuni miras bu hükmün dışında tutulurkenesas sayısı karar sayısı adı geçen çiftliklere ve arazinin hektardan fazlasına vasiyet yoluyla veya mensup mirasçı sıfatıyla yabancı gerçek kişilerin sahip olabilmesi de hükümetin iznine bağlanmış iznin verilmemesi halinde bu fazla miktarın tasfiye suretiyle bedele çevrilmesi öngörülmüştür köy kanununun nci maddesi ise yabancı gerçek kişilerin ve şahıs hükmünde olan dernek ve şirketlerin köylerde arazi ve emlak almalarını yasaklamıştır anayasanın ncı maddesinin gözetilmesini zorunlu gördüğü husus temel hak ve özgürlükler konusunda yabancılar yönünden getirilecek sınırlamaların milletlerarası hukuka uygun bulunması ve her halde bu sınırlamanın ancak kanunla yapılmasıdır milletlerarası hukuku da devletlerin taraf oldukları iki veya çok taraflı antlaşmalar milletlerarası teammüller örf ve adetler medeni milletlerce kabul edilen ve temel hukuk prensiplerinden bulunan iyi niyet ahde vefa kazanılmış haklara saygı devletler hukukunun iç hukuka üstünlüğü ilkeleri ve yardımcı kaynak sayılan ilmi ve kazai içtihatlar oluşturmaktadır türk yabancılar hukukunun temel ilkelerinden en önde geleni karşılıklılıktır karşılıklılık mütekabiliyet esası öğretide en az iki devlet arasında uygulanan ve her birinin ülkesinde diğerinin vatandaşlarına aynı mahiyetteki hakları karşılıklı tanımalarını ifade eden bir prensip olarak izah olunmaktadır bu prensibe göre bir yabancının türkiyede bir haktan yararlanabilmesi türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının da yabancının ülkesinde aynı tür ve nitelikte olan haklardan yararlandırılmasına bağlıdır karşılıklı muamele esası antlaşma ile ya da kanunla konulabilir anayasamızın başlangıç kısmının ikinci paragrafında yer alan dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak ibaresi de yabancılar hukukunda karşılıklılık ilkesinin uygulanmasını gerekli kılmaktadır çünkü karşılıklılığın olmadığı yerde dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip üyeliğinin de gerçekleşmesi söz konusu olamaz yabancıların türkiyede mülk edinmesi konusunda yasalarımıza ve anayasamıza göre hukuki durum bu merkezde iken sayılı kanunun uncu maddesi ile tapu kanununun inci maddesi değiştirilmiş tapu kanununun ncı ve köy kanununun nci maddesi yürürlükten kaldırılarak yabancıların türkiyede taşınmaz mal edinmeleri hususu yeni usul ve ilkelere bağlanmıştır bu konuda yapılan yeni düzenlemede yabancı ticaret şirketlerinin bir kısmına da ülkemizde taşınmaz mal edinmek hakkı tanınmıştır bu düzenlemede ilk bakışta yabancılar hukukumuzun temel ilkesi olan karşılıklılığın korunmaya çalışıldığı görülmektedir sayılı kanunun uncu maddesinin değiştirdiği sayılı tapu kanununun inci maddesinin birinci fıkrasının birinci tümcesinde karşılıklı olmak ve kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde bu ülkelerin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin türkiye cumhuriyeti sınırları içinde taşınmaz mal edinebileceği ilkesi getirilmiştir birinci fıkranın ikinci tümcesinde ise karşılıklılık ilkesinin uygulanmasında yabancı ülkelerde bu ülkelerin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerine tanıdığı hakların türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına veya ticaret şirketlerine de tanınmasının esas olacağı hükmüne yer verilmiştir söz konusu birinci tümcede yer alan yabancı ülkelerde bu ülkelerin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri ibaresine bakıldığında bu ibarede belirtilen şirket niteliklerinin türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına veya ticaret şirketlerine ülkesinde taşınmazesas sayısı karar sayısı edinmek hakkını tanımayan bir devletin vatandaşlarının türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına ve ticaret şirketlerine taşınmaz mal edinme hakkını tanıyan bir devletin ülkesinde ve bu devlet kanunlarına tabi bir ticaret şirketi kurmak suretiyle bu şirket aracılığı ile türkiyede mülk edinmelerine imkan tanıdığı anlaşılmaktadır karşılıklılık ilkesinin sözde kalmasına yol açabilecek böyle bir düzenlemenin anayasamızın başlangıç kısmının ikinci paragrafı ile bağdaşmayacağı ortadadır anayasamızın başlangıç kısmının ikinci paragrafında yer alan dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak ibaresi milletlerarası hukuk ilişkilerimizde karşılıklılık ilkesinin esas alınacağını göstermektedir söz konusu inci maddenin birinci fıkrasının birinci tümcesindeki yabancı ticaret şirketleri ile ilgili nitelikleri ortaya koyan ibarenin türk ticari şirketlerine ülkesinde taşınmaz mal edinmek hakkını tanımayan bir devletin vatandaşlarının türk ticaret şirketlerine bu hakkı tanıyan bir ülkede ticaret şirketi kurarak türkiyede taşınmaz mal edinmelerine imkan vermesi karşılıklılık ilkesinin zedelenmesine ve anayasanın başlangıç kısmının ikinci paragrafına aykırı bir görünümün ortaya çıkmasına yol açmaktadır inci maddenin birinci fıkrasının birinci tümcesindeki söz konusu ibarenin anayasamızın başlangıç kısmının birinci paragrafında yer alan yüce türk devletinin bölünmez bütünlüğü ilkesine de aykırı olduğu görülmektedir çünkü karşılıklılık şartının aşılmasına elverişli bir tanım çerçevesinde yabancı ticaret şirketlerine türkiyede taşınmaz mal edinmek hakkını tanımak toprak ülke unsuru bakımından devletin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye düşürecek bir husustur ayrıca avrupa birliği üyelerinin hemen hemen tümünde yabancıların tarım arazilerinde taşınmaz mal edinmesine imkan verilmezken birinci tümcedeki düzenleme ile ülke topraklarının tümünün yabancıların mülk edinmesine açık tutulması birinci tümcedeki karşılıklılık koşulunun sadece sözde kaldığını ve içinin boşaltılmış olduğunu göstermektedir karşılıklılık ilkesi mülkiyet bakımından yalnız ülkelerin karşılıklı olarak birbirlerinin gerçek ve tüzel kişilerine ülkelerinde mülk edinmek hakkının tanınması anlamına gelmemekte fakat bu hakkın ediniminde uyulacak sınırlar bakımından da ülkeler arasında bir paralellik bulunmasını gerektirmektedir ülkeler arasında böylesi bir paralellik kurulmadan veya aranmadan yabancılara ülkede taşınmaz mal edinme hakkının kural olarak ülkenin bütünü üzerinde tanınması karşılıklılık ilkesine aykırı olacağı gibi ülkenin bölünmez bütünlüğünü de tehlikeye atar çünkü bu şekilde ülke toprakları yabancılar tarafından kolayca satın alma yoluyla ele geçirilebilir taşınmaz mal edinmek hakkının tanınacağı ticaret şirketinin aynı zamanda bir kamu hukuku tüzel kişiliği taşıması bu tehlikenin boyutlarını daha da genişletecek bir durumdur kaldı ki ulusumuza ve ülkemize bir katkı örneğin belli ölçekte bir yatırım veya faaliyet alanı bakımından taşınmaz mal edinilmesinin gerekliliği gibi koşullar söz konusu olmadan yabancı ticaret şirketlerinin ülkede taşınmaz mal edinmesine imkan tanımanın kamu yararı ile de ilgisi yoktur kamu yararı olmaksızın stratejik alanlar tarım alanları gibi kısımlar dışta tutulmadan ve mülk edinme hakkının sınırlarında denklik aranmadan ülke topraklarının yabancı gerçekesas sayısı karar sayısı kişilerle yabancı ticaret şirketlerinin taşınmaz mal edinmesine sözde kalmaya mahkum bir karşılıklılık koşulu çerçevesinde açılmasının anayasanın başlangıç kısmının birinci paragrafında yer alan ülkenin bölünmez bütünlüğü ilkesiyle bağdaşması da beklenemez inci maddenin birinci fıkrasının birinci tümcesinde yer alan düzenlemenin bu bakımlardan anayasanın başlangıç kısmının beşinci paragrafında yer alan türk varlığının devleti ve ülkesi ile bölünmezliği esasına da aykırı düşeceği açıktır aynı gerekçelerle inci maddenin birinci fıkrasının birinci tümcesindeki düzenlemenin anayasanın üncü maddesindeki türkiye devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür ilkesine de aykırı olduğunu söylemek gerekmektedir anayasanın pek çok hükmüne aykırı olan bir düzenlemenin anayasanın inci maddesinde yer alan anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ve dolayısı ile nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşması beklenemez yukarıda açıklanan nedenlerle inci maddenin birinci fıkrasının birinci tümcesinin anayasanın ve inci maddeleri ile başlangıç kısmının ve inci paragraflarına aykırı olduğu için iptalinin gerekli olduğu düşünülmektedir inci maddenin birinci fıkrasının ikinci tümcesinde ise karşılıklılık esası yabancı devletlerin taşınmaz ediniminde kendi vatandaşlarına veya yabancı ülkelerde bu ülkelerin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerine tanıdığı hakları türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına veya ticaret şirketlerine tanıması olarak tanımlandığı ve bu tanım yukarıda birinci tümce nedeniyle açıklandığı gibi türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına ülkesinde taşınmaz mal edinmek hakkı tanımayan bir devletin vatandaşlarının bu hakkı tanıyan bir devletin ülkesinde ticaret şirketi kurarak bu şirket adına türkiye cumhuriyeti sınırları içinde taşınmaz mal edinebilme imkanını açık tuttuğu ve dolayısı ile karşılıklılığı sözde kalmaya mahkum ettiği için söz konusu ikinci tümce anayasanın başlangıç kısmının ikinci paragrafına aykırıdır çünkü başlangıçın ikinci paragrafında dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak ibaresi yer almaktadır karşılıklılığın etkisiz hale gelebildiği bir durumda ise milletlerin eşit haklara sahip olduğundan söz edilemez inci maddenin birinci fıkrasının ikinci tümcesindeki düzenlemede karşılıklılığın sadece karşılıklı hak tanıma ile tanımlandığı yukarıda değinilen diğer hususlar bakımından bir denklik gereğinden söz edilmediği görülmektedir bu açıdan da ikinci tümcedeki karşılıklılık tanımının anayasanın başlangıçının ikinci paragrafına aykırı düştüğünü söylemek gerekmektedir böyle bir düzenlemenin anayasanın üncü maddesinde yer alan ülkenin bölünmez bütünlüğü ilkesi ile bağdaşması da beklenemez çünkü böyle bir karşılıklılık kavramı tanımı ülke topraklarının gerçek bir karşılıklılık söz konusu olmadan kolayca yabancılar tarafından ele geçirilmesine imkan verir söz konusu düzenleme aynı nedenlerle anayasanın başlangıç kısmının ve inci paragraflarında yer alan ülkenin bölünmez bütünlüğü ilkesine aykırıdıresas sayısı karar sayısı anayasanın çeşitli hükümlerine aykırı bir düzenlemenin anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ve inci maddesindeki anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkelerine uygun düşmesi de beklenemez bu nedenlerle uncu maddenin değiştirdiği sayılı tapu kanununun inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci tümcesinin de anayasanın ve inci maddeleri ile başlangıç kısmının ve inci paragraflarına aykırı olduğu için iptalinin gerektiği düşünülmektedir inci maddenin i̇kinci fıkrasının anayasaya aykırılığı inci maddenin ikinci fıkrasında türkiye cumhuriyeti ile arasında karşılıklılık olmayan devlet vatandaşlarının kanuni miras yoluyla edindikleri taşınmazlar ile kan
4,047
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sanık hakkındaki yargılama belirtilen şekilde devam ederken mahkememizce yargılamada uygulanacak sayılı kanunun ek maddesinin fıkrasının bendinin sayılı kanun ile değişik hükmünün anayasaya aykırı olduğu görüşüne varılmıştır askeri mahkemelerdeki yargılamada yargılama usulünün başlangıcı duruşma hazırlığının yapılabilmesi için davanın heyetle mi yoksa tek hâkimle mi bakılacağının tespiti gerekir bu hususu askeri mahkemelerin ellerindeki işlerinin birikmeyerek suratle ve zamanında karara bağlanması için subay ve astsubayların işledikleri suçlara ait davalar haricindeki er erbaş sivil personel sayılı kanunun uncu maddesinde yazılı olanlar vb kişilerin işledikleri suçlara tek hâkimle bakılabilmesi olanağını sağlamak amacıyla sayılı kanunun ek madde hükmü düzenlenmiştir askeri mahkemelerin ellerindeki işlerinin birikmeyerek suratle ve zamanında karara bağlanması için subay ve astsubayların işledikleri suçlara ait davalar haricindeki er erbaş sivil personel sayılı kanunun uncu maddesinde yazılı olanlar vb kişilerin işledikleri suçlara tek hâkimle bakılabilmesi olanağı sağlanmıştır bu düzenleme incelendiğinde sayılan bu kişilerin disiplin mahkemelerinin görevi dışında kalan ve ağır hapis cezasını gerektiren haller hariç olmak üzere askeri ceza kanunun uncu maddesinde yazılı suçlarına askeri mahkemenin hâkim sınıfından olan üyelerinden birisi tarafından bakılabilecek ve tek hâkim gereken kararları verebilecektir ascknun uncu maddesinde askeri hizmete mahsus bir şeyi makbul bir sebep olmaksızın kaybeden kasden tahrip veya hususi menfaatlerinde kullanan bu şeyin kıymetine göre kısa hapis veya üç seneye kadar hapis veya beş seneye kadar ağır hapis ile cezalandırılır ve tahrip veya kaybedilen şey ödetilir hükmü yer almaktadır bu maddedeki kısa hapis cezası kıymeti çok az olan eşya değeri on beş bin lirayı geçmeyen eşya ile ilgili olup kabahat derecesinde kaldığından ascknun ve inci maddeleri uyarınca disiplin âmiri tarafından verilebilmekte veya disiplin âmiri bu yetkisini kullanmayıp suç evrakını disiplin mahkemesine göndermesi halinde sayılı kanunun nci maddesi uyarınca disiplin mahkemesi tarafından verilebilmektedir askeri mahkemelerin hükmedebileceği hapis ve ağır hapis cezalarının tatbikinde suçta kullanılan şeyin kıymetine göre tatbikat yaparken belirsizlik vardır fail başlangıçta tek hâkimin mi yoksa heyetten oluşan bir askeri mahkemenin mi kendisini yargılayacağını bilememektedir bu durum anayasanın nci maddesindeki hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz düzenlenmesine aykırılık oluşturulacaktır ayrıca mahkemeler açısından duruşma hazırlığı ve özellikle yargılama sırasında mahkeme tek hâkimle oluşmuşsa faile hapis cezası heyetle oluşmuşsa ağır hapis cezası vereceğini daha delilleri toplayıp tartışmadan açıklamak zorunda kalacak hatta ayni kıymetteki bir askeri eşyayı kaybeden kasden tahrip veya hususi menfaatlerinde kullanan bir sanık tek hâkim tarafından yargılanırken başka bir askeri mahkemede heyet tarafından yargılanabilecektir bu durum anayasanın inci maddesindeki hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler hiçbir organ merci veya kişi yargıesas sayısı karar sayısı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez genelge gönderemez tavsiye ve telkinde bulunamaz şeklindeki hükmüne aykırılık oluşturacaktır yukarda açıklanan nedenlerle sanık hakkında görülmekte olan davanın askeri yargıtay bozma ilamında işaret olunduğu gibi heyetle veya tek hâkimle bakılması hususunu düzenleyen sayılı kanunun ek maddesinin fıkrasının bendinin sayılı kanunla değişik düzenlemesinin anayasanın ve nci maddelerinde düzenlenen hükümlere aykırı olduğu kanaatine varılmakla bu hususta bir karar alınabilmesi için gerekçeli kararın ve dosya muhtevasının anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine itirazen ve resen karar verildi
519
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir adam öldürmek suçundan mahkememize açılan kamu davasının yargılaması sonucunda mahkememizce sanığın mahkumiyetine karar verilmiş bu mahkumiyet kararında müdahilin kendisini vekille temsil ettirmiş olması nedeniyle müdahil lehine avukatlık ücreti takdir edilmiş kararın temyiz edilmesi üzerine yargıtay ceza dairesince mahkememizce verilen mahkumiyet kararı başka nedenlerin yanında yargıtay ceza dairesinin tarih sayılı kararı ile bozulmuştur bu bozma ilamında şıkkında sayılı avukatlık yasasının son ve maddesine aykırı olarak vekalet ücretinin eksik tayin edilip vekil yerine müdahile verilmesini bozma sebebi olarak kabul etmiş mahkememizce bozmaya uyulmuştur bozmaya uyulmuş olması nedeniyle bozma kararı gerekleri mahkememizce yerine getirilecektir yargıtayın bozma ilamında bozma nedeni olarak gösterilen sayılı avukatlık yasasının son maddesinin cümlesinin türkiye cumhuriyeti anayasasının ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından bu maddenin anılan fıkrasının iptali için tc anayasasının maddesince mahkemenize başvurulması zorunluluğu doğmuştur tc anayasasının maddesi türkiye cumhuriyeti toplumunun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmünü taşımaktadır görüldüğü üzere bu maddede devletin adalet anlayışı içinde bir hukuk devleti olduğu benimsenmiştir tc anayasasının maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığı ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır hükmü bulunmaktadır bu maddede belirtildiği üzere devlet adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak sınırlama getirmeyecektir türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak sureti ile yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hükmü bulunmaktadır buna göre herkes yargı mercileri önünde meşru vasıta ve yollardan faydalanma hakkına sahiptir sayılı avukatlık yasasının son fıkrasında dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir hükmü getirilmiştir bu madde yukarıda anılan anayasa maddelerine aykırı bir maddedir şöyle ki sayılı avukatlık yasasının maddesine göre avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir bu sözleşme avukat ile müvekkili arasında yapılan bir sözleşme olup bu sözleşmeyle avukat müvekkiline ait belirlenen işi bir ücret karşılığı yapmaktadır avukatesas sayısı karar sayısı yapacağı işin niteliğine ve sarf edilecek emeğe göre serbestçe ücretini talep edecek müvekkili de bu talebi kabul ettiğinde akit tamamlanıp ücret sözleşmesi tamamlanmış olacaktır bu sözleşmeye göre avukat müvekkilinden ücreti talep hakkına sahiptir bunun hukuka aykırı hiçbir yanı yoktur avukat gördüğü iş karşılığı müvekkilinden aldığı bu ücrete bu sözleşme gereği hak sahibidir ancak sözü edilen son fıkrasında ise bu sözleşmede belirlenen ücretin dışında dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yükletilecek vekalet ücretinin de avukata ait olması yukarıda belirtilen anayasanın maddesindeki devletin adalet anlayışı içinde olma maddede belirtilen adalet ilkeleri ve maddede belirtilen hak arama özgürlüğüne aykırıdır avukat sözleşme gereği ücretini aldıktan sonra dava sonunda karşı taraftan davayı kazanan müvekkil için takdir edilen ücreti de almakla hak etmediği diğer bir deyimle yaptığı sözleşme gereği müvekkilinden alacağı ücretten ayrı ek bir ücret almaktadır oysaki müvekkili avukata emeğinin karşılığını sözleşme ile vermeyi taahhüt etmiş ve avukat bu sözleşme gereği ücretini hak etmiştir müvekkil davayı kazandığı takdirde kendi avukatına sözleşme gereği ödediği ücretin hiç değilse tarifeye göre hükmedilecek kadarını geriye alabilecekken bunun da avukata verilmesi hakkaniyete adalet anlayışına aykırı düşmektedir karşı tarafa tarife gereğince yüklenecek avukatlık ücreti avukata değil de müvekkili olan asile verilmiş olsaydı hiç değilse avukata ödediği ücretin bir bölümü müvekkil asile geri gelecek bu suretle müvekkil asil davayı kazandığı takdirde kısmen zararı karşılanmış olacaktır karşı taraftan alınacak ücret avukata verilmekle davacı davayı kazansa bile avukatlık ücreti cebinden çıkmış olacak ve karşı taraftan hakkını tamamen almış olmayacaktır çünkü davanın esasını teşkil eden miktardan avukatına ödediği ücret tamamen kendisinden çıkmış olacak avukata verdiği para tamamen kendisinden çıkacağı için hakkına tamamen kavuşamamış olacaktır bu durum da türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde öngörülen herkesin hak arama özgürlüğüne aykırı düşmektedir zaman olur ki kişinin avukata ödeyecek parası da olmayabilir şuradan ya da buradan borç harç temin ettiği avukatına ödediği paranın hiç değilse bir kısmını karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti ile karşılayabilirse bu takdirde kendisi razı olduğu kadar avukatlık ücreti ödemeyi kabul etmiş olacaktır ülkemizin ekonomik koşulları da gözönüne alındığında avukata ödeyeceği ücretin hiç değilse bir kısmını geri alamayacak olan bir kimse haklı olduğu halde yargı mercileri önünde hakkını arama imkanından yoksun kalacaktır her halükarda hakkından avukata verdiği ücret kadar bir kısmı eksik kalacak ve onun haklı olmasına rağmen bu zararı karşılanmayacaktır bu da evrensel hukuk ilkelerine de aykırıdır oysaki sayılı avukatlık kanununun son maddesinin birinci fıkrası olmasaydı karşı tarafa tarifeye göre yüklenecek ücret müvekkil asile verilecek ve hiç değilse bu miktar kendisine geri dönmüş olacak hakkından çok fazla zarar etmeyecektir bu zarar etme düşüncesi varolduğu sürece insanlar mahkemelere dava açmaktan çekinebilirler bu da hak arama özgürlüğüne aykırıdır avukat sözleşmesindeki ücretini dava lehe de sonuçlansa aleyhe de sonuçlansa nasıl olsa alacaktır davanın lehe ya da aleyhe sonuçlanması avukatın malvarlığında bir değişiklik yapmayacak davanın tarafının malvarlığında artış ya da azalış yapacaktır dava aleyhe bittiğinde karşı tarafa verilecek avukatlık ücreti avukatın müvekkilinden alacağı sözleşmedeki ücretten mi kesilecek ya da bu ücreti karşı tarafa davayı kaybeden tarafın avukatı mı ödeyecek de karşı taraftan alınacak ücret avukatın olsun böyle bir şey adaletli olabilir mi bu hüküm adalet anlayışına adalet ilkelerine aykırıdır açıklanan nedenlerle sayılı avukatlık yasasının son maddesindeki dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir hükmü türkiye cumhuriyeti anayasasının yukarıda sözü edilen ve maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi gereğinceesas sayısı karar sayısı mahkemenize başvuru zorunluluğu doğduğundan sözü edilen sayılı yasanın son maddesinin cümlesinin anayasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilmesi arz olunur
921
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacı mb vekili av sd tarafından müvekkilinin sosyal sigortalar kurumuna tabi olarak zorunlu sigortalı hizmet süresini müteakip tarihinde sayılı kanunun maddesi kapsamında isteğe bağlı sigortalılığının başlatıldığını primlerini muntazaman ödemekte iken iradesi dışında sosyal sigortalar kurumu isteğe bağlı sigortalılığın davalı kurumca sayılı kanun gereğince bağ kur isteğe bağlı sigortalılığa dönüştürüldüğünü sayılı kanunun ve maddelerinde sayılı kanunun maddesi hükümlerinin aynen korunmasına rağmen davalı kurumca sosyal sigortalar kurumu isteğe bağlı sigortalılığın bağ kur isteğe bağlı sigortalılığa dönüştürülmesi işleminin kanunların geriye yürümezlik ilkesine usul ve yasaya aykırı olduğundan bahisle iptali istemiyle sosyal güvenlik kurumu başkanlığına karşı açılan davada işin gereği düşünüldü türkiye cumhuriyeti anayasasının inci maddesinin ikinci fıkrasında kanunların anayasaya aykırı olamayacağı belirtilmiş nci maddesinde de bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır mahkeme anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır anayasa mahkemesi işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır anayasa mahkemesinin işin esasına girerek verdiği reci kararının resmi gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz hükmüne yer verilmiştir anayasanın nci maddesi hükmüne göre bir davaya bakmakta olan mahkemenin itiraz yoluyla bir kanun hükmünün iptali için anayasa mahkemesine başvurabilmesi için iptali istenen kuralın davada uygulanacak nitelikte bir kural olması gerekir davacının sayılı kanun gereğince isteğe bağlı sigortalılığını engelleyen sayılı kanunun maddesinin ikinci bendinin son cümlesi ile son bendinin son cümlesinin bakılan davada uygulanacak bir kural niteliğinde olduğu açıktır dava dosyasının incelenmesinde davacı sayılı kanunun maddesi uyarınca isteğe bağlı sigortalı olarak primlerini düzenli olarak ödemekte iken sayılı kanunun maddesi uyarınca sosyal sigortalar kurumu isteğe bağlı sigortalığının bağ kur isteğe bağlı sigortalılığa dönüştürülerek tarihinden itibaren bağ kur isteğe bağlı sigortalı sayıldığı görülmektedir davanın yasal dayanağını oluşturan sayılı kanunun maddesinde isteğe bağlı sigortalılık müracaatın kurum kayıtlarına intikal ettiği tarihi takip eden günden itibaren başlar i̇steğe bağlı sigortalı olarak prim ödenen tarihlerde üncü maddeye göre sigortalı olmayı gerektirecek çalışması bulunduğu tespit edilenlerin zorunlu sigortalılıkla çakışan isteğeesas sayısı karar sayısı bağlı prim ödenen süreleri iptal edilerek bu süreye ilişkin ödedikleri primler ilgililere iade edilir ek fıkra md ay içerisinde günden az çalışan veya inci madde uyarınca prim ödeme gün sayısı ay içindeki toplam çalışma saatinin sayılı kanuna göre belirlenen günlük normal çalışma saatine bölünmesi suretiyle hesaplanan sigortalıların aynı ay içerisinde isteğe bağlı sigortaya prim ödemeleri halinde primi ödenen süreler zorunlu sigortalılığa ilişkin prim ödeme gün sayısına otuz günü geçmemek üzere eklenir ve eklenen bu süreler üncü maddenin birinci fıkrasının bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilir i̇steğe bağlı sigortalılık i̇steğe bağlı sigortalılığını sona erdirme talebinde bulunanların primi ödenmiş son günü takip eden günden aylık talebinde bulunanların aylığa hak kazanmış olmak şartıyla talep tarihinden ölen sigortalının ölüm tarihinden itibaren sona erer i̇steğe bağlı sigorta primi ödenmiş süreler malûllük yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulamasında dikkate alınır ve bu süreler üncü maddenin birinci fıkrasının bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilir hükmü öngörülmüştür yukarıda belirtildiği üzere sayılı kanunun maddesinde sayılı kanunun maddesinin bendinde belirtilen sigortalıların yani hizmet akdine tabi olarak çalışan sigortalıların isteğe bağlı sigortalı olmasına engel bir hüküm mevcut değildir hal böyle iken sayılı kanun gereğince isteğe bağlı sigortalı olan sigortalıların sayılı kanunun maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra ödenen isteğe bağlı sigortalılık primlerinin madde bendi kapsamında kabul edilmeyip madde bendi kapsamında bağ kur sigortalılık süresi olarak kabul edilmesi anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesi ile maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir sigortalı sosyal hukuk devleti güvencesi altında bulunduğu hissi ile tercihini sayılı sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmetlerin birleştirilmesi hakkındaki kanunun maddesi uyarınca sayılı kanun uyarınca yaşlılık aylığı bağlanmak üzere sayılı kanunun maddesi uyarınca isteğe bağlı sigortalı olma yönünde kullanmıştır hal böyle iken tarihi öncesinde sayılı kanunun maddesi uyarınca sigortalı olan bir sigortalının aniden yasa değişikliği ile bağ kur isteğe bağlı sigortalı sayılması akabinde yaşlılık aylığı bağlandığı esnada tarihinden sonraki isteğe bağlı sigortalılık süresinin bağ kur sigortalılık süresi olarak kabul edilmesi ve bağ kurlu olarak aylık bağlanması işlemi sosyal devlet ilkesine ve eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir tarihinden sonra yatırılan primlerin bağ kur isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak kabul edilmesi ve bu sürenin bağ kur isteğe bağlı sigortalı sayılması sonucunda sayılı kanunun maddesi gereğince bağ kurdan yaşlılık aylığı bağlanması halinde bağlanacak olan yaşlılık aylığının hizmet akdine tabi çalışanlara bağlanacak yaşlılık aylığından düşük olacağı bir gerçektiresas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle anayasanın maddesi uyarınca bakılmakta olan davada uygulanacak olan sayılı kanunun maddesinin ikinci bendinde yer alan ek fıkra md ay içerisinde günden az çalışan veya inci madde uyarınca prim ödeme gün sayısı ay içindeki toplam çalışma saatinin sayılı kanuna göre belirlenen günlük normal çalışma saatine bölünmesi suretiyle hesaplanan sigortalıların aynı ay içerisinde isteğe bağlı sigortaya pirim ödemeleri halinde primi ödenen süreler zorunlu sigortalılığa ilişkin prim ödeme gün sayısına otuz günü geçmemek üzere eklenir ve eklenen bu süreler üncü maddenin birinci fıkrasının bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilir hükmü ile sayılı kanunun maddesinin son bendinde yer alan i̇steğe bağlı sigorta primi ödenmiş süreler malûllük yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanmasında dikkate alınır ve bu süreler üncü maddenin birinci fıkrasının bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilir ibaresinin anayasanın ve maddesine aykırı olduğu kanaati ile anılan ibarelerin iptali istemi ile anayasa mahkemesine başvurulmasına anayasa mahkemesinin konu hakkında vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına kararın birer örneğinin taraflara tebliğine iş bu kararla birlikte dava dosyası ve içeriği evrakın çıkartılacak birer onaylı örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine tarihinde karar verildi
951
esas sayısı karar sayısı bağımsız yargı insan haklarının ve özgürlüklerinin başlıca güvencesi hukuk devletinin özü varlığının da temel unsurlarındandır mahkemelerin bağımsızlığı ile yargının yasama ve yürütme organlarına karşı bağımsız yapısı hakim ve savcıların bağımsızlığı ile de yasama ve yürütme organlarına bağlı olmadan her türlü maddi ve manevi baskı emir ve telkinden uzak anayasaya hukuka ve usul hükümlerine uygun olarak vicdani kanaatlerine göre yargı yetkilerinin kullanılması amaçlanmış ve böylece tam bir güvence içinde tarafsız ve özgürce yargı yetkisinin kullanılmasında objektif bağımsızlıkları anayasal bir güvence altına alınmıştırdanıştay daire e hukuk devletinin tam olarak yaşam bulduğu demokratik yönetim yapısı üç temel erkten biri olan yargının yasama ve yürütme erkine karşı bağımsızlığı yanında yargınım iç bağımsızlığını da zorunlu kılmakta olup iptal başvurusuna dayanak yapılan düzenlemeler yanında yargı etiğine ilişkin uluslar arası belgelerde de hakimlerin karar verme sürecindeki faaliyetleri ve oluşturdukları hükmün yargı içindeki birimler tarafından not verilmesi suretiyle değerlendirilmesinin yargı bağımsızlığını zedeleyici uygulamalar kapsamında değerlendirildiğine ilişkin hükümler yer almıştır türk yargısı açısından da bağlayıcı nitelikteki düzenlemeler gözden geçirildiğinde bangalor yargı etiği i̇lkelerinin bağımsızlık başlıklı ilkesi yargı bağımsızlığı hukukun üstünlüğünün ön koşulu ve adil yargılanmanın temel garantisidir bu nedenle hâkim hem bireysel hem de kurumsal yönleriyle yargı bağımsızlığını korumalı ve bu konuda örnek teşkil etmelidir düzenlemesine yer verdikten sonra uygulama konusunda ise hâkim herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki rüşvet baskı tehdit ve müdahaleden uzak şekilde olaylara ilişkin kendi değerlendirmesine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışı ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmelidir hâkim yargısal görevlerini yerine getirirken bağımsız şekilde karar vermekle yükümlü olduğu hususlarda meslektaşlarından bağımsız olmalıdır açıklaması getirilmiştir avrupa hâkimleri danışma konseyinin yargı bağımsızlığı ve hâkimlerin azledilememesine i̇lişkin standartlar konusunda avrupa konseyi bakanlar komitesinin dikkatine sunduğu sayılı görüş kapsamında yargı bağımsızlığının mantığı yargı bağımsızlığı hukukun üstünlüğü için bir ön şart ve adil yargılanmanın temel bir teminatıdır hâkimler vatandaşların hayatları özgürlükleri hakları sorumlulukları ve mal varlığı üzerinde nihai kararı vermekle görevlendirilmişlerdir bm temel i̇lkelerinin tekrarı olarak pekin bildirgesinde ve ayrıca avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin ve maddelerinde ifade edilmiştir hâkimlerin bağımsızlığı kendi menfaatleri için bir ayrıcalık veya imtiyaz olmayıp adaleti arayan ve bekleyenlerin menfaatinedir yargı içinde bağımsızlıkesas sayısı karar sayısı temel husus bir hâkimin görevini yerine getirirken hiç kimsenin çalışanı olmadığı bir devlet vazifesinin sahibi olduğu hususudur bu nedenle hâkim yalnızca hukukun hizmetçisidir ve yalnızca hukuka hesap verir bir davada karar verecek hâkimin yarsının içinden veya dışından bir üçüncü şahsın emir veya talimatı ile hareket etmeyeceği tabiidir sayılı tavsiye kararının ai numaralı ilkesinde hâkimlerin kararları kanunun öngördüğü temyiz usulü dışında hiçbir incelemeye konu olmamalıdır ve iaiv numaralı ilkesinde genel ve özel af gibi kararlar dışında hükümet veya idare geriye dönük işletilmek suretiyle yargı kararlarını geçersiz kılacak şekilde karar alamamalıdır denilmektedir ccje anketlere verilen cevaplarda bu ilkelere genellikle uyulduğu ve herhangi bir değişikliğin önerilmediğini tespit etmiştir ccje dahili bir yargısal hiyerarşinin varlığının yargı bağımsızlığına karşı muhtemel bir tehdit olabileceğine işaret etmektedir ccje yargı bağımsızlığının yalnızca uygunsuz dış etkilerden uzak olmaya değil aynı zamanda zaman zaman diğer hakimlerin tutumları ile ortaya çıkabilecek olan dahili etkilerden de bağımsız olmaya dayandığı görüşündedir hâkimler vicdanlarına olaylara ilişkin yorumlamalarına ve kanunun açık hükümlerine göre davalar hakkında tarafsız biçimde karar vermek noktasında sınırsız bir özgürlüğe sahip olmalıdırlar sayılı tavsiye kararı numaralı hükmü burada hâkimler bireysel olarak ele alınmışlardır i̇fade ediliş biçimi müşterek hukuk sistemindeki emsal karar uygulaması alt derece mahkemesindeki hâkimin yüksek mahkemenin mevcut davadaki hukuki meseleyle aynı olan bir meselede daha önce ortaya koymuş olduğu içtihada uyma mecburiyeti gibi doktrinleri reddetmemektedir sonuçlar herhangi bir hâkimin görevini ifası esnasındaki bağımsızlığı her türlü dâhili mahkeme hiyerarşisinden bağımsız olarak mevcuttur sayılı fıkra görüşlerine yer verilmiştir avrupa konseyi bakanlar komitesinin hâkimlerin bağımsızlığı etkinliği ve sorumlulukları hakkında üye devletlere yönelik cmrec sayılı tavsiye kararı yargı bağımsızlığı ve ne ölçüde güvence altına alınması gerektiği hususu sözleşmenin maddesinde belirtildiği üzere bağımsızlığın amacı herkese davasının sadece hukuki temellere dayanılarak ve usulsüz şekilde etki altında kalınmaksızın yürütülecek olan adil bir yargılama ile karara bağlanması yönündeki temel hakkını temin etmektir bireysel olarak hâkimlerin bağımsızlığı bir bütün olarak yargının bağımsızlığının sağlanmasıyla güvence altına alınır bu bağlamda hâkimlerin bağımsızlığı hukukun üstünlüğünün temel bir unsurudur hâkimler davaları hukuka ve olayları yorumlamalarına uysun olmak suretiyle tarafsız bir şekilde karara bağlama konusunda sınırsız özgürlüğe sahip olmalıdır değerlendirmesine yer verilmiştir yargı bağımsızlığı hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı devlet yapısı içerisinde yaşayan insanların adil yargılanma hakkını güvence altına alan hâkimler için bir ayrıcalık anlamına gelmeyen buna karşın insan hakları ve temel özgürlüklere saygı duyulması konusunda etkinesas sayısı karar sayısı ve tarafsız bir adalet sistemi için temel güvence durumundadır toplumun adalet duygusunu tatmin edici bir yargısal faaliyet gerçekleştirmesi beklenen hâkimlerin hukuk ve vicdani kanaatleri dışındaki tüm etkilere kapalı olması bu kapsamda dış etkenler yanında yargı hiyerarşisi içindeki organizasyona karşı da bağımsız olması gereği bulunmaktadır yargı örgütlenmesi nedeniyle ortaya çıkan hiyerarşinin hukuk devletinde hâkimlerin karar alma sürecine ve vicdani kanaatlerine etkide bulunması not kaygısıyla hareket eden hakimlerin varlığı yoluyla adil yargılanma beklentisi içindeki insanların temel haklarının ihlali sonucunu doğuracaktır adil yargılanmanın gözle de görülmesi gereğine değinen ai̇hm içtihatları karşısında hakimlerin yetkinlikleri nedeniyle not beklentisiyle hareket etmeyecekleri savunusu da geçerli olamayacaktır kanun yolu incelemesi yapan üst yargı kuruluşlarının hakimin hukuk kuralları ve vicdani kanaatiyle vardığı sonuç yönünden çok iyiden başlayıp zayıfa uzanan not değerlendirmesi yapması hukukun gelişimi ve geçerli içtihatların çağın gerekleri karşısında yeniden değerlendirilip değiştirilmesi olanaklarını kısıtlayacağı gibi çağdaş bir yöntem olarak kabulü mümkün olmayan içtihat hukukçuluğunu egemen kılarken pratik zorluk ve sorunlara da yol açacaktır zira olumsuz not alan hakimin daha üst mahkemede veya direnme sonucunda doğru karar verdiğinin ortaya çıkması halinde dahi daha önce aldığı olumsuz notun terfisine yansıtılmış olması karşısında bu durumu eski haline dönüştürmesi bazen mümkün olamayacak bazen de yargısal alana harcaması gereken emek ve mesaisini terfi konusundaki yanlışlıkları gidermeye harcanması zorunluluğunu doğuracaktır bölge adliye mahkemesindeki istinaf incelemesi yargıtaydaki temyiz incelemesi ve daha sonra direnme kararının sonuca bağlanması genel olarak bir terfi dönemi içinde sonuçlanamayacağından süreç içerisinde aynı karar nedeniyle olumlu veya olumsuz alman notlar hakimin terfisine farklı etkilerde bulunacak hukuki güvenliğini ortadan kaldıracaktır ayrıca not verme işleminin sonuç olarak idari bir işlem olduğu gözetildiğinde idari aşamadaki kesinleşme sonrasında bu kararlar aleyhine idari yargı yoluna gidilmesi olasılığı düşünüldüğünde yargı içindeki çalışma barışı ve uyumun da sarsılması olasılığı doğacaktır yasa meti̇nleri̇ i̇tiraz konusu yasa kuralı kanun yolu değerlendi̇rme formu madde yeniden düzenlenen madde sk md yargıtay ve danıştay daireleri ile genel kurullarınca yapılan kanun yolu incelemeleri sonunda i̇stinaf kanun yolu incelemesinde görev alan daire başkanı üye cumhuriyet başsavcısı ve savcılar i̇lk derece yargı yerlerinde duruşmaya karara veya hükme katılan karar veya hükmü veren ya da soruşturma aşamasında görev yapan hâkimler i̇lk derece yargı yerlerinde soruşturma aşamasında görev alan iddianameyi tanzim eden duruşmaya katılan mütalaa veren veya kanun yoluna başvuran cumhuriyet savcıları hakkında kanun yolu değerlendirme formu düzenleniresas sayısı karar sayısı kanun yolu değerlendirme formu soruşturmanın niteliği iddianame karar veya hükmün hukuka uygunluğu ve isabet derecesi soruşturma kovuşturma veya yargılamanın hedef sürede tamamlanması gereksiz masrafa sebebiyet verilmesi duruşmalara hazırlıklı çıkılması veya hazırlıksız çıkılarak gecikmelere neden olunması dosyaların eksiklik nedeniyle geri çevrilmeye neden olmayacak şekilde görevli daire veya birime gönderilmesi bilirkişi görevlendirilmesinin hukuka uygun yapılması soruşturma kovuşturma veya yargılama işlemlerinin usul hükümlerine uygun olarak doğru ve zamanında yapılması dava konularının anlayış ve yönlendirilmesi ile mütalaa gerekçeli karar ve tebliğnamelerin yazılış tahlil ve sonuçlandırılmasında başarı gösterilmesi gibi hususlar dikkate alınarak çok iyi iyi orta ve zayıf şeklinde düzenlenir yapılan incelemede olumlu veya olumsuz kanaat edinilememesi hâlinde değerlendirme formu bu durum belirtilerek düzenlenir hükmün onanmış veya bozulmuş olması tek başına olumlu veya olumsuz değerlendirme yapılmasını gerektirmez ayrıca incelenen karara uygun muhalefet şerhi bulunması hâlinde olumsuz değerlendirme yapılamaz bölge adliye mahkemeleri veya bölge idare mahkemeleri dairelerince yapılan istinaf kanun yolu incelemesi sonucunda yukarıdaki fıkralarda belirtilen kriterler esas alınarak kanun yolu değerlendirme formu düzenlenir aynı dosyaya ilişkin olarak istinaf kanun yolu incelemesi sonucu düzenlenen değerlendirme formu ile temyiz incelemesi sonucu düzenlenen değerlendirme formu arasında çelişki bulunması hâlinde temyiz mercilerince düzenlenen değerlendirme formu esas alınır değerlendirme formu kararı inceleyen heyetin başkanı tarafından düzenlenir hakkında değerlendirme formu düzenlenenler formun ulusal yargı ağı bilişim sistemi uyapne kaydedilmesinden itibaren bir ay içinde gerekçelerini belirtmek suretiyle değerlendirme formunun yeniden incelenmesini isteyebilir yeniden inceleme talebi başvuru tarihinden itibaren bir ay içinde incelemeyi yapan daire tarafından oyçokluğuyla karara bağlanır yukarıdaki fıkraların uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yargıtay ve danıştayın görüşü alınmak suretiyle hâkimler ve savcılar yüksek kurulu tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir soruşturma kovuşturma veya yargılamanın tamamlanması için öngörülen hedef süreler hâkimler ve savcılar yüksek kurulunun görüşü alınarak adalet bakanlığı tarafından belirlenir dayanılan anayasa kuralları madde yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır madde anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır kanunlar anayasaya aykırı olamaz madde hakimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirleresas sayısı karar sayısı hiçbir organ makam merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez genelge gönderemez tavsiye ve telkinde bulunamaz görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz madde hakimler ve savcılar adli ve idari yargı hakim ve savcıları olarak görev yaparlar bu görevler meslekten hakim ve savcılar eliyle yürütülür hakimler mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler hakim ve savcıların nitelikleri atanmaları hakları ve ödevleri aylık ve ödenekleri meslekte ilerlemeleri görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir hakimler ve savcılar altmışbeş yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler askeri hakimlerin yaş haddi yükselme ve emeklilikleri kanunda gösterilir hakimler ve savcılar kanunda belirtilenlerden başka resmi ve özel hiçbir görev alamazlar hakimler ve savcılar idari görevleri yönünden adalet bakanlığına bağlıdırlar dayanılan avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi kuralı madde her şahıs gerek medeni hak ve vecibeleriyle ilgili nizalar gerek cezai sahada kendisine karşı serdedilen bir isnadın esası hakkında karar verecek olan kanuni müstakil ve tarafsız bir mahkeme tarafından dâvasının mâkul bir süre içinde hakkaniyete uygun ve aleni surette dinlenmesini istemek hakkım haizdir hüküm aleni olarak verilir şu kadar ki demokratik bir toplulukta âmme intizamının veya millî güvenliğin veya ahlâkın yararına veya küçüğün menfaati veya dâvaya taraf olanların korunması veya adaletin selâmetine zarar verebileceği bazı hususi hallerde mahkemece zaruri görülecek ölçüde aleniyet dâvanın devamınca tamamen veya kısmen basın mensupları ve halk hakkında tahdid edilebilir bir suç ile itham edilen her şahıs suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar masum sayılır her sanık ezcümle şahsına tevcih edilen isnadın mahiyet ve sebebinden en kısa bir zamanda anladığı bir dille ve etraflı surette haberdar edilmekesas sayısı karar sayısı müdafaasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara malik olmak kendi kendini müdafaa etmek veya kendi seçeceği bir müdafii veya eğer bir müdafi tâyin için mali imkânlardan mahrum bulunuyor ve adaletin selâmeti gerektiriyorsa mahkeme tarafından tayin edilecek bir avukatın meccani yardımından istifade etmek i̇ddia şahitlerini sorguya çekmek veya çektirmek müdafaa şahitlerinin de iddia şahitleriyle aynı şartlar altında davet edilmesini ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek duruşmada kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından meccanen faydalanmak haklarına sahiptir talep sayılı yasanın maddesindeki çok iyi iyi orta ve zayıf seklinde ibaresinin bağımsız ve tarafsız bir yargı sisteminin yaşama geçirilmesi konusunda temel unsur olan hakimlerin hukuk kuralları ve vicdani kanaat ışığında karar verme yetki ve görevlerine olumsuz etkide bulunacağı uluslar arası yargı etiği kurallarıyla yasaklanan not verme işlemine yönelik uygulamanın yargı etiği kuralları yanında anayasanın maddeleri ile ai̇hsnin maddesine aykırılığı gerekçesiyle sayılı yasanın maddesi uyarınca itiraz yolu ile iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına oybirliğiyle karar verilmiştir
1,913
esas sayısı karar sayısı sayılı uzman erbaş kanununun maddesinde sözleşmenin imzalanmasından sonra ilk beş aylık intibak dönemi içerisinde göreve intibak edemeyenler ile ayrılmak isteyenlerin sözleşmeleri feshedilerek türk silâhlı kuvvetleri ile ilişikleri kesilir peşin olarak ödenen aylık ve aylık ile birlikte ödenen diğer tüm özlük haklarının çalışılmayan günlere ait kısmı geri alınır görevde başarısız olanlarla atandıkları kadro görev yerleri ile ilgili olarak üç ay ve daha uzun süreli bir kurs veya eğitime gönderilenlerden kurs veya eğitimde başarısız olan veya kendilerinden istifade edilemeyeceği anlaşılan uzman erbaşların barışta sözleşme sürelerine bakılmaksızın türk silâhlı kuvvetleri ile ilişikleri kesilir bunlar yedekte er kaynağına alınırlar görevde başarısız olma intibak edememe ve kendilerinden istifade edilememe hâlleri ve bunlara yapılacak işlemler çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir hükmüne aynı kanununun maddesinde personelde aranacak nitelikler müracaat şekli ve zamanı müracaatın kabul edilmesi sözleşmenin yapılması ve feshedilmesi sebepleri verilecek sicilin şekil ve usulleri görevde başarısız olma ve kendilerinden istifade edilememe halleri ve bunlara yapılacak işlem şekli sözleşmenin uzatılmasında uygulanacak esaslar uzman onbaşıların uzman çavuş olabilmeleri için gerekli şartlar astsubay sınıfına geçirilecekler için uygulanacak esaslar astlık üstlük münasebetleri ile bu hususlardaki işlem şekli ve ilgili diğer hususlar kanunun yürürlüğe girmesini takip eden ay içerisinde milli savunma bakanlığı ve i̇çişleri bakanlığınca müştereken çıkarılacak bir yönetmelikte gösterilir hükmüne yer verilmiştir anayasal düzenlemeler türkiye cumhuriyeti anayasasının cumhuriyetin nitelikleri başlıklı maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne maddesinin ikinci fıkrasında memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir ek cümle md ancak malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır hükmüne yer verilmiştir anayasaya aykirilik sorununun değerlendi̇ri̇lmesi̇ anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun olan insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir anayasanın maddesinde devletin kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerininesas sayısı karar sayısı gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin yasayla düzenleneceği belirtilmiştir maddede sözü edilen diğer kamu görevlileri kavramı memurlar ve işçiler dışında kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerde kamu hukuku ilişkisiyle çalışanları kapsamaktadır sayılı uzman erbaş kanununun maddesinde bu kanunun amacı türk silahlı kuvvetlerinin erbaş kadrolarında devamlılık arz eden teknik ve kritik görevlerde yetişmiş personel ihtiyacını karşılamak maksadıyla istihdam edilecek uzman onbaşı ve uzman çavuşların temini hizmet şartları görev ve hakları yükümlülükleri astsubay sınıfına geçirilmeleri ile ilgili esas ve usulleri düzenlemek olarak belirlenmiştir bu kapsamda sayılı kanun hükümleri uyarıca idari hizmet sözleşmeli olarak istihdam edilen uzman onbaşı ve uzman çavuşlar tarafından sunulacak kamu düzeninin sağlanması ve kamu güvenliğinin korunması hizmetinin devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerden olduğu söz konusu asli ve sürekli görevleri kamu hukuku ilişkisiyle yerine getiren uzman onbaşı ve uzman çavuşların da anayasanın maddesinde yer alan diğer kamu görevlileri içerisinde yer aldığı hususlarında tereddüt bulunmamaktadır bu nedenle sayılı kanun hükümleri uyarınca istihdam edilen personellerin anayasanın maddesi uyarınca nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ile göreve son verme sözleşmenin feshi halleri dahil diğer tüm özlük işlerinin kanunla düzenlenmesi gerektiği açıktır sayılı kanunun yukarıda hükümlerine yer verilen ve maddelerinde ise bu kanun kapsamında istihdam edilen personelden kendisinden istifade edilemeyeceğinin anlaşılması halinde sözleşmesinin feshedileceği hükmüne yer verilmesine karşın kendisinden istifade edilmeme hallerinin neler olduğu düzenlenmeden bu hususun doğrudan yönetmelikle belirleneceği kararlaştırılmıştır bu durumda dava konusu işleme dayanak oluşturan sayılı kanunun ve maddelerinde kendisinden istifade edilmeme hallerinin yönetmelikle belirleneceğine dair kısımlarının türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi ile maddesinin fıkrasına aykırı olduğu sonucuna varılmıştır sonuç ve talep sayılı uzman erbaş kanununun maddesinin fıkrasında yer alan kendilerinden istifade edilememe hâlleri ve bunlara yapılacak işlemler çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir hükmü ile aynı kanunun maddesinde yer alan kendilerinden istifade edilememe halleri ve bunlara yapılacak işlem şekli yönetmelikte gösterilir hükmünün türkiye cumhuriyeti anayasasının ve maddesinin fıkrasına aykırı olduğu kanaatine varıldığından anılan düzenlemelerin iptali amacıyla resen itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın görüşülmesinin geri bırakılmasına beş ay içerisinde anayasa mahkemesince bir karar verilmemesi halinde mevcut mevzuat hükümlerine göre davanın karara bağlanmasına kararın bir örneğinin taraflara tebliğine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
749
esas sayısı karar sayısı lpg otogaz bayilik lisansı olan davacı şirkete otogaz istasyonunda sorumlu müdür bulundurulmadığı asli faaliyetlerinde lpg yetkili personel belgesi olmayan personel çalıştırıldığı ve lpg otogaz istasyonunda üçüncü kişilere verilecek bedeni ve maddi zararları tazmin etmek için gerekli mali sorumluluklara ilişkin zorunlu sigortanın yaptırılmadığından bahisle tl i̇dari para cezası verilmesine ilişkin günlü ve sayılı enerji piyasası düzenleme kurulu kararının iptali istemiyle enerji piyasası düzenleme kurumuna karşı açılan davada danıştay onüçüncü dairesince verilen dava konusu işlemin kısmen iptaline kısmen davanın reddine ilişkin günlü k sayılı kararının taraflarca temyiz edilmesi üzerine oluşturulan dosya incelendi sayılı sıvılaştırılmış petrol gazlan lpg piyasası kanunu ve elektrik piyasası kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun lisans sahiplerinin hak ve yükümlülükleri başlıklı maddesinde lisans sahibine lisansta yer alan faaliyetin yapılması ile bu konularda taahhütlere girişilmesi haklarını verir lisans ile tanınan haklar bu kanunun ilgili diğer mevzuatın ve lisansta yer alan hususların yerine getirilmesi koşuluyla kullanılır piyasa faaliyetinde bulunanla kötü niyet veya tehlikeli eylem sonucunu doğuracak her türlü işlemden özenle kaçınmak bunların oluşumunun engellenmesi için her türlü tedbiri almak ve istenmeyen durumları en kısa sürede gidermek zorundadır bu kanuna göre faaliyette bulunanlar ticarî ve teknik mevzuata uygun davranmak çevreye zarar vermemek için gerekli tedbirleri atmak kamunun can mal ve çevre güvenliği ile kendi tesis ve faaliyetlerini önemli ölçüde tehdit eden veya olumsuz etkileyen bir durum oluştuğunda kamu yetkililerini ve bundan etkilenme ihtimali bulunan ilgilileri haberdar etmek tehdidin niteliği ve niceliği ile bunu önlemek üzere alınmakta olan tedbirleri kuruma bildirmek zorunlu sigorta yükümlülüğü kapsamında bulunan tesis veveya faaliyetlere zorunlu sigorta ile birlikte malî mesuliyet sigortası yaptırmak faaliyetleri esnasında üçüncü kişilere veya çevreye verilecek zarar veya ziyanları tazmin etmek nci maddenin birinci fıkrasına göre kurumca belirlenen usûl ve esaslara uygun bildirimleri yapmak inci maddedeki hükümleri yerine getirmek ve kurumca istendiğinde nci maddenin üçüncü fıkrasına göre gerekli bilgi belge ve numuneleri vermek tutanakları imzalamak ve görevlilerin tesislerde inceleme yapmasına müsaade etmek esas faaliyetlerine ilişkin tip sözleşme örneklerini ve bunlarda yapılacak değişiklikleri yürürlüğe koymadan önce kuruma bildirmekesas sayısı karar sayısı piyasa faaliyetlerinde teknik düzenlemelere uygun lpg sağlamak dolum tesislerinde ve otogaz istasyonlarında sorumlu müdür bulundurmak aslî faaliyetlerinde eğitim ve sertifika almış personel çalıştırmak eşit durumdaki alıcılara kategorilere eşit hak ve yükümlülük tanımak farklı şartlar uygulamamak ile yükümlüdür hükmüne yer verilmiş sigorta başlıklı maddesinde lisans kapsamında yürütülen faaliyetler için sigorta yaptırılması zorunludur bakanlar kurulu kararıyla sigorta kapsamından muaf tutulacak faaliyetler belirlenebilir sigorta kapsamına alınacak varlık çeşitlerinin belirlenmesi ile bunların tâbi olacağı sigorta kollan ve muafiyet tanınan hususlar yönetmelikle düzenlenir hükmü sorumlu müdür başlıklı maddesinde lpg dolum tesislerinde ve otogaz istasyonlarında sorumlu müdür bulundurulması zorunludur lpg dolum tesislerinde ve otogaz istasyonlarında bulundurulacak sorumlu müdürün yetki sorumluluk ve nitelikleri kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir hükmü eğitim başlıklı maddesinde lpg piyasasında görev yapacak sorumlu müdürler tanker şoförleri dolum personeli tüp dolum personeli tüp dağıtım araçlarının şoförleri ve tüp dağıtım personeli tanker dolum personeli test ve muayene elemanları ve otogaz lpg dolum personeli pompacılar ile tesisat projelendirme ve imalatında görev alan diğer personel tmmob türk mühendis ve mimarlar odaları birliğia bağlı ilgili meslek odası tarafından eğitime tâbi tutulurlar eğitime ilişkin esas ve usûllerin yer alacağı yönetmelik tmmob türk mühendis ve mimarlar odaları birliği ve ilgili kurum tarafından müştereken hazırlanır hükmü yer almıştır anılan yasanın i̇dari para cezaları başlıklı maddesinde ise değişik md bu kanuna göre i̇darî para cezalarının veya i̇darî yaptırımların uygulanması bu kanunun diğer hükümlerinin uygulanmasına engel oluşturmaz bu kanuna göre verilen ceza ve tedbirler diğer kanunlar gereği yapılacak işlemleri engellemez bu kanuna göre aşağıdaki hâllerde sorumlulara beşyüzbi̇n türk lirası idari para cezası verilir lisans almaksızın lisansa tâbi faaliyetlerin yapılması üncü maddenin son fıkrasının ihlâli uncu madde gereği kurum tarafından yapılan uygulamaların dolaylı veya dolaysız olarak engellenmesi veya engellenmeye teşebbüs edilmesi ve üncü madde hükümlerinin ihlâli aşağıdaki hâllerde sorumlulara ikiyüzellibin türk lirası idari para cezası verilir ve nci madde hükümlerinin ihlâli lisans almaksızın hak konusu yapılan tesislerin yapımına veya işletimine başlanması ile bunlar üzerinde tasarruf hakkı doğuracak işlemlerin yapılmasıesas sayısı karar sayısı sahip olunan lisansın verdiği haklar dışında faaliyet gösterilmesi son fıkrası hariç üncü madde hükümlerinin ihlâli ve inci madde hükümlerinin ihlâli hâlinde sorumlulara ellibin türk lirası idari para cezası verilir inci maddenin dördüncü fıkrasının numaralı bendinin ihlâli hâlinde bayilere yüz türk lirası idarî para cezası verilir hükmü yer almıştır somut olayda lpg otogaz bayilik lisansı olan davacı şirkete ait istasyonda tarihinde yapılan denetimde sorumlu müdür bulunmadığı asli faaliyetlerinde lpg yetkili personel belgesi olmayan personel çalıştırdığı ve lpg otogaz istasyonunda üçüncü kişilere verilecek bedeni ve maddi zararları tazmin etmek için gerekli mali sorumluluklara ilişkin zorunlu sigortanın yaptırılmadığı tespit edilerek söz konusu eylemlerin sayılı yasanın maddesinin dördüncü fıkrasının h veı bentlerine ve maddelerine aykırı olması nedeniyle sorumlu müdür bulundurmama eylemi için sayılı yasanın maddesine aykırılık nedeniyle aynı yasanın maddesinin ikinci fıkrasının bendi uyarınca asli faaliyetlerinde lpg yetkili personel belgesi olmayan personel çalıştırma eylemi için sayılı yasanın maddesine aykırılık nedeniyle aynı yasanın maddesinin ikinci fıkrasının bendi uyarınca ve lpg otogaz istasyonunda üçüncü kişilere verilecek bedeni ve maddi zararları tazmin etmek için gerekli mali sorumluluklara ilişkin zorunlu sigortanın yaptırılmaması eylemi için sayılı yasanın maddesine aykırılık nedeniyle aynı yasanın maddesinin ikinci fıkrasının bendi uyarınca davacı şirkete idari para cezası verildiği görülmektedir öte yandan yukarıda yer verildiği üzere sayılı yasanın maddesinin bendine göre anılan kanuna göre faaliyette bulunanlar zorunlu sigorta yükümlülüğü kapsamında bulunan tesis veveya faaliyetlere zorunlu sigorta ile birlikte mali mesuliyet sigortası yaptırmak aynı maddenin bendine göre dolum tesislerinde ve otogaz istasyonlarında sorumlu müdür bulundurmak ve yine aynı maddenin bendine göre de asli faaliyetlerinde eğitim ve sertifika almış personel çalıştırmak ile yükümlü olup bu yükümlülüklere uymayanlara ilişkin olarak uygulanacak idari yaptırım ise aynı yasanın maddesinin ikinci fıkrasının bendinde düzenlenmiştir buna göre sayılı yasanın maddesinin ikinci fıkrasının b ve bentlerinin uyuşmazlıkta uygulanacak kurallar olduğunda kuşku bulunmamaktadır anayasanın maddesi hukuk devleti ilkesini düzenlemektedir anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında da vurgulandığı üzere anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçman hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir hukuk devleti ilkesinin önkoşullarından biri olan hukuk güvenliği ile kişilerin hukuki güvenliğinin sağlanması amaçlanmaktadır hukuk güvenliği ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesiniesas sayısı karar sayısı devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar anayasanın maddesi ise suç ve cezaların kanuniliği ilkesini düzenlemektedir kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır anayasanın maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından idari para cezalan da maddede öngörülen hükümlere tabidir anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında da vurgulandığı üzere ceza yaptırımına bağlanan fiilin kanunun açıkça suç sayması şartına bağlanmış olmasıyla suç ve cezalara ilişkin düzenlemelerin şekli bakımdan kanun biçiminde çıkarılması yeterli olmayıp bunların içerik bakımından da belirli amacı gerçekleştirmeye elverişli olmaları gerekir bu açıdan kanunun metni bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebimelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmış olmalıdır bu nedenle belirli bir kesinlik içinde kanunda hangi fiile hangi hukuksal yaptırımın bağlandığının bireyler tarafından bilinmesi ve eylemlerin sonuçlarının öngörülebilmesi gerekir sayılı kanunun maddesinde lisans sahibinin hak ve yükümlülükleri arasında sayılan sigorta yaptırma sorumlu müdür bulundurma ve asli faaliyetlerinde eğitim ve sertifika almış personel çalıştırma yükümlülüklerinin ayrıca sigorta sorumlu müdür ve eğitim başlıkları altında ve maddelerde de düzenlendiği sigorta zorunluluğuna ilişkin maddenin bendinin ihlali için maddenin ikinci fıkrasının bendi uyarınca tl aynı yükümlülüğe ilişkin maddenin ihlali için ise aynı maddenin ikinci fıkrasının bendi uyarınca tl sorumlu müdür bulundurma zorunluluğunu düzenleyen maddenin bendinin ihlali için maddenin ikinci fıkrasının bendi uyarınca tl sorumlu müdürü düzenleyen maddenin ihlali için ise aynı maddenin ikinci fıkrasının bendi uyarınca tl yine asli faaliyetlerinde eğitim ve sertifika almış personel çalıştırma yükümlülüğünü düzenleyen maddenin bendinin ihlali için maddenin ikinci fıkrasının bendi uyarınca tl personelin alması gereken eğitim konusunu düzenleyen maddenin ihlali için ise maddenin ikinci fıkrasının bendi uyarınca tl idari para cezası öngörülmektedir sayılı yasada lisans sahiplerinin hak ve yükümlülüklerinin sayıldığı maddenin dördüncü fıkrasının bendinde zorunlu sigorta yükümlülüğü kapsamında bulunan tesis veveya faaliyetlere zorunlu sigorta ile birlikte mali mesuliyet sigortası yaptırma yükümlülüğünün düzenlendiği sigorta başlıklı maddesinde ise lisans kapsamında yürütülen faaliyetler için sigorta yaptırılmasının zorunlu olduğunun hüküm altına alındığı görülmektedir zorunlu sigorta ile mali mesuliyet sigortasına ilişkin olarak sayılı yasada herhangi bir tanım bulunmadığı gibi zorunlu sigorta mali mesuliyet sigortası ayrımına ilişkin her hangi bir düzenleme de yer almamaktadır anılan yasada zorunlu sigorta ile mali mesuliyet sigortası ayrımına ilişkin bir düzenlemenin yer almaması karşısında sigorta yükümlülüğüne ilişkin iki hükmün hangi yönden farklılaştığı ve ayrı yaptırımlara bağlandığı hususu açık ve belirgin değildir sayılı yasanın maddesinin dördüncü fıkrasının bendinde dolum tesislerinde ve otogaz istasyonlarında sorumlu müdür bulundurma yükümlülüğü düzenlenmiş sorumlu müdür başlıklı maddesinde ise lpg dolum tesislerinde ve otogaz istasyonlarında sorumlu müdür bulundurulmasının zorunlu olduğu kurala bağlanmıştır görüldüğü üzere birbirine koşut nitelikteki iki hüküm arasındaki fark ortaya konulmaksızın bu düzenlemelere aykırılığın yasada iki ayrı yaptırıma bağlanmasının nedeni anlaşılamamaktadıresas sayısı karar sayısı öte yandan anılan yasanın maddesinin bendinde asli faaliyetlerinde eğitim ve sertifika almış personel çalıştırma yükümlüğü düzenlenmiş bu yükümlülüğün ihlali halinde aynı yasanın maddesinin ikinci fıkrasının bendi uyarınca idari para cezası verileceği kurala bağlanmıştır değinilen yasanın eğitim başlıklı maddesinde ise lpg piyasasında görev yapacak sorumlu müdürlerin tanker şoförlerinin dolum personelinin tüp dolum personelinin tüp dağıtım araçlarının şoförlerinin ve tüp dağıtım personelinin tanker dolum personelinin test ve muayene elemanlarının ve otogaz lpg dolum personelinin pompacılar ile tesisat projelendirme ve imalatında görev alan diğer personelin tmmobne bağlı meslek odası tarafından eğitime tabi tutulacağı düzenlenmiştir bu hüküm lafzı itibarıyla esasen doğrudan lisans sahiplerine bir yükümlülük getirmemektedir lisans sahiplerinin bu konuya ilişkin yükümlülüğünün asli faaliyetlerinde eğitim ve sertifika almış personel çalıştırmak olduğu bu yükümlülüğe de sayılı yasanın maddesinin bendinde yer verilerek ihlali halinde uygulanacak yaptırımın aynı yasanın maddesinin ikinci fıkrasının bendinde düzenlendiği dikkate alındığında lpg piyasasında görev yapacak personelin eğitimine ilişkin düzenleme öngören ve lisans sahiplerine herhangi bir yükümlülük getirmediği sonucuna varılan maddeye uyulmamasının ayrıca yaptırıma bağlanmasında bir yasada olması gereken açıklık ve belirginlik ilkesine uyarlık görülmemiştir bu durumda aynı yükümlülüğe ilişkin olarak kanunda yer alan birden fazla düzenlemenin ihlali için şayet varsa aradaki farklar ortaya konulmaksızın farklı idari para cezaları öngören sayılı yasanın maddesinin ikinci fıkrasının ve bentlerinin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte ortaya konulamamış olması nedeniyle anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır açıklanan nedenlerle bir davaya bakmakta olan mahkemenin davada uygulanacak bir yasanın anayasaya aykırı olduğu kanısına götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurulması gerektiğini düzenleyen sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin birinci fıkrası gereğince sayılı sıvılaştırılmış petrol gazları lpg piyasası kanunu ve elektrik piyasası kanununda değişiktik yapılmasına dair kanunun i̇dari para cezaları başlıklı maddesinin ikinci fıkrasının aj ve bentlerinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle anılan kuralların iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına bu kuralların anayasaya aykırılığı ve uygulanması durumunda giderilmesi güç ve olanaksız zararlar doğabileceği gözetilerek esas hakkında bir karar verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulmasının istenilmesine dosyada bulunan belgelerin onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde oybirliği ile karar verildi
