id
int64 1
9.2k
| answers
list | title
stringlengths 4
104
| question
stringlengths 2
257
| context
stringlengths 31
11.1k
|
---|---|---|---|---|
301 | [
{
"answer_start": "445",
"text": "saltanatın kaldırılması ile"
}
] | Türk Şairler | Abdurrahman Şeref'in Vak’anüvisliği ne zaman bitmiştir? | ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır. |
302 | [
{
"answer_start": "598",
"text": "nazirlik"
}
] | Türk Şairler | Abdurrahman Şeref Mütareke yıllarında hangi görevde bulunmuştur? | ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır. |
303 | [
{
"answer_start": "578",
"text": "Mütareke yıllarında"
}
] | Türk Şairler | Abdurrahman Şeref nazirlik görevinde hangi yıllarda bulunmuştur? | ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır. |
304 | [
{
"answer_start": "629",
"text": "Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde"
}
] | Türk Şairler | Abdurrahman Şeref ne zaman İstanbul mebusu olmuştur? | ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır. |
305 | [
{
"answer_start": "680",
"text": "İstanbul mebusu"
}
] | Türk Şairler | Abdurrahman Şeref Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde hangi görevde bulunmuştur? | ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır. |
306 | [
{
"answer_start": "704",
"text": "en yaşlı üye"
}
] | Türk Şairler | Abdurrahman Şeref İstanbul mebusunda ilk toplantıyı ne olarak açmıştır? | ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır. |
307 | [
{
"answer_start": "778",
"text": "Lütfi Efendi’nin tarihini"
}
] | Türk Şairler | Abdurrahman Şeref uzun ilavelerle yaymladığı şey nedir? | ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır. |
308 | [
{
"answer_start": "1086",
"text": "zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini"
}
] | Türk Şairler | Abdurrahman Şeref, tarihe dair eserlerinde ortaya koymaktan kaçındığı şey nedir? | ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır. |
309 | [
{
"answer_start": "1190",
"text": "nüktelerle"
}
] | Türk Şairler | Abdurrahman Şeref düşüncelerini nasıl yapmayı uygun bulmuştur? | ABDURRAHMAN Şeref. Yazar, son Osmanlı vak’anüvisi (İstanbul 1858-Ankara 1924). Mekteb-i Sultani’yi bitirdikten sonra tarih ve coğrafya muallimi oldu (1873). Mekteb-i Mülkiye müdürlüğünde bulundu (1892-1907). Maarif Nazırlığı yaptı (1907 ve 1909 da iki defa). ikinci Meşrutiyetten sonra Ayan Meclisine aza tayin olundu. Lütfi Efendi’nin yerine Vak’anüvis tayin edildi (1908). Aynı zamanda Osmanlı Tarih Encümeni Reisi oldu (1909). Vak’anüvisliği saltanatın kaldırılması ile sona erdi. Osmanlı Tarih Encümeni Türk Tarih Encümenine dönüştükten sonra da ölene kadar reisliği sürdü. Mütareke yıllarında nazirlik görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresinde İstanbul mebusu oldu ve en yaşlı üye olarak ilk toplantıyı açtı. Abdurrahman Şeref, halefi olduğu Lütfi Efendi’nin tarihini uzun ilavelerle yayımladı, ama en orjinal eseri olması gereken Devlet Vak’anüvisi olarak kaleme aldığı tarihi yayımlanmadı. El yazması tek nüshası Tarih Encümeni Kütüphanesinden (bu Encümen’in lağvı üzerine) Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne geçmiştir. Şeref Bey, tarihe dair eserlerinde zamanının şahısları hakkındaki fikirlerini açıkca ortaya koymaktan kaçınmış, bazı düşüncelerini yer yer nüktelerle ifadeyi uygun bulmuştur. Ayrıca, coğrafya, istatistik ve ahlaka dair kitapları ve Tarih-i Osmani Encümeni, Türk Tarihi Encümeni mecmuaları ile çeşitli gazete ve dergilerde bir çok makaleleri vardır. |
310 | [
{
"answer_start": "90",
"text": "Ebu Muhammed"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir'in künyesi nedir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
311 | [
{
"answer_start": "111",
"text": "Muhyiddin"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir'in lakabı nedir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
312 | [
{
"answer_start": "129",
"text": "Bazu’l-Eşheb"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir hangi lakabıyla da şöhret bulmuştur? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
313 | [
{
"answer_start": "213",
"text": "Hz. Ali’ye"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir'in Nesebi nereye dayandırılır? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
314 | [
{
"answer_start": "252",
"text": "Ebu Abdillah"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir'in babasının adı nedir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
315 | [
{
"answer_start": "276",
"text": "Fatıma’dır"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir'in annesinin adı nedir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
316 | [
{
"answer_start": "374",
"text": "Gilan’da"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir nerede doğmultur? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
317 | [
{
"answer_start": "355",
"text": "İran vilayeti"
}
