id
int64
1
9.2k
answers
list
title
stringlengths
4
104
question
stringlengths
2
257
context
stringlengths
31
11.1k
401
[ { "answer_start": "1524", "text": "1865" } ]
Türk Şairler
Ahmet Cevdet Kozan’a komiserolarak ne zaman gönderildi?
AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi.
402
[ { "answer_start": "1650", "text": "müfettiş olarak" } ]
Türk Şairler
Ahmet Cevdet Bosna’da hangi görevde başarılı olmuştur?
AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi.
403
[ { "answer_start": "1642", "text": "1863" } ]
Türk Şairler
Ahmet Cevdet Bosna’da kaç yılında müfettişlik yapmıştır?
AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi.
404
[ { "answer_start": "1693", "text": "Sahip Molla’nın" } ]
Türk Şairler
Mukaddime-i İbn Haldun’u yazmaya ilk kim başlamıştır?
AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi.
405
[ { "answer_start": "1755", "text": "1866" } ]
Türk Şairler
Ahmet Cevdet kaç yılında Haleb valiliğinde bulunmuştur?
AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi.
406
[ { "answer_start": "2048", "text": "başkan tayin edildi" } ]
Türk Şairler
Ahmet Cevdet Mecelleyi hazırlayacak olan heyette görevi nedir?
AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi.
407
[ { "answer_start": "54", "text": "Galatasaray Sultanisini" } ]
Türk Şairler
Abdullah Zühdü hangi okulu bitirmiştir?
ABDULLAH Zühdü. Gazeteci, yazar (istanbul 1869-1925). Galatasaray Sultanisini bitirdi (1890). Gazeteciliğe Saadet gazetesinde başladı, daha sonra Tarik, Tercüman-ı hakikat, İkdam ve Sabah’da çalıştı. Marif Nezaretinde görev aldı. Meşrütiyet’in ilanından bir kaç gün sonra gazete adlı bir gazete çıkardı. Yirminci sayıdan sonra adını Yeni gazete olarak değiştirdi. Bu gazetede Cenab Şehabeddin, Süleyman Nazif, Mehmed Rauf gibi devrin meşhur simaları da yazmıştır. Gazete Ingiliz siyasetine olan eğilimi ile tanınmıştır. Abdullah Zühdü Babıali baskınından sonra gazetesinin yayınını durdurdu (23 Aralık 1913). Bir süre, gazeteciliğe ara verdikten sonra İkdam ve Sabah’da imzasız yazılar yazdı. Yeni gazete’yi yeniden yayımladıysa da eski gücüne ulaştıramadı. Ali Kemal Sabah’dan ayrılınca bir süre bu gazetenin başyazarlığını yaptı. Mütareke yıllarında kısa bir süre Matbuat Umum Müdürü oldu (1920) Bu görevden istifa ederek ayrıldı. Ömrünün son yıllarını antikacılıkla geçirdi. Eserlerinde yaşadığı çevreyi, bohem hayatını ele almıştır. Yurdumuzda polisiye roman türünü ilk deneyenlerdendir.
408
[ { "answer_start": "107", "text": "Saadet gazetesinde" } ]
Türk Şairler
Abdullah Zühdü gazeteciliğe nerede başlamıştır?
ABDULLAH Zühdü. Gazeteci, yazar (istanbul 1869-1925). Galatasaray Sultanisini bitirdi (1890). Gazeteciliğe Saadet gazetesinde başladı, daha sonra Tarik, Tercüman-ı hakikat, İkdam ve Sabah’da çalıştı. Marif Nezaretinde görev aldı. Meşrütiyet’in ilanından bir kaç gün sonra gazete adlı bir gazete çıkardı. Yirminci sayıdan sonra adını Yeni gazete olarak değiştirdi. Bu gazetede Cenab Şehabeddin, Süleyman Nazif, Mehmed Rauf gibi devrin meşhur simaları da yazmıştır. Gazete Ingiliz siyasetine olan eğilimi ile tanınmıştır. Abdullah Zühdü Babıali baskınından sonra gazetesinin yayınını durdurdu (23 Aralık 1913). Bir süre, gazeteciliğe ara verdikten sonra İkdam ve Sabah’da imzasız yazılar yazdı. Yeni gazete’yi yeniden yayımladıysa da eski gücüne ulaştıramadı. Ali Kemal Sabah’dan ayrılınca bir süre bu gazetenin başyazarlığını yaptı. Mütareke yıllarında kısa bir süre Matbuat Umum Müdürü oldu (1920) Bu görevden istifa ederek ayrıldı. Ömrünün son yıllarını antikacılıkla geçirdi. Eserlerinde yaşadığı çevreyi, bohem hayatını ele almıştır. Yurdumuzda polisiye roman türünü ilk deneyenlerdendir.
409
[ { "answer_start": "333", "text": "Yeni gazete" } ]
Türk Şairler
Abdullah Zühdü kurduğu gazetenin adını ne olarak değiştirmiştir?
ABDULLAH Zühdü. Gazeteci, yazar (istanbul 1869-1925). Galatasaray Sultanisini bitirdi (1890). Gazeteciliğe Saadet gazetesinde başladı, daha sonra Tarik, Tercüman-ı hakikat, İkdam ve Sabah’da çalıştı. Marif Nezaretinde görev aldı. Meşrütiyet’in ilanından bir kaç gün sonra gazete adlı bir gazete çıkardı. Yirminci sayıdan sonra adını Yeni gazete olarak değiştirdi. Bu gazetede Cenab Şehabeddin, Süleyman Nazif, Mehmed Rauf gibi devrin meşhur simaları da yazmıştır. Gazete Ingiliz siyasetine olan eğilimi ile tanınmıştır. Abdullah Zühdü Babıali baskınından sonra gazetesinin yayınını durdurdu (23 Aralık 1913). Bir süre, gazeteciliğe ara verdikten sonra İkdam ve Sabah’da imzasız yazılar yazdı. Yeni gazete’yi yeniden yayımladıysa da eski gücüne ulaştıramadı. Ali Kemal Sabah’dan ayrılınca bir süre bu gazetenin başyazarlığını yaptı. Mütareke yıllarında kısa bir süre Matbuat Umum Müdürü oldu (1920) Bu görevden istifa ederek ayrıldı. Ömrünün son yıllarını antikacılıkla geçirdi. Eserlerinde yaşadığı çevreyi, bohem hayatını ele almıştır. Yurdumuzda polisiye roman türünü ilk deneyenlerdendir.
410
[ { "answer_start": "376", "text": "Cenab Şehabeddin, Süleyman Nazif, Mehmed Rauf" } ]
Türk Şairler
Yeni gazete'nin ünlü yazarları kimlerdir?
ABDULLAH Zühdü. Gazeteci, yazar (istanbul 1869-1925). Galatasaray Sultanisini bitirdi (1890). Gazeteciliğe Saadet gazetesinde başladı, daha sonra Tarik, Tercüman-ı hakikat, İkdam ve Sabah’da çalıştı. Marif Nezaretinde görev aldı. Meşrütiyet’in ilanından bir kaç gün sonra gazete adlı bir gazete çıkardı. Yirminci sayıdan sonra adını Yeni gazete olarak değiştirdi. Bu gazetede Cenab Şehabeddin, Süleyman Nazif, Mehmed Rauf gibi devrin meşhur simaları da yazmıştır. Gazete Ingiliz siyasetine olan eğilimi ile tanınmıştır. Abdullah Zühdü Babıali baskınından sonra gazetesinin yayınını durdurdu (23 Aralık 1913). Bir süre, gazeteciliğe ara verdikten sonra İkdam ve Sabah’da imzasız yazılar yazdı. Yeni gazete’yi yeniden yayımladıysa da eski gücüne ulaştıramadı. Ali Kemal Sabah’dan ayrılınca bir süre bu gazetenin başyazarlığını yaptı. Mütareke yıllarında kısa bir süre Matbuat Umum Müdürü oldu (1920) Bu görevden istifa ederek ayrıldı. Ömrünün son yıllarını antikacılıkla geçirdi. Eserlerinde yaşadığı çevreyi, bohem hayatını ele almıştır. Yurdumuzda polisiye roman türünü ilk deneyenlerdendir.
411
[ { "answer_start": "471", "text": "Ingiliz siyasetine" } ]
Türk Şairler
Gazetenin hangi ülke siyasetine eğilimi vardır?
ABDULLAH Zühdü. Gazeteci, yazar (istanbul 1869-1925). Galatasaray Sultanisini bitirdi (1890). Gazeteciliğe Saadet gazetesinde başladı, daha sonra Tarik, Tercüman-ı hakikat, İkdam ve Sabah’da çalıştı. Marif Nezaretinde görev aldı. Meşrütiyet’in ilanından bir kaç gün sonra gazete adlı bir gazete çıkardı. Yirminci sayıdan sonra adını Yeni gazete olarak değiştirdi. Bu gazetede Cenab Şehabeddin, Süleyman Nazif, Mehmed Rauf gibi devrin meşhur simaları da yazmıştır. Gazete Ingiliz siyasetine olan eğilimi ile tanınmıştır. Abdullah Zühdü Babıali baskınından sonra gazetesinin yayınını durdurdu (23 Aralık 1913). Bir süre, gazeteciliğe ara verdikten sonra İkdam ve Sabah’da imzasız yazılar yazdı. Yeni gazete’yi yeniden yayımladıysa da eski gücüne ulaştıramadı. Ali Kemal Sabah’dan ayrılınca bir süre bu gazetenin başyazarlığını yaptı. Mütareke yıllarında kısa bir süre Matbuat Umum Müdürü oldu (1920) Bu görevden istifa ederek ayrıldı. Ömrünün son yıllarını antikacılıkla geçirdi. Eserlerinde yaşadığı çevreyi, bohem hayatını ele almıştır. Yurdumuzda polisiye roman türünü ilk deneyenlerdendir.
