id
int64
1
9.2k
answers
list
title
stringlengths
4
104
question
stringlengths
2
257
context
stringlengths
31
11.1k
201
[ { "answer_start": "97", "text": "(1477)" } ]
İslamda bilim ve teknik
Ptoleme Coğrafya’sının Yunanca’dan Latince’ye çevirisinin ilk baskısı hangi yılda yapılmıştır?
Ptoleme Coğrafya’sının Yunanca’dan Latince’ye çevirilmesiyle (1406) ve özellikle ilk baskısından (1477) sonra Avrupa’da onun zengin malzemesine sahip olunmakla beraber, yeni zorluklarla da yüz yüze gelindi. Zira daha önce Arapça çizelgelerden koordinatlar alınmıştı ki, bunlar kısmen Ptoleme’nin tashih edilmiş verileriydi. Bunlardan bazıları Akdeniz’in doğu-batı ekseninin tashih edilmiş 53° olan boylamı, diğer taraftan Atlantik’te 17°30' batıya kaydırılmış sıfır meridyeni ve Ptoleme’den farklı yeryüzü çevresi uzunluğu ve buna bağlı olarak Arap coğrafyacılarda geçerli olan meridyen derecesi uzunluğunun 56 2/3 mil olmasıdır (Ptoleme tarafından alınan Poseidonios’un beşyüz Stadion’u [Eski Yunan’da 179-213 m. arasında bir uzunluk ölçüsü] karşısında). Bütün bunlar işi daha da zorlaştırıcı ve karmaşık hale getiriyordu.
202
[ { "answer_start": "608", "text": "56 2/3 mil olmasıdır" } ]
İslamda bilim ve teknik
Arap coğrafyacılarda geçerli olan meridyen derecesi uzunluğunu nedir?
Ptoleme Coğrafya’sının Yunanca’dan Latince’ye çevirilmesiyle (1406) ve özellikle ilk baskısından (1477) sonra Avrupa’da onun zengin malzemesine sahip olunmakla beraber, yeni zorluklarla da yüz yüze gelindi. Zira daha önce Arapça çizelgelerden koordinatlar alınmıştı ki, bunlar kısmen Ptoleme’nin tashih edilmiş verileriydi. Bunlardan bazıları Akdeniz’in doğu-batı ekseninin tashih edilmiş 53° olan boylamı, diğer taraftan Atlantik’te 17°30' batıya kaydırılmış sıfır meridyeni ve Ptoleme’den farklı yeryüzü çevresi uzunluğu ve buna bağlı olarak Arap coğrafyacılarda geçerli olan meridyen derecesi uzunluğunun 56 2/3 mil olmasıdır (Ptoleme tarafından alınan Poseidonios’un beşyüz Stadion’u [Eski Yunan’da 179-213 m. arasında bir uzunluk ölçüsü] karşısında). Bütün bunlar işi daha da zorlaştırıcı ve karmaşık hale getiriyordu.
203
[ { "answer_start": "390", "text": "62 1/2 Roma mili olarak" } ]
İslamda bilim ve teknik
Bir meridyen derecesi el-Meʾmūn coğrafyacıları tarafından ne kabul edilmiştir?
Ptoleme Coğrafya’sına yeniden dönüşün sonuçlarından birisi de, Avrupa’daki bilginlerin bir bölümünün, önce Poseidonios tarafından tahmin edilmiş olup sonra da Ptoleme tarafından kabullenilen bir derecenin 500 stadyonluk uzunluğunu yeniden kullanmalarıdır ki, buna göre bir meridyen derecesi el-Me’mun coğrafyacıları tarafından belirlenen ve uzun zamandır Avrupa’da bilinen 562/3 mil yerine 62 1/2 Roma mili olarak değerlendiriliyordu.
204
[ { "answer_start": "389", "text": "110,602 metre" } ]
İslamda bilim ve teknik
Fransız Jean Fernel bir derecenin uzunluğu ne kadardır?
Yaklaşık 100 yıl boyunca geçerli boylam ölçüsünden kaynaklanan kargaşa sonrasında bir meridyen derecesini yeniden belirlemeye yönelik birçok deneme yapılmıştı. İlk denemeyi Fransız Jean Fernel gerçekleştirmişti. Asıl mesleği hekimlik olan bu şahıs 1525 yılında Paris ile Amiens arasındaki mesafeyi posta arabası tekerleklerinin dönüşünden tespit ekmekle öğünerek bir derecenin uzunluğunun 110,602 metre olduğu ve yeryüzü çevresinin 39.817 kilometre olduğu sonucuna ulaşıyordu. Onun, birçok belirsizliklere rağmen böylesine şaşırtıcı derecede iyi bir sonuca ulaşması ardılı Willebrord Snellius’u kuşkulandırmıştı. Snellius diyor ki: Fernel, Arap derece ölçümlerini keyfi bir tarzda geometrik adımlara dönüştürdü, çağdaşları da göz kamaştırıcı bir sonuçla yanıltılmış oldular. Aslında o, ulaştığı bu sonuca rağmen boylam ölçümü bağlamında kendisine model teşkil eden Araplardan çok geride kalmıştır.
205
[ { "answer_start": "432", "text": "39.817 kilometre" } ]
İslamda bilim ve teknik
Fransız Jean Fernel ‘e göre yeryüzünün çevresi kaç km?
Yaklaşık 100 yıl boyunca geçerli boylam ölçüsünden kaynaklanan kargaşa sonrasında bir meridyen derecesini yeniden belirlemeye yönelik birçok deneme yapılmıştı. İlk denemeyi Fransız Jean Fernel gerçekleştirmişti. Asıl mesleği hekimlik olan bu şahıs 1525 yılında Paris ile Amiens arasındaki mesafeyi posta arabası tekerleklerinin dönüşünden tespit ekmekle öğünerek bir derecenin uzunluğunun 110,602 metre olduğu ve yeryüzü çevresinin 39.817 kilometre olduğu sonucuna ulaşıyordu. Onun, birçok belirsizliklere rağmen böylesine şaşırtıcı derecede iyi bir sonuca ulaşması ardılı Willebrord Snellius’u kuşkulandırmıştı. Snellius diyor ki: Fernel, Arap derece ölçümlerini keyfi bir tarzda geometrik adımlara dönüştürdü, çağdaşları da göz kamaştırıcı bir sonuçla yanıltılmış oldular. Aslında o, ulaştığı bu sonuca rağmen boylam ölçümü bağlamında kendisine model teşkil eden Araplardan çok geride kalmıştır.
206
[ { "answer_start": "212", "text": "Asıl mesleği hekimlik" } ]
İslamda bilim ve teknik
Fransız Jean Fernel’in asıl mesleği nedir?
Yaklaşık 100 yıl boyunca geçerli boylam ölçüsünden kaynaklanan kargaşa sonrasında bir meridyen derecesini yeniden belirlemeye yönelik birçok deneme yapılmıştı. İlk denemeyi Fransız Jean Fernel gerçekleştirmişti. Asıl mesleği hekimlik olan bu şahıs 1525 yılında Paris ile Amiens arasındaki mesafeyi posta arabası tekerleklerinin dönüşünden tespit ekmekle öğünerek bir derecenin uzunluğunun 110,602 metre olduğu ve yeryüzü çevresinin 39.817 kilometre olduğu sonucuna ulaşıyordu. Onun, birçok belirsizliklere rağmen böylesine şaşırtıcı derecede iyi bir sonuca ulaşması ardılı Willebrord Snellius’u kuşkulandırmıştı. Snellius diyor ki: Fernel, Arap derece ölçümlerini keyfi bir tarzda geometrik adımlara dönüştürdü, çağdaşları da göz kamaştırıcı bir sonuçla yanıltılmış oldular. Aslında o, ulaştığı bu sonuca rağmen boylam ölçümü bağlamında kendisine model teşkil eden Araplardan çok geride kalmıştır.
207
[ { "answer_start": "248", "text": "1525 yılında" } ]
İslamda bilim ve teknik
Fransız Jean Fernel hangi yılda bir derecenin uzunluğunun 110,602 metre olduğu ve yeryüzü çevresinin 39.817 kilometre olduğu sonucuna ulaştı?
Yaklaşık 100 yıl boyunca geçerli boylam ölçüsünden kaynaklanan kargaşa sonrasında bir meridyen derecesini yeniden belirlemeye yönelik birçok deneme yapılmıştı. İlk denemeyi Fransız Jean Fernel gerçekleştirmişti. Asıl mesleği hekimlik olan bu şahıs 1525 yılında Paris ile Amiens arasındaki mesafeyi posta arabası tekerleklerinin dönüşünden tespit ekmekle öğünerek bir derecenin uzunluğunun 110,602 metre olduğu ve yeryüzü çevresinin 39.817 kilometre olduğu sonucuna ulaşıyordu. Onun, birçok belirsizliklere rağmen böylesine şaşırtıcı derecede iyi bir sonuca ulaşması ardılı Willebrord Snellius’u kuşkulandırmıştı. Snellius diyor ki: Fernel, Arap derece ölçümlerini keyfi bir tarzda geometrik adımlara dönüştürdü, çağdaşları da göz kamaştırıcı bir sonuçla yanıltılmış oldular. Aslında o, ulaştığı bu sonuca rağmen boylam ölçümü bağlamında kendisine model teşkil eden Araplardan çok geride kalmıştır.
208
[ { "answer_start": "573", "text": "Willebrord Snellius’u" } ]
İslamda bilim ve teknik
Fransız Jean Fernel’in birçok belirsizliklere rağmen böylesine şaşırtıcı derecede iyi bir sonuca ulaşması kimi kuşkulandırmıştır?