] | Türk Şairler | Gilan nerenin bir vilayetidir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
318 | [
{
"answer_start": "425",
"text": "altmış yaşında"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir doğduğunda rivayete göre annesi kaç yaşındadır? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
319 | [
{
"answer_start": "508",
"text": "Onsekiz yaşlarında"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir kaç yaşında Gilan'dan çıkmıştır? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
320 | [
{
"answer_start": "558",
"text": "Bağdad’a"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir Onsekiz yaşlarında Gilan'dan nereye gitmiştir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
321 | [
{
"answer_start": "546",
"text": "tahsil için"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir Bağdad’a ne için gitmiştir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
322 | [
{
"answer_start": "618",
"text": "tarlada öküzleri koşarken"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir ne yaparken öküzlerden birisi onunla konuşmuştur? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
323 | [
{
"answer_start": "676",
"text": "Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin!"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir'e öküz ne demiştir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
324 | [
{
"answer_start": "917",
"text": "Takriben otuzüç sene"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir tedris ile ne kadar meşgul olmuştur? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
325 | [
{
"answer_start": "1021",
"text": "ellibir yaşına geldikten sonra"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir tahsil hayatının meyvelerini ne zaman almaya başlamıştır? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
326 | [
{
"answer_start": "1088",
"text": "yirmibeş sene kadar"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden kaç yıl geçmiştir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
327 | [
{
"answer_start": "1173",
"text": "kendisi tarafından"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir'in tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçtiği kim tarafından ifade edilmiştir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
328 | [
{
"answer_start": "510",
"text": "sekiz"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir zahiri ilimleri öğrenmeye kaç yıl harcamıştır? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
329 | [
{
"answer_start": "1335",
"text": "din, fıkıh"
}
] | Türk Şairler | Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den hangi konuları dinlemiştir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
330 | [
{
"answer_start": "1403",
"text": "hadis"
}
] | Türk Şairler | Ebu Bekr b. el-Muzaffer'den hangi konuları dinlemiştir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
331 | [
{
"answer_start": "1457",
"text": "edebiyat"
}
] | Türk Şairler | Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den hangi konuları okumuştur? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
332 | [
{
"answer_start": "1473",
"text": "Ahmed Debbas"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir kimden tarikat ahzetmiştir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
333 | [
{
"answer_start": "1835",
"text": "Cuma günleri"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir hangi günkü konuşmaları insanlar tarafından çok rabet görmektedir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
334 | [
{
"answer_start": "1981",
"text": "yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek"
}
] | Türk Şairler | Abdülkadir halkı irşadının yanı sıra ne için gayret sarfetmiştir? | ABDÜLKADİR Gilani (Geylani de denir). Mutasavvıf (Gilan 1077/78-Bağdat 1166/ 67). Künyesi Ebu Muhammed, lakabı Muhyiddin. Ayrıca Bazu’l-Eşheb lakabıyla da şöhret bulmuştur. Gavsu’s-sakaleyn ismiyle anılır. Nesebi Hz. Ali’ye dayandırılır. Babasının adı Ebu Abdillah, annesinin Fatıma’dır. Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin kuzeyinde bir İran vilayeti olan Gilan’da doğdu. Abdülkadir doğduğu zaman annesinin altmış yaşında bulunduğu rivayet edilmektedir. Babasını küçük yaşlarında kaybetti. Onsekiz yaşlarında Gilan’dan çıkarak, tahsil için Bağdad’a geldi. Rivayetine göre arefe günü çift sürmek için tarlada öküzleri koşarken, öküzlerin birisinin kendisine: Sen bu iş için yaratılmadın ve bu vazife ile emredilmedin! şeklindeki hitabını duyunca, çift sürmeyi bırakarak eve gelip annesinden Bağdad’a gidip ilim tahsil etmek için izin istemiştir. Ebü Said el-Mübarek b. Ali el-Mahzümiye intisap etti. Takriben otuzüç sene kadar tedris ile meşgul oldu. Çok uzun süren bu tahsil hayatının meyvelerini ancak ellibir yaşına geldikten sonra vermeye başladı anlaşılıyor. Ayrıca yirmibeş sene kadar tecrid ve tefrid ile sahra ve çöllerden geçerek riyazet eyledigi kendisi tarafından ifade edildiğine