412
[ { "answer_start": "535", "text": "Babıali baskınından sonra" } ]
Türk Şairler
Abdullah Zühdü gazetesinin yayınını neyden sonra durdurmuştur?
ABDULLAH Zühdü. Gazeteci, yazar (istanbul 1869-1925). Galatasaray Sultanisini bitirdi (1890). Gazeteciliğe Saadet gazetesinde başladı, daha sonra Tarik, Tercüman-ı hakikat, İkdam ve Sabah’da çalıştı. Marif Nezaretinde görev aldı. Meşrütiyet’in ilanından bir kaç gün sonra gazete adlı bir gazete çıkardı. Yirminci sayıdan sonra adını Yeni gazete olarak değiştirdi. Bu gazetede Cenab Şehabeddin, Süleyman Nazif, Mehmed Rauf gibi devrin meşhur simaları da yazmıştır. Gazete Ingiliz siyasetine olan eğilimi ile tanınmıştır. Abdullah Zühdü Babıali baskınından sonra gazetesinin yayınını durdurdu (23 Aralık 1913). Bir süre, gazeteciliğe ara verdikten sonra İkdam ve Sabah’da imzasız yazılar yazdı. Yeni gazete’yi yeniden yayımladıysa da eski gücüne ulaştıramadı. Ali Kemal Sabah’dan ayrılınca bir süre bu gazetenin başyazarlığını yaptı. Mütareke yıllarında kısa bir süre Matbuat Umum Müdürü oldu (1920) Bu görevden istifa ederek ayrıldı. Ömrünün son yıllarını antikacılıkla geçirdi. Eserlerinde yaşadığı çevreyi, bohem hayatını ele almıştır. Yurdumuzda polisiye roman türünü ilk deneyenlerdendir.
413
[ { "answer_start": "670", "text": "imzasız yazılar" } ]
Türk Şairler
Abdullah Zühdü gazeteciliğe ara verdikten sonra İkdam ve Sabah’da nasıl yazılar yazdı?
ABDULLAH Zühdü. Gazeteci, yazar (istanbul 1869-1925). Galatasaray Sultanisini bitirdi (1890). Gazeteciliğe Saadet gazetesinde başladı, daha sonra Tarik, Tercüman-ı hakikat, İkdam ve Sabah’da çalıştı. Marif Nezaretinde görev aldı. Meşrütiyet’in ilanından bir kaç gün sonra gazete adlı bir gazete çıkardı. Yirminci sayıdan sonra adını Yeni gazete olarak değiştirdi. Bu gazetede Cenab Şehabeddin, Süleyman Nazif, Mehmed Rauf gibi devrin meşhur simaları da yazmıştır. Gazete Ingiliz siyasetine olan eğilimi ile tanınmıştır. Abdullah Zühdü Babıali baskınından sonra gazetesinin yayınını durdurdu (23 Aralık 1913). Bir süre, gazeteciliğe ara verdikten sonra İkdam ve Sabah’da imzasız yazılar yazdı. Yeni gazete’yi yeniden yayımladıysa da eski gücüne ulaştıramadı. Ali Kemal Sabah’dan ayrılınca bir süre bu gazetenin başyazarlığını yaptı. Mütareke yıllarında kısa bir süre Matbuat Umum Müdürü oldu (1920) Bu görevden istifa ederek ayrıldı. Ömrünün son yıllarını antikacılıkla geçirdi. Eserlerinde yaşadığı çevreyi, bohem hayatını ele almıştır. Yurdumuzda polisiye roman türünü ilk deneyenlerdendir.
414
[ { "answer_start": "758", "text": "Ali Kemal" } ]
Türk Şairler
Sabah’dan ayrılan hangi yazar Yeni gazete'nin başyazarlığını yapmıştır?
ABDULLAH Zühdü. Gazeteci, yazar (istanbul 1869-1925). Galatasaray Sultanisini bitirdi (1890). Gazeteciliğe Saadet gazetesinde başladı, daha sonra Tarik, Tercüman-ı hakikat, İkdam ve Sabah’da çalıştı. Marif Nezaretinde görev aldı. Meşrütiyet’in ilanından bir kaç gün sonra gazete adlı bir gazete çıkardı. Yirminci sayıdan sonra adını Yeni gazete olarak değiştirdi. Bu gazetede Cenab Şehabeddin, Süleyman Nazif, Mehmed Rauf gibi devrin meşhur simaları da yazmıştır. Gazete Ingiliz siyasetine olan eğilimi ile tanınmıştır. Abdullah Zühdü Babıali baskınından sonra gazetesinin yayınını durdurdu (23 Aralık 1913). Bir süre, gazeteciliğe ara verdikten sonra İkdam ve Sabah’da imzasız yazılar yazdı. Yeni gazete’yi yeniden yayımladıysa da eski gücüne ulaştıramadı. Ali Kemal Sabah’dan ayrılınca bir süre bu gazetenin başyazarlığını yaptı. Mütareke yıllarında kısa bir süre Matbuat Umum Müdürü oldu (1920) Bu görevden istifa ederek ayrıldı. Ömrünün son yıllarını antikacılıkla geçirdi. Eserlerinde yaşadığı çevreyi, bohem hayatını ele almıştır. Yurdumuzda polisiye roman türünü ilk deneyenlerdendir.
415
[ { "answer_start": "955", "text": "antikacılıkla" } ]
Türk Şairler
Abdullah Zühdü ömrünün son yıllarını hangi mesleği icra ederek geçirmiştir?
ABDULLAH Zühdü. Gazeteci, yazar (istanbul 1869-1925). Galatasaray Sultanisini bitirdi (1890). Gazeteciliğe Saadet gazetesinde başladı, daha sonra Tarik, Tercüman-ı hakikat, İkdam ve Sabah’da çalıştı. Marif Nezaretinde görev aldı. Meşrütiyet’in ilanından bir kaç gün sonra gazete adlı bir gazete çıkardı. Yirminci sayıdan sonra adını Yeni gazete olarak değiştirdi. Bu gazetede Cenab Şehabeddin, Süleyman Nazif, Mehmed Rauf gibi devrin meşhur simaları da yazmıştır. Gazete Ingiliz siyasetine olan eğilimi ile tanınmıştır. Abdullah Zühdü Babıali baskınından sonra gazetesinin yayınını durdurdu (23 Aralık 1913). Bir süre, gazeteciliğe ara verdikten sonra İkdam ve Sabah’da imzasız yazılar yazdı. Yeni gazete’yi yeniden yayımladıysa da eski gücüne ulaştıramadı. Ali Kemal Sabah’dan ayrılınca bir süre bu gazetenin başyazarlığını yaptı. Mütareke yıllarında kısa bir süre Matbuat Umum Müdürü oldu (1920) Bu görevden istifa ederek ayrıldı. Ömrünün son yıllarını antikacılıkla geçirdi. Eserlerinde yaşadığı çevreyi, bohem hayatını ele almıştır. Yurdumuzda polisiye roman türünü ilk deneyenlerdendir.
416
[ { "answer_start": "1048", "text": "polisiye roman türünü" } ]
Türk Şairler
Abdullah Zühdü hangi roman türünü ilk deneyenlerdendir?
ABDULLAH Zühdü. Gazeteci, yazar (istanbul 1869-1925). Galatasaray Sultanisini bitirdi (1890). Gazeteciliğe Saadet gazetesinde başladı, daha sonra Tarik, Tercüman-ı hakikat, İkdam ve Sabah’da çalıştı. Marif Nezaretinde görev aldı. Meşrütiyet’in ilanından bir kaç gün sonra gazete adlı bir gazete çıkardı. Yirminci sayıdan sonra adını Yeni gazete olarak değiştirdi. Bu gazetede Cenab Şehabeddin, Süleyman Nazif, Mehmed Rauf gibi devrin meşhur simaları da yazmıştır. Gazete Ingiliz siyasetine olan eğilimi ile tanınmıştır. Abdullah Zühdü Babıali baskınından sonra gazetesinin yayınını durdurdu (23 Aralık 1913). Bir süre, gazeteciliğe ara verdikten sonra İkdam ve Sabah’da imzasız yazılar yazdı. Yeni gazete’yi yeniden yayımladıysa da eski gücüne ulaştıramadı. Ali Kemal Sabah’dan ayrılınca bir süre bu gazetenin başyazarlığını yaptı. Mütareke yıllarında kısa bir süre Matbuat Umum Müdürü oldu (1920) Bu görevden istifa ederek ayrıldı. Ömrünün son yıllarını antikacılıkla geçirdi. Eserlerinde yaşadığı çevreyi, bohem hayatını ele almıştır. Yurdumuzda polisiye roman türünü ilk deneyenlerdendir.
417
[ { "answer_start": "56", "text": "Kaptanpaşa Rüştiyesini" } ]
Türk Şairler
AHMED Cevdet Bey hangi rüştiyeyi bitirmiştir?