1,832
esas sayısı karar sayısı tarihli ve sayılı resmi gazetede yayınlanan sayılı olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirler alınması hakkında kanun hükmünde kararname tarihinde türkiye büyük millet meclisinde görüşülerek yasalaşmıştır tarihli ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayınlanan sayılı olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirler alınması hakkında kanun hükmünde kararnamenin kabul edilmesine dair kanun ile fetöpdy ve diğer terör örgütleriyle bağlantılı türk silahlı kuvvetleri jandarma genel komutanlığı ve emniyet genel müdürlüğü mensupları ile kamu görevlilerinin ihraç edilmesi daha önce ihraç edilen kamu görevlilerinden yeniden inceleme sonucu ihracı gerektirecek bir bağlantısı bulunmadığı anlaşılan kişilerin görevlerine iade edilmesi terör bağlantılı dernek ve basın yayın kuruluşlarının kapatılması harp okulları ile kapatılan harp akademilerindeki sivil lisansüstü öğrencilerinin yök tarafından durumlarına uygun bir enstitüye nakledilmesi ve sayılı belediye kanununun inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında görevlendirme yapılan belediyelerde terör bağlantılı yüklenicilere verilmiş ihale sözleşmelerinin feshedilmesi amaçlanmıştır dava konusu düzenleme cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından ohal khksi olarak çıkarılmış ve tbmm tarafından onaylanarak yasa adı altında yayımlanmıştır ancak aşağıda açıklanacak nedenlerle söz konusu düzenleme yok hükmündedir ve anayasa mahkemesinin bu yokluğu tespit etmesi gerekir anayasa mahkemesi yokluk tezine katılmazsa gene aşağıda ayrıntılı olarak açıklanacak nedenlerle dava konusu düzenleme şekle aykırılık dolayısıyla mahkemece iptal edilmelidir aşağıda belirtilecek yokluk nedenlerinin iptali istenen düzenlemenin hem tbmm tarafından onaylanması öncesine ilişkin boyutları hem de onaylama aşaması sonrasına ilişkin boyutları bulunmaktadır belirtmek gerekir ki anayasa mahkemesinin önüne daha önce yetki ve şekil sakatlıklarının bu derece ağır olduğu bir metin gelmemiştir bu nedenle yokluk iddiamızın öncelikle değerlendirilmesi zorunludur i̇ptali i̇stenen düzenlemenin tbmm onayı öncesine i̇lişkin yokluk nedenleri dava konusu düzenleme pek çok nedenle yok hükmündedir i̇ptali i̇stenen düzenleme yetki gaspı suretiyle çıkarılmıştır öncelikle anayasa ile olağanüstü hallerde cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna tanınan yetkinin tamamen dışına çıkılarak olağanüstü halin süresini ve kapsamını aşacak şekilde tedbirler alınarak anayasal yetkilerini tamamen aşarak bireylerin temel hak özgürlüklerine ömür boyu müdahale edecek şekilde kalıcı işlemler yapmıştır anayasa tarafından cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna olağanüstü hal süresini aşan kalıcı nitelikte ve temel hak ve özgürlüklere müdahale yapma yetkisi verilmemiştir bu yargı organlarına ve idareye tanınan yetkilerin açıkça gaspı anlamına gelmektedir ve anayasa mahkemesinin çeşitli defalar belirttiği gibi yetki gaspı suretiyle yapılmış düzenlemeler yoklukla maluldür çağdaş demokrasilerde olağanüstü yönetim usulleri devletin ya da ulusun varlığına yönelmiş olağanüstü bir tehdit veya tehlikenin mevcudiyeti halinde bu tehdit ve tehlikenin olağan tedbirlerle ortadan kaldırılamayacak derecede ciddi olması durumunda bu tehdit veya tehlikeyi ortadan kaldırmayı ve olağan düzene dönmeyi amaçlayan rejimlerdir bir başkaesas sayısı karar sayısı ifadeyle olağanüstü yönetimler anayasal düzeni korumak ve savunmak amacı taşıyan rejimlerdir bütün olağanüstü yönetim usulleri gibi olağanüstü hal de çağdaş anayasal demokrasilerde geçici nitelikte olan hukuki ve anayasal bir rejimdir bunun anlamı olağanüstü halin yürütme organına istediğini yapma olanağını tanıyan keyfi bir rejim olmamasıdır olağanüstü hal anayasal demokratik rejimin askıya alınması değil devletin veya ulusun varlığına yönelik ciddi bir tehdit veya tehlikenin hızlı bir şekilde ortadan kaldırılması ve en kısa sürede olağan hukuk düzenine dönülmesini sağlamak amacıyla geçici bir süreyle yürütme organına hızlı ve etkili tedbirler alma ve temel hak ve özgürlüklere müdahale olanağı verir ancak anayasa bu yetkilerin sınırını açık bir şekilde çizmiştir ve yürütme organının hukuk devleti dışına çıkmasına olanak tanımaz yürütme organı olağanüstü hallerde de çerçevesi ve sınırları anayasa ve kanunlarla çizilen sınırlar içinde hareket etmek zorundadır olağanüstü hallerin amacı olağanüstü hal ilanına neden olan durumu en kısa sürede ortadan kaldıracak tedbirleri almak ve olağanüstü hal ilanı öncesi döneme geri dönmektir olağanüstü hal yönetimini anayasal düzeni ve hukuk sistemini yeniden düzenlemenin bir aracı olarak kullanmak olağanüstü hal yönetiminin mahiyetiyle bağdaşmaz bu nedenle olağanüstü hal döneminde yürütme organının alacağı tedbirler geçici ve istisnai nitelik taşımalıdır bu önlemler olağanüstü hal sona erdikten sonra da etkisini sürdürecek nitelikte olamaz bir başka ifadeyle olağan dönemde de uygulanamaz anayasası maddesinde olağanüstü hallerde yürütme organına özel bir yetki vererek cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma olanağı tanımıştır ancak bu kanun hükmünde kararnamelerin anayasanın maddesinde düzenlenen khklardan önemli farklılıkları vardır ve cem eroğulun deyimiyle bunlar arasında ad benzerliği dışında hiçbir benzerlik yoktur bkz cem eroğul anayasa mahkemesi kararları işığında olağanüstü yasa gücünde kararnamelerin tbmmce onaylanması ankara üniversitesi sbf dergisi cilt sayı maddeye göre olağanüstü hallerde kanun hükmünde kararnameler cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılır bu kanun hükmünde kararnameler bir yetki yasasına dayanmaz bu kanun hükmünde kararnameler anayasanın maddesinde olağan dönemlerdeki kanun hükmünde kararnameler için getirilmiş konu sınırlamasına bağlı değildir anayasanın maddesinin olağan kanun hükmünde kararnameler için koyduğu konu sınırlandırmalarına bağlı olmadıklarından bu tür kanun hükmünde kararnamelerle temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile siyasî haklar ve ödevler de düzenlenebilir ancak bu hükmün aşağıda açıklanacağı gibi madde ile birlikte yorumlanması gerekir ayrıca bu kararnameler ile yalnızca olağanüstü halin gerektirdiği tedbirler alınabilir dolayısıyla bu khklar ile yapılacak düzenlemelerle olağanüstü halin konusu kapsamı ve süresiyle sınırlı tedbirler alınabilir ve bunu aşan düzenleme yapılamaz aşağıda açıklanacağı gibi aslında bu düzenlemelere kanun hükmünde kararname denilmesi yanıltıcıdır bunlarla sürekli ve genel düzenlemeler yapılması mümkün olmadığından bunların kanun hükmünde olduğunu söylemeye de olanak bulunmamaktadır bkz cem eroğul age öncelikle anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında belli konuların olağanüstü hal kanununda düzenleneceği belirtilmiştir buna göre madde uyarınca ilan edilen olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para mal ve çalışma yükümlülükleri ile olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere anayasanın maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne surette alınacağı kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri olağan üstü hal kanununda düzenlenir burada sayılan belirli konuların olağanüstüesas sayısı karar sayısı hal yasasında düzenlenmesi zorunlu olduğundan bu konular khklarla düzenlenemeyecektir merih öden anayasa mahkemesi ve olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnamelerinin anayasaya uygunluğunun yargısal denetimi ankara üniversitesi hukuk fakültesi dergisi s dolayısıyla temel hakları sınırlayan ya da durduran düzenlemeler doğrudan ohal khkları ile yapılamaz ancak olağanüstü hal kanununda yapılan düzenlemelerin somut uygulaması niteliğindeki düzenlemeler ohal khksı ile yapılabilir bir örnek vermek gerekirse anayasanın maddesinde güvence altına alınan özgürlük ve güvenlik hakkının olağanüstü hal dönemlerinde nasıl kısıtlanacağı ancak ohal kanunu ile düzenlenebilir mesela gözaltı süresinin ne kadar uzatılabileceği ancak ohal kanunu ile düzenlenebilir ohal khksı ile ise ancak kanunda belirtilen süreyi aşmamak üzere somut ohal döneminde gözaltı süresinin ne kadar uygulanacağı düzenlenebilir yani ohal khkları ile temel haklar doğrudan düzenlenemez ancak ohal kanununun uygulamasını gösteren düzenlemeler yapılabilir anayasanın maddesinin doğal ve mantıki sonucu budur bunun sonucu olarak ohal khkları ile olağanüstü hal kanununda değişiklik yapılması da mümkün değildir anayasa mahkemesi bunu açık bir şekilde belirtmiştir bkz aym kararı kt kt i̇kinci olarak anayasanın maddesi gereğince olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılabilir dolayısıyla olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi konu bakımından sınırlıdır bir düzenlemenin olağanüstü halin gerekli kıldığı bir konu olup olmadığı anayasanın konuyla ilgili bütün maddeleri md vb göz önünde bulundurularak yapılır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda olağanüstü halin amacı ve nedenleriyle sınırlı olarak çıkarılmaları gerekir anayasa mahkemesi de olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin amaç ve kapsamını demokratik hukuk devletine uygun olarak yukarıdaki biçimde belirlemiştir anayasa mahkemesine göre olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle getirilen düzenlemeler olağanüstü halin amacını ve sınırlarını aşmamalıdır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü hal yasası ile saptanan sistem içersinde ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda uygulamaya yönelik olarak çıkartılabilir bu tür kanun hükmünde kararnamelerle yalnızca olağanüstü hal ilânını gerektiren nedenler gözetilerek bu nedenlerin ortadan kaldırılması için duruma özgü kimi önlemler alınabilir olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılabilecek khklere anayasanın maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları birlikte incelendiğinde başkaca işlevler yüklenemez bunun tersi bir anlayış anayasa ve olağanüstü hal yasası dışında yeni bir olağanüstü hal yönetimi yaratmaya neden olur oysa anayasa olağan anayasal düzenden ayrı ne gibi olağanüstü yönetimler kurulabileceğini saptamış ve bunların statülerinin de yasayla düzenlenmesini öngörmüştür olağanüstü yönetim usulleri olağanüstü haller ve sıkıyönetim seferberlik ve savaş halinden ibarettir anayasa bu olağanüstü yönetimlerin hangi ilkelere göre düzenleneceğini açıkça göstermiştir halde bu sayılanlar dışında farklı bir olağanüstü yönetim usulü yasayla dahi düzenlenemez e k üçüncü olarak olağanüstü halin belirli bir bölge veya bölgelerde ilan edilmesi halinde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler ile alınacak önlemlerin sadece olağanüstü hal ilân edilen bölge için geçerli olması bölge dışına taşırılmaması gerekiresas sayısı karar sayısı dördüncü olarak olağanüstü hal belirli bir süreyle de sınırlıdır olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılan kanun hükmünde kararnameler bu hallerin ilân edildiği bölgelerde ve ancak bunların devamı süresince uygulanabilirler kanun hükmünde kararnameler ile getirilen kuralların nasıl olağanüstü hal öncesine uygulanmaları olanaksız ise olağanüstü hal sonrasında da uygulanmaları veya başka bir zamanda veya yerde olağanüstü hal ilânı durumunda uygulanmak üzere geçerliklerini korumaları olanaksızdır son olarak olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi olağanüstü hal bölgesi ve süresiyle sınırlı olduğundan anayasa mahkemesinin de isabetle belirttiği üzere olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile yasalarda değişiklik yapılamaz olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile getirilen kuralların olağanüstü hal bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarının devamı isteniyorsa bu konudaki düzenlemenin yasa ile yapılması zorunludur çünkü olağanüstü hal bölgesi veya bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarına devam edilmesi istenilen kuralların içerdiği konular ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konular olamaz e bir başka ifadeyle olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle yürürlükteki kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapılamaz olağanüstü hal ve sıkıyönetimin kanunla belirlenmiş statülerinde olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleriyle değişiklik yapılması ayrıca anayasanın maddesindeki hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz hükmüne maddesindeki yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine başlangıç kısmındaki kuvvetler ayırımının belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu temel ilkesine ve maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine de aykırılık oluşturur özetlemek gerekirse ohal khkleri ile anayasanın maddesine aykırı düzenleme yapılamaz temel haklar sınırlandırılamaz ve durdurulamaz olağanüstü hal kanununun uygulaması niteliğinde düzenlemeler yapılabilir ancak olağanüstü hal kanununda değişiklik yapılamaz anayasanın kanunla düzenlenmesini emrettiği konularda düzenleme yapılamaz mesela suç ve cezalar düzenlenemez olağanüstü halin konusunu süresini ve kapsamını aşan düzenlemeler yapılamaz bunun sonucu olarak olağanüstü hal süresini aşan tedbirler alınamayacağı gibi kanunlarda genel ve sürekli değişiklikler yapılamaz ve uygulaması olağanüstü halin süresini aşan genel ve sürekli düzenlemeler de yapılamaz olağanüstü halin ilan edildiği bölgenin dışında uygulanacak tedbir alınamaz ve düzenlemeler yapılamaz bkz cem eroğul age anayasa cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna ohal khksi adı altında bireylerin hukuki statüsünü kalıcı olarak değiştiren birel işlem niteliğinde düzenleme yapma ya da sürekli olarak uygulanacak kurallar koyma yetkisi vermemiştir ve yetkinin bu şekilde kullanılması açıkça yargısal yetkinin ve bireysel işlem yapma yetkisinin gaspı anlamına gelir khk çıkarma yetkisi her ne kadar yürütme organına tanınmış ise de özünde bir yasama yetkisidir ve yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesinin anayasa anayasadan kaynaklanan bir istisnasını oluşturmaktadır ne var ki bu khk çıkarma yetkisinin genel düzenleyici kural işlemler için kullanılması gereğini ortadan kaldırmamaktadır yürütme organı khk çıkarırken geçici olarak yasama yetkisi kullanmaktadır ve bir khknin nitelik olarak kanunlara benzemesi kaçınılmazdır yasama organının bireysel işlemler niteliğinde kanun çıkaramayacağı doktrinde kabul edilmektedir ergun özbudun bir kuralın somut olguya uygulanması niteliğindeki bireysel işlemlerin kural işlem şeklinde yapılması yetki gaspı anlamına gelir daha sonra tbmm tarafından onaylanarak yasalaşanesas sayısı karar sayısı sayılı kanun sayılı khknin maddesinde bu işlemlerin hangi kurumlar tarafından yapılacağı belirtilmiştir yasa ile kurumlara tanınan yetki yasanın uygulanması şeklindeki bireysel işlemlerin geçici yasama yetkisi kullanan cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulunca ohal khksı şeklinde kullanılmıştır yukarıda açıklandığı gibi bu yola sırf söz konusu işlemleri yargı denetimi dışına çıkarmak amacıyla başvurulmuştur bu kötü niyetli ve yetkisiz işlem anayasanın maddesine açıkça aykırı olduğu gibi yürütme yetkisi ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir hükmünü içeren anayasanın maddesine de aykırıdır bir bireyin terör örgütüne üye olup olmadığına karar verme yetkisi yargısal bir yetki olduğu gibi bir yapının ya da oluşumun terör örgütü olduğuna karar vermek de yargısal bir yetkidir yokluğunun tespiti talep edilen dava konusu düzenleme fonksiyon gaspı suretiyle yargı organının yerine geçerek ek listedeki tüzel ve özel kişilerin terör örgütü üyesi vd olduğuna hükmetmektedir aynı şekilde anayasa md de düzenlenen milli güvenlik kurulunun icrai yetkilere sahip olmadığını sadece tavsiye niteliğinde kararlar alma yetkisiyle donatıldığını hatırlatmak gerekir ne var ki mart tarihinde yayınlanan kanunlara ekli ihraç listeleri terör örgütü üyeliği vd suçlarından hüküm kurma yetkisini mgkya vermektedir yani mgk tarafından terör örgütü olduğuna karar verilen yapı ve oluşumlarla ilişkili kişilerin kamu görevinden çıkarılmasını ve diğer yaptırımlara tabi tutulmasını aynı durumdaki kurumların ise kapatılmasını öngörmektedir kısaca mgk yargı organının yerine geçerek işlem yapmış ve hangi oluşumların terör örgütü olduğuna karar vermiştir oysa mgknun ohal ilanı için yaptığı tavsiye kararı ohalin anayasal çerçevesine vurgu yapıyor ve kamuoyu ile cb tarafından paylaşılıyordu mgk üyeleri olarak yaptığımız kapsamlı değerlendirme sonunda terör örgütünün bertaraf edilebilmesi için anayasamızın maddesi uyarında ohal ilan edilmesini hükümete tavsiye etme kararı aldık bakanlar kurulumuz da türkiyede ay ohal ilan edilmesi kararını aldı bu uygulama kesinlikle demokrasiye hukuka özgürlüklere karşı değildir tam tersine bu değerleri koruma yükseltme geliştirme adınadır olağanüstü hal ilanının amacı ülkemizde demokrasiye hukuk devletine vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerine yönelik bu tehdidi ortadan kaldırmak için gereken adımları en etkin ve hızlı şekilde atabilmektir cb temmuz diğer taraftan dava konusu düzenleme ağır ve bariz yetki tecavüzü içermektedir anayasanın maddesine göre üniversite yönetim ve denetim organları ile öğretim elemanları yükseköğretim kurulunun veya üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan makamlarca her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamazlar buna rağmen dava konusu düzenleme ile çok sayıda öğretim elemanı görevden uzaklaştırılmıştır anayasanın üniversitelerin yetkili organlarına tanıdığı yetki cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafında kullanılmıştır ve bu ağır ve bariz yetki tecavüzü fonksiyon gaspı sonucunu doğurmaktadır aynı zamanda anayasanın açık hükümleri yok sayılarak bireysel temel hak ve özgürlüklere müdahale edilerek fiili yol oluşturulmuştur anayasanın ve maddelerinin açık bir şekilde yasakladığı müdahalelerin yapılması hukukun ve anayasanın askıya alınması dolayısıyla hukuk devletinin tamamen reddi anlamına gelmektedir bu anayasanın kuvvetler ayrılığını düzenleyen başlangıcına hukuk devletini güvence altına alan maddesine devlet yetkilerinin anayasadan kaynaklamasını öngören maddesine yasama yürütme ve yargı yetkilerini düzenleyen ve maddelerine anayasanın üstünlüğünü düzenleyen maddesinin de hiçe sayılması anlamına gelmektedir aşağıda açıklanacağı gibi bu aslında anayasanın fiilen askıya alınması ve anayasasızlaştırma sonucunu doğurmaktadıresas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi yetki gaspı suretiyle yapılan düzenlemelerin yokluk ile malul olduğunu kabul etmiştir mahkeme yokluk ölçütlerini şu şekilde belirlemiştir bir kanunun yokluğundan söz edilebilmesi ise yasama organının bu yönde bir iradesinin olmaması ya da anayasal düzende yasama organına verilmeyen bir yetkinin fonksiyon gaspı suretiyle kullanılması gibi hukuk âleminde hiçbir zaman varlık kazanamayacak olan durumlarda mümkündür kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince yasama yürütme ve yargı fonksiyonlarını yerine getiren yasama yürütme ve yargı organlarından birinin diğerinin yerine geçmesi sonucunu doğuracak şekilde karar almaları fonksiyon gaspına yol açacağından yasama organının yasama fonksiyonu kapsamında yer almayan hususlarda kanun adı altında yapacağı düzenlemelerin hukuk âleminde varlık kazanabilmesi mümkün olmayacaktır belirtilen haller dışında kalan kanunların veya kanun hükümlerinin anayasaya uygunluk denetimi kapsamında incelenmesi gereken hususlarda anayasaya aykırılığının saptanması ise ilgili kanun veya kanun hükümlerinin yokluğunu değil iptalini gerekli kılar aym kararı k kt rg s mahkemenin bu kararında yasama organı için belirtilen fonksiyon gaspının geçici yasama yetkisi kullanan yürütme organı için de geçerli olduğu açıktır dolayısıyla fonksiyon gaspı suretiyle yapılan işlemler yok hükmündedir anayasanın başlangıcına ve maddelerine açıkça aykırı olarak fonksiyon gaspı suretiyle çıkarılan dava konusu düzenlemenin yokluğunun tespitine karar verilmesi gerekir cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun i̇radesi oluşmadan dava konusu düzenleme çıkarılmıştır bu nedenle yok hükmündedir ohal khklerinin hazırlanması ve çıkarılması sürecindeki şekil eksikliklerinin özellikle de işlem yapma iradesinin oluşup oluşmadığını anayasa mahkemesinin değerlendirmesi gerekir bilindiği üzere ohal khkleri için gerekli olan şekil ve usul koşulları anayasanın maddesinde belirtilmektedir buna göre kararnameler cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılmalıdır kararnameler resmî gazetede yayımlanır kararnameler aynı gün türkiye büyük millet meclisinin onayına sunulur kararnamelerin tbmm tarafından onaylanmasına ilişkin süre ve usul i̇çtüzükte belirlenir i̇çtüzüğün inci maddesine göre ise tbmm olağanüstü hâl khklerini otuz gün içinde görüşüp sonuçlandırır khk hukuki niteliği itibariyle bir kolektif işlem türüdür kolektif işlemlerde gerçekleştirilen işlemlerin hukuk dünyasında var olabilmesi için işlemi gerçekleştirmeye yetkili olan organda yer alan bireylerin iradelerinin tümünün aynı zamanda ve aynı doğrultuda açıklanmış olması gerekmektedir bakanlar kurulunun iradesinin oluşmasına dair birbiriyle de bağlantılı iki sorun vardıresas sayısı karar sayısı i̇lk olarak söz konusu iradenin somut olayda oluşmuş sayılabilmesi için khklerin ana metinleriyle birlikte kurum kapatma ve ihraç kararlarında isimlerin tek tek okunmuş olması gerekir ne var ki her bir khknın kapsamının genişliği ve ekli olan ihraç ve kapatma listelerinin yüksek miktardaki sayıları dikkate alındığında ilgili bakanlar kurulu toplantısında bu düzenlemelerin tamamının ve ekli listelerde yer alan isimlerin okunmadığına dair ciddi emareler bulunmaktadır sırf bu nedenle dahi bakanlar kurulunun iradesinin oluşmamış olduğu söylenebilir bakanlar kurulu tarafından bir oylama yapılmış olması da iradenin oluştuğu anlamına gelmemektedir khklere ekli ihraç ve kapatma listelerindeki isimlerin tek tek okunmadığına ilişkin en inandırıcı kanıt bizzat başbakan binali yıldırımdan gelmiştir takdir edersiniz ki önümüze gelen binlerce listeyi kontrol edip doğru yanlış yapıldığını bilemeyiz samimiyetle söylüyorum tek tek olaylarla ilgilenmedim bin kişi diyor ki bana da bak ona da bak mümkün değil hassasiyet gözetiyoruz geneline bakıyoruz kamuoyundaki etkilere göre önlem alıyoruz başka yöntem bulamadık yine aynı doğrultuda yıldırımın şu sözleri ekli ihraç listelerinin başbakan başta olmak üzere altında imzası bulunan bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmadığına dair aksi ispatlanamayacak bir kanıt niteliğindedir takdir edersiniz ki biz önümüze gelen binlerce listeyi inceleyip efendim buradan kim hakkında işlem yapıldı doğru mu yapıldı yanlış mı yapıldı böyle bir mekanizmamız yok yapamayız da ancak ne zaman bilgimiz oluyor biliyorsunuz bunlar olduktan sonra haberlerde çıkıyor sizler tabii araştırıyorsunuz bilinen isimleri çıkıyor ondan sonra haberimiz oluyor bu da gayet doğal söz konusu düzenlemelerin tamamının ve ekli listelerdeki isimlerin bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmasının zaten hayatın olağan akışına da uygun olmadığı başbakanın şu sözlerinden anlaşılmaktadır i̇nsan kapasitesinin yeteceği bir şey değil bu hassasiyeti gözetmemiz lazım bu bir hak hukuk meselesi yani birinin konusuyla ilgilenip diğerini görmezden gelirsek orada da adaletsiz bir durum ortaya çıkar mı geneline bakıyoruz şikayetleri kamuoyunda oluşturduğu etkileri dikkate alarak önlem almaya çalışıyoruz başka türlü bir yöntem bulamadık doğrusu i̇kinci sorun ise anılan bakanlar kurulu toplantı tarihleri ile ardı ardına çıkarılan khklerin resmi gazetede yayımlanma tarihleri arasındaki tutarsızlıklardır bir dizi khk resmi gazetede farklı tarihlerde yayımlanmış olmasına rağmen bu kararnamelerin kabul edildiği bakanlar kurulu toplantısı tarihi ocak olarak görülmektedir bu kararnameler sayıları ve resmi gazetede yayımlanma tarihleri sırasına göre şu şekildedir ve sayılı khklar resmi gazete yayınlanma tarihi ocak ve sayılı khklar resmi gazete yayınlanma tarihi ocak sayılı khk resmi gazete yayımlanma tarihi şubat sayılı khk resmi gazete yayımlanma tarihi şubat esas sayısı karar sayısı bu görünüm karşısında anılan khklerin kabul edilmesi aşamasında ayrı ayrı khk çıkarılmadığı ocak tarihinde gerçekleştirilen bakanlar kurulu toplantısında belki de boş kâğıda bakanların imzalarının alınarak khklerin ve ek listelerinin sonradan eklendiği izlenimi uyanmaktadır nitekim şu haber de bu izlenimi doğrular niteliktedir chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu ocaktan sonraki kararnamelere ilişkin bu tarihten sonra yayımlanan bütün kararnameler usulsüz süre ve kapsam bakımından sıkıntılar var bu kararnameler yetki bakımından da sorunlu saray karar veriyor bakanlar imza atıyor geriye dönük imza hali söz konusu suçüstü haliyle karşı karşıyayız dedi bunun en büyük kanıtlarından biri de ocak toplantısına atfen bir kararnameyle ihraç edilenlerden bazıları aynı toplantıya atfen ilan edilen bir başka kararnameyle göreve iade ediliyor özetle tarihler arasındaki tutarsızlık ve binali yıldırımın sözleri khk metinlerinin ve eklerinin khknın altında imzası bulunan cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu dışındaki bir aktör veya organ tarafından hazırlandığına ve bu eklerin ocak tarihinde belki de boş kâğıda bakanlar kurulunun atmış olduğu imzaya eklendiğine işaret etmektedir diğer yandan bir kararnameyle ihraç edilen bir kişinin aynı toplantıda kabul edilen bir başka kararnameyle iade edilmiş olması da khk metin ve eklerinin bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmadığına ve evleviyetle hazırlanmamış olduğuna dair önemli bir kanıt teşkil etmektedir burada önemle belirtmek gerekir ki ohal khklarını çıkarmaya yetkili olan makam cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kuruludur öte yandan bu yetkinin kullanılması aksi anayasanın maddesinde ayrıca belirtilmediğine göre karşı imza kuralına tabidir anayasaya göre cumhurbaşkanının anayasa ve diğer kanunlarda başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır bu kararlardan başbakan ve ilgili bakan sorumludurmd bunun sonucu da anılan khklerin altında isimleri yer alan başbakan ve bakanlar kurulunun hukuki ve siyasi açıdan khklerin içeriğinden sorumlu olmasıdır tüm bunlar dikkate alındığında anayasa tarafından bakanlar kurulunun başkanı olarak düzenlenen md başbakanın yukarıda anılan ifadelerini bakanlar kurulunun iradesinin oluşmadığının ilk elden itirafı olarak okumak gerekir bakanlar kurulu ocakta toplandığı halde ilerleyen hafta ve aylarda ve farklı tarihlerde birden çok khk çıkarıldığına göre bunlar çok büyük olasılıkla ek listeler bürokratlar tarafından hazırlandıkça ocak toplantısında alınan imzaların sonradan gelen khklara eklendiği ve bu nedenle aslında bakanlar kurulu üyelerinin bu khkların altına imza atmamış oldukları ihtimali oldukça yüksektir bu nedenle ocak sonrası tarihe sahip olan khkler açısından adları belirtilmiş olsa da bakanlar kurulu üyelerinin ıslak imzalarının bulunmamış olduğunu teyit edilmektedir yukarıda belirtildiği gibi anayasa mahkemesinin içtihadına göre yetkili organın iradesinin oluşmamış olması işlemin yokluğuna neden olur aym kararı k kt tarihli ve sayılı rg ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle iptali istenen düzenleme cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun iradesi oluşmadan çıkarılan düzenleme yok hükmündedir anayasa mahkemesinin bu yokluğu tespit etmesi gerekiresas sayısı karar sayısı anayasa ve i̇çtüzükte öngörülen sürede onaylanmayan khk yok hükmündedir anayasanın maddesine göre ohal khklarının resmi gazetede yayınlandıkları gün tbmmnin onayına sunulması gerekmektedir onaylanma süresi ve usulünün düzenlenmesi ise i̇çtüzüğe bırakılmıştır türkiye büyük millet meclisi i̇ç tüzüğünün olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmündeki kararnamelerinin görüşülmesi başlıklı maddesi uyarınca anayasanın ve nci maddeleri gereğince çıkarılan ve türkiye büyük millet meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler anayasanın ve i̇çtüzüğün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak komisyonlarda ve genel kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle kanun tasarı ve tekliflerinden önce ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler meclis başkanlığınca doğrudan doğruya genel kurul gündemine alınır görüldüğü gibi i̇çtüzüğün maddesi onaylamanın gün içinde tamamlanmasını öngörmektedir gün içinde türkiye büyük millet meclisi tarafından görüşülmeyen kanun hükmünde kararnamelerin hukuki durumuna ilişkin olarak doktrinde bu khkların kendiliğinden yürürlükten kalkacağı yönünde güçlü bir görüş bulunmaktadır tanör yüzbaşıoğlu anayasasına göre türk anayasa hukuku yky ve teziç anayasa hukuku beta gibi yazarlar gün içinde türkiye büyük millet meclisi tarafından görüşülmeyen kanun hükmünde kararnamelerin kendiliğinden reddedilmiş sayılacağını ileri sürmektedir bu yazarlara göre gün içinde kabul ret ve değiştirilerek kabul edilmeyen khklar kendiliklerinden yürürlükten kalkarlar ve yokluk ile malûldürler bunların yokluğu her mahkeme tarafından saptanabilirler kuzu olağanüstü hal kavramı ve türk anayasa hukukunda olağanüstü hal rejimi ve gözler kanun hükmünde kararnamelerin hukuki rejimi bursa ekin gibi başka bazı yazarlar ise otuz gün içinde tbmmce onaylanmayan ohal khklarının idari işlem olarak kalacaklarını ileri sürmektedirler bu görüşlerden hangisi kabul edilirse edilsin öngörülen günlük süre içinde ohal khklarının tbmm tarafından onaylanmamış olması halinde bu khkların ohal khksı niteliğini kaybedeceği görülmektedir bu durumda günlük süre geçmiş olmasına rağmen tbmmce onaylanmamış olan ohal khklarının sonradan onaylanmakla yeniden yürürlüğe gireceklerini söylemeye olanak bulunmamaktadır sonuç olarak yukarıda açıklanan her üç nedenle iptali istenen düzenleme yok hükmündedir ve bu yokluğun anayasa mahkemesince tespit edilmesi gerekir tbmm tarafından onaylama sonrasına i̇lişkin yokluk nedenleri yukarıda açıklandığı gibi ohal khkları ile ancak geçici tedbirler alınabileceğinden bunların kanun hükmünde olduğunu söylemeye olanak bulunmamaktadır genel ve sürekli düzenlemeler yapması mümkün olmayan ve kanunları değiştiremeyen bir işlemin maddi olarak kanun niteliğinde olduğu söylenemez cem eroğulun isabetle belirttiği gibi anayasanın maddesinde yer alan düzenlemenin doğal ve mantıki sonucu ohal khklarının biçimsel olarak yürütme işlemi olduğu gibi maddi olarak da yürütme işlemi olarak kabul edilmesidir anayasanın maddesinde düzenlenen olağan khkler biçimsel olarak yürütme işlemi ikenesas sayısı karar sayısı maddi anlamda yasama işlemidir ve genel ve sürekli olarak uygulanmak üzere çıkarılırlar ve kanunlarda değişiklik yapabilirler oysa ohal khkleri doğaları gereği geçici olmak durumundadır ve sürekli etki doğuracak şekilde çıkarılamazlar bunun sonucu olarak olağan khkler ile ohal khklerinin tbmmce onaylanması da tamamen farklı hukuki niteliğe sahiptir ve farklı sonuçlar doğurur olağan khklerin tbmm tarafından onaylanması bir kanun yapma işlemidir ve önüne gelen kanun tasarıları gibi bunları kanunların görüşülmesi usulüne uygun olarak görüşür ve kabul eder böylece ortaya yeni bir kanun çıkar oysa geçici tedbirler niteliğindeki ohal khkleri maddi açıdan bir yürütme işlemidir ve bunların onama kararının bir meclis kararı ile alınması gerekir bkz cem eroğul age zira anayasanın maddesinde öngörülen tbmm onayı bir yasalaştırma işlemi değil siyasal denetim işlemidir diğer bütün siyasal denetim işlemlerinde olduğu gibi bunun da bir kanunla değil meclis kararı ile alınması gerekir ancak bu şekilde anayasanın maddesindeki ohal khklerinin denetimi yasağı anlamlı hale gelir zira anayasa mahkemesinin yetkisi yasaları ve yasa gücündeki işlemleri denetlemektir anayasa koyucu maddi anlamda yürütme işlemi olan ohal khklerini siyasi denetime tabi tutmuştur tbmm onayının kanun şeklinde yapılması ohal khklerinin geçici niteliği ile bağdaşmaz ve anayasanın maddesine aykırı olur çünkü kanun ile onaylanması ohal khklerini ohal süresini aşan sürekli ve genel düzenlemelere dönüştürür ki bu yasama yetkisinin cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna devri anlamına gelir ve fonksiyon gaspı teşkil eder özellikle geçici tedbir niteliğinde olmayan ve sürekli uygulanma olasılığı bulunan ve yukarıda açıklandığı gibi esasen anayasanın maddesinin cumhurbaşkanının baş
4,069
esas sayısı karar sayısı i̇i̇knun maddesinde üncü maddeye göre mal beyanında bulunmayan veya beyanında mevcudunu eksik gösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu mallan üzerinde tasarruf eden borçlu bundan zarar gören alacaklının şikâyeti üzerine üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı fıkrasında ise birinci fıkradaki fiillerin işlenmesinden alacaklının zarar görmediğini ispat eden borçluya ceza verilmeyeceği belirtilmektedir bu göre suçun oluşması için aşama alacaklının alacağını kısmen dahi olsa tahsil edememesi ve bu durumun aşama borçlunun maddede belirtilen yükümlülüklere uymamış olmasından kaynaklanması gerekir bu yükümlülüklere uysaydı bile alacak kısmen olsun tahsil edilemeyecek idi ise borçlunun bu yükümlülükleri yerine getirmemesi suç olmayacaktır bu maddede belirtilen zarar unsurunun oluşması için gereken şarttır i̇ptalini istediğimiz zarar unsurunun aşamasına ilişkin fıkrasında ise birinci fıkradaki fiillerin işlenmesinden alacaklının zarar görmediğini ispat eden borçluya ceza verilmez denilmekte olup zarar unsurunun ikinci aşaması itibarıyla ispat yükünü borçluya yükleyen bir hükümdür yani iddia sahibi olan alacaklı borçlu sanık ilk fıkrada belirtilen yükümlülüklerine uysaydı alacağını kısmen olsun tahsil edebilecek olduğunu ispat yükümlüsü değildir bu yükümlülük borçluya bırakılmıştır bu durum anayasamızın fıkrasına açıkça aykırıdır anayasamızın maddesinin fıkrasında bulunan hüküm aynı zamanda masumiyet karinesinin de teminatıdır bu karineye göre ispat külfeti iddiacıya düşer yine bu karineye göre sanığın susma hakkı vardır ve son olarak da şüphe sanık lehine yorumlanır anayasaya aykırılığını iddia ettiğimiz i̇i̇k madnin fıkrası ise masumiyet karinesine aykırı bir düzenlemedir bu aykırılık bir yönüyle sanığın susma hakkını kullanmasına engeller zira bu suç kendisine isnat edilen hiçbir sanık susma hakkını kullanarak gerçekleştirildiği iddia edilen fiilden dolayı alacaklının zarar görmediğini ispat edemez yine karineye aykırı olarak alacaklının alacağını kısmen olsun tahsil edememesinin borçlu sanığın belirtilen fiillerine sebebiyle gerçekleşip gerçekleşmediği şüpheli olan durumlarda bile ceza almaması için sanıktan üzerindeki şüpheyi kaldırması beklenecektir diğer yandan sanık mal beyanında bulunsaydı bile alacaklının alacağını kısmen dahi olsa tahsil edemeyeceğini veya bulunduğu bu beyanda mevcudunu eksik göstermeseydi bile alacaklının alacağını kısmen dahi olsa tahsil edemeyeceğini ispatlamakla yükümlü tutulması da masumiyet karinesini açıkça ihlal eden bir durumdur bu sebeple i̇i̇knun fıkrasının anayasanın fıkrasına aykırı olmasından dolayı iptaline karar verilmesi itiraz yolu ile talep olunur
350
esas sayısı karar sayısı davacı vekili av tarafından sayılı genel kolluk disiplin hükümleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin kabul edilmesine dair kanunun maddesinin aa fıkrasında yer alan yetkili olmadığı halde hukuka aykırı olarak elektronik ortamda veya bilgisayar loglarında kişisel verilerle ilgili sorgulama yapmak bu şekilde elde edilen bilgileri paylaşmak veya yayın yoluyla duyurmak log kayıtlarını değiştirmek veya silmek fiilini işlediğinden bahisle meslekten çıkarma cezası ile tecziyesine ilişkin emniyet genel müdürlüğü yüksek disiplin kurulunun tarih ve karar sayılı işleminin iptali istemiyle emni̇yet genel müdürlüğü aleyhine açılan davada işbu davada uygulanacak kanun hükmü anayasaya aykırı görüldüğünden işin gereği görüşüldü sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinin ikinci fıkrasında kanunların anayasaya aykırı olamayacağı belirtilmiş maddesinde de bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır mahkeme anayasaya aykırılık iddiasını ciddî görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır anayasa mahkemesi işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır anayasa mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının resmî gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz hükmüne yer verilmiştir anayasanın maddesine göre bir davaya bakmakta olan mahkemenin itiraz yoluyla bir kanun hükmünün iptali için anayasa mahkemesine başvurabilmesi için iptali istenen hükmün davada uygulanacak nitelikte bir kural olması gerekir davacının kamu görevinden çıkarılmasına neden olan işlemin dayanağı olan sayılı kanunun maddesinin aa fıkrasında yer alan yetkili olmadığı halde hukuka aykırı olarak elektronik ortamda veya bilgisayar loglarında kişisel verilerle ilgili sorgulama yapmak bu şekilde elde edilen bilgileri paylaşmak veya yayın yoluyla duyurmak log kayıtlarını değiştirmek veya silmek hükmündeki sorgulama yapmak ibaresinin iptali istenen işlemin dayanağı ve bakılmakta olan davada temel kural niteliğinde olduğu açıktır dava dosyasının incelenmesinden mardin i̇li artuklu i̇lçe emniyet müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapan davacı tarafından kimlik numarasının pol net bilgi sistemi üzerinden sorguladığının tespit edilmesi üzerine sayılı genel kolluk disiplin hükümleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin kabul edilmesine dair kanunun maddesinin aa fıkrasında yer alan yetkili olmadığı halde hukuka aykırı olarak elektronik ortamda veya bilgisayar loglarında kişisel verilerle ilgili sorgulama yapmak bu şekilde elde edilen bilgileri paylaşmak veya yayın yoluyla duyurmak log kayıtlarını değiştirmek veya silmek fiilini işlediğinden bahisle meslekten çıkarma cezası ile tecziyesine ilişkin emniyet genel müdürlüğü yüksek disiplin kurulunun tarih ve karar sayılı işlemin iptali ile yoksun kaldığı özlük haklarının ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlıesas sayısı karar sayısı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir kanun koyucu kamu düzeninin korunması amacıyla ceza hukuku alanında düzenleme yaparken hangi eylemlerin suç sayılacağı ve suç sayılan bu eylemlerin hangi tür ve ölçüde cezai yaptırıma bağlanacağı konusunda anayasal sınırlar içinde takdir yetkisine sahiptir bu yetki disiplin cezaları bakımından da geçerlidir ancak kanun koyucu düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır bu ilke ise elverişlilik gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır elverişlilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmek için elverişli olmasını gereklilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olmasını başka deyişle aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olmamasını orantılılık ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir bir kurala uyulmaması nedeniyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da ölçülülük ilkesi gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur kamu hizmetinin teşkil edilebilmesi için istihdam edilen görevlilere verilen disiplin cezaları ile hizmetin sorunsuz devamlı işlerliği ve kişilerin kamu görevlisi olmaları hasebiyle ellerinde bulundurdukları yetkileri başka amaçlarla kullanmalarının veya suistimal etmelerinin önüne geçilmesinin amaç edildiği görevlinin mevzuat ile izin verilmeyen birtakım fillerde bulunmasının engellenmeye çalışıldığı görülmektedir dolayısıyla disiplin hukukunun amacı kamu hizmetinin sürekliliği ve işlerliği bakımından önem arz eden değerleri korumak ve kamu görevlilerinin yetkilerini mevzuata aykırı bir şekilde hizmet kullanıcıları aleyhine genişletmelerine engel olmaktır fakat devlet kendi takdirinde olan disiplin cezası tayin yetkisini kullanırken ölçülülük gibi hukuk devletinin gereği olan anayasal ilkelerle bağlı kalmalı bu kapsamda suç ve ceza arasındaki adil dengenin korunmasını dikkate almalı ve ilgiliye işlediği suçun ağırlığı ile orantılı yaptırım uygulamalıdır bu kapsamda itiraz konusu madde hükmündeki yetkisiz olarak kişiler hakkında sistem üzerinden sorgulama yapılması eylemine karşılık olarak takdir edilen meslekten çıkarma disiplin cezasının başka deyişle birtakım kişisel verilerin sadece görüntülenmiş olmasının dahi kişilerin kamu görevinden çıkarılmasına sebebiyet vermesinin eylemin disiplin cezası gerektirdiğine şüphe bulunmamakla birlikte bu şekilde elde edilen verilerin herhangi şekilde yayılması ilan edilmesi gibi fiillerle aynı ağırlıkta görülmesinin ve bu eylemi gerçekleştirenlerin mesleğinden çıkarılma dışında başka yolla disipline edilemeyeceği anlamına gelecek şekilde cezalandırılmasının anayasal ölçülülük ilkesine aykırı olduğu disiplin suçu olarak görülen fiil ile karşılığı olarak belirlenen disiplin cezası arasında bulunması gereken adil dengenin bulunmadığı kanaatine varılarak sayılı genel kolluk disiplin hükümleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin kabul edilmesine dair kanunun maddesinin aa fıkrasında yer alan yetkili olmadığı halde hukuka aykırı olarak elektronik ortamda veya bilgisayar loglarında kişisel verilerle ilgili sorgulama yapmak bu şekilde elde edilen bilgileri paylaşmak veya yayın yoluyla duyurmak log kayıtlarını değiştirmek veyaesas sayısı karar sayısı silmek hükmünde geçen sorgulama yapmak ibaresinin anayasanın maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmış olup bu yüzden anılan kanun hükmünün iptali için anayasa mahkemesine başvurulması gerekmiştir açıklanan nedenlerle anayasanın maddesi uyarınca bakılmakta olan davada uygulanacak kural olan sayılı genel kolluk disiplin hükümleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin kabul edilmesine dair kanunun maddesinin aa fıkrasında yer alan yetkili olmadığı halde hukuka aykırı olarak elektronik ortamda veya bilgisayar loglarında kişisel verilerle ilgili sorgulama yapmak bu şekilde elde edilen bilgileri paylaşmak veya yayın yoluyla duyurmak log kayıtlarını değiştirmek veya silmek hükmünde geçen sorgulama yapmak ibaresinin anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaatiyle anılan kanun hükmünün iptali talebiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına anayasa mahkemesinin konu hakkında vereceği karara kadar işbu dava hakkında verilecek hükmün geri bırakılmasına ertelenmesine beş ay içinde anayasa mahkemesince bir karar verilmezse davanın yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırılmasına işbu kararın birer örneğinin taraflara tebliğine sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usûlleri hakkında kanunun maddesi uyarınca işbu kararın aslı ile birlikte işbu karara ilişkin görüşme tutanağının dava dilekçesinin ve dosya içindeki diğer tüm evrakların onaylı örneklerinin dizi listesine bağlanarak anayasa mahkemesine gönderilmesine tarihinde oy çokluğuyla karar verildi
1,095
esas sayısı karar sayısı davacının davalı işveren ait basın işyerinde sayılı basın i̇ş kanununa tabi olarak çalıştığı konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır daha önce de bir çok mahkeme tarafından sayılı kanunun maddesinin fıkrası ile bu iptal davasına konu olmayan aynı kanunun ek maddesinin fıkrasının iptali için genellikle anayasanın eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olduğu çalışma barışını bozduğu gerekçeleriyle anayasa mahkemesine iptal başvuruları yapılmıştır bu başvurular hakkında anayasa mahkemesinin ne kararlar verdiğine ve yasa maddelerinin uygulamada nasıl işlediğine de kısaca değinmekte yarar bulunmaktadır anayasa mahkemesi anayasasından önce yapılan iptal başvurularını anayasasının geçici maddesinin mayıs tarihinden ocak tarihine kadar çıkarılan kanunlar hakkında anayasa mahkemesine iptal başvurusunda bulunulamayacağı hükmü gereği usulden reddediyordu anayasa mahkemesi anayasasından sonraki iptal başvurularını ise anayasanın maddesinde yer verilen yasa önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olduğu bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörüldüğü eşitlik ilkesinin amacının aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek olduğu bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesinin yasaklandığı yasa önünde eşitlik herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmediği durumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebileceği aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa anayasada öngörülen eşitlik ilkesinin zedelenmeyeceği basın i̇ş kanunu kapsamında çalışanların yaptıkları iş gözetilerek i̇ş kanununa tâbi olanlardan farklı yasal düzenlemelere konu edilmelerinin mümkün olduğu bu iki grubun aynı hukuki statüde bulunmadıklarından itiraz gerekçelerinde öne sürülen karşılaştırmaya elverişli olmadıkları bu nedenle düzenlemelerin anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bir yönünün görülmediği çalışma koşulları bakımından işçilerden farklı bir konumda olan ve kamuoyunu doğru bilgilendirme görevleri bulunan gazetecileri işveren karşısında korumak amacıyla getirildiği anlaşılan itiraz konusu bu kurallarla gazetecilerin bazı alacaklarının zamanında ödenmesine gecikme halinde ise belli miktarda ilave yapılarak tahsiline imkan sağlandığı fazla çalışma ücretiyle normal ücretin yüzde beş fazlasıyla ödenmesine ilişkin bu kuralların zamanında ödenmeme koşuluna bağlı olarak uygulanabilir olduklarının açık olduğu ayrıca bu düzenlemelerin basın özgürlüğü yönünden önemli bir işlev gördüğünün de yadsınamayacağı gazetecinin görevinin haber alma verme basma ve yayma gibi kamu düzenini yakından ilgilendiren niteliği de göz önüne alındığında kuralların başlı başına çalışma barışını bozacak nitelikte olduklarının söylenemeyeceği gerekçeleriyle reddetmiştir önceki iptal başvurularının hemen hemen hepsinde sayılı kanun maddesinin fıkrası ile ek maddesinin fıkrasının diğer çalışanlara göre basın çalışanlarına ayrıcalık tanındığı ve gazetecilerle diğer çalışanlar arasında eşitsizliğe neden olduğu çalışma barışını bozduğu ve anayasanın hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu gerekçeleriyle iptali istenmiş anayasa mahkemesi de anayasaya aykırılığı bu yönleriyle incelemiş söz konusu maddelerin gazetecilerle diğer çalışanlar arasında eşitsizliğe neden olmadığını gazetecilere ayrıcalık da tanınmadığını çalışma barışını bozmadığını anayasanın hukuk devleti ilkesine de aykırı olmadığını belirterek iptal başvurularını reddetmiştir anayasa mahkemesi taleple bağlılık ilkesi gereği iptal başvurularını başka gerekçelerle incelememiştir sayılı kanun maddesinin fıkrası ile ek maddesinin fıkrasının işverenler açısından ayrımcılığa eşitsizliğe neden olduğu gerekçesiyle anayasa mahkemesine nedense hiç başvurulmamıştır anayasa mahkemesince de bu konu şimdiye kadar yapılan başvurularda bu yönde bir talep olmadığı için hiç tartışılmamıştır esasen söz konusu maddelerin anayasaya aykırılığının bu yönü iptal nedeni olarak gösterilen ve tartışılan işçiler arasında eşitsizliğe neden olduğu bir kısım işçilere ayrıcalık tanındığı yönünden daha önemlidir bu maddeler gazeteci çalıştıran işverenlere diğer işverenlerden daha fazla yük yüklediği için bu işverenlere negatif ayrımcılık yapılmasına neden olmaktadır söz konusu maddelerin işçiler açısından ortaya çıkardığı ayrımcılık pozitif ayrımcılıktır pozitif ayrımcılık yapılan gazeteciler de toplam çalışanlar içinde dahi bulmadığından bu kesime diğerlerinden daha fazla menfaat temin etmek diğer çalışanları pek fazla rahatsız etmemesi doğaldır bir grubun içinde çok daha küçük bir gruba pozitif ayrımcılık yapılıp bu küçük gruba ekstra bir menfaat temin etmek bir grubun içindeki çok daha küçük bir gruba negatif ayrımcılık yapılarak diğerlerinden daha fazla haksızlık yapmak kadar adaletsiz değildir kişi bir başkasına kendisinden daha fazla verilmesini fazla bir adaletsizlik olarak görmezken kendisine başkalarından daha fazla zarar verilmesini adaletsizlik olarak görür ve rahatsız olur yasalar insanlarda böyle bir düşünceye neden oluyorsa yasa anayasaya aykırıdır bu düzenlemelerin bir işveren grubunu diğer işverenlere göre çok daha fazla mağdur ettiği gazeteci işverenler ile gazeteci olmayan işverenler arasında çok daha büyük eşitsizliğe ve ayrımcılığa neden olduğu konusunda kuşku yoktur uygulamada ise basın çalışanlarının ücret alacakları zamanında ödenmemesi halinde söz konusu hükümler gereğince günlük yıllık ise zamlı olarak hesaplandığından çok yüksek miktarlara çıkabilmektedir bu hükümleri olduğu gibi uygulamak vicdanlara sığmadığı için anayasa mahkemesinin yukarıda belirtilen gerekçeleri de hukukçu olsun veya olmasın gazetecilerin dışında hiç kimseyi tatmin etmediğinden kanun koyucu tarafından da değiştirilmediğinden diğer bir yüksek mahkeme olan yargıtayın içtihatları doğrultusunda ye varan indirimler yapılarak uygulanmaktadır i̇ptali istenen hükmün niteliğine gelince çalışanların ekonomik ve sosyal haklarını düzenleyen temel kanun sayılı i̇ş kanunudur bu kanunun yanında deniz i̇ş kanunu basın i̇ş kanunu gibi bazı özel kanunlar bulunsa da çalışanların çok büyük bir bölümünü sayılı i̇ş kanununa tabi çalışanlar oluşturmakta olup basın i̇ş kanununa tabi çalışanlar toplam çalışanların içinde küçük bir bölümü teşkil etmektedir çalışanların çok büyük bir bölümünü oluşturan sayılı i̇ş kanuna tabi çalışanların ücret alacaklarının zamanında ödenmemesi halinde uygulanacak faiz borçlunun temerrüte düşürülmesi şartıyla aynı kanunun maddesi gereği en yüksek banka mevduat faizidir şu sıralarda bankaların uyguladığı yıllık en yüksek mevduat faiz oranı ise yıllık civarındadır gazetecinin ücret alacaklarının zamanında ödenmemesi halinde uygulanacak zam oranı ise temerrüt şartı dahi aranmaksızın yıllık olup bu miktar diğer çalışanların alabilecekleri faiz miktarının katıdır yıllık olan bu zamma ayrıca yasal temerrüt faizi de eklenmesi gerekmektedir bu durumu somutlaştırarak anlatmak gerekirse biri sayılı yasaya diğeri sayılı yasaya tabi iki çalışanın davalarında her birinin işverenden tl ücret alacaklarının olduğunu her ikisinin de aynı tarihte işvereni temerrüte düşürdüklerini farz edelim ücret alacağının miktarı tespit edildikten sonra talep varsa faiz işletilecektir gazetecinin ücret alacağına uygulanacak temerrüt faizi yasal faizdir sayılı yasaya tabi çalışanın ücret alacağına uygulanacak faiz ise en yüksek banka mevduat faizidir her iki çalışanın işvereni temerrüte düşürdükleri tarihten itibaren yıl geçtiğini varsayarsak sayılı yasaya tabi çalışanın eline geçecek ana para ve faiz toplamı tldir gazetecinin eline geçecek ana para ve faiz ise tldir buraya kadar olan kısımda gazetecinin aleyhine tl kadar bir eşitsizlik söz konusudur i̇ptali istenen hüküm devreye girdiğinde eşitsizlik bu defa tersine dönmekte gazetecinin eline geçecek para sayılı yasaya tabi çalışanın eline geçecek miktarın katına kadar çıkmakta diğer bir deyişle gazeteci işverenin diğer işverenlere göre göre fazla ödemek zorunda olduğu miktar katına kadar çıkabilmektedir sayılı yasaya tabi çalışanın ücret alacağının hesabı burada bittiği halde sayılı yasaya tabi çalışanın ücret alacağı ile ilgili hesaplamalar bitmemektedir asıl sorun da bundan sonra başlamaktadır sayılı yasaya tabi çalışanın ücret alacağı hesaplandıktan sonra sıra iptali istenen hüküm gereği günlük fazlasının hesaplanmasına gelmektedir asıl alacak olan tl ücret alacağının günlük fazlasının bir günlük tutarı tl yıllık tutarı tl yıllık tutarı ise tl olmaktadır sayılı yasaya tabi çalışanın üç yılın sonunda eline geçecek para asıl alacak olan tl asal alcağın üç yıllık yasal faizi tl ve günlük fazlası alacağı olan tlnin toplamı olan tl olurken diğer yasalara tabi çalışanın aynı sürenin sonunda eline geçecek para ise tlde kalmaktadır başka bir deyişle gazeteci olmayan çalışan aynı miktar ücret alacağını üç yıl sonra tahsil ettiğinde tl faiz alabilirken gazeteci çalışan aynı miktar ücretini tl zamlı olarak alabilmektedir tllik günlük fazlası alacağına ayrıca temerrüt fazi işletileceği de unutulmamalıdır i̇ptali istenen basın i̇ş yasasının maddesinin fıkrasının bu niteliği gereği anayasanın