Yaklaşık 100 yıl boyunca geçerli boylam ölçüsünden kaynaklanan kargaşa sonrasında bir meridyen derecesini yeniden belirlemeye yönelik birçok deneme yapılmıştı. İlk denemeyi Fransız Jean Fernel gerçekleştirmişti. Asıl mesleği hekimlik olan bu şahıs 1525 yılında Paris ile Amiens arasındaki mesafeyi posta arabası tekerleklerinin dönüşünden tespit ekmekle öğünerek bir derecenin uzunluğunun 110,602 metre olduğu ve yeryüzü çevresinin 39.817 kilometre olduğu sonucuna ulaşıyordu. Onun, birçok belirsizliklere rağmen böylesine şaşırtıcı derecede iyi bir sonuca ulaşması ardılı Willebrord Snellius’u kuşkulandırmıştı. Snellius diyor ki: Fernel, Arap derece ölçümlerini keyfi bir tarzda geometrik adımlara dönüştürdü, çağdaşları da göz kamaştırıcı bir sonuçla yanıltılmış oldular. Aslında o, ulaştığı bu sonuca rağmen boylam ölçümü bağlamında kendisine model teşkil eden Araplardan çok geride kalmıştır.
209
[ { "answer_start": "632", "text": "Fernel, Arap derece ölçümlerini keyfi bir tarzda geometrik adımlara dönüştürdü, çağdaşları da göz kamaştırıcı bir sonuçla yanıltılmış oldular." } ]
İslamda bilim ve teknik
Willebrord Snellius’u kuşkusunu hangi cümlesi ile dile getirmiştir?
Yaklaşık 100 yıl boyunca geçerli boylam ölçüsünden kaynaklanan kargaşa sonrasında bir meridyen derecesini yeniden belirlemeye yönelik birçok deneme yapılmıştı. İlk denemeyi Fransız Jean Fernel gerçekleştirmişti. Asıl mesleği hekimlik olan bu şahıs 1525 yılında Paris ile Amiens arasındaki mesafeyi posta arabası tekerleklerinin dönüşünden tespit ekmekle öğünerek bir derecenin uzunluğunun 110,602 metre olduğu ve yeryüzü çevresinin 39.817 kilometre olduğu sonucuna ulaşıyordu. Onun, birçok belirsizliklere rağmen böylesine şaşırtıcı derecede iyi bir sonuca ulaşması ardılı Willebrord Snellius’u kuşkulandırmıştı. Snellius diyor ki: Fernel, Arap derece ölçümlerini keyfi bir tarzda geometrik adımlara dönüştürdü, çağdaşları da göz kamaştırıcı bir sonuçla yanıltılmış oldular. Aslında o, ulaştığı bu sonuca rağmen boylam ölçümü bağlamında kendisine model teşkil eden Araplardan çok geride kalmıştır.
210
[ { "answer_start": "483", "text": "birçok belirsizliklere rağmen böylesine şaşırtıcı derecede iyi bir sonuca ulaşması " } ]
İslamda bilim ve teknik
Fransız Jean Fernel’in ardılı Willebrord Snellius neden kuşkulanmıştır?
Yaklaşık 100 yıl boyunca geçerli boylam ölçüsünden kaynaklanan kargaşa sonrasında bir meridyen derecesini yeniden belirlemeye yönelik birçok deneme yapılmıştı. İlk denemeyi Fransız Jean Fernel gerçekleştirmişti. Asıl mesleği hekimlik olan bu şahıs 1525 yılında Paris ile Amiens arasındaki mesafeyi posta arabası tekerleklerinin dönüşünden tespit ekmekle öğünerek bir derecenin uzunluğunun 110,602 metre olduğu ve yeryüzü çevresinin 39.817 kilometre olduğu sonucuna ulaşıyordu. Onun, birçok belirsizliklere rağmen böylesine şaşırtıcı derecede iyi bir sonuca ulaşması ardılı Willebrord Snellius’u kuşkulandırmıştı. Snellius diyor ki: Fernel, Arap derece ölçümlerini keyfi bir tarzda geometrik adımlara dönüştürdü, çağdaşları da göz kamaştırıcı bir sonuçla yanıltılmış oldular. Aslında o, ulaştığı bu sonuca rağmen boylam ölçümü bağlamında kendisine model teşkil eden Araplardan çok geride kalmıştır.
211
[ { "answer_start": "77", "text": "Hollandalı bilgin Willebrord Snelllius" } ]
İslamda bilim ve teknik
Triangulasyon [üçgenler zinciri] formundan yararlanan bilgin kimdir?
Bir meridyen derecesinin uzunluğunu ölçme denemelerinde biraz önce adı geçen Hollandalı bilgin Willebrord Snelllius (1580- 1626) yüksek bir bilimsel kaliteyi gösteriyor. Bunu yaparken bir triangulasyon [üçgenler zinciri] formundan yararlandı. Bununla birlikte, iki çıkış yerinin enlem derecelerini verecek olan kutup yüksekliklerinin hatalı yapılmış ölçüleri yüzünden yeryüzü çevresi ölçümünde çok küçük bir değere ulaştı. Doğrusu bugün ben, modern coğrafyanın ne zamandan beri yeryüzü çevresi için el- Me’mun coğrafyacılarının ulaştığı değerden daha kesin bir değere sahip olduğunu bilmemekteyim.
212
[ { "answer_start": "77", "text": "Hollandalı bilgin Willebrord Snelllius" } ]
İslamda bilim ve teknik
Bir meridyen derecesinin uzunluğunu ölçme denemelerinde yüksek bir bilimsel kaliteyi gösteren kimdir?
Bir meridyen derecesinin uzunluğunu ölçme denemelerinde biraz önce adı geçen Hollandalı bilgin Willebrord Snelllius (1580- 1626) yüksek bir bilimsel kaliteyi gösteriyor. Bunu yaparken bir triangulasyon [üçgenler zinciri] formundan yararlandı. Bununla birlikte, iki çıkış yerinin enlem derecelerini verecek olan kutup yüksekliklerinin hatalı yapılmış ölçüleri yüzünden yeryüzü çevresi ölçümünde çok küçük bir değere ulaştı. Doğrusu bugün ben, modern coğrafyanın ne zamandan beri yeryüzü çevresi için el- Me’mun coğrafyacılarının ulaştığı değerden daha kesin bir değere sahip olduğunu bilmemekteyim.
213
[ { "answer_start": "251", "text": "Takvim el-Büldan" } ]
İslamda bilim ve teknik
Ebū el-Fidāʾnın coğrafi eserinin adı nedir?
Ptoleme Coğrafya’sının Latince çevirisi ilk baskısının (1477) etkisiyle enlem-boylam derecelerinin belirlenmesindeki gelişimin Almanlarda büyük ölçüde, İtalyanlarda ise tamamen kesintiye uğradığı periyotta Ebu el-Fida’ (ö.732-1331)’nın coğrafi eseri (Takvim el-Büldan), karşılaştırmalı koordinat çizelgeleriyle Avrupa’ya ulaştı. 1534 yılından itibaren İslam dünyasında elçi ve misyoner olarak birkaç yıl geçiren Fransız oryantalist Guillaume Postel, bu kitabın bir nüshasını İstanbul’dan Paris’e getirmişti. Cosmographiae compendium adlı eseri (Basel 1561) için faydalı gördüğü kısımları çevirdi ve Avrupa haritalarında, özellikle Venedik haritalarında bulunan yer pozisyonlarını tashih etmek için, çevirdiği bölümlerden çizelgeler oluşturdu. 1554 yılında Postel, yukarıda adı geçen, Navigationi et viaggi isimli eseri toparlayıp yayınlayan İtalyan bilgin Gian Battista Ramusio’yu bu çizelgelerden haberdar etti. Bu şahıs da bunları haritacı Giacomo Gastaldi’ye tanıttı. Belki de her iki bilgin Ebu el-Fida’’nın kitabını bir Latince çevirisinde kullanma olanağına sahip olmuşlardır. Ramusio bu eserden küçük bir koordinatlar seçkisi almıştır ve bu kitabın bulunuşuna dair sevincini şu kelimelerle ifade etmektedir: Bu eser bugün ilahi bir lütuf olarak gün ışığına çıkmıştır. Kısa bir süre içerisinde kitabın bütün Avrupa’ya yayılan bu şöhreti İngiliz bilgin Richard Hakluyt (ö.1616)’da bu eseri edisyon yoluyla daha geniş ilgililer kitlesine ulaştırma arzusunu doğurmuştu. Bu amaca yönelik olarak 1583 yılında bu kitabın Suriye’de yani Ebu el-Fida’nın memleketinde bulunan bir yazmasını araştırmıştı.
214
[ { "answer_start": "432", "text": "Guillaume Postel" } ]
İslamda bilim ve teknik
Cosmographiae compendium adlı eser kime aittir?