AHMED Cevdet Bey. Gazeteci (İstanbul 1862-Ankara 1935). Kaptanpaşa Rüştiyesini bitirdi. Ayrıca özel olarak Arapça, Farsca ve Fransızca dersleri aldı, ilk yazıları Tercüman-ı hakikat’de yayımlandı. Bu arada Mülkiye ve Hukuk Mektebi’ni bitirdi. Resmi gazete olan Takvim-i vakayi’de yazdı. Reji’de ve Osmanlı Bankasında çalıştı. Sabah, Tarik ve Saadet’de başmuharrirlik yaptı. İkdam’ı kurdu (1894). Bu gazeteyi uzun süre yayımladı ve bu yüzden Ikdamcı olarak anıldı. Gazetecilik yanında yayımcılıkla da uğraştı. İkdam kütüphanesi adı altında faydalı bir çok eser ve bu arada Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin ilk altı cildini yayımladı, ikinci Meşrutiyet sırasında Ittihat ve Terakki’ye muhalefette bulundu ve 31 Mart vakasından sonra Avrupa’ya gitmek zorunda kaldı (1909). Cumhuriyete kadar Isviçre’de yaşadı. Yayımını sürdüren Ikdam’a yazılarını buradan göndermeye devam etti. Yurda döndükten sonra gazetesinde yer alan bir haberden dolayı İstiklal Mahkemesi’ne verildi ise de beraat etti. Siyasi hayattan tamamen çekildi. Davet edildiği Matbuat Kongresi’nde öldü. Ahmed Cevdet, özellikle gazeteciliğimizin gelişmesinde yer ve rol sahibidir. İkdam’ı zamanının en önemli gazetelerindendir. A. Cevdet, bazı teknik yenilikleri ve bu arada ilk defa rotatif baskı makinasını Türkiye’ye getirmiştir. Türkçülük fikrini benimseyen A. Cevdet, diğer yayımlarıyla da yayıncılığımızın gelişmesinde rol oynamıştır.
418
[ { "answer_start": "163", "text": "Tercüman-ı hakikat’de yayımlandı." } ]
Türk Şairler
AHMED Cevdet Bey ilk yazılarını nerede yayımladı?
AHMED Cevdet Bey. Gazeteci (İstanbul 1862-Ankara 1935). Kaptanpaşa Rüştiyesini bitirdi. Ayrıca özel olarak Arapça, Farsca ve Fransızca dersleri aldı, ilk yazıları Tercüman-ı hakikat’de yayımlandı. Bu arada Mülkiye ve Hukuk Mektebi’ni bitirdi. Resmi gazete olan Takvim-i vakayi’de yazdı. Reji’de ve Osmanlı Bankasında çalıştı. Sabah, Tarik ve Saadet’de başmuharrirlik yaptı. İkdam’ı kurdu (1894). Bu gazeteyi uzun süre yayımladı ve bu yüzden Ikdamcı olarak anıldı. Gazetecilik yanında yayımcılıkla da uğraştı. İkdam kütüphanesi adı altında faydalı bir çok eser ve bu arada Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin ilk altı cildini yayımladı, ikinci Meşrutiyet sırasında Ittihat ve Terakki’ye muhalefette bulundu ve 31 Mart vakasından sonra Avrupa’ya gitmek zorunda kaldı (1909). Cumhuriyete kadar Isviçre’de yaşadı. Yayımını sürdüren Ikdam’a yazılarını buradan göndermeye devam etti. Yurda döndükten sonra gazetesinde yer alan bir haberden dolayı İstiklal Mahkemesi’ne verildi ise de beraat etti. Siyasi hayattan tamamen çekildi. Davet edildiği Matbuat Kongresi’nde öldü. Ahmed Cevdet, özellikle gazeteciliğimizin gelişmesinde yer ve rol sahibidir. İkdam’ı zamanının en önemli gazetelerindendir. A. Cevdet, bazı teknik yenilikleri ve bu arada ilk defa rotatif baskı makinasını Türkiye’ye getirmiştir. Türkçülük fikrini benimseyen A. Cevdet, diğer yayımlarıyla da yayıncılığımızın gelişmesinde rol oynamıştır.
419
[ { "answer_start": "261", "text": "Takvim-i vakayi’de" } ]
Türk Şairler
AHMED Cevdet Bey hangi resmi gazetede yazdı?
AHMED Cevdet Bey. Gazeteci (İstanbul 1862-Ankara 1935). Kaptanpaşa Rüştiyesini bitirdi. Ayrıca özel olarak Arapça, Farsca ve Fransızca dersleri aldı, ilk yazıları Tercüman-ı hakikat’de yayımlandı. Bu arada Mülkiye ve Hukuk Mektebi’ni bitirdi. Resmi gazete olan Takvim-i vakayi’de yazdı. Reji’de ve Osmanlı Bankasında çalıştı. Sabah, Tarik ve Saadet’de başmuharrirlik yaptı. İkdam’ı kurdu (1894). Bu gazeteyi uzun süre yayımladı ve bu yüzden Ikdamcı olarak anıldı. Gazetecilik yanında yayımcılıkla da uğraştı. İkdam kütüphanesi adı altında faydalı bir çok eser ve bu arada Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin ilk altı cildini yayımladı, ikinci Meşrutiyet sırasında Ittihat ve Terakki’ye muhalefette bulundu ve 31 Mart vakasından sonra Avrupa’ya gitmek zorunda kaldı (1909). Cumhuriyete kadar Isviçre’de yaşadı. Yayımını sürdüren Ikdam’a yazılarını buradan göndermeye devam etti. Yurda döndükten sonra gazetesinde yer alan bir haberden dolayı İstiklal Mahkemesi’ne verildi ise de beraat etti. Siyasi hayattan tamamen çekildi. Davet edildiği Matbuat Kongresi’nde öldü. Ahmed Cevdet, özellikle gazeteciliğimizin gelişmesinde yer ve rol sahibidir. İkdam’ı zamanının en önemli gazetelerindendir. A. Cevdet, bazı teknik yenilikleri ve bu arada ilk defa rotatif baskı makinasını Türkiye’ye getirmiştir. Türkçülük fikrini benimseyen A. Cevdet, diğer yayımlarıyla da yayıncılığımızın gelişmesinde rol oynamıştır.
420
[ { "answer_start": "287", "text": "Reji’de ve Osmanlı Bankasında çalıştı." } ]
Türk Şairler
AHMED Cevdet Bey, nerelerde çalıştı?
AHMED Cevdet Bey. Gazeteci (İstanbul 1862-Ankara 1935). Kaptanpaşa Rüştiyesini bitirdi. Ayrıca özel olarak Arapça, Farsca ve Fransızca dersleri aldı, ilk yazıları Tercüman-ı hakikat’de yayımlandı. Bu arada Mülkiye ve Hukuk Mektebi’ni bitirdi. Resmi gazete olan Takvim-i vakayi’de yazdı. Reji’de ve Osmanlı Bankasında çalıştı. Sabah, Tarik ve Saadet’de başmuharrirlik yaptı. İkdam’ı kurdu (1894). Bu gazeteyi uzun süre yayımladı ve bu yüzden Ikdamcı olarak anıldı. Gazetecilik yanında yayımcılıkla da uğraştı. İkdam kütüphanesi adı altında faydalı bir çok eser ve bu arada Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin ilk altı cildini yayımladı, ikinci Meşrutiyet sırasında Ittihat ve Terakki’ye muhalefette bulundu ve 31 Mart vakasından sonra Avrupa’ya gitmek zorunda kaldı (1909). Cumhuriyete kadar Isviçre’de yaşadı. Yayımını sürdüren Ikdam’a yazılarını buradan göndermeye devam etti. Yurda döndükten sonra gazetesinde yer alan bir haberden dolayı İstiklal Mahkemesi’ne verildi ise de beraat etti. Siyasi hayattan tamamen çekildi. Davet edildiği Matbuat Kongresi’nde öldü. Ahmed Cevdet, özellikle gazeteciliğimizin gelişmesinde yer ve rol sahibidir. İkdam’ı zamanının en önemli gazetelerindendir. A. Cevdet, bazı teknik yenilikleri ve bu arada ilk defa rotatif baskı makinasını Türkiye’ye getirmiştir. Türkçülük fikrini benimseyen A. Cevdet, diğer yayımlarıyla da yayıncılığımızın gelişmesinde rol oynamıştır.
421
[ { "answer_start": "389", "text": "1894" } ]
Türk Şairler
AHMED Cevdet Bey İkdam’ı ne zaman kurdu?
AHMED Cevdet Bey. Gazeteci (İstanbul 1862-Ankara 1935). Kaptanpaşa Rüştiyesini bitirdi. Ayrıca özel olarak Arapça, Farsca ve Fransızca dersleri aldı, ilk yazıları Tercüman-ı hakikat’de yayımlandı. Bu arada Mülkiye ve Hukuk Mektebi’ni bitirdi. Resmi gazete olan Takvim-i vakayi’de yazdı. Reji’de ve Osmanlı Bankasında çalıştı. Sabah, Tarik ve Saadet’de başmuharrirlik yaptı. İkdam’ı kurdu (1894). Bu gazeteyi uzun süre yayımladı ve bu yüzden Ikdamcı olarak anıldı. Gazetecilik yanında yayımcılıkla da uğraştı. İkdam kütüphanesi adı altında faydalı bir çok eser ve bu arada Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin ilk altı cildini yayımladı, ikinci Meşrutiyet sırasında Ittihat ve Terakki’ye muhalefette bulundu ve 31 Mart vakasından sonra Avrupa’ya gitmek zorunda kaldı (1909). Cumhuriyete kadar Isviçre’de yaşadı. Yayımını sürdüren Ikdam’a yazılarını buradan göndermeye devam etti. Yurda döndükten sonra gazetesinde yer alan bir haberden dolayı İstiklal Mahkemesi’ne verildi ise de beraat etti. Siyasi hayattan tamamen çekildi. Davet edildiği Matbuat Kongresi’nde öldü. Ahmed Cevdet, özellikle gazeteciliğimizin gelişmesinde yer ve rol sahibidir. İkdam’ı zamanının en önemli gazetelerindendir. A. Cevdet, bazı teknik yenilikleri ve bu arada ilk defa rotatif baskı makinasını Türkiye’ye getirmiştir. Türkçülük fikrini benimseyen A. Cevdet, diğer yayımlarıyla da yayıncılığımızın gelişmesinde rol oynamıştır.