göre, bu uzun tahsilinin sekiz senesinin zahiri ilimleri öğrenmekte geçtiği meydana çıkar. Abdü’l-Kaadir Ebü Said Mahzümı’den din, fıkıh, Ebu Bekr b. el-Muzaffer ile diğer meşhur muhaddislerden hadis dinledi. Sonraları Ebü Zekeriyya et-Tebrizi’den edebiyat okudu. Ahmed Debbas ile sohbet edip, kendisinden tarikat ahzetti. H.528/M.1134 tarihlerinde Ebu’s-Sa’d Medresesi’nde ders verirken usül, fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazdığı rivayet edilir. Bu eserler umümiyetle vaaz ve hutbelerden ibarettir. İbrahim b. Sa’d’ın rivayetine göre Gilanı’nin halka hitabı gayet selis, sür’atli ve açık-seçik bir mahiyet arzederdi. Cuma günleri yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar, sabahın erken saatlerinde yer bulmak için camiye dolarlardı. Halkı irşadının yanı sıra yahudi ve hıristiyanları da hidayete erdirmek için gayret sarfetmiştir. Tesiri geniş olmuştur. |
335 | [
{
"answer_start": "91",
"text": "Karabağ’ın seçkin ailelerindendir."
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu'nun soyu nereye dayanmaktadır? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
336 | [
{
"answer_start": "169",
"text": "Rusca öğrendi"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu Ermeni hocadan hangi dili öğrenmiştir? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
337 | [
{
"answer_start": "154",
"text": "Ermeni"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu Rusca'yı nereli hocadan öğrendi? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
338 | [
{
"answer_start": "184",
"text": "Şuşa’da"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu neredeki Rus ortaokulunu bitirdi? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
339 | [
{
"answer_start": "224",
"text": "Tiflis lisesinde"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu orta öğrenimini nerede tamamlamıştır? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
340 | [
{
"answer_start": "277",
"text": "Paris’e gitti"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu orta öğrenimininden sonra nereye gitmiştir? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
341 | [
{
"answer_start": "300",
"text": "tarih, filoloji ve hukuk"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu Paris'te hangi tahsilleri yapmıştır? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
342 | [
{
"answer_start": "338",
"text": "Paris’te"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu ittihat ve Terakki den önemli kişilerle nerede tanışmıştır? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
343 | [
{
"answer_start": "347",
"text": "ittihat ve Terakki"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu Paris’te kimlerin önde gelen isimleriyle tanışmıştır? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
344 | [
{
"answer_start": "412",
"text": "Londra’da"
}
] | Türk Şairler | Şarkiyatçılar kongresi nerede toplanmıştır? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
345 | [
{
"answer_start": "456",
"text": "Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu Şarkiyatçılar kongresine hangi tebliği ile katıldı? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
346 | [
{
"answer_start": "540",
"text": "Azerbaycan’a döndü"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu öğrenimini bitirince nereye dönmüştür? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
347 | [
{
"answer_start": "567",
"text": "Gaspıralı İsmail ve arkadaşları"
}
] | Türk Şairler | Hayat, Terakki gibi gazeteler kimler tarafından çıkarılmıştır? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
348 | [
{
"answer_start": "659",
"text": "İrşat"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu çıkardığı gazetenin adı nedir? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
349 | [
{
"answer_start": "706",
"text": "öğretmenlik yapıyordu"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu gazeten çıkarırken diğer yandan hangi mesleği icra ediyordu? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
350 | [
{
"answer_start": "768",
"text": "Rus makamlarının"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu dernek kurma çalışmaları dolayısıyla hangi devlet makamlarının baskısına maruz kalmıştır? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
351 | [
{
"answer_start": "872",
"text": "Marif müfettişliğine"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu İstanbul'da hangi göreve tayin edildi | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
352 | [
{
"answer_start": "907",
"text": "Süleymaniye Kütüphanesi"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu hangi kütüphanede müdürlük yapmıştır? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
353 | [
{
"answer_start": "948",
"text": "İttihat ve Terakki Fırkası’na"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu ilk olarak İstanbul'da hangi fırkaya girmiştir? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