Ptoleme Coğrafya’sının Latince çevirisi ilk baskısının (1477) etkisiyle enlem-boylam derecelerinin belirlenmesindeki gelişimin Almanlarda büyük ölçüde, İtalyanlarda ise tamamen kesintiye uğradığı periyotta Ebu el-Fida’ (ö.732-1331)’nın coğrafi eseri (Takvim el-Büldan), karşılaştırmalı koordinat çizelgeleriyle Avrupa’ya ulaştı. 1534 yılından itibaren İslam dünyasında elçi ve misyoner olarak birkaç yıl geçiren Fransız oryantalist Guillaume Postel, bu kitabın bir nüshasını İstanbul’dan Paris’e getirmişti. Cosmographiae compendium adlı eseri (Basel 1561) için faydalı gördüğü kısımları çevirdi ve Avrupa haritalarında, özellikle Venedik haritalarında bulunan yer pozisyonlarını tashih etmek için, çevirdiği bölümlerden çizelgeler oluşturdu. 1554 yılında Postel, yukarıda adı geçen, Navigationi et viaggi isimli eseri toparlayıp yayınlayan İtalyan bilgin Gian Battista Ramusio’yu bu çizelgelerden haberdar etti. Bu şahıs da bunları haritacı Giacomo Gastaldi’ye tanıttı. Belki de her iki bilgin Ebu el-Fida’’nın kitabını bir Latince çevirisinde kullanma olanağına sahip olmuşlardır. Ramusio bu eserden küçük bir koordinatlar seçkisi almıştır ve bu kitabın bulunuşuna dair sevincini şu kelimelerle ifade etmektedir: Bu eser bugün ilahi bir lütuf olarak gün ışığına çıkmıştır. Kısa bir süre içerisinde kitabın bütün Avrupa’ya yayılan bu şöhreti İngiliz bilgin Richard Hakluyt (ö.1616)’da bu eseri edisyon yoluyla daha geniş ilgililer kitlesine ulaştırma arzusunu doğurmuştu. Bu amaca yönelik olarak 1583 yılında bu kitabın Suriye’de yani Ebu el-Fida’nın memleketinde bulunan bir yazmasını araştırmıştı.
215
[ { "answer_start": "784", "text": "Navigationi et viaggi isimli eseri" } ]
İslamda bilim ve teknik
İtalyan bilgin Gian Battista Ramusio hangi eseri yayınlamıştır?
Ptoleme Coğrafya’sının Latince çevirisi ilk baskısının (1477) etkisiyle enlem-boylam derecelerinin belirlenmesindeki gelişimin Almanlarda büyük ölçüde, İtalyanlarda ise tamamen kesintiye uğradığı periyotta Ebu el-Fida’ (ö.732-1331)’nın coğrafi eseri (Takvim el-Büldan), karşılaştırmalı koordinat çizelgeleriyle Avrupa’ya ulaştı. 1534 yılından itibaren İslam dünyasında elçi ve misyoner olarak birkaç yıl geçiren Fransız oryantalist Guillaume Postel, bu kitabın bir nüshasını İstanbul’dan Paris’e getirmişti. Cosmographiae compendium adlı eseri (Basel 1561) için faydalı gördüğü kısımları çevirdi ve Avrupa haritalarında, özellikle Venedik haritalarında bulunan yer pozisyonlarını tashih etmek için, çevirdiği bölümlerden çizelgeler oluşturdu. 1554 yılında Postel, yukarıda adı geçen, Navigationi et viaggi isimli eseri toparlayıp yayınlayan İtalyan bilgin Gian Battista Ramusio’yu bu çizelgelerden haberdar etti. Bu şahıs da bunları haritacı Giacomo Gastaldi’ye tanıttı. Belki de her iki bilgin Ebu el-Fida’’nın kitabını bir Latince çevirisinde kullanma olanağına sahip olmuşlardır. Ramusio bu eserden küçük bir koordinatlar seçkisi almıştır ve bu kitabın bulunuşuna dair sevincini şu kelimelerle ifade etmektedir: Bu eser bugün ilahi bir lütuf olarak gün ışığına çıkmıştır. Kısa bir süre içerisinde kitabın bütün Avrupa’ya yayılan bu şöhreti İngiliz bilgin Richard Hakluyt (ö.1616)’da bu eseri edisyon yoluyla daha geniş ilgililer kitlesine ulaştırma arzusunu doğurmuştu. Bu amaca yönelik olarak 1583 yılında bu kitabın Suriye’de yani Ebu el-Fida’nın memleketinde bulunan bir yazmasını araştırmıştı.
216
[ { "answer_start": "599", "text": "Avrupa haritalarında, özellikle Venedik haritalarında bulunan yer pozisyonlarını tashih etmek için" } ]
İslamda bilim ve teknik
Guillaume Postel, hangi amaçla eserlerini çevirmiştir?
Ptoleme Coğrafya’sının Latince çevirisi ilk baskısının (1477) etkisiyle enlem-boylam derecelerinin belirlenmesindeki gelişimin Almanlarda büyük ölçüde, İtalyanlarda ise tamamen kesintiye uğradığı periyotta Ebu el-Fida’ (ö.732-1331)’nın coğrafi eseri (Takvim el-Büldan), karşılaştırmalı koordinat çizelgeleriyle Avrupa’ya ulaştı. 1534 yılından itibaren İslam dünyasında elçi ve misyoner olarak birkaç yıl geçiren Fransız oryantalist Guillaume Postel, bu kitabın bir nüshasını İstanbul’dan Paris’e getirmişti. Cosmographiae compendium adlı eseri (Basel 1561) için faydalı gördüğü kısımları çevirdi ve Avrupa haritalarında, özellikle Venedik haritalarında bulunan yer pozisyonlarını tashih etmek için, çevirdiği bölümlerden çizelgeler oluşturdu. 1554 yılında Postel, yukarıda adı geçen, Navigationi et viaggi isimli eseri toparlayıp yayınlayan İtalyan bilgin Gian Battista Ramusio’yu bu çizelgelerden haberdar etti. Bu şahıs da bunları haritacı Giacomo Gastaldi’ye tanıttı. Belki de her iki bilgin Ebu el-Fida’’nın kitabını bir Latince çevirisinde kullanma olanağına sahip olmuşlardır. Ramusio bu eserden küçük bir koordinatlar seçkisi almıştır ve bu kitabın bulunuşuna dair sevincini şu kelimelerle ifade etmektedir: Bu eser bugün ilahi bir lütuf olarak gün ışığına çıkmıştır. Kısa bir süre içerisinde kitabın bütün Avrupa’ya yayılan bu şöhreti İngiliz bilgin Richard Hakluyt (ö.1616)’da bu eseri edisyon yoluyla daha geniş ilgililer kitlesine ulaştırma arzusunu doğurmuştu. Bu amaca yönelik olarak 1583 yılında bu kitabın Suriye’de yani Ebu el-Fida’nın memleketinde bulunan bir yazmasını araştırmıştı.
217
[ { "answer_start": "1215", "text": "Bu eser bugün ilahi bir lütuf olarak gün ışığına çıkmıştır" } ]
İslamda bilim ve teknik
Ramusio kitabın bulunuşuna dair sevincini hangi kelimelerle ifade etmektedir?
Ptoleme Coğrafya’sının Latince çevirisi ilk baskısının (1477) etkisiyle enlem-boylam derecelerinin belirlenmesindeki gelişimin Almanlarda büyük ölçüde, İtalyanlarda ise tamamen kesintiye uğradığı periyotta Ebu el-Fida’ (ö.732-1331)’nın coğrafi eseri (Takvim el-Büldan), karşılaştırmalı koordinat çizelgeleriyle Avrupa’ya ulaştı. 1534 yılından itibaren İslam dünyasında elçi ve misyoner olarak birkaç yıl geçiren Fransız oryantalist Guillaume Postel, bu kitabın bir nüshasını İstanbul’dan Paris’e getirmişti. Cosmographiae compendium adlı eseri (Basel 1561) için faydalı gördüğü kısımları çevirdi ve Avrupa haritalarında, özellikle Venedik haritalarında bulunan yer pozisyonlarını tashih etmek için, çevirdiği bölümlerden çizelgeler oluşturdu. 1554 yılında Postel, yukarıda adı geçen, Navigationi et viaggi isimli eseri toparlayıp yayınlayan İtalyan bilgin Gian Battista Ramusio’yu bu çizelgelerden haberdar etti. Bu şahıs da bunları haritacı Giacomo Gastaldi’ye tanıttı. Belki de her iki bilgin Ebu el-Fida’’nın kitabını bir Latince çevirisinde kullanma olanağına sahip olmuşlardır. Ramusio bu eserden küçük bir koordinatlar seçkisi almıştır ve bu kitabın bulunuşuna dair sevincini şu kelimelerle ifade etmektedir: Bu eser bugün ilahi bir lütuf olarak gün ışığına çıkmıştır. Kısa bir süre içerisinde kitabın bütün Avrupa’ya yayılan bu şöhreti İngiliz bilgin Richard Hakluyt (ö.1616)’da bu eseri edisyon yoluyla daha geniş ilgililer kitlesine ulaştırma arzusunu doğurmuştu. Bu amaca yönelik olarak 1583 yılında bu kitabın Suriye’de yani Ebu el-Fida’nın memleketinde bulunan bir yazmasını araştırmıştı.
218
[ { "answer_start": "1358", "text": "Richard Hakluyt" } ]
İslamda bilim ve teknik
Edisyon yoluyla daha geniş ilgililer kitlesine ulaştırma arzusu kim tarafından doğurmuştu?
Ptoleme Coğrafya’sının Latince çevirisi ilk baskısının (1477) etkisiyle enlem-boylam derecelerinin belirlenmesindeki gelişimin Almanlarda büyük ölçüde, İtalyanlarda ise tamamen kesintiye uğradığı periyotta Ebu el-Fida’ (ö.732-1331)’nın coğrafi eseri (Takvim el-Büldan), karşılaştırmalı koordinat çizelgeleriyle Avrupa’ya ulaştı. 1534 yılından itibaren İslam dünyasında elçi ve misyoner olarak birkaç yıl geçiren Fransız oryantalist Guillaume Postel, bu kitabın bir nüshasını İstanbul’dan Paris’e getirmişti. Cosmographiae compendium adlı eseri (Basel 1561) için faydalı gördüğü kısımları çevirdi ve Avrupa haritalarında, özellikle Venedik haritalarında bulunan yer pozisyonlarını tashih etmek için, çevirdiği bölümlerden çizelgeler oluşturdu. 1554 yılında Postel, yukarıda adı geçen, Navigationi et viaggi isimli eseri toparlayıp yayınlayan İtalyan bilgin Gian Battista Ramusio’yu bu çizelgelerden haberdar etti. Bu şahıs da bunları haritacı Giacomo Gastaldi’ye tanıttı. Belki de her iki bilgin Ebu el-Fida’’nın kitabını bir Latince çevirisinde kullanma olanağına sahip olmuşlardır. Ramusio bu eserden küçük bir koordinatlar seçkisi almıştır ve bu kitabın bulunuşuna dair sevincini şu kelimelerle ifade etmektedir: Bu eser bugün ilahi bir lütuf olarak gün ışığına çıkmıştır. Kısa bir süre içerisinde kitabın bütün Avrupa’ya yayılan bu şöhreti İngiliz bilgin Richard Hakluyt (ö.1616)’da bu eseri edisyon yoluyla daha geniş ilgililer kitlesine ulaştırma arzusunu doğurmuştu. Bu amaca yönelik olarak 1583 yılında bu kitabın Suriye’de yani Ebu el-Fida’nın memleketinde bulunan bir yazmasını araştırmıştı.