422
[ { "answer_start": "787", "text": "Isviçre’de" } ]
Türk Şairler
Cumhuriyete kadar nerede yaşadı?
AHMED Cevdet Bey. Gazeteci (İstanbul 1862-Ankara 1935). Kaptanpaşa Rüştiyesini bitirdi. Ayrıca özel olarak Arapça, Farsca ve Fransızca dersleri aldı, ilk yazıları Tercüman-ı hakikat’de yayımlandı. Bu arada Mülkiye ve Hukuk Mektebi’ni bitirdi. Resmi gazete olan Takvim-i vakayi’de yazdı. Reji’de ve Osmanlı Bankasında çalıştı. Sabah, Tarik ve Saadet’de başmuharrirlik yaptı. İkdam’ı kurdu (1894). Bu gazeteyi uzun süre yayımladı ve bu yüzden Ikdamcı olarak anıldı. Gazetecilik yanında yayımcılıkla da uğraştı. İkdam kütüphanesi adı altında faydalı bir çok eser ve bu arada Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin ilk altı cildini yayımladı, ikinci Meşrutiyet sırasında Ittihat ve Terakki’ye muhalefette bulundu ve 31 Mart vakasından sonra Avrupa’ya gitmek zorunda kaldı (1909). Cumhuriyete kadar Isviçre’de yaşadı. Yayımını sürdüren Ikdam’a yazılarını buradan göndermeye devam etti. Yurda döndükten sonra gazetesinde yer alan bir haberden dolayı İstiklal Mahkemesi’ne verildi ise de beraat etti. Siyasi hayattan tamamen çekildi. Davet edildiği Matbuat Kongresi’nde öldü. Ahmed Cevdet, özellikle gazeteciliğimizin gelişmesinde yer ve rol sahibidir. İkdam’ı zamanının en önemli gazetelerindendir. A. Cevdet, bazı teknik yenilikleri ve bu arada ilk defa rotatif baskı makinasını Türkiye’ye getirmiştir. Türkçülük fikrini benimseyen A. Cevdet, diğer yayımlarıyla da yayıncılığımızın gelişmesinde rol oynamıştır.
423
[ { "answer_start": "1035", "text": "Matbuat Kongresi’nde öldü." } ]
Türk Şairler
AHMED Cevdet Bey nerede öldü?
AHMED Cevdet Bey. Gazeteci (İstanbul 1862-Ankara 1935). Kaptanpaşa Rüştiyesini bitirdi. Ayrıca özel olarak Arapça, Farsca ve Fransızca dersleri aldı, ilk yazıları Tercüman-ı hakikat’de yayımlandı. Bu arada Mülkiye ve Hukuk Mektebi’ni bitirdi. Resmi gazete olan Takvim-i vakayi’de yazdı. Reji’de ve Osmanlı Bankasında çalıştı. Sabah, Tarik ve Saadet’de başmuharrirlik yaptı. İkdam’ı kurdu (1894). Bu gazeteyi uzun süre yayımladı ve bu yüzden Ikdamcı olarak anıldı. Gazetecilik yanında yayımcılıkla da uğraştı. İkdam kütüphanesi adı altında faydalı bir çok eser ve bu arada Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin ilk altı cildini yayımladı, ikinci Meşrutiyet sırasında Ittihat ve Terakki’ye muhalefette bulundu ve 31 Mart vakasından sonra Avrupa’ya gitmek zorunda kaldı (1909). Cumhuriyete kadar Isviçre’de yaşadı. Yayımını sürdüren Ikdam’a yazılarını buradan göndermeye devam etti. Yurda döndükten sonra gazetesinde yer alan bir haberden dolayı İstiklal Mahkemesi’ne verildi ise de beraat etti. Siyasi hayattan tamamen çekildi. Davet edildiği Matbuat Kongresi’nde öldü. Ahmed Cevdet, özellikle gazeteciliğimizin gelişmesinde yer ve rol sahibidir. İkdam’ı zamanının en önemli gazetelerindendir. A. Cevdet, bazı teknik yenilikleri ve bu arada ilk defa rotatif baskı makinasını Türkiye’ye getirmiştir. Türkçülük fikrini benimseyen A. Cevdet, diğer yayımlarıyla da yayıncılığımızın gelişmesinde rol oynamıştır.
424
[ { "answer_start": "373", "text": " İkdam" } ]
Türk Şairler
AHMED Cevdet Bey zamanının en önemli gazetesi nedir?
AHMED Cevdet Bey. Gazeteci (İstanbul 1862-Ankara 1935). Kaptanpaşa Rüştiyesini bitirdi. Ayrıca özel olarak Arapça, Farsca ve Fransızca dersleri aldı, ilk yazıları Tercüman-ı hakikat’de yayımlandı. Bu arada Mülkiye ve Hukuk Mektebi’ni bitirdi. Resmi gazete olan Takvim-i vakayi’de yazdı. Reji’de ve Osmanlı Bankasında çalıştı. Sabah, Tarik ve Saadet’de başmuharrirlik yaptı. İkdam’ı kurdu (1894). Bu gazeteyi uzun süre yayımladı ve bu yüzden Ikdamcı olarak anıldı. Gazetecilik yanında yayımcılıkla da uğraştı. İkdam kütüphanesi adı altında faydalı bir çok eser ve bu arada Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin ilk altı cildini yayımladı, ikinci Meşrutiyet sırasında Ittihat ve Terakki’ye muhalefette bulundu ve 31 Mart vakasından sonra Avrupa’ya gitmek zorunda kaldı (1909). Cumhuriyete kadar Isviçre’de yaşadı. Yayımını sürdüren Ikdam’a yazılarını buradan göndermeye devam etti. Yurda döndükten sonra gazetesinde yer alan bir haberden dolayı İstiklal Mahkemesi’ne verildi ise de beraat etti. Siyasi hayattan tamamen çekildi. Davet edildiği Matbuat Kongresi’nde öldü. Ahmed Cevdet, özellikle gazeteciliğimizin gelişmesinde yer ve rol sahibidir. İkdam’ı zamanının en önemli gazetelerindendir. A. Cevdet, bazı teknik yenilikleri ve bu arada ilk defa rotatif baskı makinasını Türkiye’ye getirmiştir. Türkçülük fikrini benimseyen A. Cevdet, diğer yayımlarıyla da yayıncılığımızın gelişmesinde rol oynamıştır.
425
[ { "answer_start": "121", "text": "Alüsizade’lere mensuptur." } ]
Türk Şairler
AHMED Haşim kimlere mensuptur?
AHMED Haşim. Şair ve yazar (Bağdat 1884-İstanbul 4 Haziran 1933). Рек çok alim yetiştirmiş, eski ve yaygın bir aile olan Alüsizade’lere mensuptur. 1894 de İstanbul’a geldi. Ahmed Haşim, babasının Arap vilayetlerinde memurluk yapmasından dolayı İstanbul’a geldiğinde Türkçe bilmiyordu. Önce Numune-i Terakki Mektebine (1895) devam etti. Mekteb-i Sultani’ye (Galatasaray Lisesi) parasız yatılı olarak girdi (1896) ve buradan mezun oldu (1906). Rejim memurluğu, İzmir Sultanisinde Fransızca öğretmenliği (1907-8), Maliye Mezaretinde tercümanlık yaptı. I. Dünya Savaşı sırasında ihtiyat zabiti (yedeksubay) olarak askere alındı. Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki askeri birliklerde görev yaptı. Böylece bir nisbette Anadolu’yu tanıma imkanı buldu. Savaştan sonra Duyun-ı Umumiye’de çalıştı. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) estetik ve mitoloji dersleri vermeğe başladı. Bu hocalığı uzun seneler devam etti. 1924 yazını Paris’te geçirdi. Fransız sembolistlerinin yayın organı Mercure de France dergisinde Les tendances actuelles de la literature Turque adlı, Tanzimattan sonra Türk edebiyatını ele alan bir makalesi yayımlandı (1 Ağustos 1924). Dönüşte Osmanlı Bankasında çalıştı. Aynı zamanda Mülkiye Mektebi ve Harp Akademisi’nde Fransızca dersleri verdi ve Sanayi-i Nefise’deki görevine devam etti. Bu yıllar sanat hayatı bakımından da en hareketli yıllarıdır. 1928 de, hastalığı sebebiyle ikinci defa Paris’e gitti. Dönüşünde sıhhati için daha rahat bir iş; Anadolu Şimendoferleri Şirketi İdare Meclisi azalığı bulmuştu. Hastalığı ilerliyordu. 1932 de tedavi için gittiği Frankfurt’tan iyileşemeden döndü. 4 Haziran 1933 de öldü. Mezarı Eyüp’tedir.