354 | [
{
"answer_start": "985",
"text": "Serbest gazeteciliğe"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu memuriyeti bıraktıp hangi icraata başlamıştır? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
355 | [
{
"answer_start": "1037",
"text": "Türkçülük akımının"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu hangi akımınönde gelen simalarından birisidir? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
356 | [
{
"answer_start": "1092",
"text": "Türkocağı’nın"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu kurucuları arasında olduğu ocak hangisidir? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
357 | [
{
"answer_start": "1153",
"text": "Türk yurdu’nun"
}
] | Türk Şairler | Türkocağı’nın organı nedir? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
358 | [
{
"answer_start": "1196",
"text": "Darülfünun’da"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu'nun Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptığı yer neresidir? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
359 | [
{
"answer_start": "1322",
"text": "Tercüman-ı hakikat’in"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu'nun ilk olarak başyazarlığında bulunduğu gazete hangisidir? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
360 | [
{
"answer_start": "1389",
"text": "Afyon"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu İttihat Terakki’den hangi ilin mensubu olmuştur | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
361 | [
{
"answer_start": "1457",
"text": "Kafkas ordusu siyasi müşaviri"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu Azerbaycan'da ne müşavirliğini yapmıştır? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
362 | [
{
"answer_start": "1597",
"text": "Malta’ya sürüldü"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu İstanbul’a dönünce nereye sürüldü? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
363 | [
{
"answer_start": "1575",
"text": "İngilizler tarafından"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu kim tarafından Malta’ya sürüldü | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
364 | [
{
"answer_start": "1622",
"text": "Üç yıl sonra"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu Maltadan kaç yıl sonra döndü? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
365 | [
{
"answer_start": "1742",
"text": "Kars milletvekili"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu TBMM’ye ikinci devre de hangi ilden girdi? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
366 | [
{
"answer_start": "1835",
"text": "Hukuk-u esasiye"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu Ankara Hukuk Mektebi’nde hangi görevde bulunmuştur? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
367 | [
{
"answer_start": "1810",
"text": "Ankara Hukuk Mektebi’nde"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu'nun Hukuk-u esasiye olarak görev yaptığı yer neresidir? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
368 | [
{
"answer_start": "1867",
"text": "Serbest Cumhuriyet Fırkasının"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu hangi fırkanın kuruluşunda faal rol almıştır? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
369 | [
{
"answer_start": "2012",
"text": "1933"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu kaç yılında emekli olmuştur? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
370 | [
{
"answer_start": "2292",
"text": "batıcılığa yakındır"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu en çok hangi fikir akımına yakındır? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
371 | [
{
"answer_start": "2327",
"text": "Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu kurtuluş için hangi kanaatini müdafaa etmiştir? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
372 | [
{
"answer_start": "2435",
"text": "iki defa"
}
] | Türk Şairler | Türkler kaç defa din değiştirmişlerdir? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
373 | [
{
"answer_start": "2553",
"text": " A. Ahmed’i"
}
] | Türk Şairler | Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak kimi görür? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
374 | [
{
"answer_start": "2668",
"text": "ferdiyetçi ve liberaldir"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu içtimai ve iktisadi konularda hangi görüştendir? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
375 | [
{
"answer_start": "2770",
"text": "Serbest insanlar ülkesinde"
}