219
[ { "answer_start": "1521", "text": "Suriye’de" } ]
İslamda bilim ve teknik
Ebū el-Fidāʾ’nın memleketi nerededir?
Ptoleme Coğrafya’sının Latince çevirisi ilk baskısının (1477) etkisiyle enlem-boylam derecelerinin belirlenmesindeki gelişimin Almanlarda büyük ölçüde, İtalyanlarda ise tamamen kesintiye uğradığı periyotta Ebu el-Fida’ (ö.732-1331)’nın coğrafi eseri (Takvim el-Büldan), karşılaştırmalı koordinat çizelgeleriyle Avrupa’ya ulaştı. 1534 yılından itibaren İslam dünyasında elçi ve misyoner olarak birkaç yıl geçiren Fransız oryantalist Guillaume Postel, bu kitabın bir nüshasını İstanbul’dan Paris’e getirmişti. Cosmographiae compendium adlı eseri (Basel 1561) için faydalı gördüğü kısımları çevirdi ve Avrupa haritalarında, özellikle Venedik haritalarında bulunan yer pozisyonlarını tashih etmek için, çevirdiği bölümlerden çizelgeler oluşturdu. 1554 yılında Postel, yukarıda adı geçen, Navigationi et viaggi isimli eseri toparlayıp yayınlayan İtalyan bilgin Gian Battista Ramusio’yu bu çizelgelerden haberdar etti. Bu şahıs da bunları haritacı Giacomo Gastaldi’ye tanıttı. Belki de her iki bilgin Ebu el-Fida’’nın kitabını bir Latince çevirisinde kullanma olanağına sahip olmuşlardır. Ramusio bu eserden küçük bir koordinatlar seçkisi almıştır ve bu kitabın bulunuşuna dair sevincini şu kelimelerle ifade etmektedir: Bu eser bugün ilahi bir lütuf olarak gün ışığına çıkmıştır. Kısa bir süre içerisinde kitabın bütün Avrupa’ya yayılan bu şöhreti İngiliz bilgin Richard Hakluyt (ö.1616)’da bu eseri edisyon yoluyla daha geniş ilgililer kitlesine ulaştırma arzusunu doğurmuştu. Bu amaca yönelik olarak 1583 yılında bu kitabın Suriye’de yani Ebu el-Fida’nın memleketinde bulunan bir yazmasını araştırmıştı.
220
[ { "answer_start": "841", "text": "İtalyan bilgin Gian Battista Ramusio" } ]
İslamda bilim ve teknik
Navigationi et viaggi isimli eseri toparlayıp yayınlayan kimdir?
Ptoleme Coğrafya’sının Latince çevirisi ilk baskısının (1477) etkisiyle enlem-boylam derecelerinin belirlenmesindeki gelişimin Almanlarda büyük ölçüde, İtalyanlarda ise tamamen kesintiye uğradığı periyotta Ebu el-Fida’ (ö.732-1331)’nın coğrafi eseri (Takvim el-Büldan), karşılaştırmalı koordinat çizelgeleriyle Avrupa’ya ulaştı. 1534 yılından itibaren İslam dünyasında elçi ve misyoner olarak birkaç yıl geçiren Fransız oryantalist Guillaume Postel, bu kitabın bir nüshasını İstanbul’dan Paris’e getirmişti. Cosmographiae compendium adlı eseri (Basel 1561) için faydalı gördüğü kısımları çevirdi ve Avrupa haritalarında, özellikle Venedik haritalarında bulunan yer pozisyonlarını tashih etmek için, çevirdiği bölümlerden çizelgeler oluşturdu. 1554 yılında Postel, yukarıda adı geçen, Navigationi et viaggi isimli eseri toparlayıp yayınlayan İtalyan bilgin Gian Battista Ramusio’yu bu çizelgelerden haberdar etti. Bu şahıs da bunları haritacı Giacomo Gastaldi’ye tanıttı. Belki de her iki bilgin Ebu el-Fida’’nın kitabını bir Latince çevirisinde kullanma olanağına sahip olmuşlardır. Ramusio bu eserden küçük bir koordinatlar seçkisi almıştır ve bu kitabın bulunuşuna dair sevincini şu kelimelerle ifade etmektedir: Bu eser bugün ilahi bir lütuf olarak gün ışığına çıkmıştır. Kısa bir süre içerisinde kitabın bütün Avrupa’ya yayılan bu şöhreti İngiliz bilgin Richard Hakluyt (ö.1616)’da bu eseri edisyon yoluyla daha geniş ilgililer kitlesine ulaştırma arzusunu doğurmuştu. Bu amaca yönelik olarak 1583 yılında bu kitabın Suriye’de yani Ebu el-Fida’nın memleketinde bulunan bir yazmasını araştırmıştı.
221
[ { "answer_start": "1497", "text": "1583 yılında" } ]
İslamda bilim ve teknik
İngiliz bilgin Richard Hakluyt bu kitabın Suriye’de yani Ebū el-Fidāʾ’nın memleketinde bulunan bir yazmasını ne zaman araştırmıştı?
Ptoleme Coğrafya’sının Latince çevirisi ilk baskısının (1477) etkisiyle enlem-boylam derecelerinin belirlenmesindeki gelişimin Almanlarda büyük ölçüde, İtalyanlarda ise tamamen kesintiye uğradığı periyotta Ebu el-Fida’ (ö.732-1331)’nın coğrafi eseri (Takvim el-Büldan), karşılaştırmalı koordinat çizelgeleriyle Avrupa’ya ulaştı. 1534 yılından itibaren İslam dünyasında elçi ve misyoner olarak birkaç yıl geçiren Fransız oryantalist Guillaume Postel, bu kitabın bir nüshasını İstanbul’dan Paris’e getirmişti. Cosmographiae compendium adlı eseri (Basel 1561) için faydalı gördüğü kısımları çevirdi ve Avrupa haritalarında, özellikle Venedik haritalarında bulunan yer pozisyonlarını tashih etmek için, çevirdiği bölümlerden çizelgeler oluşturdu. 1554 yılında Postel, yukarıda adı geçen, Navigationi et viaggi isimli eseri toparlayıp yayınlayan İtalyan bilgin Gian Battista Ramusio’yu bu çizelgelerden haberdar etti. Bu şahıs da bunları haritacı Giacomo Gastaldi’ye tanıttı. Belki de her iki bilgin Ebu el-Fida’’nın kitabını bir Latince çevirisinde kullanma olanağına sahip olmuşlardır. Ramusio bu eserden küçük bir koordinatlar seçkisi almıştır ve bu kitabın bulunuşuna dair sevincini şu kelimelerle ifade etmektedir: Bu eser bugün ilahi bir lütuf olarak gün ışığına çıkmıştır. Kısa bir süre içerisinde kitabın bütün Avrupa’ya yayılan bu şöhreti İngiliz bilgin Richard Hakluyt (ö.1616)’da bu eseri edisyon yoluyla daha geniş ilgililer kitlesine ulaştırma arzusunu doğurmuştu. Bu amaca yönelik olarak 1583 yılında bu kitabın Suriye’de yani Ebu el-Fida’nın memleketinde bulunan bir yazmasını araştırmıştı.
222
[ { "answer_start": "84", "text": "Volume of Great and Rich Discoveries" } ]
İslamda bilim ve teknik
Ebū el-Fidā’nın kitabının yaygın şöhretini hangi eserle elde etmiştir?
Ebu el-Fida’’nın kitabının yaygın şöhretine John Dee’nin bugüne kadar yayınlanmamış Volume of Great and Rich Discoveries isimli eseri de şahitlik etmektedir. Bu eserde, birçok şeyin yanı sıra 1570’li yıllarda, Asya’nın Arktik kıyısı boyunca ilerlenerek Tabin burnuna gemi ile ulaşılabileceği yönündeki düşüncelerin yeni ortaya çıktıkları da rivayet edilmektedir. Bu, Doğu Asya’ya kuzeyden deniz yoluyla ulaşılıp ulaşılamayacağı sorunudur. Bunu, dönemin çok önemli iki haritacısı Gerhard Mercator ve Abraham Ortelius yadsırken, John Dee bu yolun katedilebileceğini savunuyordu. Bu noktada John Dee, Ebu el-Fida’’nın Kuzey Çin’in ve kuzeyde Rusya ile birlikte Asya kıyısının birbirleriyle bağlantılı olduğuna yönelik bilgilerine dayanmaktadır ve bu bilgiyi şu şekilde nitelemektedir a record worthy to be printed in gold [altın harflerle yazılmayı hak eden bir kayıt]. Ebu el-Fida’nın kitabı en büyük takdiri Alman bilgin Wilhelm Schickard
223
[ { "answer_start": "44", "text": "John Dee" } ]
İslamda bilim ve teknik
Volume of Great and Rich Discoveries kime aittir?