426
[ { "answer_start": "147", "text": "1894 de" } ]
Türk Şairler
AHMED Haşim ne zaman İstanbul’a geldi?
AHMED Haşim. Şair ve yazar (Bağdat 1884-İstanbul 4 Haziran 1933). Рек çok alim yetiştirmiş, eski ve yaygın bir aile olan Alüsizade’lere mensuptur. 1894 de İstanbul’a geldi. Ahmed Haşim, babasının Arap vilayetlerinde memurluk yapmasından dolayı İstanbul’a geldiğinde Türkçe bilmiyordu. Önce Numune-i Terakki Mektebine (1895) devam etti. Mekteb-i Sultani’ye (Galatasaray Lisesi) parasız yatılı olarak girdi (1896) ve buradan mezun oldu (1906). Rejim memurluğu, İzmir Sultanisinde Fransızca öğretmenliği (1907-8), Maliye Mezaretinde tercümanlık yaptı. I. Dünya Savaşı sırasında ihtiyat zabiti (yedeksubay) olarak askere alındı. Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki askeri birliklerde görev yaptı. Böylece bir nisbette Anadolu’yu tanıma imkanı buldu. Savaştan sonra Duyun-ı Umumiye’de çalıştı. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) estetik ve mitoloji dersleri vermeğe başladı. Bu hocalığı uzun seneler devam etti. 1924 yazını Paris’te geçirdi. Fransız sembolistlerinin yayın organı Mercure de France dergisinde Les tendances actuelles de la literature Turque adlı, Tanzimattan sonra Türk edebiyatını ele alan bir makalesi yayımlandı (1 Ağustos 1924). Dönüşte Osmanlı Bankasında çalıştı. Aynı zamanda Mülkiye Mektebi ve Harp Akademisi’nde Fransızca dersleri verdi ve Sanayi-i Nefise’deki görevine devam etti. Bu yıllar sanat hayatı bakımından da en hareketli yıllarıdır. 1928 de, hastalığı sebebiyle ikinci defa Paris’e gitti. Dönüşünde sıhhati için daha rahat bir iş; Anadolu Şimendoferleri Şirketi İdare Meclisi azalığı bulmuştu. Hastalığı ilerliyordu. 1932 de tedavi için gittiği Frankfurt’tan iyileşemeden döndü. 4 Haziran 1933 de öldü. Mezarı Eyüp’tedir.
427
[ { "answer_start": "336", "text": "Mekteb-i Sultani’ye" } ]
Türk Şairler
AHMED Haşim hangi okula parasız yatılı olarak girdi ve buradan mezun oldu?
AHMED Haşim. Şair ve yazar (Bağdat 1884-İstanbul 4 Haziran 1933). Рек çok alim yetiştirmiş, eski ve yaygın bir aile olan Alüsizade’lere mensuptur. 1894 de İstanbul’a geldi. Ahmed Haşim, babasının Arap vilayetlerinde memurluk yapmasından dolayı İstanbul’a geldiğinde Türkçe bilmiyordu. Önce Numune-i Terakki Mektebine (1895) devam etti. Mekteb-i Sultani’ye (Galatasaray Lisesi) parasız yatılı olarak girdi (1896) ve buradan mezun oldu (1906). Rejim memurluğu, İzmir Sultanisinde Fransızca öğretmenliği (1907-8), Maliye Mezaretinde tercümanlık yaptı. I. Dünya Savaşı sırasında ihtiyat zabiti (yedeksubay) olarak askere alındı. Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki askeri birliklerde görev yaptı. Böylece bir nisbette Anadolu’yu tanıma imkanı buldu. Savaştan sonra Duyun-ı Umumiye’de çalıştı. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) estetik ve mitoloji dersleri vermeğe başladı. Bu hocalığı uzun seneler devam etti. 1924 yazını Paris’te geçirdi. Fransız sembolistlerinin yayın organı Mercure de France dergisinde Les tendances actuelles de la literature Turque adlı, Tanzimattan sonra Türk edebiyatını ele alan bir makalesi yayımlandı (1 Ağustos 1924). Dönüşte Osmanlı Bankasında çalıştı. Aynı zamanda Mülkiye Mektebi ve Harp Akademisi’nde Fransızca dersleri verdi ve Sanayi-i Nefise’deki görevine devam etti. Bu yıllar sanat hayatı bakımından da en hareketli yıllarıdır. 1928 de, hastalığı sebebiyle ikinci defa Paris’e gitti. Dönüşünde sıhhati için daha rahat bir iş; Anadolu Şimendoferleri Şirketi İdare Meclisi azalığı bulmuştu. Hastalığı ilerliyordu. 1932 de tedavi için gittiği Frankfurt’tan iyileşemeden döndü. 4 Haziran 1933 de öldü. Mezarı Eyüp’tedir.
428
[ { "answer_start": "459", "text": "İzmir Sultanisinde" } ]
Türk Şairler
AHMED Haşim hangi okula Fransızca öğretmenliği yaptı?
AHMED Haşim. Şair ve yazar (Bağdat 1884-İstanbul 4 Haziran 1933). Рек çok alim yetiştirmiş, eski ve yaygın bir aile olan Alüsizade’lere mensuptur. 1894 de İstanbul’a geldi. Ahmed Haşim, babasının Arap vilayetlerinde memurluk yapmasından dolayı İstanbul’a geldiğinde Türkçe bilmiyordu. Önce Numune-i Terakki Mektebine (1895) devam etti. Mekteb-i Sultani’ye (Galatasaray Lisesi) parasız yatılı olarak girdi (1896) ve buradan mezun oldu (1906). Rejim memurluğu, İzmir Sultanisinde Fransızca öğretmenliği (1907-8), Maliye Mezaretinde tercümanlık yaptı. I. Dünya Savaşı sırasında ihtiyat zabiti (yedeksubay) olarak askere alındı. Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki askeri birliklerde görev yaptı. Böylece bir nisbette Anadolu’yu tanıma imkanı buldu. Savaştan sonra Duyun-ı Umumiye’de çalıştı. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) estetik ve mitoloji dersleri vermeğe başladı. Bu hocalığı uzun seneler devam etti. 1924 yazını Paris’te geçirdi. Fransız sembolistlerinin yayın organı Mercure de France dergisinde Les tendances actuelles de la literature Turque adlı, Tanzimattan sonra Türk edebiyatını ele alan bir makalesi yayımlandı (1 Ağustos 1924). Dönüşte Osmanlı Bankasında çalıştı. Aynı zamanda Mülkiye Mektebi ve Harp Akademisi’nde Fransızca dersleri verdi ve Sanayi-i Nefise’deki görevine devam etti. Bu yıllar sanat hayatı bakımından da en hareketli yıllarıdır. 1928 de, hastalığı sebebiyle ikinci defa Paris’e gitti. Dönüşünde sıhhati için daha rahat bir iş; Anadolu Şimendoferleri Şirketi İdare Meclisi azalığı bulmuştu. Hastalığı ilerliyordu. 1932 de tedavi için gittiği Frankfurt’tan iyileşemeden döndü. 4 Haziran 1933 de öldü. Mezarı Eyüp’tedir.
429
[ { "answer_start": "786", "text": "Sanayi-i Nefise Mektebi’nde" } ]
Türk Şairler
AHMED Haşim nerede estetik ve mitoloji dersleri vermeğe başladı?
AHMED Haşim. Şair ve yazar (Bağdat 1884-İstanbul 4 Haziran 1933). Рек çok alim yetiştirmiş, eski ve yaygın bir aile olan Alüsizade’lere mensuptur. 1894 de İstanbul’a geldi. Ahmed Haşim, babasının Arap vilayetlerinde memurluk yapmasından dolayı İstanbul’a geldiğinde Türkçe bilmiyordu. Önce Numune-i Terakki Mektebine (1895) devam etti. Mekteb-i Sultani’ye (Galatasaray Lisesi) parasız yatılı olarak girdi (1896) ve buradan mezun oldu (1906). Rejim memurluğu, İzmir Sultanisinde Fransızca öğretmenliği (1907-8), Maliye Mezaretinde tercümanlık yaptı. I. Dünya Savaşı sırasında ihtiyat zabiti (yedeksubay) olarak askere alındı. Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki askeri birliklerde görev yaptı. Böylece bir nisbette Anadolu’yu tanıma imkanı buldu. Savaştan sonra Duyun-ı Umumiye’de çalıştı. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) estetik ve mitoloji dersleri vermeğe başladı. Bu hocalığı uzun seneler devam etti. 1924 yazını Paris’te geçirdi. Fransız sembolistlerinin yayın organı Mercure de France dergisinde Les tendances actuelles de la literature Turque adlı, Tanzimattan sonra Türk edebiyatını ele alan bir makalesi yayımlandı (1 Ağustos 1924). Dönüşte Osmanlı Bankasında çalıştı. Aynı zamanda Mülkiye Mektebi ve Harp Akademisi’nde Fransızca dersleri verdi ve Sanayi-i Nefise’deki görevine devam etti. Bu yıllar sanat hayatı bakımından da en hareketli yıllarıdır. 1928 de, hastalığı sebebiyle ikinci defa Paris’e gitti. Dönüşünde sıhhati için daha rahat bir iş; Anadolu Şimendoferleri Şirketi İdare Meclisi azalığı bulmuştu. Hastalığı ilerliyordu. 1932 de tedavi için gittiği Frankfurt’tan iyileşemeden döndü. 4 Haziran 1933 de öldü. Mezarı Eyüp’tedir.