maddesinde düzenlenen sosyal hukuk devleti ilkesine maddesinde düzenlenen devletin kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetini sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışma ilkesine maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine maddede düzenlenen kanunların anayasaya aykırı olamaz ilkesine maddesinde düzenlenen herkesin sözleşme hürriyetine sahip olma ilkesine devletin özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini sağlayacak tedbirleri alma ilkesine maddede düzenlenen çalışma barışını sağlama ilkesine aykırıdır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti devletinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devletinde hukuk güvenliğini sağlayan bir düzen kurulması asıldır hukuk devleti demek devletin bütün faaliyetlerinde hukukun egemen olduğu vatandaşlarına hukuki güvenlik sağlayan adil bir hukuk düzeni getiren yargı denetimini sağlayan devlet demektir hukuk devletinde kanunlarla getirilen kurallar hukuka uygun olmalıdır hukuk düzeninde devlete güven ilkesi vazgeçilmez öğelerden olup devletin yaptığı düzenlemelerde kişilerin haksızlığa uğratılması kabul edilemez söz konusu yasal düzenleme çalışanların ücret alacaklarının zamanında ödenmemesi halinde ellerine geçecek para açısından sayılı yasaya tabi çalışan ile diğer yasalara tabi olarak çalışanlar arasında yaklaşık kat fark yarattığı için ayrıca sayılı yasaya tabi işçi çalıştıran bir işvereni çalıştırdığı işçinin ücretini zamanında ödeyememesi halinde diğer yasalara tabi işçi çalıştıran işverenlere göre yaklaşık kat daha fazla ödemek zorunda bıraktığı için hukuk devleti ilkesini ve hukuka güven ilkesini zedelediği açıktır bu düzenleme diğer çalışanlara göre basın çalışanlarına ayrımcılık yaptığı için gazeteci çalıştıran işverenlere de diğer işverenlere göre negatif ayrımcılık yaptığı için hukuk devletinin temel unsurlarından olan devletin vatandaşlarına adil hukuk düzeni getirme ilkesini ihlal ettiğinden hukuk devleti ilkesine aykırı olup iptali gerekir anayasanın maddesinde de kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır basın i̇ş yasasının maddesinin fıkrası basın çalışanlarının ücret alacaklarının gününde ödenmemesi halinde diğer çalışanların aynı alacaklarına göre yaklaşık kat daha zamlı olarak almalarını sağladığı için yine sayılı yasaya tabi işçi çalıştıran bir işvereni çalıştırdığı işçinin ücretini zamanında ödeyememesi halinde diğer yasalara tabi işçi çalıştıran işverenlere göre yaklaşık kat daha fazla ödemek zorunda bıraktığı için sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak şekilde toplum içinde yer alan bir zümrenin mutluluğunu sağlayarak maddi ve manevi varlığını geliştirirken çalışanların büyük çoğunluğunu oluşturan diğer yasalara tabi çalışanların ve diğer yasalara tabi işçi çalıştıran işverenlere göre sayılı yasaya tabi işçi çalıştıran işverenlere negatif ayrımcılık yaparak refah huzur ve mutluluğunu sağlamadığı için anayasanın maddesine de aykırı olduğu açıktır anayasanın maddesi de herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar hükmünü getirmiştir yine bu maddenin gerekçesinde her hangi bir niteliğe veya ölçüye dayanılarak insanlar arasında ayrım yapılamaz sözleri yer almaktadır devletin bir organı olan yasama organı basın i̇ş yasasının maddesinin fıkrasında yaptığı düzenleme ile bir zümreye imtiyaz tanımış ve anayasanın maddesine aykırı davranarak sayılı yasa ve diğer yasalara göre çalışanlar ile basın i̇ş yasasına göre çalışanlar arasında ve diğer yasalara tabi işçi çalıştıran işverenler ile sayılı yasaya tabi işçi çalıştıran işverenler arasında açık bir ayrımcılık yapılarak anayasanın eşitlik ilkesinin çiğnendiği ortadadır anayasa mahkemesi söz konusu düzenlemenin anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle daha önce yapılan iptal başvurularını anayasanın maddesinde yer verilen yasa önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olduğu bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörüldüğü eşitlik ilkesinin amacının aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek olduğu bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesinin yasaklandığı yasa önünde eşitlik herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmediği durumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebileceği aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa anayasada öngörülen eşitlik ilkesinin zedelenmeyeceği gerekçesiyle reddetmiştir yüksek mahkemenin gerekçeleri çok doğrudur ancak somut iptal konusu düzenlemenin anayasaya aykırı olmadığını izah etmeye yetmemektedir elbette eşitlik hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olup hukuksal durumları farklı olanların aynı kurallara tabi olması değildir mesleğinde kariyer yapmış mühendis olan bir çalışan ile vasıfsız çalışanı ağır ve tehlikeli işlerde çalışan ile park ve bahçe temizliğinde vasıfsız olarak çalışanı aynı kurallara tabi tutmak eşitlik değil eşitsizlik doğurur bunlarla gazetecileri de aynı kurallara tabi tutmak eşitlik değildir zaten eşit de değillerdir çeşitli gruplarda çalışanlar farklı uygulamalara tabi olabildikleri gibi farklı ücret de alabilmektedir bu bakımdan gazetecilerle diğer çalışanlar arasında fark olabildiği gibi diğer çalışanlar arasında da farklar bulunması doğaldır ancak diğer çalışanların kendi aralarında gazeteciler ile diğer çalışanlar arsındaki ücretlerinin zamanında ödenmemesi halinde günlük fazlasıyla ödenmesi farklılığı gibi bir farklılık bir ayrıcalık ve ayrımcılık yoktur daha doğrusu diğer çalışanların aynı tür alacaklarının zamanında ödenmemesi halinde uygulanması gereken bir zam yoktur diğer bir deyişle diğer çalışanlar ücretlerinin zamanında ödenmemesi halinde sadece yıllık kadar faiz alabilirken gazetecilerin bu tür alacaklarını günlük yıllık zamlı almalarıyla kendilerine yaklaşık kat ayrıcalık tanınarak hukuksal eşitlik ihlal edilmiş olmuyor mu anayasanın eşitlik ilkesinin ihlal edilmiş olması için gazetecilerin bu alacaklarını kaç kat zamlı almaları gerekmektedir kat zamlı değil de kat mı kat mı almaları gerekiyor aynı mantıkla bakılırsa kat zamlı alsalar dahi eşitlik ilkesi ihlal edilmiş olmayacak demektir anayasa mahkemesi anayasanın eşitlik ilkesinin ihlal edilmediğini sadece işçiler açısından ele almış olup yukarıda izah edildiği gibi söz konusu düzenlemelerin işverenler arasında negatif ayrımcılık yaparak anayasanın eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ise tartışmamıştır peki gazetecileri diğer çalışanlardan kat ayrıcalıklı kılan nedir anayasa mahkemesinin daha önceki iptal başvurularını ret gerekçelerinde belirttiği gibi bu düzenlemelerin basın özgürlüğü yönünden önemli bir işlev görmesi mi gazetecinin görevinin haber alma verme basma ve yayma gibi kamu düzenini yakından ilgilendirmesi mi gazetecinin kamuoyunu doğru bilgilendirme görevlerinin bulunması mı bu görevlerini yerine getirebilmeleri için işverene karşı korunmaları gerekliliği mi hiçbir çalışan veya meslek grubu görevi ve konumları gereği diğerleri ile aynı değildir her bir çalışan veya meslek grubunun yaptığı işin bir zorluğu ve kamu düzenini ilgilendiren bir yönü vardır gazetecilerin de görevleri ve konumları gereği diğer çalışanlardan farklı olması görevlerinin kendine has zorluklarının bulunması doğaldır diğer meslek grupları arasında da farklılıklar bulunmasına rağmen ücretlerinin zamanında ödenmemesi halinde uygulanacak kural açısından birbirleri arasında hiçbir fark olmadığı halde sırf gazetecilere bu ayrıcalığın tanınması hem de kat ayrıcalık tanınması çalışanın ücretini zamanında ödeyememesi halinde gazete işverenlerinin de diğer işverenlere göre kat kadar fazla ödemek zorunda kalması anayasanın eşitlik ilkesinin ihlali değil de nedir diğer meslek gruplarının mesleklerinin zorluğu ve önemine göre ücretlerinin zamanında ödenmemesi halinde gazetecilerinki kadar olmasa da belli miktarlarda zamlı ödenmesi gerekmez mi anayasanın öngördüğü eşitlik elbette eylemli eşitlik olmayıp hukuksal eşitliktir hukuksal eşitlikte herkes her yönden aynı kurallara tabi olacak demek değildir durumlarındaki özellikler nedeniyle kimi kişiler ya da gruplar için değişik kurallar ve uygulamalar getirilebilir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulabilir ancak basın i̇ş yasasının maddesinin fıkrası eylemli eşitliği bozduğu gibi hukuksal eşitliği de ağır derecede ihlal ettiği çok açıktır esasen yüksek mahkemenin kimi zaman eylemli eşitliği de gözettiği bir gerçektir anayasa mahkemesinin belirttiği gibi gazeteciler yaptıkları iş nedeniyle diğer çalışanlardan farklı olduğu için ücretlerinin zamanında ödenmemesi nedeniyle günlük fazlasıyla ödendiğinin anayasaya aykırı olmadığı kabul edildiği takdirde toplumda yüzlerce veya binlerce farklı iş yapan hatta gazetecilerden çok daha zor şartlarda gazetecilikten çok daha önemli işlerde çalışanlara da aynı ayrıcalığın tanınması gerekmez mi halbuki yasalarda bunların hiçbirine gazetecilere tanınan ayrıcalık gibi bir ayrıcalık tanınmamıştır gazetecilere bazı nedenlerle diğer çalışanlardan farklı oldukları diğer çalışanlarla eşit olmadıkları gerekçesiyle ayrıcalık tanınması gerektiğini kabul edip ücretlerinin zamanında ödenmemesi halinde diğer çalışanların aynı haklarına göre kat kat hatta kat zamlı almalarını kabul edelim ancak bu ayrıcalık kat fark yaratacak kadar da olmamalıdır aynı tarihlerde çalışan aynı ücreti alan aynı miktarda ücret alacağı bulunan biri gazeteci diğeri gazeteci olmayan iki çalışandan gazeteci olmayanın eline tl geçerken gazetecinin eline tl tl geçmektedir bu uçurumu ne eylemli veya hukuksal eşitlikle ne de anayasanın eşitlik ilkesiyle izah etmek mümkün değildir böyle bir eşitlik sağlayan ve gazetecilerine böyle bir ayrıcalık tanıyan dünyada başka bir ülke olmadığı için bir başka yüksek mahkeme olan yargıtay zamanında ödenmeyen ücret alacaklarının günlük fazlası alacaklarından ye varan indirimler yapılması için ilk derece mahkemelerinin kararlarını bozmaktadır yargıtayın bu uygulaması anayasa mahkemesince iptal edilmeyen bu düzenlemeleri fiilen uygulanmaz hale getirerek bir bakıma bu hükümleri eylemli olarak iptal etmek değil midir i̇ptali istenen bu düzenlemeler madem anayasaya aykırı değil zaman yasanın emredici nitelikteki bu kuralı aynen uygulanması gerekir mahkemelerin bu alacaklardan ye varan indirim yapmasının yasal hiçbir dayanağının bulunmamaktadır gazetecilerin zamanında ödenmeyen alacaklarının günlük fazlası alacağı ile gazeteci olmayan diğer çalışanların aynı tür alacaklarını indirim yönünden karşılaştırırsak her iki grubun fazla çalışma ücreti bayram ve genel tatil ücreti ile hafta tatili ücreti alacaklarından genelde oranında indirim yapılmakta olup bu açıdan aralarında bir fark bulunmamaktadır bu alacaklardan indirimlerin yapılmasının hukuki bir dayanağı vardır bu dayanak da işçinin tüm çalışma süresince hastalık mazereti nedeniyle işe gelmemesi veya fazla mesaiye kalmaması gibi çeşitli sebeplerle her gün fazla mesai yapamayacağı her bayram ve hafta tatilinde çalışmayabileceği gözetilerek bu alacaklardan genelde oranında indirim yapılmaktadır ancak ücret alacağının günlük fazlasından indirim yapılması imkansızdır zira gazetecinin ücret alacağı zaten net olarak belirlenen çalışmalarına göre tespit edildiğinden ücret alacağından fazla çalışma ücreti ile bayram ve genel tatil ücreti alacaklarından yapılan indirim sebepleri ile indirim yapamazsınız yaparsanız hangi hukuki ve yasal nedene dayanarak indirim yapacaksınız bir alacaktan indirim yapmak suretiyle kanunun verdiği hakkın büyük bir bölümünü gazeteciden geri almak değil midir fazla çalışma ücreti ile bayram ve genel tatil ücreti alacaklarından takdiri indirimin en azından hukuki bir açıklaması vardır ancak günlük fazlası alacaklarından indirim yapılmasının ne yasal ne de hukuki hiçbir bir dayanağı bulunmamaktadır rakamlar fahiş miktarlara çıktığı için ve bu miktarlar adalet duygusunu sarstığı için yargıtay indirilmelidir içtihadında bulunduğu için indirim yapılmaktadır bu alacaklardan indirim yapmak kanunun emredici hükmüne uymamak kanuna rağmen indirim yapmak demektir esasen hakimin hangi durumlarda neye dayanarak indirim yapabileceği yasalarda belirtilmiş olup tazminatlardan indirim yapma yetkisi tbknun maddesinde cezai şarttan indirim yetkisi maddesinde düzenlenmiştir gazetecinin ücret alacaklarının günlük fazlası alacağı cezai şart veya tazminat olmadığı için indirim yapılmasının yasal hiçbir dayanağı da yoktur hukuk zorlanarak bu indirimler yapılmaktadır gazetecilerin günlük fazlası alacaklarından indirim yapılabileceği hakkında yasalarda bir düzenleme olmadığı halde hakimin bu alacaklardan indirim yapması yetkisini aşması demektir kanunun açık hükmünü uygulamaması kanun koyucunun iradesini dikkate almayarak yok sayması hakimin yeni bir kural ihdas etmesi kendini yasa koyucu yerine koyması demektir hakim ancak tmknun maddesinde belirtildiği gibi kanunda boşluk bulunduğu takdirde yeni bir kural koyabilir kanunda bir boşluk yok ki hakim yeni bir kural ihdas etsin tmknun maddesinde kanunda uygulabilir bir hüküm bulunmadığı takdirde hakim kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar vereceği düzenlemiştir somut olayda uygulanacak hüküm zaten var mahkemeler yorum yaparak da yeni bir kural koyabileceği iddia edilebilirse de iptali istenen hükümler gayet açık olup yorum yapmayı gerektirecek kadar müphem ve anlaşılamayacak nitelikte değildir dolayısıyla iptali istenen düzenleme ya anayasa mahkemesince iptal edilmeli ya kanunun koyucu tarafından kaldırılmalı ya da aynen uygulanmalıdır bu kuralların aynen uygulanmaması hukuken mümkün olmadığı gibi indirim yapılabilir şeklinde yorumlanması da hukuken mümkün değildir yüksek mahkemece bu düzenlemeler iptal edilmese de bu durum toplumdaki adalet duygusunu ciddi bir biçimde zedelediği için mahkemelerce söz konusu alacaklardan indirim yapılarak emredici düzenlemeyi büyük bir oranda uygulamamaktadır anayasa mahkemesi bu hükümleri iptal ederek fiili durumu hukuki duruma kavuşturmalıdır i̇ptali istenen düzenlemeler anayasaya açıkça aykırı olduğu için anayasanın maddesinde düzenlenen kanunlar anayasaya aykırı olamaz ilkesine de aykırı olduğundan iptal edilmelidir anayasanın maddesi herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir özel teşebbüsler kurmak serbesttir devlet özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır hükmünü içermektedir i̇ptali istenen düzenleme gazete sahibini gazetecinin ücretini ve fazla çalışma ücretini zamanında ödeyemediği takdirde sonradan ödeyeceği miktarlar çok yüksek meblağlara çıktığı için ödeyemez hale getirebilecektir bu durum belki de gazetenin kapanmasına neden olacağından özel teşebbüs olan gazete işletmeciliğinin milli ekonominin gereklerine özel teşebbüslerin daha çok istihdam sağlamalarını kısıtlayarak sosyal amaçlara uygun yürümesine engel teşkil ettiğinden ve gazete sahiplerinin gazeteci ile serbestçe sözleşme yapmasına engel oluşturduğundan anayasanın maddesine de aykırıdır anayasanın maddesi çalışma herkesin hakkı ve ödevidir devlet çalışanların hayat seviyesini yükseltmek çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak çalışmayı desteklemek işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır hükmünü getirmiştir anayasanın maddesi çalışma barışı ile ilgilidir i̇ptali istenen düzenlemenin gazetecinin ücret alacaklarından indirim yapılmadan uygulanması halinde gazetecinin çalıştığı gazetenin kapanmasına ve gazete çalışanlarının işsiz kalmasına neden olabileceği için çalışma hayatını destekleyen bir düzenleme olmadığı ortadadır sayılı yasaya tabi gazeteciler sadece i̇stanbulda bulunan büyük medya kuruluşlarında çalışmamaktadır anadolunun hemen hemen her ilinde ve bir çok ilçesinde de gazeteler ve medya kuruluşları var bu gazetelerde ve medya kuruluşlarında çalışan gazeteciler var bu gazeteler ve medya kuruluşları i̇stanbuldaki gazete ve medya kuruluşları gibi milyonlarca liralık değerde gazete ve medya kuruluşları değildir bu gazeteler ve medya kuruluşlarında çalışan gazeteciler de halkı bilgilendirmektedir bu gazetecilerin de ücret alacaklarının zamanında ödenmemesi halinde günlük fazlasıyla ödenmesi gerekmektedir bunların ücret alacaklarının da zamanında ödenmemesi halinde günlük fazlasıyla ödendiği takdirde ortada bu gazetecilerin halkı serbestçe bilgilendirecekleri bir gazete de kalmaz medya kuruluşu da kalmaz böyle olunca da bu düzenleme halkı serbestçe bilgilendirmeye de hizmet etmiş olmaz bu düzenleme ayrıca gazeteciler ile diğer çalışanların alacaklarının güvence altına alınmasında ve zamlı ödenmesinde aşırı farklılık oluşturarak çalışanlar arsında huzursuzluğu yol açıp çalışma barışını da bozacağı için de anayasanın maddesine de aykırıdır yüksek mahkemenin daha önceki iptal başvurularının reddi gerekçelerinden biri de gazete sahibinin gazetecinin ücretini zamanında öderse zaten bu kuralın uygulanmayacağı gerekçesidir bunun anlamı kurallara uyulduğu zaman uygulanmayacak olan bir kanun açıkça anayasaya aykırı olsa bile iptal edilemez demektir ki hukuk devletinde böyle bir şeyin düşünülmesi dahi mümkün değildir kaldı ki bu düzenlemeleri iptal için mahkemeler bir çok defa anayasa mahkemesinin önüne getirdiğine göre pek çok defa uygulanmak zorunda kalındığı da bir gerçektir anayasaya açıkça aykırı olan ve vicdanlara sığmayan bu düzenlemenin neden yapıldığı konusunda akla şöyle bir soru da gelmektedir acaba bu düzenlemenin yapıldığı tarihte enflasyon gibi çok mu yüksekti de yasa koyucu gazetecileri korumak için böyle yüksek zamlı bir ödeme sistemi getirmiştir gerçekten böyle bir zamlı ödeme sistemi ancak ler ile ifade edilen bir enflasyon ortamında getirilebileceği için bu sorunun akla gelmesi doğaldır bu düzenlemelerin yapıldığı tarihlerdeki enflasyon rakamlarına baktığımızda yılının enflasyonu yılının enflasyonu ise olduğu görülmektedir bu düzenlemelerin bu saikle de yapılmadığı ortadadır i̇ptali istenen düzenlemenin ne zaman yapıldığına kimin tarafından yapıldığına ve neden yapıldığına da bakmakta yarar vardır bilindiği gibi bu düzenleme demokratik bir ortamda yapılmamıştır darbesini yapan kişilerin oluşturduğu milli birlik komitesi tarafından yapılmıştır milli birlik komitesini böyle bir düzenleme yapmaya iten sebep nedir tarihte türkiyenin en önemli sorunlarından biri gazetecilerin ücret alacaklarını güvence altına almak olduğu için mi böyle bir düzenleme yapma ihtiyacı hissetmişlerdir bu düzenlemelerin gerekçesine bakıldığında bir gerekçesine de rastlanmamaktadır milli birlik komitesinin bu düzenlemeyi gazetecilerin haklarını korumak güvence altına almak için getirmediği bir hakikattir bu düzenlemenin yapılmasının en önemli amacının halkın en önemli bilgi edinme kaynağı olan gazetecilerin kendilerini halka iyi göstermelerini ve eleştirmemelerini sağlamak olduğu ortadadır aslında bu hükmü getiren milli birlik komitesi üyelerinin bu hükmün anayasaya aykırı olduğunu ve demokratik sisteme geçildikten sonra bir iptal başvurusu yapıldığı takdirde anayasa mahkemesince iptal edileceğini bildikleri anayasaya koydukları milli birlik komitesi tarafından çıkarılan kanunların anayasaya aykırılığı ileri sürülemez hükmünden bellidir milli birlik komitesi tarafından çıkarılan kanunların anayasaya aykırılığı ileri sürülemez hükmünün anayasasına konulmasının nedeni de demokrasi ve hukuk üzerindeki vesayeti sürdürmek için olduğu konusunda kuşku yoktur anayasasında bu hüküm olmasaydı anayasasından önceki anayasa mahkemesinin dahi bu hükmü iptal edeceği muhakkaktı sırf anayasadaki bu iptal başvuru yasağı nedeniyle iptal etmediği de bir gerçektir anayasasındaki iptal başvuru yasağına rağmen anayasasından önce de bu düzenlemenin iptali için anayasa mahkemesine başvurulduğu gibi anayasasından sonra da söz konusu düzenlemenin iptali için mahkemeler bir çok defa anayasa mahkemesine başvurmuşlardır hiçbir kanun veya kanun maddesinin iptali için bu kadar çok anayasa mahkemesine başvurulmamıştır anayasanın maddesine göre anayasa mahkemesince bir yasa veya yasa maddesinin iptali hakkında verdiği ret kararının resmi gazetede yayınlanmasından itibaren yıl geçmedikçe aynı yasa maddesi hakkında iptal için anayasa mahkemesine başvurulamayacağı hükmüne rağmen bu düzenlemenin iptali için mahkemelerin bu kadar sık anayasa mahkemesine başvurmalarının bir sebebi olmalıdır bu düzenlemenin anayasaya aykırı olduğuna dair ciddi sebepler var ki mahkemeler iptali için sürekli anayasa mahkemesine başvurmaktadırlar bu düzenleme yine iptal edilmediği ya da kanun koyucu tarafından değiştirilmediği takdirde bundan sonra da her on yılda bir mahkemelerin iptal için anayasa mahkemesine başvurmaya devam edeceği muhakkaktır i̇ptali istenen düzenleme yürürlükten kalkması için mutlaka anayasa mahkemesince iptal edilmesi gerekmediği herkesin malumudur tbmm tarafından çıkarılacak bir kanunla da söz konusu düzenleme yürürlükten kaldırılabilir veya değiştirilebilir ancak bu hüküm maşeri vicdanı rahatsız etmesine rağmen siyasi iktidarlar özgür basın susturuluyor eleştirisine maruz kalmamak için değiştirmeye veya yürürlükten kaldırmaya yanaşmayacaklarından bu görev hukuktan başka endişesi olmayan anayasa mahkemesine düşmektedir vatanın ve anayasanın sahibi türk milletidir anayasamıza göre anayasa mahkemesi de dahil olmak üzere tüm mahkemeler türk milleti adına yargılama yapma ve karar vermeye yetkilidir halka bu hükmün anayasaya aykırı olup olmadığını sorma imkanı olsa halkın büyük bir çoğunluğunun anayasaya aykırı bulacağında şüphe yoktur anayasa mahkemesi de bu konuda adına karar verdiği millet ne diyecekse doğrultuda karar vermek zorundadır yüksek mahkeme bu defa da bu hükmü iptal etmediği takdirde bu garabeti ortadan kaldırmak tbmmne düşmektedir türk yargısı gazetecilerin zamanında ödenmeyen ücret alacaklarının günlük fazlası alacaklarından yasal bir nedene dayanmadan gibi indirim yapmak mecburiyetinde bırakan bu garip uygulamadan artık kurtarılmalıdır dünyada böyle bir düzenleme ve böyle bir uygulama bulunmadığından bu düzenlemeler türk yargısını dünya yargıları önünde zor duruma sokmaktadır i̇ptali istenen düzenlemenin anayasaya aykırılığını bir de şu yönüyle ele alınmasında yarar bulunmaktadır bir gazeteci günlük fazlası alacağının tahsili için açtığı davada alacağına sayılı basın i̇ş yasasının maddesinin fıkrası gereğince günlük fazlası alacağına tam olarak karar verilmesi gerektiği halde mahkeme bam veya yargıtayca indirim yapılması halinde bu gazetecinin herhangi bir yas
4,120
esas sayısı karar sayısı sayılı hakimler ve savcılar kanununun kanun yolu değerlendirme formu başlıklı maddesinin son fıkrası soruşturma kovuşturma veya yargılamanın tamamlanması için öngörülen hedef süreler hâkimler ve savcılar yüksek kurulunun görüşü alınarak adalet bakanlığı tarafından belirlenir şeklindedir avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin adil yargılanma hakkı başlıklı maddesinde herkes davasının medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir hükmüne yer verildiği anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı maddesinin fıkrasının herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir şeklinde olduğu anayasanın maddesinin son fıkrasının davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir şeklinde olduğu bu kapsamda yargılamanın makul sürede yapılması gerektiği ve makul sürede yargılamanın adil yargılanma hakkının zorunlu unsuru olduğu noktasında tereddüt bulunmamaktadır adil yargılanma hakkı kapsamında makul sürede yargılamanın sağlanması için tedbir alınması olağandır bu tedbirler dava taraflarından kaynaklı gecikmeler için alınabileceği gibi doğrudan yargılama mercileri içinde alınabilir yargılama mercileri yönünden yargıda hedef süre uygulamasından öncede makul sürede yargılamaların tamamlanmasına yönelik teftiş ve disiplin incelemeleri yapılabilmekteydi yargıda hedef süre uygulaması da makul sürede yargılama açısından alınabilecek tedbirlerden biri olarak yürürlüğe girmiştir yargıda hedef süre uygulamasında suç türleri gibi objektif kriterlerin yanında mahkemelerin iş durumu vs sübjektif hususlarda gözetilerek hedef süreler belirlenmesi durumunda verimli sonuçlarda elde edilebilecektir yargıda hedef süre uygulamasının yasal dayanağı sayılı hakimler ve savcılar kanununun kanun yolu değerlendirme formu başlıklı maddesinin son fıkrasıdır yargıda hedef süre uygulamasına ilişkin olarak adalet bakanlığı tarafından soruşturma kovuşturma veya yargılama hedef sürelerinin belirlenmesi ve uygulanmasına i̇lişkin yönetmelik bundan sonra yönetmelik olarak anılacaktır düzenlenmiş olup yönetmeliğin adalet bakanı tarafından yürütülmesi öngörülmüştür yönetmelikte hedef süre soruşturma kovuşturma veya yargılamaların tamamlanmasında gözetilen ilgilileri için hak doğurmayan yargısal süreçleri iyileştirmeyi amaçlayan ve kurulun görüşü alınarak bakanlık tarafından belirlenen süre olarak tanımlanmıştır yine yönetmeliğin maddesinde ceza mahkemelerinde sanık müdafi veya kanuni temsilcisine iddianame ekinde hedef süreyi içeren belge gönderilir şikâyetçi mağdur suçtan zarar gören malen sorumlu veya vekiline ise duruşma gününü bildiren çağrı kâğıdıyla gönderilir hükmüne yer verilmiştir yine yönetmeliğin maddesinde belirlenen hedef süreler bakanlık bilgi i̇şlem dairesi başkanlığınca uyapa işlenir hedeflenen sürede sonuçlanmayan her bir dava ve soruşturma dosyasına ilişkin gecikme nedenleri tarihli ve sayılı resmî gazetede yayımlanan kanun yolu değerlendirme formlarının düzenlenmesine i̇lişkin yönetmelikte gösterilen değerlendirmeye esas olmak üzere dosyayı muktezaya bağlayan başkan üye hâkim veya cumhuriyet savcısı tarafından uyapta ilgili ekrana işaretlenir şeklinde düzenleme bulunmaktadır uygulamada hedef süre içinde yargılama tamamlanamaz ise ilgili ekrandan hakim tarafından gerekçeaçıklama girilmesi gerekmektedir i̇lgili açıklama girilmeden sistem gerekçeli kararın onaylanmasına izinesas sayısı karar sayısı vermemektedir yukarıda açıklandığı üzere yönetmelik hükümleri de gözetildiğinde yargıda hedef süre ilgililere bildirilen ilgililere hak doğurmamakla birlikte ilgililer nezdinde beklenti oluşturan bir nevi ceza yargılaması taahhüdü niteliğindedir yani yargıda hedef süre yalnızca hakimler yönünden bir terfi kriteri olmayıp maddi anlamda ceza yargılaması kuralıdır şu hususu belirtmek gerekir ki adı geçen yönetmelik düzenlenmemiş olsaydı dahi hakimlerin belirli sürelerde yargılamayı bitirmesini öngörmesi ve hakimlerin de bu sürede yargılamayı bitirmeye çalışmak durumunda kalacakları için yargıda hedef sürenin maddi anlamda ceza yargılaması kuralı niteliği taşıdığı açıktır bu kapsamda yargıda hedef süre sayılı hakimler ve savcılar kanununun kanun yolu değerlendirme formu başlıklı maddesinde düzenlenmiş ise de maddi anlamda ceza yargılaması kuralıdır yargıda hedef süre uygulaması makul sürede yargılama açısından alınabilecek tedbirlerden biri olmakla birlikte bu sürelerin kimin tarafından belirleneceği önem arz etmektedir nitekim hedef süreler yargı yetkisinin kullanımına ilişkindir sayılı hakimler ve savcılar kanununun maddesin son fıkrasına göre soruşturma kovuşturma veya yargılamanın tamamlanması için öngörülen hedef süreler hâkimler ve savcılar yüksek kurulunun görüşü alınarak adalet bakanlığı tarafından belirlenecektir anılan kanuna göre hedef süreler nihayetinde adalet bakanlığı tarafından belirlenecektir yani bu sürenin hakimler ve savcılar kurulunca değil adalet bakanlığınca belirlenmesi yasama organınca uygun bulunmuştur hakimler ve savcılar kurulunun görüşü alınsa da alınan görüşün olumlu olması koşulu aranmadığından hakimler ve savcılar kurulunun görüşüne aykırı olarak hedef süre belirlenebilecektir anayasanın mahkemelerin bağımsızlığı başlıklı maddesinin ve fıkrası hakimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler hiçbir organ makam merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez genelge gönderemez tavsiye ve telkinde bulunamaz şeklindedir yine anayasanın yargı bölümü içerisinde yer alan hakimler ve savcılar kurulu başlıklı maddesinin birinci fıkrası hâkimler ve savcılar kurulu mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar şeklindedir bu kapsamda yargı yetkisi mahkemelerce kullanılacak olup yargı bölümünde yer alan hâkimler ve savcılar kuruluda mahkemelerin bağımsızlığı esasına göre görev yapacaktır buna karşın adalet bakanlığı yürütme organıdır yargıda hedef süre uygulaması yargılamanın hangi sürede bitirilmesi gerektiğine ilişkin hakimleri de bağlayıcı bir hedef ortaya koymaktadır bu kapsamda hedef süre uygulaması yargı yetkisinin kullanımına ilişkin olduğu noktasında tereddüt bulunmamaktadır bu kapsamda hedef sürenin yürütme organınca belirlenmesi anayasanın başlangıç kısmında belirtilen kuvvetler ayrılığı ilkesi ile anayasanın maddesinde düzenlenen yargı bağımsızlığı mahkemelerin bağımsızlığı ve anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine aykırıdır sonuç yukarıda arz edilen gerekçeler ve inceleme sırasında resen nazara alınacak diğer nedenler nazara alınarak mahkememizin esas sayılı dava dosyasında uygulanma ihtimali bulunan ancak sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının ve madde hükümlerine açıkça aykırı hükümler içeren sayılı hakimler ve savcılar kanununun kanun yolu değerlendirme formu başlıklı maddesinin son fıkrası soruşturma kovuşturma veya yargılamanın tamamlanması için öngörülen hedef süreler hâkimler ve savcılar yüksek kurulunun görüşü alınarak adalet bakanlığı tarafından belirlenir şeklindeki hükmünün kovuşturma veya yargılamanın tamamlanması için öngörülen hedef süreler hâkimler veesas sayısı karar sayısı savcılar yüksek kurulunun görüşü alınarak adalet bakanlığı tarafından belirlenir kısmının i̇ptali̇ne karar veri̇lmesi̇ talep olunur
914
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin iptal isteminin gerekçesi aynen şöyledir teşekkül halinde ihracat kaçakçılığı suçundan mahkememizin tarih esas karar sayılı kararı ile yıl ay ağır hapis cezası ile yıl ay ağır hapis cezasına hükümlüler tarafından verilen ve tarihli dilekçeler ile sayılı yasanın geçici maddesinin anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmüştür görüşü sorulan dgm savcısı anayasaya aykırılık konusundaki iddiaların yerinde bulunmadığını belirterek talebin reddine karar verilmesini istemiştir sayılı yasanın geçici maddesi sanıklar hakkındaki hükmün kesinleşmiş bulunması sebebiyle infaz safhasında uygulanması gereken yasa maddesidir maddenin incelenmesinde sanıkların cezalarına ilişkin infaz sürelerinin geçici maddede öngörülen sürelerden farklılık taşıdığı sanıkların hükümlülük statüsüne girmeleri sebebiyle aynı durumda bulundukları diğer hükümlülerle eşit işlem görmeleri gerektiği bu sebeple sanıklar hakkında değişik hükümlerin uygulanması hukukun genel ilkelerine aykırı olduğu gibi suçun niteliği ile ilgili bulunmayıp cezanın infazına kişinin topluma kazandırılmasına yönelik şartla salıverme kurumunun amacına da aykırı düştüğü kanaatına varılmıştır aynı konumda bulunan hükümlülerin işledikleri suçların niteliğine göre iki ayrı gruba ayrılarak infazda farklı uygulama yapılması anayasanın ve maddelerinde tanımlanan hukuk devleti ve eşitlik ilkeleri ile bağdaşmadığı sonucuna varılmakla sayılı yasanın geçici maddesi ile getirilen farklı uygulama anayasaya aykırı bulunduğu yolundaki iddialar yerinde ve ciddi görülerek anayasa mahkemesine başvurulmasına dosyasına onanlı örneğinin gönderilmesine anayasanın maddesi gereğince talebe aykırı olarak oybirliğiyle karar verildi
208
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçesi aynen şöyledir gün ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren gün ve sayılı taşınmaz mal zilyedliğine yapılan tecavüzlerin önlenmesi hakkında kanunun maddesinde bu kanuna göre verilmiş kararlar üzerine idarî yargıya başvurmalarda yürütmenin durdurulması kararı verilemez denilmektedir anılan kanun hükmü mahkememizce anayasaya aykırı görülmektedir şöyle ki sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının yargı yolu başlığını taşıyan maddesinin ve fıkralarında i̇dari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir kanun olağanüstü hallerde sıkıyönetim seferberlik ve savaş halinde ayrıca milli güvenlik kamu düzeni genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir hükümlerine yer verilmiştir anılan hükümlerle hangi şartlarda yürütmenin durdurulmasına karar verileceği ve hangi durumlarda yürütmenin durdurulmasına karar verilmesinin kanunla sınırlanabileceği açıkça ortaya konulmuştur sayılı kanuna göre verilmiş kararlara karşı açılan davalarda yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlandırmak için anayasanın maddesinin fıkrasında sayılan nedenlerden hiçbirisinin mevcut olmadığı düşünülmektedir i̇dari makamlar tarafından sayılı kanun uyarınca verilmiş kararların yargı mercilerinde incelenmeleri sırasında bu kararların açıkça hukuka aykırı oldukları ve uygulanmaları halinde telafisi güç ve imkansız zararların doğacağının belirlenmesi üzerine yürütmenin durdurulması kararı verilmesinin kamu düzenini bozacağı veya milli güvenliğe aykırı olacağı ileri sürülemez aksine bu tür kararların hukuk aleminde yürürlüklerinin sürmesine izin vermenin kamu düzenini bozacağı açıktır açıklanan nedenlerle sayılı yasanın maddesi anayasaya aykırı görüldüğünden bu konuda karar verilmek üzere anayasanın maddesi ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi gereğince anayasa mahkemesi başkanlığına başvuruda bulunulmasına gününde oybirliğiyle karar verildi
255
esas sayısı karar sayısı sayılı kanunun maddesiyle sayılı özelleştirme uygulamaları hak kında kanuna eklenen geçici madde anayasaya aykırıdır ve iptal edilmelidir sayılı kanunun maddesi ile tarihli ve sayılı özelleştirme uygulamaları hakkında kanuna eklenen geçici madde ile türkiye denizcilik i̇şlet meleri anonim şirketi ve türkiye cumhuriyeti devlet demiryolları i̇şletmesi genel mü dürlüğüne ait bazı limanların işletme hakkı verilmesidevri yöntemiyle özelleştirilmeleri neticesinde imzalanan kırk dokuz yıldan az süreli sözleşme sürelerinin ilgililerin başvur ması halinde hakkın başlangıcından itibaren yıla kadar uzatılmasını öngörmektedir ancak bu haktan yararlanabilmek için ilgililerin sözleşmeden doğan tüm mali yükümlü lüklerini ek sözleşme imzalanmadan önce yerine getirmesi özelleştirme sözleşmesinden kaynaklı olarak özelleştirme i̇daresi başkanlığı türkiye denizcilik i̇şletmeleri anonim şirketi ve türkiye cumhuriyeti devlet demiryolları i̇şletmesi genel müdürlüğü aleyhine açılmış davalar var ise bu davalardan tüm yargılama giderlerini üstlenerek kayıtsız ve şartsız feragat etmesi ve ek sözleşme düzenlenmesi gerekmektedir ek sözleşmelerde süre uzatımı ek sözleşme bedeli ve ödeme koşulları ile ilgili hususlar dışında özelleştirme sözleşmesini değiştirecek herhangi bir hükme yer verileme yeceği ve ek sözleşme ile uzatılan sürenin yatırım sürelerine eklenemeyeceği kuralına yer verilmiştir ek sözleşme bedelinin tespitinde ise özelleştirme i̇daresi başkanlığı tarafından sayılı sermaye piyasası kanununa göre değerleme yapmaya yetkili en az iki kuru luşun danışman olarak görevlendirileceği özelleştirme sözleşmesi bedelinin işleticialıcı tarafından yapılan yatırım tutarları kapasite artışı özelleştirme sonrasında işletici şirket hisselerinin satışı söz konusu olmuş ise bu bedeller ve diğer tüm veriler dikkate alınarak uluslararası değerleme standartlarına göre hazırlanmış değerleme raporları ile belirlene ceği ve ek sözleşme bedeli uzatım süresi ve diğer hususların özelleştirme yüksek kuru lunun onayına sunulacağı belirtilmiştir özelleştirme yüksek kurulunun onayı halinde özelleştirme i̇daresi başkanlığı tarafından işleticilerealıcılara ek sözleşme imzalanmak üzere üç ayı geçmemek üzere süre verileceği ve talep halinde bir defaya mahsus olmak ve ilk verilen süreyi geçmemek üzere ek süre verilebileceği kuralına yer verilmiştir görüldüğü gibi iptali istenen kural ile daha önce özelleştirme uygulamaları kap samında işletme hakkı yıldan daha kısa süreli olarak sözleşme ile devredilen limanlara ilişkin sözleşme sürelerinin ihalesiz olarak yıla kadar uzatılmasına imkan tanınmakta dır böylece yıl yıl veya yıllığına yapılmış sözleşmelerin süreleri yıla kara uzatılabilecektir yani herhangi bir ihale yapmadan bir limanın işletme hakkı yıla ka dar sürelerle mevcut işletmecilere verilebilecektir bu düzenlemeden türkiye denizcilik i̇şletmeleri aşne ait liman ile türkiye cumhuriyeti devlet demir yolları genel müdürlüğüne ait beş liman olmak üzere toplam liman etkilenecektir i̇htilaflı kural uyarınca limana ilişkin olarak ihalesiz ve reka betsiz şekilde uzatılabilecek toplam sözleşme süresi tam yıldıresas sayısı karar sayısı i̇şletme devi̇r hakki süresi̇ uzatilacak li̇manlar liman adı özelleş tirme yılı sözleşme bitiş tarihi i̇şletmeci uzatılabi lecek süre sözleşmenin yeni bitişi ta rihi antalya limanı q terminals ka tar yıl alanya limanı alidaş liman i̇şt aş yıl hopa limanı park denizcilik ci̇ner yıl galataport doğuş bilgili yıl kuşadası li manı global ports yıl çeçme limanı ulusoy yıl mersin limanı psa singapur akfen yıl i̇skenderun li manı limak yıl sinop limanı çakıroğlu aş yıl ordu limanı çakıroğlu aş yıl tekirdağ li manı akport aş yıl rize limanı riport aş yıl marmaris li manı marmaris liman i̇şl aş yıl dikili limanı dikili liman i̇şl aş yıl derince li manı safiport safi katı yakıt sanayi tic yıl trabzon li manı albayrak grubu yıl taşucu limanı cey nak grup yıl samsun li manı ceyport yıl bu düzenlemenin pek çok bakımdan anayasaya aykırı olduğu açıktır anayasanın maddesine aykırılık öncelikle kanun anayasanın yasama ve yargı erkleri için tanımladığı yetki alan ları arasındaki sınıra riayet etmemektedir öyle ki düzenlemeden etkilenecek sözleşme esas sayısı karar sayısı lerden bir kısmı zaten kesinleşmiş yargı kararlarıyla iptal edilmiş ancak bu kararlar uy gulanmamıştır şimdi yapılan düzenleme ile yargı kararları ile iptal edilmiş sözleşmelerin uzatılması suretiyle yargı kararlarının uygulanmamasına meşruiyet kazandırılmaya çalı şılmaktadır bir başka deyişle ihtilaflı kural kesinleşmiş yargı kararlarını etkisiz kılmaya yönelik bir kapsam taşımakta yerine getirilmeyen yargı kararlarıyla ortaya çıkan de facto fiili duruma bir hukukilik kisvesi vermek suretiyle anayasa ihlal zincirine tbmm de katılmış olmaktadır anayasanın maddesinin son fıkrasına göre yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır bu organlar ve idare mahkeme karar larını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez dolayı sıyla kesinleşmiş yargı kararlarının uygulanması yasama organı dahil bütün devlet ku rumları açısından anayasal bir zorunluluktur yasama organı çıkaracağı bir yasa ile yargı kararlarının uygulanmasını imkânsız hale getiremez bu yükümlülük aynı zamanda ana yasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi ile maddede güvence altına alı nan adil yargılanma hakkının da bir gereğidir giresun limanının özelleştirilmesine ilişkin başbakanlık özelleştirme i̇daresi ta rafından gerçekleştirilen idari işlem danıştay dairesinin sayılı kararıyla anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir sinop limanının özelleştirilmesine ilişkin başbakanlık özelleştirme i̇daresi iş lemi de danıştay dairesinin sayılı sayılı kararıyla ana yasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir aynı şekilde ordu limanının özelleştirilmesine ilişkin başbakanlık özelleştirme i̇daresi işlemi de danıştay dairesinin sayılı sayılı kara rıyla anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir aynı şekilde tekirdağ limanının özelleştirilmesine ilişkin başbakanlık özelleş tirme i̇daresi işlemi de danıştay dairesinin sayılı sayılı kararıyla anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir aynı şekilde rize limanının özelleştirilmesine ilişkin başbakanlık özelleştirme i̇daresi işlemi de danıştay dairesinin sayılı sayılı kara rıyla anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir benzer şekilde hopa limanının özelleştirilmesine ilişkin başbakanlık özelleş tirme i̇daresi işlemi de danıştay dairesinin sayılı sayılı kararıyla anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir benzer şekilde antalya limanının özelleştirilmesine ilişkin başbakanlık özelleş tirme i̇daresi işlemi de danıştay dairesinin sayılı sayılı kararıyla anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir trabzon limanının i̇l özel i̇daresine devri yöntemiyle şahıslara kiralanmasına ilişkin öyk kararı da trabzon i̇dare mahkemesi tarafından iptal edilmiştir ancak bu kararlar idare tarafından çeşitli gerekçelerle uygulanmamıştır avrupa i̇nsan hakları mahkemesi de liman i̇ş sendikası tarafından yapılan bireysel başvuruda söz konusu yargı kararlarının uygulanmaması nedeniyle başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir liman i̇ş sendikasıtürkiye no esas sayısı karar sayısı şimdi çıkarılan yasa ile bütün bu iptal edilmiş sözleşmelere yasal geçerlilik sağ lanacağı gibi süreleri de uzatılacaktır oysa aşağıdaki aykırılık tespitleri saklı kalmak üzere ek bir sözleşmenin geçerli olabilmesi için öncelikle onun kendisine ekleneceği normatif temelin hukuken geçerli olması gerekir yukarıda belirten yargı kararları ihti laflı kuralın öngördüğü süre uzatımıyla ilgili başbakanlık özelleştirme i̇daresi işlemleri nin iptal edilmiş bulunduğunu ve böylece sözleşmeye ve süre uzatımına konu olacak ge çerli bir hukuki temelin bulunmadığını göstermektedir i̇ptali istenen kural yasama organının mahkeme kararlarına uymaması ve mah keme kararlarının normatif sonuçlarını değiştirmesi anlamına gelmektedir bu nedenle kural anayasanın başta madde gelmek üzere ilgili maddelerine açıkça aykırıdır anayasanın maddesine aykırılık anayasa anayasanın maddesinde cumhuriyetin temel niteliği olarak belirlenen hukuk devleti ilkesi yönetimde keyfiliğin karşıtı olarak hukuka bağlı yönetim anlamına gelmektedir hukuk devleti bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya ay kırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren anayasaya ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren yargı de netimine açık olan yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile anayasanın bulunduğu bilinci olan devlettir anayasa mahkemesinin tarihli ve sayılı kararı yine anayasanın mad desindeki hukuk devleti ilkesi gereğince yasama işlemlerinin kişisel yararları değil kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla yapılması zorunludur anayasa mahkemesinin karar tarihli ve sayılı kararı aynı yönde yasa koyucuya verilen düzenleme yetkisi hiçbir şekilde kamu yararını ortadan kaldıracak veya engelle yecek biçimde kullanılamaz aym es ks kg hukuk devletine ilişkin normatif düzenleme bütün kamusal işlemlerde olduğu gibi yasaların da kamu yararı amacıyla çıkarılmasını gerekli kılmaktadır anayasa mah kemesinin yerleşik içtihadına göre her ne kadar aym bir yasanın kamu yararına uygun olup olmadığını denetleyemez ise de kamu yararı amacıyla çıkarılıp çıkarılmadığını de netleyebilecektir anayasanın çeşitli hükümlerinde yer alan kamu yararı anayasa mah kemesinin kararlarında da belirtildiği gibi bireysel ve özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yarardır kamu yararı düşüncesi olmaksızın yalnız özel çıkarlar için veya sadece belirli kişilerin yararına olarak kanun hükmü konulamaz böyle bir durumun açık ve kesin olarak saptanması hâlinde söz konusu kanun hükmü anayasanın mad desine aykırı düşer açıklanan istisnai hâl dışında bir kanun hükmünün gereksinimlere uygun olup olmadığı hangi araç ve yöntemlerle kamu yararının sağlanabileceği kanun koyucunun takdirinde olduğundan bu kapsamda kamu yararı değerlendirmesi yapmak anayasa yargısıyla bağdaşmaz aym k zira neyin kamu yararına olduğu konusunda çeşitli siyasal ve ideolojik yaklaşımlara göre farklı görüşler ortaya çıkabilecektir ve mahkemenin benimsediği yaklaşımın yasama or ganına hâkim olan gücün yaklaşımından daha geçerli olduğunu ortaya koyacak objektif bir ölçüt yoktur ancak bir işlemin açıkça özel bir yararı elde etmeye yönelik olduğu ve bundan kamusal bir yarar gözetilmediğinin açıkça görülebildiği hallerde işlemin kamu yararı amacıyla yapılmadığını tespit etmek mümkündür ve anayasa mahkemesi geç mişte kamu yararı amacıyla çıkarılmadığını tespit ettiği bazı yasal kuralları iptal etmiştiresas sayısı karar sayısı i̇ptali istenen kural bakımından yasa yapımında kamu yararı ölçütünün kullanıl madığı aşikar olduğu gibi yasal düzenlemenin olanak tanıdığı faaliyetlerin kamu yararı ereğiyle korunan alanlar dahilinde olması itibariyle kamu yararı ölçütü ile anayasaya saygı ölçütü örtüşmektedir deniz kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetme md yükümlülüğü kamu yararı kavramının anaya sal bakımdan –gelecek kuşakları da kapsamına alacak şekilde ülkesel değerler ve top lumsal çıkarlar bağlamında tasarlandığının göstergesidir oysa hukuk devletinin en temel hukuki işlemi olarak yasaların genel ve nesnel kurallar içermesi bu normların tikel ve kişisel düzenlemeleri dışlamak suretiyle kamu yararını gerçekleştirme amacına yönelik olmasındandır i̇ptali istenen kuralın öngörülen süreler bakımından da kamu yararı amacıyla çı karılmadığı açıktır zira dünyada liman işletmeleri konusunda optimum verimli sözleşme süresinin en çok yıl olduğu kabul edilmektedir birleşmiş milletler ticaret ve kal kınma konferansının unctad raporlarına göre liman işletme devirleri için ideal süre ila yıldır yıldan kısa süreli yapılan sözleşmeler yatırımcıların yatırımlarını ta mamlamaları ve kâr elde etmeleri için yeterli görülmezken yıldan uzun süreli sözleş meler ise işletmecilerin gerekli yatırımları yapmakta yavaş kalmalarına ve yatırımları sav saklamalarına neden olmaktadır unctad guidelines for port authorities and govern ments on the privatization of port facilities httpsunctadorgsystemfilesofficial documentposdtetibdpdf para dava konusu kuralın kapsamına giren liman işletmelerine ilişkin mevcut sözleş melerin minimum süresi yıl olmasına ve bazılarında süre sonuna yaklaşılmış olmasına rağmen hala taahhüt edilen yatırımların yapılmadığı kira bedellerinin düzenli ödenme diği görülmektedir buna rağmen her hangi bir ihale sürecine tabi tutmadan söz konusu sözleşmelerin sürelerinin yıla kadar uzatılmasında kamu yararı amacı güdülmediği açıktır sözleşme süreleri sona erdiğinde güncel ekonomik ve teknolojik gelişmeler de dikkate alınarak yeni hazırlanacak şartnamelerle limanların ihaleye çıkarılmasının kamu yararı bakımından daha uygun olacağında kuşku yoktur bu nedenle kamu yararı gözet meyen iptali istenen kuralın özel çıkarları korumayı amaçladığı mevcut işletmecilerin muhtemelen iktidar ile giriştiği rant ilişkilerinin devamının amaçlandığı açıktır bu iti barla limanların işletme hakkı verilmesidevri yöntemiyle gerçekleştirilen özelleştirme uygulamaları bakımından ihalede öngörülmüş sürenin yeni bir ihale yapılmadan yeni bir sözleşmeyle artırılmasının öngörülmesi anayasanın maddesinde düzenlenen ve hu kuki belirlilik öngörülebilirlik ve kamu yararı alt ilkelerini içeren hukuk devleti ilkesine aykırıdır zira işletme hakkı verilmesinindevrinin ihale tarihinde öngörülemez bi çimde yeni bir ihale söz konusu olmadan daha uzun süreli hale getirilmesi devleti zarara uğratacaktır ve bu itibarla kamu yararı içermemektedir i̇htilaflı kural hukuk devleti ilke sine aykırıdır bunun yanında ihtilaflı kural kesinleşmiş yargı kararlarını etkisiz kılmaya yöne lik bir kapsam taşımakta yerine getirilmeyen yargı kararlarıyla ortaya çıkan ve anayasa ihlali sonucu ortaya çıkan de facto duruma bir hukukilik kisvesi vermek istemektedir i̇ptali istenen yasa ile idari yargı tarafından iptal edilmiş sözleşmelere yasal temel sağlan mak istendiği gibi bunların süreleri de uzatılacaktır yukarıda belirten yargı kararları ihtilaflı kuralın öngördüğü süre uzatımıyla ilgili başbakanlık özelleştirme i̇daresi işlem lerinin iptal edilmiş bulunduğunu ve böylece sözleşmeye ve süre uzatımına konu olacak geçerli bir hukuki temelin bulunmadığını göstermektedir i̇darenin yasallığı ilkesi yargıesas sayısı karar sayısı kararlarını uygulama yükümlülüğünü de kapsadığı halde yargı kararlarının gereklerini yerine getirmeyen i̇darenin yarattığı hukuk dışı de facto durumu meşrulaştırıcı yasal dü zenleme hukuk devletine içkin normlar hiyerarşisi ilkesini de açıkça ihlal etmekte ve yasa yoluyla anayasaya karşı hile yapılmaktadır bu nedenle kural anayasanın maddesine de aykırıdır anayasanın maddesine aykırılık i̇ptali istenen kural ayrıca yukarıda da ifade edildiği üzere limanların hukuka aykırı şekilde özelleştirilmesini meşrulaştırıp kamu yararından olan bir normatif düzen lemeye aykırı şekilde yıllık sözleşme sürelerinin oluşturulmasının yolunu açmış ol ması nedeniyle devletin ve yasama organının sahil şeritlerinden yararlanmada önce likle kamu yararını gözetme yükümlülüğünü de ihlal etmekte ve anayasanın madde sine de aykırılık taşımaktadır anayasa mahkemesinin iptali istenen kuralın anayasal bakımdan –gelecek ku şakların hakları dahil ülkesel değerler ve toplumsal çıkarlar bağlamında tasarlanmış bu lunan kamu yararı kavramını genişletici bir yorumla madde e aykırılık değerlendir mesi yapması gerekmektedir anayasanın maddesine aykırılık öte yandan iptali istenen kural anayasanın maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesini de ihlal etmektedir i̇hale sürecine katılan firmalar sözleşmede öngörülen işletme sürelerini dikkate alarak ihale tekliflerini sunmuşlardır yani yıl işletme süresi öngörülen bir ihaleye katılan basiretli bir tacir yapacağı yatırımların maliyetlerini yıl işletme ile elde edeceği gelirleri dikkate alarak bir teklifte bulunmuştur yıl işletme süresine sahip olacağını bilseler rakip firmalar da çok daha yüksek teklifte bulunabilir lerdi bu şekilde ihale süreci bittikten sonra yasa ile ihale şartlarının ve en önemlisi de işletme süresinin değiştirilmesi diğer firmalar açısından –girişim özgürlüğünün kullanıl ması bakımından açıkça eşitsiz bir durum yaratmıştır ve anayasanın eşitlik ilkesini ihlal etmiştir eşitlik ilkesi aynı statüde olan kişilere aynı hukuk kurallarının uygulanması ve benzer durumda olan kişilerin farklı muamelelere tabi tutulmamasını gerekli kılar eşitlik ilkesinin anlam ve kapsamı anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarıyla ortaya konulmuş tur mahkemenin söz konusu ilkeyle ilgili olarak temel değerlendirmesi şu şekildedir anayasanın maddesine göre devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür eşitlik ilkesinin amacı birbiriyle aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasının ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasının engel lenmesidir aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır yasa önünde eşitlik herkesin her yönden aynı kuralara bağlı tutulacağı anlamına gelmez durumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir aynı hukuk sal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa anayasada ön görülen eşitlik ilkesi zedelenmez aymk k rg esas sayısı karar sayısı mahkemenin eşitlik konusunda statü ve durumlardaki farklılığın yanı sıra haklı neden ölçütüne de yer veren bir başka kararında şu değerlendirme yapılmıştır yasa önünde eşitlik herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez yasa ların uygulanmasında dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din ve mezhep aykırılığı gözetilemez ve bu nedenlerle eşitsizlik yaratılamaz bu ilke birbirleriyle aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yara tılmasını engellemektedir kimi yurttaşların haklı bir nedene dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz aynı hukuki durumda bulunanlar dan kimileri için farklı kurallar uygulanmasını haklı gösterecek nedenler anlaşılabilir amaçla ilgili makul ve adil olması ölçütleriyle hukuksal biçim ve içerik kazanmaktadır getirilen düzenleme herhangi bir biçimde birbirini tamamlayan doğrulayan ve güçlen diren bu üç ölçütten birine uymuyorsa eşitlik ilkesine aykırılık vardır çünkü eşitliği boz duğu ileri sürülen kural haklı bir nedene dayanmamaktadır aymk k rg i̇ptali istenen kural ile kamu ihalelerine giren ve bu bakımdan eşit statüde bulunan firmalar arasında yaratılan eşitsiz uygulamanın haklı bir nedeninin bulunmadığı ihaleleri kazanan firmalar lehine haksız olarak avantaj yaratıldığı açıktır ayrıca mevcut sözleşme sürelerinin sona erdiği tarihte yeni yapılacak ihalelere mevcut işletmecilerin katılmasını engelleyen herhangi bir kural bulunmamaktadır mevcut işletmecilerin de katılacağı adil rekabet kuralları çerçevesinde yapılacak ihalede en uygun teklifi yapan firmaya işletme hakkının verilmesinde hem kamu yararı vardır hem de bütün istekli işletmeler açısından eşit koşullar uygulanabilecektir oysa iptali istenen kural ile öngörülen ihalesiz olarak mevcut sözleşmelerin süresinin yıla kadar uzatılması yeni ihaleye katılma koşullarına sahip olabilecek firmalar açısından da haksız bir şekilde eşitsiz durum yaratılmaktadır özel teşebbüslerin fırsat eşitliği içinde rekabet edebilmelerini engelleyen ihtilaflı kural anayasanın maddesine de aykırıdır buna ek olarak getirilen düzenleme ile sözleşme uzatma talebinde bulunabilme leri için mevcut işletmecilere sözleşmelerle ilgili açtıkları davalardan feragat etme koşulu getirilmiştir yani idare sözleşme koşullarına aykırı olarak işletmeci firmaya herhangi bir zarar vermiş ya da yükümlülüklerini yerine getirmemişse firma sözleşme uzatma ta lebinde bulunabilmek için davasından feragat etmek zorundadır dava konusu kural idare ile ihtilafı olan işletmecilerle ihtilafı olmayan işletmeciler arasında haklı bir nedene dayanmayan bir muamele farklılığı yaratmaktadır ve bu yönüyle de anayasanın mad desine aykırıdır şöyle ki idare ile uyuşmazlığı olan bir işletici firma sözleşme süresinin uzatılması talebinde bulunabilmek için milyonlarca tlyi bulabilecek uyuşmazlık ko nusu alacağından feragat etmek zorunda bırakılırken uyuşmazlığı bulunmayan işleticiler açısından böyle bir yükümlülük söz konusu değildir bu yöndeki farklı muamelenin meşru bir temelinin olduğunu söylemek mümkün değildir i̇htilaflı kural anayasanın maddesine bu açıdan da aykırıdır bu düzenleme ile çifte eşitsizlik yaratılmış olmaktadır şöyle ki izleyen başlıkta somutlaştırılacağı üzere daha önce ihaleyi kazanarak işletme hakkı alanlara ihalesiz de vam olanağı ile ihale dışında kalmış olanlar arasındaki eşitsizliğe ihale almış olanlar içe risinde de bir tür iç eşitsizlik yaratılmış olmaktadır bu itibarla iptali istenen kural yal nızca çifte eşitsizlik yaratmamakta ayrımcılık yasağını da ihlal etmektedir anayasanın maddesine ve maddesine aykırılıkesas sayısı karar sayısı i̇halesiz işletmeye devam ayrıcalığı tanınan ve ihaleye katılma hakkından yoksun kılma sonucunu doğuran genel eşitsizlik halkası liman işletme ihalelerine katılma koşul larına sahip firmaların teşebbüs hürriyetine de haksız bir şekilde sınırlama getirmektedir anayasanın maddesinde sözleşme ve teşebbüs özgürlükleri güvence altına alınmıştır bu itibarla mevcut sözleşme sürelerinin sonunda ihalelere katılma ve sözleşme yapmaya elverişli ve istekli firmalar iptali istenen kural dolayısıyla yıl boyunca söz konusu ihalelere katılma olanağından yoksun bırakılmaktadır i̇halesiz ve rekabete açık olmayan şekilde yasa yoluyla söz konusu süre uzatımı limanların işletme haklarının veril mesidevri için yeni ihale yapılmadığı için söz konusu hakkı kullanma olanağından dış lanan girişimciler bakımından teşebbüs hürriyetini ihlal etmektedir bu nedenle de kural anayasanın maddesine de aykırılık oluşturmaktadır bu şekilde neden olunan yoksunluk önceki yıllarda ihaleye girmiş olan firmalar lehine ve makul olmayan bir süre için söz konusu olacağı için anayasa madde un güvencelediği ayrımcılık yasağını ihlal ettiği gibi madde ün öngördüğü sınırlama ve güvence ölçütlerini de zedelemektedir bunların başında gelen demokratik toplum dü zeni girişim özgürlüğü temelinde piyasa ekonomisini de kapsamına aldığından yasa yo luyla yapılan ayrımcı düzenleme çoğulculuk ilkesi bakımından demokratik toplum dü zenini ihlal etmektedir i̇haleye kapatılan alanların genişliği ve on yıllara yayılan süreler ölçülülük ilkesini ve hakkın özüne dokunma yasağını zedelemektedir bu itibarla yüzyıl sonlarında ve yüzyıl başlarında ihale yoluyla belli fir maların elde ettiği işletme hakkının ihalesiz şekilde yılı tamamlayıcı biçimde uzatıl ması bu tür işletmelere aday firmaların girişim özgürlüğünü madde in yanı sıra madde bakımından da ihlal edilmiş olmaktadır anayasanın maddesine aykırılık i̇ptali istenen düzenleme ile sözleşme uzatma talebinde bulunabilmeleri için mev cut işletmecilere sözleşmelerle ilgili açtıkları davalardan feragat etme koşulu getirilmiştir yani idare sözleşme koşullarına aykırı olarak işletmeci firmaya herhangi bir zarar vermiş ya da yükümlülüklerini yerine getirmemişse firma sözleşme uzatma talebinde bulunabil mek için davasından feragat etmek zorundadır böyle bir yükümlülük hak arama özgürlüğünü haksız bir şekilde kısıtlayan bir sonuç doğurmaktadır ve bu yönüyle de anayasanın maddesine aykırılık oluşturmak tadır zira anayasanın maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkıdır anayasa mahkemesine göre de mokratik bir toplumda vazgeçilmez bir hak niteliğindeki adil yargılanma hakkının güven celerinden biri olan mahkeme hakkı uyuşmazlığın bir mahkeme önüne getirilebilmesini dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı iddia ve savunmaların yargı merciince in celenerek değerlendirilmesini ve bir karara bağlanmasını ayrıca verilen kararın icra edil mesini gerektirir buna göre mahkeme hakkı mahkemeye erişim hakkı karar hakkı ve kararın icrası hakkını içerir karar hakkı genel itibarıyla mahkeme önüne getirilen uyuş mazlığın karara bağlanmasını isteme hakkını ifade eder zira dava hakkını kullanan bire yin asıl amacı uyuşmazlık konusu ettiği talebinin esasıyla ilgili olarak davanın sonunda bir karar elde edebilmektir bir başka ifadeyle dava sonucunda şayet bir karar elde edile miyorsa dava açmanın da bir anlamı kalmayacaktır öte yandan karar hakkı bireylerin sadece yargılama sonucunda şeklî anlamda bir karar elde etmelerini güvence altına almaz bu hak aynı zamanda dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı taleplerin yargı mer ciince bir sonuca bağlanmasını da gerektirir bazı farklarla bkz i̇brahim demiroğlu esas sayısı karar sayısı emin arda büyük gk no § berrin baran eker gk no § dolayısıyla bir sözleşme süresini uzatma talebinde bulunabilmek için mevcut da valardan vazgeçme yükümlülüğü öngören ve bu şekilde bir temel hakkın kullanımını diğer bir temel haktan feragat etme koşuluna bağlayan ihtilaflı kural mahkemeye erişim hakkını ihlal etmektedir anayasanın maddesine aykırılık diğer taraftan kural teşebbüs hürriyetinin kullanılabilmesi için anayasanın maddesi kapsamında mülkiyet teşkil eden alacak haklarından feragat edilmesini gerektir mektedir i̇htilaflı kural bu açıdan meşru bir amaç izlemediği gibi geçerli bir feragat için gerekli asgari koşulları taşımayan bir şekilde mülkiyet hakkından vazgeçilmesini içerdi ğinden mülkiyet hakkına gerekli bir müdahale de oluşturmamaktadır söz konusu kural bu yönüyle de anayasanın maddesine aykırıdır anayasa maddesine aykırılık anayasa madde ya göre türk milleti egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır yasa yetkisi anayasayı değiştirme yetkisinden sonra egemenlik yetkisi kullanı mının en tipik göstergesidir tbmm açısından bu yetkinin kullanımı anayasaya saygılı yasa koşuluna bağlı olduğu gibi madde nın sıraladığı yasaklayıcı kurallara da aykırı olamaz egemenliğin kullanılması hiçbir surette hiçbir kişiye zümreye veya sınıfa bıra kılamaz şeklindeki yasaklayıcı hükmün muhatabı olan yasama organı belli kişi zümre veya sınıfa ayrıcalık sağlayan düzenleme yapmama normatif yükümlülüğü karşısında da bulunmaktadır ne var ki belli firmalar kayrılarak onlara verilen işletme hakkının diğer firmaları dışlayıcı ve ayrımcı bir şekilde on yıllara yayılan bir zaman diliminde limanları işletme hakkı bakımından yaratılan tekel nedeniyle temsil yetkisi yıl ile sınırlı olan yasama meclisi bir sözleşmeyi yılında geçerli olacak şekilde yasa yoluyla güvence altına alarak döneme kadar yasama meclisi temsilcilerinin ve dolayısıyla özgür oy ları ile onları seçecek olan gelecek kuşakların iradesini ipotek altına almış olmaktadır böyle bir düzenleme hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz yasağına aykırıdır bu itibarla iptali istenen kural anayasa madde ya da aykırıdır açıklanan nedenlerle iptali istenen kural anayasanın ve maddelerine aykırıdır ve iptaline karar verilmesi gerekir iii yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ tarih ve sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun iptali istenen kuralları yukarıda açıklandığı gibi anayasanın pek çok madde sine aykırıdır ve uygulanması halinde telafisi imkânsız sonuçlar doğuracağı açıktır i̇ptali istenen kurallar hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırı olarak ve kamu yararı aleyhine keyfi bir şekilde ülkenin önemli kaynaklarından biri olan limanların işletme haklarına ilişkin mevcut sözleşmelerin sürelerinin yıla kadar uzatılmasına imkân vermektediresas sayısı karar sayısı bu yönüyle hem kamu yararı aleyhine bazı firmalara haksız imtiyaz tanınmakta hem de diğer firmalar aleyhine eşitsiz ve dezavantajlı bir durum oluşturulmaktadır yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı gibi temel anayasal ilkeleri ihlal eden keyfi ve ayrımcı uygulamalara olanak tanıyan kurallar anayasanın pek çok hükmüne aykırı olup birey haklarını olduğunu kadar kamu yararını da ihlal etmektedir anayasal düzenin hukuka aykırı kural ve düzenlemelerden en kısa sürede arındırılması hukuk devletinin temel gereğidir anayasaya aykırılıkların sürdürülmesi özenle korunması gereken huku kun üstünlüğü ilkesini de zedeleyecektir hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı bir dü zende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelen mesi hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacaktır i̇ptali istenen kuralların uygulanmasından kaynaklanan ağır temel hak ihlallerinin bir an önce sona erdirilmesi ve daha ağır ve telafisi imkânsız sonuçlar doğurmasını en gellemek amacıyla anayasaya açıkça aykırı olan ve iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek anayasa mahkemesine dava açılmıştır iv sonuç ve i̇stem tarih ve sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair ka nunun maddesiyle tarihli ve sayılı özelleştirme uygulamaları hak kında kanuna eklenen geçici maddesi anayasanın ve maddelerine aykırı olduğundan iptaline ve uygulanması halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar olacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğü nün durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz
3,859
esas sayısı karar sayısı tarihli ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayınlanan sayılı olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirler alınması hakkında kanun hükmünde kararname tarihinde türkiye büyük millet meclisinde görüşülerek yasalaşmıştır tarihli ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayınlanan sayılı olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirler alınması hakkında kanun hükmünde kararnamenin kabul edilmesine dair kanun ile bazı özel öğretim kurum ve kuruluşları ile özel öğrenci yurdunun sayılı olağanüstü hal kapsamında alınan tedbirlere i̇lişkin kanun hükmünde kararnamenin kapsamı dışına çıkarılması hâkimlik ve savcılık mesleğinden kendi istekleriyle emekli olan veya birden fazla kez çekilenlere tekrar mesleğe dönme imkanı tanınması ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının başkan ve üyelerinin yeniden seçilmesi sayılı ecnebi memleketlere gönderilecek talebe hakkında kanuna tabi öğrencilerden milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen fetöpdy terör örgütüne aidiyeti iltisakı veya irtibatı olanların öğrencilikle ilişiklerinin kesilmesi terör örgütlerine aidiyeti iltisakı veya irtibatı tespit edilmiş kişilere sayılı kaçakçılıkla mücadele kanunu kapsamında tarihinden önceki uyuşturucu operasyonları nedeniyle ödenmesi gereken ikramiyenin ödenmemesi emekliye ayrılmak isteyen kişilerin emekliye sevk onayı için öngörülen bir aylık sürenin olağanüstü hal süresince uygulanmaması kamu iştiraklerinde çalışan işçilerden terör örgütleriyle bağlantısı nedeniyle iş sözleşmeleri feshedilenlerin başka kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilememesi tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü sonrasında kamu kurum ve kuruluşlarınca görevinden uzaklaştırılan yönetici kadrolarında bulunan personelin görevine iadesinin öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilmesi iş sağlığı ve güvenliği alanında ölçüm analiz teknik kontrol risk analizi ve değerlendirmesi eğitim danışmanlık uzmanlık hizmetlerini yapan kişi ve kurumlar ile işyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanı gibi görevleri yürütenlerden terör örgütleriyle bağlantılı olduğu tespit edilenlerin yetki belgelerinin iptal edilmesi yargı mensuplarının meslekten çıkarma kararlarına karşı yaptıkları itirazlar üzerine verilen kararların da resmi gazetede yayımlanması amaçlanmıştır dava konusu düzenleme cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından ohal khksi olarak çıkarılmış ve tbmm tarafından onaylanarak yasa adı altında yayımlanmıştır ancak aşağıda açıklanacak nedenlerle söz konusu düzenleme yok hükmündedir ve anayasa mahkemesinin bu yokluğu tespit etmesi gerekir anayasa mahkemesi yokluk tezine katılmazsa gene aşağıda ayrıntılı olarak açıklanacak nedenlerle dava konusu düzenleme şekle aykırılık dolayısıyla mahkemece iptal edilmelidir aşağıda belirtilecek yokluk nedenlerinin iptali istenen düzenlemenin hem tbmm tarafından onaylanması öncesine ilişkin boyutları hem de onaylama aşaması sonrasına ilişkin boyutları bulunmaktadır belirtmek gerekir ki anayasa mahkemesinin önüne daha önce yetki ve şekil sakatlıklarının bu derece ağır olduğu bir metin gelmemiştir bu nedenle yokluk iddiamızın öncelikle değerlendirilmesi zorunludur i̇ptali i̇stenen düzenlemenin tbmm onayı öncesine i̇lişkin yokluk nedenleri dava konusu düzenleme pek çok nedenle yok hükmündedir i̇ptali i̇stenen düzenleme yetki gaspı suretiyle çıkarılmıştıresas sayısı karar sayısı öncelikle anayasa ile olağanüstü hallerde cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna tanınan yetkinin tamamen dışına çıkarak olağanüstü hal ile ilgisi olmayan ve olağanüstü hal süresini aşacak şekilde kanunlarda değişiklik yaparak sürekli uygulanacak kurallar öngörmüştür anayasa tarafından cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna olağanüstü hal süresini aşan kalıcı düzenlemeler yapma yetkisi verilmemiştir bu türkiye büyük millet meclisine ait yasama yetkinin açıkça gaspı anlamına gelmektedir ve anayasa mahkemesinin çeşitli defalar belirttiği gibi yetki gaspı suretiyle yapılmış düzenlemeler yoklukla maluldür çağdaş demokrasilerde olağanüstü yönetim usulleri devletin ya da ulusun varlığına yönelmiş olağanüstü bir tehdit veya tehlikenin mevcudiyeti halinde bu tehdit ve tehlikenin olağan tedbirlerle ortadan kaldırılamayacak derecede ciddi olması durumunda bu tehdit veya tehlikeyi ortadan kaldırmayı ve olağan düzene dönmeyi amaçlayan rejimlerdir bir başka ifadeyle olağanüstü yönetimler anayasal düzeni korumak ve savunmak amacı taşıyan rejimlerdir bütün olağanüstü yönetim usulleri gibi olağanüstü hal de çağdaş anayasal demokrasilerde geçici nitelikte olan hukuki ve anayasal bir rejimdir bunun anlamı olağanüstü halin yürütme organına istediğini yapma olanağını tanıyan keyfi bir rejim olmamasıdır olağanüstü hal anayasal demokratik rejimin askıya alınması değil devletin veya ulusun varlığına yönelik ciddi bir tehdit veya tehlikenin hızlı bir şekilde ortadan kaldırılması ve en kısa sürede olağan hukuk düzenine dönülmesini sağlamak amacıyla geçici bir süreyle yürütme organına hızlı ve etkili tedbirler alma ve temel hak ve özgürlüklere müdahale olanağı verir ancak anayasa bu yetkilerin sınırını açık bir şekilde çizmiştir ve yürütme organının hukuk devleti dışına çıkmasına olanak tanımaz yürütme organı olağanüstü hallerde de çerçevesi ve sınırları anayasa ve kanunlarla çizilen sınırlar içinde hareket etmek zorundadır olağanüstü hallerin amacı olağanüstü hal ilanına neden olan durumu en kısa sürede ortadan kaldıracak tedbirleri almak ve olağanüstü hal ilanı öncesi döneme geri dönmektir olağanüstü hal yönetimini anayasal düzeni ve hukuk sistemini yeniden düzenlemenin bir aracı olarak kullanmak olağanüstü hal yönetiminin mahiyetiyle bağdaşmaz bu nedenle olağanüstü hal döneminde yürütme organının alacağı tedbirler geçici ve istisnai nitelik taşımalıdır bu önlemler olağanüstü hal sona erdikten sonra da etkisini sürdürecek nitelikte olamaz bir başka ifadeyle olağan dönemde de uygulanamaz anayasası maddesinde olağanüstü hallerde yürütme organına özel bir yetki vererek cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma olanağı tanımıştır ancak bu kanun hükmünde kararnamelerin anayasanın maddesinde düzenlenen khklardan önemli farklılıkları vardır ve cem eroğulun deyimiyle bunlar arasında ad benzerliği dışında hiçbir benzerlik yoktur bkz cem eroğul anayasa mahkemesi kararları işığında olağanüstü yasa gücünde kararnamelerin tbmmce onaylanması ankara üniversitesi sbf dergisi cilt sayı maddeye göre olağanüstü hallerde kanun hükmünde kararnameler cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılır bu kanun hükmünde kararnameler bir yetki yasasına dayanmaz bu kanun hükmünde kararnameler anayasanın maddesinde olağan dönemlerdeki kanun hükmünde kararnameler için getirilmiş konu sınırlamasına bağlı değildir anayasanın maddesinin olağan kanun hükmünde kararnameler için koyduğu konu sınırlandırmalarına bağlı olmadıklarından bu tür kanun hükmünde kararnamelerle temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile siyasî haklar ve ödevler de düzenlenebilir ancak bu hükmün aşağıda açıklanacağı gibi madde ile birlikte yorumlanması gerekir ayrıca bu kararnameler ile yalnızca olağanüstü halin gerektirdiği tedbirler alınabilir dolayısıyla bu khklar ile yapılacak düzenlemeler olağanüstü halin konusu kapsamı ve süresiyle sınırlıesas sayısı karar sayısı tedbirler alınabilir ve bunu aşan düzenleme yapılamaz aşağıda açıklanacağı gibi aslında bu düzenlemelere kanun hükmünde kararname denilmesi yanıltıcıdır bunlarla sürekli ve genel düzenlemeler yapılması mümkün olmadığından bunların kanun hükmünde olduğunu söylemeye de olanak bulunmamaktadır bkz cem eroğul age öncelikle anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında belli konuların olağanüstü hal kanununda düzenleneceği belirtilmiştir buna göre madde uyarınca ilan edilen olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para mal ve çalışma yükümlülükleri ile olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere anayasanın maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne surette alınacağı kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri olağan üstü hal kanununda düzenlenir burada sayılan belirli konuların olağanüstü hal yasasında düzenlenmesi zorunlu olduğundan bu konular khklarla düzenlenemeyecektir merih öden anayasa mahkemesi ve olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnamelerinin anayasaya uygunluğunun yargısal denetimi ankara üniversitesi hukuk fakültesi dergisi s dolayısıyla temel hakları sınırlayan ya da durdurun düzenlemeler doğrudan ohal khkleri ile yapılamaz ancak olağanüstü hal kanununda yapılan düzenlemelerin somut uygulaması niteliğindeki düzenlemeler ohal khksi ile yapılabilir bir örnek vermek gerekirse anayasanın maddesinde güvence altına alınan özgürlük ve güvenlik hakkının olağanüstü hal dönemlerinde nasıl kısıtlanacağı ancak ohal kanunu ile düzenlenebilir mesela gözaltı süresinin ne kadar uzatılabileceği ancak ohal kanunu ile düzenlenebilir ohal khksi ile ise ancak kanunda belirtilen süreyi aşmamak üzere somut ohal döneminde gözaltı süresinin ne kadar uygulanacağı düzenlenebilir yani ohal khkleri ile ancak temel haklar doğrudan düzenlenemez ancak ohal kanununun uygulamasını gösteren düzenlemeler yapılabilir anayasanın maddesinin doğal ve mantıki sonucu budur bunun sonucu olarak ohal khkleri ile olağanüstü hal kanununda değişiklik yapılması da mümkün değildir anayasa mahkemesi bunu açık bir şekilde belirtmiştir bkz aym kararı kt kt i̇kinci olarak anayasanın maddesi gereğince olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılabilir dolayısıyla olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi konu bakımından sınırlıdır bir düzenlemenin olağanüstü halin gerekli kıldığı bir konu olup olmadığı anayasanın konuyla ilgili bütün maddeleri md vb göz önünde bulundurularak yapılır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda olağanüstü halin amacı ve nedenleriyle sınırlı olarak çıkarılmaları gerekir anayasa mahkemesi de olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin amaç ve kapsamını demokratik hukuk devletine uygun olarak yukarıdaki biçimde belirlemiştir yüce mahkemeye göre olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle getirilen düzenlemeler olağanüstü halin amacını ve sınırlarını aşmamalıdır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü hal yasası ile saptanan sistem içersinde ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda uygulamaya yönelik olarak çıkartılabilir bu tür kanun hükmünde kararnamelerle yalnızca olağanüstü hal ilânını gerektiren nedenler gözetilerek bu nedenlerin ortadan kaldırılması için duruma özgü kimi önlemler alınabilir olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılabilecek khklere anayasanın maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları birlikte incelendiğinde başkaca işlevler yüklenemez bunun tersi bir anlayış anayasa ve olağanüstü hal yasası dışında yeni bir olağanüstü hal yönetimi yaratmaya neden olur oysa anayasa olağan anayasal düzenden ayrıesas sayısı karar sayısı ne gibi olağanüstü yönetimler kurulabileceğini saptamış ve bunların statülerinin de yasayla düzenlenmesini öngörmüştür olağanüstü yönetim usulleri olağanüstü haller ve sıkıyönetim seferberlik ve savaş halinden ibarettir anayasa bu olağanüstü yönetimlerin hangi ilkelere göre düzenleneceğini açıkça göstermiştir halde bu sayılanlar dışında farklı bir olağanüstü yönetim usulü yasayla dahi düzenlenemez e k üçüncü olarak olağanüstü halin belirli bir bölge veya bölgelerde ilan edilmesi halinde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler ile alınacak önlemlerin sadece olağanüstü hal ilân edilen bölge için geçerli olması bölge dışına taşırılmaması gerekir dördüncü olarak olağanüstü hal belirli bir süreyle de sınırlıdır olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılan kanun hükmünde kararnameler bu hallerin ilân edildiği bölgelerde ve ancak bunların devamı süresince uygulanabilirler kanun hükmünde kararnameler ile getirilen kuralların nasıl olağanüstü hal öncesine uygulanmaları olanaksız ise olağanüstü hal sonrasında da uygulanmaları veya başka bir zamanda veya yerde olağanüstü hal ilânı durumunda uygulanmak üzere geçerliklerini korumaları olanaksızdır son olarak olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi olağanüstü hal bölgesi ve süresiyle sınırlı olduğundan anayasa mahkemesinin de isabetle belirttiği üzere olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile yasalarda değişiklik yapılamaz olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile getirilen kuralların olağanüstü hal bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarının devamı isteniyorsa bu konudaki düzenlemenin yasa ile yapılması zorunludur çünkü olağanüstü hal bölgesi veya bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarına devam edilmesi istenilen kuralların içerdiği konular ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konular olamaz e bir başka ifadeyle olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle yürürlükteki kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapılamaz olağanüstü hal ve sıkıyönetimin kanunla belirlenmiş statülerinde olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleriyle değişiklik yapılması ayrıca anayasanın maddesindeki hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz hükmüne maddesindeki yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine başlangıç kısmındaki kuvvetler ayırımının belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu temel ilkesine ve maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine de aykırılık oluşturur özetlemek gerekirse ohal khkleri ile anayasanın maddesine aykırı düzenleme yapılamaz temel haklar sınırlandırılamaz ve durdurulamaz olağanüstü hal kanununun uygulaması niteliğinde düzenlemeler yapılabilir ancak olağanüstü hal kanununda değişiklik yapılamaz anayasanın kanunla düzenlenmesini emrettiği konularda düzenleme yapılamaz mesela suç ve cezalar düzenlenemez olağanüstü halin konusunu süresini ve kapsamını aşan düzenlemeler yapılamaz bunun sonucu olarak olağanüstü hal süresini aşan tedbirler alınamayacağı gibi kanunlarda genel ve sürekli değişiklikler yapılamaz ve uygulaması olağanüstü halin süresini aşan genel ve sürekli düzenlemeler de yapılamaz olağanüstü halin ilan edildiği bölgenin dışında uygulanacak tedbir alınamaz ve düzenlemeler yapılamaz bkz cem eroğul age anayasa mahkemesinin sözü edilen kararında açıkça ifade edildiği üzere anayasa cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna ohal khksı adı altında kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapma ya da sürekli olarak uygulanacak kurallar koymaesas sayısı karar sayısı yetkisi vermemiştir ve yetkinin bu şekilde kullanılması açıkça tbmmye ait yasama yetkisinin gaspı anlamına gelir anayasa mahkemesi yetki gaspı suretiyle yapılan düzenlemelerin yokluk ile malul olduğunu kabul etmiştir mahkeme yokluk ölçütlerini şu şekilde belirlemiştir bir kanunun yokluğundan söz edilebilmesi ise yasama organının bu yönde bir iradesinin olmaması ya da anayasal düzende yasama organına verilmeyen bir yetkinin fonksiyon gaspı suretiyle kullanılması gibi hukuk âleminde hiçbir zaman varlık kazanamayacak olan durumlarda mümkündür kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince yasama yürütme ve yargı fonksiyonlarını yerine getiren yasama yürütme ve yargı organlarından birinin diğerinin yerine geçmesi sonucunu doğuracak şekilde karar almaları fonksiyon gaspına yol açacağından yasama organının yasama fonksiyonu kapsamında yer almayan hususlarda kanun adı altında yapacağı düzenlemelerin hukuk âleminde varlık kazanabilmesi mümkün olmayacaktır belirtilen haller dışında kalan kanunların veya kanun hükümlerinin anayasaya uygunluk denetimi kapsamında incelenmesi gereken hususlarda anayasaya aykırılığının saptanması ise ilgili kanun veya kanun hükümlerinin yokluğunu değil iptalini gerekli kılar aym kararı k kt rg s mahkemenin bu kararında yasama organı için belirtilen fonksiyon gaspının yürütme organı için de geçerli olduğu açıktır dolayısıyla hem olağanüstü halin gerekleriyle uyumlu olmayan hem de kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapan iptali istenen düzenleme fonksiyon gaspı suretiyle çıkarılmış olup yok hükmündedir anayasanın başlangıcına ve maddelerine açıkça aykırı olarak fonksiyon gasbı suretiyle çıkarılan dava konusu düzenlemenin yokluğunun tespitine karar verilmesi gerekir cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun i̇radesi oluşmadan dava konusu düzenleme çıkarılmıştır bu nedenle yok hükmündedir khk hukuki niteliği itibariyle bir kolektif işlem türüdür kolektif işlemlerde gerçekleştirilen işlemlerin hukuk dünyasında var olabilmesi için işlemi gerçekleştirmeye yetkili olan organda yer alan bireylerin iradelerinin tümünün aynı zamanda ve aynı doğrultuda açıklanmış olması gerekmektedir bakanlar kurulunun iradesinin oluşmasına dair birbiriyle de bağlantılı iki sorun vardır i̇lk olarak söz konusu iradenin somut olayda oluşmuş sayılabilmesi için khklerin ana metinleriyle birlikte kurum kapatma ve ihraç kararlarında isimlerin tek tek okunmuş olması gerekir ne var ki her bir khknin kapsamının genişliği ye ekli olan ihraç ve kapatma listelerinin yüksek miktardaki sayıları dikkate alındığında ilgili bakanlar kurulu toplantısında bu düzenlemelerin tamamının ve ekli listelerde yer alan isimlerin okunmadığına dair ciddi emareler bulunmaktadır sırf bu nedenle dahi bakanlar kurulunun iradesinin oluşmamış olduğu söylenebilir bakanlar kurulu tarafından bir oylama yapılmış olması da iradenin oluştuğu anlamına gelmemektedir khklere ekli ihraç ve kapatma listelerindeki isimlerin tek tek okunmadığına ilişkin en inandırıcı kanıt bizzat başbakan binali yıldırımdan gelmiştir takdir edersiniz ki önümüze gelen binlerce listeyi kontrol edip doğru yanlış yapıldığını bilemeyiz samimiyetle söylüyorum tek tek olaylarla ilgilenmedim bin kişiesas sayısı karar sayısı diyor ki bana da bak ona da bak mümkün değil hassasiyet gözetiyoruz geneline bakıyoruz kamuoyundaki etkilere göre önlem alıyoruz başka yöntem bulamadık yine aynı doğrultuda yıldırımın şu sözleri ekli ihraç listelerinin başbakan başta olmak üzere altında imzası bulunan bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmadığına dair aksi ispatlanamayacak bir kanıt niteliğindedir takdir edersiniz ki biz önümüze gelen binlerce listeyi inceleyip efendim buradan kim hakkında işlem yapıldı doğru mu yapıldı yanlış mı yapıldı böyle bir mekanizmamız yok yapamayız da ancak ne zaman bilgimiz oluyor biliyorsunuz bunlar olduktan sonra haberlerde çıkıyor sizler tabii araştırıyorsunuz bilinen isimleri çıkıyor ondan sonra haberimiz oluyor bu da gayet doğal söz konusu düzenlemelerin tamamının ve ekli listelerdeki isimlerin bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmasının zaten hayatın olağan akışına da uygun olmadığı başbakanın şu sözlerinden anlaşılmaktadır i̇nsan kapasitesinin yeteceği bir şey değil bu hassasiyeti gözetmemiz lazım bu bir hak hukuk meselesi yani birinin konusuyla ilgilenip diğerini görmezden gelirsek orada da adaletsiz bir durum ortaya çıkar mı geneline bakıyoruz şikayetleri kamuoyunda oluşturduğu etkileri dikkate alarak önlem almaya çalışıyoruz başka türlü bir yöntem bulamadık doğrusu i̇kinci sorun ise anılan bakanlar kurulu toplantı tarihleri ile ardı ardına çıkarılan khklerin resmi gazetede yayımlanma tarihleri arasındaki tutarsızlıklardır bir dizi khk resmi gazetede farklı tarihlerde yayımlanmış olmasına rağmen bu kararnamelerin kabul edildiği bakanlar kurulu toplantısı tarihi ocak olarak görülmektedir bu kararnameler sayıları ve resmi gazetede yayımlanma tarihleri sırasına göre şu şekildedir ve sayılı khklar resmi gazete yayınlanma tarihi ocak ve sayılı khklar resmi gazete yayınlanma tarihi ocak sayılı khk resmi gazete yayımlanma tarihi şubat sayılı khk resmi gazete yayımlanma tarihi şubat bu görünüm karşısında anılan khklerin kabul edilmesi aşamasında ayrı ayrı khk çıkarılmadığı ocak tarihinde gerçekleştirilen bakanlar kurulu toplantısında belki de boş kâğıda bakanların imzalarının alınarak khklerin ve ek listelerinin sonradan eklendiği izlenimi uyanmaktadır nitekim şu haber de bu izlenimi doğrular niteliktedir chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu ocaktan sonraki kararnamelere ilişkin bu tarihten sonra yayımlanan bütün kararnameler usulsüz süre ve kapsam bakımından sıkıntılar var bu kararnameler yetki bakımından da sorunlu saray karar veriyor bakanlar imza atıyor geriye dönük imza hali söz konusu suçüstü haliyle karşı karşıyayız dedi bunun en büyük kanıtlarından biri de ocak toplantısına atfen bir kararnameyle ihraç edilenlerden bazıları aynı toplantıya atfen ilan edilen bir başka kararnameyle göreve iade ediliyor özetle tarihler arasındaki tutarsızlık ve binali yıldırımın sözleri khk metinlerinin ve eklerinin khknın altında imzası bulunan cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu dışındaki biresas sayısı karar sayısı aktör veya organ tarafından hazırlandığına ve bu eklerin ocak tarihinde belki de boş kağıda bakanlar kurulunun atmış olduğu imzaya eklendiğine işaret etmektedir diğer yandan bir kararnameyle ihraç edilen bir kişinin aynı toplantıda kabul edilen bir başka kararnameyle iade edilmiş olması da khk metin ve eklerinin bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmadığına ve evleviyetle hazırlanmamış olduğuna dair önemli bir kanıt teşkil etmektedir burada önemle belirtmek gerekir ki ohal khklerini çıkarmaya yetkili olan makam cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kuruludur öte yandan bu yetkinin kullanılması aksi anayasanı maddesinde ayrıca belirtilmediğine göre karşı imza kuralına tabidir anayasaya göre cumhurbaşkanının anayasa ve diğer kanunlarda başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır bu kararlardan başbakan ve ilgili bakan sorumludurmd bunun sonucu da anılan khklerin altında isimleri yer alan başbakan ve bakanlar kurulunun hukuki ve siyasi açıdan khklerin içeriğinden sorumlu olmasıdır tüm bunlar dikkate alındığında anayasa tarafından bakanlar kurulunun başkanı olarak düzenlenen md başbakanın yukarıda anılan ifadelerini bakanlar kurulunun iradesinin oluşmadığının ilk elden itirafı olarak okumak gerekir bakanlar kurulu ocakta toplandığı halde ilerleyen hafta ve aylarda ve farklı tarihlerde birden çok khk çıkarıldığına göre bunlar çok büyük olasılıkla ek listeler bürokratlar tarafından hazırlandıkça ocak toplantısında alınan imzaların sonradan gelen khklere eklendiği ve bu nedenle aslında bakanlar kurulu üyelerinin bu khklerin altına imza atmamış oldukları ihtimali oldukça yüksektir bu nedenle ocak sonrası tarihe sahip olan khkler açısından adları belirtilmiş olsa da bakanlar kurulu üyelerinin ıslak imzalarının bulunmamış olduğunu teyit edilmektedir yukarıda belirtildiği gibi anayasa mahkemesinin içtihadına göre yetkili organın iradesinin oluşmamış olması işlemin yokluğuna neden olur aym kararı k kt tarihli ve sayılı rg ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle iptali istenen düzenleme cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun iradesi oluşmadan çıkarılan düzenleme yok hükmündedir anayasa mahkemesinin bu yokluğu tespit etmesi gerekir anayasa ve i̇çtüzükte öngörülen sürede onaylanmayan khk yok hükmündedir anayasanın maddesine göre ohal khklarının resmi gazetede yayınlandıkları gün tbmmnin onayına sunulması gerekmektedir onaylanma süresi ve usulünün düzenlenmesi ise i̇çtüzüğe bırakılmıştır türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmündeki kararnamelerinin görüşülmesi başlıklı maddesi uyarınca anayasanın ve nci maddeleri gereğince çıkarılan ve türkiye büyük millet meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler anayasanın ve i̇çtüzüğün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak komisyonlarda ve genel kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle kanun tasarı ve tekliflerinden önce ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır komisyonlarda en geç yirmi gün içindeesas sayısı karar sayısı görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler meclis başkanlığınca doğrudan doğruya genel kurul gündemine alınır görüldüğü gibi i̇çtüzüğün maddesi onaylamanın gün içinde tamamlanmasını öngörmektedir gün içinde türkiye büyük millet meclisi tarafından görüşülmeyen kanun hükmünde kararnamelerin hukuki durumuna ilişkin olarak doktrinde bu khkların kendiliğinden yürürlükten kalkacağı yönünde güçlü bir görüş bulunmaktadır tanör yüzbaşıoğlu anayasasına göre türk anayasa hukuku yky ve teziç anayasa hukuku beta gibi yazarlar gün içinde türkiye büyük millet meclisi tarafından görüşülmeyen kanun hükmünde kararnamelerin kendiliğinden reddedilmiş sayılacağını ileri sürmektedir bu yazarlara göre gün içinde kabul ret ve değiştirilerek kabul edilmeyen khklar kendiliklerinden yürürlükten kalkarlar ve yokluk ile malûldürler bunların yokluğu her mahkeme tarafından saptanabilirler kuzu olağanüstü hal kavramı ve türk anayasa hukukunda olağanüstü hal rejimi ve gözler kanun hükmünde kararnamelerin hukuki rejimi bursa ekin gibi başka bazı yazarlar ise otuz gün içinde tbmmce onaylanmayan ohal khklerinin idari işlem olarak kalacaklarını ileri sürmektedirler bu görüşlerden hangisi kabul edilirse edilsin öngörülen günlük süre içinde ohal khklarının tbmm tarafından onaylanmamış olması halinde bu khkların ohal khksı niteliğini kaybedeceği görülmektedir bu durumda günlük süre geçmiş olmasına rağmen tbmmce onaylanmamış olan ohal khklarının sonradan onaylanmakla yeniden yürürlüğe gireceklerini söylemeye olanak bulunmamaktadır sonuç olarak yukarıda açıklanan her üç nedenle iptali istenen düzenleme yok hükmündedir ve bu yokluğun anayasa mahkemesince tespit edilmesi gerekir tbmm tarafından onaylama sonrasına i̇lişkin yokluk nedenleri yukarıda açıklandığı gibi ohal khkları ile ancak geçici tedbirler alınabileceğinden bunların kanun hükmünde olduğunu söylemeye olanak bulunmamaktadır genel ve sürekli düzenlemeler yapması mümkün olmayan ve kanunları değiştiremeyen bir işlemin maddi olarak kanun niteliğinde olduğu söylenemez cem eroğulun isabetle belirttiği gibi anayasanın maddesinde yer alan düzenlemenin doğal ve mantıki sonucu ohal khklarının biçimsel olarak yürütme işlemi olduğu gibi maddi olarak da yürütme işlemi olarak kabul edilmesidir anayasanın maddesinde düzenlenen olağan khklar biçimsel olarak yürütme işlemi iken maddi anlamda yasama işlemidir ve genel ve sürekli olarak uygulanmak üzere çıkarılırlar ve kanunlarda değişiklik yapabilirler oysa ohal khkları doğaları gereği geçici olmak durumundadır ve sürekli etki doğuracak şekilde çıkarılamazlar bunun sonucu olarak olağan khklar ile ohal khklarının tbmmce onaylanması da tamamen farklı hukuki niteliğe sahiptir ve farklı sonuçlar doğurur olağan khkların tbmm tarafından onaylanması bir kanun yapma işlemidir ve önüne gelen kanun tasarıları gibi bunları kanunların görüşülmesi usulüne uygun olarak görüşür ve kabul eder böylece ortaya yeni bir kanun çıkar oysa geçici tedbirler niteliğindeki ohal khkleri maddi açıdan bir yürütme işlemidir ve bunların onama kararının bir meclis kararı ile alınması gerekir bkz cem eroğul age zira anayasanın maddesinde öngörülen tbmm onayı bir yasalaştırma işlemi değil siyasal denetim işlemidir diğer bütün siyasal denetim işlemlerinde olduğu gibi bunun da bir kanunla değil meclis kararı ile alınması gerekir ancak bu şekilde anayasanın maddesindeki ohal khklerinin denetimi yasağı anlamlı hale gelir zira anayasa mahkemesinin yetkisi yasalarıesas sayısı karar sayısı ve yasa gücündeki işlemleri denetlemektir anayasa koyucu maddi anlamda yürütme işlemi olan ohal khklerini siyasi denetime tabi tutmuştur tbmm onayının kanun şeklinde yapılması ohal khklerinin geçici niteliği ile bağdaşmaz ve anayasanın maddesine aykırı olur çünkü kanun ile onaylanması ohal khklerini ohal süresini aşan sürekli ve genel düzenlemelere dönüştürür ki bu yasama yetkisinin cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna devri anlamına gelir ve fonksiyon gaspı teşkil eder özellikle geçici tedbir niteliğinde olmayan ve sürekli uygulanma olasılığı bulunan ve yukarıda açıklandığı gibi esasen anayasanın maddesinin cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna tanımadığı kalıcı düzenlemelerin tbmm tarafından kanun şeklinde onaylanması yasama yetkisinin cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna devri anlamına gelir ve anayasanın maddesine açık bir aykırılık oluşturur i̇ptali istenen düzenleme kanun adı altında onaylanmak ve yayımlanmakla hukuk düzeninde sürekli ve kalıcı bir nitelik kazanmıştır olağanüstü hal kalksa dahi bu kurallar uygulanmaya devam edecektir bu da açıkça fonksiyon gaspı olduğunu göstermektedir bu nedenle iptali istenen düzenleme yok hükmündedir geçici tedbir niteliğindeki düzenlemelerin kanun şeklinde onaylanması ise onların geçici niteliği ile bağdaşmaz ve aşağıda açıklandığı üzere anayasal normlar hiyerarşisini ve hukuk düzeninin tutarlı normlardan oluşması ilkesini altüst eder bu ise hukuk devleti ilkesinin temel koşullarından biri olan hukuk düzeninin öngörülebilir ve tutarlı olması gereği ile bağdaşmaz nitekim yılına kadar hukuk düzenimizde kanunlaştırma şeklinde onaylanmış herhangi bir ohal khksi bulunmamaktadır onaylamanın kanun şeklinde yapılması ile ohal khksinin akibetinin ne olduğu da belli değildir ohal khksinin hala yürürlükte olduğuna işaret eden bazı uygulamalar görülmektedir mesela mart yasalarında daha önce yasalaştırılmış olmasına rağmen atıfların yasaya değil khkye yapılmaya devam edildiği ve değişikliklerin yasalar üzerinde değil khkler üzerinde yapıldığı görülmektedir bu da hukuk düzeninin alt üst olduğunun en somut kanıtıdır diğer taraftan yukarıda açıklandığı gibi cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından geçerli olarak çıkarılmamış olan dolayısıyla yok hükmünde olan düzenlemelerin tbmm tarafından onaylanmış olması onları kendiliğinden geçerli hale getirmez yani geçerli bir onaylama kararından söz edebilmek için öncelikle onaylanabilir nitelikte geçerli bir işlemin bulunması gerekir oysa yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklandığı gibi ortada onaylanabilecek nitelikte ve onaylamaya elverişli bir işlem bulunmamaktadır bu nedenle geçerli olarak var olmayan bir işlemin onaylanması mümkün değildir olmayan işlem onay ile varlık kazanmaz yok olmaya devam eder açıklanan nedenlerle anayasa mahkemesinin anayasanın başlangıcına ve maddelerine açıkça aykırı olarak fonksiyon gaspı suretiyle çıkarılan dava konusu düzenlemenin yokluğunun tespitine karar vermesi gerekir eylemli i̇çtüzük değişikliği dolayısıyla tbmmnin onama kararı geçersizdir olağanüstü kararnamelere ilişkin anayasa ve i̇çtüzük özel bir yasalaşma süreci öngörmüştür bu yasalaşma sürecinde ilk göze çarpan husus yasalaşma sürecindeki süre şartıdır türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmündeki kararnamelerinin görüşülmesi başlıklı maddesi uyarıncaesas sayısı karar sayısı anayasanın ve nci maddeleri gereğince çıkarılan ve türkiye büyük millet meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler anayasanın ve i̇çtüzüğün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak komisyonlarda ve genel kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle kanun tasarı ve tekliflerinden önce ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler meclis başkanlığınca doğrudan doğruya genel kurul gündemine alınır ancak sayılı khknin görüşülmesinde içtüzüğün zorunlu kıldığı usule uyulmamıştır sayılı khk türkiye büyük millet meclisi başkanlığına sevk edilmesinin ardından günlük sürede genel kurulda görüşülmemiştir yukarıda yokluğa ilişkin savlarımızın kabul edilmemesi halinde i̇çtüzükteki yoruma açık olmayacak netlikteki süre şartına uyulmaması niteliği itibarıyla eylemli içtüzük değişikliğidir daha somut bir ifadeyle tbmm ohal khklerinin görüşülmesinde günlük zaman sınırını ihlal etmek yoluyla konuya ilişkin i̇çtüzük hükmünü md fiili olarak ilga etmiştir anayasa mahkemesi tbmm i̇çtüzüğünü denetlemeye yetkili olduğuna göre iş bu fiili i̇çtüzük değişikliği de anayasa mahkemesi tarafından denetlenebilir nitekim anayasa mahkemesi parlamento kararlarını eylemli i̇çtüzük değişikliği adı altında denetlemiştir başkanlık divanının oluşumundaki u
4,063
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesindeki iptal ve yürürlüğün durdurulması gerekçesinde özetle anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında tbmm tarafından anayasanın maddesi uyarınca bakanlar kuruluna verilecek khk çıkarma yetkisinin önemli zorunlu ve ivedi durumlar için söz konusu olabileceği sayılı khknin ise bu şartlardan hiçbirisini taşımadığı anılan khknin konusunun ancak bir kanunla düzenlenmesinin mümkün olduğu bunun dayanağını oluşturan günlü sayılı yetki kanununun anayasa mahkemesince iptal edildiği bu durumda anayasal dayanaktan yoksun kalan söz konusu khknin anayasanın başlangıçı ile ve maddelerine açıkça aykırı olduğu bu durumdaki bir khknin içeriği yönünden anayasaya aykırı olmasa bile dava açıldığında iptalinin gerektiği sayılı khk hakkında yürürlüğü durdurma kararı verilmeyip daha sonra iptal kararı verilmesi durumunda iptal kararının etkisiz kalacağı ve giderilmesi güç zararlara neden olacağı yürürlüğü durdurma kararı verilmesi halinde ise hukuksal boşluk doğmayacağı belirtilmiştir
133
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğü durdurma istemlerini içeren günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe tarihli ve sayılı türkiye cumhuriyeti ziraat bankası türkiye halk bankası anonim şirketi ve türkiye emlak bankası anonim şirketi hakkında kanunun nci maddesinin sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki numaralı fıkrasında yeniden yapılandırma işlemlerinin tamamlanmasını müteakiben bankaların hisse satış işlemleri sayılı özelleştirme uygulamalarının düzenlenmesine ve bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun hükümleri çerçevesinde sonuçlandırılır yeniden yapılandırma ve hisse satış işlemleri bu kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıl içinde tamamlanır bakanlar kurulu bu süreyi bir defaya mahsus olmak üzere yarısı kadar uzatabilir denilmiştir bu hüküm sayılı kanunun inci maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde iptali istenen kural ile yapılan değişikliğin türkiye cumhuriyeti ziraat bankası türkiye halk bankası anonim şirketi ve türkiye emlak bankası anonim şirketinin bankalar çağdaş bankacılığın ve uluslararası rekabetin gereklerine göre çalışmalarını ve özelleştirmeye hazırlanmalarını sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılmaları ile hisse satışlarına ilişkin düzenlemelerin ve hisselerin tamamına kadarının özel hukuk hükümlerine tabi gerçek ve tüzel kişilere satışının gerçekleştirilmesi için bu yasada öngörülen sürenin yıldan yıla çıkarılmasını amaçladığı görülecektir ancak aşağıda belirtilen nedenler dikkate alındığında ise iptali istenen kuralla yapılan bu düzenlemenin kamu yararı amacı taşımadığı fark edilecektir sayılı kanunun nci maddesinin sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki numaralı fıkrası uyarınca çıkarılan bakanlar kurulunun tarih ve sayılı türkiye halk bankası anonim şirketince esnaf ve sanatkarlar kredi ve kefalet kooperatifleri kefaletiyle esnaf ve sanatkarlara kredi kullandırılmasına ve tarihli ve sayılı kanuna tabi bankaların yeniden yapılandırma ve hisse satış işlemlerine dair sürenin uzatılmasına ilişkin kararının nci maddesinde sayılı türkiye cumhuriyeti ziraat bankası türkiye halk bankası anonim şirketi ve türkiye emlak bankası anonim şirketi hakkında kanunun nci maddesinde yer alan yeniden yapılandırma ve hisse satış işlemlerinin tamamlanmasına ilişkin yıllık sürenin tarihinden itibaren yarısı kadar uzatıldığı belirtilmiş ve kararın yürürlüğüne ilişkin inci maddesinde de nci maddenin tarihinden geçerli olmak üzere kararın yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir bakanlar kurulunun bu kararına dayalı olarak özelleştirme yüksek kurulu da tarih ve sayı ile t halk bankası aş halkbankın sermayesinde bulunan hazineye ait hisselerin özelleştirme kapsam ve programına alınmasını söz konusu hisselerin tamamının satış yöntemi ile özelleştirilmesine satışın blok satış yoluyla gerçekleştirilmesiniesas sayısı karar sayısı özelleştirme işlemlerinin tarihine kadar tamamlanmasını karara bağlamıştır ankara ticaret odası başkanlığının özelleştirme yüksek kurulunun bu kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle açmış olduğu dava nedeniyle danıştay dairesinin tarih ve esas sayılı kararıyla dava konusu işlemin yürütmesini durdurmuştur danıştay dairesinin bu kararında özetle anayasanın inci maddesinde yürütme yetkisi ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceğinin kurala bağlandığı vurgulandıktan sonra halk bankasının yeniden yapılandırılması ve hisse satış işlemlerinin tamamlanması için öngörülen yasal yıllık sürenin kasım tarihinde sona erdiği bu sürenin bir defaya mahsus olarak yarısı kadar uzatılabileceğine ilişkin yetkinin bakanlar kurulu tarafından yasada öngörülen süre tamamlanmadan kullanılması gerektiği dava konusu öyk kararına dayanak alınan bakanlar kurulu kararının ise anayasanın inci maddesi hükmü çerçevesinde irdelendiğinde sayılı kanunun nci maddesinde sayılı kanunla yapılan değişiklikten sonra halk bankasının yeniden yapılandırılması ve hisse satış işlemleri için öngörülen yıllık sürenin tamamlandığı tarihten sonra ve başka bir yasal dayanak olmaksızın aralık tarihinde çıkarıldığından yetki yönünden hukuka aykırı bulunduğu belirtilmiştir tarih ve sayılı kanunun inci maddesiyle sayılı kanunda yapılan değişikliğin temel işlevlerinden birinin sayılı kanunun nci maddesinin numaralı bendinde belirtilmiş olan yıllık süreyi yıla çıkartarak yürütülmesi durdurulan işlemin yetki açısından hukuki dayanağı konusunda danıştaya bir tartışma zemini hazırlamak olduğu söylenebilir söz konusu değişikliğin bir başka işlevi de bakanlar kuruluna öyk kararına dayanak oluşturacak yeni bir karar alma imkanı vermek olmuştur kuşkusuz anayasamıza göre yasama yetkisi asli ve genel niteliktedir ancak bu yasa koyucunun takdir yetkisinin sınırsız olduğu anlamına gelmez yasama erki anayasaya ve evrensel hukuk kurallarına uygun olarak kullanılmalıdır bu hem anayasanın inci maddesinde ifade edilen anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesinin hem de anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti olmanın gereğidir bilindiği gibi anayasamızın nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu ifade edilmiştir hukuk devleti tüm etkinliklerinde hukuka anayasaya ve evrensel hukuk kurallarına ve ilkelerine uyan devlettir evrensel hukuk ilkeleri yasaların soyut genel ve nesnel nitelik taşımasını gerektirir yasaların genelliği ilkesi yasaların özel geçici veya güncel bir durumu gözeterek veya belli bir kişiyi hedef alarak yapılmamasını zorunlu kılar bir hukuk devletinde devlet erki kullanılarak yapılan tüm işlemlerin nihai amacı ise anayasada özel bir amaç belirlenmemiş ise kamu yararı olmalıdıresas sayısı karar sayısı yasakoyucunun anayasada belirtilen amacı ya da kamu yararını gerçekleştirmek için siyasi tercihlerine uyan çözümleri benimsememekte serbesttir kuşkusuz bunu da yukarıda belirttiğimiz gibi anayasaya ve evrensel hukuk ilkelerine uygunluğu gözeterek yapmalıdır tarih ve sayılı kanunun iptali istenen inci maddesi ile ilgili olarak üzerinde durulması gereken husus bu düzenlemenin içerik bakımından kamu yararı amaçlanarak ortaya konulup konulmadığıdır i̇ptali istenen kuralla yapılan düzenlemenin türkiye halk bankası anonim şirketinin sayılı özelleştirme uygulamalarının düzenlenmesine ve bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun hükümleri çerçevesinde özel hukuk hükümlerine tabi gerçek ve tüzel kişilere ve özellikle yabancılara blok satışının önündeki engelleri kaldırmaya yönelik bir düzenleme olduğu ortadadır ülke ekonomisinin temel unsurlarından olan bir bankanın özelleştirilmesi ile bir başka kurumun özelleştirilmesi arasında doğuracağı sonuçlar bakımından çok önemli farklar vardır finans piyasasında faaliyet gösteren kurumlar uluslararası çok uluslu şirket olabilir bir tek ülkeye bağlı bir banka grubu veya finans grubu olabilir burada önemli olan bu kurumların özelleştirmesini gerçekleştirip ihaleyi kazanan şirketlerin sadece kendi politikaları değil aynı zamanda kendi ülkelerinin millî politikaları ve millî çıkarları doğrultusunda faaliyet gösterme eğilimine girebilmeleridir yabancı yatırımcıların türkiyeye yönelişi yılında türkiyede yaşanan krizin ardından dünyanın en büyük bankacılık gruplarından hsbc bankın demirbankı almasıyla başlamıştır dışbank fortise finansbank yunan ulusal bankasına nbg denizbank dexiaya yapı ve kredi bankası koç unicredito ortaklığına tekfenbank eurobanka mng bank arab banka satılırken garanti bankası şekerbank ve son olarak akbankın citygroupa hisse satışı gerçekleştirilmiştir uluslararası sermayeye yapılan bu satışların toplamı iki yılda milyar dolara dayanmıştır ayrıca satış görüşmeleri devam eden alternatifbank ve oyakbankta da satışın gerçekleşmesi durumunda bu rakamın milyar dolara yaklaşması beklenmektedir türkiyedeki bankaların yabancı finans gruplarına satılmasının ardından sektördeki yabancı payı da yüzde in üzerine çıkmış ve türkiyede bankalardaki yabancı payı açısından kritik bir sürece girilmiştir yabancı payı bulunmayan banka halkbank vakıflar bankası ziraat bankası i̇ş bankası ve oyakbanktır bunlardan halkbank ve vakıflar bankası özelleştirme kapsamında oyakbankın satış görüşmeleri sürmekte ziraat bankasının sonrasında satılması planlanmaktadır i̇ptali istenen kural da bu satışların önünü tümüyle açan bir düzenlemedir bu satışlardan sonra yabancı payının yüzde çıkacağı hesaplanmaktadır gelişmiş ülkelerde ise bankacılığın ulusal sermayenin elinde kalması için uğraş verilmektedir hiçbir gelişmiş ülkede yabancı banka payı yüzde nin üzerinde değildir örneğin yabancı payı avrupa birliği ülkelerinden almanyada yüzde i̇talyada yüzde i̇spanyada yüzde hollandada yüzde danimarkada yüzde avusturya ve fransada yüzde yunanistanda yüzde avrupa birliği dışındaki ülkelere bakacak olursak bu oran amerikada yüzde japonyada yüzde avustralyada yüzde i̇sviçrede yüzde kanadada yüzde dir yabancı sermaye oranı imfnin kontrolündeki ülkelerden estonyada yüzde çek cumhuriyetinde yüzde slovakyada yüzde meksikada yüzde macaristanda yüzdeesas sayısı karar sayısı polonyada yüzde arjantinde yüzde peruda yüzde şilide yüzde dir ekonometri dergisi hal böyle iken imf i̇cra direktörleri tarafından aralık da onaylanan programın beşinci gözden geçirmesine yönelik niyet mektubunda halkbankın satışının mayıs sonuna kadar tamamlanmasının planlandığı bildirilmiştir kamu bankaları işlevleri yönünden diğer ticari bankalardan ayrılır bu bankalar kamu yarar ve çıkarını gözetme ilkesine göre çalışırlar amaçları salt kâr etmek değildir tersine yüklendikleri sosyal finansman ve diğer görevler dolayısıyla görev zararı yüklenen ve kamu kaynaklarıyla bu zararları kapatılan kuruluşlardır özel bankalar doğaları gereği kamu yarar ve çıkarına göre değil fakat özel yarar ve çıkarlara göre çalışırlar bu çelişkinin çözümü kamu bankalarının varlık nedenidir kamu bankaları özel yarar ve çıkar sağlamayan bankalardır kamu çıkarları özel çıkarlara önceldir bankacılık sektöründe son yıllarda ortaya çıkan gelişmelerden kamu bankalarının tasfiye edilmekte oldukları ya da işlevlerinin giderek sınırlandırıldığı ve yabancı bankalarla entegrasyona gidildiği gözlemlenmektedir nitekim yılında bütün aktif ve pasifleriyle birlikte türkiye öğretmenler bankası taş töbank borç alacak mevduat ve taahhütleriyle de yılında sümerbank ve yılında etibank halk bankası aşye devredilmiştir emlak bankası faaliyetlerini yürütemediği gerekçesiyle tc ziraat bankası aşye devredilmiş kasım tarihinde türkiye emlak bankasının şubesi ise personeli ve bilançosuyla birlikte tc ziraat bankası aşden halk bankası aşye devredilmiştir yılının ikinci yarısında pamukbank taş halk bankası aşye devredilmiş devir işlemleri ise kasım tarihi itibarıyla tamamlanmıştır diğer taraftan zorlu grubuna ait denizbankın yüzde belçika fransız ortaklığı olan dexia banka doğan grubuna ait dışbankın yüzde hollanda belçika ortaklığı olan fortise mng holdinge ait mng bankın yüzde lübnanlı hariri ailesine ait bank mede sabancı holdinge ait akbankın yüzde si ci̇ti̇banka yapı ve kredi bankasının tmsfye ait yüzde koç unicredito ortaklığına doğuş grubuda ait garanti bankasının yüzde de general elektrike satılmıştır bu eğilimin sürdürülmesi sonucunda bir yandan bis ve imf belki ileride avrupa yatırım bankası diğer yandan da dış bankalar gözetim ve denetimdeki bir bankacılık sektörüyle bütün ekonomik faaliyetlerde dışa bağımlılık artacaktır bu bakımdan yabancılar bankacılık sistemi üzerinde paylarını artırdıkça türk ekonomisi giderek daha fazla yabancı güdümüne daha fazla yabancı hâkimiyetine girmiş olacak ve ekonomik bağımsızlığımız ve dolayısıyla siyasal bağımsızlığımız tehlikeye girecektir özelleştirme tutkusu tehlikeli ve ülke geleceğini karartacak boyutlara ulaşmaktadır i̇deolojik yaklaşımla yapılan ve yapılmak istenen özelleşti̇rmeler ülke ekonomisinde tahribata ve onarılması güç yaralar açmaya yönelik hale gelmiştir yıldır sürdürülen özelleştirme uygulamaları başlangıçta anlatılan ve söylenenlerin hiç birinin gerçekleşmediğini ve gerçekleşmeyeceğini açıkça ortaya koymuştur özelleştirme adı altında yapılanın gerçekte ekonomik yabancılaştırma olduğu artık yadsınamazesas sayısı karar sayısı sosyal siyasal ve ekonomik alandaki yabancılaştırmanın ise yönetenler ve sermaye sahipleri eliyle yapılan ve yönetilenlerin aleyhine işleyen bir mekanizma olduğu açıktır osman ulagay şubat tarihli milliyet gazetesinde yayımlanan yabancı sermayeye tepki paronaya mı başlıklı yazısında i̇ngiliz sanayinin simgelerinden british steelin mirasçısı olan corus grubunun hindistanın tata grubu tarafından satın alınması üzerine yabancı yatırım sermayesine en fazla hoşgörüyle bakılan i̇ngilterede bile bu işin sonu nereye varacak sorusunun yeniden gündeme geldiğini belirtikten sonra bu konuyla ilgili olarak ocak tarihli financial timesta yer alan değerlendirmede i̇ngilterenin bu konudaki hoşgörüsü sorgulanarak batı dünyasındaki uygulamalardan örnekler veriliyordu açıklamasında bulunmakta ve bu gazeteden abd yabancıların havayolu şirketlerini televizyon şirketlerini ve ulusal güvenlikle uzaktan yakından ilgili herhangi bir şirketi satın almasına izin vermiyor fransa savunma yan sanayii de dahil olmak üzere sektördeki şirketlerin yabancı sermayenin kontrolüne geçmesini önleyecek koruma önlemleri aldı i̇spanya enerji devi endesanın almanların eline geçmesini önlemeye çalışıyor alıntısını yaparak bunların yanı sıra özellikle rusya ve venezuela gibi petrol ihracatçısı ülkelerde başta enerji şirketleri olmak üzere stratejik öneme sahip şirketleri devletin denetimine alıp yabancı sermaye denetiminden çıkarma çabaları yaygınlaşıyor görüşüne yer vermektedir hal böyle iken tüpraş petkim telekom tekel bankalar tvlerin vb tesislerin satışının yabancıya uluslararası tekellere devrinin işçiyi çiftçiyi esnafı ekonomiyi piyasaları ve özellikle ülkemiz geleceğini olumsuz yönde etkileyeceği ekonomik dolayısıyla siyasal bağımsızlığımızı zedeleyeceği bilmezden gelinemez i̇çerdiği temel görüş ve ilkeler öbür hükümlerle eşdeğer olan anayasanın başlangıç kısmının beşinci paragrafında hiçbir faaliyetin türk millî menfaatleri nin karşısında korunma göremeyeceği ilkesi ile anayasanın öngördüğü hukuk düzeni içinde ulusal çıkarların herşeyin üzerinde tutulması gerektiği belirtilmiştir öte yandan anayasanın nci maddesinde toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı olunacağına yer verilerek toplumun çıkarları da koruma altına alınmıştır anayasanın inci maddesinde de bir yandan türk milletinin bağımsızlığını öte yandan da kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır anayasa mahkemesinin sayılı yasa ile ilgili kararında inci maddede yer alan türk milletinin bağımsızlığı ilkesinin siyasal ve ekonomik bağımsızlığı birlikte içerdiği bu kavramların yalnız başına bir anlam taşımadıkları birbirlerini tamamlayan kavramlar oldukları vurgulanmıştır bir ülkedeki banka sahibi kişilerin ülkenin ekonomik ve sosyal sistemine büyük ölçüde etkide bulunabilecekleri ve yabancıların çok miktarda bankaya banka hissesine sahip olmalarının bulundukları devletin egemenliği üzerinde olumsuz etki yaratabileceği düşüncesi yabancıların banka edinmelerine sınırlama getirilmesini de gerekli kılmaktadır i̇ptali istenen kural ise halk bankasının özelleştirilmesinin önündeki engelleri kaldırarak yukarıda açıklanan nedenlerle ekonomik ve dolayısıyla siyasal bağımsızlığımızın zedelenmesine toplumun çıkarlarının ve dolayısı ile huzurunun zarar görmesine ulusal çıkarlarımız karşısında sermayenin korunmasına yol açmaktadıresas sayısı karar sayısı bu nedenlerle iptali istenen düzenlemenin yöneldiği nihai amacın kamu yararı değil fakat bankalarımızın ve özellikle ülkemizdeki işlevi ve yeri bakımından kamu bankaları içinde farklı bir konumu bulunan halkbankın bkz ek güngör urasın ocak tarihli milliyet gazetesinde yayımlanan halkbank diğer kamu bankalarından farklı bir bankadır başlıklı makalesi blok halinde yabancılara satışına imkan tanımak olduğunu söylemek gerekmektedir diğer yandan özelleştirme yüksek kurulunun türkiye halk bankası aşnin özelleştirilmesi ne ilişkin olarak tarihinde ve sayı ile halkbankın özelleştirilmesine ilişkin uygulama imkanı kalmayan kurulumuzun tarih ve sayılı kararının iptal edilmesine halkbank sermayesinde bulunan hazineye ait hisselerin özelleştirme kapsam ve programına alınmasına halkbank hisselerinin yüzde ine kadar olan kısmının halka arz suretiyle özelleştirilmesine ve halka arz işleminin yılı sonuna kadar tamamlanmasına karar vermiş olduğu hususu da gözden kaçırılmamalıdır özelleştirme yüksek kurulunun bu kararı halk bankın blok satışından vazgeçildiğini göstermemektedir zira bu kararda halka arz yöntemiyle özelleştirilecek olan hazineye ait hisselerin sadece yüzde ine kadar bölümüdür kalan yüzde hissenin blok satışı yoluyla yabancılara satılmasının önü açık bırakılmıştır bunun nedeni ise imfye verilen en son niyet mektubunda özelleştirme i̇daresi halk bankasının özelleştirme sürecinden resmen sorumlu kılınmıştır denilmesidir tbmm genel kurul tutanağı örneği dönem yasama yılı birleşim ocak çarşamba bu durumda imfe verilen söz konusu niyet mektubu çerçevesinde verilen taahhüt ile halka arz yöntemiyle özelleştirilecek hazineye ait hisse miktarı dikkate alındığında halk bankın blok satışına yabancıya satışına imkan veren iptali istenen kuralla yapılan düzenlemenin kamu yararı amacına yönelmediği bir kez daha anlaşılmaktadır kamu yararını değil özel bir takım çıkarları ve amaçları gerçekleştirmek için yapılan kanunların ise hukuk devleti ilkesine ve dolayısıyla bu ilkenin ifade edildiği anayasanın nci maddesine aykırı düşeceği açıktır i̇ptali istenen kuralı yukarıda açıklanan gerekçelerle anayasanın nci maddesinde yer alan toplumun huzuru milli dayanışmaanlayışı içinde ibaresi ve hukuk devleti ilkesi inci maddesinde yer alan kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak ve türk milletinin bağımsızlığı ibareleri ve anayasanın başlangıç kısmındaki hiçbir faaliyetin türk milli menfaatlerinin karşısında koruma göremeyeceği ilkesi ile bağdaştırmak da olanaksızdır üzerinde durulması gereken bir başka husus da kamu yararı amacına yönelmemiş olduğunu yukarıda açıkladığımız söz konusu düzenlemenin özel bir durumu hedefleyerek yani yasaların taşıması gereken genellik ilkesine aykırı bir biçimde yapılıp yapılmadığıdır sayılı kanunun nci maddesinin ikinci fıkrasında bakanlar kuruluna yıllık süreyi bu süre dolmadan yarısı kadar uzatabilmek imkanını getiren ve yılın uzatılmadan dolması ile hükmünü ifade etmiş olan düzenlemeye danıştay kararı sonrası sırf özelleştirmeesas sayısı karar sayısı hedeflenerek ve süre uzatılmak suretiyle yeniden uygulanabilirlik kazandırılmış olması yasakoyucunun genellik ilkesine uymadığını duruma özgü düzenleme yaptığını açıkça ortaya koymaktadır böyle bir durum ise yine anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırı düşer diğer taraftan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sa shf açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı türkiye cumhuriyeti ziraat bankası türkiye halk bankası ve türkiye emlak bankası anonim şirketi hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanununun inci maddesi anayasanın nci inci ve inci maddeleri hükümleri ile anayasanın başlangıç kısmının beşinci paragrafına aykırı olup iptali gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptali istenen hükmün uygulanması halinde ülke ekonomisinde önemli bir yeri olan bankaların ve özellikle halk bankasının anayasaya aykırı olarak ve geriye dönüşü imkansız biçimde özelleştirilerek yabancıların eline geçmesine imkan verileceği ve bundan giderilmesi olanaksız hukuki zarar ve durumların doğacağı açıktır bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla iptali istenen hükmün iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün de durdurulması istenerek anayasa mahkemesine dava açılmıştır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarih ve sayılı türkiye cumhuriyeti ziraat bankası türkiye halk bankası ve türkiye emlak bankası anonim şirketi hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanununun inci maddesinin anayasanın nci inci ve inci maddelerine ve anayasanın başlangıç kısmına aykırı olduğundan iptaline ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz
2,538
esas sayısı karar sayısı yukarıda ayrıntısı ile izah edildiği üzere esas itibarıyla rize iline bağlı bir köyde kurulu olan fabrikada müdür yardımcısı olarak idareci pozisyonunda çalışmakta olan davacının bakılan davaya konu görevlendirme işlemi neticesinde yetmiş gün süre ile memuriyet mahalli ve ikamet ettiği yer dışında başka yerlerde çalıştığıbulunduğu belirtilen süre boyunca kamu kurumlarına ait misafirhanelerde barındığı mutad ikamet adresinden ve dolayısıyla ailesinden ayrı kaldığı dönemde üzerine tevdi edilen denetimaraştırma görevi sebebiyle hem olağan görev tanımının dışında sorumluluk yüklendiği hem de yetmiş günlük bu sürenin neredeyse tamamına yakını denilebilecek kadar uzun bir süreye gün denk gelecek şekilde konaklama ücretini peşin ve nakden ilgili yerlere ödediği halde idare tarafından bu miktarın tazmin edilmemesi neticesinde maddî bakımdan zarara uğradığı görülmektedir bünyesinde görev yaptığı davalı idare tarafından olağan görev tanımının ötesinde sorumluluk üstlenmesini gerektiren bir çalışma takvimi ile kendisinin ve ailesinin ikamet ettiği il dışında yetmiş gün süre ile geçici görevlendirilen davacı yürüttüğü kamu görevi dolayısıyla katlanması gereken mesuliyeti aşacak biçimde ve hatta yaptığı görev nedeniyle zarara uğramıştır esasen sayılı kanunun maddesinin bendinde açıkça sayılan kadrolarda bulunan kişilere devamlı ikamet ettikleri yer kurumlarınca belirlenen görev merkezi mıntıka merkezi ve grup merkezi dışına teftiş denetim inceleme veya soruşturma görevi ile görevlendirilmeleri halinde yatacak yer temini için ödedikleri ücretleri belgelendirmeleri şartıyla belge bedelini aşmamak üzere gündeliklerinin tamamına kadar olan kısmı ayrıca ödenmektedir bu grupta sayılan personelin konaklama ücreti ödenirken yürütülen görevin konaklama gerektiren bir görev olması sebebiyle herhangi bir gün sınırlaması yapılmaksızın ödeme yapılacağı düzenlemesi getirilmiştir yine bu kapsamda sayılı kanunun maddesinin bendinde kadro görev ve unvanı açıkça sayılan personele konaklama ücreti ödemesi yapılırken dikkat edilmesi gereken hususlar şöyle sıralanmıştır öncelikli olarak ödenecek meblağ belgelendirilebilir olmalıdır ve idarenin tazmin borcu hiçbir şekilde belgede yazılı olan miktarı geçemeyecektir öte yandan bu kişilere yukarıdaki sınırlar dahilinde yapılacak olan ödemenin kendileri için belirlenen gündelik miktarına göre hesaplanacağı yolunda düzenleme yapıldığı görülmektedir davacı ve davacı ile aynı statüde olup sayılı kanunun maddesinin bendi kapsamına girmeyen kişiler bakımından gündelikkonaklama ücreti hususu ele alındığında ortaya şu sonuç çıkmaktadır bu kapsamda bulunan personele de yine belgelendirilmesi koşuluyla ve belgede yazılı olan miktarı geçmemek üzere kendileri için belirlenen gündelik miktarına göre hesaplanan konaklama bedelinin gündelik miktarının dışında ayrıca ödeneceği ancak bu kişilere ödenecek olan konaklama ücretinin en fazla on gün ile sınırlandırıldığı görülmektedir kimi yazarlar tarafından bir statü hukuku olarak da tanımlanan idare hukukunun şart işlem statü statü hukuku gibi kavramlar hakkında ortaya koyduğu ilkelere göre sayılı kanunun maddesinin bendinde kadrosuunvanı açıkça sayılmayan personel ile maddede zikredilen personelin mutlak manada eşit olmadığı bu nedenle de söz konusu kişi yaesas sayısı karar sayısı da görevler arasındaki nisbî farklılıklar nazara alınarak bunlara farklı hükümlerin tatbik edilmesinde genel olarak bir problem bulunmamakta ise de somut olayda öne çıkan iddia ve olgular bakımından sayılı kanunun maddesinin bendi kapsamına girmeyen personel aleyhine bu kişilerin zarara uğramasına sebep olabilecek düzenleme yapıldığı sonucuna ulaşılmaktadır şöyle ki davacının aslı görevinin çay fabrikasında müdür yardımcılığı olduğu bu görevin icra edilmekte olduğu ünitenin rize iline bağlı bir köyde kurulu halde faaliyet gösterdiği nitekim davacının ikametgâhının da buna uygun olarak rize ilinde bulunduğu ancak davacının yer ve zamanı idare tarafından tek taraflı olarak belirlenmiş bir şekilde ikametmesken adresinden ve mutad görev mahallinden başka bir bölgede üzerine yüklenmiş olan kamu görevini yerine getirmek amacıyla görevlendirildiği bu görevin yerine getirilmesi esnasında davacının bedeli mukabilinde otel misafirhane pansiyon gibi yerlerde konaklama yapması gerektiği ayrıca denetimaraştırma görevine konu ilçedeki hizmet sırasında ikamete müsait yer bulunamaması varsayımında il merkezlerine gidilmek suretiyle konaklamanın il merkezinde yapılması yolundaki görev emrinde dile getirilen idarî buyruk da dikkate alındığında davacının katlandığı maddî ve manevî yükün kamu görevinden kaynaklandığı hususunda herhangi bir duraksama bulunmamaktadır davacının safahatı yukarıda kısaca özetlenen bu süreçte inceleme denetleme ve araştırma görevini yapan personelin kimi yetkilerini hatıra getirecek şekilde düzenlenmiş olan görev emrinin kendisine tebliğ edilmesi ile daha fazla bir sorumluluk yüklendiği ancak parasal olarak kayba uğradığı için üstlenmiş olduğu bu görev nedeniyle alamadığı konaklama ücreti bakımından dava konusu işleme sebep teşkil eden yasal düzenleme dolayısıyla angarya yasağına rağmen emeğinin karşılığını almadan çalıştırıldığı kanaatine varılmıştır burada angarya yasağı ve zorla çalıştırma yasağı üzerine durulması bu kavramların açıklanması gerekmektedir zorla çalıştırma ve angarya yasağının düzenlendiği anayasanın maddesinde hiç kimse zorla çalıştırılamaz angarya yasaktır şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları zorla çalıştırma sayılmaz hükmü yer almaktadır anayasanın yukarıda aktarımı yapılan hükmüne göre zorla çalıştırma yasaklanmakla birlikte düzenleme içerisinde bu kavramın tanımının yapılmadığı görülmektedir bu kavramın tanımı ve içeriği belirlenirken temel insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerden ve ilgili uluslararası otoritelerin yorum ve uygulamalarından yararlanılması gerekmektedir zorla çalıştırma yasağına ilişkin uluslararası kurallar numaralı cebri ve mecburi çalıştırmaya i̇lişkin ilo sözleşmesinde düzenlenmiştir anılan sözleşmenin maddesinde yapılan ve avrupa i̇nsan hakları mahkemesince de avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinde yer alan zorla çalıştırma yasağının kapsamının belirlenmesinde esas alınan tanıma göre zorla çalıştırma herhangi bir kişinin ceza tehdidi altında ve bu kişinin tam isteği olmadan mecbur edildiği tüm iş veya hizmetleri ifade etmektedir buna göre zorla çalıştırmadan söz edilebilmesi için kişinin ceza tehdidi altında ve rızası bulunmaksızın çalıştırılması gerekmektedir aym kesas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinin gerekçesinde ise şu ifadelere yer verildiği görülmektedir çalışma iş görme kişinin serbest iradesiyle yüklendiği bir faaliyet diğer bir deyimle serbest iradesiyle üstlenilen bir yüktür bu yükün kişiye zorla kabul ettirilmesi kendisinin iradesi dışında bir faaliyette bulunmaya bırakılması hem kişi hürriyetiyle bağdaşmayan bir husustur hem de bu duruma sokulan kişi için bir eziyet teşkil eder bu nedenledir ki maddenin birinci fıkrası zorla çalıştırılmayı yasaklamaktadır bu fıkra ile aynı zamanda ‘angarya yasağıda getirilmiştir ‘angarya kişinin emeğinin karşılığını almadan zorla çalıştırılmasıdır maddenin ikinci fıkrası ‘zorla çalıştırılma sayılmayacak halleri göstermektedir ve bu sayım sınırlayıcıdır buna göre angarya kişinin emeğinin karşılığını almadan zorla çalıştırılması olarak tanımlanmıştır anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında da angarya bir maldan ya da bir kişinin çalışmasından karşılıksız yararlanma biçiminde tanımlanmıştır yine anayasa mahkemesince angaryanın zorla çalıştırmanın bedel ödenmeksizin yaptırılan şekli olarak tanımlandığı da bilinmektedir aym no rg avrupa i̇nsan hakları mahkemesi bir eylemin zorla çalıştırma veya zorunlu çalışma sayılabilmesi için birtakım koşulların varlığını aramaktadır ai̇hme göre öncelikli olarak kişinin belirtilen işi kendi iradesine aykırı biçimde yapması bunun yanında anılan işi yapma yükümlülüğünün haksız veya baskıcı olması ya da sözü edilen işingörevin yapılmasının katlanılmaz sıkıntılara yol açması gerekmektedir aym no somut olayda kamu hukuku kurallarının hâkim olması davacının içeriği çay kur genel müdürü tarafından belirlenen görev emri sonrasında dava konusu görevlendirmeye muhatap olması davacının tarihleri arasında gaziantep kilis ve şanlıurfa illerinde geçici görevlendirilmesi konusundaki rızasını belirleyen hiyerarşik yapı yasal ya da kamusal gereklilikler gibi iradesi dışındaki etmenlerin de bulunması karşısında davacının anılan görevi üstlenmek hususundaki rızasını özel hukuk ilişkilerindeki irade serbestisi ile aynı ağırlıkta değerlendirmek doğru değildir öte yandan yine anayasanın maddesinde ise devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar hükmü yer almaktadır bu hüküm ışığında eşitlik kavramı üzerinde kısa bir değerlendirme yapılmasında yarar görülmektedir eşitlik ilkesinin hukukî niteliği öğretide tartışmalı da olsa doktrinde kimi yazarlar tarafından eşitlik ilkesinin devlet yönetimine hâkim olan bir temel ilke olarak kabul edilmesi gerektiği yolunda görüş ileri sürülmektedir bu görüşe dayanak olarak da anayasasında temel haklar ve ödevler kısmında düzenlemiş olan eşitlik ilkesinin anayasasında temel haklar ve ödevler kısmı yerine genel esaslar kısmında ifade edildiği gösterilmektedir buradan hareketle eşitlik ilkesinin de tıpkı cumhuriyetçilik ilkesi laiklik ilkesi atatürk milliyetçiliği ilkesi sosyal devlet ilkesi hukuk devleti ilkesi gibi anayasal sistemin temel yapısını belirleyen ilkelerden olduğu sonucuna varılmaktadır eşitlik biri mutlak diğeri nisbî olmak üzere iki değişik anlamda kullanılmaktadır mutlak eşitlikten kastedilen husus kanunların herkese eşit olarak uygulanmasıdır kişilerin kişisel ve özel durumlarına bakılmaz nitekim mutlak eşitlik muhtevasındaki anlamesas sayısı karar sayısı esas alınarak kimi yazarlar tarafından şeklî hukukî eşitlik aritmetik eşitlik olarak da ifade edilmektedir nisbî eşitlik denince ise aynı durumda bulunan kişilerin aynı işleme tâbi tutulması anlatılmak istenmektedir bu şu anlama gelmektedir farklı durumlarda bulunan kişiler farklı işlemlere tâbi tutulabilirler diğer bir ifadeyle nisbî eşitlik anlayışına göre eşit olmayanlara farklı kuralların uygulanması eşitlik ilkesine aykırı değildir bu ilkeye göre kişinin hakları ve ödevleri yetkileri ve sorumlulukları durumunu niteliğine yaptığı işe göre değişebilecektir anayasa mahkemesinin farklı kararlarında nisbî eşitlik ilkesine vurgu yaptığı bilinmektedir şöyle ki eşitlik ilkesi herkesin her yönden aynı hükümlere bağlı olması gerektiği anlamına gelmez bu ilke ile güdülen amaç benzer koşullar içinde olan özdeş nitelikte bulunan durumların yasalarca aynı işleme uyruk tutulmasını sağlamaktır anayasa mahkemesinin gün ve sayılı kararı anayasa mahkemesi kararlar dergisi sayı anayasada öngörülen eşitlik ilkesi ‘yasa önünde eşitlik olup herkesin aynı hak ve yükümlülüklere sahip olması anlamında değildir eşitlik her yönüyle aynı hukukî durumda olanlar arasında söz konusudur hukuk felsefesine girmiş bir deyimle ‘eşitlerin eşitliği anlamındadır farklı durumlarda olanlara yani eşit olmayanlara farklı kurallar uygulanması yani ‘eşit olmayanların eşitsizliği eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz anayasa mahkemesinin gün ve k sayılı kararı anayasa mahkemesi kararlar dergisi sayı anayasanın maddesinde belirtilen eşitlik eylemli değil hukuksal eşitliktir bu ilke özdeş nitelikte ve durumda olanlar arasında farklı uygulamaya engel olup tüm yurttaşların mutlaka her yönden aynı kurallara bağlı tutulmaları zorunluluğunu içermez eşitlik kavramı öncelikle anayasanın maddesinin birinci fıkrasında sayılan nedenlerle yasa önünde ayrımı yasaklanmaktadır bu nedenle anayasanın maddesi kanun koyucuya yasama yetkisini kullanırken eşitlik ilkesine uygun yasa yapma yükümlülüğünü getirmektedir anayasa mahkemesinin gün ve k sayılı kararı yasa önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur bu ilke ile hukuksal eşitlik öngörülmektedir eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır durum ve konumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir özelliklere ayrılıklara dayandığı için haklı olan nedenler ayrı düzenlemeyi eşitlik ilkesine aykırı değil geçerli kılar anayasanın amaçladığı eylemli değil hukuksal eşitliktir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar için yasalarla değişik kurallar konulamaz anayasa mahkemesinin gün ve sayılı kararıesas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesinin yukarıda kısaca bahsedilen kararlarından da anlaşıldığı üzere yüksek mahkeme prensip olarak nisbî eşitlik ilkesini kabul ettiğine göre somut olay bakımından huzurdaki davada uygulanacak yasal düzenlemenin nisbî eşitlik ilkesine uygunluğu hususunu ortaya koymak amacıyla şu soru hatıra gelmektedir sayılı harcırah kanununun maddesinin bendi kapsamına giren ve girmeyen kamu personelinin barınmakonaklama suretiyle icra edilmesi gereken bir görev ile memuriyet mahalli dışında bir yerde geçici olarak görevlendirilmesi durumunda bu iki grup personel arasında on günden sonraki konaklama ibate masrafının ödenmemesi yolundaki farklı uygulamaya etki eden haklı sebep nedir emniyet mensuplarına operasyon tazminatı ödenmesini öngören ama çarşı ve mahalle bekçilerini bunun dışında bırakan sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesinin sayılı yasa ile değişik fıkrasının eşitlik ilkesine aykırı olduğu iddiasıyla yapılan müracaat üzerine anayasa mahkemesi tarafından verilen gün ve k sayılı karar bu soruya cevap niteliğinde tespitler içermektedir yüksek mahkeme anılan kararın gerekçesinde ‘yasa önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmektedir eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır yasa önünde eşitlik herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez durum ve konumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz devlet memurları kanununa göre çarşı ve mahallelerde koruma ve muhafaza hizmetleri gibi ana hizmetlere yardımcı nitelikte görevlerde bulunan ve yardımcı hizmetler sınıfında yer alan çarşı ve mahalle bekçileri ‘emniyet genel müdürlüğü emniyet hizmetleri sınıfı kadrolarında bulunanlarla aynı hukuksal konumda değildir bu nedenle kural anayasanın maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı bulunmamaktadır i̇tirazın reddi gerekir ifadelerini kullanmıştır yukarıdaki kararın gerekçesinden anlaşıldığı üzere somut örnekte sözü edilen düzenlemeyle parasal hak bakımından emniyet mensupları ile çarşı ve mahalle bekçileri arasında bir ayrım yapıldığı açıktır ancak kanun koyucu emniyet mensupları ile çarşı ve mahalle bekçileri arasında yaptıkları hizmetin niteliği gereği bir fark görmek suretiyle iki farklı statüde olan personeli iki farklı biçimde ele almış çarşı ve mahalle bekçilerinin de aynen görevlerini yaparken polislerin karşılaştığı tehlike ve güçlükler içinde bulunup bulunmadıklarını değerlendirerek çarşı ve mahalle bekçilerini operasyon tazminatına müstahak olmadığı yolunda düzenleme yapmıştır nisbî eşitlik esasına dayalı farklı durumdaki kişiler bakımından farklı hükümler içeren bir düzenleme anayasa mahkemesinin önüne intikal ettiğinde bu farklılığın haklı bir sebebe dayanması söz konusu ise yasal düzenleme anayasanın maddesine aykırılık teşkil etmeyeceği sonucuna ulaşılmaktadır bu itibarla sayılı harcırah kanununun maddesinin bendi kapsamına giren ve girmeyen kamu personelinin barınmakonaklama suretiyle icra edilmesi gereken bir görev ile memuriyet mahalli dışında bir yerde geçici olarak görevlendirilmesi durumunda buesas sayısı karar sayısı iki grup personel arasında on günden sonraki konaklama ibate masrafının ödenmemesi yolundaki farklı uygulamanın haklı sebebi bulunmadığı herhangi bir haklı sebebe dayanmadığı düşünülmektedir buna göre uhdesinde bulunan kamu görevi sebebiyle ödediği bedelin idare tarafından tazmin edilmemesi neticesinde zarara uğradığı hususunda tereddüt bulunmayan davacının maruz kaldığı bu zararın ortaya çıkmasına sebep teşkil eden sayılı kanunun maddesinin bendindeki ve her defasında on gün ile sınırlı olmak ifadesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu sonucuna ulaşıldığından somut norm denetimi suretiyle iptali gerekmektedir açıklanan nedenlerle dava konusu işleme dayanak teşkil eden ve sayılı harcırah kanununun maddesinin bendindeki ve her defasında on gün ile sınırlı olmak ifadesinin iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına başvurunun anayasa mahkemesince kabul edilmesinden başlayarak beş ay süre ile anayasa mahkemesinin bu konudaki kararının beklenmesine bakılan davanın esasının işbu başvuru hakkında anayasa mahkemesince bir karar verilmesinden veya yukarıda ifade edilen beş aylık yasal süre geçtikten sonra incelenmesine kararın bir örneğinin taraflara tebliğine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
2,238
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ danıştay onuncu dairesinin itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına ilişkin günlü esas sayılı karan şöyledir davacının yetim aylığı talebinin davalı idarece sayılı tc emekli sandığı kanununun üncü maddesinin uncu fıkrasının ölüm tarihinde yaşını henüz doldurmuş ve orta öğrenimi de bitirmiş durumda olanlardan yüksek öğrenime başlayanlara yukarıdaki esaslara göre aylık bağlanır hükmü ile bu fıkranın atıfta bulunduğu beşinci fıkranın orta öğrenimin son sınıfında iken yaşını dolduran ve okul veya müesseselerin tatil devreleri hariç ara vermeksizin yüksek öğrenime başlıyanların tarihi takibeden ay başından itibaren bağlanarak yaşım geçmemek üzere öğrenimlerini tamamlayıncaya kadar ödenir hükmüne dayanılarak orta öğrenimi yılında tamamladığı babasının ölüm tarihi olan günü ile yasını doldurduğu gününde öğrenci olmadığı ve yüksek öğrenime ara vererek öğrenim yılında başladığı gerekçesiyle reddedildiği dava dosyası kapsamından anlaşılmıştır sayılı tc emekli sandığı kanununun üncü maddesinde ölüm tarihinde orta öğrenim yapmakta ise değil ise yaşını ve yüksek öğrenimi yapmakta ise yaşını doldurmamış erkek çocuklara aylık bağlanır ancak çalışmaya mani tedavisi kabil olmayan hastalık veya çalışmaya mani malûllük sebepleri ile muhtaç olduktan sağlık kurulunca tasdik olunacak raporla anlaşılanlara muhtaç olmak ve ölüm tarihinden itibaren en çok bir yıl ehliyeti haiz olmayan veli veya vasileri tarafından yazı ile sandığa müracaatları şartiyle ölüm tarihinde yaşları ne olursa olsun aylık bağlanır aylık almakta iken bu duruma düştükleri aynı sekilde anlaşılanların aylıkları yaşları dolayısiyle aylıklarının kesilmesi gereken tarihten itibaren en çok bir yıl ehliyeti olmayan veli veya vasileri tarafından yazı ile sandığa müracaatları şartıyla yaş kaydı aranmaksızın bu durumları geçinceye kadar ödenir hastalığın seyrinde veya malûllüğün derecesinde veya mahiyetindeki azalıp çoğalmalar muhtaçlıklarım ortadan kaldırmadıkça nazara alınmaz orta öğrenimin son sınıfında iken yaşını dolduran ve okul veya müesseselerin tatil devreleri hariç ara vermeksizin yüksek grenime başlayanların evvelce kesilmiş aylıkları yüksek öğrenime başladıkları tarihi takibenden ay başından itibaren tekrar bağlanarak yaşını geçmemek üzere öğrenimlerini tamamlayıncaya kadar ödenir ancak sağlık kurulunca tasdik edilecek raporla orta öğrenimi bitirdikten sonra hasta oldukları belirtilecekler için bir öğrenim devresi gecikme kabul edilir bir yüksek öğrenimin bitirmesi üzerine kesilen aylıklar yaşını doldurmadan ikinci bir yüksek öğrenime başlamış olsa da tekrar bağlanmazesas sayısı karar sayısı hastalıktan başka sebeplerle yüksek öğrenim müessesesindeki kayıtları silinenlerin aylıkları silinme tarihini takibeden ay başından itibaren kesilir kayıt silme muamelesi yetkili mercilerce kaldırılmadıkça hiçbir sebep ve surette tekrar bağlanamaz hastalık yüzünden kayıtları silinenlerin kesilen aylıkları en çok bir yıl içinde yüksek öğrenimi istekleri ile bırakanların en çok ay içinde başka bir yüksek öğrenim müessesesine kayıtla devama başlamaları suretiyle kayıt tarihini takibeden ay başından itibaren tekrar bağlanır ölüm tarihinde yaşını henüz doldurmuş ve orta öğrenimi de bitirmiş durumda olanlardan yüksek öğrenime başlayanlara yukarıdaki esaslara göre aylık bağlanır doktora yapmak üzere geçen müddetler yüksek öğrenim sayılmaz hükmü yer almıştır anılan üncü maddenin ilk fıkrasında iştirakçi iken veya emekli adi malûllük ve vazife malûllüğü aylığı almakta iken ölenlerin erkek çocuklarına bağlanacak yetim ayıklarının yaş ve öğrenim durumlarına göre sınırı belirlendikten sonra diğer fıkralarda bağlanacak yetim aylıkları için özel durum ve koşullar öngörülmüştür öngörülen bu özel durum ve koşullar nedeniyle birinci fıkrada üst sınır olarak gösterilen yaş hadleri henüz dolmamış olsa dahi yetim aylığından yoksun kalınabilmektedir örneğin çeşitli fıkralarda öngörülen başvurma sürelerinin kaçırılması orta öğrenimin son sınıfında yaşını doldurduktan sonra ara verilerek yüksek öğrenime başlanılması yüksek öğrenime hiç ara vermeden başlanılmış olunmasına rağmen yaşını orta öğrenimin son sınıfında değilde daha önceki sınıflarda doldurmuş olunması hastalık sebebiyle bir öğrenim devresinden çok ara verilerek yüksek öğrenime başlanılması ve çalışamayacak derecede malûl olmakla beraber muhtaç olunmaması hallerinde yüksek öğrenime ilk defa veya yeniden başlama tarihinde yaş henüz dolmamış veya çalışamayacak derecede malûllük durumu maddede yazılı süreler geçtikten sonra da devam ediyor olsa dahi evvelce kesilen yetim aylığının yeniden bağlanması mümkün olmamaktadır sayılı tc anayasasının nci maddesinde türkiye cumhuriyeti insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan millî demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlanmış bulunmaktadır sosyal hukuk devleti ülke ekonomisine müdahalede bulunarak ekonominin işleyişini ülkenin kalkınması ve vatandaşlarının refahı amacına yönelik biçimde düzenleyen bir hukuk devleti türüdür sosyal hukuk devleti düzeninde devlet iktisaden zayıf olan vatandaşlarını korur ve gözetir bu meyanda olanların geleceklerini güvence altına almak ve ülke yararına olarak yetişmelerini eğitim ve öğrenimlerini sağlamak amacı ile gerekli sosyal yardım ve korunma önlemlerini alır bu nedenledir ki anayasamızın inci maddesinde çalışan çalışamayan ayrımı yapılmaksızın herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu nci maddesinde de halkın öğrenim ve eğitim gereksinmelerinin sağlanmasının devletin başta gelen ödevleri arasında bulunduğu ve devletin maddî olanaklardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek derecelerine kadar çıkmalarını sağlama amacıyla burslar ve başka yollarla gerekli yardımlar yapacağı hükme bağlanmış bulunmaktadır görülüyor ki sosyal hukuk devletinde devlet sadece şuurları bekleyen ve adalet dağıtan jandarma devlet tipinden kurtarılmış vatandaşların her türlü sosyal sorunlarıyla ilgilenen ve bu amaçla her türlü önlemleri alabilen ve hatta bunlarla ödevli kılınan devlet haline getirilmiştiresas sayısı karar sayısı halkının öğrenim ve eğitim gereksinmelerini gidermekle ve maddi olanaklardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek öğrenim derecelerine kadar çıkmalarını sağlama amacıyla burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapmakla ödevli bulunan devletin anayasanın inci maddesinin amir hükmü uyarınca kurmuş olduğu sosyal güvenlik kuruluşlarını bu kuruluşlara kesenek prim ve aidat adları altında yıllarca ödeme yaptıktan sonra vefat eden vatandaşlarının hayatta bulunsalardı medenî kanun hükümlerine göre bakmakla yükümlü bulundukları öğrenimlerini sürdüren erkek çocukları ile malûl erkek çocuklarını onların yerine geçerek aynı koşullarla korumak ve gözetlemekle yükümlü kılacak düzenlemeler getirmesi sosyal hukuk devleti ve inci maddedeki temel ilke esprisine uygun düşer ancak devlet i̇nsan hakları evrensel beyannamesi ve anayasamızın maddesinde yer alan herkes dil ırk cinsiyet siyasî düşünce felsefî inanç din ve mezhep ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz hükmü karşısında bu düzenlemeyi yaparken çeşitli sosyal sigorta kuruluşları mensuplarının yetimlerine eşit uygulamalar ve eşit haklar getirmek en azından korunmayı gerektirecek durumların herbiri için ayni olmasına dikkat etmek zorundadır ülkemizde anayasanın inci maddesi uyarınca kurulmuş üç ana sosyal sigorta kuruluşu vardır bunlar çalışan sınıfın üç ayrı bölümünün sosyal güvenliği için kurulan tc emekli sandığı genel müdürlüğü sosyal sigortalar kurumu genel müdürlüğü ve bağ kur genel müdürlüğüdür bunlardan sosyal sigortalar kurumu ve bağ kurun kuruluş yasaları anayasası döneminde tc emekli sandığı kuruluş yasası ise anayasası döneminde yürürlüğe konulmuştur yasa koyucu sayılı tc emekli sandığı kanununda bu yasaya tabi iştirakçilerle emekli adî malûllük ve vazife malûllüğü aylığı alanların ölümü halinde erkek çocuklarına bağlanacak yetim aylığının sınır ve koşullarını yukarıda sözü edilen üncü maddede yazılı olduğu biçimde düzenlediği halde bu konu gün ve sayılı sosyal sigortalar kanununun inci maddesinin birinci fıkrasının bendinin paragrafında yaşını veya orta öğrenim yapması halinde yaşını yüksek öğrenim yapması halinde yaşını doldurmamış yahut yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malûl bulunanların her birine i aynı maddenin iv fıkrasında sigortalının çocuklarına bağlanan aylıklar çocuğun yaşını orta öğrenim yapması halinde yaşını yüksek öğrenim yapması halinde yaşını dolduracağı tarihe kadar devam eder bu yaşları doldurdukları tarihlerde çalışamayacak durumda malûl olan çocukların aylıkları bu yaşlara vardıktan sonra da kesilmez inci madde hükmü saklıdır şeklinde yer alan hükümlerle düzenlenmiştir anılan maddede ise çalışamayacak durumda malûl olan çocukların sağlık kontrollerinin nasıl yapılacağı bu kontrolleri yaptırmayanların durumlarının ne olacağı hükme bağlanmıştır yine gün ve sayılı esnaf ve sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanların sosyal sigortalar kurumu kanununun maddesinin üçüncü fıkrasında sayılı yasanın inci madde hükmüne paralel olarak sigortalının çocuklarına bağlanan aylıklar çocuğun yaşını orta öğrenim yapması halinde yaşını yüksek öğrenim yapması halinde yaşını dolduracağı tarihe kadar devam eder bu yaşları doldurdukları tarihlerde çalışamayacak durumda malûl olan çocukların aylıkları bu yaşlara vardıktan sonra da kesilmez hükmü yer almıştıresas sayısı karar sayısı görüldüğü üzere erkek çocukların yetim aylıkları ve sayılı yasalarda sayılı yasa hükmüne nazaran daha kapsamlı olarak düzenlenmiş ve çalışan sınıfın memur statüsünde bulunan bölümün erkek çocukları aleyhinde bir eşitsizlik yaratılmıştır bir yasa hükmünün başka bir alanda aynı durumları düzenleyen başka yasa hükümlerine aykırı düşmesinin esas itibariyle bir anayasaya aykırılık sorunu yaratmıyacağı haklı olarak düşünülebilir ancak olayımızdaki durum bu bakımdan daha yakın bir incelemeye tabi tutulduğunda sorunun başka yönleri de ortaya çıkmaktadır şöyle ki anayasası temel ilkesi ve özellikle sosyal hukuk devleti ve sosyal güvenlik sağlama ödevine ilişkin kuralları gözönüne alınarak kabul edilen iki yeni yasa sosyal sigortalar kanunu ve bağ kur kanunu ile gününde yürürlüğe konulan tc emekli sandığı kanunu arasındaki farklı düzenleme konuyu bir anayasaya aykırılık durumu haline getirmektedir çünkü tc emekli sandığı kanunu ile getirilmiş düzenleme çalışanların bu sandığa tabi bölümünün çocuklarını işçi ve esnaf çocuklarına oranla açık biçimde daha az himaye görme durumuna düşürmektedir bu bölümün çocuklarının bazı hallerde daha az himaye görmesini haklı gösterecek herhangi bir anayasal dayanak bulmak da mümkün değildir esasen tc emekli sandığına tabi çalışanlar bölümünün çocuklarının sosyal güvenliklerinin sağlanması için yüklendikleri fedakârlık ta aynı durumdaki işçi ve esnaflara oranla daha az değildir diğer taraftan aynı nedenlerle sayılı yasanın üncü maddesinin ölüm tarihinden sonra yüksek öğrenime başlayan erkek yetimlerle ilgili hükümleri aynı maddenin birinci fıkrasında yer alan ölüm tarihinde orta öğrenim yapmakta ise değil ise yaşını ve yüksek öğrenimi yapmakta ise yaşını doldurmamış erkek çocuklara aylık bağlanır hükmüne nazaran da anayasanın sosyal hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir bu fıkralarda ölüm tarihinde yüksek öğrenimde bulunan memur çocuklarının ölüm tarihinde yüksek öğrenimde bulunmayan fakat sonradan yüksek öğrenime başlayan memur çocuklarından daha fazla korunduğu açıkça görülmektedir bu tür düzenleme bir önceki paragrafta açıklandığı üzere sosyal güvenlikleri için aynı fedakarlıklarda bulunan memurların çocuklarının bir bölümü diğerlerine tercihten ve dolayısiyle aralarında eşitsizlik yaratmaktan başka bir şey değildir örneğin ölüm tarihinde yüksek öğrenimde bulunan fakat daha önce orta öğrenimi bitirdikten sonra bir iki veya daha fazla yıl ara vererek yüksek öğrenime başlayan erkek yetime sırf ölüm tarihinde yüksek öğrenimde bulunması sebebiyle yetim aylığı bağlanacağı halde ölüm tarihinde yüksek öğrenimde olmayan ve ara vererek yüksek öğrenime başlayan erkek yetimlere yüksek öğrenime ara vererek başlamaları nedeniyle yaşını doldurmamış olsalar dahi yetim aylığı bağlanmayacaktır ancak sayılı yasanın üncü maddesine konulan bu özel durum ve koşulların sayılı yasanın yürürlüğe girdiği gününden sonra yüksek öğrenim kurumlarının yetersizliği sebebiyle bu kurumlara girişi güçleştiren ve isteklilerin çoğunluğunu ara vermek zorunda bırakan usullerin getirilmiş bulunması nedenleriyle bu günde yürürlüklerinin devamına gerekçe kalmamıştır ayrıca anayasası döneminde yılında yürürlüğe giren sayılı sosyal sigortalar kanunu ile yılında kurulan bağ kurun kuruluş yasasında üncü madde hükmüne benzer kısıtlayıcı hükümlerin yer almamış olması yasa koyucunun bu maddede öngördüğü amacın anayasanın ve inci maddelerinde yer alan sosyal hukuk devleti veesas sayısı karar sayısı eşitlik ilkeleri karşısında yetim aylıklarının genel esaslar dışında özel durum ve koşullara bağlanmasına artık gerekçe olamıyacığının kanıtıdır açıklanan nedenlerle sayılı tc emekli sandığı kanununun üncü maddesinin davacının durumuna uyan onuncu fıkrasının atıfta bulunduğu beşinci fıkrasının orta öğrenimin son sınıfında iken yaşını dolduran ve okul veya müesseselerin tatil devreleri hariç ara vermeksizin yüksek öğrenime başlayanların evvelce kesilmiş aylıkları yüksek öğrenime başladıkları tarihi takibeden ay başından itibaren tekrar bağlanarak yaşını geçmemek üzere öğrenimlerini tamamlayıncaya kadar ödenir şeklindeki hükmünde yer alan okul veya müesseselerin tatil devreleri hariç ara vermeksizin cümlesi anayasanın ve maddelerine aykırı görüldüğünden anayasanın inci maddesi gereğince dava geri bırakılarak anayasa mahkemesinin kuruluş ve yargılama usulleri hakkındaki sayılı kanunun nci maddesi gereğince dava dosyasındaki ilgili belgelerin onaylı suretlerinin bu konuda bir karar verilmek üzere anayasa mahkemesine gönderilmesine gününde oybirliğiyle karar verildi
1,788
esas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi̇ne başvuru şekli̇ ve nedeni̇ anayasanın maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmü düzenlenmektedir bakılan davada adana i̇li yüreğir i̇lçesi mutlu mahallesi ada parsel sayılı taşınmazın imar planlarında eğitim tesis alanı olarak planlandığı tapuda kamulaştırma şerhi düşüldüğü ancak kamulaştırma yapılmayarak taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığından bahisle tl tazminat ödenmesi ile ilgili dava konusu uyuşmazlığa sayılı kamulaştırma yasasına eklenen geçici maddesinde belirtilen cümlesi uygulanacak yasal hüküm durumunda bulunmaktadır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun olan insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçman hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin sağlanması ve korunması esas olduğundan kişilere etkili hak arama olanağı sağlayan güvencelerin de tanınması gerekmektedir bu çerçevede anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı maddesinin fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunda ile adil yargılanma hakkına sahiptir denilerek herkese adaleti bulma hakkı olanı elde etme ve haksızlığı giderme olanağı sağlanmıştır böylece kişilerin hukuki güvenlikleri etkin bir korunma mekanizmasına kavuşturulmuştur bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan hak arama hürriyetinin olmazsa olmaz koşuludur hak arama özgürlüğünün bir gereği olan mahkemeye erişim hakkı yargılama sonunda verilen kararın etkili bir şekilde aynen ve gecikmeksizin uygulanmasını da gerektirmektedir kişilerin devlete güven duymaları maddi ve manevi varlıklarım geliştirebilmeleri temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir hukuk güvenliğinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için devletin işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık tutulması yeterli olmayıp yargı mercileri tarafından verilen kararların gecikmeksizin uygulanması da gerekir mahkeme kararlarının bağlayıcılığını ve gecikmeksizin uygulanmasını sağlayacak etkili tedbirlerin alınması hukuk devletinin asgari gereklerindendir bu nedenle davaya taraf olan kişinin anayasal güvencelerinin etkin olarak korunması ve hukuka uygunluğunun sağlanması için idarenin kendisi hakkında karar verebileceği konuyu yargı mercileri önüne uyuşmazlık şeklinde getirebilmesiyle olanaklıdır i̇lgi̇li̇ anayasa maddeleri̇ cumhuri̇yeti̇n temel ni̇teli̇kleri̇ başlıklıesas sayısı karar sayısı anayasanin maddesi̇ anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmiştir anayasanın maddesinde tanımlandığı üzere devletimiz bir hukuk devletidir hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması ilkesi vardır bu ilkenin anlamı kamu yaran düşüncesi olmaksızın başka bir deyimle yalnızca özel çıkar veya yalnızca belli kişilerin yararına olarak herhangi bir yasa kuralının konulamıyacağıdır buna göre çıkarılması için kamu yaran bulunmayan bir yasa kuralı anayasanın maddesine aykırı olur ve dava açıldığında iptali gerekir anymah es rg hukuk devletinin temel unsuru bütün devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlet olmak gerekir hukuk devletinde kanun koyucu da dahil olmak üzere devletin bütün organları üstünde hukukun mutlak bir hakimiyeti olması kanun koyucunun yasama faaliyetlerinde kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması lazımdır zira kanunun da üstünde kanun koyucunun bozamıyacağı temel hukuk prensipleri ve anayasa vardır anymah es ka amkdsylsh aynı yönde anymah es ka rg sayı hukuk devleti kişiye tüm hak ve özgürlükleri tanıyıp bunlara saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran bunları devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan başka bir deyimle devlet organlarının tüm işlemlerinin bağımsız yargı denetiminden geçirilmesini ve böylece hukuka ve anayasaya uygun olmalarını sağlayan devlet dermektir anymah es ka amkdsysy rg sayı anayasa mahkemesinin kimi kararlarında da açıklandığı üzere hukuk devleti demek insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan toplum yaşamında adalete ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kuran ve bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uyan işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi hukuk devleti ilkesinin öteki öğelerinin de güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka amkdsy lshll rg sayı yasaların üstünde yasa koyucunun uymak zorunda bulunduğu anayasa ve temel hukuk ilkeleri vardır anayasada öngörülen devletin amacı ve varlığıyla bağdaşmayan hukukun ana ilkelerine dayanmayan yasalar kamu vicdanında olumsuz tepkiler yaratır hukuk devletinin amaç edindiği kişinin korunması toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir anymah es ka rg sayı tespit ve yorumları bulunmaktadır anayasa madde içeriğindeki hukuk devlet kavramı açısından bilimsel görüşesas sayısı karar sayısı yürütme işlemlerinin yargısal denetimi hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olmakla birlikte tek başına hukukun üstünlüğünü ve vatandaşların hukuki güvenliğini sağlamaya yeterli değildir çünkü bu denetim nihayet yürütme işlemlerinin kanunlara uygunluğunu sağlayabilecektir oysa kanunların kendisi anayasaya aykırı olduğu takdirde vatandaşların anayasal haklarının çiğnenmesi yine önlenemeyecektir şu halde hukuk devletinin tam anlamıyla gerçekleşebilmiş sayılabilmesi için sadece yürütme organının işlemlerinin kanunlara uygunluğunun değil yasama işlemlerinin de anayasa uygunluğunun yargı organlarınca denetlenebilmesi gerekir hukuk devleti denilince ilk olarak yürütmenin hukuka bağlılığı ve yürütme işlemlerinin yargı denetimi altında bulunması akla gelmektedir hukuk devleti bakımından önemli olan nokta yürütmenin eylem ve işlemlerinin bağımsız yargı organlarınca denetlenip denetlenememesidir bu denetim sağlandıktan sonra denetimi yapan mahkemenin genel mahkeme veya i̇dare mahkemesi oluşu hukuk devleti açısından önem taşımaz nitekim hukuk devleti adli idareyi benimseyen anglo sakson ülkelerinde olduğu kadar idari yargıyı benimseyen kara avrupası ülkelerinde de mevcuttur özbudun sh ve şeklindedir devleti̇n temel amaç ve görevleri̇ başlıklı maddesi̇ anayasanın maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır hükmünü içermektedir anayasanın maddesinin gerekçesinde devletin milletin huzurunu sağlamak ve fertlerini mutlu kılmak görevi ile de yükümlüdür devlet ferdin hayat mücadelesini kolaylaştıracaktır ferdin insan haysiyetine uygun bir ortam içinde yaşamasını gerçekleştirecektir bu sosyal devletin görevidir olarak belirtilmektedir anayasa madde içeriğindeki kavramlar açısından bilimsel görüş anayasası madde ile devletin amaç ve görevlerini açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya koymuştur bu maddede devletin görevleri üç grupta toplanmıştır türk milletinin bağımsızlığını ye bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişi hak ve hürriyetleri için sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasi sosyal ve ekonomik engelleri kaldırmak insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlamaya çalışmak dalsh şeklindedir yargi yetki̇si̇ başlıklı maddesi̇ yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır gerekçe yargı yetkisi fert hak ve hürriyetleri sorununun ortaya çıktığı günden beri kabul edildiği üzere bağımsız organlar tarafından bağımsız mahkemelerce yerine getirilecektiresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi insan haklarına saygılı ve bu haklan koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uygun işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi unsuru hukuk devleti ilkesinin diğer öğelerinin güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka eg mülki̇yet hakki başlıklı maddesi̇nde herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz gerekçe madde birbirine yakın ve birbiriyle ilgili iki temel hakkı mülkiyet ve miras haklarını birlikte düzenlemiştir bu birlikte düzenleme inci yüzyıldan beri geleneğin sonucudur anayasa hem mülkiyet hakkını hem miras hakkını anayasal bir müessese olarak teminat altına almaktadır maddede mülkiyet ve miras haklarının diğer temel haklan gibi ve onlar derecesinde düzenlenmiş ve anayasa güvencesine bağlamıştır madde bundan sonra mülkiyet ve miras haklarının kamu yararı amacı ile sınırlandırabileceğine işaret etmiş daha sonra mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağını hükme bağlamıştır mülkiyet hakkı devletten önce de var olan bir gerçek olması itibariyle maunz durig herzog scholz gmudgesetz kommentar art ekonomik ve sosyal haklar arasında değil de kişinin temel hakları arasında düzenlenmesi düşünebilirse de komisyon şimdiki düzenlemenin yerinde olduğu sonucuna varmıştır mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması yine anayasanın komünizmi faşizmi ve din temeline dayanan devlet kurmayı yasaklayan hükümleriyle birlikte karşılaştırılınca mülkiyetin bu şekilde himayesinin bir ölçüde ekonomik sistem tercihi bakımından da bir gösterge teşkil etmektedir kısaca özel mülkiyetin özellikle üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin yok edilmesi inkar edilmesi de önlenmiştir kamu yararına bulunduğu hallerde büyümenin gerçekleşmesi suretiyle toplumunun refahını arttıracağı genellikle kabul edilmektedir maunz durig herzog scholz art no mülkiyeti anayasa teminatı altına alan bu madde doğrudan devlete hitabetmektedir mülkiyetin şahıslara karşı korunması medeni kanun ve sayılı gayri menkule tecavüzün meni hakkında kanun gibi mevzuatla sağlanmaktadır mülkiyetin münferit himayesini fert mahkemelerden ve idareden talep etmektedir mülkiyetin müessese olarak güvence altına alınması ise kanun koyucu başka açıdan devlet anayasaya uygunluk denetimini yapacak olan anayasa yargısı tarafından sağlanacaktır mangoidt klein s esas sayısı karar sayısı mülkiyetin anayasa teminatı altına alınması kimlerin yararlanacağı ise bir problem doğurmaz malik sıfatım taşıyan gerçek ve tüzelkişiler bu anayasal güvenceden yararlanırlar ve onu dermeyan edebilirler gerçek kişilerin fiil ehliyetlerinin farklı olması sebebiyle bu temel hakkın sahipliği bakımından bir ayırım yapılamaz başka deyişle mülkiyete sahip olmak bakımından hiçbir ehliyet ayrımı gözetilemez kişinin şahsiyetini geliştirebilmesinde mülkiyetin anayasaca güvence altına alınmasının azımsanmayacak rolü vardır çünkü klasikleşmiş bir kabule göre insan şahsiyetinin bir parçası ekonomik şahsiyet olarak adlandırılmaktadır anayasanın herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir diyen ncı maddesinin inci fıkrası ile mülkiyet güvencesi getiren üncü madde arasında bu açıdan irtibat vardır başka deyişle mülkiyet hakkım anayasa teminatı altında tutan üncü madde ncı maddenin inci fıkrasına nazaran özel hüküm niteliğindedir mülkiyetin korunması hürriyeti de güvence altına alır maunz durig herzog scholz art no mülkiyetin güvencesi ile ilgili üncü madde konut dokunulmazlığını güvence altına alan inci madde birlikte uygulanır inci maddede düzenlenen devletleştirmenin mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması ile çelişir bir yanı yoktur bu noktaya yukarıda temas edilmemiştir mülkiyetin anayasal güvencesi ile üncü maddedeki temel hakları kötüye kullananların haklan kaybedecekleri hükmü arasında bir uyumsuzluk bulunmamaktadır türk ceza kanunundaki müsadere hükümleri ile anayasanın uncu maddesindeki müsadere hükümleri üncü madde anlamında o hakkın kaybedilmesi değildir kanun koyucu üncü maddedeki şartlarda mülkiyet hakkının kaybedilmesinin şartları ve karar verecek mercileri özel bir kanunla düzenleyebilir mülkiyet anayasal güvence altına alınması tek tek menkul ve taşınmaz mallan para ile değerlendirebilen hakları ve mal varlığını toplu olarak ve tabii olarak üretim araçlarını içeren bir teminattır bu teminat hukuk devletinin gereğidir bu teminat mülkiyetin kamu yaran amacıyla sınırlanmasına engel değildir ağır vergilendirme peşin olmayan ödemelerle kamulaştırma ve devletleştirmelerin mülkiyet güvencesine aykırı düşer miras hakkı mülkiyet hakkının bir devamıdır özel bir şekildir bu nedenle mülkiyet ve miras aynı maddede ardarda düzenlenerek anayasal güvence altına alınmıştır miras hakkının ağır vergilendirme yolu ile muhtevasız hale getirilmesi mira hakkının ortadan kaldırılması önlenmek istenmiştir mgk any kom deği̇şi̇kli̇k gerekçesi̇ danışma meclisince kabul edilen üncü maddenin birinci fıkrasında yer alan bu haklar diğer temel haklar gibi anayasanınesas sayısı karar sayısı güvencesi altındadır cümlesi maddeden çıkarılmış ve madde redaksiyona tabi tutulmuştur anılan hükmün maddeden çıkarılmasının nedeni anayasada sayılan tüm temel hak ve hürriyetler gibi mülkiyet ve miras hakkının da herhangi bir açıklamaya gerek olmaksızın anayasanın güvencesi altında olmasıdır kaldı ki diğer temel hak ve hürriyetler için ilgili maddelerinde bu kurala yer verilmemiştir mülkiyet ve miras haklarının önemi ve türk toplumunun köklü gelenekleri göz önünde tutularak bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir hükmü aynen korunmuştur metindeki bu ancak ibaresi sınırlayıcı nitelikte görülmemiş temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına ilişkin üncü maddede belirtilen genel sınırlama sebeplerinin tümü anılan üncü maddenin son fıkrasında yer alan açık hükümlere göre bu haklar bakımından da geçerli olduğundan maddede yer alan bu hüküm sınırlama sebepleri arasında öncelikle uygulanabilecek bir sebebi belirtir nitelikte kabul edilmiştir anayasa mahkemesinin değişik kararlarında çağımızda mülkiyet hakkı temel bir hak olmakla birlikte kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı belirtilmiştir toplum yaran ise yerine göre mülkiyet hakkının tümüyle kişinin elinden alınmasını gerektirmektedir bu nedenle anayasada kamulaştırma ve devletleştirme kurumlan düzenlenmiştir anymah es ka rg sayı anayasa anayasasından farklı olarak mülkiyet hakkına ekonomik haklar arasında değil kişi haklan arasında yer vermiştir bu değişiklik anayasanın milli güvenlik konseyinde yapılan görüşmesi sırasında oluşmuştur mülkiyet hakkı devletten önce var olan devlete karşı da korunması gereken kişi haklan ağır basan haklardan sayılmıştır gözübüyük sy anayasası mülkiyet hakkım sosyal ve ekonomik haklar arasında düzenlemişti bu bir yerde mülkiyete değişik yorumlarla mahiyetinden değişik yaklaşmalara neden olabiliyordu anayasası mülkiyet hakkını kişinin haklan bakımından değeri olan bir hak değil ferdi niteliği ve tabii haklar arasında oluşu yeniden vurgulanmıştır anayasa mülkiyet hakkını özel mülkiyet olarak düşünmüştür bu mülkiyet anlayışı teşebbüs serbestisini üretim vasıtaları üzerindeki özel mülkiyeti de ihtiva etmektedir bu nedenle faşişt komünist veya dini esaslara dayanan bir sistem tercihi anayasanın diğer hükümleri ile olduğu kadar mülkiyet hakkındaki hükümleri ile de mümkün değildir hak arama hürri̇yeti̇ başlıklı maddesi̇nde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünden davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir anayasa maddeleri̇ çerçevesi̇nde dava konusunun ve uygulamasi bulunan yasa maddesi̇ni̇n değerlendi̇ri̇lmesi̇ anayasanın maddesi yönünden yasanın uygulanması açısından sayılı kamulaştırma yasasının sayılı yasanın maddesiyle günü kabul edilen maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından bu kanunun geçici ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve sayılı i̇mar kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir yasalesas sayısı karar sayısı hükmünün bu kısmının süre belirtmek gerekirse uyuşmazlığımızı da etkileyecek şekilde yılma kadar dava açılmasının önlenmesine yol açtığı bu nedenle dava konusuna uygulanacak yasanın değerlendirilmesi devletin yükümlülükleriyle bağdaşmamaktadır anayasa madde yönünden yasal düzenlemelerin hukuk devletinde adaletli ve adaletin yerine getirilmesi açısından başvuru yollarını sınırlayıcı düzenlemelerde yasa koyucu tarafından kaçınılması gerekliliğini öngörmektedir anayasa madde yönünden yargı yetkisinin kullanılamaması genel hukuk ilkelerine göre uygun olmayan sınırlamalar dışındaki bir uygulamanın kabul edilmediği sonucu bulunmaktadır anayasa madde yönünden açık bir biçimde mülkiyet hakkının özüne dokunulması ve bu hususta denge gözetilmeden kişi haklarına aykırılığın oluşturulmaması gerektiği vurgulanmaktadır anayasa maddesi yönünden idari itiraz veya dava yolu tanımadan önlenmesine yol açıcı yasal düzenleme getirilmesi nedeniyle anayasanın bu hükmüne aykırılık mevcuttur anayasanın maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin nolu ek protokolünün mülkiyetin korunması başlıklı maddesinde her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir düzenlemesi yer almıştır avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin ai̇hm mülkiyet hakkı ihlali iddialarıyla açılmış olan hakan arı türkiye hüseyin kaplan türkiye davalarında mahkeme imar planında kamusal kullanıma ayrılan ve kullanımı kısıtlanan taşınmazların yukarıda sözü edilen hukuki düzenlemeler sonucunda kamu yararının gerekleri ile temel haklarının korunması arasında hüküm sürmesi gereken adil dengenin gözetilip gözetilmediğini irdelemiştir kararlarda ilgililerin imara açık taşınmazlarında inşaat ruhsatı elde etme haklarının meşru haklan olduğu oysa bu nitelikteki taşınmazların imar yasağına tabi tutulması sonucunda mülkiyet hakkının akıbeti konusunda bir belirsizliğe itildiği ve mülkiyet hakkından yararlanmanın engellendiği sonucuna ulaşmıştır sonuç dava konusu kamulaştırmama nedeniyle tazminat isteminin uzun yıllar sonuç alamamasına neden olan yasal düzenlemeyle mülkiyet hakkının kullanımının kısıtlanmasıyla beraber tamamiyle kurumların insiyatifıne bağlı olarak bir gelişme gösterdiği anayasaya aykırılık yönündeki itiraz konusu kısımla beraber sayılı kamulaştırma kanununda gün sayılı yasayla satınalma usulü başlıklı maddesi ek madde yapılacak ödemelerin toplam tutarının idari olarak ayrılan ödeneğinin toplamını aşması halinde ödemeler en fazla yıl da ve geçici maddenin fıkrasına göre yapılır kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti başlıklı geçici maddesindeki hükümler özellikle son fıkra bu madde uyarınca ödenecek bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal hak ve alacakları haczedilemez beraber değerlendirildiğinde taşınmazın kısıtlılığı hatta kullanılamaz hale getirdiği açıktıresas sayısı karar sayısı kamu hizmetinin yürütülmesi toplum yararı ile kişilerin maddi ve manevi menfaatleri arasındaki dengenin gözetilmesinde kamu hizmetinin verimliliğinin ön planda tutulması mutlak olmakla beraber bu dengenin tamamiyle bir taraf yönünde gözetilmemesi sonucunu doğurmaması gerekliliği kamu vicdanı ve adalet açısından zorunluluktur bu bağlamda kurumların kamu hizmeti nedeniyle imar planlarında bir kısım taşınmazları kısıtlaması gerekliliği kişilerin toplum yararına bu menfaatlerinden vazgeçmesinde toplum düzeninin oluşmasındaki mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmesinin mülkiyet sahipleri açısından da en azından tazmini gerekeceği tabi olmakla bu dengeyi gözeten ve hak arama özgürlüğünü yıllara yayılı olarak ortadan kaldırmayan mevzuat hükümleri getirilmesi kurumların sonuç itibariyle de taşınmazın mülkiyetini uhdelerine de aldığı düşünüldüğünde anayasaya aykırılık teşkil ettiği görüşüyle anayasa mahkemesine başvuruda bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır hüküm açıklanan nedenlerle sayılı kamulaştırma yasanın geçici madde in bu kanunun ek inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu kanunun ek inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında da uygulanır ibaresinin türkiye cumhuriyeti anayasasının ve maddelerine aykırı olduğu düşüncesi ile iptali istemi ilgili anayasa mahkemesine gidilmesine dava dosyasının tüm belgeleri ile onaylı suretlerinin dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte anayasa mahkemesine sunulmasına bu karar ile dosya suretinin yüksek mahkemeye ulaşmasından itibaren ay süre ile karar verilinceye kadar davanın bekletilmesine karardan bir suretinin taraflara tebliğine günü karar verildi
2,877