Ebu el-Fida’’nın kitabının yaygın şöhretine John Dee’nin bugüne kadar yayınlanmamış Volume of Great and Rich Discoveries isimli eseri de şahitlik etmektedir. Bu eserde, birçok şeyin yanı sıra 1570’li yıllarda, Asya’nın Arktik kıyısı boyunca ilerlenerek Tabin burnuna gemi ile ulaşılabileceği yönündeki düşüncelerin yeni ortaya çıktıkları da rivayet edilmektedir. Bu, Doğu Asya’ya kuzeyden deniz yoluyla ulaşılıp ulaşılamayacağı sorunudur. Bunu, dönemin çok önemli iki haritacısı Gerhard Mercator ve Abraham Ortelius yadsırken, John Dee bu yolun katedilebileceğini savunuyordu. Bu noktada John Dee, Ebu el-Fida’’nın Kuzey Çin’in ve kuzeyde Rusya ile birlikte Asya kıyısının birbirleriyle bağlantılı olduğuna yönelik bilgilerine dayanmaktadır ve bu bilgiyi şu şekilde nitelemektedir a record worthy to be printed in gold [altın harflerle yazılmayı hak eden bir kayıt]. Ebu el-Fida’nın kitabı en büyük takdiri Alman bilgin Wilhelm Schickard
224
[ { "answer_start": "479", "text": "Gerhard Mercator ve Abraham Ortelius" } ]
İslamda bilim ve teknik
1570’li yıllardaki önemli iki haritacı kimdir?
Ebu el-Fida’’nın kitabının yaygın şöhretine John Dee’nin bugüne kadar yayınlanmamış Volume of Great and Rich Discoveries isimli eseri de şahitlik etmektedir. Bu eserde, birçok şeyin yanı sıra 1570’li yıllarda, Asya’nın Arktik kıyısı boyunca ilerlenerek Tabin burnuna gemi ile ulaşılabileceği yönündeki düşüncelerin yeni ortaya çıktıkları da rivayet edilmektedir. Bu, Doğu Asya’ya kuzeyden deniz yoluyla ulaşılıp ulaşılamayacağı sorunudur. Bunu, dönemin çok önemli iki haritacısı Gerhard Mercator ve Abraham Ortelius yadsırken, John Dee bu yolun katedilebileceğini savunuyordu. Bu noktada John Dee, Ebu el-Fida’’nın Kuzey Çin’in ve kuzeyde Rusya ile birlikte Asya kıyısının birbirleriyle bağlantılı olduğuna yönelik bilgilerine dayanmaktadır ve bu bilgiyi şu şekilde nitelemektedir a record worthy to be printed in gold [altın harflerle yazılmayı hak eden bir kayıt]. Ebu el-Fida’nın kitabı en büyük takdiri Alman bilgin Wilhelm Schickard
225
[ { "answer_start": "907", "text": "Alman bilgin Wilhelm Schickard " } ]
İslamda bilim ve teknik
Ebu el-Fida’nın kitabı en büyük takdiri kimde bulmuştur?
Ebu el-Fida’’nın kitabının yaygın şöhretine John Dee’nin bugüne kadar yayınlanmamış Volume of Great and Rich Discoveries isimli eseri de şahitlik etmektedir. Bu eserde, birçok şeyin yanı sıra 1570’li yıllarda, Asya’nın Arktik kıyısı boyunca ilerlenerek Tabin burnuna gemi ile ulaşılabileceği yönündeki düşüncelerin yeni ortaya çıktıkları da rivayet edilmektedir. Bu, Doğu Asya’ya kuzeyden deniz yoluyla ulaşılıp ulaşılamayacağı sorunudur. Bunu, dönemin çok önemli iki haritacısı Gerhard Mercator ve Abraham Ortelius yadsırken, John Dee bu yolun katedilebileceğini savunuyordu. Bu noktada John Dee, Ebu el-Fida’’nın Kuzey Çin’in ve kuzeyde Rusya ile birlikte Asya kıyısının birbirleriyle bağlantılı olduğuna yönelik bilgilerine dayanmaktadır ve bu bilgiyi şu şekilde nitelemektedir a record worthy to be printed in gold [altın harflerle yazılmayı hak eden bir kayıt]. Ebu el-Fida’nın kitabı en büyük takdiri Alman bilgin Wilhelm Schickard
226
[ { "answer_start": "97", "text": "Adapazarı’nda" } ]
Türk Şairler
Sait Faik ilk öğrenimine nerede başlamıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
227
[ { "answer_start": "111", "text": "Rehber-i Terakki Mektebi’nde" } ]
Türk Şairler
Sait Faik ilk öğrenimine hangi okulda başlamıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
228
[ { "answer_start": "149", "text": "İki yıl kadar" } ]
Türk Şairler
Sait Faik Adapazarı İdadisi’nde ne kadar okumuştur?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
229
[ { "answer_start": "247", "text": "Bursa Lisesi’nde" } ]
Türk Şairler
Sait Faik orta öğrenimini nerede tamamlamıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
230
[ { "answer_start": "192", "text": "İstanbul Erkek Lisesi’nde" } ]
Türk Şairler
Sait Faik Bursa Lisesi’nden önce orta öğretimine nerede başlamıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
231
[ { "answer_start": "274", "text": "(1928)" } ]
Türk Şairler
Sait Faik orta öğrenimini kaç yılında tamamlamıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
232
[ { "answer_start": "389", "text": "İsviçre’ye" } ]
Türk Şairler
Sait Faik babasının isteği üzerine nereye gitmiştir?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
233
[ { "answer_start": "367", "text": "iktisat öğrenimi için" } ]
Türk Şairler
Sait Faik İsviçre'ye neden gitmiştir?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
234
[ { "answer_start": "282", "text": "İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne" } ]
Türk Şairler
Sait Faik İsviçre'ye gitmeden nerede okuyordur?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
235
[ { "answer_start": "313", "text": "iki yıl" } ]
Türk Şairler
Sait Faik İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne ne kadar devam etmiştir?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
236
[ { "answer_start": "462", "text": "Grenoble’a" } ]
Türk Şairler
Sait Faik iktisat öğrenimini bırakarak nereye geçmiştir?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
237
[ { "answer_start": "479", "text": " Üç yıl" } ]
Türk Şairler
Sait Faik iktisat öğrenimini bıraktıktan sonra kaç yıl edebiyat eğitimi aldı?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
238
[ { "answer_start": "533", "text": "babası tarafından geri çağrıldı" } ]
Türk Şairler
Sait Faik yurt dışından neden döndü?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
239
[ { "answer_start": "565", "text": "(1933)" } ]
Türk Şairler
Sait Faik babası tarafından ne zaman geri çağrıldı
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
240
[ { "answer_start": "584", "text": "Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde" } ]
Türk Şairler
Sait Faik nerede Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
241
[ { "answer_start": "685", "text": "tutunamadı" } ]
Türk Şairler
Sait Faik'in ticarete atılmasının sonucu nasıl olmuştur?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
242
[ { "answer_start": "621", "text": "Türkçe gurup dersleri öğretmenliği" } ]
Türk Şairler
Sait Faik Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde hangi görevde çalışmıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
243
[ { "answer_start": "697", "text": "Bir ay" } ]
Türk Şairler
Sait Faik Haber gazetesinde ne kadar çalışmıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
244
[ { "answer_start": "722", "text": "adliye muhabirliği" } ]
Türk Şairler
Sait Faik Haber gazetesinde hangi görevde çalışmıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
245
[ { "answer_start": "704", "text": "Haber gazetesinde" } ]
Türk Şairler
Sait Faik nerede adliye muhabirliği göreviyle çalışmıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
246
[ { "answer_start": "755", "text": "Babasının ölümü üzerine" } ]
Türk Şairler
Sait Faik avare bir hayata neden başlamıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
247
[ { "answer_start": "838", "text": "Evlenemedi." } ]
Türk Şairler
Sait Faik hiç evlenebilmiş midir?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
248
[ { "answer_start": "858", "text": "Burgaz adasındaki köşklerinde" } ]
Türk Şairler
Sait Faik ömrünün sonuna kadar yazları nerede kalmıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
249
[ { "answer_start": "897", "text": "Şişli’deki apartmanlarında" } ]
Türk Şairler
Sait Faik ömrünün sonuna kadar kışları nerede kalmıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
250
[ { "answer_start": "924", "text": "annesi ile beraber" } ]
Türk Şairler
Sait Faik ömrünün sonuna kadar kimle yaşamıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
251
[ { "answer_start": "952", "text": "fazla içkili bohem hayatı" } ]
Türk Şairler
Sait Faik ömrünün sonuna kadar nasıl bir hayat yaşamıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
252
[ { "answer_start": "1006", "text": "Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı" } ]
Türk Şairler
Sait Faik şeref üyeliğine neden seçilmiştir?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
253
[ { "answer_start": "1072", "text": "Mark Twain Derneği" } ]
Türk Şairler
Sait Faik hangi dernek tarafından şeref üyeliğine seçilmiştir?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
254
[ { "answer_start": "1045", "text": "A.B.D.’deki" } ]
Türk Şairler
Mark Twain Derneği nerededir?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
255
[ { "answer_start": "1144", "text": "siroz hastalığından" } ]
Türk Şairler
Sait Faik hangi hastalığan dolayı vefat etmiştir?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
256
[ { "answer_start": "1197", "text": "Zircirlikuyu Mezarlığı’na" } ]
Türk Şairler
Sait Faik nereye gömülmüştür?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
257
[ { "answer_start": "1272", "text": "en beğenilen hikäye kitabına" } ]
Türk Şairler
Sait Faik Hikaye armağanı neye verilmektedir?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
258
[ { "answer_start": "924", "text": "annesi" } ]
Türk Şairler
Sait Faik Hikaye armağanını kim tesis etmektedir?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
259
[ { "answer_start": "1381", "text": "Sait Faik Müzesi" } ]
Türk Şairler
Burgaz adasındaki köşk ne olarak değiştirilmiştir?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
260
[ { "answer_start": "1403", "text": "(11 Mayıs 1964)" } ]
Türk Şairler
Sait Faik Müzesi ne zaman kurulmuştur?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
261
[ { "answer_start": "1538", "text": "lise öğrencisi iken" } ]
Türk Şairler
Sait Faik, ilk hikäyelerini ne zaman kaleme almıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
262
[ { "answer_start": "1600", "text": "Uçurtma" } ]
Türk Şairler
Sait Faik'in basılan ilk yazısının adı nedir?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
263
[ { "answer_start": "1640", "text": "Milliyet gazetesinde" } ]
Türk Şairler
Uçurtma ilk olarak nerede yayımlanmıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
264
[ { "answer_start": "1609", "text": "Kenan Hulüsi’nin" } ]
Türk Şairler
Uçurtma kimin aracılığıyla çıkmıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
265
[ { "answer_start": "1686", "text": "Varlık dergisinde" } ]
Türk Şairler
Sait Faik'in ölümünden sonra hikayeleri hangi dergide yayımlanmıştır?