430
[ { "answer_start": "758", "text": "Duyun-ı Umumiye’de" } ]
Türk Şairler
AHMED Haşim savaştan sonra nerede çalıştı?
AHMED Haşim. Şair ve yazar (Bağdat 1884-İstanbul 4 Haziran 1933). Рек çok alim yetiştirmiş, eski ve yaygın bir aile olan Alüsizade’lere mensuptur. 1894 de İstanbul’a geldi. Ahmed Haşim, babasının Arap vilayetlerinde memurluk yapmasından dolayı İstanbul’a geldiğinde Türkçe bilmiyordu. Önce Numune-i Terakki Mektebine (1895) devam etti. Mekteb-i Sultani’ye (Galatasaray Lisesi) parasız yatılı olarak girdi (1896) ve buradan mezun oldu (1906). Rejim memurluğu, İzmir Sultanisinde Fransızca öğretmenliği (1907-8), Maliye Mezaretinde tercümanlık yaptı. I. Dünya Savaşı sırasında ihtiyat zabiti (yedeksubay) olarak askere alındı. Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki askeri birliklerde görev yaptı. Böylece bir nisbette Anadolu’yu tanıma imkanı buldu. Savaştan sonra Duyun-ı Umumiye’de çalıştı. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) estetik ve mitoloji dersleri vermeğe başladı. Bu hocalığı uzun seneler devam etti. 1924 yazını Paris’te geçirdi. Fransız sembolistlerinin yayın organı Mercure de France dergisinde Les tendances actuelles de la literature Turque adlı, Tanzimattan sonra Türk edebiyatını ele alan bir makalesi yayımlandı (1 Ağustos 1924). Dönüşte Osmanlı Bankasında çalıştı. Aynı zamanda Mülkiye Mektebi ve Harp Akademisi’nde Fransızca dersleri verdi ve Sanayi-i Nefise’deki görevine devam etti. Bu yıllar sanat hayatı bakımından da en hareketli yıllarıdır. 1928 de, hastalığı sebebiyle ikinci defa Paris’e gitti. Dönüşünde sıhhati için daha rahat bir iş; Anadolu Şimendoferleri Şirketi İdare Meclisi azalığı bulmuştu. Hastalığı ilerliyordu. 1932 de tedavi için gittiği Frankfurt’tan iyileşemeden döndü. 4 Haziran 1933 de öldü. Mezarı Eyüp’tedir.
431
[ { "answer_start": "1210", "text": "Mülkiye Mektebi ve Harp Akademisi’nde" } ]
Türk Şairler
AHMED Haşim nerede Fransızca dersleri verdi?
AHMED Haşim. Şair ve yazar (Bağdat 1884-İstanbul 4 Haziran 1933). Рек çok alim yetiştirmiş, eski ve yaygın bir aile olan Alüsizade’lere mensuptur. 1894 de İstanbul’a geldi. Ahmed Haşim, babasının Arap vilayetlerinde memurluk yapmasından dolayı İstanbul’a geldiğinde Türkçe bilmiyordu. Önce Numune-i Terakki Mektebine (1895) devam etti. Mekteb-i Sultani’ye (Galatasaray Lisesi) parasız yatılı olarak girdi (1896) ve buradan mezun oldu (1906). Rejim memurluğu, İzmir Sultanisinde Fransızca öğretmenliği (1907-8), Maliye Mezaretinde tercümanlık yaptı. I. Dünya Savaşı sırasında ihtiyat zabiti (yedeksubay) olarak askere alındı. Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki askeri birliklerde görev yaptı. Böylece bir nisbette Anadolu’yu tanıma imkanı buldu. Savaştan sonra Duyun-ı Umumiye’de çalıştı. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) estetik ve mitoloji dersleri vermeğe başladı. Bu hocalığı uzun seneler devam etti. 1924 yazını Paris’te geçirdi. Fransız sembolistlerinin yayın organı Mercure de France dergisinde Les tendances actuelles de la literature Turque adlı, Tanzimattan sonra Türk edebiyatını ele alan bir makalesi yayımlandı (1 Ağustos 1924). Dönüşte Osmanlı Bankasında çalıştı. Aynı zamanda Mülkiye Mektebi ve Harp Akademisi’nde Fransızca dersleri verdi ve Sanayi-i Nefise’deki görevine devam etti. Bu yıllar sanat hayatı bakımından da en hareketli yıllarıdır. 1928 de, hastalığı sebebiyle ikinci defa Paris’e gitti. Dönüşünde sıhhati için daha rahat bir iş; Anadolu Şimendoferleri Şirketi İdare Meclisi azalığı bulmuştu. Hastalığı ilerliyordu. 1932 de tedavi için gittiği Frankfurt’tan iyileşemeden döndü. 4 Haziran 1933 de öldü. Mezarı Eyüp’tedir.
432
[ { "answer_start": "1380", "text": "1928" } ]
Türk Şairler
AHMED Haşim ne zaman ikinci defa Paris’e gitti?
AHMED Haşim. Şair ve yazar (Bağdat 1884-İstanbul 4 Haziran 1933). Рек çok alim yetiştirmiş, eski ve yaygın bir aile olan Alüsizade’lere mensuptur. 1894 de İstanbul’a geldi. Ahmed Haşim, babasının Arap vilayetlerinde memurluk yapmasından dolayı İstanbul’a geldiğinde Türkçe bilmiyordu. Önce Numune-i Terakki Mektebine (1895) devam etti. Mekteb-i Sultani’ye (Galatasaray Lisesi) parasız yatılı olarak girdi (1896) ve buradan mezun oldu (1906). Rejim memurluğu, İzmir Sultanisinde Fransızca öğretmenliği (1907-8), Maliye Mezaretinde tercümanlık yaptı. I. Dünya Savaşı sırasında ihtiyat zabiti (yedeksubay) olarak askere alındı. Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki askeri birliklerde görev yaptı. Böylece bir nisbette Anadolu’yu tanıma imkanı buldu. Savaştan sonra Duyun-ı Umumiye’de çalıştı. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) estetik ve mitoloji dersleri vermeğe başladı. Bu hocalığı uzun seneler devam etti. 1924 yazını Paris’te geçirdi. Fransız sembolistlerinin yayın organı Mercure de France dergisinde Les tendances actuelles de la literature Turque adlı, Tanzimattan sonra Türk edebiyatını ele alan bir makalesi yayımlandı (1 Ağustos 1924). Dönüşte Osmanlı Bankasında çalıştı. Aynı zamanda Mülkiye Mektebi ve Harp Akademisi’nde Fransızca dersleri verdi ve Sanayi-i Nefise’deki görevine devam etti. Bu yıllar sanat hayatı bakımından da en hareketli yıllarıdır. 1928 de, hastalığı sebebiyle ikinci defa Paris’e gitti. Dönüşünde sıhhati için daha rahat bir iş; Anadolu Şimendoferleri Şirketi İdare Meclisi azalığı bulmuştu. Hastalığı ilerliyordu. 1932 de tedavi için gittiği Frankfurt’tan iyileşemeden döndü. 4 Haziran 1933 de öldü. Mezarı Eyüp’tedir.
433
[ { "answer_start": "1650", "text": "Mezarı Eyüp’tedir." } ]
Türk Şairler
AHMED Haşim’in mezarı nerededir?
AHMED Haşim. Şair ve yazar (Bağdat 1884-İstanbul 4 Haziran 1933). Рек çok alim yetiştirmiş, eski ve yaygın bir aile olan Alüsizade’lere mensuptur. 1894 de İstanbul’a geldi. Ahmed Haşim, babasının Arap vilayetlerinde memurluk yapmasından dolayı İstanbul’a geldiğinde Türkçe bilmiyordu. Önce Numune-i Terakki Mektebine (1895) devam etti. Mekteb-i Sultani’ye (Galatasaray Lisesi) parasız yatılı olarak girdi (1896) ve buradan mezun oldu (1906). Rejim memurluğu, İzmir Sultanisinde Fransızca öğretmenliği (1907-8), Maliye Mezaretinde tercümanlık yaptı. I. Dünya Savaşı sırasında ihtiyat zabiti (yedeksubay) olarak askere alındı. Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki askeri birliklerde görev yaptı. Böylece bir nisbette Anadolu’yu tanıma imkanı buldu. Savaştan sonra Duyun-ı Umumiye’de çalıştı. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) estetik ve mitoloji dersleri vermeğe başladı. Bu hocalığı uzun seneler devam etti. 1924 yazını Paris’te geçirdi. Fransız sembolistlerinin yayın organı Mercure de France dergisinde Les tendances actuelles de la literature Turque adlı, Tanzimattan sonra Türk edebiyatını ele alan bir makalesi yayımlandı (1 Ağustos 1924). Dönüşte Osmanlı Bankasında çalıştı. Aynı zamanda Mülkiye Mektebi ve Harp Akademisi’nde Fransızca dersleri verdi ve Sanayi-i Nefise’deki görevine devam etti. Bu yıllar sanat hayatı bakımından da en hareketli yıllarıdır. 1928 de, hastalığı sebebiyle ikinci defa Paris’e gitti. Dönüşünde sıhhati için daha rahat bir iş; Anadolu Şimendoferleri Şirketi İdare Meclisi azalığı bulmuştu. Hastalığı ilerliyordu. 1932 de tedavi için gittiği Frankfurt’tan iyileşemeden döndü. 4 Haziran 1933 de öldü. Mezarı Eyüp’tedir.