esas sayısı karar sayısı i i̇ptal davasinin gerekçesi̇ millî selâmet partisi millet meclisi grubu başkanvekili tarafından imzalanmış olan günlü ve aynı günde sayısı ile anayasa mahkemesinde kaydı yapılan dava dilekçesinde davanın dayandırıldığı gerekçe aynen şöyledir memleketimizin içerisinde bulunduğu mühim sosyal siyasî ve ekonomik şartlar açısından yararlı olmayan erken seçim kararı hukuken de hem şekil hem esas bakımlarından muallel bir işlemdir i̇ptali gerekir şöyle ki erken seçim kararına esas olarak alınan millet meclisi i̇çtüzüğünün değişik üncü maddesi iptali gereken hukuk dışı bir hükümdür partimiz bu maddenin değişikliği ile ilgili tarih ve sayılı millet meclisi kararının da iptalini ayrı bir dava ile talep etmiştir bu kararın iptali için açtığımız davada öne sürdüğümüz iptal sebeplerini erken seçim kararı için de aynen tekrarlıyoruz anayasaya aykırı ve i̇çtüzüğün diğer hükümlerine zıt olan bir üncü maddeye göre yapılan müzakereler ve verilen kararları da hükümsüz olması gerekir meclis i̇çtüzüğünün ncı maddesine göre genel kurulun toplantı saatinde komisyonlar çalışamaz çalışabilmesi için başkanlık divanının kararı gerekir böyle bir karar alınmadan içtüzük değişikliğini incelemek üzere anayasa komisyonu günü saat da toplanmıştır ek bu toplantı hükümsüzdür i̇çtüzüğün nci maddesine göre komisyonun toplantılarına havale tarihinden sonra ancak saat geçince başlanabilir havale tarihi marttır toplantı tarihi marttır saat geçmemiştir süreye uyulmaması için danışma kurulunun kararı da alınmamıştır ek toplantı hükümsüzdür i̇çtüzük değişikliğine karar verilen nisan tarihli millet meclisi birleşimi baştan sona hükümsüzdür çünkü yoklamalar bozuk elektronik cihazla yapılmıştır elektronik cihazın bozuk ve tamire muhtaç olduğu yetkili ağızlardan bir kez defa ifade edilmiştir meclis ve danışma kurulu zabıtlarına geçmiştir tarihli nci birleşimin zabıtlarında nci sahifede chp grup başkanvekillerinden sayın ali nejat ölçenin yoklama cihazına itirazı sonunda birleşimi idare eden meclis başkanvekillerinden sayın ahmet çakmak tarafından kabul edilerek ad okunmak suretiyle yoklama yapılmıştı ek tarihli danışma kurulu zabıtlarının ncı sahifesinde millet meclisi başkanı sayın kemal güven aynen otomatik cihaz bozuk biliyorsunuz kadar şey ki yeniden kurulacak tamamen demode olmuş piyasadan kaldırılmış bir alet yedek parçasını bulmak dahî mümkün olmuyor tetkikat yaptırdık yeni baştan ele alınıp değiştirilmesi öneriliyor bunun üzerinde çalışmalar yaptırıyoruz diyerek elektronik cihazın itimada şayan olamıyacak derecede tamire hatta tamamen değiştirilmeye muhtaç olduğunu kabul ve tescil etmiştir sayın başkan bu cevabı bizlerin yoklamaların yapılmasını zaman kaybının önlenmesini isteyişimizden sonra vermiştir buesas sayısı karar sayısı cihazla yapılan yoklamaların hükümsüz olması demek gerek içtüzüğün değiştirildiği ve gerekse erken seçim kararı alındığı ve nisan tarihli her iki birleşiminde ve bu birleşimde alınan kararların da hükümsüz olmasını gerektirir ek elektronik yoklama cihazının bozuk olduğu millet meclisi yılı bütçesinin müzakeresi sırasında da ele alınmıştır ek deki zabıt ceridesinde chp sözcüsü sayın etem eken cihazın bozuk tutulmasını nemelâzımcılık olarak nitelendirmiştir buna cevap veren îdare amiri bilecik milletvekili sayın mehmet ergül tamir için bütçeye ödenek konulduğunu belirtmiştir ek sahife bu durum nisan tarihli celsenin başında başkanlığa itiraz olarak bildirilmiştir çorum milletvekilimiz sayın yasin hatiboğlunun bu konudaki itirazı zapta geçmiştir buna rağmen yoklama ad okunarak yapılmamıştır ayrıca ek daki yazımızla da meclis başkanlığına ikazda bulunduk bu ikazlara rağmen de ve nisan tarihli birleşimleri muallel kılacak yanlış tutumdan vazgeçilmedi bu celselerin ve alınan kararların iptali gerekir i̇çtüzüğün maddesi yeni bir müessese kurmuş ve genel kurul gündemine girecek konuların öncelik ve ivedilik taleplerinin üncü maddeye istinaden verilseler bile danışma kurulundan geçmesini ve sıralamaya tabi tutulmasını öngörmüştür bu sebepten içtüzük çıktıktan sonra yapılan her teklif doğrudan meclise değil danışma kuruluna getirilmiştir üncü maddenin değişiklik teklifi nci maddeye aykırı olarak doğrudan meclise getirilmiştir i̇ptal sebebidir üncü maddenin müzakeresi sırasında verdiğimiz önergelerin gerekçesi okunmamıştır ezcümle süleyman arif emre imzalı değişiklik önergesinin gerekçesi diğerlerinden farklı olduğu halde farklı değil diye okutturulmamıştır îptal sebebidir erken seçim önergelerinin anayasa komisyonunda müzakeresi anayasa ve i̇çtüzüğe aykırıdır anayasa komisyonu toplantısına millî selâmet partili üyeler davet edilmemiştir i̇çtüzüğün üncü maddesini değiştiren karar millet meclisinin tarihli birleşiminde görüşülmüştür bu birleşim saat da bitmiştir seçimlerin yenilenmesine dair önergeler değişik üncü maddeye göre anayasa komisyonuna saat da havale edilmiştir komisyon başkanlığı komisyonu iddiaya göre saat da alelacele yani aradan bir saat geçmeden toplamıştır bu toplantının yapılacağı hakkını da ne mutad olduğu gibi grubumuza bir yazı gelmiş ne de komisyon üyelerimize usulü dairesinde tebligat yapılmıştır gece vakti grubumuzdan ve komisyon üyelerimizden gizli olarak yapılan bu kaçamak toplantıda da seçimlerin yenilenmesine dair önergeler görüşülmüş kabul edilmiştir ek ve birleşim zabıtları ek bu işlemler hükümsüzdür i̇ptali gerekir çünkü anayasanın inci maddesi millet meclisinin çalışmalarının içtüzüğe göre yapılmasını emreder ve yine bu madde siyasî parti gruplarının bütün faaliyetlere kuvvetleri oranında katılmasını amirdir grubumuzun komisyon çalışmalarından şu veya bu şekilde tecrid edilmesi anayasanın inci maddesinin açık hükmüne aykırıdır içtüzük buna müsait değildir eğer müsaitse i̇çtüzük de anayasaya aykırıdır eğer müsait değilse anayasa komisyonunun tutumu anayasaya aykırıdır iptal sebebidiresas sayısı karar sayısı i̇çtüzüğün nci maddesi komisyon toplantısı için çağrının en az iki gün öncesinden yapılacağını âmirdir buna riayet edilmemiştir ciddi bir zorunluluk yoktur ayrıca yine içtüzüğün nci maddesine göre komisyona havale edilen işler görüşülmesine en az havale tarihinden sonra saat sonra başlanabilir bu amir hüküm de çiğnenmiştir bu müddetin kaldırılması ancak aynı maddenin son fıkrasına göre danışma kurulu kararı ile olabilir böyle bir karar mevcut değildir bu müddet üzerinde tasarruf hakkı komisyona verilmemiştir bu müddetlerin konulmasının sebebi bütün parlementerlerin komisyon gündeminden haberdar olmalarıdır çünkü anayasanın ve i̇çtüzüğün nci maddesinde doğan haklarını üyeler parlamenterler ancak ve nci maddelerdeki müddetlerden yararlanarak kullanmak imkânına kavuşurlar usulen tebliğ edilmeyen veya hazırlanmak için yurt içerisinde başka bir şehirde ise ankaraya gelmek için gerekli müddet verilmeyen bir üyenin komisyonlarda konuşma önerge verme ve fikirlerini savunma hakkı çiğnenmiş demektir yangından mal kaçırma gibi bir saat önce komisyona havale edilen bir işin hususi olarak eş ve dostlara haber edilerek bir saat sonra görüşülmesini meşru sayan bir sistemin hiç bir hukuk devletinde bulunduğuna inanmıyoruz anayasanın inci maddesine göre meclisler faaliyetlerinde i̇çtüzüklerine uymaya mecburdurlar içtüzüğün ihlali anayasanın ihlalidir bu da iptal sebebidir akşamı saat da içtüzüğün yeni üncü maddesinin yürürlüğe girdiği iddia edilemez i̇çtüzüğün yeni üncü maddesini yürürlüğe sokmak için resmi gazete ile bir ara baskısı yapmıştır mükerrer baskı sayılı olan bu baskı dan evvel değildir matbaadaki baskı saati ve dakikası bu işte nazara alınmamalıdır gazetenin neşri nazara alınmalıdır neşredilmeyen bir matbaanın münderecatından kimse haberdar olamıyacağına göre hukuk devletinde hakların ve yetkilerin doğumu ve istimali için matbaa makinalarının faaliyete başladığı saat esas alınamaz yayınlanmak ancak ertesi gün iş saatinde posta aracılığı ile olur elden alınıp verilen varakaların resmi işlem sayılması da mümkün değildir komisyonun yeni üncü maddeye göre gece yaptığı işlem hükümsüzdür millet meclisinin tarihli celsesinde alınan seçimleri yenileme kararı hükümsüzdür i̇ki numaralı bentte arz ettiğimiz sebeplerden dolayı anayasa komisyonunun seçimlerin yenilenmesine daîr önergelere ait raporu muallel olduğu için buna dayanılarak verilen yenileme kararı da hükümsüzdür ya meclisin komisyona iade etmesi i̇çtüzüğe uygun müzakere ve tebligat yaptırması gerekirdi ya komisyonun geri çekmeyi istemesi icab ederdi birleşimde konuşan sayın demokratik parti sözcüleri cevat önder özer ölçmen vedat önsal bu noktalara işaret etmişlerdir nazara alınmamıştır bu husus iptal sebebidir tarihli birleşimde de oturum açılırken hatalı ve arızalı olan elektronik cihazla yoklama yapılmıştır numaralı bentde ve bu konuda açtığımız diğer davada arz ve izah ettiğimiz sebeplerden ve delillerden dolayı nisan tarihli birleşim de geçersizdir yoklamaya başkanın gerek görmesi demek çoğunlukta tereddüde düşmesi demektir madem ki tereddüt vardır sıhhatli yoldan gidilmek gerekirdi toplantı açılmamış sayılıresas sayısı karar sayısı her ne kadar birleşimde yapılan açık oylamada çoğunluk görülmekte ise de bu birleşimin açılmasında çoğunluk olduğu gerçeğine delâlet etmez açılmamış sayılan sayılması gereken bir birleşim de baş kısmın muallel olması bütün işlemlerin iptaline yeter sayılı komisyon raporunda kararın komisyonda ittifakla alındığı yazılıdır halbuki üyelerden sayın cevat önder muhalefet şerhi vermiştir bu husus da raporun düzeltilmek üzere komisyona iadesini gerektirir i̇çtüzük değişikliği anayasanın maddesine de aykırıdır kanunlar ve kanun kuvvetindeki tüzükler umumi prensipler getirirler eşitlik gayri şahsilik genellik prensiplerinin ifadesi olurlar hususi bir arzunun yerine getirilmesi için umumi prensibin tahrip edilmesine anayasamız cevaz vermez bu türlü bir ihlâl anayasanın kimseye imtiyaz tanımayan ve eşitliği emreden maddesine ters düşer gerçekten önce erken seçim önergeleri meclise verilmiş bu önergelerin danışma kurulu müzakeresinden istisna edilmesi için ondan sonra i̇çtüzüğün maddesi değiştirilmek istenmiş ve değiştirilmiştir ek de ibraz ettiğimiz anayasa komisyonu raporunda neşredilmiş olan ap ve chpnin seçimlerin yenilenmesine ait önergeleri nisan tarihlidir bundan dört gün sonra içtüzük tadili istenmiştir ek iki partinin bir kısım yöneticilerinin özel bir isteklerinin yerine getirilmesi için kanunların temel prensiplerine aykırı hükümlerle tahrip edilmesine sayın mahkemenizin cevaz verebileceğine inanmıyoruz i̇çtüzük değişikliği ve seçimlerin yenileme kararı mutlak butlanla mualleldir yukarıda izah ettiğimiz sebepler ve ayrıca i̇çtüzük değişikliğinin iptali için yüce mahkemeye açmış olduğumuz dava dilekçesinde arz ettiğimiz gerekçe ve deliller karşısında i̇çtüzük değişikliği esastan mualleldir yok hükmündedir mutlak butlanla batıl olan bir işemin bütün neticelerinin de yok sayılması iptal edilmesi gerekir muhterem mahkemenizin önce i̇çtüzük tadiline ait davamızı ve ona dayanarak işbu davamızı karara bağlamasına veya her iki davayı irtibatları dolayısiyle birleştirerek incelemeye tabi tutmasını istirham ediyoruz hak ve hukukun daima üstün olacağına güveniyoruz bu güvenle tarihi bir gürev ifa etmiş olmanın vicdan istirahatı içerisinde tarihi kararını bekliyoruz i̇şin mahiyeti dolayısiyle yüce mahkemenin öncelikle ve i̇vedilikle neticeye varmasını da dilemekteyiz neti̇ce ve talep anayasanın ve maddelerine aykırı olan ve ayrıca millet meclisi i̇çtüzüğünün ve maddelerini ihlâl eden seçimlerin yenilenmesine ait tarihli sayılı millet meclisi kararının iptaline i̇ptal kararı verilinceye kadar kararın uygulanmasında zararlar doğacağından yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini millî selâmet partisi millet meclisi grubu adına saygıyla arz ve talep ederim
1,501
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal isteminin dava dilekçesinde açıklanan gerekçeleri aynen şöyledir i̇ptali istenen yasanın altıncı bölüm başlığı altında sayılı boğaziçi kanunu ile i̇lgili hükümler alt başlığı ile bir düzenleme yapılmış ve nolu maddeler ile bölümde yer alan geçici madde hükmü ile sayılı boğaziçi kanunu ile ilgili hükümler sevk edilmiş ve kabul edilmiştir bu hükümler i̇mar kanunu tasarısı olarak hükümetçe sevk edilen tasarıda yer almamakta olup tasarının komisyonda görüşülmesi sırasında eklenmiştir anayasanın kanunların teklif edilmesi ve görüşülmesi başlıklı maddesinin ikinci bendinde kanun tasarı ve tekliflerinin tbmmde görüşülmesi usul ve esasları içtüzükle belirlenir hükmü yer almaktadır gerçekten kanun teklif ve tasarılarının görüşülmesi i̇çtüzüğe uygunluk içinde yapılmalıdır bu anayasal bir emirdir eğer görüşme i̇çtüzüğe uygun değilse i̇çtüzüğe uygunluğu emreden maddesi hükmüne de aykırılık var demektir anayasamız maddesinin bendinin ilk fıkrasında kanunların şekil bakımından denetlenmesi son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı hususu ile sınırlıdır demekte ise de ve böylece ilk bakışta bu hükmün karşısında usul konusunun iptalini istediğimiz yasanın son oylamasmdaki oy sayısının anayasanın bu konuda öngördüğü nisabı sağlayacak sayıda olup olmadığının araştırılmasından ibaret bulunduğu anlaşılabilirse de hukukun temel ilkelerinden birisinin de yasa ve doğal olarak anayasa hükümlerinin sözü ile ruhunun gayesinin de yorumlama yapılırken gözönünde bulundurulması değerlendirilmesi ve uygulanması gerektiği olduğu da kuşkusuzdur bu nedenle anayasanın ve maddelerini lafzın yanısıra ruhu ve amacı açısından da bir yorumlamaya tabi tutmak kaçınılmaz olmaktadır anayasaları yasalardan ayıran nitelikleri onların ana yapıyı ve genel felsefeyi detaya inmeden bir çerçeve bir çatı halinde düzenlemeleridir bu nedenle anayasaların çizdiği çerçeveye içerik kazandırmak somutlaştırmak ancak onun yorumlanması suretiyle olanaklıdır henüz yürürlüğe girmiş bulunan anayasamızı belli yönlerden somutlaştırmak anayasa mahkememize düşen bir görevdir anayasa mahkememiz doğaldır ki demokrasinin ve hukuk devleti ilkesinin özü ve toplumsal yararlar doğrultusunda yapacağı yorumlar ve ortaya koyacağı ilkesel kararlarla anayasamızın hükümlerine içerik kazandıracaktır konuya bu değerlendirmeler açısından yaklaştığımızda yasaların şekil bakımından denetlenmesinin son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı hususunda yalnızca bir rakamsal değere bağlanmasının mümkün olmadığını kabul etmek zorundayız en azından son oylamadaki oluşuma doğrudan etken olan usu ve esası da dikkate almamak mümkün değildiresas sayısı karar sayısı anayasamızın maddesinin gerekçe bölümünün beşinci paragrafında son oylama genel kurul tarafından yapılır daha önce vücut bulan şekil bozukluklarını genel kurulun bildiği veya bilmesi gerektiği varsayılır denmektedir bu husus milletvekillerinin iradesinin oluşumunda etken olmayan usul konularına ilişkindir örneğin çalışmalarının saat da son bulması gerekirken saat de son bulması ve bu fazla süre içinde yasanın oylanması milletvekili iradesinin oluşumuna değişik bir anlatımla oylama sonucuna etkide bulunmayacak bir usulî husustur oysa tbmm i̇çtüzüğünün maddesinde komisyonlar kendilerine havale edilen kanun tasarı veya tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul veya ret edebilirler ancak komisyonlar maddedeki özel durum dışında kanun teklif edemezler kendilerine havale edilenler dışında kalan işlerle uğraşamazlar hükmüne rağmen hükümetçe sevk edilen tasarıda bulunmamasına rağmen üstelik bir başka kanunu değiştirici ya da i̇çtüzükteki tabiri ile kanun teklifi bir davranış ortaya koyarsa bu i̇çtüzüğe dolayısıyla anayasanın maddesine de aykırı düşer kaldı ki bu davranış bir usul meselesi dışında esas teşkil eden bir aykırılık mahiyetini de kazanır komisyon önüne gelen tasarıda yer alan hükümleri aynen veya değiştirerek kabul veya ret edebilir ancak tasarıda yer almayan yepyeni bir düzenlemeyi yapamaz hatta i̇çtüzük maddesinin son fıkrasında kanun tasarı ve tekliflerini bölerek ayrı ayrı metinler halinde genel kurula sunamazlar demektedir bunu kabul etmeyen i̇çtüzüğün bir başka kanun tasarısı veya teklifi görüşülürken bir başka özel kanun hükmünün görüşülen kanun tasarısı veya teklifine ek olarak ele alınmasını kabul etmek mümkün değildir aksinin kabulü i̇çtüzük hükümlerinin herhangi bir kanun teklif veya tasarısı görüşülürken ele alınıp zımnen ilgasının kabulü anlamına gelir elbette i̇çtüzüklerde değiştirilebilir ancak böyle bir değiştirmenin nasıl ve hangi surette yapılacağı bellidir bununla ilgili prosedüre uyulmadan gündemde bulunan herhangi bir tasarı veya teklif görüşülürken zımnen de olsa ortaya konursa bunu kabul etmek hukuka aykırılığa prim vermek olur demokrasilerde çoğunluk herşey değildir çoğunluğun da dikkate alması gereken hukukî ve maddî hususlar vardır çoğunluğun iradesi ancak anayasaya bu yolda genel hukuk kurallarına ve i̇çtüzüğe uygun ise kabule şayandır bu nedenlerle yasanın ncı bölümünde yer alan boğaziçi kanunu ile i̇lgili hükümler başlığı altındaki ve nci bölümde yer alan geçici nci maddesinin anayasanın maddesi hükmüne ve yine anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırılığı açıktır bu nedenle iptali gerekir yasanın inci maddesi anayasamızın ve nci maddelerine aykırıdır anayasamızın ncı maddesi herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir yine anayasamızın nci maddesi ise devlet şehirleri özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır demektedir ncı maddenin gerekçe bölümünde belirtildiği üzere eskiden hissedilmeyen fakat son yıllarda hissedilen çevre kirlenmesi şimdi dengeli ve sağlıklı çevre bilincini yaratmıştır çevre korunmasının bu önemli ve son yıllarda kazandığı boyutlar ferde devlete karşı dengeli ve sağlıklı çevrede yaşama yolunda bir sosyal hak tanınmasını zorunlu kılmaktadır buesas sayısı karar sayısı nedenlerle devlet yurt veya bölge genelinde düzenlemeler ve planlamalar yapmakla ve konuda gerekli denetimle yükümlü kılınmıştır ncı maddenin metninden anlaşıldığı üzere devlet bu işlevini bizzat yapmakla mükellef tutulmuştur devlet bu görevini yerine getirmek veya getirmemek konusunda kendi ihtiyarına göre hareket etmek hakkına sahip değildir nci maddenin gerekçesinde de şehirlerin ve yapıların tabiatın içinde bir yara gibi yer almaması için genel bir çerçeve içinde düşünülmeleri de madde de devlete ödev olarak verilmiştir denmektedir inci maddenin fıkrası bölge planlarını gerekli gördüğü hallerde devlet planlama teşkilâtı yapar veya yaptırır demek suretiyle konuyu devletin ihtiyarına bırakmıştır bu fıkra anayasamızın ve nci maddelerine aykırı bulunmaktadır anayasamızın konut hakkı başlığını taşıyan nci maddesi devlet şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır demektedir oysa ki inci maddenin fıkrasının birinci ve ikinci paragraflarında nazım imar planı ve uygulama imar planlarını belediye sınırları içerisinde belediyelere belediye sınırları dışındaki bölgelerde ise valiliklere vermiştir i̇tirazlar belediye meclislerine veya valiliklere yapılacak ve belediye meclisleri ile valiliklerin verdikleri karar kesin olacaktır bu haliyle yapılan planlar devletin bilgisi ve denetimi dışında kesinleşecek devletin şehirleri özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama yapması olanağı kalmayacaktır ayrıca bağımsız kendine özgü tedbirler ve planlamalar birbirlerine bitiştirildiğinde bir bütün meydana getiremeyeceklerdir inci maddenin fıkrası hükümleri bu açılardan anayasamızın nci maddesine aykırı bulunmaktadır anayasamızın yargı yolu başlığını taşıyan inci maddesi i̇darenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır demektedir yasanın inci maddesinin fıkrası yapılan planlamalarda itiraz mercilerin belediye sınırları içerisindeki planlamalarda belediye meclisi belediye sınırları dışındaki planlamalarda valilik olarak belirlemiştir i̇tiraz üzerine verilecek belediye meclisi veya valilik kararlarının ise kesin karar olacağı açıkça belirtilmiştir i̇tiraz mercilerinin yalnızca belediye meclisleri ve valilikler olması kararların da kesin kararlar olması vatandaşa yargı yolunu kapayan hükümlerdir bu nedenle inci maddenin fıkrası anayasamızın inci maddesine aykırıdır anayasamızın ve uncu maddeleri kamu hizmeti görevleri ile ilgili düzenlemeler yapmaktadır madde devletin kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları kanunla düzenlenir demektediresas sayısı karar sayısı madde ise memur ve diğer kamu görevlileri ile ilgili diğer konuları düzenlemiştir yapı izni verme bir kamu görevidir polis örgütünün özellikle tabanca izni pasaport gibi görevleri nasıl özel dedektif bürolarına bırakılamazsa kolluk görevi niteliğindeki yapı denetiminin özünü oluşturan yapı ve kullanma izinlerini verme yetkileri de özel kişilere bırakılamaz hele bu kişilerin devlet memuru sayılacağı yolundaki yasa ilkesi yönetim hukukunda benzeri görülmemiş bir durum yaratmaktadır bir kişinin devlet memuru sayılabilmesi için herhangi bir kamu kuruluşunda belli bir kadroyu doldurması ücretini ve benzeri hakları devletten ya da belediyeden alması zorunludur her türlü çıkar ilişkilerine açık bulunan imar konusundaki rüşvet görevi kötüye kullanma olayları herkesçe bilinirken böyle bir düzenleme sübjektif niyetlerin gerçekleşmesi amacına yönelik bir durum ifade etmektedir bu nedenle yasanın maddeleri anayasamızda anılan hükümlere aykırı bulunmaktadır i̇ptalini talep etmekteyiz yasanın bir bodrum ile iki katı aşmayan toplam inşaat alanı mye kadar olan yapılar için yapı izni almak koşulunu kaldıran yasanın nci maddesi anayasamızın ve maddelerine aykırıdır zira bu madde ile yapıların büyük çoğunluğu izin ve denetim dışında bırakılmaktadır ruhsatsız yapılaşma sağlıksız bir yaşama çevresi yaratır yasanın nci maddesinin de iptalini talep etmekteyiz yasanın üncü maddesi de anayasamızın yasama yetkisi başlıklı nci maddesine aykırı bulunmaktadır anayasamızın nci maddesi yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisine aittir bu yetki devredilemez demektedir yasanın üncü maddesinde ancak yasa ile düzenlenmesi mümkün olan konuların düzenlenmesi bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklere bırakılmıştır bu durum yasama yetkisinin devri mahiyetindedir bu nedenle yasanın üncü maddesinin de iptalini talep etmekteyiz yasanın nci maddesi de anayasamızın ve uncu maddelerine aykırı bulunmaktadır zira bu maddenin birinci fıkrası kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılacak veya yaptırılacak yapı projelerinin kurumlarınca tasdik edilmek ve avan projeye göre ruhsat verilmesi hükmünü getirmiş son fıkra ise yeminli bürolara ruhsat verme yetkisini tanımıştır bu nedenle bu hükümler eşitlik ilkesine ve yukarıda arzettiğimiz diğer anayasal ilkelere aykırı bulunmaktadır bu nedenle nci maddenin iptalini talep etmekteyiz yasanın geçici inci maddesi anayasamızın üncü maddesine aykırıdır yasanın geçici inci maddesi belediye hudutları ve mücavir sahalar içinde veya dışında bulunan gedik ve zeminler tamamen yıkılıp yok olarak varlıklarını kaybedip kaybetmediklerine bakılmaksızın bu kanun hükümlerince tasfiye olunurlar demektedir bu hüküm anayasamızın tarih kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin üncü maddesine aykırıdır zira tasfiye edilecek varlıkların tarih kültür ve tabiat değerlerinin dikkate alınması bu maddede öngörülmemiştir bu nedenle geçici inci maddenin de iptalini talep etmekteyiz gerekçemizin bir numaralı bölümünde yer alan ve yasanın boğaziçi yasasının hükümlerini değiştiren düzenlemelerini içeren ve geçici ve nci maddeleri anayasamızın ve tarih kültür ve tabiat varlıklarının korunması başlıklı üncü maddesine aykırıdır bu maddelerle boğaziçi yasası büyük ölçüde ortadan kaldırılmakta ve delinmektedir boğaziçi yasası millidir kamu yararını önde tutan bu yasa üç yanı denizlerle çevrili ve büyük tarihi mirasa sahip ülkemizde doğal güzelliği ve tarihi mirası korumaya gayret gösteren bir yasadır yeni yapılan düzenleme ile kamu yararı kişi yararına gözardı edilmekte olup i̇stanbul boğazının doğal yapısı bozulacaktır bu nedenle iptali gerekiresas sayısı karar sayısı nihayet yukarıdan beri iptalini istediğimiz hükümler gün ve sayılı i̇mar kanununun temel yapısını ve karakteristiğini belirleyen hükümlerdir bu maddelerdeki anayasaya aykırılık yasanın tümüne saridir ayrıca bunların iptalleri halinde yasa tatbik kabiliyetini yitirecektir bu nedenle yasanın tüm hükümlerinin iptalini talep etmekteyiz sonuç ve i̇stem mayıs günlü ve sayılı resmî gazetede yayınlanan gün ve sayılı i̇mar kanununun ve geçici ve nci maddeleri ve esasen bu maddeler i̇mar kanununun temel yapısını ve karakteristiğini belirlediklerinden bu maddelerin iptali halinde yasanın tatbik kabiliyetini yitireceği hususu gözönünde bulundurularak bahse konu yasanın tüm hükümlerinin anayasamızın ve üncü maddeleriyle hukukun ana ilkelerine aykırı bulunması ve resen nazara alınacak nedenlerle iptaline karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz
1,718
esas sayısı karar sayısı sayılı karayolları trafik kanunun maddesine tarihinde sayılı yasanın maddesi uyarınca eklenen daha sonra tarihinde sayılı yasanın maddesinde aynen kabul edilen tarihli sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesi ile değiştirilen ek fıkranın türk plakalı araç kullanan yabancı sürücülerin trafik cezaları cezanın yazıldığı araç sahibinden tahsil edilir şeklindeki üçüncü cümlesindeki emredici nitelikteki düzenleme somut olayla birlikte değerlendirildiğinde idari para cezasına konu eylemi gerçekleştiren kişi tespit edildiği halde yabancı şahısların kabahate konu eylemi türk plakalı bir araç ile gerçekleştirmesi halinde araç sahibine ceza yazılacağı ve cezanın araç sahibinden tahsil edileceğine dair anılan emredici düzenleme ile kabahate konu ihlali gerçekleştirmeyen araç sahibine idari para cezası verildiği görülmektedir söz konusu düzenleme anayasa mahkemesinin tarih esas karar sayılı kararında incelenen sayılı karayolları trafik kanunun tescil plakasına göre tutanak düzenlenmesi başlıklı maddesinin anayasaya aykırılığına ilişkin yapılan incelemeden farklı olarak ihlali gerçekleştiren kişinin tespit edilip edilmediği noktasında ayrılmaktadır anayasa mahkemesi tarafından yukarıda anılan kararda sürücünün tespit edilememesi şartı ayrıntılı olarak irdelenmiş sürücünün tespit edilemediği durumlarda tescil plakasına ceza veya suç tutanağı düzenlenmesi anayasaya aykırı bulunmamıştır ancak hakimliğimizce iptali istenen yasa hükmünde sürücüsü tespit edilse dahi sürücünün yabancı devlet vatandaşı olması durumunda ihlali gerçekleştirmeyen türk plakalı aracın sahibine cezanın verileceği ve cezanın araç sahibinden tahsil edileceğini emredici şekilde düzenlendiği görülmektedir bu haliyle anılan kanuni düzenlemenin anayasanın maddesinin fıkrasındaki ceza sorumluluğu şahsidir düzenlemesine aykırılık teşkil ettiği kanaati ile anılan türk plakalı araç kullanan yabancı sürücülerin trafik cezaları cezanın yazıldığı araç sahibinden tahsil edilir şeklindeki kanuni düzenlemenin anayasaya aykırı olması nedeni ile iptali gerektiği anlaşılmış olup bu nedenlerle anayasanın maddesi ile sayılı yasanın maddesi uyarınca ilgili düzenlemenin iptali için anayasa mahkemesine başvurmak zorunluluğu hasıl olmuştur açıklanan nedenlerle sayılı anayasasının ve maddelerine aykırılık teşkil ettiği değerlendirilen sayılı karayolları trafik kanununun maddesinin türk plakalı araç kullanan yabancı sürücülerin trafik cezaları cezanın yazıldığı araç sahibinden tahsil edilir şeklindeki cümlesinin iptali için anayasanın ve sayılı kanunun maddeleri gereğince anayasa mahkemesine başvurulmasına anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına anayasaya aykırılığın değerlendirilmesi için gerekçeli başvuru kararının aslı başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneği ve dava dilekçesi ile dosyanın diğer ilgili bölümlerinin onaylı örneklerinin anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasasının maddesinin amir hükmü gereğince dosyanın anayasa mahkemesine gelişinden başlamak üzere beş ay içerisinde karar verilmesinin beklenilmesine bu süre içerisinde karar verilmezse davanın yürürlükte kanun hükümlerine göre sonuçlandırılmasına karar verilmekle onaylı ve dizi pusulasına bağlı dosya örneği yazımız ekinde gönderilmiştir bilgilerinize arz olunur
390
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin yürürlüğü durdurma bölümünü de içeren gerekçesi şöyledir iii i̇ptali̇ i̇stenen i̇şlemleri̇n anayasaya aykirilik gerekçeleri̇ eylemli bir i̇çtüzük düzenlemesi olarak oluşturulmuş bulunan cumhurbaşkanı tarafından bir daha görüşülmek üzere türkiye büyük millet meclisine geri gönderilen anayasa değişikliğine ilişkin kanunların ikinci görüşmede tümünün veya maddelerinin aynen kabulü için gereken karar yetersayısının türkiye büyük millet meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu olduğu hükmünün ve bu i̇çtüzük düzenlemesinin ayrılamaz parçası olan tbmmnin sayılı kanunun inci maddesini kabul kararının anayasaya aykırılığı anayasanın inci maddesi anayasa değişikliği tekliflerinin kabulü ve onaylanması bakımından kademeli bir usul öngörmüştür bu kademeli usul anayasa değişikliği tekliflerinin kabulü için türkiye büyük millet meclisi üye tamsayısının beşte üçü ya da üçte ikisi biçiminde iki farklı karar yetersayısının ve bunlara bağlı zorunlu ya da ihtiyari halkoylamasının öngörülmüş olmasının sonucu olarak doğmuştur i̇ki defa görüşülme bir başka deyişle ivedilikle görüşme yasağı ve gizli oy ilkeleri söz konusu usulün her aşamasında geçerli olan ilkelerdir bu kademeli usulün ilk aşamasında anayasa değişikliği teklifinin kabulü için tbmm üye tamsayısının en az beşte üç çoğunluğunun oyu gerekmektedir bununla birlikte söz konusu anayasa değişikliği teklifinin birinci aşamada üye tamsayısının beşte üçünden ve hatta üçte ikisinden fazla bir çoğunlukla kabul edilmesi de olanaklıdır anayasanın inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre meclisçe üye tamsayısının beşte üçü ile veya üçte ikisinden az oyla kabul edilen anayasa değişikliği hakkındaki kanun cumhurbaşkanı tarafından meclise iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak üzere resmi gazetede yayımlanır bir başka deyişle anayasa değişikliğine ilişkin kanunun tbmmde beşte üçle üçte iki arasında bir çoğunlukla kabul edilmiş olması durumunda cumhurbaşkanının önünde iki seçenek vardır söz konusu anayasa değişikliğine ilişkin kanunu bir daha görüşülmek üzere tbmmye geri göndermek ya da halkoylamasına sunmak bu durum ve aşamada gidilecek halkoylaması mecburi halkoylaması niteliğini taşımaktadır bu ilk aşamada anayasa değişikliğine ilişkin bir kanunun meclis üye tamsayısının üçte ikisiyle ya da daha fazla bir çoğunlukla kabul edilmiş olması durumunda ise cumhurbaşkanının önünde bulunan seçenek sayısı üçe çıkmaktadır söz konusu anayasa değişikliğine ilişkin kanunu resmi gazetede yayımlamak bir daha görüşülmek üzere tbmmye geri göndermek ya da halkoylamasına sunmak bu durumda yapılacak halkoylaması isteğe bağlı ihtiyari bir niteliktedir anayasanın inci maddesinin anayasa değişikliklerine ilişkin olarak öngördüğü kademeli usulün ikinci aşaması ise anayasa değişikliğine ilişkin kanunun bir daha görüşülmek üzere cumhurbaşkanınca tbmmye geri gönderilmesi durumunda ortaya çıkmaktadır bu durumda anayasa değişikliği sürecinin devam edebilmesi için tbmmnin söz konusuesas sayısı karar sayısı anayasa değişikliğine ilişkin kanunu üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile kabul etmesi gerekmektedir bu anayasanın cumhurbaşkanı anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları bir daha görüşülmek üzere türkiye büyük millet meclisine geri gönderebilir meclis geri gönderilen kanunu üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile aynen kabul ederse cumhurbaşkanı bu kanunu halkoyuna sunabilir şeklindeki inci maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü bir zorunluluktur kaldı ki doğrudan veya cumhurbaşkanının iadesi üzerine meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile kabul edilen anayasa değişikliğine ilişkin kanun veya gerekli görülen maddeleri cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulabilir halkoylamasına sunulmayan anayasa değişikliğine ilişkin kanun veya ilgili maddeler resmi gazetede yayımlanır düzenlemesini getiren anayasanın inci maddesinin beşinci fıkrasının amir hükmü de aynı zorunluluğu tekrarlamaktadır bu düzenlemelerden görüldüğü gibi anayasa koyucu tarafından anayasa değişikliğinin kabulü bakımından bu kademeli usulün ilk aşamasında tbmm üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu kabul yetersayısı olarak yeterli görülmüşken cumhurbaşkanınca bir daha incelenmek üzere geri gönderme durumunun söz konusu olduğu ikinci aşamada kabul yetersayısının üye tamsayısının üçte ikisi olduğu açıkça hükme bağlanmıştır anayasa değişikliklerinin teklif görüşme ve kabulüne ilişkin esaslar anayasanın inci maddesinin yanısıra tbmm i̇çtüzüğünün üncü ve üncü maddelerinde de düzenlenmiştir bunlardan anayasa değişiklik tekliflerinin kabulü başlıklı üncü madde de anayasa değişiklik tekliflerinin birinci ve ikinci görüşmelerinde maddelerin kabulü ile ikinci görüşmenin sonunda tümünün kabulü üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyu ile mümkündür kuralı konulmuştur bu düzenlemede göze çarpan ilk özellik anayasa değişiklikleri için gerekli olan kabul yetersayısının hem değişiklik teklifinin tümü hem de her bir madde için ayrı ayrı aranmasıdır burada dikkati çeken bir diğer husus ise i̇çtüzüğün anayasa değişiklikleri için gerekli kabul yetersayısını yalnızca yukarıda değinilen kademeli usulün ilk aşaması bakımından düzenlemiş ikinci aşamadaki yani cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilmesi üzerine bir daha görüşülmesi sırasındaki kabul yetersayısı konusunda sessiz kalmış olmasıdır ancak ikinci aşamadaki kabul yetersayısı yukarıda açıkladığımız anayasanın inci maddesinin üçüncü ve beşinci fıkralarının amir hükümleri uyarınca tbmm üye tamsayısının üçte ikisi olmak zorundadır buna göre bir daha görüşülmek üzere cumhurbaşkanınca geri gönderilen anayasa değişikliklerinin tbmmde görüşülmesi sürecinde maddelerinin ve tümünün kabulü için i̇çtüzüğün üncü maddesinde beşte üç olarak belirtilmiş olan yetersayının üçte iki olması anayasanın inci maddesinin amir hükmü gereğidir anayasa değişikliklerinde teklifin tümü için olduğu gibi maddelerin kabulünde de aynı nitelikli kabul yetersayısının aranacağı hususu tbmm i̇çtüzüğünün yanısıra anayasa mahkemesinin k sayılı kararında da açıklığa kavuşturulmuştur anayasa mahkemesi söz konusu kararında aynen şu değerlendirmeleri yapmıştır bir kanun teklifinin tüm maddeleriyle birlikte bir bütün teşkil ettiğinde kuşku yoktur anayasanın bir kanunun kabulü için ncı maddedeki genel kuraldan ayrılarak özel bir yetersayı öngörmesi hallerinde kanunun maddeleri arasında bir ayırım yaparak bir kısmı hakkında genel nitelikteki yetersayısının diğer bir kısmı hakkında da özel nitelikteki yetersayısının uygulanması nasıl söz konusu olamazsa kanunun tümünün görüşülmesi veesas sayısı karar sayısı kabulü ile maddelerin görüşülmesi ve kabulünde değişik yetersayıların aranması da düşünülemez bu maddede geçen teklifin kabulü deyiminin kanun teklifinin maddeler de dahil olmak üzere bütününü kapsadığında şüphe yoktur zira yukarıda da açıklandığı gibi bir teklifin maddeleri kabul edilmedikçe tümünün kabul edilmiş olmasının bir mana ve değeri bulunmayacağı ve teklifin kanunlaşmasının mümkün olamayacağı gibi tümü oylanıp kabul edilmedikçe sadece maddelerin oylanıp kabul edilmiş olmasının da bir mana ve değeri bulunmaz ve böyle bir işleme tabi tutulan teklif de kanun niteliği kazanamaz bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere bir kanun teklifinin kabulü için anayasada özel bir yetersayının öngörülmesi hallerinde teklifin kabulü işlemini oluşturan ve sonunda kanun niteliğini kazanmada vazgeçilmez bir unsur olan her oylamada söz konusu özel yetersayısının aranmasının zorunlu olduğu üzerinde en küçük bir kuşkuya bile düşmek mümkün değildir aynı yöndeki değerlendirme için bkz anayasa mahkemesinin k kt sayılı kararı anayasanın inci maddesinin üçüncü ve beşinci fıkraları tbmm i̇çtüzüğünün üncü maddesi ve yukarıda anılan anayasa mahkemesi kararı doğrultusunda anayasa değişikliğine ilişkin kanunun cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere tbmmye geri gönderildiği durumda bu kanunun tümünün yanında maddelerinin de tek tek meclisin üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile aynen kabul edilmesinin anayasayı değiştirme sürecinin devam edebilmesi için bir zorunluluk olduğu açıktır bu zorunluluk üçte iki çoğunlukla kabul edilmeyen maddelerin reddedilmiş sayılarak kanun metninden çıkarılmasını gerektirir yukarıda kabul yeter sayıları konusunda belirtilen husus öğretide bazı yazarlarca anayasayı değiştiren kanunun tümüyle kabulü ile maddelerinin kabulü bakımından bir ayrım yapılmamak suretiyle örtülü olarak özbudun ergun türk anayasa hukuku yetkin yay baskı ankara tanör bülentyüzbaşıoğlu necmi anayasasına göre türk anayasa hukuku beta yay bası i̇stanbul gönenç levent anayasa değişikliklerinin türkiye büyük millet meclisine geri gönderilmesi ve halkoyuna sunulması yaşayan anayasa bazı yazarlarca da bu ayrım yapılarak açıkça kabul görmüştür teziç erdoğan türk parlamento hukukunun kaynakları ve i̇lgili anayasa mahkemesi kararları i̇ühf yay i̇stanbul teziç erdoğan cumhurbaşkanının geri gönderme yetkisi anayasa yargısı ankara onar erdal anayasasında anayasayı değiştirme sorunu ankara vd cumhurbaşkanı tarafından bir daha görüşülmek üzere türkiye büyük millet meclisine geri gönderilen türkiye cumhuriyeti anayasasının bazı maddelerinde değişiklik yapılması hakkında kanun un tarihindeki ikinci görüşme ve kabulü aşamasındaki oylamada anayasanın nci maddesinde değişiklik yapan birinci madde için kabul oyu kullanılmış olup bu durum karşısında yukarıda açıkladığımız anayasanın inci maddesinin üçüncü ve beşinci fıkraları ile anayasa mahkemesi kararı doğrultusunda söz konusu maddenin reddedilmiş sayılması gerekirdi buna karşın oturumu yöneten tbmm başkanı açılan usul tartışmasında cumhurbaşkanı tarafından bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen anayasa değişikliğine ilişkin kanunların kabul edilebilmesi için üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun oyunun gerekmediğini kabul için gerekli karar yetersayısının her durum için anayasanın inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen üye tamsayısının beşte üçü olduğunu ifade ederek kabul oyu verilmiş bulunan birinci maddenin kabul edilmiş olduğunu açıklamıştıresas sayısı karar sayısı tbmm i̇çtüzüğünde cumhurbaşkanınca tekrar görüşülmek üzere meclise geri gönderilen anayasa değişikliğine ilişkin kanunların aynen kabulünde uygulanacak karar yetersayısı ile ilgili bir düzenleme bulunmadığı için söz konusu anayasa değişikliğine ilişkin sayılı kanunun inci maddesinin kabul oyu ile ve kabul yetersayısının meclis üye tamsayısının beşte üçü olduğu açıklaması yapılarak kabul edilmesi eylemli olarak yeni bir içtüzük hükmü oluşturulması anlamına gelmektedir çünkü anayasanın inci maddesine göre kanun tasarı ve tekliflerinin tbmmnde görüşülme usul ve esasları içtüzükle düzenlenmektedir ve anayasa mahkemesine göre i̇çtüzüğün bir kuralının değiştirilmesi ya da i̇çtüzüğe yeni bir kural konulması niteliğinde olan tbmm işlem ve kararları yeni bir i̇çtüzük kuralı sayılmaktadır bkz anayasa mahkemesinin kt sayılı kararı kuşkusuz tbmmnin yapılan oylama ile oluşmuş bulunan inci maddeyi kabul doğrultusundaki kararı da bu eylemli içtüzük düzenlemesinin ayrılamaz bir parçasıdır gerek oluşturulmuş bulunan söz konusu eylemli içtüzük hükmü gerekse onun ayrılamaz bir parçası niteliğini taşıyan tbmmnin inci maddeyi kabule yönelik kararı yukarıda açıkladığımız nedenlerle anayasanın inci maddesinin üçüncü fıkrasına aykırıdır ve iptal edilmeleri gerekmektedir cumhurbaşkanının bir daha görüşülmek üzere tbmmye geri gönderdiği kanunların yapılan ikinci görüşmede usulüne uygun olarak kabul edilmeyen veya reddedilen maddelerin kabul edilen maddeleri ile birlikte tümü üzerindeki oylamaya taşınacağı ve kanunun tümü anayasanın öngördüğü yetersayı ile kabul edilirse bu kabul kararının geçerli sayılarak tüm maddelerinin kabul görmüş olacağı hükmünün ve bu hükmün ayrılamaz parçası olan sayılı kanunun tümünün kabulüne ilişkin tarihli tbmm kararının anayasaya aykırılığı yukarıda da belirtildiği gibi bir kanun teklifinin tüm maddeleriyle birlikte bir bütün teşkil ettiğinde kuşku yoktur teklifin kabulü deyiminin kanun teklifinin maddeler de dahil olmak üzere bütününü kapsadığı da tartışmasızdır bir teklifin maddeleri kabul edilmedikçe tümünün kabul edilmiş olmasının bir mana ve değeri bulunmayacağı ve teklifin kanunlaşması mümkün olamayacağı gibi tümü oylanıp kabul edilmedikçe sadece maddelerin oylanıp kabul edilmiş olmasının da bir mana ve değeri bulunmaz ve böyle bir işleme tabi tutulan teklif de kanun niteliğini taşımaz bkz anayasa mahkemesinin k sayılı kararı diğer yandan maddeleri usulüne uygun olarak kabul edilmemiş olan bir kanunun tümünün sonradan usulünce kabul edilmiş olması kanunun usulünce kabul edilmemiş maddelerden oluşması nedeniyle bir anlam taşımaz bu aykırı işlemleri i̇çtüzüğe ve anayasaya uygun bir biçime dönüştürmeye olanak vermez bkz anayasa mahkemesinin k kt sayılı kararı sayılı kanunun ikinci görüşmesinde ise anayasanın öngördüğü karar yetersayısına ulaşan bir oyla yani usulüne uygun olarak kabul edilmemiş olduğu için reddedilmiş dolayısı ile düşmüş sayılması bu nedenle de anayasa değişikliğine ilişkin kanundan çıkarılması gerekenesas sayısı karar sayısı birinci maddenin kanunun tümü için yapılan oylamaya katıldığı ve kanunun tümü hakkındaki oylamada anayasanın öngördüğü kabul yetersayısına ulaşıldığı için kanunun tümünün kabul edildiğinin tbmm başkanınca açıklandığı ve dolayısı ile birinci maddenin de kanunlaştığı görülmüştür söz konusu uygulama ile eylemli bir içtüzük hükmü oluşturulduğunda kuşku yoktur ancak oluşturulan bu eylemli içtüzük hükmü anayasanın inci maddesinin üçüncü fıkrasına üncü inci ve nci maddelerine ve yukarıda belirtilen k kt sayılı anayasa mahkemesi kararlarına aykırıdır anayasanın inci maddesi cumhurbaşkanı tarafından bir daha görüşülmek üzere tbmmne geri gönderilen anayasa değişikliğine ilişkin kanunların aynen kabulü için tbmm üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu olan bir karar yetersayısı öngörmüştür belirtilen uygulama ve bunun sonucunda oluşturulan eylemli i̇çtüzük hükmü ile anayasanın öngördüğü üçte iki yetersayı ile yani usulüne uygun olarak kabul edilmemiş bir başka deyişle reddedilmiş ve dolayısı ile düşmüş olan ve bu nedenle kanun metninden çıkarılması gereken maddenin kanun metninde muhafaza edilerek kanunun tümü için yapılan oylamaya taşınması anayasanın inci maddesinde öngörülen özel kabul yetersayısının etkisiz hale getirilmesi anlamını taşımakta ve bu açıdan anayasanın inci maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı düşmektedir diğer yandan anayasanın inci maddesine aykırı olarak kabul edilmiş veya bir başka deyişle usulüne uygun olarak kabul edilmemiş bir maddenin kanunun tümünün oylamasına katılması halinde kanunun tümü için anayasanın öngördüğü kabul yetersayısı ile kabul kararı alınsa dahi bu kabul kararı maddelerin ayrı ayrı kabulü ile tümüyle kabulü arasındaki anayasa mahkemesinin yukarıda yer verdiğimiz kararlarında da vurgulanan birlikte mana ve değer kazandıkları doğrultusundaki olmazsa olmaz hukuki bağ nedeniyle de anayasanın inci maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı düşmekte ve geçerlilik kazanamamaktadır ayrıca kanunun tümü üzerinde yapılan oylamada anayasanın öngördüğü çoğunlukla bir kabul kararına ulaşılması reddedilmiş olan maddenin kanun metninden çıkarılmamış bile olsa kabul edilmiş olduğu sonucunu doğurmamaktadır çünkü yukarıda belirtilen anayasa mahkemesi kararlarından anlaşıldığı gibi bir kanunun bir maddesinin usulüne uygun olarak kabul edilmemesinden doğan anayasaya aykırı durum kanunun tümünün oylamasında varılan kararın da geçerlilik kazanmasını engellemektedir belirtilen bu hususlara rağmen oluşturulan eylemli i̇çtüzük düzenlemesi ile usulüne uygun olarak kabul edilmemiş bir anlamda reddedilmiş olan bir maddenin kanun metninden çıkartılmayarak kanunun tümü üzerindeki oylamaya katılmasına ve tümü üzerindeki oylamada anayasada öngörülen yetersayı ile kabul kararına ulaşılması durumunda kanunun reddedilmiş veya usulüne uygun olarak kabul edilmemiş tüm maddelerinin kabul edilmiş maddeleri ile birlikte kabul görmüş konumuna geçirilmesine imkantanınması anayasanın inci maddesinin yanısıra yukarıda belirtilen anayasa mahkemesi kararlarına ve dolayısı ile anayasanın üncü maddesinde belirtilen anayasa mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ilkesine de aykırı bir durumun ortaya çıkmasına yol açmıştıresas sayısı karar sayısı söz konusu eylemli i̇çtüzük düzenlemesinin anayasanın inci maddesi karşısındaki konumuna gelince burada öncelikle anayasanın inci maddesinin kanunların şekil bakımından anayasaya uygunluk denetimini son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı ile sınırlandırırken anayasa değişikliklerinde teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlandırmak suretiyle anayasa değişikliklerinin şekil denetimini kanunlardan daha kapsamlı tuttuğu söylenmelidir bu noktada kanunların şekil denetimi sadece son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı ile sınırlanmışken anayasa değişikliklerinde oylama çoğunluğuna uyulup uyulmadığı ile sınırlanmış olmasının bir başka ayırt edici ve dikkat çekici özellik olduğu gözden kaçırılmamalıdır bu doğrultuda anayasa koyucu anayasa değişikliklerinde genel kurulda yapılan birinci ve ikinci görüşmelerde anayasanın inci maddesinde öngörülen çoğunluklara maddelerin oylanmasında da uyulup uyulmadığını anayasa uygunluk denetimi kapsamı içinde tutmuş olmaktadır ayrıca anayasanın inci maddesi ve anayasa mahkemesinin yukarıdaki kararı doğrultusunda anayasa değişikliklerinde son oylamadan anlaşılması gerekenin ikinci görüşme sonunda maddelerle ilgili hem ayrı ayrı hem de tümü için yapılan oylamalar olduğunda kuşku yoktur yukarıda belirtilen anayasa mahkemesi kararlarına göre ise bu oylamalar arasında da bir birlik ve bütünlük bulunmakta ve birisinde söz konusu olan anayasaya aykırı bir durum diğerinin de anayasaya aykırı bir görünüm almasına ve geçerlilik kazanamamasına yol açmaktadır bu açıklamalar anayasa değişikliklerinde son oylama kavramı kapsamında düşünülen oylamalardan birisi olan kanunun tümü üzerindeki oylamada da kabul için anayasada öngörülen üçte iki çoğunluğun mutlaka sağlanması gerektiğini ortaya koymaktadır ancak anayasanın inci maddesinde ifade edilen öngörülen çoğunlukla oylama yapılması koşulunun yerine getirilebilmesi için öncelikle kanunun tümü üzerinde anayasanın inci maddesinin öngördüğü biçimle bir oylama yapılmış olması gerekmektedir sözü geçen i̇çtüzük düzenlemesinin ise usulüne uygun olarak kabul edilmemiş olan bu nedenle reddedilmiş sayılan ve kanun metninden düşürülmesi gereken bir maddeyi kanunun tümü üzerindeki oylamaya taşıması kanunun tümü üzerinde anayasanın öngördüğü biçimde bir oylama yapıldığını tartışmaya açık hale getirmiştir çünkü kanun metninden düşürülmesi gereken bir madde kanunun tümü üzerindeki oylamaya taşınmıştır ve içinde reddedilmiş bir maddenin yer aldığı metin ile yer almadığı metin bir ve aynı şeyler değildir bu metinler üzerine kanunun tümüne ilişkin oylama yapılırken tbmm üyelerinin farklı değerlendirmeler yapabileceği gözden kaçırılmamalıdır şöyle ki bir milletvekili reddedilen maddeye karşı olduğu için bu maddenin düştüğü bir teklifin veya kanunun tümü üzerindeki oylamada kabul oyu kullanabileceği gibi bir başka milletvekili de desteklemesi nedeniyle söz konusu madde teklif veya kanun metninde yer aldığı için tümü üzerindeki oylamada kabul oyu kullanmak isteyebilecektir bu nedenle kanunun veya teklifin tümü nün kapsamına neyin alındığı çok önemlidir söz konusu eylemli i̇çtüzük düzenlemesinde ise kabul edilmeyen bu nedenle de kanun metninden düşürülmesi gereken maddenin kanunun tümü üzerindeki oylamayaesas sayısı karar sayısı taşınmasına imkan verilerek kanunun tümü kavramının içeriğinin belirsiz hale gelmesine yol açılmıştır kanun metninden düşmesi gereken maddeye kabul oyu veren milletvekilleri ile reddeden milletvekilleri içinde bu maddenin de yer aldığı bir bütünü değerlendirerek oy vermek durumunda bırakılmıştır böylesi bir durumda kanunun tümü üzerinde yapılan oylamada oy kullanan milletvekillerinin sağlıklı bir değerlendirme yapması beklenemez ve kanunun tümü üzerindeki oylamanın anayasanın inci maddesinde belirtilen anlamda bir son oylama niteliği taşıdığı ve anayasanın inci maddesi ile uyum halinde olduğu söylenemez diğer yandan reddedilmiş bir maddenin kanun metninden düşürülmeyerek kanunun tümü hakkındaki oylamaya taşınması ve kanunun tümünün anayasanın öngördüğü karar yetersayısı ile kabulü halinde diğer maddelerle birlikte kabul edilmiş sayılması doğrultusundaki bir uygulama ile ortaya çıkan bu i̇çtüzük düzenlemesi tbmmnin reddedilen maddeyle ilgili olarak oluşmuş bulunan iradesinin de yok sayılması sonucunu verecek ve anayasanın nci maddesinde tbmmne ve dolayısı ile milletvekillerine tanınmış olan kanun koymak değiştirmek kaldırmak yetkilerinin anayasanın nci maddesinin gereğine uygun biçimde yerine getirilmesini engelleyecek bu bakımdan anayasanın nci maddesine de aykırı bir görünüm taşıyacaktır söz konusu eylemli içtüzük hükmü ve onun ayrılamaz bir parçası niteliğini taşıyan tbmmnin sayılı kanunun tümü hakkındaki tarihli kabul kararı belirtilen nedenlerle anayasanın ve nci maddelerine aykırı oldukları için birlikte iptal edilmeleri gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptali istenen eylemli i̇çtüzük hükümlerinin yürürlüğünün durdurulmaması halinde sayılı kanunla yapılan anayasa değişiklikleri cumhurbaşkanınca onaylanarak resmi gazetede ilan edilmekle yürürlüğe girecek veya halkoylamasına sunulabilecektir sayılı kanunla yapılan anayasa değişikliklerinin cumhurbaşkanı seçiminde getirdikleri yöntemin siyasal yaşantımızda kuvvet ilişkilerini ve dengelerini değiştirecek ve anayasanın benimsediği parlamenter sistemi başkalaştıracak büyük boyutlu etkileri olabilecektir bu etkilerin yasalaşma süreci anayasaya aykırı eylemli i̇çtüzük değişiklikleri çerçevesinde tamamlanmış bir yasa ile gerçekleştirilmesi ise hem hukuki hem de siyasi bakımdan kabul edilemez hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırılamaz ve bundan doğacak toplumsal boyuttaki zarar ve olumsuzlukların ileride giderilmesi beklenemez bu gerekçelerle ve verilecek iptal kararının geriye yürümemesi nedeniyle sonuçsuz kalmaması için iptali istenen söz konusu eylemli i̇çtüzük hükümleri ile bunların ayrılamaz parçası olan tbmm kararlarının iptal kararı yürürlüğe girinceye kadar yürürlüklerinin durdurulmasının da istenmesine gerek duyulmuştur esas sayısı karar sayısı vii sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle anayasaya aykırı olan tbmmnin tarihli inci birleşiminde yapılan sayılı kanunun ikinci görüşmesinde eylemli bir i̇çtüzük düzenlemesi olarak oluşturulan cumhurbaşkanı tarafından bir daha görüşülmek üzere türkiye büyük millet meclisine geri gönderilen anayasa değişikliğine ilişkin kanunların ikinci görüşmede tümünün veya maddelerinin aynen kabulü için gereken karar yetersayısının türkiye büyük millet meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu olduğu hükmünün bu eylemli i̇çtüzük düzenlemesinin ayrılamaz parçası olan sayılı kanunun inci maddesinin kabulüne ilişkin tarihli tbmm kararının tbmmnin tarihli inci birleşiminde yapılan sayılı kanunun ikinci görüşmesinde eylemli bir i̇çtüzük düzenlemesi olarak oluşturulan cumhurbaşkanının bir daha görüşülmek üzere tbmmye geri gönderdiği kanunların yapılan ikinci görüşmede usulüne uygun olarak kabul edilmeyen veya reddedilen maddelerinin kabul edilen maddeleri ile birlikte tümü üzerindeki oylamaya taşınacağı ve kanunun tümü anayasanın öngördüğü yetersayı ile kabul edilirse bu kabul kararının geçerli sayılarak tüm maddelerinin kabul görmüş olacağı hükmünün bu eylemli i̇çtüzük düzenlemesinin ayrılamaz bir parçası olan sayılı kanunun tümünün kabulüne ilişkin tarihli tbmm kararının iptallerine ve iptal kararı yürürlüğe girinceye kadar yürürlüklerinin durdurulmasına ilişkin talebimizi saygı ile arz ederiz
2,975
esas sayısı karar sayısı mahkememiz türk ceza kanununun fıkrasında tanımlanan fiil için yasa tarafından öngörülen yaptırım miktarının alt sınır itibarı ile anayasanın adalet ve ölçülülük ilkelerine ve dolayısıyla ‘hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu kanısındadır şöyle ki anayasa mahkemesinin tarih esas karar sayılı kararında ölçülülük eylem ile yaptırım arasında adil bir dengenin bulunması hukuk devleti ilkesinin gereğidir eylem ile yaptırım arasında bulunması gereken adil dengenin kurulabilmesi için bunun ölçülülük ilkelerinden olan elverişlik ilkesi öngörülen yaptırımın ulaşlılmak istenen amaç için elverişli olmasını zorunluluk ilkesi öngürülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olmasını ve ‘orantılılık ilkesi ise öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken orantıyı ifade etmektedir şeklinde açıklanmıştır anayasa mahkemesi sayılı karayolları trafik kanununun maddesinin altıncı fıkrasında yer alan sürücü belgeleri süresiz olarak geri alınır ibaresinin anayasaya aykırı olduğu savıyla yapılan iptal başvurusunu incelerken yasakoyucu kamu düzeninin korunması amacıyla ceza hukuku alanında düzenleme yaparken anayasaya ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı ve suç sayılan bu eylemlerin hangi tür ve ölçüde cezai yaptırıma bağlanacağı konusunda anayasal sınırlar içinde takdir yetkisine sahiptir bu yetki idari yaptırımlar bakımından da geçerlidir bu bağlamda hukuk devletinde ceza hukuku alanında olduğu gibi idari yaptıranlara ilişkin düzenlemelerde de kuralların önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olarak ölçülü adil ve orantılı olması gerekir ceza hukuku alanında olduğu gibi hak yoksunluğu getiren diğer düzenlemelerde de hukuka aykırı eylem ile yaptırım arasında adalet ve hakkaniyet ilkelerine uygunluk bulunmalıdır demiş açıklanan nedenlerle ölçülü görmediği kuralı anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırı görerek iptal etmiştir başka bir davada mahkeme ölçülülük ilkesiyle devlet cezalandırmanın sağladığı kamu yararı ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir dengeyi sağlamakla yükümlüdür askeri disiplinin tesisinde zafiyeti önlemek amacıyla getirilen kural ve gerekçesi dikkate alındığında belirli suçlar açısından askeri disiplinin tesisinin suçluların yalnızca hapis cezasıyla cezalandırılmalarıyla sağlanabileceği şeklinde bir yaklaşımın benimsendiği görülmektedir yasa koyucunun sayılı kanunda erteleme kapsamı dışındaki suçları belirlerken suçların niteliğini işleniş şekillerini ağırlığını askeri disiplin üzerindeki etkisini öngörülen ceza miktarlarını ve suçla korunan hukuki yarar gibi etkenleri gözeteceği açıktır oysa itiraz konusu kuralla erteleme kapsamının dışında tutulan suçlar arasında savaş ve seferberlik halinde işlenen suçlar ile ceza üst sınırı on yıl hatta müebbet hapis cezası olanlarla birlikte cezası çok hafif olan suçlar da bulunmaktadır bu yaklaşım daha hafif suçlar açısından suçla yaptırım arasında olması gereken adil dengenin çağdaş ceza hukukundaki ceza ve ceza yerine uygulanabilecek olan alternatiflerin ve cezanın şahsileştirilmesi ilkesinin göz ardı edildiğini göstermektedir bu durumda izin tecavüzü suçunun ağırlığı düzenleniş amacı ve askeri disiplin üzerindeki etkisi dikkate alındığında itiraz konusu kuralın kamu yararı ile bireyin hak ve özgürlükleri arasmda adil bir denge oluşturamadığından ölçülülük ilkesine ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturduğu açıktıresas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural ‘izin tecavüzü suçu yönünden anayasanın maddesine aykırıdır i̇ptali gerekir gerekçesi ile ilgili yasal düzenlemeyi iptal etmiştir avrupa i̇nsan hakları mahkemeside orantılılık incelemesi yaparken mahkeme içtihatlarında orantılılık değerlendirilmesinde şu hususların dikkate alındığı görülmektedir yapılan sınırlamaya ilişkin gerekli ve yeterli nedenler verilmiş mi daha az sınırlayıcı bir önlem mevcut muydu karar verilirken usulü açıdan adil bir prosedür gözetilmiş mi kötüye kullanmaya karşı koruyucu önlemler bulunuyor mu söz konusu sınırlama hakkın temelini zedeliyor mu sorularının yanıtlarını aramaktadır somut davada uygulanması istenen yasa maddesinin yaptırımı da yukarıdaki orantısızlık tanımına uymaktadır tck maddesi uyarınca başkasına kasten zarar verme suçunun adli para cezası seçenek yaptırımına tabi tutulduğu yaralama suçunun mağdurunun kamu görevlisi olması halinde de adli para cezası yaptırımı uygulanıp cezadan tck maddesi uyarınca arttırım yapma olanağı bulunduğu bilinmektedir hatta bir kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle birini kasten yaralaması eyleminde bile eylemin adli para cezası ile cezalandırılma olanağı bulunmaktadır yukarıda anlatılan düzenlemelere rağmen tck maddesinde yer alan düzenleme ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait eşyaya karşı işlenen mala zarar verme suçlarında doğrudan yıldan yıla kadar hapis cezası yaptırımının uygulanması zorunluluğu tc anayasasında anlamını bulan adalet ve ceza hukukunun temel ilkelerinden olan orantılılık ilkesi ile bağdaşmamaktadır verilen zararın pek az olması halinde bile sırf malın devlete ait olması nedeni ile faile verilecek cezanın alt sınırı yıldan aşağı olamamaktadır bu durumda adil olmayan şekilde kamu malı kamu görevlisinden daha fazla korunmaktadır diğer taraftan bir kimsenin bir anlık kızgınlık ile basit bir demirbaş eşyaya zarar vermesi halinde bile hapis yaptırımı ile karşı karşıya kalması ise ölçülülük ilkesine aykırıdır malın değerinin azlığı ya da şiddetin derecelendirilmesi yasada öngörülmediği için temel ceza belirlenirken cezanın alt sınırı bir yıl hapis cezasının altına inememektedir bu durumda sıradan bir mal varlığı değeri bir kimsenin bir yıllık özgürlüğünden daha fazla korunur hale gelmiş olmaktadır oysa kamu malları tıpkı kişilerin vücut bütünlüğünde olduğu gibi zarar miktarının ve tehlikeliliğin azlığı halinde adli para cezası tedbiri ile de korunabilir mülkiyet hakkının vücut bütünlüğü hakkında daha ağır yaptırıma bağlanmış olması dahası çok az değerli bir camın ya da kalemin kırılması halinde bile kişiler hakkında en az bir yıl hapis cezası gibi ağır bir yaptırımının öngörülmesi anayasanın vel maddelerinde düzenlenen adalet ölçülülük ve dolayısıyla hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığından ilgili yasa hükümünün iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvuru yapma zorunluluğu doğmuştur yukarıda anlatılan gerekçelerle sayılı türk ceza kanununun maddesi ve fıkrasında belirtilen suç yönüyle ceza yaptırımının alt sınırına ilişkin olarak yıldan ibaresininesas sayısı karar sayısı i̇ptali̇ne karar verilmesi için dosyanın içerisinde bulunan iddianame ve duruşma tutanağı ile gerekli belgelerin anayasa mahkemesine gönderilmesine tarihinde karar verildi
861