ABASIYANIK, Sait Faik. Hikayeci (Adapazarı 23 Kasım 1906-İstanbul 11 Mayıs 1954). İlk öğrenimine Adapazarı’nda Rehber-i Terakki Mektebi’nde başladı. İki yıl kadar Adapazarı İdadisi’nde okudu. İstanbul Erkek Lisesi’nde devam ettiği orta öğrenimini Bursa Lisesi’nde tamamladı (1928). İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Kısa süre sonra iktisat öğrenimini bırakarak Lozan’dan Grenoble’a geçti. Üç yıl başıboş bir edebiyat öğrenimi gördükten sonra babası tarafından geri çağrıldı (1933). Bir müddet Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’­nde Türkçe gurup dersleri öğretmenliği yaptı. Ticarete atıldıysa da tutunamadı. Bir ay Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). Babasının ölümü üzerine aileden kalan emlakin geliri ile avare bir hayata başladı. Evlenemedi. Yazları Burgaz adasındaki köşklerinde, kışları Şişli’deki apartmanlarında annesi ile beraber geçen bu fazla içkili bohem hayatı ömrünün sonuna kadar sürdü. Modern edebiyata hizmetlerinden dolayı A.B.D.’deki milletlerarası Mark Twain Derneği tarafından şeref üyeliğine seçildi (1953). Tutulduğu siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul’da öldü. Zircirlikuyu Mezarlığı’na gömüldü. Ölümünden sonra annesi bir önceki yılın en beğenilen hikäye kitabına verilmek üzere bir Sait Faik Hikaye armağanı tesis etti. Burgaz adasındaki köşk Sait Faik Müzesi oldu (11 Mayıs 1964). İstanbul’da lise sıralarında (1925) şiirler yazan Sait Faik, ilk hikäyelerini Ipekli mendil, Zem berek, Bursa’da yine lise öğrencisi iken kaleme almıştı (1926). Basılan ilk yazısı Uçurtma, Kenan Hulüsi’nin aracılığı ile Milliyet gazetesinde çıktı (1929). Daha sonra Varlık dergisinde yayımlanan hikayeleri ile tanındı. Cumhuriyetten sonra yetişen yazarlarımız içinde İstanbul dışına çıkmamış olanlardan biri de Sait Faik’tir. Yurt içi gözlemleri çocukluk hatıraları ile mahdut olarak Adapazarı ve Bursa çevresinde kalmıştır. Buna karşılık yurt dışı seyahatlarının kişiliği ve sanatı üzerine tesiri oldukça fazladır. Bütünü ile eserlerini kapsayan bir temel bakış açısı aranırsa bu hümanizm olabilir. Batı kaynaklı, bu boyutları belli olmayan insan sevgisi, Sait Faik’in yaşadığı zaman dilimi içinde Türk aydınını oldukça etkilemiştir.
266
[ { "answer_start": "92", "text": "İç oğlanı" } ]
Türk Şairler
Abdi ne olarak yetiştirilmiştir?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
267
[ { "answer_start": "146", "text": "Vezir" } ]
Türk Şairler
Abdi paşa hangi ünvan ile Nişancılığa yükselmiştir?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
268
[ { "answer_start": "65", "text": "Küçük yaşta" } ]
Türk Şairler
Abdi paşa saraya ne zaman alınmıştır?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
269
[ { "answer_start": "196", "text": "İstanbul kaymakamlığı" } ]
Türk Şairler
Abdi paşa nerede kaymakamlık yapmıştır?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
270
[ { "answer_start": "226", "text": "Bosna valiliği" } ]
Türk Şairler
Abdi paşa nerede valilik yapmıştır?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
271
[ { "answer_start": "329", "text": "(1681)" } ]
Türk Şairler
Abdi paşa Kubbe vezirleri arasına ne zaman alınmıştır?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
272
[ { "answer_start": "434", "text": "Sakız mutasarrıflığına" } ]
Türk Şairler
Abdi paşa vefat ettiğinde görevi neydi?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
273
[ { "answer_start": "660", "text": "tarihçiliği" } ]
Türk Şairler
Abdi paşanın şairliğinden önce hangi özelliği gelmektedir?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
274
[ { "answer_start": "709", "text": "saltanat devrinin tarihini yazmakla" } ]
Türk Şairler
IV. Mehmed Abdi paşaya hangi görevi vermiştir?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
275
[ { "answer_start": "780", "text": "1648-1682" } ]
Türk Şairler
Abdi paşa yazdığı tarih kitabı hangi yıllar arasını ihtiva eder?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
276
[ { "answer_start": "864", "text": "Nişancı Tarihi" } ]
Türk Şairler
Abdi paşa yazdığı tarih kitabı hangi isimle meşhurdur?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
277
[ { "answer_start": "346", "text": "Basra valiliği" } ]
Türk Şairler
Abdi paşa hangi görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
278
[ { "answer_start": "1053", "text": "ortaklaşa yazdıkları gazelden" } ]
Türk Şairler
Abdi paşanın Nabi ile münasebeti nereden anlaşılmaktadır?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
279
[ { "answer_start": "1017", "text": "Nabi" } ]
Türk Şairler
Abdi paşa kiminleortaklaşa gazel yazmıştır?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
280
[ { "answer_start": "1136", "text": "dini-didaktik" } ]
Türk Şairler
Abdi paşanın hangi türdeki şiirleri çoğunluktadır?
ABDİ, (Abdurrahman) Paşa. Tarihçi, şair (İstanbul ?-Sakız 1692). Küçük yaşta saraya alındı. İç oğlanı olarak yetiştirildi. Kısa zamanda yükseldi. Vezir ünvanı ile Nişancılığa tayin edildi (1669). İstanbul kaymakamlığı (1678), Bosna valiliği (1679) yaptıktan sonra yeniden Nişancılığa tayin olundu. Kubbe vezirleri arasına alındı (1681). İki defa Basra valiliğine tayin olundu (1683-86 ve 1687- 88). Kandiye valiliğinden sonra (1690), Sakız mutasarrıflığına tayin olundu (1691) ve bu görevi sırasında vefat etti. Abdi Paşa doğruluğu ve iyi idareciliğı ile, vazife yaptığı yerler halkının güvenini kazanmış, bazı yerlerde keram etine inanılmıştır. Abdi Paşa’nın tarihçiliği şairliğinden önce gelir. IV. Mehmed, saltanat devrinin tarihini yazmakla Abdi Paşa’yı görevlendirdi. Tarihi 1648-1682 yılları arasındaki olayları ihtiva eder. Asıl adı olan Vekayiname’den çok Nişancı Tarihi diye meşhurdur. Abdi Paşa Basra valiliği görevinden sonra tarihiyle meşgul olamamıştır. Divan tertib etmemesine rağmen şiir de yazmıştır. Nabi ile yakın münasebetleri olduğu ortaklaşa yazdıkları gazelden anlaşılmaktadır. Şiirde Nabi tarzını benimsemiş olup dini-didaktik şiirleri çoğunluktadır.
281
[ { "answer_start": "61", "text": "İbrahim’dir" } ]
Türk Şairler
Abay'ın adı nedir?
ABAY, İbrahim. Kazak şairi (Semey Palat 1845-1904). Asıl adı İbrahim’dir. Babası bir kazak boyunun reisi idi. Abay, hem medreseye hem Rus usülü mektebe devam etti. Onbeş yaşından sonra babasına yardımcı oldu. Bu yaşlardaki tavrıyla gelecekte güçlü bir bey olacağı kanaatini uyandırdı. Yirmi yaşında halk kültürünü tamamen almış, İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde yayğınlaşan Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmiştir. 35 yaşındayken, sürgün edildiklerinden Simla’da bulunan Rus ihtilalcilerini tanıdı (1880). Böylece, Rus ve diğer batılı yazarların eserlerini okudu. Halkın yeni usülde tahsil görmesi için çaba sarf etti. Abay, şiir yazdığı gibi, ünlü Rus şairlerinden tercümeler yapmış, halkına Rus şair ve ediplerini tanıtmak istemiştir. Şiirleri şekil ve muhteva bakımından halk şiirlerinden umumiyetle ayrılır. Rus şairlerinin tesirinde kalmıştır. Ekseriya didaktik olan şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış (1906), Rus ihtilalinden sonra da iki defa basılmıştır. (1921 ve 1922).