] | Türk Şairler | Ahmed Ağaoğlu hangi eserinde şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler sunmuştur? | AĞAOĞLU, Ahmed. Fikir ve siyaset adamı (Şuşa/Azerbaycan 1869-lstanbul 19 Mayıs 1939). Soyu Karabağ’ın seçkin ailelerindendir. Küçük yaşta özel olarak bir Ermeni hocadan Rusca öğrendi. Şuşa’da açılan Rus ortaokulunu bitirdi. Tiflis lisesinde orta öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’e gitti ve orada tarih, filoloji ve hukuk tahsil etti. Paris’te ittihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen şahısları ile tanıştı. Londra’da toplanan şarkiyatçılar kongresine Şii mezhebinin doğuşu ve gelişmesi tebliği ile katıldı (1892). Öğrenimini bitirince Azerbaycan’a döndü (1894). Gaspıralı İsmail ve arkadaşları tarafından çıkarılan Hayat, Terakki gibi gazetelerde yazdı. İrşat adlı bir gazete çıkardı. Bir təraftan da öğretmenlik yapıyordu. Bazı dernek kurma çalışmaları yüzünden Rus makamlarının baskısına maruz kaldı. Meşrutiyetin ikinci defa ilanı üzerine Istanbul’a geldi (1909). Marif müfettişliğine tayin edildi. Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na girdi. Serbest gazeteciliğe başlayarak memuriyeti bıraktı. Türkçülük akımının önde gelen simalarından biri olarak Türkocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu ocağın organı Türk yurdu’nun yayınında geniş rol oynadı. Darülfünun’da Türk-Mogol tarihi ve Rusca hocalığı yaptı (1911-1912). Önce Hikmet gazetesi ile Sebilürreşat mecmuasında yazdı. Tercüman-ı hakikat’in başyazarlığında bulundu. İttihat Terakki’den Afyon (karahisar) mebusu ve parti Merkez-i Umumi azası oldu (1912). Kafkas ordusu siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a gönderildi (1917). İstanbul’a dönünce diğer ittihatçılarla birlikte İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü (1918). Üç yıl sonra serbest bırakılınca (1921) Ankara’ya geçti. Matbuat Umum Müdürlüğüne tayin edildi. TBMM’ye ikinci devre de Kars milletvekili olarak girdi. Hakimiyet-i milliye’de başyazarlık, Ankara Hukuk Mektebi’nde Hukuk-u esasiye hocalığı yaptı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda faal rol aldı. Fırka kapatılınca siyasi hayattan çekildi. İstanbul Darülfünun’unda müderrisliğe döndü. 1933 te bu görevde iken emekli oldu. Kültür haftası ve İnsan dergilerinde yazdı. Ölümüne kadar yazarlığa devam etti. Akın mecmuasmı çıkardı (1933). Ahmed Ağaoğlu, yeni fikirler ortaya atan bir fikir adamı değil bir fikir taşıyıcıdır. Devrinde yaygın fikir akımları içinde, en çok batıcılığa yakındır. Kurtuluş için Avrupa medeniyetinin tam manasıyla özümsenmesi gerektiği kanaatini müdafaa etmiştir (Üç medeniyet). Türkler iki defa din değiştirmişlerdir, bu yüz den Batı medeniyetini tam manasıyla kabullenmemiz imkansız değildir. Resulzade, A. Ahmed’i Orta Doğudaki Avrupalılaşma hareketinin en samimi ideologu olarak görür. Içtimai ve iktisadi konularda ferdiyetçi ve liberaldir. Bu yüzden, Süleyman Nazif, Yakub Kadri ve Ş. Süreyya ile münakaşaları oldu. Serbest insanlar ülkesinde adlı karşılıklı konuşmalardan oluşan kitabında bu yönü ve şahsiyeti ile ilgili açıklayıcı fikirler yer alır. |
376 | [
{
"answer_start": "101",
"text": "Kırklarelili"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet nerelidir? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
377 | [
{
"answer_start": "114",
"text": "Yularkıranlardandır"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet kimlerdendir? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
378 | [
{
"answer_start": "149",
"text": "Lofça’da"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet ilk tahsilini nerede yapmıştır? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
379 | [
{
"answer_start": "197",
"text": "Çarşamba’daki"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet neredeki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
380 | [
{
"answer_start": "211",
"text": "Papasoğlu Medresesi’ne"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet Çarşamba’daki hangi okula yerleşti? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
381 | [
{
"answer_start": "244",
"text": "Fatih Camiinde"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet'in dönemin tanınmış hocalarından ders gördüğü cami hangisidir | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
382 | [
{
"answer_start": "404",
"text": "Cevdet mahlasını"
}
] | Türk Şairler | Süleyman Fehmi’nin mahlası nedir? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
383 | [
{
"answer_start": "432",
"text": "Süleyman Fehmi’nin"
}
] | Türk Şairler | Cevdet mahlaslı şair kimdir? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
384 | [
{
"answer_start": "473",
"text": "Farsça öğrendi"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet Süleyman Fehmi’nin konağında ne öğrenmiştir? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
385 | [
{
"answer_start": "489",
"text": "Eski tarzda"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet hangi tarzda şiirler yazmıştır? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
386 | [
{
"answer_start": "537",
"text": "devrin Şeyhülislam’ı tarafından"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet kim tarafından Reşid Paşa’ya yollanmıştır? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
387 | [
{
"answer_start": "558",