esas sayısı karar sayısı anayasanın mülkiyet hakkı başlıklı maddesinde herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz hükmü dikkate alındığında şahısların kendi mülkiyetinde bulunan taşınmazlar üzerinde kullanacakları mülkiyet hakkının mevzuatta belirlenen yükümlülükleri yerine getirmeden ve yapı yapılmasına müsaade edilmeyen alanda bina yapmak suretiyle toplum yararına aykırı şekilde kullanılmasına davaya konu edilen düzenlemeler ile fırsat tanınmaktadır anayasanın kıyılardan yararlanma başlıklı maddesinde kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır deniz göl ve akarsu kıyılarıyla deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir kıyılarla sahil şeritlerinin kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir hükmü doğrultusunda kıyı kanunu ile kıyı ve sahil şeridi kavramlarına açıklık getirilerek kıyılarda yapılaşma hakkı tamamen yasaklanmış kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az metrelik alan olarak ifade edilen sahil şeritlerinde de kısıtlanmıştır bu durumda kıyı kanununda sahil şeridinde taşınmazı bulunan şahıslar açısından sahil şeritlerinde yapılacak yapıların kıyı kenar çizgisine en fazla metre yaklaşabileceği yaklaşma mesafesi ve kıyı kenar çizgisi arasında kalan alanlarında ancak yaya yolu gezinti dinlenme seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere planlanabileceği hükme bağlanarak mülkiyet hakkına bir sınırlama getirilmiştir zira kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilmek zorundadır i̇stanbul i̇dare mahkemesince itiraz yolu ile günlü sayılı tarih ve sayılı kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve bu kanuna bazı maddeler eklenmesi hakkında kanun un maddesiyle değiştirilen günlü sayılı i̇mar ve gecekondu mevzuatına aykırı yapılara uygulanacak bazı i̇şlemler ve sayılı i̇mar kanununun bir maddesinin değiştirilmesi hakkında kanunun maddesinin bendinde yer alan i̇stanbul boğazı sahil şeridi ve öngörünüm bölgeleri haziran tarihinden sonra yapılan gecekondular ekim tarihinden sonra inşaasına başlanan imar mevzuatına ruhsat ve eklerine aykırı yapılar hükmünün anayasanın ve maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali istemiyle anayasa mahkemesine yapılan başvuru neticesinde yüksek mahkemenin k tarihli kararında kamuya açık olmayan özel yapılanmaları yasaklayan anayasanın sahil şeridinde mevzuata aykırı eylemi durumlara af yasalarıyla geçerlik kazandırılmasına olur vermesi olanaksızdır anayasanın çizdiği sınır yasalarla aşılamaz ve yasakladığı oluşumlar gerçekleştirilemez bu nedenle boğaziçi sahil şeridi yönünden itiraz konusu imar affına ilişkin ibare anayasanın maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır gerekçesi ile iptal edilmiştir anayasanın tarih kültür ve tabiat varlıklarının korunması başlıklı maddesinde devlet tarih kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir hükmüne yer verilmiştir dava konusu olaya anılan hükümler açısından bakıldığında geçici maddenin fıkrasında sayılı boğaziçi kanununda tanımlanan boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alan ile i̇stanbul tarihi yarımada içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanlarda ve ayrıca sayılı çanakkale savaşları gelibolu tarihi alan başkanlığı kurulması hakkında kanunun nci maddesinin birinci fıkrasının bendinde belirlenmiş tarihi alanda alanda yapı kayıt verilmesine ilişkin usul ve esasların uygulanmayacağı belirtilmiş bunlar haricinde özel mevzuatı gereği yapılaşma yasağı ya da kısıtlaması getirilen başka alanlar madde metninde ve kabul edilen tebliğde açıkça ve ayrıca düzenlenmemiştir bu durumda çanakkale savaşları gelibolu tarihi alan başkanlığı kurulması hakkında kanun ve boğaziçi kanunu kapsamında kalan belirli alanlarda bu özel kanunlar gereği yapılaşmaya ilişkin sınırlamalar ve istisnalar zaten belirlenmiş olmasına karşın yalnızca bu iki kanunun ismine geçici maddede ve tebliğde tekrar yer verilmiş olması kanun koyucunun bu alanların özellikle korunmasına yönelik iradeye sahip olduğunun göstergesi olmakla birlikte başka özel kanunlarda korunması gerekli olarak belirlenen alanların uyuşmazlık konusu düzenlemelerde zikredilmemiş olması bu alanlarda yapı kayıt belgesi düzenlenebileceği sonucuna ulaştırmaktadır somut olayda taşınmazda yer alan yapının ahşap ev envanter numarasıyla korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli sivil mimarlık örneği teşkil ettiği yapı ruhsatı mevcut bulunan yapının m²lik kısmını aşan kısmı ve kıyıya işgali diğer kısımları yönünden yapı kayıt belgesi verilmesine cevaz veren düzenlemenin kıyıların korunmasını öngören anayasanın maddesine aykırılık teşkil etmektedir yine anayasada korunması devletin görev ve sorumluluğunda bulunan kültür ve tabiat varlıkları yönünden kentsel sit alanında korunması gerekeli taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli onaylı restorasyon projesinde konut kullanımında olan yapının yapı kayıt belgesi ile beyana dayalı olarak kullanım maksadının ticari olarak değiştirilmesine cevaz veren düzenlemenin kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını öngören anayasanın maddesine aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmiştir sonuç olarak dava konusu işlemin dayanağını oluşturan sayılı i̇mar kanunun geçici maddesi hükmünün anayasada korunması öngörülen kıyılar ile kültür ve tabiat varlıkları hakkında eksik düzenleme içerdiği kıyılar ile taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına yönelik hüküm ihdas edilmediği anlaşıldığından anılan hükmün anayasanın yukarıda yer alan ilgili hükümlerine aykırılık teşkil ettiği görüşüyle anayasa mahkemesine başvurulması gerektiği sonucuna varılmıştır açıklanan nedenlerle sayılı i̇mar kanunun geçici maddesi hükmünün anayasada korunması öngörülen kıyılar ve kültür ve tabiat varlıkları hakkında eksik düzenleme içerdiği devletin korumakla yükümlü olduğu kıyılar ile taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına yönelik hüküm ihdas edilmediği bu bakımdan anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu düşüncesi ile iptali için anayasa mahkemesine gidilmesine dava dosyasının tüm ekleriyle birlikte oluşturulacak suretinin anayasa mahkemesine sunulmasına iş bu karar ile dosya suretinin anayasa mahkemesine ulaşmasından itibaren ay süre ile karar verilinceye kadar davanın bekletilmesine beş ay içerisinde karar verilmez ise davanın mevcut mevzuata göre sonuçlandırılmasına tarihinde oybirliğiyle karar verildi
835
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin iptal isteminin gerekçe bölümü şöyledir sayılı maden kanununun maddesinin son fıkrasında yer alan i̇şletme ruhsatı safhasında işletme sahası özel mülkiyete konu gayrimenkul taraflarca anlaşma sağlanmaması halinde ruhsat sahibinin talebi üzerine bakanlıkça sayılı kanun hükümlerine göre kamulaştırılabilir hükmünün yasa gerekçesinde belirtilen madencinin ruhsat sahası içinde ve dışındaki faaliyetleri rahat sürdürebilmesi diğer taraftan özel mülkiyete konu gayrimenkul söz konusu ise malikin hakkının zail olmaması için maden arama veya ön işletme dönemi içerisinde tarafların karşılıklı anlaşma ile irtifak hakkının tesisi imkânı getirilmekte işletme dönemi içerisinde ise tarafların anlaşmasının mümkün olmaması halinde idarenin işletme ruhsat sahibi lehine kamulaştırma yapılabileceği hükme bağlanmaktadır hükmüyle birlikte incelenmesi sonucunda sözkonusu madde hükmü uyarınca yapılan kamulaştırmanın işletme ruhsatı sahibi lehine bir kamulaştırma olduğu ve bu şekilde kamulaştırılan taşınmazın mülkiyetinin ruhsat sahibi özel hukuk kişileri adına tescili sonucunu doğurduğu aşikar bulunmaktadır tc anayasasının maddesinin ilk fıkrasında yer alan devlet ve kamu tüzelkişileri kamu yararının gerektirdiği hallerde karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını kanunla gösterilen esas ve usullere göre kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir hükmüyle anayasanın maddesinde düzenlenen mülkiyet güvencesine aykırı bir durum olarak malikin rızasına bakılmaksızın malının elinden alınması kuralı benimsenmiştir bu ilkenin benimsenmesinde esas neden kamu yararının karşılanması düşüncesi olup bunun da devlet ve kamu tüzelkişileri tarafından yürütüleceği sarahaten belirlenmiştir devletin görevlerinin eskiye göre çok değişik alanlara yönelmesi nedeniyle bazı kamu işlerinin görülebilmesi için zorunlu bulunan taşınmazların kamulaştırılması sonucu misal olarak iskan ve turizm gibi alanlarda olduğu üzere bilahare özel kişilere şu veya bu koşul altında geçirilebilmesini gerektirebilmesi karşısında maden yasasında yasaya konu hizmet gözönüne alınarak kamu idaresi dışında kişi adına kamulaştırma yapılabilmesine ilişkin düzenleme getirilmesinin anayasaya uygun olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir anayasamızın maddesinde yer alan tabii servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır bunların aranması ve işletilmesi hakkı devlete aittir devlet bu hakkını belli bir süre için gerçek ve tüzelkişilere devredilebilir hangi tâbii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılması kanunun açık iznine bağlıdır bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve devletçe yapılacak gözetim denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir hükmüyle ifade edildiği üzere milli servet yönünden büyük bir önem arzeden madenlerin memleketin sanayii enerji ulaşım ve milli savunma ile çok sıkı ilgisi bulunduğundan bunların işletilmesini bulundukları arzın maliklerinin arzusuna bırakmak devletin muhtelif menfaatleri yönünden sakıncalı ve hatta tehlikeli olması nedeniyle devletin hüküm ve tasarrufu altında oldukları aranması ve işletilmesi hakkının devlete ait olduğu bu hakkın ancak belli bir süre için gerçek ve tüzelkişilere devredilebileceği düzenlenmiştir maden bulunduğu arzdan mücerret olarak tesisat yapmak ve madeni çıkartmak yetkisinden ibaret olup arzın altında bulunan maden filizlerini içeren kısım mülkiyet hakkınınesas sayısı karar sayısı dışında kaldığına ve devletin izni olmadan gerek arz maliki ve gerekse üçüncü şahıslar bu kısımdan hiçbir suretle faydalanamayacaklarına göre işletme hakkı arzın mülkiyetini gerektirmemekte madenin bulunduğu arz üzerinde işletme hakkı sahibi lehine intifa hakkı mahiyetinde bir hak doğurmaktadır bu niteliği gözönüne alındığında ve de maden işleticisinin çıkardığı madenlerin kendisine ait olması ve kârdan kendisinin yararlanması sonucu itibariyle doğrudan doğruya bir kamu hizmeti teşkil etmemesi dolaylı olarak memleketin ekonomik hayatını ve milli serveti ilgilendirmesi karşısında devlete ait topraklar üzerinde işletme hakkı verildiği hallerde bu yerin mülkiyetinin de hak sahibine devredilmemesi dikkate alınmak suretiyle özel mülkiyete konu yerin işletme ruhsatı sahibi yararına kamulaştırılması anayasanın maddesi uyarınca devletçe belli bir süre için kişiye devredilmesi mümkün maden işletme hakkının anayasanın maddesi hükmü aksine kişi yararına ortadan kaldırmak üzere kullanılması sonucunu doğurmaktadır öte yandan sayılı maden kanununun maddesinde mülga sayılı maden kanununun maddesinde yer aldığı üzere bir madenin işletilmesi için istimlak edilen yere lüzum kalmadığı halde eski sahibinin yerin kendisine iade edilmesini isteyebileceği yolundaki bir düzenlemeye yer verilmemiş bulunmaktadır mülkiyet hakkının kamulaştırma yolu ile değişikliğe uğratılmasının nedeni kamu yararının karşılanması ihtiyacının malikin mülkiyet hakkının korunması ihtiyacından üstün tutulmasıdır kamulaştırma yapıldıktan ve işin niteliği bakımından belli süre geçtikten sonra taşınmazın kamu yararının gerektirdiği yönde kullanılmamaya başlanılmamış olması kamu yararının zorunlu kıldığı ihtiyacın kalmamış veya gerçekleşmemiş olması hallerinde mülkiyet hakkının korunması prensibinin gözetilmesini engelleyen neden ortadan kalktığından mülkiyetin tekrar eski malike iadesi suretiyle mülkiyet güvencesi kuralının işlerliğinin sağlanması zorunlu bulunmaktadır kamulaştırılan malın kamu yararının gerektirdiği amaçla kullanılmaması durumunda malike geri verileceği yolunda bir kural anayasada yer almamakla beraber anayasanın maddesinden de anlaşılacağı üzere anayasanın yalnız sözü ile değil özü ile de birtakım kurallar koyması karşısında gerek anayasanın madde hükmünden ve kabul edilmesindeki zorunluktan gerekse maddede düzenlenen mülkiyet hakkının niteliği itibariyle kamulaştırılan malın kamu yararına uygun biçimde kullanılmaması durumunda eski mal sahibine geri verilmesinin anayasal bir gerek olduğu ortaya çıkmaktadır sayılı kamulaştırma kanununun maddesinde de taşınmazın geri alınabilme haklarının ancak kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde kamulaştırmayı yapan idarece kamulaştırma ve devir amacına uygun hiç bir işlem yapılmaması haline münhasır olması nedeniyle bu kanuna da dayanılmak suretiyle madenin işletilmesi nedeniyle kamulaştırılan taşınmazın bu amaç dışında kullanılması durumunda belli bir süreyle sınırlı olmaksızın geri alınabilme imkânı doğmamaktadır bu itibarla mülga sayılı kanunun maddesindeki düzenlemeye uygun bir düzenlemeyi içermemek suretiyle maden için kamulaştırılan bir yerin belli bir işletme aşamasından sonra başka bir amaçla kullanılması halinde malike iade durumunu ortadan kaldıran sayılı yasanın maddesi bu haliyle de anayasaya aykırı bulunmaktadıresas sayısı karar sayısı
855
esas sayısı karar sayısı maliye bakanlığı gelir i̇daresi başkanlığına bağlı i̇stanbul vergi daireşi başkanlığından gelir uzmanı olarak görev yapan davacı tarafından tarihli ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesi ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde ve ek madde maddesi ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen geçici madde maddesiyle sayılı yasaya eklenen uzman i̇stihdamı başlıklı ek madde maddesiyle sayılı yasaya eklenen geçici madde ile değiştirilen ve eklenen hükümler başlıklı maddesindeki düzenlemelerin ayrıca sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde eki ek ödeme oranları başlıklı sayılı cetveldeki uzman unvanlı personelin ek ödeme oranlarını düzenleyen hükümlerin ek madde eki iii sayılı cetveldeki uzman unvanlı personelin ücret ve tazminat göstergelerini düzenleyen hükümlerin cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği ve türkiye büyük millet meclisi genel sekreterliği personelinin ek göstergelerine ilişkin iv sayılı cetvelin l genel i̇dare hizmetleri sınıfı başlıklı bendindeki uzman unvanlı personel ek göstergesini düzenleyen hükümlerin ve cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği ve türkiye büyük millet meclisi genel sekreterliği personelinin makam tazminatı göstergelerine ilişkin sayılı cetveldeki uzman unvanlı personel makam tazminatı göstergelerini düzenleyen hükümlerin tarafına uygulanması isteğiyle yaptığı başvuruların zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ve dava konusu işlemin yasal dayanağı olarak gösterilen sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde eki ek ödeme oranlan başlıklı sayılı cetvelin kısmında yer alan bakanlık başkanlık taşra ibarelerinin sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesi ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde un bendinin sayılı kanun hükmünde kararnamenin değiştirilen ve eklenen hükümler başlıklı maddesinin bendi ile sayılı yasanın maddesinin ll tazminatlar kısmının a özel hizmet tazminatı bölümüne eklenen bendinin anayasaya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına karar verilmesi istemiyle maliye bakanlığı gelir i̇daresi başkanlığına karşı açılan dava sonucunda i̇stanbul i̇dare mahkemesince davanın reddi yolunda verilen kararın temyizen incelenmesi aşamasında oluşturulan dosya danıştay onbirinci dairesince incelenerek işin gereği görüşüldü davacının anayasaya aykırılık iddiaları sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde eki ek ödeme oranları başlıklı sayılı cetvelin kısmında yer alan bakanlık başkanlık taşra kelimeleri yönünden ciddi bulunarak incelendi anayasanın kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme başlıklı maddesinde türkiye büyük millet meclisi bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez yetki kanunu çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını kapsamını ilkelerini kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir bakanlar kurulunun istifası düşürülmesi veya yasama döneminin bitmesi belli süre için verilmiş olan yetkinin sona ermesine sebep olmaz kuralına yer verilmiştir anılan kural uyarınca kanun hükmünde kararnamelerin öncelikle yetki kanununa aykırı olmaması yetki kanunu ile belirtilen çerçeve ve sınırları aşmaması gerekmektediresas sayısı karar sayısı çeşitli hükümlerinin anayasaya aykırı olduğu ileri sürülen sayılı kanun hükmünde kararname sayılı yetki kanununa dayanılarak yürürlüğe konulmuş bulunmaktadır tarihli ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı kamu hizmetlerinin düzenli etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesinin sağlamak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat görev ve yetkileri ile kamu görevlilerine i̇lişkin konularda yetki kanununun maddesinde kanunun amacı kamu hizmetlerinin düzenli süratli etkin verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenerek mevcut bakanlıkların birleştirilmesine veya kaldırılmasına yeni bakanlıklar kurulmasına anılan bakanlıkların bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşlarıyla hiyerarşik ilişkilerine mevcut bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesine veya bunların mevcut birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesine mevcut bakanlıklar ile birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıkların görev yetki teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesine taşrada ve yurt dışında teşkilatlanma esaslarına kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar işçiler sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin çalışmalarında etkinliği artırmak üzere bunların atanma nakil görevlendirilme seçilme terfi yükselme görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına ilişkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek olarak belirtilmiştir görüleceği üzere sayılı yetki kanunu amaç kapsam ve ilkeleri bakımından kamu personelinin mali ve sosyal haklarına ilişkin olarak bakanlar kuruluna doğrudan bir düzenleme yapma yetkisi vermediğinden anılan yetki kanununa istinaden yürürlüğe konulan sayılı kanun hükmünde kararname ile mevcut bakanlıkların birleştirilmesine veya kaldırılmasına yeni bakanlıklar kurulmasına anılan bakanlıkların bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşlarıyla hiyerarşik ilişkilerine mevcut bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesine veya bunların mevcut birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesi söz konusu olmadığı sürece personelin mali haklarına ilişkin olarak doğrudan düzenleme yapılması mümkün bulunmamaktadır maliye bakanlığı gelir i̇daresi başkanlığına bağlı i̇stanbul vergi dairesi başkanlığında gelir uzmanı olarak görev yapan davacı tarafından yapılan görevin niteliği sorumlulukları personel işlemleri mesleğe kabul ve atanma şartları mesleki eğitimleri devlet gelir uzmanı unvanlı personel ile aynı olan gelir uzmanı unvanlı personelin aylıklarını sayılı yasa kapsamında aldığı ve sayılı kanun hükmünde kararname kapsamında aldıkları ek ödemelerde ise sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde ve eki sayılı cetvele göre değerlendirildikleri benzer statüde görev yaptığı ve sayılı kanun hükmünde kararname öncesinde aynı düzeyde aylık aldığı devlet gelir uzmanlarının ise sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde ve eki iii sayılı cetvel kapsamında değerlendirilmesi neticesinde ücret farklılıklarının oluştuğu gelir uzmanlarının da sayılı yasada düzenlenen kariyer uzmanlıklar arasında yer aldığı ancak sayılı kanun hükmünde kararname ile maliye bakanlığı gelir i̇daresi başkanlığının taşra teşkilatında istihdam edilenlerin sayılı cetvel kapsamında maliye bakanlığı ve bağlı kuruluşu gelir i̇daresi başkanlığında istihdam edilenlerin ise iii sayılı cetvel kapsamında değerlendirilerek merkez teşkilatı ve taşra teşkilatında çalışanlar şeklinde ayrım yapılarakesas sayısı karar sayısı aynı unvana sahip kamu personeli arasında ücret farkı yaratılmasının anayasanın hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırı olduğu ileri sürülmektedir sayılı gelir i̇daresi başkanlığının teşkilat ve görevleri hakkında yasa ile maliye bakanlığına bağlı gelir i̇daresi başkanlığının kurularak teşkilat görev yetki ve sorumluluklarına ilişkin esasların düzenlendiği sayılı kanun hükmünde kararname ile de davacının görev unvanı ve kadrosu ile çalıştığı kurumun teşkilat yapısında herhangi bir düzenleme yapılmadığı söz konusu düzenlemenin mevcut veya yeni ihdas edilen ya da bir başka bakanlıkla birleştirilen bakanlıkların görev yetki teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesiyle bağlantılı ve bunların zorunlu sonucu olmadığı doğrudan mali haklara ilişkin bir düzenleme niteliğinde olduğundan anılan kanun hükmünde kararnamenin eki sayılı cetvelin a aylıklarını sayılı devlet memurları kanununa göre alanlar bölümünün numaralı sırasının bendinde bakanlık müsteşarlık başkanlık bağımsız genel müdürlük taşra teşkilatları ile yükseköğretim kurumlarında ve mahalli idarelerde özel yarışma sınavı sonucunda mesleğe uzman ve denetmen yardımcısı olarak alınıp belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda uzman ve denetmen unvanlı kadrolara mevzuatı uyarınca sözkonusu kadrolara atananlar dahil atananlar ile belediye iktisat müfettişlerinden dereceden aylık alanlar için dereceden aylık alanlar için diğer derecelerden aylık alanlar için bunların yardımcıları için ise ek ödeme oranı belirlenmiştir bu itibarla sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde eki ek ödeme oranlan başlıklı sayılı cetvelin sırasındaki bakanlık başkanlık taşra kelimeleri sayılı yetki kanununa aykırı olduğundan anayasaya da aykırı bulunmaktadır açıklanan nedenlerle anayasanın maddesi ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde eki ek ödeme oranlan başlıklı sayılı cetvelin sırasındaki bakanlık başkanlık taşra kelimelerinin anayasanın maddesine aykırı olduğu kanısına varıldığından anılan kelimelerin iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına gerekçeli başvuru kararının aslı ile başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğinin ve dava dilekçesi ile dosyada bulunan ilgili belgelerin onaylı birer örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
1,219
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkeme iptal isteminin gerekçesinde anayasanın maddesinin değiştirilmesine ilişkin günlü sayılı yasaya göre radyo ve televizyon istasyonları kurma ve işletme hakkının yasayla düzenlenecek koşullar çerçevesinde serbest bırakıldığını buna karşılık sanık hakkında uygulanması istenilen sayılı yasanın ise maddenin bendine göre radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesinin yurt içine ve dışına yayın yapılmasının devletin tekeline bağlandığını bendine göre her türlü radyo ve televizyon yayını için frekans planlama tahsis ve tescil işlemlerinin günlü sayılı telsiz kanununa bağlı kılındığını maddenin d bentlerinin de son anayasa değişikliğiyle tümüyle geçersiz kaldığını yine aynı yasanın madde üçüncü fıkrasına göre de radyo ve televizyon verici cihazlarının sayılı yasa kurallarına bağlı tutulduğunu belirtmekte dolayısıyla değiştirilen anayasa kuralı gereğince maddenin tümünün ve maddenin üçüncü fıkrasının anayasanın maddesine aykırı olduğunu ileri sürerek iptallerini istemektedir
130
esas sayısı karar sayısı anayasanın maddesine aykırılık yönünden değerlendirme anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir kanun koyucu düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır bu ilke ise elverişlilik gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır elverişlilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını gereklilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını orantılılık ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir bir kurala uyulmaması nedeniyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da ölçülülük ilkesi gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur ceza toplumda korunmaya değer görülen hukuki değerlerin ihlali durumunda devletin gösterdiği tepki olarak karşımıza çıkmaktadır dolayısıyla ceza hukukunun amacı toplumsal yaşam bakımından önem arz eden hukuksal değerleri korumaktır fakat devlet bu hukuksal değerleri korumak üzere sahip olduğu cezalandırma yetkisini istediği biçim ve kapsamda kullanamaz bu yetkisini kullanırken suç ve ceza arasındaki adil dengenin korunmasını da dikkate almak zorundadır faile işlediği suçun ağırlığı ile orantılı ceza ve güvenlik tedbiri uygulanması orantılılık ilkesi ile örtüşmektedir bu ilke cezaya ve güvenlik tedbirine hükmedilmesinde önemli bir sınırlayıcı unsurdur bu noktada orantılılık ilkesi hem kanun koyucuyu hem de hâkimi bağlar ceza sorumluluğunun bireyselliği ilkesi kişinin kusurunun gerektirdiğinden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmasına engeldir suç ile ceza arasında orantı bulunması iki yönden ele alınmalıdır i̇lk olarak kanunda unsurları belirtilmiş suç ile bunun karşılığı olan ceza orantılı olmalıdır i̇kinci olarak benzer hukuki değerleri koruyan suçlar için belirlenen cezalar arasında bir orantı bulunmalıdır cezanın önleme amacına ulaşılabilmesinde orantılılık önemlidir önlemenin gerçekleşebilmesi için cezalandırmanın yeterli olması suçu avantaj sağladığı için işlemekten vazgeçmesi gerekir cezanın beklenen sonucu doğurması için yol açtığı zararın suçlunun suçtan elde edeceği yararı aşması yeterlidir önce kanun koyucu tipikleştirdiği haksızlık için bu haksızlığın içeriğine uygun bir ceza aralığı tespit eder hâkim ise söz konusu ceza aralığından yine işlenen haksızlığın içeriğiyle orantılı uygun bir yaptırım belirler kanun koyucunun genel çerçevede eylemin haksızlık içeriğini karşılamayan karşılasa dahi hükmü uygulayacak hâkimin koşulları özellik gösteren somut olaya göre hareket etme yetkisini kısıtlayan bir düzenleme yapmaktan kaçınması ceza adaletinin bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır orantılılık ilkesi şüphesiz nitelikli haller bakımından da gözetilmesi zorunlu bir husustur şöyle ki belirli bir hukuki değeri ihlale yönelik her fiilin aynı haksızlık içeriğine sahip olduğu söylenemez bir yaptırım belirlenirken suçla korunan hukuki değerin önemiyle birlikteesas sayısı karar sayısı söz konusu hukuki değeri ihlale yönelik fiillerin toplumsal tehlikeliliği de göz önünde bulundurulmak durumundadır bu nedenledir ki kanun koyucu nitelikli haller aracılığıyla aynı hukuki değeri ihlale yönelmiş olan fakat gerçekleştiği yer ve zaman yahut yöneldiği kişi itibariyle haksızlık içeriği farklılık arz eden eylemlere değişen oranlarda ceza verilmesi usulünü benimsemektedir i̇şte kanun koyucu belli bir haksızlığı cezalandırma yoluna giderken fiilin toplumsal tehlikeliliğini esas almakta ve uygulama birliğini sağlama adına bu tehlikeye konu soyut davranış modellerini ceza kanunlarında göstermektedir fakat genelleme yöntemi özel durumları top yekûn dışarıda bırakarak bazen kuralın getiriliş amacıyla bağdaşmayan sonuçların doğmasına sebep olabilmektedir hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesinin bu suçun nitelikli hali olarak düzenlenerek cezanın her halde yarı oranında artırılması işte bu çerçevede ele alınıp değerlendirilmelidir yukarıda da bahsettiğimiz üzere dışarıdaki havanın aydınlığıyla herhangi bir bağlantısı olmayan ve gecenin karanlığının fiilin işlenişine olumlu bir etkisinin bulunmadığı yerlerde güneş battıktan bir saat sonra işlenen hırsızlık suçunun cezanın yarı oranında artırılması gibi ağır yaptırıma tabi tutmanın kanunun amacıyla bağdaşır bir yanı bulunmamaktadır bunu gibi hukuka aykırı havalenin gece yapılmasıyla gündüz yapılması arasında eylemin haksızlık içeriği bakımından neredeyse bir farklılık bulunmaktadır anlaşıldığı üzere hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi durumunda fiilin haksızlık içeriğini arttıran ve bu fiili daha fazla cezaya layık hale getiren şey gece vaktinin kural olarak hırsızlık suçunun icrasını kolaylaştırmasıdır kanun koyucunun gece vakti işlenen hırsızlık suçunun diğer hırsızlık şekillerine nazaran daha yoğun haksızlık içeriğine sahip olduğunu kabul etmesi makul karşılanabilir bir yaklaşımdır fakat somut olayın kendine has özellikleri dikkate alınmaksızın istisnasız gece vakti işlenen her hırsızlık suçunun temel şekline nazaran yarı oranında daha ağır cezaya layık olduğu ve cezanın bireyselleştirilmesinde hiçbir takdir alanı bırakılmaksızın doğrudan yarı oranında artırılması şeklindeki uygulamanın ceza adaleti bakımından orantılılık ilkesine uygun sonuçlara yol açmayacağı ortadadır örneğin gecenin zifiri karanlığında insanların meskenlerinde kendilerini en güvende hissetmek istedikleri bir zaman dilimi olan gece saat civarında işlenen hırsızlık suçu ile güneş henüz batmışken ve insanların henüz aktif oldukları bir zaman diliminde avm gibi bir yerden gerçekleştirilen hırsızlık suçu aynı yaptırıma tabi tutulacaktır anayasanın maddesine aykırılık yönünden değerlendirme anayasanın maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik ilkesinin anlamı anayasa mahkemesinin pek çok kararında açıklanmış ve uzun yıllar zarfında aynı şekilde anlaşılarak tam bir istikrar kazanmıştır buna göre eşitlik kişiler arasında eylemli eşitlik olmayıp aynı hukuki konumda bulunan kişilerin arasında gözetilmesi gereken eşitliktir haklı nedenlerle ve sınırları açıkça belirlenerek yapılan farklı hukuki düzenlemelere tabi kişilerin farklı hukuki sonuçlarla karşılaşmalarının anayasaya aykırılığından söz edilemez anayasa mahkemesi aynı durumda bulunanlara farklı uygulama yapılmasına neden olan kuralları eşitlik ilkesine uygun kılan kamu yararı ya da haklı neden soyut kavramlarının ölçütlerine yer vermiştir anayasa mahkemesinin kararlarının anlam ve öneminin tüm ağırlığını taşıyan haklı neden ve kamu yararı kavramlarına öğretide eşitliği bozduğu ileri sürülen sınıflandırma ya da ayrımın anlaşılabilir amaçla ilgili makul ve adil olması ölçütleriyle hukuksal biçim ve içerik kazandırılmaktadır getirilen düzenleme herhangi bir biçimde birbirini tamamlayan birbirini doğrulayan ve birbirini güçlendiren bu üç ölçütten birine uymuyorsa eşitlik ilkesine aykırı bir yön vardır denebiliresas sayısı karar sayısı çünkü eşitliği bozduğu ileri sürülen kural haklı bir nedene dayanmamakta ya da kamu yararı amacıyla yürürlüğe konulmamış olmaktadır başlangıçta var olan uyum içindeki bu koşullar zamanla aralarındaki bağın çözülmesi halinde de anayasa kurallarına aykırı hale gelebilirler diyerek bu ölçütlere uyan sınıflama ya da farklılaştırmaları haklı ya da kamu yararına uygun dolayısıyla eşitliğe de uygun gördüğünü ifade etmiştir i̇fadelerden anlaşıldığı kadarıyla ölçütler birbirine bağlı olmakla birlikte tek tek de kullanılabilecektir ceza hukukunda eşitlik ilkesi genel anlamda bir eşitliği anlatmaktadır aynı tür suçlara benzer nitelik ve ağırlıkta cezalar verilmesi eşitlik anlayışının gereğidir ancak gecenin sağladığı herhangi bir kolaylıktan faydalanmaksızın gecenin her halde ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilerek yarı oranında fazla ceza tayininin adalete uygun ve makul olmadığı kabul edilmelidir yine suçun gece vaktinin sağladığı herhangi bir kolaylıkla işlenmediği bundan başka suçun gece vakti işlenmesinin kolluk güçlerini olaya el koyması suçun sonuçlarını doğmasını engelleme gibi herhangi bir kolaylık sağlamadığı bir ihtimal de dahi tck ün ağırlaştırıcı neden kabul edilip yarı oranında artırılarak ceza uygulaması yönünden ayrım yapılmasının kanun koyucunun amacıyla örtüşmediği açıktır dolayısıyla suç ve ceza arasında ortaya çıkan ve haklı nedene dayanmayan oransızlık eşitlik ilkesiyle bağdaşmaz böylece kanun koyucunun amacı doğrultusunda herhangi bir haksızlık içeriğinde farklılık olmadan benzer ve bazen tamamen aynı ağırlıkta olan maddede öngörülen hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde verilecek ceza arasında ortaya çıkan ve haklı bir nedene dayanmayan oransızlık eşitlik ilkesine dolayısıyla anayasanın maddesine aykırıdır ve iptali gerekir talep mahkememizce görülmekte olan davada uygulama yeri bulunup anayasaya aykırı olduğu düşünülen sayılı kanun ile değişik sayılı türk ceza kanununun maddesindeki verilecek ceza yarı oranında artırılır ibaresinin anayasanın hukuk devleti ilkesini düzenleyen maddesi ile anayasanın eşitlik ilkesini düzenleyen maddesine aykırı olduğu düşünüldüğünden gerekçesi ile birlikte işbu başvuru yapılmıştır zikredilen maddenin anayasanın gerekçede yazılan maddelerine aykırı olduğu kabul edilerek iptal edilmesine karar verilmesi arz olunur
1,198
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ türkiye büyük millet meclisi üyeleri ali topuz ve haluk koç ile birlikte milletvekili tarafından verilen günlü dava dilekçesinin gerekçe yürürlüğün durdurulması ve sonuç bölümü şöyledir sayılı kanunun ncı maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile ikinci üçüncü ve dördüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı kanunun ncı maddesinde büyükşehir belediyesine katılma ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır kanunun altıncı maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi katılma kararının nasıl alınacağına dairdir i̇kinci üçüncü ve dördüncü fıkralarında ise büyükşehir belediyesi sınırları içine katılan belediyelerin büyükşehir ilçe ve ilk kademe belediyelere dönüşmesi diğer belediye ve köylerin tüzel kişiliğinin kalkması ve büyükşehir belediyesindeki temsil ile ilgili düzenlemeler vardır söz konusu düzenlemeler seçimlerden sonra belediye meclisine yeni katılımları mümkün hale getirerek seçimlerde oluşmuş temsilcilerin sayısını ve oranı değiştirmek suretiyle anayasanın inci madde hükümlerine aykırılıklar içermektedir ayrıca getirilen düzenlemeler avrupa yerel yönetimler özerklik şartının gerekli gördüğü referandumu öngörmediği için hukuk devleti ilkesine de aykırıdır yerel yönetimlerin görevli kılındıkları yöre halkının yerel ortak gereksinimlerini etkinlikle yerine getirebilmeleri özerk bir yapılanma içinde tüzel kişiliğe sahip olmalarını gerektirir anayasa mahkemesi yerel yönetimler açısından özerkliği anayasa ve yasaların belirlediği kamu hizmetlerinin önemli bir bölümünün yurttaşların yararına olarak yerel yönetimlerin sorumluluğu altında yerine getirilmesi yetkisidir biçiminde tanımlamıştır yerel yönetimlerin özerkliği daha çok organlarının yöre halkı tarafından seçilmesi ve bu organlarının karar verme yetkilerinin bulunması biçiminde gözükür yerel yönetimlerin organları seçimle oluşmalı halkın tercihlerini yansıtmalıdır anayasanın inci maddesinin birinci fıkrası yerel yönetimlerin karar organlarının seçmenler tarafından seçilerek oluşturulmasını öngörmektedir anayasa mahkemesi büyükşehir belediye başkanları ile ilçe belediye başkanlarının müşterek oy pusulasında birlikte gösterilip birlikte seçilmesini öngören bir yasal düzenleme nedeniyle verdiği kararda sadece karar organlarının değil yürütme organlarının da seçmenler tarafından seçilmesi gerektiğine karar vermiştir anayasa mahkemesi belediye meclisinin karar belediye başkanının ise yürütme organı olduğunu saptadıktan sonra anayasanın nci maddesinin birinci fıkrasındaki karar organlarının seçimle oluşturulacağına ilişkin kural ile ikinci fıkrasındaki yerinden yönetim ilkesini birlikte yorumlayarak yerel yönetimlerin hukuksal yapıları ve varlık amaçları gözetildiğinde yerde bulunanların ortak gereksinimlerini karşılamak için kendi seçtikleri organlarca yönetilen kamu tüzel kişileriesas sayısı karar sayısı olduğu ortaya çıkmaktadır bunun doğal sonucu yalnız karar organlarını değil tüm organlarının seçmenler tarafından oluşmasıdır yönünde karar vermiştir anayasa mahkemesi büyükşehir belediye başkanları ile ilçe belediye başkanlarının aynı seçim çevresinde seçilmesini öngören bir yasal düzenlemeyi de yerinden yönetim ilkesine aykırı bularak iptal etmiştir anayasa mahkemesinin söz konusu kararında şöyle denilmektedir bu durum yerel yönetim anlayışı ve yerinden yönetim ilkesiyle bağdaşmaz yerel yönetim anlayışında her şey yer yöre ile sınırlıdır yerel yönetimlerin kuruluş ve görevleriyle yetkileri yerinden yönetim ilkesine uygun olarak yasayla düzenlenir yerinden yönetimin en belirgin özelliği yöneticilerin yerdeki seçmenlerin oylarıyla seçilmesidir yerel yönetimlerin özerk kamu tüzelkişisi olarak örgütlenmeleri de bu yönetimlerin karar alma ve aldıkları kararları uygulama hakkına sahip bulunmalarına dayanmaktadır karar alma özgürlüğünün gerçekleşmesi de karar organlarının serbestçe oluşumuna bağlıdır bu da seçimle gerçekleşir seçmenin ilçe belediye meclis üyesi veya ilk kademe belediye meclis üyesi olarak oy verip seçtiği kişileri kanunla büyükşehir belediye meclisi üyesi haline dönüştürmek anayasanın nci maddesine aykırıdır çünkü anayasada yerel idarenin oluşumunda ve buna bağlı olarak yerel yönetimlerin organlarında görev alacakların belirlenmesinde meşruiyet kaynağının seçim olduğunu öngörmekte iken iptali talep edilen hükümler ile kanunla seçim işlemi gerçekleştirilmektedir seçim esas ve usullerinin kanunla düzenlenmesi anayasanın nci maddesi doğrultusunda ne kadar doğru ve doğal ise seçim sonuçlarının kanunla değiştirilmesi yada seçimle belirlenebilecek sonuçları kanunla tayin ve tespit edilmesi kadar isabetsiz ve adaletsizdir bunun yanında bu hükmün bir seçim işlevini ülke genelinde gerçekleştirildiği gözönüne alındığında ise anayasanın nci maddesinin son fıkrasındaki zaman sınırlaması ile getirilen istikrar güvencesini bertaraf ettiği açıkça görülmektedir büyükşehir belediyesine katılacak ilçe ve ilk kademe belediye meclisi üyelerinin seçildiği seçim çevresi ile büyükşehir belediye meclisi üyelerinin seçildiği seçim çevreleri farklıdır anayasanın nci maddesi yerel yönetimlerin karar organlarının seçimle belirlenmesini şart koşmasına rağmen getirilen düzenleme ile seçmenlerin oy vermediği yeni bir belediye meclisi oluşturulmaktadır sayılı kanunun ncı maddesiyle getirilen düzenlemelerle büyükşehir belediyesine katılacak ilçe ve ilk kademe belediye meclisi başkanı ve belediye encümeni için oy kullanan vatandaşlar kendilerinin seçmediği belediye meclisi üyeleri büyükşehir belediye başkanı ve belediye encümeni üyeleri tarafından yönetilmeye başlayacaklardır aynı durum büyükşehir belediyesi sınırları içinde yaşayan vatandaşlar için de geçerlidir onlar da kendilerinin seçmediği belediye meclis üyeleri ve belediye encümeni üyeleri tarafından yönetileceklerdir avrupa yerel yönetimler özerklik şartının ncü maddesinin ikinci bendinde yerel halkın yerel yönetim organlarında görev alacakları belirleme hakkının doğrudan yapılacak bir seçimle kullanılacağı hükme bağlanmaktadır burada kullanılan doğrudan sözcüğü yerel halkın bizzat ve tek dereceli bir seçimle iradesini ortaya koymasını ifade etmektedir bu bakımdan belli bir yerel yönetim organlarında görev almış kişilerin kanun koyucunun iradesi ile bir başka yerel yönetim organlarına da seçilmiş sayılması bir yerel irade aktarması ve dolaylı bir görevlendirmeden ibarettir yörede yaşayanlar kendi belediye meclis üyelerini büyükşehir belediye meclisinde görev yapmak üzere seçmemişlerdir büyükşehir belediye meclisi seçimine katılmış olsalardıesas sayısı karar sayısı belki farklı kişileri belediye meclis üyesi olarak seçeceklerdi ve belki ilçe ve ilk kademe belediyeleri sınırları içinde yaşayanlar da büyükşehir belediye başkanı seçimine katılsa idi farklı bir belediye başkanı görev yapacaktı bu nedenle getirilen düzenlemeler yerel yönetimlerin kuruluş ve görevleriyle yetkileri yerinden yönetim ilkesine uygun şekilde kanunla düzenlenir ilkeleriyle uyumlu değildir böyle bir düzenleme anayasanın nci maddesinde yer alan temsilde adalet ilkesi ile de temsil ve verilen oy arasındaki bağlantıyı kopartması nedeni ile de bağdaşmaz oluşması seçime bağlanmış yerel yönetim organlarının seçmenin oyuyla oluşmasına imkan veren böyle bir düzenlemenin demokratik devlet ilkesine ve dolayısıyla anayasanın nci maddesine aykırı olacağı açıktır çünkü demokraside esas olan seçmenin oyunu belli bir yerdeki göreve gelecek kimse için kullanması ve görev için seçtiği kimseler tarafından yönetilmesidir halbuki getirilen düzenleme seçmenin karşısına tamamen farklı yöneticiler getirmektedir öte yandan sayılı kanunun ncı maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde katılma kararının büyükşehir belediye meclisi tarafından alınacağı ikinci fıkrasında da imar düzeni ve alt yapı hizmetlerinin zorunlu kıldığı durumlarda büyükşehir belediye meclisinin kararı i̇çişleri bakanlığının önerisi ve bakanlar kurulu kararı ile büyükşehir belediyesi sınırlarına alınması hükme bağlanmıştır yılında türkiye tarafından imzalanan avrupa yerel yönetimler özerklik şartı yılında bazı çekinceler ile sayılı yasa ile onaylanmıştır avrupa yerel yönetimler özerklik şartının türkiye tarafından da benimsenen yerel yönetim sınırlarının korunması başlığını taşıyan inci maddesi aynen şöyledir yerel yönetimlerin sınırlarında mevzuatın elverdiği durumlarda ve mümkünse referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz kanunda katılma ile ilgili kararların ilgili yerel topluluklara referandum yoluyla danışılması öngörülmemiştir i̇lgili yerel topluluklara referandum yoluyla başvurmadan katılma kararının alınması anayasanın hukuk devleti ilkesine aykırıdır anayasanın temel haklar ve ödevler başlığını taşıyan ikinci kısmının genel gerekçesinde ve ayrıca madde gerekçelerinde tüm temel hak ve hürriyetlerin düzenlenmesinde milli hukukumuza dahil sayılan uluslararası antlaşma ve sözleşmeler özellikle i̇nsan hakları evrensel beyannamesi ve i̇nsan haklarını ve temel hürriyetlerinin korunmasına dair avrupa sözleşmesi ai̇hs göz önünde tutulmuşturhükmü yer almıştır böylece anayasamız temel hak ve hürriyetleri demokratik toplumun gereklerine uygun bir biçimde düzenlemiş ve güvence altına almış öte yandan buna ek olarak tüm dünya milletlerinin birleşmiş milletler üyelerinin temel belgesi olan evrensel i̇nsan hakları bildirisi ile eihb tarafı bulunduğumuz ai̇hsni vs ilgili antlaşma ve sözleşmeleri iç hukukumuza dahil saymış ve bütün kanun hükümlerine esas alındığını belirtmiştir başka bir ifadeyle ulusal üstü supranational hukuk denilen mezkur insan hakları belgelerini ve hükümlerini iç hukukumuzun parçası haline getirmiştir anayasanın nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılanesas sayısı karar sayısı anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir bu bağlamda hukuk devletinde yasa koyucu yasaların yalnız anayasaya değil evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür söz konusu birinci fıkranın ikinci cümlesinde ve ikinci fıkrasında yer alan hükümler uluslararası sözleşmelerin gerektirdiği referandum yoluna başvurmak yerine yönetim organlarının ve bakanlar kurulunun tercihlerini esas aldıkları için evrensel hukuk ilkelerine ve dolayısıyla anayasanın ikinci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkesine aykırı düşmekte anayasanın nci maddesinde yer alan yerinden yönetim ilkesi ile çelişmektedirler sayılı kanunun ncı maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinde tüzel kişiliği kalkan belediyelerin katılacağı ve köylerin mahalle olarak bağlanacağı belediyelerin bakanlar kurulu kararında belirtilmesi öngörülmüştür belediye ve köylerin tüzel kişiliklerinin yasanın öngördüğü biçimde kaldırılması anayasanın hukuk devleti ilkesine aykırıdır belediye kurma işlemi hak yaratıcı bir işlemdir çünkü bu işlemle hak ve fiil ehliyetine sahip bir tüzel kişi kurulmakta ve bu tüzel kişi bir takım hak ve borçlar altına girmektedir bu tüzel kişinin daha sonra ortadan kaldırılması hukuki güvenlik ilkesini ihlal eder bu tüzel kişinin mal varlığı personeli yaptığı işlemler akdettiği sözleşmeler vardır belediye tüzel kişiliğinin merkezi idare tarafından ortadan kaldırılması durumunda başta bu tüzel kişi malvarlığı personeli bu tüzel kişinin yaptığı işlemler alacaklıları ve borçluları ile akdettiği sözleşmeler bundan etkilenir dolayısıyla hukuki güvenlik ilkesi gereğince bir belediye veya köy tüzel kişiliği bir kere kurulduktan sonra kendi isteği ve alacaklılarının kabulü olmadan bir daha kaldırılmamalıdır hukuk devletinin temel öğelerinden biri de güvenilirliliktir hukuk devleti tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur bu nedenle hukuk güvenliğini sarsıcı nitelikte olan söz konusu ncı maddenin üçüncü fıkrasının ikinci ve üçüncü cümleleri hukuk devleti ilkesine dolayısıyla anayasanın nci maddesine aykırıdır anayasanın herhangi bir maddesine aykırı olan bir hüküm anayasanın inci maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi ile de bağdaşmaz sayılı kanunun ncı maddesinin dördüncü fıkrasında ise büyükşehir belediyesi sınırlarında kalan ilçelerin büyükşehir belediye meclisinde temsiline ilişkin esaslar düzenlenmiştir bu esaslar incelendiğinde seçmenin ilçe belediye meclisi üyesi veya ilk kademe belediye meclisi olarak oy verip seçtiği kişilerin kanunla büyükşehir belediye meclis üyesi haline dönüştürebilmesinin yolu açılmıştır halbuki büyükşehir belediyesine katılacak ilk kademe belediye meclis üyelerinin seçildiği seçim çevresi ile büyükşehir belediye meclis üyelerinin seçildiği seçim çevreleri farklıdır ve bu nedenle getirilen düzenleme görev için seçmemiş oldukları kişilerden bir belediye meclisi oluşturmaktadır böyle bir durum yukarıda da açıklandığı gibi yönetimlerin karar organlarının seçimle göreve gelmesini öngören anayasanın nci maddesine de aykırıdıresas sayısı karar sayısı yine yukarıda açıklandığı gibi seçmenle seçilen arasındaki oya dayalı bağlantıyı ortadan kaldıran böyle bir düzenlemeyi anayasanın nci maddesindeki demokratik devlet ilkesi ile de bağdaştırmak mümkün değildir böyle bir düzenleme temsil adaletini ortadan kaldırdığı için anayasanın nci maddesi ile de uyumsuzdur anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin hukuk devleti ve anayasanın üstünlüğü ilkeleri ile bağdaşmayacağı ve dolayısıyla anayasanın ve inci maddelerine de aykırı düşeceği açıktır yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı kanunun ncı maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile ikinci üçüncü ve dördüncü fıkrasının iptali gerekmektedir sayılı kanunun nci maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan aynen veya değiştirerek ibaresinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun nci maddesinin birinci fıkrasının bendinde büyükşehir belediyesine ilçe ve ilk kademe belediyelerinin uygulama imar planları bu planlar üzerinde yapılacak değişiklikleri parselasyon planları ve imar ıslah planları üzerinde vesayet denetimi yapma yetkisi verilmiştir sayılı kanunun nci maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan ve büyükşehir belediyesine ilçe ve ilk kademe belediyelerinin imar planları üzerinde vesayet denetimi yapma yetkisi veren düzenlemede yer alan aynen veya değiştirerek ibaresi ilçe ve ilk kademe belediyelerinin özerklikleri ile bağdaşmayan bir düzenlemedir büyükşehir belediyesine verilen imar planlarını aynen veya değiştirerek onaylama yetkisi ilçe ve ilk kademe belediyelerinin imar planları ile ilgili bağımsız hizmet verme ve karar alma iradelerini yok eden bir yetkidir i̇lçe ve ilk kademe belediyeleri büyükşehir belediyesinin uygun görmediği hiçbir imar hizmetini yapamaz büyükşehir belediyesine verilen yetki değiştirerek kabul etme yetkisi olduğu için ilçe ve ilk kademe belediyelerindeki imar planları ile ilgili hizmetler büyükşehir belediyesinin kararları doğrultusunda oluşacak ilçe ve ilk kademe belediyelerinin bu süreçteki rollerinin hiçbir anlamı kalmayacaktır değiştirerek onama ağır bir vesayet yetkisidir ve büyükşehir belediyesinin ilçe ve ilk kademe belediyelerindeki imar planları ve uygulamalarını denetleme yetkisini aşan ilçe ve ilk kademe belediyelerinin özerklikleri ile bağdaşmayan bir yetkidir yerel yönetimlerin görevli kılındıkları yöre halkının yerel ortak gereksinimlerini etkinlikle yerine getirebilmeleri özerk bir yapılanma içinde tüzel kişiliğe sahip olmalarını gerektirir anayasa mahkemesi yerel yönetimler açısından özerkliği anayasa ve yasaların belirlediği kamu hizmetlerinin önemli bir bölümünün yurttaşların yararına olarak yerel yönetimlerin sorumluluğu altında yerine getirilmesi yetkisidir biçiminde tanımlamıştır yerel yönetimlerin özerkliği daha çok organlarının yöre halkı tarafından seçilmesi ve bu organlarının karar verme yetkilerinin bulunması biçiminde gözükür yerel yönetimlerin kuruluş ve görevleriyle yetkileri yerinden yönetim ilkesine uygun olarak yasayla düzenleniresas sayısı karar sayısı yerel yönetimlerin özerk kamu tüzelkişisi olarak örgütlenmeleri de bu yönetimlerin karar alma ve aldıkları kararları uygulama hakkına sahip bulunmalarına dayanmaktadır bağımsız kararlar alabilmek yerel yerinden yönetim olmanın özerkliğin temel koşullarından biridir büyükşehir belediyesine verilen yatırım ve hizmetlerde bütünlük sağlamak için vesayet denetimi yapma yetkisi ilçe ve ilk kademe belediyelerinin özerklikleri ile bağdaşmamaktadır anayasanın inci maddesinin üçüncü fıkrası büyük yerleşim merkezlerinde kanunla özel yönetim biçimleri getirilebilmesini olanaklı kılmaktadır kanunlarla getirilecek özel yönetim biçimlerinin yerel yönetimlerin temel özelliklerini bozacak nitelikte olmaması yerel yönetimlerin olmazsa olmaz özellikleri olan özerklikleri ile bağdaşması gerekir kanunla özel yönetim biçimleri getirilebilir diyerek büyükşehir belediyesine ilçe ve ilk kademe belediyeleri üzerinde hiyerarşik denetim yapma yetkisi verilemeyeceği gibi aslında merkezi yönetim tarafından kullanılması gereken vesayet denetimi yetkisinin de büyükşehir belediyelerine ilçe ve ilk kademe belediyelerinin özerklikleri ile bağdaşmayacak şekilde verilmemesi gerekir nitekim anayasa mahkemesi büyükşehir belediye başkanı ile ilçe belediye başkanlarının aynı seçim çevresinde seçilmesini öngören düzenlemeyi karar organları serbestçe oluşan karar alma özgürlükleri bulunan merkezî yönetim ve onun hiyerarşisi dışında seçimle oluşturulan kendi organlarının aldığı kararları uygulama yetkisine de sahip olan bu kuruluşların özerklikleri ile bağdaştırmayarak ve anayasanın inci maddesine aykırı bularak iptal etmiştir anayasanın inci maddesinin birinci fıkrasında ifadesini bulan yerel yerinden yönetim kuruluşları anayasada şöyle tanımlanmıştır mahalli idareler il belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları gene kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileridir anayasaya göre yerel yerinden yönetim belli bir yörede oturanlara salt orada oturmaları dolayısıyla ortaya çıkan ortak gereksinimleri karşılamak amacıyla tanınan özerkliği ifade etmektedir yerel yerinden yönetim kuruluşları merkezi idarenin yani devlet tüzel kişiliğinin dışında yer alan kamu tüzel kişileridir bu kuruluşlar kamu tüzelkişileri olduklarından kendilerine ait iradeye sahip olup devletten ayrı mal varlıkları personeli ve bütçeleri mevcuttur hiçbir kamu tüzel kişisinin iradesi diğer kamu tüzel kişisinin iradesinden üstün değildir büyükşehir belediyesi kanununun üncü maddesinde büyükşehir belediyesi en az üç ilçe veya ilk kademe belediyesini kapsayan bu belediyeler arasında koordinasyon sağlayan kanunlarla verilen görev ve sorumlulukları yerine getiren yetkileri kullanan idari ve mali özerkliğe sahip ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişisi olarak tanımlanmıştır görüldüğü üzere büyükşehir belediyesi de diğer belediyeler gibi yerel yönetimdir diğerlerinden farklı olarak ilçe ve ilk kademe belediyeleri arasında koordinasyon sağlamakla görevlendirilmiştir büyükşehir belediyesine verilen idari vesayet yetkisi ilçe ve ilk kademe belediyelerinin özerklikleri ile bağdaşmamaktadıresas sayısı karar sayısı anayasanın merkezi yönetim için öngördüğü idari vesayet yetkisini yine anayasada yer alan büyük yerleşim merkezleri için kanunla özel yönetim biçimleri getirilebilir hükmüne dayanarak ilçe ve ilk kademe belediyeleri için büyükşehir belediyesine vermek ancak yerel yönetimlerin özerkliklerini bağdaşmak şartıyla mümkün olabilir i̇mar planları ve imar uygulamaları ile ilgili bağımsız kararlar alabilmek yerel yerinden yönetim olmanın özerkliğin temel koşullarından biridir çünkü bu işler yörede oturan halkın doğrudan yerel ortak ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik işlerdir ki bu işlerin ilçede halkın seçtiği yerel yöneticiler tarafından yerine getirilmesi gerekir büyükşehir belediyesine ilçe ve ilk kademe belediyelerinin imar hizmetleri ile ilgili planları değiştirme yetkisinin verilmesi ilçe ve ilk kademe belediyelerinin özerklikleri ile bağdaşmadığı için sayılı kanunun nci maddesinin birinci fıkrasındaki bendinde yer alan aynen veya değiştirilerek ibaresi anayasaya aykırıdır hukuk devleti olmak yönetilenlere hukuk güvencesi sağlayan bir düzen kurmaktır böyle bir düzenin kurulması yasama ve yargı yetkileriyle yürütme alanına giren tüm işlemlerin hukuk kuralları içinde kalması ile gerçekleşebilir bu bağlamda hukuk devleti her dilediğini yapamayan kendini hukukla bağlı sayan ve tüm yetkilerinin sınırının hukuksal kurallarla belirlendiği devlettir hukuk devletinin işlem ve eylemlerinin hukuka uygun olması hukukun üstünlüğü ilkesini içtenlikle benimsemesi yasa koyucunun çalışmalarında kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla bağlı tutması yasa koyucu da dahil devletin tüm organları üstünde hukukun mutlak bir egemenliğe sahip olması adil bir hukuk düzeni kurarak geliştirmeyi zorunlu sayması gerekir anayasanın çeşitli hükümleri ile çelişen bir düzenlemenin anayasanın inci maddesindeki anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle uyum halinde olması da düşünülemez yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı kanunun nci maddesinin birinci fıkrasının bendindeki aynen veya değiştirilerek ibaresi anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine inci maddedeki hukukun üstünlüğü ilkesine ve nci maddesindeki kurallara aykırı olup iptali gerekir sayılı kanunun nci maddesinin üçüncü fıkrasının bendindeki ile birinci fıkrada sayılanlar ibaresi ile c ve bentlerinin anayasaya aykırılığı sayılı büyükşehir belediyesi kanununun nci maddesinin birinci fıkrasında büyükşehir belediyesinin görev ve yetkileri ayrıntılı bir şekilde adet bent halinde sayıldıktan sonra üçüncü fıkranın b d ve bentlerinde ilçe ve ilk kademe belediyelerinin görev ve yetkileri sayılmıştır bu şekildeki yasal düzenleme ile büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyeleri ile ilk kademe belediyeleri özerk yerel yönetim kuruluşu olmaktan çıkıp büyükşehir belediyesi bünyesindeki bir idari birime dönüşmüştür büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyeleri ile ilk kademe belediyeleri büyükşehir belediye sınırları içinde olmayan diğer belediyelerin görev ve yetkilerini kullanamaz hale sokulmuşturesas sayısı karar sayısı örneğin cumhurbaşkanının bazı maddelerini tekrar görüşmek üzere iade ettiği belediye kanununda belediyelere verilen yönetmelik çıkarmak emir vermek belediye yasakları koymak ve uygulamak kanunlarda belirtilen cezaları vermek mahalli müşterek nitelikteki hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla belediye sınırları ve mücavir alanları içinde taşınmaz mal almak kamulaştırmak satmak kiralamak veya kiraya vermek trampa etmek tahsis etmek bunlar üzerinde sınırlı ayni hak tesis etmek borç almak bağış kabul etmek gibi tüzel kişiliğe haiz herhangi bir kuruluşun kullanması gereken yetkileri büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyeleri ile ilk kademe belediyeleri kullanamayacaktır bir başka örnek vermek gerekirse cumhurbaşkanının geri gönderdiği belediye kanununun inci maddesinin bendinde belediyeler katı atıkların toplanması taşınması geri kazanımı ortadan kaldırılması ve depolanması ile ilgili bütün hizmetleri yapmak ve yaptırmakla görevli ve yetkili kılınmış iken büyükşehir belediyesi kanununun inci maddesinin ikinci fıkrasının bendinde ilçe ve ilk kademe belediyeleri sadece büyükşehir katı atık yönetim planına uygun olarak katı atıkları toplamak ve aktarma istasyonlarına taşımakla görevli ve yetkili kılınmıştır öte yandan diğer belediyeler katı atık toplama işini kendileri yapabileceği gibi başkalarına da yaptırabilir ve bu hizmetleri imtiyaz yoluyla devredebilirken ilçe ve ilk kademe belediyelerine bu işleri yaptırma veya bu hizmetleri imtiyaz yoluyla devretme yetkisi tanınmamıştır bu örnekler büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyeleri ile ilk kademe belediyelerinin özerk yerel yönetim kuruluşu olmaktan çıkıp büyükşehir belediyesi bünyesindeki bir idari birime dönüştüğünü gösteren örneklerden sadece birkaçıdır diğer taraftan yapılan düzenleme yetki ve görevler bakımından büyükşehire bağlı belediyelerle bağlı olmayan belediyeler arasında anayasanın uncu maddesine aykırı bir eşitsizlik yaratmaktadır tüzel kişiler belli bir amacı gerçekleştirmek üzere bağımsız varlık şeklinde örgütlenmiş haklara ve borçlara sahip olabilen kişi ve mal topluluklarıdır büyükşehir belediyesini ilçe ve ilk kademe belediyelerinin hiyerarşik üst kademesi haline getiren düzenlemeler de ilçe ve ilk kademe belediyelerinin özerkliklerini ve kamu tüzel kişisi olmaktan kaynaklanan haklarını zedeleyerek fiilen ortadan kaldıran düzenlemeler de yerinden yönetim ilkesine ve dolayısıyla anayasanın nci maddesine aykırı olur anayasanın inci maddesinin üçüncü fıkrası büyük yerleşim merkezlerinde kanunla özel yönetim biçimleri getirilebilmesini olanaklı kılsa da kanunlarla getirilecek özel yönetim biçimlerinin yerel yönetimlerin temel özelliklerini bozacak nitelikte olmaması yerel yönetimlerin olmazsa olmaz özellikleri olan özerkliklerini ve kamu tüzel kişisi olma özelliğini zedeleyerek fiilen ortadan kaldırmaması gerekir anayasaya göre yerel yerinden yönetim belli bir yörede oturanlara salt orada oturmaları dolayısıyla ortaya çıkan ortak gereksinimleri karşılamak amacıyla tanınan özerkliği ifade etmektedir yerel yerinden yönetim kuruluşları merkezi idarenin yani devlet tüzel kişiliğinin dışında yer alan kamu tüzel kişileridir bu kuruluşlar kamu tüzelkişileri olduklarından kendilerine ait iradeye sahip olup devletten ayrı mal varlıkları personeli ve bütçeleri mevcutturesas sayısı karar sayısı büyükşehir belediyesi kanununun üncü maddesinde büyükşehir belediyesi en az üç ilçe veya ilk kademe belediyesini kapsayan bu belediyeler arasında koordinasyon sağlayan kanunlarla verilen görev ve sorumlulukları yerine getiren yetkileri kullanan idari ve mali özerkliğe sahip ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişisi olarak tanımlanmıştır görüldüğü üzere büyükşehir belediyesi de diğer belediyeler gibi yerel yönetimdir diğerlerinden farklı olarak ilçe ve ilk kademe belediyeleri arasında koordinasyon sağlamakla görevlendirilmiştir getirilen düzenlemeler ilçe ve ilk kademe belediyelerinin özerklikleri ve ayrı bir kamu tüzel kişiliği olmaları ile bağdaşmamaktadır yukarıda açıklanan nedenlerle ilçe ve ilk kademe belediyelerinin belediye kanununda belediyelere verilen görev ve yetkileri kullanmalarını engelleyen ve bu belediyelerin sadece sayılı kanunun nci maddesinin üçüncü fıkrasının b d ve bentlerinde sayılan görev ve yetkileri kullanmasını öngören düzenleme ilçe ve ilk kademe belediyelerinin özerklikleri ile bağdaşmamakta ve kamu tüzel kişisi olmaktan kaynaklanan yetkilerini zedelemektedir i̇ptali istenen hükümlerin iptal edilmesiyle ilçe ve ilk kademe belediyeleri kanunlarla münhasıran büyükşehir belediyesine verilen görevler dışında kalan görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak la görevli ve yetkili olacakları için anayasaya aykırılık sorunu da ortadan kalkacaktır böylece düzenleme anayasanın hukuk devleti ilkesine ve yerel yönetimlerin özerkliği ilkesine uygun hale gelecektir öte yandan anayasanın nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devletinde yasa kurallarının adalet ve hakkaniyet ölçütlerine uygun açık anlaşılabilir ve belirgin olması gerekir fatih şişli bakırköy kadıköy çankaya yenimahalle konak gibi ilçe belediyelerine ayaş beypazarı çubuk ilçe belediyelerine verilen yetkileri vermemek adalet ve hakkaniyet ölçütleri ile bağdaşmaz böyle bir düzenleme ilçe ve ilk kademe belediyelerin görev ve yetkileri konusunda tartışmalara anlaşmazlıklara neden olacak belirsizlikleri de beraberinde getirdiği için açık anlaşılabilir ve belirgin bir düzenleme değildir anayasanın nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir bu bağlamda hukuk devletinde yasa koyucu yasaların yalnız anayasaya değil evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür hukuk düzeninde ve yasalarda belirliliğin sağlanması da evrensel hukuk ilkelerindendir bu nedenle belirliliği sağlamaması açıklık ve belirginlikten uzak olması nedeni ile söz konusu düzenleme hukuk devleti ilkesine ve dolayısıyla anayasanın nci maddesine aykırıdıresas sayısı karar sayısı anayasanın birden çok maddesine aykırı olan bir hüküm anayasanın inci maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi ile bağdaşmaz yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı kanunun nci maddesinin üçüncü fıkrasının bendindeki ile birinci fıkrada sayılanlar ibaresi ile c ve bentleri anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine uncu maddesindeki eşitlik ilkesine inci maddesindeki anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesine ve inci maddesine aykırı olup iptali gerekir sayılı kanunun inci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlesi ile beşinci ve altıncı fıkrasının anayasaya aykırılığı getirilen düzenlemelerle ortak programa alınan alt yapı hizmetleri için kamu kurum ve kuruluşlarında yeterli ödeneğin bulunmadığının bildirilmesi durumunda büyükşehir belediyesi bütçesinden bu hizmetler için kaynak ayrılması kamu kurum ve kuruluşlarının harcanan miktarda ödeneği ertesi yıl bütçesine koyması bu tutarın büyükşehir belediyesi hesabına aktarılması bu bedel ödenmeden ilgili kamu kurumunun belediye sınırları içinde yeni bir yatırım yapmaması hükme bağlanmaktadır büyükşehir belediyesine ortak yatırımlar konusunda verilen yetkiler bunlardan ibaret değildir koordinasyon merkezleri tarafından alınan ortak yatırım ve toplu taşımayla ilgili kararların belediye ve bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgililer için bağlayıcı olduğu alt yapı koordinasyon merkezinin çalışma esas ve usulleri ile bu kurullara katılacak kamu kurum ve kuruluş temsilcilerinin i̇çişleri bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği hükme bağlanmıştır alt yapı hizmetleri konusunda büyükşehir belediyesine verilen yetkiler eşgüdüm sağlamanın ötesindedir bu yetkiler kurumların tüzel kişiliklerinden doğan bağımsız karar alma yetkilerini yok etmektedir koordinasyon merkezinin alacağı karar tarafların ortak mutabakatı ile alındığında sorun yaşanmayabilir ama karar ortak mutabakata dayanmıyorsa her biri ayrı kamu tüzel kişiliğini temsil eden tarafları alınan kararlara uymak zorunda bırakmak koordinasyon sağlama görevini aşar kurumların kamu tüzel kişisi olmaktan kaynaklanan bağımsız karar alma yetkilerini kullanılmaz hale getirir bir tüzel kişiliğin diğer bir kamu tüzel kişiliği adına kararlar alabilmesi ve aldığı kararlara diğer kamu tüzel kişilerinin de aynen uymak zorunda olması söz konusu olamayacağı gibi koordinasyon merkezi tarafından ortak yatırım ve toplu taşıma ile ilgili alınan kararların bütün kamu kurum ve kuruluşları için de bağlayıcı olduğu hükme bağlanarak koordinasyon merkezini bünyesinde barındıran büyükşehir belediyesi tüzel kişiliğine devlet tüzel kişiliği ve diğer kamu tüzel kişiliklerinden üstün bir kişilik verilmektedir tüzel kişiler belli bir amacı gerçekleştirmek üzere bağımsız varlık şeklinde örgütlenmiş haklara ve borçlara sahip olabilen kişi ve mal topluluklarıdır i̇dare hukukumuzda devlet bir tüzel kişi olarak kabul edilmiştir anayasanın çeşitli maddelerinde devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinden bahsedilmektedir devlet tüzel kişiliği merkezi idare ve bünyesindeki kamu tüzel kişileri ileesas sayısı karar sayısı birlikte tek bir kamu tüzel kişiliğini temsil eder diğer kamu tüzel kişileri ise yer ve hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşlarıdır büyükşehir belediyesi tüzel kişiliğini böyle bir düzenleme ile devlet tüzel kişiliğinden ve diğer kamu tüzel kişiliklerinden üstün konuma getirmek anayasanın hukuk devleti ilkesine açıkça aykırıdır böyle bir durum anayasanın nci maddesinin birinci fıkrasındaki yerel yönetim tanımı ve ikinci fıkrasındaki yerel yönetim ilkeleri ile de bağdaşmaz ayrıca tbmm nin bütçe yasaları aracılığı ile ortaya koyduğu yasa yapma i
4,031
esas sayısı karar sayısı mahkemenin gerekçesi özeti sayılı avukatlık kanununun maddesinin bendinin ve avukatların baro yönetim kurulunun iznini almadan başka bir avukat aleyhine dâva açmalarım yasaklayan fıkrasının anayasaya aykırılığı görüşünü desteklemek üzere mahkemece ileri sürülen gerekçe özet olarak şöyledir anayasanın maddesi eşitlik ilkesini düzenlemiş ve imtiyazları yasaklamıştır bir kamu hizmeti gören ve belirli durumlar dışında kendilerine gelen işleri kabul yükümlülüğünde bulunan avukatların bir başka avukat aleyhine dâva açabilmelerini veya duruşmaya kabullerini sınırlayan sayılı kanunun mahkemece bu dâvada uygulanacak hükmü böylece bir sınıfı imtiyazlı kılmakta bu yüzden de anayasaya aykırı düşmektedir
90
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tirazın dayandırıldığı gerekçeler şöylece özetlenebilir sayılı yasanın maddesi açısından bu maddede büyükbaş hayvan hırsızlığı suçuna türk ceza yasasının öngördüğü cezaların üç katına hükmolunacağı burulmaktadır mala karşı işlenen suçlarda cezanın artırılması ya da indirilmesi türk ceza yasasının maddesine göre yapıldığı halde büyükbaş hayvan hırsızlıklarında iptali istenen yasayla cezada artırım yapılması mala karşı işlenen bu gibi suçlar arasında hiçbir haklı dayanak yokken özel bir yasa ile cezanın ağırlaştırılması herkesin kanun önünde eşit olduğu ilkesini getiren anayasanın maddesine aykırıdır bundan başka suç ile ceza arasında açık bir oransızlık içeren sözü edilen madde anayasanın başlangıcına ve demokratik hukuk devleti anlayışını benimseyen maddesine de aykırıdır suç ile cezanın uyumlu olması hukukun genel ilkelerinden biridir hukukun ana ilkeleriyle bağdaşmayan yasalar toplum vicdanını olumsuz yönde etkiler ve hukukun yüceliğini simgeleyemez aynı yasanın maddesi açısından kanunlar resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe girerler oysa itiraz konusu maddede kanunun yürürlük koşulu olarak sayılı yasanın maddesinin uygulanması öngörülmüştür böylece ilân yapılan yerlerde ağır ilân yapılmayan yerlerde hafif cezalar uygulamak suretiyle anayasanın kanun önünde eşitlik ilkesini getiren maddesine aykırılık oluşmaktadır
173
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir genel olarak yasa ile kamu maliyesine kaynak yaratılması amaçlanmaktadır yolsuzluklara ve savurganlığa kaptırılan para vatandaştan zorla tahsil edilmek istenmektedir anayasal devlet kolay ve fakat vatandaşları soğutan kaynaklara değil kabul edilebilir ve güveni sarsmayan rasyonel kaynaklara başvurmak zorundadır aykiriliklar gerekçeler yasanın inci maddesi anayasanın ve üncü maddelerine aykırıdır madde yurt dışına her çıkış için abd doları karşılığı tl tutarında harç alınmasını bakanlar kurulunca muafiyetlerin belirlemesini artırılıp yasal düzeye indirilmesini öngörmektedir vergi borcunun bir yabancı paraya endekslenmesi egemenlik ilkesine aykırıdır any mad milli para yalnızca bir ekonomi aracı değil aynı zamanda ulusal simgedir yasama organı hiçbir yükümlülüğü dış paraya endeksleyemez dış paradaki ani hareketleri fahiş yükselişleri vatandaşa harç yoluyla yansıtma bir başka keyfiliktir anymad b bu verginin kaldırılan konut fonunun yerine ikame edildiğini yasanın gerekçesinden öğreniyoruz örtülü fon olan harç seyahat özgürlüğünü hele öğrenim ve benzeri zorunluluklarla yurt dışına çıkan vatandaşların çıkış hakkını geçerli bir neden olmadan sınırlamaktadır küreselleşme gerekleri de gözetildiğinde özgürlükleri kısıtlamaya ilişkin anayasal ölçütlere aykırı davranılmıştır demokratik toplum düzeninin gerekleri ve sınırlandırma amacı böyle bir vergiye başvurmayı önler kaynak tercihinde sıralama amaç tahlili yönünden yararlı olacaktır anymad konulan vergi adaletli ve dengeli dağılım ilkesi yerine en kolay tahsil edilme kriteri esas alınarak düzenlenmiştir ayrıca muaflığı belirleme yetkisi yürütme organına devrolunamaz anymad yürütme organına yasa ile belirlenen muaflıklarda değişiklik yetkisi tanınabilir yasanın nci maddesi anayasanın hükümlerine aykırıdır madde vadeli mevduat ve döviz hesapları ile katılım hesapları için özel işlem vergisi öngörmektedir madde likit değerlerin sistemden ve kayıtlı ekonomiden kaçışını özendirmektedir her hesap yenilemesini vadeyi vergiyi doğuran olay olarak kabul etmek vergilendirme prensipleriyle özellikle adalet ilkesiyle bağdaşmadıktan başka hüküm bankacılık sözleşmesini akdetme özgürlüğünü ölçüsüz şekilde sınırlandırmaktadır ayrıcaesas sayısı karar sayısı vadeli mevduatın ürününe faizine vergi uygulaması karşısında mükerrer vergiye yol açmaktadır any mad talep sonuç yasanın inci ve nci maddelerinin belirtilen ve yüksek mahkemece belirlenen nedenlerle iptaline karar verilmesi hususu arz ve talep olunur
316
esas sayısı karar sayısı i davanin özeti̇ sanık hakkında beypazarı cumhuriyet başsavcılığının tarih ve sayılı iddianamesi ile kamu davası açılmıştır i̇ddianamede sanığın yılına ait defter ve belgeleri ibraz etmemek suretiyle sayılı vergi usul kanunu a de düzenlenen defter kayıt ve belgeleri gizlemek suçunu işlediği iddia edilmiş ve cezalandın iması talep edilmiştir beypazarı cumhuriyet başsavcılığınca düzenlenen i̇ddianame mahkememiz tarafından kabul edilmiş ve dava mahkememizin yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilerek tensip zaptı düzenlenmiştir sanık mahkememizde yapılan duruşmada suçlamaları kabul etmemiştir kanun metni̇ sayılı vergi usul kanunu a gereğince defter kayıt ve belgeleri gizleyenler hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir iii anayasa maddeleri̇ türkiye cumhuriyeti anayasası gereğince türkiye cumhuriyeti insan haklarına saygılı bir hukuk devletidir yine anayasa gereğince hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz iv defter ve belgeleri̇n muhafazasi zorunluluğu ve yaptirimi sayılı vergi usul kanunu gereğince defter tutmak mecburiyetinde olanlar tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları ilgili bulundukları yılı takibeden takvim yılından başlıyarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar aynı kanun gereğince ise getirilen zorunluluklara tabi olanlar muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defler belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere ilişkin mikro fış mikro film manyetik teyp disket ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar aynı kanun a hükmü de yukarıda bahsedilen zorunluluğun yaptırımı olarak defter kayıt ve belgelerin gizlenmesini suç olarak düzenlemiş ve gizleme eylemini gerçekleştirenler hakkında onsekiz aydan üç yıla kadar hapis cezası öngörmüştür defter kayit ve belgeleri̇n gi̇zlenmesi̇ suçunun anayasaya aykiriliği sorunu vergi usul kanunu a hükmünde yer alan defter kayıt ye belgelerin gizlenmesi suçunun türkiye cumhuriyeti anayasası te düzenlenen kişinin kendisini ve yakınlarını suçlayan beyanda bulunmaya veya delil göstermeye zorlanamayacağına dair hükme aykırı olduğu doktrinde ve mahkeme kararlarında tartışılmıştır doktrindeki görüşleresas sayısı karar sayısı doktrinde konu ile ilgili olarak billur yaltı vergi idarelerinin vergilerin doğruluğunu sağlamak amacıyla inceleme araştırma ve denetim yetkileriyle donatıldığını bu denetimin de temel aracının defter ve belgeler ile bilgi toplama mekanizmaları olduğunu vergi yükümlüsünün susma hakkının hem ifade hem de defter ve belgeleri vermeyi reddetmeye ilişkin bir koruma alanı yarattığını susan ve kendi aleyhine delil vermeyi reddeden vergi mükellefinin para veya hapis cezası ile cezalandırılmasının susma hakkını ihlali anlamına geldiğini belirtmektedir billur yaltı vergi yükümlüsünün hakları i̇stanbul aktaran doğan şenyüz susma hakkı karşısında vergi usul kanunundaki defter ve belgeleri gizleme kaçakçılık suçu dokuz eylül üniversitesi hukuk fakültesi dergisi cilt sayı s yine doktrinde süheyl donay bir kimsenin kendisi aleyhine delil vermek zorunda olmadığı hususunun anayasal güvence altında olduğunu işlenen bir suçtan kaçınmak olarak yorumlandığı takdirde belgelerinin ibraz zorunluluğunun anayasaya aykırı olmadığını belirtmektedir süheyl donay ceza mahkemelerinde yargılanan vergi suçları i̇stanbul aktaran şenyüz turgut candan ise vergi dairesinin denetim yetkisi ile kişinin susma hakkı arasında denge kurulması gerektiğini dengenin susma hakkının işlerliğinin defter ve belgelerin ibrazının istenmesinden önce vergi kaçırıldığı kuşkusunun bulunması ve bu nedenle soruşturmaya başlanmış olması hali ile sınırlı tutulması gerektiğini ifade etmektedir turgut candan danıştay kararlarında vergisel kabahatler ve yaptırımlar hukukuna i̇lişkin temel ilkeler i̇darî ceza hukuku sempozyumu ankara aktaran şenyüz ümit süleyman üstün türk vergi sisteminin mükellefin beyanına dayandığını vergilerin kural olarak mükellefin beyanına dayanılarak tarh edildiğini ancak beyanın doğruluğunun kontrol edilmesinin de gerekli olduğunu vergi idaresinin bu anlamda inceleme arama ve bilgi toplama gibi çeşitli imkanlara sahip olduğunu bu noktada bilgi belge defter ve kayıtların vergi memurları tarafından incelenmesinin büyük önem taşıdığını ancak defter ve belgeleri ibraz etmeyen mükellefin hapis cezasına çarptırılmasının insan hakları açısından ağır bir ihlal olarak kabul edilebileceğini belirtmektedir ümit süleyman üstün susma hakkı çerçevesinde defter kayıt ve belgelerin gizleme suçu gazi üniversitesi hukuk fakültesi dergisi xv sayı doğan şenyüz de mükellefin denetiminin defter ve belgeler eliyle yapıldığını bunların tespit edilememesi halinde suçu tespit etmenin imkansızlaşacağını ancak vergi usul kanununun ve bentlerinde cezalandırma makası gözetildiğinde defter ve belgeleri ibraz etmemenin kişi lehine durum yarattığını anayasa in vergi ceza hukuku bakımından bir istisna getirmediğini anayasanın mutlak ifadesi karşısında yorum ile istisna getirmenin de mümkün olmadığını belirtmiş ve itiraz mecburiyetinin cezai sonuçlarının bulunmasının anayasaya aykırı olduğunu belirtmiştir doğan şenyüz susma hakkı karşısında vergi usul kanunundaki defter ve belgeleri gizleme kaçakçılık suçu dokuz eylül üniversitesi hukuk fakültesi dergisi cilt sayı s mutlu kağıtçıoğlu suç isnadını bünyesinde taşımayan idari faaliyetlere karşı dahi susma hakkının anayasa uyarınca koruma altında olduğunu düzenlemenin hakkı mutlak şekilde ifade ettiğini hakkın idari aşamada da kullanılabileceğini burada kamu yararı ile bireysel yarar arasında bir tercihin yapılmasının karmaşık nitelik arz ettiğini ancak idarenin talep edeceği bilgi ve belgeleri diğer yöntemlere başvurarak elde edebilmesinin mümkünesas sayısı karar sayısı olduğunubu haliyle vergi usul kanunu a deki defter kayıt ve belgeleri gizleme suçunun anayasaya aykırı olduğunu ifade etmiştir mutlu kağıtcıoğlu kurgudan gerçekliğe uzanan bir tartışma alanı susma hakkının i̇dare hukukunda yeri var mıdır türkiye barolar birliği dergisi yıl sayı vd rezzan i̇tişgen modern çağda belirli faaliyetleri düzenlemek ve kontrol altında tutma amacıyla kanunların kişilere belirli yükümlülükler yüklediğini özellikle vergi hukuku ve mali hukuk alanlarında faaliyet gösteren kişilere belirli kayıtları tutma bunları saklama ve istendiği takdirde kamu makamlarına sunmaya ilişkin yükümlülükler içeren düzenleyici kurallar bulunduğunu temel problemin yetkili makam tarafından yapılan denetim esnasında ilgilinin bu kayıt ve belgeleri susma hakkına dayanarak teslim etmekten kaçınıp kaçınamayacağı ya da teslim ettiği takdirde buradaki bilgilerin kendisi aleyhine kullanılıp kullanılamayacağı olduğunu anayasa hükmünün lafzından hareket edildiğinde herkesin bu hakdan faydalanabileceğini bu hakkın sınırlandırılması için anayasa teki şartların gerçekleşmesi gerektiğini sadece şüpheli veya sanıktan söz edilerek söz konusu hakkın sınırlandırılamayacağını ifade etmiş ayrıca amerika birleşik devleti anayasası veya almanya anayasasının aksine türkiye cumhuriyeti anayasasının kişinin gerek beyan vermeye gerekse delil göstermeye zorlanamayacağı yönündeki ifadesine vurgu yapmıştır rezzan i̇tişgen kişinin kendim suçlamaya zorlanamaması ilkesi nemo tenetur ilkesi yüksek lisans tezi i̇stanbul vd avrupa i̇nsan hakları mahkemesi kararları avrupa i̇nsan hakları mahkemesi sessiz kalma ve kendini suçlamaya karşı korunma haklarını avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi daki adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirmektedir nur centelhamide zafer ceza muhakemesi hukuku i̇stanbul kağıtcıoğlu itişgen mahkeme bu yorumuyla sanıkların makamların zorlamalarına karşı korunmasının böylece adli hataların önlenmesinin ve maddenin amaçlarının yerine getirilmesine katkıda bulunulmasının hedeflendiğini ifade etmektedir funkefransa başvuru no john murraybirleşik krallık başvuru no jblsviçre başvuru no gafgenâlmanya başvuru no guide on anide of the convention rîghl to fair trial criminal limb nisan mahkeme bu doğrultuda kararlarında susma hakkının kişi aleyhine sonuç doğurmasını adil yargılanma hakkının ihlali olarak görmektedir funkefransa başvuru no başvuru no john murraybirleşik kralitk başvuru no jblsviçre başvuru no averillbirleşik krallık başvuru no quinnirlanda başvuru no jallohalmanya başvuru no salduztürkiye başvuru no mahkeme ilk defa funkefransa kararında başvuru no susma hakkını adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirmiştir kararda belirtildiği üzere gümrük yetkilileri başvurucunun yurtdışındaki varlıklarının ayrıntılarını tespit etmek üzerine evine gitmiştir başvurucu yurtdışında hesapları olduğunu kabul etmiş ancak evinde banka ekstresi olmadığını söylemiştir yapılan adli aramada banka ekstrelerine yabancı bankalara ait çek defterlerine rastlanılmış ve bunlara el konulmuştur başvurucuya ele geçen belgeler üzerinden bir ceza soruşturması başlatılmamış ancak istenilen belgelerin verilmemesi nedeniyle mahkeme ile işbirliği yaptığı tarihe kadar para cezasına mahkum edilmiştir mahkeme başvurucunun yerel makamlara belge vermeyi reddetmesi nedeniyle başvurucunun para cezasına mahkum edilmesini adil yargılanma ilkesinin ihlali olarak değerlendirmiştiresas sayısı karar sayısı j bi̇sviçre kararında ise başvuru no başvurucunun yapmış olduğu yatırımlara dair vergi bildiriminde bulunmaması ve talep edilmesine rağmen şirketlerle ilgili belgeleri ibraz etmemesi nedeniyle kendisine disiplin para cezası verilmesini ve işlediği iddia edilen suç ile ilgili delilleri sunması için zorlanmasını kişinin susma hakkına aykırı görmüş bu nedenle sözleşmenin maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir mahkeme kararında i̇sviçre hükümetinin alelade vergi işlemleri ile vergi kaçakçılığına dair işlemlerin gerçekleştirilmesi sırasında bunların birbirinden ayrılmasının pratik olarak mümkün olmadığına ilişkin savunmasına mahkemenin sözleşmedeki zorunlulukların nasıl gerçekleştirileceği ile değil sözleşmede belirtilen hususların gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlemekle görevli olduğu şeklinde cevap vermiştir mahkeme saundersbirleşik krallık kararında başvuranın yürürlükte olan kanuna göre şirketle ilgili defler ve belgeleri sunma müfettiş önüne çıkma ve soruşturma kapsamında her türlü belgenin kendilerine verilmesi zorunluluğu karşısında burada elde edilen bilgilerin daha sonra ceza yargılamasında kullanılması halini de ihlal olarak görmüştür başvuru no yine lyons ve diğerleribirleşik krallık kararında vergi otoritelerine zorunlu olarak verilen beyanatların savcılık önünde kullanılmasını sözleşmenin maddesine aykırı bulmuştur başvuru no ijl gmr ve akpbirleşik krallık davasında hakkında herhangi bir ceza muhakemesi işlemi olmayan kişinin idare tarafından bilgi vermeye zorlanması ve elde edilen delillerin kullanılması susma hakkına aykırılık olarak değerlendirilmiştir başvuru no ohalloran ve francisbirleşik krallık kararında her zorlamanın otomatik olarak ihlale neden olmayacağı belirtilmiştir hangi zorlamaların ihlale neden olacağının da somut olaya göre değerlendirilmesi gerektiği bu hususun tek ve değişmez bir kurala bağlanmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir mahkeme zorlamanın ihlâle neden olup olmayacağını idari makamlarca yapılan soruşturmanın sınırlı nitelikle olup olmadığına bakarak değerlendirmektedir mahkemece i̇ngilterede motorlu taşıt kullanan kişilerin belirli bir tarihte aracı kullanan sürücünün kimliği konusunda bilgi istenmesini ve hukuken buna zorlanmalarını doğrudan susma hakkının ihlali olarak görmemiştir çünkü soruşturma sadece bu bakımdan yapılmaktadır ve sorgunun uzatılması hukuken mümkün değildir bunun yanında bilgi sahibi olmayan araç sahibi suçlu konumuna düşmemektedir ayrıca elde edilen bilgiler temelinde esasa ilişkin bir yargılamada mahkumiyet verilmesi de söz konusu değildir mahkeme kararında ifade edildiği üzere bu dava ile funkefransa ve jbi̇sviçre davalarındaki zorunluluk ve istenilen hususların kapsamı bakımından farklıdır ohalloran ve francisbirleşik krallık başvuru no avrupa i̇nsan hakları mahkemesi cezai olmayan amaçlar için devletin bilgi edinme hakkına saygı duymaktadır marttinertfinlandiya başvuru no kağıtcıoğlu i̇ ancak mahkeme iç hukukta idari yaptırım olarak kabul edilen yaptırımları cezai yaptırım olarak değerlendirebilmektedir mahkeme bu iki kavram arasındaki farkı yaptırımın belli bir grubu değil herkesi ilgilendirip ilgilendirmediği yaptırımın caydırma amaçlı olup olmadığı ve yaptırımın miktarının çok yüksek olup olmadığı kriterleri ile değerlendirmektedir osifm sî kağıtcıoğlu guide on artide of the convention rigfıt ta afair trial crimfna iimb mahkeme bu doğrultuda susma hakkını yargılama öncesi safhada kabul ettiği gibi vergi incelemesi ve ceza davası sahfasında da kabul etmektedir ljl gmr ve kpbirleşik krallık başvuru no üstün esas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi kararı anayasa mahkemesi bireysel başvuru kararlarında susma ve kendisini suçlamama haklarını adil yargılanma hakkının etkili bir koruma işlevine sahip olması bakımından gerekli görmektedir başvuru no mahkemeye göre kendini suçlamama hakkı kamu makamlarının şüphelininsanığın arzusu hilafına baskı ve zorlama metotları ile elde edilen delillere başvurmadan iddialarını ispat etmelerini öngörmektedir ve başvuru no anayasa mahkemesi konu ile ilgili olarak kendisine itiraz yoluyla yapılan başvuruyu görüşmüş tarih ve sayılı kararı ile sayılı vergi usul kanunu a nin türkiye cumhuriyeti anayasası e aykırı olmadığına karar vermiştir mahkeme çoğunluk gerekçesinde ibraz zorunluluğuna uyulmamasının suç olarak kabul edilmesi ile suçla itham edilmenin birbirinden farklı olduğunu belirtmiştir karara ekli karşı oy yazısında sayılı vergi usul kanunu a nin türkiye cumhuriyeti anayasası ve hükümlerine aykırı olduğu belirtilmiştir karşı oy yazısının ilgili bölümü şu şekildedir defter ve belgelerin ibraz edilmemesi eylemi vergi usul kanununun maddesinde belirtilen ve suçu oluşturan diğer eylemlerden farklıdır anılan maddede sayılan diğer tüm hallerde defter ve belgelerin yok edilmesi dahil suç icrai davranışlarla gerçekleştirilmektedir bu davranışları yanıltma ve gerçeğe aykırı kayıt veya belgeler oluşturma kastı ile yani özel kastla gerçekleştirilebilir defter ve belgelerin ibraz edilmemesi eylemi ile pratikte aynı sonucu doğuran maddenin fıkrasının numaralı bendinde düzenlenmiş olan defter kayıt ve belgeleri yok etme eylemi de birtakım icrai davranışlar gerektirmektedir uygulamada yaygın şekilde başvurulan işyerine hırsız girmiş su basmış veya yangın çıkmış süsü verilerek defter veya belgelerin yok edilmesi özel kast ile işlenen suçlardır buna karşılık defter ve belgelerin ibraz edilmemesi aynı maddede düzenlenen ve yukarı haddi üç yıl olan hapis cezasıyla cezalandırılan diğer hileli ve yanıltıcı eylemlerin ihmali davranışlarla gerçekleştirilen bir çeşidi olmayıp genel kastla işlenmesi ve yarattığı tehlikenin vergi incelemesinin uzaması vergi kaybı olasılığı büyüklüğü açısından farklılık gösteren bir eylemdir defter ve belgelerin ibraz edilmemesi cürüm niteliği taşıdığında kuşku olmayan hileli işlemlerde bulunmak sahte belgeler düzenlemek gibi eylemlerden ziyade mahiyet itibarîyle daha ziyade yaptırımı sadece idari para cezası olan meslek ve sanatın icrası için işyerinde belli belge veya ruhsatların hazır bulundurulması ya da duvara asılması bunların denetimlerde ilgililere ibraz edilmesi sürücü belgesinin trafik kontrolünde gösterilmesi gibi kural ve emirlere uymama eylemlerine benzemektedir bir hukuk devletinde mahiyet ve sonuçları itibariyle benzerlik gösteren eylemlerin benzer yaptırımlara bağlanması gerekir yasa koyucu burada sınırsız takdir yetkisine sahip değildir dolayısıyla iptali istenen kuraldaki eylemidefterleri ibraz etmeme gerçekleştiren mükellefin konumu da maddede sayılan diğer eylemlerde bulunan kişilerle aynı olmadığından bu kişilerin tümüne aynı cezanın öngörülmesi anayasanın maddesindeki eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaktadır gözden kaçırılmaması gereken çok önemli bir gerçek de mevduatımızda ekonomik ve ticari faaliyette bulunduğu halde hiç defter tutmayan belge saklamayan ve vergi mükellefi kaydı da olmayan kişilere hürriyeti bağlayıcı ceza verilmediğidir tutulması kanuna göre zorunlu olan defterlerin hiç tutulmaması cürüm oluşturmamakta usulsüzlük sayılarak idariesas sayısı karar sayısı yaptırımla cezalandırılmaktadır kuşkusuz çağdaş hukukta geçerlilik kazanan ekonomik suçlara ekonomik ceza ilkesi gereğince kayıtdışı ekonomik faaliyetlerden dolayı hapis cezası öngörülmesi uygun olmayacak ve kayıtdışılık sorununa esasen çözüm de getiremeyecektir ancak mevzuata göre tutması gereken defterleri biç tutmayan kişi için hapis cezası öngörülmezken iyi kötü defter tutan tasdik ettiren fakat inceleme sırasında göstermeyengösteremeyen kişiye üst sınırı üç yıla varan ağırlıkta bir cezanın öngörülmesi bir hukuk devletinde mevzuatın muhtelif kuralları arasında bulunması gereken denge adalet ve ölçülülük hususlarına uygunluk taşımadığından anayasanın maddesine de aykırıdır kuralın iptali için i̇tiraz yoluna başvuran adana asliye ceza mahkemesi her ne kadar itirazının gerekçesini anayasanın maddesinin beşinci fıkrasına dayandırmışsa da anayasa mahkemesi bu gerekçe ile bağlı olmadığından yukarıda arz olunan hususlar ışığında da anayasaya uygunluk denetimi yaparak ve maddelere aykırılık nedeni ile de iptal kararı vermeli idi anayasanın maddesinin beşinci fıkrası açısından anayasaya aykırılık sorununa gelince anayasanın maddesinde yer alan esaslar ve bunların güvence altına aldığı haklar anayasanın maddesi uyarınca herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz devredilmez vazgeçilmez temel haklardan olup yine anayasanın maddesine göre bunlar yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabilir suç ve cezalara ilişkin esaslar başlıklı madde tüm vatandaşlar hatta yabancılar için geçerli on bir fıkradan oluşmaktadır hiç kimsenin kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamayacağına ilişkin beşinci fıkrada herhangi bir sınırlama sebebi belirtilmemektedir muhterem çoğunluk red gerekçesinde susma hakkı olarak kabul edilen bu hakkın suçlanmayla başlayan bir hak olduğuna hükmetmiş ve suç ile ilgili soruşturma ve kovuşturmaya başlandığı andan itibaren susma hakkı söz konusudur demiştir susma hakkının ancak belirli koşullarda yani kişi hakkında soruşturma veya kovuşturma başlaması durumunda doğacağı kabul edilmekle bu temel hakkın ancak ‘sanık ya da şüpheli konumundaki kişiler için geçerli olacağı sonucuna varılmakta ve böylelikle hak sujesi yönünden bir sınırlandırma yapmaktadır i̇lgili maddesinde herhangi bir sınırlama nedeni belirtilmeyen bir hakkın bu hakkı kullanabilecek kişi veya bu kişinin konumu yönünden sınırlandırılması olanağı yoktur maddedeki sınırlamalar sadece onuncu fıkranın ikinci cümlesinde silahlı kuvvetler personeli yönünden on birinci fıkrada da uluslararası ceza divanına taraf olmanın getirdiği yükümlülükler yönünden yapılan sınırlamalardan ibarettir bunlar dışında maddeye yorum ve içtihat yoluyla sınırlama getirilemez kaldı ki susma hakkının sanıklık veya şüphelilik hali ile sınırlı olduğu kabul edilecek olursa ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi karşısında kendisi sanık veya şüpheli olmayan kişinin yakınları için de susma hakkından yararlanacağı nasıl olup da anayasada belirtilmekledir çoğunluk görüşünün aksine susma hakkının kullanılmasının sanık veya şüpheli statüsü ile sınırlı olmadığa açıktır temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasında bu tarz daraltıcı yorumların yapılması demokratik gelişimin akışı sürecine ters düşen ve bu hak ve özgürlüklerin içinin boşaltılması yolunun açılmasına zemin oluşturan tehlikeli bir yöntemdir esasen maddedeki diğer hak ve güvenceler lehe kanun uygulaması masumluk karinesi kanunsuz elde edilmiş delil zamanaşımı gibi ceza hukukundaki soruşturma ve kovuşturma işlemleri ile sınırlı olmayanesas sayısı karar sayısı idari cezalar disiplin cezaları ve kabahatler için de geçerli olan evrensel kurallardır susma ve kendisini veya yakınlarını suçlayıcı delil göstermeye mecbur edilememe hakkının farklı şekilde değerlendirilmesi mümkün değildir avrupa i̇nsan hakları mahkemesi de i̇ngiltere aleyhine açılan bir davada tarihli ve sayılı kararı ile şirket devrini soruşturan müfettişlere cezai yaptırım tehdidi ile verilen ifadedeki beyanların yargılama sırasında kullanılmasının avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin ihlalini oluşturduğuna hükmetmiştir bu karar susma hakkının idari soruşturma aşamasında da geçerli olduğuna göstermektedir bu nedenle vergi incelemesinde susma hakkı olamayacağı kişiyi kendi aleyhine sonuçlar doğuracak kayıt veya belgeleri ceza tehdidi altında ibraz etme mecburiyeti getiren kurallar konabileceği görüşüne karşıyım i̇tiraz konusu kuralın anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatiyle iptal isteminin reddine ilişkin karara katılmıyorum vi mahkememi̇zi̇n değerlendi̇rmesi̇ ve karari türkiye cumhuriyeti anayasası kişinin kendisi ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda bir delil göstermeye zorlanamayacağını hüküm altına almıştır söz konusu anayasal hüküm ceza muhakemesi hukukumuzun temel kanunu olan sayılı ceza muhakemesi kanununda da gözetilmiş ve ve de bu doğrultuda hükümler tesis edilmiştir susma hakkı veya nemo tenetur ipsum accusarç olarak da ifade edilen kendini ve yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya veya delil göstermeye zorlanamama ilkesi kişiyi soruşturma ve kovuşturma organlarıyla işbirliği yapıp yapmama hususunda serbest kılmayı hedefler böylelikle kişi pasif kalıp susabileceği gibi aktif olarak savunma yaparak suçlamadan kurtulmaya yönelik beyanlarda bulunup delil gösterebilir bu ilke gereğince kişinin susma hakkını kullanması da kişi aleyhine değerlendirilemez feridun yenisey ayşe nuhoğlu ceza muhakemesi hukuku ders kitabı i̇stanbul bahri öztürk ve diğerleri ceza muhakemesi hukuku ankara centelzafer i̇tişgen türkiye cumhuriyeti anayasası hükmünün lafzına bakıldığında susma hakkının kendi veya yakınları aleyhine açıklamada bulunmanın dışında kendi aleyhine delil vermemeyi de kapsadığına dikkat edilmesi gerekir her ne kadar avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinde susma hakkı açıkça yer almamakta ise de sözleşmenin yorumlayıcısı avrupa i̇nsan hakları mahkemesi susma hakkını kapsamında adil yargılanma hakkı içinde onun bir uzantısı olarak mütalaa etmektedir yukarıda da belirtildiği üzere avrupa i̇nsan hakları mahkemesi bu hakkın suçlamayla başlayacağı tezini kabul etmemekte bunun ötesinde idari soruşturma kapsamında da bu hakkın varlığını kabul etmektedir türkiye cumhuriyeti anayasası te hakkın objesi olarak kişiden bahsedilmekte şüpheli veya sanık şeklinde bir ifade kullanılmamaktadır yine yukarıda özetlenen konu ile ilgili bilimsel çalışmalarda da hakkın bu şekilde sınırlamayacağı neredeyse ittifakla kabul edilmektedir anayasal ilkeler ile uyumlu olmak zorunda olan kanunlarımızda da buna yönelik izleri görmek mümkündür örneğin ceza muhakemesi hukukumuzun temel kanunu olan sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesi incelendiğinde tanık olarak dinlenilen bir kişiye dahi kendisini ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevapesas sayısı karar sayısı vermekten çekinebileceğini hüküm altına alındığı görülmektedir dolayısıyla anayasa mahkemesinin tarih ve sayılı kararındaki susma hakkının kullanılmasının suçlamayla başladığına yönelik görüşüne iştirak edilmesi mümkün olamamıştır ayrıca türkiye cumhuriyeti anayasası gereğince temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu doğrultuda türkiye cumhuriyeti anayasası te düzenlenen hakka herhangi bir istisnasınırlama getirilmemesi karşısında ve yukarıdaki açıklamalar ışığında sayılı vergi usul kanunu a bendinde defter kayıt ve belgelerin gizlenmesinin suç olarak düzenlenmesine ilişkin bölümün anayasaya aykırı olduğu değerlendirilmiştir yine anayasa mahkemesinin tarih ve sayılı kararının karşı oy kısmında belirtildiği üzere mevzuata göre tutması gereken defterleri hiç tutmayan kişi için hapis cezası öngörülmezken defter tutan tasdik ettiren fakat inceleme sırasında ibraz etmeyen kişiye hapis cezası öngörülmesi denge adalet ve ölçülülük hususlarına aykırılık teşkil ettiğinden sayılı vergi usul kanunu a deki gizleyenler ibaresinin türkiye cumhuriyeti anayasası de ifadesini bulan insan haklarına saygılı hukuk devleti ilkesine de aykırılık teşkil ettiği kanaati hasıl olmuştur aynı yönde kağıtçıoğlu vd her ne kadar anayasa mahkemesinin tarih ve sayılı kararı ile sayılı vergi usul kanunu a nin türkiye cumhuriyeti anayasası e aykırı olmadığına karar verilmiş ise de gerek doktrindeki görüşler gerekse avrupa i̇nsan hakları mahkemesi kararları ışığında bir kez daha anayasaya aykırılık başvurusunda bulunulmasında yarar görülmüştür yukarıdaki açıklamalar ışığında mahkememizce yapılan değerlendirmede sayılı vergi usul kanunu a deki gizleyenler ibaresinin türkiye cumhuriyeti anayasası teki kişilerin kendileri veya başkaları aleyhine delil göstermeye zorlanamayacaklarına dair hükme ve de belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırı olduğuna dair kanaat hasıl olmuş ve bu konuda değerlendirme yetkisine sahip anayasa mahkemesine iptal başvurusunda bulunulmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur hüküm gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere sayılı vergi usul kanunu a de yer alan gizleyenler ibaresi türkiye cumhuriyeti anayasası ve e aykırı görüldüğünden gereğince anayasa mahkemesine i̇ptal başvurusunda bulunulmasina türkiye cumhuriyeti anayasası gereğince anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına ve bu suretle sayılı ceza muhakemesi kanunu gereğince davanin durmasina türkiye cumhuriyeti anayasası gereğince en nihai olarak başvurunun anayasa mahkemesine gidişinden başlamak üzere beş ay içinde karar açıklanmaz ise davanin yeni̇den ele alinmasina vergi suçu raporu iddianame ve gerekçeli kararının onaylı birer suretinin anayasa mahkemesine gönderilmesineesas sayısı karar sayısı dair sayılı cmk ve devamı gereğince yüzüne karşı karar verilenler açısından hükmün tefhiminden yokluğunda karar verilenler bakımından gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde mahkememize veya aynı sıfattaki başka yer mahkemesine verilecek dilekçe veya zabıt katibine yapılacak beyanın zapta geçirilip hakim onayına sunulması cezaevinde bulunanlar bakımından ise zabıt katibine veya cezaevi müdürüne beyanda bulunulması veya bu hususta bir dilekçe verilmesi suretiyle ankara batı nöbetçi ağır ceza mahkemesi nezdinde itiraz kanun yolu açık olmak üzere sanığın yüzüne karşı yapılan açık duruşmada karar verildi
3,385
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin bu konudaki kararının gerekçe bölümü aynen şöyledir dava davalı idarenin sayılı yasanın maddeye dayalı olarak yaptığı düzenleme işlemlerinin anayasa ve i̇mar yasasına aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istemiyle açılmıştır davalı idarece belediyelerin kamu yararını hedef tutarak imar planı yapmak zorunda oldukları bu yükümlülükler yerine getirilirken sayılı yasanın maddesinden faydalandıkları bu maddeyle kamulaştırma yapmaksızın uygulamadan doğan sorunların çözümlenmeye çalışıldığı böylelikle idarelerce düzenleme ortaklık payı alındığı gibi kişilerinde arsalarında meydana gelen değer artışı ile fayda sağlayacakları dolayısıyla anayasanın maddesine kamulaştırma için zorunlu kılınan karşılıkları peşin ödenmek şartıyla hükmünün yerine getirildiği ortada anayasaya aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır sayılı yasanın maddesinde imar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakati aranmaksızın birbirleriyle yol fazlaları ile kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye bunları yeniden imâr plânına uygun veya parsellere ayırmaya müstakil hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve resen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtım sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında düzenleme ortaklık payı olarak düşülebilir ancak bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde otuzbeşini geçemez düzenleme ortaklık payları düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihtiyacı olan yol meydan park otopark çocuk bahçesi yeşil saha cami ve karakol gibi umumi hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarda kullanılamaz düzenleme ortaklık paylarının toplamı yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumî hizmetler için yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır bu fıkra hükümlerine göre herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz ancak bu hüküm parselde imâr plânı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmezesas sayısı karar sayısı bu düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenleme ortaklık payı alınanlardan bu düzenleme sebebiyle ayrıca değerlendirme resmi alınmaz üzerinde bina bulunan hisseli parsellerde şüyulandırma sadece zemine ait olup şüyuun giderilmesinde bina bedeli ayrıca dikkate alınır düzenleme sırasında plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı ancak bir imâr parseli içinde bırakılabilir tamamının veya bir kısmının plân ve mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise birden fazla imâr parselinede rastlayabilir hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur bu maddede belirtilen kamu hizmetlerine ayrılan yerlere rastlayan yapılar belediye veya valilikçe kamulaştırılmadıkça yıktırılamaz düzenlenmiş arsalarda bulunan yapılara ilgili parsel sahiplerinin muvafakatları olmadığı veya plân ve mevzuat hükümlerine göre mahzur bulunduğu takdirde küçük ölçüdeki zaruri tamirler dışında ilave değişiklik ve esaslı tamir izni verilemez düzenlemeye tabi tutulması gerektiği halde bu madde hükümlerinin tatbiki mümkün olmayan hallerde imâr plânı ve yönetmelik hükümlerine göre müstakil inşaata elverişli olan kadastrol parsellere plâna göre inşaat ruhsatı verilebilir bu maddenin tatbikinde belediye veya valilik ödeyecekleri kamulaştırma bedeli yerine ilgililerin muvafakati halinde kamulaştırılması gereken yerlerine karşılık plân ve mevzuat hükümlerine göre yapı yapılması mümkün olan belediye veya valiliğe ait sahalardan yer verilebilir veraset yolu ile intikal eden bu kanun hükümlerine göre şüyulandırılan kat mülkiyeti kanunu uygulaması tarım ve hayvancılık turizm sanayi ve depolama amacı için yapılan hisselendirmeler ile cebri icra yolu ile satılanlar hariç imâr plânı olmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere ayıracak özel parselasyon plânları satış vaadi sözleşmeleri yapılamaz şeklinde hüküm altına alınmıştır şehircilik uzmanlarınca imar konusunda kamu yönetiminin sahip olduğu bölgeleme parselleme vergilendirme yetkilerinin birlikte kullanılmasına olanak sağlayan türü kendine özgü bir yetki şeklinde tanımlanan ve frankfurt eski belediye başkanlarından birinin adı ile addikes yasası olarak bilinen ve i̇mâr yasasının maddesi ile hukuk sisteminde yerini alan hamur tarla kuralı kamulaştırma işlemleri oluşturmaksızın bunun sonucunda da kamulaştırma bedeli ödenmeksizin yönetime kent plânlamasında farklı bir denetim yetkisi vermektedir yılında çıkarılan yollar ve yapılar tüzüğünde bu konudaki ilk yasal düzenlemeler yer almakta yılındaki yapılar yasası daha ayrıntılı hükümler içermektedir bu yasanın maddesinde de yol genişletmek için ayrılması gereken yerlerin yüzölçümünün dörtte birini geçmemesi koşuluyla sahibi tarafından parasız olarak bırakılacağı belirtilmiştir yapılara ilişkin yasada yılında sayılı yasa ile yapılan değişiklik ile belediye bölgesinde den çok yapının yanmış olduğu komşuluklar ile bunların bitişiğindeki bostan bağ bahçe ve arsa gibi yerler tarla sayılmıştıresas sayısı karar sayısı i̇lgili plan ve haritaların bir yılın içinde bitirilmesi öngörülmüştür ankara şehri imar müdürlüğünün kuruluş görevlerine ilişkin sayılı yasaya günlü sayılı yasa ile eklenen maddelerle yangın yerleriyle bağlı olmaksızın ankara i̇mar müdürlüğüne her türlü topraklar üzerinde birleştirme ayırma ve eksiğiyle dağıtma yapabilme yetkisi tanınmıştı böylece hamur kuralının uygulanma alanı yangın yerleri dışındaki arsaları da içerecek biçimde genişletilmişti te yürürlüğe giren ve sayılı i̇mar yasası çıkarılıncaya başına değin yürürlükte kalan sayılı belediye yapı yolları yasasıher türlü arsaların plan gereklerine göre belediyelerce birleştirilmesi ve eksiğiyle dağıtılması yetkisini öngörüyordu böylece hamur yetkisi ankara dışındaki belediyelere de tanınmıştı sayılı i̇mar yasasının konuyla ilgili maddesi kamu hizmetleri için ayrılan yerler için arsa başına tanınan eksik dağıtım payını çıkarmıştır ancak anayasa mahkemesinin günlü sayılı resmi gazetede yayımlanan günlü sayılı kararıyla sayılı yasanın maddesi imar ve yol istikamet planları sınırı içinde kalan özel ve tüzel kişilere ait taşınmaz malların plana uygun şekilde inşaata elverişli hale getirilmesi için sahiplerinin rızası aranmaksızın birbirleriyle ve yol fazlası ile birleştirilerek plân gereklerine göre bağımsız veya paylı olarak parsellere ayırmaya ve bunları yüzde yirmibeşe kadar noksanı ile sahiplerine dağıtmaya belediyeleri yetkili kıldığından tarla veya hamur kuralı adı verilen bu yöntem sonucu dolayısıyla kamulaştırma durumu ortaya çıktığından anayasanın maddesinin birinci fıkrasına göre gerçek karşılığı peşin ödenmedikçe kamulaştırma yapılamayacağı belirtilmiş sayılı yasanın maddesinde yer alan ve taşınmaz malın gerçek karşılığı verilmeksizin yüzde yirmibeşe kadar noksanıyla sahiplerine dağıtılabileceğini kapsayan kural anayasanın maddesine aykırı olduğundan iptal edilmiştir sayılı yasada sayılı yasayla yılında anayasa mahkemesince iptal edilen hamur ilkesine ilişkin maddeye yeni bir nitelik verilmiş hamur kuralı ile ilgili işlemler yeniden düzenlenmiştir yeni biçimiyle madde belediyeye düzenlemeye bağlı tutulan arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinde yeterince bir alanı düzenleme nedeniyle doğan değer artışları karşılığında düzenleme ortaklık payı olarak düşme yetkisini vermektedir düzenleme ortaklık payının düzenlenen arsalar yüzölçümünün yüzde yirmibeşini geçmiyeceği yasada belirtilmiştir yasa düzenleme ortaklık paylarının yüzölçümleri toplamı tutarındaki alanın düzenlenen yerlerde gereksinme duyulan yol meydan park otopark çocuk bahçesi yeşil alan gibi genel kamusal hizmetlerden bunlarla ilgili kuruluşlardan başka amaçlarla kullanılmasını yasaklamıştır böylelikle değiştirilmeden önceki maddede şüyulandırılan taşınmazların gerçek karşılığı verilmeksizin yüzde yirmibeşe kadar noksanı ile sahiplerine dağıtılabileceği hüküm altına alınmış değişiklikten sonraki maddede ise yüzde yirmibeş oranındaki noksan dağıtım düzenleme ortaklık payı olarak isimlendirilmiştir ve aynı nitelikteki işlemlerin yasal dayanağı olarak ortaya konmuştur sayılı yasayı yürürlükten kaldıran sayılı yasada yılında yapılan değişiklik aynı şekilde yer almış ve yüzde yirmibeş oranındaki düzenleme ortaklık payı yüzde otuzbeşe çıkarılmıştır ve bu payın meydana gelen değer artışı olduğuda hüküm altına alınmıştır her ne kadar belediyeler gerçek karşılığını vermeksizin aldıkları arsaları özel amaçları doğrultusunda değil kamu yararına yönelik bir amaç için ayırmakta iselerde bu durum arsaesas sayısı karar sayısı sahibinin iradesi dışında yapılan işlemler sonucu gerçek anlamda fakirleşmesine yol açmaktadır yasa koyucu arsa sahibinin taşınmazının düzenleme nedeniyle değerinin artacağı ve bu değer artışının çevredeki arsalara değer dalgası biçiminde yayılacağını dolayısıyla bu değer artışına karşılık arsasında yüzde otuzbeşlik eksilmeyi hukuken mümkün kılmışsada bu durumun her arsa için geçerli olabileceği düşünülemiyeceği gibi yapılan iş karşılığı ödenmeyen kamulaştırma olduğundan en azından kamulaştırma yasasının maddesine benzer bir yol izlenerek anayasanın maddesinde ifade edilen karşılıkları peşin ödenmek şartıyla kamulaştırma yapılması sağlanmış olabilirdi anayasamızın kamulaştırmayı düzenleyen maddesinin birinci fıkrası devlet ve kamu tüzelkişilerinin kamu yararının gerektirdiği hallerde karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını kanunla gösterilen esas ve usullere göre kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifak kurmaya yetkili olduklarını öngörmektedir bu durumda i̇mar yasasının maddesine göre düzenleme sırasında düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışı karşılığında arazi ve arsaların yüzölçümünün yüzde otuzbeşini geçmemek şartıyla düzenleme ortaklık payının alınması anayasanın maddesinde kamu yararının gerektirdiği hallerde karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malları kamulaştırmaya devlet ve kamu tüzelkişileri yetkili kılındıkları halde kamulaştırma yapılmaksızın ve arsa sahibinin onayını almaksızın tek yanlı doğrudan hareketle bedelsiz olarak alınmasına olanak verdiğinden anayasaya aykırılığı iddiası mahkememizce ciddiye alınmıştır sonuç olarak i̇mar yasasına göre düzenlenen taşınmazların gerçek karşılığı verilmeksizin meydana gelen değer artışı nedeniyle yüzde otuzbeşine kadar noksanı ile sahiplerine dağıtılabilmesinin anayasaya aykırılığı nedeniyle sayılı yasanın maddesi uyarınca dosya kapsamının tebliğ alındıları ile birlikte tastikli örneklerinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine gününde oybirliğiyle karar verildi
1,401
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkeme kararında yılları içerisinde nevşehir köy hizmetleri i̇l müdürü görevini yapan sanık bektaş öz ile ikmal şube müdürü durmuş tulgar ve makina işletme şefi muammer oran haklarında yapılan şikayet üzerine tarım orman ve köyişleri bakanlığı teftiş kurulu başkanlığınca yaptırılan müfettiş tahkikatı sonunda düzenlenen fezleke nevşehir valiliğine gönderildiği daha sonra idarece yapılan tahkikatın yeterli görülmediği yeniden başka bir müfettiş vasıtası ile idarece soruşturma yapıldığı sonuçta tanzim edilen teftiş kurulu raporunun gereği için nevşehir i̇l i̇dare kuruluna tarihinde gönderildiği ve i̇l i̇dare kurulunun tarih ve sayılı kararı ile sanıklar hakkında ana madde ara madde ile olaylar belirtilmek suretiyle görevlerini kötüye kullanmaktan düzenlenen soruşturma evrakı sonucu maddede belirtilen eylemlerin yersiz olduğu ve aynı zamanda kusurlarının bulunmaması ile de fiillerinin disiplin cezasını gerektirir nitelikte görüldüğü ve bu konularda karar verilmesine yer olmadığına maddede belirtilen suçlarda ise bu suçu işlediklerine dair doğrulayacak ve haklarında kamu davası açılmasını gerektirecek yeterli ifade ve delile rastlanılmadığından eylemlerine uyan mmhknun ve cmuknun üncü maddeleri gereğince meni muhakemelerine karar verildiği ve dosyanın üst merci olan danıştay nci dairesine gönderildiği ve adı geçen dairenin vermiş olduğu gün ve esas karar sayılı kararı ile sanıkların hakkında verilen il idare kurulunun kararında bahsedilen b a c e f j b maddelerinde belirtilen fiillerinden dolayı il idare kurulu kararının bozularak sanıkların eylemlerine uyan tcknun ve maddeleri gereğince luzumu muhakemelerine diğer yönden verilen meni muhakeme kararlarının onaylanmasına karar verilmesi üzerine dosya tarihinde savcılığına ve tarihinde mahkememize intikal etmiştir mahkememizde yapılan duruşma sırasında tarihli duruşmada sanıklar hakkında uygulanan şubat tarihli mmhkmın anayasaya aykırılığı hususunda cumhuriyet savcılığının mütalaası alınmış ve cumhuriyet savcısı adı geçen memurin muhakematı hakkındaki kanunu muvakkatın memurları ilk etapta korumak amacı ile vazedilmiş olduğundan ve eşitlik prensibi ile aykırılık görülmediğinden anayasaya uygunluğu mütalaası mevcuttur aynı oturumun numaralı ara kararında bu dosyada sanıklar hakkında uygulanan şubat tarihli memurin muhakematı hakkındaki kanunu muvakkatın tamamının türkiye cumhuriyeti anayasasının başlangıç hükümlerine ve maddelerine aykırılığı sebebiyle anayasa mahkemesine müracaat edilmesine ve bu hususta gerekçeli müracaat yazısının yazılmasına karar verilerek duruşma talik edilmiştir yukarıda açıklandığı gibi anayasanın nci maddesi ve anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun inci maddesinde belirtilen bir davaya bakmakta olan mahkemenin dava sebebiyle uygulanacak kanun hükümlerini anayasaya aykırı görürse konuyu itiraz yolu ile anayasa mahkemesine getirebileceği öngörülmüştür olayımızda bu iki temel unsur bir arada kesin olarak mevcuttur memurların yargılanmasında memurlara tanınan ayrıcalık memurların şahıslarına değildir kamu hizmetinin zamanında resmi ve gerekli bir şekilde yapılabilmesini sağlamakesas sayısı karar sayısı amacına yöneliktir uygulamada ise bu husus tersine çalışmakta adeta suç işleyen kamu görevlisini korumak için her türlü manialarla sisteme ve işleyişe set çekilmektedir anayasaya aykırılık yasanın tamamı için geçerlidir i̇tiraz gerekçeleri konu edilen şubat sayılı mmhkm anayasanın başlangıç hükümlerine aykırıdır başlangıç hükümlerinde millet iradesinin mutlak üstünlüğü egemenliğin kayıtsız şartsız türk milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili bulunan hiçbir kişi ve kuruluşun bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeninin dışına çıkamayacağı kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve iş birliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu madde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir yukarıda belirtildiği gibi sosyal bir hukuk devleti olan türkiye cumhuriyetinde şubat yılında yürürlüğe konan ve geçici olduğu yasa başlangıcında açıkça belirtilen bir yasanın bir asıra yakın bir süredir türkiye cumhuriyeti kanunları arasında yerleşmiş olması ve kendisinden sonra çıkan birçok yasanın birçok hükümlerine aykırı olmasına rağmen danıştay içtihatları ile uygunluk sağlanarak türkiye cumhuriyeti memurlarına uygulanması anayasanın başlangıç maddeleri ile maddesinde belirtilen sosyal hukuk devleti esasına aykırıdır uygulamada birliği sağlayacak hiçbir unsur bu yasada teknik yönden de bulunmamaktadır madde türkiye devleti ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür dili türkçedir türkiye devletinin resmi dilinin türkçe olduğu anayasamızda belirtilmiştir uygulanan mmhkmnın ise tam metninin ten fazlası arapça farsça ve osmanlıca kelimelerden birleşmiş olup türkçe kelime azınlıkta kalmaktadır resmi dilin türkçe olması karşısında bu dillerin öğrenme olanağı ancak ilmi yönden üniversitelerin gerekli fakültelerinde belirli öğrencilere öğretilmesi şeklindedir bu halde kanunu bilmemek mazeret sayılmaz ilkesinin de devlet memurları yönünden kabulü mümkün olmayacaktır zira kanun metni yüksek okul mezunu kişinin dahi anlamadığı yabancı kelimelerle ve kavramlarla donatılmıştır bu sebeple kanunun tam metni anayasanın nci maddesinde belirtilen devletin resmi dili türkçedir esasına aykırıdır madde yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır anayasanın temel unsurlarından biri olan yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerde kullanılması esası bu yasanın uygulanması halinde işlerliği kalmamaktadır yargı yetkisinde kuvvetler ayrılığı prensibini benimseyen anayasamızın temel unsurudur bu yasa ile idarenin yani yürütmenin yargının yargı işleminin bir parçası olan hazırlık tahkikatını yapması müsbet veya menfi şekilde sonuçlandırılması yürütmenin yargıya müdahalesi şeklinde olup anayasanın ncu maddesine aykırıdıresas sayısı karar sayısı anayasamız gereği mahkemelerin bağımsızlığı hakimlerin gerek yürütme gerek yasama organına bağlı olmadıkları onlardan müstakil oldukları bu iki organın hakimlere emir ve talimat veremeyeceği ve tavsiyelerde bulunamayacağı anlamına gelir bu hale göre anayasanın ncu maddesinde belirtilen yargı yetkisinin kullanılması idareye verilmiş olmakla anayasaya aykırılık hususu gerçekleşmiş bulunmaktadır madde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye ve sınıfa imtiyaz tanınamaz mmhkm devlet memurları ile kamu hizmetinde çalışan bir kısım işçinin yargılanmalarının özel hükümlere göre yapılmasını öngörmektedir belediye işçileri için yargıtay genel kurulu kararı ile burada memurlara bir ayrıcalık tanınmaktadır bu sistem suç işleyen kamu görevlisini korumak için getirilmemiş olduğu bir gerçektir uygulamada devlet memurlarının yine kendisi gibi devlet memuru olan ve hukuki bilgileri tartışılması bile mümkün olmayan görevliler tarafından sorguya çekilmekte ilgili şahitler dinlenilmekte ve yine bu işçiler tarafından memur hakkında bir karar verilmesi genel olarak memurlar tarafından işlenmesi mümkün olan suçları kapsamadığından cihetle aynı suçu işleyen memur olmayan kişi ile memur kişi arasında kanun önünde eşitlik ilkesini bozar şeklinde uygunlanmaktadır yasada münhasıran memurlar tarafından işlenilmesi mümkün olan suçlar hakkında özel bir yön yoktur gerek memuriyet görevinden doğan gerekse memuriyet sırasında işlenilen suçların failleri herhangi bir ayrım gerektirmeksizin bu özel yasada korumaya alınmışlardır bu da anayasanın ncu maddesine aykırıdır madde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkında sahiptir anayasamızın bu maddesi ncu madde ile birlikte vatandaş yargı mercileri önünde hakkını aramaya sahiptir bu hak arayacağı yer de bağımsız mahkemelerdir mmhkmnın hükümleri vatandaşın bu hakkını engelleyici vasıftadır şikayet hakkını kullanan ve adli mercilere müracaat eden bir kişinin bu müracaatı karşısında suç işlediği iddia edilen kişi memur olması halinde suçun memuriyet görevinden doğmamış olmasına rağmen adli mercilerce sanık hakkında herhangi bir işlem yapılmamakta gerekli takibatın yapılıp luzumu muhakeme kararı veya meni muhakeme kararı verilmesi için dosya ilçe veya il idare kurullarına gönderilmektedir bu işlem sonunda uzun süren bir tahkikattan sonra verilen kararlar dahil adli yargı önünde hak arama durumu elde edilmemektedir verilen meni muhakeme kararının uygunluğunu denetleyecek merci ise il idare kurulunun veya danıştay olup bunlarda yürütme yetkisini kullanan idari organ ile idari yüksek mahkeme vasfındadır bu duruma göre adli yargı dava önüne gelinceye kadar hiçbir yargı yetkisine kullanma hakkı mercii olmamaktadır bu hale göre de mmhkmnın tamamı anayasanın maddesine aykırıdır madde hakimler ve savcılar adli ve idari yargı hakim ve savcıları olarak görev yaparlar bu görevler meslekten hakim ve savcılar eli ile yürütülür anayasanın maddesinde açıkça belirtildiği gibi yargı faaliyeti ancak meslekten olan yani bu işin eğitimini yapmış hakim ve savcılar eli ile yürütülür buna karşı mmhkmnın açık hükümlerine göre cumhuriyet savcılarının yapması gereken hazırlık tahkikatını hakim ve savcılıkla yetkisi olmayan doktor memur mühendis vali yardımcısı vali gibi anayasa ve özel kanunlardaki vasıfları taşımayan kişiler yapmaktadır genelde bu kişilerin bir çoğu vekaletleesas sayısı karar sayısı bu görevi yapan kişiler olup asli görevleri olmamaktadır örneğin i̇darede bilgisayar uzmanı olarak görev yapan bir memur hakkında ilçede görevli bir ziraat teknisyeni karar verebilme hakkına sahip olmaktadır mmhkm hükümlerine göre doğrudan yargıç önüne çıkmaları önlenen kamu görevlileri yönünden adli yargı işlememekte cumhuriyet savcılığı ve mahkeme olarak yargı suç faillerini önüne getirme gücünden yoksun kalmaktadır bu da bu kanunun anayasanın maddesine aykırı olduğunu göstermektedir ayrıca belirtmek lazım gelirki bu yasadan sonra çıkan binlerce yasa maddesi mmhkmnın birden çok hükümlerini değiştirmesi veya ortadan kaldırması gerekirken böyle bir hüküm bu yasalara konmamıştır ayrıca kamu görevlileri statüleri tayin edilirken bu kanun hükümlerine tabi olup olmayacakları açıkça tesbit edilmemiş olmaları karşısında yasa önünde bir kargaşa doğmaktadır yukarıda açıklandığı gibi mmhkmnın tamamının anayasanın başlangıç hükümleri ile maddelerine aykırı bulunduğundan itirazen iptal talebimizin kabulü ile adı geçen kanunun tamamının uygulamadan kaldırılması arz ve talep olunur denilmektedir
1,392