282
[ { "answer_start": "85", "text": "kazak boyunun reisi" } ]
Türk Şairler
Abay'ın babası nedir?
ABAY, İbrahim. Kazak şairi (Semey Palat 1845-1904). Asıl adı İbrahim’dir. Babası bir kazak boyunun reisi idi. Abay, hem medreseye hem Rus usülü mektebe devam etti. Onbeş yaşından sonra babasına yardımcı oldu. Bu yaşlardaki tavrıyla gelecekte güçlü bir bey olacağı kanaatini uyandırdı. Yirmi yaşında halk kültürünü tamamen almış, İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde yayğınlaşan Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmiştir. 35 yaşındayken, sürgün edildiklerinden Simla’da bulunan Rus ihtilalcilerini tanıdı (1880). Böylece, Rus ve diğer batılı yazarların eserlerini okudu. Halkın yeni usülde tahsil görmesi için çaba sarf etti. Abay, şiir yazdığı gibi, ünlü Rus şairlerinden tercümeler yapmış, halkına Rus şair ve ediplerini tanıtmak istemiştir. Şiirleri şekil ve muhteva bakımından halk şiirlerinden umumiyetle ayrılır. Rus şairlerinin tesirinde kalmıştır. Ekseriya didaktik olan şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış (1906), Rus ihtilalinden sonra da iki defa basılmıştır. (1921 ve 1922).
283
[ { "answer_start": "116", "text": "hem medreseye hem Rus usülü mektebe" } ]
Türk Şairler
Abay nerelerde okumuştur?
ABAY, İbrahim. Kazak şairi (Semey Palat 1845-1904). Asıl adı İbrahim’dir. Babası bir kazak boyunun reisi idi. Abay, hem medreseye hem Rus usülü mektebe devam etti. Onbeş yaşından sonra babasına yardımcı oldu. Bu yaşlardaki tavrıyla gelecekte güçlü bir bey olacağı kanaatini uyandırdı. Yirmi yaşında halk kültürünü tamamen almış, İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde yayğınlaşan Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmiştir. 35 yaşındayken, sürgün edildiklerinden Simla’da bulunan Rus ihtilalcilerini tanıdı (1880). Böylece, Rus ve diğer batılı yazarların eserlerini okudu. Halkın yeni usülde tahsil görmesi için çaba sarf etti. Abay, şiir yazdığı gibi, ünlü Rus şairlerinden tercümeler yapmış, halkına Rus şair ve ediplerini tanıtmak istemiştir. Şiirleri şekil ve muhteva bakımından halk şiirlerinden umumiyetle ayrılır. Rus şairlerinin tesirinde kalmıştır. Ekseriya didaktik olan şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış (1906), Rus ihtilalinden sonra da iki defa basılmıştır. (1921 ve 1922).
284
[ { "answer_start": "164", "text": "Onbeş yaşından" } ]
Türk Şairler
Abay kaç yaşından sonra babasına yardımcı olmuştur?
ABAY, İbrahim. Kazak şairi (Semey Palat 1845-1904). Asıl adı İbrahim’dir. Babası bir kazak boyunun reisi idi. Abay, hem medreseye hem Rus usülü mektebe devam etti. Onbeş yaşından sonra babasına yardımcı oldu. Bu yaşlardaki tavrıyla gelecekte güçlü bir bey olacağı kanaatini uyandırdı. Yirmi yaşında halk kültürünü tamamen almış, İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde yayğınlaşan Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmiştir. 35 yaşındayken, sürgün edildiklerinden Simla’da bulunan Rus ihtilalcilerini tanıdı (1880). Böylece, Rus ve diğer batılı yazarların eserlerini okudu. Halkın yeni usülde tahsil görmesi için çaba sarf etti. Abay, şiir yazdığı gibi, ünlü Rus şairlerinden tercümeler yapmış, halkına Rus şair ve ediplerini tanıtmak istemiştir. Şiirleri şekil ve muhteva bakımından halk şiirlerinden umumiyetle ayrılır. Rus şairlerinin tesirinde kalmıştır. Ekseriya didaktik olan şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış (1906), Rus ihtilalinden sonra da iki defa basılmıştır. (1921 ve 1922).
285
[ { "answer_start": "242", "text": "güçlü bir bey olacağı kanaatini" } ]
Türk Şairler
Abay Onbeş yaşındaki tavırlarıyla hangi kanaati uyandırdı
ABAY, İbrahim. Kazak şairi (Semey Palat 1845-1904). Asıl adı İbrahim’dir. Babası bir kazak boyunun reisi idi. Abay, hem medreseye hem Rus usülü mektebe devam etti. Onbeş yaşından sonra babasına yardımcı oldu. Bu yaşlardaki tavrıyla gelecekte güçlü bir bey olacağı kanaatini uyandırdı. Yirmi yaşında halk kültürünü tamamen almış, İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde yayğınlaşan Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmiştir. 35 yaşındayken, sürgün edildiklerinden Simla’da bulunan Rus ihtilalcilerini tanıdı (1880). Böylece, Rus ve diğer batılı yazarların eserlerini okudu. Halkın yeni usülde tahsil görmesi için çaba sarf etti. Abay, şiir yazdığı gibi, ünlü Rus şairlerinden tercümeler yapmış, halkına Rus şair ve ediplerini tanıtmak istemiştir. Şiirleri şekil ve muhteva bakımından halk şiirlerinden umumiyetle ayrılır. Rus şairlerinin tesirinde kalmıştır. Ekseriya didaktik olan şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış (1906), Rus ihtilalinden sonra da iki defa basılmıştır. (1921 ve 1922).
286
[ { "answer_start": "329", "text": "İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması" } ]
Türk Şairler
Abay'ın Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmesine ne neden olmuştur?
ABAY, İbrahim. Kazak şairi (Semey Palat 1845-1904). Asıl adı İbrahim’dir. Babası bir kazak boyunun reisi idi. Abay, hem medreseye hem Rus usülü mektebe devam etti. Onbeş yaşından sonra babasına yardımcı oldu. Bu yaşlardaki tavrıyla gelecekte güçlü bir bey olacağı kanaatini uyandırdı. Yirmi yaşında halk kültürünü tamamen almış, İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde yayğınlaşan Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmiştir. 35 yaşındayken, sürgün edildiklerinden Simla’da bulunan Rus ihtilalcilerini tanıdı (1880). Böylece, Rus ve diğer batılı yazarların eserlerini okudu. Halkın yeni usülde tahsil görmesi için çaba sarf etti. Abay, şiir yazdığı gibi, ünlü Rus şairlerinden tercümeler yapmış, halkına Rus şair ve ediplerini tanıtmak istemiştir. Şiirleri şekil ve muhteva bakımından halk şiirlerinden umumiyetle ayrılır. Rus şairlerinin tesirinde kalmıştır. Ekseriya didaktik olan şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış (1906), Rus ihtilalinden sonra da iki defa basılmıştır. (1921 ve 1922).
287
[ { "answer_start": "395", "text": "Arap ve Fars" } ]
Türk Şairler
Abay İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde hangi kültüre yönelmiştir?
ABAY, İbrahim. Kazak şairi (Semey Palat 1845-1904). Asıl adı İbrahim’dir. Babası bir kazak boyunun reisi idi. Abay, hem medreseye hem Rus usülü mektebe devam etti. Onbeş yaşından sonra babasına yardımcı oldu. Bu yaşlardaki tavrıyla gelecekte güçlü bir bey olacağı kanaatini uyandırdı. Yirmi yaşında halk kültürünü tamamen almış, İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde yayğınlaşan Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmiştir. 35 yaşındayken, sürgün edildiklerinden Simla’da bulunan Rus ihtilalcilerini tanıdı (1880). Böylece, Rus ve diğer batılı yazarların eserlerini okudu. Halkın yeni usülde tahsil görmesi için çaba sarf etti. Abay, şiir yazdığı gibi, ünlü Rus şairlerinden tercümeler yapmış, halkına Rus şair ve ediplerini tanıtmak istemiştir. Şiirleri şekil ve muhteva bakımından halk şiirlerinden umumiyetle ayrılır. Rus şairlerinin tesirinde kalmıştır. Ekseriya didaktik olan şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış (1906), Rus ihtilalinden sonra da iki defa basılmıştır. (1921 ve 1922).
288
[ { "answer_start": "439", "text": "35 yaşındayken" } ]
Türk Şairler
Abay kaç yaşındayken sürgün edilmiştir?
ABAY, İbrahim. Kazak şairi (Semey Palat 1845-1904). Asıl adı İbrahim’dir. Babası bir kazak boyunun reisi idi. Abay, hem medreseye hem Rus usülü mektebe devam etti. Onbeş yaşından sonra babasına yardımcı oldu. Bu yaşlardaki tavrıyla gelecekte güçlü bir bey olacağı kanaatini uyandırdı. Yirmi yaşında halk kültürünü tamamen almış, İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde yayğınlaşan Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmiştir. 35 yaşındayken, sürgün edildiklerinden Simla’da bulunan Rus ihtilalcilerini tanıdı (1880). Böylece, Rus ve diğer batılı yazarların eserlerini okudu. Halkın yeni usülde tahsil görmesi için çaba sarf etti. Abay, şiir yazdığı gibi, ünlü Rus şairlerinden tercümeler yapmış, halkına Rus şair ve ediplerini tanıtmak istemiştir. Şiirleri şekil ve muhteva bakımından halk şiirlerinden umumiyetle ayrılır. Rus şairlerinin tesirinde kalmıştır. Ekseriya didaktik olan şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış (1906), Rus ihtilalinden sonra da iki defa basılmıştır. (1921 ve 1922).