434
[ { "answer_start": "1626", "text": "4 Haziran 1933 de öldü. " } ]
Türk Şairler
AHMED Haşim ne zaman öldü?
AHMED Haşim. Şair ve yazar (Bağdat 1884-İstanbul 4 Haziran 1933). Рек çok alim yetiştirmiş, eski ve yaygın bir aile olan Alüsizade’lere mensuptur. 1894 de İstanbul’a geldi. Ahmed Haşim, babasının Arap vilayetlerinde memurluk yapmasından dolayı İstanbul’a geldiğinde Türkçe bilmiyordu. Önce Numune-i Terakki Mektebine (1895) devam etti. Mekteb-i Sultani’ye (Galatasaray Lisesi) parasız yatılı olarak girdi (1896) ve buradan mezun oldu (1906). Rejim memurluğu, İzmir Sultanisinde Fransızca öğretmenliği (1907-8), Maliye Mezaretinde tercümanlık yaptı. I. Dünya Savaşı sırasında ihtiyat zabiti (yedeksubay) olarak askere alındı. Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki askeri birliklerde görev yaptı. Böylece bir nisbette Anadolu’yu tanıma imkanı buldu. Savaştan sonra Duyun-ı Umumiye’de çalıştı. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) estetik ve mitoloji dersleri vermeğe başladı. Bu hocalığı uzun seneler devam etti. 1924 yazını Paris’te geçirdi. Fransız sembolistlerinin yayın organı Mercure de France dergisinde Les tendances actuelles de la literature Turque adlı, Tanzimattan sonra Türk edebiyatını ele alan bir makalesi yayımlandı (1 Ağustos 1924). Dönüşte Osmanlı Bankasında çalıştı. Aynı zamanda Mülkiye Mektebi ve Harp Akademisi’nde Fransızca dersleri verdi ve Sanayi-i Nefise’deki görevine devam etti. Bu yıllar sanat hayatı bakımından da en hareketli yıllarıdır. 1928 de, hastalığı sebebiyle ikinci defa Paris’e gitti. Dönüşünde sıhhati için daha rahat bir iş; Anadolu Şimendoferleri Şirketi İdare Meclisi azalığı bulmuştu. Hastalığı ilerliyordu. 1932 de tedavi için gittiği Frankfurt’tan iyileşemeden döndü. 4 Haziran 1933 de öldü. Mezarı Eyüp’tedir.
435
[ { "answer_start": "130", "text": "Ali Selahattin Bey" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali’nin babasının adı nedir?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
436
[ { "answer_start": "154", "text": "Hüsniye Hanım" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali’nin annesinin adı nedir?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
437
[ { "answer_start": "89", "text": "Of’lu" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali nerelidir?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
438
[ { "answer_start": "305", "text": "İstanbul Üsküdar’da" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali ilköğrenimine nerde başladı?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
439
[ { "answer_start": "325", "text": "Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı." } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali ilköğrenimine hangi mektepte başladı?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
440
[ { "answer_start": "420", "text": "Çanakkale, İzmir, Edremit" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali babasının görevli olarak bulunduğu hangi yerlerde öğrenim gördü?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
441
[ { "answer_start": "469", "text": "Balıkesir’de" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali nerde Muallim Mektebi’ne girdi?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
442
[ { "answer_start": "566", "text": "1927" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali Muallim Mektebi’nin zaman bitirdi?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
443
[ { "answer_start": "685", "text": "Almanya’ya" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere nereye gönderildi?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
444
[ { "answer_start": "708", "text": "1928" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya ‘ya ne zaman gönderildi?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
445
[ { "answer_start": "970", "text": "Konya’da" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali nerede hüküm giydi?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
446
[ { "answer_start": "810", "text": "1930" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını ne zaman kazanmıştır?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
447
[ { "answer_start": "1262", "text": "Ankara İkinci Ortaokulu’nda" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali Almanca öğretmenliğini hangi okulda yaptı?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
448
[ { "answer_start": "1321", "text": "Musiki Muallim Mektebi’nde" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali Türkçe öğretmenliğini hangi okulda yaptı?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
449
[ { "answer_start": "1420", "text": "Musiki Muallim Mektebindeki işine" } ]
Türk Şairler
1945 de Bakanlık emrine alınarak Sabahattin Ali’nin neredeki son verildi?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
450
[ { "answer_start": "587", "text": "Yozgat’ta " } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali nerede öğretmenlik yapmıştır?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
451
[ { "answer_start": "892", "text": "Aydın Ortaokulu’na" } ]
Türk Şairler
Almanca öğretmeni olarak nereye atandı?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
452
[ { "answer_start": "506", "text": ". İstanbul’a" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali nerede gazeteciliğe başladı?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
453
[ { "answer_start": "1079", "text": "Konya ve Sinop" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali hangi cezaevlerinde kaldı?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
454
[ { "answer_start": "1387", "text": "1945" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali’nin Musiki Muallim Mektebindeki işine ne zaman son verildi?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
455
[ { "answer_start": "1545", "text": "Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali hangi gazetelerde çalıştı?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
456
[ { "answer_start": "2285", "text": "Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali hangi dergilerde imzası görülmeye başladı?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
457
[ { "answer_start": "2452", "text": "Dağlar ve Rüzgar" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali ilk şiirlerini hangi kitapta toplamıştır?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
458
[ { "answer_start": "2577", "text": "Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann" } ]
Türk Şairler
Sabahattin Ali Almanya’da bulunduğu yıllarda hangi yazarları okudu?
ALİ, Sabahattin Ali. Hikayeci (Iğridere Gümülcine 1907 - Kırklareli 2 Nisan 1948). Aslen Of’lu bir aileye mensup piyade yüzbaşısı Ali Selahattin Bey ile, Hüsniye Hanım ’ın oğlu. Prens Sabahaddin ve şair Tevfik Fikret’in yakın dostu olan babası, çocuklarına dostlarının isimlerini vermiştir. İlköğrenimine İstanbul Üsküdar’da Füyuzat-ı Osmaniye Mektebinde başladı. Daha sonra babasının görevli olarak bulunduğu yerlerde (Çanakkale, İzmir, Edremit) öğrenimini sürdürdü . Balıkesir’de Muallim Mektebi’ne girdi. İstanbul’a nakletti ve burada Muallim Mektebi’ni bitirdi (1927). Bir yıl kadar Yozgat’ta öğretmenlik yaptı. Maarif Vekaleti hesabına yabancı dil öğretmeni olarak yetişmek üzere Almanya’ya gönderildi (1928). Bir yıl Potsdam’da kaldıktan sonra Berlin’e geçti. Öğrenimini tamamlayamadan İstanbul’a döndü (1930). Aynı yıl Gazi Eğitim Enstitüsün’de açılan yabancı dil imtihanını kazanarak Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Daha sonra tayin edildiği Konya’da, bir mecliste okuduğu Mustafa Kemal’i hicveden şiirinin ihbar edilmesi sonucu bir yıla hüküm giydi. Konya ve Sinop cezaevlerinde kaldı (1932-33). Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde çıkarılan af ile geri kalan cezası bağışlandı. Bir müddet Neşriyat Müdürlüğü büro şefliğinde memuriyet, Ankara İkinci Ortaokulu’nda Almanca, daha sonraki yıllarda Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı (1934-1944). 1945 de Bakanlık emrine alınarak Musiki Muallim Mektebindeki işine son verildi. İstanbul’a gelerek gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rifat Ilgaz’la beraber Marko Paşa, Malüm Paşa, Merhum Paşa, Alibaba gazetelerinde çalıştı (1946-47). Daha sonra Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zirıcirli Hürriyet’te yazdı. Bu gazetelerdeki çeşitli yazılarından dolayı takibata uğradı. İstanbul Paşakapısı Cezaevi’nde üç ay kadar yattı. Bir müddet nakliyatçılık ile uğraştı. Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden şahıs tarafından öldürüldü. Ölümünden 25 yıl sonra Yeni adımlar dergisi tarafından adına Sabahattin Ali hikaye armağanı düzenlendi (1973). Yayın hayatına şiirle giren Sabahattin Ali, ilk eserlerini Balıkesir’de çıkan Irmak ve Çağlayan dergilerinde yayımladı (1926). Aynı yıl içinde Serveti Fünun'da şiirleri ve küçük hikayeleri çıktı. 1927-28 yıllarından itibaren Güneş, Serveti Fünun, Hayat, Akbaba, Meşale gibi dergilerde imzası görülmeye başladı. Halk şiiri kaynağından beslenen, hece vezni ile kaleme alınmış bu ilk şiirlerini Dağlar ve Rüzgar (1934) kitabında topladı. Daha sonraki çalışmaları hikaye türünde yoğunlaştı. Almanya’da bulunduğu yıllarda Turgenyev, Gorki, Henrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hofmann gibi yazarları okudu, onlardan oldukça etkilendi. İnce, duygulu, sessiz, içine kapanık bir çocuk olarak büyüyen S. Ali, fırtınalı bir hayat yaşadı. Çevre olarak yurt dışında geçen seneleri dışında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun muhtelif şehir ve kasabalarında bulundu. Bu hayat çizgisi, dünya görüşünü ve eserlerini oldukça etkilemiştir. Duru bir dille, samimi ve coşkun duyguları anlatan ilk şiirleri, romantik atılımlarla bezenmiş ilk hikayeleri, bütün eserlerini kapsayan bir ortak özelliği; şahsiyetinden fışkıran kabına sığmaz bir delişmenliği belgeler.
459
[ { "answer_start": "65", "text": "Asıl adı Mehmet Arif’tir." } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya’nın asıl adı nedir?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
460
[ { "answer_start": "927", "text": "Adana’ya" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya nereye öğretmen olarak tayin edildi?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
461
[ { "answer_start": "1294", "text": "Seyhan" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya nerede milletvekilliği yaptı?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
462
[ { "answer_start": "1548", "text": "1969 da" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya ‘nın 50. Sanat Yılını ne zaman kutlandı?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
463
[ { "answer_start": "1583", "text": "Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya fıkra yazarlığını hangi gazetelerde yaptı?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
464
[ { "answer_start": "336", "text": "Balkan Savaşı bozgunundan sonra" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya ne zaman İstanbul’a geldi?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
465
[ { "answer_start": "396", "text": "Haseki Mahalle Mektebi’ne" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya hangi mektebe gitti?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
466
[ { "answer_start": "429", "text": "Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya hangi rüştiyeye gitti?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
467
[ { "answer_start": "478", "text": "Bolu Sultanisi’ne" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya nereye parasız yatılı girdi?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
468
[ { "answer_start": "193", "text": "Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya’nın şiirlerinde değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva olmasının nedeni nedir?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
469
[ { "answer_start": "549", "text": "Kastamonu Sultanisi’ne" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya’nın Okulun lise kısmı kaldırılınca nereye aktarıldı?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
470
[ { "answer_start": "583", "text": "Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya’nın hayatında önemli bir dönüm noktası nerede oldu?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
471
[ { "answer_start": "791", "text": "İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya Kastamonu Sultanisi’nden sonra nereye girdi?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
472
[ { "answer_start": "921", "text": "1928" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya Adana’ya hangi yılda tayin edildi?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
473
[ { "answer_start": "1201", "text": "1942" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya müdürlük görevinden ne zaman alındı?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
474
[ { "answer_start": "966", "text": "Adana " } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya 1945 yılında nereye tayin edildi?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
475
[ { "answer_start": "1274", "text": "1950-1954 döneminde" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya Seyhan milletvekilliği ne hangi dönemlerde?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
476
[ { "answer_start": "1384", "text": "Kıbrıs’a" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya 1959 yılında nereye gönderildi?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
477
[ { "answer_start": "1513", "text": "1962" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya ne zaman emekliye ayrıldı?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
478
[ { "answer_start": "1352", "text": "Ankara’da" } ]
Türk Şairler
Arif Nihat Asya ‘nın 50. Sanat Yılını nerede kutlandı?
ASYA, Arif Nihat. Şair, yazar (Çatalca 1904-Ankara 5 Ocak 1975). Asıl adı Mehmet Arif’tir. Daha birkaç aylıkken babasının ölmesi, annesinin de evlenmesi üzerine akrabalarının himayesine girer. Yoksulluk içinde yetişmesi ve çok çevre değiştirmesi şiirlerine değişik bir çeşni, hareketli bir muhteva verecektir. Öğrenime köyünde başladı. Balkan Savaşı bozgunundan sonra halasıyla İstanbul’a geldi. Haseki Mahalle Mektebi’ne, sonra Gülşen-i Maarif Rüştiyesi’ne başladı. Daha sonra Bolu Sultanisi’ne parasız yatılı girdi. Okulun lise kısmı kaldırılınca Kastamonu Sultanisi’ne aktarıldı. Milli Mücadele döneminde Anadolu’da bulunuşu, hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. O günlerin coşkulu havasının izleri, şiirlerinde o günden sonra kendini hep duyuracaktır. Kastamonu Sultanisi’nden sonra İstanbul Darülmuallimin-i Aliye’sine girdi. Bu arada çeşitli işlerde çalıştı. Bu okulun edebiyat bölümünden mezun olduktan sonra (1928) Adana’ya öğretmen olarak tayin edildi. Adana lise, kolej ve öğretmen okullarında ondört yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Askerlik görevinden sonra Malatya Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. Zamanının baskı rejimine karşı çıktığı için müdürlük görevinden alındı (1942). Daha sonra Adana (1945) ve Edirne (1948) liselerine tayin edildi. 1950-1954 döneminde Seyhan (Adana) milletvekilliği yaptı. Eskişehir (1954) ve Ankara’daki öğretmenliklerinden Kıbrıs’a (1959) gönderildi. Burada iki yıl kaldı. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenliğe dönüşünden bir yıl sonra emekliye ayrıldı (1962). Ankara’da yerleşen Asya’nın 1969 da 50. Sanat Yılını kutlandı. Yeni İstanbul ve Babıalide Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Nükteye ve iğneleyici tenkide yatkın mizacının bir ürünü sayılabilecek vecizelerini zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladı. Şiirlerinde serbest, hece, aruz gibi türlü ölçüleri denedi. Birçok ünlü kişiye ve olaya ebcet hesabıyla tarih düşürdü. Arif Nihat Asya, önceleri romantik bir Turancılık havasında iken Anadolu’yu içinden tanıdıkça onun ruh ve şiir kaynağına yöneldi, eserleri ve sanat görüşü ile Türk şiirinde türkçü, milliyetçi, memleketçi, Anadolucu olarak nitelenen şairler arasında yer aldı. Asya’nın eserleri, ilk anda, ele aldığı konular ve ürün verdiği türler bakımından çok geniş bir alana yayılmış olduğu izlenimini verir. İşlediği konuların ve nesirlerin mihrak noktasını yine şiirli bir yaklaşım ve şairane ifade teşkil eder. Yahya Kemal’deki geçmiş özlemini ve tarihi mirası yüceltme duygusunu, Asya, biçim bakımından Cumhuriyet şiirine daha yakın, ama muhteva olarak Y. Kemal’dekinden biraz daha sarsılmış ve yaralar almış bir anlayışla tekrar ifadelendirmiştir. Birçok şiirinde kahramanlık duygularını canlı tutan bir dinamizm çabası görülür. Asya’da. hissi yaklaşım hep asıl olarak kalmış, şaire yer yer heyecan veren İslami yaşayış örnekleri ideolojik bir boyut kazanmaya yüz tuttukça, çelişkiye düşmenin verdiği bir sezgiyle hep ikinci plana itilen bir söz unsuru haline dönüştürülmüştür.
479
[ { "answer_start": "13", "text": "15 Ocak 1902'de" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet ne zaman doğdu?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
480
[ { "answer_start": "29", "text": "Selanik'te" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet nerede doğdu?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
481
[ { "answer_start": "47", "text": "İlk şiiri Feryad-ı Vatanı " } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet'in ilk şiirinin adı nedir?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
482
[ { "answer_start": "73", "text": "3 Temmuz 1913'te yazdı." } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet'in ilk şiirini ne zaman yazdı?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
483
[ { "answer_start": "106", "text": "Mekteb-i Sultani'de" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet nerede ortaokula başladı?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
484
[ { "answer_start": "305", "text": "25 Eylül 1915'te " } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet Heybeliada Bahriye Mektebi'ne ne zaman girdi?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
485
[ { "answer_start": "359", "text": "1918'de " } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet ne zaman mezun oldu?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
486
[ { "answer_start": "586", "text": "Hamidiye gemisine" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet güverte stajyer subayı olarak hangi gemiye atandı?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
487
[ { "answer_start": "642", "text": "17 Mayıs 1921'de" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet ordu ile ilişiği ne zaman kesildi?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
488
[ { "answer_start": "752", "text": "Vala Nureddin" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet kimle Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
489
[ { "answer_start": "735", "text": "1920'de" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet Vala Nureddin ile ne zaman Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
490
[ { "answer_start": "914", "text": "Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde " } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet hangi üniversitede siyasal bilimler ve iktisat okudu?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
491
[ { "answer_start": "895", "text": "Moskova'ya " } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet nereye siyasal bilimler ve iktisat okudu?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
492
[ { "answer_start": "1007", "text": "Moskova'da " } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet'in ilk şiir kitabı nerede yayınladı?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
493
[ { "answer_start": "1123", "text": "28 Kanunisani" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet'in sahnelenen ilk şiir kitabının adı nedir?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
494
[ { "answer_start": "1007", "text": "Moskova'da" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet devrimin ilk yıllarına nerede tanık oldu?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
495
[ { "answer_start": "651", "text": "1921'de" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet devrimin ilk yıllarına ne zaman tanık oldu?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
496
[ { "answer_start": "1077", "text": "1924'te" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet'in ilk şiir kitabı ne zaman yayınladı?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
497
[ { "answer_start": "1328", "text": "1928'de" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet ne zaman Türkiye'ye döndü?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
498
[ { "answer_start": "1431", "text": "1938'de" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet ne zaman yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
499
[ { "answer_start": "1702", "text": "25 Temmuz 1951" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet ne zaman Türk vatandaşlığından çıkarıldı?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
500
[ { "answer_start": "1806", "text": "Mustafa Celaleddin Paşa" } ]
Türk Şairler
Nazım Hikmet'in büyük dedesi kimdir?
Nazım Hikmet 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vala Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova'da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.