"text": "tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet ne olarak Reşid Paşa’ya yollanmıştır? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
388 | [
{
"answer_start": "793",
"text": "Reşid Paşa’nın ölümüne kadar"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet ne zamana kadar Reşid Paşa’nın dairesinden ayrılmadı? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
389 | [
{
"answer_start": "897",
"text": "Reşid Paşa’nın tesiriyle"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet kimin tesiriyle siyasi ve idari görevler almıştır? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
390 | [
{
"answer_start": "953",
"text": "1848’de"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet Fuad Paşa ile kaç yılında Bükreş’e gitti? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
391 | [
{
"answer_start": "975",
"text": "Bükreş’e gitti"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet Fuad Paşa ile nereye gitmiştir? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
392 | [
{
"answer_start": "991",
"text": "1850’de"
}
] | Türk Şairler | Darül muallimin ne zaman kurulmuştur? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
393 | [
{
"answer_start": "1047",
"text": "müdür"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet'in Darül muallimin'deki görevi nedir? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
394 | [
{
"answer_start": "1074",
"text": "aza"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet'in Meclis-i Maarif’de görevi nedir? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
395 | [
{
"answer_start": "1109",
"text": "Bursa gezisi sırasında"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet nerede Fuad Paşa ile beraberce iki eser kaleme almıştır? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
396 | [
{
"answer_start": "1142",
"text": "iki eser"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet Bursa gezisi sırasında kaç eser kaleme almıştır? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
397 | [
{
"answer_start": "1166",
"text": "Kırım Harbi sırasında"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet hangi esnada bie encümenin azası olmuştur? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
398 | [
{
"answer_start": "1266",
"text": "1857"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet kaç yılında Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olmuştur? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
399 | [
{
"answer_start": "1439",
"text": "1858"
}
] | Türk Şairler | Reşid Paşa kaç yılında ölmüştür? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |
400 | [
{
"answer_start": "1504",
"text": "1861"
}
] | Türk Şairler | Ahmet Cevdet İşkodra’ya komiserolarak ne zaman gönderildi? | AHMED Cevdet Paşa. Alim, tarihçi, devlet adamı (Lofça 1822-İstanbul 1895). Eski bir Türk ailesinden, Kırklarelili Yularkıranlardandır. İlk tahsilini Lofça’da yaptı. Sonra İstanbul’a gelerek (1839) Çarşamba’daki Papasoğlu Medresesi’ne yerleşti. Fatih Camiinde devrin tanınmış hocalarından ders gördü. İlahiyat, hikmet, Arab edebiyatı, matematik, jeoloji, astronomi okudu. Edebiyata merak sardı. Kendisine Cevdet mahlasını veren şair Süleyman Fehmi’nin konağına devam ederek Farsça öğrendi. Eski tarzda şiirler yazdı. İcazet aldı. 1846 da devrin Şeyhülislam’ı tarafından şeriatı iyi bilen açık fikirli bir alim olarak Reşid Paşa’ya yollandı. Bu tanışma hayatının dönüm noktası olacaktır. Ahmed Cevdet Efendi medrese ve tekkeden sonra devlet ricali muhitine intisab etmiş oluyordu. Ahmet Cevdet, Reşid Paşa’nın ölümüne kadar onun dairesinden ayrılmadı; Paşa’ya müşavirlik, çocuklarına hocalık yaptı. Reşid Paşa’nın tesiriyle siyasi ve idari görevler aldı. 1848’de Fuad Paşa ile Bükreş’e gitti. 1850’de yeni kurulan Darül muallimin’e (Öğretmen okulu) müdür ve Meclis-i Maarif’e aza oldu. Fuad Paşa ile yaptıkları Bursa gezisi sırasında beraberce iki eser kaleme aldılar Kırım Harbi sırasında İslam Hukukunun ticaret ile ilgili kısımlarını toplayan encümenin azası oldu. 1857 de Meclis-i Ali-i Tanzimat azası olduktan sonra «kavanin ve nizamat layıhaları» kaleme almakla meşgul oldu: Ceza kanunnamesi, Arazi kanunnamesi, Tapu nizamnamesi gibi, 1858 de Reşid Paşa öldükten sonra da idari görevleri devam etti. 1861 de İşkodra’ya, 1865 de Kozan’a fevkalade komiser olarak yollandı ve gerekli islahatı yaparak bu bölgelerdeki huzursuzluğa son verdi. 1863 de müfettiş olarak Bosna’da da başarılı oldu. Sahip Molla’nın başladığı Mukaddime-i İbn Haldun’u tamamladı. 1866 da ilmiye rütbesi vezarete çevrildi. Bir süre Haleb valiliğinde bulundu, sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye riyasetine getirildi. Dış ülkeler ile artan ticaret ve muamelat için Şer’iye mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemelerinin tesisine çalıştı (1868), Mecelleyi hazırlayacak olan heyete başkan tayin edildi. |