289
[ { "answer_start": "495", "text": "Rus ihtilalcilerini" } ]
Türk Şairler
Abay sürgününden sonra kimleri tanımıştır
ABAY, İbrahim. Kazak şairi (Semey Palat 1845-1904). Asıl adı İbrahim’dir. Babası bir kazak boyunun reisi idi. Abay, hem medreseye hem Rus usülü mektebe devam etti. Onbeş yaşından sonra babasına yardımcı oldu. Bu yaşlardaki tavrıyla gelecekte güçlü bir bey olacağı kanaatini uyandırdı. Yirmi yaşında halk kültürünü tamamen almış, İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde yayğınlaşan Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmiştir. 35 yaşındayken, sürgün edildiklerinden Simla’da bulunan Rus ihtilalcilerini tanıdı (1880). Böylece, Rus ve diğer batılı yazarların eserlerini okudu. Halkın yeni usülde tahsil görmesi için çaba sarf etti. Abay, şiir yazdığı gibi, ünlü Rus şairlerinden tercümeler yapmış, halkına Rus şair ve ediplerini tanıtmak istemiştir. Şiirleri şekil ve muhteva bakımından halk şiirlerinden umumiyetle ayrılır. Rus şairlerinin tesirinde kalmıştır. Ekseriya didaktik olan şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış (1906), Rus ihtilalinden sonra da iki defa basılmıştır. (1921 ve 1922).
290
[ { "answer_start": "478", "text": "Simla’da" } ]
Türk Şairler
Rus ihtilalcilerini nerededir?
ABAY, İbrahim. Kazak şairi (Semey Palat 1845-1904). Asıl adı İbrahim’dir. Babası bir kazak boyunun reisi idi. Abay, hem medreseye hem Rus usülü mektebe devam etti. Onbeş yaşından sonra babasına yardımcı oldu. Bu yaşlardaki tavrıyla gelecekte güçlü bir bey olacağı kanaatini uyandırdı. Yirmi yaşında halk kültürünü tamamen almış, İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde yayğınlaşan Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmiştir. 35 yaşındayken, sürgün edildiklerinden Simla’da bulunan Rus ihtilalcilerini tanıdı (1880). Böylece, Rus ve diğer batılı yazarların eserlerini okudu. Halkın yeni usülde tahsil görmesi için çaba sarf etti. Abay, şiir yazdığı gibi, ünlü Rus şairlerinden tercümeler yapmış, halkına Rus şair ve ediplerini tanıtmak istemiştir. Şiirleri şekil ve muhteva bakımından halk şiirlerinden umumiyetle ayrılır. Rus şairlerinin tesirinde kalmıştır. Ekseriya didaktik olan şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış (1906), Rus ihtilalinden sonra da iki defa basılmıştır. (1921 ve 1922).
291
[ { "answer_start": "539", "text": "Rus ve diğer batılı" } ]
Türk Şairler
Abay sürgününden sonra nereli yazarların eserlerini okumuştur
ABAY, İbrahim. Kazak şairi (Semey Palat 1845-1904). Asıl adı İbrahim’dir. Babası bir kazak boyunun reisi idi. Abay, hem medreseye hem Rus usülü mektebe devam etti. Onbeş yaşından sonra babasına yardımcı oldu. Bu yaşlardaki tavrıyla gelecekte güçlü bir bey olacağı kanaatini uyandırdı. Yirmi yaşında halk kültürünü tamamen almış, İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde yayğınlaşan Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmiştir. 35 yaşındayken, sürgün edildiklerinden Simla’da bulunan Rus ihtilalcilerini tanıdı (1880). Böylece, Rus ve diğer batılı yazarların eserlerini okudu. Halkın yeni usülde tahsil görmesi için çaba sarf etti. Abay, şiir yazdığı gibi, ünlü Rus şairlerinden tercümeler yapmış, halkına Rus şair ve ediplerini tanıtmak istemiştir. Şiirleri şekil ve muhteva bakımından halk şiirlerinden umumiyetle ayrılır. Rus şairlerinin tesirinde kalmıştır. Ekseriya didaktik olan şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış (1906), Rus ihtilalinden sonra da iki defa basılmıştır. (1921 ve 1922).
292
[ { "answer_start": "668", "text": "ünlü Rus şairlerinden" } ]
Türk Şairler
Abay kimlerden tercümeler yapmıştır?
ABAY, İbrahim. Kazak şairi (Semey Palat 1845-1904). Asıl adı İbrahim’dir. Babası bir kazak boyunun reisi idi. Abay, hem medreseye hem Rus usülü mektebe devam etti. Onbeş yaşından sonra babasına yardımcı oldu. Bu yaşlardaki tavrıyla gelecekte güçlü bir bey olacağı kanaatini uyandırdı. Yirmi yaşında halk kültürünü tamamen almış, İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde yayğınlaşan Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmiştir. 35 yaşındayken, sürgün edildiklerinden Simla’da bulunan Rus ihtilalcilerini tanıdı (1880). Böylece, Rus ve diğer batılı yazarların eserlerini okudu. Halkın yeni usülde tahsil görmesi için çaba sarf etti. Abay, şiir yazdığı gibi, ünlü Rus şairlerinden tercümeler yapmış, halkına Rus şair ve ediplerini tanıtmak istemiştir. Şiirleri şekil ve muhteva bakımından halk şiirlerinden umumiyetle ayrılır. Rus şairlerinin tesirinde kalmıştır. Ekseriya didaktik olan şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış (1906), Rus ihtilalinden sonra da iki defa basılmıştır. (1921 ve 1922).
293
[ { "answer_start": "770", "text": "şekil ve muhteva bakımından" } ]
Türk Şairler
Abay'ın şiirleri halk şiirlerinden hangi özellikleriyle ayrılır
ABAY, İbrahim. Kazak şairi (Semey Palat 1845-1904). Asıl adı İbrahim’dir. Babası bir kazak boyunun reisi idi. Abay, hem medreseye hem Rus usülü mektebe devam etti. Onbeş yaşından sonra babasına yardımcı oldu. Bu yaşlardaki tavrıyla gelecekte güçlü bir bey olacağı kanaatini uyandırdı. Yirmi yaşında halk kültürünü tamamen almış, İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde yayğınlaşan Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmiştir. 35 yaşındayken, sürgün edildiklerinden Simla’da bulunan Rus ihtilalcilerini tanıdı (1880). Böylece, Rus ve diğer batılı yazarların eserlerini okudu. Halkın yeni usülde tahsil görmesi için çaba sarf etti. Abay, şiir yazdığı gibi, ünlü Rus şairlerinden tercümeler yapmış, halkına Rus şair ve ediplerini tanıtmak istemiştir. Şiirleri şekil ve muhteva bakımından halk şiirlerinden umumiyetle ayrılır. Rus şairlerinin tesirinde kalmıştır. Ekseriya didaktik olan şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış (1906), Rus ihtilalinden sonra da iki defa basılmıştır. (1921 ve 1922).
294
[ { "answer_start": "836", "text": "Rus şairlerinin" } ]
Türk Şairler
Abay'ın şiirleri daha çok kimin tesirinde kalmıştır?
ABAY, İbrahim. Kazak şairi (Semey Palat 1845-1904). Asıl adı İbrahim’dir. Babası bir kazak boyunun reisi idi. Abay, hem medreseye hem Rus usülü mektebe devam etti. Onbeş yaşından sonra babasına yardımcı oldu. Bu yaşlardaki tavrıyla gelecekte güçlü bir bey olacağı kanaatini uyandırdı. Yirmi yaşında halk kültürünü tamamen almış, İslamiyetin bozkırda kökleşmeye başlaması neticesinde yayğınlaşan Arap ve Fars kültür eserlerine yönelmiştir. 35 yaşındayken, sürgün edildiklerinden Simla’da bulunan Rus ihtilalcilerini tanıdı (1880). Böylece, Rus ve diğer batılı yazarların eserlerini okudu. Halkın yeni usülde tahsil görmesi için çaba sarf etti. Abay, şiir yazdığı gibi, ünlü Rus şairlerinden tercümeler yapmış, halkına Rus şair ve ediplerini tanıtmak istemiştir. Şiirleri şekil ve muhteva bakımından halk şiirlerinden umumiyetle ayrılır. Rus şairlerinin tesirinde kalmıştır. Ekseriya didaktik olan şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış (1906), Rus ihtilalinden sonra da iki defa basılmıştır. (1921 ve 1922).
295
[ { "answer_start": "79", "text": "Mekteb-i Sultani’yi" } ]
Türk Şairler
Abdurrahman Şeref hangi okulu bitirmiştir?
ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır.
296
[ { "answer_start": "117", "text": "tarih ve coğrafya muallimi" } ]
Türk Şairler
Abdurrahman Şeref okulu bitirdikten sonra hangi görevde bulunmuştur?
ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır.
297
[ { "answer_start": "157", "text": "Mekteb-i Mülkiye" } ]
Türk Şairler
Abdurrahman Şeref hangi okullukta müdürlük yapmıştır?
ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır.
298
[ { "answer_start": "286", "text": "Ayan Meclisine aza" } ]
Türk Şairler
Abdurrahman Şeref ikinci Meşrutiyetten sonra hangi görevde bulunmuştur?
ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır.
299
[ { "answer_start": "259", "text": "ikinci Meşrutiyetten sonra" } ]
Türk Şairler
Abdurrahman Şeref Ayan Meclisine azalık görevine ne zaman başlamıştır?
ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır.
300
[ { "answer_start": "319", "text": "Lütfi Efendi’nin " } ]
Türk Şairler
Abdurrahman Şeref kimin yerine Vak’anüvis tayin edildi?
ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır.